You are on page 1of 155

Kitabu 'f...

Burhdn
Fdrdbi
KLAS İK
50. Kitap

DÜŞÜNCE
İslam Felsefesi 7

KİTABUL-BURHAN
Farabi

Tercüme
ÖmerTürker
Ömer Mahir Alper

Yayma Hazırlık Mustafa Demiray

©Tercüme Ömer T ürker - Ömer Mahir Alper


©Klasik, 2012

Birinci Basım Aralık 2008


İkinci Basım Ağustos 2012

ISBN 978-975-8740-71-0

TC Kültür ve Turizm Bakanlıgı


$ertifika no: 15813

TasarıınlKapak Salih Pulcu

Baskı/Cilt Kurtiş Matbaacılık


$ertifika No: 12992
Fatih Sanayi Sitesi
No: 12174 Topkapı-İstanbul
Tel: O 212 613 68 95

ICIASıı'K

Vefa Cad. No: 48 34134 Vefa Istanbul


Tel 0212 520 66 41 Faks 0212 520 74 oo
klasik@klasikyayinlari.com
www.klasikyayinlari.com
facebook.com/klasikyayinlari
twitter.com/klasikyayinlari
ÖN SÖZ

İslam felsefe geleneğinde kurucu bir role sahip olan Farabi (ö.
339/950), felsefenin neredeyse bütün alanlannda özgün ve yaratıcı
ürünler ortaya koymuş eşsiz filozoflardan biridir. Gerek klasik ge­
rekse modern biyografi yazarları tarafından ona nispet edilen eser­
lerin sayısılOO'ü aşmaktadır. Bununla birlikte onun eserlerinin bü­
yük bölümü mantığa dair olup İslam dünyasında asıl mantık çalış­
malan onunla başlamıştır. Kendisinden önceki mantık geleneğine
son derece vakıf olan Farabi, "İlk Muallim" (Mu' allim-i Evvel) Aris­
toteles'in mantık eserlerine pek çok şerh yazdığı gibi, çok sayıda ol­
dukça özgün ve etkili müstakil eser de kaleme almıştır. Denilebilir
ki, onun en büyük başansı mantık sahasında kendini göstermekte­
dir. Birçok ortaçağ biyografi yazarı yanında büyük düşünür ve ta­
rihçi lbn Haldün (ö. 732/1332) da Farabi'nin ününün gerisinde
onun mantıktaki başarısının yattığını düşünmekte ve Aristote­
les'ten sonra "İkinci Muallim" (Mu'allim-i Sam) unvanı ile anılma­
sını haklı olarak esasen bu alandaki başansına bağlamaktadır.

Farabi, lhsa'ü'l-'ulum (!Jimlerin Sayımı) adlı eserinde her bir bö­


lüm bir kitaba karşılık gelmek üzere mantığı sekiz bölüme ayırır.
Bunlar Mekulat (Kategoriler), Ibare (Onermeler), Kıyas (Birinci
Analitikler), Burhan (!kinci Analitikler), Cedel (Topika), Hikmet-i
Mümewehe (Sofistika), Hitabet (Retorika) ve Şiir (Poetika)'dir .

Ona göre, doğru ve tutarlı düşüncenin ilke ve kurallarını koyan


mantığın esası dördüncü bölüm olan Burhan' dır. Zira Burhan, ke­
sin ve zorunlu bilginin ilke ve kurallannı vermekte, felsefeyi mü­
kemmel hale getiren kaideleri içermektedir. Bu bakımdan da o,
mantığın en yüce bölümü olmaktadır. Farabi'ye göre mantığın ilk
üç bölümü, Burhfın'a sadece bir giriş ve hazırlık olma özelliği gös­
termekte; son dört bölüm ise, bir yandan Burhan'a alet hizmeti
görürken diğer yandan burhana ve kanıta dayalı kesin bilgi ile
zanna, mugalataya, ikna ve hayille dayalı kesirılikten uzak düşün­
ce ve görüşleri ayırt etmeye yönelik işlev görmektedir.

İşte Farabi'nin çevirisini sunduğumuz Kitabü'l-Burhfın (İkinci


Analitikler) adlı bu eseri, onun mantığının ve hatta denilebilir ki,
tüm felsefesinin ve felsefi projesinin kalkış noktasını oluşturmak-
tadır. Zira o, felsefi inşa sürecinde doğru ve kesin bilgi veren ve fel­
sefenin ideal yöntemini oluşturan burhfuıi kıyasa (demonstration)
asıt bir işlev yüklediği gibi, kurulmasını düşlediği erdemli toplum
düzeninin de temeline burhani düşünmeyi yerleştirmektedir. Bu

aynı zamanda metafiziğe dayalı ahlak ve siyaset felsefesinin de


bakımdan onun burhan teorisi, sadece epistemolojisinin değil,

esasını oluşturmaktadır.

Farabi'nin, başta İstanbul ve Tahran kütüphanelerinde olmak


üzere pek çok yazma nüshası bulunan Kitabü'l-Burh§n'ının ilk

Mantık inde'l Farabi içinde, Beyrut 1987, s. 19-96). Eserin aynı yıl
tam tenkitli neşri Macid Fahri tarafından gerçekleştirilmiştir (el­
' -

Takiy Dfuıiş tarafından da başka bir neşri yapılmıştır (el-Mantıkıy­


yat: en-nusasu'l-mantıkıyye içinde, Kum: Ayetullahü'l-Uzma el­
Mar'aşi, 1987). Daha önce ise Mübahat Türker, Farabi'nin Kitabü
Şe ra'iti'l y akin'i neşrederken eserin birkaç sayfasını Türkçe tercü­
-

mesi ile birlikte neşretmiştir ("Farabi'nin 'Şera'it ul-Yakin'i", Dil


ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Araştırmalan Dergisi, I (1963),
s. 151-228). Fakat Türker'in bu neşri ve Türkçe çevirisi Kitabü'l­
Burhan'ın sadece birkaç sayfasına münhasır olduğu gibi, dayandı­
ğı yazma nüshalar da tam ve nitelikli değildir.

lik kez burada Türkçe tercümesini sunduğumuz Kitabü'l-Bur­


h§n'ın Macid Fahri neşri esas alınmakla birlikte Takiy Daniş baskı­

yetişen ilk Müslüman filozof lbn Bacce'nin (ö. 533/1139), Kitabü'l­


sına da müracaat edildi. Tercüme sırasında Batı İslam dünyasında

açıklamalarından (el-Mantık inde'l-Farabi içinde, nşr. Macit Fah­


Burh§n ın daha ziyade ilk bölümleri üzerine yapmış olduğu kısa
'

'

ri, Beyrut 1987, s. 106-159) istifade edildi. Yer yer gerekli görülen ve
anlamı daha doğru verdiği düşünülen yerlerde farklı nüshalar dik­
kate alındı ve bu tür durumlarda bunlar dipnotlarda belirtildi. Ori­
jinal metne bağlı kalınan tercümede Türkçede tam olarak karşılığı
bulunmayan birtakım Arapça terimler korunmaya çalışıldı.

Bu çalışmarrııız n felsefe ve bilim dünyamızın gelişmesine ve ha­


kikate dayalı bir evren tasavvurunun inşasına katkı sağlamasını
diliyoruz.

Ömer Türker - Ömer Mahir Alper


IÇINDEKILER

Birinci Bölüm
KITABlN BAŞLANGlCI 1

[Her Bir Bilgi Çeşidinin Elde Edildigi Özel Durumlar] 1


[Tam Tasdik] 1
[Kesinlik ve Kısıınları] 3

Ikinci Bölüm
BURHAN VE SINIFLARI 5

[Mutlak Burhan]
[Kesin Bilgi ve Kısıınları] 7

[Zati Yüklemler] 9
[Burhfuıi Olan ve Burhfuıi Olmayan Terkipleri 13
[Önce Gelen ve Sonra Gelen] 18

[SadeceVarlıkVeren Burhfuılar] 19

[Sadece SebepVeren Burhfuılar] 21

Üçüncü Bölüm
TANIM VE ÇEŞITLERI 24

Dördüncü Bölüm
BURHAN VE TANIMIN
NAZARI SANATLARDA KULLANILMA KEYFIYETI 36

[Nazaıi ve Arneli lliınler]


[İlimlerin Birbirleriyle Ortaldıgi] 41
48

Beşinci Bölüm
SURHANI DIYALOGLARlN SINIFLARI 52

[Öğretim] 52
[Öğretimin tıkeleri] 61

[Burhfuıi tnad] 64
[Çıkanmda Ortak Olanların Muhatabası] 67

[İlmi Sınama] 67

Notlar 71
·Kitabu'l-Burhan
_ı K i ti b u ' I - B u r h i n

BİRİNCİ BÖLÜM

Kitabın Başlangıcı

[Her Bir Bilgi Çeşidinin Elde Edildiği Özel Durumlar]


Daha önce, bilinmesini amaçladığımiZ her math1ba kendileriyle genel
olarak ulaştığımiZ şeyler hakkında konuştuk. Aynı şekilde, düşünenin zihni­
ni, bilmeyi amaçladığı şeyden alıkoyan ve onu yanlışa düşüren şeyleri de kı­
saca ifade ettik. O halde şimdi, her bir bilgi çeşidinin kendileriyle elde edil­
diği özel şeylerden bahsetmeye geçebiliriz.

Bilgiler (el-me'ari/J, tasavvur ve tasdik olmak üzere iki sınıftır. Bu ikisin­


den her biri, ya tamdır ya da eksiktir. Daha önce, mutlak olarak, bu iki çeşit­
ten her birine bizi ulaştıran durumlar anlatılmıştı. Tam olan bilgilere ulaştı­
ran şeyler, bizi eksik bilgilere ulaştıran şeylerden başka olup mutlak olarak
bunların durumunu ifade eden sözler de, tama ve eksiğe özgü olan durum­
lan kavramakta yetersiz kalınca, bunların ardından tam ve eksik bilgilere öz­
gü olan durumlan anlatmaya karar verdik. Bu ikisinden [tam ve eksik bilgi­
den], tam bilgilere özgü olanlan açıklamayla başlıyoruz.

[Tam Tasdik]
Tam tasdik, kesin (yakin) tasdiktir. Tam tasavvur ise, bir şeyin ona özgü
olan bir tarzda zatını ifade eden şeyle tasavvurudur. Bu da, bir şeyi onun ta­
nımının dela.J.et ettiği şeyle tasavvur etmektir. Bu ikisinden, tam tasdike öz­
gü olanı açıklamakla başlıyor ve diyoruz ki: Genel olarak tasdik, insanın, bir
hükürnle bükümde bulunulan bir şey hakkında, onun zihin dışındaki varlı­

nin dışında, zihinde inanıldığı şekilde bulunmasıdır. Tasdik, gerçekte doğru


ğının, zihinde inanıldığı şekilde olduğuna inanmasıdır. Doğru ise, şeyin zih­

olana ilişkin olabileceği gibi, yanlış olana ilişkin de olabilir.


6L'...ıııll� -'-

[u;.....ıı u�ı u.a � JS l+i J.-:1 ı;ıı �� ...J.Jo6"ilı)J


,<\!yü � ...,.,__,J..b..ı � �� A.4.11.} J..,.:..i 4-:ı �� ı:-�'i\.} \.ili �1_,

_,_,....')\ .} C,ı'il Jiili ,.ı..J.JA.:i_, �.JL'I � l....c. J..ı\:WI (.)\� J.ıy ı;ll .}J
.u_,t.�•....Jıuü.-1 0.cı � � � 4-:ı ı;,ıı �wı
t...j_, �� t...J ,� 0.cı .l::ı.l. _, �-' .�J _,� :c.ıtil......:ı u).ıt..oll_,
� �� � 0.cı .l::ı..l_, � .)1 .y J..,.:..i t... .)41 r..ıii � � i!_, .�ı
ı
Y.F· �\:lll u.)ı...-...JI \J.l �
- " �11
c.r ı ı.� c.r�11 .J-""''il -:..u\S WJ ·'-'�)11,'il
--"

J)\1,:11 � o1\ .)4\ '+ı��\ J.ı_,t!:/1 -:..uıs_, ,�\ � �\ w_,wı '+ı



·

1.... �y c.ıl U:I.J ,�;;1 � 1...._, �'i\� 1.... .)c u_,§_,ll.} �IS..)#­
ü.cı ts�J .�1 � �\ w_,ı...-.I..J _, �l:ill u.Jı...-...JI � 1.... � Ul....

.�l:illu.Jı...-...Jı�t...��

[l'l:ill�lı)]
.:. 1. l..ı.
. .ı ı:- IJ'""" - -�11""' ·..: ·'1 ..T" ..: . ' -�11•
.ı.:il� �. _
�.ıı .)_,...�....ı ..T"
.ı. f'\:lll .)Y""'" J ' U:la:' .ı. f'\:lll � ....

. ·..\ı. U"'
· ....,
:,.l:W ı:- IJ'"""
�.l\ .)� (.)·1 �J 1.... "
.J . o.l::ı..

\...,
u::- .ı...ılc. U'"'::
"- l..ı..ı '� yıı..ı.:

. .J
· �
� •

.

.:.

.li:i.ıı...ı ·i .b.�\ r..,r ��,·ı ·J.O.;�
. � f'l:ill -,: \�
(.), � -� ' 1 , _,
(.) ..T"
.

1.... � � .)41.} C,JL...:J:/1


,,

(.)\�\ �J.:.. o..ly;ı.J.} .ul � �



ı.,; •

� � y.
.0\�4 .y3 � 1.... � (.)\�\ �).:... .)A'i\ üfo. c.ıl y. J..ıl....JI_, '0\�1
...,.,�ıs � �J �ı.} J..ı� y. � üfo. i! 0;�ti
_ı K i ti b u ' I - B u r hi n

Tasdikin bir kısmı kesindir, bir kısmı kesine yakındır ve bir kısmı da nefsin
bir şeyde sükun bulması olarak adlandırılan tasdiktir ki bu, kesinden en
uzak olan tasdik çeşididir. Yanlış tasdikte asla kesinlik meydana gelmez. Ak­
sine kesinlik, doğru olana ilişkin bir tasdikte mümkün olur.

Kesin (yakin), kendisine dair tasdilin meydana geldiği doğru hakkında


şu şekilde in anmamızdır: O şey hakkında inandıgtmız şeyin [dış dünyadaki)
varlıgtnın, [zihinde) inandıgtmız şeyden farklı olması asla mümkün olama­
yacağı gibi, aynı zamanda bu inancın da başka türlü olması mümkün değil­

inanç, onun nezdinde ilk inançtan başka olamaz ve bu, sonsuza kadar böy­
dir. Öyle ki, kişinin ilk inancı hakkında herhangi bir inanç alındığında, bu

le devam eder. Kesin olmayana gelince; o, kendisine dair tasdikin meydana


geldiği şey hakkında şöyle inanmamızdır: Onun [dış dünyadaki) varlıgtnın,
kendisi hakkında inanılan şeyden farklı olması mümkündür ya da imkansız
değildir. Kesine yakın olana gelince; ya onun muarudinin farkına vanlmaz
ya da farkına varılır ve farkına vanlan şey ya dile getirilemeyecek kadar giz­
lidir ya da inadı açıklanan bir şeydir. Nefsin sükunu, muanidinin farkına va­
rılan ve bu muarudin dile getirilmesi mümkün olan şeyi tasdiktir. Aynı şekil­
de nefsin sükunu, muanidinin gücüne ve zayıflıgtna bağlı olarak bir derece­
lenme gösterir. Kesine yakın tasdik, cedeli [diyalektik] tasdiktir; nefsin bir
şeyde sükun bulması ise, hatabi (beldğf [retorik]) tasdiktir. Kesine yakın tas­
dikle tasdik edilen şeyler, ya meşhurlar ve onlar gibi işlev görerılerdir, ya
meşhur öncüllerden oluşturulan kıyasların gereğidirler ya da araştırılan ti­
kellerin bütününü içine aldıgtndan emin olunamayan tümevarımın gereği­
dirler. Nefsin kendilerinde sükun bulduğu şeyler ise, ya makbOllerdir, ya
makbOl öncüllerden oluşturulan kıyasın gereğidir, ya da mümkün öncüller­
den oluşturulan kıyasın gereğidir. Aynı şekilde bu, bazen diğer şeylerden de
oluşur ki, onları daha önce belaği hitapları açıklarken sıralamıştık.
Meşhurların ve makbOllerin tümüne ilişkin tasdik, tamamıyla tanıklıktan
neşet eder. Ne var ki, meşhar, herkesin ya da, çoğunluğun veya benzerinin
[ çoğurıluğa yakın bir topluluğun], hakkında tanıklık ettiği şeydir. Makbal ise,
tek bir kişinin ya da bir kişi indinde makbul görülen bir topluluğun veyahut
da sadece bir topluluğun tanıklık ettiği şeydir. Ne meşhur ne de makbul, ke­
sinlik oluşturmaktadır. Ancak, herkesin ya da çoğurıluğun tanıklığının üze­
rinde uzlaştığı şeye duyulan güven, bir kişinin ya da nispeten az bir toplulu­
ğun tanıklık ettiği şey[e duyulan güven]den daha güçlü ve daha çoktur.
. �:11 U.:r-'
U"""' .C. � ..:., -�11
ı$ :ll\ � <Ü.cı J .•: .11 I...J. .)1i..ı <Ü.cı J l.J:!A:!
,� •
• <Ü.cı ..: . , -�1\J

� oy! � � y�tS.\1 �IJ .lJ:ıi:ll uc ü�l �1 Y.J ,r-�1 �1




·

·'-'�� y. t...,ı �1 .} u.ıi:ıll �Wl J.ı ,�\

< ":i ";l4,jl


�� 1..)->" 1 ..:. -�'' ·l •.�. ·. .:.ıı J
. ...!... � U..r�
, .:: :lll '-'-�uı
�.��'-s'
....,. -
o�t:i:ic.l.j� t"' �J 'o� LA� .>""il�.} o� LA �..?.J ufo. ul
·. -. ,

ulS JJ"il o�t:i:ic.l .} LA bt:i:ic.l �1 1�1 � ufo. � ,o_Y-C � "i4,ji 1�


LA .} � ul � ,� � LAJ .�� _Y-C �1 �J ,o_Y-C � 'i 4,jj o,ljc.

<ll! �• LA �. o�..?.J .....



..
·l �
...!.-- u� u .< 'i J1 1..)->" • �� 1
· .< . .":i 4,jj �. � ·

C;4 � � LA ufo.J '� �



·

0o
·

Jl o-li� _M "i ul LA) '� y)..i.J IJ


�1 y. �1 ufi..ı J .o�Uc. � ı$.:lll Jl ,.uc � "i LA )ii.o �1 �\.b.
1 '-\..i:i.ı �� . . �·.ll ' .C . J ..UC ..: L :. ·l · .<..J o.lilıı.. ..ı..ı �
..i �. ...,_,
ö ..r • lAJ.
- - U"""' U� � u 1..)->"":i

ı.r . I ��1 ..r


-� ' 1 .u,.,.,;.. J/o.lil,..,..ı

l .c. .J , l.l:J • •.ı. • � .11 \,J \.i.J I ..:


ı.r l U"""'
�''1 U.· :r-' � . .) � J

, •-r
. ..b. • .� • 11 1...J .J\.i.J I �..: -�11 t."'l':' '-'• .l....:::ı....ll .J.JA';llJ .-r-· )Wl
· . • ·,

•.ı.
..: ·' -�'1 ..r •.11
� .
·' ·
. � ç.�

üLAJ.i.o uc ı.::..ı.ill ül....4§ uc r.Ylll LA)J ,\Al-»-" ı$.» LA.J üi.J� I LA)

ır- �11 ü\..Jj ' - '1 ç. \.iı:i...ıl


- ..fi"' - <ll!
- ·• • "i
(.)i:!J:l •• "il uc
ı$ :lll ç. 1� · '·""'1 LAI.J ,ö.)�
1"'...)-"-' •
Ull t...J"4i uc l"'j)UI LA)J ,..::.ı";l_,ıW) LAI ı.,�> �\ 4-;.\1 � �I.J •• ·,.,ğ, o'i

uc���� .l!J . � ..::.ıLAii.o uc ı.....All t...J"4i uc rYll' LA)J ,..::.ı'i� uc

- \AI.l:ı� ol! ..)='-1 .J.JA1


.

�)Wl
- • •. . 6.ı.:..
ül.ı.l:::ıl:....Jillıı

uc Uo..;J I .} � �1 � W) � ü":l_,ıi.J IJ üi.J� IJ

'rA'-»-" ı$YH 0o J' ysyı J' F.' ��LA y. .J�' 01 _Y-C ,ö���
�J ..l..i9 �4 Jl ,.l:r..\ .J ,ljc. u_,l� �4 Jl .l:r.. IJ ��LA y. J_,ıi.J IJ

'='_,sı ysyı J' F-' ö�� � U:...Aı t...,ı �ı 0ı yı u.ıi:ıl' �� � 0o .l:r.. IJ


.J!I �4 Jl .l:r.. IJ � � t...... .foiJ
_1 K i tib u ' I -Bu r h i n

Bununla birlikte, bazen tanıklıklada ilgili sözlerde gerçekten doğru olan şey­
lerin bulunduğuna rastlanabilir. Böylece, onlarda kesinlik, bilaraz bulunabi­
lir. Bundan dolayı çoğu insan, tanıklıklann bilaraz değil de bizzat kesinlik
oluşturduğunu zanneder. Başka bir kesim ise, sanki tanıklıklann kesinlik
oluşturmadığının farkına varmış ve kesinliğin meydana geldiği tanıklıklarda
özellikle de nefsin sükuna ermesini saglayan tanıklıklarda kesinliğin ilahi bir
emirle olduğunu zannetmişlerdir.

[Kesinlik ve Kısımları]
Şimdi de, kesinlik ve kesinliğin kendisinden meydana geldiği şey hakkın­
da konuşalım. Şöyle deriz: Kesinliğin bir kısmı zorunludur, bir kısmı da zo­
runlu degildir. Zorunlu kesinlik, [dış dünyadaki] varlığında, olduğu duru­
mun hilafına olması mümkün olmayan şey hakkında şöyle inanmaktır: O şe­
yin, inanılan durumun hilafına olması asla ve hiçbir zaman mümkün degil­
dir. Zorunlu olmayan ise, sadece belirli bir vakitte kesin alandır. Zorunlunun
değişmesi ve dolayısıyla yarılış olması mümkün olmaz. Aksine sürekli olarak
zihinde meydana geldiği durum üzere bulunur ki bu, ya sadece olumlama ya
da sadece olumsuzlama şeklindedir. Zorunlu olmayana gelince, onun degiş­
mesi ve böylece -zihinde bir eksiklik meydana gelmeksizin- yanlış olması
mümkündür.

Zorunlu kesinlik, ancak varlığı sürekli olan şeylerde mümkün olur. Buna
örnek, bütünün parçadan büyük olmasıdır. Çünkü bu durumun değişmesi
mümkün degildir. Zorunlu olmayan [kesinlik] ise, ancak varlığı degişip bir
halden başka bir hale geçen şeylerde meydana gelir. Buna örnek, senin
ayakta olduğun, Zeyd'in evde bulunduğu ve benzerlerine ilişkin kesinliktir.
Zorunlunun mukabili, varlığı imkansız alandır; bu sebeple o [mukabil], im­
kansız yanlıştır. Zorunlu olmayan ise mukabilinin varlığı imkansız olmayan­
dır. Dolayısıyla zorunlu olmayan kesinin mukabilinin varlığı, mümkün yan­
lıştır. Zorunlu olanın mukalıili ise, varlığı imkansız yanlıştır. O halde, yanlı­
şın bir kısmı imkansızdır bir kısmı ise imkansız değildir. Zorunlu kesin ve zo­
runlu varlık gereklilikte birbirine döndürülebilirdir (yen'akis): Zorunlu ke­
sinlikle kesin olarak bilinen şey, varlıgı zorunlu alandır; ve varlığı zorunlu
olana ilişkin tam kesin, zorunlu kesindir.
Şimdi burada zorunlu olmayan kesini incelerneyi bırakalım [da zorunlu
kesini inceleyelim]. Zorunlu kesin, bazen kıyasla elde edilir bazen de kıyas­
sız elde edilir. Kıyasla elde edilen, ya bizzat ya da bilaraz elde edilir.
[....UI..t U:fi.:ıll c))
.u.. .
• .:.ıı
� ·ı. .·JcJLiS
u �.· .�

. .:.ıı ..uc. �
, �- . t...ıi
�.J� .. :.ıı
• .
-r u. �ı U"-"
ı:,,
.J

wl � � � .li:iıy wl y. ':i.J.Jy.A}ı � -':i.J.JyA JF..u...J':i.JJ


·1 ·.< - -� .ui....Jc.
. yA
� .J�\ .li:ic.\ l.. U)li...ı. U..J'"':!
-<. U •
� � •.a.
.r- l.. �. o.:ı�J
. . .J -<.
ı.r U..J'"':! ·
.u� ':i.J.Jy.A}ı t...l .hiS t... �.J.; � wı.s. t... y. ':i.J.Jy.A}ı JF..J.t... 0P-.;
w.o ��ı .; �6. y. t... .)c- wı .:ı �.J:! � ,4jı.s.
.

� J� wl��
I J#. t...IJ
� � wl � .u� 'ı$.J.Jy.A} I o.:ı.:.. .Jı..,.ıL...
. .o.:ı.:.. .Jy4-;J .J
-�� \ ı.} �.:ı.:..: � JF.(.).o 4\j\S.

wl ı]w ,.:ı�)\ Wl.:ıll .JY'�I.,! �wl� WJ ı.j.J.Jy.Qll W:ıi:ıliJ


.

. � wl � � yı�ı ı 1ıı wl.! ,�Y.Jı w.o �ı J5ll


w� ':i.J.Jy.A}ı JF.t...IJ
· · 1
�.JU .Jr'ı.!
. .J l.:ı.ı · .:.ıı ·11 �
.

oWI
. .J.)\.:ıl\ ı.r -ı .iliL. � · � · ,.:ı.Y!-Y \ �\ . .J 1
ı.r �
JP.J'� yj\S. � � '.:ı.Y!-)1 � �ti..ı ı.jjll .JA ı,i.) J
. y.Qli .J.ı.ill.:l
U""" . �- ·

ı.j.J.Jy.Qll J#. W:ıi:ıll �ti..ı! ..:ı�)l (.).o � JF.�ti..ı 'i� \ .JA ı,i.J.Jy.A}I
. y.Qll �ti..ı.J,.:ı�)\ ı:fi- yj\S.
.u.. yj\S.ll �� ..:ı.Y!-)1 � yj\S. ı,i.) J

.; w� ':i.J.Jy.A}ı .:ı.Y!-)ı .J':i.J.Jy.A}ı W:ıi:ıl'.J.� � t... .u...JJ6..o

':iJ. yA .JA t....J ,.:ı�)' ':i.JJ


.J . yA .Jti '\ı.) .JyA � � t... w� .r.J)lı
.. .:.1\;. .:ı.Y!-Y_,,
.ı.j.) .J� 0:11:! 4..ı. ('\:il\ �""'
• •_,,.. •_ ,,
.ıŞ.) .J. J-" .J u. lA .ı� ,,, ..!!J-.J

• �

• . •: . ıı :::1
. ..:.1\;.
.:ı§ ı,i.) .J
_,... .ı.r

�"" ..)F � �

J.-6. � 'U"Yi ı)t:- .u.. � t....J(.)'1\ıi � ı)t:- � .:ı§ .JU"Yi ı)t:- �


�yı.ll.ı l..J.Jül� l..J
.

.
__A K iti b u ' I - B u r hi n

Aynı şekilde zorunlu kesini bilaraz gerçekleştiren şeyi incelerneyi de terk


edelim, ki bunun örneği şudur: "lnsan yürüyendir; yürüyen kimse canlıdır;

kesin ise, yine zorunlu bir kesinlikle kesin olarak bilinen iki öncüiden mey­
o halde insan canlıdır." Bir kıyastan bilaraz olmaksızın elde edilen zorunlu

dana gelir. Bunlar da ya ilk başlangıçlarında bir kıyas olmaksızın elde edil­
mişlerdir ya da kendileri hakkında zorunlu kesinliğin kıyassız meydana gel­
diği öncüilere tahlil yoluyla irca edilebilirler. Bu kesinlikle bilinen öncüller,
ya tümeldir ya da tikeldir. Bunlardan sadece tümel olanları inceleyelim.
Çünkü onların çoğu, ilimlerde kullanılır ve ayrıca tümelleri incelemek tikel­
leri de kapsayabilmektedir.

u\..."j
..U \ u
'\ � J\l.ı · ..
, (.,.,\"'� .)"'-' . �
·- 'L 1t:_J.J� '":. 11 �.,..
· ·-11 � ...! u
-...r- \...ı. .bl\ \...;:.-.ı\ �.-::\
- ..ı! � ..;-.J

�Wl ı.j.J.Jy.:.:.ll ı).!i;li.J .wl��� wl..."A'


..U \.9 'Wl� .Jt! � lJ.a.J '�
'Y.J.J� Ui;:i �� � ıJi:ı:i .li ü.ıla.li..ı wc-� WJI.i '�� "A' ı.>"Yi wc­
� -.:.ıl...ı.li..ı _;ı J.ıb.:i.l4 �Y- wl l...ı!.J ,�..aAJ4ı J.JilJ.a ı.>"Yi wc- "A' l...ıJ ��.J
-..:.ıı ı � ı'11":'
�\...ıı,� .. (.)i:!-1
· •• -:11-.:.ı\...ı �l.J .(.)o"- ._,,
"A' ı.j.J.J� . ..:.ıı ı ..
,\A�.J -.:.ı\.JS.l
w (:Fo
·

. ..! 1 -� ·� -:11 .� \,: .L-'1 ,� · \..ıl


· \.j�
� '11":'
.
ı.,r

�.J
- •

l.·."j - l
. ..!o� (JA
..., . .J

· ·- _\.:.-:·.. .li dulS.l .�<\ - 1- 11


. ..! .1.:.:11 · "j.J . � ..)""'"
- ..»
.
..., � ı.,r I.T- �


-.:.ılı:ı
- �'1 ı--'=1 - l ..., � u (' .:;--'
__5_ K i t i b u ' I -B u r h a n

İKİNCİ BÖLÜM

Burhan ve Sınıfları

mel öncüller iki sınıftır. Bunlardan biri dogal olarak elde edilen, digeri tecrü­
Kendileri hakkın da zorunlu kesinliğin kıyassız olarak meydana geldiği tü­

[ll Dogal olarak elde edilenler, nereden ve nasıl elde edildiğini bilmeksizin,
beyle elde edilen öncüllerdir.

herhangi bir zaman diliminde onları bilmediğimizi idrak etmeksizin, onların


bilgisini elde etmeye yönelik bir istekte bulunmaksızın ve herhangi bir zaman
dilimi içerisinde onları asla bir araştırma konusu yapmaksızın elde ettiğimiz
öncüllerdir. Dahası, nefislerimizi, başlangıcımızdan itibaren sanki onlarla bir­
likte yaratılmış buluruz; sanki onlar bizim için doğuştandır da onlardan yok­
sun kalamayız. Bunlar, insana ait doğal ilk öncüller olarak ve yine "ilk ilkeler"
olarak isirnlendirilir. Bu kitapta, onların nasıl oluştuğu ve nereden elde edildi­
ği konusunu bilmemize gerek yoktur. Çünkü onların elde ediliş yönünü bilme­
memiz, kesinliği ortadan kaldırmaz, eksiltmez ve o öncüllerden, bizde onların
gereği olan kesinliği oluşturan bir kıyas düzenlernemizi de engellemez. Bu ilk
bilgilerin elde edildiği yön meselesi, ilimlerdeki ve felsefedeki matluplardan
biridir. Açıktır ki, bizler, bu öncüllerin gerçekleşme yönüne dair kesinlige an­
cak böylesi öncüllerden kurulu kıyaslarla ulaşıyoruz. Eğer bu öncüllerin nere­
den bilindikleri ve nasıl gerçekleştikleri bilinmiyorsa bir şeyi açıklamada onla­
n kullanmarnız asla mümkün olmaz. Eğer onların gerçekleşme yönleri ancak
bu öncüllerle bilinirse ve bu öncüllerin elde ediliş yönlerinin açıklanmasında
kullanılması da mümkün olmazsa, bu durumda hiçbir şeyin bilgisine ulaşıl­
maması gerekir. Bundan dolayıdır ki bu öncüllerin elde ediliş yönlerinin Man­
tıkta incelenmesini gerekli görenler yarıılınıştır. Oysa bu sanatta onlar hakkın­
da bilinmesi gerekli olan şey sadece bu öncüllerin sınıflarının belirtilmesi, be­
tirnlenmesi ve sayımının yapılması ile onların kıyasın parçaları olarak kullanıl­
ma yönünün tanıtılması ve diğer bilgilerin onlann seviyesine nasıl çıkacağının
açıklanmasıdır. Onların gerçekleşme yönleri hakkında insarıların görüşleri
farklıdır. Fakat onları kııllanmamız esnasında nereden ve nasıl elde edildikle­
rini bilmemiz gerekınez. Y'ıne de bu tümel öncüllerin büyük bir kısmından an­
laşılmaktadır ki, onların dış dünyadaki varlıkları duyulurdur. Bundan dolayı
bir topluluk, onların duyulardan meydana geldiğini söylemiştir.
ı)lA.)ıl!l � O
__

ı.rüıl�l
��\..9 (ıi.A_>.JI � Jjill

:ulli....:. (...)"4! uc 'i ':?.J.Jy.::Jı �� � � _;11 �� <.::.ıt....�\.9


-��4 �Wl �illi.J t4l:J4 �Wl l..cu\..ı.:..l

0:11 ı)A � 01 ..#- Ü4 ���w J....=.. ':?:üı .JA t41-l4 �wı_J


� 01 <.::.ıt!.J'il ı)A u.a.J ı..iı u.P ufo wl ..#- 0A.J ,J....=.. ı..4 'i.J J....=..
ı)A u.J ı..iı )L...:.I 4_,l.h.o o� 'i.J ,<\:i!yuı U!� .lS ufo 'i.J '� ��
� r1 Ul t,?J;.Ji:- .uts.J d.�.ifi J.JI ı)A "-:;le <.::.ı_):ı! � ts ll.....Qjl .l;>J Jı ,<.::.ıt!.J'il
�.J .J_J'il tsj\.,ı.J\ �_J 'W\.......i)ll �\J_J'il ul..�\� a1\_J ,.U.O

� e;'i , � 0:11 Ü4.J � --4 w� e;l �� y\:iS.l\11\ ı..iı 4..;..t..:.. �


ı......w
- ı.\-
'T""" w.ı· · 1 ur:-
.)J· (..) . .�.ıl
· t.r!y.: 'i_J �- 'i_J � ı.·
...ı 1.1
U:IY. � .."'\�"":'"':"
'il-'� L-.

.l::ı.l. � J.J'il w).•ı..JI a1\ � 4.1.> _;ll ��.J .4-ic l"j)lll �\Ul �.>:
·

uc �_,g.J � �� .)1 � wı ul ..;ı\\.l;.J .�I.J r_,l.JI ı..iı <.::.ı4_,l.h...ll


0:11 ı)A w� .JI �'i a1\ ü.its uJ.! .ut....�l a1\ �� uc ı....ilji uLy!

.
• .-i LL-� ' •\ •.C 1 ,u.j.J l....J
• ' . ı.r
)L...:.\ ı:. ı.s""" � .l.ıS \., � .-.1\ u.j
.
'"I!":' ..r- .J
�U � ('"

ı..iı �wl � 'i a1\_J


' �4,ı '0� 'il w� 'i ü.its u! �_,!_J u4.;ı._J


<.::.ı4.;ı. ı..iı ..)=..ilı r)ı ı)A J.Je �.J . )L...:.I "'� �yuı �� �.>: 'i ul rjl
. .-i
o1\ ı.r \. �• · ; 1.. ·1 -:. L ' .11 ı.r
· · Wl u:L ' � . .-i ul..�\ o1\ J�

'l>':!:!l.i.o ı:.l..,?.-1
�1 � w�.J 4-!�l j�.J ('"""Y.J w..-ji wl �ll....JI
'T"'yu> (.)A c::-:-: (..) •

,�_,g.J <.::.ı4.;ı. ı..iı (.)"Ull ı:.l) �� ..l!.J .w)...I..J .;ı...... yı .}:i..;; "-4 �.J
. 1 . � l....l.ıS t,?..r-
\\ (..)·1 ,\Aı\..ıl t..il\.-:il... ..l.ic ,4..:.. .,L:.. DJ w......ıl .ul
.
(.)A_J r.rll
(..):! •
•. • . • JF-

�:ll_J ,t..,� �4cl wl u'-:ılSll <.::.ıt.�


... l o1\ J,;... Ü4 .A .ul 'il' �

. �1 uc �l:.. �i 1"_,! Jj
_6 Kitabu'I-Burhin

Burada görülmektedir ki, her ne kadar onlar duyudan meydana gelmişlerse


de, tek başına duyular, onların tam olarak meydana gelişinde yeterli değil­
dir. Çünkü bunlarla ilgili olarak kendimizi duyularıınızia algıladığımız kada­
rıyla sınırlarsak -ki biz, onlara dair dış dünyada yalnızca sınırlı sayıdaki var­
lıkları duyumsamışızdır- bizde onlardan meydana gelenlerin tümel değil de
tikel öncüller olması gerekir. Oysa biz onların tümel olarak meydana geldi­
ğini ve böylece bu öncüllerin konuları hakkında hem duyumsadıklarımızı
hem de duyumsamadıklarımızı kapsayan genel hükümler verdiğimizi görü­
yoruz. Bundan açığa çıkmaktadır ki, nefis, duyulurlarda onları duyumsadı­
ğımızdan daha fazla bir fiile sahiptir. Ancak bu yerde bunun açıklanması
zordur. Bu bakımdan açıklamayı bir kenara bırakalım ve duyulurlar hakkın­
da onların durumunu anlatan miktarla yetinelim. Sonra duyulurların nasıl
idrak edildiğine ve nefsin onları idrakinin, onların tikellerini duyumsamak­
sızın onlara özgü bir idrak mi olduğuna yoksa onların bilgisinin bizde ancak
onların tikellerini daha önceden duyumsadığımızda mı meydana geldiğine
aldırmayalım.I

[2] Tecrübe ile meydana gelen öncüilere gelince bunlar, az ya da çok ti­
kellerini duyumsamaya yönelik bizdeki bir kasıt sayesinde sözkonusu kesin­
liğin kendileri hakkında meydana geldiği tümel öncüllerdir. Çünkü tecrübe,
bizde zorunlu kesinlik oluşana kadar tümel öncüllerin yüklemlerinin onla­
rın tikellerinin her birinde bulunup bulunmadığını tespit amacıyla sözkonu­
su öncüllerin tikellerini incelememiz ve tikellerin tümünde ya da çoğunda o
yüklemin izini sürmemizdir. Çünkü o hüküm, o türün tümünü kuşatan bir
hükümdür. Bu [yani tecrübe], tümevanma benzemektedir. Fakat onunla tü­
mevarım arasında şu fark vardır: Tümevarımda tümel bir hükme dair zorun­
lu kesinlik meydana gelmezken, tecrübede tümel bir hükme dair kesinlik
meydana gelmektedir. İnsanların çoğu, bu iki isimden her birini diğerinin
yerine kullanmaktadır. Fakat biz, bu iki anlamın nasıl ifade edilegeldiğini
önemsemiyoruz. Yine açıklıyoruz ki, nefis, bunlarda sadece inceledikleriyle
yetinmemekte aksine incelemeden sonra, hem incelediklerini hem de ince­
lemediklerini kapsayan genel bir hüküm vermektedir. Ama nefiste bu ince­
lemenin ardından sözkonusu genel hükmün nereden oluştuğu meselesine
gelince, daha önce dediğimiz gibi, bunun ertelenmesi gerekir. Zira bunu bil­
menin, ona dair oluşan kesinlikte bir faydası olmadığı gibi, bilmemenin de,
öncüHere ilişkin kesinliği artırması ya da eksiltınesi sözkonusu değildir. Ay­
nı şekilde bunu bilmemek, o öncüllerin kullanılmasını da engellememekte­
dir. Şimdi bu öncülleri, kesinliğin ilkleri (evailü'l-yakin [yani ilk kesinler])
olarak adlandıralım.
� �LQ5; O.l:ı..J � � � ��� �UC :i.L:,b, üj\S LJ!.J �� Üo\ t.\ 0.!Aı �.J
�J. lo�l Lı ) .li.� � � � Lıl ul � ()6 ,�wıı � 4.1�
'-�-
"1l-"" w� · .c:: . u·1
ı.... u� �) ,,).Alı Ô.).J.l:oo...4 uWc.l '-�Wc.ı · �� wı

- ..:.ıl.....:..: � tA.l:ı...l
. ı..P-l. J. ,4.,JS ':/ �
_ - "e-'- 0" •

1,.. -<-. \..j - . . ..:.ıLı..li..


ı.r- r- ...)'J'l ı..r"" ..:.ıl.ı.IS
LJ....! . � �Lı.J o�l Lı � � ,\...ıle \...&.. ..:.ıLı�l o� ..:ıle�>"
- - ..5?-

· u· - ts u· ı..J .'Tl · ..l.J.J· ı ..:ıL...�


Ll li.....L....:..I 0" - --'ı ....-
. ...!- ı.... )6..9 � · - ! �m
--���� ul (..):!:IJ:

()6 �(,?ili )�1 � 4-1. �.J .ı._jc � ,�_,..ll l� � Y-:1 �


·
<.J:1-:U •

0i ..)#- 0A � �ly 14J � 1 � I yi J,\.J ,dyl ��\.,U':/� ,t.\yıl


- \.�· 1 --" Wll.J .LjWj.
"e-' � U"l......:ı..':/1 w�.li:i r.T"" �.JLA w �
l.jWj . .
"e-' YH �

uc
• • • •

LJi:ı:ill 1� � ()iAı �1 � 1 ..:ıLı�\� �� :i.L:.WI.J


. .../i, .6.... .J� (.)"� l..l.A
.l.u.:i


1.... . .... ul �-
· --�1 1 u.·)j . .�<:Lı\. .J
'� 1.:.
'1!-"" u: Lı\ ,ı.jWj
� .
"0-' ./H

�ı.} �.J �� .l:ı.\.J .l:ı.I.J � 4.!� JAı ,�\ ..::.ı\....�1 w�_?..


• •

.JI
� � P.:., �1 .clJj 0� '':$.JJ. �I ufo:ıll W � ıjl �1 ,t.\.fol �
ıjl �>l.fo.-.':/1 LJ:H.J � J.).ll 0i .)#- '�'l.fo.-.':/4 � �.J .t>JI �
\...o � ��I.J ,�1 �4 (,?.J.Jy.::.l.l ufo:ıll .ı._jc ��Lı y. �>l.fo.-.':/1
,.Ll�
l.fi
.l:ı.l.J � u�
· -"-· · . .�<.J . ı.r-
U"wı 0" �
1<1 1 . . : ı 1 ı.·--
-<-IL U:1":f'
r- 1 ..
� ı_ı.ı..=>.
0" .
·

��ı � � uc ô.J�ı ..:.ı_r.ıı. � �\.,U':/� ul ':ll ._?.':ll� �':ll


. .

� J.ı 14-l..ı �Lı ).li. � o� � � � � � ıjl L4,.ıl �.J


4.1 � � � 0.a ı....I.J .�� ı.... J ��ı.... ��le � � � �
c:fi1, � j\ ,oyıl 4,..):! ıjl �,\.ili LıS ,.cll.li ,�Wl�� �� � � �� yi.y

.JI w l.o�4 ufo:ıll �jı � �1 ':/.J �� �\Sll ufo:ıll � �>� 4.:i!.JLA �


• :.1 '
. 1 u-ı1 ·1 .J\
. (.):l":f' w l..�\ o� r-
.... :1 J '-1L-:i...ı
. . 'Tl · Li!� .J 1 ��-
l (,)C
_] K i tibu ' I - B u r h a n

[Kesin Bilgi ve Kısımları]


Şimdi de, sözkonusu kesinlikle kesinlenen ilk öncüllerden meydana ge­
len bilgiler hakkında konuşalım. Şöyle diyorum: "Bilgi (ilm)" adı, daha önce
de dediğimiz gibi, genel olarak iki anlamda kullanılır. Bunlardan biri tasdik,
diğeri ise tasavvurdur. Tasdikin bir kısmı kesindir, bir kısmı kesin değildir.
Kesin tasdikin de bir kısmı zorunludur ve bir kısmı zorunlu değildir. Açıktır
ki, "bilgi" adı, kesin olmayan ya da kesin olmakla beraber zorunlu olmayan­
dan ziyade zorunlu kesine söylenmektedir. O halde bu, "kesin bilgi" olarak
adlandırılsın.

Kesin bilgiler üç kısımdır. Bunlardan birincisi, bir şeyin sadece varlığına


ilişkin kesinliktir. Bu, varlık bilgisidir. Bir topluluk onu, şeyin varlığının bil­
gisi ('ilmü enne'ş-şey) olarak adlandırmaktadır. İkincisi, bir şeyin sadece var­
lık sebebine ilişkin kesinliktir. Bir topluluk bu bilgiyi, bir şeyin niçin varoldu­
ğurlun bilgisi ('ilmü lime'ş-şey) olarak adlandırmaktadır. Üçüncüsü ise, her
ikisine [yani bir şeyin hem varlığına hem de varlık sebebine) ilişkin kesinlik­
tir. Kesin ilkeler ile talep edilen şeylerin (el-matlubdt), ancak bu üç talep tar­
zından biriyle öğrenilmesi talep edilir ve talep esnasında bu üç bilgi tarzın­
dan birini amaçlarız. Açıktır ki, bir nesnenin yalnızca sebebi bilinmek isten­
diğinde, zorunlu olarak daha önceden bizde o nesnenin varlığına ilişkin bir
bilginin olması gerekmektedir. Böylece bu üç kısım içerisinde kesin bilgi
olarak adiandınimaya en layık olanı, kendisinde hem varlığa hem de sebebe
ilişkin kesinliğin birlikte bulunduğu kısımdır. O halde, zorunlu kesinlik ile
kesinlenen öncüllerden kurulan kıyaslar üç kısma ayrılır. Bunlardan biri, bi­
zatihi sadece bir şeyin varlığının bilgisini verir. İkincisi, bizatihl sadece sebe­
bin bilgisini verir. Üçüncüsü ise, bizatihi hem varlığın hem de sebebin bilgi­
sini verir. Yalnızca şeyin varlık sebebine vakıf olmak için kurulan kıyas, an­
cak ya ilklerin (evdil) bilindiği yolla ya da sadece varlık bilgisini veren bir kı­
yasla daha önce varlığı bilinen bir şey hakkında olabilir. Zorunlu kesinlikle
kesinlenen öncüllerden kurulan ve bu üç kısımdan birini veren kıyas, bur­
han diye adlandırılır. O halde burhan, üç çeşittir. Bunlardan biri, varlık bur­

rılır. İkincisi, bir şeyin niçin varolduğurıun burhanıdır (burhanü lime'ş-şey).


hanıdır ki, bir şeyin varlığının burhanı (burhanü enne'ş-şey) olarak adlandı­

Üçüncüsü ise, her ikisini de birleştiren burhandır ki buna mutlak olarak bur­
han adı verilir.2 Hem varlığa hem de sebebe ilişkin kesinlik, mutlak olarak
"burhani bilgi" diye adlandırılır. Mutlak burhan, bilaraz değil de bizatihl bir
şeyin hem varlığını hem de varlık sebebini veren kesin kıyastır. Böylece her
burhan, kendisinden elde edilen bilginin sebebidir. Bununla birlikte bur­
hanların hepsi, bir şeyin varlık sebebinin bilgisini vermez.
[.ı....L...ii.J "iJ'iJII �1 ı)]
1� � ıJ.i3 �� J_,'il üt...�ı ;;c J..,.:..:..:j �� u.;t......ll ı; CJ'il Ji,il_,
�.l:.-1 '� Jc �� ı} �'l".li:i � \..il! ı....s 'rW' ı-ı'l.JJ :JJ!i! .0.!i:ıll
·
::.ıı .J , � -: . , -�''
.. . ı ı.... 4...l.o.J 0:!8:! 4...l.o �-' - -�'ı r.r·wı -:., -�'1
4...l.o � (...)":!-' .)� .J �
(,?.J.J_;-411 0.!i:ı!l Jc � rW I 1'"""1 l.JI y.U:._, .(,?.J.JY:.:. ..)#- �_, (,?.J.JY:.:.
• .• � • �

� ı-:ıl. J ,(,? .J.J� u.ı:ıl.J 0:!i:ı .JA (,?�\ _,1 ,� u.ı:ıl t... Jc �_,1_, lJ.cı .)SI
.�lrWI
,..ı..?-�1 rlc- .JA.J ,.l:.iS ı:-�1 ..ı..?.� 0.!i:ıll l.A.l:.-1 :�� A;i}iıllr..,.WI_,
l.J.JA'"':Ir_,l_, ,.l:.i.9 "'�1 ..ı..?._,��� .,;�ı_, '"'�ll.JI rk- .ıü.JA'"':Ir_,l_,
4ii}i;ll t;..ıl,ı.J4 ü4_,l.h.JI_, .� � l.J:ıi:ıll Wl�l_, '"'�1 rJ rlc- rWI 1�

�· �Wl � L- '.J ....J.bl\ · � .l- u,._


� "'b_j'jl o� .l:..W. 1� -'1 �
. Wl
.ı...,ı,ı.... �-' ·I"..,.WI LJ.o �1 ıob_j'JI o� .l:.-1 -.,..ıll:JI
• . U" ..rY •
• •

Jc u_,l�l � (,?�\ l.JI


. r.li:i .ı§ O..l__?.� rW' üAı l.JI Ô.J.JY:.:. rY.ı O.l:...J
o� u-ı � ı.... (,.7..?-I. J Ul
;;c 4.il.:i_;.JI U":!;!ti..l\..9 .k.. �1_, ..ı..?-�4 0.!i:ıll.y9 F.l t...��rWl Aj)l:jl\
�.;-.uı�� l.A.l:.- 1 :uli....::.l �� ı.)ll � (,?.J_,y..<Ji l.J:ıi:ıll � ıJ.i3 üt.....ıi.a
0:JJA'ii .UI �� �1_, ,.l:.iS ���.;-.U\�� .,;�1_, � ı:-�1 ..ı..?._,
� Ul.).! WJ ,..bii ı:-� 1 ..ı..?..J � � �us� Ul.).! (,.7�10"'-:ıiJI_, � .

rlc- � 0"1.:!! ;;c ı...ı. _, ,._jjl_,'il � uyü � t...} ,o..ı..?._, �.;- ü.o.li:i .ı! ı....
o� .l:..\ ..ı\..91 _, 4.J.JY:.:. � � � ül......ıi..ı tje Ul.).! (,?�\0"'-:ıiJI_, ...bii ..l__?._,l\
l.A.l:.-1 :uli....::.l �� �� l.Jl.A�\..9 l.J
. l.A.J-ıll � (,.7�1 � ,�)l:jll uli...'i
.::. l
'"'�\ rJCJl.AY. �� 1_, '"'�1 l.JI l.Jl.AY. � (,?.lll y._, ,..ı..?-�1 l.Jl.AY.
�ı_, .J)lb'il � l.Jl.A.J-ıll _,. �_, ' � 0:JJA'il � (j.llll.Jl.A.J-ıll Wl�l_,
J)lb'il Jc l.Jl.A._>:J\..9 . .,;tA.J-ıll rW' J)l}.,'i\ Jc � k.. �1_, ..l__?.�
ı,$_, .k.. o..l__?..J �-'ı:-�1 ..l__?..J �...;a).4'i .U\�� (,?.lll�� u»'-:ıiJI .JA
. �1 ..l__?..J�rWI � .ı...lS. u.ı:ıl.Ul_;F. ,� ..ıü:i....ı..JI rl.Jl � � l.Jl.AY.
ı:-
_8_ Kitib u ' I -Bu r hin

[Mutlak Burhan]
Önce, mutlak burhan hakkında konuşalım. O, varlık ve sebebi birlikte ve­
rendir. Sebepler ise dörttür: Şeyin maddesi ile maddeyle birlikte maddede
sayılan [maddi sebep]; şeyin tanımı ve tanımının parçalan ile tanımtarla bir­
likte onlarda sayılan [süri sebep]; fail ve onurıla birlikte sayılan [fail sebep];
ve gaye ve onurıla birlikte sayılan [gM sebep]. Bu sebeplerden her biri, ya ya­
kındır ya da uzaktır; ya bizzattır ya da bilarazdır; ya daha geneldir ya da da­
ha özeldir; ya bilkuvvedir ya da oilfiildir. Kıyaslar içinde bilaraz sebebin bil­
gisini veren kıyas, asla burhan içerisine girmez. Fakat bilaraz burhan diye
adlandırılabilir. Bunun [bilaraz sebebi veren kıyas çeşidinin] dışında diğer
sebep sınıflarını bize veren kıyaslann tümü ise burhandır. Bilfiil olan, zati,
yakın ve daha özel sebebi veren burhanın, burhan adını alması diğerlerin­
den daha çok gerekir. Sebepleri veren burharılarla birincil amaçla talep edi­
len şeyler (el-matlubdt), bunlardan ibarettir. Açıktır ki, bu sebeplerden her
biri, kıyasın parçaları içerisinde orta terimin yerine yerleştirilir. Orta terimi
sebep sınıflanndan biri yapılan her kıyasın verdiği sonuç bilgisi, onun se­
bepleri içerisinden sadece o sebebin bilgisidir. Bu sebep de, uzak ya da ya­
kın veya bunun dışında daha önce anlatmış olduğumuz bir başka sebep ola­
bilir. Burhantarla bilinenler, ya tümel ya da tikeldir. Tümelleri intaç eden
burhanı incelemek, tikelleri intaç eden burhanı da kapsadığından ilk önce
tümel sonuçlan intaç eden burhanların durumunu bilmek gerekmiştir.
Açıktır ki, tümel sonuçları intaç eden burhanların öncüllerinin tümel olma­
sı gerekmektedir.
Şimdi de burhanların parçalannın birbirlerine nispetle durumları, onla­
rm nasıl olması gerektiği ve aynı şekilde sonuçların parçalarının durumu
hakkında konuşalım. Kendileri hakkında zorunlu kesinliğin meydana geldi­
ği sonuçların varlığı zorunlu olunca, bizzat onları intaç eden kıyasların ön­
cüllerinin de, varlığı zorunlu öncüller olması gerekir. Zorunlu öncüllerin bir
kısmı yüklernlidir, bir kısmı ise şartlıdır (vaz'i); meseleler de böyledir. Zorun­
lu yüklemli öncüller, yükleroleri konulan için zorunlu olan öncüllerdir. Zo­
runlu şartlı (vaz'i) öncüller ise, kenditerindeki önbitişenin (mukaddem) ge­
reklerinin zorunlu gerekenler olduğu öncüllerdir. Her şartlı (vaz'i) mesele­

sözümüz gibidir: "Bir üçgenin iki kenan, diğer bir üçgenin iki kenarına -her
nin yüklemli yapılması mümkündür. Şartlı (vaz'i) meseleler şu ve benzeri

bir kenar diğerine denk gelecek şekilde- eşit olursa ve bu iki üçgenin -birbi­
rine paralel kenarların çevrelediği- iki açısı eşit olursa, bu durumda bu iki
üçgen eşittir."
ıJlla.t.ll dA_>.ıli ı)ı
� �I.J .ı-.?.)1 � .;�1 Y.. J •J)Ll..� l Jc .,:ılA _;,ıli _j. �.JI Jiili
,o.ı.:.. �� � �.J ��� .ı.:...J '�.J a.ıWI ı.} .la.;! ı.....J ��1 a.ıt... :�) ı...,.ı4,...ı�I.J
.

.ı.:..I J JS.J .�.la.;! t....J �WI.J ,o\.or...o .la.;! t....J Jc.WIJ ,� .ı.J.ı.:.JI ı.} .la.;! t....J
,�1 L..JJ �\ L..JJ , ı_ı;,:._pJ� L..!.J wl�� t...).J ,� t...).J ı...,...ı:ı) L..J •o� (.)4

� y. ..,� ı y,ı..Jı Jc � �t:iJI w-- .,:ıı.s ı.....J .�� L..JJ a_,il� ı...ı. .J
,ı_ı;,:.yJl.: .,:ılA _;,ıli � .,:ıl�� � 1 ,)L.... I 0;>\ l .;,ıll ı.} �l .ı y. 0"fo ,ı_ı;,:._pJ�
� j;>\ l_;,ıll w-- .,:ıi.S ı....J .0;>\ly, � y4,....� 1 u\..i.....::.l yL... \..j� 1......ı ol .ıı:. ı....J
.j\A _;,ıli �"""�" � .,:ıl � .;�1 � , �� .;�1 ��� ı...,..ı:ı.).l l _; 1�1 y,ı..J I
.o� � y4,....� 1 � _;ll j;>\ l_;,ıl� J.J�I ..ı.....:.il l Jc w�_,lh.JIJ ,oJ#- (.)4 .)S I
.ı.:.J I �_,.... ı.} U"Yill �1�1 ..J.o -..,..ı:i_>.! ı...,.ı4,....� 1 o� ..J.o .ı.:..I J JS w l �.J
o� .;�1 .,:ıi.S ı...,.ıt.,ı....ı�1 uU..... I (.)4 \.... � ..l.:....J
..ı �� o.ı.:.. �1 U"y! .;1.! ..l.:......ıJ��

4.!.) . J I 1� l..,ı,ı.... .ill.:l ui.S J..i9 <�.:4-.-1 j.o y,ı..JI � �� y. 4.;:ill� rlall j.o
.

�� L.JJ � \....) '0;>\l .;,ıl� 4....ı_,h..J I J . � �1 ı...,.ı4,....� 1 j.o .cll.:ı ..)#- J l


�. ı.... �. ı� � 1 -� • ..:.ılılSl l � •· lAı! �U
.

�. J 1 ....�
.a u· 1 ("Y·.ı ,..:.ıW,i ..r.""'
·--'1 �.:,. .ı.:.:ıı .· ts wJ
�- �'\:ii � •.• . �l l . ..b.\ ?. ,b,1...1:.! .us.l �
·

.. l �'\:iil i !..Jr"
• . • •

.. l l u · 1 ..r . · b.\ ?.
··'1 iJA ı.... _)A 1
...,.- !..Jr"
•.
.

- �t... .ıi.o
.. 1"tt-'

.•

.U.>-*' ..
·1 �
. <:� u

01 � Wf..J , �w-- � 0;>\l.,;,ıl l ��y..� ı Jl� l _;. 0�1 Jiil.J


·. ,;;,ıı 1. .;. . t -- . �l l '\:iil i W,ji_S w.J


� ·�
,
. 1 Jl� 1 �
\:iili " 1 ..?.- 511".<".J ' • •<: �
'

� � u-=o-:ı ı.,r U.>-*'

..:ı l�� � _;ll �t:iJ I ..:.ıt....ıi.o ufo .,:ıl i"Y .ıy:.-_,11 �.J.JY.:.. .;.J.J�I
,�.J �J. � � �.J.J�I ..:.ıt....ıi.J I.J ..ıy:.._,11 �.J.JY.:.. ..:.ıt....ıi.o
4-ı'"tı:. _,..;.:.� �.J.J_;....;:. 4-:i�.JA="A �� � �.J. J�I ��.J . J:ıt......JI �.J
;iJl..... JS .J . �·:U.J_;....;:. i" j1 _,l '+-ı9 i".ıi.JI i"j1 _,1 _;ll � �.J.J�I �_,li.J
.

.;JL... 1�1 ;Ul� � � �_,ll Jjl...ı.J I .J �� .,:ıl ı:fi-.y ..ı.S! '�J


.,:ıt:illl t...Al:i:!.J ij W,ji_S.J •o� � JS ,y..l ..:ııt.. w--� � j.o uw...;..
.

o� oh.:o · .':1': .11 &.:l


. l.J 'u·lı.J\....:i... � · . ·lj ' �
.. u. · J\....:i... o..;-
.1.:.\.l':i.JI t)L.;::,�\
• 1'""'e-:' �
.. ·

.J:ıt......J I
_jj_ K i t a b u ' I - B u rhin

Yine şu ve benzeri sözümüz gibidir: "Eğer dairesel olarak dönüşüm gösteren


cisim sonsuz olursa, onun merkezinden çıkan çizgiler, sonsuza dek gider; ve
eğer merkezinden çıkan çizgiler sonsuza dek giderse, o çizgiler arasındaki
mesafeler de sonsuz mesafelerdir." Bu şartlılardan (vaz'ilerden) her birinin
yüklemli yapılması mümkündür ve ister yüklemli isterse de şartlı alınsınlar
aralarında bir fark yoktur. Varlığı talep edilen şeyin ya mutlak olarak varlığı
talep edilir ya da bir durumda varlığı talep edilir. Mutlak olarak varlığı talep
edilen şey, tekil (müfred) bir lafzın ya da tekilin yerine geçen bir lafzın dela­
let ettiği şeydir. Bu da sadece şartlı bir kıyasla açıklanabilir. Bir durumda
varlığı talep edilen şey ise, hem yüklemli hem de şartlı kıyasla açıklanabilir.
Varsayılıp mutlak olarak varlığı talep edilen ve açıklamasını yüklerııli kıyas­
la verdiğimiz her şeyin yerine, onu açıklayan bir söz koyarız ve böylece onu
açıklarız. Buradaki zorunlulukla kastettiğimiz, zati zorunluluktur. Çünkü
her zorunluluğun zati olmadığı zannedilir. Bundan dolayı da zatiliği anlat­
mamız gerekir. Şartııda zati gerekenler, yüklerıılide ise, zati yüklemler söz­
konusudur.

[Zat! Yüklemler]
Zati yüklemler, iki sınıftır. Birinci sınıf, konularımn cevheri ve doğası, bu
yüklerıılerin onlara yüklenmesi olan zati yüklerıılerdir. Bunun örneği "Her
insan canlıdır" sözümüz vb. dir. İkinci sınıf ise, cevheri ve doğası, konuların­
da bulumnak olan zati yüklerıılerdir. Bunlar, zati arazlar olarak adlandırılır.
Buna örnek, hareket ve durağanlığın doğal cisimlerdeki varlığıdır. Konuları­
nın doğasında yüklerıılerinin kendilerine yüklenmesi olan zati yüklerıılere
[yani birinci kısma giren yüklerıılere] gelince; o konuların yüklerııleri, ya "İn­
san, düşünen canlıdır" veya "Daire, şu durumdaki düz şekildir" sözlerimiz­
de olduğu gibi tanınıdır ya da tanınıların parçalarıdır. Tanımların parçaları
ya yakın cins, uzak cins veya cins benzeridir ya da yakın fasıl, uzak fasıl veya
fasıl benzeridir. Yakın cinsin örneği, "Daire, düz şekildir" sözümüzdür. Uzak
cinsin örneği, "Daire, şekildir" veya "Daire, bir büyüklüktür" sözümüzdür.
Cinsin benzeri olanının örneği ise, "İnsan, et ve kemik sahibidir" sözümü­
dür. Yakın faslın örneği "Daireyi tek bir çizgi çevreler" sözümüzdür. Uzak

neği de kalp hakkındaki şu sözümüzdür: "0, doğuştan gelen sıcaklığın kay­


faslın örneği, "Daireyi çizgi çevreler" sözümüzdür. Fasıl benzeri olanının ör­

nağıdır." Zati arazlar iki sınıftır:


�� .b_,bj\ 0� ,oü:w ..>#- ;;_;1�\ � J�\ ��._:,ıs. ül :Ul_,i �J
o jSy <.).o �y.:i �� .b_,bjl Wi\5. üLJ •4..;'+i ..)#. �\ _;Ai ojSy <.).o �y.:i
o�IJ ,�W::w _;#. �k..,ıl .b_,bj\ l!ll:i � �� �k..,ı';J\ ı.Jti •4..;'+i ..)#. ._)1 _)Ai
.ı l ,� J.)'iJ � Jıı-:...:j 0i ��..::.ı�_,ll o�
..::.� 0-o ö.l=ı..IJ �J -��
LoJJ •J)lb':JI .)c o��J � üi l.oJ '� •o��J �\..oJ 4..;.by!ı J\ � .

.�_).....\;il ..yle.� Lo� .ı:,)lbt.,ı o��J �\..oJ .Lo J6..:ı /)��J � üi


� t.oJ a �� IY'� � 01 � wı ��J �.;Wı �ti..ı r-� t.o Jı
ylbJ �.) JA\ �J .\.a..o ���J �\.,ı� ..:ıl�� ,\..o J6..:ı O �J"?-J
.
.

<bA ':J_,i ..uıs.... J.l,U w!-9 ·� IY'lAı <U4,ı w�.JJIJ •J)lb':JI .)c o�J-?-J
1(' (..)"': ı l .
··''-·..ı,jlğ
:-' ..u � - \ 4-.ı,_)J�,,
,:lı:i\:ll �. - ı�
. ._
: 4-.ı,_)J� . .
··-1 1J . �
\'(!-:' - <U..ı.-· .ıjJ...

.11lğ \ �1 : ui �. -· �:ili :lı:il- � 4-.ı,_)Jy...:. :>


u-»

u
• .•

.:lı:il:ll l �_)·ı Y"' .


•.ı"-' ı (.,?� Lo\ :lı:il:ll . .:. .
'
_
- - ...)" - .

