You are on page 1of 5

Alimlere Dil Uzatmanın Tehlikesi

Şeyh Abdurrahman es-Südeys

03.11.1424 Hicri – 26.12.2003 Miladi

Ey insanlar! Sizlere ve kendi nefsime, Allah'tan hakkıyla korkmayı tavsiye ederim. Allah'tan
hakkıyla korkmak (takvâ), cenneti kazanmak için en güçlü araçtır. Fitne zamanlarında kalpleri
sapmaktan korur. Kriz ve musibet anlarında yolları aydınlatır. Kalbine takvâ ulaşanın tabiatı kinden
uzak olur. En hayırlı ve en doğru yola iletilir.

Ey Müslümanlar!.. Ümmetimizin tarihini inceleyen uygarlığının üstünlüğünü, ve belli bir dönem


bütün dünyaya liderlik ettiğini anlamakta güçlük çekmez. Bu üstünlüğün kaynağı, Kur'an ve
Sünnet'e tutunma, birlik ve bütünlüğe bağlılık, Allah Subhânehu'nun (Bu sizin ümmetiniz tek bir
ümmettir ve ben de sizin Rabbinizim) (21/el-Enbiya/92) buyruğu gereğince ayrılık ve bölünmeyi bir
tarafa

bırakmaktır. İçinde bulunduğu durumu inceleyen; azılı düşmanların, hasetçilerin ve kindarların


saldırıları arasında, çekmekte olduğu bir iç çatışma ve bölünmüşlükle, bir çok sorun hakkında ortaya
atılan kişisel anlayışlarla, sapık ve yıkıcı fikirlerin su yüzüne çıkmasıyla, İslam ümmetinin ve İslam
cemaatinin saflarından ayrılan grupların belirmesiyle birlikte ümmetimizin başına sıkıntılarla dolu
bir zamanın geldiğini kolaylıkla söyleyebilir. Bunlar ancak ümmetin bünyesindeki yaraları,
rahatsızlıkları ve bölünmeyi artırmıştır ve bütün bunların olmasında, Allah Subhânehu'nun derin bir
hikmeti vardır. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilikle
deneyeceğiz.) (21/el-Enbiya/35)

Milletlerin yükseliş dönemlerinde bir çok sıkıntılar ve krizler görülür. Fakat hastalıklarını teşhis
etmeden ve sıkıntılarından kurtulmak için gerekli sebeplere sarılmadan ümmetin hayatından geçen
her gün, onu daha da geriye götürür ve bir çok kesimde ümitsizliğin daha da artmasına yol açar.

İslam Ümmeti!.. Hak ehlinin takip etmesi gereken bilinçli kalkınma yolunun en önemli yol
işaretlerini sağlamlaştırmak için bir hatırlatmada bulunacağız. Bu; üzülen için bir teselli, unutan için
bir hatırlatma, bilmeyen için bir öğreti ve şaşkınlık içinde olan için bir tenbih olacaktır.
Bölünmüşlüğe son vermeye ve gruplaşmayı kötülemeye, dostlarımızı çirkin amaçlardan ve kötülük
etkenlerinden uzaklaştırmaya katkıda bulunacaktır.

İman kardeşleri!.. Yüce şeriatımız ülfeti ve uyumu amaçlamış; çekişme, bölünme ve parçalanma
yollarından sakındırmıştır. Sevgi ve kardeşliğe çağırmış; hoşgörü ve merhamete, yardımlaşma ve
dayanışmaya teşvik etmiştir. Özellikle de, tek bir meşrebe ve tek bir metoda sahip hak ehli
arasında... Tüm yüce gayelere yönlendiren sıfatlara işaret eden delillerle dolu Kur'an ve Sünnet ehli
arasında... Allah Subhânehu şöyle buyurur: (Hep birlikte Allah'ın ipine (İslâm'a) sımsıkı yapışın;
parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşmandınız da O,
gönüllerinizi birleştirmişti ve O'nun nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz.) (3/Âl-i İmran/103)
Bu ayette, çirkin dağınıklığın eşsiz bir düzene dönüştürülmesi nimeti hatırlatılmaktadır. Buhari ve
Müslim'in rivayet ettiği, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şu buyruğu da, nübüvvet
kandilinden bir yansımadır: "Sizin bana en sevimliniz ve Kıyamet günü makam bakımından en
yakınınız ahlakı en güzel olanlarınız, insanların kendisine yakınlık duyduğu ve insanların
arasını birleştiren latif bir yapıya sahip olanlarınızdır."

