Professional Documents
Culture Documents
www.tulgamining.com
MAĞARA ARAŞTIRMA DERNEĞİ BÜLTENİ
1
MAD’DAN
Merhabalar. 27 Aralık 2008 tarihinde düzenlenen olduk. Mağaralarda ve kamplarda nice güzelliği
MAD Geleneksel Yılbaşı Eğlencesi gecesinde, paylaşmaya devam ettik hep birlikte. Belki de en
MAD bizlere harika bir sürpriz yapmış ve yoğun önemlisi tüm bu etkinliklerimizi kâğıda döktük,
uğraşlar sonucu hazırlanan MAD Bülteni’nin 14. her ay MAĞARACI yayınımızın çıkması
sayısı, bu özel gecede masalarımızı süslemişti. konusunda büyük özveriyle çalıştık. Ayın
Yanına iliştirilen Yeniyıl Takvimi ise çok hoş bir etkinliklerini derledik ve arşivlerimize
fotoğraf ile gözlerimize hitap etmekteydi. Gecenin kazandırdık. Bu çalışmalarımızın keyifli
bu hoş sürprizi gerek büyük bir özveriyle çalışan sayfalarına, 2006 senesinde kurulan MAD Bursa
Yayın Kurulunu, gerekse de bültene yazılarıyla şubemiz de yazılarıyla ciddi katkılarda bulundu.
katkıda bulunan tüm dernek üyelerini oldukça
mutlu etmişti. Fakat gecenin sürprizi bunlarla 2008 yılı içerisinde Türkiye Mağaracılar Birliği
sınırlı değildi: Gerek MAD Bülteni, gerekse de bünyesinde, Bursa-Gündoğan’da bir çalıştay
aylık etkinliklerimizi derleyip sunduğumuz düzenlendi. Üyemiz Tulga ŞENER öncülüğünde
MAĞARACI yayınımızın çalışmalarında, bizlere gerçekleştirilen bu organizasyonda deneyim ve
öncülük eden ve yeri geldiğinde yazılarını geç birikimlerimizi paylaştık. Ankara Üniversitesi
yollayan üyelerimizin sempatik kâbusu olan, Mağara Araştırma Biriminin düzenlediği 4. Ulusal
yayınlarımızın çıkarılmasında eşi görülmemiş bir Speleoloji Sempozyumuna katıldık. Sunduğumuz
özveriyle çalışan Mustafa Zeki RUHİ bu özel 10 farklı poster ile sempozyuma ciddi katkılarda
gecede anlamlı bir madalya almıştı: ‘MAD 14. bulunduk ve sempozyum süresince
Bülten Üstün Hizmet Anısı’. Ve o gece sevgili gerçekleştirilen çalışmalarda, farklı alanlarda bilgi
üyemiz Mustafa kendisine verilen madalyayı sahibi olduk. Gerek dernek evinde, gerekse de
aldıktan hemen sonra şu cümleyi kurmuştu: eğitim etkinliklerimizde aramıza yeni katılan
‘Arkadaşlar 15. Sayı için yazılarınızı bekliyorum.’ mağaracıların bilgilendirilmesi ve tecrübe
Atılan kahkahalar hâlâ kulaklarımızda çınlamakta. kazanmaları konusunda özveriyle çalıştık.
Fakat bu cümle bir espri olmaktan çıkmıştı ve
kısacık bir süre sonra MAD Bülteni’nin 15. Sayısı Uzun yıllardır Karaman-Altıntaş Yaylası’na
için kolları sıvamıştık. düzenlediğimiz etkinliklerimizde mağaranın kaç
metre gideceğine dair yürüttüğümüz tahminler de
MAD Bülteni’nin 15. Sayısını 2008 yılı nihayet bu sene bir cevap bulmuştu. Düdenağzı
etkinliklerimiz oluşturuyor. Koca bir seneyi Mağarası’na olan yolculuğumuzu tamamladık ve
arkamızda bıraktık. Yine araştırma ve eğitim büyük bir enerjiyle başka mağaraların keşfi için
etkinlikleriyle dolu bir sene geçirdik; gelen kolları sıvadık. Yaptığımız çalışmaları
istihbaratları değerlendirmek üzere yollara düştük; gerçekleştirmek kadar, onları büyük kitlelere
elimizde posterler speleoloji sempozyumuna duyurmak ve mağaracılık konusunda farkındalık
koştuk; Türkiye Mağaracılar Birliği toplantısına yaratmak konusunda da elimizden gelen çabayı
katıldık ve Birliğin etkinliklerinin bir parçası gösterdik. Radyo programlarına konuk olduk, yurt
hâline gelen ‘Dikey Mağarada Kurtarma içi ve yurt dışındaki pek çok mağaracılık kulüp ve
Çalıştayı’nı organize ettik; Türkiye’de dernekleriyle çalışmalarımızı paylaştık.
