You are on page 1of 5

SİSTEMATİK KELAM 1 VİZE ÖDEVİ

AD-SOYADI – THUZAR WİN


ÖĞRENCİ NUMARA – 16070743
ŞUBE – C

SORU - Kelam İlminin doğuşu ve sistematik gelişimine etki eden; 


- (büyük günah, kader, müteşabih-haberi sıfatlar, Kelamullah meselesi... gibi) iç sebepleri, 
- (ikili-üçlü - çoklu tanrı anlayışına sahip dinler, çeşitli felsefi akımlar... gibi) dış sebepleri 
ayrıntılı bir şekilde yazıp değerlendirdikten sonra (kitabınızdan da faydalanarak) Kelam'ın
geçirdiği evreler/aşamalar hakkında bilgi veriniz.

Kelam sözlükte “yaralmak, etkilemek” anlamında olup kelm kökünden gelen


bir isim olup “bir fikri tam olarak anlatan söz” demektir. Terim olarak ta “kelime, akıl, delil”
anlamlarında kullanılmaktadır. Kelam ana kaynağı kurandır. Sünnet ise onun daha iyi
anlaşılabilmek için yardımcı olur. Kelam ilim kelamullahın bilgisidir. Kuran, kelamın ana
kaynağı olduğu için ilminde ele alınan konulardan her biri kuran ve sünnet mevcuttur. Bu iki
temel bilgi kaynağını dayanarak yöntemini geliştirir. Kelam, iman ve eylem olarak belirtir.
İmanın üç temel alanını, Allah, nübüvvet ve ahiret konuları oluşturmaktadır. Kelamın eylem
alanı ise ahlakı ilgilendirmektedir. İnanç yönüyle insanı konu edinen kelam insanın yaşadığı
sosyal hayatındaki gelişim ve değişimden etkilenir.1
Mülümanlar islam dinin yayılmasından sonra dini düşünceler daha
derinleşmesi için akaid ve fıkıh alanında ters düşer gibi görünen nasları çözmeye çalışmışlar
ve farklı görüş ve anlayışlar ortaya çıkmıştır. 2 Ayetlerde insanlar kendileri ve diğer varlıklar
üzerinde ontolojik ve epistemolojik açıdan yorumlamaya davet ettiğini düşünüp doğru
bilgilere akıl ile ulaşabileceğini belirtmiş. Müslümanlar da ilahi emreleri uyarak dini
düşünceyi temellendiren bilgiler üretmeye çalışmışlardır. Bu durum kelam doğmasının
olumlu etki olarak bulunmaktadır.
Kelam ilmi islam toplumunu belirli dini tarihi sosyal ve siyasi koşullarında
ortaya çıkmıp zamanda gelişmiş ve olgunlaşmıştır. Kelm ilmi, müslümanların dini, siyasi ve
içtimai problemlerinden kaynaklanan iç sebeplerinden oluşur. Bir de müslümanların islam
dışı din ve felsefelerden oluşan yabancı kültürle karşılaşmasından kaynaklanan dış
sebeplerden de doğmuş olduğunu kabul edilir. Gerçi bazı şarkiyatçılar ve bazı müslüman
yazarlar kelamın tamamen yabancı kültürün ve sadece iç sebeplerinden doğup geliştiğini ileri
1 Kelâm kelimesinin, Kur’ân’da Allah’ın bir sıfatı olarak “Kelâmullah” şeklinde geçmesi hakkında bk. et-
Tevbe 9/
2 Şerafeddin Gölcük ve Süleyman Toprak, Kelâm: Tarih - Ekoller - Problemler, Konya 2001, ss. 3-7, 15-16;
Emrullah Yüksel, Sistematik Kelâm, İstanbul 2005, ss. 18-19
sürmüşlerse de her iki görüş müslüman olan ve olmayan araştırmacıların çoğunluğunca