Kur'an ve Sünnet Ümmeti!.. Hastalığını gizleyeni, hastalığı zayıf ve bitkin düşürür. Üzüntü ve
kederin en şiddetli olduğu bir anda, teşhis edilmesi gereken hastalıklardan biri de; ümmet
mensuplarının birbiri arasında taan etme ve sakındırma, rezil etme ve teşhir etme derecesine ulaşan
yabancılaşma ve zıtlaşmadır. İnanç, ibadet ve davranış yönünden hak yoluna koyulan, hakka ve
kutsal değerlere karşı duyarlılığa bağlı, ümmetin tökezlemeden kurtulmasına ve birliğinin
bozulmamasına gayret eden insanlara yönelik suçlamalardır. Tek bir ümmete mensup bir takım
insanların, din kardeşleri değerli alimlere ve seçkin davetçilere dil uzatarak onların kadrini ve
kıymetini düşürmeye, güvenilirliklerini yok etmeye çalışması çirkin bir davranıştır. Bütün bunlar;
Allah'tan korkmadan, gazeteler, dergiler, televizyon kanalları ve internet siteleri aracılığıyla alaya
alma ve küçük düşürme, karalama ve teşhir etme amacıyla yapılınca felaket daha da büyük
olmaktadır. Oysa Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, uyararak ve tehdit ederek şöyle buyurur:
"Ey diliyle iman edip kalplerine iman girmeyenler! Müslümanların gıybetini yapmayın ve
onların kusurlarını araştırmayın! Çünkü kim onların kusurlarını araştırırsa, Allah da onun
kusurlarını araştırır. Allah kimin kusurunu araştırırsa, evinin içinde de olsa onu rezil eder."
Bu hadisi; İmam Ahmed, Ebu Davud ve Tirmizi rivayet eder.

İmam Ahmed rahimehullah şöyle der: "İlim ehline, özellikle de onların büyüklerine dil uzatmak
büyük günahlardandır." Malik b. Dinar ise şöyle der: "Kendisi salih olmadığı halde salihlere dil
uzatması, kişiye kötülük olarak yeter."

Tek bir ümmete mensup olduğu halde bütün gayesi ve en büyük arzusu hataları ve kusurları
araştırmak, küçücük şeyleri büyütmek ve değişik programlar aracılığıyla bunları teşhir etmek olan
insanlara ne oluyor?.. İmâlı ve kinayeli sözlerle iğnelemeyi bırakmazlar. Tahrik aracını kullanarak
sürekli karmaşa çıkarırlar. Provakasyon ve kışkırtıcılık, belirgin özellikleridir. Kötü zanda bulunmak
onların kamusu, eziyet etmek ve başa kakmak onların lügatıdır. Hemen ithamda bulunurlar.
Sövmekten ve küfretmekten çekinmezler ve sürekli suçlarlar. Kardeşlerini arkadan vururlar. Seni bir
nimet içinde görürlerse haset ederler. Onların yanından ayrılınca gıybetini yaparlar. Bir yanlışını
duyarlarsa, sevinçten uçarlar. İyi bir davranışını öğrenirlerse, onu gizlerler. Gece-gündüz kadir-
kıymet düşürmeye, insanların yeterliliklerine dil uzatmaya, suçsuz insanları kötü göstermeye
çalışırlar. Yarasalar gibi karanlıkta hareket ederler ve maskelerin arkasına sığınırlar. Rahatlıkta dost
ve kardeştirler. Sıkıntı anında ise, en azılı düşmandırlar. Bu konuda akraba ve arkadaş tanımaz,
hiçbir özür kabul etmezler. Faziletli ve şöhretli insanları gözden düşürmeye çalışırlar ve onlar
hakkında söylentiler yayar, iftiralar uydururlar. Subhâne Rabbiye'l Azîm!.. Alemlerin Rabbi'nden
hiç mi korkmazlar?.. Lâ havle velâ kuvvete illa billah!.. Daha da ötesi bunun için bazı internet
sitelerini takip ederler ve onların hakkı açıkladığını öne sürerler. Gerçekte onlar, hastalık yerlerini
arayan sinekler gibidir. Ellerindeki bilgilerin kötü insanlara ve meçhul kimselere ait sözler ya da
nasihat amacıyla yazılmamış eserler olduğuna aldırmazlar. Başka türlü yorumlanabilecek ve bir çok
güzel yönün yanında hoş görülebilecek hatalar ve kuruntuların etkisiyle dostluk ve düşmanlık
belirlenir, insanlar çeşitli gruplara ayrılır. İlim talebinin henüz başında olan öğrenciler,
entellektüeller, reformcular ve hatta avâm bunlarla meşgul edilir. Karşılıklı cevap vermelerle
yetenekler ve vakitler boşa harcanmaktadır. Ağır sözlerle, yaralayıcı kelimelerle ve ateş parçası gibi
sözlü saldırılarla şereflere dil uzatmak için oturumlar düzenlenmektedir. Kullanılan dilin temizliği
ve nefsin nezaheti tamamen bir kenara atılır. Oysa yapılması gereken bu üslubun, Müslümanların
güvenliğini yok etmeye ve birliğini bozmaya çalışan, İslam düşmanı sapık gruplara yöneltilmesidir.
Ben, seçkin insanların ve iyilik peşinde koşanların, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in bizleri
sakındırdığı sapık bir gruba benzemelerinden Allah'a sığınırım. İmam Ahmed, Buhari ve Müslim'in
rivayet ettikleri bir hadiste, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: "Kur'an okuyan ,
okudukları boğazlarından aşağıya geçmeyen bir topluluktur. Okun yaydan çıktığı gibi
İslam'dan çıkarlar. Müslümanları öldürürler ve putperestleri bırakırlar."