mağaracılığın çok daha iyi yerlere gelmesi için
elimizden gelen çabayı gösterdik. Bol fotoğraf 2008 hepimiz için büyük heyecanlarla geçen bir
çektik, yeri geldi elimize kameramızı alıp yıl oldu. Darısı 2009 ve onu takip edecek diğer
mağarada görüntü almaya çalıştık. Aramıza yeni yıllara. Zamanın kumlarında ayak izlerini birlikte
katılan mağaracılar ile birlikte güçlendik, motive bırakmaya devam etmek dileklerimizle... Keyifli
okumalar…
2
MAĞARA ARAŞTIRMA DERNEĞİ HAKKINDA
Mağara Araştırma Derneği Ne Tür Bizlere ulaşmak için:
Çalışmalarda Bulunur?
http://www.mad.org.tr adresimizde bulunan
Derneğimiz, yurdumuzda bulunan mağaraların istihbarat / tahribat formlarımızı doldurabilirsiniz.
araştırılması ve sınıflandırılması; mağaralarda
jeolojik, hidrojeolojik, biyolojik, prehistorik, mad@mad.org.tr veya magaracilar@gmail.com
arkeolojik, coğrafi, tıbbi yönlerden bilimsel adreslerine elektronik posta göndererek
çalışmaların yapılması; mağara doğal ortamlarının derneğimizi bilgilendirebilirsiniz.
ve barındırdığı ekolojik değerlerin korunması ile
ilgili projeler hazırlanması ve yürütülmesi; Her Çarşamba saat 19.00–21.00 arasında
bilimsel, sportif, araştırma ve tanıtım gezilerinin derneğimizin 0312 2296409 numaralı
düzenlenmesi ve bu sayede doğal güzelliklerin telefonundan bizlere ulaşabilir ya da diğer gün ve
halka tanıtılması; yapılan her türlü etkinliğin saatlerde telesekreterimize mesaj bırakabilirsiniz.
yayınlanması, raporunun hazırlanması, konferans Mağara Araştırma Derneği PK 670
ve seminerler düzenlenmesi; mağaracılığın bir Yenişehir/ANKARA adresine mektup atarak
doğa sporu olarak geliştirilmesi ve bizleri bilgilendirebilirsiniz.
yaygınlaştırılmasının sağlanması gibi çalışmalar
üstlenmektedir. Mağara Araştırma Derneği Anıttepe Mah. Kubilay
Sk. Kubilay Apt. No:17/1 Anıttepe / ANKARA
Mağara Araştırma Derneğine Nasıl Üye adresini Çarşamba akşamları saat 19.00–21.00
Olabiliriz? Üyelik Şartlarınız Nelerdir? arasında ziyaret edebilir, bizlerle tanışabilir ya da
Mağaracılık doğayla iç içe olmayı, keşfedilmemiş bu adrese mektup atabilirsiniz.
noktalara ilk kez adım atmanın heyecanını, dost ve Acil durumlar için gün içerisinde 0532 7314843
sıcak bir ortamda hep beraber bir amaç için numaralı telefondan dernek üyemiz E. Baturay
çalışmanın zevkini, sporu ve bilimsel merakı ALTINOK’a, 0532 5270456 numaralı telefondan
birleştiren komple bir etkinliktir. Eğer siz de bu da Tulga ŞENER’e ulaşabilirsiniz.
amaçları güdüyorsanız; Dernekler Kanunu ve
ilgili mevzuat maddeleri uyarınca üye olmak için Mağara İstihbaratında Bulunurken:
kendinizde aranan şartları taşımanız, dernek
bünyesinde verilen Temel Mağaracılık Eğitimini Yazılı başvurularınızda, sizinle irtibata
almanız ve http://www.mad.org.tr adresindeki geçebilmemiz için birden fazla telefon numarası
veya e-posta listemizdeki duyuruları takip ederek vermeyi ve adınızı ve soyadınızı belirtmeyi
herhangi bir etkinliğimize katılmak istediğinizi unutmayınız.
belirtmeniz yeterli olacaktır.
Mağaranın bulunduğu il / ilçe / köy / mevki / varsa
Mağara İstihbaratında Bulunmak İstiyorum, GPS koordinatını / mağaranın bulunduğu çevrenin
Ne Yapmalıyım? özelliklerini / eğer varsa mağaranın ismini /
mağaranın yapısını / mağaraya su girişi olup
Mağaralar, milyonlarca yılda oluşmuş, tabiat olmadığını / mağaradan su çıkışı olup olmadığını /
harikası ve korunması gereken kültür ve tabiat mağaranın ağzında hava akımı olup olmadığını ve
varlıklarıdır. Önceden gördüğünüz, merak ederek mağara hakkındaki genel bilgileri mutlaka
içine girip amatörce araştırdığınız veya paylaşınız.
araştırıldığını duyduğunuz in, düden, obruklar ve
mağara olarak nitelendirilebilecek her türlü doğal Teşekkür ederiz...
yapıyı ve söz konusu yapıların içerisinde ya da
çevresinde olup da mağaranın kendisine etkisi MAĞARA ARAŞTIRMA DERNEĞİ
olan her türlü tahribatı bize bildirebilirsiniz.
3
MAĞARA ARAŞTIRMA DERNEĞİ 2008 OLAĞAN
GENEL KURULU
Havva YILDIRIM ÇOLTU
2008 yılı Olağan Genel Kurulu 13 Ocak günü Denetleme Kurulu Asil Üyeleri: Ferhat
Dernek Genel Merkezinde yapıldı. Genel Kurul AYTEKİN, Mustafa Z. RUHİ, Birhan ALTAY.
tarihi önceden mail yolu ile duyurulduğu için
Denetleme Kurulu Yedek Üyeleri: E. Haluk
üyeler dernek evindeki yerlerini almışlardı.
YURDAKUL, Veysel ÖZBEK, Bora
Açılış ve saygı duruşunun ardından Divan Kurulu ÇORAKBAŞ
seçimleri yapıldı. Genel Kurulu yönetmek üzere
Yeni Yönetim ve Denetleme Kurulu üyeleri
dernek üyelerinden Uğur Murat LELOĞLU,
seçiminin ardından derneğin UIS (Uluslararası
Özlem BİRGÜL ve Havva YILDIRIM seçildi. Speleoloji Birliği) üyeliği ile ilgili görüşüldü.
Divan Kurulu çoğunluk sağlandığını tespit ederek Divan Başkanı Uğur Murat LELOĞLU konunun
gündem maddelerine geçilmesine karar verdi. hassas ve çözülmesi gereken bir konu olması
sebebiyle genel kurul gündemine alındığını
hatırlatarak söylenenleri şu şekilde toparladı:
Emrah SINMAZ tarafından; yeni yönetimce UIS
aidatınının ödenmesi için her türlü girişimde
bulunulması, yeni yönetime bu konuda genel
kurul kararı ile yetki verilmesini, ayrıca UIS ile
daha aktif ve birebir ilişki kurulma imkânlarının
yaratılması için de yönetim kuruluna genel kurul
kararı ile yetki verilmesini teklif ettiğini,
Kubilay ERDOĞAN tarafından; UIS
toplantılarına derneği temsilen gidecek kişi ya da
Genel Kuruldan bir görüntü. (Fotoğraf: Muharrem SAMUK) kişilere, yönetim kurulunun durumu
değerlendirerek gerekli gördüğü miktarda ve
Önceden hazırlanan Genel Kurul gündemi imkânlar dahilinde genel kuruldan alacağı söz
okundu. Yönetim ve Denetleme Kurulu raporları konusu yetkisini kullanmak üzere yetki
ile 2007–2008 yıllarına ait bilanço ve gelir gider verilmesini teklif ettiğini,
hesapları ve 2008 yılı tahmini bütçesi okunup
görüşülerek Yönetim ve Denetleme Kurulu oy Emre Baturay ALTINOK tarafından; Türkiye
birliği ile aklandı. Ardından Yeni Yönetim Mağaracılar Birliğinin tüm kulüp ve dernekleri
Kurulunun seçilmesi işlemine geçildi. Yeni kapsar nitelikte bir yapı olması için tartışmalarda
Yönetim Kurulu şu dernek üyelerinden oluştu: nerede ise sona gelindiğini, 4. Mağarabilim
Sempozyumunda genel eğilimin belirleneceğini,
Yönetim Kurulu Asil Üyeleri: Emrah ÖZTEKİN, bu sürecin izlenmesinin gerektiğini, bu konu ile
Emre Baturay ALTINOK, Kubilay ERDOĞAN, ilgili süreç sonunda bir değerlendirme
Deniz ÖZKAYA, Ülkü TEKE. yapılmasını, gerektiğinde bir sonraki genel
Yönetim Kurulu Yedek Üyeleri: Hakan kurulda yeniden bu maddenin tartışılmasını, bu
ERDEMİR, Havva YILDIRIM, Özlem BİRGÜL, aşamaya kadar MAD’ın delegasyonda kalmasının
Vedat GÜN, Tulga ŞENER. teklif ettiğini belirtti ve bu teklifleri genel kurulda
oya sundu. Oya sunulan üç teklif için ayrı ayrı
Denetleme Kurulu için ise adaylar isimlerini
oylama yapıldı ve her üç teklif de genel kurula
açıkladılar ve isimler tüzük gereğince oylamaya
katılan üyelerin oy birliği ile kabul edildi.
sunularak üyelerin oy birliği ile kabul edildiler.
Yeni Denetleme Kurulu ise şu şekilde oluştu:
4
Ardından dilek ve temenniler kısmında konuları konuşuldu ve konu ile ilgili daha yoğun
aşağıdaki maddeler görüşüldü: çalışmaların yapılması temennileri genel kurula
15. bültenin 2008 senesinde çıkarılması konusu sunuldu.
tartışıldı ve dernek üyelerinin görüşleri alındı. Divan Başkanı tarafından tüm üyelere uyumu,
Malzeme temel kullanım kuralları ile dernek emekleri ve hassasiyetleri için teşekkür edilerek
evinin etkin kullanımı ve malzemelerin temizliği Genel Kurul gündemi kapatıldı.
5
TÜRKİYE MAĞARACILAR BİRLİĞİ (TMB)
13. GENEL KURULU – İZMİR
Birhan ALTAY
Ege Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü’nün Temuçin Aygen Mağara Araştırma Derneği
(EMAK) organizasyonuyla, 5–6 Ocak 2008 (TAMAG), Antalya
tarihinde İzmir’de, Ege Üniversitesi kampüsünde Sualtı Araştırmaları Derneği Mağara Dalışı ve
10 üye kuruluşun katılımı ile gerçekleştirildi. Araştırmaları Grubu (SAD-MADAG), Ankara
Toplantıya 4 dernek ve 6 üniversite kulübünden
toplam 42 kişi katılırken, Mağara Araştırma Üniversite Kulüpleri:
Derneğini (MAD) Kubilay ERDOĞAN, Birhan
ALTAY, Tulga ŞENER ve Emre Baturay Akdeniz Üniversitesi Mağara Araştırma
ALTINOK temsil ettiler. Topluluğu (AKÜMAK), Antalya
Ankara Üniversitesi Mağara Araştırma Birimi
(ANÜMAB), Ankara
Boğaziçi Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü
(BÜMAK), İstanbul
Dokuz Eylül Üniversitesi Mağara Araştırma
Kulübü (DEÜMAK), İzmir
Ege Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü
(EMAK), İzmir
Hacettepe Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü
(HÜMAK), Ankara
Fotoğraf: Sencer ÇOLTU İstanbul Teknik Üniversitesi Mağara Araştırma
Kulübü (İTÜMAK), İstanbul
Hâlihazırda TMB’ye 17 mağaracı topluluk üyedir
ve bunlardan yedisi dernek statüsündeyken, Pamukkale Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü
dokuzu üniversite kulübü veya bağlı kuruluşu ve (PAÜMAK), Denizli
biri de kamu kuruluşudur. Ankara’da 5, İzmir’de Mersin Üniversitesi Mağara Araştırma Topluluğu
4, İstanbul’da 3, Antalya’da 2, Eskişehir, Denizli (MÜMAT), Mersin
ve Mersin’de de birer topluluk bulunmaktadır.
Kamu Kurumu:
Dernekler:
Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü
Anadolu Speleolojik ve Karstik Araştırmalar (MTA), Ankara
Derneği (ASKAD), İzmir *: Toplantıya katılan kuruluşlar
Boğaziçi Uluslararası Mağara Araştırma Derneği
(BUMAD), İstanbul. Toplantının ilk günü sabah oturumuna, grupların
Ege Mağara Araştırma ve Koruma Derneği, toparlanması dolayısıyla biraz geç başlandı. 7 ayrı
(EGEMAD) İzmir oturum şeklinde gerçekleştirilen toplantıda
görüşülen konular şöyleydi:
Eskişehir Mağara Araştırma Derneği (ESMAD),
Eskişehir 1. 2007 yılı değerlendirmesi ve TMB bütçesinin,
Mağara Araştırma Derneği (MAD), Ankara harcamalarının ele alınması
6
2. TMB’nin federasyonlaşması için hukuksal seçenekleri ele alındı.
durum, izlenecek yollar ve TMB yapılanması
3. TMB’deki görev ve yetkiler ile Temsilciler
Kurulunun durumu
4. Komisyon sunumları ve yeni komisyon
seçimleri
5. Speleoloji Sempozyumu organizasyonu
6. Yeni genel sekreter seçimi
7. Yabancı mağaracılar
7
Temsilciler Kuruluna sunmaya devam etmesi Bu sunumun ardından komisyon üyeleri
kararları alındı. Ardından Temsilciler Kurulu güncellendi.
üyeleri güncellendi.
Kurtarma Komisyonu: Selçuk CANBEK
Güncellenen Temsilciler Kurulu: (ESMAD) Koordinatör, Ahmet ŞENER
EMAK-Bayram ÇETİNER, DEÜMAK-Yusuf (BÜMAK), Yusuf ÖĞRENECEK (DEÜMAK),
ÖĞRENECEK, ANÜMAB-Türker BENDER, Onur GORA (DEÜMAK), Kubilay ERDOĞAN
PAÜMAK-Oruç BAYKARA, MAD-Emrah (MAD), Tulga ŞENER (MAD).
ÖZTEKİN, ESMAD-Selçuk CANBEK, TAMAG-
Meltem PANCARCI, BUMAD-Mehmet DÖKER, Eğitim Komisyonu: Kubilay ERDOĞAN (MAD)
EGEMAG-Serkan KILINÇ şeklinde Koordinatör, Mehmet Emre DÖKER (BUMAD),
oluşturulurken, oturuma katılamayan kurumların Melih ZEYTİNOĞLU (ESMAD), Noyan
temsilcilerinin daha sonra tamamlanmasına karar SAĞLAM (DEÜMAK).
verildi.
Koruma Komisyonu: Mustafa SAMUR
4. Oturum: Komisyon sunumları ve yeni (DEÜMAK) Koodinatör, Aslı OLTU (BUMAD),
komisyon seçimleri oturumunda ilk olarak Tulga Özlem OĞLUEKİZ (EMAK), Bayram ÇETİNER
ŞENER, Kurtarma Grubu çalışmalarını, geçen (EMAK).
dönemde gerçekleştirilen 4 çalıştayda yaşananlar
üzerinden anlattıktan sonra, TMB bütçesinden Dokümantasyon Komisyonu: Oruç BAYKARA
kurtarma malzemesi alınmasını istemiş olduklarını (PAUMAK) Koordinatör, Çağan ÇANKIRILI
fakat eski yönetimle bunun sağlanamadığını ifade (BUMAD), Melih ZEYTİNOĞLU (ESMAD).
etti. Tulga’ya kendi sağlık sorunlarına karşın (Not: Bu kurula atanan kişilere görevi kabul edip
özveri ile TMB’deki çalışmaları ve kurtarma etmediği sorulacak.)
çalıştaylarının yapılmasındaki ısrarlı tutumları ve
eğitime katkılarından ötürü bir kez daha teşekkür Etkinlik Planlama Komisyonu: Ferit YİĞİT
edildi. (ESMAD) Koordinatör, Erdem YILMAZ
(DEÜMAK), Sencer ÇOLTU (BUMAD) olarak
Melih ZEYTİNOĞLU, Eğitim Komisyonu adına belirlendi.
yaptığı sunumunda, yıl içinde daha önce karar
altına alınmış konu başlıklarında hızla çok sayıda
eğitim dokümanının hazırlığına başlanıldığını,
dokümanların birçoğunda sona kadar gelindiğini;
fakat birkaç dokümanın hazırlanışında
komisyondaki bireysel sorunlar nedeniyle
tamamlama safhasına gelinemediğini, sürenin
uzaması ile de Eğitmen Eğitimine yetişmediğini,
bu nedenle de düzenlenmesinden vazgeçildiğini
kaydetti..
8
sağlanan olanaklara ve düşük katılım ücretine mercilere TMB olarak başvuruların yapılması ve
karşın ödeme yapmış mağaracı katılımcının azlığı bunun için şikayet formları hazırlanması kararları
dolayısı ile sitemini çok da sert bir üslupla iletti alındı.
ki, akşamın o rehavetli ortamında birden soğuk
duş etkisi ile tekrar uyandırdı milleti.
Neden “Son TMB Genel Kurulu”? Bu toplantı ile duvarları çiçeklerle bezeli, bahçesinde portakal ve
federasyonlaşma kararı alındı ve artık Birliğimiz, badem ağaçları ile eski bir taş binadan oluşan
Türkiye Mağaracılık Federasyonu (TMF) olacak. Bademaltı idi. Bar olarak kullanıldığından oldukça
Bundan dolayı son TMB toplantısı. Önemli karanlık ama biz mağaracıların oldukça aşina
gündemleri olan bu toplantıya, Ankara’dan Emrah olduğu ve hoş bir yerdi. Ortamın karanlığına
ÖZTEKİN, Emre Baturay ALTINOK, Tulga karşın toplantı boyunca hiç aydınlatma gereği
ŞENER ve Birhan ALTAY, İstanbul’dan ise duyulmadı. Kapıda Meltemiyle, Aslısıyla,
Havva YILDIRIM ÇOLTU ve Sencer Metiniyle TAMAD’lıların karşılamasından,
ÇOLTU’dan oluşan 6 kişilik bir ekip ile katıldık. selamlaşma ve hal hatır sormalardan kısa bir süre
Toplantıya ANÜMAB’lı arkadaşların ANKARA sonra toplantıya geçildi.
Üniversitesi’nden tahsis etmiş oldukları otobüs ile
gittik. Eski günleri anarak yaşadığımız eğlenceli Gündemde, TAMAG’dan Aslı DÖNMEZ’in tüm
yolculuk için tekrar teşekkürler. Cuma gecesi kuruluşlardan aldığı taleplerle hazırlamış olduğu,
yolaçıktığımız için ilk günkü oturumda yer TMB’nin federatifleşmesine yönelik tanıtımı ve
alamadık. üniversite kulüplerinin katılımı için hazırlanacak
mektup örnekleri, TMB’nin kurumsal ve hukuki
Asıl toplantı 2. gün yağmurlu bir Antalya durumu, Burdur Valiliği ile İnsuyu Mağarası
sabahında başladı. Toplantı yeri kale içinde, dalışları sonrasında yaşanan olumsuz durumlar ve
9
Balkan Mağaracılar Birliği (BSU) kampının Bu sunumun ardından BSU kampı mekan önerisi
nerede ve nasıl düzenleneceği konuları olarak BÜMAK/İTÜMAK’tan Özgün SARISOY,
bulunmaktaydı. bir alternatif öneri olarak Kırklareli/Vize yöresini
gündeme getirdi.. Kamp için düşünülen alanın ve
1. Oturum: Açılış konuşması ardından ilk olarak, bölgedeki mağaralara uzaklıkların uygun olduğu;
ASKAD’dan Aziz YİĞİTLER, program dışı yöre halkının bu tip organizasyonlara bakışı
olarak, İnsuyu Mağarası dalışlarını ve bulgularını açısının olumlu olduğu ve de özellikle bölgenin
Fatih BