You are on page 1of 14

Odunpazarı Belediyesi Yayınları: 7

Tarih Dizisi: 2

Bu kitabın basım, yayım ve satış hakları


Osmangazi Üniversitesine aittir.
Bütün Hakları saklıdır.

© Copyright 2005
by Osmangazi University
All rights reserved

ешгашп
Dannau
гапшвш
вшгавн
ОИ1ИНН
Yapım
Yazıevi iletişim Hizmetleri
(o 212) 518 30 06-07
Baskı
Bayrak Matbaacılık
Küçük Ayasofya Cad. Yabaeı Sok. 2/1
Sultanahmet/İstanbul
(212) 638 42 02

ISBN

975-6881-04-6

Mayıs 2005
Uluslararası
Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi

Türk-Bulgar
İlişkileri
Sempozyumu
11-13 Mayıs 2005
Eskişehir - Türkiye

ULUSLARARASI
OSMANLI VE CUMHURİYET
DÖNEMİ
TÜRK-BULGAR İLİŞKİLERİ
SEMPOZYUMU

11-13 MAYIS 2005

BİLDİRİLER KİTABI

OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ
Fen Edebiyat Fakültesi
Tarih Bölümü
ESKİŞEHİR
Osmanlı v e C u m h u r i y e t Dönemi
SEMPOZYUM BİLİM KURULU
Türk-Bulgar
İlişkileri Prof. Dr. Halil İNALCIK

sus Prof. Dr. Machiel KIEL


Prof. Dr. Mücteba İLGÜREL
Prof. Dr. Mustafa Çetin VARLIK
Prof. Dr. Yavuz ERCAN
Prof. Dr. Feridun EMECEN

Prof. Dr. İdris BOSTAN


Prof. Dr. Necdet ÖZTÜRK
Prof. Dr. Halime DOĞRU
Prof. Dr. M. Mehdi İLHAN
Prof. Dr. Mehmet ÖZ
Prof. Dr. Evgeni RADUSEV
Prof. Dr. Mahir AYDIN
Prof. Halil BUTTANRI
Prof. Dr. Ali SARIKOYUNCU

Prof. Dr. Ahmet ŞİMŞİRGİL


Doç. Dr. Hasan ÜNAL
Doç. Dr. Ömer TURAN
Doç. Dr. Mehmet İNBAŞI
Doç. Dr. A. Mesud KÜÇÜKKALAY
Emekli Büyükelçi Dr. Bilal N. ŞİMŞİR
Dr. Mehmet GENÇ
Yrd. Doç. Dr. Sadettin YILDIZ
Dr. Orlin SABEV

DÜZENLEME KOMİTESİ

Yrd. Doç. Dr. Selahattin ÖNDER


Yrd. Doç. Dr. Mehmet TOPAL
Yrd. Doç. Dr. Meral BAYRAK (FERLİBAŞ)
Yrd. Doç. Dr. Kamil ÇOLAK
Yrd. Doç. Dr. Meryem KAÇAN ERDOĞAN
Yrd. Doç. Dr. Numan ELİBOL
Yrd. Doç. Dr. Mesut ERŞAN
Doç. Dr. Muzaffer DOĞAN

Bilgisayar Uzmanı Ömür AŞIKOĞLU

YAYIN KURULU

Yrd. Doç. Dr. Meral BAYRAK (FERLlBAŞ)


Yrd. Doç. Dr. Mehmet TOPAL
Yrd. Doç. Dr. Kamil ÇOLAK
Yrd. Doç. Dr. Meryem KAÇAN ERDOĞAN
Yrd. Doç. Dr. Numan ELİBOL
Uluslararası

Osmanlı v e C u m h u r i y e t Dönemi İÇİNDEKİLER


Türk-Bulgar
Iljşk[leri
Prof. Dr. Machiel Kiel
The Heart of Bulgaria:
Population and Settlement History of the Districts of Provadia, Novi Pazar and Shoumen
from the Late-Middle Ages till the end of the Ottoman Period
39
Teodora Bakardjieva
Ruse and the Ruse Region in the Context of Demographic P r o c e s s e s
in the Lower Danube Region
49

Doç. Dr. T u r a n G ö k ç e

XVII. Yüzyılda Filibe Şehrinin Demografik Gelişimi.

65

Dr. R u m e n K o v e c h e v
Nikopol Sancak at the Beginning of the 16th Century
According to the Istanbul Ottoman Archive
77

Y r d . D o ç . D r . M ü z e y y e n Buttanrı

Çağdaş Bulgaristan Şairlerinde Göç Olgusu

93
Y r d . D o ç . D r . C a n Özgür
Türkçe'den Bulgarca'ya Bulgarca'dan Türkçe'ye Geçen Kelimeler
99
A r ş . Gör. Eylem Saltık
Ömer Osman Erendoruk'un "Sabır Duası"
Adlı Eserindeki İmajlar ve Kaynakları

Y r d . D o ç . D r . Z a f e r Koylu
A y a s t e f a n o s Antlaşması ve Sonrasında Balkanlar'da
Bulgaristan'ın Genişleme Politikaları: M a k e d o n y a
"5
Dr. M e l t e m Begüm S a a t ç i
II.Meşrutiyet Öncesi M a k e d o n y a Sorununda "Bulgar" Rolü.
129
Assc.Prof.Dr. Rumyana Komsalova
I.Dünya Savaşı Sonrası Bulgar-Türk İlişkilerinde Trakya Sorunu (1919-1925)

л
Doç. Dr. Y u s u f S a r ı n a y
Osmanlı Devleti'nin Bulgaristan'ın Bağımsızlığını Tanıması
ve Türk-Bulgar İlişkilerinin Gelişmesi (1908-1914)
139
Doç. Dr. Ömer T u r a n
Sofya'da Türk Askeri Ateşesi Mustafa Kemal (ATATÜRK)
145
Dr. V a l e n t i n K i t a n o v
The Secret Policy of Vmoro with Turkey 1903-1924
153
Prof. Dr. Cengiz H a k o v
İki Dünya Savaşı Arası Döneminde Bulgaristan-Türkiye Siyasi-Diplomatik ilişkileri
(1919-1938)

Prof.Dr. Halime Doğru


Öldürülen Hacı-oğlu Pazarı Ayanı Sarıklıoğlu ile Adamlarının Muhallefatı ve Tasfiyesi
171
Doç. Dr. M e h m e t İnbaşı
XVI-XVI1. Yüzyıllarda Bulgaristan'daki Yörük Yerleşmeleri
189
Yrd.Doç.Dr. Sema Altunan
XVI-XVII. Yüzyıllarda Rumeli'de Tanrıdağı Yörüklerinin Askeri Organizasyonu
201
Emine B a y r a k t a r o v a
Osmanlı Devleti Bulgaristan Emareti Tüccar Vekilleri Meselesi
207
Prof.Dr. Slavka Draganova,
Yeni Bujunan Tuna Vilayeti'nin Nüfusuna Ait Emlak ve Vergi Defteri
217
Y r d . D o ç . D r . Osman Koksal,
Balkanlar'da Birlikte Y a ş a m a Standardının Göstergesi Olarak XIX. Yüzyıl Ortalarında
Bir Osmanlı Ordugah Kasabasının Demografik, Sosyo-Ekonomik Panoraması
229
Evelina R a z h d a v i c h k a
Balkan Fairs as an Economic Institution and Social Space (The Case of Eski Cuma)