isabetli bulunmamıştır. Bu nedenle kelamın doğmasında iç ve dış sebeplerin ortaklaşa etkili
olduğu görüşü kabul etmiştir.
 Kelam gelişimine etkilerden olan iç sebepler, Kırtas hadisesi denilen olay,
Peygamberimiz hastalandığında bir yazı yazmasıdır. Bu olayı kabul edenler var ve
etmeyenler de var. Kırtas hadisesi daha sonraları ortaya çıkacak, hilafet meselesi üzerine
oturan Şia ekolünün önemli dayanak noktalarından birisini oluşturmuştur.3
Hilafet ve İmamet meselesi, kelam ekolleri arasında farklı şekillerde
yorumlanmıştır. Efendimizin vefatından sonra müslümanların siyasal iktidar alanıyla ilgili
ihtilafları, bu alanın var olmasının zorunlu olup olmadığıyla ilgili olmayıp, bu alanın kimler
tarafından nasıl yürütüleceğiyle ilgiliydi. Hilafet meselesi ve halife seçimi dair
düşünceler, ehli sünnete göre efendimiz halife konusunda herhangi bir belirlemede
bulunmamış Ashab-ı istişare sonucu olarak hazreti Ebubekir’i seçmiştir. Şiaya göre halifati
nasla belirlenmiştir. Haricilere göre, ehlisünnet gibi düşünürler esas olan seçimdir.
Kelam, büyük günah işleyen için mürtekib-i kebire tabiri kullanılır. Bu tabir, ilk
olarak Sıffîn savaşı’ndaki hakem olayı sebebiyle Hariciler tarafından kullanılmıştır. İlk iki
halife dönemlerde halk arasında birlik beraberlik ve sükünet hakimdir. Hazreti Osman ve
Hazreti Ali hilafe dönemlerde sükunet sağlanamamış. Mesele Hazreti Osman’ın şehit
edilmesi Cemel ve sıffin savaşları olmasından kaynaklanmıştır. 4 Müslümanların iktidar için
yaptıkları savaşlarda öldüren ve öldürülen kişilerin ahiretteki hallerinin nasıl olacağıyla ilgili
sordukları hayatı önemi haiz sorulara verilen cevaplar, aynı zamanda kelam ekollerinin
temellerini de atmaktaydı.5 Büyük günah işleyen kişinin, haricilere göre dinden çıkar, kafir
olur ebedi olarak cehennemde kalır ve azabı kafirlerinki gibi olur. Mutezile’ye göre dinden
çıkarse de kafir olmayıp iman ile küfür arasında kalır, ne mümin ne de kafir sayılır, tövbe
etmeden ölürse ebedi cehennemde kalır. Mürcie konu hakkında hüküm vermez ve sorunu
ahiret ertelerler. Ehli sünnete göre günahlar helal olarak sayıp işlenmediği müddetce kişiyi
dinden çıkarmazdır. Ama günahlar imamina zarar verir ve ahirette cezalandırılır. Allah
dilerse affedebilirdir. 
İnsan bu dünyadaki hayatını kendi özgür iradesiyle yönetmekte mi yoksa ilahi
bir irade sonucu tayin edilen ilahi bir yazgıyı mı, sorusu tüm dinlerde sorulmuş ve verilen
cevaplar da birbirinden farklıdır.6 Rivayetlere göre kader konusu daha Hz. Peygamber
hayattayken müslümanlar arasında tartışılmış bir konudur. Hz. Peygamber’in Medine’de bir
cenaze vesilesiyle yaptığı konuşmasında sözü kadere getirerek konuştuğu rivayet edilir.
Efendimiz, "Sizden hiçbir kişi ve yaratılmış hiçbir nefis müstesna olmamak üzere, muhakkak

