Professional Documents
Culture Documents
T.C.
ERCİYES ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER ANABİLİM DALI
SİYASET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ BİLİM DALI
Hazırlayan
Mohammed B. I. HEJJI
Danışman
Yrd. Doç. Dr. Metin Duyar
Eylül 2015
KAYSERİ
2
T.C.
ERCİYES ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER ANABİLİM DALI
SİYASET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ BİLİM DALI
Hazırlayan
Mohammed B. I. HEJJI
Danışman
Yrd. Doç. Dr. Metin Duyar
Eylül 2015
KAYSERİ
i
Bu çalışmadaki tüm bilgilerin, akademik ve etik kurallara uygun bir şekilde elde
edildiğini beyan ederim. Aynı zamanda bu kural ve davranışların gerektirdiği gibi, bu
çalışmanın özünde olmayan tüm materyal ve sonuçları tam olarak aktardığımı ve
referans gösterdiğimi belirtirim.
Mohammed B. I. HEJJI
ii
ÖNSÖZ VE TEŞEKKÜR
(Ve de ki; "Çalışın! Yaptıklarınızı hem Allah görecek, hem Resulü, hem de müminler
görecektir.) Kur'ân-ı Kerim » 9/Tevbe-105
Dünyaya geldiğim günden beri benden desteklerini esirgemeyen, herkes giderken hep
yanımda kalan, ağzımın çıkardığı ilk isme sahip olan Annem “Tamam GEMRİ”ye, bana
cömert olmayı ve ihtiyaçlarımı insanlardan saklamayı öğreten temiz yürekli Babam
“Beşir HEJJİ”ye iyiki varsınız diyerek teşekkürlerimi sunuyorum.
Aynı zamanda Türkçe öğrenmeme yardımcı olan çok değerli bir kardeşim var. Öz
kardeşim olmasa da ona kardeşim demekten onur duyuyorum. İşte annemin
v
Mohammed B. I. HEJJI
ÖZET
Bu çalışmada izlenilen yöntemler tarihsel olaylara dayanan tarihsel yaklaşım ile birlikte
tanımlayıcı yaklaşımdır. Tarihsel yaklaşım, herhangi bir siyasi olayı anlamak ve
kavramak için olayın tarihsel kökenleri ve evrimleri araştırılmıştır. Tanımlayıcı
yaklaşımı ise belirli bir olay veya olayın özelliklerini tanımlamak amacıyla takip
edilmiştir. Bu yaklaşımda sonuçlara ulaşmak için verilerin toplanması, yorumlanması ve
olayların açıklanması gerekir. Ayrıca devlet faaliyetlerinin odak noktasını kapsamak
için hukuki yaklaşım takip edilmiştir. 48 Filistinlileri’nin siyasi durumunu ve onların
İsrail’de gerçek siyasi mücadelesinin şeklini açıklamayı amaçlayan bu çalışma aynı
zamanda Filistin halkının mücadelesi sırasında temel kurallarını açıklığa kavuşturmayı
ve Filistinli azınlığın self- determinasyon hakkını hukuki kapsamında incelemeyi da
amaçlamaktadır. Ayrıca bu çalışma İsrail’in 48 Filistinlilerine karşı aşırı bildirileri
konusunda, Uluslararası hukuk ihlallerini Uluslararası hukuka ve insan haklarına göre
kutsal, bitmez ve vazgeçilmez 48 Filistinlilerinin kendi Self- Determinasyon hakkını
nasıl savunduklarını ve Filistin - İsrail ikili görüşmelerin sırasında Filistinli azınlığın
yerini belirtmeyi amaçlamaktadır. Bu çalışma dört kısımdan oluşmaktadır. İsrail,
Filistinli Azınlık, Siyasi kelimesi ve Self- Determinasyon hakkı tek tek açıklanmıştır.
İsrail’deki Filistinli azınlığın mücadelesinin evrimi ayrıntılı bir şekilde tartışılmıştır.
Filistinli azınlığa karşı İsrail hükümetinin katı müeyyideleri ve haksız kanunları
eleştirilerek Filistinli azınlığın mücadelesindeki yeni aşamadan bahsedilmiştir. Son
olarak, Filistinli azınlığın hakları özellikle Self Determinasyon hakkında ayrıntılı bir
şekilde bahsedilmiştir. Bu çalışma, İsrail’deki Filistinlilerin kendi ulusal kimliğini
korumak ve haklarını almak için düzenli direnişini incelemektedir.
Anahtar kelimeler: İsrail, Filistinli azınlık, siyasi, Self- Determinasyon hakkı, Azınlık hakları.
vii
ABSTRACT
This thesis has depended on three scientific research approaches; the descriptive
analytical approach, which has been used to describe, identify, and analyze any political
phenomenon, its historical roots, characteristics, and how its progress should be
investigated based on historical events in parallel with historical and legal approach.
Also, since there are several numbers of legal phenomena, the legal approach has been
followed based on the legislations and institutional regulations to cover a focus view on
the Israel governments measures.
During this thesis the political situation of the 1948 Palestinians explained, the essence
of their political struggle, and the basic principles of their self-determination right
within the scope of the legal defense has been clarified. Moreover, this study shows the
violations of the international law committed by Israel against the Palestinians in the
occupation state, as the international law and human rights guarantee the self-
determination right of the Palestinians. Furthermore, this study explains how
Palestinians defend their rights to self-determination and shows the bilateral
conversations between Palestinians and Israelis.
The basic outline of the thesis is as follows: The first section describes in details the
struggle of the Palestinian minority in 1948 lands. The second section describes the
strict sanction and cruel rules of Israel against the Palestinian minority in Israel, The
third section discusses in details the rights of the Palestinian minority and the self-
determination right. Finally in this study, the Palestinian minority in 1948 lands is in
struggle against Israel to safe their own identity and gets their rights. However it is
emphasized that their situation is still under pressure and violation.
İÇİNDEKİLER
ÖZET................................................................................................................................ vi
GİRİŞ ............................................................................................................................... 1
1. BÖLÜM
1.4.1.4. Kisra İntifadası Yevm Ül-Ard (Toprak Günü) ve Siyasal Etkisi ......... 27
2. BÖLÜM
2.2. Filistinli Azınlığın Ortaya Çıkan Siyasi Durumu ve İsrail Devletinin Bakış
Açısı ................................................................................................................................ 53
2.6. Hukuk çerçevesinde İsrail’in ihlalleri ve Filistinli azınlığa karşı aşırı siyasi
programlar ..................................................................................................................... 65
2.6.4.1. 2010 Yılında Güvenlik Tutukluları Temel Haklarını İhlal Eden Yeni
Ceza Kanun Tasarısı ............................................................................................. 74
2.6.5.3. 2010 Yılında Dernekler Yasa Tasarısı “Totaliter Bir Yargısal Yasa
Tasarısı”.................................................................................................................. 77
3. BÖLÜM
3.3. Filistin – İsrail Çatışması Öğesi Altınnda Filistin Halkının Self- Determinasyon
hakkı ............................................................................................................................... 94
3.4.1. Genel Olarak Uluslararası Hukukta Anlaşılan Azınlık Hakları .............. 104
3.6.3. Lieberman ve Yeni Barış Projesi: Toprak Takası 48 Filistinlileri’ne ...... 116
4. BÖLÜM
SONUÇ VE ÖNERİLER
KISALTMALAR
AB : Avrupa Birliği
ABD : Amerika Birleşik Devletleri
Bkz : Bakınız
BM : Birleşmiş Milletler
FKÖ : Filistin Kurtuluş Örgütü
FÖY : Filistin Özerk Yönetimi
HAMAS : Harakat al-Muqawamah al-Islamiyya – İslami Direniş
Hareketi
HISTADRUT : İsrail İşçi Sendikaları Federasyonu
İKÖ : İslam Konferansı Örgütü
İŞGAL ÜLKESİ : Filistin Halkı Tarafından, İsrail Bu Ad İle Tanınmaktadır.
“İŞGAL EDİLMİŞ FİLİSTİN TOPRAKLARI” İfadesi ise
İsrail İşgal Edip kurulduğu Topraklar.
MAKI : İsrail Komnist Partisi
MAPAI : İsrail Ülkesi İşçi Partisi
MAPAM : Birleşik İşçi Partisi
MC : Milletler Cemiyeti
s. : sayfa
ss. : Sayfadan sayfaya
SSCB : Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği
UAD : Uluslararası Adalet Divanı
UCM : Uluslararası Ceza Mahkemesi
UNEF : United Nations Emergency Force – Birleşmiş Milletler Acil
Durum Gücü
UNHCR : United Nations High Commission for Refugees – Birleşmiş
Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği
UNIDOF : United Nations Disangagement Observer Forces – Birleşmiş
Milletler Ayırma Gözlem Gücü
UNRWA : United Nations Relief and Works Agency for Palestine
xv
TABLO ve HARİTALAR
Tablo 1. 1948 öncesi dönemde Yahudi göçmen sayısı .............................................................................. 10
Harita 1. 1947’den günümüze kadar ki Filistin haritası (manşet TV, 2014). ............................................. 85
Harita 2. 1947 Bölüşme planı ve 1967 Ateşkes hattında Filistin haritası ................................................... 98
1
GİRİŞ
Semavi dinlerin Kutsal olarak kabul ettiği topraklarda1, Filistin toplumunu oluşturan
Müslümanlar, Hristiyanlar ve Semeriler birlikte yaşamaktadırlar. Bunların arasında dini
farklılıklar herhangi bir siyasi farklılık oluşturmaz. Hepsi Filistin halkının bir devletini
hayal etmektedirler. Başkenti Kudüs Barış şehri olan bir Filistin devleti rüyalarını
gerçekleştirmeye çalışırlar. Kimileri ise arkadaşlarının ve akrabalarının ihanetini
gördüğünden dolayı umudunu kesme aşamasına yaklaşmıştır.
1948 yılında Filistin topraklarında İsrail devletinin kurulması ve Manda Filistin’den arta
kalanlara da Mısır ve Ürdün’ün el koymasıyla Filistinlilerin Filistin topraklarında
yaşayanlar olarak tanımlanması sona ermiştir. Bundan sonra mülteci, İsrailli Arap,
Ürdünlü, Mısırlı, Lübnanlı, fedai gibi sıfatlarla anılmışlardır. Filistinliler ise yukarıda
anılan tüm sıfatları reddetmektedirler. Kısacası ben Yahudi değilim, ben Mısırlı,
Ürdünlü, Lübnanlı değilim, ben terörist değilim diyerek, ben Filistinliyim ifadesiyle
kendilerini tanımlamaktadırlar. Farklı ülkelerde ve farklı sosyo-ekonomik koşullarda
yaşayan Filistinliler birbiriyle tam olarak örtüşmese de ben Filistinliyim ortak tanımında
birleşmişlerdir.2
1
Ek (1). Filistin Toprağı bkz.
2
Fatma Tunc Yaşar, Sevinc Alkan Özcan ve Zahide Tuba Kor, Siyonizm Düşünceden İşgal Gerceğine
FİLİSTİN, Gümüş Ofset, İstanbul 2010, s. 30.
2
İsrail’in 1948 yılında işgal ettiği topraklarda kalan ve İsrail hükümeti tarafından
kendilerine İsrail vatandaşlığı verilen Filistinlilere ya da başka bir ifade ile İsrail devleti
içerisinde yaşamayı göze alan Filistinlilere İsrail’deki Filistinli Azınlık, İsrail Vatandaşı
Filistinliler daha genel bir ifade ile de 48 Filistinlileri denilmektedir. Bunların sayısı, 8
milyonluk İsrail nüfusu içerisinde yaklaşık 2 milyondur. Filistinliler, İsrail’i meşru bir
devlet olarak değil de işgal unsuru olarak gördüklerinden bu topraklara da 1948
Toprakları olarak adlandırılmaktadır.6 Geri kalan Filistinliler ise geri kalan Filistin
topraklarında yani 1967 yılında işgal edilen Batı Şeria ve Gazze’de yaşamayı
sürdürmektedirler ki bunların sayısı da yaklaşık 5 milyondur. Başka ülkelere sığınan
(Mülteci) Filistinlilerin sayısı da yaklaşık 7 milyondur.7
3
İsim olarak Hz. Yakup “yisrãél” mücahit anlamında gelmektedir. 1948 yılında Filistin’in tarihsel
topraklarında ilan edilen ülke Filistin tarafından "İşgal ülkesi " olarak adlandırılır, Dünya çapında ise
“İsrail” diye tanınmaktadır. “Arzi Mev’ud veya vaad edilmiş toprak” yalanı ile Yahudiler 19. yüzyılın
ikinci yarısında devlet kurma çalışmalarına başlamışlardır. Arz-ı Mev’ut (Vaat edilmiş topraklar) üzerine
devlet kurma çalışmaları, ilk önce İngiltere’de başlatılmıştır. 1848’de İngiliz hükümeti bir genelge ile
Filistin’deki konsoloslarını, Yahudilerin himayesine vermiştir (Musallam, Monsenyör: Manuel. Telefon
görüşmesi).
4
Yusuf El-Î′vidât, AL-Arabûl Filistiniyûn Fid-Devletûl Yahudiye, Ürdün 2003, s. 148.
5
Erhan Keleşoğlu, İsrail Yurttaşı Filistinliler “Yurttaşlık, Kimlik, Siyaset”, İstanbul: İstanbul Bilgi
Üniversitesi yayınları 2014, s. 2; Al-Kûrâl-Mûdemmâre Fi Filistin; http://www.najah.edu/ar/page/2112,
E. T:10,13.10.2014 bkz; Metin Duyar, Oğuzhan Özçelebi, Ortadoğu’da Su Sorunu, İstanbul: Derin
Yayınları, İstanbul 2012, s. 59 bkz.
6
Keleşoğlu, s. 2.
7
Hamedallah Rabî′, El-Ûsra ve Kadayâl-Mûctemûl-Arabîy Fî İsrail, YY, Hayfa 2008, s. 7; Keleşoğlu,
s.37-38.
3
Ancak İsrail devletinin resmi görüşünde Filistinli vatandaşlar yoktur, resmi belgelerde
“Yahudi olmayan nüfus” olarak geçerler.8 Kamuoyu ve medyada ise İsrailli Araplar
olarak ya da etnik ve dini grup adları (Müslümanlar, Hristiyanlar, Dürziler, Bedeviler)
ile anılmaktadırlar. İsrail, bazı Bedevileri ve Dürzileri Filistin toplumundan koparmayı
başarmıştır. Nitekim bunlara İsrail ordusunda da yer verilmektedir.9 Bu çalışmada
Siyonist hareketiyle yakın bir ilişki kuran ve İsrail’de askerlik yapan Dürziler ve
bedevilere yer verilmemiştir.
İsrail işgali altında yaşayan Filistinli azınlıktaki asıl değişim, Aralık 1987 yılında
başlayan İntifada hareketi ile ortaya çıkmıştır. İntifada ile birlikte, Filistinli azınlık,
vatandaşlık olarak, kendini İsrailli olarak tanımlarken, milliyet olarak tamamen Filistinli
kimliğini ön plana çıkarmıştır. Şöyle ki, İsrail’deki Filistinliler İntifadaya büyük çaplı
ilgi göstermişler, para yardımında bulunmuş ve FKÖ’nün eylemlerini destekleyen yazılı
yayınlar ve gösteriler yapmışlardır. Filistin-İsrail sorunundaki gelişmeler de İsrail içinde
yaşayan Filistinlileri direkt olarak etkilemiştir. Dolayısıyla İsrail’de gelinen nokta,
İsraillilikten giderek uzaklaşan ve Filistinlilere desteğini giderek artıran bir Filistinli
azınlık olgusuyla karşı karşıya bulunmuştur.10
8
İsraildeki Filistinli Siyasi Grupları; http://www.sosyalist-kurd.net/haberler/11-tuerkiye /18116-
israildeki-filistinli-siyasi-gruplar.html, E. T: 22.10.2014.
9
Keleşoğlu, s. 2.
10
Yaşar, Ozcan, Kor, s. 32; Azmi Bişara, Al-Arabu Fi İsrail “Rüyatü min Ed-Dahil”, Merkez Dirasetül
Vihdetül Arabiyye, B.S 3, Kahire 2008, ss. 56-57.
11
Enis Sayî′ ve diğeri, Elmevsû′tûl Filistiniyye, BS.1, Heyâ′tûl Mevsû′tûl Filistiniyye, Suriye 1984, ss.
556-557.
12
Abdul-Rahm Abun-Neser, İttifakkiyyeti Cenivil Rabi’a Lihimayetil Medeniyyin Li’am 1946 ve
Tatbikuha Fil Aradil Filistiniyye El- Muhtelle, “Doktora tezi”, y.y Filistin 2000, s. 376; Eisuke Suzuki,
Self-Determination and World Public Order: Community Response to Territorial Separation, Virginia
1976, Jr. of Int'l. Law 16, s. 782 bkz.
4
tanım bulunmaktadır. Self determinasyon, uluslararası alanda çok kullanılan bir terim
olmasına rağmen içeriği konusunda devletlerarasında bir uzlaşma bulunmamaktadır.13
Self determinasyon iki boyuttan oluşmaktadır. Birinci boyutu, bir halkın bağımsız
devlet kurmak dahil istediği devlete bağlı olmayı seçme hakkı ve yabancı yönetim
olmaksızın kendi siyasal, ekonomik ve kültürel isteklerini uygulama hakkı iken, Self
determinasyonunun ikinci boyutu ise demokratik hukuk devletinde azınlıkların diğer
vatandaşların anayasal sınırlar içerisinde yararlandığı hak ve özgürlüklerden farklı
olmamasıdır.16
Siyaset nedir? diye bir soru sorulduğunda çeşitli yanıtlar alınmaktadır. Siyaset ve
politika kavramları eş anlamlıdır. Gündelik hayatta her ikisi de kullanılmaktadır. Fakat,
ikisinin kökeni ve kültürü farklıdır. Siyaset Arapça kökenli bir sözcüktür, At eğitimi
anlamına gelmektedir. At bakıcısı olan seyis kelimesi de aynı kökten gelmektedir.
Politika, (politics) ise eski Yunanca’da polis kent şehir anlamına gelen polis
kelimesinden türemiştir. Polis, her şeyin başı ve sonu olan şehir devletini, insanların
vatandaşı olmaktan gurur duyduğu bir siyasi topluluğu ifade etmektedir. Kavram olarak
politika, devlet işlerini yürütme, ülkeyi yönetme, devletler arası ilişkiler kurma ve
yürütme sanatıdır. Diğer bir anlamı da herhangi bir konuda takip edilen yol ve yöntem
13
Salih El-Şerif, Takrirul Masir – Dirasetün Fıkhiyyetun Mukarine, Mecelletu Cami’atun Najahul
Vataniyye (B) Sosyal Bilimler, Cilt 14, sayı 2, Nablus 2000, s. 382.
14
Abdun-Naser El-Farra, Hak Takrîrûl Mâsîrûh L-Şşa′bûl Filistiniyû Fî Dû′ş Şâriyed Devlîyye
Uluslararası Meşruiyeti Çerşevesinde Filistin Halkının Self-Determinasyon Hakkı, Gazze 2010, ss. 24-
26.
15
M. Akif Kütükçü, Uluslararası Hukukta Self-Determinasyon Hakkı ve Türk Cumhuriyetleri, Selçuk
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı: 12, Konya 2004, s. 262.
16
Doğan Kılınç, Self-Determinasyon İlkesinin Azınlıklar Açısında Değerlendirilmesi, Gazi Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: XII, Sayı: 1 – 2, Ankara 2008, ss. 955-959.
5
şeklindedir. Devlete ait işler anlamına gelmektedir. Siyaset sözcüğü Bülent Daver’in
deyimiyle ülke, devlet ve insan yönetimi biçimde tanımlanmaktadır.17
Bir görüşe göre siyaset, yaşayan insanlar arasında bir mücadele ve çatışma halidir.
İnsanların sosyo-ekonomik durumları gereği farklı fikirleri ve menfaatleri vardır.
Aralarındaki farklılıklardan çıkan eğilimler ve çatışmalar siyasetin varlık sebebini
oluşturmaktadır. Bu çatışma ise iktidar gücüne sahip olmak için toplumdaki değerlerin
paylaşılması çabasıdır. İnsanlar, fikirlerini ve ideallerini bu yolla uygulayabileceklerini
düşünmektedirler. Buna, iktidarın ele geçirilmesi ve onun sağladığı yararların paylaşımı
denilebilir.18 Modern toplum’da siyasi kelimesi, gruplar ve insan toplumları içerisinde
karar vermeye yol açan prosedürlerdir. Aynı zamanda Devlet ve Hükümet’in işleriyle
bağlı olmasına rağmen herhangi bir grubun liderliği ve yönetimini, toplumun üyeleri
arasında çeşitli insani eğilimleri ve etkileşimleri uzlaştırmak için tanınması anlamına
gelmektedir. Bir başka görüşte Belirli bir toplum veya sistemde gücü ve etkisinin
dağıtmasının yeteneğidir. Güç, yani bir partinin kendi iradesini başka bir parti üstüne
empoze etmek yeteneği demektir.19
Şimdiye kadar yapılan çalışmalarda gerek bütün siyaseti ve hukuku içine alan gerekse
dönem dönem 48 Filistinlileri’nin mücadelesine ilişkin birçok akademik çalışma
bulunmaktadır. Fakat Filistinli azınlığın self– determinasyon hakkını kendi siyasi
durumuna bağlayan konulara odaklayan çalışmalar bulunmamaktadır.
17
Kemal Al–Astal, Political Studies Science, level – 3Al – Azhar University İn Gaza – Palestine CT,
Gaza 2009, s.1.
18
Münci Kapani, Siyaset Bilimine Giriş, (19.Basım), Bilgi Yayınevi, Ankara 2007, s. 16.
19
Al-Astal, ss. 1-3.
6
Yukarıdaki sorulara kapsamlı bir çalışma içerisinde cevap vermek amacıyla çalışmanın
ana bölümleri üç bölüme ayırılmıştır.
Birinci bölümde İngiliz manda döneminden itibaren şimdiye kadar Filistinli azınlığa
yönelik haksız keyfi siyasetler ve buna karşın 48 Filistinlileri’nin mücadelesinden
bahsedilmektedir. İkinci bölümde ise 48 Filistinlileri’nin şimdiki oluşan siyasi
durumundan bahsederken, barış anlaşmaları bir dönem başlangıcı ve önemli bir faktör
olarak sayılmıştır. Bu bölümde ayrıntılı bir şekilde İsrail’in Filistinli Azınlığa karşı ırkçı
siyaseti ve aşırı kanunlarını hukuki kapsamında tartışarak 48 Filistinlileri’nin yaşanan
siyasal, sosyo-ekonomik ve eğitim kültürel durumundan bahsedilmektedir. Üçüncü
bölümde ise self- determinasyon hakkını tartıştıktan sonra genel olarak Filistin halkının
dışsal Self- determinasyon hakkını sağlayan uluslararası kararları ve İsrail'in self
determinasyon konusunda ihlallerini açıklayarak, 48 Filistinlileri’nin içsel Self-
determinasyon hakkı tartışılmaktadır.
7
1. BÖLÜM
İsrail kurulduğundan beri, keyfi yasaları dayatmaya, Filistinlilere karşı olan ırkçı
siyasetleri uygulamaya ve 1950 yılın’daki açıklanmış Sıkıyönetim Yasası dayatmasıyla
birlikte Filistinlileri kendi topraklarından ayırmaya çalışmaktadır.22 İsrail ilk yıllarda 48
Filistinlileri’ne aktif politik katılım kullanmalarına izin vermemiş ve Filistinli siyasi
partilerin kurulmasını engellemiştir. Fakat 48 Filistinlileri, bu Kolonyalist sinemayı
ellerini bağlayıp seyirci kalmamış, aksine birbirinden farklı pozisyonda çeşitli
aşamalarla işgalciyi Filistin toplumunun homojen bir kısmı olduklarını kanıtlayarak
Siyonist projeye karşı aktif bir rol oynamıştır.23 Bu savaşta tüm güçleriyle öz
varlıklarını vurgulamışlardır. Bu durum 1987’de başlayan İntifada hareketi ile ortaya
çıkmıştır. Birinci İntifada ile birlikte Filistinli azınlık, vatandaşlık itibariyle kendini
20
Aziz Hayder, Efral Ha-hberel Ha-Arapim pi-yitsrael,, Ȃ′m Û′ved, Tel-Aviv 2005, s. 26; Al-Kûrâl
Mûdemmâre Fi Filistin, E. T:10,13.10.2014.
21
Rafet Hamedune, El-Ahzabûl Arabiyye Fî İsrail, Merkezül Asra Led-Dîrâset, Gazze 2008, s. 6.
22
Muhammet Cibril, Vasîf Nazzal ve Zuher Sabbâ′, Filistiniyyul 1948 – Nidalün Mustemer. Merkezul
Zehra’u Lel-Abhat. Kudüs 1991, s. 40.
23
Ismael Abu- Saada, State-Controlled Education and Identity Formation Among the Palestinian Arab
Minority in Israel, Ben-Gurion University of the Negev Press, Israel 2006, s. 14.
8
24
Prof. Dr. Kemal Al- Astal, Eski Siyaset Bilimleri bölüm Başkanı – İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi:
AL-AZHAR Üniversitesi, Gazze Filistin (Telefon görüşmesi - 02-10-2014).
25
Janet Abu-Lughod, The demographic transformation of Palestine. In I. Abu-Lughod (Ed.), The
transformation of Palestine (pp. 139-163), North Western University Press, Evanston 1971, s. 161.
26
S Smooha, & O. Cibulski, Trends in research on Arabs in Israel 1948-1976, Asian and African
Studies, y.y 1978, s. 12, 263-278.
27
Asat Ghanem, Et-tesevvurül Mustakbeli Lel-Filistiniyyun Fi İsrail, El-Lecnet El-Kutriyye Le-Ruasa’u
El-Ehya’ül Mahelliyye, Nasıra: 2003, s. 7.
28
M. Lutfullah Karaman, “Filistin”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.XIII, İstanbul 1996,
s. 95; Haganah; http://tr.wikipedia.org/wiki/Haganah, E. T: 16-28.10.2014.
9
kurulmuştur. Haganah’ın ana görevi ise Filistin saldırılarını sivil halka bildirmektir.
Filistin ayaklanmasıyla kendini geliştirme ihtiyacı duyan Haganah’a Yahudi yerleşim
birimlerinden gençler ve büyük şehirlerden binlerce üye katılmış. Yurtdışından silah
tedarik eden Haganah, kendi el bombalarını ve basit askeri ekipmanlar üretmeye
başlamıştır. Bundan sonraki yıllarda siyonistler dünyanın çeşitli yerlerine dağılmış
bulunan Yahudi topluluklarını, devlet kurabilmek için etkili bir nüfus oluşturmak
amacıyla Filistin’e göçmeleri için ikna etme çabalarına girişmiştir.29
aşağıdaki tablodan, İngiliz manda döneminde Yahudi göçmen sayısındaki artış fark
edilmektedir. 1919 – 1948 arası dönemde Yahudi göçmen sayısı 482858’i bulmuştur.
Yalnız, I. Dünya savaşı sırasında Yahudi göçmen yoktur.33
29
İsrail; http://www.aljazeera.com.tr/ulke-profili/ulke-profili-israil, E. T: 07-23.10.2014.
30
Karaman, Filistin, s. 95; İsrail, E. T: 07-23.10.2014.
31
Karaman, Filistin, s. 95; Haganah; http://tr.wikipedia.org/wiki/Haganah, E. T: 16-28.10.2014.
32
Haganah, E. T: 16-28.10.2014.
33
Nuvehıd Al- Hut, “Filistin” El- Kadiyye, El- Şa’b, El- hadare –El-Tarihül Siyasi Min Ahdül
Kena’niyyin Hatta 1917, Darül İstiklali Led- Dirasetü ve El- Neşr, Beyrut 199, ss.393-402 Bkz.
10
Yaser Zuğayp, Filistiniyyül 48 “El- Havviyyet, El- Vakii ve El- Mustakbel”, Merkez Baheth Led-
diraset, Filistin 2004, s.58.
34
Yaser Zuğayp, Filistiniyyül 48 “El- Havviyyet, El- Vakii ve El- Mustakbel”, Merkez Baheth Led-
diraset, Filistin 2004, s.58.
35
Haganah, E. T: 16-28.10.2014; Karaman, Filistin, s.96.
11
36
Walid Khalidi, Why did the Palestinians leave? Revisited. Journal of Palestine Studies, XXXIV(2),
2005; http://www.palestine-studies.org/jps/abstract/41537, E. T: 02.10.2014, Bkz.
37
Cibril, Nazzal ve Sabbâ′ , s. 28.
38
Birleşmiş Milletler’de Filistin Oylaması Devlete Doğru Mu; http://www.academia.edu/44857
84/BİRLEŞMİŞ_MİLLETLER’DE_FİLİSTİN_OYLAMASI_DEVLETE_DOĞRU_MU, E. T:
22.10.2014.
39
Karaman, Filistin, s. 96.
12
hayata geçirilememiştir. Filistin Hükümeti’nin elinde kontrol ettiği tek bölge olarak
Gazze Şeridi kalmıştır.40
1948 yılındaki işgalden sonra, Filistin halkının bir kesimi kendini kendi halkından
ayrılmış halde bulan Siyonistlerin katliamlarına maruz kalmıştır.41 örneğin Siyonistlerin
iki terörist grubu, (Irgun42 ve Lehi Stern43) 09.04.1948 tarihinde Deir Yasin köyün’de
bir katliam gerçekleştirmiştir. Filistinli erkek, kadın ve çocuklardan oluşan yaklaşık 300
kişiyi öldürmüştür. 1945 yılında ise olağanüstü yasalarının kaldırılmasından dolayı ve
14.05.1948 tarihinde Filistin’den İngiliz askerlerinin çıkışı nedeniyle, Filistin hukuki
geçerliliği olmayan bir ülke haline gelmiştir. Filistin halkına karşı işlenen suçlar
Siyonist çeteleri tarafından yönetilmeye başlamıştır. Bu konuyla ilgili olarak da Kufr
Borğum ve Ekret köylerin meselesidir. Her iki köyünde nüfusunda Hristiyanlar
çoğunluktadır. 25/12/1951 gecesinde Siyonistler, iki köyde sadece bir kilise bırakarak,
bu iki köyü harap etmiştir.44 Böylece İsrail Ortadoğu’da yeni bir devlet olmuştur.45
Mesele İngilizler’in halksız bir toprak, topraksız bir halkın olsun dediği gibi değildir.
Bazı Arap ve müslüman ülkelerinde Filistin toprağı yahudilere satılmış diye öğrenildiği
gibi de değildir.
40
Birleşmiş Milletler’de Filistin Oylaması Devlete Doğru Mu, E. T: 22.10.2014.
41
Ahmet Sâ′di, Ezzekire ve El-Hevviyye – Nahve Siyaget Rivaye Tarihiyye Len-Nekbe, El-Merkezül
Arabi Led-Dirasetül İctima’iyye, Hayfa 2006, s. 56.
42
1931 yılında Filistin'de revizyoncu parti tarafından kuruldu. Revizyonist Siyonizm ideolojisini
benimseyen Irgun, hem Filistinli hem de özellikle Sefer Abıvan'ın Beyaz Kitabının yayımlamasından
sonra Büyük Britanya'ya karşı eylemci bir siyaset yürüttü ve Filistin Mandası'nda gizli göç ağları
oluşturdu.
43
1940 yılında Irgun örgütünden ayrılan Avraham Stern tarafından kurulmuştur. Yüzü bulmayan
üyesiyle o yıllarda Filistin'de kurulan siyonist örgütler arasında en küçüğü olmasına rağmen İngilizlere
karşı yürüttüğü eylemler ve suikastlarla tanınmıştır. 28 Mayıs 1948'de İsrail Ordusu'nun kurulmasıyla
eylemlerine son vermiştir.
44
Salim Temari, Al-Ahya’ül Muhacere ve Al-Umk El-Karevi. El-Merkezül Arabi Led-Dirasetül
İctima’iyye, Hayfa 2006, s. 116; Cibril, Nazzal ve Sabbâ′ , ss. 28-31; Khalidi, 2005 bkz.
45
Al-Kûrâl Mûdemmâre Fi Filistin, E. T:10,13.10.2014; Milletvekili: Hanin Zuabi, Filistin asıllı İsrail
vatandaşı, Demokratik Ulusal rallisi partisi temsilcisi olarak Knesset'te milletvekilli olarak görev
yapmaktadır, Nasıra İsrail (Telefon görüşmesi - 07-11-2014). Zuabi; 2009 İsrail genel seçiminde, İsrail
parlamentosuna. Mayıs 2010, Gazze’ye giden Marmara Denizi'nden kalkan olan "Mavi Marmara"
Gemine Katıldı. Zuabi, İsrailli Komando kuvveti Gemi’yi saldırısını “acımasız, vahşi” olarak açıklamada
bulundu ve “bazı şehitler yaralıyken onlara bir yardım etmeden kan kaybından öldüler” diye anlattı.
Yaralılara yardım etmek için İbranice dilin ’de bir banner yazdı, ama kimse onun isteği umursamadı.
46
Hulayıl Kohen, El- Gaibun El- Hadirun – El- Laji’unül Filistiniyyun Fi İsrail Müzü A’m 1948,
Merkezi Dirasetül Müctema’ül Arabi Fi İsrail, Kudüs 2002, s. 39; Abu-Lughod, s. 158.
13
siyasetine karşı kendilerini büyük bir direniş yapmak zorunda bulmuşlardır. Nekbe’den
sonra, Ulusal bir kollektif olarak Filistin halkı üç gruptan oluşmaktadır. Bunlar, 1948
sonrasında Britanya mandası altındaki Filistin sınırlarının dışında yaşamak zorunda
kalan Filistinliler, İsrail Devleti’nin kuruluşundan sonra bu devletin içerisinde kalarak
yurttaşlık verilen Filistinliler ve son olarak da İsrail’in 1967’de işgal ettiği Batı Şeria ve
Gazze Şeridi’nde yaşayan Filistinlilerdir – (Tablo 2).47
FİLİSTİN KİMLİĞİ
Keleşoğlu, s.37.
Bu sırada Yahudi göçü ile ilişki kuran İngiliz modifikasyonu ile ortaya çıkan acil durum
düzenlemelerini uzatmak için 27.07.1949 yılında Knesset tarafından Askeri Konseyi’in
kuruluşunun onaylanması bu aşamanın en önemli konusudur50. Askeri yönetim coğrafi
konumlarına göre Kuzey, merkezi alan ve Güney olarak ayrılmıştır. Her bir alanda
47
Keleşoğlu, s.37.
48
Abu-Lughod, s. 161.
49
Keleşoğlu, s. 45; Al-Kûrâl Mûdemmâre Fi Filistin, E. T:10,13.10.2014.
50
Cibril, Nazzal ve Sabbâ′, s. 36.
14
askeri vali olarak kaymakam geniş yetkilerle sahip kılınmıştır. Kaymakam; evde göz
hapsini, idari hükümleri, sokağa çıkma yasağını uygulama yetkisine sahiptir. Bunlara ek
olarak da Filistinlileri yurt dışına çıkarmaya, evlerini bombalamaya, mülkiyetlerini
müsadere etmeye, gazetelerini kapatmaya, sendika ve toplantılarını yasaklamaya ve
yaşadığı bölgeleri kapatmaya karar verme gücüne sahipti.51 Askeri yönetim, 1966
yılında sona ermesine rağmen Yahudi toplumunda Güvenlik Öncelikleri konusu devam
etmiştir. Filistinlilerin İsrail hükümetine, Dışişleri ve Savunma komitesine, parti
güvenlik komitesine girişi yasaklanmıştır.52
Düşmanın çok vahşi olduğu doğrudur ama kendi olanakları huzurlu bir mücadeleden
daha fazladır. Filistin halkı mücadelesinin mirası zengindir. Bu toplumun gelecegi ve
kaderi birbirine bağlı olan ulusal milliyetçilik ruhu ile donanmış bir toplumdur. Bu
dönemde 48 Filistinlileri’nin mücadelesi şu şekilde olmuştur:55
51
Habîp Kahveci, Arabu Filistin El-Muhtalle â′m 1948 – İntimâ ve Sumud, Mûasesetûl Ard, Suriye
1978, s. 180, Cibril, Nazzal ve Sabbâ′, ss. 39-41.
52
İmel Tuma, Tarikül Cemahirül Filistiniyyetül Kifahi Fi İsrail, Menşurat Abi Selma, Hayfa1982, ss.
71-72; A. S Khoury & N. N. Rouhana, The Palestinians in Israel: Readings in History, Politics and
Society, Mada al-Carmel–Arab Center for Applied Social Research, Haifa 2011, ss. 49-50; Cibril,
Nazzal, Sabbâ′, s. 41.
53
Kohen, ss. 135-137.
54
Aziz Hayder, “El-Filistiniyyûn Fi İsrail” – Tehâvvlat El-Vâde′ûl Kânuni ve El-Kuvves-Siyasiyye,
Mecelletûd Dîrasetûl Arabiyye, Sayı 7-9, İsrail 1993, s.18; Bişara, s. 33, 71 (Al-Asrele - )االسرلةbkz;
Zuabi, Telefon görüşmesi; Al-Kûrâl Mûdemmâre Fi Filistin, E. T:10,13.10.2014 bkz.
55
Cibril, Nazzal, Sabbâ′, ss. 48-49.
15
İşgale karşı direniş sembolik bir şekilde şiir ve nesir edebiyatı ile uygulanmıştır.
Kendi ulusal kimliklerinin erimemesi için İsrail vatandaşı olarak askerliğe katılmayı
reddetmişlerdir.
Ancak bu partinin adı 1909 yılında kabul edilen Osmanlı Dernekler Yasasını ihlal ettiği
için bu adla kayıt edilmemiş Sömürgeciliğe Karşı Mücadele İçin Halk Cephesi olarak
değiştirilmiştir. Daha sonra ise Demokratik Halk Cephesi olarak tanınmıştır.58
56
A. S Khoury & N. N. Rouhana, s. 53.
57
Cibril, Nazzal, Sabbâ′, s. 62; Al- Astal, Telefon görüşmesi.
58
A. S Khoury & N. N. Rouhana, s. 53.
16
Bu duruma karşı olarak da Filistin halkı bu aşamada elini kolunu bağlayıp durmamıştır.
Filistinlilerin mücadelesini etkileyen ikinci faktör Mısır’daki Temmuz Devrimi61 ve
Arap milliyetçi hareketidir. Bu dönemde Filistinli gençler, öğrenciler, işçiler ve köylüler
Nasırizm eğilimine katılmışlardır. Nasırizmin temel sloganıysa Nasır tarafından sunulan
Özgürlük, Sosyalizm ve Birliktir. Bu dönemde Mısır yönetimi gençlerin eğitimine
çalışmış ve düşman askeri hareketleri hakkında bilgi toplamak amacıyla işgal altındaki
Filistin topraklarına öğrenciler göndermiştir.62 Filistinlilerin mücadelesini etkileyen
üçüncü faktör ise Dünyadaki Sömürge Karşıtı Harekettir. Dünyadaki Sömürge Karşıtı
Hareket başarıya ulaşmasıyla birlikte çok sayıda ülke bağımsızlığa kavuşmuştur.
Küresel eğitim ve silahlanma potansiyelinin sonucunda Filistinliler militan
operasyonları gerçekleştirmişlerdir.63 Aşağıda 1951/1955 arası dönemde militan
faaliyetlerinin sonuçları gösterilmiştir. 64 (Tablo 3)
Ürdün 701
Mısır 199
Suriye 55
Lübnan 6
59
Tuma, s.72.
60
Cibril, Nazzal ve Sabbâ′, ss. 39-41.
61
23 Temmuz 1952'de Özgür Subaylar Hareketi'nden Muhammed Naguib ve Cemal Abdül Nasır isimli
subaylar tarafından başlatılan askeri darbedir
62
A. S Khoury & N. N. Rouhana, s. 53.
63
Cibril, Nazzal ve Sabbâ′, ss. 29-25, 60.
64
Filistiniyyü El-48 Sittûn Ȃ′men men En-Nîdal; http://www.wafainfo.ps/atemplate.aspx? id=3333, E. T:
12,13,16, 22.10.2014.
17
Bu duruma bir örnek olarak Tüm baskı ve zulme rağmen, kendi topraklarında tutunarak
dayanmış, yaşadıkları köyler ve kasabalarda kendi işlerini yönetmek için yerel
meclislerini kurmak gösterilebilir.65 Bunun başlangıcı olarak 1949 yılında Bi′ina
köyünün halkının % 95’inin kendi belediye meclisini oluşturmak için ilk dilekçeyi
imzalaması kabul edilebilir. Fakat işgal hükümeti bu dilekçeyi reddedince, seçimsiz
belediye meclisleri kurmaya başlamışlardır.66
Siyonizm devletine karşı çıkmak için kendi toprak sınırları içerisinde kalmak ve buna
direnmektir.
65
Abu-Lughod, 161.
66
Filistiniyyü El-48 Sittûn Ȃ′men men En-Nîdal, E. T: 12, 13, 16, 22.10.2014; Al-Kûrâl Mûdemmâre Fi
Filistin, E. T:10,13.10.2014 bkz.
67
Cibril, Nazzal ve Sabbâ′, s. 62.
68
A. S Khoury & N. N. Rouhana, s. 92.
18
Filistinli bir hareket doğmuştur. Siyonizm ile çatışmanın ana odak noktası, Toprak diye
adlandırılan ve Filistin halkının hedeflerini temsil eden Toprak Hareketi’nin kuruluşu
ile onların mücadelesinin gelişimidir.69
Bu hareketin Arap milliyetçilik hareketi Nasırizm ile ilişkisi olmuştur. Yalnız ilk
dönemde Filistinlilerin mücadelesi İsrail Komünist Partisi (MAKI)70 tarafından
desteklenmiştir. Bu dönemde 48 Filistinlileri’ni temsil eden bir parti kurmak
gerekiyordu ve Toprak hareketini çok çaba göstererek kurmuşlardır.71 Toprak
hareketinin programına göre:72
Kendilerine Özgürlük, Sosyalizm ve Birlik adlarını bir sembol olarak alırken, Askeri
yönetimin kaldırılması, arazi müsaderesinin durdurulması ve ırkçı yasaları kaldırılması
için çağrıda bulunulmuştur.
Sonra da yapılan bir kuruluş toplantısında Hareketin sözcüsü Toprak adlı hareketin
kamu gazetesinin kurulmasına ve yayınlanmasına karar vermiştir. Gazetenin
yayınlaması için İsrail hükümetinin yetkililerinden ruhsat almak için talepte bulunulmuş
fakat hükümet buna cevap vermemiştir. Fikirlerini yayabilmek için Toprak Hareket’i
alternatif bir yasal yol aramaya başlamış ve bir ruhsata gerek olmadan her vatandaşa bir
kerelik yayın hakkı sağlayan bir yasa metni bulmuşlardır. Toprak Hareketi’nin üyeleri
bu gazeteye farklı isimler vererek gazetenin yayınına başlamışlardır.73 Fakat İsrail
Hükümet’i altıncı yayından sonra Toprak Hareketin’e karşı bir kampanya başlatmış ve
bu hareketin faaliyetlerinin devlet güvenliğini tehdit ettiğini ve hukuka aykırı olduğunu
69
Cibril, Nazzal ve Sabbâ′, s. 66.
70
Ha-Miflagah Ha-Komunistit Ha-Yisraelit 92. yüzyılın 20’li yılarında kurulmuş olan Filistin Komünist
Partisine Köklenmiştir. Siyonizm’in fikirlerine karşı bir partiydi fakat Yahudiler katılınca İsrail Komünist
Partisi diye adlandırıldı... ve ilkelerinin çoğu değişmiştir.
71
Filistiniyyü El-48 Sittûn Ȃ′men men En-Nîdal, E. T: 12, 13, 16, 22.10.2014.
72
Cibril, Nazzal ve Sabbâ′, ss. 71-72.
73
Filistiniyyü El-48 Sittûn Ȃ′men men En-Nîdal, E. T: 12, 13, 16, 22.10.2014; gazetenin “İlk yayını,
“Toprak” başlıklı, Habib Kahveci adına imzalanmıştır.İkinci yayın, “Güzel Toprak” başlıklı, Mansur
Kerduş adına imzalanmıştır. Üçüncü yayın ise “Toprak Kokusu” başlıklı, Sabri Ecres adına
imzalanmıştır.
19
1960 yılının sonunda Yafa Tel Aviv’de İsrail Başbakan Danışmanı; Toprak hareketine
karşı çıkmak amacıyla bir konferans gerçekleştirmiştir. İsrail hükümeti, hareketin
üyelerinden altı kişiyi yasayı yok saymak ve ruhsat olmadan bir gazete yayınlamak
suçuyla yargılamaya başlamıştır. Hükümetin iddianamesine göre gazeteyle ilgisi
bulunan Sabri Ecres, Habib Kahveci, Mansour karduş, Salih Baransi, Mahmud Seruci
ve Elias Muammer suçlanmıştır. Fakat bu isimler; tüm olanlara rağmen, Toprak
Hareket’ini yeniden düzeltip Toprak Basım ve Yayınevi şirketini kurmaya çalşmışlardır.
Hareket, yasal gerekliklerini tamamladıktan sonra kendi gazetesini yaymak için İsrail
Hükümetin’den bir ruhsat almak istemiştir. Ancak İsrail hükümeti bu gazetenin editörü
olan Salih Baransi’nin İsrail’den lise diploması almadığı bahanesi ile bu talebi
reddetmiştir.75
74
Cibril, Nazzal ve Sabbâ′, s. 67.
75
Sabrî Cres, The Arab İn İsrail 1948-1966; Mûasesetûd Dîrâsetül Filistiniyye, Beyrut 1969, s. 187.
76
Cibril, Nazzal ve Sabbâ′, ss. 68-69.
20
çalışmaya başlamıştır. Toprak Hareketi’ne siyasi bir parti olarak kayıt izni vermeyi
reddetmiştir. 77 Bu sırada İsrail başbakanı Levi Eşkol78 hukuka aykırı davranarak Toprak
Hareket’i ve buna bağlı şirketi kaldırmak için ve Filistinliler tarafından yapılan herhangi
popüler veya siyasi bir işe karşı durmak için şiddet politikasının baskın bir şekilde
uygulanmasına karar vermiştir. Buna mukabil aynı zamanda Filistinlilerin bu haksız
siyasete karşı cesur direnci açık bir şekilde belli olmaktadır. Bu dönemde İsrail’in ırkçı
siyaseti Filistinli öğrenciler arasında bir birlik olmaya yol açmıştır. 1959 yılında
Kudüs’teki İbrani Üniversitesi’nde Filistinli öğrencilerin ilk derneği ortaya çıkmıştır.
Bu dernek, İsrail Politikasına karşı durabilmek ve eğitim haklarını elde etmek
konusunda anlaşarak Komünistler ve diğer ulusal öğrenci girişimleri vasıtasıyla
kurulmuştur.79
60’lı yıllarda Komünist Parti içinde iki ayrı grup arasında büyük bir çatışma yaşanmıştı.
Birincisi, Filistin milliyetçiliğe karşı duran Siyonist yönü. İkincisi ise Siyonist
Hareket’e karşı duran Filistinli yöndür. Böylece, Parti’nin içerisinde bir bölünme
olmuştur. Siyonistler daha sonra bu oluşumdan çıkıp partinin oluşumu Filistinli
çoğunlukla ve Yahudi azınlıkla devam etmiştir.80
77
Filistiniyyü El-48 Sittûn Ȃ′men men En-Nîdal, E. T: 12, 13, 16, 22.10.2014.
78
Eşkol, 1963'te îavid Ben-Gurion'un başbakanlıktan çekilmesi üzerine, bu makama geçti. 1965'te
yeniden siyasi mücadeleye geçen Ben-Gurion karşısında seçimi kolaylıkla kazandı. 1965'te Almanya
ile İsrail arasında ilk kez diplomatik ilişki kuruldu. ABD'den resmi olarak davet alan ilk İsrail
başbakanıdır.
79
Cres, ss. 187-189.
80
Keleşoğlu, ss.108-109.
81
What Is The Neturei Karta; http://www.nkusa.org/aboutus/index.cfm, E. T: 27.10- 03.11.2014.
21
Bakanı, haham Moşe Herç’i hatırlatmaktadır. Karta iki devletli çözümü bile
redetmektedir. Karta’ya göre sadece tek bir çözüm vardır. O da 1947 yılında Birleşmiş
Milletler Genel Kurulu tarafından yayınlanan BM’nin Paylaşım Planı’ndan 181 Sayılı
Kararın kaldırılmasıdır. Karta’nın hedefi ise çevresinde İsrail adında herhangi bir devlet
olmadan Kudüs başkenti olan Filistin devletinin kurulmasıdır.82
Karta’ya göre Yusuf’un kanından kurt masumiyeti gibi - Yahudilik İsrail devletinden
masumdur. Bir röportajda Moşe Herç Yahudiler, Hitler’in suçları sebebiyle bir devlet
kurmayı ciddi bir şekilde düşündülerse neden Almanya’da değil de Filistin Toprağın’da
bu düşünceyi gerçekleştirmeye kalktı? sorusunu sorarak Süleyman Tapınağının bile iki
bin yıl önce yıkıldığını diye bir ifade etmiştir.83 Karta’nın üyeleri İsrail saldırısına
uğramaktadırlar. Balfour Deklarasyonu’nun kaldırılması çabaları sebebiyle bir haham
öldürülmüş ve Moşe Hirsch bir mürekkep yüzünden gözlerinden birinin görme
yeteneğini kaybetmiştir.84
Son olarak Ocak 1964 yılında Nasır’ın desteklediği Ahmet Şukeyri Arap Birliği’ne
Filistin’in temsilcisi olarak seçilmiştir ve kendisine Filistinlileri temsil edecek bir örgüt
kurma görevi verilmiştir. Filistin mücadelesini kendi denetimleri altında tutmak isteyen
Arap Devletleri’nin Mısır, Suriye, Ürdün, Katar, Kuveyt ve Irak hükümetleri tarafından
seçilmiş 242 üyesinden oluşan Filistin Ulusal Konseyi, 2 Haziran 1964’te Filistin
Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) kuruluşunu resmen ilan etmiştir.85 Örgütün başkanı olarak
Ahmet Şukeyri seçilmiştir. Konferansta kabul edilen Filistin Ulusal Şartı, Filistin
topraklarında yaşayan ve Filistin’de doğup mülteci durumuna düşenler ve onların
çocuklarını da Filistinli olarak tanımlamıştır. Nasır’ın Filistin direnişini kontrol altına
alma girişimine karşılık olarak Fetih, bu dönemde Batı Şeria’ya yerleşip İsrail’e karşı
silahlı mücadele başlatmıştır. 1967 ve 1973 savaşının İsrail’in yenilgisi olarak
algılanması, 1974’te Arafat’ın BM’de yaptığı konuşma ve FKÖ’nün pozisyonundaki
82
Neturei Karta; http://www.jewishvirtuallibrary.org/jsource/Zionism/naturei_karta.html, E.
T:03.11.2014.
83
What Is Zionism?; http://www.nkusa.org/aboutus/whatzionism.cfm, E. T:28.10.2014.
84
Neturei Karta, E. T:03.11.2014.
85
M. Lutfullah Karaman, “Filistin Kurtuluş örgütü”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi,
C.XIII, İstanbul 1996, ss. 103-105.
22
Bu dönemin başarıları; 1960 yılında bir halk ayaklanması vasıtasıyla İsrail hükümeti
tarafından Filistin topraklarını soymak için çıkan kanun tasarısının iptal edilmesidir.
İsrail Hükümet’i 1945 İngiliz olağanüstü kanununu kullanmasına rağmen, 1966 yılında
askeri yönetimi kaldırmıştır.89
Bu dönemin en büyük rol sahibi Filistin Kurtuluş Örgütü FKÖ olmuştur. FKÖ
şemsiyesi altında bulunan gruplar içindeki en büyük örgüt olan Fetih’in lideri Yaser
Arafat 1969’da FKÖ Yürütme Kurulu Başkanlığı’na getirilmiştir. Arafat yönetimi, 1973
yılından itibaren diplomasiye ağırlık vererek FKÖ’ye sürgün hükümeti niteliği
kazandırmıştır. 1974 yılında örgüt, Arap Birliği, İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) ve
Birleşmiş Milletler (BM) tarafından Filistinlilerin tek meşru temsilcisi olarak
tanınmıştır. 1974 yılında da Filistin BM’de gözlemci üye statüsü kazanmıştır. 80’li
86
Yaser_Arafat; http://tr.wikipedia.org/wiki/Yaser_Arafat, E. T: 12.10.2014.
87
Karaman, FKÖ, ss. 103-105.
88
Bişara, ss.175-176.
89
Cibril, Nazzal ve Sabbâ′, s. 87; Filistiniyyü El-48 Sittûn Ȃ′men men En-Nîdal, E. T: 12, 13, 16,
22.10.2014.
23
yılların başlarına kadar, FKÖ kendi bünyesinde pek çok değişik grubu taşımasına
rağmen Filistin davasının önde gelen örgütü olma özelliğini korumuştur.90
FKÖ halk ve toprak içinde bulunan çok ağır koşulları (İşgal devletin Filitinliler’e karşı
kullandığı suikast politikası ve abluka) göz önüne alarak kendi ilkelerini ilan etmiştir.
Şu ilkelerin en önemlisi aşağıdaki gibidir:91
Mayıs ayında başlayan Suriye-İsrail gerginliği, Gazze ve Sina’yı işgal etmek isteyen
İsrail için iyi bir fırsat olmuştur. 5 Haziran 1967’de ilk defa Arap düzenli orduları ve
90
Karaman, FKÖ, SS. 104-106.
91
En-Nîzâmûl Esâsî Le-Mûnâzzâmetût Tahrîrîl Filistiniyye; http://www.palestinepnc.org/index.php
?option=com_content&view=article&id=372&Itemid=345&lang=ar, E. T: 16.10.2014.
92
Moşe Dayan, Altı gün savaşı sırasında İsrail savunma bakanlığını yapmaktaydı. Campdavid antlaşması
sırasında ise İsrail dışişleri bakanlığını yapmaktaydı.
93
Yaşar, Ozcan, Kor, s. 59; Bişara, 43-44 bkz.
24
İsrail birlikleri karşı karşıya gelmişlerdir. Mısır hava kuvvetlerini ani bir saldırıyla imha
eden İsrail, Mısırla birlikte aynı sırada Suriye ve Ürdün'e saldırmıştır.94 Savaşın
arafesinde İsrail hükümeti Toprak hareket’nin ofislerini kapatıp hareketin üyelerini
tutuklamış ve bazılarını yurtdışına kovmaya karar vermiştir.95
Altı gün süren bu savaşla, İsrail kendi kontrolündeki toprağı, üç kattan daha fazla
büyütmüştür. İsrail, saldırıya geçen Arap ülkeleri arasındaki iletişim kopukluğu ve çıkar
ayrılıklarını değerlendirmiştir.96 Filistin topraklarının geriye kalan %22’sini yani Batı
Şeria ve Gazze’yi, Mısır topraklarında bulunan Sina Yarımadası’nı, Suriye’nin ise
Golan Tepeleri’ni işgal etmiştir. Müslümanlara ait kutsal mekânlarla birlikte Kudüs’ün
tamamı İsrail’in eline geçmiştir.97
Ancak İsrail’in işgali, BM Güvenlik Konseyi’nin 22 Kasım 1967 tarihinde oybirliği ile
aldığı savaş yoluyla toprak kazanımı kabul edilemeyeceğini öngören 242 sayılı karara
aykırıdır. BM 4 Haziran 1967 tarihinde İsrail’in geri dönmesi için çağrıda bulunmuştur.
Arap ülkeleri 242 sayılı karara göre İsrail’in işgal ettiği topraklardan geri çekilmesi
gerektiğini savunurken, İsrail buna karşı çıkmaya devam etmiştir. BM Güvenlik
Konseyi’nin işgal edilen topraklarda kalan halka insani muamele yapılması ve yurtlarına
dönmek isteyenlere izin verilmesi yolunda aldığı 14 Haziran 1967 tarihli ve 237 sayılı
kararı uygulamamıştır. Böylece mültecilerin sayısında yarım milyona yakın bir artış
meydana gelmiştir. Bu politikanın amacı 242 No’lu BM Kararı çerçevesinde İsrail’le
barış karşılığında Filistinlilerin kendi topraklarını geri almaktır.98
1967 savaşının getirdiği diğer önemli sonuç ise Filistin direniş hareketinin zirveye
doğru yükselmeye başlamasıdır. Bu anlamda Filistin mücadelesi grupları bir araya
gelerek ''silahlı mücadele''nin gereği üzerinde durmaya başlamışlar. Altı Gün
Savaşı’ndaki yenildiği ve akabindeki Karame Zaferi ile Fetih uzun süre gerilla savaşını
savunanların alternatifi haline gelmiştir. Yaser Arafat, 1969’da FKÖ’nün başına
94
N. Göktuğ Edebali, Yakın Tarih Perspektifinde Filistin, y.y 2012, s. 6.
95
Cibril, Nazzal ve Sabbâ′, s. 87; Filistiniyyü El-48 Sittûn Ȃ′men men En-Nîdal, E. T: 12, 13, 16,
22.10.2014
96
Altı Gün Savaşı; http://home.arcor.de/filistin/filistinin/islamidonem/israildevleti/altigunsavasi.html, E.
T: 01.10.2014.
97
Edebali, s. 6; Filistiniyyü El-48 Sittûn Ȃ′men men En-Nîdal, E. T: 12, 13, 16, 22.10.2014.
98
Altı Gün Savaşı, E. T: 01.10.2014; Nuruddin Masalha, İsrail ve El-Filistiniyyûn – Siyaset El-Tevvesû′
1967-2000, Mûasesetû-d Dîrâsetîl Filistiniyye, Beyrut 2001, ss. 229-231 bkz; Duyar ve Özçelebi, s. 60
bkz.
25
geçmiştir. 21 Ağustos 1969 tarihinde Doğu Kudüs’teki Mescid-i Aksa’nın bir Yahudi
tarafından yakılmak istenmesi İslam dünyasının tepkisine yol açmıştır.99
1967 savaşı öncesi toplam rakamı 1.300.000’e ulaşan Filistinli mültecilerin yarısı
Ürdün’e sığınmıştı. Ürdün ise ekonomik açıdan zayıftı ve bu kadar mülteciyi kontrol
edecek bir güçten uzaktı. 1967 Savaşı’nın ardından Arafat, büyük bir yekune ulaşan
Filistinlilerden de güç alarak İsrail’e karşı düzenleyeceği operasyonlar için üs olarak
Ürdün’ü seçmiştir. Nüfusunun önemli bir kısmını Filistinlilerin oluşturması nedeniyle
FKÖ’nün Ürdün’de etkinliğini artırması ve uçak kaçırma operasyonlarının olması Kral
Hüseyin’i tedirgin etmiştir.101
99
Edebali, ss. 6-7.
100
Filistiniyyü El-48 Sittûn Ȃ′men men En-Nîdal, E. T: 12, 13, 16, 22.10.2014.
101
Yaşar, Ozcan, Kor, s. 60.
102
Edebali, s. 7.
26
başlamıştır. Buna Hanna Muves, Ramah yönetim kurulu başkanı bir örnektir. Bu sırada
belediye seçimleri ilk kez yapılmıştır.103
6 Ekim 1973 tarihinde başlayan savaş, Müslümanların kutsal ayı olan Ramazan ve
Yahudilerin kutsal günleri olan Yevm Kippur’a denk gelmiştir. İsrail birlikleri Sina
yarımadasından ve Golan Tepeleri’nden çekilmeye zorlanmıştır. Bu savaşta, ABD
İsrail’e ve Sovyetler de Arap devletlerine silah yardımında bulunmuştur. Başlangıçta
Arapların lehine gelişen savaş, daha sonra İsrail’in karşı saldırıda bulunmasıyla İsrail
lehine sonuçlanmıştır. Savaş sona erdiğinde birçok ülkenin diğer devletler tarafından
silahlandırılmasının sonucunda taraflar arasında askeri denge değişmiştir.104
Bu savaş, İsrail ile Mısır arasında barış anlaşması 18 Ocak 1974’te imzalanmasıyla
sonuçlanmıştır. Mısır Süveyş Kanalı’nın doğu yakasındaki güçlerini azaltacaktır. Buna
karşılık olarak da İsrail Sina’da Milta ve Gidi geçitlerinin batısına çekilecektir. Ayrıca,
4 Eylül 1975 tarihinde imzalanan ikinci bir anlaşma ile tamamlanmıştır. 31 Mart 1974
tarihinde ise Suriye ve İsrail arasında BM tampon bölgesi ile ayrılması ve savaş
tutsaklarının mübadelesi kararlarını da içeren bir ateşkes anlaşması imzalanmıştır.105
1974 ve 1975 yıllarında İsrail’in Sina’dan çekilmesini öngören Ayırma Planı daha sonra
ki bir tarihte imzalanacak olan barış anlaşmasının da taslağı niteliğindedir. 1974 yılında
Rabat’ta yapılan Arap Zirvesi’nde FKÖ, Filistinlilerin tek meşru temsilcisi olarak kabul
edilmiştir. BM Genel Kurulu’nda Filistin’de bağımsız egemen bir devletin kurulması
kararı yeniden gözden geçirilmiş ve FKÖ’ye BM’de gözlemci statüsü verilmiştir.106 Bu
gelişmeler, Filistin halkına büyük bir hayal kırklığı yaratmış ve Arap ülkeleri ve
uluslararası kuruluşlara karşı olan güvenleri iyice kaybolmuştur.
103
Filistiniyyü El-48 Sittûn Ȃ′men men En-Nîdal, E. T: 12, 13, 16, 22.10.2014.
104
Edebali, s. 7; Cibril, Nazzal ve Sabbâ′, ss. 88-93.
105
Duyar ve Özçelebi, s. 61-62 bkz.
106
Edebali, s. 7; Karaman, FKÖ, S. 105.
27
İsrail’in resmi sisteminde kurumsal bir ırk ayrımcılığına maruz kalan 48 Filistinlileri
Siyonist partilerin sık sık sürgün, toprak ve nüfus takası çağrılarına maruz
kalmaktadırlar. Filistin belgelerinde İsrail tarafının Yeşil Hattın (1967 ateşkes sınırı)
içindeki bazı köylerin nüfus ve toprak takasına tabi tutulmasını istediği
görülmektedir.107
27/10/1975 tarihinde İsrail buldozerleri Kisra köyün’de müsadere edilen bir araziye
girip çalışmaya başlamıştır. Halk bu saldırganlığın Filistinlilerin hepsine zarar verdiğini
sayarak saldırganlığa karşı durmaya karar vermiştir. Bu ayaklanmaya katılmayan ihanet
ettiğini sayılmış ve ihanet edenle anlaşma yapmak önlenmiştir. Böylece Milli İrade’yi
çağırarak köydeki bütün Filistinliler toplanmıştır. Ertesi gün Filistinliler, buldozerlere
saldırarak işgalcileri kendi topraklarından çıkarmışlar. Toprağı koruyabilmek için
kollektif eylem dayanışması olarak tüm Filistinlilere bir örnek teşkil etmiştir. Bu
intifada bu zafer Yevm Ül-Ard Toprak Günü ayaklanmasına yol açmıştır.108
107
J Ruedy, 1971. "Dynamics of Land Alienation," The Transformation of Palestine: Essays on the
Origin and Development of the Arab-Israeli Conflict, Northwestern University Press, Evanston, 1971, s.
137.
108
Filistiniyyü El-48 Sittûn Ȃ′men men En-Nîdal, E. T: 12, 13, 16, 22.10.2014.
109
Cibril, Nazzal ve Sabbâ′, s. 118; A. S Khoury & N. N. Rouhana, ss. 87-88, Al-Kûrâl Mûdemmâre Fi
Filistin, E. T:10,13.10.2014 bkz.
28
Bu belge, İsrail’de Filistinli varlığını silmek için ırkçı önerileri koyarak Siyonizmin
ırkçı niteliğini göstermektedir. İsrail politikası 48 Filistinlileri’ni barındırmak
konusunda başarısız olduğunu doğrulamaktadır. Fakat Filistinliler Filistin topraklarının
Savunma Komitesi kurmakla güçlü bir tepki göstermişlerdir. 110
İsrail hükümeti 21.000 dönüm’e el koyduktan sonra 30 Mart 1976, Filistin topraklarının
Savunma Komitesi tarafından genel grev günü olarak ilan etmiştir.112 Ancak İsrail
hükümeti bu greve karşı çıkmıştır. Filistin toplumu sivil bir isyan halinde rastgele
sokaklara çıkmış ve silahsız canlarını feda eden 48 Filistinlileri, İsrail silahlı ordusu ile
karşı karşıya gelmişlerdir. Filistin kentleri ve köyleri gerçek bir savaş alanına
dönüşünce kanlı çatışmalar yaşanmış ve Filistinli Fedailer’den Altı şehit, 69 yaralı ve
yüzlerce tutuklu kendilerini feda ederek büyük bir halk ayaklanması oluşturmuştur.113
İsrail Yurttaşı Filistinliler adlı kitabında Erhan Keleşoğlu “30 Mart, Filistin ulusal
hareketince toprak aracılığıyla ülke sevgisinin kutsandığı ulusal bir gün haline
dönüştürülmüştür ve otuz seneden fazla bir süredir tüm Filistinlilerce bir mücadele günü
110
A. S Khoury & N. N. Rouhana, s. 98.
111
Ruedy, ss.134-137.
112
A. S Khoury & N. N. Rouhana, s. 98.
113
Cibril, Nazzal ve Sabbâ′, s. 120, 122-123;A. S Khoury & N. N. Rouhana, s. 88.
29
olarak kutlanmaktadır. Aynı zamanda Toprak günü İsrail yurttaşı Filistinlileri, yurttaşlık
ve milliyet arasında seçim yapmaya zorlayan bir doğuş olmuştur” diye yazmıştır.114
İşgal Hükümet’i, (9) no’lu Bölge’de Kisra köyünde Toprak müsaderesini azaltmak
zorunda kalmıştır.
9 Aralık 1975’te yapılan seçimlerde sarsıcı bir gelişme olmuş, Celil’in en önemli
kenti Nasıra’nın belediye başkanlığına aynı zamanda ünlü bir ulusal şair Tevfik
Zeyyad seçilmiştir.
1976 yılında Filistinli Öğrenciler Birliği’nin kurulması için başkan olarak Azmi
Bişara seçilmiştir.
114
Keleşoğlu, s. 116.
115
Filistiniyyü El-48 Sittûn Ȃ′men men En-Nîdal, E. T: 12, 13, 16, 22.10.2014.
116
Likud; http://tr.wikipedia.org/wiki/Likud, E. T: 03.11.2014.
117
Cibril, Nazzal ve Sabbâ′, ss. 151-132.
30
Mart 1978 yılında ise ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’in arabuluculuğunda
Mısır’la İsrail arasında Camp David Barış Anlaşması imzalanmıştır. “Camp David,
Mısır devlet başkanı Enver Sedat ile İsrail başbakanı Menahem Begin arasında 12 gün
süren gizli pazarlıkların ardından Camp David’de 17 Eylül 1978 tarihinde imzalanan bir
sözleşmedir. Sözleşmeye göre İsrail, askeri birliklerini Sina Yarımadasından çekecek ve
Mısır ile diplomatik ilişkilerini normalleştirecektir. Diplomatik ilişkiler 1980’de
normale dönmüş, İsrail’in umduğundan daha az olsa da ticari ilişkiler canlanmış ve
Mısır İsrail’e petrol satmaya başlamıştır. Mart 1980 yılında ise havayolu taşımacılığı
başlamıştır. Bu sözleşme ile Altı Gün Savaşı’nda İsrail tarafından ele geçirilen Sina
Yarımadası Mısır'a geri verilmiştir. Barış çabalarının sonucu olarak da Menahem
Begin ve Enver Sedat 1978 yılı Nobel Barış Ödülünü birlikte almışlardır”.118
118
Camp David; http://tr.wikipedia.org/wiki/Camp_David_S%C3%B6zle%C5%9Fmesi, E. T:
25.10.2014; Duyar ve Özçelebi, ss. 62-63 bkz.
119
Edebali, s. 8; Yaşar, Özcan, Kor, s. 64 Bkz.
31
7. Batı Şeria ve Gazze’de kendi kendini yöneten bir idarenin oluşturulması için
seçimler yapılması.
etmektense kendi milletvekilleri ile Knesst’e katılmaya karar vermişlerdir. Bu durum iki
yönde değerlendirilebilir.125 Birincisi, Siyonist fikirleri kapsamında ve İsrail devlet’ini
korumak çerçevesinde Filistinli azınlık hakları sağlanmaya başlamıştır. İkincisi ise
Knesset içinde Filistin milletvekilleri güçlü bir baskı yapmış ve Hükümet
Koalisyonlarını zayıflatmasına ve çok kere İsrail hükümetleri istikrarsızlığına önemli bir
neden olmuştur.126
Ancak İşgal hükümeti Filistin toplumunun mülkiyetini çaldığı ve kendisi Siyonist ırkçı
bir kurum olduğu için Filistin ulusal eğilimi Knesset seçimleri konusunu reddetmiştir.127
Bu eğilimin temsilcileri ise Ülkenin Çocukları hareketi ve Toprak hareketinin
kurucuları Salih Baransi ve Masnur Kerduş, 1977’de seçim boykotu sürecinde büyük
bir rol oynamışlardır.128 Bu dönemde Filistinli oylarının önemi Filistinli nüfusun
sayısının artışından kaynaklanmıştır. 1948’de Filistinlilerin sayısı yaklaşık 158.000
iken, 1976’de yaklaşık 770.000’e yaklaşmış ve İsrail’in toplam nüfusunun %17’si
olmuştur.129
1948 Filistinlileri’ne hizmet sunabilmek için dini ve sosyal kurumları inşa etmekle
birlikte, 1979 yılında Ferid Ebumuh liderliğinde genç bir gruptan gizli paramiliter bir
125
A. S Khoury & N. N. Rouhana, ss. 93-94.
126
Cibril, Nazzal ve Sabbâ′, ss. 134-136; Al- Astal, Telefon görüşmesi.
127
Azmi Bişara, El-Hîtabîs-Siyasil-Mebtur ve Dîrâset Ohra, Mârkezül Vatan, Ramallah 1998, s. 149.
128
Cibril, Nazzal ve Sabbâ′, s. 146.
129
Filistiniyyü El-48 Sittûn Ȃ′men men En-Nîdal, E. T: 12, 13, 16, 22.10.2014.
130
Cibril, Nazzal ve Sabbâ′, ss. 132-159; Filistiniyyü El-48 Sittûn Ȃ′men men En-Nîdal, E. T: 12, 13,
16, 22.10.2014.
33
İki halkın karşılıklı tanınması bunların her ikisinin kendi kaderini tayin etme hakkı ve
İsrail’in 1967 yılında işgal ettiği topraklardan çekilmesi temelinde seçim mücadelesine
giren Filistinli akademisyenler ve Yahudi Alternatif hareketlerinden olmuştur.
Osmanlı Dernekleri
2. Filistinli milli kişilerin belediyeler ve yerel meclislerin başkan olarak var olması.
131
Filistiniyyü El-48 Sittûn Ȃ′men men En-Nîdal, E. T: 12, 13, 16, 22.10.2014.
34
1948’den beri bu konuda İsrail’deki Filistinli azınlık, iki farklı görüşe sahiptir. Birincisi
seçimlere katılmak siyasi ve hukuki kullanımlı bir haktır. Bu yaklaşım; İsrail’in en
önemli platformlarında Filistinlilerin sorunlarını ortaya koyarak Filistinlilerin haklarını,
dolayısıyla taleplerine hizmet edecek bir şekilde İsrail rejimini değiştirmeye
dayanmaktadır. İkincisi ise seçimlere katılmak Filistinlilerin haklarını ve taleplerini
yerine getirmez. Bu yaklaşım ise; Knesset’i Siyonist bir kurum olarak görmektedir ve
ona katılmak Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkını kaybettirir. Seçimlere katılmak
için en önemli koşullardan biri İsrail devletini tanımak ve Filistin varlığı iptal etmek
anlamına gelmektedir. Son olarak, İsrail kendisini demokratik bir ülke olarak tanıtsa
bile kurulduğu tarihten itibaren doğada ırkçı bir devlettir. Seçimlere katılmak İsrail’in
kendi hedefine ulaşmasına yardımcı olmaktadır.134
Diğer yandan, 48 Filistinlileri haklarını almak için Parlamento da temsil yoluyla çaba
göstermişler.135 Böylece huzurlu direnişe ilk adım atmışlardır. Araştırmacılara göre
Filistinlilerin Knesset’te temsil yolu çeşitli İsrail hükümetlerinde baskı noktası gibi
görünmektedir. Böylece İsrail hükümetleri içinde istikrarı bozmak hususunu
132
Knesset; tr.wikipedia.org/wiki/Knesset, E. T: 22.10.2014.
133
Knesset;, E. T: 22.10.2014.
134
El-Î′vidât, s. 146.
135
Ahmet Ebû-Deyyâ, El-Devrûs-Siyasiy Lel-Akallîye El-Arabiyye Fi İsrail 1967-1995. Yüksek Lisans
tezi, Ürdün 1997, s.99.
35
Filistinli azınlığın Knesset’teki varlığı zaman zaman artıyor ve azalıyor. Ancak ilk
Knesset’ten Ondokuzuncusuna kadar seçime katılım oranlarında bir düşüş ifade
edilebilir.137 Bu pozisyon ise aşağıdaki tabloda belli oluyor Tablo 4.138
Katılım açısından 1977 yılında Barış ve Eşitlik için Demokratik Cephesi seçimlere
katılarak beş koltuk kazanmıştır. 1984 yılında ise onunla birlikte barış için ilerleme
hareketinin katılmasıyla Filistinlilerin Knesset’te altı koltuğu olmuştur. Daha sonra da
1988’de bunlarla birlikte Arap Demokratik Partisinin katılımı ile Filistinliler altı koltuk
kazanmış; Ancak 1996 yılında İslami Hareket’in Knesset seçimlerine katılmak için
136
Filistiniyyü El-48 Sittûn Ȃ′men men En-Nîdal, E. T: 12, 13, 16, 22.10.2014.
137
Ebû-Deyyâ, s.99.
138
Halit Şâ′ban, Devrûl-Ahzabû ve El-Hareketî EL-Filistiniyi 1948 Fin-Nizamîs Siyasil İsraili 1967-
1995, Doktora Tezi, Kahire 2001, s. 167; “Ondördüncüsündan Ondokuzuna kadar” Ha-Knesset;
http://www.knesset. gov.il, E. T: 29.10.2014.
36
onay alındıktan sonra Birleşik Arap Listesi kurulmuş ve tek başına dört koltuk
kazanmıştır.139
3. 15.11.1988 bağımsız Filistin devletinin kurulması duyurusu ile dayanışma için genel
grev yapmışlardır.
Fakat ayaklanmanın gelişmesiyle birlikte bu destek sıradan bir destek iken, daha sonra
etkin bir katılıma dönüşmüştür. Siyonist ormanlarında tarlalarında ve meralarında
yangınlar yayılmıştır. Bu nedenle İsrail Güvenlik komutanı bu ayakanmanın 48
Filistinlileri’ne uzamasına korkmuştur.142 Üsteli, ayaklanma sırasında bu bölgede
aşağıdaki gibi kaldırılan sloganların ulusal etkileri olmuştur.143
Ancak 1990 yılına gelindiğinde İntifada eski hızını kaybetmiştir. Aynı yılın ağustos
ayında Irak’ın Kuveyt’i işgali ile başlayan Körfez Krizi ve sonrasında İsrail’in teyakkuz
durumu işgal altındaki Filistin topraklarını büyük bir baskı altına almıştır. Süresiz
sokağa çıkma yasakları İntifada’ya büyük darbe vurmuştur. FKÖ önderliği Körfez
139
Filistiniyyü El-48 Sittûn Ȃ′men men En-Nîdal, E. T: 12, 13, 16, 22.10.2014.
140
Cibril, Nazzal ve Sabbâ′, s. 198.
141
Filistiniyyü El-48 Sittûn Ȃ′men men En-Nîdal, E. T: 12, 13, 16, 22.10.2014.
142
Cibril, Nazzal ve Sabbâ′, ss. 201-202.
143
Filistiniyyü El-48 Sittûn Ȃ′men men En-Nîdal, E. T: 12, 13, 16, 22.10.2014.
37
Krizi’nde yanlış bir hesap yaparak Irak’ın safında yer almıştır.144 48 Filistinlileri, Irak
halkıyla dayanışma ilan etmişlerdir. Irak'a karşı ABD saldırısını kınayarak Irak ve
Filistin bayraklarını taşımışlardır. Tel Avi’e fırlatılan Irak füzeleri Özgürlük ve
bağımsızlığa inançlarını desteklemiştir.145
Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde İsrail işgaline karşı Filistin gençliğinin başkaldırısıyla
Aralık 1987 yılında başlayan Birinci İntifada sonuçları itibarı ile çok yararlı olmuştur.
İntifada kelimesi Arapça’da başından savma anlamına gelmektedir. Genel olarak bir
başkaldırıyı, isyanı tanımlamak için kullanılır. İntifada olarak adlandırılan
ayaklanmanın ilk adımı ise 7 Aralık 1987 tarihinde atılmıştır. Gazze bölgesinde bir
Yahudi kamyonet Filistinli işçileri taşıyan bir araca çarparak dört Filistinlinin ölümüne
ve dokuzunun da yaralanmasına neden olmuştu. İntifada için ilk organizasyon Gazze
İslam Üniversitesi Öğrenci Meclisi tarafından yapılmıştır. Yaralıların bulunduğu Şifa
Hastanesi’nin çevresinde toplanan öğrenciler Filistin İslami Direniş Hareketi’nin
(Hamas) mensuplarıydı. 146
“İntifada hareketi Gazze Şeridi'nde başlamış; ancak kısa sürede Batı Şeria’ya
yayılmıştır. Protestolar, sivil itaatsizlik şekline bürünmüştür. Genel grevler
düzenlenmiş, İsrail ürünleri boykot edilmiş, duvarlara işgal karşıtı yazılar yazılmış ve
yollara barikatlar kurulmuştur. Ancak sapan taş ve sopalarla karşılık veren Filistinlerin
karşısında ağır silahlarla donanmış İsrail askerleri mevcuttur. Filistinli siviller arasında
yüksek can kayıpları meydana gelmişti. 1993’e kadar süren protestolarda toplam can
kaybı 1.000’i aşmıştır. İntifada yıllardır ezilen, işkence edilen, zorla evlerinden kovulan,
katliamlara uğrayan bir halkın kadın, erkek, yaşlı ve genç olmak özere hep birlikte
İsrail’e karşı duran bir başkaldırı hareketinin adı olmuştur”.147
144
keleşoğlu, s . 62; Nizam Barekât, İsrail, El-Filisstiniyyun ve El-İntifada, y.y 1990, s.164; Cibril,
Nazzal ve Sabbâ′, ss. 201-202.
145
Filistiniyyü El-48 Sittûn Ȃ′men men En-Nîdal, E. T: 12, 13, 16, 22.10.2014.
146
Yaşar, Ozcan, Kor, s. 65; yaser-arafat; http://www.milliyet.com.tr/yaser-arafat/, E. T: 04.11.2014;
İlhan Aras, Self-Determinasyon Hakkı V Filistin Devleti Bağlamında Filistin sorunu, Yüksek Lisans
Tezi, ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ, Çanakkale 2011, s.30.
147
Edebali, s. 18; Barekât, s. 164.
38
Filistin’de intifada hareketiyle birlikte Hamas fiilen harekete geçmiş, intifada ile birlikte
bütün dünyaya Filistinlilerin sesini duyurmayı başarmıştır. İntifada’nın
organizasyonunda öncülük yaptığı gibi bu direnişin ikinci ayından itibaren de periyodik
bir şekilde halk kitlelerine hitap eden ve halk direnişini yönlendiren belirli programları
ortaya koymuştur.148
Hamas, İsrail karşısında sürdürülmesi gereken mücadelenin içeriği ile ilgili görüşlerini
ve Filistin’in çeşitli ulusal meseleleriyle ilgili politikasını ve tutumunu ortaya koyan
bildiriler yaymaya başlamıştır. Direnişlerinin belli bir hız kazanmasından sonra da
İzzettin Kassam Birlikleri adında askeri bir kanat oluşturarak fiili eylemlerini bu kanat
vasıtasıyla gerçekleştirmeye başlamıştır. İntifada sırasında ise Filistinlilerin kullandığı
en yaygın taktik daha sonra ayaklanmanın sembolü hâline dönüşen İsrail Ordusu
tanklarına taş atılmasıydı. Batı Şerianın Bazı şehirlerinde yerel liderler, vergi boykotu
ve diğer boykotlar gibi huzurlu protesto eylemlerine başlamış ise de İsrail buna ev
baskınlarıyla yüksek miktarda paraya el koyarak karşılık vermiştir. İntifada sona
ererken, yeni silahlı Filistinli örgütler, özellikle Hamas ve Filistin İslami Cihad Örgütü,
canlı bombalama eylemleriyle Siyonistleri hedef almaya başlamışlar ve 15 Kasım
1988’de FKÖ bağımsız Filistin Devleti'ni ilan etmiştir. 149
Arafat kendi konuşmasında İsrail’e barış ve güvenlik içinde varolma hakkını veren BM
Güvenlik Konseyi’nin 242 nolu kararını kabul etmişti. Devlet terörizmi de dahil olmak
üzere her türlü terörizmi reddetmiştir. Uzun yıllar boyunca, ABD ile FKÖ arasında
resmi görüşmelerin başlaması için şart koştukları bu koşulların Arafat tarafından kabul
edilmesi ABD hükümeti tarafından kabul görmüştür. Arafat’ın bu sözleri Filistin
Kurtuluş Örgütü’nün ana amaçlarından biri olan İsrail’in yok edilmesinden
vazgeçildiğini göstermiştir. Yeni görüş, 1949 ateşkes sınırları içinde bir İsrail Devleti ile
Batı Şeria, Gazze Şeridi’nde ve Doğu Kudüs olmak üzeri Filistin devleti olarak iki ayrı
oluşumun kurulmasıdır. 2 Nisan 1989 tarihinde ise Arafat Filistin Ulusal Konseyi’nin
Merkez Konseyi tarafından ilan edilen Filistin Devleti’nin başkanı olarak seçilmiştir.
1993 yılına kadar devam eden İntifada hareketi Oslo İlkeler Anlaşması ile son
148
İntifada; http://www.vahdet.info.tr/filistin/kitap3/nfd010.html, E. T: 02.11.2014.
149
Edebali, ss. 18-19; Barekât, s. 164 bkz.
39
bulmuştur. Anlaşma beş yıllık bir dönemde Gazze Şeridi ve Batı Şeria’nin bazı
bölümlerinde Filistinlilerin kendini yönetmesi ve bu bölgelerde İsrail yerleşiminin
durdurulup, varolanların taşınması yönündeydi. 150
150
Edebali, ss. 18.
151
Filistiniyyü El-48 Sittûn Ȃ′men men En-Nîdal, E. T: 12, 13, 16, 22.10.2014.
152
Cibril, Nazzal ve Sabbâ′, ss. 202-210.
153
Filistiniyyü El-48 Sittûn Ȃ′men men En-Nîdal, E. T: 12, 13, 16, 22.10.2014.
40
28 Eylül 2000 tarihinde Filistin’de başlayan halk direnişine verilen isimdir. El-Aksa
intifadası olarak adlandırılmaktadır. Ariel Şaron’un bu tarihte yaklaşık 1.000 askerle
birlikte Mescidi Aksa’yı ziyareti, pek çok çevre tarafından bu ziyareti Provokasyon
olarak nitelendirilirken, Filistinlilerin protesto gösterileri artmıştır. İkinci Filistin
Ayaklanması veya Oslo Savaşı olarak da bilinir. İçinde sivil ve askerleri bulunduran
toplam ölü sayısı, Filistin tarafında 4422 ve İsrail tarafında 1069’u bulmuş ve 64
yabancı da hayatını ayaklanma sürecinde kaybetmiştir. Yaralı sayısı ise Filistin
tarafında 48263 ve İsrail tarafında 4500’ü bulmuştur. 154
İkinci İntifada 28 Eylül’de Likud Partisi başbakan adayı Ariel Şaron’un 1000 güvenlik
görevlisiyle Tapınak Tepesi’ne varmasıyla başlamıştır. Ziyareti sırasında Şaron;
Tapınak Tepesi ellerimizdedir ve ellerimizde kalacaktır. Yahudilerin en kutsal
mekânlarından biri olarak, burayı ziyaret etmek her Yahudinin hakkıdır
diye söylemiştir. Filistinliler, bu cümleleri bir provokasyon olarak görüp İkinci
İntifadaya çıkmışlardır. Diğer birçok kişi Yaser Arafat’ın bu ayaklanmaya önceden
hazırlandığını iddia etmiştir. Ayaklanmanın bir sonraki günü 29 Eylül Cuma gününde
namaz ibadetini gerçekleştiren müslümanların yakınlarında İsrail polisinin ve
askerlerinin bulunması sebebiyle çatışmalar yeniden başlamıştır. 156
154
Edebali, s. 19; İkinci İntifada; http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0kinci_%C4%B0ntifada, E. T:
06.11.2014, Zuabi, Telefon görüşmesi.
155
İkinci İntifada, E. T: 06.11.2014.
156
İkinci İntifada, E. T: 06.11.2014.
41
7.4.2004 tarihinde işgal hükümeti düşmanla temas iddiasıyla Ülke Evlatları hareketinin
genel sekreteri Muhammet Esed Kana’ane’yi tutuklamış ve mahkeme sonucu dört
buçuk yıl hapis cezası vermiştir.160
Bu dönemde Şeyh Raed Salah liderliğindeki İslami hareketi Al-Aksa tehlike altında
adına yıllık bir festival düzenlemesiyle birlikte daha etkin olmuştur. Fakat İşgal
hükümeti Şeyh Raed Salah’ı birçok kez tutuklamıştır.161
157
Cibril, Nazzal ve Sabbâ′, ss. 209-210.
158
A. S Khoury & N. N. Rouhana, s. 96.
159
Filistiniyyü El-48 Sittûn Ȃ′men men En-Nîdal, E. T: 12, 13, 16, 22.10.2014.
160
Filistiniyyü El-48 Sittûn Ȃ′men men En-Nîdal, E. T: 12, 13, 16, 22.10.2014.
42
İsrail seçim sistemi; Knesset Temel Kanunu 4. Madde uyarınca Knesset, genel, ulusal,
doğrudan, eşit, gizli ve nisbi seçim tarafından seçilmektedir:163
Ulusal: Tüm ülke tek bir seçim bölgesi oluşturur. İsrail'in nispi seçim sisteminde
adaylar yerel seçim bölgelerini değil ulusal partileri temsil ederler.
Nispi temsil: 120 Knesset sandalyesi partilerin aldıkları oyların ülke genelinde
kullanılan oylara oranla dağıtılır. Ancak seçim barajı164 bir partinin Knesset’te yer
alabilmesi için kullanılan bütün oyların en az %2’sini elde etmesi gerekmektedir.
Şimdi ise seçim barajı %3.25’tir.
161
Filistiniyyü El-48 Sittûn Ȃ′men men En-Nîdal, E. T: 12, 13, 16, 22.10.2014.
162
Filistiniyyü El-48 Sittûn Ȃ′men men En-Nîdal, E. T: 12, 13, 16, 22.10.2014.
163
İsrail Seçimleri; embassies.gov.il/istanbul/NewsAndEvents/Pages/İsrail%27de-Seçimler-.aspx, E. T:
10.10.2014; Ha-Knesset; http; //www.knesset.gov.il/review/ReviewPage2.aspx?kns=19&lng=1, E. T:
10.10.2014.
164
Seçim barajı, seçimlerde kanunlarca belirlenmiş oy oranlarına göre meclise girecek siyasi partilerin
belirlenmesini sağlayan bir uygulamadır. Seçim barajı, daha önceden kanunlarla belirlenmiş oy oranlarına
ulaşan partilerin mecliste temsil edilmesini sağlar, böylece siyasal görüşleri belirli çatılar altında birleştirir
ve sağlıklı kararlar alınmasında, çoğunluğun fikrini temsil eden partilerin görüşleri doğrultusunda
kanunların ve sistemlerin şekillendirilmesinde önemli katkı sağlayan bir uygulamadır.
43
İsrail partileri gibi barajı geçen Birleşik Arap Listesin’de başka yeni güçlü kişiler ile
meclise gelmiştir. Kronolojik incelemelerde bulunan İsrail Demokrasi Enstitüsü başkanı
Dr. Ofer Kenig’in belirttiğine göre ilk Knesset’te 120 kişinin 26’sı bayandır. İsrail
kurulduğundan bu yana en düşük milletvekili sayısı ise 7 milletvekili ile 1988 yılında
olmuştur. İşçi Partisi milletvekili adayı ve feminist bir aktivist olan Merav Michaeli,
Knesset’teki bayan milletvekili sayısının artmasından büyük onur duyduğunu ve çok
etkilendiğini belirtmiş ve Knesset’in yapısını değiştirmeyi, erkek-kadın eşitliğini hayata
geçirmeyi amaç edindiğini belirtmiştir. Son dönemde bayan siyasetçilerin etkinliği
artmıştır.166
İşçi, Meretz ve Hatnua partilerinin başında bayan liderler bulunmakta idi. Yeş Atid
(Gelecek Var) isimli partinin de listesinin % 40’ı bayan milletvekili adaylarından
oluşmuştur. Diğer bir yandan da Şas ve Birleşik Tevrat Yahudiliği partileri gibi
bayanların çalıştırılmasına izin vermeyen partiler de mevcuttur.167
Yeş Atid (Gelecek Var) 19 sandalye, Likud 18 sandalye, İsrail İşçi partisi 15 sandalye
Yisrael Beytenu Evimiz İsrail'dir 13 sandalye, El-Bayit ülyehudi Yahudi Evi 12
sandalye, Şas Tevrat’ın Easterns (doğulu) taraftarlarının Dünya Federasyonu 11
sandalye, Torah Judaism – Degel Ha-Torah Tevrat Yahudiliği 7 sandalye, Meretz 6
sandalye, Tzipi Livni’nin hareket partisi 6 sandalye, Ulusal Demokratik partisi Filistinli
3 sandalye, Birleşik Arap Listesi Filistinli 4 sandalye, Barış ve Eşitlik için Demokratik
Cephesi Filistinli 4 sandalye ve son olarak kadima bir adım at 2 sandalyedir.168
165
İsrail İç Siyaseti; http://israilblogu.com/tag/israil-kadin/, 02.11.2014.
166
Emtanîs Şehade, Kîrâîtûn Fî Netâîcî İntihabâtîl Knesset El-19 Ȃ′m 2013 Fî İsrail, medel kârmel,
2013, ss 13-14.
167
İsrail İç Siyaseti, 02.11.2014.
168
Ha-Knesset; http, E. T: 10.10.2014.
44
19. Knesset’in 120 koltuğun 37’si yani yaklaşık olarak üçte biri dindardır. Açıkçası
Knesset aşırı sağcı milletvekileri ile doldurulmuştur. Aşırıya yakın sağcılar ise 43 dür.
Milliyetçi, Hardim (Haredi), dindar adayların bulundukları partiler Yeş Atid, Şas, El-
Bayit Yehudi, ve Likud Beytenu koalisyonudur. Toplam 80 koltuktur. Sağcılara yakın
ortada 8 koltuk Tzipi Livni’nin (hareket) partisi ve kadima gelmektedir. Solcular ise
sadece 21 koltuk kazanmıştır. Son olarak Filistinli partiler ise 11 koltuktuğa sahip
olmuştur. Toplam Filistinli milletvekili ise 12 milletvekilidir.169
169
Ha-Knesset; http, E. T: 10.10.2014.
45
2. BÖLÜM
Azınlığa İsrail devletinin genel bakışı demografik bir tehdit olmaktan ziyade sadakatsiz
bir grup şeklinde olmuştur. 2013 Herzliya Konferansında Yahudi ajansının eski
muhasebecisi “Hagai Merom” 48 Filistinlileri’nin sorunu, ulusal haklarını istemelerini
170
Ha-Knesset; http, E. T: 10.10.2014.
46
ve genel olarak İsrail ile ilişkileri, İran tehdidinden daha tehlikeli olduğunu
vurgulamıştır. “İran sorunu çeşitli şekillerde çözülebilir, fakat içimizde Yahudi - Filistin
ilişkileri varoluşsal bir tehdittir ve sivil eşitlik hiçbir çözüm sağlamaz. Çünkü 48
Filistinlileri, İsrail’i işgalcı bir ülke olarak düşünmektedir.” 171 diye kanıtlamıştır.
İşgal hükümeti, Filistinlilere karşı sıkıcı bir şekilde zorunlu askerlik, güvenlik
önlemleri, Medeni, Siyasi ve Vatandaşlık hakları ile ilişkin kısıtlamalar, tutuklamalar,
sınır içinde yerinden edilme, sınır dışı edilme ve açık tehdit gibi tüm yolları
kullanmıştır. İsrail dışişleri bakanı Avigdor Lieberman Sadakat
olmadan vatandaşlık olmaz sloganı altında hükümete geldikten sonra Sadakat yoksa
transfer var diye açık bir şekilde tehdit etmeye başlamıştır.173
İsrail’e göre sadakat ise sadece Filistinlilerin yurtdışındaki aileleri ile bağlarını kesmek
ve onların geçmişini unutturmak değildir. Filistin halkına karşı İsrail lehine çalışmak ve
kendi halkına ihanet etmek demektir. Bu da basit dilde olmaz. Çünkü onların İsrail
vatandaşı olsalar bile kendi yaşadığı toprakları siyonistlerden fazla tanımaktadırlar.
Günler gittikçe kimi toprak sahibi kimi ise yabancı daha iyi bilinir. Yaşayabilir,
anlaşabilir, yeni kültür ile uyum sağlamaya çalışabilir ve belki de bir ekmek paylaşabilir
ancak yerlilere karşı ihanet ederek işgalcilere asla yardım etmez.
171
Hüseyin Musa, Tâkrîr An Mûtâmer Herziliya; http://democraticac.de/?p=750, E. T: 10.11.2014.
172
Ruth Ghbizun, “Yahudiyye ve Demokratiyye”, Defâter Adalah; mecelletül-Merkezûl-Kanuniyi Li-
Hukukîl- Akalliyye, Sayı: 2, Yffa 2000, ss. 30-31.
173
Celal Hasan, EL-Akâlliyyetül-Filistiniyyetî Fî İsrail – İkinci Bölüm – “Tâkrîrid-Demokratîyye”,
Câmiyyetü Hukukul-Muvatın Fi İsrail, y.y 2013, s. 4.