233
Dr. Orlin S a b e v
The Village of Chikendin/Liliak (Bulgaria): A Place-Name Palimpsest

243
Y r d . D o ç . D r . M.Yaşar Ertaş
Ibrahim Hamdi'ye Göre Silistre'den Vidin'e Tuna Kıyısındaki Osmanlı Şehirleri

253
Grigor Boykov
Who Established the Town of Tatar Pazarcık in the Middle Upper T h r a c e ?
261
Y r d . D o ç . D r . A y l a Efe
İmar Meclisi Raporlarına G ö r e : Niş Bölgesi
269
A s s c . P r o f . D r . Raia Z a i m o v a
The Sultan's Subjects at the Ottoman Imperial School
after the Crimean War
Osmanlı v e C u m h u r i y e t Dönemi 2 7 5

Türk-Bulgar Katerina Venedikova


Kültür, Öğretim ve Öğrenimle İlgili Kitabeler
283
Vedat Ahmed
Bulgaristan ile Türkiye Arasındaki Bilimsel ve Kültürel İlişkilerde
Medresetü'n-Nüwab'm Yeri
291
Dr. Y a s e m i n A v c ı
Bağımsız Bulgaristan ve Osmanlı Devleti Arasında 'Modern Diplomasi'

(1908-1912)

297
Doç. Dr. Sibel T u r a n
Türk Dış Politikasına Yön Veren Etkenlerin Işığında
Türk-Bulgar İlişkilerinin Yeri ve Önemi Üzerine Bir İnceleme: 1923-2004

Dr. Kalina P e e v a
Balkanlar'daki Siyasi Durumun Değişimi ve Bulgaristan ve Türkiye
Dış Politikalarının Yakınlaşması (1935-1937)
317
Assc.Prof.Dr. Y o r d a n k a Bibina
20. Yüzyılın 70'li Yılların İlk Yarısında Bulgar-Türk İlişkileri
325

Prof. Dr. Krassimira M u t a f o v a

The Centers of Islamic Mysticism in Rumiii in the Relations

Between Muslims and Christians during the i 5 t h - i 6 t h Centuries

335
Y r d . D o ç . D r . Kemal Y a k u t - Y r d . D o ç . D r . M e r a l B a y r a k (Ferlibaş)
Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Bulgaristan Müftülerinin Statüsü (1878-1929)

347
Y r d . D o ç . D r . İbrahim Sezgin

Filibe'deki Şehabeddin Paşa Vakıfları

355
Yrd.Doç.Dr. Mustafa Özer
Bulgaristan-Haskovo (Hasköy)'deki Türk Devri Eserleri
367
Yrd.Doç.Dr.Yonca Koksal-Arş.Gör. Davut Erkan
Tanzimat Döneminde Bulgaristan, Kıbrıslı Mehmed Emin Paşa'nın Rumeli Teftişi
373
Y r d . D o ç . D r . T a h a Niyazi K a r a c a
1876 Bulgar Ayaklanmasının Avrupa Kamuoyuna Takdiminde
William Evart G l a d s t o n e ve Sir Edwin Pears
387
Yrd.Doç.Dr. Mithat A y d ı n
İngiliz Belgelerine Göre 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı Sırasında
Kızanlık'ta Rus-Bulgar Mezalimi
401
Yrd.Doç.Dr. Selahattin Önder-Engin Kırlı
Osmanlı Arşiv Belgeleri Işığında Eskişehir ve Çevresine Yerleştirilen
Bulgaristanlı Göçmenler
413
Prof. Dr. A g o p G a r a b e d y a n
I950'li-i970 f li Yılları Arası Bulgar-Türk İlişkilerinde G ö ç m e n Sorunu
417
Yrd.Doç.Dr. Kamil Çolak
Rusçuk ve Eflak Sınır Bölgesinde Eşkiyalık ve Asayiş Meselesi (1550-1600)
425
Y r d . D o ç . D r . M e r y e m K. Erdoğan

Rusçuk Kalesi

439
Yrd.Doç.Dr. Meral B a y r a k (Ferlibaş)
Özerk Bulgar Prensliği Döneminde Rusçuk'ta Ermeni Faaliyetleri (1886-1897).

453
Yrd.Doç.Dr. Bülent A t a l a y
Mustafa Kemal (ATATÜRK)'in Minber Gazetesi ve Bulgaristan

Arş.Gör. S e v i m Hacıoğlu
Türk ve Bulgar Tarih Yazımları ve Türk-Bulgar İlişkilerinin Bunlara Yansıması

Yrd.Doç.Dr. Cezmi Karasu


Dobruca Basınından: Pazarcık'ta Çıkan Emel Mecmuası (1930-1940)

473
Doç. Dr. Tamilla A. A l i y e va
Bulgaristan'da Y a ş a y a n Türkler'in Kültür Tarihinde Adı Geçen
Azerbaycan Aydınları
477
Yrd.Doç.Dr. İsmet Şanlı
Sofyalı Divan Şairleri

Bildirilerin sorumluluğu yazarlarına aittir.


Uluslararası
Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi

Türk Bulgar
ilişkileri
L I S .Q
em p nonz y wu ım
o m ı mu

11-13 Mayis 2005


Eskişehir - Türkiye

Bağımsız Bulgaristan ile


Osmanlı Devleti Arasında
'Modern Diplomasi'
(1908-1912)

Yasemin Avcı
Dr.
Pamukkale Üniversitesi
Fen Edebiyat Fakültesi
Tarih Bölümü

Giriş

Bilindiği gibi, Bulgaristan Balkanlar'daki Osmanlı nüfuzunun temel yerleşme bölgelerinden bindir,
Dolayısıyla Osmanlı devleti için yüzyıllarca ayrı bir öneme sahip olmuştur. Beş yüzyıllık hâkimiyetten sonra,
Bulgaristan'ın resmen kaybedilmiş olmasını Osmanlı topraklarından ayrılan diğer bölgelerden farklı bir biçimde
Değerlendirmek gerekir. 1908 yılında Bulgaristan'ın Osmanlı devletinden bağımsız bir devlet olduğunun ilan
edilmesi, Osmanlı yönetimi için iç ve dış politikada sadece bir itibar kaybı değildir. Her şeyden önce Balkanlar'da
Osmanlı siyasal varlığının sona erdiğinin en belirgin göstergesidir. Bu ise, Osmanlı devletinin imparatorluk
vasfının ortadan kalkmasına yol açacak önemli bir gelişmedir. Diğer taraftan Bulgaristan'ın bağımsızlığı ve
hemen ertesi gün Avusturya'nın Bosna-Hersek'i ilhak etmesi, 'genç' Meşrutiyet yönetimi için de açık bir
Tehlikeydi. Çünkü istibdat yönetimi ile suçlanan II. Abdülhamit bu sırada hala tahttaydı ve bu gelişme onun
gücünü sağlamlaştırarak anayasa için şiddetli bir darbe yaratabilirdi. Keza daha önce 1877-1878 Osmanlı Rus
harbi yüzünden Meşrutiyet yönetiminin rafa kaldırılmış olduğu elbette unutulmamıştı.
Bu çalışmada Bulgaristan'ın fiili bağımsızlığının resmiyete dönüşmesinin Osmanlı devleti tarafından nasıl
karşılandığı, oldukça sıkıntılı bir süreçten sonra bağımsızlığı tanınan Bulgaristan'ın bir diğer Balkan devleti
olarak Osmanlı devleti ile nasıl bir ilişki içinde olduğu incelenmektedir. Başka bir deyişle, iki devlet arasında eşit
egemenlik ilkesine dayanan, sürekli ve karşılıklı olması gereken 'modern diplomasinin Bulgaristan ve Osmanlı
devleti arasında nasıl kurulduğu, kesintisiz bir barış dönemi olan 1908—1912 yılları arasında ne gibi eğilimler ve
bakış açılarıyla şekillenerek hangi meseleler etrafında geliştiği konu edilmektedir.
Bulgaristan КгаНф: Fiili Bagmısızhgm Resmiyet Kazanması
5 E k i m 1 9 0 8 tarihinde T.rnovo'da Bulgaristan'ın bağımsızlığının ilan edilmesi ve ard.ndan d e v l e t d a i r e l e r -
bayrak çekilmesi anlık bir karar veya sürpriz değildi. ,878 Berlin Antlaşması ile özerklik k a z a n a n ve bu
s a y e d e giderek Osmanl, Devleti ile bağlar, giderek kopan Bulgarlar, ne Ayastefanos Antlaşmas! ile ö n g ö r ü l e n
vuyuK Bulgaristan t ne & bağımsızlık idealini unutmuşlardı. Zaten hem Avrupa hükümetleri h e m de Bâb-ı Âlî en
azından son on yıldır her an bu yönde bir gelişmenin ortaya ç.kmas.n. bekliyordu 2 . Hiç kimse B u l g a r i s t a n ' ı n
Osmanlı devletine bağlılığın, açıktan açığa inkâr etmese de Bulgaristan uluslararası diplomasi u y g u l a m a l a r ı n d a
uzun bir suredir bağımsız Sırbistan ve Romanya ile eşdeğerde muamele görmekteydik Bulgaristan'ın r e s m e n
olmasa bile pratikte bağımsız bir devlet gibi kabul edildiğinin işaretleri son d ö n e m d e daha da arttı. Bağımsızlığın
Hanından kısa bir sure once, Bulgaristan Prensi I. Ferdinand, Avusturya-Macaristan İmparatoru I. F r a n z J o s e p h
tarafından Budapeşte'de bağımsız bir hükümdar gibi onurlandırılarak karşılanmıştı/
Bulgaristan Osmanl. devleti ile ilişkilerini de en azından son on beş yıldır bağımsız bir d e v l e t gibi
sürdürmekteydi. D.ger devletlerden borç para alınması, savaş gemilerinin sipariş edilmesi, Osmanlı p a r a s ı n ı n
y e r m e 1880 yılında tedavüle çıkan Bulgar parasının kullanılması ya da Türkçenin resmiyetten kaldırılması bu
politikanın en açık göstergeleriydi. Ayrıca bağlı bir yönetim olduğu halde Osmanl. devleti ile a n l a ş m a l a r da imza­
ladı. Bu konuda 9 Ocak .907 tarihli Gümrük Antlaşması örnek olarak verilebilir.*
Ш ba ms,zllk
,, .. . f r ' S t a " S' ^ b a l a r ı Osmanlı devletinin izlediği mevcut olan. koruma yolundaki pasif poli-
ikas. ne daha da cesaret kazand.. Bulgaristan Komiserlerinin yazdığı ayr.nt.l. raporlar, emaretin Osmanl. d e v i e ­
n n e oian bağlılığının artık tamamen kâğıt üzerinde kaldığını açıkça ortaya koymaktaydı. Örneğin . 9 0 2 - . 9 0 4 tar-
mıerı arasında Bulgaristan Komiseri olarak görev yapan Ali Ferruh Bey'e göre, Osmanl. devleti ile Bulgaristan
nukumet. arasındaki siyasi ve idari problemlerden baz.lar. şöyleydi: Osmanl. devletinin Bulgaristan nezdinde en
yüksek temsilcisi durumunda olan Bulgaristan Komiseri6 Sofya'daki diğer büyükelçilerle eşit m e v k i d e m u a m e l e
görüyor, kendisine Bab-ı Alî taraf.ndan iki hükümet arasındaki siyasi meseleleri idare ve yürütme yetkisi veril-
m.ş olmasına ragmen bu yetki Bulgaristan taraf.ndan tan.nm.yordu. Bulgaristan hükümeti, Osmanl. devletinin
Bulgar topraklarındaki islam vakıflar, üzerinde sahip olduğu hukuki hakkı tanımak istemiyor, hatta vakıf
binalarını yıkmak, arsaların, zapt etmek v e y a satmakta herhangi bir sakınca görmüyordu?. Bulgaristan ve Doğu
Rumeli de bulunan Müftü ve Müftü vekillerinin yerel Müslüman halk taraf.ndan seçilip, Şeyhülislam taraf.ndan
atanmalar, ve hilafet makam.na bağl, olmalar, gerekiyorsa da görevden alma ya da yeni atamalarda Bulgaristan
hükümet, istediği gibi hareket ediyordu. Ayrıca, Bulgaristan'ın Osmanl. devletine tabi olduğunun en önemli
işaret, olan yıllık vergi ve Osmanl. genel borçlar.ndan Bulgaristan'a düşen pay ödenmemiş, Belova-Vakarel
demiryolu hattının yıllık kirasından Osmanl. devletine verilmesi gereken miktar, 8 .900 yılından beri verilme­
mişti. Bulgaristan ve Doğu Rumeli topraklarındaki Osmanl. tebaası yabancı muamelesi görüyor, Bulgar ticaret
odalarına u y e kabul edilmedikleri gibi, yerli tüccar ile aralarındaki davalarda yabancılara uygulanan kefalet
parasını ö d e m e y e zorlanıyorlardı. Bundan başka, Osmanl, devleti Bulgar gemilerinden herhangi bir liman vergisi
almadığı halde Bulgar limanlarına gelen Osmanl, gemileri bu vergiyi ödemek zorunda bırakılıyordu. Osmanl.
devlet, ve emaret arasındaki sınır anlaşmazlığının devam etmesinden dolayı, sınır tecavüzlerinin önüne
g e ç i l e m i y o r ^ Karadeniz sahilindeki fenerlerin idaresinin kendisine bırakılması konusunda baskı y a p a n
Bulgaristan Dogu Rumeli'de de askeri istihkâmata devam ediyordu». Ali Ferruh Bey'in ifadesiyle Osmanlı devle­
tinin menfaatlerine ve mevcut hukuka karşıt olan bu duruma son vermek mümkün olmadı. Hatta bu sorunların
pek çoğu bağımsızlığın ilanından sonra da iki devlet aras.ndaki diplomatik ilişkilere konu olmaya devam etti.
Aslında Bulgaristan'ın II. Meşrutiyet'in ilanıyla ortaya çıkan kargaşadan yararlanarak bağımsızlığını ilan
etmesi karşısında Osmanlı devletinin yapacak pek bir şeyi yoktu. Sadece devletlere gönderdiği notalarla Berlin
Antlaşmasının hala geçerli olduğunu belirterek bu yeni durumu protesto etmek ve Bulgaristan'da hukuki
düzenin sağlanması .çın uluslararası bir konferans toplanmasın, istemekle yetindi' 0 . Ancak kimse onu dikkate
2
almadı Ote yandan İngiltere, Fransa" ve Rusya,' Bulgaristan'.n bağımsızlığını hemen o n a y l a m a m ı ş l a r a da
o s m a n l . hükümetinin silah kullanmasına kesinlikle karşı çık.yorlard.. Sadece bu yeni gelişmelerden en çok zarar
goren Sırbistan Osmanl. devletinin tarafında olduğunu ve gerektiğinde lehine olacak biçimde askeri tedbirler
alabileceğini bdd.rmışti'l Bu sebeple Osmanl, devleti, ingiltere'nin de tavsiyesine uyarak tazminat karşılığında
Bulgar.star. ır.bağımsızlığın, tan.mak için .908 yıl, sonlarından itibaren görüşmelere başladı.
A s , ı n d a l k l d e v l e t
^ a s ı n d a k i pazarlıklar uzun bir geçmişe dayanan oldukça çetrefilli konuları içermek­
teydi. Bulgaristan in Osmanl, devletine ödediği (daha doğrusu uzun bir süredir ödemediği) yıllık vergi, Müslüman
vaK.nar.nin idaresi, Bulgaristan'daki Müslüman halklar.n hukuki haklan, Müftü ve Müftü vekillerinin atanma
şartlar., Osmanl. devletinin kamu sağl.ğ,, posta ve telgraf idaresi için yapt.ğ. masraflar.n tazmini, devlete ait
e araZ1 ganStan t0 rakla
h нги * 'b P n n d a kalan fenerlerin v e daha önemlisi 310 kilometrelik demiryolunun
м а е i . Ne v a r k. Bulgaristan'ın Osmanl. devletinin tazminat isteklerini kabul etmemesi k.sa zamanda iki taraf.n
ilişkilerin, bir s a v a ş havas.na soktu. Osmanl. hükümeti son bir ümitle Bulgaristan'.n askeri kuvvetini
sınırlandıracak. Makedonya'ya karş. ç e t e tertip ve şevkini önleyecek bir uluslararas. konferans için devletleri
ikna e t m e y e çalışıyor, bir yandan da savaş ihtimali üzerinde düşünüyordu'*. Ancak, Avrupa devletlerinin Bâb-ı
Âlî'ye Bulgaristan meselesini bir an evvel çözmesi için yaptığı baskılar neticesinde iş savaşa kadar vardırılmadı.
Zaten bu esnada İstanbul bir de 31 Mart vakasını doğurduğu kargaşa ile uğraşıyor, Bulgaristan ile gerçekleşecek
bir savaş için oldukça güçsüz bulunuyordu.
Nihayet Rusya'nın müdahalesi ile iki tarafın tazminat konusunda anlaşmaları sağlandı ve 19 Nisan
1909'da yani bağımsızlığın ilanından yedi ay sonra, Bulgaristan ile Osmanlı devleti arasında İstanbul'da bir pro­
tokol imzalandı. Buna göre, Bulgaristan'ın Osmanlı devletine ödeyeceği tazminat, Osmanlı devletinin Berlin
Antlaşması ile Rusya'ya ödemek zorunda olduğu 125 milyon franklık borca karşılık tutuluyordu. Böylece
Bulgaristan sınırları içindeki fenerler için 180.307 frank, sıhhıyye idaresi masraflarının tazmini için ise 450.939
frank, yani toplam olarak sadece 631.246 frank ödeyerek Osmanlı devletine bağımsızlığını resmen onaylatmış
oluyordu. Aynı protokolde; Bulgaristan'da y a ş a y a n Müslümanlara ibadet özgürlüğü tanınacağı, diğer dini gruplar
gibi medeni ve siyasi haklara sahip olacakları garanti altına alınıyor, Bulgaristan camilerinde Müslümanların hal­
ifesi namıyla Osmanlı Padişahına hutbe okunmasına devam edileceği, vakıfların amacına uygun olarak idaresi
için ise üç ay içinde özel bir komisyon oluşturulacağı ifade ediliyordu 1 6 .
Aynı protokole bağlı olarak imzalanan başka bir mukavele ise Bulgaristan'daki Müftülükler ve yine
vakıflar hakkındaydı. Buna göre, Sofya'da Bulgaristan Müftüleri arasından seçilen ve Osmanlı Şeyhülislamı
tarafından kendisine menşur verilen bir Baş Müftü bulunacak, görevi ise buradaki Müslüman halkların dini ve
hukuki meseleleri hakkında Bulgaristan Mezahip Nezareti ile Osmanlı Şeyhülislamlığı arasındaki ilişkileri yürüt­
mek olacaktı. Ayrıca gerektiğinde Müslüman halkın evlenme, boşanma, vasiyet, veraset ve benzeri mese­
lelerinde yetkili olacak, aynı şekilde Müslümanların eğitimi ile ilgili konularda devlet dairelerine müracaat ede­
bilecekti. Diğer şehirlerdeki Müftüler ise halk tarafından seçilip menşurunu Baş Müftüden alacaktı. Müftüler
vakıf idaresinden de sorumlu oldukları için vakıf hesaplarına dair defterleri onlar tutacak ve gerektiğinde bu
defterleri incelenmek üzere Baş Müftü'ye göndereceklerdi. Bulgaristan'daki vakıfların korunmasına özen göster­
ilecek, hiçbir vakıf binası kanuna aykırı olarak yıkılmayacak, istimlaki gereken herhangi bir vakıf binasının ya
bedeli ödenecek ya da aynı kıymette başka bir mülkle değiştirilecekti. Kısaca söylemek gerekirse, bu anlaşma ile
Osmanlı Padişahı halife olarak Müslümanların dini lideriydi, Müslüman halkın hakları söz konusu olduğunda ise
Osmanlı devleti Şeyhülislamlık aracılığı ile belirli bir müdahale yetkisine sahip oluyordu. Ancak elbette bu müda­
hale devletin siyasi açıdan ve uluslararası platformda ne kadar güçlü olduğu ile doğrudan alakalıydı ve kolayca
tahmin edilebileceği gibi büyük ölçüde kâğıt üzerinde kalmaya mahkûmdu 1 7 .
Bulgaristan'ın yeni statüsünün resmen tanınmasından bir süre sonra, Büyükelçi olarak İstanbul'a gön­
derilen Mikail K. Safarov güven mektubunu sundu (17.7.1909). Öte yandan Mustafa Asım Bey de kendi güven mek­
tubunu Sofya'da takdim etti (14.9.1909)' 8 . Bu arada Osmanlı devleti ve Bulgaristan topraklarında karşılıklı kon­
solosluklar teşkiline ve atanacak konsolosların hukuk ve imtiyazına dair iki devlet arasında bir geçici bir anlaşma
imzalandı' 9 . Söz konusu anlaşmanın Meclis-i Vükela'da onaylanmasıyla birlikte, iki devlet arasında eşit egemen­
lik ve diplomatik dokunulmazlık ilkelerine doğrultusunda şekillenecek olan 'modern diplomasî resmen başlamış
20
oluyordu . Bundan sonra Osmanlı devleti ve Bulgaristan arasındaki ilişkiler, Avrupa devletler hukuku ilkelerine
uygun olarak yürütülecekti.
1909 yılından sonra iki devlet arasındaki ilişkilere konu olan en önemli meseleler, sınır tahdidi, sınırdaki
eşkıya tecavüzleri, deniz ve kara ticaretinin yeniden düzenlenmesi, posta ve telgraf muamelatıydı. Sınırın belir­
lenmesi ve eşkıya tecavüzünün sona erdirilmesi için kurulan komisyonların uzun süren görüşmeleriyle kalıcı bir
çözüme ulaşılamadığı bilinmektedir. Deniz ve kara ticaretinin yeniden düzenlenmesi ise ancak 1911 yılında imza­
21
lanan geçici bir antlaşma ile mümkün oldu . Bu anlaşma için daha önce Romanya, Sırbistan ve Yunanistan
22 23
devletleriyle yapılan ticaret anlaşmaları esas alındı . Aynı anlaşma 1912 yılı için tekrar uzatıldı , iki ülke
arasında yabancı posta şirketlerinin aracılığı olmaksızın doğrudan doğruya haberleşmenin nasıl gerçekleşeceği
24
konusu ise 1914 yılına kadar gündeme gelmedi . Diğer taraftan bu meselelerin hallinde belki de en önemli konu,
Osmanlı devleti ile Bulgaristan'ın iki ayrı devlet olarak birbirlerini nasıl algıladığıdır. Bu konuyu daha iyi
değerlendirmek için Bulgaristan Kralı I. Ferdinand'ın unvanı meselesine değinmekte fayda vardır.

I. Ferdinand'ın Unvanı Meselesi: "Bulgarlar Çarı" ya da "Bulgaristan Kralı"


I. Ferdinand, 5 Ekim 1908 tarihinde Tırnova'daki Kırk Şehitler Kilisesi'nde25 (the Church of the Forty
Matyrs) sadece bağımsız Bulgaristan Krallığını ilan etmemiş, Sobranya ve Başbakan'ın isteğiyle kendisi de
'Bulgarların Çarı' unvanını almıştı. Tıpkı Alman Kayser'i gibi Latince Sezar'dan gelen ve İmparator unvanıyla
26
eşdeğer görülebilecek 'Çar' unvanı Bulgaristan'da Rusya'dakinden daha eski bir gelenekti . Aslında en önemli
amacı bütün Makedonya'nın Bulgaristan'a katılmasıyla 'Büyük Bulgaristan'ı yaratmak olan, üstelik hırs ve kur­
nazlığı yüzünden 'tilki' lakabıyla anılan Ferdinand için bundan daha uygun bir unvan olamazdı. Yeni Bulgaristan
devleti devletlerarası politikada Üçüncü Bulgar Çarlığı olarak yerini almalıydı. Nitekim 11 Temmuz 1911 tarihinde
yapılan bir değişiklikle, Bulgaristan hükümdarının 'Bulgarların Çarı' unvanına haiz olduğu, şahsının kutsallığı ve
dokunulmazlığı Bulgaristan anayasasına da girmiş bulunuyordu 2 7 .
Avusturya, bağımsızlığın ilanından hemen önce, daha Ferdinand'ın Budapeşte'ye yaptığı ziyaret
esnasında onun Ortaçağ Bulgar geleneğine göre Çar unvanını taşıyabileceğine ikna olmuştu 2 8 . Fakat bu unvan
elbette daha çok Rusya'yı ilgilendiriyordu, çünkü Ferdinand Çar unvanını alarak kendini Rusya otokratlarıyla
aynı konuma taşımıştı, dolayısıyla Rus Çarı II: Nikola buna tepki vermekte gecikmedi. Ona göre bu gayet mega­
lomanca bir hareketti. Rusya'nın Bulgaristan'ın bağımsızlığının kabulü için arabuluculuk y a p m a y a başladığı esna­
da dahi iki devlet arasında unvan meselesi hala çözülmemişti. Ferdinand bu konuda da önüne çıkan fırsatı çok
iyi kullandı. Şubat 1909'da, Rusya Grand Dükü Vladimiren cenazesine katılmak için ısrar eden Ferdinand'ı Rusya
geri çeviremedi. Bulgaristan ile Avusturya arasındaki yakınlaşmayı kırmak maksadıyla yoğun bir diplomatik çaba
içinde olan Rusya için, Ferdinand'ı Petersburg istasyonunda Çar unvanıyla selamlayacak bir bölük tören kıtası
ile karşılamaktan başka çare kalmamıştı 2 9 .
Ferdinand'ın Çar unvanı ya da kimi zaman onun yerine kullandığı 'Bulgarlar Kralı' tabiri en çok Osmanlı
devleti tarafından tepkiyle karşılandı. Daha en başında, o sıralar hala Osmanlı toprağı olan Makedonya'daki
Bulgarlar üzerinde hak iddia etmek demek olan bu unvanın kabul edilemeyeceği ilan edilmişti. Dolayısıyla
Osmanlı devleti, Bulgaristan'ın bağımsızlığının tanınmasından sonra bile, bu devlet ile yürüttüğü resmi
yazışmalarda Ferdinand'a Bulgarlar Çarı ya da Kralı denmemesi için özen göstermeye devam etti 3 0 . Osmanlı
devletinin gözünde Bulgaristan'ın, daha önce hükümranlığından çıkarak bağımsızlığını kazanan Yunanistan,
Sırbistan ve Romanya'dan hiçbir farkı yoktu. Dolayısıyla nasıl bu ülkelerin hükümdarlarına Kral unvanı ile hitap
ediliyorsa, Ferdinand için de aynı şey geçerliydi. Nitekim bağımsızlığın onaylanmasından sonra imzalanan bütün
antlaşmalarda Bulgaristan Çarlığı ya da Çarı yerine daima Bulgaristan Krallığı ve Kralı terimleri kullanıldı.
Diğer taraftan Osmanlı devletinin uzun bir süredir diplomatik meselelerde Avrupa diplomasi sisteminin
ilkelerine göre hareket ettiğini, ya da başka bir deyişle Avrupa devletlerinin bu tip konulardaki ortak yaklaşım
tarzını dikkate aldığını biliyoruz. Avrupalı devletler, Ferdinand'ın Çar unvanının sırf şekil ve suretle ilgili
olduğunu belirtiyor, Ferdinand'a Bulgar Çarı ya da Bulgarlar Kralı denmesinin maddi bir önemi olmadığını, yani
diğer Bulgar halkları üzerinde herhangi bir hükümranlık yetkisi vermeyeceği düşünüyorlardı. Nitekim Nisan
ayında Osmanlı devletinin Bulgaristan ile anlaşma imzalamasından sonra Avrupa devletleri de Bulgaristan'ı
bağımsız krallık olarak tanımış, Ferdinand'a ise 'Roi des Bulgares' (Bulgarların Kralı) denilmeye başlanmıştı. Aynı
şekilde Avrupa'da yayınlanan bazı gazeteler de Ferdinand'tan Bulgarlar Çarı unvanı ile bahsetmekteydi 3 1 . Bu yüz­
den bir orta yol bulmak amacıyla konuyu gündemine alan Meclis-i Vükela, s a d e c e bu devlete gönderilecek name-
i hümayun tercümelerinde 'Roi des Bulgares' unvanına yer verilebileceğine karar verdi, bu belgeler tercüme
olması yüzünden zaten resmi olarak kabul edilmiyordu. 3 2

İstanbul'da Yoğun Diplomasi: Bulgaristan Kralı'nın Ziyareti


Bilindiği gibi, 'modern diplomasi' devletlerin çıkarları doğrultusunda gerçekleştirilmeye çalışılsa da
barışçı çözümleri güç kullanmayı temel alan çözümlere üstün kılmayı amaçlar. Bu sebeple 19. yüzyılda eskiye
g ö r e artık çok daha yaygınlaşmış olan karşılıklı hükümdar ziyaretleri modern diplomasinin en etkin
araçlarındandır. Nitekim özellikle yüzyılın ikinci yarısında İstanbul'a ziyaret amacıyla gelen hükümdarların ya da
33
hükümdar ailesine mensup olanların sayısı bir hayli artmıştır . Bu ziyaretler kimi zaman bir gövde gösterisi v e y a
söz konusu devletin Osmanlı topraklarındaki siyasi nüfuzunu arttıran tarihi bir dönüm noktası olmakta, kimi
zaman da sırf meraktan kaynaklanmaktaydı. Osmanlı devlet gücünün .ve uluslar arası politikada tek başına
manevra yapma kabiliyetinin iyiden iyiye zayıfladığı son dönemde karşılıklı diplomasiden beklenen faydaların
çoğaldığı düşünülürse, bu ziyaretler sağlayabileceği sonuçlar bakımından son d e r e c e önemli olaylardı.
I. Ferdinand Bulgaristan Kralı olarak, yanında eşi Kraliçe Eleonora olduğu halde istanbul'a 8 Mart 1910
tarihinde geldi. Balkanların en karışık dönemlerinden birini yaşadığı, hele Makedonya sorununun tam bir poli­
tik düğüme dönüştüğü sırada gerçekleşen bu ziyaret, elbette Bulgaristan devletinin komşusu Osmanlı devletine
s a d e c e hoş görünme ve dostane ilişkiler kurma çabasından ibaret değildi. Ziyaretin nazikâne gösterişinden başka
asıl amacı, Osmanlı Meşrutiyet rejiminin gerçeğini bizzat görmek, yeni hükümeti daha yakından tanımak, poli­
tikasını ve siyasi gücünü daha iyi tartmaktı. Zira Bulgaristan'ın hala büyük bir korkusu vardı ki o da yeni rejimin
34
Osmanlı devletine kuvvet kazandırarak Bulgaristan'ı tehdit altına almasıydı .
Osmanlı devleti için Bulgaristan Kralı'nın ziyareti, Balkanlarda savaşın çıkıp çıkmayacağı konusunun
adeta bıçak sırtında olduğu bir zamanda gerçekleşmesi bakımından son d e r e c e önemliydi. Öte yandan bu
ziyaretin hükümet için bir başka önemi daha vardı. Bulgaristan Kralı Meşrutiyet yönetiminin ağırlayacağı ilk
yabancı hükümdardı. Bu sebeple ziyaret öncesinde oldukça özenli hazırlıklar yapıldı. Aslında bu I. Ferdinand'ın
istanbul'a yaptığı ilk ziyaret değildi. Daha önceki ziyaretlerinde Osmanlı devletine bağlı muhtar bir eyaletin
35
prensi olarak makamının gerektirdiği teşrifatla karşılanmıştı . Ancak şimdi bağımsız bir devletin hükümdarı
olduğuna göre, devletlerarası yürürlükte olan usule uyarak Padişah tarafından karşılanması gerekiyordu, öyle
36
de oldu. Osmanlı padişahı V. Mehmet Reşad büyük üniformasını giymiş ve nişanlarını takmış olarak Bulgaristan
Kral ve Kraliçesini karşılamak üzere Sirkeci istasyonuna gitti. Adet olduğu üzere her iki hükümdar birbirlerine
maiyetlerini takdim ettiler. Buradan halk kitlelerinin alkışları arasında Yıldız Sarayına kadar arabalar ile gidildi.

294
Kral sultana, kraliçe de Harem'e iade-i ziyaret yaptı. Bundan başka, kral onuruna Hürriyet-i Ebediye tepesinde
bir geçit resmi düzenlendi. Çağlayan'daki bu tepe, aslında İstanbul'un fethi sırasında Fatih'in otağını kurduğu
yerdi, fakat 31 Mart olayından sonra şehit olan ordu mensuplarının gömüldüğü yer olduğu için Meşrutiyet y ö n e ­
timi tarafından ayrı bir önem atfedilerek bir çeşit tören alanı haline getirilmişti. Aslında gösterişli askerlerin disi­
plinli yürüyüşüne sahne olan bu tür törenler devletlerin itibarını ve askeri gücünü sergilemesi için iyi bir fırsattı.
Ancak Ferdinand'ın dikkatle izlediği geçit resmi, tam bir kargaşa içinde geçti. Çünkü 31 Mart isyanından sonra
İstanbul'daki taburların uzak y e r l e r e gönderilmesi ve yerlerinin oradan buradan getirilen düzensiz birliklerle
doldurulmuştu. Geçit resminden sonra Kral ve Kraliçe Meclis-i Mebusan'daki görüşmeleri hünkâr locasından
izlediler ve kendilerine adet olduğu üzere Dolmabahçe ve Yıldız Sarayı'nda ziyafetler verildi 3 7 .
Bulgaristan Kral ve Kraliçesi'nin istanbul'a yaptığı bir hafta devam eden ziyaretlerinin üç günü resmi, üç
günü özeldi. Resmi teşrifat harici olan bu günlerde İstanbul'un çeşitli tarihi yerleri gezildi ve Anadolu Demiryolu
hattının inşasını yakından takip etmek üzere trenle Bilecik'e gidildi. Ayrıca iki ülkenin dostane ilişkilerini ifade­
si olarak V. Mehmet Reşad ve Ferdinand'ı bir arada resmeden bir madalyon yaptırıldı ve Bulgaristan Kralına
Padişah tarafından çeşitli hediyeler verildi. Bu arada ziyaret süresince Bulgaristan devletine bir nezaket göster­
gesi olarak idam hükümlerinin icrası da ertelenmişti 3 8 . Nihayet 15 Mart günü Bulgaristan Kralı ve Kraliçesi, her­
halde karşılanış tarzında memnun olarak, yine merasimle Padişah tarafından uğurlandıktan sonra Sofya'ya
doğru hareket ettiler.
Meşrutiyet yönetiminin büyük önem verdiği ziyaret sırasında güvenliği sağlamak için İstanbul Polis
Müdüriyeti, Ja ndarma Alayı Komutanlığı ve istanbul Merkez Komutanlığı tarafından olağanüstü önlemler
alınmıştı. Kazasız belasız atlatılan bu hareketli haftanın sonunda ise merasim ve korumada görevli mülki ve
askeri memurlar nişanlarla taltif edildi 3 9 .

Sonuç
Osmanlı devleti, hükümranlığından çıkarak bağımsızlık kazanan Bulgaristan'ın tehditkâr bir varis
olduğunu biliyordu. Emelleri bütün Trakya'ya, Makedonya'ya hatta istanbul sahası ve Boğazlara kadar yayılan
Bulgaristan, en az diğer Balkan devletleri kadar ihtiraslı bir devletti. Üstelik Çarlık iddiasında bulunan, bu unvan­
la kendisini dönemin büyük güçleriyle aynı konumda görmek isteyen bir hükümdar tarafından yönetiliyordu.
Dolayısıyla Osmanlı devleti artık bağımsız bir devlet olan Bulgaristan ile kurduğu diplomatik ilişkilerde daima
oldukça tedbirli ve şüpheci bir tavır içinde oldu. Belki de en çok bu sebeple Bulgaristan ile s a d e c e geçici
anlaşmalar imzalandı ve daha çok bekleyip görmek yolunda bir yaklaşım geliştirildi. Hemen bütün devlet uygu­
lamalarında emsaline göre hareket etmek ilkesini temel alan Osmanlı devleti için, Bulgaristan'ın diğer Balkan
devletlerinden hiçbir farkı yoktu. Dolayısıyla bu devletlerle şimdiye kadar kurulmuş olan ilişki biçimi Bulgaristan
için de geçerliydi. Hükümdarının unvanı uluslararası diplomaside genellikle 'Çar' olarak kabul edilse de Osmanlı
devletinin gözünde o da diğer Balkan devletlerinin yöneticileri gibi kraldı.
ilginçtir ki Bulgaristan basını da bağımsızlığın ilanı ile birlikte, Osmanlı devletinin adlandırılmasında kul­
lanılan 'imparatorluk', 'Devlet-i Aliyye', ya da Devlet-i Osmaniye gibi terimlerin yerine 'Genç Türkiye' ya da
40
'Anayasal Türkiye' gibi değişik terimleri kullanmaya başlamıştı . Bu hususta elbette kısa bir süre önce ilan edilen
Meşrutiyet'in rolü büyüktü. Ancak bu terimlerin aynı zamanda Bulgaristan ile Osmanlı devleti arasındaki
ilişkilerin sürdürülmesinde daha eşit bir zemin yaratacak manalar içerdiği de açıktı. Çünkü devletlerarası ilişkil­
erde egemen bir devlet olarak yerini alacak Bulgaristan'ın öncelikle hükümranlığından çıktığı Osmanlı devleti ile
kendisini eşit konumda görmesi gerekiyordu.
1 9 0 8 - 1 9 1 2 yılları Osmanlı devleti ve Bulgaristan arasında kesintisiz bir barış dönemiydi, ancak iki
devletin birbirini yakından izlediği bu dönem her an çıkması beklenen bir savaş tehdidini de beraberinde
taşıyordu. Nitekim tüm Balkanların içine alacak olan savaş ancak 1912 yılına kadar ertelenebilecekti.