Uyanıklık ve zekada örnek haline gelen Kadı İyas b. Muaviye'den nakledilen şu söz, hoş bir sözdür.
Hafız İbni Kesir rahimehullah, Süfyan b. Hüseyin'den şunu rivayet eder: İyas b. Muaviye'nin
yanında bir adamı kötüledim. Yüzüme baktı ve dedi ki: "Rumlarla savaştın mı?" "Hayır" dedim.
"Sind, Hind, Türk?" "Hayır" dedim. Bunun üzerine dedi ki: "Rum, Sind, Hind ve Türk senden
kurtuldu da, Müslüman kardeşin mi senden kurtulamadı?" Ondan sonra asla böyle bir şey
yapmadım. İbni Sirin rahimehullah şöyle der: "Onda bildiğin en kötü şeyi söylemen ve hayırlı
yönünü gizlemen, kardeşine zulmetmendir." İbni Mübarek ise şöyle der: "Mü'min belki bir özrü
vardır diye düşünür, münafık ise ufak-tefek hataları araştırır." Bir başkası da şöyle der: "Müslüman
gizler ve nasihat eder. Münafık ise ortaya çıkarır ve rezil eder."

Bu, Müslümanların normal fertleri ve geneli hakkında böyle ise; ömrünü ilim veya yolunda geçiren
ya da toplumda yer sahibi olan ilim ve hayır ehli hakkında nasıl olur? Onlar aleyhine konuşmamak
daha çok vaciptir. Hatayı örtme konusunda, Ömer radıyallahu anh'tan şu rivayet edilir:
"Kardeşinden çıkan bir sözü, şayet onu hayra hamledebilecek bir yol bulursan kötü sanma!" Said
ibnu'l Müseyyib rahimehullah'tan şöyle dediği nakledilir: "Hiç bir alim, şeyh ya da fazilet sahibi
yoktur ki kusuru bulunmasın. Fakat kimin fazileti kusurundan daha çoksa, fazileti dolayısıyla kusuru
gider."

İmam Zehebi'nin, Hafız Muhammed b. Nasr'ın biyografisinde söylediği şu söz altın değerindedir:
"Şayet bizler her bir imama, ictihad ettiği bazı meselelerdeki bağışlanabilecek bir-iki hatası
yüzünden karşı çıksak, onu bid'atçı ilan edip ondan uzak dursak, ne İbni Nasr, ne İbni Mende ve ne
de onlardan daha büyüğü bizden kurtulabilirdi. Yalnızca Allah kullarını doğru yola iletendir. O,
merhametlilerin en merhametlisidir. Hevâdan ve densizlikten Allah'a sığınırız."

Burada Müslümanları, birlik ve bütünlük içinde olmak üzere kabalığa ve ayrılığa bir son vermeleri
için uyarıyoruz. Düşüncelerine ve kalemlerine itimat edilen basın yayın organlarını da doğru
sözlülük ve seçici yayıncılık noktasında Allah'tan korkmaları için uyarıyoruz. Her beyaz kağıda bir
şeyler karalayan, onların seviyesine ve ilmine sahip olmadığı halde alimlere ve faziletli insanlara dil
uzatanın yazısı yayınlanmaz.