.4..;:il :lll ..::.ı':J_,...:ı...o.llğ ,�ı � LoJJ

ı�ı:ııı �"i_,..a..oll �]
4-c\..,ı.bJ 4-i\.c_,...:::.yı _y.� yı .,ş:lll L.A.l=ı..l : üW....:. 4..;:il:lll w';J�IJ
- �� o�IJ ı.JIJ:P- ı.JL...il J$. :UJ_,i � -ill�J ....::..ı':/_�1 o� 4-:ılc. J.=.:ı 0i
� /)� J _..,_,.\.c.._,...;::.yı � ol?-J:! 0ı .ı..cl,ı.bJ o--"� .,ş:llı yı ı;wı ��J
.) ��J .�1 �4':JI � üfi.JIJ �y>-11 �J-?-J � ,4..;:il :lll �ly';JI
:lll_,!� '�J.l=ı.. l.oJ �':Jyı.:ı..<ı 0� 4-Jyı.:ı..<ı � J.=.:ı ül 4-ı1c_,...;::.yı tl,ı.b
ı:-1__?..\ J .�J.b..ll ı:-lj.;..ll.oJJ .1� Jk..: � � öyl.ı.l\J ,J_bw ı.JIJ:P- ı.JL...i':JI
Jl '� Jl Y:ı.J � l.o!J •ol�',?...>=H Lo Jl '� Jl Y:ı.J � Lo] �J .b.JI
�� J.A.ıllJ ,-\.. . k' • Ö '\.ı.\\ UJ.� (..J-lo<l"
J"
t> � '<... ...lJ
-��� �
.. :-1\ \..o\.9 o\�',?...>=H \..o
• c...- u->-'-" • ,..)"'"'

:Li.l_,i jj...s ,�ı .,ş� .,ş...>=H t.o t...-.IJ .t.o � �� Jı � ;;_yı.ı.ıı :Ul_,i
•A
U""' - y •

'(j-:'. ..l...ı.:.
- - ..ı;;y'l.ı.\1 ·\..i.lJ" :tıt.oiJ · �
..b:.. ı. .� ,<......lJ -- J� ·
.;;ıı uLü';JI
1 _t:._ J
.t� � � \""''

J,...:.l.al .,ş� ',?...>=H \..oJ ..b:..'+: � öyl.ı.ll :Ul_,i � �1 J..,.I..i! J ,.l=ı..I J


.
V""" • ,..)"'"'

:üW....:. 4..;:il :lll �ly::.';JIJ .4..;J.;y.ll ö Jy:Jl t� ..ul : ylill ı) Ul_,ğ�


___lll K i t a b u ' I-B u rhA n

Birincisi, konulan, tanımlarının parçalan olarak alınan yüklemlerdir ki, bu­


rada konulan, onların cinsi olarak değil, fakat fasıl yerine konulmak üzere
alınmışlardır. Buna örnek, insandaki "gülen" [özelliği)dir.lkincisi ise, konu­
lannın cinsleri, tanımlannda kullanılan yüklemlerdir ki, burada da bu cins­
ler, aniann cinsi olmalan bakımından alınmış değildir. Şu sözümüz gibi:
"Çift sayıyla çarpılan her tek sayının yekfum çifttir."
Konularına tümel olarak yüklenen her bir zati sınıfı, ya ilktir ya da ilk de­
ğildir. tık yüklem, konusunun cinsine tümel bir şekilde yüklenmesi müm­

iki dik açıya eşittir." Elbette bu, üçgene ilk yüklem olarak yüklenmiştir. Çün­
kün olmayan yüklemdir. Üçgen hakkındaki şu sözümüz gibi: "Onun açıları,

"Tek bir doğrudan daha çoğunun çevrelediği her düz şeklin açıları, iki dik
kü onun üçgenin cinsine tümel olarak yüklenmesi mümkün değildir. Zira

cinsi için tümel olarak varolan yüklemdir. Buna örnek, açılann iki dik açıya
açıya eşittir" dememiz doğru olmaz. tık olmayan yüklem ise, konusunun

eşitliğirıi ikizkenara ya da çeşitkenara yüklememizdir. İlk yüklemin bazısı


konuya özgüdür; bazısı ise, konuya özgü değildir. Konuya özgü olmayanın

ki iki açıyı iki dik açıya eşit yaparsa, o iki çizgi paraleldir." Kuşkusuz paralel­
örneği şudur: "İki doğru çizgi üzerine bir çizgi çizilip de bu çizgi aynı yönde­

kabilindeki iç açıya eşit hale getiren iki çizgiye yüklenir. Paralellik bunlara ilk
lik, hem bu iki çizgiye hem de üzerlerine doğru çizgi çizilip de dış açıyı mu­

yüklem olarak yüklenmektedir.tık yüklem bu olunca, zati sınıflarından han­


gisirlin konulanna ilk yüklem olarak yüklendiğini, hangisirlin ilk olmadığını,
hangisinin konusuna özgü olduğunu ve hangisinin konusuna özgü olmadı­
ğını da bilebilirsin.
Yakın faslın bazen konuya özgü olması mümkündür. Cinsin cinsi, cinsin

Im cinsi ise, her ne kadar hem onun cinsi hem de onun cinsinin cinsi olma­
kurucu faslı ve bunun üstünde olana gelince, bunlar ilk değildir. Kurucu fas­

sa da, ilk yüklem olabilir. Bir şeyin faslının kurucu faslı da böyledir. Zati
arazların da bazısı ilk yüklemdir; bazısı değildir. Bununla birlikte zati olup
da daimi surette konuya özgü bulunana gelince, bu, tanımdır. Zira tanım,
konusuna özgüdür. Son fasıllar da bunun gibidir.
,4-J U"'�ı4Ji�'i ,\.Aı..ı.J..l:ı. �ıy..l\+ilc.__,.....;.._,... �>i �� w'i�l \...,A,..l:ı,.\
_;ıı ._.i\.:ill � �.J .ül.....i'il _; li!6...ı..:a.l Ji... ,Jy..ai!ı rli... rli:i 0i � ..fil
..)..)c J$ :Wl_,a Ji... '4J 0"41 4Jl � 'i 'l.A...).J..l:ı. .; 4-Jlc. __,.....;:.yı (,)"'�ı �y
.�.Jj .U.. �\.! '�Jj ..ı..ıc_;YY..::. ..ı_)
..;:. � �_;ll �Iili�
Lı! ,4)$ � 4-ı'"\.c.__,...yı CJA ..l:ı.l_, J$...9
��'i� ..ı.;..>.! 0\ �'i <,?ili y. JJ'il J�I.J .JJI _.)#- Lı!.J JJI
y. l� ül-9 , �W �_,t..... ol:JI_,j 0) ��_; Wl_,! Ji... ,4)$ � .ı.c__,...yı
..;..
� 4JS � � üi � u-ı:.J 4,.jj J,ı! ÜA ,'J_, I � �� � J�
..l:ı.l.J ÜA fo\ "-:' � � J$..;, J$ :J� 01 ..,� 'i 4,.j]-9 , �ı �
� ..l.?->.ı <,?ili _y. J_,'il _.)#- J�l.J . �w �_,t..... ol:Jl_,j-9 � �
ıü;!\....JI ı,?.JL...:i.JI ��W l:JI.J)I öl_,t..... WL...:... Jj.... ,4)$ l..ı _,.;ı.._, .ı.c__,.....;..yı
Lı <Ü..oJ 't__,.....;.._,..Jt.: (..)-'Qı.:.. _y. Lı .u.. J_,'il J�ı_, ·t�'il �ı�_,ı
�� _, k J$ ül Ji... 't__,..._,...1
..;:. 4 .y:>l:...,ı u-ı:.J <,?illa .t__,.....;.._,...14 (..)-'QL:...,ı u-ı:.J
· •· .Jt..... ö..l:ı.l_, �"' . � ·.� nı : ill.ı ı)ı ,h�� ,.-,,�,;;'�·� ···'-�
.·u ,
�·wı...»':! -ır:- ı...? U::""" �-' � v.:-::---- �

:ill · .. L � ll 1,.. L � '1 · � ı..r- 1,.. � !,?.) - � 1 \ u· \.! w '\ .:i... • . L:.IJ &j
u. ·

. 'l_,...
� i � ı.,r- .J � u: • . . u .)�-�

,,"�!-":'
·'·li:i �nı �ı.ill t.ı_,t..... :i..:.. .). wı 4..J_,ljlı �
.

·- k '�
. · .
.
· ·


"·�·� , �
..
'

ı\1\ _y. J_,'il J�l üi.S ljl_, ,'i_,l � 4-:ılc J� ı,?jljill_,


.. · -
r.r- _ _

ül �..ıiğ
4-:11_, ı'i.JI ��_,...:.:._,...�:U�� �Iili u�\ CJA � <,?1 �
,lJ""'l:...,ı � 4-:ıl.J ,.ı.ı:;. __,.....;:._,...,ı l>"'ı.:.. 4-:11_, J.Jl.: �
�ı � Lıi_, .t__,.....;.._,..Jt.: L:ıl:.. üfo ül � ..ı.§ <-,-�:!_;.ll J,...i.:.s.l J
l"'_,i.JI J,....:.s.ll � Lıi_, .J.Jl.: � 4J].! ı<\!_,! J.SL..ı_, � f'_,i.JI J,....:.s.l\...9
..cil�_, ,'j_,\ 'i� üfo 01 � ..ıS! ık..ı �.J � 4 � r-1 0! 4,.j].!
�-' ,J_,I J� _y. Lı 4-W �\ili �\y:. 'i\ Lıl.J .��� J,....:.9.1 f'_,i.Jl J,...l.:.s.l
(..)-'Qı.:.. ..l:ı.ll ül-9 ı..l:ı.ll! A..;:ilill ÜA tY.:.._,...11.: l>"'ı.:.. w.ı _y. Lı Lıi_, ...cil� u-ı:.J Lı
.ö_;.F..'i\ Jy..aill üfo ül �..cil�_, ..ı.c __,....;:._,...,ı
_ll K i ti b u ' I - B u r h i n

Konunun kendisinin, tanımının bir parçası olarak alındığı zati arazlar, o


konuya özgüdür. Buna örnek, "gülen" dir. Fakat tanımında konusunun cinsi
ya da cinsinin cinsi alınan zati araza gelince, bunda daima veya hepsinde
konuya özgü olması gerekmez. Buna örnek, "Çift sayıyla çarpılan her çift sa­
yı, çifttir" sözümüzdür. Çünkü çift, tanımında sayının alındığı "çifile çarpı­
lan"a zati yüklemdir. Bu ise çiftin konusunun cinsi ya da cinsinin cinsidir ve
çift, ona özgü değildir. Açıların iki dik açıya eşitliğine gelince bunun tanı­
mında üçgenin cinsi ya da onun cinsinin cinsleri alınmıştır ki, bu, üçgene
özgüdür.

Zati gerekler (el-levtizım) de zati yüklemlerin yolunu izler. Çünkü zati


yüklemlerin kendileri gerek olarak var olabilir. Bunun örnegi şudur: "Eger
bu, insan ise carılıdır ve insan ise düşünen carılıdır." Gerekierin yüklem ola­
rak alınması da mümkündür. Bunun örneği şudur: "Şayet bir hareket edenin
sonsuz bir cisimde hareket etmesi mümkün olursa, sonlu bir zamanda son­
suz bir mesafeyi kat etmesi de mümkündür." Bu geregin yüklem olarak va­
rolması da mümkündür. Bunun örneği şudur: "Sonsuz bir cisimde hareket
eden her şey, hareketiyle sonlu bir zamanda sonsuz bir mesafeyi kat eder."
Tanımında, konusunun cinsi alınan ilk yüklem, açıktır ki, o cinsten daha
özeldir. Aksi halde bu yüklem, bu cinsin altındaki şeylerin bazısı için ilk
[yüklem] olmaz. Eger böyle olursa, bizzat o cinsin, bu yüklemin mukabilinin
tanımında ve ona mukabil olmayan başka şeylerin tanımlarında alınması
mümkün olur. Bu durumda da o cins, tanımlarında alındığı arazların hepsi­
nin tanımının parçası olur. Buna örnek, sayıda mevcut olan tek ve çifttir.
Kuşkusuz bu ikisinden her biri, sayının altındaki şeylerin bir kısmı için tü­
mel ve ilk olarak varolur. Ama mutlak olarak bu ikisinin sayıdaki varlığı, tikel
varlıktır; zira o ikisinden her biri, sayıdan daha özeldir. Bu arazların bir yön­
den sayı için zati ve bir diger yönden de sayının türleri için zati oldugu söy­

sayının türleri için [zati] olan durumda, bunların cinsi, tanımlarında alınır.
lenir. Sayı için [zati] olan durumda, bizzat sayı, onun tanımında alınır. Fakat

Tek ve çiftin sayı için bulundugu tarzda herhangi bir cins için mevcut
olan zati arazların bazısı mütekabildir ve bazısı ise mütekabil degildir. Mü­
tekabil olarıların örneği, sayı için tek ve çiftin, çizgi için dogruluk ve egriliğin
varolmasıdır. Mütekabil olmayanın örneği ise sayı için mevcut olan cisim ve
çifttir. Mütekabil zati arazların bazısı herhangi bir cins için ilk zatilerdir; ba­
zısı ise onun için ilk değildir.
c:}Aj.ill � _
,_
, -

c..>"'L;. <ÜJ.! 'oh � _;,.. ..ı.......ii t_,...;._,...l


. l �):! �\.lll .y:ıly::. 'il 0"' :jl.S L..J
� .JI .ı..c. _,...�
.;.. � oh � �):! L. L.i.J J6-,;..ll Ji.., ' t_,...;.._,...ll �

JS 0i J;ı.o ' t �_,...l4 �Li. üfo. ::ıl � � 'i.J Wl.ı .y9 r-J:ı � ,�
<)c ._,.Jij J� � .J)I 0!-i .�.Jj <ÜJ.! '� .Jj .ı.ıc � yy..<:ı �.Jj .ı.ıc.
� .JI .ı..c. _,.�
..;.. � .Jkı.J ,.ı.ı.JI oh � �):! (.Ş.lll � .J)I � Y.Jy.::....ll

� o.l:ı.ı.:ı..:i � �):! .UJ.! �\.il yi.J)I '0\.JL.......o L.l.J ."'-:ı �Li. y\ �.J '�


.:..ıt.Jl,ı '-"""Li. y. .J ,� 1...>"4--1 .JI �1

�\.lll �'i_,.-..JI üJ..i ,�\.lll �'i�l � � �\.lll f'ji�IJ


ı.J!.J 'ÜI.JP- � , Lil.....il � � ı.:,l.S ljl : � � · i"jl_,l .ı.;..ji ı.:,l � .ı9 �\.:ıı:-l,ı

(..)· tS (..)· 1 - � UUA


�· �'i� �:,_ı ·.< - . .ı9 f'.)· ıY'
· · (..)· 1 u-""':! � Lli � .JTr"
.nı.J . ı.>"' ••- Lil.....il · tS
(..)
�Li:i... . _9 � • � • · 1 ·.< - .
Y.F :ÜL.......o c---:
t.�. · 1 ·.< - . .li! ,oli:i...
Y.F � '-.r
, • •

: (..) U""""= _;:ı...ı.a _;.::ı..ı.;ı (..) U""""=


JS :...!lE � 'i� f'p.ll 1�

ı.:,i � .ı! .UJ.! ,oli:i... ı.:,L.j �


.

...!y...:i.o
!
_9 � Li:i... Y.F :ÜL.......o .ı..JS..>="-! c---:
.ı.;...J-:

. _9
� '-.r
.


oli:i... (..). L..). '-.r t.� .ı9 .U\.! ,oli:i...
: Y.F.
j-o .ı..c. _,...;..� � �}.ı
. . • •

.

�� .ui � ,oh � '-i.lll J.J'il J�I.J


· \.S
u (..)• \.!
, -�
:_ ı, � ..::..ı.,.j L. �
·-- ·1 'i J 1 J� ·.< . 1
· ·- ·11 ...!ljl � -' 'il.J - �
. . :_ 1 \ ...!llj

l l J.ıtio h � � �l ...!llj :ı.:..):! ı.:,i jS...I .ıi! , �


.

.ıJh �.J ,J�I ...!l.l


�>.ı _;ll .y:ıly::. 'i l � h �_;,.. �1 � ü# ,.ıj �lio � �1 ��'
hi.J JS! , .ı.ı..JI � ı.J:ı.lF.-yJI � .J)I.J .ı_;ili J;ı.o '�.J .\A.ı.Jh � �� �
� .ı.ı.ı.ll ..,! t..... .ıF--.J t....I.J .'i.J I � l.ı..?..J .ı.ı.JI � L. � J.;ıo.J: � 0"'
.y:ıly:. 'il o� J . .ı.ı.JI ı.J..a �� � hi.J JS ı.:,I..S. jl ,_;_;,.. .ıF.-_,! ' 1 Pl1.'il
..ı.......ii .ı.ı.JI ı.JJ..i .ı.lot.ll t....i .�1 � .ı.ı.JI t l_,.i'i �lj.J '� .ı.lot.ll �lj �J Jti:ı
••

. \A .ı.Jh .} �):! � ı.Jt! ,.ı.ı.JI tl_,.i'i t....i.J ,oh .} �)ı


.ı..ftli.J �.Jjll J.;ıo._J-: L. � .)e L. � 'O.ıF,-_,..,.ll �\.lll J-Oiy:.'ii.J
.. iJ ,.ı.loJl ı.):!JF,-_,..,.ll .ı..ftliJ �.Jjll J;ı.o ,�\.i:i.o � L. � ,.ı.lot.ll
�li:i...'i
. .ı.lot.ll ı.J:ı.ıF.-_,..JI ��J � .J)I J;ı.o ,JJ:ti:i.o � L. �J ,..b..lJ �l:ı.:,..j'J\.J
. .ıJ 'iJI � L. �.J ,L. � J.JI �lj � L. � ,JJ:ti:i.JI �\.lll J-Oiy::. 'ii .J
___u K i ta b u ' I - B u rh i n

Mütekabil ilk olanlar, o cinsin cinsinin kendileriyle bölünmesinin mümkün


olmadığı zatilerdir. Bunun örneği çift ve tektir. Bu ikisi mütekabildir ve bu
ikisiyle sayının cinsinin tam olarak taksimi mümkün değildir. Çünkü "Her
nicelik, ya çifttir ya da tektir" dememiz mümkün değildir. Zira çizgi, nicelik
olmakla birlikte, çizgi olması bakımından ya çift ya da tektir denilemez. Ay­
m şekilde çizgi için mevcut olan doğruluk ve eğrilik de böyledir. Çünkü "Her
nicelik, ya eğridir ya da doğrudur" dememiz mümkün değildir. Zira bu doğ­
ru olsaydı, bir nicelik olarak sayımn, ya doğru ya da eğri olması gerekirdi. Bir
cins için ilk olmayan mütekabil zatllerin örneği ise, sayı için mevcut bulu­
nan eşit ve eşit-olmayandır. Kuşkusuz sayının bu ikisiyle taksimi mümkün­
dür. Aynı şekilde sayının cinsinin de bu ikisiyle tam olarak taksimi mümkün­
dür. Zira her nicelik, ya eşittir ya da eşit değildir. Orantılı ve orantısız, ortak
ve farklının da böyle olduğu zannedilir. Çünkü her niceliğin ya ortak ya da
farklı, ya orantılı ya da orantısız olduğu zannedilir. O halde zati mütekabil
arazların bir kısmı bir cinse özeldir; bir kısmı ise o cinse ve onun dışındaki­
lere geneldir [yani o cinsi ve başkalarım kuşatır) . Genel şeyler iki sınıftır: Bi­
ri, canlılığın insan ve at için genel olması gibidir; diğeri de varlığın ya da şe­
yin tüm cinsler için genel olması gibidir. Mütekabillerin bazısı, canlılığın in­
san ve at için genel olması tarzında genelliğe sahip olan genel için ilk özel­
dirler. Bunun örneği sayı için mevcut bulunan tek ve çift, nicelik için mevcut
bulunan eşit ve eşit-olmayandır. Bazısı ise, varlığın ya da şeyin genel olması
tarzında genelliğe sahip olan genel için ilktirler. Bunun örneği de her mev­
cudun ya bilfiil ya da bilkuvve olduğu, bir şey hakkında ya olumlama ya da
olumsuzlamamn doğru olduğudur. Böylesi mütekabiller, genelliği, varlığın
ve şeyin genel olması gibi olan genel için ilktirler.
llk tümel öncüllerin yüklernleri bir cinse özel olan arazlar olup konuları
da bu cinsin türleri olursa, bu durumda onlar, bu cinse özel ve onunla ilişki­
li öncüllerdir. Aynı şekilde onların konuları o cinsin altındaki türler olup
yüklemleri bu cinsin kendisi ya da bu cinsin türleri içerisinden başka türler
olduğunda onlar da bu cinse özel öncüllerdir. Öncüllerin yüklernleri, bir
cins için ilk olmayan arazlar olup konuları da o cinsin türleri olursa, bu du­
rumda o öncüller bu cinse özel olmaz. O halde burhanların öncüllerinin bir
kısmı bir cinse özel, bir kısmı ise geneldir.
� � �r· �1 t cr� � 'E:[ �tl 1 ·t� 't� �
� . l.
Ç:_
[ t.- � l- cr� l t 'ı.r t ��.
-� cr "'
ç [ ıp �' �· . ·t. r r t. % �t 'ı i B
-

� ıp
t r: .;

- ·ı;;. �.

f. 'r J
.ı:-[!:;· .ı:- t f,.
v
t' ..- -
. ... € . b V
E-
t'
tl lfA ı i:. c..
'e f � . ç 1• '
1: �

. �i � ' r.
"'
c..
-

t -� i·_ � f. "' .
ı;;. �-
C.

[ �. ıp � f' _;- ·f -� �- � l � � f �-
· E::
� �
-

- \,


·

Ç:_


·ı;;.
· - ll' ,

r t ı, r � -�
.

� �- r �- B � � � � � ı, : � r- � t tl
V. �

\e_
( ç -� (� � �· • C · .[ tl �&> çC 'ı. � \. t -: ç B �.
fç · l
�;:, '
f. • . ;..• � � v
f Ç
-
&. � "' � C(;: � b"" C(;: - Ç
to

· �
V .

('· t [ ,...· •.. (' [· f


"'
.r;;

L � tl
( ı:: ·c' ı:- [· .
.

"' ·.
.

' ·"��> f
-
ı;;.

r-.
.


f.=
�·

f

�r: f. r �: ·ıi: E .[· 1: f"


L -


-

1· · �· � �
1
·

� t � :;. f. � � - r: Ç:. -r
b l� - r· 1 , , 1... l.
"' - ı:.
"'· - .- 0" - lı-
.r;; V \..1
- '--

� . � �
.

�ı;: 1 r. ı. r C.· � cr. ."'[ "'� �tr.. ...� 'i2�· t;-Ç,·ı;- �f. t. �.· C·. ..
C" 1... .c: c: 1... ı;;. C.

c .

·
fV ç� l� <i)1. �b· i
-

ç:.
·. - E::
"'
·

' ç t,.
·f!::� �: � �: B_ f: :c �� "'f i � � }. �-� ·[f t �� { .[[; · �r .t[ Çt ÇJ.;.

-
·


(.'t

� � �
f
ı::
- ·
·

r:
"' .c- l

� ·f Ç C; r � \,.. •L
fC ' ,. - ' V\ t•
·

1 -ı Ç _ "' �
'

V\
v' V\ _;
f. �· -e. � � · · . [ ·
ı::

� C � r . "' \.ı.b lA
L . �

ÇÇ ·, - .� t;-
. c_. e_

v· ·
-
-
0" ı;.

r
'ı.
·-

.

,.,.,

f t . !" f � l: B ��ı,· � ·t -� f. -� � f l!- 'f lfA t.[ � ·r l


·
. \
.
-�
-=- � ı:- r:
"" - l..o - l..o '"ll


·

S . -
V c: i- L r-

.
lı-
\
ll\ ll\

1�- � t ·f':� l�· t � .t [ � �t ·� t. � 1_. 'E: .[� C� . ğ: f. E


C:
.to

� �
Ç_, �

C• .
� G· � r
P
� t' ·� � r Ç;.
[
'e ·
-:- �- r � lA ·�
�: f' B t �� ll
1... ı.- ' v - � ·ı;;. -

r:
to
.1;' 1...

l:,.� l. � � C; l. � J'
. "' C; 'ı J . li � "' ı;:
V.

· E � · �
-

l..o y - . "' t• - - V\ 'ti t''


V\ � ç "' V\
-
� "' E - � L

f
·
- "' -
"'
__13_ K i U b u ' I - B u r h lln

İşte bunlar, burhanlann öncüllerinin parçalannın birbirlerine yüklenme


yönleridir. Varlığı ve sebepleri veren burhanlann orta terimleri, zikredilen
sebep sınıflarından biri olarak varolunca ve bınhaniann parçalannın yük­

rin iki taraftan her birine karşı durumunun, zorunlu olarak bu durumlardan
lenme yönleri de bunlardan ibaret olunca, orta terim olarak alınan sebeple­

biri olması gerekmiştir; yine zorunlu olarak bütün sebeplerin, her iki tarafın

hut bunlann, bir şekilde iki tarafın tanımlannda ya yakın ya da uzak bir or­
yahut iki taraftan birinin ya tanımlan ya da tanımlannın parçalan olması ya­

taklığa sahip olması gerekmiştir.

[Burbani Olan ve Burhani Olmayan Terkipler]


Şimdi de parçalannın bir kısmının diğerine nispeti bu şekilde olan terkip
sınıflarını sıralayalım; bunlardan bınhani olanlan ve bınhani olmayanlan
düşünelim ve bunlardan bınhani alaniann sonuçlannı düşünelim. Bilme­
miz gerekir ki, bir şey bir şeyin tanımında çeşitli yönlerde alınır. Bunlann ba­
zısı, insarun tanımında "canlı"nın alınması gibidir. Bazısı ise, insarun tanı­
mında "düşünen"in alınması gibidir. Bazısı da "gülen"in tanımında insanın
alınması gibidir. Bazısı, çiftin ve tekin tanımında sayının alınması gibidir.
Burada bir şey hakkında onun bir şeyin cinsi olduğunu söylediğimizde, bu­
nunla, yüklenmesi, canlının insana yüklenmesi gibi olanı kastederiz. Bir şey
hakkında onun bir şeyin faslı olduğunu söylediğimizde ise, bu da insan için
"düşünen" gibidir [yani bununla yüklenmesi, düşünenin insana yüklenme­
si gibi olanı kastederiz) . Faslın parçasının şeye yüklenmesi ya da şeyin ona
yüklenmesi mümkün olduğunda, o parça, fasıl gibi işlev görür. Daire hak­
kındaki şu sözümüz gibi: "Daire, kendisini tek bir çizginin çevrelediği şekil­
dir." Bu parçalardan her biri, tek bir faslın parçasıdır. Bunların bir kısmının
tek başına daireye yüklenmesi mümkün olmazken bir kısmının yüklenmesi
mümkündür. Bunun örneği şudur: Daire, tek bir çizgisi olan şeklidir. Her ne
zaman "Bir şey, bir şeyin tanımındadır" dersek, bununla, "gülen"in tanı­
mında alınan insan gibi olanı kastederiz. "Bir şeyin tanımında bir şeyin cin­

olanı kastederiz. O halde terkip sınıflannın ilki, şöyledir: [1) A, B' nin tanımı­
si vardır" dediğimizde ise, bununla çiftin ve tekin tanımında alınan sayı gibi

dır; B, C'nin tanırnıdır. [2) A, B'nin cinsidir; B, C' nin cinsidir. [3) A, B'nin fas­
lıdır; B, C'nin faslıdır. [4) A'nın tanımı B'dir; B'nin tanımı C' dir. [5) A'nın fas­
lı B'dir; B'nin faslı C' dir. [6) A'nın tanımında B vardır; B'nin tanımında C var­
dır. [7) A'nın tanımında B'nin cinsi vardır; B'nin tanımında C'nin cinsi var­
dır. [8) A, B'nin tanımındadır; B, C'nin tanımındadır.
-.::.ı.i\5. w_, -� � � � ��� wl....li.ı ç. \_?...1 J.=. w4-;ı.. o�
wW.....:.I ol:..\ �_,ll \A .)_,.l:.. �_,:; WJ yl.,ı...ı� l_, .)_J.;ıı.yl � �\ � \.):lll
ul O.JJ Y.:::. r) , o� ı/' ���� .. ı _?...ı J.=. ..wı ..::.wlS_, ,..:ı _fo� �� yt,ı....� ı
r.j .l:..l ().!!_;l:JI 0"' .l:.. l_, JS 0"' ltlL:.. ,�_, b_,.l:.. , �_;:; _;31 yt,ı....� ı ufo
.)J .l:.. ç.\_?...1 _,1 l.ı_,.l:.. I...J ,� yl.,ı...ı� l ufo ui "ô.JJ Y.:::. I"� J .JI.r=-�1 o�
�_) :i..S_y:.; 1...) 'o.J-?-}1 0-> �>! �.ı_,.l:.. � :i..S_y:.; ltlJ I ,�ol:..� .JI ().!!_}:.ll

r�"tA J:ılı .>i-j �"tAJ:ı.�ı ..::.ıU:ı!l.:ı.lı ""'1


. · � wW.....:.I (..)· �1 <... ..ı:i ·�'1J
o� � · '·\ y:;.
ll ı"(!-' · 1 ·:ıı wtiJWI
tl;_jJ , .. �\ Y. w.......J L · \..oJ . · ..� \ Y. " ' · \... 1\:i:ılj .��
·

'.$' . t..r" - . Y'""

. · ·" -.::.ı.i\5. \..o �'\.:ü UA



t"'i""" � � � V" .
l� 1"'i""". : ." , wL - 1� ç.ı.,r-
· . •
. "'i""""

J\.:i.o � - � ��
•.1 \ ol:.. ı.,? · ç. ı.,r-
.�.\\ (..)\ r--
.\. : (..)· \ �_
. . • ..�\
, .v.;- •
Y.
, 0Lı.i�l .l.:>. � L}bUll �>.ı 1... JW�4-iAJ ' UL..u� l ol:.. � ul �l �>.ı 1...
"r."' �

1.- �J:!
-..r-
· 1... ı. :.
"'i"""" J ,..cl � (..)· t...u� l �J:!
L:......:::J I .l.:>. ı..? n� .
· 1... U'-"" 1.-
-..r-
· 1... ı"'i"""
�J:! . ·. .J"
"� � .u\ .. � � � lA. Ul3 � _.)_)1\_, C:: J )I .l:.. .} .lk!\ :ı.=._).ı 1... JW
"� � Ul3 �_, . uLı.i�l �0ı�ı J.=. Ji.. ...ı..:.. u\5. 1... .ı...,ı � w� , 1...
� � uı �� � ..J..-ill .. _?..._, . ut...u)li 06Ull Ji.. � , ..� J.-! .uı
4JI "ôylill � \..i.l_,! Ji.. ,J.-9.11 r.j..f!>-4 r.j.YH � ,.yle ..�ı � _,1 .. �ı
� ,.l.:>.\ j J,...o.9 ç.fi. y. ç.\_?..� 1 o� 0-> .l:..l j J$..9 ,.l.:>.I J k .ı...,ı � �
k � � oylill :..cl.!� JW -� �-' ,oylill�o.l:..J � ul � �
�_,.:...Wı uLı.i� ı Ji.. u\5. 1... .ı...,ı � w� '"� .l.:>. � � 0ı uıg �_, . .l:..l_,
u\5. 1... .ı...,ı � W� '�'� � o-l:.. .} � ul Ul3 1... �J . ..clL:......:::JI .l.:>. �
y. �Wl wli....:.l 0..o J_,�l �� _.)_)ll_, c;:J)I ol:.. .} �y..WI .).W\ Ji..
i . � J,...o.9 YJ , yı J,...o.9 \ .� � YJ ,yı � 1 -� ol:.. YJ , yı .l.:>. i : 1�
�i .t o.l.:>. � YJ 'Y o.l.:>. � i .c;: .ı..l....:::ı.9 YJ 'Y 4.l....::ı.! \ .c;: o-l:.. YJ 'Y o.l.:>.
. c;: .l.:>. � YJ 'Y .l.:>. � i .c;: � o-l:.. � YJ 'Y � o.l.:>.
_H K i tibu' I - Bur h i n

B u terkip sınıfının ilk kipi, iki sonuçtan birini verir: Ya A, C'nin tanımıdır
ya da parçaların tanımı, onun tanımıdır. A'nın C'nin tanımı olduğu sonucu­
nu veren yerde şayet C'nin iki tanımı olması denk gelirse, bu ikisinden biri
digerinin açıklamasında alınır. Daha sonra açıklayacağımız gibi, bu, imkan­
sız degildir. Bunun örneği şudur: Her insan düşünen canlıdır; her düşünen
canlı, iki ayaklı yürüyendir; o halde insan, iki ayaklı yürüyen canlıdır. Parça­
ların tanımının onun tanımı olduğunu sonuç veren yere gelince bu, ilk taraf,
her biri C'nin tanımının parçalarından birinin tanımı olan sözlerden terkip
edilmiş bir söz olarak alındıgı zamandır. tkinci ve üçüncü kipierin sonuçları
açıktır. tkinci kipin örneği şudur: Her insan, canlıdır; her canlı, cisimdir; o
halde her insan, cisimdir. Üçüncü kipin örneği ise şudur: Her insan, düşü­
nendir; her düşünen, idrak edendir; o halde her insan idrak edendir. Dör­
düncü kip, birincinin aksidir; bununla birlikte A'nın kendi tanımının parça­
larına ait tanırnların bütünü için varlığını intaç eder. Bunun örneği şudur:
Duyumsayan ve iki ayağıyla hareket eden her cisim, iki ayaklı yürüyen can­
lıdır; her iki ayaklı yürüyen canlı, insandır. Beşinci kipin örnegi şudur: Bir or­
gandan daha fazlasıyla idrak eden her şey, duyumsayandır; her duyumsa­
yan, canlıdır; o halde bir organdan daha fazlasıyla idrak eden her şey, canlı­
dır. Bu terkibi, fasılları, tanımlananlara eşit olanlar hakkında da oluşturmak
mümkündür; fakat bu burhan, sebebi vermez, yalnızca varlığı verir ve faslın
faslı için şeyin varlıgını intaç eder. Altıncı kipin örneği şudur: Her insan, şa­
şırandır; her şaşıran gülendir. Bu, A'nın kendi tanımının parçasına yüklen­
mesi sonucunu verir. Bu da ancak özel zati araziarda olur. Yedinci kipe ge­
lince, B'nin ve C'nin cinslerinden birinin diğerine nispeti, daha önce geçen
nispetlerden biri olmazsa, bu terkip, burhan olmaz. Eğer burhan olması ka­
rarlaştınlmışsa, bu durumda B'nin cinsinin C'nin cinsi için zati olması ya da
C'nin cinsinin B'nin cinsi için zati olması gerekir. Ve daima zati arazı sonuç
verir. Verdigi sonuç da ilk olan ve ilk olmayan, özel olan ve özel olmayan ola­
bilir. Sekizinci kip ise, altıncının aksidir. Bunun örneği de altıncı kipin örne­
ğinin aksidir ve sebebi vermeyip sadece varlığı verir. Bunlar, kendilerinde il­
kin [büyük terimini ortaya [orta terime) nispeti, ortanın sona [küçük terime)
nispeti gibi olan terkip sınıflarından ilk sınıfın kipleridir.
. - -·
.A i u. ı Lı!' .. � .. .Uli , Wl...:.J \ 1� (.)"' J.J "1
c.?.Al C::.l.l:!
,_ı . ;ı '-.1�
. ·- 11 Lı!

� 0\.S 01 JA:ll \jl � . � .A i 01 � c.j :ı.ll �_,.ll Lı\.J ,o.A ç.\_?..'i l .A LıJ.J
(:_- •

� .� � � w; , .cl1:ı � �.J . Y.,'i\ 0'ı.:H _; Lı.\ .AI :ı.:.,\j '01.A


'�.) .J:ı ç.ı...;;... ı.JI.� ,0bll d.J.+='" �.J ,0b\.l 01� 0t...l...i � : �
:ı.:..ı ._;.. � 'o.A ç.l_?.-1 .A � � \..ıli . �.) .Jj ç.ı...;;_.. 01� 0:ı1 0t...'i
...i li
LıI.J . � .A ç. \__?..\ LJ.o ç. j.;J .A 4-l.o J__,! � J.ı.JI.!\ LJ.o ili:;yı '1__,! J.J 'll u_):JI
. ıc:- ._,r·wı
, U· ı � U· wl u-> '-� . ·-'ı U'-'-" .. . ı� · )j ,�ı .J ._,r·t.:iJı '-� . ·-'ı

� u· ı� v->le:- .J
�� . 4..:w .. �- .�� U

ıc:- .·-::.ılt.:ill w �
. � . �

.J .�

u· wı
• •

-: Lu u· wı
, '-""" . ·-11 u .... ...
�� � .·.\1 le:-� ,

� � c.ıl)\ y�l Lı\.J .�Y.. 0WI J$.9 "cly.o 0bll �.J


v->

..)#- , J.J'll
l,.l'" U'>"
.

�� (.)"'1......:.. � � : .cl1:ı � ,o.A ç. \_?..1 �.J.A � i �_,::ı..J � .U\

.0WI � , �.J c.?:ı ç.ı...;;_.. 01� �.J , �.J .J:ı ç.ı...;;_.. 01� � , �Y.
.� ,.AI.J y:=- ü-o fo� ..cly.. � :U!_,! Ji.. � '(..}"-"Wl y�\ WI.J

� , .A\.J � 0-o fo� ..cl.).lA � �)j ' 01� � 'c.J"'b JS.J 'c.J"'b
01 ..)#- ,..:.ıb.J.l:::ı..4.1! �.Jl...ı...ı 4...\_,.....,.9 � �WI I� u.l� 01 � WI.J .01�
ç.�l � _,::ı..J �.J ,O.A.J � .r.--_,.11 � Wl .ı..:ıs.l ,�\ � � 01A...r.ıll \�
� � �.J ,� � 0t......iı � :4...1\l.ı.! c.J"'�wı ı....1.J .� J...::.il

�l :ı.l\ u-=ol y:. 'il � .cl1:ı 0fo. WI.J , o.A ç. __?.. .)c � 1 01 �.J , ��
Y.,'l\ ı)l Lı.\ .AI � lfi:ı rl 01 ,� �.J y � 0\j 't:ıt....JI Lıi.J .�Wl
l..1.>..<:>.l u• ı �..)A
_,_----. . u . \.S u. 1.J . lli.A Y. u.Jbll \� U"":i . ı '��
·.< . (""' �ll �1 1 .:.Al
.. ı..?' . ':<'

� l.,ı:i\j � � 0fo. .J\ '� � l.,ı:i\j Y � 0fo. 01 � , \.l\A y,


. (...)"G.
"' . ..)#-.J l...:ıG.. ,J.JI ..)#-.J 'l.J\ � Lı 0fo. �.J . l.l;ıl y:;ı:ı l..._;c
.:::.
'Y

�.J
� �.J 'c.J"'�L.JI � � y. 4...\t.:i.o.J 'c.J"'�L.JI � .UlJ ,LJ.ot:ill Lı\.J
uli......:ı\ i).o J.J'll Wl...:.l\ Y.JY...::. o� ...l:.i! �.r.--_,.1\ � W\ J,ı ,�\
. JP.'ll Jl .h....J'l\ � .h....J 'l\ Jl J.J'i\ � "-;! 0fo c.?:ı.ıı w�blı
__15 Kitabu ' I -Burhin

ve B, C'nin iki faslıdır. [3] A ve B'nin tanımlarında C vardır. [4] A ve B'nin ta­
Bu terkip sınıflannın ikincisi şöyledir: [1] A ve B, C'nin tanımlandır. [2] A

nımlarında C'nin cinsi vardır. Bu sınıfta, ilkin ve ortanın sona nispeti tek bir
nispettir. Bu sınıfta, bu dört kipin dışında bir terkip oluşmaz. Birinci kip,
A'nın C'nin tanımı olduğu sonucunu verir. İkinci kip ise, A'nın C'nin faslı ol­
duğu sonucunu verir ki, bu ya daha geneldir ya da eşittir. Üçüncü kip, sebe­
bi vermeyen fakat sadece varlığı veren burhandır ve sonucun konusuna öz­
gü yüklerni intaç eder. Sebebi vermemesinin nedeni şudur: Eğer sebebi ver­
mesi amaçlanmışsa, bu durumda, A ve B' den her birinin diğerine bir girdi­
sinin olması gerekir. Böyle olduğu zaman ise, birinci sınıfın altıncı kipine
dönüşür. Dördüncü kipe gelince, tüm burhan kipleri yani illet burhanı ile
varlık burhanı bundan oluşturulabilir. Bu, ilk ve özel olan ile ilk ve özel ol­
mayanı intaç eder. Dahası, ilimlerdeki burhanların çoğunu dikkatlice dü­
şündüğünde bunların bu kipe döndüğünü görürsün.
Terkip sınıflarının üçüncüsü şöyledir: [1) A, B'nin tanımıdır; B, C'nin cin­
sidir. [2] A, B'nin tanımıdır; B, C'nin faslıdır. [3) A, B'nin tanımıdır; B'nin ta­
nımı, C' dir. [4) A, B'nirı tanımıdır; B'nin tanımının parçası, C' dir. [5) A, B'nin
tanımıdır; B'nin tanımının parçası, C'nin cinsidir. [6) A, B'nin tanımıdır;
B'nin faslı, C' dir. Birinci kip, C'nin cinsinin tanımının C için mevcut olduğu
sonucunu verir. Buna örnek şudur: Her insan, canlıdır; her canlı, duyumsa­
yan ve beslenen cisimdir. İkinci kip, C'nin faslının tanımının C için mevcut
olduğu sonucunu verir. Bunun örneği şudur: Her insan, düşünendir; her dü­
şünen, teemmül ve bir kıyasla idrak edendir; her insan, teemmül ve bir kı­
yasla idrak edendir. Üçüncü kip, sadece varlığı veren burhandır ve o ancak

lunduğunda, bu tür bir terkiple bu şeyin iki tanımından birinin diğeri için
muhtelif tanımları olan şeyler hakkında düzenlenir. Bir şeyin iki tanımı bu­

varolduğu açığa çıkar. Bunun örneği şudur: Her iki ayaklı yürüyen canlı in­
sandır; her insan düşünen carılıdır. Dördüncü kip, muhtelif tanımlarının
bulunması mümkün olan şeyler hakkında düzenlenir. B'nin konusu, iki ta­
nımından birinin parçalanndan bir parça olup yüklemi de diğeri olursa, bu
terkibin sonuç vermesi mümkündür. Ama orta terimin -ki bu, B' dir- sadece
tek bir tanımı bulunduğunda onun konusu -ki bu, C' dir- parça olur. Dolayı­
sıyla tanımın bütününün varlığının o bütünün parçalarının bir kısmı için ol­
duğu, sarıki bu terkiple açığa çıkar. Bunun örneği düşünen canlının varlığı­
nın düşünen için olduğunun açığa çıkmasıdır ki, bu saçmadır. Beşinci kip,
burhandır ve hem varlığı hem de sebebi intaç eder. Ayrıca bazen sadece var­
lığı intaç eder. Bunun örneği şudur: Her çift sayıyla çarpılan sayı, çift sayıdır;
her çift sayı, iki eşit kısma bölünür. Altıncı kipin durumu dördüncü kipin du­
rumunda olduğu şekildedir. Her ikisi de sadece varlığı intaç eder.
i ('�') .� wl.l=.. y_, ı ( ' ) :1� _y. w�tilı uU....I L>A .;�ı uı....:Jı _,

1� _, . <;: � �ol=. .} YJ l (i) . <;: �ol=. .} Y.J 1 (i) .� � YJ


Y.F � Ul.ı\ı ';!_, - � ö.l=.-1_, :i..,ı....i � �':ll Jl ..b..._,.. ';/1_, J_,':/1 :i..,ı....i ��
ı....ı_, re ' L.l ' � J..,...! 1 wl � .;�ı _, -� ol=. 1 wl � J_,';/1..9 -�.J':/1 o�
';/� �-' ,.b:Q9 .:ı--*_,11 � ı.)S.l ,�ı � � wi.AY. ��ı_, _,ı.....
.
wl k...J.o wl5. wl ..ı_j\ J:ı9 L>A �� � ':! ..)1..,..,. .. .
wı_, _4.,..fiill t �.JA! t...G.
_

w\S lj\..9 . Y,..':/ 1 .} J:.,..:ı.o YJ 1 0A .l=.-1_, JS.l wfi:ı wl � , y,ı...JI �


Ul.ı\ı .:ı! ..ı_j\..9 t-:1 )1 y�l L.l_, .JJ':/1 �� ü-a L>".:ıl...JI y�l .JL..... , dljS
'(.)o"'ı_,.:..-' J_,ı �w �-' 'w' wi.AY.J r-l wi.AY. � � ,4JS � 1_r.ı11 YJ� <\..i..ı
Jl C7Y 4-=iJ.?..,l 'l"_,wı _; �l_r.ıll jiSI wL.b _,l J: ' (.)o"'I _,.:..':/ J J_,t.,ı �ı..._,.
. Y�I I�

YJ ' � ol=. 1 ( '1' ) .� � YJ' � ol=. ı ( ' ) :1� _y. ��� Ul....:JI_,
� ol=. i ( o ) .� o.l=.. ç. )'?. y-' ' � ol=. i ( i ) .� ool=. yJ '� ol=. 1 (i) .� J..,...!
� wl � J_,';/1 y�\..9 .<;: ..ı..1.....9 YJ ' � ol=. 1 (i) .<;: � o.l=.. ı:. j?. YJ
. L>"t.....:.. � � wl� J5.J wl� wWI J5. :dlj � .� .:ı..*..J-0 <;: �
·• q � . 1(' J �
-:. '-Li � : L..ı,j\
-:. '-Li U 1(' .· dlj U'"""
� n � . -1 .:ı 1 ;.
·(;.- ..*..J-0 <;: � ol=. Uı � ı.T·�ı J
· •.

� ı.)I.A Y. ��1_, . L)"� .:.;c J,.ı\.:l,ı .cly.. üL..ı,jl JS.9 'L>"y! uc-' J,.ı\.:l,ı ..cl..).l-4
Jtr

ı:- �1 w\S ._;u. .ı...\..i .9 , � .:ı_,.l=.. 4J �� ı:.�':/1 .} Ul.ı\ı WIJ ,.b:Q9 .:ı--*_,11
J5. :.illj J1ia . _;:>.)U "-:/ol=. .l=.-1 .:ı-*-' �Wl ı� Ji....! l»:Ü 'wl.l=.. .ıJ .l=.-1_,11
� \4 ut4 t-:1 )1 _, .�Li ı..r- � wL..ı,jl jS_, 'WL..ı,jl �.J ı.jj J;.L. wiJ:�-=>­
"-:/.l=.. .l=.-1 ı:. lj?.l ÜA ç.j'?. 4.c�_JA y w\5. ()1 �1 \j\j -� .:ı_,.l=.. .ı..l wfi:ı ()1
,..b..._,.. ':/1 .:ı.:Jl wl5. � L..\..9 . � �Wl 1� wfi:ı wl ı.)S...I ,_;.:..':/ 1 .ı..l� J
4-,ı � Wl .ı...\5.9 .i ,t.:ıj?. � '<: JAJ ,4.c�..JA w\5. ,.b:Q9 .l=.-1 _, ol=. 'Y _y._,
- 1 1 .:ı--*-' �
-:. '-\.ili -r- • u: \ dJj ul,l,Q
· n�
. �� cll:i ı:. 1 ..)'?-
· 1
�ı .:ı::JI :U.. ..:.. .:ı--*-'
� .:ı!_, ,t...... y,ı...JI_, .:ı--*_,11 � .:ı! 'ÜI.A Y. <->""'Wl_, .� .,cllj_, ,�\..ill
· · ·-- .
� .

<;: Jj J5. J ' <;: J j ,:ı.:ıı;;. � ' <;: Jj ,:ı.:ıı;;. .; '-,J� L. J5. : .illj � . O.l=..J .).*_,ll
w'-J.l:uy � � _, '&1) 1 Jh .ı..lh L>".:ıL...Jı_, .c.).ul...ü.. � � .:ı.:ıc �
..bi9 .:ı..*Y.lj
_1.6. Ki tib u ' I -Bu r hi n

Terkip sınıflannın dördüncüsü şöyledir: [ 1 ] A, B'nin cinsidir; B , C'nin ta­

nımı, C' dir. [4] A, B'nin cinsidir; B'nin tanımının parç�sı, C' dir. [5] A, B'nin
nımıdır. [2] A, B'nin cinsidir; B, C'nin faslıdır. [3] A, B'nin cinsidir; B'nin ta­

cinsidir; B'nin tanımının parçası, C' nin cinsidir. Birinci kip ancak A, C' nin
tanımında açıkça belirtilmediğinde kullanılır ve C'nin tanımının cinsini in­
taç eder. Bunun örneği şudur: Her insan, düşünen canlıdır; her düşünen
canlı, cisimdir; o halde her insan cisimdir. İkinci kip, C'nin faslının cinsidir.
Şu sözümüzde olduğu gibi: Her canlı, duyumsayandır; her duyumsayan, id­
rak edendir; o halde her canlı idrak edendir. Üçüncü kip, sadece varlıgı intaç
eden burhfuıdır. Şöyle ki, şeyin sebebi, sonucun konusudur; zira şeyin cinsi­
nin varlıgtnı ancak onun tanımı için intaç etmektedir. Ayrıca bu cins, o şeyin
tanımında açıkça belirtilmeyen bir cins olarak bulunmuş olmalıdır. Bunun
örnegi şudur: Her düşünen canlı, insandır; her insan cisimdir; o halde her
düşünen canlı cisimdir. Dördüncü kip de aynı şekilde sadece varlıgt intaç
eden burhandır. Şöyle ki, şeyin tanımının parçası -ki bu, onun sebeplerin­
den birisidir- sonuçta konu olarak bulunmaktadır. Bunun örneği şudur: Her
insan, gülendir; her gülen, tebessüm sahibidir. Beşinci kip, illet burhanı ve

tir; her çift [sayı] , nitelik sahibidir.


varlık burhfuıı olur. Bunun örneği şudur: Çift sayıyla çarpılan her sayı, çift­

Terkip sınıflannın beşincisi şöyledir: [1] A, B'nin faslıdır; B, C'nin cinsi­


dir. [2] A, B'nin faslıdır; B'nin tanımı, C' dir. [3] A, B'nin faslıdır; B'nin tanımı­
nın parçası, C' dir. [4] A, B'nin faslıdır; B'nin tanımının parçası, C'nin parça­
sıdır. Bu sınıfın kipleri dörttür ve faslın terkiplerinirı ikisi digerleriyle birlikte
düşer. Birinci kip, varlıgı ve sebebi veren tam burhandır ve C'nin cinsinin
faslını intaç eder. Bunun örneği şudur: Her insan, canlıdır; her carılı, du­
yumsayandır; o halde her insan duyumsayandır. İkinci kip ancak B'nin iki
farklı tanımı olduğunda düzerılenir. Ama onun tek bir tanımı olursa, bu ter­
kip hiçbir şey intaç etmez. Bunun örneği şudur: Her düşünen canlı, insan­
dır; her insan, düşünendir; her düşünen canlı, düşünendir. Fakat "Her iki

gibi onun iki tanımı olduğunda iki tanımdan birinin parçasının varlıgtnı di­
ayaklı yürüyen canlı, insandır; her insan, düşünendir" sözümüzde olduğu

ger tanımın bütünü için intaç etmiş olur. Bu da şöyledir: Her iki ayaklı yürü­
yen canlı, düşünendir. Bunurıla birlikte o sadece varlıgt verir. Dördüncü kip,
bazen şeyin nedenini, bazen de sadece varlıgtnı verir ve C'nin zati arazını in­
taç eder. Bunun da örneği şudur: Birbirine nispeti sayının sayıya nispeti gi­
bi olan çizgiler, ortaktır; ortak olanları ise tek bir miktar ölçer. Bunun sonu­
cu şudur: Birbirine nispeti sayının sayıya nispeti gibi olan çizgileri tek bir
miktar ölçer.
YJ , y1 � 1 ( '1') .� � YJ ,yl � 1 ( ' ) :1� _JA. �\) \ �\J
1 (O) . � o.ı.:.. � _)::.. YJ , yl � 1 ( f ) .� o.ı.:.. YJ ,y1 � i (i) . � J..a!
4-,ı c y..c::ı.a _;i;. i ı.:..üi.S 1 �\ 'i\ � 'i JJ'ilJ . � � o.ı.:.. �_)::.. YJ ,y1 �
j.bü ır JSJ , j.bü ...r wt.....üı JS :�� JtJ..ı -� .ı.:.. � �J -� .ı.:.. �
JS.J '(.)"ı.....:.. w'� JS :ü.l_,i Ji.. ,� J..a! � �wı.J . � wt.....üı J5.! , �
wl J:ı9 U.o ,J..i9 .ıF--_,ı1 � wl.A. y, y. �wı.J . �_;.lA 0ı� J5.! , �_;.lA (.)"ı.....:..
.o.ı.:J ��� � .ı�.J � W\ ui.S �\ , �\ t_,...;._,. . ... Y. ��� �
:�� JtJ..ı - ��1 ..cll� .ı.:.. � .ı.: c y..c::ı.a ..Ji:. 4 �� �� ufi.:ı u' �.J
JA �� )ı.J . � ..;kü 0ı� J5.! ,� 0t.....üı JS.J , 0t.....üı � , ..;ı:.ü 0ı� JS
.ı..:4--ıı .ı.:..ı JA (,Şili "'�' .ı.:.. � y;.. 0ı J:ıS U.o ,J..i9 .ıF--_,1 1 � ul.Aı Y. t....::...ıı
.u� J� JS J , �� 0wı JS :�J JtJ..ı �ı � t _,...;._,.
� �� . ...
'�.Jj � Y.J� .ı.ıc. JS :�� JtJ..ı .uı LJ'..Aı Y..J rl ul.Aıy, ufi.:ı .ı! l>"-"ı..:...ıı.J
.

-� .Jj � �.Jj JS.J ' �.Jj �

, yl J..a! 1 ('1') . � � Y.J , y1 J..a! 1 ( ' ) : 1� JA. l)-'-'1\..:J\ ��.J


o.ı.:.. �_)::.. Y.J ,y1 J..a! 1 ( i ) . � o.ı.:.. ı:._)::.. Y.J ,y1 J..a! 1 (i) . � o.ı.:.. Y.J
;ıı...... t:o J...=.All ��..fı U.o u�ı �.J ��.) �� �� Y.JY.:.::..J -� ı:. Y,..
: � JtJ..ı . � � J..a! �J , y,ı...Jı .J .ı�_,ıı � ro� ul.Aıy, J.J'i\J .�411
� ULi:ı Wl �WI.J .(.)"ı.....:.. ut.....ül � '(.)"ı.....:.. wl � JS.J 'ÜI � wt.....ül JS
Jt:iA .� �lilı ı� � )lj , .ı.:..ı.J .ı.:.. .ıJ 0ı.s 01 t...u . ..:ıtil:i.:... ..:ıı .ı.:.. .ıJ Y uı.s

_ j.bü � ..;kü ...r J5.! , ..;ı:.ü � ut.....üı JS.J , ut.....üı � ..;kü ...r JS :��
JSJ , 0t.....üı � ' �.J (,Ş � "'� 0ı� JS :ü.l_,i Ji.. 0ı .ı.:.. .ıJ 0ı.s ı�ı t...ı .J
JS 01 : Y. .J ,y...'J I .ı.:JI � 0:ı.ı.:JI .ı.:..\ � y;.. .ıF.-J � &il , ..;kü ..:ıt.....ül
.ı! �\ )I J .l:.iS .ıF--_,1 1 � Wl .u\ _;i;. .j.bü � �.J (,Ş � �� 01�
- � 4JI� Wıy:.
.

:.cil� JtJ..ı � J , ü4:>-l O.l.:o..J .ıF.- _,liJ , ü4:>-l ı:.�l rl �


,;;_s� � , .,ı.ıc. _)1 � � _)1 � � �� ..b_,k;JI

IŞ'1) 1� � . L � 1)"""'
..b ..'J""" �\j l.A. .ı...- .ı ;i_S�
.ı.ıc.

�1\ ,· \ - - . ..ı .ı.:..\ J .J\.ıi.A


. <1...i.ı.ır -� • .1).J

.ı.:..I.J ).ıi.A l.A. � , .ı.ıc. _)l .ı.ıc. � �


• . ·-- .
c..r u

-�
. .
_ll K i t ib u ' I- B u rhi n

Terkip sınıflannın altıncısı şöyledir: [ 1 ) A'nın tanımı, B 'dir; B , C'nin cin­


sidir. [2] A'nın tanımı, B'dir; B, C'nin faslıdır. [3] A'nın tanımı, B 'dir; B'nin ta­
nırnında C vardır. [4] A'nın tanımı, B'dir; B'nin tanımının parçası, C'nin cin­
sidir. Bu terkipten ancak bu dört kip meydana gelir. Çünkü A'nın tanımı, B
olduğu ve B, C'nin tanımı olduğunda, A ve C'nin, aynı şeye söylenen eşan­
lamlı iki isim olması gerekir. Bu dört kipin birincisi, A'nın, C'rıin de cinsi ol­
duğunu intaç eder ve orta terim, bir şeyin cinsinin tanımı olur. Zira şeyin
cinsinin tanımı, aynı zamanda şeyin cinsidir. Bunun örneği şudur: Her dai­
re, düz bir yüzeydir; her düz yüzey, düzdür. tkinci kip, şeyin faslıdır. Bunun
örnegi şudur: Her dairede bir nokta vardır ki, o noktadan çevreye doğru çı­
kan çizgiler eşittir; durumu böyle olan nokta, merkezdir; o halde her daire­
de bir merkez vardır. Bu sınıfın üçüncü kipinin örnegi nadiren bulunur.
Dördüncü kip de böyledir.

Terkip sınıflannın yedincisi şöyledir: [1) A'nın tanımında B vardır; B,


C'nin cinsidir. [2) A'nın tanımında B vardır; B, C'nin faslıdır. [3) A'nın tanı­
mında B vardır; B'nin tanımı C' dir. [4) A'nın tanımında B vardır; B'nin tanı­
mının parçası, C'rıin cinsidir. Birinci kip, C' nin cinsine özel olanı intaç eder.
Bunun örneği şudur: Her insan, canlıdır; her canlı, şevk sahibidir; o halde
her insan, şevk sahibidir. tkinci kip, şeyin faslma özgü olanı intaç eder. Bu­
nun örneği şudur: Her insan, düşünendir; her düşünen, görüş sahibidir.
Üçüncü kip, şeye özgü olanı intaç eder. Bunun örneği şudur: Her düşünen
canlı, insandır; her insan, gülendir. Dördüncü kipin örneği de şudur: Her in­
san, iki ayaklıdır; her iki ayaklı, yürüyendir.

Terkip sınıflarının sekizincisi şöyledir: [1) A'nın tanımının parçası, B'nin


cinsidir; B, C'nin tanırnıdır. [2) A'nın tanımının parçası, B'nin cinsidir; B,
C'nin cinsidir. [3) A'nın tanımının parçası, B'nin cinsidir; B, C'nin faslıdır. [4)
A'nın tanımının parçası, B'nin cinsidir; B'nin tanımı C' dir. Bunların tümü,
zati arazları intaç eder. Birincinin örneği şudur: Her iki dik açı, düz bir çizgi
üzerinde dik olarak bulunan düz bir çizginin iki yanından çıkan iki eşit açı­
dır; bunlar, dikey çizginin iki tarafından çıkar; o halde her iki dik açı, dikey
çizginin iki yanından çıkar. tkincinin örneği şudur: Her ikizkenar, üçgendir;
her üçgenin üç açısı, iki dik açıya eşittir; her ikizkenarın üç açısı,-iki dik açı­
ya eşittir. Üçüneünün örneği şudur: Her üçgeni, üç dogru çizgi çevreler; üç
dogru çizginin çevrelediği şey, doğru açılara sahiptir. Dördüneünün örnegi
şudur: Her üç doğru çizginin çevrelediği şekil, üçgendir; her üçgenin üç açı­
sı, iki dik açıya eşittir.
Y.J 'Y �h \ ( " ) . � � Y.J y �h i ( ' ) : 11\ _JA u-ı..:ıL...ll Wl...i.:ıl .J
.c;: � oh "');ı. Y.J 'Y �h l ( i ) .c;: �h ı) Y.J ' Y �h 1 (i) . � J.-!
' � lh Y.J 'Y �h l (.)l.S � .U\.! �.)�\ o1\ �1 �� � 11\ ı.)4 ÜJ:ı �.J
ı.JA J.J�I y�I.J .� hi.J � � �..:ılji..o �� c;: .J 1 0fi.: 01 r-J "'

h 01.! · "'�' � h .ı......J� ı wfi.:.J ,� �� � 1 01 � �.J� ı �1\


�.J e:b-- � � ;;_;b � : �m � � � �� .JA "' �' �
, · "'

4_bij � öyl..:ı � :..ili� Jll.ı ·"'�\ J.-! �w.ıı.J e:b-- � 'e:b-- �


� 11..:.. ı.ş-�11 u..i.lll.J ,4_ı,.J\....:i..., ·. - :i.::..). W l
1'1i-'"" -<�
.

01\ 1- k.:... ..JI .h:JI 1\


(Ş"
- L:. 1...1
..6__,... •

u_,.....

ı.)4 -::..ı.l\.J.II.J .fiy � , ;;_;l ..:ı J$..9 ,_fiyJl � ,JW\


..

\...ı.l.9! , Wl....:ıl\ 11\


..ı..:;..J:l
.

.e:-:1)1 ...iljS
l .J . ..ili� �
'Y oh ı) 1 (" ) . � � Y.J 'Y oh ı) i ( ' ) :11\ _y. e:-:L..JI Wl....:ıli.J
� oh "' fiı. Y.J y oh ı} i ( i ) . c;: oh Y.J 'Y oh ı} i (i) .� J.-! Y.J
�.J ' 0\ Jfl'- 0\.....j\ � : ..ili� Jll.ı ·C � �6. Y.
La � JJY \ yy.'J\.! ·C

Jll.ı · "'�\ J,.-! � La � �\.J.Il.J .J_,..:;ı .J� (.)Wl J$..9 ,J_,..:;ı J� 0\ J:!-='-
-.: L\.j . \('J ' -:. L\.j . W\ . le:' - ��
(:_J\.J.\1.J . 4.:;,.J.) J� ' '-'""'
� "' � � u-> '-'""' u u->
. La
J\l.. ' -�- 1 1 -·

.J� , 0wı � :..U\l.ı e:-:1)\J �l:......:::ı wWI �J (.)Wl � J..bu wi J:!-='" � :��

. .Jil.a � �.) ..;� �J �.)

"'j;ı. i (") .� h YJ •Y � oh "'j;-. 1 ( ' ) : 11\ _y. ı_)A\.J.\1 Wl....:ıliJ


"'j;ı. \ ( f ) . � J.-! YJ 'Y � oh "'j;ı. \ ( i ) - � � YJ 'Y � oh
,_:r.ıJ:u l j � : JJ�\ J\l.ı .�\� l....:::.l y::- 1 � � o1\ .c;: oh Y.J 'Y � oh
-. .
1� -.. . 1 - . ;. - '\.9
'� .b 1.- r-ı'1.9 � .b � uc u ,J
- .

- . ı. . - '\.9
.

n� -
. \.:i.ı \....:i..., . \.:i.ı
u ,Jı .) � ' (.);!-�Al
.._ •

� UC ı�
J ..l_,..c - J1 . . ıc:- U• �\.! ..l_,..c �
-r-

<.,F
. ·w.ıı U'-"" - ' (.);1-lAl l..»l:! - •

- ·w 4...ı.. JL.... o)WI olı\.. J..r--� � u->1.:-J ' � � - ..�L..J\ (.jJl...:i...ı u->1.:-
• • . •

ıc:-• - � •• � ı,.p-
• .) u-> UC

.ı.l 1 �J . �W .6.-:uL.... o)l.;il\ o\.:IJ_) , 0:!iL..JI <.j.Jl...:i...ı


u->-> •

.U\.! ' � � : -::.\.J.\


.. J.) J� .Jr .. ..6�
,� - ....ı l.aJ ,�
- L� 4,:i)t:ı � .l:..ı.:. - ..6� - -
- L� 4,:i)t:ı � .l:..ı.:. ..ı
. ....i
lı\

,� ..6�
• .

le:-
u-> .J ,� •• �
� '
-'-� .6.:i)t:ı � .l:..ı.:.
.. '
..ı
. ·t:1)1 U'-""
� u->
. n� .
. le:- �. . le:- .
J � • '

.�w 4.:JL.... o)l.;ill o'-:ı\J_) �


___ll K i t i bu ' I - B u r h h

Böylece, olumsuzları intaç eden bınhaniara ait parçaların nispetlerinin,


birinci ya da ikinci şekilde terkip edilmiş olması gerekir. Fakat hem varlığı
hem de sebebi veren burhanların çoğu, ancak tümel olumluları intaç eder­
ler ve birinci şekilde olumlulardan bileşirler. Şartlılarda oluşturulan burhan­
lara gelince onların parçalarının nispetleri, yüklerrılilerde oluşturulan bur­
hanların parçalarının nispetleriyle aynıdır. Şartlılardaki sebepler, bunların
istisna edilen öncülleridir.