47
Madrid Konferansı, 30 Ekim 1991 yılında Kraliyet Sarayı’nda başlamış, üç gün sürmüş
ve iki aşamadan oluşmuştur. ABD; Sovyetler Birliği’nin zayıfladığı bir dönemde
Ortadoğu’da doğan boşluğu doldurarak bölgede kendi düzenini tam anlamıyla
kurabilmek ve istikrar sağlayabilmek için Filistin - İsrail çatışmasının sona ermesine
ihtiyaç duymuştur. Arap ülkeleri Filistin-İsrail sorununun askeri yollardan
çözülemeyeceğini göstermesi, FKÖ’nün barış dışındaki yollarının tıkanması
Filistinliler’i de masaya oturmaya zorlayan sebeptir. ABD başkanı George Bush ve
Gorbaçov’un taraflara barış hakkında görüş alışverişinde bulunmak üzere yaptığı
çağrıya İsrail, Ürdün, FKÖ, Suriye ve Lübnan olumlu bir yanıt vermiştir. Konferanstaki
çok taraflı görüşmeleri ikili görüşmeler izlemiştir.174
174
Çağrı Erhan, Orta Doğu Barış Süreci Kutusu, (Ed. Baskın Oran), Türk Dış Politikası, Kurtuluş
Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, Cilt: 2, 10. Baskı, İletişim Yayınları, İstanbul 2008, s.
570; Çağrı Bakar, Savaş Barışa Dahil Oslu Barış Süreci Çerçevesinde Filistin – İsrail Sorunu, Ankara
Üniversitesi S.B.F: ORSAM Yaz Okulu,– Ankara 2010, s. 7; Duyar ve Özçelebi, ss. 64-65 bkz.
175
Aras, s.31.
176
Bakar, s.8; Fatma Taşdemir, “İsrail – Filistin Sorununun Self-determinasyon Hakkı Çerçevesinde
Analizi”, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 2, Ankara 2000, ss.
215-216 bkz.
48
Madrid Konferansı’ndan beri devam eden ikili görüşmeler ardından gelişen gizli
görüşmeler sonucu ortaya çıkan Oslo İlkeler Bildirgesi’nin içeriğinin belirlenmesine
büyük katkıda bulunmuştur. İkili görüşmelerde ki anlaşmazlık konuları ise Filistinlilerin
görüşmelerin ve ilerleme aşamalarının her döneminde 242 sayılı kararı esas alarak
İsrail’in Doğu Kudüs de dahil işgal ettiği tüm topraklardan çekilmesini talep etmektedir.
İsrail ise bu kararın sadece nihai statü görüşmelerinde esas alınacağını belirtmektedir.
Filistin tarafı geçici bir yönetime sahip olacağı bölgede İsrail, tüm yetkilerini kullanmak
isterken, Filistinlilere sınırlı bir yetki devretmeyi teklif etmektedir. 178
Son temel anlaşmazlık konusu ise güvenlik sağlandığı kadar barış anlayışında İsrail’e
güvenlik sağlanmasına karşı İsrail Filistinliler’e barış hediye edecek, ancak hiçbir hak
hukuk talep edilmeyecektir. Arazi, devlet kurmak veya Self- determinasyon ilkesinden
de bile bahsedilmemiştir. İsrail kalıcı bir çözüm değil kalıcı bir sorundan bahsetmeye
başlamıştır.179
Bildirgenin ilk maddesi görüşmelerin amacını geçici bir Filistin hükümeti kurmak,
Gazze Şeridi ve Batı Şeria’da yönetimi devralacak bir konseyin seçimle iş başına
gelmesi ve 5 yılı geçmeyecek bir süre içinde BM Güvenlik konseyinin 242 ve 338 2.
maddelerine dayanan kalıcı bir statü belirlenmesi olarak tanımlar. 4. maddedesinde de
Gazze ve Batı Şeria’nın toprak bütünlüğü açısından tek bir birim olarak kabul edildiği
belirtilmiş ve bunun nihai statü antlaşmasına kadar da korunacağı belirtilmiştir. 5.
maddedesi ise nihai statü görüşmeleri Kudüs, mülteciler, yerleşimler, güvenlik, sınırlar,
177
Bakar, ss.7-8.
178
Bakar, s.8.
179
Azmi Eş-şu′ebi, Mûnâzzâmetût-Tâhrîr - Elbernâmecûl-Vatanıy ve Ȃlîyyât Tânfîzîh, Al-Kadîyyetül-
Filistiniyye, Mûrâcâtît-Tecrübe ve Tâ′yyîrûl-Mesârîl-İstrategey, Masarat, El-Bira 2012, s. 49.
49
diğer komşularla ilişkiler ve işbirliği gibi diğer ortak çıkar konularını kapsamaktadır.
Ancak geçiş döneminde Filistinliler’e kısıtlı bir yetki alanı bırakılmıştır.180
Geri çekilmeye tabi olan bölgeler olduğundan zaten yolların güvenliği Filistin
kuvvetlerinde olmalıdır. Ancak geri çekilme ve yetki transferi antlaşması, İsrail’in
Filistin Otoritesi’ne devredilen bölgelerdeki yetkilerini koruma antlaşması şekline
dönüşmüştür. Antlaşma yolları ve yerleşimleri koruma altına alan İsraile müdahale etme
180
Bakar, s. 9; Aras, s. 32.
181
Bakar, s.10.
182
Bakar, s. 11; Aras, s. 33.
50
“28 Eylül 1995 tarihinde ise Filistin otoritesine geçişini düzenlemek amacıyla Oslo II
antlaşması İsrail askeri hükümeti ve Filistin sivil yönetiminin yetkilileri arasında
imzalanmıştır. Antlaşmanın 1. maddesi İsrail güçlerinin çekilmesini takiben
gerçekleşecek yetki transferini ve Konsey’in kurulması için gerçekleştirilecek seçimleri
düzenlemektedir. Antlaşmanın en dikkat çekici noktası ise Filistin topraklarını üç farklı
statülü bölgelere ayırarak çekilme sonrasında bile fiili olarak İsrail yönetiminde kalan
Filistin topraklarının büyük kısmında İsrail yönetiminin hukuki olarak da
temellendirilmesi olmuştur.”184
A bölgesi, El Halil de dahil olmak üzere 6 diğer Filistin şehrinde yönetim ve güvenlik
Filistin otoritesine bırakılmıştır. Fakat, A bölgelerindeki insanlar fiili ve hukuki olarak
kendi kendilerini yönetebilmekteydi ancak dışarıyla ilişki kurmaları İsrail denetimine
tabiydi. Ayrıca, A bölgesi şehirler arasında arasında ulaşım sağlamak için bile İsrail
kontrolündeki bölgelerden ya da yollardan geçme zorunluluğu vardı. B bölgesinde ise
yönetim Filistinlilerde güvenlik İsrail’de iken, Filistin’in %98’ini oluşturan C
bölgesinde ise hem yönetim hem güvenlik İsrail’de kalmıştır.185
1997 yılında El Halil şehrinde 45 bin Filistinlinin arasında yaşayan 400 İsrailli
yerleşimcinin yarattığı potansiyel tehdit, bir camiye yapılan silahlı saldırıyla somut
olarak görülmüştür. Ardından, bölgeye BM gözetim birliği yerleşmiş ve El Halil
Protokolü Oslo II ile oluşturulan kantonları vurgulayarak imzalanmıştır.186
183
Bakar, s. 11.
184
Aras, s. 33.
185
Bakar, s. 12.
186
Aras, s. 33; Bakar, s. 12.
51
umutları giderek azalmıştır. Süreç içerisinde barış yanlısı İzak Rabin aşırı sağcı bir
Yahudi tarafından öldürülmüştür. Ardından göreve başlayan Netanyahu; Filistin’e karşı
sert politikalara geri döndü ve barış karşılığında toprak formülü yerine güvenlik
sağlandığı kadar barış formülünü uygulamaya başladı. 1996'ın ortasında Benjamin
Netenyahu İsrail'in başbakanı olarak seçilmiştir.187 Süregelen anlaşmazlıklarla Filistin-
İsrail ilişkileri daha da düşmanca bir tavır almıştır. FKÖ - İsrail anlaşmasına rağmen
Netanyahu Filistin devleti fikrine karşı çıktı.
Ancak 1998 yılında ABD Başkanı Bill Clinton iki lideri buluşmaya ikna etmiştir. Bu
buluşmaların sonucunda ortay çıkan Ekim 1998 yılında imzalanan, Wye River Wye
Nehri İsrail’e Batı Şeria’nın yüzde 13’ünden daha çekilmeyi yükümlemiş fakat, Filistin
yönetimine yüklediği yükümlülükler daha ağır olmuştur. Belgeye göre Filistin yönetimi
terörizme karşı tolerans göstermeyecektir. buna göre tüm terörist hareketleri
yasaklanacak ve yasadışı olarak silah bulunduranların ellerindeki silahlar
toplanacaktır.188
4 Eylül 1999 yılnda Arafat Netanyahu’nun halefi Ehud Barak ile görüşmelerinde Oslo
İlkeler Bildirgesi’nin amaçlarının gerçekleştirilmesine yönelik nihai statü görüşmeleri
Şarm el Şeyh belgesini imzalamıştır.189
187
Bakar, s. 13.
188
Bakar, s. 13.
189
Tayyar Arı, “ABD-İsrail İlişkileri ve Orta Doğu Barış Süreci”, Avrasya Dosyası, Cilt: 5, Sayı: 1,
İlkbahar 1999, s. 713.
52
Daha sonra görüşmeler 2001 yılında Taba zirvesinde yapılan toplantılar ile devam
etmiştir. Bu sefer Ehud Barak İsrail’de seçim kampanyasını sürdürmek için
görüşmelerden çekildi. Ekim ve Aralık 2001’de Filistinli militan grupların yaptığı
intihar bombası eylemleri artarken, İsrail karşı saldırıları da yoğunlaşmış dolayısıyla
ikinci İntifada başlamıştır. Böylece, 5 yıl geçtikten sonra İsrail amaçları Filistinlilere
göstermelik bir özerklik vermek gibi açıklanmış ve anlaşmazlık olan bir noktaya
varılmıştır. Sonuç olarak barış sürecinin sonu gelmiştir.191
2. Filistinliler tam bağımsız ve egemen bir devlet kurmak isterken, İsrail tarafı da Batı
Şeria ve Gazze’de bir Filistin devletinin kurulmasını ve bu bölgeler arasındaki
bağlantıların İsrail topraklarından geçmesine izin almaları gerektiğini ve İsrail ordusu
olmayan bir Filistini talep ettiğini ve Filistin’in hava sahasını da kontrol edeceğini
söyledi.
190
Bakar. ss. 13-14; Aras, s. 69.
191
Aras. s. 70, 85.
192
Bakar, ss. 8-9; Shafi ve Rabin’in konuşmaları için:
http://www.mfa.gov.il/MFA/Archive/Peace%20Process/1991/The%20Madrid%20Conference%20Speech
es%20-%20October-November, E. T: 07.11.2014. Aras, s. 102 bkz.
53
4. 1948’den itibaren batısı İsrail doğusu Ürdün tarafından yönetilen Kudüs’ün doğu
tarafı da 1967’de İsrail denetimine geçmiş ve İsrail bu denetiminden vazgeçmemiştir.
Ancak Filistinliler Doğu Kudüs’ü Filistin devletinin başkenti olarak görmektedir.
Harem’ül Şerif ve Mescid-i Aksa’nın bulunduğu Doğu Kudüs müslümanlar için
vazgeçilmez ve sembolik bir önem arz etmektedir. Ancak Kudüs meselesi arabulucuk
masasından kaldırılmış ve nihai statünün belirlenmesi amacıyla başlayan görüşmeler
barış sürecinin sonlanmasına yol açmıştır.
2.2. Filistinli Azınlığın Ortaya Çıkan Siyasi Durumu ve İsrail Devletinin Bakış
Açısı
İsrail ırksal kimliğinin yürürlükteki tanımı 1965 de İsrail’in de imzaladığı her türlü
Irksal ayrımcılığı engelleme ile ilgili uluslararası sözleşmede belirtilmiştir. Bu
sözleşmede açıkça ırkçı yaklaşımlardan bahsedilmektedir. Irksal ayrımcılık terimi
politik, ekonomik, sosyal, kültürel ya da kamusal yaşamdaki herhangi bir alanda eşit
zemindeki temel özgürlük ve insan haklarını zayıflatmak, kişileri bu alanlarda etkisiz
bırakarak tanınırlığı, istifade etmeyi, eylemlerini zayıflatmak ve her türlü ayrım,
dışlama, kısıtlama ya da kişiler arası ırka, renge, soya, ulusal ya da etnik kökene dayalı
tercihte bulunmak olarak tanımlanmaktadır.193
İsrail resmi sisteminde kurumsal bir ırk ayrımcılığına maruz kalan 48 Filistinlileri
Siyonist partilerin sık sık sürgün, toprak ve nüfus takası çağrılarına maruz kaldılar.
Vatandaşlık açısından İsrail’de Filistinliler iki gruptan oluşturulmaktadır. Birincisi 48
Filistinlinliler, 1948 yılında kendi topraklarında kalan ve Yahudi devletinin
kuruluşundan beri vatandaşları olmuşlardır. İkincisi ise İsrail 1967 yılında kendi
sınırlarına eklediği Kudüs şehrinin sakinleridir, Onlara İsrail vatandaşlığını vermeden
sürekli oturma izni verilmiştir genellikle Ürdün pasaportları vardır. Halk nerede olursa
olsun ve özellikle aşağıdaki gibi 48 Filistinlilerin ulusal ve İslami güçleri İsrail
193
Jewish state' is becoming too Jewish; http://euobserver. com/foreign/114669, E. T: 09.11.2014.
54
Apartheid Devletine tüm cephelerde direnmeye ve İsrail'i bir Yahudi devleti olarak
tanımamaya devam etmektedir.194
Balad, 1996'da kurulan ilerici Arap milliyetçisi bir siyasi partidir. Balad, İsrail'de
hakiki ve tam demokrasi ve özellikle de ana siyasi tabanını oluşturan İsrail içindeki
Filistinli toplumu için ayrımcılığın tüm biçimlerinin ortadan kaldırılması
gereksinimini vurgular. Lideri Azmi Bişara 2006 yılındaki 2. Lübnan savaşından
sonra sürgüne çıkmak zorunda kaldı. 2009 seçimlerinde üç milletvekili ile İsrail
parlamentosuna girmiştir. Milletvekilleri Cemal Zahalka, Gazze Özgürlük Filosu'na
katıldığı için İsrail'de siyasi lince maruz kalan milletvekili: Hanin Zubi ve Said
Naffa'dır.
Abnaa El-Balad (Vatanın Evlatları) hareketi, 1969 yılında bir taban örgütlenmesi
olarak kurulmuştur. Tüm Filistin'de tek, laik ve demokratik bir devletin kurulmasını
savunur. Siyonizm ile ilişkilerin normalleştirilmesi karşıtı olduğu için İsrail
parlamento seçimlerini boykot eder. Abna'a el-Balad Filistin Ulusal Kurtuluş
Hareketi'nin bir parçası olarak Filistin ve ulusal Arap cephelerinde Filistinli ve
Yahudi çalışan sınıfların çıkarlarını pratikte ve ideolojik olarak temsil eder, etnik
bağnazlıktan ve ırkçılıktan uzak, demokratik bir toplumun yaratılması ve toplumun
etnik, ırk ve dinsel bağdan bağımsız olarak ilerlemesi için çalışır.
Arap Demokratik Partisi, birinci İntifada döneminde İsrail İşçi Partisi'nden ayrılan
Abdul-Vahhab Daravşe tarafından kurulmuştur. 2009 seçimlerinde Birleşik Arap
194
Abbas İsmail, Unsûriyyetû İsrail, Merkezûz-Zeytûne, Beyrut 2008, s.48.
195
İsrail'deki Filistinli Siyasi Gruplar; http://www.sosyalist-kurd.net/haberler/11-tuerkiye/18116-
israildeki-filistinli-siyasi-gruplar.html, E. T: 11.11.2014; Cibril, Nazzal ve Sabbâ′ , ss. 226-244 bkz.
55
listesi – Taal ittifakı içinde yer almıştır. Taal, bu seçimlerde dört Filistinli
milletvekili çıkarmıştır. Partinin lideri Talib el-Sana aynı zamanda milletvekilidir.
4. Bizler 48 Filistinlileri, Batı Şeria'daki İsrail kolonileri ile herhangi bir nüfus
mübadelesi anlaşmasının parçası olmayı reddediyoruz. Atalarımızın topraklarında var
olma hakkımız, topraklarımızı sömürgeleştirmek için gelmiş yerleşimciler şartına
bağlanamaz.
5. İster Filistinli ister İsrailli hiçbir tarafın bizim adımıza müzakere etme hakkı yoktur.
Bizim ulusal liderliğimiz tarihin bu kritik anında haklarımızı korumakla yetkilendirilmiş
organ olan Yüksek Gözlem Komitesi'dir.
İsrail’de Filistinlilerin yasal statüsü gelişiminde dikkate alınması gereken iki gerçek
vardır:
1. Yerli halk olmak üzere kendi vatanı ile İsrail tarihsel, dinsel, kültürel, duygusal ve
ulusal bir ilişki içinde olması.
196
İsrail'deki Filistinli Siyasi Gruplar, E. T: 11.11.2014.
56
Apartheid veya ayrımcılık konusunda ise İsrail’in kendisini Yahudi ve demokratik bir
devlet olma tanımı konusunda ve yazılı anayasa ya da hukuki bir sözleşmenin
yokluğunda açıkça ortaya çıkar. İsrail yasalarına göre İsrail aynı zamanda Yahudi ve
demokratik bir devlettir.197 Ancak İsrail’de mevcut devlet yapısı, resmi kurumları,
mahkemelerinin kararları, devlet politikaları ve yasal araçları vasıtası ile sadece Yahudi
çoğunluğun çıkarlarına hizmet eden Yahudi devleti olarak sınıflandırılır. Bu durum,
İsrail’de vatandaşlık ve eşitlik gerçeği, sivil ve siyasi haklarını tehdit eder.198
İsrail’de hayatın her alanında iki halkın sistemli bir şekilde ve titizlikle kontrollü olarak
birbirinden ayrıştırıldığı eşitlik ilkesinin de tam manasıyla ayaklar altına alındığı
görülmektedir. Bir taraf bütün mülkleri ve hakları elinden alınarak, yurtlarından
çıkartılıp aşağılanarak, cezalandırılıp yok edilerek, hapsedilip açlıktan ölümün eşiğine
bırakılarak (dikkatle hesaplanan son kaloriye kadar) sindirilmektedir. Öbür taraf ise
hareket özgürlüğüyle kısıtlanan değil aksine aktif bir şekilde desteklenen gelişim
özgürlüğüyle beslenmekte, dini ve kültürel sembolleri devlet kıyafetlerini ve bayrağını
süslemektedir. Yahudi devleti resmi ve gayri resmi bir düzenle hem İsrail’de hem de
işgal edilmiş diğer bölgelerde ırka dayalı ayrımcı yerleştirme politikası
uygulamaktadır.199
Pek tabi Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimciler tam olarak Filistinlilerle ayrılamıyorlar.
Fakat İsrail’de Filistinlilerden alınıp kamusallaştırılan topraklarda Yahudi yerleşimciler
197
Ghbizun, s. 31.
198
EL-Akâlliyyetül-Filistiniyyetî Fî İsrail; http://badil.org/haq-alawda/item/1886-art10, E. T: 11.11.2014.
199
“Irkçı” Terimi İsrail’e Uyuyor mu? Tabii Uyuyor!; http://bdshareketi.net/irkci-terimi-israile-uyuyor-
mu-tabii-uyuyor/, E. T: 09.11.2014.
57
Ayrıca Filistinli vatandaşların, devlet onaylı Yahudi Ulusal Fonu’nun Yahudi halkı için
tuttuğu topraklara ulaşımının engellenmesi de etnik kritere dayalı sürdürülen ırksal
ayrımlardandır. İşgal edilmiş bölgelerin Yahudi yerleşimcileri, çeşitli haklardan ve
ayrıcalıklardan faydalanırken, Filistinli komşuları bu haklardan mahrum
bırakılmaktadır. Yahudiler İsrail medeni hukukunun koruması altındayken, Filistinliler
sert askeri hukuk koşullarına maruz kalmaktadır. Yahudi komşuları evlerine serbestçe
girip çıkarken; Batı Şeria’lı Filistinliler keyfi tutuklamalara, gözaltına alınmalarına,
hareket özgürlüğünün ihlal edilmesine maruz kalmakta; eğitim ve sağlık hizmetlerine,
Müslüman ve Hristiyan ibadethanelerine ulaşımları yasaklanmaktadır.201
200
Irkçı” Terimi İsrail’e Uyuyor mu? Tabii Uyuyor! , E. T: 09.11.2014.
201
Irkçı” Terimi İsrail’e Uyuyor mu? Tabii Uyuyor! , E. T: 09.11.2014; EL-Akâlliyyetül-Filistiniyyetî Fî
İsrail, E. T: 11.11.2014.
202
Bekir Aydoğan [Yorum] Etnik demokrasi İsrail'in vatandaşları; http://www.zaman.com.tr/yorum
_yorum-bekir-aydogan-etnik-demokrasi-israilin-vatandaslari_1193536.html, E. T: 10.11.2014.
203
Keleşoğlu, s. 197.
58
Bu engellerin başka bir biçimi ise İsrail'de bazı güçlerin ve ana siyasi partilerin Filistinli
siyasi partiler ve Knesset üyelerinin katılımını engellemeye çalışmaktır. İsrailli
sağcıların siyasetinin modasının çığlıkları göz önüne alındığında Filistinli azınlığın
siyasi katılımını kısıtlamak amacıyla İsrail aşırı partileri arasında büyük bir yarış
bulunmaktadır.
Kasım 2001’de Filistinli Ulusal Demokratik İttifak lideri Dr. Azmi Bişara'nın İsrail
düşmanı olarak algılanan Suriye'ye gitmesi ve Filistin halkını destekleyen konuşmalar
yapması, 2003 seçimlerine katılmasını son ana kadar engellemiştir. 2003 yılında İsrail
sağ partileri, Azmi Bişara ve Dr. Ahmet El-Tibi’nin seçime katılımını engellemek için
genel seçimleri komisyonuna bir dilekçe vermiştir.204 Genel seçim komisyonu bu
dilekçeyi ele alarak katılmamalarına karar verdikten sonra İsrail yargıtay mahkemesi bu
kararı kontrol ederek engellemenin kaldırılmasına karar vermiştir. 205
2006 yılında Knesset’te yaptığı bir konuşma sırasında Knesset’te Suriyeyi ziyaret eden
Filistinli milletvekillerinden üç üyeyi mahkemeye çağırmış.206 Nazi savaş suçluları ile
uğraşıldığı gibi düşmanla işbirlikçilerin mahkemede yargılanması gerektiğini
vurgulamıştır.207 2009 yılında yaptığı basın toplantısında Ahmet El-Tibi ve Muhammet
Bareke’nin İsrail’e karşı Hamas liderlerinden daha tehlikeli olduklarını açıkladı. Aynı
yılda Filistin huzurlu gösterisine katıldığı için meclis dokunulmazlığı olmasına rağmen
Knesset’in üyesi Muhammet Bareke yargılandı ve gösteri sırasında İsrail polislerini
saldırmakla suçlandı. 2012 yılında Knesset’te Likud Partisinin milletvekili Danny
Danon Filistinli milletvekilleri maskeleri takan teröristler diye bir açıklamada bulundu.
204
Johnathan Lis, “Right-wing parties seek to ban Arab parties from upcoming Israel elections,”;
http://www.haaretz.com/news/national/right-wing-parties-seek-to-ban-arab-parties-from-upcoming-israel-
elections.premium-1.483724, E. T: 11.11.2014.
205
EL-Akâlliyyetül-Filistiniyyetî Fî İsrail, E. T: 11.11.2014.
206
Rebecca Anna Stoil, “Lieberman to Sanaa: We'll deal with you like other terrorists,”;
http://www.jpost.com/LandedPages/PrintArticle.aspx?id=130060, E. T: 09.11.2014.
207
Sharon Roffe-Ofir, "Report: Most Arabs below poverty line,"; http://www.ynetnews.com/
articles/0,7340,L-3507481,00.html, E. T: 04.11.2014.
59
Ayrıca “Knesset koridorlarında büyüyen ve gelişmekte olan terör örgtü bir grup varken,
soğukkanlılığımızı muhafaza edemeyiz” demiştir.208
2013 yılında Knesset'te Likud Partisinin milletvekili Ofir Akunis İsrail Milletvekili
Hanin Zuabi seçime katılımını engellemek için Genel Seçimleri Komisyonuna bir
dilekçe vermiştir. 209 Genel Seçim Komisyonu bu dilekçeyi ele aldı ve katılmamalarına
karar verdikten sonra İsrail yargıtay mahkemesi bu kararı kontrol etti ve engellemenin
kaldırılmasına karar vermiştir. Aynı yılda Knesset seçimlerinde Likud Partisi ile
birleşerek en fazla sayıda sandalye kazanan Yisrael Beytenu Evimiz İsraildir partisinin
başkanı ve İsrail dışişleri bakanı Avigdor Lieberman Knesset'te Filistinli
milletvekillerine karşı ırkçılık kampanyası ile tanınmaktadır.210
1. İsrail'in 35 hükümeti boyunca herhangi Filistinli bir parti hükümet koalisyonuna asla
katılmamıştır.
3. 1948 yılından beri, Yargıtay’ın hakimi arasında sadece bir Filistinli hakim olmuştur.
208
Lahov Harkov, “MKs accuse Tibi, a-Sanaa of stoking violence,”; http://www.jpost.com/
DiplomacyAndPolitics/Article.aspx?id=286302, E. T: 07.11.2014.
209
Aviel Magnezi, "Supreme Court: MK Zoabi can run for Knesset,"; http://www.ynetnews.com/articles/
0,7340,L-4326059,00.html, E. T: 11.11.2014.
210
Zuabi, Telefon görüşmesi.
211
EL-Akâlliyyetül-Filistiniyyetî Fî İsrail, E. T: 11.11.2014.
60
1948 öncesi Filistin topraklarında ekonomik dengeler büyük oranda Filistinliler lehine
bir görünüm arz etmekteydi. Bu tarihte bölgede tarımsal üretimde kullanılan özel
mülkiyet oranlarına göre Filistinlilerin sahip olduğu tarım alanı 26.080.000 dönümü
bulurken, Yahudilerinki sadece 1.820.000 dönümdü. Filistinlilerin ekonomik refahı ile
Yahudilerin refahı arasındaki fark karşılaştırılamayacak kadar büyüktü. 214 Ekonomik
ayrımcılık, her yıl ve periyodik olarak İsrail devleti tarafından Filistinli vatandaşlara
karşı uygulanmaktadır. Yıllık devlet bütçesi onaylanırken, bu ayrımcılık açıkça
gözükmektedir. 2000-2005 yılları arasında Filistinli işçilerin gelir ortalaması Yahudi
212
Keleşoğlu, ss. 199-200.
213
Irkçı” Terimi İsrail’e Uyuyor mu? Tabii Uyuyor! , E. T: 09.11.2014; İsmail, ss. 49-50 bkz.
214
Mustafa El-Debba′, Biladûna Filistin, Birinci bölüm, Kufurkârî - Filistin 1991, s. 22.
61
İsrail Ulusal Sigorta Kurumu’nun her sene yayınladığı yoksulluk raporuna göre 2006
yılında İsrail’deki tüm ailelerin %20’si yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Aynı
rapora göre Yahudi olmayan aileler arasında yoksulluk sınırı altında yaşayanların oranı
ise % 54 olarak verilmektedir. Bu oran Yahudi aileler için % 14,7’dir. Verilere
bakıldığında sosyal yardım, vergi indirimi vb. gelir transferleri öncesi % 28,8 olarak
görülen Yahudi yoksulluğu devlet yardımıyla yarı yarıya azaldığı, oysa Yahudi olmayan
nüfus açısından ancak % 9,2’lik bir iyileşmenin olduğu gözlemlenmektedir (yardım
öncesi % 59,5) bu son göstergeler, Yahudi ve Yahudi olmayan nüfus arasında ayrımcı
politikaların olduğunu, devlet raporları aracılığıyla kabulü ispat edildiği anlamına
gelmektedir.216
Müsava - Eşitlik Merkezi, her yıl ulaşım, konut, toprak ve altyapı gibi toplumun önemli
sektörlerinde katkıda bulunan İsrail kalkınma bütçesini analiz etmektedir. İsrail toplam
kalkınma bütçesinden Filistinlilerin yararlanma oranı hiçbir zaman % 6’yı geçmediği
görülmüştür.217 Aşağıdaki 2012 yılında İsrail kalkınma bütçesinin analizinin bazı
istatistiki bilgileri şöyledir:
215
İsmail, ss. 36-37.
216
Keleşoğlu, ss. 201-202.
217
Merkez Mûsavah; http://www.mossawacenter.org/ar/cat.asp?cat=6, E. T: 10.11.2014.
62
Askerlik hizmetinden emekli askerlere konut kredileri için adanmıştır. Ancak İsrail
vatandaşı Filistinlilerin lehine konut kredileri sağlanmamaktadır. Filistinliler, dar bir
ayrılmış coğrafi getto bölgelerinde kalarak devletin müsaderesi yüzünden 1948 yılında
arazilerinin yarısından fazlasını kaybetmiştir. Neredeyse devlet alanının sadece % 2.5’u
kalmıştır. İsrail hükümeti tarafından, 1948'den beri hiçbir Filistinli kentin kurulmasına
izin verilmemiştir.218
Filistinli toplumun kaldığı bölgelerde inşaat ve yol ağlarının rehabilitasyonu için toplam
yıllık bütçenin sadece %12’si tahsis edilmektedir. Buna rağmen İsrail içindeki herhangi
bir biçimde iletişim ve toplu karayolu ağları olmadan 40’dan fazla Filistinli mahalle
vardır. İsrail'e geçici bir ziyaretçi bile eşit olmayan resmi bütçenin incelediğinde İsrail
bütçe yapısında ayrımcılık ölçüsünü açık bir şekilde görebilir. Filistin nüfusun
yarısından fazlası İsrail yoksulluk sınırının altında yaşarken, Yahudi toplumunun sadece
%15’i yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır.220
Devlet; nitelikli öğretmenler maaş ve eğitim tesisleri sağlama sözü vererek 1949 yılında
Knesset her çocuğun ücretsiz eğitim hakkı almasını sağlayan zorunlu eğitim kanununu
218
El-Mûtâlebe Bîmizaniyyâtin İdafiyye Lî Tatvîril Mûctâmâ′l Arabiy; http://www.bokra.net
/printArticle/ 1163295/Print.html, E. T: 10.11.2014.
219
Israel approves plan to relocate 30,000 Bedouin from unrecognized villages;
http://www.haaretz.com/news/national/israel-approves-plan-to-relocate-30-000-bedouin-from-
unrecognized-villages-1.383772, E. T: 10.11.2014; Demolition and Eviction of Bedouin Citizens of Israel
in the Naqab (Negev) - The Prawer Plan; http://adalah.org/eng/?mod=articles&ID=1589, E. T:
09.11.2014.
220
EL-Akâlliyyetül-Filistiniyyetî Fî İsrail, E. T: 11.11.2014.
63
İsrail 1948 yılında kurulduğu günden beri sürekli bir şekilde birincisi Yahudi
vatandaşları ikincisi ise Filistinli vatandaşlar için iki ayrı eğitim sistemi
gerçekleştirmeye çalışmıştır. Filistinli vatandaşların kültürü ve dilini korumaya izin
veren bir sistem diye resmi bir iddia vardır.223 Bu iddiaya göre İsrail Filistinli
vatandaşlarına ve Yahudilere verilen eğitim hizmetinin hedeflerini ayrı ayrı
tanımlamıştır.
1. Eğitim yetkilileri, finansal açıdan Yahudi eğitim sistemine zarar vermeden Filistinli
sistemini güçsüzleştirmeyi başarmıştır.
221
Mecid Al-Haj, Ta’limül-Filistiniyyin Fi İsrail, Merkez Dirasetül Vihdetul Arabiyye, Beyrut 2006, ss.
184-185.