Nefislerde gizlenen kin ve garezi harekete geçiren reddiyelerden ve yorumlardan mutlaka sakınmak
gerekir. Alimlerin kıymetini ve kendi değerini bilen, yazdıklarından tevbe edene Allah rahmet
etsin!.. Eleştiri ve düzeltme işi ilimde derinleşen, eleştiri yapma ve görüş alışverişinde bulunma
kurallarını iyi bilen, ihtilaf âdâbını ve kaidelerini yerine getiren insanlara bırakılmalıdır. Metot ve
insan eleştirisinde alimlerden daha ölçülü olan kesinlikle yoktur. İmam Zehebi şöyle der: "Alimler
hakkındaki söz adalete ve takvaya muhtaçtır." Zamanımızda da bu iş için, özel komisyonlara ve
evrensel kurumlara ihtiyaç vardır.

Ey Müslümanlar!.. İlmi alanlar, tartışma programları ve İslam Ümmeti'nin parçalanmış birliği, hâlâ
doğruluk, insaf, tevazu ve hakkı ortaya çıkarma üzerine kurulu, süslü ve çarpık sözlere ya da hasede
yer olmayan gerçek kardeşliğin ve hoşgörünün yerleşmesine susamış bir haldedir. (Bir kavme olan
kininiz, sizi adaletsizliğe sevketmesin. Adaletli olun, çünkü o, takvaya daha yakındır.) (5/el-
Maide/8)

Selefin ihtilaf anındaki edebine, sevgi ve saygıyı korumasına, nerede olursa olsun hak belli olunca
kibir göstermeden onu kabul etmesine örnek çoktur. Onlardan biri de Zehebi'nin, Hafız Ebu Musa
es-Sadefi'den naklettiği şu olaydır. Ebu Musa şöyle der: "Şafii'den daha akıllısını görmedim. Bir gün
bir konuda onunla münazara yaptım. Sonra ayrıldık. Daha sonra benimle karşılaştı ve elimden
tutarak, "Ey Ebu Musa! Bir konuda anlaşamamışsak kardeş de mi olamayız?" Zehebi, bu olayı
zikrettikten sonra şu yorumda bulunur: "Bu, bu imamın (Şafii'nin) aklına ve anlayışına delildir.
Birbirleriyle münazara yapanlar, ihtilaf etmeye devam etmektedir."

Hezeyana ve karalamalarla sözü uzatmaya değil; bu gibi anlayışlara ve akıllara, bu gibi sıfatlara ve
örneklere ne kadar da muhtacız. İmamlarımızın ve alimlerimizin hayat hikayeleri hâlâ hafızalarda
tazeliğini korumaktadır. Allah, ahirete intikal edenlerine rahmet eylesin ve hayatta olanlarını başarılı
kılsın.

Ey sünnet ehli!.. Birbirinize şefkat gösterin ve kardeşlerinize yumuşak davranın. Alimlere ve İslam
davetçilerine, hayır ve ıslah ehline karşı kaba olmayın. Nefsinizi kayırmayan ve kendini suçlayan,
kardeşlerine karşı insaflı olan ve sevgilerini muhafaza eden, onlara iyilik ve hayır yapmayı seven ve
onlara karşı şeytana yardımcı olmayan kişiye Allah rahmet etsin!

Kardeşlerin hata yaptıkları zaman hatalarını yüzlerine karşı söylemen cesaretin ve seçkinliğin bir
gereğidir. Arkalarından onları karalamak, nefislerde gizli olan garezi yaymak, fazilet sahibi insanları
değerlendirirken grupçuluk yapmak ve gerçekleri ters yüz etmek ise aşağılık ve adiliktir. Fazilet
sahibinin faziletini ancak fazilet sahipleri bilir. İçiniz, Allah Teâlâ'nın şu kavliyle dolu olsun ve
âzâlarınız ona göre hareket etsin: (Muhammed Allah'ın elçisidir. Onun yanında bulunanlar da
kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler.) (48/el-Fetih/29)

Yapıcı ilmi eleştiriye ve nezih tartışmaya evet; fakat bu, işin ehli ve gerekli yeterliliğe sahip insanlar
tarafından yapılmalıdır. Bilinçli bir tartışma ve yapıcı bir nasihat olmalı, sevgi duyguları ile
kaplanmalıdır. Hevâ ve hevesten, grupçuluktan ve taassuptan uzak olmalıdır. İşte o zaman,
ümmetiniz sizin için çokça dua edecek ve size övgüde bulunacaktır. Allah yardımcımız olsun! Allah
Subhânehu şöyle buyurur: (Köpük atılır gider, insanlara faydası olan ise yeryüzünde kalır. İşte
Allah böyle misaller verir.) (13/er-Ra’d/17)