[Önce Gelen ve Sonra Gelen]


Önce gelen ve sonra gelen, pek çok şekilde söylenir. Önce gelenin bir kıs­
mı bilgi hakkında, bir kısmı da varlık hakkında söylenir. Bu ikisinden her bi­
ri de ya zaman bakımından ya da doğa bakımındandır. Bilgide zaman bakı­
mından önce gelen, bir zamanda bilinen şeyin ikinci şeyi bilme zamanından
önce olmasıdır. Bazen de bilgide daha önce gelen [tabiri] , şeye ilişkin bilginin
diğer bir şeyin bilgisinden elde edilmeksizin meydana gelmesi durumunda
söylenir. Aynı şekilde, bir şeyin bilgisiyle diğer bir şeyin bilgisi elde edildiğin­
de bu [kendisine dayanılan] bilgiye, bilgi bakımından daha önce denir. Yine,
duyu ile algılanması bakımından tümeller ile dış dünyadaki varlıklar arasın­
da bir karşılaştırma yaptığımızda, dış dünyadakilerin, duyu ile bilinmesi nok­
tasında daha önce geldiği, tümelierin ise, daha sonra geldiği söylenir. Genel­
lik bakımından daha eksik olan her şey, bu açıdan bilgice daha öncedir. Tü­
melier ile dış dünyadaki varlıkları, [duyu ile algılanmaları bakımından değil
de] duyuların dışındaki bir şeyle algılanmış olmaları ve bunların bilgisinin
meşhfu ve açık olması bakımından karşılaştırdığırnızda bu bilgide tümelierin
daha önce geldiği ve dış dünyadaki varlıkların daha sonra geldiği söylenir.
Tümelierin sınıfları arasında bir karşılaştırma yaptığımızda ise, tümellik ba­
kımından daha fazla olanın, bu bilgide daha önce geldiği söylenir.
Varlıkta önce gelen, [biri] diğerinin sebebi olan iki şeyden biridir; daha
önce zikrettiğimiz sebep çeşitlerinden hangisi olursa olsun durum değiş­
mez. İnsanların çoğu, bir şeyin ortadan kalkmasıyla diğer şeyin de ortadan
kalktığı, [ama] bu [birinci] şey mevcut olduğu zaman diğerinin [ikinci şeyin]
de mevcut olmasının zorunlu olarak gerekınediği ve [yine] zikredilen diğer
şeyin [ikincinin] ortadan kalkmasıyla da bu şeyin [birincinin] ortadan kalk­
madığı şey hakkında bunun [birincisinin] diğerinden daha önce geldiğini
söylemeyi adet edinmişlerdir. Aynı şekilde bir şey bilindiği zaman diğer şe­
yin bilinmesinin zorunlu olarak gerekmediği, diğer şey bilindiğinde ise, bi­
rincinin bilinmiş olmasının zorunlu olarak gerektiği şey hakkında da onun
[birincinin] bu diğer şeyden daha bilinir olduğu [yani bilgice daha önce gel­
diği] söylenir.
Will ,1..-J.!
. \ .� . ıı �
- -- ı.r�ll � . 1
. .ı ı .. ı ...*
· .•.ı. ı ?. . . (� u· ı �.
U>"'"'
. cil�J
. 1" .,,
'_j �
.

.�< ı U· ı .r.r

"
1" �1 ı . _j J ı JJ J' ' �
·wı �
..ı>?-Y. ııJ �
.. �� . · ...ı.. ı ?.
. L . ı.,r� � � � .. , , J-""' J.ö'""

u-ı Wl\ ı...J .JJ'l \ �� � w\.:.?.-"" u-ı WljiJ ,�ı w\.:.?._,...ll � Wl


, ı......

.�ı � � w.ıı ı... .. ıj:;..ı � �ıj:;..ı � ula , ..:..ıY.b�' � l»'>'..r.ıl'


. '"(!-'
·JL...ıi.. iJ"
· wt..W:i.
- ....JI i.,? wU:.
- �• ıı .�
.i ....
. L. . J>.
.ı .." IJ · • J

-F4 ı...ıJ uL.)4 ı...ı '0.1� u-ı . ı r.} J:A:ı ı... .u..._, ,���
.b.IJ JSJ _..ı_,.,._,l
.. � ��ı uL.j J,ı9 uL.j .; ....ay:. .,ş:llı yı ��� .; uL.jl4 i"..ı!'l iJ
�yı-o uc '1 ,wL:.:.. .ı..,ı ��� ı.:.ı.il.S � '��� .} i"..ı!l JlA:ı ..ı!J . �Wl
.; �".ı!' .u ı J:A:ı 'ft' .. � �yı-o wL:.:.. ....:i!� .,ş:llı ula ,�, _, .ft' .. �
�_;..ı..o -.1- � u-ı ' � li..ı;ı\.9 � u'+ 'l iJ ..:..ı415Jı ula ,�ıJ .���
_ lftl.:i �� ..:..ı41SJIJ , ._yı::J4 ��� .; ı.....ı.i:i �� �� u4c'11 � J.ı9 ,�4
'�...H-! li..ı;ı\.9 �J . �ı o� �� � � i"..ı!l utS. ,ı...y= �� utS. ı... JSJ
�� w41SJI .} J.ı9 , :;.J�I :;�U::..II �Y'-"'J 0"1_,:...11 (,ŞY"' � utS._;..ı..o W. J
ul..i-:.1 Lm li..ı;ı\.9 �J , l_jı.l.:i �� �� u4c'11 �J ' ��� o� .) L...ı.i:i ��
.��� o� .) i"..ı!l <�,..j\ � fo\ utS. � J.ı9 , ..:..ıl:,JS.ll
.,ş i , _jı.'J I ..ı_,.,.._,l y,ı.... � .,ş:lll �� .b.l <�,..jla ,..ı_,.,.._,ll .) i"..ıi:i.JI L.I J
ı _,l.ii:ı uı J"Ulı u-ı .. l ....aU-:.ı u-ı utS.
� ..ıtic ı .ı!J . tA w_ftj _;11 ;..,.ıt.,ı.'l y,ı....

Ö.JJY.:., ı"jl,ı rol ..l.:?-J ljiJ , _jı.'JI ı:- �1 ..ı..c. l.i:i.J4 �) �.JI Ijl .,ş:ll l ı:-�1 .)
cllj u-ı
i"..ı!ı <�,..j\ ,..ı..c. \.i:i.J4 yı �Y- rol ft'l l cilj �) ıjıJ , ft'JI .ı.;...,.; uı
.. �ı ....�
.o uı C.JJY.:., i".Jl= rol u...;c- ljı .,ş:lll ..�ı �J .ft'l l .. �ı
..y.9 � ,JJ'l l u...;c- .ı! ufi.: uı C .JJy.:., i"jl ft'l l ..�ı .....oy:. ljiJ ,ft'JI
.ft'l l .. �ı cilj u-ı u...;c- ı .uı
_19 K i t i b u ' I -B u r h a n

O halde açıktır ki, burhanın parçalarının, bilgide zaman bakımından so­


nuçtan önce geldiği söylenir. Aynı şekilde bir şeyin varlık sebebinin o şeyi
öneelemesi bakımından da [burhanın parçalarının] daha önce olduğu söy­
lenir. Yine sonucun bilinmesinin burhanın parçalarının bilgisiyle olması an­
lamında bunların bilgide önce geldiği söylenir. Ayrıca -tümellerin dış dün­
yadaki varlıklan öneelemesi cihetiyle- zihin ile bilinmesi bakımından da
[burhfulın parçalarının] daha önce olduğu söylenir. Fakat bu öneeleme so­
nuca kıyasla değildir. tık öncüllerden oluşturulan sözkonusu burhanlar hak­
kında bununla birlikte daha önce geldikleri de söylenir; bu da onların, daha
önceki başka bir şeyin bilgisi dolayısıyla bilinmiş olmayıp aksine kendilikle­
rinden bilinmiş olmaları hasebiyledir.
Bazen bir şeyde, hem varlıkta önce gelmenin hem de bilgide önce gelme­
nin birleşmesi mümkündür; bazen de bu birleşme mümkün olmaz. Fakat,
bazen bir şeyin bilgide daha önce gelmesi ve varlıkta daha sonra gelmesi;
bazen de bilgi bakımından daha sonra gelip varlık bakımından daha önce
gelmesi birleşebilir. Yine bazen tek bir şeyde, bilgi bakımından önce gelme
tarzlarının toplanması ve toplanmaması da mümkündür. Önce gelme tarz­
lannın iki yönü birden kendilerinde toplanması gerekenler, hem varlığı hem
de sebebi veren burhan tarzlannın öncülleridir. Bu burhanlar hakkında ko­
nuştuk; şimdi de sadece varlığı veren burhanlar hakkında konuşalım.

[Sadece Varlık Veren Burhanlar]


Diyorum ki, sadece varlığı verenler iki sınıftır. Bunlardan biri, varlıkta ön­
ce gelen şeyleri bunlardan sonra gelenlere dayanarak intaç eder ki, bu, var­
lıkta sonra gelenin, bilgide zaman bakımından daha önce olduğundadır.
Şöyle ki, [burada] orta terim, bir nesne için mevcut bir şey olarak alınır ve
onun sebebi, varlığı sözkonusu nesne için açık hale gelmiş bu şey olur. Bu­
nun örneği Ay'ın yuvarlaklığının, ışığının azar azar artması sebebiyle açık
hale gelmesidir. Buna göre Ay'ın ışığı azar azar artar; ışığı azar azar artanın
şekli yuvarlaktır; o halde Ay, yuvarlaktır. [Burada] Ay'ın yuvarlaklığı, ışığının
azar azar artmasında sebeptir. Fakat, bizim açımızdan bilgide ve duyulur
olanda önce gelen ışığın artmasıdır. Bizim açımızdan gizli olan ve sonra ge­
len ise, Ay'ın yuvarlaklığıdır. [Varlıkta] önce gelenin sonra gelen sebebiyle
açıklanması ancak sonra gelenin bizzat tek bir önce geleni izlemesi ve bu­
nunla birlikte yüklenmede buna döndürülmesi durumunda mümkün ol­
maktadır. Oysa sonra gelen, ona ve başkasına tabi olduğunda önce gelenin
varlığının sonra gelen ile açığa çıkması mümkün olmaz. Bunun örneği, yıl­
dızların cevherinin ateş cinsinden olduğunu, onların parıldamalarıyla;
Mars'ın kuru-sıcak olduğunu ise, onun kırmızı rengiyle açıklamak ya da ısı­
tan ve kurutan olmasıyla veya benzeri sözlerle açıklamaktır.
� ); f c�· y
� y V .ç r· cCi\· r' e;·. ·
t ·ı.. . ·� $' ;� e;
c�· �- E- );·ı:;. "i.. . �-'ii.< �
:�
'ii.<t. �
)i f 'ı.
t>

1
t' .
[L ( � h oG;

oG;

t>


>{;, c.-
·
'ı.

· ' \. - � ll � ıı - -

)- Ç:_C.· ·!;i� cr �.o� 1.� ·'&�;· 1�. C·f � [


- v L L
rr· ·t
v
-

� \.. . . ·cı.. � \,. \, .


·[

-
· _

· ); r r
1, 1

·��JI 1�-' e. Ç:_ · �. .- z- • -

t. a: . ı;· \ci\• �e. C&·-· '�, .� �. � � !b ı.c t> cth-·


t.4
-
; !

\,. (,;- ; • Ç:_


- \o '

� - . \::
{\__ 1::!.
� ' ç
� •

fu ı;:
...
:


r- ..

ct· ç. �. � \,J �: � �- (.;B L.V 'f Ç


\

r
- \p


c.-
- \o �G ·ı.,.

:.. � �
c.. b

·�. �.
·

,-;. t.4 -
C;? e;: ;- fu

ı:
·ır., <>

� � 'ı.
Ç

);. r �-
\o

:r r � F ç b � �c-
c �. c·' t l
V -
· � rt'. � t

{. t k 1;
' t>

, (· \,,�. \ h[
�·

�· � t C;.. 1.t· 'li.<y


.E= l ıC.• 1: � [
- c�. '
r. � � ;�� cı,. \,. .
· � \, ;. $'
- [• �
·

� ft
-ı.

_;_ {
v

.

L
·

1 � •ı.. . •L ı.; �
·
, �
1.' ;. • �

f. Ç·
F

r
'e.
'

t r. . ;: � � l � :f
V \o

. � � � Ir '\; �
,.ı �
.

� \. �· � '1C· t � t C� {- k� ��
.,

\�· [
�.o
.

. ;�· l � .Y
� ı: .t - cı;:- li.<
§- c. � �
� V
\o

r _
� � ı: � ı: \.. _ �- � � 'f t � -
. ı;· f:,
�:. [•

�·
� ı. � ·cı. h ..:. [;: h L)/'S:,
f. t l·
c.-

E
t

= ı Ç:_ 't . . � �: �� �· 1 �(
-

�: ,.._
Cf\�· ı. . .
,E·

'� g 'ı.
C f �
�:

r \o·
.

-r: { ( 'E- ",E't. - fu k·C· ç ,_ k


'

iA � e.
ı.:.

� ct· ...� . 1
ı.:. \,: ( \,. k p h. ·�
·ır., �� �� \-r Cc::·
'

f�
t>

.
'ı;

�:
\o ·
C:
-ı.

C �
' ·
fu ,(- \, · f �t>- C�·

-:--
-e; [. C-·
• t.' � �
- c..

r -
-

'
);-.
l.l\ ı::;

Ç:_ . ·�
-
<> ı

i· .
"l_. L-. [.,
[.,• •-

Ç:_ � _.: '


C.·

f •
� �e; $'.� 1 � �
� 1· ç E
. Tl\. � t ... 1;;, �

( F � c· \.. �
b

ç c
<&t·.
_...
�...
� •

V· �
'

ı. �
r;2t! ,Y ·��·:ı:, l:

�r
\o t> t.4

t � � �.r·� rı.;, �.- c�. ·


1._ t... J- ·
t' �... �
'b
'( l
E. �..._
...f<:i [ .,Y lfA
�.c
- t_

.-
ı� \c.

li.< _ ..... ..... L �


\o-
L'
li.<
� -

-

.f ,[..·
b
.r.
'

ı::
\o \o ı;: b -
.... L. L. - -
__..2.0 K i t i b u ' I - B u r h li n

Bu sözlerdeki orta terimler bazen ilk tarafa [büyük taraf) tabi olup bazen de
tabi olmadığından, bu durumda, önce gelen şeylerin sonra gelen şeylerle
açıklanması da mümkün olmamaktadır.

Önce gelen ve sonra gelen dört sınıftır. Bunlardan birincisi, birbirine


döndürülendir. İkincisi, sonra gelenin önce geleni gerektirmesi ama önce
gelen mevcut olduğunda onun sonra geleni gerektirmemesidir. Bunun ör­
neği duman ve ateştir. Bir yerde duman mevcut olduğunda, orada ateş de
vardır; ve fakat bir yerde ateş mevcut olduğunda orada dumanın olması ge­
rekmez. Böylesi şeylerde yalnızca önce gelen sonra gelenle ispatlanabilir;
yoksa sonra gelenin önce gelenle açıklanması mümkün değildir. İlk olana
[birbirine döndürilieni gelince; [orada) bu ikisinden [önce gelen ve sonra ge­
lenden) her biri iki farklı tarzda diğeriyle açıklanabilir. Bunlardan biri, sade­
ce varlık burhanı iledir; diğeri ise, sebep burhanı iledir. Üçüncüsü, önce ge­
lenin sonra geleni gerektirmesi ama sonra gelenin önce geleni gerektirme­
mesidir. Bunda ise daima sonra gelen önce gelenle açıklanır. Dördüncüsü
şudur: Önce gelen varsayıldığında, ondan ne sonra gelenin mevcut olması
gerekir ve ne de sonra gelen mevcut olduğunda, varlığında, varsayılmış ön­
ce gelene mutlaka tabi olmak durumundadır, aksine sonra gelen, önce ge­
lenden ve başkasından dolayı mevcut olabilir. önce gelen ve sonra gelenin
bu sınıfında ikisinden birinin, diğeriyle ispatlanması mümkün değildir.

Burhanların bu sınıfının parçalarının birbirlerine nispeti, hem varlığı


hem de sebebi veren sınıfın nispetlerinden biridir. Sadece varlığı veren bur­
hanların ikinci sınıfı, sonra gelenin sonra gelen ile tanıtıldığı [tarif edildiği)
sınıftır. Bu da, iki şeyin kendileri dışındaki bir şeye tabi olması ve onlardan
her birinin bu şeyden sonra gelme bakımından aynı mertebede olup her bi­
rinin diğerine nispetinin daha önce zikredilen o ruspetlerden biri olmasıdır.
Böylece iki sonra gelenden birinin bir konu için varlığı, diğer şeyin onda or­
ta terirn olarak alınması suretiyle açık hale getirilir. Bunun örneği şunlar ve
benzeri burharılardır: Yer hareket etmez; çünkü onun kendisine doğru hare­
ket edebileceği bir mekanı yoktur. Duvar solumaz; çünkü o, canlı değildir.
Sadece varlığı veren burhanlar, "delil" diye adlandırılır. Bu ad, daha ziyade,
önce gelenin sonra gelen ile bilindiği burhanlara özgüdür. Ayrıca bu bur­
handa orta terim olarak alınan sonra gelen de "delil" diye adlandırılır.
UIA.Jıill y.:;s _·
y --

,� 'i �_, J_,'il w)=.ll & � �tS W J.ı_,ti'il o1\ .} �_,ll .:ı_,.l:...ll ı,j\.9
o�· i.:i..JI ç.W'jlı • .;. . · .< - . . 1
• ı�
- A......:ıS:i.JI ı> W
, 'i l

IA .:ı:..l • w�l 4..u_) 1 o..?-· i.:i..JI-' A......:ıS:i.JI-'


• - (.}.!:U
·
� ı-

.
� . . .c : .l l
· ı...

.1 -< ·
'-or"
u· 1 �'t:i.ll J
-� � .

J\1. . ..?-i.:i..JI .:ı:... -' 1 �1 f'.:ıS:i.JI-' , f'.:ıS:i.JI ·.ı . ..?-· i.:i..JI UJ'"":
· . ·.ı . ı-
.ı...y-:, .ı.... y-:, ·

0ı.s ı.;-._, ''-''�' �Wt9 0�.:ı �\..l.\ 0ı.s ı.;-. �\.9 ,_,,�'il_, 0�.:ılı cl!�

IJ" .Jöö'
· < - . Wl ı>W
·.a. Ul U· 1 � . 'i l o1\ U'"""' .�
� � 1 ....,- · .< . U· 1 f'Y.:,
u· �.:ı UJ'"": ·. ı . . . . ı;.

• 1
, (.j' 1 _;..ı.=.

. . f'.:ıS:i.Jt.,ı fti.:i..JI t.)ı+.! 0ı � 'i_, .a ftl..:i.l,ı.J r.:ıS:i...lı


.

.:ı:..ı_, JS! , J_,'i ı ı...ı_,


. 'i l-' ,,.bi9 .:ı�Y
-11 u· tA � 1....\ .:ı:..l ' �
. .�l�:. - ��
. . ..?-. 'ilı. I.J:!:I:I
.
u· ı �
· .< - . ı - .

..?-l.:ilı .ı...y-:,
� �
·. .

· f'.:ıS:i.JI .ı.... ·.ı . .. i.:i..JI-'


'i ..?- . ·. 1 . · -< u· 1 l!.ılt:i.ll-' . �
f'.:ıS:i.J I u� . . � ulA �
� �-' 1�1 � f'.:ıS:i.JI ufo. ul t:ıl)l_, . 1�1 � _?.t.:i..JI .y! t.)ı+.! Wl �
y-:,
· · ·

�� o .:ı�_, .} � _?.l..:i.I.J 11\ ut.S 1 �1 'i_, _?.l..:i.I.J 11\ .uc �� 01 rJ.ı


f'.:ıS:i.JI ı.J.4 �� 11\_, . o...)#- lP J .uc �� ı.Jt.S � ,4..11..:ı...o 'i '-""'-'_).JI

. ft'i4 4.l.. ı--..,.:. 0' � ul � � , _p.t.J..Jı_,


(,Ş.:ı:..l � ' � Jl � (>.ıAiyll ı)4 �1 11\ ı-- 1 _>;..1 � t...l _,
l
· ..a.\
�ll v::- . . lj . ı..r't:i.l . . -' .:ı�_,..lj �
�1-' .ı....., �1 . L. cJ�1 �\�
.
0�ti ı.Jiyıl ufi: 0ı _y. _, _y..l.t.,ı.:i..J ftl..:i..JI wyy cJ�' � ,..bi9 .:ı�_,.ıı �
• •
i.,? - ?- (.)-"

ç.�\ cl!� LF- y..l.:ilı .} 4.l.o .:ı:..l_, JS 4.+iyı 0foJ ,1....\ ..,;:C .:ı:..l _, ç.�
� ,-.:ı.fi� �� �� ..illi cJ.:ı:..ı y..'i l Jı 1....\ .:ı:..l � ufo_, ,o.:ı:..ı _, 4.+iyı
J\1. ._?.'i l yı'i l .y! .h...._,'i l .l:...ll .l:i...J:ı 04 t... t �_,.J 0:!_?..\.:WI .:ı:..l .:ı�_,

�'i '� 'i ..k:ıb..ll_, ,�\�� 0� 4-l � 4:l'i '�� 'i '-""'_)'i\ı,jl �
� ..bi9 .:ı�_,ll � �� (>.ıAiyll_, .(>.ıAiyll o1\ o�l _, 'U\� �
�-' ._?.t.:i..Jl,ı f'.:ıS:i.JI � w_;c. t....,ı � ]ıSI f"""''i l 11\ �-' ,Jj'i.:ıll

. J.ıl.:ıll ı.JIA yll 11\ .} .h..._,1 l.:ı:.. .l:i..>.ı 'J�I _?.l..:i..JI


_.21 Kitl b u ' I -B u r h i n

[Sadece Sebep Veren Burha.nla.r]


Sadece sebepleri veren burhfuılara gelince bunlar, sadece daha önceden
varlıgını bildigirniz şeylerde sözkonusudur. Bu varlık bilgisi de ya bizzat
[doğrudan] , ya duyu ile ya da delil diye adlandınlan burhfuılarla olur ki, bu
şeylerin varlıklarını bildikten sonra geriye onların sebeplerini bilmemiz ka­
lır. Şeylerin sebepleri bazen duyulardan meydana gelir; bazen delillerden
meydana gelir; bazen de burhfuılardan meydana gelir. İnsan için beyaz saç­
lı olmak, kellik vb. gibi, zati sebepleri [bilinmek] istenilen çoğu şeyin mevcut
bulundukları nesneler için varlıgının zorunlu olmadıgı, bununla beraber yi­
ne de onların mevcut bulundukları nesneler için varlıgının zati olan şeyler
olduğu düşünülür. Açıktır ki, bunlardaki zorunluluk, sadece bunların sebep­
lerinin o şeylere nispetidir. Eğer böyleyse, bir nesne için her zati olan şey, zo­
runluyu daha önce tanımladıgımız anlamda, o nesne için zorunlu değildir.
İlk sebeplerio cinsleri dört olup zikrettiğimiz kısırnlara ayrılır. Bunlann
da her biri, bir şeyin niçin olduğunun cevabında bulunur. Şeyin niçin oldu­
ğu sorusu ise, ancak varlıgının bilgisi bizde daha önceden meydana gelmiş
şey hakkında sorulabilir. Çünkü biz "lnsan niçin ölür?" sorusunu ancak
·

onun "ölen" olduğunu bildigirniz zaman sorarız. Dolayısıyla bunun cevabı,


ya "Çünkü o, zıtlardan mürekkeptir", ya "Çünkü o, düşünen ölümlü canlı­
dır", ya "Çünkü onun için en iyi olan ölmektir" ya da "Çünkü onun muhafa­
za edeni veya faili değişkendir" şeklinde olur. Bu cevapların insana nispeti
aynı değildir. llk cevap, onun maddesinden; ikinci cevap, sO.retinden; üçün­
cü cevap, gayesinden; dördüncü cevap ise, failinden alınmıştır. Fakat mad­
desinden alınan cevap varsayıldıgında, madde sebebiyle mevcut olan şeyin
varlıgı zorunlu olarak gerekli olmaz. Fail olarak mevcut olan şey de böyledir.
Oysa bir nesne için gaye olarak mevcut olan bir şey var kabul edildiğinde,
onunla varolan şeyin varlıgı zorunlu olarak gerekir. Silret de böyledir. Zira
bu iki sebep, kendileriyle varolan şeylerin varlıgına eşlik ederler.
Bir kısım sebepler vardır ki, bunlar verildiğinde, sebep oldukları şeylere
nasıl sebep teşkil ettikleri, o şeylerin varlıgının bu sebepler vasıtasıyla nasıl
meydana geldiği ya da bunların o sebeplerden nasıl oluştuğu ilk başta açık
değildir. Bunun örneği şudur: "Asma niçin yapragını kışın döker?" Bunu
şöyle cevaplarız: "Çünkü o, geniş yapraklıdır." Elbette bu sebep zati bir se­
beptir. Fakat cevapta bu sebebin, asma yapragının kışın dökülmesine nasıl
sebep olduğu açıklanmış değildir. Bu durum ancak onun yakın sebepleri ve­
rilmediğinde kendini gösterir. Bundan dolayı da, böylesi şeylerde hala sebe­
be ilişkin soruya bir yer kalır. Buna şöyle bir örnek verilebilir: "Niçin geniş
yapraklı ağaçlar, yapragını döker?"
ı.l».i �'il � ı;.ıı � 1�1]

�\ _;yı'l l � üfo Wl �\..9 J.:.iğ yl,ı....'} l � �� L>:ıı\ l_;,Jl t...I J


� �ı L>:ıı\ l_;,J� J l �� J l '�� Lo\ ..cll�.J ..1:..9! \A .ıy;-..J 4..!...>"-" Lll �
�>�'1\ yl,ı....I J .�l,ı....l � w_,§_,!\ IA.ı_,.::-.� r-1JI � � � W\..9 , Jj').ıll
.L>:ıı\ l_;,Jl <.)C � �.)J ,Jj').ıl\ <.)C � �.)J , �ı <.)C � �.)
:;.ı_,.::-.yı � w , ,.ı_,.::-._,11 �.J.JY..::. � � 1 =4Ji jjl �t.,ı....ı � \..o..o fo. LJ.l::.:ı.J
� W .ı_,.:;-._,ll =4JI � �1 �\ ye ,o� o�I.J 'ÜW)ll �I.J tLJI � ,.U
, ._ill:.S, ülS ül9 ..1:..9! yı 4-,ıt.,ı....l � � 4-:;9 :;_;_Jy..:...l\ ül Ü:H.J _:;.ı_,.::-.yı .u

.(,?.J.Jy..:...ıı w.ı.ı.:.. ':?jll _p...:ı.ıı � .u t:ı.J.JY..::. �'� .;ı� _y. t... JS �


ü..o .ı.:..l.J JS.J . wfi� �1 �U'}I <)1 � ,�_;ı J.J 'l l ı..,.ıl,ı.'l... l V"ll.;..l.J
� � wı ' �' �1 _y. r-4 �Wl ül9 .�>�\ _y. r3 yi_,::-. � .l.?-J:! ..clt

.ı....il \..l..ı..b 1�1 H.::.yı,!


.ı ül...'l...i l _;L...::ı rl :J..,ii Wl \..j\..9 40.l_,.:;-..J �...>"-" Ul �
�w iŞ'"- .i t...I.J d�'}\
.ı...'} (.)<ı .i Lo\ ..cil� � y\y;J\ üH .wyı,ı
�.JA .ı...'}
d.ı+i.., .U Jc.\.ill J\ .U .1:..96..!1 ü'l t...\ J ,...:.yı,ı
.ı ül .U e1-'11 ü'l L..l.J ,..::.t.
.ı:ı ..
ü..o �W\.J ,.w.ıt... LYı �_,:..L. _y. JJ'l \ yly;J\..9 _:;.ı.:..I.J � J...;ll � �.J
\�\ ,.w.ıt... 0-o :.ı..:.J:!
. ':? jjl ül ye .\Jı:.\..9 0-o e:ıl)\.J ,.ı..:.i.,ı\.C. 0-o :..U \.J ,.w_;�
...:W
r3
.

':?jjl �>� 1 ..cll:.S..J _ :;.ıW� .ı_,.::-.__,...) 1 �>�1 .ıy:-..J :;.J.J Y..::. �_}.ı c.fi.; ' �.J

.i .9 ' Y'l t... �tc.


f"Y d .ı_,.::-. >" �J � .ı...\. .l.?->.ı ':? jj1 �>�\ t...\..9 .�\..9 .l.?-J:!

ül9.J� �1 0.!� üÜ _:;.)�1 ..cll:.S.J ' � ..ıy:-.__,...)1 !' �\ .l_,.:;-._J :;.J.JY..::.


. � .ı_,.:;-.__,...)1 .ı_,.:;-..J
._illjl � _y. W;;S y'l \ J.J\ ÜA � rl ' ':?.ı\ 1�1 t... yl,ı....'} \ Ü'".J
� .ı..!_;.J � r-.fill _;L...::ı rl :..cil� Jll.. <Uc �.J.ı.:.. .J I � o.l_,.:;-._J W;;S'l.J ' �'�\
� _y. �.)C 0-o
.

, �\� �\ \� ül9 .�_;_,!\ .ı....il � ..cil� ü� �\..9 � ı>t:i.Sı.ll


üfo W\.J .�>t:i.SJ\ � r-.fill � .J.J )::W'} � _y. W;;S � � � .ı....i\ ye

Jt:i...l � �� ;jc �w �Y' � � ..cll:ıli .�.Jlı �t.,ı....ı .ı_;:; r1 � ..cll�


�.ıj.).J JW:; _;ı.;...:;,'} \ ÜA .ı..!.).J �.)C Lo _;L...::ı rl :..cil� Jll.. .�>�'}\ o�
_22 Ki tii bu ' I -Bu rhin

Eğer buna cevap olarak "Çünkü yaprağın ağaç üzerinde tutunmasına sebep
olan nem, geniş yapraklılarda daha çabuk yayılrr" denilirse, bu durumda, bu
sebebin verilmesi, yaprağın genişliğinin onun dökülmesine nasıl sebep ol­
duğunun bilinmesine daha yakın olur. Eba Hurşiş'in şu sözü de bu şekilde­
dir: "Sicilya bölgesinde zurna yoktur; çünkü orada üzüm ağaçlan bulunma­
maktadır." Aratas'un şu sözü de böyledir: "Güney tarafındaki yıldızlar, ku­
zey tarafındaki yıldızlardan daha hızlı kaybolurlar; çünkü onlar, kuzey kut­
bundan uzaktır"; "Ay, burçlar dairesinin ortasından geçmesi sebebiyle tutu­
lur". Tüm bu örneklerde sebepler uzak sebeplerdir ve bu sebeplerle varola­
nın, nasıl varolduğu açıklanmış değildir. Burhanların orta terimleri, böylesi
sebepler olduğu sürece bu burhanlar neredeyse deliller [yani yalnızca varlık
bildiren burharuar] arasına girerler.3 Bundan dolayı da, sebebi verilen her
şeyde, bu şeyin yakın sebeplerinin ortaya konulması yönünde araştırma ya­
pılması ve sadece uzak sebeplerle yetinilmemesi gerekir. Mesela, Ay tutul­
masının gerçekleşmesi konusunda sadece Ay'ın burçlar dairesinin ortasın­
dan geçmesini sebep olarak vermekle yetinmemek gerekir. Aksine buna, şu
sözü de ilave etmek gerekir: Ay, Güneş'in karşısındaki burçlar dairesinden
geçerken Dünya, Ay ile Güneş arasına girer; böylece, Güneş'ten gelip de Ay
üzerine düşen ışuılar engellenmiş olur.

Bazen tek bir şeyin, daha önce zikrettiğimiz sebep çeşitlerinin çokluğu
kadar çok sebebi olabilir. Aynı şekilde bazen de çok şeyin, sebepleri tek ola­
bilir. Tek olan sebeplerio bir kısmı cins bakımından, bir kısmı tür bakımın­
dan, bir kısmı da tenasüp bakımından tekdirler. Sebeplerinin cinsi tek ola­
nın örneği, yankı ve gök kuşağıdır. Bu ikisinin sebebinin cinsi, yansımadır.
Yankının sebebi, sesin yansımasıdrr. Gök kuşağının sebebi ise, ışığın yansı­
masıdır. Sebeplerinin türü tek olana gelince bu da gök kuşağı ve aynada gö­
rülendir. Her ikisi de ancak göze yansıma sebebiyle görülmektedir. Şu fark­
la ki, birinin sebebi, sisten dolayı, ikincisi ise, parlak madenden dolayı göze
yansımadır. Sebepleri tek olan şeylerin bir kısmı, bazen diğer bir kısmının
sebebi olabilir ve daha uzak sebep, onların tümünün sebebi olabilir. Bazen
de bunların bir kısmı diğerleri için sebep olmaz. Bir kısmının diğer bir kısmı­
na sebep olmasına örnek şu sözümüzdür: "Niçin Nil'in suyu, ay sonunda
bollaşır?"; "Niçin hava, ay sonunda daha nemli olur?"; "Niçin hava, ay so­
nunda kış durumuna benzer?" Kuşkusuz tüm bunların sebebi, Ay' ın ışığının
kaybolmasıdır. Bunurıla birlikte Nil'in baliaşmasının sebebi, havadaki ne­
min çoğalmasıdır. Bunun sebebi de havanın durumunun kıştaki havanın
durumuna yakın bir hale gelmesidir. Bunun sebebi ise, havadaki sıcaklığın
azalmasıdır. Bunun sebebi de havanın Ay ışığından yoksun kalmasıdır.
�.� ·- • 1 .11 1� .cl...L.:i.ı
.,
;ij.)J y.ı.ı � 1 r..r- l,j.)y :\..ı· -"""
. L)l
"'- �11
·
V" �
L... 1� � • •
� '.#'"" (.)

'J ·

L�
U;!" \�\.!
u:.=a_;c .)�.....::. u,;s w_;c � wfo- wl �� y.JI �� ı� �U:.c. ı wtS 't ->""'
�ti....:JI �� wl �Y.., �1 .ı...lt! lo r.j YH jt:WI 1� -)cJ ,b.JI::liJ'J 4,wı J.J)I
r_,.,...ill wl uc uJ::.I.J' .ıJt.i lo ..ill�J .r-J .fi �+.ı � wl J.ıi u.- ' -»"1 _y. � �
w1 �� w'J , �ı yhilı uc ;;� �-ı ,�t....::.ıı u.- �� t ..r-' �#ı
�J ,;;� ı.,..ıt.,ı....: ı .)JA -ı ı b � Jtl.ıl wl! .c J,>.Jı ;;Jıb .b...J Jc b.)J.,)4f �
Jt,:i...ıl �_,ll �.ıJ..l:ı.. �ji c.J:;Aılyll W...I J loJ 4-,ı �y;ı.yJI �y;ı.J U,;S �
�� lo JS .; r.?A wl � ..ill:ili .J:ı-ı ..ı.lı .; wfo jSJ �\.! , ı.,..ıt.,ı.'J
.

...: ı b�
-ı .oJI ..ili� JL:i... .�ı�ı .�,.,ıt.,ı....: l Jc 4.1o � -ıJ , �_;lı .�,.,ıt.,ı....:ı � wl �
wJ.ı '<:J,>.Jı ;;_;ıb .b...) w...L.... AJI Jc �� w_,..& �bı .; � wl �
�J A...i:H ı.>-=a.J-ıı w...t.i , �ı d.J.:ti.. .; <:J,>.Jı öJıb w...L.. ı � ı .oJI � wı
.�ı t � 0"> � t91)1 � _,....,.ıı A...ic. w_;...! , �ı
.;ıı ı.,..ıt.,ı....:'J ı ww......ı ;;_;s � ;;_»;s ı.,..ıt.,ı....ı .ı...ı wfo. � ..l:ı..l )ı ���J
ö ..l:ı..l)ı ı.,..ıt.,ı....'J IJ . o..l:ı..I J ı.,..ıt.,ı....l 4.1 wfo wl � � ;;�ı ��-ııJ , �ü.fi�
ö..l:ı..IJ � lo �J 'ty.l� ö..l:ı..\ J </' lo � ,�� iı�\J � lo �
� � wl! 'c: .) vı,!J r.?.ı.....:JI :� ��J 4-,ıt.,ı....:ı � lo Jti.ı . �Ll:il�
. � _,...oJ\ vıts.....ıl � c: .) vı,!J , <.::,ı_,....JI vıts.....ı\ � r.j.ı.....:J\.! ' vıts...'J
..ı \
w\..:Y- Wl � ul! , ;;I_;.JI .} �yJIJ c: .) U"_,§ _y. �\J � t � r.j �\ J
0-o _;WIJ 'r#- ü-o �\ l>"ts.....ıl � �..l:ı..l wl _;i;. �\ l>"ts.....ı\ �
wfoJ . � �t.,ı....l � wtS �.) ö..l:ı..IJ 4-,ıt.,ı....ı .;ıı � �-ı 1J .J.ıL:. �
� wfo- lo Jti.ı .� �t.,ı....ı � .:fi:ı r-1 �.)J , � 1..,ı,wı �-ıı �
.} ���\ � rlJ , � \ y..ı .} bjlo .J� �ı .JL...o r-1 :W_,! � �t.,ı....ı
b� wl! �� �ı Jb.:ı �� �ı y..ı �ı.JA � rlJ ,...,.J..) �ı y..ı
. L)ı ;; .�< Ab. U:!""
y,ı.o..ı

. ! .'1\ ;; ı
. w..ı....ı · ı . . .:ıı � . �l::...:i..ıl .b. 1 . lC
.

j'-' ..r ..r �


_j :lı-"""

4..19
.) y:- . . u .;::c . ...JA"" . _,..... '-'

..ili� y,ı....J ' ��ı .; �ı�ı Jh 0-'> �ı�ı Jh y_) _y. � �J ,�ı�ı
ı.r ·

,�ı �_,...;...� �ı�ı � �J ,�\�\ .} iı.J!._p..lı


__.23_ Ki tabu ' I -Bu r h a n

Buna sebep olan da Ay ışığının, onun Dünya'ya bakan yüzünden üst tarafı­
na yükselmesidir. Bunun sebebi ise, Ay' ın Güneş' e yakınlığıdır. Böylece Gü­
neş'in Ay'a yakınlığı, bunların hepsinin sebebidir ve bunların bir kısmı da
diğer bir kısmı için sebeptir.
Çoğu zaman bir şeyin yakın sebebi verilir ama orada hala o şeyin niçin
olduğuna ilişkin soru varolmayı sürdürür. Bunun örneği şudur: "Niçin ikiz­
kcnarın açılan iki dik açıya eşittir?" Bunun yakın sebebi, onun üçgen oldu­
ğunu söylemekle belirtilmiş olur. Fakat hala şu açıklamayı yapana kadar so­
ru varlığını sürdürür: "Çürıkü ikizkenarın açıları, diğer kenarı çıkartıldığın­
da, kenarlarından birinin iki yanından çıkan iki açıya eşittir; [zira) düz bir
çizgi üzerinde dik olan düz bir çizginin iki yanında oluşan her iki açı, iki dik
açıya denktir." Böylece konu hakkında onun niçin böyle olduğu şeklinde bir
soru kalmamış olur. Bundan dolayı sebebi bilinmek istenen hiçbir şeyde,
onun niçin olduğu sorusunun devam ettiği bir cevapla yetinmemek gerekir.
Ya mutlak olarak ya da her hangi bir şeyde varlığı zorunlu olmayana ge­
lince, bu, iki sınıftır. Bunlardan biri, çoğu zaman varolan ya da çoğu konu
için varolan yahut da her iki durumu birden kendisinde toplayandır. lkinci­
si ise, daha az ya da eşit olarak varolan dır. Bu ikincinin iki kısmını kesinlikle
hiçbir ilim incelemez. Çoğunlukla varolanı ise, pek çok ilim inceler. Bu nite­
likteki öncüllerin bizzat sonuçlan da bu niteliktedir. Bu nitelikteki sonuçları
bizzat intaç eden kıyasların öneilileri de bu niteliktedir. Bunlar, pek çok di­
siplinde zorunlularla birlikte düşünülür ve onlar gibi işlev görür. Bunlarda
sadece zatiliğin gerçekleşmesi ve ilimlerde kullanılmaları gerekir.
,� "j \ �4-- Jl ıY=ı.J":l\ J:ı 'ıi:ı.ll �J uc _;.o.ill ı:-_,...;:. tti:i) � �J
�1\ � � y. _;.o.ill lJA �\ y_fo .�1 lJA _;.o.ill y.) � �J
. � yt.,ı...l � �1\_,
.ı..:ıc. A..L..J.ı �_,... .lıt.,ı � � '1..:-l:l_;l\ ç.�\ � (,Ş:.� ı.... 1 _#._,
� ��W �_,L...w byl_,j , LJ:ı!WI '-:?JL..ı:i.JI .JL..... r-1 :� Jt:i...ı .ı:-�1 �
0":! Jt.A:ı 0ı Jı ,:uL....ll �_,... ,.ı.,ı9 � , wr;... .uı .ı.,ı9 Jt.A:ı 0ı 1..:-l:l_;ıı
. ·.e. · \.x.9.J U:!-""
-�11 1 ·.n 4...ı-J\....w olıl J J·
.lıt.,ı

.ı.....1.....Q <: ...?-1 ı :.ıı � � u


--
,..ı..c )L;.,I :..:..\ (.).!-l:!J 1 ..)'"'
- · -
• ·

WIS. <..J:l-U
· .Jı .)· JSJ , y:ı.
'

.. .
ı... rı·u �
.b. ı..?
• ·

.. • -- .b. �

� ,� · · ':l l
- · - ·w ·
ı

.� ut.:i.l:.t-
;y;.

-'
. ı.:.ı.5A y. ı- :uL....ll �_,... - -'..ı ..r· �
· t _,...· ..._,. ":! �
-

· <\..ı.9 . ' l..ı ır- ..r' � "j u· \
.ı..:ıc.

A..L..J.l �_,... - � .. . .ı....ı.ı ....


l.-. 4...ı. .
.J\.-.l:ı..ı l..ı IC'

•'

· ·

. ı:-�l � .ı..:ıc.
� ,ı.... ı:-._r. .) l..ı\ J <J)U."j \ � l..ıl ''ıi.JJY:.:. .)#- b:._y;ı._, ı.... ı....ı _,

ı.... ı....ı _, 't_,...;:._,...ıı fo':! :.>?-yı.�ı Jı uı....Jı fol .; :.-""'_,...ıı w.:..:..ı :uw....:.
,_;�ı 11\_, . (,ŞJL....:il\ � _,1 J!":ll lJ-cı :.J-?-yı.\1 .;�ı_, .� U;yı":ll �
. . .�< 4..ı.9 .1.:.: . .u\.9 ' ...)"'-' 1 ... :..Yi"_,.,... ı;.
(.)A ..fr'"" - � ı..r � l>":i""
.�<""j \ ı..? - -'1 l..ı lJ , )l....,\ 1 -
_,,.. � . _j . 1: : .

-:ıt.s ,�\ b� �� ul..ı-li.J\3 ·l"'_,ı,JI


- _.

,�\ b� � -:.ıl:ı.l4 �� �w
- <l.ı'l..ı:.io u l:ı.llı. '�
o1\ J .�\ �J+.ı - - � : . '-i:ı.ll U"lıil
- l u·lj ,�\ o'J+.ı i.,?
�ll �'l.:ül\ J
lJA fo .) WY.JJ..r-dl C'" � :.3
f'Y"'"' ..r 1 . - � .� .l::ıi9 .:i...ıJ :ıJ
ul � o1tı_, ,tA, \� (,Ş�J �u.....J\
· �J \ \ 1. ö
-
��
. L 1\

- .
_2! K i t a b u ' I - Bu r h i n

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Tanım ve Çeşitleri

Şimdi de tasavvurlar hakkında konuşalım. Daha önce tasavvur sınıflarını


özetlemiş; hangisinin daha tam, hangisinin daha eksik olduğunu açıklamış;
ve tasavvur sınıflannı, kendileri dolayısıyla meydana geldiği durumları sıra­
lamıştık. Tasavvurların en eksiği, bir şeye delillet eden tekil lafızların ve bu
şekilde işlev görenlerin oluşturdukları tasavvurlardır. Tasavvurların en tamı
ise, tanımlann oluşturduklan tasavvurlardır.

san, güneş ve ay gibi lafiziann delalet ettiği ya da terkibinin yapısı (siga), tam
Şimdi tanımlar ve tanımlanan şeyler hakkında konuşalım. Bunlar, ya in­

bir sözün terkibi şeklinde olmayan bir sözün delillet ettiği şeylerdir. Tanım­
lar, burhfuıları oluşturan şeyler derecesinde birden fazla şeyden oluşturulur.
Bununla birlikte, tanımlann terkip tarzı, burhfuılann terkip tarzından farklı­
dır. Burhfuıların nasıl oluşturulduğu, genel olarak kıyaslar ve kıyaslann par­
çalan, daha önce anlatılmıştı. Tanımlann parçalarının terkibine gelince, bu­
nun yapı tarzı, parçalannın bir kısmının 'hüküm', diğer bir kısmının da 'hak­
kında hüküm verilen' (mahkfim 'aleyh) olacağı bir yapıda değildir ve tanı­
mın bütünü, tam bir sözün parçası yapılmaya elverişlidir. Tanımlar, en az iki
parçadan terkip edilirler.
Tanımların parçalannın bütünü içerisinden tanımlanana (mahdCtd) yük­
lem olabilenler olduğu gibi, yüklem olamayanlar da vardır. Buna örnek, da­
irenin tanımıdır. Çünkü daire, içerisinde bir nokta bulunan, bir parçanın
[yani çizginin] kendisini çevrelediği ve bu noktadan çevre çizgisine doğru çı­
kan her doğrusal çizginin eşit olduğu bir şekildir. Bu tanımda, daire hakkın­
da söylediğimiz "şekil", daireye yüklem yapılabilir, çünkü daire bir şekildir.
"Bir parça" sözümüz ise, daireye yüklem yapılamaz. Zira dairenin bir parça
olduğunu söylememiz doğru değildir. Aksine doğru olan, daireyi bir parça­
nın çevrelediğidir. Böylece "parça", dairenin yükleminin bir parçası olur.
öyleyse o, faslın parçasıdır. [Tanımdaki] fasıl, "bir parçanın çevrelediği" sö­
zümüzdür. Tanımlanana yüklem olamayan şey, tanımın tam parçası değil,
parçasının parçasıdır.
J..S,ı 4-:11 �_, �u.....:.ı w.ı..... w \..i....,.:J .ı!_, ".::.ıl _;_,.......:ilı � u'1' Jii,l_,

�ı_, . -::..ıl _;_,.......:ill uW..... I J,......:..:i � _;11 _;_,...'1 1 �ı_, ,�, 4-:11_,

4J....$1 _, ,\Al..>?-'" ı.;_;:;.. L..ı_, " �\ .)c :UI ..lll ö�_j.o.ll .l::.W')I �_,1 l..ı ül_;_,.......:ill

. �_,�I �_, I L..ı

JJ... .1:.wı 4-:ılc. J..lJ 0ı t.....ı � ,ö�_,�ı "�') ı_, �_,�ı � u'l' Jij.l_,

J.,! �_; �_; � � J.,! 4-:ık J.l:! wl t.....ı _, ,_yıilı_, �,_, ul...'l
.i l

u1 .)F. ' u::-


· . .&\ .?. ·-
. .ıı uıJ.l . .�(\ ç.Lı...:;,\
. . .l:ı..l J 0A
lA :u� uı )J · - �J�\ J ·f'.J'h
.
.
. •

<...li
.ill UıS 1 · ..& \ ..r."
. .ıı <...li
.ill -- ,, uıı...:... �J�\ <..... li
.ill ..?-l
...>-' - 0A

- -"'"'""'
·
' ..&\ .. ı ı . _., """' .ı!J . u::-
u::- ..r." .• - U"""

..ş�\ �\ .# dJ�\ ç.\Y.,.I U;ılli L..ıl_, .(.)":::t.i.J


: I ç.\y.. l_, (.)":::t.i.J
: \ �4J

-1. -·J ,.ı...ılc.


c--:: - -<- ·
�..A� ' ')
_;::. . \J l.cıS..:.. A..:ıl ,_;:::.
' 1. . . . . .< .
• "L:l \"e-:'
(..)-" u� �
- �- �
-

.01y.. �_,�ı u.�.ı-l.:i .u.. �..A J!l _, ·f'j� J.,! " y.. � � 0ı
� 'i t..... 4-.iA_, , �_,�ı .)c � 0ı � t..... �J�� "'Y..' � 0AJ
Lli .ı....ı ..h.ı.:...
U;.b '-r...! .l:ı..l J c--'"' .
.ı k' • .:W\..9 ,öy' \.lll .l:ı.. �� - ' �J�� 1� ı - - . u. 1
UA"":!

.ı...ı! j ··� .A..ı,Jl....ı.'l.o .h.ı.:...


.. \..j.r-
.1. - '-"' ,, IC' '�

- - � � -r-

ız _;::...ı
.J\ .l:ı..:JI , 1 • '. �ll �\
""" , 'T""
• -

� UJ_,!_, .� ö_pl..lll 01.! ,ö_pı..llı � � 01 � � <Wl


'-r" - � U""

� '1 .l:ı..l _,

J_,ii 0ı � ,ı:..ı _, � � ö_pı..llı J_,ii 0ı _;� '1 .6...il! ,ö_pı..llı � � wl

" y.. .# ,ö_pı..llı .)c J� �y.. cb! u# ,ı:..ı_, � 4-: � ö_pı..llı


, �_,�ı � � '1 0ıs. t..._.. , . .l:ı..I J � "'-! � uı_,s �ı_, ,�ı ��
. f'l.:ill o_;y.. 'i ,.ı..:ıy.. ç. y.. .#
_ll K i ta b u ' I - B u r h i n

Tanımın tam parçası, tanımlarıana yüklem olabilir. Aynı şekilde tanımın


tam parçaları bazen birbirlerine tümel ya da tikel olarak yüklenebilirler. lşte
bundan dolayı onun iki parçasından birinin diğeri için varlığının kanıtlan­
ması imkansız değildir. Yine onun parçalarından her birinin tanımlarıarı için
varlığının kanıtlanması da mümkün olabilir. Tanımın parçaları, tanımla­
nandan ya daha önce gelir ya da daha sonra gelir. Parçaları tanımlanandan
daha önce gelen tanım, şeyin zatını, bilaraz değil bizzat bu şeyin varlığı olan­
la ayrıntılı olarak anlatır. "Tanım" adının buna denk düşmesi, parçaları ta­
nımlarıarıdan sonra gelene denk düşmesinden daha fazladır.

Bir şeyin varlığının kendileri sayesinde olduğu şeylere gelince, bunların


bir kısmı bu şeyin kendisindedir; bir kısmı ise bu şeyin dışındadır. Bir şeyi,
varlığı kendisiyle olup da o şeyde bulunan şeylerle ayrıntılı olarak anlatana
"tanım" adının denk düşmesi ise, parçaları bu şeyin dışında olana denk düş­
mesinden daha fazladır. Mutlak olarak tanım olan tanımın parçalarının her
biri, tanımlanandan daha önce gelir ve bunların bir kısmı diğer kısmından
daha öncedir. Tanımların parçalarının tanımlanana oları önceliği, burhanın
parçalarının sonuçlarına olan önceliğine benzer. Tanımın parçalarının söz
içerisinde sıra düzeni bakımından daha önce geleni [tanımlananın varlığın­
da] daha sonra gelir. Tanımın parçaları içerisinde sonra gelenin ise, sıra dü­
zeni içerisinde daha önce olması gerekir. Burada önce gelen ile kastettiği - .

miz, bir şeyin sebebinin bu şeye önceliğidir. O halde tanırnın parçalarının


önce gelerıi vasıtasıyla sonra gelenin ya tanımlanan için varlığı ya da mutlak
olarak varlığı kanıtlanabilir. Tanım, iki parçadan daha fazla parçayla yapıl­
mış olduğunda da durum böyledir. Tanımın tam parçalarının bir kısmına
bileşik lafız, bir kısmına tekil lafız ve bir kısmına da söz delalet eder. Bileşik
lafzın delalet ettiğine gelince, bunun tanımlanan için varlığının kanıtlanma­
sı ancak diğer parçalarla mümkün olur. Bu diğer parçalar içerisinde, aynı şe­
kilde birbirlerine yüklenmesi mümkün olanlar olursa, onun iki parçasından
birinin diğeri için varlığı yüklemli burhan ile kanıtlarıabiieceği gibi, bundaki
orta terimin diğer parça yapılması da mümkündür. Eğer onun parçalarının
birbirlerine yüklenmesi mümkün olmazsa, bu durumda şartlı terkip ile ka­
nıtlanır. Tekil lafzın delalet ettiğine gelince, bunun durumu, parçalarının
birbirine yüklenmesi mümkün olmayan sözün delalet ettiğinin durumuyla
aynıdır. Tanımın, her birine bir söz ile delalet edilen tam parçaları içerisin­
de, tanımlanandan daha genel olanlar varolduğu gibi, her parçası tanımla­
nana eşit olanlar da vardır. Tanımın, bir söz ile delalet edilip tanımlanana
eşit olan tam parçalarının her birinin tek başına, tanımlananın tanımı olarak
alınması bazen mümkündür.
� 1)1 � � �\:ili �jlj:;ı.l .ili�_, '.l.J�I � � 1)1 � i"\:il\ ojj.;.!
.l�_, � _;:.; 1)1 � 'J � .ili�_, ,t;ıj:;ı. L..l_, � )b \..ıl ' � � �
,..ı_,..ı.::.....Jl 4,j\j:;ı.l 0-> hi_, JS ..ı�_, � _;:.; 1)1 � �_, ,._.?..)U �j:;ı. hi
ı,Y> i"�\ oj lj:;ı.l ıj�l_, , .UC ô..,.?..l:i.a Lı\_, ,.,ı_,�l ı,Y> f'�\ \.....\ ,.h.J\ ç. \j:;ı.l_,
'J wl�'-: ..�ı .ill::ı ..�ı wı::ı � '="�1 � .l_,�l
.l�_, � _;ll: �

lJC ô._.?..l:i.a �)lj:;ı.l ıj�l � <\.c_,§_, 0-> _;sı ı::ı.ı. � hll r"'\ t_,s-' J .�y.ll:

,.l_J�ı
� Lı �_, '� .. �ı � � Lı 4-W ,,.�\ .l�_, 4-,ı _;ll Lı\_,
� ç. �\ � �-' o.l�-' 4-,ı _;ll: )L.:.i. ,.�ı � 9�\.J ,,.�I L;c �).i:..
_;ll .l_,.h..l l ,.lj:;ı.IJ . .. �ı L;c �).:.. �)lj:;ı.l Lı � � Lı.. fo\ hll r"'l .y.lc
. � 0-> f'�l �-' ,.l_,�l 0-> i"�\ � hi_, JS,a ,,,plb'J I � .l_,h �
ç.\j:;ı.l i"�l_, .�ü.lll �\�\ ç.\j:;ı.l i"..lS::i J\,:iA .)c .l_,..ı.::.....Jl .l_,.h..ll ç.\j:;ı.l r-..lS::i_,
r..ı!'lt! 'i"�'J\ üfi:! 01 � 4,j\j;ı.I .JA ._.?..l.:i....ıl _, . 1 ._.?..\.:i �1 J�l ü.a �.JA hll
�'J\ u· ::ıt! . ,. ı.r-
.�.ll !.,?"
1 ,. ,. ı.r-
.�.11 -...
. . ..u.... i".lS:; .ı...ı. �
· · Wl � lA. i"..ıS:i.\1_, . -...ı.ı:;
. - ..J-W . .�
.�ıı ;.ş-
� �..ı�J \..ı\ J .l_,..ı.::.....Jl �.l�_, \..ıl , ._.?..ti...J\ ...., � ..)+:. üı � � .h..ll ç.\j:;ı.l 0->
i"

,.lj:;ı.IJ .�1 ..y. fo\ ô� ,.\j:;ı.l 0-> l.il:i_;.., hl l ()IS. � .ili�_, ,j)Lb'Jı
Lı �_, ,,l� .1:ı.al .y.lc J.l:! Lı �_, 'yS.JA .1:ı.al .y.lc J.l:! Lı � �\:il\ .h..ll
.l_,..ı.::.....Jl �.l�_, �_;:.; 01 � Wt! 'yS.JA ..l::ı.al .y.lc J.l:! Lı Lı\ .J_,! .y.lc �
� 1)1 � \..ı �� � ,._.?..'J I ç. \j:;ı.'J\ D::ı.ı. ..:.ı.i\S. lJ\J , ._.?..'} \ ç.\j:;ı.'J\..:
�-' ,� L.Jl.k...»! ._.?..)U �j;ı. hi .ly,._, � Y.:. L.JI Lfi....l ,� .)c �
' � .)c � .ı..Jij;ı.l J.=. � 'J ı:.;IS. ı:.;l_, . ._.?..'l l .. j::Jı .yS .1......_, '}1 .h..ll
J_,! .y.lc J.l:! Lı Jl..:.. .ı..\1..:.. ı:.;t! ,,l� � � J.l:! Lı L..l _, .�Y::, �� �Y.
JS � J.l:i _;l l �\:ili .h..ll ç.\j:;ı.l_, .� � � .ı..Jij:;ı.l J.=. � 'J
,.l_,..ı.::.....Jl _,L....a .u... ..-» JS �..ı �_, .l_,�l ..y. re' yı �..ı � ,J.,i: � hi_,
JS 1i...J:ı ı:.;l � ..ı! .l_,..ı.::.....Jl wy_,L...t!
...l ,J_,A.: 4-:ılı::. J.l:! �� �\:ili .h..ll ,.lj:;ı.l_,
,.l J..ı.::.....Jl lh �.ll_j.jl � � hi_,
_.2.6 Ki U bu ' I - Bu r h a n

Bu iki parça içerisinden sonra geleni, "burhanın sonucu olan tanım" diye
adlandınlır. Bu ikisi içerisinden önce geleni ise "burhanın ilkesi olan tanım"
diye adlandırılır. Bu ikisinin toplamı da "vaz' [sözün kuruluşu] bakımından
değişen burhan olan tanım" diye adlandırılır. Bu ise, tanımların en mükem­
i:nelidir. Zira bu tanım ile burhan arasında sadece parçalann tertibinde fark
vardır. Bu böyle olunca, bir şey mutlak olarak burhan ile kanıtlandığında,
burhanın parçalarını aynıyla tanımın parçalan olarak almak mümkündür.
[Yine) bir şey tanırnlandığında da, onun tanımının parçalarını burhanın par­
çaları olarak almak mümkün olur. Bizde tekil lafzın delalet ettiği bir şey bu­
lunduğunda ve onun varlığını yüklemli burhan ile kanıtlamaya ihtiyaç duy­
duğumuzda, o şeyi açıklayan sözü (el-kavlü'ş-şarih) alıp da mutlak burhan
ile onu kanıtladığımızda ve ondaki orta terimi, bileşik lafzın delalet ettiği bir
anlam olarak aldığımızda lafzın açıklayıcısı olan bu söz dönüp burhanın so­
nucu olarak o şeyin tanımı olur ve böylece orta terim de burhanın ilkesi ola­
rak onun tanımı olur. Bunun örneği şudur: Mesela biz gök gürültüsünün
varlığını kanıtlamak istediğimizde, [önce) "gök gürültüsü" lafzını, "Buluttan
kaynaklanan sestir" diye açıklarız. Sonra, onun kanıtianmasına imkan vere­
cek bir durumu oluşturmak için bu sözün tertibini değiştiririz ve şöyle deriz:
"Bulutta ses vardır." Ayrıca ondaki orta terimi de, "rüzgarın bulutlardaki ha­
reketi" yaparız. Böylece burhanı şöyle terkip ederiz: "Rüzgar bulutta hareket
etmektedir; rüzgarda ses vardır; o halde bulutta ses vardır." Bu terkip tarzı,
sürekli bir şekilde devam eden ve belirli bir sonuca götüren burhanın terkip
tarzıdır. Bu parçalan aynıyla gök gürültüsü için tanım olarak almak istediği­
mizde, bu parçalann tertibini değiştiritiz ve şöyle deriz: "Gök gürültüsü, rüz­
garın buluttaki hareketi dolayısıyla buluttaki sestir." Böylece burhanda sıra­
sı önce gelen şeyin, tanımdaki sırası sonra gelir ve orada sırası sonra gelenin
ise burada sırası önce gelir.

Parçaları, tanımlananın dışındaki şeyler olarak alınan tanırnlara gelince,


dışanda olan bu şeyler üç sınıftır: [ll Ya bir şeyin gayeleridirler [2) ya faille­
ridirler [3) ya da tanımlananın kendisinde bulunduğu bir şeydirler. Tek bir
şeyin tanımında, bu şeyin gayesine delalet eden parça ile bu şeyin kendisin­
de bulunduğu şeye delalet eden parçanın birleşmesi rast geldiğinde, gayeye
delalet eden [parça) , o tanımda burhanın ilkesidir; diğer parça ise, burhanın
sonucudur. Bunun örneği nefsin tanımıdır: "O [nefs) , kendisinden idrakin
ve idrake tabi fiilierin meydana geldiği organa sahip doğal dsınin yetkirıliği­
dir." Kuşkusuz bu parçaların her ikisi, yani "organa sahip doğal cisim" sözü­
müz ile "kendisinden idrakin ve idrake tabi fiilierin meydana geldiği" şeklin­
deki sözümüz, nefsin dışındaki iki şeydir.
� � (".l!';l \J ' ÜI.A. Y. .:i,.;ı·. y. '-:?.lll ..ı..:ı...ll � ��� 0.1� ı:.;... y..l.\.
.:i..J .9
� � c:.;I.A. Y. .Jk> i,?.lll �1 � �_,...J..,... .ı)IA Y. l.l,ı-a .Jk> '-:? .ll\ ..ı..:ı...ll

ı.} ';ll c:.;I.A yll �J ..ı..:ı...l\ 1 � � J_>! 'i ..W\..9 , .;ıJ..ı..:ı...ll j..ıSI .Jk> I� J . �_,ll
.)c ı:.;I.Ayl� y�' ı,y..Jiı l:ıı ..W\..9 ,c.ill:ıs. oill:ı c:.;\.S. ı:ı\..9 .bS! ç. \..):?.';/1

�y
�� ç.�l .:ı.:ı.::.. ı :ııJ . .:ıJ.:ı.::.. ç. \...):?.1 4Jl,ıc-4 c:.;I.Ayll ç. \...):?.1 �y ı:.;\ �1 J�';l\
.1:.il � J..ı.: L. yi u.... ı:.;\.S. ı:.;l JS:il .;.oJ .0.1'\ 1_;: y \..):?.1 ...:ıJ.:ı.::.. ç. \...):?.1 �):ı ı:.;l
..ÜA_;:y�.ı C .Jw..ı1 J_,i\1 u�\..9 ,� ulA _;:.: ...:ıy:.J ı,y. .;:ü ul _)1 u.,...::ı.:..1J .:ı.).a
.:ıt..c. ' �->" .1:.il � J.:ı:ı ..,:- � .h...J. ':lı � � u�I.J ,J�'il _)c ı:.;I.A. _;:.:

..ı..:ı...ll .)� ' ÜI.A. Y. .:i,.;ı; ..Wl .)c y)l.l \.:ı.::.. ..)� ,.l:.ill L:...y!:ı ı:.;\.S. '-:?.lll c.ill:ı
.:ıc )\ .:ıy:.J ı:_y.__r.U ı)l U.:ı) ı:ıı U\ c.ill:ı Jt:i..ı .ı)'ı..A _;: b:IA ..W\ _)c .U \.:ı.::.. .h....J';/1
. . - . 1 J �ll �� . .. Y
'--Iii .. uY-P- (""'� ' �
o
o
� ..Wl
(...)A ..:.ı
o
h�� , )ll.ı
.:ıc)l .1:.il U:....r-
,..:.ı� � �� :UliS '� ı:y. � ı:.;l � �
� _,...

(!_JAJ � l.h..._J. ';/1 ..ı..:ı...ll l...ik.J.,..