1
Başbakanlık Osmanlı Arşivi (bundan sonra B.O.A. kısaltmasıyla), Yıldız Sadaret Hususi, 525/64, 09 Ramazan 1326 / 05 Ekim
1908.
2
Bulgaristan'da krallık ilan edileceğine dair söylentiler ve bu konuda Avrupa gazetelerinde çıkan yazılar en azından 1890'h
yılların başından itibaren Osmanlı arşivlerine de yoğun bir biçimde yansımıştır. Bunlardan birkaçı için bkz. B.O.A., Yıldız
Perakende Evrakı Askeri Maruzatı, 90/100, 08 Zilkade 1310/ 24 Mayıs 1893; Yıldız Perakende Evrakı Elçilik-Şehbenderlik ve
Ateşemiliterlik, 47/51,22 Safer 1323 / 27 Nisan 1905, Yıldız Sadaret Hususi, 506/90, 01 Şevval 1324 / 20 Eylül 1906; Yıldız Sadaret
Hususi, 509/51,19 Muharrem 1325 / 04 Mart 1907.
3
Örneğin devletlerarası diplomasi kuralına göre, elçileri İstanbul'da bulunan yabancı devletler Sofya'ya ancak konsolos gön­
derebilirlerdi, fakat Berlin antlaşmasından beri hemen her devlet Sofya'ya General Konsolos, diğer şehirlere ise Konsolos
tayin ettiler. Üstelik 1896 yılında, önce Fransa ve Rusya, daha sonra ise diğer devletler, diplomatik temsilcilerini atarken
sadece Bulgar hükümetinden izin almak suretiyle, bu konuda da Osmanlı devletini muhatap olmaktan çıkardılar. Ayrıntılı bilgi
için bkz. Mahir Aydın, Osmanlı Eyaletinden Üçüncü Bulgar Çarlığına, İstanbul: Kitabevi, 1996, s. 161.
4
Stephen Constant, Foxy Ferdinand 1861-1Ç48: Tsar of Bulgaria, Londra-. Sidgwick-Jackson, 1979, s. 220-221.
5
Aydm, a.g.e., s. 159—160.
6
Berlin Antlaşmasından sonra Sofya'ya tayin olunan bu memurun resmi görevi, Bulgaristan'daki Müslüman halkın vakıf ve
şahıs emlaki ile dini ve kültürel problemlerine yardımcı olmaktı. Fakat asıl sorumluğunun Sofya, Filibe ve diğer şehirlerdeki
görevliler ile Bulgar hükümetini yakından takip etmek olduğu da bilinmektedir (Aydın, ag.e. s. 157-158). Yeni yapılan ata­
malarla ilgili olarak Sadaret'ten Bulgar Prensi'ne hitaben yazılan resmi mektupta, komiserlerin Osmanlı devleti ve emaret
arasında siyasi işlere dair konulan idare ve yürütmeye yetkili olduğu da ifade edilirdi. Ne var ki Bulgaristan hükümeti son
dönemde Osmanlı komiserini bir vakıf görevlisi konumuna indirmeye çalışmakta, hatta zaman zaman verdiği notaları iade
etmekteydi (B.O.A., Yıldız Esas Evrakı, 136/33, 06 R. ahir 1327 / 27 Nisan 1909).
7
1878'den 1902 yılına kadar sadece Sofya'da bulunan 31 camiden 29'u yıkılmış, arsaları satılmak ya da zapt olunmak suretiyle
müze, dükkân veya parka dönüştürülmüş, birkaç tanesi ise kiliseye çevrilmişti. Pek çok mektep, medrese, türbe, dergâh ve
zaviye de aynı kaderi paylaştı. Bu konuda 1902 tarihinde Bulgaristan Komiseri Ali Ferruh Bey'in yazdığı 1902 tarihli ayrıntılı
rapor için bkz. Mehmet Ipşirli, "Bulgaristan'daki Türk Vakıflarının Durumu", Belleten, LUI / 207-208 (1989), 685-707.
8 0
Ayrıntılı bilgi için bkz. Vahdettin Engin, Rumeli Demiryolları, İstanbul: Eren Yayıncılık, 1993, s. 192-197
9
B.O.A., Yıldız Esas Evrakı, 136/33, 06 R. ahir 1327 / 27 Nisan 1909.
10
Pars Tuğlacı, Bulgaristan ve Türk Bulgar İlişkileri, İstanbul: Cem Yayınevi, 1984, s. 101.
11
B.O.A., Yıldız Sadaret Hususi, 525/66,11 Ramazan 1326 / 7 Ekim 1908.
12
B.O.A., Yıldız Sadaret Hususi, 525/69,11 Ramazan 1326 / 7 Ekim 1908.
13
B.O.A., Yıldız Sadaret Hususi, 525/68,11 Ramazan 1326 / 7 Ekim 1908.
14
B.O.A., Meclis-i Vükela Katalogu, 126/44,17 R. evvel 1327 / 08 Nisan 1909.
15
B.O.A., Meclis-i Vükela Katalogu, 126/45,17 R. evvel 1327 / 08 Nisan 1909.
16
Protokolün ve ekindeki mukavelenin tam metni için bkz. Hükümet-i Seniyye ile Bulgaristan Beyninde Akd ve İmza Olunan
Protokol, İstanbul: Imprimerie Mahmoud Bey, 1909 (Milli Kütüphane).
17
B.O.A., Meclis-i Vükela Katalogu, 127/47, 2 4 R- e v v e l Î3 2 7 / l5 Nisan 1909.
18
Tuğlacı, a.g.e., s. 116
'9 B.O.A., Dahiliye Nezareti Muhaberat-ı Umumiye idaresi Katalogu., 57/6,10 Muharrem 1328 / 22 Ocak 1910.
20
B.O.A., Meclis-i Vükela Katalogu, 134/51,19 Zilkade 1327 / 03 Aralık 1909.
21
Bu antlaşmanın tam metni için bkz. Hükümet-i Osmaniyye ile Bulgaristan Hükümeti Beyninde Mün'akid Ticaret ve Seyr-i
Sefain Mukavelenamesi (19 Şubat 1911), istanbul: Matbaa-i Hayriye 1327 (Milli Kütüphane).
22
B.O.A., Meclis-i Vükela Katalogu, 137/65,16 Safer 1328 / 27 Şubat 1910.
23
B.O.A., Meclis-i Vükela Katalogu, 158/26,16 Zilkade 1329 / 08 Kasım 1911.
24
B.O.A., Meclis-i Vükela Katalogu, 187 / 17, 05 C. evvel 1332 / 01 Nisan 1914.
25
Bulgarların Bizans'a karşı 1230 yılında kazandıkları zaferin anısına Çar II. Ivan Assen tarafından inşa edilmiş olan ünlü kilise.
26
926 yılında Papa'nın Bulgar Çarı Simon'u imparator olarak kabul etmesinden itibaren Osmanlı fethine kadar geçen süre
boyunca Bulgar kralları Çar unvanı ile anılmıştı. Bkz. Constant, a.g.e., s. 223.
27
Bulgaristan Anayasası'nın Osmanlıca çevirisi için bkz. Bulgaristan Kanun-ı Esasisi, (Mütercimi Petro Hiristof), İstanbul (Milli
Kütüphane).
28
Georges Castellan, Balkanların Tarihi, (Çev. Ayşegül Yaraman Başbuğu), İstanbul: Milliyet Yayınları, i995,s. 381.
29
Constant, a.g.e., s. 229-230.
30
B.O.A., Dahiliye Nezareti Muhaberat-ı Umumiye İdaresi Katalogu, 57/6,10 Muharrem 1328 / 22 Ocak 1910.
31 12
B.O.A., Hariciye Nezareti Siyasi Kalemi Katalogu, 200/7, Mayıs 1909.
32
B.O.A.., Meclis-i Vükela Katalogu, 130/48, 22 Receb 1327 / 09 Ağustos 1909.
33
Bu konuda oldukça kapsamlı bir çalışma için bkz. Hasan T. Karateke, Padişahım Çok Yasal: Osmanlı Devletinin Son
Yüzyılında Merasimler, İstanbul: Kitap Yayınevi, 2004.
34
B.O.A., Dahiliye Nezareti Muhaberat-ı Umumiye İdaresi Katalogu, 87-1/31,12 R. ahir 1328 / 22 Nisan 1910.
35
Örneğin; 1896 ve 1897 yılında yaptığı ziyaretlerde I. Ferdinand yine Sirkeci istasyonunda Erkan-ı Harbiye Müşiri, Dahiliye
ve Zabıta Nazırları ile Şehremini tarafından karşılanmış, iki bölük piyade askeri ve mızraklı süvariler tarafından selam­
landıktan sonra, ikamet edeceği Dolmabahçe Sarayı'na kadar atlı arabalarla refakat edilmişti (B.O.A., Yıldız Perakende Şehre­
maneti Katalogu, 7/54, 11 Şevval 1313 / 25 Mart 1896; Yıldız Perakende Teşrifat-ı Umumiye Dairesi, 8 Ramazan 1313 / 21 Şubat
1896; Yıldız Esas Evrakı, 89/26,30 Receb 1314 / 04 Ocak 1897).
36
Sadece önemli törenlerde giyilen ağır sırma işlemeli üniforma, bkz, Karateke, a.g.e., s. 270
37
Bulgaristan Kralı ve Kraliçesinin 8-15 Mart 1910 tarihleri arasında istanbul'a yaptığı ziyaret, V. Mehmed Reşad'ın
Başmabeyncisi Lütfi (Simavi) ile Mabeyn Başkatibi Halid Ziya (Uşaklıgil)'in anılarında ayrıntılı olarak aktarılmaktadır. Bkz.
Lütfi Simavi, Son Osmanlı Sarayında Gördüklerim, (Ed. Andaç Uğurlu), İstanbul: Örgün Yayınevi, 2004, s. 86-92, Halid Ziya
Uşaklıgil, Saray ve Ötesi, (Haz. Nur Özsel Akın), İstanbul: Özgür Yayınları, 2003, s. 343-380.
38
B.O.A., Dahiliye Nezareti Muhaberat-ı Umumiye idaresi Katalogu, 77-1/6,10 R. evvel 1328 / 22 Mart 1910
39
B.O.A., Dahiliye Nezareti Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti Tahrirat Kalemi Katalogu, 29/40,17 R. evvel 1328 / 29 Mart 1910.
40
Iordanka Bibina, XX. Yüzyılın Başında Bulgar Basınında Türkiye (1908-1912), XIII. Türk Tarih Kongresi'ne Sunulan Bildiriler,
Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2002, s. 1035.

296

You might also like