222
Ismael Abu-Saada, “Education and Identity Formation Among Indigenous Palestinian Arab Youth in
Israel” Indigenous and Minority Education. Duane Champagne and Ismael Abu-Saad (eds), Negev
Center for Regional Development, Ben- Gurion University, Beer Sheva 2005, s. 240.
223
Sami Mar’i, Arab Education in Israel, Syracuse, Syracuse University Press, New York 1978, s. 53.
224
Keleşoğlu, s. 205.
225
Al-Haj, ss. 35-36; İsmail, ss. 61-66.
64
Ayrıca eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik haklarında ayrılıkçı bir düzenlemeyle, Yahudi
bölgelerine yönelik yatırımlarda Yahudiler, daha fazla pay ayrılırken, Filistin
bölgelerindeki çiftçilerin su sınırları çok azdır. Ekonomik kalkınma projeleri ise
Yahudilere bağlıdır. İsrail'de bir Yahudi’nin Yahudi olmayan biriyle evlenmesini
hukuken, imkânsızlaştıran hahamlık kuralları ve İsrailli Filistinlilerin Gazze ve Batı
Şeria'da yaşayan Filistinlilerle evlenmesini yasaklayan 2003 yılında kabul edilen kanun
azınlık konumundaki Filistinlilerin temel hak ve özgürlüklerinin görmezden gelindiğini
bir kez daha ispatlamaktadır. 227
İsrail’deki iki halk için olan eğitim sistemi oldukça farklı ve adaletsiz olarak
yürütülmektedir. İsrail’deki Filistinlilerin okulları, haddinden fazla kalabalık ve harabe
bir haldeyken, Yahudi öğrencilere çeşitli kaynaklara ulaşım imkanları ve seçmeli
müfredat programları sunulmaktadır.228
2000-2001 eğitim öğretim yılında hükümet, ortalama olarak her Yahudi öğrenciye 1779
şekel ve her Filistinli öğrenciye 543 şekel yatırım yapmıştır. 2004 yılının ağustos ayında
ise yeni öğretim yılının yaklaşımıyla birlikte Filistinli Eğitim Takip Komitesi bir rapor
yayınlamıştır. Bu rapor 5.000 derslik ihtiyacı göstererek Filistinlilerin 64 kasaba ve
köyü için de anket içermektedir. Raporda en çok dikkat çeken husus özellikle sağlık ve
güvenlik düzeyinde okullar ve Filistinli eğitim merkezlerin çoğu öğrenim çevresi
yıkımına uğradıklarını göstermektedir. Birkaç hafta sonra Nasıra’da bir basın
toplantısında İsrail’de Filistinli Kitlelerin Yüksek Takip Komitesi Filistinli eğitim
sisteminin karşılaştığı sorunların kapsamlı bir listeyi açıklamıştır. Sınıf sayısı eksikliği
226
Keleşoğlu, s. 204.
227
Halit Abu Usba, Cihaz Et-Ta’limi Fi İsrail, Merkez medar Led-Dirasetul İsrailiyye, Ramallah 2006,
s. 123; İsmail, s. 63-65.
228
EL-Akâlliyyetül-Filistiniyyetî Fî İsrail, E. T: 11.11.2014.
65
nedeniyle Filistinli yerel yönetimi derslik olarak kullanılan bir sürü özel binalar
kiralamak zorunda kalmıştır. Komite Filistinli okullarında öğrenimi geliştirmek için 135
milyon dolar kaynak sağlamak için çağrıda bulunmuştur.229
2.6. Hukuk çerçevesinde İsrail’in ihlalleri ve Filistinli azınlığa karşı aşırı siyasi
programlar
Irkçılık sadece aşağılamalar için kullanılan bir terim değildir. Aksine bu kelime Irkçılık
Suçunun önlenmesi ve cezası ile ilgili uluslararası sözleşmeyle tanımı yapılan, 1973
yılında Birleşmiş Milletler genel toplantısında kabul edilen ve birçok Birleşmiş
Milletler üyesi devlet tarafından onaylanan (İsrail ve ABD hariç) dikkatle belirlenmiş
yasal karşılığı olan bir kelimedir. Sözleşmenin ikinci maddesine göre bu terim bir ırk
grubunun diğer ırk grubu mensuplarına sistematik bir şekilde baskı yapmak, üzerinde
hâkimiyet kurmak ve bu hâkimiyeti sürdürmek amaçlı yaptıkları her türlü eylemi
kapsamaktadır.230 Diğer ırka mensup olan kişilerin yaşama hakkını ve özgürlüğünü hiçe
saymak, onları keyfi tutuklamalara maruz bırakmak, mülklerini kamulaştırmak, ülkeden
ayrılma ve kendi ülkelerine dönme hakkından ya da hareket ve ikamet özgürlüğü
hakkından mahrum bırakmak, farklı ırk grupları için ayrı yaşam alanları ve azınlık
mahalleleri kurmak, ırklar arası evlilikleri engellemek, uluslararası sözleşmede özellikle
belirtilen ırkçılık suçu örneklerindendir.231
229
Abu-Saada, ss. 168-173, 240.
230
Irkçı” Terimi İsrail’e Uyuyor mu? Tabii Uyuyor! , E. T: 09.11.2014; İsmail, s. 9.
231
Irkçı” Terimi İsrail’e Uyuyor mu? Tabii Uyuyor! , E. T: 09.11.2014.
66
Toprak hakkı, vatandaşlık hakları, siyasi katılım hakkı, özgürce ifade etmek hakkı,
örgütlenme hakkı, adil bir yargılanma hakkı ve işkence ve kötü muameleye maruz
kalmama hakkı gibi çeşitli hakları ihlaller etmektedir.232
2009 - 2011 yılları arasında kabul edilen yasalardan: Kabul komiteleri kanunu, İsrail
toprakları kanununda değişiklikler, terörist faaliyet ya da casusluk nedeniyle
vatandaşlığı iptal etmek kanunu, Nakba kanunu, emeklilik ve maaş alan eski Knesset
üyesini eğer bir şüphe veya cezai bir suçtan suçlanırsa ödeneklerinden mahrum
bırakmak kanunu ve derneklerin yabancı hükümetlerinden finans almasını önlenmesi
kanunudur. Neredeyse haftada bir tasarıya kadar doğrudan ya da dolaylı olarak işgal
altındaki Filistinli topraklarda yaşayan ve mülteci Filistinlilere karşı Self-determinasyon
hakkını ihlal eden yasa tasarıları görülmektedir.234 Bu yasalar ve yasa tasarıları
aşağıdaki hedefleri amaçlamaktadır:235
232
İsmail, ss. 49-53,76; EL-Akâlliyyetül-Filistiniyyetî Fî İsrail, E. T: 11.11.2014.
233
Bekir Aydoğan, Etnik demokrasi İsrail'in vatandaşları, E. T: 10.11.2014.
234
EL-Akâlliyyetül-Filistiniyyetî Fî İsrail, E. T: 11.11.2014.
235
Irkçı” Terimi İsrail’e Uyuyor mu? Tabii Uyuyor! , E. T: 09.11.2014.
67
236
Kavaninul-Ard ve Et-Tahtit; http://www.adalah.org/ar/content/view/1366, E. T: 08.11.2014.
237
Kavaninul-Ard ve Et-Tahtit, E. T: 08.11.2014.
68
yasayı geniş bir şekilde kullandı. 10 Şubat 2010 tarihinde yürürlüğe giren yeni
değişiklikler, özgün amaçlarına hizmet etmediyse bile el konulmuş araziler devlet
mülkiyeti olarak onaylanmaktadır. Devlete 17 yıl boyunca el konulmuş arazileri
herhangi bir amaç için kullanmaya yetki vermektedir. Arazi sahipleri kendi arazilerini
geri almaktan mahrum edilmektedir. Değişiklikler, yasaya göre kasaba kurmak veya
geliştirmek gibi arazi müsaderesi konusunda Maliye Bakanlığının yetkisini
genişletmektedir.238
Bu kanun Negev ve Celil'de devlet topraklarına dayalı şehirlerde ve yaklaşık 700 köyde
Kabul komiteleri politikasına hukuki geçerliliği sağlamaktadır. Bu komiteler, devlet
toprakları üzerinde inşa edilen tarımsal kasabalarda sivil mahallelerde ya da ortak
kasabalarda arsalar satın alarak yerleşimci adayları seçmektedir. Bu komiteler, yarı-
devlet kuruluşları olarak Yahudi ajansı veya uluslararası Siyonist kongresinın temsilcisi
ile çalışmaktadır. Kanun; farklı bir sosyal sınıftan gelen herhangi bir kişiye karşı
ayrımcılık karşıtlığına ve eşitliğe çağırmasına rağmen bu komiteler konuta başvuru
sahiplerini, toplumda sosyal yaşamaya uygunsuz olmaları için reddetme yetkisi
vermektedir. Kasabalar ise ırksal ayrımcılık gerekçesiyle ve Siyonist anlayışına
238
Men Radel-Meclisil-Kutreyi Ala İtiradat Adalah; http://www.adalah.org/ar/content/view/1389, E. T:
08.11.2014, Kavaninul-Ard ve Et-Tahtit, E. T: 08.11.2014.
239
Kavaninul-Ard ve Et-Tahtit, E. T: 08.11.2014.
69
Mart 2011 yılında yürürlüğe giren bu kanun, yabancılara (1950) İsrail’e dönüş yasasına
göre İsrail’de yerleşme hakkı olmayan ya da İsrail’de Yahudi vatandaşı olmayana
herhangi özel veya genel kurumun satış yapmasını engellemektedir. Yasaya göre
uluslararası hukuk tarafından geri dönmek hakkına sahip olan asıl toprak sahipleri
Filistinli mültecilerdir. Geçmişte İsrail yasası Filistinli mültecileri mevcut olmayanlar
olarak saymıştı ve İsrail uluslararası toplumuna İsrail'in kendi davasına uygun siyasi bir
çözüm bulana kadar Filistinli mültecilerin evlerini, mülklerini ve hakkını koruma sözü
vermişti.242 Fakat şimdi Filistinliler yabancı olarak sayılmaktadırlar.
240
İktîrah kanun lecânil-Kubul; http://www.adalah.org/ar/content/view/921, E. T: 09.11.2014
241
Kavaninul-Ard ve Et-Tahtit, E. T: 08.11.2014.
242
Kavaninul-Ard ve Et-Tahtit, E. T: 08.11.2014.
243
Kavanin İktisadiyeti ve İctimâiyyeh; http://www.adalah .org/ar/content /view/1369, 08.11.2014.
70
2.6.2.2. 2010 Yılında (1994) Terhis Olmuş Askerler Konaklaması Kanununda 12.
Değişikliği
Temmuz 2010 yılında yürürlüğe giren bu kanuna göre askerlik hizmeti sona eren bir
kolej veya üniversitede kayıtlı ve ulusal öncelikli bölgelerde yaşayan herhangi bir
öğrenciye ilk akademik yılını okulun ödemesi Yüksek lisans ve doktora yapanlara
ücretsiz bir yıl hazırlık ve konut hizmeti gibi tazminat paketi verilecektir. Bu yasa
Yahudi toplumuna hizmet etmektedir.
2.6.2.3. 2011 Yılında Mevcut veya Eski Knesset Üyesinin Dokunulmazlığını Geri
Çekme Hukuku
Askeri görevlerini veya sivil hizmetini gerçekleştiren bireylerin hakları başlığı altında
bu kanun, hizmetini yapmamış olanlar ile karşılaştırarak askerlik ya da ulusal hizmetini
yapan kişilere Yüksek öğrenim ücretlerinin ödenmesi, çalışma hakkı ve gayrimenkul
veya arsa satın almaya yardım hakkı gibi fazlaca ayrıcalıklar sağlamaktadır.
Görevlerinin sona ermesinden sonra bir yıl boyunca devlete vergi ödemekten muaftırlar.
Filistinliler, bu yasanın kapsamından bu hakları almaktan dışlanılmaktadırlar.
sağlamaktır. Bu kanun ulusal köken veya diğer herhangi bir bağların temelinde başvuru
yapanlar arasında ayrımcılığı yasaklayan İş kanununda eşitlik ilkesi ile çelişmektedir.
Nakba Kanunu Maliye Bakanına İsrail’i Yahudi ve demokratik bir devlet olarak kabul
ve itiraf etmeyen veya İsrail Devleti’nin bağımsızlık günü, yas günü olarak kabul ettiği
günleri kabul etmeyenlere herhangi bir kurum devlet desteğini ve hükümet
finansmanının azaltılması yetkisi vermektedir. Nakba günü 1948 yılından itibaren ölen
ya da öldürülen Filistinlileri anmak, yaşanan sürgünün ya da göçlerin sonucunda
kaybedilen toprakların, malların, mülklerin ve hakların yasını tutmak için her yılın 15
Mayıs tarihinde Filistinliler tarafından anma günü olarak geçirilir ve Filistin devletinin
de resmi tatil günlerinden biridir. Günümüzde İsrail'de Miladi takvime göre 15 Mayıs
tarihinde (Miladi takvimle 19 yılda bir aynı tarihte 15 Mayıs'ın çakıştığı Yahudi
takvimine göre bile olsa), İsrail’in bağımsızlık kutlamalarının paraleli ile Filistinliler
tarafından felaket günü anmaları, protestolar ve gösteriler yapılmaktadır. Buna göre bu
yasa eşitlik ilkesine büyük zarar veren ve Filistinlilerin kendi tarihini ve kültürünü
koruma hakkını ihlal eden ayrımcı bir yasadır.
Aralık 2009 yılında bu kanun tasarısı açıklanmıştır. Bu yasa (Suriye, Lübnan, İran ve
Irak) İsrail’e belirli düşman ülkelerinden gelen Filistinliler, İsrail Filistinli vatandaşların
ailelerini birleşmek amacıyla İsrail'e girmelerini engellemektedir. Bu kanun tasarısı
kuvvetler ayrılığı ve hukukun üstünlüğü ilkelerini ihlal ettiğinden dolayı 18 Aralık 2009
tarihinde adalet merkezi bu tasarıyı reddetmek için adalet bakanına ve hükümetin adalet
danışmanına bir mektup göndermiştir. Ancak 48 Filistinlileri’nin gösterdiği isyandan
dolayı bu güne kadar bu tasarı bir kanun haline gelememiştir.
244
Kavanin Medeniyyetin ve siyasiyyeh; http://www.adalah.org/ar/content/view/1370, E. T: 10.11.2014.
72
2.6.3.2. (Siyasal Katılımı) 2009 Yılında (1994) Yerel Meclisleri Hukukunda 6. Özel
Değişiklik (Yerel Seçimler Tarihi)
Bu değişiklik içişleri bakanına belirsiz bir süre için herhangi bir yerel meclisin ilk
kuruluşundan sonra seçimlerinin tarihinin bildirgesini ertelemesine yasal mutlak yetki
vermektedir. Daha önce, yerel meclisinin seçimleri kuruluşundan itibaren dört yıl içinde
yapılması gerektiğini empoze etmiştir. Belediye ve yerel meclis seçimlerinde parti aday
listeleri için oy verilir. Belediye başkanları ve yerel meclislerin başkanları doğrudan
doğruya seçilir. Bölge meclisi seçimlerinde her köyden bir aday basit çoğunlukla
seçilmektedir. Knesset 2003 yılında kurulan Ebu Besme yerel meclisinin seçimleri
öncesinde bu yasanın değişikliği onaylamıştır. Ebu Besme yerel meclisi Negev’de 13
Filistinli köyünü temsil etmektedir ve toplam nüfusu 42.000 kişidir. İsrail hükümeti
İsrailli Yahudilerin üyelerinin çoğunluğunu içeren yeni bir konseyi atamıştır. 27 Nisan
2010 tarihinde (Adalah) Adalet merkezi ve İsrail Sivil Haklar Derneği bu değişikliği
iptal etmek için İsrail Yüksek Mahkemesine bir mektup göndermiştir. Ancak Yargıtay
9 Şubat 2011 tarihinde Negev’de Ebu Besme yerel meclisinin seçimlerinin (4 Aralık
2012) planlanmış tarihinde yapılmasına karar vermiştir.
245
İsmail, ss. 47-49.
73
Tasarının oylanması sürecinde yaşanan en ilginç gelişme ise tasarıyı hazırlayan Adalet
Bakanı Ya'akov Ne’eman’ın teklif metnindeki değişiklik oldu. Ne’eman’ın teklifi
Yahudi ya da Yahudi olmayan kişilerin İsrail vatandaşı olmak istemeleri durumunda
İsrail'in Yahudi ve demokratik kimliğine bağlılık yemini etmelerini öngörüyordu. 10
Ekim 2010’da oylanan metin ise sadece Yahudi olmayan kişilerin bağlılık yemini
etmelerini öngörüyor.246
Daha önce Vatanseverlik Yasası olarak bilinen bu yasa, 28 Mart 2011 tarihinde
Knesset'te yürürlüğe giren (10. değişikliği) ile bu anlamı taşımıştır. Bu yasa, bir suç
mahkumiyeti sonucunda ve İçişleri Bakanı tarafından bir istek olması durumunda
mahkemeye vatan’a ihanet, casusluk ve 2005 yılında yürürlüğe giren Terörizmin
Finansmanın Önlenmesi Kanunu’na göre savaş sırasında düşmana yardım etmek veya
terör operasyonlarına katılmak gibi yasaklanan eylemler ve belirli eylemlerle suçlanan
246
Ta′dil Rekam 10 Lî-Kanunil-Muvatane; http://www.adalah.org/ar/law/view/302, E. T: 10.11.2014.
74
Ayrıca İsrail’deki Yahudi vatandaşının Yahudi olmayan biriyle evlenmesi yasal olarak
mümkün değildir. Kimlerin hangi belirli alanlarda yaşayacağını yöneten kanunlar,
yönetmelikler ve askeri emirler ağı işgal edilmiş bölgelerde ya da İsrail ile işgal edilmiş
bölgeler arasındaki işgal öncesi 1967 sınır bölgesinde karma evliliklere izin verir ama
bu neredeyse imkânsızdır.250
2.6.4.1. 2010 Yılında Güvenlik Tutukluları Temel Haklarını İhlal Eden Yeni Ceza
Kanun Tasarısı
Bu yasa tasarısı güvenlik suçlarının şüphe sanığına sert gözaltı prosedürlerinin süresini
ve geçerliliğini genişletmeyi amaçlamaktadır. İsrail tarafından uygulanan, Filistinlilerin
mallarına el koymak, Filistinlilere zarar vermek, Filistinlileri ekonomik açıdan
güçsüzleştirmek, etnik arındırma yapabilmek ve ülkeyi terk etmelerini sağlamak
maksadıyla oluşturulan bir sistemdir. Bu tasarı ilk bakışta normal ve tarafsız görünse de
247
Kavanin Medeniyyetin ve siyasiyyeh, E. T: 10.11.2014.
248
report: Most Arabs below poverty line; http://www.ynetnews.com/articles/0,7340,L-3507481,00.html,
E. T: 08.11.2014.
249
Kavanin Medeniyyetin ve siyasiyyeh, E. T: 10.11.2014.
250
Hasan, s. 5.
251
Kavaninul-İcrail-Cinaiy; http://www.adalah.org/ar/content/view/1371, E. T: 10.11.2014.
75
Şalit Yasaları Knesset’te 2009 yılından itibaren, İsrail cezaevlerinde Filistinli güvenlik
suçları mahkumlarının üzerinde daha sıkı kısıtlamaları empoze etmeye çalışan birçok
yasanın tasarısı olarak ortaya çıkmıştır. İsrail zindanlarında bulunan Hamas mensubu
esirlere yönelik şartları ağırlaştırmayı ve baskıyı artırmayı amaçlamaktadır.
I. 2009 yılında iki aşırı sağcı Siyonist milletvekili tarafından Siyonist parlamentoya
sunulan yasada Filistinli esirlere verilen bütün hakların geri alınması önerilmekteydi.
Yasa tasarısında esirleri yakınlarının ziyaretinden mahrum bırakma, televizyonları
kaldırma, akademik çalışmaları engelleme, kitap, dergi ve gazetelerin esirlere
ulaşmasını engelleme, esirleri sınır belirlemeden tek kişilik hücrelere koyma gibi
uygulamalar yer almaktaydı. Maariv gazetesi verdiği bir haberde tasarı sahibi Levin’in
252
report: Most Arabs below poverty line, E. T: 08.11.2014.
253
Diğer tutukluların hakim önüne sunumu ise 48 saattir ve mahkemenin duruşmasına getirilmeden önce
15 güne kadar tutuklamalarını izin verilmektedir.
254
Kavaninul-İcrail-Cinaiy, E. T: 10.11.2014.
255
Kavaninul-İcrail-Cinaiy, E. T: 10.11.2014.
256
Kavaninul-İcrail-Cinaiy, E. T: 10.11.2014.
76
söz konusu yasayla Filistinli esirlere verilen bazı hakların geri alınmasını istediğini
yazdı. “Yasa tasarısı makul olmayan şartlara bir düzen getirmeyi hedefliyor. İsrail’e
düşman örgütlerin asker veya sivillerimizi esir almalarına imkân veren duruma bir
düzenleme getirecektir” diye yazmıştır. Şalit Yasası’na göre Filistinli mahkûmlara karşı
hak ihlalinde bulunan hapishane yetkilileri ve gardiyanları yasal koruma altında
tutulacak ve mahkûmlara karşı her türlü saldırı suç unsuru olarak görülmeyecekti.
II. 2010 yılında ise Filistinli direniş gruplarının elinde bulunan Siyonist esir asker Şalit
esaret altında olduğu müddetçe Hamas’a mensup esirlerin yakınlarını görmelerini
engellemeyi amaçlayan bu yasa tasarısını Knesset’e Siyonist Likud Partisi’nden Danny
Danon ile Yariv Levin, önermişti. Bu tasarılar, Knesset’te Anayasa Komitesi tarafından
onaylanmıştır.
Şubat 2011 yılında Knesset’te onaylanan bu yasa, Sivil toplum kuruluşları üzerinde
yabancı bir hükümet ya da yerli kurumlar tarafından finansman alma konusunda
kamuoyuna yaymayı ve ayrıntılı raporlar sunmayı empoze etmektedir. Raporlar yazılı
ve sözlü rehin finansör kuruluşları tarafından alınanları içermektedir.
Haziran 2011 yılında çıkarılan bu kanun, herhangi bir biçimde İsrail kurumlarına
bireylerine ya da ürünlerine karşı boykotu destekleyen herhangi bir faaliyeti
yasaklamaktadır. Yasaya göre herhangi bir mağdur hasar kanıtı sağlamaya gerek
kalmadan dava açabilir.
257
Huriyyetit-Ta′bir; http://www.adalah.org/ar/tag/index/15, E. T: 10.11.2014.
77
Totaliter Bir Yargısal Yasa Tasarısı Bu yasa tasarısı yabancı bir hükümet veya birey
tarafından destek alıp bilgi vermek karşılığında finanse edilen ve İsrail devleti veya
vatandaşlarına karşı faaliyet yapan veya uluslararası mahkemelerde dava açan
dernekleri yasaklamaya çalışmaktadır. Ancak bu yasa tasarısı İsrail hükümeti tarafından
onaylanmamıştır.
Bu yasa, dernekler ve siyasi partilerin kayıt kuruluşuna herhangi bir dernek veya siyasi
parti hedeflerinde veya faaliyetlerinde İsrail’i Yahudi ve demokratik bir devlet olarak
kabul etmiyorsa kapatma yetkisi vermektedir. Demokrasi değerlerinin Yahudi değerleri
altında ezilmesine izin verici bir yasadır.
258
Siyonist işgalci ve yerleşimcilerinin, Batı Şeria, Gazze ve 1948 Topraklarında yaşayan tüm Filistin
halkına saldırısı hızlı bir şekilde sürmüştür. İşgal Ordusu ve yerleşimci çeteleri son günlerde vahşet dolu
insanlık suçları işlemişlerdir. Bunların başında Kudüs Şofat mahallesinde Filistinli Muhammet Abu
Hudeyr’in yakılarak öldürülmesi ve Gazze’ye devam eden hava saldırısı gelmektedir. Filistin Halkı bu
saldırının karşısında, bir an bile susmadı ve kendi direniş ilkesinden hiç vazgeçmemiştir. Filistin’in tüm
şehirleri, mülteci kampları ve köylerinde halk ayağa kalkmıştır. Kudüs’ün Şo′fat mahallesinden Abudis’e
78
hakkında 2009 yılında bir İngiliz mahkemesince savaş suçlusu olduğu gerekçesiyle
tutuklama kararı çıkartılmıştır. Lapid ise Filistinli azınlığa karşı aynı dönemde aşırı
projelerde bulunmuştur. Asıl anlaşmazlık sorunu da ikisinin Ulusal Hukuk Projesine
yakın bir projesi vardır. Ayrıca onu desteklemek için sağcılarının projesini
reddetmişlerdir.259
Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman başka anlaşmazlık konuları eklemiştir. Bunlar ise
Doğu Kudüs’te tırmanan çatışmalar, ekonomik kriz, Avrupanın Filistini devlet olarak
kabul etmesi ve geçen yılın Temmuz ayında Gazze Şeridi’ne İsrail savaş gerçekleri
Soruşturma Komisyonlarının bulunmasıdır. Bu anlaşmazlıklardan dolayı İsrail hükümet
koalisyonu bozulmuş ve erken seçimlere çağırılmıştır. Ancak İsrail halkı 1996 yılından
itibaren sağcıları desteklemekte ve onlara oy vermektedir. Dolayısıyla seçim 17 Mart
9212 tarihinde yapılmıştır. Erken seçimler Yirminci Knesset seçimlerinde Netanyahu
liderliğiyle Likud partisi kazanmıştır.260
kadar, Hayfa’dan Batı Şeria’ya, Nasıra’dan Gazze’ye kadar Batı Şeria ve 1948 topraklarındaki Filistinli
gençlerin sapanları, molotofları ve taşları Gazze’deki direnişçilerin roketleriyle birleşmiştir. Filistin
halkının tamamı, ortak iradesi ve ortak geleceği etrafında bir kere daha toplanmış işgal edilmiş toprakların
her parçasındaki halk tek beden olduğunu, işgalcinin ve işbirlikçilerinin politikalarının bir halkın özgür
olma ve onurunu koruma iradesini kıramayacağını göstermiştir – Filistin Halk kurtuluş cephası ;
http://www.birgun.net/news/view/fhkc-zafere-kadar-direnis/1415, E. T: 12.11.2014.
259
Havle Esbabil İntihabâtîl-İsrailiyyetîl-Mûbekkîre; https://www.zamanalwsl.net/news/56310.html, E.
T: 18.12.2014; Netanyahu Yû′len Azmehû li-hallîl-Knesset ve Ad-Da′vetî- Li-İntihabât Mûbekîre;
http://www.bbc.co.uk/arabic/middleeast/2014/12/141202_israel_minister_elections, E. T: 04.12.2014.
260
Havle Esbabil İntihabâtîl-İsrailiyyetîl-Mûbekkîre, E. T: 18.12.2014.
261
Havle Esbabil İntihabâtîl-İsrailiyyetîl-Mûbekkîre, E. T: 18.12.2014.
79
3. BÖLÜM
Bir ulusun kendi kaderini tayin etme ve geleceğini belirleme hakkı Self-determinasyon
hakkının önemi toplu bir hak olmasından kaynaklanmaktadır. Aynı zamanda
vatandaşların ve insan haklarının bir ilkesidir. Uluslararası alanda en çok tartışılan
konulardan birisidir ve çağdaş uluslararası hukuk temelinde yatan en temel ilkelerinden
biri olarak tanımlanmaktadır. 262
Günümüzde dünyanın pek çok bölgesinde yaşayan etnik, dilsel, ya da dinsel açıdan
farklı topluluklar self determinasyona dayanarak bağımsızlık talep etmektedir. 263 20.
yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren, Ulus Devlet’in dünyaya gelmesiyle birlikte Self-
determinasyon kavramı açık bir şekilde gelişmiştir ve yeni uluslararası toplumun en
önemli kavramlarından birisi olmuştur. Siyasi alanı dahil, ekonomik, sosyal ve kültürel
alanları içermektedir.264
1981 yılında ortaya çıkan BM raporuna göre; bir topluluğun halk olabilmesi için gerekli
olan şartlar; ayrı bir kültür, dil ya da din, ortak bir tarih hissi, toplumsal kimliği
sürdürme isteği ve tanımlanmış bir toprakta bütünleşmedir.265 Bu şartlarla halk
hareketlerinin, etnik grupların, ulusal ya da etnik azınlıkların halk olma potansiyeline
262
El-Şerif, s. 379.
263
Abdullah Uz, Teori ve Uygulamada Slef- Determinasyon Hakkı, Uluslararası Hukuk ve Politika, Cilt:
3, No: 9, Ankara 2007, ss. 60-61.
264
Kütükçü, s. 268.
265
Erol Kurubaş, Kuzey Irak’ta Olası Bir Ayrılmanın Meşruluğu ve Self-Determinasyon Sorunu,
AÜSBF Dergisi, 59/3, Ankara 2004, s. 155.
80
Self determinasyon uluslararası alanda çok kullanılan bir terim olmasına rağmen içeriği
konusunda devletlerarasında bir uzlaşma bulunmamaktadır.267 Self-determinasyonu bir
kavram olarak ortaya koymak kolay olmamakla birlikte çalışmanın Girişinde
kavramsallaştırma konusunda yapılan tartışmalardan bahsedilmiştir. Self determinasyon
iki boyuttan oluşmaktadır. Birinci boyutu, bir halkın bağımsız devlet kurmak dâhil
istediği devlete bağlı olmayı seçme hakkı ve yabancı yönetim olmaksızın kendi siyasal,
ekonomik ve kültürel isteklerini uygulama hakkı iken, Self determinasyonunun ikinci
boyutu ise azınlıklar açısından bu hak, demokratik hukuk devletinde azınlıkların diğer
vatandaşların anayasal sınırlar içerisinde yararlandığı hak ve özgürlüklerden farklı
olmamasıdır.268
Filistin – İsrail çatışması ile ilgili bir çözüm olarak pek çok uluslararası karar Filistin
halkının Self- determinasyon hakkını desteklemektedir. Filistinli liderliğin 48
266
Kılınç, s. 954.
267
Robert Lansing, The Peace Negotiations : A Personal Narrative, Houghton Mifflin Co, Boston; New
York 1921, s. 97.
268
Kılınç, ss. 955-957.
269
Kurubaş, ss. 157-158.
81
Filistinlileri’ne bakışına gelince, Oslo ve barış anlaşmalarında ABD ve İsrail hipotezi ile
ters olduğu için İsrail’deki Filistinlileri ihmal ettiği gibi diğer kararlarında ve özellikle
ikili görüşmelerde onları ihmal etmemiştir. Filistin liderliği İsrail’i yahudi bir devlet
olup olmasını reddetmesinde ve mülteci sorununun çözümünde 48 Filistinlileri’ne yer
vermektedir. Dolayısıyla bu bölümün görevi hukuki bir kategori olarak Self-
determinasyon hakkı ve Filistinli azınlığın Self-determinasyon hakkına bağlı olarak
uluslararası kararları ve hukukunu açıklamaktır.
Ayrıca Filistin-İsrail ikili görüşmelerinde yer alan İsrail’de Filistinli azınlığın , özellikle
de bir azınlık olarak Self-determinasyon hakkı ve buna bağlı olarak geri dönüş hakkını
yansıtmaktır. Bu konulardan bahsederken, Filistinli azınlığın Self-determinasyonu
konusunda İsrail’in ihlallerinin de yansıtılması gerekmektedir. Şöyle ki İsrail’in
Filistinli azınlığa karşı siyasi katılım ile ilgili kısıtlı kararlarından bahsedilecektir.
Bu bölümün amacı ise iki ana soruya cevap vermektir. Birincisi olarak, Filistin halkının
ve İsrail’de Filistinli azınlığın Self-determinasyon hakkı meşru mudur? ... değil midir?