ı:.;:ıl �1..9 ,..:.ı� � '(!J4ı C;l..J � �� : 1:ı5.A. c:.;I.Ayll Uii\J ("l..i.ll � e:ı)l
. � . n .�
.......-- u �'i\
1� ..)L:...
. u. tA Y. w.ılt:i .� w.ılt:il
.. l �:11 1 "T"
\. ô • ..
.. �· ..r .
� ..ı...ı!
..:.ı

- J ;;.:ıJ.ı.:...... .:i..:....ı:i.:
<.,?'''
ı.ş- iJ"' ·-

u ..r--
ue. .:ıc ../'"'ıı ı.:ı.::.. ı"tt-'
. :�..ı
.. ı::. wo · 'il ..� �Lı (..).- ı u.:ı..)ı ...r"
ç.\ fo o ..
L. � , � C:l..J c_,...:J � � ..:.ı� .Jk> .:ıc.Jı :Lil!J , ç. ı __:r...':lı ..� �.;
.
o

. _j 4...ı:i..r'"
(".:ıi::i... ..clliı\ .ı..:w..>" ...?-o li..J\ j '..ı..:ıJ\ 4.,? ...?-li... (..)tA J'!"' . .• .ı..:w..>" ...:.ı.d
o . . l l ış-
o
tA
o • o
o o

,li.\ �_;.JI
..Jyı'i l .illi u\..9 dJ.:ı.::.\...J ,:p 4).� I..Jyı\ 4JI..):?.\ �y _;ll .:ıJ..ı..:ı...l\ L.IJ
.: L.\ :uu...ı.. :(j� 4..,..)..:Jı
. .:ıJ.:ı.::....Jı � ç.� Jı ,.u ı.::.ı)lc\..9 L.IJ , ç.� ı.::.ı\.\1;.
L. .}c J.:ı.; ç. ..):?.J �\i;..}c Jb ç.__:r... ...:ı.::.. � �� uı .:ı.::.ı. J ç.� ...) JS:il �
_?.'il y�\J ,.:ı.::..J\ oill:ı .} ı:.;I.A._;: i.l,ı-a y. �Wl _)c J..ı.: '-:?.lll c:.;\..9 , y �l �

.J� Ji � � �1 4JI .Jk> J �1 .:ı.::.. ..cll:ı Jt:i..ı . ı)IA _;: .:i,.j'ii .Jk>
� Ul_,! � \ '��� 0.1� � ı:.;\..9 ,.,cll.).:ı';/1 & _;ll J..a..!';l\j ..cl\ _).:ıl 4...lc

u4-J.=.. u� , ..clı.;.:ı':l l & _;ll JW'iiJ ..ciı..J.:ıı 4...lc ..)� u.ı_,.sj _)i �
. �l ,jc
_ll K i tab u ' I -B u rhin

Bununla birlikte, "organa sahip doğal cisim" sözümüz, nefsin bulunduğu


şeye delalet etmektedir. Diğer parça ise, nefsin gayesine delalet etmektedir.
İşte bundan dolayı bu parça, burhanın ilkesi; diğer parça ise, burhanın so­
nucu yapılır. Aynı şekilde, tanımda, faile delalet eden parça ile gayeye dela­
let eden parça bir araya geldiğinde, gayeye delalet eden parça, burhanın il­
kesi; diğeri ise, burhanın sonucudur. Bunun örneği şudur: Duvarı tanırolar­
ken şöyle deriz: "O [duvar] , çatıyı taşıması için ustanın meydana getirdiği bir
cisimdir." Elbette "çatıyı taşıması için" sözümüz, burhanın ilkesi; diğer par­
ça ise, burhanın sonucudur.

[Buraya kadar söylenen] bu sözler, tanım sınıflarının tümünün durumu­


nu anlatmıştır. Mademki, eskiden ve günümüzde pek çok insan, tanımın
cins ve fasıllardan terkip edildiğini söylemeyi alışkanlık edinmişlerdir; o hal­
de, onların bu hususta söylediklerini ele almamız ve bunun hangi sınıfa da­
hil olduğunu açıklamamız gerekir. Bu amaçla şöyle diyoruz: Bu kişilerden
hiç biri, "cins" diye adlandırdıkları parçanın, bir şeyi, kendisi dışındaki şey­
le tarif eden olduğunu asla düşünmemiştir. "Fasıl" diye adlandırdıkları par­
çaya gelince, fasıllardan birçoğu hakkında onların, bir şeyi, tanımlanan şe­
yin dışında olanla tarif ettiği düşünülmüştür. Bu fasıllardan birçoğunun ise,
böyle olmadığı düşünülmüştür; insanın ve üçgenin tanımında olduğu gibi.

düşünülene örnek, "duvar" ın tanımındaki şu sözümüzdür: "0, çatıyı taşıyan


Faslı hakkında onun [tanımlananını zatının dışında olan şeye delalet ettiği

cisimdir." Kuşkusuz çatıyı taşıma, duvarın zatının dışındadır. "llah"ın, "ille­


mi hareket ettiren şey" diye tanımlanmasında ve benzer tanımlarda da du­
rum böyledir. Tanımlarda cins ve fasıl olarak kullanılanlar, iki sınıftır. Bun­
lardan biri, "canlı" hakkında onun cins, "düşünen" hakkında da onun fasıl
olduğunun söylenilmesi gibidir. İkincisi ise, bir, mevcud, yetkirılik, kuvve,
nispet vb. tam anlamıyla dereceli-eşit lafızların (müşekkelderin) delalet et­
tikleri şeylerdir. Birinci sınıfın, cins olarak adlandırılması daha uygundur.
Bu, mutlak olarak cinstir. Bu şekildeki cins ve fasıldan bileşen tanırnların fa­
sılları, tanımlananın dışındaki şeyler değildir; aksine onlar, tanırrılananda­
dır. Çünkü bunların tanımlarının parçaları, kesinlikle bir şeyin varlığının ve
hüviyetinin kendisi sebebiyle olduğu şeye delalet eder. Cins, ya burhanın so­
nucu gibi işlev gören şeye ya da toplarnın bütününe delalet eder. Ancak bur­
Mnın sonucu gibi işlev gören şeye delaleti daha uygun, daha çok ve daha
güçlüdür. Fasıl ise, ya burhanın ilkesi gibi işlev gören şeye ya da toplarnın
bütününe delalet eder. Ancak burhanın ilkesi gibi işlev gören şeye delaleti
daha çoktur.
Jc J.l:! y..'j ı ��ı., , �ı � .;:.ı.ıı Jc J� _;i � � uı� 0ı �
tjt ..cl.l:lS., .ulA Y. 4 '?;ı; yı.'jt., ulA Y. i..ı.,ı... �� ı� J,..;...; .cll:ili .�ı .a.:ı..e
ç.

jc Jb.ll � �1 ul9 ,.4..:W1 jc J� ç. fo.J Jc.WI jc J.l; �fo .l:JI .) ��


.b. •
.
\.lli9 ..hiWl l.ı..l� \j\ Lı\ .cilj Uh'-"" · U. Y. �
'' .U · lA Y. l..l.ı.A
· 'j\ .J U . .r- :i...W
.ı I .b.
,

y. Wi..Jl � Ul _,ğ � ç.\.:ı,J\ .(i�\ �


.r- ·
. , Y:..
·

ç.j.;>..ll ., ı.JI.Aı y i ..ı.,ı... ı.JL9 ,Wi..J\

.(.)lA y 4?fii Y.,'j \


_

..; L>"uıı LJ-o -.fo u\5. jı., . 4-.IS ..l.Jh..lı wl...i.....::ıl _;.ol J..,ill ı� � .ili
_;hü 01 � ,J�.J L>"�l LJ-o W.l_;:i 4-il _,l� ıjl l.,..l\.:iı:.l ..l! W,ı.l:JI ., r.ı�l
LJ-o �� � � .uı :J.P ,� wl...i.'j....::ı l .;ı .,; �" .cll:ı LJ-o .u_,l� t.... .,;
t....ı., ,�ı <Uc c:J·� y. t....,ı .,.�ı wyy �� .u� .;:.ı.ll .,.j.;>..!ı wl .ilil.,ı
.�.ll C: .Jh
ç. r..r- .b. l...
..r . .ı . ·. . �
wyy .U\ \'1!-"" . .�c: . �
· . 1.: . .ili
.u� (,? :.ı.ll ç. �
'�
ı _;ı ı· - 11

· . 1.: . t....J u
. . �� �.J · W'j \ � u- . ı� , .cllj .ı.... .ı � .ı"::' ı-e--
· . 1.: . (..)" . : . �.J ..
. . �< . ..l.J..ı.:ı...JI

� .u\ ·..hiWI � .....,...!... uıJ'.� u>-"" · C:.J\..:... ..r t.... �


,, - � ,.uı:ı uc , 1 J..ı:i ı'il-'.b.
'tl"'�
. :ı ı . 1 · ...

� LJ-o .l;� .cll:ı5;.J Y..hiWI ..::.ıt:ı :.;c. C:.Jh y. Wi..JI � ul9 , Wi..JI �

... l J-.:;.....:i _;ll., . ..lJ.l:JI � o�I.J ,r-.IWI �� �� .u\ A...I'j l


..; 'j�.J t...� o

.UI ;jl.WI .)J , � .UI wl�\ ..; � Lo �� w �l ,01.i.i.....::. ..l.J.l:JI


1,.J �� y·lt
..l Y?-_,.,...
.. u-
�� . ,�
- . l ü�l
\ :i...\.:i.l .ı...
.. .ı1::. J..ı:i Lo ı-r·GJı .J
. ı -�
. u-=:ı

,� � Lo .;y:..l y. J.,'j l .......ü...::JI .J ..cll:ı �l t....., �I .J ;;__,ili.J JL..,S.ll .J


o � J�I.J L>"�l LJ-o :i..ilWI ..l.J.l:J\ LJ-o 0\5. W .0)lb'jl jc �� Y..J
' ..l J..ı.:ı...JI .) �\5. J,ı , ..l.,..ı.:ı...JI :.;c. �.Jh I .JJAI � 4.\� �\S.ğ , �
�1 Lo\ . �Y. .J ç.�\ ..l.J?-.J 4-:ı _;ll jc J..ı:i �ı..:... 'j I.Aı..l.J� ç.\fol ı.JL9
ıjl 'j\ ,�\ � .)c J.l; .,1 ı.JI.Aı y 4 ?fii (,?...?.'-A � -,? YH lo jc l...l J.l;!
,� �I.J . .;.,SI., fol.J .;y:..l ıji.Aıy 4 ?fii <$...?.'-A � -,? YH Lo jc .u.l'j..l
u5J , �\ � jc J.l; .,1 (.)lAy i..ı.,ı... ($...?.'-A � -,?YH Lo jc Lo \ J.l;!
.fo\ ui.Aı y l..ı.,ı... ':? ...?.'-A � .;YH t.... Jc 4.:i.l'j ..l
__18 K i t a b u ' I -B u r h i n

Faslı, tanımlananın dışındaki şeye delalet edene gelince, bu fasıl iki sınıf­
tır. Bunlardan biri, şeye ilişkin konumu silret mesabesinde bulunanın tanı­
mı olması ve "suret" adının yerine suretin tanımının kullanılmasıdır. Bu da,

neği, hurmanın şu şekildeki tanımıdır: "0, meyve veren bir ağaçtır." "Ağaç"
suretin bir adının olmaması durumu rast geldiğinde gerçekleşir. Bunun ör­

sözümüz, hurmanın cinsidir. "Meyve veren" sözümüz ise, hurma ağacının


dışındaki bir şeye delalet eden fasıl olup, ona özgü bir fiile delalet etmekte­
dir. Özel fiiller (el-efdlü'l-hdssa), bir şeyin kendisine özgü suretinden mey­
dana gelince, suretin fiilleri, suretin gayeleri olur ve bununla tanımlanır.
Hurma ağacının, kendisi sebebiyle hurma ağacı olduğu sureti için bir adın
olmaması durumu rast geldiğinde, o suretin tanımı alınır ve adı yerine kul­
lanılır. Aynı şeyi, suretinin tasavvuru zor ya da imkansız olan şeyde de yapa­
rız. tkinci sınıf ise, daha önce söylediklerimizde olduğu üzere, fasıllarının,
dıştaki şeylere delalet eden olmasıdır. Bu şekildeki cins ve fasıllardan bileşen
tanımların cinsi, tanımlanan içerisinde, birinci sınıftaki cinsin delalet ettiği­
ne delalet eder. Bunun faslı da böyledir.

Bu parçalardan değil de diğerlerinden bileşen tanırnlara gelince, bu ta­

ya dereceli-eşit anlamlı bir isimdir ya da canlı hakkında "0, insanın cinsidir"


nımda cinsin yerine konulan şey ya kesinlikle cins olmayıp ortak bir isim ve­

denilmesinden başka bir tarzda cins olduğunun söylenmesidir. Bunun ör­


neği 'bir', 'mevcut' ve 'şey' dir. Bunlar ve benzerleri, ya asla cins olmazlar ya
da başka tarzlarda cins olurlar. Çünkü öyle görünüyor ki bunlar, şeyin kuru­
luşunu (kıvam) sağlayan bir parçaya kesinlikle delalet etmeksizin şeyi, bir
tarzda genel olarak hayal ettirirler. Durum böyleyse, cins iki sınıftır. Birinci­
si, bir şeyi, bir tarzda sadece genel bir şekilde hayal ettirendir. lkincisi ise, ge­
nel bir şekilde hayal ettiren ve aynı zamanda bir şeyin kuruluşunu sağlayan
bir parçaya delalet edendir. Her ne kadar her ikisi de "cins" olarak isimlen­
dirilse de ikinci, cins adını almaya birinciden daha layık olmalıdır.

Şimdi de, parçaları, tanımlanandan sonra gelen tanımlar hakkında ko­


nuşalım. Bu amaçla şöyle deriz: Eğer varolanlar içinde bir şey için ondan da­
ha önce gelen bir şeyin varlığı mümkün değilse, onun tarifi, ancak parçaları,
tanımlanandan sonra gelen tanımlada mümkün olur. Şayet bir şey için hem
kendisinden daha önce gelen bir şeyin hem de daha sonra gelen başka bir
şeyin varlığı mümkünse, onu, bu iki şeyle, yani önce gelen ve sonra gelenle
tarif etmek mümkündür. Fakat bunun tarifinde ancak parçaların sonra gel­
diği tanımlar kullanılır. Bu da, ya tarifte açıklık amacıyla ya da kendisinden
önce gelen şeylere vakıf olunmarlığında olur.
�. �: t· � �· C( � t l s � � t· f � i_ � f' t '( l:' c·..
}: { � )i � ı f r. ·�t r 't � ·"' : � 'hV [- tV tf
t
C1 • '[;; • t .
t- '"' r.b t.
.

� L
·
• � Ç:_
t· 'i. r -ı s .,; � t t
.�-. '� C"'· \:• {t- t. � t- r. � �· t .
t:

-
\o
-.

�b
• -

;- \ct �.�t. i. e:- � f \- 1 Ç:_ ıt


t. r.•· l1__.-
.,_

f:. E: � � � C�·
\o .._ �

- � C
V l'
�•

� . ı;:· - tr;
('(l L
• "'
\o �
Ç

� � . .�· ·1 ·, L(
.'

)!· _:_ C· �
- � .
� -;: "' C... .

l � l:'
. �
.
• .

\- .r ·t; � C· C...
(..: r
-

<E (
L

f· � r 1A t- cr,·- t � :- � l.
\o

..: f. t
\o

v �

f.
_ �
., r;;:


. � '

-
. ·�

�t � i �,; �F: Cr· � brı i � � � 1: � t l ·t i. { �- t .; t


c...

lr.,
{ f
( çf \- � E E- � � t.,. t �
t.
ib � � � t � -f �
� V -

)!· i. ıt·
\ i- f. � { t f
r: .�·
� l t. . _ r
� �. Ç:_ - �.v cr,· �· ·r; .t .·f.� · E�-:.
lr... �
• •
r
� 'ı:.
r-
ç·
. � t:. l- t r. l.. � ıt-· �v.
�.
� ·� t.� t€ r

ı: �
.

� _:
"'.
.
V �/

\-
.
c- �

'"" �. \- t )! <f;: � i .r "' t


-

t �: Ç: � �· �
.. �. � b.
L.

� <f;: Ç: ):
C· -
�. ;_

�-t �- r t s [\. If \- � • e 1'f; · - If' [


c;, <;,
re · · . -;f. \
- F
:

"· � �
c.

�_ , · )/· "' <c. r:


\- ..l. C·11 F 1 � t
"-

.-
[

f.
..:

i; -r
C· ç �>
.

C· o<
. :-
Lf. � -

� � �;. · �· L
E ( F - \ ,. � ç· 'Er l.,, b· C·
c..
.
"'
"-

� r r
- " .t
't Ç: t �
h
- ı.-.


\o -

b t_ �. .F- 1: 1 b [ - 1- C-· [

':_ � - �

i. �
� L

)i . (ı;-• \o� • - b tg ç •
-

f)
. t_ :;.• ·�
\_ ·�
ıt· c. v
.

�· �
� Ç:_ � � . L
. - r
\o

• ıt· = v
\o

'b
- r;;:


\o

� �. �· .� 1: r r ç � � i� ı � 1 ı: t
\o

•·
ı c:.. r
� . "'

� r
• - �
/ · [

ı;
ç
__..2.9_ K i t a bu ' I - B u r h a n

Sonra gelen, ya tanımlanan şey için zorunludur ya da zorunlu değildir. Zo­


runlu olan ise, ya daha yakındır ya da daha uzaktır. Yakın zorunluyla "şey"in
tanımlanması durumunda, [tanımlanan şey] kendisinden önce gelen bir şey
bulunmayan şeyse yakın zorunlu onu tam olarak tarif eder; eğer kendisin­
den önce gelen bir şey bulunması mümkün şeyse yakın zorunlunun onu ta­
rifi, tama yakın bir tariftir ve bu tarifin eksikliği, sebebi bildirmemesidir. Şey­
den sonra gelen zorunlular, yakınlık ve uzaklıkta derecelenme gösterir. Da­
ha yakın olan her şeyin tanımlananı tarifi, daha tam bir tariftir. Daha uzak
olan her şeyin [tanırnlananı] tarifi ise, daha eksiktir. Zorunlu olmayan sonra
gelenin bir şey hakkında verdiği bilginin zihindeki miktan ise, ancak bir şe­
yi uzak bir mesafeden gören kimsenin o nesneyi düşündüğünde idrak ettiği
miktar kadardır. Yakın zorunluya gelince tanımın daha önce gelen parçala­
rının ondan intikali mümkündür. Sonra gelen, daha yakın olduğunda, bun­
dan, daha önce gelene nakil daha kolay ve daha hızlıdır ancak bunun böyle
olması, sonra gelenin önce gelene delil kılınması kaydıyladır. Zorunlu olma­
yana gelince, bundan, daha önce gelene intikal ancak zorlukla ya da bilaraz
mümkündür.

Önce gelen ve sonra gelen şeylere sahip olan şeyler, iki sınıftır. Birincisi,
önce gelenleri sonra gelenlerinden bizim açımızdan daha iyi bilinen şeyler­
dir. Böyle olanda nakil, sırasıyla, önce gelenden önce gelene ve sonra gelen­
den sonra gelene yapılır. Bu da, matematiksel şeylerin çoğunda olduğu üze­
re, önce gelenin mutlak burhfuılarda orta terim yapılmasıyla gerçekleşir.
İkincisi ise, kendisinden sonra gelenlerin ondan önce gelenlerden bizim açı­
mızdan daha bilinir olduğu şeylerdir. Böyle olan şeyi, başlangıçta, sonra ge­
lenler içinde bize göre en iyi bilinen ile tanırnlarız ve sonra da bundan, daha
önce gelene intikal ederiz. Bu intikali de, doğal şeylerin çoğunda olduğu
üzere, sonra geleni delilde orta terim yapmak suretiyle gerçekleştiririz.

Parçalan önce gelen tanımlar, mutlak tanırnlardır ve bunlara "tanım"


adının verilmesi daha doğrudur. Parçalan sonra gelen tanırnlara gelince,
bunlara mutlak olarak "tanım" adı verilmez. Bundan aşağıda bir derecede­
elirler. Fakat bunlar, ancak resim [betim] veya sonra gelen tanım olarak ad­
landırılırlar. Açıktır ki, tanımın parçalanndan her birinin, tanımlanması is­
tenen şey için varlığı açık olmadıkça, bu parçalardan tanım oluşturulması
mürrıkün olmaz. Bundan dolayı, tanım yapmadan önce, bu şeylerden başlı
başına her birinin tanımlanması istenen şey için var olduğu bilgisinin bizde
daha önceden bulunması gerekir. Bir şey için bir şeyin varlığının bilgisi ya
kesinlikle burhansız ve kıyassız ya da burhfuıla elde edilir.
\....\ ' �':UJy.:.JIJ . :l.,ı.JJ� ..)#. 1.... \J 'jJ.l:ıı....J\ "� :i_,ı.JJ� 1....1 ,�__p.l.:i.JIJ
..l:;>-J:ı 'i ':?�\ 1.... 1 , ...:y;.
:..ıs ' "�\ 4-! ..l.:ı.. 1�1 ,�_;ıl :i_,ı.JJy.:.:.l\J .�1 1....\ J y.)l
�y.:; .ı..9,ıfi ,.ı...:ı... r.ı.SI "� ..l:;>-� ul � ı.... ı....ı J , ı...\.:i. I..A:ıfi .ı...:ı... r.ı.Sl "�
w\:ı.JJy.:.J\ J .�1 Jc 'i .uı �_pı 11\ �J · i"\:i.ll LJ.A ":-l:!.)
W!J:ı

<\.9,ıy.J -JI.S y.)\ -JI.S La �J . �\J y_jll � �li:i:i ç.�\ uc �__p.I.:Wı


� �� �_;:;..i.:i.Jı ı....ıJ . �ı .ı..9,ıy.:; 0ı.s �� 0ı.s ı.... �J , J...Sı I..A:ıy.J jJ.l:ıı....J
�.)� \.... )� ��\ � o)� \.... 'il ç.�\ J..!.J"-A (.).<ı � � �lj ,:i_,ı.)J�
;i.,.ı,ı..?'
. �ıı :i...� .ı.JJ� 1 ... ..U...t:i
.
� � \ (.)A �
'�"'" (..) ·.< . .
. � \ ·-1\ J �.l.ut...ı J..!ı... � � ç. •.1 • . .1j
(J�'-l-1.�
.

..::.üi.S
- ·
.� . � .

r.ı.S'i \ .)1 � 4...\lll\ ..::.üi.S 'Y.)\ �__p.l.:i.JI WSJ · i".ı!'i \ J.:J\ ç.\_?..1 �
� \.... 1.... \J .4...�1 Jc Jj'jj �__p.l.:i.JI J...:ı.,:i 01 Jc 't>"IJ �1
�yJL: J l Y"'Y 'il r-.ı.S'i l .)1 � Wl � � ,:i_,ı.JJ�
'Ll�
.

�� \..o..t, ..l.:ı..l �__p.li.aJ 4....19:i.o ç.�\ 4-1 �� .)JA'i\J


LJ.A 4-::9 wı ..::.üi.S .ili� -:ıı.s ı....J ,� ..:.ıı__p.I.:Wı LJ.A w.,ljc. uy::. l 4-ı�.l9:i.o
..l:,>-_J:ı

bJ..l.:ı.. 4...� \ J...:ı..:i i.JI .)c '1"\.hlll .)c __p.l.:i.Jı.a __p.i.:i.JI _) 1 r.ı.9'i1.9 . r-.ı.S'il
ı..r'lll\ J ·�lk.l,ll ...)"
.�q""' <.,? · · , "'��'il �
. .J ..)A 'j\ .....J.c. \.... 4J� 1 ... <Jr
. · ..& \...F. . .J -r-J
. 1 1 <.,? L . ..

o.l:ı.,j \.jlj .ili� üi.S W .� wL.�\ LJ.A \.j.,ljc. uy;.l �


. • .

.ı...iı::. wl__p.l.:i.JI -,p�l


�__p.I.:Wı � -:ıl: 'r-.ı.Sl -.1' �� Jı � Jiill � ,\.j.,ljc. ..:.ıı_;:;..I.:Wı uy;.\..: 'iJI
.�\ .)JA'i \ fo\ � ..)A'i\ "*- La 4.ly.a.: , Jj'j.l\\ � �J bJ..l.:ı..
� 0ı ':?_;:ı.ı -.1' J , 0)L6'i ı Jc jJ.l:>.lı -.1' 4....li:i... ��y;..1 �� jJJ.:Jı.a
,J�'i\ Jc jJJ.:J\ �'i �1.9 ' " \ _?..'i l �__p.I.:WI jJJ.:J\ 1....\J .J.:J\ !"'""\ �
'i jJ.l::JI ç.\_?..1 i.JI _.JA�l.l:;.J . �__p.l:i.. bJ..l.:ı.. Jl L._,......J � Wl LJS.l ,,.ili� Jil
� (,5 �1 "� jy:.._,ll i.J:H � ..l.:ı..I J � (.)S.; r-1 L. 'jJ.l::JI � Uly -Jl �
.1.ılı.:i.l
.. l ı .�
r..r.ı \.j.l ..::.
. .w...., .ı.9 .)JA 'il .ill.ıJ
. (.)A ..l.:ı..\ J . ı c (..)
. .< . (..) \ i"�
:1 . .ill.ll! 0�

.
u->

jy:..� J..!�IJ .•�� j_,.....iJ\ "� �tp. .)c � .l:ı.lJ � jY:..J J..!..J"-4
. . �

. -Jl.A y, uc 1....\ J , )l....,\ (,.}"\.,ı9 uc 'iJ -Jl.A y uc 'i \....\ J,...:.:...:i ç.� ç.�\
___..3.0 K i tibu ' I - Bur h ii n

Öyleyse tanım yapmadan önce, tanımın parçalarının tanımlanan şey için


varlığı ya kendiliğinden ya da burha.nlarla bilinmiş olmalıdır. Bunlardan her
biri bilindiğinde, bu durumda tanım yapmaya başlanabilir.
Daha önce dediğimiz gibi, tanımın parçaları, ya 'o nedir' yoluyla şeyin
yüklemleri olmalıdır ya da şeyin varlığının bilaraz değil de bizatihi kendileri
sebebiyle olduğu şeyler olmalıdır. Şeyin birden çok yükleminden her birinin
-ya kendiliğinden ya da burhan vasıtasıyla- 'o nedir' yoluyla yüklem olduğu
ortaya çıktığında yahut da birden çok şeyin bu iki yoldan biriyle [yani ya
kendiliğinden ya da burhan vasıtasıyla] , şeyin varlığını sağlayan şeyler oldu­
ğu ortaya çıktığında, bu durumda onlarla şeyi tanımlarız. Bundan sonra, bu
durumdaki parçaların biraraya getirilmesi ve toplarnlarından tanımlanana
eşit bir şey bileşineeye kadar birbiri ardına belirgin bir dizide tertibiyle ta­
nım oluşturmak uygun hale gelir. İşte bu durumda, bir şeyin tanımını tam
olarak gerçekleştirmiş oluruz.
Tanımın parçalarının tertibi, bu parçaların birbiriyle kıyaslanmasıdır.
Buna göre hangisi varlık bakımından daha önce ise, o, tertipte daha sonraya
alınır ve yine hangisi varlık bakımından sonra geliyorsa, o, tertipte öne alı­
nır. Aynı şekilde, hangisi daha genel ise, o, tertipte öne alınır ve hangisi da­
ha özel ise, o da sonraya bırakılır. Tanımlanması istenilen her şeyde, önce
onun cinsinin alınmasına ve ön sıraya konulmasına çalışılır ve sonra da, de­
diğimiz sıraya göre, geride kalan diğer şeyler ardı sıra getirilir. Bunların top­
lamından, tanımlanana eşit olan şey biraraya geldiğinde, bu şeyin tanımı
bizde meydana gelir. Daha önce dediğimiz gibi, bazen şu durum rast gelir:
Tanımlanan şeyin varlığı hakkında burhan arnaçiayıp onu kanıtlarız ve o şe­
yin tanımının parçaları, burha.na özgü sıra düzeniyle sıralanmış olarak biz­
de meydana gelir. Bu durumda geriye yalnızca, tanım olabilmesi için onun
tertibirıi değiştirmek kalır. Aynı şekilde bazen de şu durum rast gelir: Şeyi ta­
nımlamak isteyip onu tanımlarız ve o şeyin burhanının parçaları [tanıma
özgü sıra düzeniyle sıralanınasıl bizde meydana gelir. Bu durumda geriye
yalnızca burhan olabilmesi için onun tertibini değiştirmemiz kalır. Bu, bir
şeyin tam tanırnma ulaştığımız ve hakiki bir tanımda ihtiyaç duyulan şeyle­
rin tümüne vardığımız yoldur.
Tanımlarda faydalı olduğu düşünülen diğer yollara gelince, bunların bir
kısmından, gereğince yapılıp yapılmadığı varsayılan diğer tanımlarda fayda­
larıılır; bir kısmından da bizzat tanımlamada faydalanılır. Verili tanımların
sınanmasında faydalı olan yollar, Topika kitabının dördüncü, beşinci, altın­
cı ve yedinci bölümlerinde ele alınmıştır. Fakat bunlar, cedeli sınamalarla
ortaya konuldu. Bunlar arasında kesin tanımlarda faydalı olanlar alınmalı­
dır. Tanımlamada faydalı olduğu düşünülen yollarla ilgili olarak eskilerden
öğrenilen, üç yoldur.
lA\ , ..ı.::....�ı �\.:i J:ı9 ..lj� ..l_J-?-_,.11 :c..� ..lj..ı.::....ll ç. \j.;>.l üfo <.)1 � ü:ı\..9
. .J :ı.:w.:...
..ı.::....ll w..ıl.. \.:i <..,? .. t ...>" . ·. . .l::ı.lJ u->
-'- -"' ı"'(!-""'
• "' ,LAJ""" 1 - l:ı\..9
tC' � � \� lA\J ı�
.· ..
ı...r-" . �·t.ı

J:ı..):. LJo4 ç.�ı _)c r.::...ı'i� LA\ ufo ul � ,Wl! L..S ,..ı.::....�ı ç. \J.;>.IJ
• ·

r.::...ı'i� �..ıc .} � ı:ı\..9 . �yJ'-! 'i ,.u\� ç.�\ ..ı.>?-J 4-:ı 1_;_,..1 Jl ,yı LA
J\ 'UI.A� LAIJ � LA\ ,yı LA J:ı..):. LJo4 J� 4-l.o ��J JS <.)1 ç.�\ _)c
..ı.::....1 1 �\.:iJ .� I.A w..ı� ç.�l ..ıy:ı.J 4-:ı LA ı_;_,..ı 0ı �_,.ıı 011ıı �'-! �
- t:.. ••
\""" 1� Ut:i:i.a
<..,?' "
1�
. . .�y..J ' �-
U'"""-'
' 1 ,)1\ 1 •L �ı
"(!-''-"" i..F'
. 'i 1 � ı.ill:ı
ı ç. 1./!'- ·.�1 .
. \"""=!
..lJı..ı •

ç.�ı l:ı,ı!J ..ı! <.:.ıfo � .ıJ.l:ı..JI ı;Jt....; t..ı � LJo4 F:ı uı


• ı)ı , J...=....

..ı.>?-_,.ıı .} f'..ı!l 0ts 4-:!1..9 ,ç.IJ.;>.'il ı.ill:i � V':lli:ı 01 yı .UIJ.;>.I �..JıJ


� � 0\.S 4-:il ı.ill:ısJ .'-4Jill .} f'..ı.§ ..ı->?-_,.11 .} 1�\.:i.... <.Jl.S 4-:!IJ '-4Jill .} ��
h).< <.)1 o.l:l..ı.:...:i � \..ı JS � ı.j�J ,�\ �� <.)\.S 4-:l\J ''-4jill � f'..ı.§
�\ \:ıl! . oül! ı;:lll '-4Jill _)c �\.,ıli ..)l.....: w..ıy, � ,'JJI �__»! ,� 'iJI
L..S '� ..ı.SJ ,ç.�\ ı.ill:ı � � L:ı.l � ..ıJ.l:ı..JI ı.jJl......:. \...ı ı.ill:ı � LJo4

..ı! üfi:ı 0ı �y..;-9 ,<1.1\fi. , ..ıJ.l:ı..Jı ç.�ı ..ı Y-'"_, _)c 0tAy,ıı ..ı......::.ii 0ı ,\..ili
l.i.1 .. ·- .ı.§ ı.ill:ıs
... Y � u1 �. , .u\.A y ç. 1y::.1 L:ı.l �
J . ı� � r .. "-.W .. . . . . .. . t .-

� ,.ulA Y. ç. IJ.;>.I Wl � ..ı! ufi:ı 0ı �..# ,o..ı.:..,jğ ç.�ı .l:l..ı.:..:i.l ..ı......::.ii 0ı
·· ·1
.. Y � u
•.ıı ..ı..ı..ı.:...:i -rıı .ı..ı. J.,..:..j ı;:lll
ç. ....r- . uı .1>. \\. Q wi.A Y. � r
- ....w
. -

.. I � t:i.:..... .ı LA u->
-

ı � ..ı..ı..ı.:..:i.ll . .J 1 ...
.. 0:1J""" " ..T' ..,.. •

<..,?
d...iıi:J
.. I <..,?' ..ı...J tC' <.rll J f'Wl <..,?'
_j <U � . .. .. ,.ı J.ı.::....� ı _n....!w 1"(!-' ' · '" . ı...r '-' J"""" y'L...ı
..

.<..,? .. .
. \..ı \� . ,, \�
. . (.)""":! �ll .. -uı \..ılJ
LA ı"'(1-""
. ' ·j � · · LA <..,?'
1.- w...
<..,?

· · LA <..,?'
ı ... �- '· i..J"
. · y.ı
"" .. ı...r y·t....,

.. ....J J 1 �
. � 1 1 .ıJ..ı.::..l.. l
·• ·
. J.

, .. l..,?Q 1�
..�
U'"

4.,?Q r.::...ı
..ı ..ıc .li! ,ol.h....JI .ıJ..ı.::....ll _)Lı...
·

· �
... . ı..,r�11J . 4.....ii ..ı..ı...ı.::..:i.ll . .� .ı..ı
4.,?

ı.j..?.-" �..Y!'-1 �\ _;i;. , �_,ı. y\.:iS LJo4 �L..JIJ 4.....ı...ı t....JIJ �WIJ �1)1
<Gl A..,ı u1:.,ı \...ı LAIJ .:lJiJii}l ..ıJ..ı.::....ll .} .ı.., � \..ı 4-l.o � , �..ı.:;JI wi_;'-!--JI
:J..):. :i.:i� ç.\...ı.llll 0C 4-l.o :ı_,:...Wı <.:.ı\..9 ,.l:l.ı.::..:i.!ı � �w
_ll Ki tii b u ' I - B u rhin

Bunlardan biri, Ksenokrates'in yoludur ki, bu, her hangi bir şeyin bir nesne­
nin tanımı olduğunun mutlak burhan ile kanıtlanmasıdır. İkincisi, Efla­
tun'un tercih etmiş olduğu bölme yoludur. Üçüncüsü ise, Aristoteles'in zik­
retmiş olduğu terkip yoludur.

Ksenokrates'in yolu, reddedilmiş bir yol değildir ama bütün tanımlama­


larda ondan yararlanılmamaktadır. Çünkü herhangi bir şeyin bir nesnenin
tanımı olduğunu mutlak burhan ile kanıtlamak istediğimizde, orta terimin
yine aynıyla o nesnenin tanımı olan başka bir şey olarak alınması gerekir.
Mutlak burhanın şartlarından biri, -bir şeyin sebebinin o şeyi öneelemesi
nedeniyle- orta terimin ilk taraftan daha önce olmasıydı. Bu nedenle kanıt­
lanan tanımın, bu kanıtlanan tanımdan daha önce gelen başka bir tanıma
sahip nesnenin tanımı olması zorunlu olarak gerekir. Bunun örneği şudur:
"lki ayaklı yürüyen carılı", "insan" için kanıtlandığında, bunda kullanılan
orta terimin, "ölümlü düşünen canlı" olması ve şu şekilde terkip olunması
gerekir: "Her insan ölürnlü düşünen canlıdır; her ölürnlü düşünen canlı, iki
ayaklı yürüyen canlıdır." Böylece bilinmiş olmalıdır ki, orta terim, aynı za­
manda tanımı istenen nesnenin tanımıdır. Şayet ona ilişkin bilgimiz, ancak
burhan ile gerçekleşiyorsa, bu durumda, onun üçüncü bir tanımı olması
gerekir. Bu üçüncü tanım da aynı şekilde ancak burhan ile gerçekleşiyorsa,
bu durumda onun da dördüncü tanımı olması gerekir ve sonsuza kadar
böyle devam eder. Mademki bu imkansızdır, o halde, bir şeyin tanımları
içerisinde en önce gelenin burhansız bilinmesi gerekir. Öyleyse, bu yol, an­
cak bu tür durumlarda faydalıdır, yoksa sadece tek bir tanımı olan şeylerde
veya burhansız olan birçok tanımı bulunup da bunlardan en önce gelenin
burhan olduğu şeylerde faydalı değildir.4 Nitekim bu, Themistius yorumu­
na göre Burhan'ın ikinci bölümünde geçersiz kılınmış ve reddedilmiştir.
Bununla birlikte, birkısım insanlar, tek bir şeyin birden fazla tanımının ol­
masını eleştirmekte ve reddetmektedir. Eğer böyleyse, tanım asla kanıtla­
namaz, tanımın ancak iki parçasından biri, diğeriyle kanıtlanır. Bu durum­
da da ya tanım hiçbir şekilde kanıtlanmaz ya da burhan yöntemi tüm ta­
nırnlamalarda faydasızdır.

Tanımın bölme yoluyla yapılması da böyledir. Biz bir şeyi tanımlamak


istediğimizde, bu şeyin hangi cinsin altına girdiğine bakarız. Eğer onun,
yüksek cinsinden kendisine daha yakın olan bir cinsi varsa, bunu alırız. Şa­
yet onun, kendisine yüksek cinsten daha yakın olan cinsini bilmiyorsak,
yüksek cinsini alırız ve onu, birbirinin mütekabili olan ilk iki fasılla böleriz.
Sonra tanımlamak istediğimiz şeyin hangi mütekabil altına girdiğini araştı­
nrız. O, bu iki mütekabilden birinde ortaya çıktığında, cinsin ve bu faslın
bütününe bakarız:
L;\.ı\� , ı.... _y.'i .l:.. � Lı � ül � � ül �.J ,u-ı:ıJ:.I .fot.....S �_).. \.ı\.l:..l
� .� ' . L 61�\ J · L)lğ\ lı\ .)\.:i:...ı- u· ts ·:1\ �� '-':/
- ../"'1\ '-':/..)""' . � ..,.- ·'- t..r·�1.J . �ILI\
' ..)""'
.
.

��_;\ o.fi� (,Şili

..)#- 'tfo ..)#- �_).. .U\j , u-ı:ıJ:.I _j.it.....S �_).. Lı\


.

ı.} <\.,ı � � .U\


•.ı.. t... t.:ı.ı..::. · ı . ·,.ı.. ı .� U"'
u· lı\ Jl"
. .ıw. t... ..)A'i .l:.. J" - u ı..r Y.J u1 u�.)ı ı�ı .u\ . ı< ul.l.ı.l:..:il
· , ı� l


- �

•.ı.. ' · . . <l.j\j ' �1 '- - 1 1


.JA 'il ..illil .l:.. W:ı.ıl �ı Lı t.:ı.ı..:
- :. ..ı....J · u
... 'il .l:..ll h� .· ı �
--s.)Jı ıYı i"i!ı ..ı....... J'i ı .l:..lı 0ı �� 0tAy,lı .l::ı:ıı y:;. ı,Ş.l:..l <.::.ı.its w.J .�
- .r- �

ü l Ö.J.Jy.Q i"Jl:ı �y,.J.JI .l:..ll 0\j , ._ � ..�1 � i".ıi:i � .)c J.J'il

� ._L::....ll ()1�1 ;..ili� J\i.ı . � y,.J.JI .l:..ll lJ.o i"i!l _?.\ .l:.. � _y.'i l .l:.. üfo­
..ı..ı9 1 ·�� 1 \ ..ı.......J'il .l:..ll U�
· �<:. . U· ı · · W\j ,U 1 ... • .ı.. • · 1 , ·· ·'- ) \
, · L...i'J I r.r-

....Al�
· .J
• � � ı..r Y.J U �
. •

ı .J
.· \..JP- �
u
c- �Lı "'""" . ıc- · 1�
�Lu u· 1� u· L...il � .
, �Wl "'""" � L\Jll u' \ �
· ·- '1
�'... i! u�
..ı....J... 'il .l:..ll u· ı ı · .< . u· ı ".? · ı �
. �.J -�.J ·" ..
t..::... u. · ı�
..,_,. J'r �Lu
.. � �t... '-'""'
0 1 i"jl ,0\.ı\JH 'il � 'i .ı..,ı \J:i!.J"-" <.::.ı.ilS 0\j . o .l:.. y_,lh.JI _y.)U .l:.. W:-:1 �
. . _
• •

.u U� ·.1 U· tA ..)H ''1 . ts U. 1 ' W:ı.ıl 61�1 � J . 61� .l:.. .u U�


.ı ' � ".ı U
. . <. . 1 •
. . <:. .
U ("'Y

..�ı �.J.l:.. �"i!ı üfo- 01 ("'Y , 'JL:....:. ..ili� 0ts 0\j �� ..Ji:- Jı ..ill�.J 't:'.J .l:..

' .J.JA'il LJ.o ':?�\ \� ı,ŞYH � �_):.ll l� � Wl ,�\j .üiAJH 'i uy::.
i! \� ()\ .)c . o�_J.l:.. ("i!\ ()lA Y. )\ı �.J� <Ü � 'J.J ,..l..i9 �\.J .l:.. � Lı ı_} 'J
· � t....r.� U· \
U.r----..
1.- . . L -� _r.:--
!.,?" .(.}"�
. � 1.- · tA . .1 \ ·
!.,?" U ��\ . .J ı_
,.i)
--.J .kı. \
� .k. � ,.,ill� ()lS 0\j ..u�J �\.J .l:.. LJ.o fo\ .l:..\_,l\ � üfo- ()1
Jl" U"' • ı.r

--

.l:..l\ �.k, 'i 01 t...l 0�\j . _?.'i\ .. j;Jl,ı .l:..l\ ,_;,p,.. .l:..\ �_k, Wl , �\ .l:..l\
. ul�.l:..:ill � ı.} �u ..)#- L;IAy,l\ �_).. üfo- ül t...I.J , �\
--� �.l:..:il u� � u\ � J .�� .� ,�\ �� .l:..l\ hi t...\.J
• .;..ıl
- \ <... .J .li\ Lı � .u u. ts u. ü . J=,.b J"
•.ı..
� ı$ \ u.:..:i u..)"'"'-'
.\.: � ,ı....
. ..r
<l...
. ..ı.l.:ı. U"'
. •

�Wl � uhl �W\ LJ.o �\ y.)l 4 � r1ü rİ üi.J , ouh\ ,JWI


i..>: :""!
· . L�\ ı$ \ u.:..:i o.l.ı.b..:i ..ı.....:.ii ı$ili ....
. _j U ..)"'"'-'
.\.: ·. r-ı• ' (..):" ·--' -\.S:i..ı
· . .1.J 1 i..>: "!:" · . . 1 -� - ow....J....!

;J,....:..ill ..ill�.J �\ lJ.o �\ ı.} wp ,L>.!l:ü:i.JI .l:.. \ ı.} jl:...il 0\j .J=.b �
-
_3Z Ki U b u ' I -B u r h A n

Acaba bu, yüklenme bakımından, tanımlanması istenilene eşit midir? Onu


eşit bulduğumuzda, bu bütün, o şeyin tanımı olur. Yok, ondan daha genelse
şuna bakarız: Eger bu bütünün tekil bir ismi varsa, onu, tekil ismiyle ona de­
la.Iet edilmiş olarak alırız ve aynı şekilde bunu da iki mütekabil fasılla böle­
riz. Böylece tanımlanması istenilene eşit olan iki ya da daha fazla şeyden
oluşmuş bir bütün elde edinceye kadar, ilkinde yaptıgımızı işlemi tekrar
ederiz. Bu durumda da, o şeyin tanımını elde etmiş oluruz. İşte bu, bölme
(taksim) yoluyla bir şeyi tanımlama şeklidir. Açıktır ki, bölmenin gerçekleş­
mesi ancak, bizde daha önceden, tanımlanması istenilen şeyin tanımlana­
nın cinsi altına girdigi [bilgisi) meydana geldiginde ve sonra da, bu cinsi bö­
len ziiti fasıllan bildigimizde mümkün olur. Bu durumda bölme yapılabilir.
Cins, bölünmüş olarak hasıl oldugunda; bundan sonra, bu cinsten ve iki
mütekabil faslın birinden oluşan bütünün, tanımı istenen şeye yüklem ol­
dugunu bilmeye, sonra da bu bütünün tanımlanana eşit ya da ondan daha
genel oldugunu kesin olarak bilmeye ihtiyaç duyanz. Bu bilgilerden hiçbiri­
ni bölme vermez. Fakat bölmenin mutlak ve birincil olarak verdigi şey, müc­
mel bir biçimde tasavvur edilen ya da her biri kendisine özgü olmayan şey­
lerle özet olarak tasavvur edilen şeylerin ayrışmasıdır. Böylece zihin, onlar­
dan her birini kendisi dışında bütüne ait diger parçalardan ayrışrnış olarak
kendi başına görür. Çünkü cins bir bütündür. Bölmenin tanımlamada verdi­
gi şey ise, tanımın parçalannın iyi bir şekilde düzenlenmesidir. Çünkü, cins,

Im birinden elde edilen toplam, iki fasılla bölünüp ikinci fasıllardan biri, ilk
kendisine yakın iki mütekabil fasilla bölündügünde; sonra cins ve bu iki fas­

fasıl ve cinsin toplamına eklendiginde; daha sonra da bunların toplamından


düzenli şeyler oluşana kadar böyle yapılmaya devam edildiginde, bu şeyler,
birbirinin ardından gelen bölen fasılların sırasına uygun bir biçimde düzen­
lenmiş olarak ortaya çıkarlar. Böylece cins, sıra bakımından onların tümü­
nün önüne alınır ve bu, cinsin hakkıdır; sonra da o fasıllardan her biri, [tanı­
mı ifade eden) sözde hakkı olan yere konulur. İşte bu, bölmenin tanımlama­
da sagladıgı şeyin miktarıdır. Bu da, tanımın her bir parçasının tertipte hak
ettigi yere yerleştirilmesidir. Tanımlamada gereksinim duyulan diger şeyle­
re gelince, bölmenin bunlarda hiçbir yararı yoktur.
Bölme birçok şekillerde olur. Başka yerlerde onları saydık. Fakat bunlar­
dan tanımlamada faydalı olanı, cinsin ziiti fasıllarla bölürımesidir. Ziiti fasıl­
larla cinsi bölmenin bir kısmı ilk bölme, bir kısmı ise ikinci bölmedir. İkinci
bölme, ya cinsin ilk bölmeye bölündügü fasılların ziiti fasıllanyla ya da ilk
olarak bölünen cinsin ziiti fasıllanyla olur.

.
�'
,,� •t
� - f· -�
ç
t.
�-
t i vffu· Çt·.
C· t ·� 'FA�
ct'
f"! "-1·' ·lı' �. \:;-t'· � � ' l..o-::
t
e b t..
' . '
"1-
j!,
l r:.:-

'
' •�
t l.. -
l.. l
-
\

..
,

c.. ı:ı {;:,

�·t f.� � i.� · f t. f. � �b mt � \-f � "'t tt i f -�� �t � -r.�


L
f. � C�·
. <>

c.. . .
� 2 i l: \, � ç. ·Cv ' ;:: �:-l�f f Y6� ç· �f.· � �· � � �- � � � 1 l- �
� rt � �. .ç:, -ı
� �
- l fi: l � <ç· '-- .

c "' [
-

- �
- -
.

l l t' 't � i � fu l '� �· �. � t' � · �� · b l t � �


ı..... '

fu fu
l..o
f •

r
·

!�'

f
'
.
- - -

' ' ı.....
- C.. 1> .


I>
• • •

·
-

(•
.
. .

t � !·· \.. �· \.. �t t � .�. f.· J= � �


.
� [.

� - C

_;_
v
r
.

\_ .
� ll\
r. · h 1 ..�- l· ı.. E:· �. ·L.. r ..

-
' . ' .

·t �· � � �
;;... c . l..o
�·
r.· Cı;:·
�- � L
Ç;_
� '� 4.!'.. -g;
ç

·-t: � � ·r �· � u· � :r. . 1.-: � -� �


C
- : · t .. .
�- "-· C· J:�- �·. ( ı.. .r�
C· ..


.
. .
( r:ç
b . _

�· lf. t t:. f �
-
<G}_ ı;:
-� 1> ..�

�-� �.� ı � t_ C·� tf. { \- � �b i� ı oG}�' ��· �ı.- · ·�� � �-. � � Cf· �.;� f[ i f
c: c_ _

.t>•
� -

.
\. . - C· · � 'v C-· li
l'.v

� ( (�' f. ·t-
�' ' c·- l·
v
· �
;; , C' r_

� · . . [;- · c· "'� � ( �· fu ,!:' Ir�


_

- � .
, . f

' "1-
1> ·

ı;.-:
.- t. ı. , - ı>- 1>
.

h' r � p s
"
� ,
G

ı;: r: j!, ""'


1..o P

� (1\


Ç
'
� � �
F ·v ' l ��
�....


-ı. 't -

c
' '

v
ı: ..


,ı;: ' 1> l..o C. [., Ô "
- ' v .

i-
-
vL
f f � � f t- �b �- . � � �-- � �� f � ı \- � � ı � � �
(.'t ·ı,.. P l..o V

� � t
ı.....
� ' • · ,

\..
c..

\- . V
1:-

� � f
ç � .�:-t t' \-:. \.. �- ?·. :- ç-�' . � � �. � � l..o·,.. l - r� ·t � Gl·!' l .r

� . .c- \
ç

(
-
c.
�. <f ·L c.. .
cr;
1>

-� (
1: c;.,

� � r

· . tl
t r.,
\

�· �
l
.
\

Ç L - C .t· L
·ı.. . l..o

[;: � �
-

\.. � _..: ·Gi -� t- r-


� t2 -ı.
r
1
t'
· . �:-
ı..... t r-n
�.
�...

J. .. CK �
-, •

'b
'IP. ('{>
-
l.

t
ı;
E "C· ' lı
f f. r 'r

�-
c.. ·"'

.ç:, 'e... -
.;- 1>

f · �· -� 1.. 1 f: f f [ � f � ı: �
-

1.
.

t -
r Ç. tl
- �
L
. .

l..o
�· _:. •f:

1:!
__.3.3_ K i t i b u ' I-B u r hi n

llk bölmenin örneği, canlıyı, ayaklı ve ayaksız diye bölmemizdir. Kendile­


rinden önceki fasılların böleni olan zati fasıllarla yapılan bölmenin örneği,
ayaklı canlının, tek ayaklıya ve birden fazla ayaklıya bölünmesi ya da ayrık
ayaklıya ve bitişik ayaklıya bölünmesidir. Cinsin kendileriyle bölünmüş ol­
duğu zati fasıllarla olan ikinci bölmeye gelince, bunun örneği, iki ayaklı
carılının, düşünen ve düşünmeyene bölünmesidir. Çünkü " düşünen",
ayaklı olması bakımından ayaklı için zati değildir, ama o, mutlak olarak
carılı için zatidir. Aynı şekilde, kanatlı carılıyı ayaklı ve ayaksız diye böldü­
ğümüzde, onun bölünmesi, kanatlı olması bakımından kanatlı için zati ol­
mayan fasıllarla yapılmış olur. Kanatııyı da tüylü ve tüysüz diye böldüğü­
müzde, bu bölme, kanatlı olması bakımından kanatlı için zati fasıllarla ya­
pılmış olur. Tam bölme, ikinci bölmelerin bu şekilde gerçekleşmesidir. Bu
da, cinsin, kendileriyle bölündüğü fasıliann zati fasıllanyla yapılır. Bu
mümkün olmadığında, esnek davranılır ve bölmenin diğer şekilleri kullanı­
lır. Düşünen canlıyı ölümlü ve ölümsüz diye bölen kimsenin bölmesi bu şe­
kilde yapılmıştır. Çünkü ölümlülük, düşünen için zati değildir. Bilakis, dü­
şünenin, düşünen olmaları bakımından düşünen sınıflannın ayrışmasını
sağlayan tarzlarla bölünmesi gerekir. Bu da, onlardan her birinin düşünme
yönlerinin zikredilmesidir.

Terkip yoluyla tanım yapmaya gelince o da bu şekildedir. Buna göre ta­


nımlanması amaçlanan şeyin fertlerini araştırırız, bu şeyin fertlerine ilişkin
yükleınıeri alırız, bu yüklemlerin onun fertlerine 'o nedir' yoluyla yüklem
oluşlannı inceleriz. Bu yüklemlerin tamamını elde ettiğimizde, bundan son­
ra, bu yüklemlerden cins olanlarla cins olmayarıları ayrıştırınz. Sonra cins­
ler arasında karşılaştırma yaparak, burıların en özel olanını elde edinceye
kadar daha genel olanlarını atanz. Ardından diğer yüklerolere bakar, arılar
arasında bu cinsten daha genel olanı ya da ona eşit olanı atarız. Aynı şekil­
de, 'o nedir' yoluyla o şeyin fertlerine yüklem olanlar arasından tanımlan­
ması istenilen şeyden daha özel olanı da atarız. Daha sonra, fertlere 'o nedir'
yoluyla yüklenen ve bu cinsten daha özel olan diğer yüklemleri bu cinse ila­
ve ederiz ve yüklemleri birbirine ekleriz. Bizim için bundan, toplamı tanım­
lanması istenilen şeye eşit bir şey oluşuncaya kadar devam ederiz. Böylece
de bu toplam, o şeyin tanımı olur.
v � \ � � �· ç r Ç:_ 1 · h ç. l B � [
� \- 1i: cr. c.: .f: (
B f � : f:. l � �- C·! � �g �fi· �;_ t ·� ı;:; s� �� � [.'ı,
� �
.ç:
E � �
C· J f
· �� � · c- ·
t� �· _ l h i ·L-�· � h � :;_ � h t[
L-

_
-

) · ': ; �-Ç �-
-


t! J.

{;..
'ı,

. • "b . � · .f 'll· '\:_ �- L �


·

e Ç. t [ . f . ·g�· "l
'Gi
' �
ll- i·�· Ç� fi� ·ffu_ C·'

\o \: � \o \o
)!f' �
-

t h � f � � � t (. ih
\o

( ı
{;.. -
\o ı..-

l_: �- �
r.. ,
'ı.

· ı. · 't::_
t:..

_ ·E fi . b· �
·

- (1tr o � C..

'

;- B : f · � � � � 1 �-
-

[ t:' {f · : · [ � 'ğ
r-
b
- r.. , r '

" �
t" ı;··

c· ;.
..., '-.o
�·
-

l � 1� \-
� o

� fi· B ��. l t ll t
"� �. � � �
fi· � h re· ·V ( l- f ·!;: �

·

{;..

fi
·
f:f

t' ç� � (;! ih �- � �- � ':' :ı: Ç:_ t. {f ·
f 'b �
.. x-

� \ hÇ__2
'Ci-

Ll h
L
f
-

· �-.
.c-

L
p :ı: rt L

f
_ C
e �• (1\·
t:. (.;-ıs. :-·
��
);· {;.. � {;.. � -
- ı;:

;(

(
-
�: ); . - g
L1 t' t� f
ll
Ç:_

Er
�:
(;! fA ç. , � � Ç:_
l c.. ff � h
rı -


-
C.
L- ·
� �

-� � � '1::. f." �
.h
� � . C·

Ch·
ır
'(\_

,.: ·� ��-
� '


-
..:!. V\

h
E );•

�(• (• �- .r·t_ � t"b' 'C\_ � � f'


-:
�f.


ll '

�• L
'ı.
{f•
-

C
r

t.
" 1>

· r:h', ıÇ
\..-_ ·lı (' \o '
t i:- k
( .
t � � ·�
ı:. t"' [, • . �·
-

hl
,

�� •ı;,

�·
fu � r- 'ır, �
� � lL f L
f!. t -:: fı
\o \o ,_,
L-

1 {f• ,( l Ç '�� Cvl,


Ç

'�
!T:
1 ı:;-
C· f li

l· t t
&o r, .ı:;- (;;" " Eı -:-
(• �� �
.

'Gi ' p
- f.' l ı; ll
[,

·
ı; \o �. �. '

. . � 'ı, �- '(\_h � t
.

· . 't,
'

t'
g

l � ht � 1: h L· ��-
'ı.

� );· \; � } � � � ' � 'ı, �


- - of\_ [,•
11·
' '- - Ç. .c �
t>
-

[' •L �·
- t:..
rı -

C· f ��
ır


L

fE c - Ç_ t:: \o Ç.
� \o
�.
C· � C�· .[ \o

. Ç. � e . � \ ·b . E� r:
- -
-

·.,
,r;: -

t- �t -; �r -�[, •
ır ,
� .

�: � � l t � ·� c
"!:::- C c.

-�
ı;:
,
fu,_ ç -
lı ı; -ı,.. . . Er � rt
'
·
G,, � c.
"1.- ı:;-

�-
. '

�= 1'.. t:: -ı (1\ il\ ı;:


:
.E - - - - Ç. - -

ı�
t:.. � \o - - - L -
____ll K i t i b u ' I-Bu r h ll n

Bu tanımın parçalarının sıralanınasına gelince, cinsin dışındakilere ba­


karız ve eğer genel oluşları bir düzen gösteriyorsa, daha genel olanı tertipte
öne alırız. Ama genel oluşları bir düzen içinde ardı ardına değilse, bu ikisi
[ cinsin dışında kalan iki yüklem] ya birbirine eşittir ya da bu ikisinden her
biri, diğerine göre bir yönden daha geneldir. Eğer eşitseler, bunlardan han­
gisinin diğerine göre madde konumunda olduğuna bakılır ve bu, tertipte
öne alınır ve sO.ret konumunda bulunan sona bırakılır. Şayet bu ikisinden
her biri, diğerine göre bir yönden daha genel ve diğer bir yönden daha özel
ise yahut bu ikisinden her biri, varlığı hakkında eşit düzeyde yetkinliğe ya da
eşit düzeyde eksikliğe delalet ediyorsa, tanımlayıcı bu ikisinden hangisini
dilerse onu öne alır. Eğer bu ikisinden biri, varlığı hakkında daha yetkin bir
şeye delruet ediyor, diğeri ise, daha eksik olana delruet ediyorsa, eskilerin bir
kısmı, tanımlamada, daha yetkin olana delruet edenin sıra bakımından öne
alınması gerektiğini ya da bunun daha uygun olduğunu söylemiştir. Bunun
örneği şudur: Bizim için, bu yolla "canlı", "düşünen" ve "ölümlü" gibi insa­
na ilişkin yüklemler hasıl olduğunda, "canlı" cins olduğundan, bunun sıra­
sını öne alırız; bundan sonra, bizde "düşünen" ve "ölümlü" kalır. Bunların
genel oluşları ise tek bir düzende değildir. Aksine bu ikisinden her biri, bir
yönle diğerinden daha genel, bir yönle de diğerinden daha özeldir. Düşüne­
nin varlığı ve zatı hakkında, ölümlünün delruet ettiğinden daha yetkin olana
delruet ettiğini görürüz. Dolayısıyla tertipte "düşünen" i "ölümlü"nün önüne
geçirir ve şöyle deriz: "İnsan, ölümlü düşünen canlıdır" (el-lnsdnü hayyün
ndtıkun maitün) . 5 Ele aldığımız yüklemler içerisinde kesinlikle cins olmaz­
sa, alınan yüklemleri biraraya getiririz; dediğimiz düzene göre bunları tertip
ederiz ve bunlara o şeyin yüksek cinsini ilave ederek ilk sıraya onu koyarız.
Böylece şeyin tanımını elde ederiz. Bu yol, şeyirı tanımının mutlak olarak
terkip yoluyla elde edilişinde izlenir. Fakat tanımlanması istenilen şeyler son
türler olursa, onların tanımlarını bu yolla alırız; sonra cinslerinin tanımları­
nı almak istediğimizde6 aldığımız tanırnlara ait bölen türleri inceleriz. Böy­
lece onlardan her birinin tanımını bu yolla yaparız ve ardından her birine
özgü olan şeylere bakarak bunları devre dışı bırakır ve hepsinin tanımında
ortak olanı alırız. Şayet bu [ortak olanlar] , bir söz olursa, o türleri kuşatan en
yakın cinsin tanımı olur. Eğer bu cinsin bir ismi olursa, bu tanım, ismirıin
delruetine eşit olur. Yok, onun bir ismi olmazsa, tanımı, isminin yerine kul­
lanılır. Bu cinsin cinsinin tanımını elde etmek istediğimizde, bu cinsin böle­
ni olan diğer şeylere bakarız ve bunların tanımlarını ya ilk yolla yaparız ya da
türlerinin tanımlarını yapmak, buradan onların tanırnma ulaşmak ve bun­
lardan her birine özgü olan şeyleri devre dışı bırakmak suretiyle yaparız.
Eğer geride kalan, söz ise, bu, cinsin tanımı olur. Böylece işin sonunda yük­
sek cins e ulaşana kadar bunu yapmaya devam ederiz.
..r f'� . 1 '--l.
.
� ")\ '--l. .�lı
.l.:i '�
. ··- 11li\.! ,.j_j\ ...?.-
ll
�� ı.... '-.? Y"""
.1�""" .l.:i - 1...\.!
.
. - J*' ..y
' f'\J:..j � 4JI_,J..o � '+"� ()I.S ()1 1.... 1_, · f'\J:..j � '+"� ()I.S ()1 , � ")\.!
. ,1.... o � ,_;.:...") \
\.ii.S ()l 1...\.! 0-> �� � AIJ JS 1....1 _, • 0'-:.Jl.....:uı 1....\ •L..t9
·�ftl ._; ı.ill� f'� ,;;..ıWl J.ly....,ı _;.:..'l l 0-- ....:il...)1o �1 p ,�_,l.....:u.
. _.ı.:..'ll 0--
.ı..;._,ı �� � AIJ JS 0\.S 01_, ,;;_;�\ JJy....,ı ....:il ...)1o ı.... ft):;J
JL.S.Il � o..lY?-J 0-> J..l;ı � AIJ JS ()I.S Jl , _;.:...\ '4-_,ı 4..1o �\J
0-- J..l:l L..t. Al ()I.S ()1_, . ..ı..ı.:....JI ı>t....::ı �\ r-..l! ' �' I_,..J� �\ _)c _,1 ' �' I_,..J�
.UI ı.J::A..ıi:i.JI � Jj ..ı.i9 , �\ yı 1....
� _;.:...") \_, J..,SI �>� _)c o..ı.*J
.u\ ı.ill� Jti.ı ,y,ı:i_jill .) J..,S"l \ � Jl..ı.l\ f'� ()1 ..l;ıhlll ..; J,...;:.!"l l _,1 �
...:J l � w"l�l 0-- 0.ı.):JI 1� uı J,......:ıı..
, ..:..ı:ıL<. .uı_, 0.6w .uı_, 'ı..r"' .u ı 0�..."l
. � '-Ull ı.ill�
. . . ı J . ..:..ı:ıw ı J �
� �. w..ı.lc J,...J...:ıı.. .�
.. Y- w.....ı.i! ,L...
. ...h - 11 u· ı.s J
�.,?"""
4..1o �\J '4-_,ı _;.:...") \ 0-> � \ � AIJ JS J: ,AIJ f'\J:..j � '+"_,....c
f'� ,..:..ı:ıW I '\tlc. J..ı l...a..a J..,S I � 4.:i\�J o..l.*J 0-> ')\..ı J.bl.i.ll � .'4-_,ı

.) � c-l 01.! . ..:..ı:ıL<. 0.6w ı..r- 01..."l...:J l :Jfo ,�yıı .} ..:..ı:ıwı � 0.6Ull
y,ı:i_jill tA�_;_, ;;��Wl -.:ı')�\ � .�1 � \Ali�\ _;ll w"l�l
A Ul � • -)J ")1 �_;.JI .,; o�J �Wl � �� �.ii..:::.\ J • olili (,Ş�\
l<.IJ .J)lb")\ � �_jill 0.ı_;h,ı ı>�\ A �\ .) lilL.; J.;,wıl\ 1� . ı> �\
l.i..ı_;l � •0.ı.):JI \� I.A..ı_,A li�\.! ,;;�\ le.\�\ I.A..l;ı..ı.::..:i w�_,ll:..JI ..:..ı:ıi.S ()1
AIJ JS A \.i�l! ,\.i�\ W �\ t \�")\ .} wp '�\..i.;ı..\ ..l.JA �� ()1
..; �fo.JI l.i�l_, 40\..lbi..,\ J AIJ JS � LA .)l liP � •0.ı.):JI \� �
()\.S ()\.! ' t \_,.i")\ ..ill:i � � y_)") lA ı.clJ� ()\.S ")_}. ()\.S ()\.! .� ..l.Jh
.:OA J-:;....,1 t'""l ...ı ı:fi.:ı c-l 01J ,........, , 4J")..ı.l YJL.... ..ı..:JI 11\ ()I.S t'""l �ı ı.ill�
ı� � yı La _yı...... �ı wp �� 11\ � A �li 0ı w..ı) ı�ı_, _........,, J..ı.,ı
�Y.J �\�\ ..l.JA �lı 0� l<.IJ ,J_,")I 0.ı_;h,ı la\ I.A..ı_,A li�\_, ,�\
A ı.ill� ()tS ,")_;. _)'-:JI ()I.S ()\.! -� Al_, JS � LA ..l.:.iuü_, I.A..ı_,A � � �
. ._,JWI � � ._,.ll y'J'I _;.:..1 ._; � 01 �\ ı.ill� � Jly "1 ..cl!�_, .�1
_3..5_ K i t a bu ' I -B u r h a n

Belirli türlerin tanımlarını aldığımızda ve bunların cinsi olduğu düşünülen


şeyin isminin delaleti hususunda bunlara ait eşit ve ortak bir şey bulamadı­
ğımızda, bu ismin, onların ortak ismi olduğu açığa çıkar. Şayet geride kalan,
tekil bir şeyse, bu tekil, onların cinsi olur. Bunun tanımını yapmak istersek,
onun türünün tanımını yaparken izlediğimiz yolu izleriz. Açığa çıktı ki, fert­
lerden başianıldığında terkip yolunun kullanılması ancak yüklemlerinin
varlığı açık olanlarda ve aynı şekilde yükleınieri 'o nedir' yoluyla yüklenen­
lerde mümkün olur. Yine terkip yolunda belirli türlerden başianıldığında ve
bu türleri içine alan cinsin tanımı yapılmak istendiğinde, 'o nedir' yoluyla
bu türlere yüklem olanlar daha önceden bizce ya burhan yoluyla ya da bur­
hansız bilinmiş olmadıkça bu mümkün olmaz. İşte bu sebepten dolayı, bu
yol da, tanımlamada ihtiyaç duyulan şeylerin tümünde yeterli değildir. Bu
yol, ne tanımın parçalarının tertibini bizzat verir, ne tanımın parçalarının 'o
nedir' yoluyla tanımlanana yüklem olduğunu verir ve ne de bunun dışında
bir şeyi verir. Fakat bu yol, özellikle fertler ve fertlere yakın türler sözkonusu
olduğunda bir şeye yüklem yapılanları elde etmemizi kolaylaştırmaktadır.
ı.:ill.:ı r-""''i 4.\'i�\ . .J
-r Lı�.Jı...... \S.�
�> l:ı..ı. 1 . 1 ..ı.:,.j _ı
- .:;, "e-' r.J L. t '_,.ı· ı .l.J.l:ı.. lih\ �.
� J

dJ_>iA ı)4l1 0ıs. 01.J ,'+1 eı� r-""'1 F'-xı ı.:ill.:ı 01 � ,'+1 � .uı u.ı.:. ':i.:ı.ı1

y .l:ı.. :ı.:..ı � .ill..u (,Ş.:ı.ll ..ill....J\ � o.l:ı.. hi ili) u\..9 .'+1 4 ı.:ill.:ı u\S.

