Professional Documents
Culture Documents
2. Mitolojik/Teolojik Teori
2.2.Kabala Mitolojisi
2.3.Babil Mitolojisi
2.4.Teolojik Kaynaklar
3.1.3.Babil Şehri
Sonuç
Merhabalar, bugünkü konumuz Babil Kulesi Dil Efsanesi. Bu konuyu araştırmadan
önce ilk olarak kendime şu soruyu sordum: Dil nasıl ortaya çıkmıştır? Buna dair
teoriler olmalı ve Babil Kulesi efsanesi de bunlardan biri. İşte ilk olarak dile ilişkin bazı
açıklamalara değinmek istiyorum. Çünkü bir konuda genelden özele inmek her
zaman benim kafamda daha kolay canlandırmamı sağlıyor. Umarım sizin için de iyi
bir yol olur. Bu ön bilgiden sonra Babil’e dair bulduğum bilgileri daha ayrıntılı şekilde
sizinle paylaşmak istiyorum.
“Dilin nasıl doğduğu konusu modern dil bilimi ile bu bilime yakın olarak çalışan
antropoloji ve nöroloji gibi bilim dallarının da araştırma konusudur.”
1.2. Spekülatif/Taklit Teorisi: Dilin doğal seslere bir öykünme, bir taklit veya
yansıma sonucunda ortaya çıktığı görüşü üzerinde durulmaktadır. Bu görüşü
savunan bir dilci olan Dr. W. Oehl’dir.
1.3. Kültürel/Antropolojik Teori: Dil, bir anda oluşan bir şey değil uzun bir
zaman dilimi içerisinde insanın kültürel gelişimine bağlı olarak değişen ve gelişen bir
varlıktır. Temsilcileri arasında E. Cassirer ve W. Von Humboldt yer alır.
1.6. Evrimsel Teori: Bu teori insanın 1,5 – 2 milyon yıl boyunca uğradığı
fizyolojik ve nöropsikolojik değişimler sonucunda bugünkü konuşma yeteneğini
kazandığına dikkat çeker.
2. Mitolojik/Teolojik Teori
Ortak yönleri, dilin insana Tanrı tarafından verildiği noktasında birleşmeleridir. İnsan
kendi zekasını kullanarak konuşma yeteneğini sürekli geliştirmiştir; ancak insana bu
yeteneğini veren ise yaratıcıdır, fikri hakimdir.
Mitoloji nedir?
Milletlerin masallaşmış tarih öncesi efsanelerinin tümüdür. Mitoloji hikayeleri daima
insanüstü, hatta tabiatüstü olayları anlatır.1
Bu hikayeler bir şahsın değil, bütün toplumun eseridir. Çeşitli milletlerin mitolojileri başka
başkadır. Bununla beraber bazı milletlerin mitolojileri arasında ortak olaylara rastlanır. En
eski mitolojiler Eski Mısır, Asur ve Babil mitolojileridir.