İkincisi ise İsrail’de Filistinli azınlığın kendi kaderini tayin etme hakkının önünde ki
engellemeler nelerdir?
1789 Fransız İhtilalin getirdiği Milliyetler İlkesi önemli bir rol oynamıştır. Bu prensip
millet niteliğini kazanan her topluluğun bağımsız bir devlet kurabileceğini ileri
sürmektedir. 19. yüzyılda milliyetler prensibi Avrupa devletleri tarafından Osmanlı
İmparatorluğu ve Avusturya Macaristan İmparatorluğu’nu parçalamak için kullanılan
siyasal araçlardan birisi olmuştur. Milliyetler ilkesi o zamanlar, devletler arası
270
Uz, s. 62.
82
Rusya’da Kasım 1917’de ülkesindeki tüm halkların kendi kaderini tayin hakkını garanti
etmiştir. Lenin’e göre self - determinasyon üç unsuru içermektedir. Birincisi, etnik ve
ulusal grupların kendi gelecekleri konusunda özgürce karar verebilmeleridir. İkincisi,
askeri uyuşmazlıklar sonrasında egemen devletler arasında toprak bölüşümünde bir
prensip olarak başvurulabilir. Üçüncüsü sömürge altındaki devletlerin özgürlüklerini
kazanmalarına öncülük eden anti emperyalist bir varsayıma dayanan bir kavramdır. 272
271
Kılınç, ss. 952-953; Ali Karaosmanoğlu, Kendi Kaderini Tayin, Ülke Bütünlüğü, Uluslararası
İstikrar ve Demokrasi, Doğu Batı, Yıl: 6, Sayı: 24, İstanbul 2003, s; 148. El-Farra, s. 15.
272
Uz, s. 62; Antonio Cassese, Self Determination of Peoples, Cambridge University Press, Cambridge
1995, s. 16.
273
Kılınç, s. 961.
274
Uz, s. 63.
83
Encyclopedia Britannica’ya göre ise her milletin, kendi hükümeti, sosyal, siyasi ve
kültürel sistemini kendi ihtiyaçlarına göre orantılı bir şekilde seçme hakkı ilkesine ifade
etmektedir. Genel olarak Self-determinasyon hakkı veya ilkesi, (kendi kaderini tayin
hakkı – halklarını ve geleceklerini kendilerinin saptaması) çeşitli şekillerde
tanımlanmıştır. Yalnız devletlerin toprak bütünlüğü kaygılarından dolayı tanımlamadan
uygulamaya kadar her alanda sınırlandırılmalara maruz kalmıştır. Genel anlamda ise bir
halkın bağımsız bir şekilde siyasi sistemini, coğrafi sınırlarını, kendi kaderini kendisinin
belirlemesi olarak tanımlanmaktadır.276
1. Tam bir açıklık içinde varılmış barış anlaşmalarından sonra hiçbir özel uluslararası
anlaşmaya gidilmemeli ve diplomatik etkinlik her zaman içtenlikle ve kamuoyunun
gözü önünde yürütülmelidir.
275
Uz, s. 66.
276
Kütükçü, s. 262.
277
El-Şerif, s. 386.
278
Wilson İlkeleri; http://tr.wikipedia.org/wiki/Wilson_İkeleri, E. T: 14.11.2014; H. W. V Temperley, A
History Of the Peace Conference Of Paris. Vol, II Oxford University Press, London 1920, ss. 357-364.
84
5. Sömürgelerin bütün talepleri serbest, açık görüşlü ve tümüyle tarafsız bir yaklaşımla
ele alınmalı, bu tür egemenlik sorunlarının çözümünde ilgili halkların çıkarlarıyla
egemenliği tartışılan devletin adil taleplerinin eşit ağırlık taşıması ilkesine kesinlikle
uyulmalıdır.
279
Kılınç, s. 956.
280
Dünden bugüne İsrail'in Filistin'i işgal haritası; https://www.facebook.com/notes/füsun-
doymaz/dünden-bugüne-israilin-filistini-işgal-haritası/763827333638496, E. T: 19.10.2014.
85
Halkların kendi kaderini tayin etme hakkı zamanla gelişmiştir. I. Dünya Savaşı sonrası
uluslararası ilişkilerde siyasi bir ilke şeklinden bugünkü tam hukuki bir hak olmuştur.
Mesela devletler II. Dünya Savaşından öncesine kadar self-determinasyonu tüm
halkların hakkı olarak tanımamıştır.281 Ancak o zamanlarda Self-determinasyon her
ulusun kendi istediklerine uygun olarak siyasal bir ilke haine gelir. Birleşmiş Milletler
öncesi dönemde Self-determinasyon 20. yüzyılın başlarından günümüze kadar çeşitli
aşamalardan geçerek yeni devletlerin oluşumunda temel argümanlardan biri olarak
ortaya çıkmıştır.282
Self- determinasyon ilkesi, Fransız Devrimi ile ortaya çıktığından dolayı sömürgecilik
ile ilişkilidir. Ancak sömürgecilik ile bağlı olarak kurtuluş hareketlerinin çıkışı ve
281
H. G. Espiell, The Right to Self-Determination: Implementation of United Nations Resolutions, New
York 1980, s. 46.
282
Aras, s. 88.
86
dünyanın ulus devleti sistemi çıkışında daha da çok uluslararası sahada öne çıkmıştır.283
20. yüzyılda en çok sözü edilen ilkelerden birisi olan self-determinasyon hakkının
çeşitli anlayış biçimleri, devlet, ulus, etnik grup gibi terimlerin günümüz uluslararası
sistemdeki çeşitli uygulamalara göre ne anlama geldiklerinin örneklerini
284
oluşturmaktadır.
Bu ilkenin öne geldiği dönemden önceki Ulus Devleti dönemi çok farklı uluslararası
dengelerin olması ve her ulusun çıkarlarının farklı olması ve bazen bu çıkarların
çelişkili olması nedeniyle mevcut sorunlar için uygulanabilirliği ve sorunlar hakkında
kesin çözüm için belirleyiciliği konusunda ortak bir anlayış yoktur. Özellikle de
devletlerin toprak bütünlüğünü kaybetme korkusundan dolayı teorikten uygulamaya
kadar her alanda sınırlandırılmalara maruz bırakılmıştır.285
Bu ilke 1776 yılında ortaya çıkan Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ile Amerikan halkı
dışında bir yönetim yani İngiltere tarafından idare edilmeye razı olunmayacağını
bildirmiştir. 1789 yılında Fransız İnsan ve Vatandaşlık Hakları Beyannamesi’nin önemli
bir kavramı olan toplum sözleşmesi teorisi önemli bir etki olmuş286 ve Milliyetler
Prensibi’nin ortaya çıkmasında önemli bir rol oynamıştır. Bu prensip millet niteliğini
kazanan her topluluğun bağımsız bir devlet kurabileceğini ileri sürmektedir. Ancak
1793 Fransız Anayasa’sının 13. maddesine göre self determinasyon ilkesi sadece
devletlerin sınır değişikliklileri konusunda uygulanır şeklinde sınırlı bir şekilde
düzenlenmiştir. Ne sömürge altında yaşayan halklar ne de etnik, dinsel, dilsel azınlıklar
self determinasyon hakkına sahip değillerdir.287
Bu ilke batılı bir kökene sahip olunca Avrupa devletleri tarafından Osmanlı
İmparatorluğu ve Avusturya Macaristan İmparatorluğu’nu parçalamak için önemli
siyasal araçlardan birisi olmuştur.288 İsrail dünyanın dört yanından Yahudilere bir
İmparatorluk kurarken, Müslüman halkları Müslüman İmparatorluktan ayırmıştır
maalesef.
283
Espiell, s. 48.
284
Kütükçü, s. 260.
285
Karaosmanoğlu, ss. 65-66.
286
Kütükçü, ss. 260-263.
287
Kılınç, ss. 952-953; Karaosmanoğlu, s. 148.
288
Kılınç, ss. 952-953.
87
20. yüzyılda ise Milletler Cemiyeti Döneminde Birinci Dünya Savaşı sırasında Amerika
Birleşik Devletler Başkanı Woodrow Wilson olmak üzere Lenin ve Stalin Self-
determinasyon ilkesi ile özel olarak ilgilenmişlerdir.289 Stalin yabancı halkların
egemenliği altında yaşadıkları devletten ayrılma haklarını savunurken, Marksist
doktrinde Self-determinasyon hakkı ise kapitalizme karşı özgür olmak ve proletarya
diktatörlüğünü gerçekleştirmek amacıyla sadece işçi sınıfına mahsustur. Ancak Birleşik
Devletler Başkanı Wilson 18 Ocak 1918 tarihinde Self-determinasyon ile ilgili 14 ilke
ilan etmiştir. Wilson 14 ilkesinde devrimsel içeriği olmayan, bir self-determinasyon
ilkesini savunmuş290 ve liberal ilkeler doğrultusunda savaştan yenik çıkan milletlerin
küçük milletlerin ve sömürge altındaki halkların da kendi kaderini tayin hakkı olduğunu
ifade ederek uluslararası sistemin güç dengesine değil, etniklerin kendi kaderini tayin
ilkesine dayandırılması gerektiğini vurgulamıştır.291
Yalnız self-determinasyon’un uygulama alanı sadece Avrupa ile sınırlı kılınmış, Orta ve
Doğu Avrupa’da sadece Çekoslovakya, Macaristan ve Polonya bu ilkeyi kullanarak
bağımsızlığına kavuşmuştur.292 Tamamen ideolojik bir yaklaşım olup Self-
determinasyon sadece büyük güçlerin çıkarlarına bir araç olarak hizmet etmiştir. Buna
bir örnek olarak 14 Ağustos 1941 tarihinde İngiltere Başbakanı Churchill ile ABD
Başkanı Roosevelt arasında imzalanan Atlantik Şartı gelmektedir. Bu şartta Self-
289
Lansing, s. 93,95.
290
Uz, ss. 61-62.
291
Temperley, s. 266.
292
Kütükçü, s. 264.
88
determinasyon ilkesine yer verilmiş, Fakat Churchill bu ilkenin başta Hindistan olmak
üzere diğer Britanya sömürgelerinde uygulanmasını kabul etmeyeceğini belirtmiştir.293
Birleşmiş Milletler (BM) kararlarıyla, II. Dünya Savaşı sonrasında değişen uluslararası
güç dengelerinde Self-determinasyon konusunda önemli bir gelişme bulunmaktadır.294
Buradaki en önemli gelişme ise Self-determinasyon anlayışı uluslararası güç
taraflarında siyasi bir ilkeden Sovyetler Birliği’nin ısrarının sayesinde hukuki evrensel
bir hak olmuştur.
293
Uz, s. 62.
294
Abdul-Aziz Serhan, Mukadime Lediraset El-Devletü El- Filistiniyye, Darül Nahdatül Arabiyye,
Beyrut 1989, s. 87.
295
Aras. s. 90.
89
uluslararasında dostça ilişkileri geliştirici bir öğe olarak yer alması nedeniyle de ilke
uygulanabilir ve etkin olmayabilir.296
73. maddeye göre ise “sömürge ülkeler üzerinde sorumluluk alan BM üyeleri, bu
ülkeler ahalisinin menfaatlerinin başta gelmesi ilkesini tanırlar.297 Bu ahalinin refahını
imkanının sonuna kadar kolaylaştırma mükellefiyetini kutsal bir görev olarak tanırlar.
b. Her ülkeye ve halkına özgü koşullar ve bunların çeşitli aşamalarına uygun olarak, bu
halkların kendi kendilerini yönetme yeteneğini geliştirmeyi, onların siyasal özlemlerini
göz önünde tutmayı ve kendi özgür siyasal kurumlarının giderek geliştirilmesinde
onlara yardımcı olmayı;
296
Kütükçü, s. 265.
297
Kütükçü, s. 266.
90
başka bilgileri, güvenlik gerekleri ve anayasalara ilişkin görüşler saklı kalmak üzere,
bilgi için düzenli olarak Genel Sekreter’e iletmeyi kabul ederler.”298
76. maddeye göre ise 1. maddesinde “belirtilen Birleşmiş Milletlerin amaçlarına uygun
olarak vesayet rejiminin temel hedefleri şunlardır:
c. Irk, cinsiyet, dil ya da din ayrımı gözetmeksizin herkesin insan haklarına ve temel
özgürlüklerine saygı gösterilmesini teşvik etmek ve dünya halklarının karşılıklı
bağımlılığını geliştirmek.
d. Sosyal, ekonomik ve ticari alanlarda bütün Birleşmiş Milletler üyeleri ile onların
uyruklarına eşit davranılmasını sağlamak ve yukarıda belirtilen amaçların
gerçekleştirilmesini engellememek ve 80. Madde hükümleri saklı kalmak koşuluyla,
adalet dağıtımında da bu sonunculara eşit davranılmasını sağlamak.”299
298
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ANTLAŞMASI (26 Haziran 1945 tarihinde San Francisco'da imzalanmış
ve 110. maddeye uygun olarak 24 Ekim 1945'de yürürlüğe girmiştir. Türkiye Antlaşmayı
Milletlerarası Adalet Divanı Statüsüyle birlikte 15 Ağustos 1945'te onaylamıştır. 4801 Sayılı Onay
Kanunu 24 Ağustos 1945 gün ve 6902 Sayılı Resmi Gazete'de yayınlanmıştır). 1945, s. 21-22.
299
Birleşmiş Milletler Antlaşması, s. 22-23.
300
Toğrul Aliyev, Dağlık Karabağ Sorunu ve Uluslararası Örgütler, ANKARA ÜNİVERSİTESİ, Yüksek
Lisans Tezi, Ankara 2006, s.71.
91
Karara göre;302
2. Bütün halkların kendi kaderini kendilerinin tayin etme hakkı vardır; o hakka binaen
serbest bir şekilde siyasal statülerini tespit ederler ve ekonomik, sosyal ve kültürel
gelişmelerini serbestçe takip ederler.
3. Siyasi, ekonomik, sosyal veya eğitsel hazırlığın yetersiz olması hiçbir süreçte
bağımsızlığı geciktirmenin bir mazereti olmamalıdır.
Bu karara göre istikrar ve refahın ve bütün halkların eşit haklarına ve kendi kaderini ve
geleceklerini kendilerinin belirlemesi hakkına ve ırk, cinsiyet, dil veya din ayırımı
yapmadan herkes için insan haklarına ve temel özgürlüklerine evrensel saygı ve riayet
ilkelerine dayalıdır.303 Self-determinasyon hakkının ilk kez sömürge halkları kapsamı
dışında evrensel bir nitelik kazanması BM’ce hazırlanarak 1966’da imzaya açılan
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi ile Medeni ve Siyasi Haklar
Sözleşmesi’yle gerçekleşmiştir. Bu iki Sözleşmenin 1. maddeleri aynıdır ve şöyledir:304
1. Bütün halklar kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptir. Bu hak vasıtasıyla halklar
kendi siyasal statülerini serbestçe tayin edebilir ve ekonomik, sosyal ve siyasal
gelişmelerini serbestçe sürdürebilirler.
303
Aras, s. 91.
304
Kütükçü, s. 268.
93
Ancak 24 Ekim 1970‘te BM Genel Kurulu tarafından, 2625 (XXV) sayılı karar ile
kabul ettiği Devletler Arasında Dostça İlişkiler ve İşbirliği ile İlgili Uluslararası Hukuk
İlkeleri Bildirgesi bu hakkın içeriğinin anlaşılması konusunda önemli katkılar
sağlamıştır. Belirtilen ilkelerden biri de halkların Self-Determinasyon ve eşit hakları
ilkesidir. Bu ilke ile Birleşmiş Milletler Antlaşmasın’da saklı tutulan, halkların eşit
hakları ve self-determinasyon ilkesi halkları bakımından bir hak olarak, bu ilkeye
uyulması diğer devletler bakımından bir yükümlülüktür.306
Dolayısıyla, bütün halklar, dış müdahale olmaksızın, özgür bir şekilde kendi siyasal
statülerini tayin etme ve kendi ekonomik, toplumsal ve kültürel gelişmesini sağlama
hakkına sahiptir ve bütün devletler antlaşma hükümleri doğrultusunda bu hakka saygı
gösterme yükümlülüğünde olduğu belirtilmiştir.307
1995 yılında ortaya çıkan BM 50. Yıl Deklarasyonu’nun barış başlığında Koloni
yönetimi veya yabancı işgali veya diğer tüm yabancı hakimiyeti şekilleri altındaki
halkların özel durumlarını daima göz önünde bulundurarak, tüm halkların kendi
305
Kütükçü, s. 269.
306
Kütükçü, ss. 268-269.
307
Aras, s. 92.
308
Kütükçü, s. 269.
94
3.3. Filistin – İsrail Çatışması Öğesi Altında Filistin Halkının Self- Determinasyon
hakkı
Filistin – İsrail çatışması öğesi altında Filistin halkının kendi kaderini ve geleceklerini
kendilerinin belirlemesi hakkı ile ilgili olarak çeşitli uluslararası kararları
bulunmaktadır. Fakat bu çalışmada bunların en önemli kararları ve çalışmayı
ilgilendiren kararlar dikkate alınacaktır.
309
Aras, s. 93.
310
Bölüşme Planı ve İngiliz Mandasının Sonu; http://www.unicankara.org.tr/filistin/2.html, E. T:
12.11.2014; United Nations, The Fifth United Nations Seminar on the Question Of Palestine, theme:"
The Inalienable Rights of The Palestinian People", New York 1982, ss.54-56.
95
11 Aralık 1948 tarihinde BM Genel Kurul’u tarafından, üçüncü olağan oturumda 194
(III) sayılı karar kabul edildi ve Filistin sorununun çözüm yolları belirlendi. Kont
Bernadotte tarafından Filistin’de gittikçe artan zorlu duruma çözüm getirmek amacıyla
hazırlanan rapor aşağıdaki önerileri içermekteydi, Kurul’un açıkladığı üzere:312
311
İbrahim Al-Rabi, Hakküş-Şu’up-Fi-Takrirül-Masir, Meceletî Merkezût-Tahtîtûl-Filistiniy, Sayı 21,
Gazze 2006, s. 10.
312
Bölüşme Planı ve İngiliz Mandasının Sonu, E. T: 12.11.2014; United Nations, s. 96 -90.
96
İsrail 11 Mayıs 1949’da Birleşmiş Milletler’e üye oldu. Birleşmiş Milletler İsrail’i
üyeliğe kabul ettiğini bildirdiği açıklamasında İsrail’in 181 (II) ve 194 (III) sayılı
Kararları uygulayacağına dair verdiği taahhüte vurgu yapmıştır. İsrail’in uygulamayı
taahhüt ettiği kararlar Kudüs’ün uluslararası bir yönetime devredilmesi, mültecilerin
sorunları ve sınırlar gibi konuları kapsamaktadır.315
BM Güvenlik Konseyi, pek çok müzarekeden sonra Orta Doğu’daki ciddi durum ile
ilgili süren endişesini ifade ederek, savaş ile toprak kazanmanın kabul edilemezliği ve
bölgedeki her devletin güven içinde yaşayabileceği adil ve kalıcı bir barış için gayret
edilmesi gereğini vurgulayarak, 22 Kasım 1967’de Orta Doğu’da barışçıl bir ortam
için gereken, ilkeleri sıralayan 242 (1967) Sayılı Kararı oy birliği ile kabul etmiştir.
Birleşmiş Milletler anlaşmasını kabul eden bütün üye devletlerin Birleşmiş Milletler
Antlaşmasının 2. Maddesine uygun olarak hareket etmek yükümlülüğünde olduklarını
vurgulayarak, kararın adil ve uzun soluklu bir barışın tesisinin aşağıdaki iki ilkenin
uygulanması ile mümkün olacağını taahhüt etmiştir: 316
1. “Anlaşma esaslarının icrasının Orta Doğu’da kalıcı ve adil bir barışın tesis
edilmesini gerektirdiğini bunun da aşağıdaki kurallara uyulmasını gerektirdiğini beyan
eder:
II. Tüm Hak iddialarından veya savaşa yol açabilecek tavırlardan vazgeçilmesi ve
bölgedeki her ülkenin egemenliği, toprak bütünlüğü ve siyasi bağımsızlığına ve tehdit ve
313
Al- Rabi, s. 20.
314
Bölüşme Planı ve İngiliz Mandasının Sonu, E. T: 12.11.2014; Muhammet Şevki Hafiz, Al-Devletul
Filistiniyye Fi Du’i Ahkam Al-Kanun El-Devli, El-Heyatu Al-Amme El-Mısriye, Kahire 1992, ss.
139-140 bkz.
315
Bölüşme Planı ve İngiliz Mandasının Sonu, E. T: 12.11.2014.
316
1967 ve 1973 Savaşları ve barışa doğru ilk adımlar; http://www.unicankara.org.tr/filistin/3.html, E. T:
12.11.2014; Mahran Zukah, Dîrâsetîn-Tâhlîliyye: Tâhlîl kararay 242 ve 338; http://quzah.blogspot
.com.tr/2013/05/242-338.html, E. T: 12.11.2014.
97
şiddet hareketlerinden uzak şekilde, güvenli ve tanınan sınırlar içinde güvenle yaşama
hakkına saygı duyulması ve bunların kabul edilmesi;
Karar Ayrıca;
Daha sonra da BM, Filistin Sorunu ve Filistin halkının kendi kaderini ve geleceklerini
kendilerinin belirlemesi hakkı ile ilgili kapsayan kararlar almıştır. BM Genel Kurulu
tarafından 30 Kasım 1970 tarihinde kabul edilen 2649 (XXV) Sayılı Kararda özellikle
Filistin ve Güney Afrika halklarının Self-determinasyon haklarını reddeden hükümetler
kınanarak 8 Aralık 1970‘te 2672/C (XXV) Sayılı ve Kararla 2625 (XXV) Sayılı Karara
317
1967 ve 1973 Savaşları ve barışa doğru ilk adımlar, E. T: 12.11.2014; Al- Rabi, s. 27.
318
1967 ve 1973 Savaşları ve barışa doğru ilk adımlar, E. T: 12.11.2014.
98
atıfta bulunmuştur. Genel Kurul Birleşmiş Milletler Şartı’na uygun olarak, Filistin
halkının kendi kaderini ve geleceklerini kendilerinin belirlemesi hakkı olduğunu
belirterek, Filistin halkının self-determinasyon hakkını tanımıştır.319
İsrail 1973 yılının Ocak ayında Mısır ile Süveyş Kanalı ve Sina bölgesinde Suriye ile de
Golan Tepelerinde savaşmaya başladı. Çatışmalar kritik bir noktaya geldiğinde
Sovyetler Birliği Amerika Birleşik Devletleri ile birlikte Güvenlik Konseyi’nin acilen
toplanmasını talep etmişlerdir. 22 Ekim tarihinde Güvenlik Konseyi 242 sayılı kararı
teyit eden ve Orta Doğu’da adil ve kalıcı bir barışa odaklanan görüşmeler için çağrıda
bulunan 338 Sayılı Karar kabul edilmiştir. Bölgede savaş devam ederken, Mısır Devlet
Başkanı Enver Sedat Sovyetler Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri ile doğrudan
319
Aras, s. 93.
99
“Sovyetler Birliği bunu kabul ederken, Amerika Birleşik Devletleri iki süper Gücün
çatışmanın ortasına konmasını kabul etmeyerek isteği reddetmişti. Mısır’ın talebi
üzerine, Güvenlik Konseyi yeniden toplandı ve ateşkes çağrısı 24 Ekim 1973
yılında 339 Sayılı Karar ile desteklenmiş ve Genel Sekreter’den Birleşmiş Milletler
gözlemcilerini derhal bölgeye yollaması istenmiştir. Yeni bir barış gücü oluşturulması
için bir karar alınmış ve Birleşmiş Milletler’in ikinci Acil Durum Bölümü (UNEF II)
kurulmuştur.”321
1973 Savaşı’ndan sonra ise BM Güvenlik Konseyi 338 sayılı Karar vermiştir. 221973
tarih ve 338 sayılı Karar (1973) Güvenlik Konseyi;
1. “Şimdiye dek savaşan tüm tarafları, bu kararın kabulünü takiben 12 saat içinde,
işgal altında tuttukları bölgelerde acilen ateşkese ve bütün askeri harekâtı durdurmaya
davet eder;
2. İlgili tarafların, ateşkesin hemen ardından Güvenlik Konseyi 242 (1967) sayılı
Kararını bütün yönleri ile uygulamaya başlamasını talep eder;
3. Orta Doğu’da adil ve kalıcı bir barış tesis etmeyi amaçlayan uygun denetim
eşliğinde ilgili taraflar arasında ateşkes ile görüşmelerin derhal başlaması gerektiğine
karar verir.
14 oyla ve oy çokluğuyla 1747. toplantıda kabul edilmiştir. Oylamaya bir üye (Çin)
katılmamıştır.”322
320
1967 ve 1973 Savaşları ve barışa doğru ilk adımlar, E. T: 12.11.2014; Zukah, Dîrâsetîn-Tâhlîliyye:
Tâhlîl kararay 242 ve 338, E. T: 12.11.2014.
321
1967 ve 1973 Savaşları ve barışa doğru ilk adımlar, E. T: 12.11.2014.
322
1967 ve 1973 Savaşları ve barışa doğru ilk adımlar, E. T: 12.11.2014.
100
BM, 1973 Savaşın’dan sonra Arap – İsrail çatışmasında uzun süreli bir çözüm yaratmak
amacıyla çabalarını iyice yoğunlaştırmış. BM’in kendi himayesinde Sovyetler Birliği ve
Amerika Birleşik Devletleri’nin müşterek başkanlığı altında Aralık 1973’te Cenevre’de
uluslararası bir barış konferansı yapılmıştır. Mısır, İsrail ve Ürdün konferansta temsil
edildi; fakat Suriye katılmayı reddetti. Üç görüşmeden sonra konferans süresiz olarak
sona erdi; ancak askeri bir çalışma ekibi vasıtası ile irtibatın devam etmesine karar
verilmiştir.323
Çalışma ekibi, Ocak 1974 ve Ekim 1975 tarihlerinde Mısır ve İsrail arasındaki
çatışmanın kesilmesi ve anlaşmaları için önemli bir rol oynamış, ayrıca İsrail ve Suriye
arasında Mayıs 1974’te yapılan çatışmanın kesilmesi anlaşmasını da sağlamıştır. Bu
anlaşmalar iki Birleşmiş Milletler barış gücünün desteği ile yerine getirilmiştir. Mısır ve
İsrail ateşkesi kabul ettikten sonra UNEF II askeri birliklerin geri çekilmesini
denetlemiştir. Mayıs 1974 yılında ise başka bir anlaşma ile İsrail ve Suriye çatışmayı
durdurma kararını imzaladılar. Bu da İsrail ve Suriye arasındaki anlaşmaları
denetlemekle görevlendirilen Birleşmiş Milletlerin Ateşkes Gözlem Gücü bölümü
(UNDOF)’nin kurulması yolunu açmıştır. Konsey UNEF’in görevini Temmuz 1979’a
kadar düzenli aralıklarla yeniledi. UNDOF ise Golan Tepelerindeki görevini halen
devam ettirmektedir.324
Aynı sırada 13 Kasım 1974 tarihinde ise kara eylül olaylarından ve arap hükümetlerinin
iradesinden duyduğu şüpheden kaynaklanarak Yaser Arafat, BM Genel Kurulun’a
gitmiştir. “Bir elimde zeytin dalı ve diğer elimde özgürlük savaşçısının silahı ile buraya
geldim, o elimdeki zeytin dalının elimden kayıp gitmesine müsade etmeyin” demiştir.325
Bunun sonucu olarak ise 22 Kasım 1974 trihinde BM Genel Kurulu tarafından kabul
edilen Filistin halkının hakları Başlıklı 3236 (XXIX) sayılı kararda Dış müdahale
olmaksızın Self-Determinasyon hakkı ve ulusal bağımsızlık ve egemenlik hakkı tekrar
teyit edilmiştir. Ayrıca Filistin halkının BM Şartı‘na uygun olarak kendi kaderini ve
geleceklerini kendilerinin belirlemesi hakkı olduğu tekrar vurgulanmıştır. Bu kararda
BM Genel Kurulu aşağıdaki noktaları vurgulamıştır.327
Basit bir şekilde ifade etmek gerekirse; herhangi bir devletin kurulması koşulları sınırlı
sayıda kurallara dayalı olduğunu söyleyebiliriz. Devletin kurulması için karşılanması
gereken şartlar üçtür. Halk, toprak ve hükümet. Ayrıca, tamamlayıcı olarak iki koşul
326
Filistin-İsrail gerçeği; Birleşmiş Milletler’de İsrail’den sonra Filistin adına Arafat konuşmaktadır (4);
http://www.canmehmet.com/filistin-israil-gercegi-birlesmis-milletlerde-israilden-sonra-filistin-adina-
arafat-konusmaktadir-4.html, E. T: 09.11.2014.
327 Aras, s. 97.
328
3237 (XXIX) Observer Status for The Palestine Liberation Organization, Birleşmiş Milletler Genel
Kurulu, 22 Kasım 1974 bkz.
102
eklenebilir. Uluslararası tanıma - hukuki bir gereklilik ve Egemenlik ise siyasi bir
koşuldur. 1979’da İsrail ile Mısır arasında Camp David Anlaşmasının imzalanması,
akabinde 1980’de İsrail’in Kudüs’ü başkent olarak ilan etmesi ve 1982’de İsrail’in
Lübnan’daki Filistinlilerin bulunduğu Sabra ve Şatilla kamplarındaki katliamından
sonra Arafat liderliğinde FKÖ, Filistin devletinin kurulması yönündeki çabalarını
artırmıştır.
Yaser Arafat 15 Kasım 1988 tarihinde Cezayir'de Filistin Bağımsızlık Bildirgesi’ni ilan
etmişti. Bildirgede BM’in genel kurulu’nun 242 Sayılı Kararını kabul ettiğini belirterek
ebedi olarak başkenti Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulmasını tek taraflı
olarak ilan etmiştir.329
BM genel kurulu tarafından 1988 yılında kabul edilen 43/177 Sayılı Karar ile Filistin
Ulusal Konseyinin Filistin devletini ilanı kayıt altına alınmıştır. Karar, İsrail ve
ABD‘nin karşı oyuna rağmen 105 ülke tarafından kabul edilmiştir. Devletlerin %70'ine
Filistin büyükelçileri gönderilmiştir. Ayrıca, Genel Kurul FKÖ yerine Filistin ibaresinin
BM sisteminde kullanılmasına karar vermiştir. BM Genel Kurulu tarafından aynı yılda
kabul edilen 52/250 sayılı karar ise Filistin’e gözlemci statüsü verilmiştir. Genel Kurul
ve Birleşmiş Milletlerin diğer çalışmalarına ve uluslararası konferanslara katılma
ayrıcalığı da vermiştir. Ancak bu kararlar Filistin sorununa kalıcı bir çözüm
getirememiştir.330
1993 yılında başlayan, Oslo bildirgesinde en önemli konu ise İsrail tarafından ilk kez
karşılıklı tanıma aşamaları ve İsrail‘in bazı bölgelerin kontrolünü Filistin‘e bırakma
politikaları ile Filistin halkının meşru ve siyasi haklarının tanımasıdır. Ayrıca bu
anlaşmaların yapılması ile İsrail FKÖ'yü resmen tanımıştır. Filistinlilerin tepkisi karışık
olmuştur. her ne kadar karşıt görüşler olsa da İsrail‘in açıkça Filistin‘i bir devlet olarak
ele aldığını göstermiştir. Oslo sürecinde karşılıklı tanıma süreçlerinde Filistin‘e verilen
haklar içsel Self-Determinasyon kapsamında değerlendirilebilecek haklar olmuştur. Bu
dönemde FKÖ, sömürgecilik, ırkçılık ve yabancı hakimiyeti üç temel uluslararası haklı
329
Aras, s. 100.