. - ...l..ISY"
,<U:.

l...
- ...ı! 'il ' '-'""'�'i \ V" : .,...ı.J..ıl \jl
· 4..ı. � l... �11 ' .L 1 - " ·
u· 1 ; · .< . . 'i .U\ �
· •.J
. .JA
0.1� � i.J""""::

LJ.<ı
.
.

(.SJ:i,ıl � ı.:ill.:ıs.J L. J:ı_):. �'i� .,illjS.J ' .l_?.y\ öy\Ll:. �'i�


� rl 'tly'i \ ı.:ill:i � (,Ş.:ı.ıı �\ .l:ı.. h\ li�.J , L. t l yi LJ.<ı yt;yl\ �
t..ı , ı.:ill.:ı J:ıS Li1 t...,ı- � t.. J:ı.):. LJ.<ı t ly'il ı.:ill:i � -.::.ı'i�l ufo 0ı -xı
� ._,! 4!\.S. � � � J:ı_;l::JI ı1t. .JL...::. y,ı..JI \41! . utAy uc -x t..I.J 0tA �
. 1 · 'i ,..l:=J\ ç.\ . 1
.U\ ..>?- Uı .J ..>?- '--l.
. . Y.Ü - � liı. li..ı..ı.iı �1 .ı..i\..9 ,..ı..ı.l.:ı..J.ll .
UA - C
.oul l t:i.:ı...ı- L.

� � <Wl (,ŞY-' , .,illj _Y-i;. � 'i.J 'JA L. J:ı_):. LJ.<ı .l.JJ.:ı...Jl � 4.1�
. ..
- - •

LJ.<ı �_;Alı t ly'ii.J '-'""'�'il � �t.:...J ""�' � w'i�l .:ı.:..ı


"' 'il
·'-'"�
_3.6 Kitab u ' I - B u rhan

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Burhan ve Tanıının
Nazari Sanatlarda Kullanılma Keyfiyeti

Tüm sanatlar, belirli malumatı kapsar. Sanatlardaki bu malumatın bir


kısmının bilgisi insanda, o sanatın eylemleriyle meşgul olmak ve o sanattan
doğan fiilieri itiyat haline getirmekle meydana gelir. Bir kısmının bilgisi ise,
fiillerle meşgul olmaksızın meydana gelir. Bilgisi, fiillerle meşgul olmak su­
retiyle meydana gelenlere örnek, yazı yazma ilmi, marangozluk ve benzerle­
ridir. Bunları, " ameli [pratik] sanatlar" olarak isimlendirelim. Malumatının
bilgisi eylemlerle meşgul olmaksızın elde edilen sanatları ise, "nazari [teorik]

nim duyulan sanatlardır. Bunun örneği, matematik ilimleri, doğa ilimleri ve


sanatlar" olarak isimlendir. Bu sanatlar, burharun kullanılmasına gereksi­

benzerleridir.

Şimdi amacımız bunları incelemektir. Bu amaçla deriz ki: Her nazari sa­
nat, genel olarak üç şeyi kuşatır: Konular, meseleler ve ilkeler. Sanatın konu­
ları, zati arazların kendileri için varolduğu ve o sanatta incelenen diğer şey­
lerin daha önce zikredilen nispet tarzlarından biriyle kendilerine nispet edil­
diği şeylerdir. Bunun örneği, Aritmetik ilmindeki sayı; Geometri ilmindeki
çizgiler, yüzeyler ve cisimlerdir. Sanatın konusuna nispet edilen şeyler ise,
üç sınıftır. Bunlardan birincisi, konuların tanımlarında alınan şeylerdir;

olan zati arazlardır. Bu [son] iki sınıfın ise tanımında konu alınır.
ikincisi, sanatın konularının türleridir; üçüncüsü de, o konular için mevcut

Meseleler, o sanatta kanıtlanacak şeylerdir. Sanattaki ilk ilkeler ise, o sa­


natta kanıtlanması mümkün olmayan öncüllerdir. Her meselenin, konu
olan parçası, "varsayılan" ve "verilen" diye adlandırılır; yüklem olan parçası
ise, "matlup [talep edilen] " olarak adlandırılır. Çünkü konu, evvela varsayı­
lan sonra da kendisi hakkında yüklemin varlığı talep edilen şeydir.
f ( Cfi: �- ·c· [. � f�
· ct· \· � � ı. �tl � t:' b rı:.
� [r 'ı: � ·
L 'E:: c.. f l· l· ·�. �-
fl fl t
�o [-
-
r. [

.

- � . � <f. � � (,
c

$' \ � t:·[: 1: 1: � ı;: � � �


[ � �:
rt

� �V � � ( �' � If. cb
v

ç � �
P f"

�t J
��, �
C,. ·
- Cv
i' � : �· t:· � L· �_''f
�-
v

: . l [ ·�_'

� Ç
� t
� -
_J
C- � '

l: ! t�· � � �� f

t � � -[ t � ı �r:. r � t..
� ff;
1'_,. �: ·r.ı... �
� (� �
ı:. Er
·� \:.- f �. - � ·f �
ı:;,

�- �
. �
0
Pl

.r
-4 � � [ .b ...:. �
f ı:.. -
�. ��- ·r i ·t �- r { � � � � <p.�
�'

� �
t:
-�
� c-..

� � �� c· c· �· ' r 'e._.li;. � � c. t 1 ,E·f. �-


.

r>
�- C:·t� �. ı

l>
·[ �

!ı>
� � C· .
.

�-

ı: V � v [ � Cfı· - � <ıı..
"

Ç:. �- C• fl ı· �L-, -4t' Ç


�t:. �
-�
.

'
"
C· �·

;f� �l -
:;
!:;; tl �
!:;; <f. \;' � C: ı: - i l·
.r r v - ....

t. -4 �-
"\1\

-�- � [r
c. "
l:c. \

, 'ı; � � �
b

l
• •
-l:.l (o

� L· <ıs..
\

\ [. � 1: � t; [ � � t; � � � t c[. �
� [;
.

b
n

} ., ' C

(o

\ fl[·
l· v: 't · � ı: lr
.[ L �· Ir f 't, t
� �
�- -4
0'

t- t
·

� [ � � <E · f. )x
·V � C·
� � � ç �
1>

-;- -�
l· \
l:.l <;; •

[ f - - t_ .c � \- �l,' C• f f" -
"' 0'

Ç:_ 'rı (i �

� �· ı: �· ...:
c_...

� ı: l, � ' � � � �- � o � Ç:_ �
[- ı. \ l�· � [- �- ..tc \� [- �[
\p

·�· 'f: r. �tı• .�(•· -�


0'

ct � - _:

IJ
� �
____ll Kitii b u ' I - B u rhan

Her sanatta varsayılanlar, ya sanatın konusunun türleridir, ya onun türleri­


nin türleridir, ya konunun zati arazlandır, ya türlerinin veya türlerinin türle­
rinin zati arazlandır, ya zati araziann arazlarıdır, ya zati arazların türleridir,
ya onların türlerinin türleridir ya da bizzat sanatın konusunun kendisidir.
Yüklemler de böyledir; bunlar da onlardan biri olur.

Açıktır ki, her sanatta ilk ilkeler, o sanattaki matlupların hepsirıirı, kendi­
lerine raci olduğu şeylerdir. Matlupların bir kısmı ilk matluplardır, bir kısmı
ise ikinci matluplardır. llk matluplar, o sanatta kanıtlanan ilk şeydir. Bunlar,
ancak ilk ilkeler olan öncüllerden kurulan burharılarla kanıtlanırlar. lkinci­
ler ise, ilk matluplar sabit olduktan [yani kanıtlandıktan] sonra onlardan ku­
rulan burharılarla kanıtlanırlar. Her sanattaki ilk ilkelerin bir kısmı, o sanata
özgüdür; bir kısmı ise, o sanat ile başka sanatlar arasında ortaktır. Sanata öz­
gü olan ilk ilkelerin her iki parçası da, daha önce zikredilen yönlerden biriy­
le o sanatın konusuna nispet edilirler. Buna örnek, beşin tek sayı olması ve

bütün sanatlarda ortaktır. Bu ortak ilkelerden her biri de ya sadece iki parça­
benzeridir. Ortak olan ilk ilkeler ise, ya birkaç sanat arasında ortaktır ya da

sından biriyle ortaktır ya da her iki parçasıyla ortaktır. Her iki parçasıyla or­
tak olana örnek, şu sözümüzdür: "Bir şeye eşit olan şeyler, eşittir." Sadece
yüklem ile ortak olana örnek de şu sözümüzdür: "Birbirleriyle örtüşen iki
şey, eşittir." Çünkü örtüşme, sadece miktarlar içindir; eşitlik ise, sayı ve bü­
yüklüklerin hepsi içindir. Her iki parçasıyla ortak olan, bazen özel bir kulla­
nımla kullanılır, bazen de genel bir kullanımla kullanılır. Genel kullanım, or­
tak ilkelerin konularını sanattan daha genel şeyler yapmaktır. Şu sözlerimiz­
de olduğu gibi: "Bir şeye eşit olan şeyler, eşittir"; "Her şey hakkında ya olum­
lama ya da olumsuzlama doğrudur." Özel kullanım ise, ya konunun özelleş­
tirilmesidir ya da her iki parçanın özelleştirilmesidir. Konuyu özelleştiren
kullanım, sanatın konusundan daha genel olan şeyin yerine o sanatın konu­

eşit olan sayılar, eşittir." Her iki parçanın özelleştirilmesi ise, sanata özgü
sundan daha özel olan şeyin geçirilmesidir. Buna örnek şudur: "Bir sayıya

olan ve ortak öncülün gücüne sahip şeylerin kullanılmasıyla olur. Şu sözü­


müz gibi: "Çap, ya kenardan ayrıdır ya da ortaktır; çapın hem ayrı hem de or­
tak olması mümkün değildir." Kuşkusuz bu sözün gücü, şu sözümüzün gü­
cüdür: "Bir şey hakkında ya olumlama ya da olumsuzlama doğrudur." Ya da
şu sözümüzün gücüdür: "Bir şey hakkında hem olumlama hem de olumsuz­
lamanın doğru olması mümkün değildir."
·�1�1 t_lyl L.l_, . �u...:..ıı t�>" t_ly.il Lo\ � �� JS ı.} .::.ıt._,...;.. _)..Jı_,
L.l_, ,.ı..:;. l_,.il t_l�l Jl .ı..::. l_,.i'i :i..,ı:il "..ı u-<:ıl_.ıı:. l _,ı ·t�_,...ll :i..,ı:il "..ı �l_y:.l Lo\_,
L.l_, ·�l_,.i'i t_ly.il Lol_, ,:i..,ıJ\.lll �l_y:.)ll t_ly.il L.l_, �l.:ül �l_y:.)ll �l_y:.l
o 1ıı ..l:>.l ufo ..ı.9 �\.9 , .::.ı'J �ı -illjS_, �u...:..ıı t�>" ufi.: u'
ü\.,ı_,l1..J I � �y 4-::J I � 1 � � � JS ı.} JJ 'il ts..ıt.,ı...ll ı.JI 0F.J
. .
.ı.......ij

1 • . : . _, ,JJ 1 ül.ı �1 L
.u· .Y ül.ı-� -illJ
ül.ı·'-"""
�l L ."""' 1'T"" 1 . :. -lLIJJ �u...JI
·'-""""""'

� _;!{.ı Wl_, ,�ll....:JI .illi ı.} �_;il: ı:.� J_,l � J_, 'il ü\.,ı_,l1..J IJ
'T"" . <,r

.....all L.c
.....al_JJ
•" · . • ...)'f"
�ll
c..r v:- a. \. · .a.
. . 1Lı• ı..r �
--
·:lı �-
(.$"" . _.ı. ı..r'1Y""
-':tı_, ,J_,1 . ..ılı.o
i.S • . _.ı. c..r
�- �ll ül..� l L)A
.

� ı.... � . � � JS ı.} J_,'iı ts ..ıt.,ı...ıı_, . -.}ı u' uc

·
J_,'iı .::.ıt.,ı_,11..Jı
. _., _ ı :i..$.�• �-
_., Lo ı'T""
. ·. _, ,�l..i.• ....::ı.ı :i...G.
..ı..y

)1.5. ...::. .
.

. :._?.-
1� :i...W �l l
...::. I_, • � Jj"-'
. , 1_, 1'-(!-'
c..r <Ş- . • � _

.ı .) ..ıjc �� u' Ji.. ,.:ı fi"..ı �ı o y;.._,ıı ..l:>.l: � ll....:Jı t�_,.. �ı �


JS_, 4-JS �� :i..$.� L.l_, ,&jc �u...J :i..$.� Lo\ ,:i..s.y..Wı_, .� o�IJ
· ··- tt.ı, :i..$.�
-� • .11 � Lo\ _, ,..1..9.9 w • • Lo\ 1'T""
.

(..):!.' .l J?-' Lo\ w · · ..l:>.l.ı �� · : - ..l:>.l _,

ı• . •.ı ;;_,..Jl...ı.JI ,�
. -� .. _?.-

J_,...11.. � :i..$.�
.� • .11 _, ;;_,_,1.....ı:i.a ..l:>.l_, \.:ı.l
• •

"ı.r-
"
�W"'I � 1� .�

,..l:.S! .):l..ıl.Wl JA
_ __ . . · . •
(J->oO _
•.

U"""'
.r "
..ıljc)lli ':?_,uı_, <J\.,ı.l:..i'i l u\.9 . u\..a_,�...
:4 ..ı:i.a ut:4b.WI : uı_,;
. 1 -� .� ..ı.9 �
1 -� � ..ı.9_, . �G.. 'il....ü...ıl � ·�··· - ' 1_, . � ı- _ ı:.. _ ı , _,

� -
• ·.- 11 . :i..$.�
l.):!J• ..>?-'�

. �u...JI t)A � � ı:.�l 4-ı1.c�_,.. J,...;...:i ul _y. i"WI JL...'i


• • .

.ü...ı l_, .L.\.c. 'il....ü...ıl


Lo\ 4-,ılc J..l.....::ı:ı � ı:. � JS_, ,�_,l.....ı:i.a ..l:>.IJ ı:.� �_,l...ı.JI ı:.�'il : l.:ı.l__,! Ji..
� L.l_, t_�yıll � Lo\ ''-""'W l JL...'i
.ü...ı l_, ,yl...JI L.l_, y4-:l'il
t�_,.. t,)A � � _y. ı.... J..ı.,ı J.l:ı:! u\.9 t�yJı � ı.... ı.... ı � ü.ı=ı_?..ll
..l:>.l_, ..ı..W �_,l...ı.JI ..ı\jc 'il -ill"..ı � .�u...J\ t�>" t)A �� _yıl �w.......ll
.

ı'"(!-'
. �.r.� .�u...Jlı. :i...G.
...::. . 1-� .� · ı
.)_J"' 1 � u .T"
.a. � ··- 1
l.):!J .)-i'"' 1 �
. •
. •
_, ;;_,··-'\.....ı:i..,

'i �1_, .�)-•� L.ı_, � (Y-t.,ı... l..l �\ :l.:ı.l_,! Ji.. ,:i..$.ji._W I 4...�\ ö_,!
" • •

U' \ l..\ ı:. � ,q J � �1\ \1\ o ,q · \.9 lot.... l$..JW.... \.iılı.o


.�.1 \ . li.\.rq ö.r Y"'
.
.r U . .J .. U� ·.C ·
.< . U· \ � ·

" �' � J..l.....::ı:ı u' � 'i :uı_,; ö_,! _,ı . yLJı _,ı y�'il � J..l.....::ı:ı
·
.

,lot.... yl...JI_, y4-:l'il


_3.B_ K i tibu ' I -Burhi n

Çünkü bir şey, aralannda orta bir durum olmayan iki zıttan birinden yoksun
kalmadığında bu iki zıddın gücü, birbirine mütekabil olumlama ve olum­
suzlamarurı gücüdür. Şu sözümüz de böyledir: "Bu çizgi, ya şu çizgiye eşit­
tir, ya ondan daha büyüktür ya da daha küçüktür. " İşte bu şekilde sanatların
genel öncüileri tek tek her bir sanata özgü hale gelir. Şu sözümüzde olduğu
gibi: "Orantılı şeyler yer değiştirdiğinde orantılı olur." Kuşkusuz bu, genel
bir öncüldür. Bu sözdeki 'şeyler'in yerine, tek tek her bir sanata özgü olan
şeyler kullanıldığında, öneili o sanatlara özgü hale gelir. Mesela "Orantılı sa­
yılar yer değiştirdiğinde orantılı olur" dediğimizde, bu, aritmetik bir öneili
olur. Yıne "Orantılı miktarlar yer değiştirdiğinde orantılı olur" dediğimizde
de bu, geometrik bir öneili olur. "Orantılı zamanlar yer değiştirdiğinde oran­
tılı olur" dediğimizde ise, astronomi ya da doğa ilmiyle ilgili bir öneili olur.
Olumlama ve olumsuzlamadan kurulan tüm öncüller genel öncüllerdir. An­
cak burılar, ilimlerde ve cedeli muhatabalarda genel bir kullanırrıla kullanıl­
mazlar, aksine ilme ya da şeye özgü olup da genelin gücüne sahip başka şey­
ler olarak kullarıılır. Olurrılama ve olumsuzlama öncüllerinden biri şu sözü­
müzdür: "Her şey hakkında ya olumlu ya da olumsuz doğrudur; hem olum­
lu hem de olumsuz beraberce doğru olamaz." Yine şu sözümüz de böyledir:
"Eğer olurrılu doğruysa, olumsuz yanlıştır ve eğer oluıniuyu tasdik edersen,
olumsuzu tekzip etmiş olursun."

Sanatlar ve ilimler iki sırııftır. Birincisi, mutlak olarak şey ve mevcut, bir
ve çok gibi konusu tümel şeyler olan sınıftır. İkincisi ise sayı ve büyüklük gi­
bi konusu daha özel mevcutlar olan sınıftır. Bunlar, burhan! tikel sanatlar
olarak isirrılendirilir. Konulan tümel şeyler olan sanatların biri, Hikmet yani
İlk Felsefedir [Metafizik] , biri Cedeldir ve biri de Safsatadır. Bu üç sanat bir­
birinden ilkeler, araştırma tarzı, bilgi miktarı ve gayeyle ayrılır. Hikrnetin
[Metafizik] ilkeleri, kesin (yakfni) öncüllerdir; araştırma tarzı, şeyin bütün
yörılerden düşürıülmesidir; bilgi miktarı, şeyin doğasının insanın bilmesine7
imkan verdiği ölçüde insanın şeyi bilmede ulaşabileceği en son sınıra ulaş­
masıdır; gayesi ise bütün mevcutlann en uzak sebeplerini bilmektir. Cedelin
ilkeleri, meşhur görüşler ve meşhur gibi işlev gören görüşlerdir; araştırma
tarzı, şey bir insan tarafından kabul edildiğinde ona karşı meşhur bir şekilde
inatlaşma (muanede) yapılabilmesi yönünden ve böyle bir inat yerinin
(mevzi1 şeyden giderilebilmesi yönünden şeyin düşünülmesidir. Cedelin
şeyi bilme miktan, genel meşhur bilgidir.
�_,9 ,ı......ı. .ı.:..l (>A � '1 ç. � l ül.S 1�1 ,..b...., ji.a � � U:!:.ı.ll U:!.l...A\1 ıj\.9
� � Lıl_, Wl \� _,ı..... Lı\ Wl ı .:o..ı. :Ul_,9 ..,ili�_, -�� yL, _, 1 y4-:!\ ö_,9
,;tc u..... ;tcli.... ..::...ı �6. cı'li......::.ll �wı wl..ı.li..l\ �� �
:; · - 11 -r.-
o\. ·• · ı
.� LılJ
\j\.9 .�\.c �� •.:ı.ı. ıj\.9 .�li:l.... w.it.S ,...:.l,ı
:.ı.l \jl �\..i:i.J\ ç.�'}\ :Ul_,9 �

;tcu....:,.,ı �6. w.Jl....c:. ,;tcW..... ;tcW..... � ..JY'\ "�\ üi.S..o ..::..ıı....:1


:i.....� •.:ı.ı, w.Jl....c:. ,�\..ü.., w.i\.S ...::.ı.l..l.! \j\ ,�\..i:i.J\ .ll.lc. '}\ :li.l! .;... w\.9 ,;tcW.....
�..11\ �� w.Jl....c:. ,�\..ü.., w.i\.S ...::.ı.l..l.! \j\ ,�\..i:i.J\ ...J:l.ll.i.J\ :li.l! \jl_, .�.l.lc.
... .i:i.JI ıJl..ıj'J I :li.l! ljl_,
_,1 �� �� w.i\.S ,�\..ü.., w.i\.S ...::.ı.l..l.! lj\ ,4..,ı.\.
.

�� '11 ,�\.c wL..� 4JS. � , yL..J ı_, y4-:!'1 l l.;A l.:u:i �� wl..ı.ıi.JI_, - �
ftl � �� � � . :l.-:ıJ..ı.;J I w4bl:....J\ � '}_, l"'_,l.JI � '1 ,�\.c � '1

: Ul_,9 � , yL..Jı_, y4-:!'1 \ wL..�_, . �Wl s_,g 4-J_,9 •yı'14 _, ı r-W4 �6.
. t...... . I .y.lc. J.l......:ii 0ı Lıl "� J5;
. I _, ,�Wl _,ı 4..,ı:;._,.J
üt.U......:i '1 �Wl_, 4..,ı:;._,.J
. .ll -:..ı3.l....a 0\_, ,�j\.S �W\ w.i\.S ,�.ll....c:. 4..,ı:;._,...
Ü!� 4..,ı:;._,... . .l l w.i\.S 01 : Ul_,9_,
. �L.J\
��� � ,� .JY'I '"'-ı��_,.... ı...ii.....:: : 0\.il.....:ı l"'_,l.JI_, �Ll...:I:J _,
, �ı wby:ı._,.... .ı...��_,...
.ı . ı...i_,i.....:: , �ı_, .ı.:..l _,ll_, •J�'l l -)c. .ly:ı._,.JI_,
�11" cı'Ll...::J\J
�..?" . :ı._ı:ı ·· - 1 \ :i..ı.i
- .)-:""' · ·'1 cı'ü...::J\ �' o.:ı.ı. J
- \Aı f.' - t:.. li"' J
· \""" .loWI 1� ·
U""'

�_, ,�_,'lı �� �� .�ı �Li...... � .�wı .)_,....'l ı 4-ı� �_,....


· 1 • · ·-- • · ' -
1 -�' - 6)WI o .:ı.ı.
ı ,.)w.J\.ı
..,.ı, '-"
�-' •
·
• � (JA � � J . :i..ı.i - '.. 1
. t..l::....!_,... 1�J "- 11
' u-ı-;>-1

�-' ,;;ıi.ı'}l wl..ı.li..ll _, .�ı ts.l4-o Lıl .�W\.,ı_, :i.!_;....Jı ).li.o.,ı_, _):..lll
. 1.:. '
tl; \A. �
. ''i Ç..ı... � �� ..) ��J . w'- � ç. �
. �li ;;_,ı.. "&-'" .1 . L�ô - - li .�.\\
U \ UL..,.j)U (,?

IC' , •

4-J:ıl.:. _, .()L..ül � ıjl "�i � � Lı �-' · ��� 4.!� � �


� (JA UA

Lı_, 'ö.J�ı �ı.J 'JI J..ı.;JI ts.l4--J .4-lS ..:.ıb-"'"_,.Jı yt.,ı....l '-?� -)c. w_,9_,ll
bllc. .l.i� ıjl � Lı � (>A � �' J.,.l:u ıjl � \Aı_;l:ü �J , \Aı l � ı.j..?.­
� �_,.... <Uc Jljı 01 � Lı � ÜAJ • ıJL..ül (>A l.J..... J..,.:u. .;,.. d.J�
, ö_,�\ �W\ 4.!_;....Jl � ��4 .ı..:i!� )�_, .llW\ ı.:ı.ı, •
_19 K i tib u ' I - B u r h a n

Bu bilgi, tasdikte kesine yakın ve kesine yakın gibi işlev gören bilgidir. Tasav­
vurda ise şeyin bazen bir durwnda bazen de o durumun zıddında hayal edil­
diği tahayyüldür. Cedelin gayesi, iki şeyden biridir: Ya şeyin ispat ve iptalin­
de alıştırma yapmaktır ya da şey hakkında derinlemesine değil de genel ola­
rak (avami) araştırma yapan iki kişinin güçleri bakımından sözün temelien­
dirilmesidir ki böylece inatça daha zor olanına veya daha az olanına inanıl­
sın. Safsatanın ilkeleri, gerçekte meşhur olmadığı halde meşhur olduğu zan­
nedilen öncüllerdir. Araştırma tarzı, şeyden saptıracak veya şeyde mugiüa­
taya düşürecek şeyin talep edilmesi ve hasını zanni bir galiplikle yenıneyi
sağlayabilecek şeyin araştırılmasıdır. Bilgi ölçüsü, daha önce saydığımız ya­
nıltıcı şeylerin gerçekleştirdiği, hakikatten sapmış bilgidir. Gayesi, safsatacı­
nın hikmet ve ilimlerde üstün olduğunun, ayrıştırmaya muktedir olduğu­
nun ve hakikati destekleme ve batıla karşı direnme kudretine sahip olduğu­
nun zannedilmesi ile onun yetkin ve başkalarının eksik olduğunun zanne­
dilmesidir. Burılar genel [yani konuları genel şeyler olan] sanatlardır.

Medeni ilim8 ve Ahlak ilmi gibidir. O halde genel ilimler, mutlak olarak or­
Konuları özel şeyler olan sanatlara gelince burılar, Matematik, Doğa ilmi,

tak ilkeleri kullanırken tikel ilimler söylediğimiz tarza mahsus ortak ilkeleri
kullanır. Tikel ilimlerde kullanılan ortak öncüller, her iki parçasıyla da [yani
konusu ve yüklemiyle] özeldirler. Çünkü bunların her iki parçası da sanatın
konusuna birincil olarak nispet edilmektedir. Buna örnek çaptır. Çap ya or­
taktır ya da ayrıdır. Yalnızca konusu özel olarak kullanılan öncüllerin yük­
lem olan parçası ortak olur. Öncüllerde yüklem olan parça, sonuçlarda da
yüklem olduğundan tikel sanatların matlupları arasında sanatın konusuna
birincil olarak nispet edilmeyen arazların bulunması gerekmiştir. Buna ör­
nek, Geometridekidir. Kuşkusuz eşit olma ve eşit olmama, büyüklük ve sayı­
nın birincil zati arazları değil ve fakat büyüklük ve sayıdan daha genel olan
niceliğin zatisidirler. Bir sanatta kullanılan ve matlubun genel olduğu bütün
matlupların durumu böyledir. Bunun Doğa ilmindeki örneği şudur: Doğru­
sal hareket, döngüsel harekete zıt mıdır? Burada matlup yani zıtlık, Doğa il­
mine özgü değildir. Aynı şekilde: Cisimlerin ilkeleri bir midir çok mudur?
Kuşkusuz bir ve çok, mutlak olarak varlığa nispet edilirler, Doğa ilminin ko­
nusuna değil. Tikel sanat ve ilimierin bir kısmının ilk konusu birdir, bir kıs­
mının ise ilk konusu birden çoktur. lik konusu bir olanların örneği Aritmetik
ve ilk konusu birden çok olarıların örneği Geometridir.
�\ .)_,.-:ili ..}J ·�.;ili '-?� '-?fi> L.J �\ ÜA �_ftl1..9 J:ı�l ..} L.l
�. Lı:i, .)';l l L.l . . �
'� , J . \Aı.l.... .<::u \.ilı.:..
.l:ı.l .u.ıı.c. � - \.ilı.:..
, lJ ' U'""'":' , \ �.ıı �
ı .� .
c.j :lll

. .J . .J
.
ç.�

-''- '
Y"'-"'1
.ı... •
- .ıS U:!� -''-Wl\ c.j J"
.ii �
. -�'1 �- J1 .ı..l\.hı. l -.rJ
JY" �> -�·'1 .::.ılı:i. l
l..ı\.iı:. _;F.
• � ı..r

...! .JI ts..ı4-aJ .'+!§\ J\


:i.;ılh..._,. \Aı_,.....c l � 'ı..> ' osı ,J\ ı..>"W
" I
l.Aı J<u y:o:ıJ �� ..} � ufo uı Y.? 0A , ..:ıı-'� �� u_,ili..JI .::.ıt...ıi.J
... ı
. .)Jl:....Jı � L, �J ,.ı...
- .ığ .lJ�- ı> . .kli.J- L. wll:.:i
,· ı
"
tıJ.c . - (.) • .C · <U
. Jı ��.1\ (.)C

�.?-' -�·Y'-" .)l..ıi.ıJ .;u_,...,.


,,, - ..,.
� •

4..l:Ji....lı .).JA ';ll 1'ii"


. -�J-1
"""
-
!.,? 'il\ 4.iıb.ll
- . 4..tıjll
(.)C ·- -'1 1"e"""
-'-'1...
J u.:JI -.r
r' _,..,. . .J � 1 jt' ·.ı.:. . (.)· ı ı.
. .ıı .ı..ı. U""':i � �\ı.c. J . WL L. . .J \Aı � - l !.,?ııı
. 1... :; . ,�,, � -.r
•. ,, . (.)· ı J ' U""
Jt...S.ll .ı..ı. � 1 1 Wl\
. ..ı\.icJ � �- '1 y..ı::ı-1 ı.r- ..)"""" J . . . -�'1 �
,_ .)l..ı:;!';llJ

.�Wl �Li...I.:J � o49 .�1 ol_,... �J


�� r.l.JıJ �ı.••.:m � � ,��..:... -'.JA' 4-ı�_y.;a.JA .;11 r-#' t....ı
� ��� ts..ı4-JI J,-:i...:i �Wl t"_,kj\..9 . .}�'il r.l.JIJ �';ll r.l.JIJ
L.J . o\.ili '-? :lll �' 'w. :i...�
..
'
-� �. . lj �
�� 1 • • 4.1ı '- 1\
- ..fi'-' t".r--' �'\1 L';! \
- .L l\J , lY'""'
• 1..9 "-••-l-=- __ 'w 4......
· � ·.. '1 - ' - '1 . .J ı - • 1
--

.
. .ft'"' ·
� � -'1 .::.ıt...ıi.J
�� ... I eY'
(.) - . � . �

�.)u..
·
- ..fi'-' t"_,..,.... ..... �
-

L.l , _):..ili : .&ı Jli.. ..)Ji � �Li....:J\ t_y.;a.JA .)1 � �_)::.. )IS
_ ı.sy..::...ı J_,.-...1...1 oj_)::.. ..;: ,.,biğ t_y.;a_,...ll �� J-:i,..ıl L.J .üı4-a t....ıJ
ı} ufo. ul r-jl , �t:Wı ..} 'i� .::.ıt...ıi.J
... ı � J_,.-...Jı �' j;JI uı.s wJ
L. � .&lJ .�Li...I.:J t_y.;a_,...l .)JI � �l_;c l :i.;ıy,...ll �Li....:JI w�_,l1....11
,..�..ı..Jl 'iJ Fll üılJ' ı)ı.jilj �..;c � ' c..jJt...:.ı'i J c..jJL...ı.:il u\..9 ,.4...�
... 1 ..}
..} J-:i,...\ y_,lh.ı J!; Jh �J -�' JkıJ ' � r-e' .JA w üjil:.ı LJS.!J
�yJI J,\ :�1 r.l.JI ..) .&ı J\i.. . L.\.c y_,lb.JI ul.SJ ,L, �li...:.
_yı � ,:;..ıı.....:...Jı Y.J ,� l.Aı y_,11....lı u\..9 \'s.>.l..ı.:i......Jı �_p.ll s..ı� �ı
..ı.::.l. _,ll u\..9 Yöfo Jl ö.l:ı.IJ t"4'il ts..ı4-a J,\ :�J .�\ r.l.J� 1...1.
...::. .:..

�Li....:JıJ . �ı r.l.Jı t_y.;a.JA ı.,ş-11 'i , J)\b'il � ..ı-»_,lı ı.,ş-11 u� __»;SlıJ


L. 4-i-oJ , ..ı..ı.JI �L:ı.....:ı Jj... , .ı.:..\J JJ";! 1 4.c _y.;a.JA L. 4-i-o :i.;ı_?.jl r'_,kjlJ

.t...ı�ı Jj... '.l:ı.lJ ÜA foı JJ'il 4.c _y.;a.JA


___!O K i U b u ' I -B u r h i n

Çünkü Aritmetiğin konusu, yalnızca mutlak olarak sayıdır. Geometrinin ko­


nusu ise nokta, çizgi, yüzey ve cisimdir.

Tek bir sanatın içerdigi birden çok ilk konuların cinsdeş (mütecdnis) ol­
ması gerekir. Cinsdeş de bir yönden birdir. Cinsdeş olan ilk konuların bir kıs­
mı, birbirlerine olan nispetin tek bir nispet olması nedeniyle cinsdeştirler.
Buna örnek, Geometrinin konularıdır. Çünkü noktanın çizgiye nispeti, çizgi­
nin yüzeye ve yüzeyin cisme nispeti gibidir. Bir kısmı da tek bir şeyin -ki bu,
sanatın kuşattıgı şeylerden gözetilen en yüce gayedir- yetkinleştirilmesi için

da Medeni ilim sanatının konuları gibidir. Çünkü bunlar, mutlulugun kaza­


yardımlaşmaları veya türlerinin yardırnlaşması nedeniyle cinsdeştirler. Bu

nılmasında yardımlaşmalan nedeniyle cinsdeştirler. Böylesi bir durum, bu


sanatların dışındaki sanatlarda da olabilir. Buna örnek, Tıp sanatının konu­
larıdır. Tıp sanatının konularının tamamı, insanın saglıklı olması için yar­
dımlaşırlar. Onlar, bu yönden cinsdeştirler. Ayrıca tek bir ilkeden olmalan
sebebiyle de cinsdeştirler. Bu ise Medeni ilmin konuları hakkında söylene­
bilecek olan gibidir. Bu nispetlerden biriyle tek bir şeye nispet edilen cinsdeş
konuların bir kısmının ruspetteki mertebeleri farklı farklıdır; bir kısmının ise
nispetteki mertebeleri aynıdır.

Sanatlar ve ilimler, konularıyla farklılaşırlar: Konulan aynı ise birdirler ve


farklıysa farklıdırlar. Konular ise ya durumlarıyla ya da zatlarıyla farklılaşır­
lar. Zatlanyla farklılaşan konulara örnek, Aritmetiğin konusu ile Geometri­
nin veya Doğa ilminin konusudur. Konuların halleriyle farklılaştıgı sanatla­
rın konulannın bir kısmında biri diğerinin altındadır, bir kısmında biri dige­
rinin parçasıdır ve bir kısmında da biri ne digerinin altında ne de onun par­
çasıdır. Sanatın konusu gerçekte başka bir sanatın konusunun bir türü oldu­
gunda sanat, o sanatın parçası olur. Bundan dolayı konileri incelemek, Geo­
metrinin bir parçası haline gelmiştir. Çünkü koni, cisimlerin bir türüdür. Sa­
natın konusu, başka bir sanatın konusundan daha özel oldugunda [konusu
daha özel olan] sanat, [konusu daha genel olan] o sanatın altına girer. Fakat
sanat, kendisini daha özel yapan bir durumla birlikte alınmıştır ve o durum­
la da daha genel olan sanatın konusunun bir türü haline gelmemiştir. Buna
örnek, mutlak olarak kürelerin incelenmesi ile hareketli kürelerin incelen­
mesidir. Mutlak olarak küreler, cisimlerin bir türüdür ve bundan dolayı Geo­
metrinin bir parçası olmuştur. Hareketli küreler ise mutlak olarak kürelerin
türü değildir.
Lılj ���� 4..c. W..._, ı..l:..i! J)l)..';/ 1 � .ı..Wl .Y> .ı..Wl 4..c.W... t�JA Lılj
.�1_, ��J .l::...:Jl_, �� _y. �_,..
L.Jl � ölıl_, 4..c. W... 4-::b iJ_,b:; �� ;;_»iSli J_,;;ı ..::.ık. �_,..Jl_,
:i...�
...i l J_,;; ı wk.�_,..Jı_, .lA � �l lıl_, _y. ��_, ,:i...�
...i L.ıfo

.
·-- �
. ı:: · ıölıl J � � r..Fll 1�
..::.ık. _,..-· _,.. (J'-4 ·
< : u· Lı. (..}'1-l·l:..lı lA ı"tt"'"
u� • • . ·. ."

• -
·

• •

Jl �� �J � �ı Jl .l::.l..:J � .l::...:Jl Jl �� � Lılj ����


_y. _, ılılJ � Jı.& � 4-c-IJ-il L.JJWJ �J� �� lA �J .�1
ç.

..::.ık. �_,.. � �J . 4..cu....Jl 4-::b � �� _;yo'i l ı.J.cı


9�1 �Wl
.illj (J'-4
ı:: . � ı .,
. - 1:. . .ı!J . r..ıı......JI U:!-' 1�
� . ·.J1..ıü.. .ı (..}'1-l'L:....:i:i ı'T'
ı'T' 1 11 4..c. W...
. :ij ·ı..F·.l.Jı r--

l.P
. . .

Lılj ,y.b.!ı 4..c. W... ..::.ık.�_,.. � �_, ıo� 4.J.:Jı 4..cu....Jl � ��


�� o4.ı �� � ı L.JL....i)U �� .ı__?.J Jc L.JJk.:i:i 4-\$ 4-ı'k-�ya
� � L.Jl � lA � �_, . lıl_, i� l.P �_,s � �� ��J
lı!_, � Jl y...w �� :i...�
ç. ...i l wk.�_,..Jı _, . �ı �� wk. �_,..
. ölıl_, �Iy lA �-' ,:U...\.
.:., .9:W\ �� � �Iy lA � , y..ıjl\ o� iJlıl

4-:ik. �_,.. w:ıı.s Lılj ,4-ı'k.�_,.. u)ti.:..� � �"_,wı_, �u....Jı_,


� 4-ı'k- �_,._,. . :üt.:.... w:ıtS � w:ıtS ,:h ,r,.l:ı..l_J w:ıtS ��'-:le� ölılJ
ı.ı..Wl 4..c.W... t�JA � ı4:il_,� � ��J . 4-JI J� �Al _, Jl_,.::ı';/ı.. � �Al
ı4Jl_,.::ı�ı.. 4-ı'k- �yo � �ı_, ·�' �� _,ı ��1 4..c.W... t�JAJ
� lA �J .iJ_?.)U ç. _j:;ı. I.A.llıl lA �J 'iJ_?..';/ 1 � I.A.l.l:ı..l lA �
L.JtS � 4..c.W... ç. _j:;ı. Lıfo 4..c u....JI _, .4-J l.:ıj:;ı. ';!_, iJ_?.'i\ � I.A.l.l:ı..l
_j t:. :lı L..... .ill:ili i.?y::.. ı 4..c.W... t..,..._,...
.,. - -1. :i..iıi:Jl . _j k. . 1 . -
_,.. _.- ,..
Lıfi:i_, .w�l ı.J.cı k. J-i ..b_,_;:;.....ıı L.JtS jl ,��� ı.J.cı t:ıy;.. wl.b_,_;:;.....11
"-,? ..Y"'""' _)
.

. .
"-,? _,ı �
.

.UI ';l l ,..ill:; t�JA ı.J.cı �� 4-c�_,.. L.JtS ,_;u. 'iJ_?.I 4..c.W... � 4..c u....JI
4..c u....Jl t.Y-_,... . � - ı ı .ill:i.ı � U
- -1. k. J-l. U'""'-' . �. 1 ..ı..k.
· 1 _;:c. (.)A
. . ..:i U'""" . Lı
n - .":' j..? .

,4-Syo.W\ _fi';l \ � _;l:üll_, J)l)..';/ 1 Jc _fi';/ 1 � _;l:üll � .illj_, · �' � ��


,��� ı.J.cı t:ıy;.. w_;L...:. .ill:ili , ..::.ı� tJ-i � J)l)..';l \ Jc _fi';/1 0\j
. J)l)..';/ 1 Jc. _;S)U k.l_,.i\ � 4-Syo..Wl _p.;;ı _,
____!1. Kita b u ' I - B u r ha n

B u bakımdan hareketli küreleri inceleyen sanat, n e Geometri sanatıdır n e de


onun bir parçasıdır ve fakat Geometrinin altındadır. Geometrinin altında
oluşu bakımından Optik ilmi ile Cisimlerin altında Ağırlıklar ilminin duru­
mu da böyledir. Konuları birtakım durumlarla farklılaşan ama biri diğerinin
bir parçası veya altında olmayan ilimiere gelince bunların konuları birtakım
durumlara sahip olurlar ve bu durumlar nedeniyle biri ötekinin bir türü olur
ama ondan daha özel olmaz. Buna örnek, Matematik ile Doğa ilmidir. Her
iki ilim de cisimleri ve uzunlukları inceler ama ne biri diğerinin altındadır ne
de biri ötekinin bir parçasıdır. Çünkü Matematik cisimleri ölçülmeleri yö­
nünden incelerken Doğa ilmi cisimleri hareket etmeleri veya madde olma­
ları bakımından inceler. Diğer ilimierin altında olan ilimlere gelince bunla­
rın ilk ilkeleri, iki kısımdır. Birincisi onlara özgü ilkelerdir. İkincisi ise onlar­
dan daha önce olan sanatlardan alınan ilkelerdir. Bu ikinci kısım da iki kıs­
ma ayrılır. Birincisi, o ilkelerin ilkin bu ilimlerden daha önce olan ilimlerin
ilk ilkeleri olmaları ve ikincileyin de bizzat bu ilimlerin ilkeleri olmalarıdır.
Buna örnek, "bir ölçüye eşit olan ölçülerin eşit oldukları" ilkesidir. Bu ilke
Optik ilminde de kullanılır. Fakat her ne kadar bu ilkenin çoğu genel olarak
kullanılsa da, bazen özelleşir veya söylenen tarzda özelleşmesi mümkündür.
İkincisi ise bunda ilke olarak kullanılanların, ötekinde kanıtlanmış şeyler ol­
masıdır. Buna örnek, "Altıgenin kenan, dairenin çapının yarısına eşittir" il­
kesidir. Bu ilke, ilkin Astronomide (Nücfun ilminde) ilke olarak kullanılır ve
Geometride de kanıtlanır. Bu örnekte olduğu üzere birkısım şeyler daha aşa­
ğı ilirnde özel matluplar olabilirler. Birkısım şeyler de hem daha üstteki hem
de daha aşağı ilirnde matlup olabilirler. Örneğin paralellik, hem Geometride
talep edilir hem de Optikte talep edilir. Kimi tikel ilimler vardır ki kesinlikle
başka bir ilirnde kanıtlanmış ilkeler kullanmazlar. Mesela Aritmetik, hiçbir
matlubunda başka bir ilirnde açıklanmış öncüileri kesinlikle kullanmaz.

[İlimlerin Birbirleriyle Ortaklığı]


Şimdi ilimlerin birbirleriyle ortaklığı hakkında konuşalım: Bu ortaklık,
kaç yöndedir ve nasıldır? Bu amaçla derim ki: İlimler ya aynı öncüileri kul­
lanmaları nedeniyle ortak olurlar, ya tek bir konuda ortaklıkları nedeniyle
ortak olurlar, ya aynı şeyi kanıtlamaları nedeniyle ortak olurlar, ya bir kısmı­
nın diğerinde kanıtlanan şeyi kullanması nedeniyle ortak olurlar ya da bir
kısmının diğeriyle bileşime girmesi nedeniyle ortak olurlar.
� 4-:&.1 ,4-J w� :�_, �.iliı �w.- � � .d.Sy.:W\ .fi'i \ � J.:W �1.9
� Jli:i':/1 rlc J ��\ w.:.:; .ı...i\ � ):.\.W\ rlc Jh ..cljjSJ .��\
· ı...ı. \ h\
w...?.- · -<� (.) ·
· (.)"'
· .flC 1 Jl.?-';/lı. ı'-ir'
. ·i\..c. y...:
· Y' ��� ı....,ıJ . wl...
::ı � <..,? . ...:. \

� 'f.?Y,..':/ 1 � ';1_, ' c.?_y...)U


(.)y->-'

1A h\ � � Jly:...'-! �1.c_,...;:y
:. ..l.;>._ji �\
� �1.9 , �\ r-WI_, �k..:J\ Ji.o ..cil�_, .Y,..':/ 1 0-o �� ':/_, ,_y...)U \.c _,.i
w� Whl ':/_, ,_y...';l \ w.:.:i Whl �-' ,JI_,.b':/1_, r-4':11 � wl �
� �� r-W I J , fo ı...., � u-- r-4':1 1 � .� �t.a.:ilı 0ı � u-- , y..)U
f'_,k. � �� f'_,l:JI_, .ô.l\...., ı..�' t..., � 0-o _,1 , � � \...., � 0-o r-4':1 1 �
;;�_,:..L. c.?-l'-1-a �wı_, ,� i.s-l'-1-a whl :ul.il....::. J3':11 �-l'-!-o 01.9 ,_y...':/ 1
i.s-l4-JI ..cll:i u fo 01 w hi :ul.il....::. � 1� J 4.:ı..ı r..ı!l ı..,şA � � �l...i.....::ı.lı uc
�_,Wl ..):1-lt.WI wl Ji.o , y...':/1 1� y.it:l_, ,4.:ı..ı �� ı..�' � J31 i.s-l'-1-a ':/_,1
.

-:..uı.s uı_, ,o� _;sı wl Y-'=- y:.w.... rlc � J.W,....J .ı! 4-i\..9 ,�_,L...:i... ı...., )..li...�
l .�
c.?
�� -- �1\ 1� ' ..
� (.)· ı �
·.< . . . · ·· _ı!
\ � · ·- '1 � 1,.. �ı . _� "
ı . ·.l.,9 ,
.

. 1 :... · 1 �� - , ..cllJ . � � ..r.-


w _ı! ı:- l,.;,l ...., o� ı.,rğ �
ı . _" · t..., U.J-":i
. (..)f' -'""'""" ..,...... J '-it"' f'_,.....

c- u �
ı.,r � �.llı..ı
.

.· .C u· \ ,....,_jt:ıl \J
'r-�1 rlc � ':IJI i� � �� u\.9 ,;;jıl.ı.ll .;k.9 � _,-,.....,.. (.)"��
wlı_,...
.IL ·.. .ı.. ı:-WI Uy->-"
· -<� .ı! ,JiiJI 1� ...,r-
1�
J · � -'-'�!-' .1,..
''· 1 1 1 ;, \...;:,.ı\ . · .ı.. �J
u-

Ji.o ,� Ji...,':/ IJ .)c ':/1 � �_,lh.. ı..�' ı:-�1_, ,Ji._.,';/1 r-W I � ,.t...:,L:;,.
o.,r ı.,r

. • •

f'yık.ll 0-"J . ):.\.Wl rlc � t....:..,ıl �J ��\ � � .ı...i\.9 ' f.? j\_,:ill
':/ .ı...i\.9 ,.l..laJI rlc Ji.o , _y...l rlc � � Y.-" i.s-l'-1-a )L....I � ';/ \...., �j;JI
:;ı...._1 y.· 1 _ 1... wl..,.li... .ı...ı-t..ı_,... • " . .J ı _ � .
.. .
. r . " w.w:;
ı.,r _
.1 ,_ ... (.)"' r.r' ı.,r �

[W..: � l'_,lal1 �_;W... �]

� �_, ı..�' � rs. .)c ,� � r_,w1 .d.S->� � 0:� ı �J


� ı.cl_;;...':.J u'-! ı....,ı _, ,4-i4c-4 hi_, wL.� � u'-! L.ı �_;;...':.:i 4JI :J_,!\.9
041_;ij Lo � � 01 ı...., ı_, , � lhl_, � 041_;ij 01 L.ı_, ,,h.,_, tY.:::..JA
.� C:" o� � �.fo wl L.l_, , _y...':/ 1 �
_AZ Ki l i b u ' I - B u rhi n

Daha önce söylediğimiz gibi ilimierin bir kısmı geneldir, bir kısmı tikel­
dir. Genel ilimler, konularda, matluplarda ve öncüllerin çoğunluğunda or­
taktırlar. Fakat bu ilimler daha önce zikrettiğimiz durumlarla farklılaşırlar.
Tikel ilimiere gelince bunların tamamı, İlk Felsefenin [Metafizik] altındadır.
Dolayısıyla İlk Felsefe, tikel ilimlerle, bunların konularının hepsinin mutlak
olarak mevcudun altına girmesi açısından ortaktır. Bazen bu ilim [yani tık
Felsefe] , tikel ilirolerin tamamının söylediğimiz şekilde kullandığı genel ön­
cülleri kullanır. Tikel ilimler ise "Bir, birin zıddıdır" vb. tık Felsefede kanıtla­
nan öncüileri kullanır. Çünkü "Bir, birin zıddıdır" öncülü hiçbir tikel ilirnde
kanıtlanmaz, İlk Felsefede kanıtlanır.
Tikel ilirolere gelince bunların kimileri söylediğimiz şekillerde konularda
ortak olabilirler. Yine söylediğimiz tarzda öncüllerde ortak olabilirler. Mese­
la birçok tikel ilim "Bir şeye eşit şeyler birbirlerine eşittirler" öncülünde or­
taktır. Bir kısmı başka bir ilirnde kanıtlanan bir şeyi kullanmakta ortak olabi­
lirler. Mesela Geometri, Aritmetikte kanıtlanan şeyleri kullanır.

Bir ilirnde kullanılan ve başka bir ilirnde kanıtlanmış öncüller ya sebep­


ler ya da deliller olarak kullanılırlar. Bu öncüller ancak birinci ilmin kuşattı­
ğı şeyler, ikinci ilmin kuşattıklarından daha önce olduğunda sebep olurlar.
Bunlar ancak birinci ilmin kuşattığı şeyler, ikinci ilmin kuşattıklarından son­
ra olduğunda delil olurlar. İki sanattan birinin kuşattığı şeyin diğerinin ku­
şattığı şeyden varlıkta daha önce olması imkansız değildir. Fakat sonra gelen
sanatı kuşatan sanatta bulunan şeylerin çoğunluğu veya birçoğu daha iyi bi­
linen veya onun açıklanması bize nispetle daha önce olabilir. Bu durumda
bunlar, daha önce olan ilirnde delil olarak kullanılabilir. Bundan dolayı As­
tronomide (Nücum ilminde) kanıtlanan şeyler, İlk Felsefede [M etafiziktel ve
Doğa ilminde ilk öncüller olarak kullanılır. Bu doğrultuda önce ve sonra ge­
len ilimler, her birinde meydana genel bilgiler[in elde edilmesinl de yardım­
laşmaktadır. Önce gelen ilimler, sonra gelen ilimlerde sebeplerin bilgisini
veya hem sebeplerin hem de varlığın bilgisirıi vermektedir. Sonra gelen ilim­
ler ise öncekirlde varlığı vermektedir. Buna örnek, Astronomi (Nücum) sa­
natının Doğa ilmirıdeki şeylerin çoğunda verdiği bilgidir. Çünkü o, Doğa il­
mi ve tık Felsefedeki şeylerin çoğunda bunların Doğa ilmi ve İlk Felsefe için
varlıklarını bildirir. Doğa ilmi ise Matematikteki çoğu şeyirı sebebini bildir­
mekte veya hem sebebini hem de varlığını bildirmektedir. Aynı şekilde Do­
ğa ilmi ve Matematik hakkında da İlk Felsefe böyledir.
); [ 'ı... L�. �
&:· \.. "�- •<;:,· � �.
t.C 1.�� 1: s
b f C· � � � ""l-
- "b \. . "'
{ · -
t ı'· t- �-· � c� Cb· ·� � ı_ f. . � \-f·_ l'-
ı.-�· t t� <-� ;;=� r�•
't;. . -
1... �

"'ll t- �r. c,� r�
ı:;: f. �

'(
' t_ •
':::= '[X t' · '
.(.,

� f' t � \:�. ' lı 1- .f t � ' ' .c-


"b. t
-
t . (i\ - "
.�

}
� ıı;

-
·�,
:-
..:..
.

.t � _ : 0
· ç �. ��: ,

""l- �
-

\, .
t L. -

11· "'- �· � �· ��. Er� ,Cll\· \,�·.. \,( . \.Ç_. �t• 1..- �
� [ If � \.. � �-
. � c, 'e . �,
� :� �' t 1:t
1... ll '

[-
� .
\
�, � .
f- � �, � •
-ı.

� � �� t.
·�, l: '

. l �. (.,
h· "i_ ı,. ;

� r
.c

E
1...

&.
.� ' � .

��·
;. ><;:, ,. c;., ı(
{.. ll �

� - ı;:
��:
.� ·.If '
�( t:

-
"'
i: 1:.. ""l- ı( �.. 1: f. Ff r ,t·�' �
-=-

f • . -
"i_
� . � � - &. (1 ll\
1:t.' �: 1: "' t �· - \ \..
- ll 1...

� � . ı;;: � -
"i.. \:: . ·ı.. .
� tı ""l- . ' � �
(.,

ll ı(
f
.c- h

=� lı fu� )l \.. \.. .


ı. . �
)
� rt rr ·�
!;' k \. � �
1... �

t c; t;tı
"'
€ t .� �. � .�ı;:. �
tı � .

'E- � � �- r p � :: �- r"' t� ı.. !�ı {�


[ .....

r · J� � J;; ,
� �...

- �· �t ·t·-. t·

ı. � .
f � ,_.
... . � fl

ı. � � � �·

""l-
'r. �
•ll . .c- ç; •F. ' ·· - '·ı..
: fl
(.,

t' c· t �F· �· . · � {-
- '
( · · "i_ \.. �:ç," 1
-
;b.: ç - c· . t:� f
�,

• �
1... -ı. (., ıf
ı;;: 1'

r-
"i_ \. . � r � t· \.. l:- �- ·L
- � ı.
r r· ·. � :r (•
·_
'

·

f t ·� ·ı.. . ·t· ll\
�...

·�
�... � r f.,_
. �
1:.· ('" ı:. 1> .c ı;;: · R -ı.

� �. � � � t
( k k \. f .b- t
'?.
. p �� r c:t· t I � �ı· ��: l'f· r- ��
.t .,_�. �F yF
fi

.
-
.t·
&. -
-;-
f
t C�· ı E-� ·r· ç � �-� 1> ı1...� i- ' bc t:' 1. � �- · -;
-;-
.
� ç -; · $' f -
ı;;,


fu

'i \ �
·�;;, ç
.
�� lı
� 'ı... f � ·� -L ı. I � i: ·f � � \.� r·
- .c- J;; ,
� ·f � �
1>

f)
[ 'e... �

�'-' { -
,t
t. f.• ,t C · - c_- t ı_ Ç 'e
'e.. r�

� - (Ç- ·ır. •�'-'.


� �

c- Ç: ı:;;; c ·�
f 1-- 1;- frı f� ç)A � · �.�· � �� t · � \.. ·� t r · fi � �
C· - L. .C

� �

: �. .
� ı: L·


F
_!3_ Kitabu' I-Burh lin

Tikel ilimlerin, bir kısmının diğeri tarafından kanıtlanan şeyi kanıtla­


makta ortak oluşlanna gelince şimdi bundan bahsedeceğiz. Bu kanıtlama
ya bizzat o konunun kendisi hakkındadır ya da başka bir konu hakkındadır.
Şayet başka bir konu hakkında ise ya ikincideki orta terim, birincideki orta
terimin aynısıdır ya da başkasıdır. Şayet orta terim iki burhanda da aynı şey
ise ya birinde bir durumda ve ötekinde başka bir durumdadır ya da her iki­
sinde de [aynı durumda) alınmıştır. Orta terim ya burhanların birinde bir
durumda ve ötekinde başka bir durumdadır ya da birindeki orta terim diğe­
rindeki orta terimden başkadır ve bundan dolayı mümkün olduğu zannedi­
lir. Mesela eşitlik, farklı orta terimlerle büyüklükler ve sayı hakkında kanıt­
lanır. Bu, eşitlik, ortak bir isim olmadığındadır. Fakat konulan, aynı cins al­
tına giren iki şey olan ve yalnızca konulannın tanımlarında alınan şeyi ince­
lemekle yetinmeyen, aksine konularının cinslerini onların altına girenierin
bir kısmına da kanıtlayan veya ilk konularının cinslerine ait zati arazları in­
celeyen iki sanattan her birinin aynı şeyi iki farklı orta terimle birbirinden
tamamen farklı iki konuya kanıtlamalan mümkündür. Şayet herhangi bir
fazlalık ve eksiklik olmaksızın aynısı alınmışsa bu durumda sorunun konu­
sunun başka bir ilirnde o matlubun konusunun bir parçası olması veya
onun tümeli olması mümkündür. Bu, iki konudan birinin diğeri karşısında­
ki durumunun, iki kenarı eşit olanın, mutlak olarak üçgen karşısındaki du­
rumu gibi olduğundadır. Çünkü üç açının iki dik kenara eşitliğinin açıklan­
masındaki orta terimin her ikisinde de tek bir şey yapılması mümkündür.
Şayet ikincisindeki konu, birincideki konudan bütünüyle farklı ise bu du­
rumda bu iki konuya tek bir şeyin aynı orta terimle kanıtlanması mümkün
değildir. Bu, daha önce burhanlar hakkında yapılan açıklamalarla açıklığa
kavuşur. Şayet her ikisindeki konu tek bir şeyse ve birindeki orta terim öte­
kindeki orta terimden başkaysa bu durumda ya ikisinden birinde delil ve di­
ğerinde sebeptir ya da her ikisinde de sebeptir. Dolayısıyla ondaki durumun
nasıl olduğunu incelemeliyiz.

Birbirinin altına sıralanma şeklinde değil, fakat bir kısmı maddesi, bir
kısmı tanımı, bir kısmı gayesi ve bir kısmı da faili olmak şeklinde tek bir şe­
yin pek çok sebebinin olabileceğine gelince bu, söylenilmişti. Daha önce
belirtildiği gibi tek bir şeyin bir sanatta bütün bunlarla kanıtlanması müm­
kündür.
w\..9 , �· 'J\ .u,. Y.-: · ..ı. Y.-: u· ı
L.. �. u- (.,?'� :lı:ı
- ..H"""
··- ı ı .uı
("_,_...
.cly...
• •·..ı u· 1 L..l.J

Y..' t_,...;:..JA .;c .Jı � t_,...;:.yJ ı .ill:ı .;c ufi..:. u' t....ı .u\..9 . u:.rı � Jfo
.1......J:ıı ı:Jı .JA �wı .; .h.... J:ıı ı:Jı ufi..:. 0ı L..\..9 ,y..ı t _,...;:..JA .;c u� ul.!
.

ul L..\..9 d.l:ı.I.J � � �l..tı yll � .h.....J'JI .l:JI u� u\..9 , o.JF .J I J.J'JI ı)


.� � ı :ı�L. ufi..:. uı t....ı .J '-.?�' � y..ı .}J � t.....\ .l:ı.l .} ufi..:.
ı:Jı 0p.; .Jı '-.?..?-' � yı.:.r ı �.J � L.4. .l:ı.l ı) .h....J:ı ı �� ufi..:. 0ı L..\..9
u\..9 . (.)5..- .U\ wl=:ı .ill:ili ,y..'J \ ı) .h.....J'J\ .l:JI _;F t.....\ .l:ı.l � .h....J'JI
rJ 1:ı1 1� ,� �.J ..l.J..l:.ıı..,ı ..ıl.lc.'JI .)c.J f"Ll:..c. 'J I .)c 0.\_;.{ij .ı! öi.JL.....JI
• 1 1�
...::.ı.:..:; �.Y' -.-
• • ��
• .JA u• � (>.!-'C t < u1 .;:c· .��
•• • · .<�
t......l öl.JL.....JI u-'"'
-� \....4, � �.JA h>.!
· L..


. _i � .!. �\ı ..,--
. 1 ı� u· ı�--- . . . \ tü\S.J ,.l:ı,\.J � .
...s- U":!"

L.. � .;c �_,...;:..JA 0"4' 0�.:JA..){J w� � � t.....\ ..ıJ.l:ı.


(.,?'

wtS .J' , �
\ (' . · ..ı.
� u-.Y.-: uı �
· . · .< . ı ,J.J'l l 1� . . .- •
U"b'J :i...ül:ıll i..>"· " ı � -e.'J\ <..r. .J u·
j� . l.!. ��

. . . L . J \ .. '' ,_ ' ,US,l\..ı . . . �\·:.:. . . .


�_,.. .

- L.

- . ..ı .l:ı,\.J 1.l.ı..!:, � ." .l:ı.l.J


� � i.J:!C�.JA �
. . 1- .u.ı...
.·.< . . ' \ .U\.! ' u� .J' ö..ıl..) .
u:<--!' - """fr"

.
u1 'J\ U"""':! U":!"
.
.ı ' y.c U"' - . ..ı ı :ıy.>o\.... u
. .u.ı...
.
· ıs u· ı L..l .J . � . . �\� .:. . ·

.JJ � .JI _?.1 ıJc. � -.,.ı_,lh.JI .ill:ı t _,....;:..JA 0-<> 'Uj.;>. �Wl t_,...;:..JA ufo.
.

wt.J\ 0-<> U:ı!ı.....J I (,Ş.Jt.....:i.JI Jl:.. _?.'J\ 0-<> L>.ıc _,...yJ


.;:. I .l:ı.l Jl:.. ufi..:. ul .ill:ı.J

- .Jjll öl.Jt...... u· Lı.ı


.!ı�\ lı\ . .J .h....J ·
,_ _ u· 1 U"""':!
. 'J\ .l:JI � ·.< . .u\..9 ')Lb'J\ ..,-
ı...

. .J t �Y""
. (.,?' '-'

- ır· wı <Ş'
·

.
. ·

w.ıw... · . . ıı u· ıs ı :ıı t....ı .J . .u.ı...


- . ..ı .l:ı.l.J � lıu..o.:.
- . . 1� • - ·w
. . •• �

� ..ı.:..I.J �� � 0>\.Y.-: ul
-

..l:.ıı..,ı �� ,J.J'JI c.} t _,...;:._,.Jl �'-!


� � t _,...;:.yJı 0ıs 0ı .J .� ı ylı � t.....a .ill:ı U:!Aı.J .� .1......Jı
_j .h....J'J\ .l:JI .JF t.....\ .l:ı.l ı) .h.... J 'J\ .l:JI uıs.J
("..ıiJ

t....\..9 ,y..'J \ , � l.l:ı.I J �

� .t.,ı,ı.... � � ufi..:. u' t....ı.J ,t.,ı,ı.... yı.:.rı �.J )y.l..ı L.4. .l:ı.l ı) ufi..:. 0ı
n_q � . \.!. �� · ı

,� �
.
.ı...ı9
• u""'"' • � u
...::.ı.:..:; � Lo.: :ı ,r.fo -.,.ıt.,ı....ı .l:ı.ı _,ıı ufi..:. 0ı .uı t....ı
, )le.\.! �.J �tc �.J ,JJ l.l:ı. �.J r...ıt.... � ufi..:. u4 uSl '�
t.... ._.1:. ,ö.l:ı.I J �W.....:. ı) � o� .l:ı.l _,ll ��\ 0'\.k ul �.J . J.ı! .ı! .ili�

.uı.... � J.ı! ..ı!


___M Kiti b u ' I - B u r h ii n

Tek bir şeyin bir sanatta bu sebeplerin biriyle kanıtlanması ve başka bir sa­
natta öteki sebeple kanıtıanmasına gelince bu ancak her sanat, bütün se­
bepleri soruşturmadığı, aksine sanatlar arasında matlubu hakkında yalnızca
sebeplerin bir kısmını veren sanat bulundugunda olur. Çünkü bir sanat tek
bir şey hakkında yalnızca bir sebep verdiği halde, sonra aynı şey başka bir
sanatta incelendiginde o diğer sanatta başka bir sebep verilebilir. Durum
böyle olunca sanatların tamarnını ayrıntılı olarak incelememiz ve her birin­
de hangi sebeplerin verildiğine bakmamız gerekir. Malumdur ki, gayeyi zo­
runlu olarak diğer sebepler izler. Madde ve fail sebep de bir yönden böyle­
dir. Öyleyse bu sebeplerden herhangi birini verdiğini açıklayan bir sanatın
diğerlerini de vermesi gerekir.