2.2.Kabala Mitolojisi
2.3.Babil Mitolojisi
“Efsaneye göre Tanrı'nın, ona ulaşmaya çalışan insanlara verdiği bir ceza: Tevrat’ta
yer alan ve Bâbil kıssası olarak bilinen anlatıda dillerin nasıl farklılaştıklarına dair
bilgiler vardır.” (NOT: Eco, Umbero, Avrupa Kültüründe Kusursuz Dil Arayışı, çev:
Kemal Atakay, Afa Yayıncılık,İstanbul 1995)
2.4.Teolojik Kaynaklar
1
https://www.nedir.com/mitoloji
2
https://www.turkcebilgi.com/teoloji
Dilin ortaya çıkışının kutsal metinlerde nasıl tezahür ettiğini Aydar ve Ulutaş şöyle
açıklar: Tevrat, dilin ortaya çıkışı konusunda en geniş bilgi veren kutsal kitap
olup Âdem'in konuşmayı nasıl öğrendiğinden, eşyalara nasıl isim verildiğinden
ve bunların nasıl öğrenildiğinden bahseder. İncil, İsa’nın söylediği sözlerden
yani kelamdan bahseder. Kuran’da dili Adem’e Allah'ın öğrettiği geçer. Ayrıca
Kuran’da, insanların önceden bir tek millete/ümmete bağlı olduklarından
bahsedilse de, tek bir dil kullanıldığı söylenmez.Tevrat’ta ise insanların açıkça
bir dili konuştuğu anlaşılır ki bu nokta, konumuzla da ilgili olan Babil’e atıfla
yapılır:
“''Ve bütün dünyanın dili bir ve sözü birdi. Ve vaki oldu ki, şarkta
göçtükleri zaman Şinar diyarında bir ova buldular ve orada oturdular. Ve
birbirlerine dediler: Gelin kerpiç yapalım ve onları iyice pişirelim. Onların taş
yerine kerpiçleri ve harç yerine ziftleri vardı. Ve dediler: Bütün yeryüzü üzerine
dağılmayalım, diye gelin kendimize bir nam yapalım. Ve âdemoğullarının
yapmakta oldukları şehri ve kuleyi görmek için Rab indi ve Rab dedi: İşte bir
kavimdirler ve onların hepsinin bir dili var ve yapmağa başladıkları şey budur
ve şimdi yapmağa niyet ettiklerinden hiçbir şey onlara men edilmeyecektir.
Gelin, inelim ve birbirinin dilini anlamasınlar diye, onların dilini orada
karıştıralım. Ve Rab onları bütün yeryüzü üzerine dağıttı ve şehri bina Etmeği
bıraktılar. Bundan dolayı bunun adına Bâbil denildi; çünkü Rab bütün dünyanın
dilini orada karıştırdı ve Rab onları bütün yeryüzü üzerine oradan dağıttı..''”
(Eski Ahit (Tevrat), Tekvin, Bap, 11/1–9)”
http://formulalingua.blogspot.com.tr/2013/11/babil-efsanesi-ve-dillerin-
dogusu.html
“Tanrı Sodom ve Gomorra’yı nasıl yıktıysa, krallıkların tacı . . . . Babil de öyle
olacak. Orada hiçbir zaman oturulmayacak, nesiller boyu içinde yaşanmayacak”
(İşaya13:19, 20).
Peki Tanrı neden Babil’in yok edilmesini istiyordu? Babil ordusu MÖ 607’de
Yeruşalim’i yakıp yok etti, sağ kalanları da Babil’e götürdü ve orada onlara zalimce
davrandı (Mezmur 137:8, 9).
Tanrı, halkının kendi kötü işleri nedeniyle buna 70 yıl boyunca katlanması
gerekeceğini, fakat sonra onları kurtarıp tekrar memleketlerine döndüreceğini bildirdi
(Yeremya25:11; 29:10).
Tanrı’nın Sözü doğru çıktı. MÖ 539’da, 70 yıllık süre sona ermeden hemen önce,
fethedilemez Babil şehrini Med-Pers orduları ele geçirdi. Hiçbir insan bu kadar büyük
bir fethin gerçekleşeceğini önceden bilemezdi. Zaman içinde şehir tam söylendiği gibi
viraneye döndü. (İşaya46:9, 10).”
https://www.jw.org/tr/yayinlar/dergiler/g201101/kutsal-kitap-kay%C4%B1tlar
%C4%B1nda-babil/
3.1.2.Babil Kelimesi
Babil, M.Ö. 23. yüzyıl civarında Aşağı Mezopotamya'da (şu anki Güney
Irak civarında) Sümer ve Akad toprakları üzerine kurulmuş olan Babil (Babylon)
ülkesinin antik başkentidir. Babil, en parlak dönemini Kral Hammurabi1
zamanında yaşamıştır. Şehir, ilk defa M.Ö. 539 yılında Pers imparatoru Büyük
Kiros tarafından ele geçirilir. Sonrasında Pers İmparatorluğu, Büyük
İskender'in hâkimiyeti altına girer ve doğal olarak Babil'i de Büyük İskender
yönetir. Büyük İskender'in ölümünden sonra Babil'i işgal eden Selevkoslar ise
Babil'de yaşayanları başka bölgelere tecrit ettirirler ve Babil, tarih sahnesinden
silinir.
Babil'den günümüze kalan ve üzerinde Sümerlilerin geliştirdiği dilde
yazılmış yazılar bulunan bir tablet vardır. Tablet, Sargon dönemine aittir. Ayrıca
Babil, dünyanın yedi harikasından biri sayılan ve M.Ö. 7. yüzyılda Kral
Nebukadnezar tarafından karısı için yaptırıldığına inanılan asma bahçelerine
sahiptir.
Dünyanın antik yedi harikasından biri olan Babil’in asma bahçelerinin nerede
olduğu bilinmemektedir. İşin aslı var olup olmadığı da kanıtlanmamıştır çünkü bu
yapıya ait herhangi kesin bir arkeolojik bulgu yoktur. 1899-1917 seneleri arasında
Alman arkeolog Koldewey’in başkanlığındaki bir heyet, yaptığı kazılarda önemli
bulgular elde etmiştir. Bunlara göre bahçeler kat kat sıralanmıştı ve bu
bahçeleri sulamak için nehirden su çeken meyilli su kanalları bulunmaktaydı.
Kulenin ilk olarak, 90 metre genişliğe ve 90 metre yüksekliğe sahip 7 katlı bir
bina olarak inşa edildi.
1.Kat-taşı, (33 m)
2.Kat-ateşi, (18 m)
3.Kat-bitkileri, (6 m)
4.Kat-hayvanları, (6 m)
5.Kat-insanları, (6 m)
6.Kat-gökyüzünü (6 m) ve
Dikkat ederseniz, hava, su, ateş, toprak, bitki ve hayvanlar gibi doğaya
ilişkin tasvirler antik çağlardan itibaren insan yaşamında önemli yer almıştır.
Benzer durumu şamanlıkta da görebiliriz. Doğa ile daha çok iç içe olmanın
etkisi sonucudur.
Bir insanın bütün bunları öğrenip, anladıktan sonra yani yedi basamağı
sırayla çıktıktan sonra Babil Tanrısı (Marduk’a) ulaşılabileceği düşünülürdü.
İnançlarına göre Marduk insanlara sadece orada görünürdü. Ama onun
görünmesine sıradan ölümlüler dayanamazdı. Bu nedenle tapınmaya gelen
halktan kişiler birinci kata çıkabilirlerdi. Bundan sonraki üst katlara sadece
rahipler çıkabilirlerdi. O dönemde Babil'i işgal edilmiş, kuleyi yıkılmış ve tahrip
edilmiştir. Babil Kralları Nabopollasor ve Nabukadnasor tarafından kule yeniden
yapıldı.
Tevratta, Firavun, Haman'a, kendisine kilden bir kule inşa etmesini, çıkıp
Hz. Musa'nın tanrısına bakacağını söyler Babilden, Yakut el-Hamavi'nin
yazılarında ve Lisan el - Arab'da da bahsedilir. Öyküye göre tüm insanlar
rüzgârın önüne katılarak bir yerde toplanırlar. Buraya sonradan Babil denir.
Babil'de insanlara Allah tarafından değişik lisanlar tahsis edilir ve yeniden
rüzgârla geldikleri yerlere dağıtılırlar.
İslami kaynaklara göre, Kuran’da Hz. Musa, Firavun, Karun, Haman ve kerpiçten
yapılan bir kule aynı hikâyenin içinde anlatılmaktadır. 9. yy İslam tarihçilerinden El-
Tabari'nin Peygamberler ve Krallar Tarihi adlı eserinde hikâyeye göre Nemrut
Babil'de bir kule inşa ettirir. Tanrı bu inşa edilen kuleyi yıkar ve o zamana kadar
aynı dili konuşan insanların dili böler ve 72 dile ayırdığını belirtir. 13. yy İslam
tarihçilerinden Ebu el-Fida da aynı hikâyeden bahseder.
SONUÇ OLARAK,