330
Selin M. Bölme, Ufuk Ulutaş, BİRLEŞMİŞ MİLLETLER’DE FİLİSTİN OYLAMASI: DEVLETE
DOĞRU MU?, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı, Ankara, 2011, s. 8; Filistin’in
Birleşmiş Milletler’deki gözlemci statüsü için; http://www.un.int/wcm/content/site/palestine/pid/12004,
E. T: 08.11.2014 bkz.
103
17 Mayıs 2004 tarihinde BM Genel Kurulu tarafından kabul edilen Doğu Kudüs’ü
içeren İşgal Edilmiş Filistin Topraklarının Statüsü başlıklı A/RES/58/292 Sayılı Karar
da Filistin halkı Self-Determinasyon ve toprakları üzerinde egemenlik hakkına sahiptir.
Ayrıca, İsrail’in işgalci güç olarak yükümlülükleri ve görevlerini eklemektedir. Filistin
halkının kendi kaderini ve geleceklerini kendilerinin belirlemesi hakkını teyit etmiştir.
BM bağımsız bir Filistin devleti hakkını da içeren Filistin halkının self-determinasyon
hakkını tekrar teyit ederek Filistin Halkının Self- determinasyon Hakkı başlıklı
A/RES/59/179 Sayılı Karar Genel Kurulu tarafından 3 Mart 2005’te kabul edilmiştir.332
331
yaser-arafat, E. T: 04.11.2014.
332
Aras, s. 97.
333
Filistin’in Devlet Olarak Tanınması; http://www.ankarastrateji.org/haber/filistin-in-devlet-olarak-
taninmasi-1502/, E. T: 09.11.2014.
334
Zuabi, Telefon görüşmesi.
104
Azınlık hakları, anonim ortaklıklarda ortaklık sermayesinin onda birini temsil eden
ortaklara çıkar çatışmalarında çoğunlukla azınlık arasında denge sağlamak amacıyla
tanınan haklardır. Azınlığın tek yanlı irade açıklamaları ile kural olarak yöneltildiği
organın onayına bağlı bulunmadan kullanılan, hakkın kötüye kullanılması denetimine
tabi olan talep hak olarak ifade edilmektedir.336
Güçlü olan hak sahibidir diye bir ifade eden kurala dayalı ve köleliği normal birşey
olarak kabul eden bir toplumda İnsanlık insan hakları için uzun ve büyük bir mücadele
vermiştir. Bu mücadelenin çeşitli aşamaları ise Vestefalya barış anlaşmasından birinci
dünya savaşının sonuna kadar geçen süreyi, Birinci Dünya savaşının ertesinden İkinci
Dünya savaşının sonuna kadar geçen süreyi ve İkinci Dünya savaşından günümüze
kadar uzanan süreyi kapsamaktadır.
335
Kılınç, s. 956.
336
Kılınç, s. 956.
337
Ayşe Füsun Arsava, Azınlık Kavramı ve Azınlık Haklarının Uluslararası Belgeler ve Özellikle
Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin 27. Maddesi Işında İncelenmesi, Ankara: A.Ü. Siyasal Bilgiler
Fakültesi Basımevi, Ankara 1993, ss. 1-8.
105
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra (Trianon) Antlaşması ve (Sevr) Antlaşması ile, insan
haklarının korunmasını sağlamak için çeşitli yasal araçlar ve garantiler ortaya çıkmıştı.
Bunlar da:338
B. II. Dünya Savaşı’ndan sonra, uluslararası İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile
insan hakları düşüncesi gelişmiştir. Şöyle ki bu beyannamenin 2. Maddesinde “1.
Herkes ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka türden kanaat, ulusal ya da
toplumsal köken, mülkiyet, doğuş veya başka türden statü gibi herhangi bir ayrım
gözetilmeksizin, bu bildirgede belirtilen bütün hak ve özgürlüklere sahiptir. 2. Ayrıca
bağımsız, vesayet altında ya da kendi kendini yönetemeyen ya da egemenliği başka
yollardan sınırlanmış bir ülke olsun ya da olmasın bir kişinin uyruğu olduğu ülke ya da
memleketin siyasal, hukuksal ya da uluslararası statüsüne dayanarak hiçbir ayrım
yapılamaz.” Geçmektedir.339
338
Arsava, s. 9.
339
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 10 Aralık 1948 tarih ve
217 A(III) sayılı Kararıyla ilan edilmiştir. 6 Nisan 1949 tarih ve 9119 Sayılı Bakanlar Kurulu ile "İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesi'nin Resmi Gazete ile yayınlanması yayımdan sonra okullarda ve diğer
eğitim müesseselerinde okutulması ve yorumlanması ve bu Beyanname hakkında radyo ve gazetelerde
münasip neşriyatta bulunulması" kararlaştırılmıştır. Bakanlar Kurulu Kararı 27 Mayıs 1949 tarih ve
7217 Sayılı Resmi Gazete'de yayınlanmıştır.
106
katılmaya açılmıştır. 49. Madde uyarınca 23 Mart 1976 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
27. Maddesinde “Etnik, dinsel ya da dil azınlıklarının bulunduğu devletlerde bu
azınlıklara mensup olan kişiler, kendi gruplarının diğer üyeleri ile birlikte, kendi
kültürlerinden yararlanma, kendi dinlerine inanma ve bu dine göre ibadet etme, ya da
kendi dillerini kullanma hakkından yoksun bırakılmayacaklardır.” geçmektedir.340
Soğuk Savaş sona erdikten sonra, kriz yaratarak dünyayı yöneten krizde yönetim
Sistemine dayalı Yeni Dünya Düzeni oluştuğunda neredeyse Filistin yandaşı ve İsrail
yandaşı olarak dünyayı ikiye bölen dünyanın en zor savaşını sonuna getirmek için
uluslararası toplum çabalamaya başlamıştır. Tarihin bütün tecrübeleri, iki merkezi
tarafın Filistin - İsrail olduğunu kendileri isteseler bile taraf olmadığını kanıtlamıştır.
Çünkü bu çatışma Yeni Dünya Düzeni’nin bir oyunu ve Dünya Savaşı’na yeni bir
formattır. Rus Ayı öldüğünden beri, Filistin - İsrail eski bir kriz olan Eylül olaylarından
ve sonrasında çarpık Arap Baharından geçerek Fransa’da Charlie Hebdo suçuna kadar
Filistin – İsrail çatışması çözülürse Yeni Dünya Düzeni’nin yöneticisi dünyayı kontrol
edemeyecektir. Yeni Dünya Düzeni’nin yöneticisi, Filistin - İsrail çatışmasının
aşamaları sonuna getirmek için yeni bir başlangıç olarak son veya kalıcı çözüm diye
340
MEDENİ VE SİYASİ HAKLARA İLİŞKİN ULUSLARARASI SÖZLEŞME 16 Aralık 1966 tarihli,
2200A (XXI) sayılı Genel Kurul Kararıyla kabul edilmiş ve imza, onay ve katılmaya açılmıştır. 49.
Madde uyarınca, 23 Mart 1976 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
341
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme 16 Aralık 1966 tarihli, 2200A
(XXI) sayılı Genel Kurul kararıyla kabul edilmiş ve imza, onay ve katılmaya açılmıştır. 27. Madde
uyarınca, 3 Ocak 1976 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
107
“Oslo İlkeleri, Filistin’in önceki dönemdeki adımlarının sonucu olarak içine girdiği
ciddi bir finansal krizin görüldüğü; ekonomik sıkıntılar ve Madrid Konferansı’ndan beri
devam eden ikili görüşmelere rağmen işgal edilmiş topraklarda bunalmış halkın
herhangi bir çözüme ulaşamamaktan ve İntifada’nın getirdiği şiddet ortamından
Filistin’de radikal İslami hareketlere daha çok destek vermeye başlamıştır.”342
İsrail’in 2002’de Batı Şeria’daki inşasına başladığı duvar Filistin tarafından Irkçı
Ayırma Duvarı olarak kabul edilir, İsrail tarafından ise Güvenlik Duvarı olarak kabul
edilir, küresel anlamda ise Ayırma Duvarı şeklinde tanımlanmaktadır. İsrail, uluslararası
hukuk tarafından güvence altına alınan Filistin halkının haklarını dikkate almamasıyla
birlikte, işgal altındaki Filistin topraklarının üzerine bir duvar inşa etmiştir. İşgal
altındaki Filistin toprakları, İsrail işgalinin en tehlikeli uygulamalarından biri ile karşı
karşıyadır. İsrail, Filistin topraklarını ilhak etmek için yaptığı girişimleri, bu duvar
vasıtasıyla işgal ve yerleşimi sürdürmek için kullanmıştır.
İlk kez eski İsrail Başbakanı Ariel Şaron’un 21 Şubat 2002 tarihinde Filistin ile İsrail
arasında güvenliği sağlamak için tampon bölge oluşturma yönünde alınan kabine
kararını kamuoyuna açıklamasıyla gündeme gelmiştir. Ardından Şaron 3 Haziran
2002'de temel olarak Yeşil Hattı takip edeceği öne sürülen 760 kilometrelik duvarın 110
km'lik kısmının inşasını onayladı. İsrail kabinesi 23 Haziran 2002'de bir oya karşı 25
oyla yeni güvenlik konseptini kabul etmiştir. Üç etapta inşa edilmesi planlanan duvarın
ilk etabı olan kuzeyden güneye 110 kilometrelik kısım, Temmuz 2003 sonunda
tamamlandı. Kilometre başına maliyeti 1.6 milyar dolara mal olan duvar, 8 metre
yükseklikte olup tamamlandığında Berlin Duvarı’nın uzunluğunun 10 katından fazla ve
yüksekliğinin 2 katı olmuştur.343
342
Bakar, s. 8.
343
Son utanç duvarı!; http://www.haberturk.com/dunya/haber/751355-son-utanc-duvari, E. T:
13.11.2014; İ’liyyan Al-Hendi, Cidar Al-Fasl El-Unsuriy Fi El-Kudüs. Ramallah 2004, s. 7; Peter
Lagirkovist, (Fencing The Last SKY: Excavating Palestine After İsrail’s “SEPARATION WALL,
California, California Universite Press, California 2004, ss. 6-7.
108
3.5.1.2. Filistin – İsrail İkili Görüşmeleri’nin Son Durumu ve 2014 Gazze Savaşı
344
abdullah Al-Aş′al, Kadıyyet El-Cidar Amam Mahkemet El-Adil El-Devliyye, Daru Nasr. Lel-Tiba’a
ve El-Neşr, Kahire 2006, s. 13.
345
Hüseyin Hanefi Ömer, Hakkül Şu’up Fi Takrirül Masir ve Kiyemül Devletül Filistiniyye, B.S1,
Darül Nahdatül Arabiyye, Kahire 2005, s. 52.
346
Mustafa Abülkheer, Fetve El-Cidarül Azil ve Al-Kanun El-Devli, Darül Nahdatül Arabiyye, Kahire
2006, s. 37.
347
Al-Aş′al, s. 52.
348
Abülkheer, 42-44.
349
Lagirkovist, 62.
109
İsrail, durmayan sistematik bir plana göre araziye el koyma, yerleşim ve yerleşimcilerin
sayısının büyüklüğü iki katına getirerek müzakereleri ciddi bir şekilde istismar
etmiştir.351 Kısaca İsrail, Filistin hükümeti ile müzakereler yaparken, bir Filistin devleti
kurmak için gerçekçilik olasılığını yok etmeye çalışmaktadır. Filistin Resmi liderliği,
her seferinde müzakerelerin sponsoru olarak ABD’nin sözlerinin iddasına katılmaktadır
ve İsrail karşısında baskı yollarının hiçbirini kullanmadı. Ancak bu durum, değişmeye
başladı. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, 29 Nisan'da sona eren Filistin - İsrail
barış görüşmelerinin uzatılması için, Yahudi yerleşim birimleri inşasının 3 ay süreyle
durdurulması şartına bağladı. İsrail ile barış görüşmelerinin uzatılmasını, yerleşim
birimleri inşası 3 ay durduğu takdirde kabul edeceğini belirtmiştir.352 Ancak İsrail her
zaman yerleşimciler sorununu çözmek yerine yerleşimcilerin durumunu bulundukları
bölgelerde sağlamlaştırmak yolunu seçmektedir.
350
İsrail Filistin barış görüşmeleri; http://www.yazete.com/haber-yazdir-767722.html, E. T: 13.11.2014.
351
El-İstitan El-İsraili; http://aljazeera.net/news/ reportsandinterviews/2014/4/30, E. T: 06.11. 2014.
352
El-İstitan El-İsraili, E. T: 06.11. 2014.
353
Fiktor Kattan, Al-Hayarat El-Filistiniyye Fi El-Umem El-Muttahide; http://alhayat.com/
Articles/5600311/ E. T: 28.11.2014.
110
İsrail Savunma Bakanı Moşe Yalon’un, sorunu barışçıl şekilde sonlandırmak için
diplomasi trafiği yürüten Kerry için Mesih gibi hareket ediyor, Nobel ödülü alsa da bizi
rahat bıraksa yönündeki sözlerinin İsrail gazetelerinde yer alması ikili ilişkilerde yılın
ilk krizine neden olmuştur.355 Ardından, üst düzey bir Amerikalı yetkilinin, İsrail
Başbakanı Binyamin Netanyahu için korkak ve kendi çıkarlarını düşündüğüne dair bazı
hakaret içeren ifadeler kullanmasıyla ilgili The Atlantik dergisinde yer almış bir haber,
bu kez de taraflar arasında başka bir krize neden olmuştur. Bazı kongre üyelerinden
gelen sert tepkilerin ardından Beyaz saray yönetimin duruşunu ve Obama’nın kişisel
görüşlerini yansıtmadığını bu yorumları dile getirmekle yetinmiştir.356
İsrail’in, Fetih ve Hamas hareketi arasında yılın ilk yarısında varılan milli mutabakat
karşılığında Filistin yönetimiyle yürüttüğü barış görüşmelerini askıya aldığını
açıklaması ABD yönetiminin çözüm için umutlarını kesmiştir. İsrail Başbakanı
Binyamin Netanyahu ise Fetih ile Hamas arasındaki mutabakata ilişkin, “Filistin Devlet
Başkanı Mahmut Abbas barışı değil, Hamas’ı seçti, Hamas’ı seçen barış istemez”
demiştir. İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Liberman da yazılı açıklamasında “Ebu Mazin
eğer barışı istiyorsa bir karar vermeli, Aynı zamanda hem İsrail ile hem de İsrail'i yok
etmeye çalışan Hamas ile barış yapmak mümkün müdür?” sorusuyla konuşmasına
başlayan Liberman, “Fetih ile Hamas arasında yapılan birlik hükümeti anlaşmasını
imzalamak, İsrail ile Filistin yönetimi arasındaki müzakereleri sona erdirmekle
eşdeğerdir” demiştir.357
Netanyahu ve Liberman’ın mutabakata yönelik tepkilerine bir cevap olarak ise Filistinli
Başmüzakereci ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Yönetim Kurulu Üyesi Saib
Ureykat’tan gönderilmiştir. Ureykat, “Netanyahu ve hükümeti, Filistin bölünmüşlüğünü
354
La Yumken El-Vusul ilâ Hal Mîn Hîlâl-Lmufavadatî-Lmubaşîre ma′ İsrail; http://ara.reuters.com
/article/idARAKCN0JH0X620141203, E. T: 14.11. 2014.
355
Obama'nın İsrail-Filistin başarısızlığı; http://www.gazetevatan.com/obama-nin-israil-filistin-
basarisizligi-711139-dunya/, E. T: 28.12. 2014. Kattan, Al-Hayarat El-Filistiniyye Fi El-Umem El-
Muttahide , 28.11.2014.
356
Obama'nın İsrail-Filistin başarısızlığı, E. T: 28.12. 2014.
357
Obama'nın İsrail-Filistin başarısızlığı, E. T: 28.12. 2014, La Yumken El-Vusul ilâ Hal Mîn Hîlâl-
Lmufavadatî-Lmubaşîre ma′ İsrail, E. T: 14.11. 2014. Kattan, Al-Hayarat El-Filistiniyye Fi El-Umem El-
Muttahide , 28.11.2014.
111
barış yapmamaya bahane olarak kullanıyordu. Şu anda da Filistin uzlaşısını yine aynı
amaç için kullanıyor. Netanyahu hükümeti için mantıklı çözüm, barış istememek”
ifadesini kullanmıştır.358
“Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Sözcüsü Rupert Colville,
Filistin’in 2 Nisan 2014 tarihinde BM Genel Sekreteri Ban Ki mun’a bazı uluslararası
sözleşmelere taraf olmak istediğine dair dokümanları sunduğunu hatırlattı. Bu
sözleşmelerin dokuz temel insan hakları antlaşmasının yedisi ve bir ek protokolden
oluştuğunu ve sözleşmelerin beşinin yürürlüğe girdiğini bildirmiştir. Yürürlüğe giren
sözleşmelerin, İşkence ve Diğer Acımasız, İnsanlık Dışı veya Küçük Düşürücü
Muamele veya Cezaların Önlenmesi Sözleşmesi (CAT), Her Türlü Irk Ayrımcılığının
Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Sözleşme (ICERD), Kadınlara Karşı Ayrımcılığın
Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW), Çocuk Hakları Sözleşmesi (CRC)
ve Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme (CRPD) olduğunu belirten Colville, çocuk
haklarına ilişkin ek protokolün de 7 Mayıs 2014 tarihinde yürürlüğe gireceğini
kaydetmiştir.”359
358
İsrail Başbakanı Netanyahu:" Hamas’ı seçen barış istemez”; http://tr.r4biaplatform.com/content/news-
story/israil-basbakani-netanyahu-hamasi-secen-baris-istemez, E. T: 24.11.2014.
359
Filistin, BM tarafından hazırlanan beş sözleşmeye daha taraf oldu; http://www.dunyabulteni.net
/servisler/haberYazdir/297018/haber, E. T: 18.11.2014, Kattan, Al-Hayarat El-Filistiniyye Fi El-Umem
El-Muttahide , 28.11.2014 bkz.
360
Filistin, BM tarafından hazırlanan beş sözleşmeye daha taraf oldu, E. T: 18.11.2014,
112
görüşmelerine devam etmeye hazır ancak bunun için herhangi bir bedel ödemeyecek”
demiştir.361
İsrail iktidarında aşırı sağcıların bulunması ile birlikte gerçek bir barışa ulaşmak
imkansız olmuştur. Filistin hükümeti, İsrail konumlarını ortaya çıkarmaya çalıştı. Bu
davranış, İsrail’i tedirgin etmiş ve Filistin halkından İntikam almaya başlamıştır.
İsrail’in, Temmuz 2014 yılında Gazze’ye yönelik şiddetli askeri operasyonuyla
tamamen sonuçsuz kalmıştır. İsrail’de askerlikle ilgili yeni ve sürpriz bir uygulama
başlatılmıştır. İsrail radyosu tarafından yapılan açıklamada İsrail ordusuna Hristiyan
Filistinlilerin alınacağı belirtilmiştir. Orduya katılmak istemeyen Hristiyanların
reddetme hakkı olacağının belirtildiği haberde senede 100 civarında Filistinli
Hristiyan’ın gönüllü olarak İsrail ordusuna hizmet verdiği kaydedilmiştir.362
Filistin halkı kendi dışsal kederini ve geleceğini belirlemesi hakkını almaya büyük bir
mücadele içinde uğraşırken, İsrail’de Filistinli azınlık için içsel self- determinasyon
hakkını almaya uğraşmaktadır. Ayrıca, İsrail’de Filistinli azınlığın self- determinasyon
hakkı Filistinli Mültecilerin Geri Dönüş Hakkı ile bağlıdır.363 Yukarıda sayılan
uluslararası kararları ve Filistin meselesi ile ilgili olarak birçok uluslararası kararı ile
dışsal olsa da içsel olsa da bu hakkını desteklemektedir. Her karar Filistin devleti’nin
bağımsızlığını desteklerken, Filistinli Mültecilerin Geri Dönüş Hakkı’nı da
desteklemektedir. Üstelik uluslararası hukukta azınlıkların hakları ayrı bir şekilde
desteklenmektedir.
Filistin’den ilk göç hareketi 1948 savaşı sonrasında başlamıştır. Bu tarihte Siyonist
İsrail devletinin kuruluşunun ilan edilmesi ve kuruluşunu BM 181 Sayılı Kararı’nda
desteklemesi üzerine çok sayıda Filistinli kendi öz vatanında vatansız durumuna
361
Hıtap Mahmut Abbas 2014; http://www.wafainfo.ps/atemplate.aspx?id=9206, E. T: 02.01.2015.
362
La Yumken El-Vusul ilâ Hal Mîn Hîlâl-Lmufavadatî-Lmubaşîre ma′ İsrail, E. T: 14.11. 2014.
363
Hanna İsa, Hak Tâkrîrül-Masir Murtabet Bî Hakkül-Avde; http://www.maannews.net/Content
.aspx?id=697522, E. T: 09.11. 2014.
113
düşürülmüştür. 29 Kasım 1947 yılında ilk mülteci akını o zaman henüz işgal altında
olmayan Gazze ve Batı Şeria’ya olmuştur.364
Filistinli mülteciler krizi ile ilgili ilk uluslararası belge 11 Aralık 1948 tarihinde kabul
edilen ve Filistin Birleşmiş Milletler Gözlemci Gelişim Raporu başlığını taşıyan BM’in
194 Sayılı Kararı’nın 11. paragrafıdır. Mülteciler krizinin, Genel Kurulun ”komşularıyla
barış içinde yaşamak üzere evlerine dönmek isteyen mültecilere uygulanabilir en erken
tarihte bu imkanın tanınmasını, uluslararası hukuk ve eşitlik ilkeleri altında sorumlu
hükümetler yahut makamlar tarafından yerine getirilmek üzere; gerek dönmemeyi tercih
edenlerin mülklerine karşılık olarak gerekse mülkleri kaybolan ya da zarar görenlere
tazminat ödenmesini karar altına aldığı ve uzlaştırma komisyonuna, mültecilerin
vatanlarına geri dönmelerini, yerleşimlerini iktisadi ve toplumsal yönden
iyileştirilmelerini kolaylaştırması” talimatını verdiğinin altını çizen 194 Sayılı Kararı
esas alarak çözülmesinde temel müzakerecilik ve arabuluculuk vazifesi bu komiteye
verilmiştir. Genel Kurul Uzlaştırma Komisyonu başarısız olduktan sonra geç bir tarihte
194 Sayılı Kararın 11. paragrafındaki vatana geri dönme koşullarının hükümlerinde
dokunmaması şartıyla 513 Sayılı Kararı alarak Birleşmiş Milletler Yakın Doğudaki
Filistinli Mülteciler İçin Yardım ve Çalışma Ajansı (UNRWA) tarafından önerilen bir
programla yerlerinden çıkarılan Filistinlilerin bölgedeki iktisadi hayatına yeniden
katılmalarını hızlandırmak için proje geliştirmiş fakat başarılı olamamıştır. 365
364
Filistinli Mülteciler Dosyası; http://www.vahdet.info.tr/filistin/dosya1/0289.html, E. T: 22.11.2014;
Şerif Kena′ne, Eş-Şetetül-Filistiniy Hicre Em Tehcir, Merkezl-Laci′in ve El-Şetatül-Filistiney (ŞML),
Ramallah 2000, s. 6.
365
Uluslararası Hukukta Filistinli Mültecilerin Geri Dönüş Hakkı ve İsrail’in Çıkardığı Engeller;
https://m.facebook.com/notes/filistinli-m%C3%BClteciler/uluslararas%C4%B1-hukukta-filistinli-
m%C3%BCltecilerin-geri-d%C3%B6n%C3%BC%C5%9F-hakk%C4%B1-ve-israilin-
%C3%A7%C4%B1kard/194018280678669/?__tn__=C, E. T: 19.11.2014; Hanna İsa, Hak Tâkrîrül-
Masir Murtabet Bî Hakkül-Avde, E. T: 09.11. 2014.
114
1967 savaşından sonra yeni bir mülteci grubu ortaya çıkmış ve Birleşmiş Milletler hem
1948 mültecileri ile ilgili hem de 1967 mültecileri ile ilgili bir dizi karar almıştır. 19
Aralık 1968 tarihli 2452 Sayılı Karar 194 ve 513 Sayılı Kararlar’da ortaya konan vatana
geri dönüş ve yerleşim ilkelerini teyit etmiş ve bu sorun üzerinde hiçbir ilerleme
kaydedilmediğini ifade etmiştir. 10 Aralık 1969 tarihinde kabul edilen 2535 Sayılı
Karar 1967 savaşı mültecilerine yönelik olarak Filistinli Mültecileri Sorunu,
Mültecilerin Birleşmiş Milletler Şartı ve Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinde yer
alan vazgeçilmez hakların inkar edilmesinden kaynaklandığını ortaya koyarken 1947 ve
1948 mültecilerini konu alan 194, 513 ve 2952 Sayılı Kararları da hatırlatmaktadır.
Yine 13 Aralık 1972 tarihli 2963 sayılı ve 7 Aralık 1973 tarihli 3089 sayılı karar ile
“yerlerinden çıkarılan mültecilerin evlerine dönüş hakkını tasdik etmekte ve İsrail’e geri
dönüşlerinin sağlanması için harekete geçme çağrısında bulunmuştur. Kasım 1974
tarihinde 3236 Sayılı Karar, 10 Kasım 1975 tarihinde 3376 Sayılı Karar ve 7 Aralık
1978 tarihinde 33/28 Sayılı Karar daha önce geri dönüş hakkıyla ilgili kararları teyit
etmektedir. İsrail Birleşmiş Milletlerin mülteciler konusundaki en önemli kararı olan
194 Sayılı Kararı; Güvenlik Konseyi’nden değil de Genel Kurul’dan çıkmış olmasından
dolayı kabul etmemektedir.”366 Ancak bu konuda İsrail’in iddiası, mültecilerin geri
dönmesi halinde İsrail’in Yahudi karakterini kaybedeceğidir. Hukuk uzmanları Yahudi
karakteri, İsrail devletinin insan hakları koşullarını ihlal eden ayrımcı bir yasadır diye
görüş belirtirler.367
366
Uluslararası Hukukta Filistinli Mültecilerin Geri Dönüş Hakkı ve İsrail’in Çıkardığı Engeller, E. T:
19.11.2014.
367
Uluslararası Hukukta Filistinli Mültecilerin Geri Dönüş Hakkı ve İsrail’in Çıkardığı Engeller, E. T:
19.11.2014.
368
Hanin Zubi: İsrail'in Hedefi Irkçılığı Meşrulaştırmak; http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-
ozel/hanin-zubi-israilin-hedefi-irkciligi-mesrulastirmak, E. T: 13.11.2014.
115
İsrail Yahudi Ulus Devleti Kararı konusunda dikkat edilmesi gereken üç husus vardır;
2. Bu kanuna göre İsrail vatandaşlığına sahip Filistinliler olarak, bundan sonra İsrail'in
onlara karşı uyguladığı ırkçılığa dayalı herhangi bir davranış, proje veya karar olursa,
temyiz mahkemelerine başvurulacaktır. Bu kanundan önce de başvurulabilirdi.
116
Yakın arkadaşı olmasına rağmen İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Beiteinu (İsrail Evimiz)
lideri Avigdor Lieberman İsrail’e Başbakan olarak Netanyahu’nun yerine geçmeye
planlamaktadır. Barış sürecine yaptığı muhalefet, Filistinlilere ciddi tavizler
sunulmasına yaptığı itiraz, Filistinin herhangi varlığını reddetmesi ve Yahudi devletinin
ilanı için İsrail İsrail’deki Filistinlilerin tehcirine ve İsrail vatandaşlığıdan çıkarılmasına
davet etmesi ile tanınan ve yılda bir patlayan Lieberman, İsrail’de seçim kampanyasında
hazırladığı Toprak Takası olarak adlandırılan bir proje açıklamıştır.
369
Lieberman Yatrah Hîtât Selam ÎKlîmîyye; http://www.maannews.net/Content.aspx?id=743302, E. T:
28.11.2014.
117
4. BÖLÜM
SONUÇ VE ÖNERİLER
4.1. Sonuç
Şüphesiz, üç semavi dinin kutsal topraklarında yaşayan Filistin Toplumu tarihi bir
mücaele içinde bulunmaktadır. Belki de bu mücadele ile çok şey kaybetmiştir. Fakat
hala kendi başlattığı mücadeleyi sürdürmektedir. Bu çalışmanın sayfalarında hedeflerini
hiç değiştirmeyen Filistin halkının önemli bir kısmının mücadelesi ve siyasi durumu
yansıtmaya çalışıldı. İsrail, 1948 yılında kurulduğunda Filistin halkının bir kısmı içeride
kalmıştır. Bu kısım ise İsrail’de yaşayan Filistinlilerdir. Ortadoğuda Yahudilere bir ulus
devleti yaratma maksadıyla 1947 BM Taksim Planı’nda Yahudi devletinin alanında
yaşayan Filistinliler zorunlu göçe tabi tutulmuştur. Yaklaşık 158 bin kişi bu kurulan
devletin içerisinde kalmış ve Filistin kimliğini korumaya çalışmıştır.
Manda yönetimi ile Siyonist hareket arasındaki entrikanın bir sonucu olarak ve bazı
ülkelerin desteğiyle BM Genel Kurul, hakkı olmadığı halde bölünmez bir yurdu taksim
etmiştir. Bu karar, Filistin halkı tarafından reddedildiğinde durum; Süleyman Hakim’in
oğlunu ikiye ayırmak istediğinde buna razı olan sahte annenin yanında olaya izin
vermeyen gerçek annenin durumuna benzemektedir. Yurdundan mahrum bırakılmış,
köklerinden ayrılmış ve dağıtılmış, çoğunluğu sürgünde ve mülteci kamplarında
yaşayan bir halkın davasıdır. Filistin halkı, binlerce doktor, hukukçu, öğretmen ve bilim
adamı gasp edilmiş yurtlarına dönmek amacıyla yetiştirerek, komşu Arap ülkelerinin
gelişmelerine aktif bir şekilde katılmışlardır. Gelirlerini mülteci kamplarında kalan
küçükler ve yaşlılara yardımda kullanmışlardır. Genç kız ve erkek kardeşlerini eğitmiş,
ebeveynlerini desteklediler ve çocuklara göz kulak olmuşlardır. Filistinliler hep
yurtlarına dönmenin rüyasını görmüşlerdir.
119
Çalışmada ayrıntılı bir şekilde tarihsel süre içinde Filistin halkının oluşumunu
açıklayarak İsrail’de asıl toprak sahipleri nasıl bir azınlık durumuna düştü ve bir azınlık
olarak ne, nasıl ve ne zaman oluşmuş sorularına cevap vermeye çalışılmıştır.
Çalışmanın yapısı ise başlığa uygun olarak giriş bölümünden başka üç bölüme
ayrılmıştır.
1948 yılında olan En-Nakbe olayı, İsrail’in haksız bir şekilde gerçekleştirdiği
katliamlar, tehcir ve haksız bildiriler yayınlayarak kurulması olayına ifade eder. Bu
tarihten sonda Filistin toplumu İsrail’i reddetmekle birlikte, işgal edilmiş Filistin
topraklarında kalan Filistinliler İsrail’in yeni düzenlediği ırkçı bildirlere karşı karşıya
kalmışlardır.
sonrasında Yahudi göçü ile bağlı olan Acil Durum düzenlemelerini uzatmak için
27.07.1949 tarihinde Knesset İstail trafından Askeri Konseyi’n kuruluşu onaylanmıştır.
Askeri konseyi Filistinlilere karşı ırk ayrımcılığı siyasetlerini uygulamaya ve
Filistinlilerin özel mülkiyetlerini yağmaya başlamıştır.
İsrail Askeri yönetimi, 02.08.1966 tarihinde sona ermesine rağmen Yahudi toplumuna
Güvenlik Öncelikler konusu ile ilgili bildiriler devam etmiştir. Buna en büyük örnek ise
İsrail hükümetinin 2010 yılından sonra siyasi katılım ve Filistinlilerin sosyo-ekonomik
ve eğitim durumlarını düzenlenen aşırı bildirileri ve ayrımcı yasalarıdır.
Herhangi bir işgalci ülke işgal ettiği toprakların asıl sahiplerini yabancı, tanınmayan, bir
gün gidecek bir düşman olarak görmektedir. Ayrıca İsrail’deki Yahudi toplumunda
İsrail; Yahudi bir ülke olarak ilan edildikten sonra Filistinli azınlığa karşı transfer
programı başlayacak, diye bir kanaat oluşmuştur. Şöyle ki İsrail hükümeti, Filistinlilerin
özel mülkiyetlerine el koymak amacıyla Begin Prawer Planı gibi knesst aracı ile birçok
yasa geçirmiştir. Bu ihlallerin en tehlikelisi ise Yahudi ve demokratik bir devlet ve
Lieberman ve yeni barış projesi: Toprak takasıdır. İsrail toplumu, aşırı sağcıları seçerek
Filistin halkının barış umutlarını kesmiştir. Bu çalışma gerçek faktörlere dayanarak
gelecek yirminci İsrail seçimlerinde daha da aşırı bir hükmetin ortaya çıkmasını tahmin
etmektedir.
48 Filistinlileri ulusal fikri iletişim sistemini kurmak için yorucu bir şekilde çabalarına
devam etmişlerdir. Filistinli ulusal eğilimi, kendi rahiminde milli bir hareketi taşımış ve
Nisan 1959 yılında Al-Ard – Toprak lakaplı Filistinli bir hareketi doğurmuştur. Bu
sırada Filistin halkı Arap güçlerine güveniyordu ve Arap hükümetlerin verdiği iddialı
sözlere inanıyordu. FKÖ’nün kurulmasıyla, 1967 yılında İsrail’in Batı Şeria ve Gazze
şeridi’ni işgal etmesiyle, Arapların kendi verdiği sözleri tutmamasıyla ve İsrail ile
işbirliğe girmesiyle birlikte özellikle de Kral Hüseyin’in Filistinli mültecilere karşı
121
katliam işledikten sonra, Filistin halkı hayal kırıklığı yaşamıştır. Dolayısıyla Araplardan
umudunu keserek Filistin milliyetçiliği daha çok geniş bir şekilde ortaya çıkmıştır.
Mart 1976 yılında ise Filistinlilerin sayısını azaltmayı, Filistinlilerin göç etmelerine ve
siyasi haklarını kullanmamasını amaçlayan İsrail Kinng belgesi yayınlandıktan sonra,
30 Mart 1976 tarihinde Filistin toprakların savunma komitesi tarafından genel grev
günü olarak ilan edilmiştir. Ancak İsrail silahlı ordusu ile karşı karşıya gelince, Filistin
halkı, Filistinli fedailerinden altı şehit, altmış dokuz yaralı ve yüzlerce tutukluları feda
ederek Yevm Ül-Ard – Toprak Günü ile adlandırılan olay, büyük bir halk ayaklanması
olmuştur.
27 yıl boyunca, İsrail toplumu içinde sürekli bir şekilde Filistinliler ve İsrailli Yahudiler
arasındakı ilişkiler bozulmuş ve Yahudi toplumu, Filistinlileri bir düşman olarak ve
Saatli Bomba olarak düşünmeye başlamıştır.370 Üstelik, yüksek doğurganlık oranları göz
önüne alındığında bu azınlık İsrail halkının yaklaşık %20,4’ü olunca İsrail açısından
demografik bir tehdit oluşturduğu da düşünülmektedir.371
90’lı yılların başlarında ortaya çıkan Filistin – İsrail barış süreciyle, İsrail’de Filistinli
azınlıktan bahsedilmemiştir. iki devlet çözümü ile İsrail’in demokratik bir devlet olup
olma yasağı itibariyle 48 Filistinlilerin meselesi İsrail’in iç meselelerinden diye
370
Zuğayp, s. 9.
371
Hamedune, s. 6.
122
Oslo sürecine göre yerel halktan ya da yurtdışında yaşayan Filistinlilerden oluşacak bir
Filistin polis gücü Filistin yönetimi olan yerlerde devriye görevini sağlayacaktı. Eğitim,
kültür, sosyal refah, doğrudan vergilendirme ve turizm gibi çeşitli alanların yetkisi
Filistin geçici yönetimine verilecekti. Her iki taraf da altyapı, sanayi, ticaret ve iletişim
gibi özel ekonomik sektörlerde kooperasyon ve koordinasyonu sağlayacak bir
komitenin kurulmasının üzerinde anlaşmışlardır.
2. 11 Aralık 1948 tarihinde BM Genel Kurul’u tarafından, üçüncü olağan oturumda 194
(III) sayılı karar kabul edilmiş. Filistin sorununun çözüm yolları belirlenmiştir.373
3. BM Güvenlik Konseyi, 22 Kasım 1967’de Orta Doğu’da barışçıl bir ortam için
gereken ilkeleri sıralayan 242 (1967) Sayılı Kararı oy birliği ile kabul etmiştir.374
4. 22 Ekim 1973 tarihinde Güvenlik Konseyi, 242 Sayılı Kararı teyit eden ve Orta
Doğu’da adil ve kalıcı bir barışa odaklanan görüşmeler için çağrıda bulunan 338 sayılı
kararı kabul etmiştir.375
372
Filistinli Mülteciler Dosyası, E. T: 22.11.2014; Kena′ne, s. 6.
373
Bölüşme Planı ve İngiliz Mandasının Sonu, E. T: 12.11.2014; United Nations, s. 96 -90.
374
Altı Gün Savaşı, E. T: 01.10.2014; Masalha, ss. 229-231 bkz; Duyar ve Özçelebi, s. 60 bkz.
375
1967 ve 1973 Savaşları ve barışa doğru ilk adımlar, E. T: 12.11.2014.
123
5. 22 Kasım 1974 trihinde BM Genel Kurul’u tarafından kabul edilen Filistin halkının
hakları başlıklı 3236 (XXIX) Sayılı Kararıdır.376
Ancak, yasal metnin varlığı gerçeklik hakkının varlığını etkinleştirmek için yeterli
değildir. Çoğu anayasal sistemi gelişmiş ülkelerde egemen yasa ve anayasalarda yer
alan hakların ihlalleri vardır. Hukuk kurallarındaki boşluk problemleri, hâkimlerin
kanunları yorumlama metodları ve hukuktaki özellikle uluslararası hukuk kurallarındaki
çifte standart, hala geçerli ve sonsuza kadar da sürecek bir lanettir. Fakat Filistin’deki
durum tamamen farklıdır. Yasal metnin ve özellikle uluslararası hukukun varlığına
rağmen, hâkimlerde adil bir karar vermek için iyi niyet varsayılarak kanunların
uygulanması için bir yetki yoktur. Bu durumda yasal veya karar metni sadece kâğıt
üzerinde bir mürekkeptir. Hak evrensel olmasına rağmen, çifte standartların bir sonucu
olarak ve İsrail’in uluslararası kanunları ertelemesinden dolayı uluslararası sistem ve
uluslararası mahkemeler Filistin ile ilgili sorunları hukuki bir sorun olarak değil, siyasi
bir sorun olarak görünmektedir.
376
Aras, s. 97.
377
Aras, s. 100.
124
KAYNAKLAR
KUR'AN-I KERİM
KİTAP VE MAKALE
Türkçe
Bakar, Çağrı, Savaş Barışa Dâhil Oslo Barış Süreci Çerçevesinde Filistin –
İsrail Sorunu. Ankara Üniversitesi S.B.F: ORSAM Yaz Okulu,– Ankara
2010.
125
Bölme, Selin M., Ufuk Ulutaş, Birleşmiş Milletler’de Filistin Oylaması: Devlete
Doğru mu?. Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı, Ankara,
2011.
Erhan, Çağrı, Orta Doğu Barış Süreci Kutusu, (Ed. Baskın Oran), Türk Dış
Politikası, Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar.
Cilt: 2, 10. Baskı, İletişim Yayınları, İstanbul 2008.
Kapani, Münci, Siyaset Bilimine Giriş. (19.Basım), Bilgi Yayınevi, Ankara 2007,
s. 16.
Yaşar, Fatma Tunç, Sevinç Alkan Özcan ve Zahide Tuba Kor, Siyonizm
Düşünceden İşgal Gerceğine FİLİSTİN. Gümüş Ofset, İstanbul 2010.
İngilizce
Abu- Saada, Ismael , State-Controlled Education and Identity Formation Among the
Palestinian Arab Minority in Israel. Ben-Gurion University of the Negev
Press, Israel 2006.
Al–Astal, Kemal, Political Studies Science, level – 3Al – Azhar University İn Gaza
– Palestine CT, Gaza 2009.
127
Lagirkovist, Peter, Fencing The Last SKY: Excavating Palestine After İsrail’s
SEPARATION WALL. California, California Universite Press, California
2004.
United Nations, The Fifth United Nations Seminar on the Question Of Palestine,
theme:" The Inalienable Rights of The Palestinian People". New York
1982.
Arapça
Abu Usba, Halit, Cihaz Et-Ta’limi Fi İsrail, Merkez medar Led-Dirasetul İsrailiyye.
Ramallah 2006. (İsrail’deki Eğitim Dairesi - )ﺟﻬﺎز الﺘﻌﻠﻴﻢ ﻓﻲ إسراﺋﻴﻞ
Kohen, Hulayıl, El- Gaibun El- Hadirun – El- Laji’unül Filistiniyyun Fi İsrail
Müzü A’m 1948, Merkezi Dirasetül Müctema’ül Arabi Fi İsrail, Kudüs
2002. ("Olan Olmayanlar" - 1948 Yılından Beri İsrail’deki Filistinli
Mülteciler - 1249 ) "الغﺎﺋﺒوﻥ الﺤﺎضرﻭﻥ" – الالﺟئوﻥ الﻔﻠﺴﻄﻴﻨﻴوﻥ ﻓﻲ اسراﺋﻴﻞ مﻨذ عﺎﻡ
Mar’i, Sami, Arab Education in Israel, Syracuse, Syracuse University Press, New
York 1978. ( İsrail’deki Arap Eğitimi – ) الﺘﻌﻠﻴﻢ الﻌربﻲ ﻓﻲ اسراﺋﻴﻞ
Nuvehıd, Al- Hut, (1991). “Filistin” El- Kadiyye, El- Şa’b, El- hadare –El-Tarihül
Siyasi Min Ahdül Kena’niyyin Hatta 1917. Beyrut: Darül İstiklali Led-
Dirasetü ve El- Neşr. (Filistin - Mesele, Toplum, Medeniyet: Kenan
saltanatından 1917 yılına kadar siyasal tarihi - ( ﻓﻠﺴـﻄين) الﻘﻀﻴة ـ الشـﻌب ـ
1210 الﺤﻀـﺎﺭة (الﺘﺎﺭيﺦ الﺴـﻴﺎسﻲ من عﻬد الكﻨﻌﺎنﻴين حﺘﻰ
İbranica
ULUSLARARASI ANTLAŞMALAR
İNTERNET KAYNAKLARI
http://www.academia.edu/4485784/BİRLEŞMİŞ_MİLLETLER’DE_FİLİSTİN_O
YLAMASI_DEVLETE_DOĞRU_MU, E. T: 22.10.2014.
Demolition and Eviction of Bedouin Citizens of Israel in the Naqab (Negev) - The
Prawer Plan; http://adalah.org/eng/?mod=articles&ID=1589, E. T:
09.11.2014.
Johnathan Lis, “Right-wing parties seek to ban Arab parties from upcoming Israel
elections,”; http://www.haaretz.com/news/national/right-wing-
parties-seek-to-ban-arab-parties-from-upcoming-israel-
elections.premium-1.483724, E. T: 11.11.2014.
Khalidi, Walid, Why did the Palestinians leave? Revisited. Journal of Palestine Studies,
XXXIV(2), 2005, http://www.palestine-studies.org/jps/abstract/
41537, E. T: 02.10.2014.
Kavaninul-İcrail-Cinaiy; http://www.adalah.org/ar/content/view/1371, E. T:
10.11.2014.
Rebecca Anna Stoil, “Lieberman to Sanaa: We'll deal with you like other terrorists,”;
http://www.jpost.com/LandedPages/PrintArticle.aspx?id=130060, E.
T: 09.11.2014.
TELEFON GÖRÜŞMELERİ
Milletvekili: Hanin Zuabi, Filistin asıllı İsrail vatandaşı, Demokratik Ulusal rallisi
partisi temsilcisi olarak Knesset'te milletvekilli olarak görev
yapmaktadır, Nasıra İsrail (Telefon görüşmesi - 07-11-2014).
Prof. Dr. Kemal Al- Astal, Eski Siyaset Bilimleri bölüm Başkanı – İktisadi ve İdari
Bilimler Fakültesi: AL-AZHAR Üniversitesi, Gazze Filistin (Telefon
görüşmesi - 02-10-2014).
141
EKLER
Filistin toplumunda Ard – Toprak ve şeref aynı anlama gelmektedir. Ancak, Türkiye’de
ve bazı Arap ülkelerinde Filistinlilerin kendi topraklarını sattıklarından bahsediliyor. Bu
tez konusu üzerinde çalışmak istememin önemli sebeplerinden biri de bu Siyonist
propagandasının yalan olduğunu ispat etmektir. Belki bu kişisel bir amaçtır. Fakat
Filistinliler neden topraklarını–evlerini sattılar? Türkiye’de Filistinliler’e karşı
yönetilen ve en çok karşılaştığım sorulardan biridir.
Şayet bu olay gerçek olsaydı! Bu atalarımızın suçu deyip geçerek Yüksek lisans tezime
eklemezdim. Bu sorunun cevabını Tevrat bile cevaplayabilir, (Hz. İbrahim A.S yerli
halktan bir toprak barçası satın almıştır). Çünkü Tevrat’a göre Kutsal toprak
Yahudilerin toprağı diye sayılıyor. Neden Hz. İbrahim A.S kendine vaat edilmiş toprağı
satın alsın, o zaman şuan ki kullanılan Tevrat’ın nasıl bir kitap olduğunu tartışmak
istemediğimden dolayı gerçeği anlatmak zorundayım.
Yazar Hüsnü Mahalli, bu konu üzerinde çok açık bir makale yazmıştır. Bu makaleyi
kesmeden bu satırların sonunda koyacağım. Bunun için bu satırlarda Hüsnü Mahalli
Hoca’ya teşekkür ederek ağzınıza sağlık deyip izin almış olayım. Son olarak Prof. Dr.
Kemal Al-Astal ile konuştuğumda bir şeyi daha izah etti. Evlerini satanların sersek,
tayan aileleri olduğunu anlatarak, onların Suriyeli ve Lübnanlı olduklarını vurguladı.
Khury ailesinin ermeni olduğunu kanıtladı. Suriyelilerin, Lübnanlıların ve Ermenilerin
Filistin’e nasıl geldikleri sorusunun cevabını ise Hüsnü Mahalli’nin makalesinde
ayrıntılı bir şekilde görebiliriz.
Filistin, esas itibari ile Suriye ile Mısır ve Akdeniz ile Şeria nehri arasında kalan
topraklardır.378 Filistin toprağının batısından 224 km sahiliyle Akdeniz’e, doğusundan
70 km Suriye’ye ve 360 km Ürdün’e, kuzeyinden 79 km Lübnan’a ve Suriye’ye,
güneyinden 240 km Mısır’a ve 10.5 km sahiliyle akabe körfezine sınırı vardır.379 Harita
- 3 bkz.
378
Karaman, Filistin, s. 89.
379
El-Debba′, ss. 15-17.
142
380
Karaman, Filistin, s. 89.
381
El-Debba′, s. 414.
382
John Birgit, A History of Israel. Reprint, SCM Press, London 1976, s.180; Karaman, Filistin, s. 90.
143
Mısır’daki uzun bir kölelik hayatından sonra Tanrı’nın emri ile Hz. Musa’nın
önderliğinde özgürlüğe kavuşmuşlardır. MÖ 1050 yılı civarında Yehuda bölgesini
topraklarına katmışlardır. MÖ 12. Yüzyılda ise Filistinliler İsrail oğullarından daha
üstün silahlara ve daha iyi askerî düzene sahip iken, kendi topraklarına geri dönmeye
başlamışlar. Asıl toprak sahipleri Amalika ve Filistinliler ve bölgede yayılmaya
başlayınca komşuları ile savaşmışlardır. MÖ 1050 yılı civarında Yehuda dağlık
bölgesini topraklarına katmışlardır. MÖ 10. yüzyılda Birleşik İsrail kralı Davut
(İslam’da Davut Peygamber) tarafından mağlup edilip boyunduruk altına alınmışlar.383
10. yüzyılda gerçekleşen Yehuda ve İsrail krallığı bölündükten sonra Filistinliler
bağımsızlıklarını yeniden kazanmışlar ve bu iki krallıkla savaşmaya başlamışlardır.384
Böylece, Filistin toprağına tarih sürecinde çeşitli kavimler gelip yerleşmiş ve bu
topraklar içinde uzun ve büyük savaşlar yaşanmıştır.
Çalışmanın konusu ile ilgili olarak en önemli olay İslam fatihidir. Miraç dolayısıyla
İslam tarihinde önemli bir yeri bulunan Filistin’de İslamiyet’in yayılması İçin başlatılan
Faaliyetler Asr-ı saâdet’e kadar uzanır. HZ. Peygamberiz Muhammet Mustafa S. A.V,
çeşitli hükümdarlara davet mektupları göndermiştir. Allah Filistin’i HZ. Amr b. Ȃs’ı
sonra da Selâhaddîn-i ayyûbi vasıtalarıyla Müslüman fatihi olayında onurlandırmıştır.
HZ. Amr b. Ȃs’ı, miladi takvimin 643 yılında hicri takvimin 12. yılın sonunda veya 13.
yılın başında Filistin’i fethetmiştir. 1187 yılında da Filistin, Haçlı seferlerden sonra
Selâhaddîn-i Eyyûbi tarafından fethedilmiştir. Daha sonra da Filistin Yavuz Sultan
Selim zamanında Mercidâbık Muharebesi’nden (1516) sonra Osmanlı idaresine
girmiştir.385
Bilindiği gibi, Filistin 1919 yılına kadar Osmanlı Devletinin bir parçası idi. Osmanlı
yönetimi bir azınlık olarak Yahudi varlığını tanımıştır. 1870 yılında Yahudi
Faaliyetlerinin Merkezi İngiltere’den Rusya’ya geçmiştir. Siyonist hareketlerin başına
geçen Theodor Herzl, Filistin’de Yahudi bir devletinin kurulması için birçok
383
Karaman, Filistin, s. 90; Antik Filistinliler; http://tr.wikipedia.org/wiki/Antik_Filistinliler, E. T:
20.10.2014.
384
Antik_Filistinliler, E. T: 20.10.2014, “Hz. Sara vefat ettiğinde, Hz. İbrahim Kenan kralından
Mekfiliye “iki kapılı bir dönüş” mağarasını 400 şekel Tavrat (TK; 23) karşılığında satın almıştı Tavrat
(TK; 46:27). Neyse ki bu söz Tevrat’ta yazılmıştır. O zaman vaad edilmiş topraklar bu değilmiş herhalde.
Aslında bu bir şaka değildir, bu Filistin halkının çektiği acının gerçeğidir. Filistinliler’ in toprak satması
veya tarih saçması gibidir”.
385
Karaman, Filistin, ss. 91-93.
144
Bu konuda Cemâl Paşa kendi anılarında Şerif Hüseyin’in İhaneti, bu büyük projenin
İslam Halifeliği Projisine karşı büyük bir ihanettir. Bu ihanet, iki İslam kardeşi olan
Türk ve Arap toplumlarını ayırmıştır. Fakat Jamal Paşa birçok Arap Şehri Ziyaret
386
İsrail; http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0srail, E. T: 19.10.2014.
387
Al-Hut, ss. 393-397; İsrail hakkında; neolaki.net/kimdir-nedir/Israil-hakkında.html, E. T: 12.10.2014.
388
Karaman, Filistin, s. 93; Al-Hut, s.390.
389
İsrail hakkında, E. T: 12.10.2014.
390
Karaman, Filistin, s. 94.
145
ettiğinde Arapların çoğu İslam Halifeliği’ni korumak ve savunmak için savaşmaya hazır
olduğukları gördükten sonra sevinmiştir.391 Ayrıca bu ihanet yüzünden Allenby 11
Aralık 1917 tarihinde Kudüse girip Haçlı seferlerinin ancak şimdi bittiğini söylemeye
cesaret etmiştir.392
I. Dünya Savaşı sonunda 1917 yılında Filistin topraklarının % 2’si yahudi mülkünde
bulunmuştur.393 İngiliz savaş kabinesinde dışişleri bakanı olan Arthur Balfour
Yahudilere Filistin’de bir Yahudi devletinin İsrail kurulmasına bir deklerasyon
göndermiştir Lord Arthur Balfour, 2 Kasım 1917 tarihinde uluslararası
Siyonist hereketin lideri Lord Rothschild’e bir mektup göndererek, Filistin
topraklarında bir Yahudi devleti kurulması konusunda İngiliz hükümetinin destek
vereceğini bildirmiştir.394 Yalnız, Filistin topraklarında hala Osmanlı şehitlerinin kan
kokusu gelmektedir. Osmanlı bittiyse Filistin’de hala Osmanlılık vardır. Çünkü en
basitinde Osmanlı dönemi Filistin toprakların en huzurlu yaşadığı bir dönemdir.
1947’ye kadar Ortadoğu’da İsrail’in adından bahsedilmezken, bugün İsrail işgal altında
bulundurduğu bütün Filistin topraklarında savaş ve etnik temizlik uygulayarak bölgeyi
boşaltmaya ve Yahudileştirme hedefini adım adım gerçekleştirmeye çalışmaktadır.
İsrail, 1947 yılından 2015 yılının ilk 3 ayına kadar gerçekleştirdiği saldırılarda Filistin
topraklarının çoğunu işgal etmiş ve Filistin halkına geride küçük bir toprak parçası
bırakmıştır.395
Filistin toprağı!
391
Ali Ahmet Şükri, Mûzekkerât Cemâl Paşa, Çev, y.y 1431/1923, ss. 238-249.
392
Karaman, Filistin, s. 94.
393
Karaman, Filistin, s. 94.
394
Balfour Deklarasyonu; http://tr.wikipedia.org/wiki/Balfour_Deklarasyonu%281917%29, E. T:
09.10.2014; Al-Hut, s. 456.
395
Dünden bugüne İsrail'in Filistin'i işgal haritası; https://www.facebook.com/notes/füsun-
doymaz/dünden-bugüne-israilin-filistini-işgal-haritası/763827333638496, E. T: 19.10.2014.
146
Bugün sizlere bu konu ile ilgili bazı bilgiler vermeye çalışacağım. Bu bilgileri çeşitli kaynaklardan
derleyerek özetliyorum. Yahudilerin Filistin’deki tapulu mülkiyetleri ile ilgili olarak farklı oranlar
olmasına rağmen en yüksek oran olarak % 8’i alarak bunun dökümünü vereceğim. Yani Yahudiler
bu topraklara nasıl sahip olduklarını anlatacağım.
Filistin’in yüz ölçümü yaklaşık olarak 27 milyon dönüm. Bunun % 8’i yaklaşık olarak 2 milyon
dönüm. Yahudiler bu kadar toprağa bakın nasıl sahip olmuşlar:
1- 1900 yılların başlarında 850.000 Müslüman ve Hristiyan’a karşın Filistin’de yaşayan Yahudi
sayısı yaklaşık olarak 30.000 civarındaydı. Bunlar o toprakların inasanlarıydı. Bunların sahip
oldukları toprak yaklaşık olarak 200.000 dönümdü.
2- İttihatçıların 1911 darbesiyle işbaşına gelmelerinden sonra İstanbul hükümeti Şam ve Filistin’e
Mason ve Sebataycı valiler ve görevliler gönderdi. Bu görevliler 1911-1917 yıllarında Filistin’deki
Yahudilere sahip çıkarak onlara devletin topraklarından yaklaşık olarak 400.000 dönüm arazi
sattılar. Bunların belgeleri Osmanlı arşivinde var.
3- İngiliz komutan Allenbi ile birlikte Aralık 1917’de Kudüs’e giren Yahudi çeteler, Osmanlı
ordularının çekilmesi ile bazı stratejik bölgeleri ele geçirdiler.
Bunun üzerine; İngiliz sömürge valisi ilk iş olarak ve yardımlarının karşılığında Siyonist Yahudi
Ajansı’na 300.000 dönüm arazinin tapusunu hibe olarak verir.
Bununla yetinmeyen Vali aynı ajansa sembolik fiyatlarla 100.000 dönüm araziyi satar. Daha sonra
da Vali Hole ve Bisan bölgesindeki Sultan Abulhamid’e ait 150.000 dönüm araziyi Yahudi
vakfına hibe olarak verir. Böylece Yahudiler, İngiliz sömürge valisinden toplam 665.000 dönüm
arazının tapusunu almış oldular.
İngiliz işgal güçlerinden destek alan Yahudiler giderek yayılıyordu. Kurulan terör çeteleri ile
Filistin halkını korkutup sindirmeye çalışan Yahudiler zaman zaman İngiliz askerlerinden de
destek alıyordu. Yurt dışındaki Siyonist örgütler de onlara her türlü maddi ve manevi destek
veriyordu.
Bundan güç alan Yahudiler, İngilizlerle birlikte Filistinlileri içki, uyuşturucu ve fuhuşa sürükleme
çabasına girişirler. Buna paralel olarak da Yahudiler korkuttukları bazı Filistinli ve Araplara
değerinin on ya da yirmi katı para teklif ederek arazilerini satın almaya çabalarlar.
İşte böyle bir çaba ile Yahudiler 1917-1947 yılları arasında 600.000 dönüm toprağı satın
alabildiler. Ancak bu toprağı satanlar Filistinliler değil, tersine Suriye ve Lübnanlı Hıristiyanlardı.
Çünkü Osmanlı döneminde Filistin ve Lübnan, Şam eyaletinin bir parçası idi ve herkes istediği
yerde yaşayıp mülk edinebiliyordu.
147
İşte bu koşullarda Filistin’de arazi satın alan ya da Osmanlı Sultanı tarafından arazı hibe edilen
Suriye ve Lübnanlı bazı Hıristiyan tüccar ve toprak ağaları yaşanan Siyonist terör ortamında
Yahudilerin yüksek fiyatlarına dayanamayıp arazilerini satmışlardı.
İster Suriyeli, ister Lübnanlı olsun arazisini Yahudilere satanların tam listesi vardır. Örneğin
Beyrut’lu Mişel Sersak ailesi tam olarak 400.000 dönüm araziyi Yahudilere satmıştır. Siyonist
çeteler bu topraklarda yaşayan 2546 Filistinli aileyi kovarak yerlerine Polonya’dan getirilen
Yahudileri yerleştirdiler.
Gelelim Filistinlilere…
İngiliz işgal güçlerinin ve Siyonist Yahudi çetelerinin tüm baskı, tehdit ve cinayetlerine rağmen
Filistinliler yalnızca 300.000 dönüm araziyi Yahudilere satmış ya da satmak zorunda kalmıştı.
Kendi iradesiyle ve yalnızca yüksek fiyatlar karşılığında toprağını satan Filistinlilerin büyük
bölümü halk tarafından hain ilan edildi ve bir çoğu öldürüldü.
Şimdi olduğu gibi geçmişte de Filistinlileri yenemeyen Siyonist Yahudiler, yalan propagandalarla
onları lekelemeye çabalıyor. Osmanlının bölgeden çekilmesi ve Filistin’in İngilizlerin işgaline
uğraması ile yaşanan bunca acıya rağmen Filistin halkı mücadelesini sürdürmektedir. 1948’de
işgal edilen Filistin topraklarında yaşayan yaklaşık bir milyon Filistinli ile 1967’de işgal edilen
topraklarda yaşayan 3 milyon Filistinliden hiç birinin toprağını satmadığını belirterek bu konuya
nokta koymak istiyorum. Yazdıklarıma hala inanmayanlar varsa bunun tersini yazsınlanlar da
görelim…
Bu palavraları atanlar, değil 50-60 yıl bir-iki yıllığına Siyonist teröristlerin cinayetlerine maruz
kalsaydılar bırakın arazilerini herşeylerini satıp kaçarlardı!
Ama Filistin halkı bunu yapmadı ve asla yapmayacaktır! Bunun tersini söyleyenler ya da
düşünenler artık utansın! Çünkü; yalnız son dört yılda İsrailliler 3800 Filistinliyi öldürdü. Bunların
699’ı çocuk, 9’ı gazeteci, 220’si sporcu, 36’sı sağlık elemanı, 249’u kadın ve 749’ı öğretmen.
İsrail aynı süre içinde 43599 Filistinliyi yaraladı, 6912 evi yerle bir etti, 600 bin zeytin ve
narenciye ağacını kesti ya da yaktı, 365 fabrika ve işletmeyi yıktı ve son olarak inşa etmekte
olduğu Utanç Duvarı için 211 bin dönüm Filistin toprağına el koydu…
1967’den sonra işgal edilen Filistin topraklarına yurt dışından getirilen Yahudiler tarafından inşa
edilen yerleşim bölgeleri için İsrail yaklaşık olarak 2 milyon dönüm araziye el koydu.
Hala İsrail’e ve onun satılık yandaşlarına inanan varsa onlara söyleyecek bir çift sözüm kalıyor:
‘Allah günahınızı bağışlasın’!
148
ÖZGEÇMİŞ
KİŞİSEL BİLGİLER
Adı, Soyadı : Mohammed B. I. HEJJİ
Uyruğu : Filistin (PS)
Doğum Tarihi ve Yeri : Ocak 10, 1988, Gazze
Medeni Durumu : Bekâr
Cep : +90 539 6200026
Email : mr.mohammed.b.hijji@hotmail.com
Yazışma Adresi : Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset
Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü 38039 Melikgazi/KAYSERİ
EĞİTİM
Derece Kurum Mezuniyet Tarihi
Yüksek Lisans EÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü 2015
Lisans Al-Azhar Üniversitesi İktisadi ve 2010
İdari Bilimleri, Gazze
Lise Filistin Lisesi, Gazze 2006
İŞ DENEYİMLERİ
Yıl Kurum Görev
2010- Halen Gazze Al-Azhar Üniversitesi Öğretim görevlisi, Yönetim Görevlisi,
İktisadi ve İdari Bilimler final sınavı komitesi uyesi, Siyasi
YABANCI DİL
Arapça, İngilizce, Türkçe, Rusça, İbranice.
149
CURRICULUM VITAE
PERSONAL DATA
Name and Surename : Mohammed B. I. HEJJI
Nationality : Palestine (PS)
Birth Date and Place : January 10, 1988 Gazze
Marital Status : Single
Mobile : +90 539 6200026
Email : mr.mohammed.b.hijji@hotmail.com
Address : Erciyes University, Faculty of Economics and
Administrative Sciences, Political Science and Public
Administration, 38039 Melikgazi/Kayseri
EDUCATION
Degree Institute Date of Graduation
MsC Erciyes University, Graduate School of 2015
Social Sciences
Bachelor's Al-Azhar University, Political Science 2010
and Public Administration
High School Palestine Secondary School, Gazze 2006
PROFESSIONAL EXPERIENC
Year Institute Mission
2010- Currently Al-Azhar University, Faculty Lecturer, Managerial tasks, Member
of Economics and of the final exams committee,
Administrative Sciences Member of the reception committee
for new students, Assistant in the
preparation of self-assessment
program.
October 2010 – Al-Azhar University, Faculty Supervisor
march 2011 of Economics and
Administrative Sciences,
voluntary work program,
Sep 2010-Dec Community Housing Fund Recording Manager
2010 (CHF) - Gaza
LANGUAGE
Arabic, English, Turkish, Russian, Hebrew.