Tanımdaki durumun nasıl olduğuna bakmalıyız. Tanım, şeyin zatını, on­


dan daha önce olan şeylerle ayrıntılı olarak tarif eder. Durum böyle olunca
tanımda ya özel sebeplerin tamamı ya da bir kısmı bulunabilir. Öncelikle
her tanımın parçalarında sebeplerin tamamının olup olmadığına bakmalı­
yız. Öyle anlaşılıyor ki, bazı tanımlarda gaye, bazılarında fail ve bazılarında
da madde görünmektedir. O halde hangi tanımda bunlardan biri varsa ora­
da diğer sebeplerin tamamının da bulunması gerekir. Bu üç sebepten biri­
nin göründüğü tanımları kullanan her sanatın, şey hakkında onun yalnızca
bir kısım sebeplerini vermesi mümkün değildir, aksine sebeplerin tamamı­
nı verir. Eğer parçalarında sözkonusu üç sebepten herhangi birinin kesinlik­
le görünmediği tanımları kullanan bir sanat varsa bu sanatın tek bir şeyde
onun bütün sebeplerini vermesi zorunlu değildir. Hangi sanatın tanımların­
da bu üç sebepten birinin görünmesi gerektiğine gelince bu sanatlar, hare­
keti ve mevcutları değişime konu olmaları bakımından incelerneyi içeren
bütün sanatlardır. Çünkü bu sanatların kullandığı tanımlarda sözkonusu se­
beplerden biri veya hepsi görünmelidir. Kesinlikle hareket etmeyen şeyleri
içeren ve harekete konu olan şeyleri de harekette olmaları yönünden başka
bir bakımından inceleyen9 her sanat ise bu üç sebepten birinirı görünmedi­
ği tanımları kullanır. Öyleyse bu sanatlar, sözü edilen sebeplerden yalnızca
birini verirler. Bu sebep ise "suret" adı verilen sebeptir. O halde bu sanatla­
rın tanımlarında yalnızca suretler görünür.

Doğa ilmi, hareketi ve hareketli olması bakımından mevcutları inceler.


Bu nedenle Doğa ilminin konularında sözkonusu üç sebepten biri görünür.
Matematik ilimlerinden herhangi bir şeyde madde görünmez.
� . ·� �� \:. fi·
� · lA - f Ç:'" �,f-" �� � � .�ç.. '& r. ·t .t.. t. \..f � �·� <i: �
}. � •
ı;:
Ç; .
.

?t
ı.-

"-

.. \:
-
\.
(if ı;: �!
.r
'V>
t
b
' C.ı.-·
� , "; C.·
ı;:· C.-. C.-·
. .

�=
;ı:•
t,

�\
�.
"- ' L
-.,
.

Ç
) . � :[ � :E
(_



l k E
"-


t>
L

'r-
t� \.
>4

E �
� İ � f- t_ :�·. \.. [ �.J>-· [-
(.,
k Tl

�.
lf .
• .

}.Ç:_ i
:cr ı.-�· l

.,_t �. �� �
·ı, .

·ıı.. ·_ı.
1:.. li\ {r \:-
. .c�·
'[ ç· � t � c. � � � )· � ·

:: [t � � . (.,�· �· �:ı: �r �
� ;ı:;

}. ..[��-· � r :r
.
� c.

e� ·�:r·. i· i �
_:


t
. _: _:
ı "' tl .

"'�
\

tr- C' 1. "


{ ı:-

f
' "·

.
!':�:�

[ � � r- ; {. f(i' �� t ç: - � :E 1= C�: r:fi


.�!
. .


{ �
v c. •t. '\_.
E
>4 rı. k

(
.

?t � t�,! r
� ·�
"' l. � . � "i . f \.. f
'

{. � ı;:
"'

't,• �

� �·� t t �
� � }.• )!· �Ç: t- t
.

ğ t f � t � \·

·
"'


tl � \;... � �
� '[ � �
- - [;.

� �.
- �

t {1 ·ır [ t. Ç:
(
� [
. �
� � -� : � � ğ Ç:_ � f <C � .� �
{:. � [ r � r
Ç;_ \. .
E
!_

:
� ·
r �
- C.
� \.
- - . r- r.

�: >4
f�. '& { "' � Ç:_ I -
� · � :t •[ }
<i:
" . - "'� i �.
.
\..
. ·

f. . l � �i � � � t f- \.. r � :f'
ci- � � { �.. � �
- � �
� J. . [
it= i �. ı � t <ri: ( � · � �. · � Ç:_ ·�r
:
� .
. � .
�� � r C· �
t. le- �· � c- ı> . . ..: � :�: -ı. �
• r �=.
� -
. r- i" � "'
<ri: -
.
(if' c..' _:_ {
.r .

;;. � i- }. � � � �;.f �;; \


{ ' �
f: � }.� 1
r. c.

� \ �· � ; � �= � t · f
. " 't
t ı� � t; � � :[ �
.

t 1. ·r ç .t � �
{:. ct. C - �. f { f t � f
r' .L (• [: �
. \

{
· c.�

1; ı; r' L·v · -- • � - ı:- tl
.ç. .
� Lv C.-· [
·
(., (., t,· ·ı, . . {
.
ç;
c( 1;
- . .
Ç
[� . ·�
'

"'� � r• �r 1 •
1 r , �r - çr'
·
f . \..
v r:-

. ı
ll'

r
"- /'-' J>-•
V\

1.. "'�. ..::. ·ı... lA _: .r


• ·
lJ;ıo tl tl
• .

t>
\

F
• _ \e_ _
____45 K i t a b u ' I - B u r h 1i n

Bundan dolayı Matematik ve Doğa ilminin bir şeyde ortak olması ve bu iki
ilimden birinin o şeyde bir sebebi ve diğerinin ise başka bir sebebi vermesi
mümkündür. Bu nedenle Yerin, evrenin, Güneş ve Ay' ın küreliğini hem Ma­
tematik hem de Doğa ilmi inceler.

kü bunların ilk konularında ne madde görünür ne de herhangi bir şekilde


Matematik ilimlere, soyutlama ilimleri (el-ulumu'l-intiza'iyye) denir. Çün­

maddenin gerekli olduğu bir şey görünür. Bunların tanımlannda maddenin


görünmemesinin sebebi acaba onlarda talep edilen şeyin maddesinin olma­
ması ve onların maddeden aynk olması mıdır yoksa başka sebep nedeniyle mi­
dir? Bunu araştırmanın burada hiçbir yararı yoktur. Bir grup filozof, bunların
maddesinin olmadığını söylemiştir. Bir grup filozof da onların maddede oldu­
ğunu ancak tanırnlanyla maddeden aynk olarak düşünülebileceğini, onların
bilgide maddeden aynk olduğunu ve varlıkta maddeden aynk olmadığını söy­
lemiştir. Demişlerdir ki: Uzunlukları, yüzeyleri, noktaları ve Matematiğin araş­
tırdığı diğer şeyleri inceleme yönü, bunları araştıranı,n onları maddede bulun­
malan bakımından tasavvur etmek zorunda kalmadığı bir yön olduğundan
bunlar, maddesiz tasavvur edilmişlerdir. Burada bu şeyleri incelerneyi bir tara­
fa bırakalım. Duyu, uzunluklann, yüzeylerin ve noktaların tamamının bir
maddede olduğuna tanıklık etmektedir. Bir grup filozof şöyle demiştir: "Mate­
matik ilimler bizatihl bunları incelemez, fakat bunların suretleri ve misalleri
olan uzunluklan inceler. Matematik ilimler bizatihi ve ilk olarak onları [yani
suretleri ve misalleri) inceler, ikincil olarak ve bilaraz bunları inceler." Biz Ma­
tematik ilimlerin, duyunun bir maddede olduğuna tanıklık ettiği bu şeyleri in­
celediğini, bunları inceleyenin onları birincil ve ikincil olarak mı incelediği
hakkında hüküm vermeksizin kabul edelim. Ayrıca kabul edelim ki, bunları ta­
nımlanyla ve madde olmaksızın ineelenme yönü bakımından tasavvur edebi­
liriz ve bunlar, bilgide maddeden ayrıktır ama varlıkta maddeden aynk değil­
dir. Bu dururnda bunlar, bu inceleme yönü bakımından kendilerine ait olan ve
parçalarında ya maddenin ya da maddeyi gerektiren bir şeyin göründüğü baş­
ka tanımlarla tasavvur edilebilecek hale gelirler. Böylece Doğa bilimcinin bun­
larda da bir inceleme yeri olacaktır. Hepsinde böyle değilse bile bir kısmında
böyledir. Bu nedenle böyle olan şeylerde Doğa ilmi ile Matematik ortaktır; Ma­
tematik ilminde olup da böyle olmayan, aksine aynk olan şeyleri veya aynk
olanı ve aynk olmayanı kuşatan şeyleri doğa bilimci incelemez. Aksine [bu şey­
leri) incelemede matematikçiye ortak olan kimse, mevcudu mutlak olarak kul­
lanan kimsedir [yani metafizikçidir) . Matematikte onun konularına ölçülebil­

şeyleri, ne doğa bilimci ne de ilk felsefeci [metafizikçi) inceler. Bu nedenle bu


meleri ve kendileriyle ölçüm yapılabilmesi bakımından ilişme özelliğine sahip

ikisinden biri, ne kenarortayı, ne bileşik niceliği ve ne de bileşik niceliğe bölü­


nüp bölünmeyeni inceler. Çünkü bunların tamamı, Matematiğe özgüdür.
w hl� ,h\ 3 �� � ""�\ �1 3 r.ılLUII � .clA wl � .ill:ili
�� J �W\ 3 ıft>.J'l\ �_fi w)....o .ili�_, . _?.1 4,ı...ı _?.'ll �J ,4,ı...ı �
. 1... - . ...ı.=. �Ll l 3 �. 1\_,_jj \ \�
. od J"'"'"'"j ' -���3
- �� : ' ...r"-'
- OO A

� � j_,') l 4-Jlc:. _,....;:. _,... �_,h w'l ,�\_fo')\ ı-.,Wl � r.ılLUII_,


� � wl � �ı ı....ı _, .o..F.'-_,11 Ü"" �.J:l a�L. <\..ic. ı-.Y:ı �� ') _, ·�ı.... ') �
s �wı 4.!_)..s.... �ı3 .ıJ •�ı.... '1 � � lo wl J,ı9 0-o ..ill::ı J.ı. ,s.ıwı t..t. �_,h �
j1.!_, ,4-J ·�ı.... ':1 �\ ı-J. J1.! � . Liıtı tA �wc. .ıj � <\..ic. �lj �_?..\ � _, ı
�3 , a�wı 4..9)-iA t..t. �3� tA.J_,.....:i � wl �� 0-o wl 'll , a�lo � �� r-.i!
.u W3 :ı _,1\..9 . �..F.'-_,1 1 � a�Wl 4.9).i.. _;:e 3 :U�ı <.} 4.9.JI.i..
� .):..ili � -::.\.S
� � � ,r.ılWlı � � ı.... _;Lı_, wı _, c _,b....lı_, Jl.,b'l ı
. s.ıı.... )4 ;;.J� whl ,;;�ı.... � � lo � 0-o tA.J� wl Jl 4-a-- )::.Ul l
<\..ic.

L 1 1 3 Jl L') \ ' \ '• .�.. - - 1 1 . ç. �') \ o� -� . 1� :1j Liıtı I.A .cl -�:1
..b.9.:JI J c_,...
·
.. .Y"' ·
u ,...-;: � .J - ı.r ..)""'-'-' Y"-'.J

_?.. \ Jl_,bl � -fi.\ ' o� � p � 4-JI � r.ılLUII wl ı-J. Jt.ğ3 .ö�L. � 4-JS
�ı.:; .,� �3 '1 _,ı �� � dll:i � _}:u:i ��� r.ılWll wl__, , o� w'lt:i...3 .JYA �
ıJA ;;�Lo � �1 u-ı=JI � �1 .,� � p r.ılLUII wl L?J Jj.i.il3 .ı_Y:> y..lt.,ı

·1
u �.. o� u· \ J_;J-J
• • •3 ,Lı.ıt:i
- .J ')3 ı ı"'t!7"
. ..; 1
. �: . Wl Y""
.1�Ul\ 1• ı-- ·
- · 1 _Y-C
-<- � u

ye. Ü"" � 3 tA �3� tA.)�


J"'"'"'"j U"'

� -'.JI.ii ��.J ·�lo � .):..ili � y...ı.:..

�_, � .)� w' � � , .,� � . �..F.'-)ı _; -'Jii '13 •�wı :u�ı


1� � y.....:.. � ,;;.ıWI <\..ic. ı-J:ı L. lo\3 ö.ıWl lol ,'+ı\ J;>.I -} � ,y...ı 4J
_; .ill:.ı � � w\.! -� �__,... 41 .,� _; �� �� �u w# . .):..ilı
� � lo3 .�1 �1 3 r.ılLUII � � .,� � .cl� , � � ,4-J$
t ., • ·: ç. � \ 4._9.)\.i.,
� - \ .J
ç.� .ı.ğ w_j\.S u-:L , � .1- , _! lo,.., .ıJ.ı..ı...

Wl t . ,.ı....ı.ğ . 1�: · 1
\ .ı... t . . t\ 0� • •11 -�1\

. 1 ,4_9.)ü.JI .J:C 3 4.9.)ü.JI



�u ı \"'"'
- - (":'"'- ro- '-r
. .1- 11 �ı...... -·.c · \ ·

_,)1.6 'll � .ı.?.-_,..J I J-:i....:ı wl � 0-<>_):..ili <.} ..ı.S.JL::.,ı


J"'"'"'"j u .
· - · ·
u-: - �

r.ılLUII -} w\.S lo3


wl � � ,� .J.ıS:! _,ı .J.ıS:! wı � ı.... � -w'lc. _,...;:.� � wı .\._j� Lo....
_

-} 0.1� 0-" .1:..1__, � ') .ili�_, . J__,'ll 4.i..Jill �ı...... ')__, �� .ı..# �
�ı.:.. 4-JS .,� w\.! ,�ı �� J.ı. '13 �':lı c.;:.ı _; '13 �_,wı
. r.ılLU14
__AB_ K i t i b u ' I - B u r h i ln

Yine iki sanat bilgi alış verişinde bulunup d a b u ikisinden tecrübi olan sanat,
kıyasın yetersiz kaldığı şeyde layasi olan sanata yardım ettiginde ve layasi
olan sanat da tecrübenin yetersiz kaldığı şeyde tecrübi olan sanata yardım
ettiginde de durum böyledir. Bundan dolayı Tıp ile Doga ilminin bir oldugu
ve Tıbbın Doga ilminin bir parçası oldugu zannedilmiştir. Aynı şekilde arne­
li [pratik] Siyaset ile ilmi [teorik] Siyaset ve benzerleri de böyledir.

[Nazari ve Arneli İlimler]


İlirolerin bir kısmı, yalnızca nazara nispet edilir; bir kısmı, yalnızca arne­
le nispet edilir; bir kısmı ise ikisine birden nispet edilir. Bunları bir nebze
anlatmamız gerekir. Bu amaçla deriz ki: Bu ilim sınıflannın hiçbiri bilgiden
yoksun degildir. Bunlardan yalnızca nazara nispet edilen ilirnler, içerdigi
şeylerden sadece bilgiyle sınırlıdır ve bilgi, onların en yüce gayesidir. Yal­
nızca arnele nispet edilen ilimierin maksadı, ameldir ve bilinme özelligine
sahip şeyi bilmekle yetinmek degildir. Bu sanatlarda en az bilgi, insan zih­
ninde, yapılması mümkün olan şey hakkırıda yalnızca eylemin insandan çı­
kacağı ölçüde bir resim oluşmasıdır. Ancak insan, o şeye dair zihninde res­
molan sureti dile getiremeyebilir. Özellikle bu ölçü, sözlü ögTetim yoluyla
degil, yalnızca sanatın eylemlerinin sürekli yapılmasıyla meydana gelir.
Onu dile getirmek ise onun farkına varmaktır ve [bu durumda insanın] o şe­
yi tasavvur gücü, onu ifade edebilecegi ölçüdedir. Bu sanatların çogu, yal­
nızca tecrübeyle oluşur ve çogunda da yalnızca tecrübe yetmez. Fakat ister
dile getirilsin isterse de getirilmesin ve ister tecrübeyle oluşsun isterse de kı­
yasla oluşsun bu sanatın bilgileri, arnele yönelik bir istidatla birliktedir. İşte
nazari bilgiler ile arneli bilgiler arasındaki fark budur. Çünkü nazari bilgiler,
arnele yönelik bir istidatla sadece bilaraz birlikte olabilir. Arıcak insan, arne­
li bilgide onu ifade edebilecek bir seviyeye ulaştığında onu sözle de ögTete­
bilir; bu seviyeye ulaşmadığında ise onu ögTetmesi yalnızca örneklemeyle
olur.

Nazari sanatlara gelince bunların bilgilerinin tamamı dile getirilebilecek


durumda olmalıdır ve arnele dogru hazırlayıcı degildir. Bu sanatıann birbir­
lerinden üstünlükleri, tasavvurlann miktarlarındadır. Çünkü her nazari sa­
nat, o ilirnde yetecek kadar bir tasavvur miktanna ve bir tarza sahiptir. Özel­
likle de araştırılması ve incelenmesi ortak olan şeylerin tasavvurunda durum
böyledir. Buna örnek, uzunlukların ve cisirnlerin incelenmesinde Matematl­
gm Doga ilmine ortak olmasıdır. Çünkü bu iki ilimden her birinde aynı şey
diger tarzdan farklı bir tarzda tahayyül edilir.
.w - .. Lll ı- _ .ıi.Jülı .d.S.)w..., u..ıs Jyu
_ı_ n ("':" -�'1 r� � · · .w
· ı..?J'Xl �J �
ı

:i...§.)LA... \A.l!.l ı.r- ı ,.. L.. l . ı -� � · -tj\ - .ıi.Jülı ,·u.ı • j.lıJ \ _ı_ . · · '" ·
1.- L..l J ,:ij.)l.i..JI ı.r-
.

.cil� .)L::. :l..i.ı> � -tj\ ..#-


� ("'--: �

r-1
("':" ....,.-: '->"

� 4-il � Jı, • \A � ()1 � .ö..ıt..J.I


-x 4-i\j ı� ul.S. w ":iJ.J\.i..Jı _;:e J :iJ.J\.i..Jı � .J_,.. ı � Jı ,:iJ.JLA... ��
_):.Wl ı=Jc .)1 � ()1 Jl ,:i....,�\ fı ,;;jt..J.I :iJ.JLA... �yı.JI � \A.l!.l �6ı..A
'Xl ,4-Jt::. �_,.. j.Jh 0\j ,JpJ\ ı=Jc. J 0�1 w,ı!l.:i ı=Jc ıJA .cll.l ()Jj L.. JIJ
1'it" . jY!-y. ll '-?
. �ı � . _g �\
("

. '"� j\.S.:i J ı ÖjW\ 1'i!"::'"'
'
�1\ :i..cll....::JIJ ...ıe-='
<..r i.,?
. .• ...ıe-='.
. '"� U". INJ I . '

CU"':/
L.. �li...:ı · < � · 1 .. u-ı::'
.
Y.. . J JJ 'il LS j\..ı..J\ wl.ı....ı l �
· . 1 J ;; · l.:i..J ı �\..l...::JI '-? L�

.cll:i jA tıhlj
.$ � ,;;.le. -.::.ıtt:. ll...:ı jc �t.,ı..ı �j:l ö_?.\ı..
. •
• • •

ü
ü_,.....
y�'X �
..illi.! �.) 4-i\j ' (,?_?.\ �ll...:ı ç.ı.sj4-o y�l w..bc l :i..c ll...:ı .$.) .\.�jl,ı.o (.;�
.U\j •Y�'il � �\ !"_,J..J I � ıJA l9)\.l,'X\ .)c �)\ r-WI L..IJ .:i..cll....::JI
�1 y. ü� ul � r-WI I� J . (,? �\ -.::.ıb.Y!-_,.JI y�l � (,?.lll y.
. .)J'XI
\ • �-...ı.J \ .lL.... j
\A l>"J .cl....)-l. -Ll\ .cl....)-l.
n•...ı.J U,ıS
.. \..l.ı.ı
... .,W

UıSJ
�J
· ı...tr'� \Y-". lj U"-'-'
i.J:!-:I-l:1 l..iA>
• •
(.):!
• •
.ı f'y-<-'
.

.. : .• . .
·\ �
ü "-"'
·.< . . 'X :u\ J :i..cll...:ı ı.r1\ �ll...:ı '->"
'" �J . (.)-"""':! · .< .
1�'' ü\ (.)-"""':! •

JJI � L.. 4.iA ()S..\ < hi.J Jt.:i.., Jc � !"_,J..J IJ ul.ı::. \..l...::JI .} JJ'XI ts..ı4-JI
·

4.iA ts..ı4-JIJ :i..c \..l...::JI .} L.. �4 Jl u-ı\#4 JJI � L.. 4J..J •l9)\.l,'XI .)c
� J ' ..ı.Y!-_,ıı ts ..ıl,ı.o � L.. 4J..J ,Jı-x..uı � J .l::.i9 uJ........ı ı ts..ı4-o � L..
.

lA ts .ı4-J4 � Wl �J . k... :iJy.....l iJ ..ı.Y!-_,11 tsj\..,ı.o � L.. 4J..J ,Y�'il

4J.. JJ'i\j . k... ..ı.Y!-)I J :iJy...l..l ts.ıt.,ı..ı L.. IJ .�y...Jl ts..ıl,ı.o L..l :U:ı� hl l..i.ı>
� U"\#1 � JJ'XIJ ,)l....l UA>fi. 'i �1 � �ll...:ı .$ .} l9)\.l,'XI .)c
. (,?Y.,I �ll...:ı .} ;;_?.\ı.. � J , L.. �ll...:ı .} 'XJ I � �1
4-Jğyı..o ıJA (,?� 'i .U\j , L.. 4.cl1...:ı .} L9)lb'Xl .)c JJI � L.. L.. 1
-
'-?� ..)"""
·'"Wl\ 1� � · · .t;. , U"Lıillı
· .. .. U":l""" ...t. L.. L.. lJ . :i..c ll....::JI
.. . JJ 1 Y.'' . .cll:i � ·''li ı�
:� .�J

· 1 ,:i..c\..l...::JI .cll:i
'-? ..)"""
• • ·

W\j , ı�. tJ 1.J· � ·.< r.ı u· \j ,ı"t!-""


. :... ·:t ı :i..cll....::JI JJ1.J· �

·.< · r
.ı u

.cll:i Jı,l .ı.:u:. 4.ı··.ı•.ı 4-il .)c ,:i..c _,._,. ...;:. . 'i_,.....l �-' •4lAI jc \A�l.:ı
·
..Y.J -r'

.�
. . .. o.ı.:u:. U"'"' _1 Ü• 1J , :i..cll....::J\
· -<� i
_jJ_ K i tabu' I - Bu r h i n

Açıktır ki, bir sanat erbabının, kendisinin de erbabı olabileceği bir sanatın il­
kelerini araştırması mümkün değildir. Çünkü bu ilkeler mutlak olarak ilk il­
keler iseler onun nezdinde meçhul değildir ki onları araştırsın. Eğer başka
bir sanatta açıklanan ilkelerden iseler bu durumda bu ilkeler, o sanatın er­
babından olması bakımından o kimse nezdinde, kendileriyle ötekilerin ka­
nıtlandığı öncüller değildir. Aynı insan hem geometrici hem de mO.sikici ola­
bilir. Bu durumda MO.sikiye (/lmü't-te'lfj) ait bir şeyi MO.siki ilminin erbabın­
dan olması bakımından değil geometrici olması bakımından kanıtlar. Fakat
bu şayet olması gerekiyorsa bile bilarazdır.

Mutlak olarak ilk ilkelerin bilgisinin başka bir sanattan elde edilip edile­
meyeceğinin incelenmesi gerekir. Bu amaçla şöyle deriz: İnsanın hangi yön­
den ve nasıl meydana geldiğini bilmeksizin kendisini başlangıçtan beri tas­
dik etme yaratılışındaymış gibi bulduğu ilkelerin başka bir sanattan alınma­
sı mümkün değildir. Tecrübeyle meydana gelen ilkelerin ise başka bir sanat­
tan alınması mümkündür. Çünkü bir insanın bir sanatta tecrübe ettikleri,
başka bir ilirnde ilkeler olarak alınabilir. Tecrübenin fayda verdiği sanat, ya
sanatta tecrübeyle meydana gelen şeyleri o sanata ait başka bir şeyi bilmek­
te kullanmaksızın sadece tecrübeyle ortaya çıkan şeylerle sınırlı bir sanattır
ya da tecrübeyle meydana gelen şeyleri, o sanata ait başka bir şeyi bilmekte
kullanır yahut da her ikisini de yapar. Tecrübeyle meydana gelen şeyi başka
bir şeyin bilgisine ulaşmak için kullanmak amacıyla tecrübe eden ve yalnız­
ca tecrübe ettiği şeyle yetinmek için tecrübe etmeyen sanatın örneği, Mate­
matik ilimlerden biri olan Astronomidir (Nücüm ilmi) . Tecrübenin ortaya
koyduğu şeyle yetinmek için tecrübe eden sanatın örneği, Astroloji (Ahka­
mü'n-nücum) ve çoğu arneli sanatlardır. Çünkü çoğu arneli sanat, yalnızca
tecrübeyle artar ve tecrübe ettiği şeyle o sanata ait başka bir şeyin bilgisini
çıkarsamaz (istinbdt) ve tecrübeyi gerek o sanatta gerekse de diğer bir sanat­
ta bulunan başka bir şeyle çıkarsamaz. Yalnızca tecrübeyle tamamlanmaya
doğru ilerleyen sanatların tamamı, içerdiği şeyin bilgisi olarak yalnızca şeyi
ve onun varlığını verir, o şeyin illetini vermez. Varlık bilgisi bilinen şeyler
böylesi sanatlarda alındığında başka bir sanatta kullanılır. Bu şeyler [başka
sanatta] ilkeler olarak kullanılır ve bunlarla başka şeylerin bilgisine ulaşılır.
Birbirine olan nispetleri bu şekilde olan sanatların -ki bu, sanatlardan biri­
nin yalnızca tecrübeyi kuşatması ve ikincisinin başka şeylerin çıkarsanma­
sında (istinbat) o tecrübelerin aynısını kullanmasıdır- birbirinin aynısı olan
sanatlar olduğu zannedilir.
' rf · [ '\.1>4 � � ç· C· {
t i:t �� ��: \t.' -4 ": t � ı.
r � .ç; ' b' �' f. i: ·� '" Ç:t
•t )i. tC . Ç \.o C ·

.
'
·. �.. {
·

f . C· ıf · C(· ' . �

t
.

t {. E[•
\

�. : f ç � ��
t'�

t
• L

\ E �. �
\.o

[

ç
l-
'

-
- ,

·f f � C
ı; ı;

t
C

fe· -
-

· ·f 1
\.o

\ [ ·c: ç· � t;

�\., )i . � �t �t �k. [.[ fE ��� · �


.

),{ [ � . r

� ��= · ��. ;:_ \. .-f
. -

, �
t '\,. �


\.o Ç '
V\
�.
.

�.

\-
r..,_ ..

�{ � t: � � �c :r i
�-�

.�
'L Er f\ '-

� \.
� f\

� f. · ·� � [;- ��· ·� � l '0. �f·



-

k ll • · . ��
[ ı�
t: .ıı-. ç \.,[ �. l\· ),� [ ç· 'L �.
c;;
� � :�· 11: -� f. � r
<(;) l 1>4 f\ \.,
� - _;.
[
� "' ç -1. ;- � �
1 f t E -: �· : � t \ �
r;: � - \., 1: 'L
-


. �

� ı � ��· \.o� "'== s � . t �·�· t


� - .t'[ � � � s [ t � �· c �)i \-� �

� \ .t [ [ f l: �. Ç,.;:_. Ç{ �.C· .· � �.·
.

k t k f � � -� � fA� � � [ <(;) -
t • . � � � ·� :-- � <f,• 'ti· f
_, f5.

·
· ·
t>
t> � � -

.. ç � � · � : r

,c fi" ,c 1> - f"'-. C.. 8-

.� ç� c �- Ç: ): � [t' � \.
t ç· Ç: r �: 1
· .

.
- Ç: ; Ç:. ·� �-:
·f .c;;
� '1:..
,

[ )/.
� 'Ç - ""t.
Y. (>_

.�· f �- f 'li.. •Ç,

C:


Ç;_ C [i\
�.

)/. t ·�.
�· �
' • 'L C
l-
t' ,r•
� • k '!, �
.

�. · C
� L

Ç
·�· C·
L

t
C· t l· [• ;[:• <( C.:-·
ı

. 0.'"
J-
.c t .
fl

�· .r� [- �' ı: i �
'

� { \.
-


'Gl ç
''ı..
'L
.r,: 1.o � -

t.
·ll
1' .
� ,

-
""

:� ·�t· ·tr
·
:·· b' Ç·� .E -
·ıs. . ll C..
\., - -

� �. .� - ç· f s
fl
.

.c- ç.· .ı::- (i ı,· 'e- �"' (""

: lı 't; .r
.

..... Ç;.
\

Ç·
-
p

Ç
� �
ll ·
..... ll' Ç;. C\ !;:- ı;

·
ı: . l- l-
�.
� . � J· f [ � Ç:
.._

. � ( �. 'f �· Ç: �
ti·
. �
� {
fl

� � �.fi" � f �;ı;- \-1


.rı

�· ' �} k. \
:t :t t
(t C �
�. �
R 1>4

-� ·� � .t. � ff,· { [-
f>
'\.:

� !·
\., Ç;. �\

-�
�.
� �. [ � � � � f r � � l � .r ıf· � 'f. [ f
\ � \

\-
,"�>


. '&

- � r �

f
__AB_ KiUbu ' I -Bu r h i n

Yine iki sanat bilgi alış verişinde bulunup da bu ikisinden tecrübi olan sanat,
kıyasın yetersiz kaldığı şeyde layasi olan sanata yardım ettiginde ve layasi
olan sanat da tecrübenin yetersiz kaldığı şeyde tecrübi olan sanata yardım
ettiginde de durum böyledir. Bundan dolayı Tıp ile Doga ilminin bir oldugu

li [pratik] Siyaset ile ilmi [teorik] Siyaset ve benzerleri de böyledir.


ve Tıbbın Doga ilmirıirı bir parçası oldugu zannedilmiştir. Aynı şekilde arne­

[Nazari ve Arneli İlimler]


llimlerin bir kısmı, yalnızca nazara nispet edilir; bir kısmı, yalnızca arne­
le rıispet edilir; bir kısmı ise ikisine birden nispet edilir. Bunları bir nebze
anlatmamız gerekir. Bu amaçla deriz ki: Bu ilim sınıflannın hiçbiri bilgiden
yoksun degildir. Bunlardan yalnızca nazara nispet edilen ilimler, içerdiği
şeylerden sadece bilgiyle sınırlıdır ve bilgi, onların en yüce gayesidir. Yal­
nızca arnele nispet edilen ilimierin maksadı, ameldir ve bilinme özelliğine
sahip şeyi bilmekle yetinmek değildir. Bu sanatlarda en az bilgi, insan zih­
nirıde, yapılması mümkün olan şey hakkında yalnızca eylemin insandan çı­
kacağı ölçüde bir resim oluşmasıdır. Ancak insan, o şeye dair zihninde res­
molan sureti dile getiremeyebilir. Özellikle bu ölçü, sözlü öğretim yoluyla
değil, yalnızca sanatın eylemleriniri sürekli yapılmasıyla meydana gelir.
Onu dile getirmek ise onun farkına varmaktır ve [bu durumda insanın] o şe­
yi tasavvur gücü, onu ifade edebileceği ölçüdedir. Bu sanatların çoğu, yal­
nızca tecrübeyle oluşur ve çoğunda da yalnızca tecrübe yetmez. Fakat ister
dile getirilsin isterse de getirilmesin ve ister tecrübeyle oluşsun isterse de kı­
yasla oluşsun bu sanatın bilgileri, arnele yönelik bir istidatla birliktedir. lşte
nazari bilgiler ile arneli bilgiler arasındaki fark budur. Çünkü nazari bilgiler,

li bilgide onu ifade edebilecek bir seviyeye ulaştığında onu sözle de öğrete­
arnele yönelik bir istidatla sadece bilaraz birlikte olabilir. Ancak insan, arne­

bilir; bu seviyeye ulaşmadığında ise onu öğretmesi yalnızca örneklemeyle


olur.

Nazari sanatlara gelince bunların bilgilerinin tamamı dile getirilebilecek


durumda olmalıdır ve arnele doğru hazırlayıcı değildir. Bu sanatiann birbir­
lerinden üstünlükleri, tasavvurların miktarlarındadır. Çünkü her nazari sa­
nat, o ilirnde yetecek kadar bir tasavvur miktanna ve bir tarza sahiptir. Özel­
likle de araştırılması ve incelenmesi ortak olan şeylerin tasavvurunda durum
böyledir. Buna örnek, uzunlukların ve cisimlerin incelenmesinde Matemati­
ğin Doğa ilmine ortak olmasıdır. Çünkü bu iki ilimden her birinde aynı şey
diger tarzdan farklı bir tarzda tahayyül edilir.

ı;: ,f" h C· f 'r.
1: ·�. f
C·:ı: ç. ,
ır.
ı;Ç
'li.
� C· "- C·- C· .
\ r:
t>

ı. ır
J>.• -i.

, ; f:p �(.,• t .�·� �f � �- i- �; � �[ l r fv � � � �lt!


C {;ı:::.
- ;� fl -ı.. . - - -

f \-4 r h
V\

Ir . rt;.
� � � - t 'rv
.�: { . t�
ı;..

:�
'f
f. t
l.
i E
1.(., f
f
� .�· "'

lı � lt : t
f. t . �
ç...
t'
: .( f
� .� t
h
:
.ç,

1'
�,,.

[
. ı:- 'ı.
k - ' [
\

- - �
t '
f tç ·ı;;: �C.'· C·- ' � r �
'
. .

.
� r:·
C·� f). .. -
'(>

:�'
- (
. -�
i? ce.
\- . ' -� ,E
· �
.

Ci \ · · ,.... t;· � ��
l. (.:
. � :;;; � it. � g

ç� l -h� c. �[ ,tt' C· t.' ç �t- ': 1 i-4-� �- ıf·t' t;·o fh


.

. t;:.

t.
'
o

.
. ı;' ._ l.

li: .
-� ç f
ç

tr . ır '
, .ı:-
o

1' lt! ' -


•t'

. � � f.-
' .
�. �t: k
E:

�-
ç...
l. 1· r:

t
-

4\ l. r�

· .

.

t •
'rA : ·ır:
� ' Ç:_
.t' � .t '
'r

�- t; f �·
11 r� c;;

... .
\.. ·_
�.
-
\:_.
ç :

le,, \

...:. rt.
- ı:;;:
o•
C· t> � �

� � � [ ) :� L
El -

r \.. L [ � •L .ı:- � �v � t ! {� Ç:_ � i


-
ı;: � • �

t
'ı. �

(• :� ç C·
_ı;:

t'

� :

�- :f Ç. t- � Cf ·� ı •ti. · e: � - } � '[-'- �.� [� lÇ(., ��L C· �;E·- t <i:


- 'G= � Ci·
-4 ·
:- <[i;
' [

f
v ' h - ':' � ç''E 1:ç ç·� �l:ı
1 ,; / � t .t' � [ "t f.
h ; �·

�- [. t�· � C· ��--
r ı;

� �

\- � f l
c..

1:-
�- '


-

c:: �:
-

�- � 'k t �:
�� · i [ ·� t h ·
·

'r. �- [
V\ C
� '[f i-r:: �. f
:
r:. 't 'ti
-

rt . L [. C .
'
.t. if. ç Ci• � i? � �- t �tr .fc. );� t
'
. t; -
- 'r�. f � [ \
o

·� ..
r.

-
s; ' ·

l· 't ,
� ıı:

'r.. . � -
\
-

lA
""l-

. ,. L . , ..
l.

.
. 1� � ""- ı;-

r,

h
·L -
\ \

cr;
' ,
t �- t ...
, (:_ .··ı... 11\

b;, ı:.

' Lo ·
. ' . •&..
J

t !ı J,. �-

:t·
fu

fu
,; � - f
"'

;ı_ .f f �:
:� � �
_ _
. "'


� 9- •t- -
- - Ci• �

"-
V

.:
-
f

t [ <f\ t � �� �:� .ç..E . � l \.�� �-� .h


� :� t -�
<;..
� � �-4 � � ,1! ır ti ,1! ·� �
fu

ı�
_ � �_ _ _ .ı:- _
� KiU b u ' I-B u rhin

Daha önce tahayyül ve tasavvur sınıflannı anlatmıştık. Bundan dolayı tek bir
tahayyül tarzında alıştırma yapmakla yetinmemeli, aksine bütün tasavvur
tarzlannda alıştırma yapmalıyız. Çünkü her bir tahayyül tarzına bir sanatta
ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle çoğu insan, ya doğal olarak ya da adet
yoluyla zihinleri tasavvur sınıflannda işlev yapma gücüne sahip olmaksızın
Matematik ilimlerde alıştırma yaptıklannda Doğa ilminden aciz kalmakta­
dır. Aynı şekilde Doğa ilminde de bu tarzda alıştırma yapanlar Matematik­
ten aciz kalmaktadır.

Her bir ilirnde derinleşme, o ilirnde yetecek kadardır. Tek tek her bir ilim­
de yeteri derecede bilgiyi aramak ise yalnızca tasavvurdadır. Tasdike gelince
ilimdeki her bir tasdikte tanımlamış olduğumuz tam kesinliğe ulaşmak ge­
rekir. Şeylerin çoğunda kesinliğe ulaşmanın mümkün olmaması veya müm­
kün olması ama henüz o şey hakkında bizde kesinliğin meydana gelmemesi
ve bu durumda o şeye dair tam kesinlik bizde meydana gelinceye dek ulaş­
tığımız tasdik miktanyla yetinmemiz imkansız değildir. Kesinliğin altında
kalan tasdikiere gelince bunlar ya bir şeyin genel olarak bir şey için varlığın­
dadır ya da onun tamamı için varlığındadır. Çünkü çoğu şeyin konu için var­
lığından emin olunur ama konunun tamamı için var olup olmadığından
emin olunmaz. Dolayısıyla bunlann tamamında kesinliğe ulaşıncaya kadar
arayışa devam etmemiz gerekir. Aynı şekilde çoğu şeyin tam olarak tasavvur
edilmesi mümkün olmayabilir. Bunun nedeni şudur ki; ya doğası açısından
o şeyde tasavvur ettiğimiz miktardan fazlası mümkün değildir ya da müm­
kündür ama biz bundan acizizdir. O halde her şeyde ya yeterli miktarı ya da
gücümüzün yettiği miktan aramamız gerekir. Tasdikte yeterlilik, daha önce
tanımladığımız tam kesinliktir. Tasavvurda yeterliliğin ise bir sının yoktur ve
bu, her bir ilmin miktarına göredir. İnsanın gücü yettiğince tasdik, yalnızca
kesine yakın alandır. Tasavvur ise farklı farklıdır. Kimi tasavvurları tanım ta­
rif eder. Bunun ardından tanımın tarif ettiğine yakın olan tasavvur gelir.
Bunlar daha önce anlatılmıştı.

İnsanın gücü yettiğince kesinlik, kimi zaman kıyasla oluşur kimi zaman
da kıyastan başka bir şeyle oluşur. Kıyastan başka bir şeyle oluşan kesinlik,
ya sadece bütün insanların tanıklığıyla ya da duyuyla meydana gelir. Bütün
insanların tanıklığıyla meydana gelen kesinlik, cedeli veya hatabidir. Duyuy­
la meydana gelen kesinlik ise şeyin, geçmiş zamanda görülen, gelecek za­
manda görülecek, bizim zamanırnız da ve her yerde görülen bütün duyulur­
larında bir şeyden dolayı varolması ve ona aykırı bir duyu ve kıyas bulunma­
masıdır. İşte bu, ilimiere girer.
--· ') · ı · · ��J . w l. - ��'ı w�\ w�\
1... � JY"""'"" .J 1 -� L...ı9 � .J .l9J
, 4-JS .WW\ � �l.:iy J.ı , J.p..:i.l\ 0-> �\J � � �l.:iy .:_ıl
ı..r- u � - Uf" -

� � JS .:_ıij

1 . - \ \�\ r\:i::ı.-..ı
. . ·'L.ı..:i.ll .
. _j _,....) Wl\ (.)"' . .�< .)L...:. ��J .ı... �� . _j
-.:r o\..ıl- \
..>F-
.,..ı (..)-" J;t'-'

� r._,s , r..ıW� ı...ı.J F� ı...ı �� .:.ıfo .:_ıl


0"' " ..,....

wı..:ı....ı � �lA�\ W:ı_rAi


0- �\ �1 � .:_ı_,..:l.:i::. yJ\ �� .�1 �1 uc- 1 � IWI.)�I
.�L.ı..:i.l\ uc- ü� J.ı,ı...ll 1 � �
.�1 �� � :i..;lli:.\1 � � _y. r-_,l.JI 0-> �IJ JS � ı>�'l\3

.ı._jlj ��� t...IJ .� .J�\ � _y. r1c r.k � :Uy.JI 0-> :i..;lli:.\1 '-?�J
.)/jS .:.ıfo .:_ıı F �J .�w.ı� '-?�ı i"tilı �� .u.. ı>� JS � t4.ı .:ıı �
J1 , �
.
') u· 1 ....,.--;;
. ö.lıı .wl � uc. , �
.·.< . . � · _,.
- . (..) .<�... . . .� .1 \ t y-:
_ı . '�
· ·• ') ı>W'l\
.· .< . .
� - ·
0"'

�w. ı... .)ı .ıi.. ı..r- �- · (..) 1 '-F1 1 �� .ı:ıc � �


.L ·- ··• , , · .q .u.. ..a..ı Wl . ı
,,.. .u.. - . -� .

� t... l � ,�1 ü.J.ı Lo t...\ 3 · i"till �1 .u.. Wl � .:_ıl �1 ,.ı..: ��\ 0->
. �

� ı>�')\ 0-> 1� .:_ılj '� o.ly;ı.J � L.I J � �4 ı>� ı>�l .ıy;ı.J


� '-?� 0ı � .'1 i"ı � � � � '1 wl ..>#- 't_,..:_,.Jl
::. t.ı..ı.r.ı-J
·
.< · · ') �>
W')\ · .< . u
. .�< u�
· J:t'-' ·1 CU"':l
"
. · .� -'1 ..ı...ı9 �
'1 ��J .� ; 1 .-. · 1 ll 1 � JS
..>#- � .Wl Jl ��� 0-> fo\ � � '1 4-c4b .:_ı') t... l , JL..S.ll � lA .)�
� • UA • u '-F

; '·A ı...ıJ tılli:.\1


.4.!lhll c;-:- - ı...ı ı> c.r" u.;;.
. tC' _j . . · ı . � ,.uc � wl
-.:r '-? � (..) ı.,p.......--

-r· - oW.l� '-? �� i"til\ � .JA -r


- ��1"1
' .)Y"""'" :i...ı-lli:.\ 1J . Uf"
t .� \...u9 · . .� .11 ' �� · :i...ı-lli:.\ 1J

r.k r.k
0.l

� �IJ · i"_,l.JI 0-> � �


·

� � � WIJ IO.l.JAA ..>#-


,.ı.:J\ .ı..Syy Lo � ,J,..;.�
. .uij .J�I L.\J .� � y)iJI _y. �'lhll

· i".li:i \.4 �� � .l9J . .ı.:JI .ı..Syy W y).iJI .J


'-?�\J . l.>"'-:ı! _;F 0C- üfo .l9J l.>"'-:ı! .:;c- .:;fo .l9 4.!lhll � �IJ
� ı:ıs..,. .:_ı\.S LoJ �� �� r..ı� uc- ı... ı � -� ' l.>"'-:ı! ..>#- uc- üfo

� �J ' JA')
�>�\ 0.� .:_ıl Y. J , �\ .:;c- L.IJ � � )4 31 �.l.?­
�J li.il..j �.J _;� Lo � ..)J)t..:;.:i3 �Wl .:_ıL.)I � w.lJI � �� .ı..i1....�
.l.?- .J:!

·i"_,l.JI � J.:...ı:ı �� J . l.>"'-:ı! ') J .ı..ill:..:ı � .l.?-J:l ')J '�_,... JS


_s K i tii b u ' I - B u rhi n

Böyle olan ilk öncüllerden kıyas oluşturolursa bu kıyastan meydana gelen


bilgi, böyle öncüller bakımından kesinligin ikinci derecesindedir ve ilimler­
de kullanılabilen bilgidir. Her şeyde daha önce tanımladığımız kesinliğe
ulaşınaya çalışmalıyız. Eğer kesinliğe ulaşmak mümkün değilse en azından
bu ikinci derecedeki kesinliğe ulaşınaya çalışmalıyız. Bu ikinci derecedeki­
nin de altında olan, ilimiere girmez.

Her iki duruma da [hem amel hem de nazara] nispet edilen ilimierin bir
kısmı, bizzat nispet edilir ve bunlar gerçekte böyle olanlardır. Bir kısmı da
bilaraz ve zan bakımından böyledir. Bizzat böyle olanlara örnek, Tıptır. Çün­
kü Tıbbın arneli ve nazari bir sanat olduğu söylenir. Bu, yalnızca Tıp ve
onunla cinsdeş olan ilimler hakkında söylenmiş ve marangozluk sanatı hak­
kında söylenmemiştir. Çünkü bu sanatlarda yalnızca tecrübe yeterlidir ve
bunlarda insanın, sanata dair zihninde resmolan şeyi ifade ederneyecek du­
rumda olması kafidir. Oysa Tıp ve onunla cinsdeş olanlarda sadece tecrü­
beyle yetinilmez ve onun bilgisine bu seviyede ulaşılmaz, bilakis kıyasi ilke­
lere ve başka ilimlerden alınan öncüilere ihtiyaç duyulur ama bunlardaki
bilgi de ancak arnele yönelik hazırlar. Bilaraz ve zan bakımından böyle olan
ilimler ise çeşitli tarzlardadır. Bunlardan biri yalnızca arneli bir sanattır ve
arnelde yetecek kadarıyla incelenen şeyleri kuşatır. Diğer bir sanat ise naza­
ri olup o şeylerin kendisini inceler. Çünkü nazari ilimierin kimisinin arneli ve
ilmi olduğu zannedilir. Buna örnek, Tıp ve Doğa ilmidir. Çünkü Tıp, doğal
şeyleri arnelde yetecek miktarda inceler. Bundan dolayı Doğa ilminin naza­
ri ve arneli olduğu zannedilmiştir. Sözkonusu tarzlardan biri, nazari bir sa­
natın kuşattığı şeyin fertlerinin o sanatla varlık kazanmasıdır. Matematik
ilimierin birçoğu buna örnektir. Bir diğer tarz, sanatın irade, seçme ve Met
özelliğindeki şeyleri incelemesidir. Onun Medelli ilim ve arneli felsefe hak­
kında söylenınesi bu tarzdadır. Bir diğer tarz, isim ortaklığıyla söylenendir.

olduğu söylenir. Çünkü burada iki sanat vardır. Birisi arnelldir, diğeri naza­
Buna örnek, MO.sikl ilmidir. Çünkü MO.sikl ilmi hakkında onun ilim ve amel

olan hakkında onun da amell olduğu zarınedilir. Bilaraz veya isim ortaklığıy­
ridir ve bu ikisinden her biri diğerinin adıyla adlandırılır. Bu nedenle nazari

la her iki duruma [ilmi ve arneli olmaya] nispet edilen sanatlarda sözkonusu
iki durum, gerçekte bir sanatta bulunmaz, fakat bu iki durumdan her biri,
diğerinin olmadığı sanatta bulunur. Bundan dolayı arneliye nispet edilen sa­
natlardan hiçbiri, gerçekte bu tarzda arneli değildir ve yalnızca nazaridir.
c:,ı..,>.ı�ı ı..:ıUS o
__
. _

.wc. U..:.W I 4..9� 1 ..:..ü\S '0"4! � �\.! ,JJ'il -=..ıt.o.li.JI ıYı 1� u\S W
..l!J .f"_,l.JI .} � ..l! _;ll � J ,�1 0-o �t:ill A.,ı:iyJI .} � o� �
)L9 ,efi.; � l.Jti ,� Lo.;! oli..ı� -,ş:ı.ll �1 � l.JI yıl � .} -,ş � l.JI �
·1"_,lıJI .} J:,...ı:i � , �\.:ili o� l.JJ..l u\S LoJ .�t:ill o� ıYı J91
� J , -:.ıl:ı.l4 � Lo � l.JÜ , � ı):yı'il _) 1 � _;ll l"_,lıJI LoiJ
J'j....! , -:.ıl:ı.l4 y. LoJ .üh\1 �J u""�4 .cll� � \..ı �J ,.cll� �1 .}

...,i t...J ybll .} .cll� J.ı! WIJ . �J � � U...:. -ül .ı.:ı9 JLS:ı -üti ,ybll
,.ı...�
,tA�J �_r.ı.:i14 � A �\.l..-11 ��� uı � ıYı öj�l �u.... .} JS:ı �J
��
. . : . � -.r
L.ılJ - ı� ...! �.J1 L..c �
-.: L: . 'i � u· L..ü'i l u�
-
.· w. ı'tr.�"
· .c u •�< .J
. .. ı.r-;

J,ı ,F-1 1� 4-!_)t..... .} � l.JI 'iJ ,tA�J 4..:_r.ı.:i14 .ı.:ı9 A � ,.ı...�


• .

...,i t...J
0-o .ı.:ı9 t... uı ...)#- , _F.I !"_,b lJC- ö�_,.:..� -=..ıt...ıi.
.. J. �y! ts..ıl,ı.o _)ı .ı.:ı9 (�
� � ,ül=JI �J u""�4 .cll� y. t... L..IJ .J-.11 � .la.:! Wl �1 rLJI
� u\S .)l ..ıi..u. · b� Wl (,?'"'
1- � L" •" d••aP ıLıc �ı.ı...:. U:r""' · -<� u· 1 ı�. ·. . . oY.-J
_,_,_,,1 u. · u
4..ı� ı:-W'il ..cll:i ı..r
•.

...! . 1,_ ,� :i...ı - '" (,? · 1 �ı.ı...:. · -<�J ,J-Jı


ı.r J""'"""' ı:-

� ..?-
• •

. :LJcL
ı"(!-' U:r""'
, _! . b . �� \j �� J "Llj . 1. 1) 1� ,� J 4...ıL.
- .c 1 . : ) L . •.1: . L :.
J""'"""'

-.r � .
- . . • • -

u

. .

r.,r:::-- (""'"""' � - "(!-' '"ft:' IJ""':' �
-,ş.):ı.i <Gl �1 rW4 .cll:ı.l � ,J-_ll .} �tsS..l\ ).li..,ı � ı:-�\
. ,,. •." t... �ı.ı...:. <\...Jc
..::> ı �. _JJ- :i...ı- ..J"""
� l.l..-lw <�...� , " · � t... .· .< .
.. � . : . J -�
u� u· ı ,� ı. ... J

.;.ıı ı:-�'i ı .} P � l.l..-lı ufo uı 4-1.J r.ılk.:i.!l � u-ı


• •

.fo Jl.. .cll�J


�IJ .;..ı..J4 rLJI .) .cll� J1.i; �\ �� � . ö..ıWIJ J.jü.'i\ J ö..ıi.J'il ��
.

.1.- <Gl 4..1! . n�. .ı,j\j ' �Y""'


.. . - 1 \ . ,_ ,., . ' rı-" 'il .cl\y...>• w J1.iı-
\..ı 1�: .J 4...ıl....a.ll
LJ.4
1 U'-"; 1 �

• · • · •

�J ,�p -,ş_F.'i\J � l...ıı l�ı , �ı l.JjicU..... liAI tA l.JI � , J.=J


\...ıJ .� �\ �l U... �.):ül4 .cll:ı.l � ' (,Ş_F.'il r-'""4 � � ö�IJ
uı�-':1 � U:yı'i ı u\.9 'r-"'1 \ .clıy.::.4 Jl u.::.yJ4 � U:yı'il Jı �
�\.l..-11...)#- ,�\.i..... .) � �IJ � �� lfo.l ,ö� ıJ �\.i..... � �4
� J=-i.ll ı� .)c J-.=11 _)ı � 1..... �I J vı:ıl .cll:ili ._F.'i\ � �-':1 _;11
.1:,.Sğ Y..):J lJS.l '
� .)c • ı
__ll Ki U b u ' I - B u r h h

Arneli sanatların bir kısmının bilgileri yalnızca tecrübeden meydana ge­


lir. Bir kısmında sanat için başka ilkeler bulunmadan tecrübe yeterli değil­
dir. Bu, Tıp gibidir. Nazari ilimler arasında fertleri sanada varlık kazanan
mevcutlan kuşatan ilimler bulunduğundan ve o varlıkların kendisinden
meydana geldiği sanatlar da tecrübeyle oluştuğundan çoğu arneli sanat, bir­
çok nazari ilirnde ilkeleri verir olmuştur. Bundan dolayı Tıp sanatı, Doğa il­
minde faydalı olmuştur. Yine Çiftçilik sanatı da böyledir. Denizcilik, Astrolo­
ji (Ahkdmü'n-nücum) hakkında faydalı olmuştur. Arneli müsiklcilerin tecrü­
beleri, nazari müsiklde faydalıdır. Fakat bu sanatların hangisinin zaman ba­
kımından daha önce ve hangisinin daha sonra olduğuna gelince çoğu sanat­
ta tecrübi olanın nazari olandan daha önce olduğu açığa çıkmaktadır; çoğu
sanatta da nazari olanın tecrübi olandan önce olduğu açığa çıkmaktadır.
Buna örnek, nücümi hilelerdir. Çünkü nazari Astronomi (Nücum ilmi), bun­

mektedir ve bunlar, her iki duruma da muhtemeldir. Bu nedenle sözkonusu


lardan [nücümi hilelerden] önce olmalıdır. Çoğu sanatta ise kuşku belir­

sanatların kuşattığı şeylerin tek tek her birinde kuşku duyulabilir: Acaba on­
da sadece tecrübe yeterli midir yoksa tecrübenin yanı sıra layasi ilkelere de
ihtiyaç duyulur mu? Çoğu sanatta iki sanatın da yardımlaştığı açıklık kaza­
nır. Tecrübi olan sanat, diğerine kıyasın yeterli gelmediği durumda tecrü­
beyle yardımcı olur. Diğeri de tecrübi sanata tecrübenin yeter dereceye ulaş­
madığı durumda yardımcı olur. Bunun örneği, Tıp ve Doğa ilmidir. Bu kadar
söz, buradaki amaç bakımından sanatlar hakkında yeterlidir. Bunun her bir
sanattaki ayrıntısı ve tek tek her bir sanatta yeterliliğin incelenmesini ise biz­
zat sanatların kendisini incelerneyi amaçlayan kimseye bırakıyoruz. Çünkü
Geometrideki yeter miktan ancak geometrici bilir ve diğer sanatlarda da du­
rum böyledir.
� t � � � •t. ·t. Ç· t t: k � 't � [ ·ı.. . :l
· Cfi. f. f � t ı� } t �: t � '"
'
·

'r
[ � -;

f ft �� �� (.c �f. � t f- {- ��t' \,l. (f• �� [t � f


t' ': �. •t. � 'r[: E rp � �· .c � � : � �


f. { k­
•(;,

t � [- :t· 1 .r -t i ·� f � � � f �· � i
.. lo
L
.

t �· ·� . f. f:: � G., � � � f (!: -


.-.... ��· \.. � i (;; v t ' \.·� {- E � . :t· �- crı·
.r. ,c: .

\� �- lA(. 1:- �· ·r cr; � v fo,, . (- (. t [- f


� [r ·� tt k· \, .c
� \.\:_... �- .[ L� \.t r �-. �. .. ;Et.· ��c.. t _;le-[_ ı C: i r
' L.

V

f" [_ C· <t - � ı_ �· { �·
�: Ç � , [ k 1v b �� •t t - f
"' ı... .c r

<( f
rr. �· [ ·f' c_. rt
• <>

� ı� }.- � � !i;· :
t> tC C:. L. ı;

'\- -� r-
� '

[ f· � •{;, [ •t. \v � . t , � � � t f
t>
·
i


·� \.. � � 1 f. rı :· [ � �
:r ) "' \..
t [r E.t·' -t
'

\:. ı r
ç·� r ç
f ·ı .� ri;
,[""
r. \."' . �1-. �{ !- (;;·r f·
'rı ..... �l·
·

ı=:
r .
: �
. ... � �
ı t' � [
ı.,
.,

� t r l· l 1: [ � � -L
... .

� t . -f .c �· � �
.,
r... ...:... fı>, ...:...
'
·
t- i� � ı t f- ( �� f ' 1- � � i- E � � � t
� - ,18 � - - ,18

ı�
.c ı;: lo C
_52 K i t i b u ' I - Bu r h i n

BEŞİNCi BÖLÜM

Burhani Diyalogların Sınıfları

Şimdi burharn diyalogların sınıflan hakkında konuşalım. Burharn diya­


loglar dörttür. Birincisi, öğretme ve öğrenme diyalogudur. İkincisi, burhani
inad diyalogudur. Üçüncüsü çıkanmda (istinbdt) ortak olanlann diyalogu­
dur. Dördüncüsü ise maddedeki ilmi sınamadır ki bu, burharn mugalatadır.
Şimdi öğretim hakkında konuşalım.

[Öğretim]
Öğretme, insanın yaptığı ve bunurıla başkasında bir şeyin bilgisinin mey­
dana gelmesini amaçladıgı veya başkasında herhangi bir fiile kaynaklık ede­
cek alışkanlığa dayalı (i'tiyddi) bir melekenin meydana gelmesini amaçladığı
her bir fiil hakkında gerçekleşir. Adeti, insan ve çoğu hayvan sınıfı kabul eder.
Fakat alışkanlığın (i'tiydd) iki anlamı arasında farklılık vardır. Öyle görünüyor
ki "alışkanlık" ismi, bu iki anlama isim ortaklığıyla söylenmektedir. Nitekim
zehirlerin çoğu hakkında bir toplumun onlara alıştığı ve böylece o toplum
için gıda haline geldiği söylenir. Bundan dolayı birçok hayvanın doğalarında
bulunmadığı zannedilen fiillere alıştınlmasına "hayvanların öğretimi" adı

için bir fıil yapsa ve kendisinde bir meleke meydana gelmesi için onun yaptı­
verilir. Aynı şekilde insan her ne zaman başkasına benzemek [taklit etmek!

ğının benzerini defalarca yapsa buna "öğretim" denir. Bu nedenle insan bir
melekeye kaynaklık eden bir fiille nitelendiğinde ve bununla o meleke kendi­
sinde meydana gelinceye değin [o fiili] yapması kastedildiğinde buna "öğre­

Telkin iki sınıftır: Birincisi, konuşanın bir lafzı söyleyerek bununla dinieyenin
tim" denir. Aynı şekilde telkin [aşılama] de bazen öğretim olarak adlandırılır.

aynı lafzı ezberlemek için pek çok defa telaffuz etmesini amaçlamasıdır. Bu­
na örnek, dil ve şarkı telkinidir. Bu, benzerini yapmak [taklit] yoluyla öğretim
kısmına girmektedir. tkinci sınıf ise bunun yanı sıra o lafiziann anlamlarının
dinieyenin zihninde resmalınasını amaçlamasıdır. Lafızdan başka, bilginin
meydana gelmesini sağlayacak başka fiiller de yapılır ve [bu fiillere] "öğre­
tim" denir. Buna örnek, işarettir. Yine biz yazı yazarız ve bu yazı, öğretim
olur. Bu şeylerin aynntısı ve kısımlannın sayılması zor değildir.
r � �: ı � · \ 1 �� l!E ı:ce: �.t ·f_-
.: f. 'i. 'i.. c Cr: r. r� '. fu
:t.'
Ç
· (i

,'f
€F. !� · r t � [;
ı;:- L

� � ç-� �g�. �.� t'.. f


tv l � ı.- ·
t · - �
.

E
.c- �

� �- ·t'
· t.. �.

.(Ç
' \.,

� � · :r ·rt .
\., t>
ı:- _ ç
� c;:_
·r- �t
.

�· f� l..
\

� �
\

ç ıı-
\

tı:

- �

[.
·

·t:

� � �
[
\.,

� �.
t� ı �:r � -� 1�. r�· �r. �- : Er
� .

� �
. ı:
�- r. c E:
-

ı r J.
ı.- �
·r- �
{. � :t•
[
.


[•
t '-"ıı:: ,1rg c� �g�. r ep t ) r': � C·
ı.- :

• � ı ): ·� { ·�
't
Ç:_ l
\., ..

t - -
_

[ -
t � ...... t �
,['
E - .t
..t ;;:. � ' t, c. f (•
Ç- r .- 1
}.!
-

�o
,

� 1!.
.t'
.
ı:. li'

Cvv Ç:_
.

� li' ı; t..
. ·

Ç•_
tt
lı: ' ' � C· C·
- 1!
f -�[
t , �f.
n. ; :

.ç, !!:: .t ·ıı· E r" c;:_ ·� c..


!a
i'.-

t.
:c
ı; •
\p_

1 r.. .
- f· � 'ı:. Ç:_
\., .�'

�� ' .' J. � 1•. tv


c. \.,

f i- (.
-

12
.t
� t: >(;, .
ı.-- f.' \.,

Ç_
[ -
•fu \· ·� � l �· � � f

� C• (\__ � '"-·
.� � .t
lı. - \.,

t. f
(' \.,
r.;
\-

. � � � Cf.· i- 'i� '�ı;: f


�.
''i. �; �

�: ç..
( �: � t
ç -

� � ı.
- �- - �
� C·
ı_
� � �.
� f.
Ç ll\ .E·' L · [
<i· �. �. ·� ç:
.� !!:: lı.

. E\' l .C- '


� � �
' �
\.. \e...

� o• f" �
li ' f. lt: l..
- � � f � �
r..,_

·�

(;;
f � �t f
\.,

\.,
'f;: \., �
,

r r r- t r.. . .ı: � -
ı- � t> -

h
\..
t>
C· !- \ . -

� \· 1. j; 'b
t
� • V

t t �. m f
ı:..

b � c � � 'r- lı
ç

ı�
_5a K i t i b u ' I - B u r h lln

O halde ögretim iki sınıftır. Birincisi, kendisinden bir fiilin melekesinin


meydana geldiği ögretimdir. Bu ya benzerini yapmak suretiyle ögretimdir ya
da muhatabayla veya işaret ve yazı gibi hitabın yerini tutan bir şeyle ögre­
timdir. Muhataba, işitenin -kendisinde meleke oluşması için- yapması gere­
ken fiilin sıfatıdır. Bununla kastedilen, yalnızca bir bilginin oluşması değil,
bunun yanında bir fiilin kendisinden çıktığı bir melekenin oluşmasıdır. Şim­
di maksadımız, kendisinden bilginin meydana geldiği ögretim hakkında ko­
nuşmaktır. Çünkü bunun öğretim olarak adlandırılması daha uygundur.10

bir kısmının da herhangi bir adı yoktur. Bunlardan ahlaki olanlara, "ögre­
Diğerlerine gelince onların bir kısmı, alıştırma (riydzet) olarak adlandırılır ve

tim" denmektense "eğitim (te'dib)" denmesi daha uygundur. Onların diğer


sınıflan için de farklı isimler icat etmen gerekir. Özellikle de papağana ve ço­
cuklara dilin telkini gibi birbirinden farklılığı açık durumlar için bu böyledir.
Çünkü bunlar [yani papağan ve çocuğa dilin telkini) -her ne kadar aralann­
da bir benzerlik olsa da- açıkça farklıdırlar. Kendisinden yalnızca bilginin
meydana geldiği ögretim ise ancak muhatabayla veya muhataba işlevi gören
bir şeyle olur. Muhatabalann bir kısmı işitenin zihninde onun daha önce
bildiği bir şeyi bilfiil hazır eder. Çünkü şey, insan zihninde ancak iki yönden
biriyle olur: Ya bilkuwe ya da bilfiil. Bilkuwe ile kastırn, kişinin kendisi yö­
nünden kesinlikle bir engel olmaksızın dilediği zaman yazma, konuşma ve­
ya bir şey hakkında düşünme gücü gibi [fiile) yakın kuwedir. Şeyin bilfiil
oluşu ise insanın, şeyin hayalini kendi zihnine resmalmuş halde görmesidir.
İşte muhatabalann bir kısmıyla işitenin zihninde [fiile) yakın kuwe halinde
bulunan şeyin bilfiil hazır hale gelmesi amaçlanır. ögretim, bu muhataba
değildir. Bunun adı, ya anlatma (takrir) ya hatırlatma (tezkir) ya da bu lafız­
tarla aynı cinsten başka bir lafız olsun. Bir diğer muhataba sınıfı ile ise işite­
nin zihninde onun daha önce gerek tam bilfiil gerekse de [fiile) yakın bilkuv­
ve sahip olmadığı bir bilginin meydana gelmesi amaçlanır. Öğretim, bu mu­
hatabaya dahildir.

Menon kuşkuya düşerek, ögretimle bildirilmesi amaçlanan şeye dair öğ­


renen kimsede daha önce onu bir yönden bildiği ve başka bir yönden bilme­
diği bilgisinin meydana gelmiş olmasını zorunlu kılan bir kıyas kullanmıştır.
İşte Menon'un kuşkusu budur: Bir şeyi ögrenen her bir kimse, ya onu bilir ya
da bilmez. Şayet biliyorsa onun bildiği şeyi yeni baştan ögrenme çabasına ge­
rek yoktur; şayet bilmiyorsa bu haliyle bilmediği şeyi nasıl talep edecektir? O
kimsenin [bilmediği şeyi) bulması denk gelse bile bulduğu şeyin daha önce
aradığı şey olduğunu bilmez. Her ne zaman bu kuşkunun iki tarafından her

(cehalet) ise iki sınıftır:


birine payı verilse ögrenen kimsenin bir yönden bildiği ve diğer yönden bil­
mediği şeyi ögrenmesi gerekecektir. Şeyi bilmernek
�· t [ ·G.!:;;. .
tır-•
1. ç_. c· -�
�· .f � ·ii= �(i.;
Ç:_
·tlP .
,. �. -
�.
� · 1 <i.[ f !:;;
f
·G. . lı Ç- [
� "'
"' - . t
� Ç:_ Ç:_
�. . • .
r
\, .

·rı. · h-: <(;:
[L � :
'1--

�. . t � .c V: ·
ı
\ [
·rı. \.,..

.. c.c Cı;:· �

{ - L
�· t> � f; ��·
· •

� . ,J:' r- t>

"' 'li- t .·t 'g.


.
� �

l. �� �� \

fç,·' �� Ç:_:�

1�· �C· ·rı..� · j�· tb' t �.� ��· cL ·�-�. �E":


re ce!
b � �
-:-

�[ ' �E · �ı:-; ;t�


• •

=r t. ·

f t. . �
c-
r-. � €- [
�• l' .' . t� V:
� [

� .· � � . "'[ �
· !?. f ' -
('(>

·
�-.
'1--

;;.
c Ç c L
r '
\

-
c:. .f -

� 'g. l..� t � Ç:_ f ': � �t l �-
ı;:

Ç:_
fV: �-
L. v·

� ·cı. .
1A G. .r.
\

� � 'fu ;;
tt"'
.
C;

� t> 1 .,.1 �p- c: · V\


r_ lo c- '"to

� �·
. . �
��


- ' � ·--:ı ı;: Ç:_ �.· ()o [• �"fi· "-:- � ç_.
ç
• . ı. [ L
"'
ı { ; ·. V 1 t � � c..
·. 1

.tf;� 1• � ·� � \, .

- [- C· � C· Ç- �
t "� ,ı:
f-. ı:
. . .1

� � �b.
.

f-
fi

f::: "' t
>• Ç:_ 'ı;.

} 1. � :t·� .t ·'c� � ·f �- t ��
t> .
:: · � ·� � � [ �- "'<r. t. � t · �
f. \· � [ ft � [ i_ � f �
\.o


ı;

c·· 1- ç,· � . � �1 �
·rı. · ·
r � r � r: } · ·ı ·{;, � -�
·

� -t � t t t � r � ·� t. � 'f � : ��
.� .

�i " ır- h: tv � f t -;y__ "' {_ � � v · V.
f Ç:_ � . �
C· ,[" . (_ f
t � � f �. ·
� � ) g � [- . · tf •
�. {;, · ;;, :r � � rı:
E:!.

� � 1r.
t�
·
[ v: · f [ ... .
� � V\�. � c

"'. 1;:
E":
.� " . ·ı ·'c. � k.
�t. ·� • L �
ı l E "'g_ � � ! f


1

Ç:_ t·
1;: .�· .c
V\
� 1 "' � "'
� �
. .1'- • 'li-• • Ç C·• t. � �1 f[ k� {,1 C.• b · lı� C·• & · , & 1


\::.
·t �
� -
Ç-

f � · ��. (_• Ir- '§.·L .-t � .F ·� .{ . .1 �t;' - IL�· . � �· ı


�-

{;, t f� f

• · �1- ; • cr;
• �

·
\.o

� �- , ':' � � b ·L � �· � � l{;, f ı;:


Ç

't ( � � �. �.
r t -c. � � c· � t' -r- <i � ·� �
()o
� . - �

ı
ı.

·�
.ı;-


\.o

�· ·{;, c· r
\

� ır. [ 'b L .� [ · !:;; . .


1 "'
' •

:y � !:;; � .f � .�· � k ç .� · - ,pt ·L


t �

�·

ı;
_M Kitib u ' I - B u r ha n

Birincisi, bilgisizlik (cehalet) olduğu fark edilen bir bilgisizliktir. İkincisi ise
bilgi olduğu zannedilen bir bilgisizliktir (cehalet) . İşte ögretim, daha önce
bilgisizlik (cehalet) olduğu fark edilen bir bilgisizlik seviyesinde bilinmeyen
bir şeyin bilinmesinin amaçlandığı muhatabadır. Öğrenen kimse bizzat o
şeyi daha önce bir yönden bilmiş olmalıdır. Bilginin bir kısmı tasavvur ve bir
kısmı da tasdiktir. Eğer ögretirnle kastedilen, bir şeyin tasavvuru ise o şeyin
ögretimden önce bir şekilde tasavvur edilmiş olması ve onun başka bir ha­
yalinin bilirımiyor olması gerekir. Hakkında tasdik oluşturulması amaçlanan
şeyde ise onun daha önce bir şekilde tasdik edilmiş olması gerekir.

Şimdi Menon'un kuşkusunda tasavvur ile tasdik arasında ayrım yapıl­


mamıştır. Hakkında tasdik oluşturulması amaçlanan şeyde zorunlu olarak
onun daha önceden tasavvur edilmiş olması gerekmektedir. Tasavvuru
amaçlanan her şeyin daha önceden tasavvur edilmiş olmasının gerekmedi­
ği zannedilebilir. Buna göre biz, bir ismin anlamını bilmeyip de o ismin de­
lalet ettiği anlamı tasavvur etmek istediğimizde ve böylece onun anlamını
aniayıp tasavvur ettiğimizde acaba o ismin anlamı bizim tarafımızdan daha
önceden tasavvur edilmiş midir edilmemiş midir? Eğer ona dair bildiğimiz
. şey, başka ismi olmayan veya yerini tutan bir şey bulunmayan bir şeyse ve
bilinen ikinci ismin anlamı, bilinmeyen ilk ismin anlamının aynısıysa bu
takdirde onu daha önce tasavvur etmiş olmamız gerekir. Durum böyle olun­
ca tasavvuru talep edilen şey nedir ve ona dair bilmediğimiz şey hangisidir?
Öyle görünüyor ki, o şey, bizim bildiğimiz isimle delalet edilen olması bakı­
mından bizim tarafımızdan tasavvur edilmekteydi ve söylenen isimle dela­
let edilen olması bakımından biz onu bilrrıiyorduk. Bununla birlikte biz, ka­
çınılmaz olarak söylenen bu ismin delalet edip etmediğini biliyorduk. Çün­
kü delalet ettiğini bilmeseydik onun arılamının tasavvurunu ancak delalet
edip etmediğini bildikten sonra talep etmemiz gerekirdi. Onun anlamının
tasavvurunun ve onun delalet ettiğinin bizde beraberce gerçekleşmesi im­
kansız olmayabilir fakat bilaraz böyle olur. Zira onun delalet ettiğini bilrrıiş­
sek o ismin delalet ettiği şeyi bir yönden tasavvur etmişiz demektir. Bu ta­
savvur ettiğimiz yön de onun bir anlam veya akledilen bir şey oluşudur. Öy­
leyse o şey, bir tasavvur tarzında genel olarak tasavvur edilmiştir. Dolayısıy­
la tasavvur eden kimse onu bu yönde farzeder ve başka bir tasavvurla tasav­
vur etmeyi talep eder. Bu tarzda tasavvur edilen şeyin bununla birlikte mev­
cut olduğunun da bilinmesi gerekmez. Ama bazen onun mevcut olduğunun
bilinmesi bilaraz denk gelir. Bu durumda olan isirolerin arılamının ifade
edildiği söze, açıklayıcı söz (el-kavlü'ş-şarih) denir. Bu söz, onun [yani o is­
min] tanımı değildir. Fakat bir kimse bu söze isim ortaklığıyla "tanım" adını
verirse durum değişir.
'+ı ..ıl .):l �t.:..... y. �ı_, � .uı oy ub:ı �J � .ı..il oy .M � l...ıı ..ı.:..l
CJA � 0ı.s .ı.9 �� 4_ğY-A
.

ufo. u' r- _)1;_, .� .uı oy .M '-:? ilı �� J:ıS


•0:1.l.o.4j �-' _;� � 4.ğy..JI _, .Lı �� �� <\..4k .ı.9 � ��� ..cllj
..cllj J:ıS _;� .ı! ��ı ..cllj ufo. uı � '�� _;� �� � uı.s u\.9
uı � r-J; � ,� 0:1.4Ai.ll t�' � '-:?ilı_, . �ı Jtp. .u �_, ı.... ı_;�
Lı 1..iı..ı....::. u,ı:ı . .< .
' <..ı...... .ı.9 W.:t"":
. <Lı. '-"
ı .� (...)-"

ı . : . . 1 • Lı
:

'-:$iliJ .'-':! .l...Ai.ll W:!-U �


• •

·.1 . - . � W• \.9
f'...>":i . - -�ıı
.J� 4..ı!
- U""""":l 1 W:!

ı.... Js; � .uı uJ::.:ı .ı.9_, ._;� .ı.9 ufi:ı uı oy 0:1.4Ai.ll t�ı � l.o.,ı9 :;_;_,y.:.:.
,ı.... �"""'' � � ıjı liı ..clljJ . J:ıS CJA _;� .ı.9 ufi:ı uı r-J; o_;� �
� •oli_;�J o� � '1"""'';; 1 � .y.l.c J..ı.:ı '-iili �� _;__,.......:l.i ul li..ı_;\.9
\...i9_?-J- Lı w· tS \'';; \"""';; ı ..cllj �
1 L.l . - . li.! tS
i.Y":i".ı l:ı..ı.
- .:;, .ı..l.o .
w f'ı �� (...)-"
U:"' ı
.)� w·

�""";; ı � � y. r-_,ı,...ı.J _;wı �"""';; ı � uı.s_, ,.ı...t.i.


. . r-_,i;ı ı.... _,ı �ı �"""'ı .u
,..cll:t; (.)I.S \ j\.9 . J:ıS 0-" oli_;� US .ı.9 � üfo. (.;1 f'jl; .ı...i\.9 , J�I J_,';l l
ui.S .ı.9 ..cllj CJfo. e;l � Y.ı..l.. � US �� '-:? 1-' ,o_;� �_,i.l::ı..JI y. W

� CJA o� .ı.9_, ,li� r-_,ı,....JI I"""'':J� .y.l.c J_,l.l.4 y. � CJA 1_;� li�
ı� � l...l9_;c .ı! 0fo uı t... ı � ;; .u\.9 ..cllj t"'-' . ..ı_;ı_,lı �"""';;� .y.�.c J_,l.lA y.
� uı � � Jı ..ı .uı � r-1 0ı .u\.9 ,Jı...ı ..>#- r-' Jı..ı .ı_;ı_,lı �"""';; ı
/)� .)� li.! � (.;1 � ';; .ı!_, .':ı' r-1 Jl..ı y. � r1U ul � ':l l o� .)�
l...l9_;c

.y.l.c J..l:! '-iili li_;� ..ıi9 ,Jl..ı .uı l...i9y:. .ı.9 us e;\.9 . w.:..yJ� USl ,La... Jl..ı .ul_,
CJA ı� ujı _;� ..ıi9 , J� �� _,ı t... � .uı y._, ,t... �� �""";; ı �
1 _;� o_;_,......:y ul �J �� /)� _;_,.....:Wl � U:...# ·� _;_,......:ili
• ..ı�yı .U\ ..cllj t"' � e;ı _;�1 0-" �� �� .)� �....:ı! f'jl; �J . �1
0-" � Lı � oy � (,?il i J_,ill_, . .ı�_,.. .U\ � L;l w.:..yJ� � .ı!_,
� � 0ı ;; ı �� ,.u ı ..ı.:.. y. �_, 'c _;Lıılı J_,ilı � �� /)� �ı...y
... ı
.f""'':J I ..cllfo� l..ı.:..
__55_ K i tii b u ' I - B u r ha n

Boşluk (hala) ve sonsuzluk gibi tekil bir ismin delalet ettiği matlupların du­
rumu bu şekildedir. Keçigeyik hakkında onun bir tanımı vardır denilmesi de
bu şekildedir. Yine Anka-i Muğrib de böyledir. Öyleyse tasavvuru amaçlanan
her şey, bundan önce tasavvur edilmiş olmalıdır.

Hakkında tasdik oluşturulması amaçlanan şeye gelince onun araştırıl­


ması gerekir: Acaba onun zorunlu olarak daha önce tasdik edilmiş olması
gerekir mi gerekmez mi? Açıktır ki, tasdiki amaçlanan şeyler, ya tekildir ya da
bileşiktir. Bazen bunların her ikisi de yanlış olabilir. Eğer yanlış olan kesin­
likle mevcut değilse onun tasavvur edilmesi mümkün değildir. Öyleyse yan­
lış inançların tasavvur edilmesi mümkün değildir. Fakat eğer yanlış şeyler­
den bileşen bir şey, iki mevcuttan bileşikse ve iki mevcuttan her biri tek ba­
şınaysa ve bileşiğin tekile çözünmesi mümkün olabiliyorsa bu takdirde ona
dair tasdilcin daha önceden gerçekleşmiş olması gerekir. Şayet [sözü edilen
bileşik şeylerdel durum böyleyse bir toplumun varlığına inandığı ama ger­
çekte mevcut olmayan ve bileşik olmadığı için parçalara da çözünmeyen ba­
sit şeylerin tasavvuru hakkındaki söz nasıldır?! Muhtemelen o şeyler yalnız­
ca münasebetle tasavvur edilmektedir: Bu böyle olunca onlardan tasavvur

talep edilen şeylerin tamarnı hakkında "0, daha önce de tasdik edilmiştir"
edilen şey, iki doğrudan oluşan bileşimdir. Bu bakımından tasdik edilmesi

denilmesi doğrudur. Fakat bütün bunlar bilarazdır. Oysa matlup, bu değil,


bunlardan bizzat alandır. likrettiğimiz tasdikierin zorunlu olarak bir kısmı­
nın diğerinden önce olması gerekmez. Bir şey hakkında bizde kesinlik oluş­
masını amaçladığımızda bizde zorunlu olarak daha önce kesirıliğin değil de
o şey hakkında bir tasdilin olması gerekmez. Fakat bazen bu, yeni oluşan
tasdikte kesinlikle hiçbir faydası olmaksızın bilaraz denk gelebilir. Ancak
tasdik bazen belirsiz ve bazen de belirli olduğundan iki mütekabilden belir­
li olarak birine dair tasdik, belirli bir tasdik iken ikisinden [herhangi] birine
dair tasdik belirsizdir. Hatta iki mütekabilden belirli olarak birini işaret ede­
rek "Yalnızca bu doğrudur" denilmeksizin ikisinden birinin doğru olduğuna
inarıılması, belirsiz bir tasdiktir. Kıyas ancak belirli bir tasdik gerçekleştirir.
Öyle görünüyor ki, şeyin kıyasının varlığından önce gelen tasdik, belirsiz tas­
diktir. Bu açıdan bizde yeni bir tasdilcin gerçekleştiği şey hakkında onun da­
ha önce tasdik edilmiş olduğunu söylemek mümkündür.
-��').J .,.)l:JI � ,�_)..<. 1""'""1 4-::k � �1 ül..,ı_,J.h.JI yi (.j� \� .)c.J
L.. JS 0j1j YY.... s>l.iic ..ill�.J . l.ı.:.. .U ()1 J.ıljlc � Jl9.; �\ o� .)c.J
.)� J.9 � J-:9 0� -:;1 � '0.)� �
.

·.1 . U'"ı. ·.ı..,jc


ı;.).J�. f'J"; �. u• 1 . -�'1 tt.iıl �- L.. L..l.J

. .i..ü.>9 '<I.J -:. '

L.. l ' � ı}.ı.l...::>.J.ll yl..6.; ._;ll .)yı'l l -:;1 �U:..J ,') r-1 J-:9 � .ı..: �� J.9 üfo. -:;1
• ı..,r
---;--;o- •
-

�y;ı.yı _;:!;. yji.S.ll -:;1.5. -:;1.! .(».ıji.S. üi.S. L...,ı.) ();!� )IS..J '�->" L..l.J ı;�_).<.
.ı l übli:ic. ')\ .)� -:;1 -:;jl � U"fo '.)_,......:i; -:;1 � )\.9 ,)L..,..I
cfol .ı>..l...lil
.)c L..p.. .ı.:..l.J JS.J ' Ü;!�y;o.yo ()C l..,ıSy 4-iA �yJl -:;1.5. -:;1 ,�ji.S.ll .,.y..:;.') l
()1 �� o� .)c r-Jl:ı .Ut! , �y_JI <)1 J=..:ı ()1 � J.9 yS.yJ\ ()IS..J 4o�\.).il
t .� . L
-�'1 .....i.ı$.9 '� u· IS. u• \.9 L>:"' . - .l...:l:>.J.l -
.,. W')\ ..>y-::>J- .,r. JY'"' V" 'V" 0.l C'.J J.9 u-'""=
. C .
.

�� J,:...:ı:i 'l.J ,ı;�y;ı._,.., _;:�;. �� � � .J 'r.J. t.A. �y;ı..J � ._;ll ��


• •

\jlj .6\.:ı..J l.ı. ')\ ı;.J� .<�.. u1 �


- ..>F-. ..illi u," _,... . ->" ..::.ı.....ıl üj\.5. j\ ,.,.\ ..?.-1
. - ��
. .
-:;1 �� o� .)c � ..li9 .(>./ill.....:. 0-" Yf.jill 4-iA .)_,......:i; W '� ı;illj ()IS.
. •

4-lS o� cfoJ . �\ � 0-" 4.: �� J.9 .o...il 4.: ı}.ı.l...:.Jl\ yl.b.; L.. � � Jl9.;
. ül� '+l.a -:;1.5. L.. cfol , \� y_,l.h.JI �.J ' u"=ıy..l4
.<j c.r�ll üt.iı�l u_,... . .<�. u· ı ı;..>.J�. f'fl .. .1 J
. � ·-- . r� I.A.ü..J-"
� 1 ·.1 . �.
·. 1 .
U.. J� -;.,,,�� <I.J Ul f'� U· \ ı;.).J_y..ı:> ('fi �1 f...):!:"i
• . � .1:'1 <\.J Ul - U· ı � L.. U· 1j
• . .
.


• •

. .

· .<
u::- .

�.::.d.:�JI � .,. \..ic. .U


. •

· �· yw
• •

-:.
· ' -�'1 ı.r
..! )l...l.. . ·1 , o.a:;_, · .< ı , f...):!:"i
· . .� ·'1:'
..,.. ı...r-::
ur:. V" ·- 'Lı J.9 U"""
. u-'""=· u .

..>F-
. 1.....\ .ı.:.lı. .
.l...:.Jll.J , �
t �
.
-t.
0.!�
.• - �11 ır- 1... \..ia..ı
�.l .ill.J \
""'
.T"
.. .

, � 1.....\ .ı.:.l. <)1 .)1..1:.; -:;1 _;:!;. 0-" ��t....:. �ill.JI .ı.:..\ -:;1 �\.i:ic. ')\ J,ı ,J..=,...

(.}.ı -

;:9� Wl V"Yili.J .J..=.... Ji;. ı}.ı� .JA.J .l::,iğ ��L....:JI .JA OA.J \� -:;1 �
.�.ll V"LS · .< w· 1 � •
·"' .,.
- �y;ı..J L>:"' V" r.li:WI 0.!.l...:.Jll u-'""= . - . � 0.!�
t .� ·
.r-

4.: Wl � l.ji\1 ç.�l � Jl9.; 01 � J.9 �1 o� .J...=.I...J Ji;. �\


r.r- ·

L>:"' V" 4.J '-'� J.9 u


: - .l...:.Jl\
· ıs. .U\ Uii.:i.....ıll (.}.ı -
t
.
. •

___56 Ki U b u ' I - B u r h i n

Önceki tasavvur, tasawuru talep edilen şey ile varlığı talep edilen şey
hakkında olur. Talep edilen tasdiki öneeleyen belirsiz tasdik, talep edilen
bilgiyi yapan [meydana getiren] bilgi değildir, fakat o, şeyin birinci bilgiden
başka bir bilgiyle bilinmesi için hazır hale gelmesini sağlayan bir bilgidir; o
kendisi sayesinde şeyin matlup haline gelmesinin mümkün olduğu bilgidir.
Ancak burada [talep edilen şeye dair müstakbel bilgiyi] öneeleyen başka bir
bilgi olup da bu bilginin talep edilen şey hakkında beklenen bilgiyi yapıp
yapmadığına gelince bunun araştırılması gerekir. tık olarak şöyle deriz: ll­
ham ve hatırlatma olmaması ve insan zihnin de daha önce bulunan bir bilgi­
ye ilave bir bilginin meydana gelmesine "öğretim" adı verilmesi uygundur. 1 1
Bu, bir grup insanın ilahi bir fiille meydana geldiğine inandığı şey konumun­
dadır. Şayet bu da "öğretim" olarak adlandırılıyorsa bu sınıf şu anda hakkın­
da konuştuğumuz öğretimden değildir. Bunu, insarun yapabileceğinin dı­
şında kalan felsefeyle sözüm ona felsefe yapan (tefelsü/J kimselere bıraka­
lım. Biz şu anda insani makulleri [akledilirleri] içeren felsefe dahilindeki in­
sani öğretim hakkında konuşuyoruz. lşte bu, Sokrat'ın Atina şehri ahalisinin
liderlerine karşı delil getirirken hakkında şöyle dediği felsefedir: "Yurttaşla­
nm! Ben sizin bu ilahi hikmetinizin yanlış bir şey olduğunu söylemiyorum,
fakat diyorum ki, ben onu yaparnıyorum ve ben, insani bir hikmetle hakim
olduğumu söylüyorum." Şu anda hakkında konuştuğumuz bu öğretim, in­
sani muhatabayla gerçekleşen öğretimdir. Bu bağlamda şöyle deriz: Bir şeyi
anlamanın amaçlandığı öğretim, varsayılan bir şey hakkında daha önce bu­
lunmayan bir tasawurun gerçekleştiği bir muhatabadır. Bu muhataba, mat­
luplardan olan o şeyin, matlup olması bakımından tasawur edilmiş olarak
anlaşıldığı bir lafızla olursa onurıla birinciden başka bir anlama gerçekleş­
mez, aksine o, biricinin tekrarından ibarettir. Bundan dolayı bu muhataba­
nın başka lafızla ve birinci lafza ilave bir lafızla olması gerekir. O Iafızdan da
bu muhatabadan önce konuşan ve dirıleyenin uzlaştığı bir anlam anlaşılma­
lıdır. Öyleyse o lafızdan anlaşılan anlam, konuşan ve dirıleyeniD her ikisi ta­
rafından da muhatabadan önce bilinmelidir. Bu muhataba, talep edilen şe­
yi daha fazla anlatımla anlattığına göre her ne zaman fazla lafızla delalet edi­
len o anlam anlaşılırsa ve bu da talep edilen tasavvuru gerçekleştiren şeyse
bu durumda bir şeyin tasavvurunun amaçlandığı her öğretim zorurılu ola­
rak, şeyin matlup hale gelmesini sağlayan bilgiden başka, öğrenerılerden
önce varolan ve talep edilen tasawuru yapan önceki bir bilgiden olmalıdır.
��1_, . o.:ıy:.._, ..,.J.h:ı �J o_>� ..,.J.h:ı � w fo. ıJ:ıl..JI _>_,.....,.:ili J
4..9_;-11 4..k. WI 4..9yı-oll _y. � y_,lh.JI ��� -)c- r.:ıii...ll �1 �

� _, , .)_,'1 1 � ı;_p-1 4..9_;- w� 0'1 y'1 1 )1.1 fo. � 4..9_;- CJS.l , �_,l.h.JI
· "' · 4_9->- Liıtı u_,...
'? y.. 1
·.1 . U"'
· -<�. u· 1 f'J'"j . I L � · \ ·.C . I
. 1 . t..,l-' \_ı.Y-""'" � ) 4_9�
"' � u � � r..r-1
• . . - -1\ • .

� wl � .U\.9 , ö_):.:ü.JI 4..9yı-oll y_,l.b..JI y'll �m � 4..k. WI � �L..ı


..�� '-r� � u
· « . 1\_ı. ->�'ı \
· \.J u..,... 1 . 1'1 \ · .< . 'ı• u• \ � .öi� .<Uc.
-:. .1 .:. <�j\ .,,ı•-' \ J..r-

('_;. .:ıi:i..y ı.... �� .ili�_, -� � � :ı! 4..9_;- Jc ö.:ı:ılj 4..9_;- wl...,j'l l


u- _ • -' f'"'r' • u�

· �1 .ili� . . .t;. , L.o..ı1ü


� \...:-::ı..ıl .ili� u· ts u· LS · � · '1 t... � L � . .ili� u· 1

1"U . u . · '1 1 .ı..!


-
·.C · \....c :l::._)
. Wl :i..i..Jill � U""'
·
V" U":�""

u· 1 � • . .1 11\ U"'-""' - ç--. 1<�·. ,....c. jj\ ı--


- . 1. �11
�11 . ı . ,u.· L..,j\ 4.k.i.ı-
.

r..r-
:i..i..Jill .r· U"" t : \ :ıli _ ,1.�11 .r. 11\ �
t..F"L..,j'} l r.:--
J.JLl - . Wl �

�11 �- _:_ . 1 1 . '- 1 " •"


-

ı.r- "-::ı
- · • JJS:l ı.r- . _., J , A...ı,j ..ı.j \ w'l _,...-.
. 6.
ı. . .:i.:..l .:ı..ic. .bly...ı .. \.'}
··
ı... - 1�
ı.r- �
,Jb4 yi �'1 1 o1\ � wl J_j.l u....ı �� r_;. t:ı» :�1 �.:ı...ı J4ı l �t...:.. u
ı.; jjl r.ıWll 11\ _, .«�L..,jl � � �1 J_j.l Wl_, .�1 u..J J_j.l �J
.ı..ı. - .1.�11 u· 1 · J..r-
�- ı; jjl ı-- .ö;Q .A...
- L..w .,jl .tı.l:::.
. G.. ...ı ·.< . - ·'-�'1
ı; jj\ ı-- ·"' .ı..!
..
L:ı...ı�

rJ _)� U.:.._,_;i.. yi � � �G.... Y, �rA �\


u� .r


.

o1\ J .� �
0"' .ı _,l.h.JI 0"' wt.S :ı! ı.;jjl ��ı .uc. � � w_j\.S wl �ı.:......11
"->� .::.t.,ı

..ill:ili . J_,)ll I .J:us:i w_,$.; J: , J.J'l l � � � c9:ı � 'Y).h... _y. �


c ·1 .
f'j'";J 1- .ı.JI..J· .1:.ilJ Y..· 1 .1.il.ı :i...ı.b
·.t . J-''1 1 J.:.illl ı.r- . u...JI o1\ u . · ·
- < �. u· 1 �
· _,...

. u� 1'W\ .ı..ılc.
· ·
u� u

- ' C"L.JIJ u->


.

- ' i. All .
u. �\.9 . .tı.l:::.
. u...JI o1\ � - t.:ı.bl J-1-" -r- ('� J.:.illl .ili�

1�1_, . �ı.:....JI � � �.:ı..ic. t..._,.ı.,u. Ml .ili� (.)C- r�l � w_,$.; wl �


�� .ili� � � ,.:ı.;jl � y_,lh.JI y'l l � Wl �ı.:....JI o1\ w_j\.S

f' � .u\.9 ,y_,l.h.JI ..J_,.....,.:ill �� ı.;jjl _y. .ili� wt.S_, ,.:ı:ı\ )1 ML,ı � J_,l.:ı...ı.ll
� (.)C- � w_,$.; wl �� ..J_,......J � � � ..ıs w_,$.; wl ö..).J� ��
U.lfo. ı.;jjl r1JI i.$Y-" ,y_,lh.JI ..)_,...,.lll Jet! , � o.:ıP.-J r.li:i ıJ:ıL...Y.,I
. 4)1.... ...»'-"':! w'l y'l l �
_51 Ki t a b u ' I-B u rh a n

Yine daha önce bilinen ve talep edilen şeyin kendisinden [hareketle) ta­
savvur edildiği şey, kendisi anlaşıldığında zorunlu olarak kastedilenin de an­
laşıldığı bir şey olmalıdır. Bu ya mümkün değildir ya da şeyin dogasında, bi­
lindiği zaman matlubun da bilinmesi özelliği vardır. Aksi halde bizim matlu­
bu o şeyden anlamamız bizzat değil bilaraz olur. Bu, ya mümkün değildir ya
da o şey ile matlup arasında zati bir nispet vardır. İki tekil şey arasındaki za­
ti nispet sınıflarının parçaları alınsın. Bu parçalar, ya yüklerndir ya yükleme
benzerdir ya da başka bir şeydir. Açıktır ki bunlann nispet bakımından en
tam, zatiliğe en layık ve zorunlulugu en güçlü olanı, o şeyi tarif etmesi en
tam alanıdır. Sonra onlardan her biri, zati nispetlerin tamlığı ve eksikliği
açından mertebesine göredir. Açıktır ki, onların bu duruma [zati nispet ol­
maya) en layık ve en tam olanı, [tarif edici konumundaki) o şeyin, bir yön­
den bu şeyin ta kendisi olmasıdır. Şayet [bu iki şey) bütün yönlerden tek bir
şeyse ve orada kesirılikle bir başkalık yoksa daha fazla veya daha eksik başka
bir bilgi verilmez. O halde o şeyin öteki şeyle özdeş olmasının kaç yönden ol­
dugunu ayrıntılandırmamız gerekir. Onlar içinde bu sıfata en layık olan, hiç
kuşkusuz tarif etme bakımından en tam alandır. Onun hakkında bu yol iz­
lendigi ve iyiden iyiye araştırıldığında bu kitapta ve Medhal'de saydığımız
anlatıcılar (müfehhimdt [tarif ediciler)) ortaya çıkar.
Böyle bir araştırmanın aynısını tasdik hakkında da yapmalıyız. Tasdikin
gerçekleşmesini sağlayan öğretim, kendisindeki muhatabanın yalnızca hak­
kında tasdik gerçekleştirilmesi talep edilen şeyle sınırianınayı sağlayan lafız­
la oldugu öğretimdir. Böyle öğretimde ise kendisinden tasdilin gerçekleşti­
ği şey, yalnızca muhataba değil, buna ilaveten konuşanın durumudur. Bu
durum, muhatabadan önce dinleyen tarafından biliniyor olmalıdır. Böylesi
muhatabalarla "taklidi" adı verilen öğretimler gerçekleşir. Bizim amacımız,
bu tarz öğretim hakkında konuşmak değildir. Amacımız, muhataba esnasın­
da tasdik edilmesi talep edilen şeye delalet eden lafızla sınırianan ve bunun
yanı sıra o anlamdan başka şeye delalet eden başka bir ilave lafız bulunma­
yan öğretim hakkında konuşmaktır. Bu anlamın muhatabadan önce, mat­
lup ve onun varlığı hakkında meydana gelmiş tasavvurdan başka bir bilgiy­
le, işiten tarafından biliniyor olması gerektiği açıklandı. Bizde tasdiki gerçek­
leştiren bu şey ile tasdik edilen şey arasında zati ve zorunlu bir nispet olma­
lıdır. Ayrıca onun [yani tasdiki gerçekleştiren şeyin) doğasında mutlaka biz­
de ona dair tasdikin gerçekleşmesi özelliği bulunmalıdır ki onu tasdikimizle
bizde matlubun tasdiki gerçekleşsin. Yine bu şey, öneili olmalıdır. Öncüller
arasındaki bağlantıları almamız gerekir. Bağlantılar çeşitli şekillerdedir.
Bunlardan biri, öncüllerden birinin tümel, diğerinin tikel olmasıdır.
·t:
C· C
�·
� {1 Ç;,
1ı .(!: 16 {f • .t { ç \; �: 'ç :c ,f � � 7- {

);· l � r �· - � "" 1::


' ll · · 11
� �.
c,

. t .t l

C: �
);-·
ç.. t,� , &� � �
. r' rt[ ,ı;<c � � .�
ıı-
· ı.. , 11


v-

·�.
FA \:

,t C · - ft ��
=ı: ıc

�. � .t ).. C·.
ı: . \., c

� r E', �
B,. ftı.., '-'� ı �
·
- �:
"' h'
h:
[;.
- -

>(h �

{ � �-
�t' �: �.t· �h. :i.;�- �r;- �.t' "'i b ·�·( ':�- (. );


'(;,
·
� t
-
ır
lv

� �-
g � i2
�jl ·
1'.- .ç

· � �. � ·�: t � b'
'

�·'


\

� .If. f ;;,
t
,.., t, 'ı!- ır-
'

Ç:.

"' , .

' li\
-

.f 'f:: 'ı � t (
. ı:;:


ç

:t• � ı: {f· �. f lA � h � .{: L Çı...;,· 'r


ç L
[ j t f � [ � � l t ı_ � t f.
�.
rv [
L

ç of.; &. l, �·. {


t
c � tı � � IA ç "'
c_ -

� . (!:
L
.�
� ,f
� ı:;:; i C�
ı:-

�' '-'� 1::


� t � t.l i""t � 1 ; �t � f: \-.t f C
.

C:
ı... · �· ,�'-_
.(;; � 'f- 'r' c ı... � 1...

� ( .E �.. :: � ç:� � �. §' :f l 'ı... lı


\_,


.

{�
C

Ç:. C· C· �\ Ç:_
. ·

f
� �
1':

f � ��· \,� <j;�.


C C· •(h�
�· • • .
t'
. C � Ç:.
� Ç:. 'f l· Ç:. {
� !E· .f."
( ;�
� . . - f' . � Ç·� t � \;
,

� �C· t't ��·. t� f' . (_t �16 &�t; t- ..,�



·ı.. ' (h
·

( 1: 'e..� ç f t !E � l �
·

.E

'� rr
, '

-:
c

'Gl •t.
-

l §-
c r ±' Ç.. lt �� t � . t· � fu: ı-C· L"' . \ı>_
L

p � [\ v · � �

� 1 L

f-' ·t� ç;.E . -L t·


Ç:. .
r . ' \

l \· -� � � 4' . �-

-
c,

f
-

� .ç: [ ç ±'
\ �
ı:;:

ı;. ( ç Ç:.
&' ....
·.
• � .
,t''

ç
\

l �
-

t"' 1... s· �k -"t--� \.l Lf <t\r. [ I � �s.· "''


�· � � C{ � :? � .-l Ç:. � !
r
:
� !2
.

'
-

:.... •(h
�...

· - i
V\

.c;; ,
p

. ı..
� L
·

·(· { �· � . .
{f· "' CV.. t _ �
C•

.ı;;1>v � C(i\· Ç:_ \


� r

� .t' [!:: . .c;; =


,-

r · '-'· L� ı...-·
� - l 1'-.
. 1> L. ..
"[:";." -

r: 1:: ·� - �

-
·

-

� f;_
. �

·�
c.. ,
·

ı;

� r (•
1...

t .� �. � [ �. \- �. E f .t
� >(;.,
� 't � f- � ·� b[ .� �- �
,. IF ı;
-
.
l. "'r:

� �
,ı:-
V"

�·
...._

t &>

f
___58_ Kiti b u ' I - B u r h i n

Biri, tümel ve tikel olmaması ama aralannda benzerlik, gereklilik ve iki ön­
cül arasındaki diğer nispetlerden biri gibi başka bağlantılar bulunmasıdır.
Öncüller arasında bu tarz ilişkiler kurulduğunda tasdiki gerçekleştiren şey­
ler meydana gelir. Bu şeyler ise daha önce sayılan kıyaslardır.

Öğretimin bu tarzı, bu isme [yani "öğretim" ismine) daha layıktır ve bu,

tasdik ister tasavvur olsun her zihni (fikri) l2 öğretim, ancak öğrenci nezdin­
"işitilen zihni öğretim" adı verilen şeydir. Durum böyle olduğuna göre ister

de daha önce varolan bir bilgiden olur. Bu önceki bilgi, iki sınıftır. Birincisi,
bilinmesi talep edilen şeyin matlup olmaya elverişli hale gelmesini sağlayan
sınıftır. İkincisi ise talep edilen bilgiyi yapan sınıftır.
Tasavvurun bir kısmı, ismin anlamıdır. Bir kısmı da [tasavvuru talep edi­
len) şeyin varlığından ibaret olan şeyin tasavvurudur ki bu, o şeyin mahiye­
tidir. tsrnin anlamının tasavvuru, mevcut olanı ve mevcut olmayanı kuşatan
bir tasavvurdur. tsrnin anlamı ya başka bir isimle ya da bir sözle bilinmeli­
dir. Açıktır ki, isminin anlamı başka bir isimle veya bir sözle tarif edilen şey,
mümkün olan en genel şeyle tasavvur edilmektedir. Çünkü o, tahayyül edil­
mesi mümkün bir şey olarak tasavvur edilmektedir. Mahiyetin bilinmesi ise
daha önce varlığı bilinmiş, bir tarzda tasavvur edilmiş ve başka bir tarzda ta­
savvuru talep edilmiş şeyde olur. Burada daha önce saydığımız tasavvur sı­
nıflarını ve her bir tasavvur sınıfını gerçekleştiren şeylerin sınıflannı sayma­
lıyız. Fakat daha önce bunları başka yerlerde saydığımızdan burada sayma­
mız fazlalıktır.
Tasdikin gerçekleştirilmesi ise kıyaslarla, kıyas gibi işlev görenlerle ve kı­
yas gücünde olanlarladır. Açıktır ki, sonucun iki parçası kıyasta olduğundan
ve konu da bir yönden orta terimin -birinci şekilde bilfiil, ikinci ve üçüncü
şekilde bilkuvve- altında bulunduğundan varlığı talep edilen şeyin varlığı
daha önce bir yönden bilinmiş demektir. Çünkü şeyin tümeli bir yönden şe­
yin kendisidir. Şeyin diğer sıfatları da böyledir. Bundan dolayı her ne zaman
bir şeyin bir şey için mevcut olduğu bilinse o, orta terim olarak alınmaya ve
diğer tarafın onun altına konulmasına elverişlidir. Bu durumda bilinmesi ta­
lep edilen şey bir yönüyle bilinmiş demektir.

lşitende tasdik gerçekleştirilmesi esnasında kullanılan öncüllerin bir kıs­


mı, şey bakımından ilkedir ve bir kısmı, öğrenen bakımından ilkedir.
�� - ' , - -'1 '\......, -< . •.< . - < �.. u1 1"tt"
.o�...ı.Wı:i.l \ U""' '1t"'::":' u� u-""1J � 'iJ :us 'i � .""'J
1 . �.. . •

.} ı.j...?.- 1�\J .�IJ 4.....-liJ\ 0:M �\ y.....ill _jı\.....ı ı.J.o .ili� �J f'Jjlll Ji..,3
U'-"'>_,.. Y - ...?.- - u_,...
. . •

�\ �tiJI � J � ��� t}_i.ı .;.ll �>�'il � ı;_;:;..Jl 11\ IAy>l

wL. � ��
�� � ı;�l .JAJ 'ı""'""') \ �� ı;_rı-1 _JA �� 0-o �\ 11\J
.

wl.! ı ı .Jy..aJ 3ı l.i:ı..ı......::..J -:;\S • ı;fo � Js..a • .ili� u\S ı�\.! . � �� t_,.......ıı
i..bji:ı � :utii....a �� r-LJI 11\ J .�1 .uc o�y:..J rill � � uc 0�
,y_,lh.JI � Jet! �J ıl,ı� u� u'i .ıJy.J y_,lh.JI y>'il �
�Yi'"J _JA ı;�\ .>"'il .)y..a:i .u.J .,......')\ � .)y..a:i .u. .J_,......:lli_J
�y:ı.yı _JA l.. � .)y..a:i _JA ı""'"')
" \ � .Jy..a:i_J . �> �\ �l.. _JA .ill�J '�>�\

0ı y\1.1:.3 , J� 3ı _;:..ı ı""'"t.,ı


" L.ı � 0ı � ı""'""'il �3 . �Y:..Y' � _y. t...J
� � l.. �L,ı .)� \>�\ .ili� -:;\.! ·J� J\ _;:..ı ı""'"L,ı" �\ � w..?-:1 l..
� l...ı.9 ••� ,�W l w.)"-l' l.. lJ , _� " - · ·.< · · �> ı.r"• .ı...i\ , _�:' (.)4
:
. � u1 u-'""':: .)_,.,-.ı' Wl .ı...i\ �...):

�J . .;:..ı � .J� 0ı � �3 ' .J_,......:llı 0-o t... 1_,:.-i .Jy..a:ij o�y:..3 �


• Jr -

.Jyı'i\ wU....::.\3 ,wı.... � tA �\ .;.ıı d.J_,......:llı w�ı \...iAI tA � -:;ı

,J.ı! � o1\ �1 � liS �13 . üi.J_,......:ll l wU......I ı.J.o � � t}_i.ı ��


. � \...iAI lA lA�� -:;\.! '_j..l �ı JA .;J

.'+i..,3 .; u\SJ I.A I__r.ı.A ı;...r.ı- L.J �ti...lt.,ı � ���� t� t...ı_J


..::..ı:..:i t... .ı..;.�
. _y. t_,....;:._,.J ı u\SJ ' l>"ys.ıı .} w\S w �� _;Y.- 0ı y\1.1:.3

y\\.1:.! ,;;_,i)L,ıS ..::.�


.J \J _;�1 � l..IJ , J,...9.l� JJ'il JS,..::JI .} l..l ,.h...ı3'il .l:>..ll
1 \>�� _jA \.... .ı...;.y,
. \>�\ .)S (.)\.! ,O�Yi'"J \.... .ı...;.y,
. � � O�Yi'"J yl.1..; ı;�\ (.)\

l ..l.::ı. �� 0ı � ->"'i �y:ı.yı t... � 0ı � ,_;.. .cltili .o�...ı1..i..::ı _;L....ı .ili�3


y_,lh.JI y>'i l oy;ı._,ll ı).o .ı..;.�
. �
.

� ,�')\ w_).ll � �J ,.h...,3\

i.S�l.,ı.o � l.. � ' tAL...ll ��\ t l.i,ıl .UC � �� ül...li....l\3


. �1 � ı.s�t.,ı... � l.. 4-.i.oJ ' ->"')\ �
_59_ Ki til b u 'I-Bu r h h

Öğrenen bakımından ilke olan öncüllerin bir kısmı, her bir öğrenen bakı­
mından ilkedir ve bir kısmı da bir grup veya gruptan bir öğrenen veya öğre­
nenlerin çoğu bakımından ilkedir. Gruptan bir öğrenen bakımından ilke
olan öncüllerin bir kısmı, belli bir topluluk ve belli bir zaman bakımından il­
kedir ve bir kısmı da insanların hepsi ve çoğu bakımından ve bütün zaman­

nezdinde en açık olan şeylerdir. İnsanlar nezdinde en açık şeyler ise iki sınıf­
larda ilkedir. Genel olarak öğrenenler açısından ilke olan öncüller, onlar

tır. Birincisi, hiç kimsenin duyumsamaktan yoksun kalamayacağı ortak du­


yulurlardır. İkincisi ise hiçbirimizin bilgisinden yoksun kalmadığı ortak dü­
şüncelerdir. Belli bir toplum ve belli bir zaman bakımından ilke olan öncül­
ler ise özellikle onlar nezdinde en açık olanlardır. Çünkü meşhurlar bazen
bir toplum ve bir zamanda meşhur olurlar ve bu nedenle başkalarının değil
o toplumun öğretiminde kullanılırlar. Çünkü halkın görüşleri zamanlara gö­
re farklılaşır. Yalnızca arneli şeyler hakkındaki görüşleri değil nazari şeyler
hakkındaki görüşleri de böyledir. Bu [yani halkın nazari şeyler hakkındaki
görüşlerinin farklılaşmasıL halkın yöneticisinin, onlara ilimler ve görüşler­
den bir sınıfı vermenin bir vakitte onlar adına en iyi olduğunu düşündüğü,
onları yönettiği yasa ve kurallardan (rüsum) nazari şeylere dair görüşlerin
bir sınıfının gerekli olduğu ve bu görüş sınıfı da halk arasında meşhur hale
geldiğindedir. Aynı şekilde halka verilen, şeylerden ve görüşlerden bir sınıf
olup halk da sözkonusu şeyleri bir tahayyül tarzıyla tahayyül etme özelliğine
sahip olduğunda zihinler o tahayyül tarzına alışır ve bütün şeyleri o tahay­
yül tarzında tasavvur eder hale gelir.
Şayet bir sanattaki kesin ilkeleri işiten kimse bu ilkeleri derinlemesine ta­
hayyül etmekte veya kendisinde bulunan diğer meşhurlardan ayırmakta
zorlanıyorsa yahut onları anlamak için uzun bir zamana ihtiyaç duyuyorsa
ve kendi nezdinde kabul edilen veya meşhur olan ilkeler arasında kendisin­
de tasdik veya tasavvur gerçekleştiren ilkeler varsa bu durumda onun öğre­
timinde -zihni, kesin ilkeleri ayırt etme gücüne ulaşıncaya dek- o [kabul edi­
len ve meşhur] ilkeler kullanılır. Bundan dolayı Aristoteles'in çoğu kitabında
o kitaplarda amaçlanan şeylerin öğretiminde kullandığı pek çok ilkeyle söz­
konusu [kitaplarda kastedilen] şeylerin anlaşılması bu zamanda ve bu ülke­
lerin ahalisi ve bu dili konuşanlar nezdinde zorlaşmıştır. Çünkü Aristote­
les'in kendi dilini konuşanlar nezdinde meşhur olduğu için kitaplarında şey­
lere alarnet ve tanıtıcı [tarif edici] yaptığı lafız sınıflarının çoğu, bizim dilimi­
zi konuşanlar nezdinde o anlam sınıflarına delalet etmemektedir. Buna ör­
nek, Aristoteles'in KategoriZere Dair kitabındaki şu sözüdür:
�·
i� f �-
�C b'
t t.. ·ı<i:' f S:-: t'
Ç: � t ·(;,
[· f
�C f$·
\- 1> E�
\'
1• b'
lr ç· t
\'
. ' ; � ç �f ,
� C· 'r,., c- ��
t t� �
). .�
�. �
t· ·rr
·

-
l. •
'.

� \.
·
'i o•ç � _ c�;
'l.
' ı;- '
l

.

r
l,f '[ � l,
� �
-


� � �--
l:'
f: . l
11


i�· �- s· t�
<E
r
_r;:

B

� . � �
't

-� ;;
-
E: c � �-
- � tl 0' -
�- l:' � � �
-� ·r� � �� ·�f
ı.. .
... �
b. �
·�· � �
� t �;
� 8 � t
ı.. �· C· �C· �� ı;--
( . ): �· � � � C · �
\- ı.. .
-

�·
>(;,
o• t> -ı.
·

l-

��- ı. � � t� t� t�t'. fb' 1ç tr., 1:� �t � t: � � .� �� �f t -;ı_f.' [• ç


r � J : ı:
c. t
' 1:.. ·
\
.. t: - � �U.\ � ç �
\

Ç·.
.
�- 'lA �:· � r
ç c
:k
t.

r ı..-. ·�.� �t
l, l,

[ \- � .t �:
:k

[.
L
f �- t
-

G:
ı;.. ' �·
-

� t 1;: �c f �f t- \r·
{) ı::: � • l_,


A \ �


�� t
\

c. ı.. . ır · Ç -ç
- \·
. . f \· �
-

�.. � � s· -� - �
ı.. . r

� �
(\:: . t
-ı ç i �. -: f
b' � t ·[' •'t
c · �� '! �� .r;;
.c-

y. l,r \(;)t � t -ı
� �. �-
D· [• l,
- . 'r,.,

r
ı=: �
.
ı.. .
L- ·
s;·
ı.. . ı.. . � - ·�. �

!� - 1� 'l. Ç
�.,..,

-� f !:=; f � �·
....- ı- �..

t � l-f [•
lı- \.o
- r..,_ :k ı.;. �: ·�-;

[1\ '::; � Ç
-
\
-

t� �· Ç�
y •
V Er � ....
V

' ·
\

. l- · C· ır

·v f
\ \ ı.

f$· ·� [�..· �
t

•-�Ç
,..

�-· -ı f$· ("


.
Ç


r.
, t'
�· ·� -[- [ }:
C: ·
11 l9' ;ı:

ı: 'r.
\'
fu -;- !i:: �
f
r

ı;
ı.. (;," 0' . ·ı:..

(. 1
r

ç �Ç
.

ı.. .
ı.:
� � h! ı• l-
·ıı.. <;.-
[• � cV\- �Cf:_ (�-
t..Ç l ''ı:::.:(. �Ç

lı:;: . L t cı:- �- -�
-
�: Ç:, ' �� \: •
'.
l-

l � �
-


ı;;, . - - l, 11 f\ � '

"' - �
� '

ı:··
ı.. ($-· C·r:
cı;-· � �
� J
.

� f.
'f, (\::
1: ·� � .-c- 1. i2 'i.. 't ı?: L�. �
V\

�'
.r;;


.r. ' C: ,

·
.
�. 17\
·E..
� ·ı.. . '::; - ' b l, ı:..


-
- r
l, .

{ (• � · -.< <;; lt • t- f '\.- \f'


c,. -
;: l. - ll
·

(\:: 11

& c;. �ı- t- -l l,�. �- •fu


V •
.. '
t; .
, .

r �t
'- -< "

�� �- �� � � r t� �- �- t- � �ç fll �- ��
·

- tı - - 'r,.,

ı�
- - ı;
_&.ll Kitib u ' I - B u rhin

"Nitelik sahibi şeyler, türemiş isimler yoluyla veya başka bir yolla söylenen
şeylerdir." Sonra Aristoteles şöyle demiştir: "Bu, erdemden 'çalışan' denil­
mesi gibidir." Kuşkusuz bu, bizim dilimizde yoktur, aksine bizim dilimizde­
ki her şey, türemiş isimler yoluyla söylenmektedir. Çünkü Arap dilinde er­
demden erdemli denilmektedir, çalışan değil. Bir diğer örnek Aristoteles'in
ma'dule [olumsuz biçimindeki olumluları ve basitler hakkındaki sözüdür.
Bunlar, onun söylediği şekilde Arap dilinde yoktur. Yine onun örneklerinin
çoğu kendi zamanındaki insanlar nezdinde meşhur veya bir toplum nezdin­
de kabul edilen şeylerdi. Ama onlardan sonra sözkonusu meşhurlar değişti
ve onların ülkelerinde ve bizim ülkemizde bizim bu zamanımızda meşhur­
lar, o örneklerden başka şeyler oldu. Böylece onun örnekleri tanınmaz hatta

lardan biri, Aritoteles'in kullandığı doğal, matematiksel ve ahlaki örneklerdir


acayip ve tuhaf hale geldi ve öğretimi amaçlanan şeyi anlatmaz oldu. Bun­

ki bunlar, o zamanda o ülkelerin ahalisinde halk arasında yaygın bir şekilde


bilinen şeylerdi. Ama bizim zamanımızda halk arasında bilinmez oldular.
Yine açığa çıktı ki, pek çok şey, o zamanda talep edilip araştırılıyordu
ama bizim zamanımızda onların araştırılması tuhaf hale geldi. Buna örnek,
"Haz, iyi midir değil midir" sözümüz vb.dir. Bundan dolayı ister bir insana
isterse de bir topluma sözkonusu şeyleri Aristoteles'in kitaplarından öğret­
mek isteyen kimse, Aristoteles'in kullandığı şeyler, öğretmek istediği kimse­
ler nezdinde bilinmeyen şeyler ise bu şeyleri onlar nezdinde daha iyi bilinen
başka şeylerle değiştirmelidir. Onların öğretiminde Aristoteles'in kullandığı
şeyleri atmalıdır. Çünkü Aristoteles söyledikleriyle ne kullandıgı o şeyleri ne
de örnek olarak aldığı şeyleri öğretmeyi amaçlamıştır, fakat o, anlatmak ve
tasdik oluşturmak için onlar nezdindeki meşhurları kullandığı şeyleri öğret­
meyi amaçlamış ve bunların çoğunun yönetimlerin (siyasetlerin) değişimiy­
le değişeceğini düşünmemiştir. Aynı şekilde duyulurların sınıfları da böyle­
dir. Duyulurların çoğu, bir ülke ahalisine özgüdür ve dolayısıyla onlarla ko­
nuşulurken onlar nezdinde duyulur olanlar örnek verilir ve başkalarıyla ko­
nuşulurken onlar nezdinde sözkonusu duyulurların benzeri olan duyulurlar
örnek verilir.
Öğretimde zorunlu şeyler çeşitli sınıflara ayrılır. Bu sınıflardan biri, ilke­
lerdir. Bunlar, öğretimi amaçlanan şeyin bilgisinin kendilerinden [hareket­
le] gerçekleştiği şeylerdir. Bir diğeri, o ilkelerin ifadesi ('ibare), onların yerirıi
tutan ve onlara yardım eden şeydir. Bir diğeri de tertiptir. lfade, ilkelerin ye­
rini tutan ve onlara yardım eden şey, çeşitli şekillerdedir. Birincisi, şiirsel ifa­
dedir. İkincisi, hatabi (belağl) ifadedir. Üçüncüsü ise ilmi ifadedir.
ri • -� -�
· - � --� � ·� �j J
�. 3 � "\ ı_ ] - j . 41 -,ı -")

. ' -
!1, } J � �J � �
'"'� �·� �� j }-•] 1 j,
-

� ., 1 J.
]: �.,? �-� J �-·J -� �- ] �- �"'
•] ; 1 ,;;> J 't .,


� � 3 ' ] �
"1 ı, A
'\ \]
. •
.


.J' """ :c'! ;

. -"

\
-

-
_

.
j.
J� :;.� d3 ı") �::J ·�
")
\ !)
\
J

'\- �'j ·ı, :! -'\,..., ?, 3.., � J., ı. )J �


' -

. �· � .,�")
")

l l

'\ � '\,
� -

..1 ı · l, j J
-� ::] 1 -:j �
'
:-

�. J . -� ·ı � J � . i: ;_

J J ,:J' -
,..

1..
-.,

� !) rl l � '] :J
-�
-

\
\

·� 1 _j
]
-, �


� \. i1" �J �J.::'
J

1.

·�
"

� :�'
'

-\ J_ � J. � �· iı ) '1 � �"ı J;.; � i ']' J l., j•] �


.
� -
� -�
-

., "' � ' ·
3

·'l
� :- -
� IL �

-

� � �
� . .

� 1 ]" j j ].\� :�·")


.

� J � -�, � '? �- } �j � 1 � -� � � 0 i: J
' . :c'! ") J" IL � , ._:ı r

\ j. �
- -:;{

] � J l � �-·, J] . j 1 1 :?. ı. � -� i: 3 1 -� \
.
•.

� � ·� ::.4 - . 5 j

!) . J
u �'

'
-

\ ,':}
-


.


:? � ·.� l '.,]. '\ - 3;
\

�·
J

:ı .:1 '.] "] '.,] '.,] 'il � ! jt 1- .1 "'� ].


.
0•

. � '
") . \ J . -
'
3
., � ., "lı · �� · · '"
.., . i
.,
.,-

1· ., J. j
""-
j. :� 1; 1- � '\ - "lı •
J

� !1; <, J- ..1 1 J


- i!\ .:;ı '.,] .,
.

.
.
"

:Y J, � � �i J ·�
- � ; ] � � J 1 j � ·:i �
:J •
·

·� . ' 0 >; :A -

\ ].
_

d -' ;
_

. .
1.
:_ı
.
")
. \ ::9
J

�. j �. J � 2 � � � i 0 '\ ., •] J �- �

- \
-
y
-:i � �3, �., -\
_., ı,
., •J

1 �] _j _j•J \� � J i: ·� J; �� �
.!) .
- 3 J _j
·4· •J
� � � .") �
!1;")
-") J.
·�
- .
!\
·J
"
� o
-

\
' J
o

_j... 1._ �ı
- - �
• -:)

' ' \4 \.0 •.


� � '

... � ...

-:i
� -,
o


.
-
l.j. J
\ ... �. t). '
_61 K i U bu ' I-Burhan

İnsaniann kimisi şiirsel tarza alışmıştır, kimisi hatabi tarza alışmıştır, kimi­
si ilmi tarza alışmıştır. Yazılı öğretimde Empedokles ve çoğu Pitagorasçıla­
nn yaptığı gibi şiirsel tarzın ve çoğu geç dönem Yunan düşünürlerinin yap­
tığı gibi hatabi tarzın kullanılması uygun değildir. Tek tek her bir ferdin öğ­
retirninde ise herkesin alıştığı tarz kullanılır. Tertibe gelince birkısım tertip­
ler düzenlidir ve bir kısmı düzensizdir. Çoğu insan, düzensiz tertibe alış­
mıştır. Halk öteden beri şeylerin çoğunda tertipte hoşgörülü olmayı adet
edinrniştir. Bu sebeple meşhurlarm kullanıldığı sanatiann ilk ilkeleri, ken­
dilerinde düzensiz tertibin kullanımına yakın olmalıdır. Buna örnek, Arito­
teles'in Kategoriler kitabında ve es-Sema'u't-tabf'f kitabının ilk makalesin­
de kullandığı tertiptir.

[Öğretiınin İlkeleri]
Sanatlarda öğretimin ilkeleri dörttür: Kesirıler, tanımlar, vaz' edilmiş asıl­
lar ve müsadereler. Mantıkçılar öteden beri kesin ilkelerin dışındakilere
"vaz'lar" adını vermeyi adet edinmişlerdir. Kesirılere gelince mantıkçılar
bunlara "kabulü zorunlu öncüller" adını verirler. Bunlar, öğrencinin öğren­
meyi amaçladığı şeye gelişinden önce kesin olarak bilmesi gereken öncüller­
dir. Ayrıca öğretmen, öğrenciye bu ilkeleri söylediğinde öğrencinin burılara
dair kesin kanaati tıpkı öğretmenin kesin kanaati gibi olur. Bu nederıle öğ­
renci, öğretmen hakkındaki iyi zannından dolayı değil, bizzat kendisinin sa­
hip olduğu bilgisi ve içinde bu ilkelere dair bulduğu doğal tasdik nedeniyle
bunları öğretmenden kabul etmesi gerekir.

Kabulü zorurılu tümel öncüllerin bir kısmı, tümel şeyler hakkında tümel
olarak kullanılırlar. Bir kısmının ise tek tek şeyler hakkında gücü kullanılır.
Buna örnek şu sözümüzdür: "Her iki çelişikten biri doğru, diğeri yanlıştır;
her şey hakkında ya olumlu ya da olumsuz doğrudur." Çünkü burılar ve ben­
zerleri, sözkonusu genel lafızlarla delalet edilen tümel olarak kullanılmazlar,
aksine her bir şey hakkında tikel olarak kullanılırlar. Bu sebeple bu öncülle­
rin çoğu, sanata başlayan kimseye genel halleriyle söylenildiğinde onun ka­
bul etmeyebileceği duruma gelmiştir. Çünkü o kimse, bu öncülün ancak
kendisinin o vakte kadar meşgul olduğu şeyler hakkında kullanılan gücünü
bilmiştir. Her insan her şeyle meşgul olmadığından her bir insan nezdinde
kabulü zorunlu böylesi öncüllere dair varolan, yalnızca meşgul olduğu şey­
de kullanılan gücüdür.
�-' ,�)411 �\ �l:lc \ .ı! 0-o �-' '':?�\ �ı �l:lc l .ı! 0-o U"li.ll �
ı " " u· ı �
,:l,, J"-""'"'
·- . , , � . . )\.! ' .....ı . ·:(" .lj Lı\ · �
- · '-�''
' _,_ ,, :lj l:lc l .ı! .
. ...9
_,....,.,... � Y"""' �

...r- ı.r )L,\. \ Y"""':ıı ':J-' ' U"_)JC. \.:i_,s Jl U"' .fl"'-'-' . 1� 'lı,j\ .u..iı ı.....s
- --
. 1,? U"'

. -�< .u..iı ı.... 1... • . .':< � •


.fl"'-'
.

, .l:ı..\.J � o�l:lc \ .ı! Lı � ,.l:ı..\ .J .l:ı..l_, � -) Lı\_, .L.J:!:!.ili_,.ll .ş_?.b.. i,)o


- -
·- • .

� -�'ı ' li.!\


\ J�l:lc \ U" . . .�< ·
1;.�: ."" •
-' t.....1::üi... <Ü..cı u\.9 Wı.ı -�'1 ı.....ı-'
.

i"""'"'" Y.F <Ü..cı

0-o _;:e.
. - ? U"' .fl"'-'-'
-
-. ..)*'

� ��� e,ı ..J.Y'':J\ fo\ � ..J�ı :;�wı wy:.. .ı!3 .�ı


� ' -� \
e;.ı·w...:..ıı u-ı
. . • . ,,
w\..J� 1 . .. �
"(H" ı . -�
� �ll . .< . . \
' 1' 1-' ı u� . . �
. \ 1 -'&""'
._ . la

-�'1
u �

"
�- ı.... :U� ı.ill�-' · �
ı..r . • • ...)'*'
_

_ l;.� : .lj Y.F. � 1"(H"


• .• �- u· \ ll 1-l ,�,

.<�1 t�h> 0-o J_,'il :UtW\ -)_, ,w':J_,i.J\ yl:iS -) �U._,h..,)


. - ? !,?' • ..r

[�l zs.ıı.,...J
:. .. J_,......l_, �_,.l:ı.._, :ı1;1;1 : e:ı) wl..cw...:..l\ � �� i.S�4-o_,
.d.c_,...;:_,.
Lı..JA'-'l:l e,\ �� ��� :;�\.ı::. wy:.. � ,;;1·•19;1\ be ı..._,. .wı..J�L......_,
0ı � _;11 �-' , 4-1_,ı9 �\_,ll wı.....� ı 4-i.JA'-'l:l � ,:ıı··ıs;lı t...\.9. · tt...;._. ,':Jı
ı�ı �� �-' . .ı...J....:i � .ş�ı ..�ı .)c 0�-'..J-' J,ı; 0-o � .ı! �� c.ıfo.
':J '�\ 0-o 4-1-:i:ı e,\ f'.Jl:ı.9 '�\ Lı:+i:ı Ji.., 4-:ı �\ Lı:+i:ı e,lS '�\ 4-:ı o_fi� ı
.;,_:J; · .
'11":' �
L. ' .l.ı...:.:il\ U"'
· � . _9 .l::ıı.J l...ı-' � t9.lJ · .......ı..ı •.c:"l , _1 1\ •

.. U"' • •
1,? • · • . u---ı r-- U"' �

ı.... � -) � ı.... � ,4-l__,.,ıS �\_,ll :i,#J\ wı.....�ı_,


:i.:ılS ..J.Y'':J\
j.ı.....:. � � :UI_,i � , yı \ yıl .) 4-J_,! � Lı �-' ,4-:tl.c �
o1t. e,\.9 ;i,.,JW\ _,1 �_,.J\ � � e,\ Lı\ ;:.� �-' ,_?.';JI � d..oAı.l:ı..\
Wl J.ı ,:\..ıW\ .1:.\.il';J\ o� 4-:tl.c J_,l� :i.:ılS � L..,ı � � �1 Lı J
,

':J u· ı
� - . wL.�\ ıı1t. U"' .fl"'-'
·.< . . � . ...9 �
..':< _)� ı.ill:ili , yı \ yı \ 1,? ·- - ' 1 �
- ..r.""'
ı . _" "

0-o u_JC W\ e,t.S � \ '4-o.JAC Jc 4-,ı _fi�\ \ �\ , :i..c w...J \ .)c �)_,l\ 4-:ı u�

rl W .ı,_j\.9 ,w!_,ll ı.ill� Jl Lı.ü\.ı::. _;ll _).JA':J\ � � ı;ll \+i_,i :i..,�\ o1t.
o1t. �\ 0-o e,WI � .lj,e J.,...\..:J\ e,t.S ,,.� � J_,IJ:! e,WI � �
. ...9 � ·:ıı 1 . � -� 4-1 - ı.....ı.::.. l -'1 wL.� ı
..u-'ıY.. ':? �ı yı':J\ 1,? �
,biğ
·
. <.,? �J"" .,.. • •
_6.2 K i t a bu ' I-B u r h a n

"Kabulü zorunlu" adı verilen bu öncüileri öğrencinin bazı sebeplerden


dolayı kabul etmemesi mümkündür. Bu sebeplerden biri, öğrencinin kendi­
sinde bu öncüllerin tasdikini bulmasına rağmen diliyle yalanlamasıdır. Bir di­
ğer sebep, öğrencinin fıtratında o öncüllerin onun için kesin hale gelmesini
engelleyecek bir eksiklik olmasıdır veya bu öncüllerin onun nezdinde kesin
hale geleceği seviyeye henüz ulaşmarnış olmasıdır. Çünkü öyle görünüyor ki,
bu öncüllerin çoğu ancak bir zamanda kesin hale gelirler. Bir diğer sebep, öğ­
rencinin nazari sanatlara gelişinden önce inandığı makbul [yani otoriteye da­
yalı olarak kabul edilen] ve meşhur görüşlerden dolayı o öncüllerin çoğunun
onun nezdinde çürüğe çıkmasıdır. Bir diğer sebep, zikrettiğirniz sebepten
ötürü bu öncülleri genelliğiyle kabul etmemesidir. Bir diğer sebep, öncülün
dile getirildiği lafzın arılamını insanın zihniyle tasavvur edememesidir. Çün­
kü bu öncüllerden çoğu insan zihninde kesin olarak meydana gelir, fakat o,
bu lafızla ifade edilen şeyin, doğruluğunu kesin olarak bildiği o anlamın ta
kendisi olduğunu bilmez. Lafzın anlamı onun nezdinde tasvir edildiği, bu an­
lamı arıladığı ve bunun, doğruluğunu kesin olarak bildiği o anlamın ta kendi­
si olduğunu bildiğinde kabul eder. Bundan dolayı sanatların ilk ilkeleri olan
kesin öncüller, ya fıtrat ya da zaman nedeniyle bu öncüileri anlamada yeter­
siz olan kimseler sarıatı öğrenmeyi amaçladıklarında onlar nezdinde vaz'
edilmiş asıllar olarak kullanılmalıdır. Ancak daha önceki görüşleri nedeniyle
kabulü zorunlu pek çok öncülün kendisi nezdinde çürüğe çıktığı kişiye gerçe­
ği göstermemiz 13 ve öncüileri onun nezdinde vaz' edilmiş olarak kullarıma­
mız, onun yaşamının idaresinde ona en faydalı oları veya o zamarıdaki site
(medfne [şehir ve devlet]) idaresinde en faydalı oları bakımından olmalıdır.
Bir kimse bu öncülleri genelliğiyle kabul etmezse [genel öncüllerin] tikelleri
onların gücünün kullanılmasına alıştığı maddelerde o kimsede genellik olu­
şuncaya kadar tümevarıma tabi tutulur. İşte tümevarım, kabulü zorunlu ön­
cüllerde bu şekilde fayda verir. Böyle durumlar hakkında Aristoteles şöyle de­
miştir: "Bunlar tümevarımla meydana gelir ve bunlar hakkında türnevarım
kullanılır." Bu amacın kastedildiği tümevarımın başka bir adı olmalıdır. Bu
öncüileri lafzın anlamını anlamadığı için kabul etmeyen kimseye gelince
onun zihninde o anlamı gerçekleştirecek şeylerle o arılam tasvir edilir. Şeyin
tikelleri, şeyi anlatanlardan biridir. Böylesi durumlarda da bazen türnevarım
kullarıılır ve fayda verir. Bu türnevarım sınıfının da başka bir adı olmalıdır.

