Professional Documents
Culture Documents
Hazırlayan:
Mehmet Karaca
www.mkaraca.com
İÇİNDEKİLER:
ÖNSÖZ.................................................................................................................................4
9. BU HESAP YANLIŞ: NASIL OLDU DA FARK EDEMEDİK! (HAKSIZ BİR VERGİ) ...................12
Türkiye’den hareket eden yolcu gemisi “Five Star”ın önünde uzun bir tur programı
vardı. Akdeniz’i boydan boya kat ederek Atlas Okyanusu’na açılacak orada bulunan
çeşitli adalara turisƟk ziyaretler yapıp tekrar geri dönecekƟ. Yolcuları böyle bir
seyahat için epey bir hazırlık yapmışlardı. Gemi programı da ƟƟzlikle düzenlenmiş,
bu güzel taƟl süresince yolcuların rahat etmesi için her türlü tedbir alınmışƨ...
Okyanus’a kadar her şey planlandığı gibi giƫ . Yolcular da hallerinden çok
memnundular. Ancak, gemi okyanusa ulaşƨğında beklenmedik büyük bir ķrƨnaya
tutuldu. Fırƨna giƫ kçe şiddetlendi, dalgalar büyüdükçe büyüdü ve neƟcede deniz
koca gemiyi yuƩu.
Kendilerini hiç beklemedikleri bir şekilde denizin ortasında bulan beş kazazede,
dalgaların istediği yöne sürüklediği Į likanın içinde günlerce sürüklendiler. Uzunca
ve ümitsizce geçen gecelerden sonra bitkin vaziyeƩe küçük bir odaya ulaşabildiler.
Bir onda her şeylerini kaybetmişlerdi. Yanlarında, kazadan kurtarabildikleri çok az
sayıda eşyadan başka bir şeyleri kalmamışƨ. Bir müddet dinlenerek kendilerine
gelmeye çalışƨlar. Bir yandan kazanın şokunu yaşarlarken, diğer taraŌan onca
gelişmiş medeniyeƩen sonra bu ıssız adada ne yapabileceklerini düşünmeye
başladılar. Kendilerini bekleyen zorluklar zihinlerini meşgul etmesine rağmen sağ
salim kurtuldukları için de buruk da olsa bir sevinç duyuyorlardı.
Bu arada birbirlerini daha yakından tanıma ķrsaƨ da bulurlar. Ahmet usta, iriyarı
ve enerji dolu bir marangozdur. Konuşkan ve herkese moral aşılamaya çalışan
Abdullah, çiŌçidir. Sonra Murat, hayvan yeƟşƟricisi, mülayim ve hoş sohbet bir
insandır. Cemil meyve üreƟcisidir ve kazadan en çok o etkilenmişe benzemektedir.
Son olarak da Sadullah, jeolog-madencidir, pek fazla konuşmayıp düşünceli
bakışlarla etraķ süzmektedir.
5
2. BOLLUK VE BEREKET ADASI
İyice kendilerine geldikten sonra ilk işleri uygarlıktan çok uzak olan bu adayı keşfe
çıkmak olur. Hem yardım gelinceye kadar hayatlarını devam eƫ rmek zorundadırlar
hem de nasıl bir yerde yaşayacaklarını keşfetmek durumundadırlar. Bunun için her
biri bir yöne dağılarak keşif çalışmasına başlarlar.
Bu keşif neƟcesinde moralleri çok yükselir. Çünkü oda, adeta bir bolluk ve bereket
odasıdır. Adada Allah’ın lüƞu ile her türlü doğal kaynak ve zenginlik vardır. Yarı
evcil hayvan sürülerinin varlığını da görünce, burada kendilerinden önce insanların
yaşamış olabileceği sonucuna varırlar.
Ada topraklarının çok büyük bir kısmı tarıma gayet elverişlidir. Birçok yerinde, biraz
bakıldığı takdirde iyi ürün verebilecek nitelikte meyve ağaçları vardır. Her şeyden
önemlisi, birçok türden tahta üretebilecek küçük bir orman vardır. Keresteye dayalı
her türlü ihƟyaçlarını buradan karşılayabilirler. Sadullah ise yapƨğı keşiŌe görür ki
ada aynı zamanda zengin kömür ve kolay işlenebilir mineral yataklarına sahipƟr.
Çok gelişmiş aletleri olmamasına rağmen Sadullah, kendisinde cevherden metal
üretecek hüner, güven ve hevesi hisseder.
Çok geçmeden anlaşılır ki her birinin sahip olduğu özel yetenekler iyi kullanılırsa, bu
odadan bir yolunu bulup geri dönünceye değin medeni bir toplum oluşturabilirler.
Çünkü adada temel bir medeniyeƟ oluşturmak için gerekli olan her şeyleri vardır.
İşlenebilir toprak, işgücü, bilgi, beceri, doğal kaynaklar ve istek. Yapılacak tek şey,
kolları sıvayıp işe başlamakƨr. Böylelikle bu odaya “Bereket Adası” ismini vermeyi
kararlaşƨrırlar.
6
3. GERÇEK ZENGİNLİK
Bereket Adasının yeni sakinleri hemen işe koyulurlar. Hep birlikte çalışarak kısa
zamanda çok işler yaparlar. Marangoz, evler inşa edip gerekli temel ahşap işlerini,
mobilyaları yapar. Öncelikle herkesin başını sokabileceği bir evi, kulübesi olur. Yollar,
çevre düzenlemesi ve bahçeler derken yavaş yavaş odaya yerleşmeye başlarlar.
Başlangıçta yiyeceklerini sağdan soldan toplarlar. Ama kısa sürede sürülüp ekilen
tarlalardan ürünlerin alınmaya başlanması ile bu da düzene girer. Günler oyları,
aylar mevsimleri, mevsimler yılları izledikçe bu beş adamın kaderi olan Bereket
Adası sürekli zenginleşir.
Herkes, hem kendisi hem de toplum için çalışır, üreƟr, tükeƟr ve birbirlerinin
ihƟyaçlarını da takas yoluyla giderirler. Hayat her zaman diledikleri gibi kusursuz
değildir. Medeniyete alışƨkları pek çok şeyden mahrumdurlar, lakin yine de işler
iyidir. İçinde yaşadıkları Bereket Adasına ve yeni hayatlarına iyice alışmışlardır.
Zaman zaman, arkalarında bırakıp geldikleri uygarlıkta yiyecek dolu mağazalar
olmasına rağmen birçok insanın aç dolaşƨğını haƨrlarlar. Adada ise böyle bir şey
olmamaktadır. Uygarlıkta iken ihƟyaç duydukları şeylerin gözleri önünde çürüyüp
yok olması gibi bir üzüntü ve şaşkınlıkları da yoktur bu odada. Sahip oldukları
zenginlikleri kullanamamaları veya tüketememeleri sorunu da yoktur. Çok sıkı
çalışırlar ve çalışƨklarının meyvelerini de alırlar. Hz. Allah’a şükredip, ailelerine iki
büyük nimet olan hayat ve sağlık ile dönmek umudu içerisinde adayı gün geçƟkçe
daha da gelişƟrip imar ederler, zenginleşƟrirler. Çalışƨkça, emek sarf eƫ kçe ve
sahip oldukları kaynakları kullandıkça zenginlikleri artar. Belli bir zaman sonra
herkes nispeten bolluk ve bereket içerisinde müreī eh bir yaşam sürdürmeye
başlar.
7
4. TEKNİK BİR PROBLEM
Ada sakinleri işlerini görüşmek için sık sık bir oraya gelip konuşurlardı. GelişƟrdikleri
basit ekonomik sistem içerisinde bir şey yardı ki canlarını çok sıkıyordu. O da,
birbirleri ile alışverişlerinde kullanacakları değişim aracının yani para gibi bir şeyin
olmamasıydı. Geldikleri memlekeƩe para sistemi vardı. Para ile işleri oldukça
rahaƴ .
Adada Ɵcari değişim için uyguladıkları basit bir takas sistemi vardır. Karşılıklı rızaya
dayalı olarak sahip oldukları fazla malı, ihƟyacı olanlar ile değişƟriyorlardı. Ancak
takasın, yani malın diğer bir mal ile değişƟrilmesinin uygun olmayan birçok yönü
vardı. Öncelikle, alışveriş yapılacağı zaman takas yapılacak ürünler her zaman
elde bulunmuyordu. Sonra, kişi bazen çok büyük bir malı birkaç kişinin küçük
mallarıyla değişƟrmek isteyebiliyordu. Bu durumda ise işler iyice karışıyordu.
Tüm bu karışıklıklar, ada halkının aralarındaki alışverişlere ayrı bir yük geƟrmişƟ.
Bu çerçevede, geldikleri medeni dünyadan özledikleri en önemli şey, para ve para
sistemi idi. Eğer adada bir para sistemi olsaydı, her biri emeğini veya ürünlerini
diğerine para karşılığı verebilecekƟ. Parasıyla da istediği malı istediği zaman
alabilecekƟ. Bir para sisteminin gerekliliği konusunda karar kıldılar oma hiçbiri
böyle bir sistemin nasıl kurulacağını ve nasıl çalışƨrılacağını bilmiyordu. Gerçek
zenginliğin, refahın, nasıl üreƟleceğini biliyorlardı oma o zenginliğin bir sembolü
olan paranın nasıl üreƟleceği ve sisteminin nasıl işleƟleceği konusu onların bilgisi
dışında kalıyordu.
Zaten geldikleri uygarlıkta da para sistemi oldukça karışıkƨ. Öyle kolay kolay
çalışƨrılıp idare edilebilecek bir şey de değildi. Devletleri de hep para sistemi ve
8
para bulamama sorunu ile karşı karşıyaydı. Onun için bu meselenin çok karmaşık
ve çok bilgi isteyen bir şey olduğuna inanmışlardı. Kendi kendilerine hep;
-”Ah keşke içimizden biri bu meselelerden anlasaydı, bir bankacı olsaydı mesela, ne
iyi olurdu” diye hayıŇanıp dururlardı.
Günlerden bir gün sahilde, tam da bu mevzuların konuşulduğu bir sırada, uzaktan
küçük bir kayığın kendilerine doğru gelmekte olduğunu görürler. Kayıktaki kişi
oldukça bitkin gözükmektedir. Hemen bu kişiye yardım edip sahile çıkarırlar. İsminin
Salomon olduğunu öğrendikleri bu şahıs, iyice kendine geldikten sonra, onlara
başından geçenleri anlaƨr. Ticari bir maksatla gemi yolculuğu yaparken bir ķrƨnaya
yakalanmış ve gemisi batmışƨr. Balon gemiden sadece kendisi kurtulabilmişƟr.
Yanında da,
“Sadece özel eşyalarım var” dediği kapalı bir sandık vardır.
Ada sakinleri de Salomon’a, adanın durumunu ve kendi başlarından geçenleri
anlaƨrlar. Kurdukları çalışma düzenini, yapƨkları işleri, sorunlarını kısacası her şeyi
9
anlaƨrlar. Bu orada O’na mesleğini ve ne iş yapƨğını sorarlar. Salomon onlara,
“Ben Į nansörüm, memlekeƩe bir banka işleƟyordum” der.
Bunu duyan oda sakinleri birbirlerine dönerek gülümserler. Çok sevinmişlerdir.
Salomon da şaşırır bu sevince. Fazla meraklandırmadan hemen durumu Salomon’a
anlaƨrlar. Ona kurdukları sistemi, takası ve paraya olan ihƟyaçlarını bir bir ifade
ederler.
Ada sakinlerinden durumu öğrenen Salomon’un da birden gözleri parlar ve,
- “Hakikaten çok şanslıymışsınız. Benim özel eşyalarımın bulunduğu şu sandıkta
alƨn ve kağıt-kalem var” der ve bunların da bir para sistemi yerleşƟrmek için
yeterli olduğunu söyler. Arƨk ada sakinleri de ekonominin kanı olan paraya ve
para sistemine kavuşacakları için çok sevinirler. Zaten bu para sisteminin mimarları
bankacılar değil midir? Şimdi odada bir bankacı olduğu için kendilerini hakikaten
şanslı hissederler. Dolayısıyla istedikleri ve gerekli olan her şeyleri vardır arƨk.
10
7. PARANIN GERÇEK SAHİBİ KİM? (FAİZ
MİKROBU)
Salomon yeni basƨğı paraları dağıtmadan önce ada sakinlerini toplayarak bir
konuşma yapar. Der ki; -”Arkadaşlar bu paranın karşılığı alƨndır. Alƨnın sahibi de
ben olduğuma göre, bu para benim paramdır. Lakin bu parayı hesapladığınız gibi
200’er lira olarak size ödünç vereceğim. Sizler onu istediğiniz gibi kullanacaksınız.
Bu kullanım karşılığında paranın kirası (payı) olarak bana yıllık %7 faiz vereceksiniz.
Bu kadar faizin çok olduğunu sanmıyorum.
Bunu duyan oda sakinleri sistemi hemen kabullenirler. % 7 yıllık faize de herhangi
bir şekilde iƟraz etmezler. Çünkü geldikleri yerde yıllık faiz rakamları % 100 ‘leri
aşmışƨr. Bununla kıyaslandığında %7 önemsiz görünmektedir.
Salomon devam eder;
“Arkadaşlar iş işƟr. Dostluk başka alış veriş başka. Size ödünç verdiğim bu para
karşılığında sizin anapara ve faiziyle birlikte geri ödemeyi kabul eƫ ğinizi, eğer
ödemez iseniz sahip olduğunuz mal ve mülkünüzün haczedilmesini kabul eƫ ğinizi
bildirir bir senet imzalamanızı isƟyorum”.
Ada sakinleri bu şartları gayet anlamlı ve makul bulur ve hepsi parayı borç
aldıklarına dair bir belge imzalarlar. NeƟcede herkes elleri para dolu olarak
Salomon’un oluşturduğu yeni “banka”dan ayrılırlar. Onlar elleri para dolu olarak
ayrılırken, Salomon onlara çıkacak herhangi bir problemde mutlaka gelmelerini,
onlara her konuda yardımcı olmaya hazır olduğunu, bu tür faaliyetlerin dostlukları
pekişƟrdiğini söylemeyi de ihmal etmez.
11
8. ADA EKONOMİSİ CANLANIYOR
Salomon’un parası ada ekonomisini birden canlandırır. TIcaret basitleşir ve hızlanır.
Takas sisteminin verdiği problemlerin hiçbiri yaşanmaz olmuştur. Herkes bu yeni
sistemden memnundur. Bankacılarına her gördüklerinde teşekkür ederler. Ne
de olsa onları çok büyük bir derƩen kurtarmışƨr. Yeni sistem, hayaƨ oldukça
kolaylaşƨrmışƨr. Hem oldukça da basit bir sistem kurulmuştur.
12
Şahıslar Salomon’un Ödenecek Toplam Geri
Verdiği Para Faiz %7 İstenen Miktar
Ahmet 200 14 214
Abdullah 200 14 214
Murat 200 14 214
Cemil 200 14 214
Sadullah 200 14 214
Genel Toplam 1000 70 1070
Tablo 1: Bereket Adası hesap cetveli
14
11. TAZE PARA: BORÇ (DARPHANE VE KREDİ
SİSTEMİ!)
Ada halkı bu sefer daha da kızgındırlar. Her şeyin bu yeni sistemle kötü gitmeye
başladığını, ne kadar çok çalışırlarsa çalışsınlar, yine de borçtan kurtulamadıklarını
söylerler.
-“Borç, borç, borç. Her geçen gün daha kötü oluyor. Gırtlağımıza kadar borca baƴ k.
Ne kadar çok çalışırsak o kadar da borçlanıyoruz.” derler.
Salomon sakin bir şekilde onları dinledikten sonra, çözümün yine bu sistemde
olduğunu, ülke ekonomilerinin de zaten bu şekilde işlediğini söyler. Salomon’a göre
ise asıl sorun anlayıştadır. Solomon şöyle izah eder;
- “Meraklanmayın ben de var olan alƨn daha fazla para basmaya yeterlidir. Madem
para yok, parasız kaldık, sana borç, faiz ödeye ödeye paraları biƟreceğiz diyorsanız,
o halde size tekrar 200’er lira basayım.”
Ada sakinlerinin “bu da yerli bir borç olacak” diye kızmalarından önce Salomon
devam eder ve;
- “ElbeƩe, fakat sizin zenginliğiniz arƴ ğı müddetçe ben o zenginliğinize (malınıza,
mülkünüze) karşı size para vereceğim. Hiçbir zaman bana parayı geri ödemek
zorunda da değilsiniz. Tüm borçlarınızı da da tek bir kalemde toplayıp buna
konsolide borç deriz. Yıllar geçƟkçe bu konsolide borcunuz artacak fakat aynı
zamanda çok çalışmanız neƟcesinde gelirleriniz de artmış olacak. Dolayısıyla ada
giƫ kçe, iş hacmi arƴ kça borcun da artması gayet doğal olacakƨr. Bu sistem her
yerde böyledir. Bunda anlaşılmayacak bir şey yok. Siz, gelirleriniz ile borcunuzu
dengeleyeceksiniz. Bu borcu zamanla eritmek için herkes tabii ki kendisine göre
çeşitli tedbirler olacakƨr. Bu, iyi bir para sistemidir” der.
Ada sakinleri kafalarında biraz soru işaretleri kalsa da bir kez daha ikna olmuş
gibidirler.
15
12. BASIN YAYIN KONTROLÜ VE İÇ
HUZURSUZLUK
Salomon parayı kontrol etmenin ne kadar önemli olduğunu çok iyi bilmektedir.
Ama insanlar yine de bazı şeylerin farkına varabilirler. Onun için ada halkının başka
şeyler ile ilgilenmesi, temelde faizin sebep olduğu kaosa ve huzursuzluğa karşı
duyarsız hale gelmesi gerekmektedir.
Salomon oda sakinlerinin tavır ve davranışlarından, tarƨşmalarından, ikisinin
muhafazakâr, diğer ikisinin ise liberal görüşlere sahip olduğunu anlar. İçlerinden
çiŌçi Abdullah biraz daha mülayim ve ilgisiz bir insandır. Adada bir seçim yapılmasını
ve seçilecek kişinin her şeyden tek sorumlu olup işleri düzene koymasını ister.
Bu gidişi görüp tedirgin olan Salomon, elindeki imkânları kullanarak, haŌalık gazete
çıkarmak için çalışmalar yapar. Liberal düşüncelere hitap etmesi için “Liberal”,
muhafazakâr düşüncelere hitap etmesi için de “Muhafazakâr” isimli iki gazete
hazırlar.
16
Liberal Gazete’nin savunduğu ana Į kir şudur; “Her şey çok güzel. Bu yeni sistemle
Ɵcaret de zenginleşƟ. Şu anda bazı işlerin kötü gitmesinin sebebi muhafazakâr
anlayışƨr. Bu anlayış topluma bir türlü entegre olamamışƨr. Gelişmenin önündeki
en büyük engel bu gerici yaklaşımdır.”
Öte yandan Muhafazakar Gazete’nin ana teması da şöyledir: “İçinde bulunduğumuz
tüm kaos, güya ilerici, öze uymayan ve sınır tanımaz liberal yaklaşımlardan
kaynaklanmaktadır. Bunların hepsi yalancı ve dolandırıcıdır. Hâlbuki eskiden işler
daha iyiydi ve daha mutlu idik.”
Ada sakinlerinden her biri zamanla kendi düşüncelerine uygun olan bu haŌalık
gazetelerden birini almaya başlar. Böylece hem kültürel gelişmelerini pekişƟrirler,
hem de içinde bulundukları konumun kendi yaklaşımlarına uygun bir şekilde
nasıl çözüleceği konusunda bilgilenirler(!) Arada bir, birbirlerinin Į kirlerini de
gazetelerinde acımasızca eleşƟrirler.
Böylelikle her şeyi ve özellikle de kendilerini köleleşƟren hile rejimini unutup,
Salomon’un sahip ve hâkim olduğu gazetelerde birbirlerinin Į kirlerini eleşƟrerek
zamanla birbirlerini suçlar hale gelirler. Adada arƨk geri dönüşü çok zor görünen
kamplaşmalar oluşmuştur.
Yine günlerden bir gün, zihni tamamen bu problemlerle meşgul bir halde iken,
kendi kendine hayıŇandı;
-“Ne bekliyorduk, ne oldu. Üreƫ ğimiz mal ve hizmetleri takas ederken yaşadığımız
17
zorlukları ortadan kaldırmak için bir ölçü aracı arıyorduk, daha kötü bir duruma
düştük. Hâlbuki olması gereken, sistemdeki paranın üreƟlen mal ve hizmetler
temsil etmesiydi o kadar. Ama şu andaki para Solomon’un alƨnlarını temsil ediyor.
Peki, Solomon’un alƨnlarını temsil eden bir malı biz niçin “para” diye kullanıyoruz?”
-“Ölçü? Mal? Evet, evet bu işte bir yanlışlık var!”
Diyerek tekrar heyecanla çalışmaya başladı. Sistemi temelden sorguluyor, ona
prensipleri ortaya koyarak adım adım içine düştükleri sorunları çözmeye ve hesabı
anlamaya çalışıyordu.
-“Para, herhangi bir üreƟmi yapan kimseye bu üreƟmine eşdeğer tüketme hakkı
olduğunu göstermek üzere verilen özel senet demekƟr. Dolayısıyla para sahip
olunan zenginliğin ölçüsü ve değişim aracıdır. Para, değerini saƨn alabileceği
üreƟmden alır. Kısacası para, sahip olunan zenginliği yansıƨr. Bir semboldür, mal
değildir”
Peki, sistemdeki parayı mal haline geƟren olgu nedir?
-“Sistemdeki parayı mal haline geƟren olgu faizdir. Çünkü faiz, sistemdeki paranın
asıl fonksiyonunu yani ölçü ve değişim aracı olma özelliğini bozuyor. Faiz, sistemdeki
parayı rakam olarak çoğaltmasına karşın, alım gücü olarak azalƨyor. Hem, para
ile aynı formda olduğu için, para bir mal veya hizmeƟ temsil ederken, faiz reel
olarak herhangi bir şeyi temsil etmemesine rağmen para gibi saƨn alma gücünü
kullanıyor. O halde parada kesinlikle faiz olmamalıdır. Faiz haksızlıkƨr. Faiz zenginlik
artmamasına rağmen parayı arƨrır ve dolayısıyla kişiye üreƟm yapmadan ilave bir
tükeƟm hakkı verir ki bu çok büyük bir haksızlığa vesile olur. NeƟcede, faiz toplumu
adım adım köleleşƟrir.”
18
Hemen ada halkını toplar ve onlara içinde bulundukları faize dayalı zulüm düzenini
net bir şekilde anlatmaya başlar. Bir tablo yaparak, adadaki paranın çoğalması ile
zenginliğin ya da refahın artması arasındaki bağı heyecanlı bir şekilde izah etmeye
çalışır;
- “Başlangıçta herkesin 200 lirası yani kredisi vardır. Bu, kişilerin hanesine kredi
olarak geçerken Salomon’un bankasında borç olarak yazılmaktadır. Şimdi bizim
kendi aramızda yapƨğımız zenginlik değişimine yani alış verişimize bakalım.”
- “Diyelim ki Ahmet Abdullah’tan bazı mallar alır ve 10 lira öder. Dolayısıyla biz
Ahmet’in kredisini 10 lira düşürüp (190), Abdullah’ın kredisini de 10 lira arƴ rıyoruz
(210). Murat da, Abdullah’a 15 liralık mal satarsa, Abdullah’ın kredisinden 15 lira
düşürür. (195), Murat’ın kredisine 15 lira ekleriz (215). Cemil Sadullah’tan 50 liralık
mal alsa, Sadullah’ın kredisini 50 lira arƴ rır, (250), Cemil’in kredisinden 50 lira
düşürürüz (150)”
190 + 195 + 215 + 150 + 250 = 1000!
-“Şimdi dikkat edelim. Biz ne kadar alış veriş yaparsak yapalım her saĬ ada adadaki
toplam kredi (para) miktarı değişmiyor; 1000 lira. Hâlbuki geri faiz ödersek, bu
durumda mal ve hizmet azalmamasına rağmen para miktarı azalıyor. Onun için,
paranın miktarı sadece yeni zenginlik üreƟldiği zaman ya da mevcut parada çeşitli
vesilelerle (yırƨlma, kaybolma vs.) eksilme olduğu zaman artmalıdır”
-“Dolayısıyla para sadece mal ve hizmeƟn değişim aracı yani her türlü emeğin
karşılığıdır. Burada faizin hiçbir yeri ve fonksiyonu yoktur. Faiz sisteme girdiği anda
zenginliğin ölçüsü olan para miktarı, faiz ile zenginlik artsa da artmasa da artar!
Hâlbuki parayı biz zenginlik arƴ kça arƴ rmalıyız ki zenginlik toplum içinde devir
daim edebilsin, sahip olduğumuz ekonomik değerler (üreƟm ve tükeƟm kredileri)
korunabilsin. Bu ölçüyü sulandıran faiz ise topluma yüklenen yük, haksızlık ve
köleleşƟrme aracıdır. Bundan ve buna bağlı diğer mikroplardan kurtulmadığımız
takdirde hepimiz köleleşiriz”
Sadullah bunları uzun uzadıya bu şekilde anlaƨnca ada halkı hem şaşırır hem de
kızarlar. Salomon’un sistemi ile Bereket Adası’nda adeta bir köleleşme sürecinin
yaşanmakta olduğunu anlarlar. Bu sürecin farkına varılmaması için de kendilerinin
Salomon’un gazeteleri ile yönlendirildiklerine ve adeta uyutulduklarına inanırlar.
19
Böylece hileyi net bir şekilde gören ada sakinleri ertesi gün oy birliği ile Salomon’a
bir ülƟmatom verirler. Derler ki;
-”Biz senin yerleşƟrdiğin bu köle düzen ve bunun kan emici hortumlarını oluşturan
faize dayalı para sistemini istemiyoruz. Biz sahip olduğumuz zenginliği temsil eden
parayı kendimiz basıp onu sadece bir ölçü ve değişim aracı olarak kullanacağız ve
kesinlikle faiz uygulamayacağız. Eğer insanlar toplumun yararına üreƟm yapacak
bir proje ile gelirse, biz onların üreteceği zenginliği çevirebilecek parayı da faizsiz
olarak kendimiz basıp vereceğiz. Dolayısıyla para, zenginliğin yani varlığın göstergesi
olacakƨr.”
Ada halkı Salomon’a insan olarak saygı duyduklarını ve kendisinin de tüketmek için
üreƟme bir şeklide katkıda bulunması gerekƟğini bildirir.
Derler ki;
- “Sen bu Ɵcari işlemleri takip etmede ve Į nans konularında oldukça yeteneklisin.
Bu yeni faizsiz para sisteminde kayıt işlemlerini yapmaya devam et, biz bunun
karşılığında sana emeğinin karşılığı olarak bir ücret vereceğiz. Böylelikle sen de bu
işlemler ile topluma katkıda bulunmuş olacaksın ve faizden kaynaklanan haksız bir
kazanç sağlamamış olacaksın.”
20
bulunan özel kasam dediği kasasını açmasını ister. Bu konuda Salomon çok istekli
olmasa da kabul eder. Kasa açılınca Sadullah;
- “ Tam düşündüğüm gibi. Tüm bu tuzağı kurmak için gerçekten alƨnı olmasına
da gerek yoktu. Bunun için sadece bizi inandırması yeterliydi” diyerek kosanın
içerisinde var olanları ada halkına gösterir.
Kasada alƨn yoktur ve sadece ağırlık yapsın diye çakıl taşları ile doldurulmuştur.
Bunu gören ada halkı bir kez daha onlar ki faiz oyunu bir köleleşƟrme düzeni ve bir
hile rejimidir. Temelinde, açık olarak fark edilemese bile hile vardır. Faiz bu hilenin
aslıdır ve var olduğu müddetçe her türlü felaket beklenir.
Salomon parayı, hiçbir şeye dayanmadan havadan üretmesine rağmen onu
insanlara borç olarak dağıtmış ve herkesi bir çırpıda kendisine geri dönüşü
olmayacak bir şekilde borçlandırmışƨ. Zamanla vermiş olduğu “ek krediler” ile de
ada halkının gerçek zenginliğini ellerinden bir bir almaya başlamışƨ. Eğer bu oyun
bozulmasaydı, tüm zenginlikleri haksız olarak kendisine bağlayacak ve her şeyi
köleleşƟrecekƟ. Ne ile? Bir avuç çakıl taşı ile! Tüm bunlar ortaya çıkınca Salomon
ortadan kaybolur ve bir daha da gözükmez. Faize dayalı olmayan yeni bir ekonomik
düzen ile ada tekrar eski zenginliğine, rahaƨna ve huzuruna kavuşmuştur.
Çok geçmeden, günün birinde yakından geçen bir geminin dikkaƟni çekerek
kurtulurlar. Ama gerçek kurtuluşları, aldıkları büyük ders ve faizin ne büyük bir bela
olduğunu öğrenmeleridir şüphesiz.
İşte şimdi günümüze bakƨğımızda, yıllardır bizi ezen senaryo da budur. Kişiler gelir
gider, hükümetler gelir gider, lakin borcumuz hiç bitmez. Hep artan bir borç olur
mu? Hiç kimse faize dayalı bu zulüm düzeninden kurtuluşa çıkamaz. Bu sistemde
çalışıldığı müddetçe ekonomiyi çok iyi bilmek demek, en uygun ve bilimsel bir şekilde
nasıl borç alınacağını bilmek demekƟr. Hâlbuki para sadece zenginliğin ölçüsüdür.
Faiz sistemini kullanarak bu ölçüde hile yapıyorsunuz. Ölçüde hile yapan üstelik
bunu kendi keyĮ ne göre dilediği gibi yapan birisiyle nasıl Ɵcaret yapabilirsiniz?
Mesela uzunluk ölçüsü metreyi düşünün. Siz “bugün metre bir karışƨr, yarın bir
arşındır, ertesi gün bir parmakƨr” diyen ve bunu ne zaman diyeceğini bilmediğiniz
birinden kumaş alır mısınız? Böyle birinden tarlanızı ekip biçmesini ister misiniz?
Böyle birine ev yapƨrır mısınız? Siz bu zulüm düzeninde kazancınızın tek harcayıcısı
(mutasarrıķ) değilsiniz. Siz akşama kadar çalışıp kazanacaksınız ve parayı cebinize
koyacaksınız ama başka birileri bir yerlerde, (New York, Londra, Tokyo vs.) ölçüde
hile yaparak adeta o parayı hak etmeden harcamaya başlayacak. Buna razı olur
musunuz? İşte günümüz köle düzeninde bu yapılıyor. Bu oyun bozulmalıdır. Borca
Dayalı Para Sistemi terk edilerek yerine reel ve adil bir sistem kurulmalıdır.
21