Allah'tan korkun ey Allah'ın kulları!.. İslam Ümmeti'nin birbirine hakkı ve tarafsızlığı tavsiyeye,
kendisinden Allah korkusu ve takvâ yayılan yapıcı ve güzel söze, suçsuz insanlar ve takvâ sahipleri
hakkında hüsnü zanda bulunmaya, idareciler ve alimler etrafında toplanmaya en çok ihtiyacı olduğu
bir dönemde olduğu daima gözünüzün önünde olsun. Bununla birlikte İslam Ümmeti'nin; uykuları
kaçırmaya ve toplumun güvenliğini sarsmaya devam eden yıkıcı akımlara ve zehirli fikirlere karşı
sağlam bir duvar gibi tek saf olmaya da ihtiyacı vardır. Özellikle bu zamanda ihtilafın kabul
edilebilir olduğu yerlerde ayrılık olduğu iddiasında bulunmak ve başkalarının ayıp ve kusurlarıyla
uğraşmak bu geniş yoldan sapmaktır. Bundan daha büyüğü, sabit değerlere dil uzatmak ve asıllara
saldırmaktır. Düşman kendilerini seyrederken kardeşin kardeşle uğraşması ayıptır ve ahmaklıktır.
Allah'a yemin olsun ki bu söylediğim, hatayı onaylamak ve batılda ısrar etmek değildir. Bilakis
hikmetin bizzat kendisidir. Ümmetin çıkarlarını korumak ve kötülükleri ondan defetmektir.

Ey kardeşler!.. Zıtlaşmanın ve dağınıklığın kökünün kesilmesi, değerli insanlarla alay edilmemesi ve


birlik ve bütünlüğümüze göz diken bozguncuların tuzağının boşa çıkarılması için hepimize düşen
görev; davetçileri, alimleri, edipleri, düşünürleri ve yazarları, kültür ve medya mensuplarını bir yeri
rahatsızlanınca diğer yerleri de uykusuzluk ve ateş ile onun rahatsızlığını paylaşan tek bir beden gibi
olma şuurunu hissetmeye çağırmaktır. Böylelikle toplum gemisinin, insanları bid'atçı ve kafir ilan
etme batağına düşen, bundan da öte silaha sarılıp kan döken bir topluluğun eliyle batırılması
engellenir ve ümmetin gemisi, cehalet ve hevâdan uzak güvenlik ve iman dolu limanlara demirler.
Bir takım yazarlar, ümmetin sabit değerlerine saldırarak veya ümmetin simge şahsiyetleri hakkında
tereddüt oluşturmaya çalışarak asla bir şey elde edemeyecektir.

Allah'ın kulları!.. Adaletten kaçanlara ve güvenlik güçlerince arananlara, ümmeti ve toplumun


güvenliğini korumak için, Mescid-i Haram'ın minberinden çağrıda bulunuyoruz: Bir an önce teslim
olun ve hakkınızda Allah'ın şeriatına ve adil hükmüne göre hüküm verilsin. Çünkü bu; dünya ve
ahirette kendilerinin, ailelerinin, toplumlarının ve ülkelerinin hayrınadır. Kuruntular,
sorumluluğunda bulunan işi kararlılıkla ve dürüstçe ele alan hiç bir Müslüman'ı haktan ve hakikatten
alıkoyamaz ve karanlıklar onun ilerlemesini engelleyemez. Allah, niyetleri bilendir ve O, en doğru
yola iletir. Hikmeti yüce ve nimeti geniş olan Allah'tan, lütfu ve keremiyle üzerimizdeki güvenlik ve
iman nimetlerini devam ettirmesini dilerim. Şüphesiz O, çokça cömerttir, kerem sahibidir.

Sonra; Hakk'ın sevgilisi ve insanların şefaatçisi, doğru yolu gösteren ve müjdeleyene Mevlâ azze ve
celle'nin emrettiği gibi salât ve selamda bulunun. O, şöyle buyurur: (Muhakkak ki Allah ve
melekleri peygambere salât ederler. Ey iman edenler! Siz de O'na salât ve çokça selam
eyleyin.) (33/el-Ahzâb/56)

You might also like