3Eş’ari, Makâlâtu’l-İslamiyyîn, s. 81; Bağdadî, el-Fark beyne’l-Fırak, s. 54


4 Tunç, Kelam (Sistematik), s. 84
5 Eymen İbrahim, el-İslâm ve’s-Sultân ve’l-Mülk, s. 137
6 Müslim, Kader, 1
cennetteki ve cehennemdeki yerine Allah yazmıştır’’ Diye buyumuştur. Hadis kaynakların
bulunan bu ve benzeri diğer rivayetlerden anlaşılmaktadır. Hz. Peygamber döneminden
itibaren sonraki dönemlerde de tartışmalar yapılan bir konudur. Emeviler döneminde, insan
kendisi için takdir ve tayin edileninin dışında bir şey yapamaz şeklinde yorumlamış ve kader
konusu siyasi bir ideoloji olarak kullanılmıştır.7
Kelam sıfatı ilahi sıfatlar içinde en erken dönemden itibaren Müslümanlar
arasında tartışılmaktadır. İlk dönem kelam ilminin oluşumunda dile getirdiği düşüncelerle
önemli bir yere sahip olan Ca‘d b. Dirhem, İslam düşüncesinde “Allah’ın kelam sıfatı”nın ve
buna bağlı “Kur’an’ın mahluk olduğu” düşüncesini ileri süren ilk kişi olarak
bilinmektedir.55 Sistematik dönem kelam ekolleri içinde Cehmiyye olarak bilinen ve sıfatlar
ve özellikle de Allah’ın kelam sıfatı üzerinde yoğun bir şekilde duran ekolün öncülerinden
Cehm b. Safvan da onun öğrencilerindendir.8 İlahi sıfatlar konusunda aşırı bir şekilde tenzihi
benimsemişlerdir. Kelamın ana konularını oluşturan ilahi sıfatlar meselesi hakkında yapılan
bu tartışmalar islam düşüncesi açısından çok zengin kabul edilebilecek bir literatürün
oluşmasını sağlamıştır.
Kelam gelişimine etkilerden olan dış sebepler, bazı mülümanlar islam
fetholunan ülkelerde istikrara kavuşunca, bu ülkelerde yahudilik ve hıristiyanlık gibi semavi
din mensuplarıyla karşılaşmışlar. Onlarla karışıp kaynaşınca bazı müslümanlarda,
Hıristiyanlarda ve Musevilerde olduğu gibi akaid meselelerinde diyalektik, münakaşa ve
delillendirmeyi sevme eğilimi belirdiler. İslam dini konularda tartışmaların yapıldığı
grupların başında hıristiyanlar dahil olduğunu özellikle emeviler döneminde halifelerin doğu
hıristiyan bilginleriyle diyaloga girdikleri, saraylarında onlara çeşitli yerlerde
görevlendirmiştir. Kur’an’da ilahi kelimelerin ezeli olması gerektiği delilini ileri sürerek
halku’l-Kur’an ile zat-sıfat tartışmalarının ortaya çıkmasında hıristiyan alimlerin rolü
bulunmaktadır. Teşbih ve tecsime ilgili konuların müslümanlar arasında tartışılmasında
yahudilerin payı bulunduğu ipuçları vardır. Ve yahudilerin teşbih inancı konusunda hadis
uydurdukları bilinmektedir. Ekserisi mevaliden olan ve dini-felsefi problemlerin
derinliklerine nüfuz kabiliyeti veren karmaşık aklı ilimlere vakıf ve akli istidlal metodlarına
aşina bilginler olan Mu‘tezile kelamcıları, bu süre zarfında felsefe ve bid‘at ehli Zındıklarla,
Materyalistlerle, Müşebbihe ve Hululiyye ile dişe diş fikrı harbe ve mücadeleye girip, bu harp
ve mücadelede kuvvetli bir fikrı mücadeleyi temsil eden önderler olmuşlar. 9 Bundan dolayı
İslam’ın manevi ve fikri bünyesini, İslam inançlarının saflığını bulandırmak isteyen yabancı
fikirler ve cereyanlarla yapılan savaşın tehlikelerinden ve olumsuzluklarından korumuşlardır.