Tanırnlara gelince öğrenci ve dinleyicinin bunlarda öğretmen ve konuş­


macı ile tartışma hakkı yoktur. Çünkü bir insanın bize sözle açıkladığı anlama
dilediği herhangi bir ismi vermesinde onunla tartışmak mümkün değildir.
Çünkü insan "Daire lafzıyla tek bir çizginin çevrelediği ve varsayılan noktala­
rın birinden çıkarı doğrusal çizgilerin, çevreleyen çizgiye mesafelerinin eşit ol­
duğu düz şekil kastedilir" dediğinde bizim onunla tartışma hakkımız yoktur.
·� ·t
-, - \. t �

[ ' \:,
�C- � ..
� · \. . k � ç
{i_ (• 1:", 1
.D\:
\· cg C::. f t' .c �
� lı . 1;:, )A r \..f � �
c_:. t, .[
'f
·� · t; ·
·ı... c.

E 'fi- .t . ' �: lA �: ·ı:: ·ı.. . -:: � �


· ·
� b' � � � C : rı. �
l � �. '\_;_ �· '}- C· �
t-

Ç· :ı;- cr t �: i � 1ı !:;; W [.

- l !:;; , \:.:. ,
·

(., (.,

� ·
·
·

1 r -: t t:_ � L. . - \.. L �
. .


·.

c;;· � ·Gi_ . - ı;- (· .�· . c �


� ·- J= -l
;,

��·· 1 �-
r- L { E . "i. �· � r- �· t' � C::. [ 1' r
...

ç
·Ç · � � �
f .-; � ·f � � �- r- 1:· t c (. :� {. ·t c. f L, c. f
;: � C::. f"

� ·t - t'
·

·rı. . �-.
ı:• f \. . .� - � ,� � �
[.: , f � L
.� ·
·&
1:;: (;i
l . f 1_ Cf- $= �. f l �ı:,, 1: *
. E [• � . � � ·�
-

ır C::. .c
� f• · ıı.. ' - 1 '
(.,

[' 'f [ fl t .(;, ( . � [



·

t ·t r. 1 rı: \.. : Ç:_


(:"

.
�.

C·E E- ,ç: (., �:l : 8


b � \- � - ç c;;· [. Ç:. � C �!:;; ' �t::. f '� r �· 'f· lh r
�·
;:, r;� :r
IL { <[

\:. - .. .ı:.· .ç
l C· '
' ı;- ",--
-
f: [ �· 1 -
!:;: ''h �· i '
-
_ç;
�·
1>

-
•!;,..
Ç:_ \.. � ' : t �;
. - (• E ( . .- �
� - ı;: J;:, ; : f::�
'fıi
fu . � · �
� .
[ -Ir: � � �.. ·. . : Cı;-·
·

- f - -:-- C ı;-
.D\: (•
'

·� - � \. Ç:.
.
�,-,

1 1ı·
.ı: 1>
L
Ç >GL
'

t �
( l ·. l{ r. -� \:, r c 1 . 1ı �- f;� -..f f � -t .r.f.
i Ir. 't.. L tı.

Ç:. c .
. C . L C·
ı.
·

1
. <E
.t Ir . • ,-- Ir: � L- ' L '� b ' -..h Ç
• ·. ·

. " �
\- .c . ı:- Ç:_ "' ·ı,..


(..
' � � �-

·
.t
.

f. t .� &- � t- t )� l- ( . t. � ;�
,

· C· �

h:
t. Ç
.t
·

·f·�
\_ .
·
·

-.. C 1 .
·

�: t �· ı;: - l.'
. ·

!; ' t
•Gi \.ll ' .(;,
(. .�: !:;; ' [
� [ � ı;- .
\..
ı:. - t .�
[t ç� f.� f:-: � jit. 'kp ı.� .f. lı� � [ Q_ [.· t- :E� 'i� t• ��· ı� 1� :��� 1ı� \-t 1.�
1> [. D\:
1>
'

' �
t
\ ,

�-
.:-
� � � · ı.f:.
\

r - � � � f .� � �. �. .E= � ·
·( r � f J= ·;·. ş .t ·! ' �
� � C· \- � - fl 1
� �: �� �- ;E·, :� -r_ (

·

- Ç - fr ,E .t:. ·ı,.. - �. f) .t �
l :ır- �· · L r" ı r" r f � ,t.· 1. � ç [ �· � ·Dt f. � �· � ç ll\
·�

� f€ �
- t \.. \..

� f
.
L

'e, .� � t:: � · _ � � 't · t - t; _:. Yi: Ç:. �. �..


·
·

t:

J:!
(.,
_6.3. K i t i b u ' I -B u r hi n

Çünkü o kimse yaptığı b u şeyle bize sözle açıkladığı anlamın mevcut oldu­
ğuna veya olmadığına ve sözün delalet ettiği parçaların bir mevcudun veya
mevcut olmayanın bileşimi gibi bileşip bileşmediğine inanma ödevi yükle­
miş değildir. O sadece "Daire adıyla bu sıfata sahip her anlama delalet edi­
lir" görüşünü vaz' etmekte ve lafzın açıkladığı şey, lafızdan anlaşılan bu an­
lamın mevcut olduğunu içermemektedir. Tanım, ismin tarif ettiği şeyi bir ta­
rif tarzıyla tarif edebilir. Bu takdirde tanım, adeta başka bir isim olur ve ilk is­
min terkisine bindirilir. Böyle alındığında tanım, ne öncüldür ne de öncül
parçasıdır. Her ne zaman tanım isimden anlaşılanın terkisine bindirilir de
bunların toplamı, tam bir söz (cazim kavl) kipine girerse isimden anlaşılan
şey, anlamın geneli (cümlesi) ve tanımdan anlaşılan şey de o anlamın özeti
(telhis) haline gelir. Böylece tanımın lafzının delalet ettiği sıfatıarın toplamı,
ismin delalet ettiği o anlama yüklem olur ve bu ikisinin toplamı da öncül ha­
line gelir. Aynı şekilde onun aksi de öncüldür. Bu sebeple tanım, öncül sınıf­
ları arasında sayılmıştır. Çünkü şeyi tarif eden olarak almanın, şeye yüklem
olarak alınması mümkündür. Tanım, bu iki yönden alınabildiğinden, bazen
onun isim gücünde olduğu söylenebilir bazen de öncüller arasında sayılabi­
lir durumdadır. Sonra o sıfattaki anlamın varlığının işin başında açık olması
durumunda anlamdan ve onun tanımından birleşen şey, kabulü zorunlu
öncüller arasında sayılır. Şayet onun varlığı açık değilse ya vaz' edilmiş asıl­
lar arasında ya da müsadereler arasında sayılır. Tanımlar ilk olarak bizatihi
alındıklarında [yani tanımlar kendileri bakımından alın dıklarındal ancak ta­
rif edici olarak alınırlar. Bu sebeple ilk başta öncüller arasında sayılmazlar.
Tanım bir öncül veya öncül parçası olarak kullanılabildiğinde öncüller ara­
sında da sayılır. Şimdi Aristoteles'in tanımların vaz' edilmiş asıllar veya mü­
sadereler oluşunu hangi bakımdan reddettiği açığa çıktı. Vaz' edilmiş asıllar,
öğretmen öğrenciye hatırlattığında öğrenci nezdinde onlara dair kesinlik ve
onları çürütecek bir şey olmayan öncüllerdir. Bunun nedeni sözkonusu ön­
cüllerin ne öğrencinin görüşü ne de onun görüşüne zıt olmasıdır. Bu neden­
le öğrencinin bunları kabul etmesi istenir.

Müsadereler ise öğrencinin öğretillenin düşüncesine aykırı düşündüğü


öncüllerdir. Fakat öğrencinin bunları kabul etmesi istenir ve kullanılır. Bu
vaz'ların çoğu iki şeyden biridir: Ya öğrencinin tahsil etmediği başka bir sa­
natta kanıtlanacak olan öncüllerdir ya da bizzat o sanatta öğrencinin uzun
sürede öğreneceği veya zorlanacağı sonraki şeylerle açıklanabilen ve bu ne­
denle de açıklanması başka bir vakte ertelenen öncüllerdendir.
.l_y;ı. _,... J_,ill.,ı <\...:.�
. <.? �1 �� (.JI � ı.JI ..ill:.ı ÜA � lc.,ı liA� � .ı...;\..9
..)#- J\ -l_y;ı._,... �y J_ ,ill � J.) �\ , l _?...'i \ Wf,.y � 'i_, .l_y;ı._,... ..)#- _,ı
� -.::.ı.i.S
.i � u->
ıc- -r-
1 � .ı....ı Jı.ı Wl cy' b.ll

t""'1 u1 k....J....o � Wl .ı...;\..9 . -l.Y:".JA


· ·

(.;C- � <.,?�\ ,�\ ..ill:.ı ı.JI ..l::.illl � C� Lo Lil � (.)1 ..)#- ıJ.4 �� o1\
. -

.W:!pl (.).4 Lo 1� f"""''i i <!Jyy W \.!y...o 0fi.:ı (.)1 � � .i:JI_, , -l_y;ı._,... ..l::.illl
"• .J �.licı u.J-"':1
0 _ - �A�- J.J "
.< ' \1 ı :.ıs..ıı :.ı.:...ı r..ş- .ı 1 t""')U �
• - .).J .,;::>-1 t""' 1 .ı...;ts �
0 .< ,O
.. I.JJ-":"' 0

J_;5 � ı.} �� }.JJ:>.J t""''i\ ()C ('�\ ı)l �_) .;u..J .�.li.. » _?...
._illj � ..b..ll (.;C- f'�I.J ,�\ u..;,. f"""''i l (.;C- f'�\ jL..... f'j\.::­
<.,?�1 �� ..ill:.ı ı)c 'iyu..o ..l:JI .l:.il � � �� .ı...�
.ı u..;,. � ,�\
�1 I�.J �.li.. �1 4--.&:. ..cl.l:.ı5;.J , �.li.. �� � 'f"""''i l � �
'iy=-o :.ı.:...J:ı 01 ,� \..9__,_ :ı.:...ı � lJS....ı:ı � ı.JI.S :.ıı .ı .liJI u�ı ı.} .)C
,...:.Lcı
�_;9 �_,! U4:--l � � (.)1.5. , �\ Ü:J-1� :.ı.:...J:ı ı.JI lJS....ı:ı � .ı...;'i_, .�
0.;-: �� � ı$�\ �� ı.JI.S ı.JI 09-JI ı :.ıı !ı .w\..o..ı.WI .; � U4:--I.J 'f'···ı'i l
�\_,ll wLo..ıi..ll ı) o.l:ı.. 0-ı.J �� ıJ.4 u.l:i.J..oll .)C y'il J.JI ıJ.4 -l_y;ıo.)l
ı.} Lol_, :i.c�_,..JI J_,...,.'i l ı.} Lo\ .)C -l_y;ıo.)l 0.;-: � � ı.JIJ .�_,ı!
'i.J1 � 'i ��
. . , �.J · - W l ı'e-'
._ . ı .4J__,_ :ı.:..y · � Lo J.J1 -l.J..l:J I.J . wl .)-l�l
. � ı:.ı..ı. :ı.:..y

ı.} �� � .ı...;\..9 ,�Ji.cı » _?... .JI �.licı � (.)1 (.fi.- ..l:JI ı.J'iJ .wLo.liJI ı)
'i_,...,.1 .ı.J..l:JI 0fi:i ı.JI �U._,b) fo\ � ı.,?l ıJ.4 0'il � � . w\..cı..ı.WI
,�ı � 1 4-! y.:.ı ı:.ıı �� � A.c�_,..Jı J_,...,.'i l_, .wlyı..... -'' A.c�__,...
'i .J 4.,;1.) 'i ..ill:.ı 0fi.:ı 'i ıjl ..ill:.ı.J -� �j:ı Lo 'i_, 4-! �� �� .ı.ic ��
-� �, ..,_u� ,-\;l) b�
ı.JI ..)#- ,�\ o i.J:l Lo u)G.. � �� ı.,?.J:l �� � wi .J-l�l Lcıl_,
'�
· ' =· .l:ı..l ..ill:.ı J"-"
-�< \ .<�...., - � --� � � 1�
Wl tl..._J.:.:. 'il 01\ .J -� ı � - �\.hı 1 � 1 1
1..) .. r--
· _,.
.
• . . _ . .
____6.4 K i ta b u ' I - B u rh i n

Bazen kesin olma özelliğine sahip öncüller de zikrettiğimiz sebeplerden biri


nedeniyle öğrenci kabul etmediğinde vaz' olarak kullanılabilir. Böylesi ön­
cüller, mutlak olarak vaz' değildir, yalnızca o öğrenciye kıyasla vaz'dır. Kimi

da ise her ikisi de kullanılır. Bunlardan çoğu, sanatlarda açıklanır, çoğu da


sanatlarda vaz' kullanılmaz, yalnızca kesin öncüller kullanılır. Kimi sanatlar­

açıklanmaz; aksine yalnızca onun gücü kullanılır.

[Burharu İnad]
Şimdi burhfuıi inad hakkında konuşalım. Bu muhatabayla, ancak şey
hakkında yokluk yoluyla bir bilgiye sahip olmayan kişiye hitap edilir. Şeye
dair bu tarz cehalet, cehalet olduğunun farkına varılınayan ama bilgi olduğu
zarınedilen cehalettir ki bu, şeye varlıkta olduğundan başka türlü İnanmak­
tır. Bu, varlığında olumlu olan şeyin olumsuzlanmasına ve varlığında olum­
suz olan şeyin olumlanmasına inanmaktır. Bu, hal yoluyla cehalet adı veri­
len cehalettir. Farkına vanlan diğer cehalet sınıfı ise olumsuzlama yönünde
cehalet olarak adlandırılır. Bu, ya insanın bir hükrnün iki parçasından -yük·
lem ve konusundan- hiçbirini tasavvur etmemesidir ya da iki parçasını da
tasavvur etmesi ve hükümdeki olumlama ve olumsuzlamaya inanmaması­

sedir. Diğer cehalet tarzında cahil olan kimse ise "0, hata etmiştir veya ya­
dır. Bu tarz cehalet tarzında cahil olan kimse, muhatabası öğretim olan kim­

nılmıştır" denilen ve muhatabası, inad muhatabası olan kimsedir.

Yanılgı, bazen sanatların ilkelerinde, bazen de ilkelerden sonraki şeyler­


de olur. Bu ikisinden 1 4 her birinde ya bir kıyastan kaynaklanmayan mutlak
bir tevehhüm vardır ya da bir kıyastan kaynaklanan bir tevehhüm vardır.
Daha önce yanıltıcı şeyler hakkında konuşmuştuk. Yanıltıcıların bir kısmı
zatidir, bir kısmı zati değildir. Zati olmayan yanıltıcıları sanata mensup kim­
senin böyle olması bakımından incelemesi mümkün değildir. Çünkü Geo­
metrideki zati olmayan yanıltıcı şeyleri geometricinin geometrici olması ba­
kımından incelemesi mümkün değildir. Zati yanıltıcılar ise iki sınıftır. Birin·
cisi önce gelen ve ikincisi sonra gelendir. Zati olmayan yanıltıcı, bir sanattan
diğer sanata daha önce anlattığımızdan başka şekilde taşınan şeydir. Bunla­
nn bir kısmı, tikel sanatları kuşatan bir sanattan nakledilendir. Bir kısmı ise
bir tikel sanattan diğerine nakledilendir.
,ç_ \• \' � � �. ı;- \..
·�f tt: ·t � ��· ·� K: E Ç f. �:
't t � r lk c· \. .
'\: �· ı:- ç 1;\ E � �t; ·� �· .�·
K:
{\. .
ı:-
t� K:Ci;·

ç.
K: r G;

�(;j� 1.�
.�[ �· b:
·� t {t t
'ı- 'ı.
ı;-
·t: �b '- { l �· lÇ ':cf tı _
·ı.ı ';:.b• f.- �r- "'·· · ı·-ı::•
.�
.

h- f Ç:_ �
K:
-..

"- · P, C• b 'll·
·�
f'
JK: ı;-,
"'r. �

"' �
�·f f !=;. {f· �� �· � � "'
ı"'� �
.r l..

.r �.
-
_

� �. � f
'V> - - -
&


- 1>

. � \:.:- 'li- 'll � f tl E!


f ı;- [
-

· · ı. �·t. \ \·
'

[. "' .�: �
\

c
l· �·L· 'li-{f· ·.fll �·t.
t �

t "-�.. Ç:_. � f. �.
f)

� f "'Ci;•
r.
.t- ......
t h fr: oL

Ci;L· F .t"'
-

t.. = "' ı;;j' ır- '\.


� &.. ıı ç.;,. .ç c,. ll v. 1>'
�V � ·"L
�·

·
_;


;:-
·ır. . t· ...-
ı;- \.e_
�� i"' � Ci>· � t
�� f.
e f f' J · �
1:

� :::- b
�·
�ı;- �t_ �t' i \:.:-,�: \'i7- ·�
· Ç-
.,.

.�·
[ "'
�-
"' �

�- ı
-

L ,C'
l ·� t� "i... b "' ·
ı.

�·
·

(• ·�:
-

\r,


- � .t,'

"'f t�. ı;-r� ,., �� (· �· \.. :( 1fr:


-
f [ �· �L K: � {.� �ı;- ııt � ��. �· �.
\



\'
K: ·b � �·
-

� f' ·ır.. � ·
.ç c
'h
Ç:_
d



-

· �·
'c-

�-:- {\.. f t. { .t 1- � >(;, .


li'

·t.' � r Ç·_ c..


-

K:
-
ç;

"'· · �· · · r ı; · � r {\__
� 'r ·� ·f�
.,.A
-

�· Cj; { � · 1 �· J ·� � t
� .� 'ıA <[

·� ı.
.�� t ç t�
-

� � \: (;! � ( �. ��· ;K:f t·ı.ı t.\ 'ı.� <[6": 'li- \.. · ·(; \;
{
Ç:_ .cr .
[- r ·t.
tl 'll·
r
. - ı;- ,t"'
� b ·�t Cj;· .t· �· "'�B ıt � � � Ci;• � :
�-

�.
1'


\

.
-: . 'r.
r.

i 'i,..� <f � � f

� E.:_ rt J f\- � lt,•. C{• �,�v � �: �V.� m � c� �


.t- �

1.' � .
tv tl

,{':' l/ .{': � V ç;,. �


'� f C '� [ Ç � 1 "
� �' Ç
f f f. r �r r �
�.
J.
f "'· "'K: K: �
•fv Ir >(;, ·�
K: t :� � <[6
tl

C
, "

- -� V\
·ı,.. ,
- - � f' �·
l..
f:_ K:
b ��� 1:",

ı�
V
ll
_M K i t a b u ' I-B u r h a n

Bunlar, bazen doğru bazen de yanlış olarak nakledilirler. Ister doğru ister
yanlış olsunlar bunlann nakledildiği sanatın erbabının bunlan incelemesi
mümkün değildir. Buna örnek, her üçgenin iki kenannın toplamının üçün­
cü kenardan daha uzun olacağını şöyle açıklayan kimsenin açıklamasıdır:
"Hareket eden her iki şey, iki mesafeyi biri diğerinden fazla iki zamanda eşit
bir hareketle kat ettiklerinde daha uzun zamanda kat edilen mesafe daha
uzundur." Kuşkusuz bu, Geometride zati değildir ve Doğa ilminden Geo­
metriye taşınmış bir açıklamadır. Geometrici bunu incelemez. Genel zati ol­
mayan yanıltıcı ise dairenin dörtgenliği hakkında Bryson'un kıyasıdır. Çün­
kü onun açıklaması, cedelidir ve geometrici onu incelemez. Bryson'un kıya­
sı şöyledir: "Daire, daire içinde çizilen düz çizgilerden daha büyük ve daire
dışından çizilen düz çizgilerden de daha küçük olduğundan bu ikisi arasın­
da yapılan şekil, dairenin dışından yapılanlardan daha küçük ve dairenin
içinden yapılanlardan ise daha büyüktür. Bu durumda daire, hiç kuşkusuz o
şekle eşit olacaktır." Bryson'un dairenin dörtgenliğini ileri sürdüğü söz, ce­
delidir ve geometrici onu incelemez. Zati ise geometrici Hippocrates'ın da­
irenin dörtgenliği hakkındaki sözüdür. O, hilalsi şekli dörtgenleştirince hilal­
si şekiliere ayrılsa bile dairenin toplamının dairenin kesildiği hilalsi şekiliere
eşit düz çizgilerin toplamına eşit olduğunu zannetti ve sözkonusu hilalsi şe­
killere eşit düz çizgi şekillerinin toplamına eşit olan bir dörtgen yapıldığında
daireye eşit olan dörtgenin varolacağını düşündü. Onun yaptıklan zati yarul­
tıcılardır ve geometrici bunlan incelemez.

Bir sanatın ilkelerinde yarulgıya düşen kişiye karşı o sanat erbabının inat­
!aşması mümkün değildir. Bu, o kimse sanata ait bir şeyin açıklamasında o
sanatın ilkelerine zıt bir şey kullandığındadır. Buna örnek, Antiphon'un da­
ireyi dörtgenleştirmesidir. O, dairenin içinde düz çizgili bir şekil yapmış,
soma dairenin içine çizilen düz çizgili şeklin kenarlarının gerdiği birbirine
eşit iki kısmı, ikişer yarıma bölmüştür. O şu hükme vanncaya kadar bunu
yapmaya devam etmiştir: Doğrusal kenarlar, bölünmeyecek derecedeki kü­
çüklüklerine ulaşırlar ve bu takdirde daire ve doğrusal çizgilerin kendisin­
den bileştiği bölünmeyen büyüklüklere vanrlar; böylece dairelerin kendisin­
den bileştiği büyüklükler ile açı sahibi şekillerin kendisinden bileştiği bü­
yüklükler eşitlenirler. Antiphon dairenin dörtgenliğinin açıklamasında Geo­
metri ilkesine zıt bir şeyi kullanmıştır. Çünkü Geometrinin ilkelerinden biri,
büyüklüklerin sonsuza dek bölüneceğidir. Bu, Geometride burhan olmadan
kabul edilmesi gereken bir şeydir.
·t � f·
· t �o• l'.

·.,
[ �
[ çll �

(i\� [·- ••
r r -� ·:· l �·�;,

B ·�
Cf::. L. t \;..._ •�
.
'�> C flo� C •G. .r. ('{' J;""

- ·,._,
>Ç.

� , � ,' - \.: C· . c � t.
r. ı::: f ı:.

•çL �
·b

k> - Ç:.. - çt . [•. -


;;

:E"
"' r.:
- f
[ � � �
..

R - F tl,._, );-ı.· " ll·


-: t E
� rı ('{' "' ,f':' -:- 'c,, [;--
IJ cv.- � [ .. k>
l
tl

c
�-
.

\: � �- _ı;: � � V\ �F

t f f. � .
-: ,._, ,._,
L
c ç.
-
r'
ih F
�- r
·

�- ... l_ ... .
Cı;· -ı.
1/\
.t' .,, e; tl

-
L

c-
�)L .. �� ct' � . t t,f
_

.�· -�. ·� � � t 'E � } [ � � � ı.. � -f


: .' ı:
(>\
l' � ·
L

f
('{' � t:.

1. �t r- r-
..; .. .. � � r . t �· t .- r � r
E{

-4
\:.. ı ç t;t
c �

C· ["
� �
. r. : . V\ r t ."' �t:: � t �- "p; );· r·
f.'l (i\

.. . ---: .c- ' · f -4 · t ç... · - , ·


\;... Ç-
,�-
[ \:.
€ ·�. ri:: );· ·.(;:, '\:.. :E"
ı:
,
.

, \; IL .E
1 r ı ç:·
11<..,..
C
ne..... ,

r- f ı::� -� l tA {. ÇJ;_· ç € l: cr·


'' /

� rr- �
': k-

i
.....

rs.'

- 1:
� \

.L
• •
;;

{ c . -
·lA
l tA \- t' .E C · \ı;
c_

-4 �
- •'

0
\

-4
ri::
- - r; �·
.

C· t:: t; .�: "' ·G. b Ç:.. � ı:- ç,. .


, -
..
!J • \o

t.
- : c-
f � 'J,.
1::" }{ ('{'
<GL. ('{' ç... f t._ \o- B t .
,
.
\o

- L·
-:- - ·G. ·�

� �t r �
�(J· � r.fı �. tl. ·t �es �- "'.t· tı: ç �� �- l � �� ı ·�k'.. r�

ct- f �Cf::.-
\A k.
� :t:
ç_ � \o

{
-4

1ı V\
): � �-
·r
i ç.. � f (• � "';; f � �. f. ·�. � t � �
k
!J · E - 'ıt "'
.
f \.c r.• -c-E
c-

- '
- 1 ı::�· ı::·

• ·
t.

f
'&- t. \; -

t Cr;:· -�
� b:.�· \e.
;;ı;: <f-. " f
-:- (;:, ır: t[ \.: � ' [ V\
'e. .ı;;� � [
,

r;:
..
t t' L ' • .(•·-4 [ -� �
f
-
'

t
,

"t- � \_. · � �
e \o
·
:[· ·
-4 •
IJ v
"' '

-;:- f"' � t r
� 1;.
- �
( - ' - r '1:·

f. t
E: �..' c_ .r;; t
.

� . r,
�...

.ı;-
'

ı:. lı �
:ı:

. c_� ' � . - 1:;.


v

. ' ç -

\:. V\ : ı:
�.
tc_
� ,

�.

'\:..
[ [ { ı-
-ı.,. tt: f
� \o

� �
.c \o · n- �
� �• .ç.�. ·�t �: �
-'-
\
- �
� �- ·� � c_ � �
.

� t::. - 1:• \. � �. ı: \o�- �t' � '&-


� \ • .

. ..� : �

[
l


ı-

1· ç ıZ Cb· -. h= ıf\_ ·9--


v

"r. , : "i.b �t ·r;!;; . "' ı:::- .,., ·. , -�


o
,ç,

:Ç:.. • IJ · t CI:ı;·· - �- L
\

.r
, '

'"t: ı
); - (.;
• -�

�: İ. t r t t �
·'

(�
� � � � tı:· -� ·�. [. � t.
-

1. � �-
\
,._,

2- �
_
. • _ �
't- o
- ' . \

[ �- \..

1;:
___.6.6_ Kitib u ' I - B u rha n

Çünkü Geometride çizgi ve yüzeylerin sonsuza dek bölünmesinin kanıtlana­


cağı bir şey [yoktur ve bu] ancak zan bakımından olabilir. Öyleyse bir sanat
erbabının inatlaşabileceği şey, o sanatın ilkelerinin kabul edildiği, ilkelerden

olduğu durumdadır. Durum böyle olunca Geometride tartışan iki tartışma­


soma yanılgı gerçekleştiği ve yanılgıya düşülen şeyler, o sanatta zati şeyler

cının zorunlu olarak geometrici olması gerekir. Diğer sanatlarda da böyledir.

Yanılgı, şeyde, bir kıyastan değil de mutlak vehimden kaynakladığında


yalnızca o şeye inatlaşılır; bir kıyastan kaynaklandığında hem şeye hem de
şeyi gerektirdiği zannedilen kıyasa karşı inatlaşılır. Yanılgı şeyin kendisinde

ki yanılgı, iki yönden gerçekleşir: Şeklinde ve öncüllerinde. Bu iki yönden


değil ama onu sonuç veren kıyasta olursa yalnızca kıyasa inatlaşılır. Kıyasta­

nakzedilen kıyasa gelince ya onun şeklinin sonuç vermeyen bir şekil olduğu
açıklanır ya da öncüllerine inatlaşılır. lnat da bir kıyas olduğundan burhani
kıyas ile burhani inat arasında fark yoktur. Bundan dolayı inatların burhani
olmaya en layık olanı, tümel olan inatlardır.

Soru iki sınıftır: Birincisi, öncüllerle, ikincisi kıyasladır. Soruların burha­


ni olmaya en layık olanı, sorurıun kıyasla sorulduğu sorulardır. Öncüllerle
sorunun, Cedelde olduğu gibi zorunlu olarak çelişiğin iki parçasıyla olma­
ması gerekir; fakat zıtlığın belirli bir parçasını alırız. Bunun örneği şudur: Biz
bir şeye eşit olan şeyler hakkında "Onlar eşit midir değil midir?" diye sormak
istediğimizde "Bir şeye eşit olan bütün şeyler eşit midir?" diye sormayız, fa­

kabilirı iki parçasını birleştirmek istediğimizde çelişiğin değil, zıtlığın iki par­
kat "Bir şeye eşit olan şeyler, eşit değil midir?" deriz. Sınama esnasında mu­

çasını birleştiririz. Bu nedenle şöyle deriz: "Bir şeye eşit olan şeylerin hepsi,

dirde iki mukabille soru, burhani olur. Ama bu soru, sınama sorusu iken ön­
eşit midir değil midir? Bir şeye eşit olan şeylerin hiçbiri eşit değildir." Bu tak­

ceki inat sorusudur.

llirnlerde yanılgının gerçekleştiği yönler, farklıdır. Yanılgının gerçekleş­

tik ve Geometride yanılgı bütün yönlerden gerçekleşmez. Doğa ilmi ve cins­


tiği yönleri genel olarak saymıştık. Matematik ilimlerde özellikle de Aritıne­

deşlerinde ise bütün yanılgı yönlerinde yanılgı gerçekleşir. Özetle zihnin


duyunun idrakine yakın bir tarzda tasavvur ettiği mevcutları kuşatan bütün
ilimlerde neredeyse lafız sebebiyle yanılgı olmaz ve bu yönden mugalata da
olmaz.
y.t. ı)l � c:_,h...JI J ..b_,.b.:JI ül � ü.li .Y.-: ül � l.o :i...�
. \ � � .ı..l\.9
l.o:ı! .Y- o,ljk..; ül l.o 4..c.ll.....::. �1.......::. � (.j:ill Ü�\.9 •ıJ:.ll � '}/\ '�4-J
:..ü J ,z.s..ı�l
�\ ç.�'}l\ ...:i.S l.o,ı! .b.WI üi.SJ ,4..c.li....:JI � z.s..ıt.,ı.c � ..:..ı.J....
.< ·
· y->:; (..)· \ :;.)J.Y-"'· ('jl ,ı.:ill.:.S. ..ill:i . .J ü.l:.lc.

\.S 1�1..9 . 4..c.li....:JI :i...ı:i \ � 1 .).JA1


• '"W:i..c.
ı.:ill.:.S. J . �
·


y'\......, <..,?
(..) (..)
'-.? -

4..c. li....:J\ ,·,. A :i....� •


_j (..)
,, . ı, '-.? \
. - . �� _./""'

�m ,lj�.....; W\.9 , U"45 lJC- 'J! .jl.b... � ,iJ lJC- ..�ı � üi.S ..;-. ..b.li.lı J
0

,.;,...,jl\ <\.ll � (.j.:ı..ı ı U"y.Ql\J '}/\ ,ljk..; <\.l\.9 U"45 rjc üi.S ..;-.J ...bi9 ..)4 '}/\
J U"y.QJ\ ,lj_JC ,�\ (.j.:ı..l\ U"y.QJ\ t) LJS.l ,.;,....ii ç.�\ � 'J! ..b.li.ll üi.S ..;-.J
..)4

o lı

� U"y.QJIJ . .ı.:il.o..ıi. � J\ � � l.o\ ,� 0-<ı � U"y.Qll � ..b.li.li.J


.

\...Jj . <Gt....ıi. ,ljk.J (..)• \.ı. l.o\J ' �


" '}/ �
IP � (..) \ �
.. ·
" \.ı. l.o \ ' � . .� . - 1 \ \..);!J
.
, · '\� .

� rol
(..)

ı.:ill:ili .Li) ,_;tA. ..r.JI ..ıWI 0-HJ ,_;tA._r.JI U"y.Qll 0.H


·

,\...4§
..., ..ıWI üi.S
.�
, wl..ıWc. ...:i.S
:..ü \...ı �tA · -<�... U· Lı. wl..ıWI (.jY...1 U�
.. Y. U_,...
·
· .< U· 1 � ·

ül: Jjl...ı.J\ '-?Y...'J .U"4Qll: 4.lAJ wl...ı..lW\.ı 4.1G ,� ı)c :UWıJ


'}/\ O.JJY.:.. ('):ı wl...ı..lW\.ı ;uwıj .(.}"4Ql\.ı � ;uwı ...:i.S
:..ü ı..., :i..:ı-iiA. y, üP
.)c ..ıW:.:ill ,_;� ..ı..:.ı.. �L, LJS.l ,�ı � c.,�> ı...s ,�ü:ilı ,_;� üP
� :..ı..:...\ J ç.� �JL..ı.J\ ç.�'}/\ � JLü ül li..ı) ..;-. li\ � � .J.ı.....=.:i.ll
li5..l ��JL.....:i.a ..ı..:...IJ ç.� �JL..ı.J\ .. �'}!\ JS � :� '}! li\.9 �'}/ f'\ �JL....:i.... c.,�>

0.H F- ü' li..ı) ..;-.J ��JL.....:i.a ..ı..:,.\ J --� �JL..ı.J\ ç.�Jl l JS �\ : J.fo
· �'}/\ .,ljc. 1\..ül\ '
li\.9 . -.
,;..�.,--\.1il\ ,_,r' y,.. � ,_,ry,.. � � r.,rY.-
. . '}/ ,.,ı\....Q:il\ '
0-<ı JS � :J.fo
. •
. (..)
·

.. �'}1 \ ..ı..:...I J 'J!J �'}/ f'\ �JL.....:i.a ..ı..:...I J ç.� �JL..ı.JI ç.�'}l\
o� \...ıl •:i..:ı-itA y, JAı!.ii.J\.ı :i..!WI üP � .�JL.....:i.a ..ı..:.I.. J ..� �Jl...ı.JI
.�..ıli.a..! ı)J'J!\ l...ı\J ·:i..:ı-i�\.9
� � w'+::JI �� �J .� f'�l � ..b.li.lı � 4.1a �� w'+::JIJ
. - '1 JS JA
.. .,'}/ J , ...:..ıı'T?'-'
\...u. . \� . . .1 �
. .• ..b.li.ll t!-i �
-
_j ..b.li.ll t!-i
1. �11..9 .�ı '...? - \�. �.
w4-:;ı. JS 0-<ı � � ..b.li.ll ü1..9 .�t..;.. l...ı.J �� r-WI t....I J .4...�
• •

... \J ..ı..WI
� IA..J� ü.ll .:ı..ıı üi.S ,...:..ıl..ı_,:yo
:-. ı)c �� rb JS ü1..9 �lıJ ...b.li.ll
o� .4..hlt.M ll.J ,.JQW'J!I � .l::.b � � � rol •4J u=JI �I.J..ıl 0-ı �.)
. �1
__61 K i tibu ' I - B u r h a n

Bunun Geometrideki örneği şudur: "Daire şekil midir?" Açıktır ki, geometri­
ci bunun [yani dairenin şekil olduğunun] kabulünü almakta ve daire onun
zihninde duyulma yakın bir durumda resm olmaktadır. "Vezinli sözler şekil
midir yoksa daire midir?" diye sorulduğunda ise açıktır ki, geometrici bunu
kabul etrnemekte, aksine zihni ondan hoşlanmamaktadır. Fakat Doğa ilmi­
ne daha yakın Matematik ilimiere gelince bunlarda yanılgıya sebep olan
yönlerin çoğalması daha fazladır. Buna örnek, Optik, Ağırlıklar ilmi ve MO.si­
kidir. Kıyasların şekillerindeki yanılgı ise soyutlamaya dayalı (intizil'f) ilim­
lerde neredeyse gerçekleşmez ve Doğa ilminde bazen gerçekleşir. Bunların

bazen her iki öncülde olur, bazen de iki öncülün birinde olur. İki öncüiden
çoğu ancak cedeli şeylerde gerçekleşir. Yanlış sonuç veren kıyasta yanlışlık

biri yanlış olduğunda açıktır ki, inatlaşılan öncül, iki öncüiden yanlış olanı­
dır. İki öncülü de yanlış olan kıyasa gelince bu iki öncüiden inatlaşılmaya en
layığı, tümel alanıdır.

[Çıkarımda Ortak Olanların Muhatabası]

kında konuşalım. Bu muhataba, daha önce geçen muhatabaların iki sınıfın­


Şimdi çıkarımda (istinbilt) ortaklık esnasında kullanılan muhataba hak­

dan bileşiktir. Çıkarımda ortak olan iki şeyin, sanata dair bilinen miktarda ve
onun nasıl anlaşılacağında eşit olması gerekir. İki ortaktan her biri, öğrenen,
öğreten ve inatlaşandır. lki ortak da eecteli gücün burhani kurallarla çıkardı­
ğını ölçme gücüne sahip olduğunda, cedeli güç, özellikle de eğitimlisi, bura­
da son derece yararlıdır. Öncekilerin görüşlerini özellikle de mütekabil gö­
rüşleri incelemek, bu muhatabanın bir parçasıdır. Çoğu şeyde onun tam
olarak bilgisine erişmek mümkündür. Çoğunda ise ancak bizim gücümüz ve
bize ortak olanların gücü ölçüsünde onun bilgisi bizde meydana gelir. Bu
muhataba, öncekilerden bileşik olduğundan onda daha önceki iki kısımda
anlattığımız yönleri kullanalım.

[İlmi Sınama]
Sınama (imtihiln), sanattaki zati şeylerle insanı mugalataya düşürmenin
amaçlandığı muhatabadır. Sınamayla amaçlanan, insarıın yetkin olduğu
zarınedilen ilimdeki gücünün ölçüsünü öğrenmektir.
.U �_)J.J ı . .l � - '�- .II : I : · ·I\ :.�� Y�
1c::" > r,Y'bl1 · 1• · t.... �
' · - 11 . �
·
� . �� .
v-
• •
UUA

� 4.,j_,j_,.JI Jut.a"il � :J:ı.... 1�1_, 'u-ı�I CJA Jb.ll �.) .ı.....ii � öyl.lll
� \.)"� U � U"' . ı.,r

- .1t...:ill ·
uts;
·
ı... 1...1.J ı . �- .ı..1\ � t.
·
. .1 · ·
, ı� 'i .wl · . . .1 1 · ·�
v-
� Yöy'\.ı . .J/; .J1
,.l::J.;y w lJA _;ll ü�l 4-:!9 J.ıS:ı (.ıl ı,;.r-1 4--\1..9 ,�1 r-WI �� y_)l
1- (.j4 -� � '-H � <.,?'

,�\.io.ll J,S..:;.I � ..b.WI 1...1_, .�til\ r1c _, �'i l r1c _, _):.Li.JI r1c cil� Jt.J...
� Wl cil� _fol_, . �1 r-WI � � ..ı.9_, ,� \ .fo"il r-_,.b..ll � � -li.S.:ı 'i .:ü\..9
�..ıi.o .) �:ı.ıı 0fo ..ı.9 ��\,5;1\ �� � ı,;:ı.ll U"�\ _, .�..l.;ı.-11 ç.�"j l �
� \A �W _;ll (JI � ,�ts; W.lhl ..::.\.5:
.U � . �hi _} üfo. ..ı.9_, '�

.ı,;fil ��� � �.JC Lo ı,; _r..\..9 'Ü�\,5; ol:i.o..ıi.o ı,;:ı.ll_, .� �\,5;11

[.l:ı�'J\ ı) �_;.!.:i ı;JI ��\)


O� .J .bt,w-.."1 1 � .cllfo"il ..l,jc. � �1 �\.:.i...JI � Ji,ll_,
.� -� • . 1 1 u_,...
u· ts;� .c: ·.; u 1 ...:.ı.91..ı 4.JS.Y'

· ·
. . -;ll ü\..ı.b\.:.i...JI . � · .tı.b\.:.i...J I
1 l.,l'i' . .. . . .

ı.r !"...J.o.;
J (.j4

)..ıi.o _) �_,ı.,.,;:... .bt.,w..."i l



ış- . •

. � :i1s1S �-' ,�u.....:JI CJA u_;c Lo


�'i_, , �..l.;JI ö_,sll_, .�k..._,. �-' � � hi_, � (.)1..9 'Ü\.5:�\ J
r. -��� .ı..:.. • • ı... b 1 .- .r
·
. ·.-� • .ll uIS 1�1 d h
ö � (..)';-'c: � _._ğ ,�l.J) I
. Uıll \A Wli ı.ş..-
·
.

w.l....ı
-""' . ...)"'-� _) . ış-- - -

,�\.:.i...JI o� lJ.4 ç.j;>. _JA lJ.4 ç. \) � plj ,�\Ay,ll ��.,sl� �..l.;ı.-11


)J.i.. J1...S C;4.ı 01 lJ5..o.: ,.�"1 \ CJA .JljS .}J .;i.4ti:i.JI ,. I .J"il � � 'i_,
Ul (..)';-'
c:. t..=..JI ;; -� 1.:ı:i -� � .u!
·
.. Ul �
1 Wl ı'T"". �- �c: � ,<lJ! -- " .. .

,w.Lı Lo..ı �Y' �\.:.i...JI o� �IS 1�\..9


. _) .rJ .r . ..?-"' J;:"-' ı.,;> J ..?-"'
·
.

� \Ali.fi� �� ü�\ 4-:!9 �


. Lo.li:i 0,ı:ı.ıll (.WL,ıll

[�I �'Ji ı)j


.�
ı.r . ı:ı.ıı ,.ı..�..ww. u
:i..ı:i · t..."i...i l wı.;.... ı�
. . �. ı.ş- ,1, .tı.b\.:.i...JI
.
.�. Uh:i..."l l J
.:r
·

y.

0�1 r-W' � .:;t..."i...i l ;;_,! )J.S... � u_,i_,ll 0�..:."i.:ı..ı � �ı_, .�u...I..:J


."-# JL..Sll .ı..,ı
_.6.8 K i tab u ' I-B u rha n

Çünkü sanatta yetkinlik, insanda o sanatın esaslannın (usul) oluşması, insa­


nın o esasıann gerektirdiği şeyleri çıkarma gücüne sahip olması ve bunlar­
dan bildiklerini başkasına göstermeye, o sanatta mugalata yapılabilecek
yönlerle başkasını mugalataya düşürmeye ve başkası tarafından kendisine
yöneltilen zati mugalatalan feshetmeye güç yetirmesidir. Zati olmayan mu­

dir ama İlk Felsefenin [Metafiziğin] ve Cedelin bir parçasıdır. Bu muhataba­


galatalan feshetmeye güç yetirmek ise sanatta yetkinliğin bir parçası değil­

daki soru, bazen öncüllerle bazen de kıyasla olur. Fakat öncüllerle soru, sı­
namaya dahil olmaya daha layıktır. Bazen bu, sınırlı bir vaz'da ve [bazen de]
sınırsız bir vaz'da olur ki bu, sınama olmaya daha layıktır.
Öncüllerle soru bazen uzak öncüllerle ve [bazen de] yakın öncüllerle
olur. Uzak öncüllerle olan soru, sınama kısmına giren sorudur. Bu soru, ba­
zen zıtlığın iki parçasıyla da olur, bazen de zıtlığın iki parçasından biriyle
olur ve zıtlığın iki parçasından yanlış olan parçayı aramamız gerekir. Kıyas­
la olan soru ise bazen basit kıyasla bazen de bileşik kıyasla olur. Bileşik kıya­
sın kullanılması, bu kısma girer. Bunun dışındaki ise soruda kullarıılanlar­
dan olup ilmi muhatabaya girmez fakat bir kısmı cedeli ve bir kısmı da saf­
satalıdır [sofistik] . Bu mugalataların dışındakilere gelince bunlardan öncül­
lerde olanlar şöyledir: Yalnızca doğru öncül kabul edilir ve kabulü istenen
öneille karşı onu iptal etmek üzere oluşturulan bir kıyasla karşı çıkılır. Ken­
disinden sorulan kıyasa gelince onu incelememiz gerekir: Şekli, sonuç veren
bir şekil midir veya öncülleri doğru mudur yoksa değil midir ve sonucu doğ­
ru mudur yoksa yanlış mıdır? Eğer sonuç yanlışsa sonuca direnir ve hem kı­
yasa hem de kıyasın öncüllerine karşı direnir. Yalnızca sonuca veya yalnızca
kıyasın öncüllerine direnmekle yetinmemeli hem kıyas hem de sonuca di­
renmelidir.

tir. İkincisi, şey bakımdan direnmektir. Üçüncüsü ise sözün kipi bakımın­
Direnme burada üç sınıftır. Birincisi, söze soran bakımından direnmek­

dan direnmektir. Soran bakımından direnme, söze soranın zarınettiği şeyle


veya defetmeye güç yetirmeyeceği şeyle direnmektir. Bu, bazen doğru şey­
lerle ve [bazen de] yanlış şeylerle olur ve cevaplayan, soranı bununla imti­
han eder. Bu ancak [konuşma meclisinde] hazır olan kimseye hitapta ger­
çekleşir. Sözün kipi bakımından direnme ise [incelenen] konu hakkındaıs
gerçeğin gösterilmesinde faydalanmayacağı şeyle direnmesidir; fakat iptal
edildiklerinde sözün sonuç vermeyeceği öncüllere karşı direnmesidir.
ö_,! .ı..l üfo.J ,4-c\..i.....:JI ..ill:; J�l ı)W)ll � 01 y. 4-c\..i.....:JI � �l ı)l9
•4-1-a .ı...Jc Lo o..»f:- � .}c ).ilSIJ , J�'ll ..ili:; ı)C l"):ı Lo .1.�1 .}c
� �J ,4-c u....JI ..ili:; � 4-! .1..1\..i:ı 01 � _;ll ü4-;.Jl: o..»f:- Wli..o � J
�� ü1..bl�l � � Ö_)-lill Lo\J . o..»f:- \)A

·.<ı
� ô..l)_,ll �\ .lll ü1..bl�l
1 J 'll · � ..»
4..i...Jill ı.>" · 1'lt-'-'"
. J' ,4-cli...I...::J . _ğ n · l:ı ·
.<ıı ü...
, .ı.ı.19 ,�\�
, ü...
- .u.l
ı..r u� ı.>" ..»


�..#"'

'0"\!Sll: üfo ..l!J üLo.ı.WL: üfo ..l! :i..,ı1:.G....II o� � 4JWI J . J�I 0AJ
.}c � üfo. ..l!J . üb..:i...ı'l l � 4.hb üfo 01 '-:?...>="1 ..:ıLo.ı.Wl,ı 4..1Wı 01
.lit.:..:i....l ü.fo. 01 <.,?..>="I .JAJ •..lJ..l:ıı.A ..»f:- �J .)c J -lJ..l:ı...c �J
.;JIJ .�_;ll ül.o.ıi.Jl:J ö�l üLo.ı.Wl,ı 0fo ..l! üLo.ı.WL: 4JWI.J
,ı...... ..ll...ö::ı.:ill .;� 0fo ..l! 4JW\ O�.J .l.)b..:i.'l..ı \ Yi..: � J6,...ll Lo � ö�l:
4JWI Lo\J . � y�tS.l \ � ...:r.JI <.,?� 1.)1 �.J . .ı.+ıJ.;>. .l:ı.l: 0fo ..l!J
._ı'1.....ır.:i.\ .J ,-.,..ıSyJ\ u-ı411l: 0fo ..l!.J ·�' u-ı411l: 0fo ..l! �l9 '0-'�
,4JWI � � � 1� I-lc Lo Lo\J . ...,.ıl,ıl\ 1� � �� _y. -.,..ıSyJI u-ıYi\1
,_)l: Loi.J ._;l.b.d_,..... �.J � � � ·� :i..,ı1:.� � J6,.b ..»F <Gl9
_,l.l:..J\ 1"Jt.i:ı i.JI.J •J..ll...::..ll 'll � '1 0L:! üLo.ıiJI � Lo\ .# ,..:ı1..l:ı.\�1 o�
·<US -'�" . · ı -�
y

,y=-' u lo,? -;-;o .uc J.J _,...,.- '1... lı9.ll


- Lo\J ..ı..llh.ı. l ,,.. ı...�
.i! · 0"lıiı
- . 4...o. .ıl....::

�4..,ı�\S Jl �.lt......:. � .), .J , '1 .JI .�.lt......:. �'Lo� JR. .JI 'F J5...::. ..US..::. JR.
. - '·
(.)-' c.,r- -

� �J . � u-ı\#1 üLo�J 0"\#1 1".Jt.SJ 4---Jt.S .4..,ı�\S �� üj\S l.)l9

0"4111 1"J� J,ı , \A.l:ı..J '-'""4111 üLo� .J I IA.l:ı..J �� 4....J\.i.a .)c � 1.)1
. ı...... :b..wl
. .. l .J
�.J ,JjL..J\ � J_,ill 4...}i.o \.pa :üt:ı......\ ;;_;;� li.ı 1A 4...Jli..J\.J
� 4...Jli..JI Lo\ .J_,ill � � 4....Jli..JI 4-l-a J , Y''1\ � 4....Jli..JI
0fo ..l! o�J .4.ıtJ..l � � '1 � .JI JjL..JI � � J_,ill 4....J\.i.a � ,JjL..JI
� '1\ o� � �.J , JjL..J\ �� � 4-i.J .�\S ��l:J • �.lt......:. ��l,ı
.) � � '1 � a..:i... J\.i.a � J_,ill � � 4...Jli..JI.J , _y..;.h
. y. 0A :i..,ı1:.\.:i...


:i.::.
- ..W .uc (..)-'"'
.
·.<� ("" -ı ...::.ı.ll..ıl

1�1 Lo üLo.ıiJI ı.>" 1"J1.iı- u· \ i.)->"'
· .-.<ı 't �Y""'
- -ıı �.>""-'
. �- ı

- · ı
___..6.9 Kit a b u ' I - B u r h a n

Ancak incelenen şeylerde doğruyu göstermek, direnmeyle sözkonusu değil­


dir. Buna örnek, Aristoteles'in yarımlar sorunuyla tanınan Zenon'un sözüne
direnmesidir. Aristoteles "Hareketli, cismin yarımlarını kat ettiğinde sonlu
bir zamanda sonsuz bir mesafeyi kat etmiş değildir, aksine sonsuz bir mesa­
fe kat etmişse bunu sonsuz bir zamanda kat etmiştir ve buna herhangi bir
imkansızlık ilişmez" açıklamasını yaptığında bu direnmeyle, hareketlinin
kat ettiği mesafenin durumunu yani hareketlinin sonsuz yarımlar kat edip
etmediğini ve o mesafenin sonlu mu yoksa sonsuz mu olduğunu gösterme­
miştir. Şey bakımından direnme ise iptal etmeyi ve gerçeği gösterıneyi içe­
ren direnmedir. Buna örnek ise Aristoteles'in aynı söze başka yerlerdeki di­
renmesidir. Buna göre hareketli, kesinlikle cismin ne sonlu ne de sonsuz ya­
rırnlarını kat etmektedir. Çünkü hareketli, mesafedeki hareketiyle mesafeyi
sayılabilir yarımlar halince getirecek şekilde gerek sonlu gerekse de sonsuz
olarak kesinlikle bölmemektedir.

Direnme bazen tümel, bazen de tikel olur. Direnmenin, kıyasın öncülle­


rine karşı ve tikel bir direnme olması durumunda eğer büyük öneille direni­
yorsak sonucun konusunun bitiştiği parçanın defini ve küçük öneille dire­
niyorsak sonucun yükleminin bitiştiği parçanın defini araştırmalıyız. Çün­
kü bununla kıyas iptal olur. Bunu yapmadığımızda cevaplayan, öncülün di­

ğin bizim için "Her şeklin açıları, iki dik kenara eşittir; iki kenarı eşit olan şe­
renme yapılan parçasını kaldırır ve [öncülün] geri kalanı tümel olur. Örne­

kildir" öncülleri farz edildiğinde bu kıyastan zorunlu olarak şu sonuç çıkar:

cille direnip de "Her şeklin açıları iki dik kenara eşit değildir, çünkü dörtgen
"İki kenarı eşit olan, iki dik kenara eşittir." Biz, tikel bir direnişle büyük ön­

bir şekildir ve açıları iki dik kenara eşit değildir" dersek direnişin gerçekleş­

olarak kullanılıp şöyle denilebilir: "Her üç kenarlı şeklin açıları, iki dik kena­
tiği dörtgen, bizim "her şekil . . . " sözümüzden çıkarılarak geri kalanı tümel

ra eşittir. " Böylece direnişten sonra geriye kalan kısım, sonuçta fayda verir.

ya da tikel olmalı ve bu tikel direniş sayesinde iki kenarı eşit olanın, üç kena­
Bu durumda direniş, geçersizleşir. Bundan dolayı direniş ya tümel olmalıdır

ra sahip şeklin altına girmesine sebep olan o şey şekilden kalkmalı ki direniş
şu veya bu tarzda olsun: Her şeklin açıları iki dik kenara eşit değildir, çünkü
dörtgen bir şekildir ama böyle değildir.
1/\1>, [r;;: •Çt.. �t' ,çli. ç,. CV\· �� �t'
c- C· (.,• �
V\ �

� �t ' � ,c
i
}1_, .ç:,

r,: · �

�· ·t �
);;\
lol
t'

f "r
h· �
t'
�.
.

�-. f . rı. r s t f
.ç:, .

l

�� \ · Ç]\ - 0'
E f Q: C Ç:_ ·. �
t �
[· . r çf ·.�· ..,�. ·: s �
' .

L1 ıı · b· �·
ı;;; 't _;.

·
ır:
ç . � -: k lL 'L ıt�

r -

Ç- - f - - � ., ç. <f..�• f cn:· �
t' 't-
&- - L � 'u.. ·� ·
\..- C l>-' 1>'


b

f h· !2 =t_ t � f �
'&.. "'\

� f �� � �· t' f ih
ı
.


� .

t. 0'
&.·: vG l ç•!:... c.·h [ "'
"' "

"'
l t, fl'�
• . • t. - c... · J
'
f""
·
�.t,< t �· �
._,.
. ·

\· � �· 1 -� � � i � �- � � l_. .� ·�
- �

f �
.
, �..., "
-
(h
• r.

� � f� �� i · -· f f �·- (: ,ç
1
- (j;; � 1:.

� (
ı..:';

ı; .

·� ç,. E ç;. � �. .t
'ı:,.. � _r;;: ; r l &. i ·� r. ·� r ·�;..
1

t;,. �- r.: _ı:· .., r; . .


, \ 1

_ l1
�- - t. L.

.. \..,� Ç Lb· t Çr · • t
•l_.. � L •
t·ı=\ ı=\ t l-
'ı.
Ç;; 'ı.. . lA f: � t· b<'; 't-:-
�-
ç
�. ·
ı..:';
�.
� .
-

r.· c c.. c;;, f


.

� � (h
[�� �;�[
)A Ç> Ç-

t k· \ \..,g; l: C1'· fk'- Ç:_ l-<t-·


ç ,ç r.:

·� �t' •f .� �...... r· t-
.;:

$=- C·
... . ·(;..

t' •(h ·t •
� c -

V\

c..:..
1 .


·� -
1 \
�· -
f r c. 't
,c
ı:
f k'f- ,. Ç;_t'' �ç;.·. "f
L

i �. �. � � .r- ep
- \..,
1

r. 1 � .� -
·ı.. .

1
-

·· �
1 1

·� · ı .� -
...

. [• ı; t 1 . � �
. l-

:[t l .ı: '•tp, -::..:.. \..,r,: \..,·� ç . Ç;_ , � � -


· �·
r�


� �� � f 1·:
1
Er \ !..., ı..:';

�: ( ·t: � I
.
\.., • �

t c;. 1

�� t- rı � 1: : � ı; t
1

� �:
� \ 1

c.
ı :; � }'&. l� �l-··. t-
f""
� c. f E! ·
�� &);:: t �b' �-t'� [- �. b '\:_�ı ::-
C· l.r, (,. t i
·� � [
� t: - �[ '
· · ,,
- 'E[
§
ç
lt.. � { �
f ·�&. : . t "'r fi!
t' � ·(h 'c:ı:. :ı:P [ı;;; �� 1;;t�l �<E � .,.
·ı... � f · _ .t
- -

\. f
, l

f ·

�r; � t�. ��ıı;.: t {b l-E t:·ıı · [ t �: g t t �: t ��f t � J


\..,
c...

{
t' 'e;
,

.� .1:� ı..:';rı c... �- �·t:


Q: . ·
�· t' ç ,t·
s g; (;:,
cf. ) . ��· (1
� ·ti .

( � } r �- ·� 1 1� t Ç_
ı; ·
.

� � ı -� r J�� !- f �� r; -�
;.· "'

[r;;:·
1 1
" ır
� l_. 'e; �

�: ;� -� Yi: l-_ �
1


• •

J:!
_1J} Kit a b u ' I - B u rhan

Çıkışma (intihar) ise burada iki yerde kullanılmaktadır. Birincisi, sına­


manın, ister dogru ister yanlış olsun sanatın z�itisi olmayarı şeyle olmasıdır.
İkincisi ise zatf sözün kötü veya son derece çürük olmasıdır. Buna örnek,
"Bütün şeyler zamandaysa ve onlar alem küresindeyse, bu takdirde zaman,
alem küresidir" sözü ve benzer sözlerdir.
ı.Jfo 0ı �.....A �ı :�_,.., .) � tA � wı ..ı..it.a ,_,��� t..ıı.J
· .<. . ·ı.:aı.J ,�LS.
w� w· ı ı.r .Jı wt....:. ..ill:i Ujl$. ,:i.ı::.l:ı.....:J.I 4..ı:iı � . j, � w ��

'ul.ıj .} � ���\ Ujl$. ul ..ı..i\ Ji.o '��� �l.i. .) .JI �.J ._;I:.UI J_,ill
. • ış· • .

.J.ı.JI.!'il "� "�'.J ,�wı ö.fi yı c.ı�' c.ıt..ıfi ,�wı ö.fi .) � .J


__ıı Ki tabu ' I-Bu rhan

Notlar
ı Bu cümlenin "Acaba nefsin onları idrakinin, onların tikellerini duyumsamaksızın
onlara özgü bir idrak mi olduğuna yoksa onların bilgisinin bizde ancak onların ti­
kellerini daha önceden duyumsadığımızda mı meydana geldiğine aldırmayalım"
kısmında "yoksa" ile başlayan ifade Macid Fahri baskısında "Wl _, " ifadesiyle başla­
maktadır. Bu durumda yukarıda geçen "hel" soru edatının iki şıkkından birini dile
getirmemektedir. Ancak cümle dikkatle okunduğunda tercüme ettiğimiz gibi ol­
ması gerektiği anlaşılır. Çünkü Farabi tikellere dair bilgilerimizin onların daha ön­
ceden idrak edilmiş olmasına dayanıp dayanmadığı meselesinin bu yerde araştır­

2 Macid Fahri baskısındaki tahkik notunda belirtilen (s. 26, dipnot, 8) diğer nüsha
ma konusu olmadığını belirtmektedir.

esas alındı. Metinde esas alınan nüshaya göre tercümesi şöyledir: " ( ... ) işte bu, mut­
lak olarak burhandır."

3 "Neredeyse" denilmesinin sebebi, bu türlü burhiinların, uzak sebepleri verdiğinden


yalnızca varlık vermemekle kalmamasıdır. Ancak yakın sebepleri vermediğinden
tam anlamıyla sebep burhiinı da değildirler.

_,.l:ı. �� )4 ..ıJ.l:ı. .ı...1 �'1_,


4 Bu cümlenin çevirisinde Macid Fahri baskısındaki 3 numaralı tahkik notu (s. 53) esas
alınmıştır. !fade metinde şu şekildedir: " o .ı ulAY. L. " (Pek
çok tanımı bulunup ilk tanımı burhansız olan şeylerde de yararlanılmaz) . Ancak bu
cümle, Farabi'nin yukarıdaki ve aşağıdaki açıklamalarının aksine "ilk tanımın bur­
hiinsız olduğu durumlarda" sözü edilen yöntemin faydasız olduğunu söylemekte­
dir. Oysa Farabi, yukarıda, sözkonusu yöntemin kullanılabilmesi için geriye doğru
giden tanımlama basamaklarının birinde durulması ve bu tanımın mutlaka bur­
hiinsız olması gerektiğini söyledi. 3 numaralı tahkik dipnotunda ise tırnak içindeki
Arapça ifadenin sonuna " ulA Y. u-' " ifadesi eklenmektedir. Buna göre anlam, "Bur­
hiinsız pek çok tanımı bulunan ama tanımların ilki burhan olan şeylerde de yararla­
nılmaz" şeklindedir. Bu anlam, Farabi'nin diğer açıklamalarıyla uyuşmaktadır.

5 Arapçadaki cümle kuruluşu ile Türkçedeki cümle kuruluşu farklı olduğundan tercü­
mede öne alınan şey cins değil fasıl olmaktadır. Çünkü daha genel olanın doğru ye­
ri en sondur. Farabi'nin kastının doğru anlaşılması için örneğin Arapçasını paran­
tez arasında verdik.

6 Burada " sümme eradnd" (s. 56, satır. ı 7) ifadesinde " izd" lafzının düştüğü arılaşıl­
maktadır. Doğrusu, "sümme izd eradna" olmalıdır ve tercüme buna göre yapıl­

" .ı..J...y
wl" şeklindedir (s. 62).
mıştır.

Ancak bağlamdan da arılaşılacağı üzere bu kelimenin "�


7 Kitabu'l-Burhdn'ın Macid Fahri tahkikinde bu kelime

� wl
wl " şeklinde olması ge­
rekir. Nitekim Kitdbu'l-Burhdn'ın Muhammed Takiy Diiniş tahkikinde " "

8 Macid Fahrive Muhammed Takiy baskısında metinde geçen "el-İlmü'l-İliihi" versi­


şeklindedir ve tercümede bu baskı esas alınmıştır.

yonu değil Macid Fahri baskısının tahkik dipnotlarında verilen diğer iki nüshadaki
"el-İlmü'l-Medeni" versiyonu esas alınmıştır. Çünkü İlahi İlim yani Metafizik çok
açık bir şekilde konusu tümel şeyler oları ilimler kapsamına girmektedir.
K i U b u ' I - B u r h fin 12_

"� 0cı 'ıl


�� � t... fazlalığı eklenmiştir. Bu fazlalık dikkate alınmadığı takdirde anlam
9 Bu cümlenin tercümesinde Macid Fahri baskısında tabkik dipnotundaki
"
bozUlmal<tactır.

d i.S _......! �-,14 1.::.


1 O Bu cümlenin tercümesinde Macid Fabri baskısının tabkik notunda belirtilen di­
;:Ji " ifadesi yerirıe
" t...,ıı.u w4
ğer nüsha esas alındı. Tabkik notu " W:. �
� r..5 �' _y. �� ı:.;V.
" nüshasını belirtmektedir ki bağlamdan da
açıkça anlaşılacağı üzere doğrusu ikirıcisidir.

ı ı Yani herhangi bir ilham ve hatırlatma sözkonusu olmaksızın insan zihninde daha
önce bulunmayan bir bilginin meydana gelmesine "öğretim" denmesi uygundur.

1 2 Macid Fahri baskısının tabkik dipnotunda belirtilen diğer iki nüshaya göre "zihni"
kelimesi yerinde "fikri" kelimesi bulunmaktadır. Metnin her iki kelimeye göre an­

1 3 Macid Fabri baskısında metinde geçen " u� " kelimesi değil, tabkik dipnotla­
laşılabileceğini göstermek amacıyla " fikri" kelimesini parantez arasına koyduk.

u� " kelimesi esas alınmıştır.


14 Macid Fahri baskısında metindeki " 4-l-o " kelimesi değil, tahkik dipnotlarındaki
rındaki "

"4.1..ı
" kelimesi esas alındı.
"
1 5 Macid Fabri baskısındaki .ı;ı.ı " tabkik dipnotu dikkate alınmıştır.

You might also like