7 Kaderin, iyi veya kötü, tatlı veya acı her şeyin Allah’tan geldiğine imanın da geçtiği Cibrîl hadisi için bk. Ebû
Abdillah Muhammed b. İsmâîl el-Buhârî, Sahîhu’l-Buhârî, İstanbul 1315 / 1897, c. II, s. 18; a. mlf., Halku’l-Ef
‘âli’l-İbâd ve’r-Redd alâ’lCehmiyye ve Ashâbi’t-Ta‘tîl, Beyrut 1407 / 1987, s. 37; İbn Hacer el-Askalânî,
Fethu’l-Bârî li Şerhi Sahîhi’l-Buhârî, c. I, Mısır (Bulak) 1300-1301, ss. 205-110
8 Metin Yurdagür, Esmâ-i Hüsnâ: Allah’ın İsimleri, İstanbul 1996, s. 31
9 A. Saim Kılavuz, a.g.e., ss. 410-411.
Görev aşkı, İslam dinini aklı yollarla savunma sorumluluğunun bilinci ve dini inançları
sağlam fikrı temellere oturtmak çabası onların itici gücü olmuştur.10
İlminin Geçirdiği Evreler,
 Vahyin devam ettiği dönem, bu dönemde Peygamber hayatta olduğu için problemleri
direk müdahale ediyor kelamla ilgili söyleyeceğimiz çok şey yok.
 Selef dönem, Peygamberden sonra ilk ihtilafların çıktığı dönemdir. Dini anlama ve
yorumlamalara karşı çözüm bulmak için yedi tane selef metodu belirlemiş, (Takdis,
Tasdik, İtiraf-ı acz, Sükut, İmsak, Keff, Marifet ehline teslim ol)
 Mütekaddimun dönemi, hicri 3. ve 4. Yüzyıl ile alakalıdır. Kelami konuların ve
mezheplerin sistemleştiği dönemdir. Son temsilcisi Cüveyni (ö.478-1085) kabul edilir.
Mu’tezile ve Ehli-Sünnet kelamının oluşum ve gelişim dönemidir.
 Müteahhirun dönemi, hicri 5. Asırdan 19. Yüzyıl ile ilgilidir. Gazzali (ö.505-1111) ile
birlikte hicri beşinci asırda başlayan dönemdir. Bu dönemi kendi arasında üça ayırıyor,
Gazzali dönemi, Felsefeleşme dönemi, Şerh ve Haşiyecilik dönemi.
 Yeni ilmi kelam dönemi, 19. asrın sonlarında başlayıp günümüze kadar devam eden
dönemdir. Özellikle bu dönem islam dünyasının güç kaybetmesi, osmanlının yok olması,
hilafet mekamının yok olması, müslümanların batılılara karşı güç kaybetmesinden dolayı
müsümanlar çıkış yolu olarak bazı yeni hareketler ve çözümleri ortaya koymuşlar. Bu
ortaya koyduğu çözümler genelde müslümanların içinde düştükleri zehri durumda
kurtuluşu amaçlanmıştır.11 Bu dönemin önemli temsilciler, Muhammed Abduh,
Cemaleddin Efgani
Seyyid Ahmet Han
Filibeli Ahmed Hilmi
Şibli Numani
Emir Ali
İzmirli İsmail Halda
Abdullatif Harputi

KAYNAKÇA - İslam ansiklopedisi, Kelam - Yusuf Şevki Yavuz


- Sistematik Kelam - Prof. Dr. Ömer AYDIN-Dr. Öğr Üyesi Fikret SOYA
- KLASİK KELÂMÎ TARTIŞMALARIN DOĞUŞU ve GELİŞİMİNE ETKİ
EDEN FAKTÖRLER - Yrd.Doç.Dr. Fethi Kerim Kazanc

10 İrfan Abdülhamîd, İslâm’da İtikâdî Mezhepler ve Akaid Esasları, trc. M. Saim Yeprem, İstanbul 1983, ss. 143-
145.
11 KELAM ve AKAİD-3 ( Kelam İlminin Geçirdiği Evreler) - ÖABT/DHBT

You might also like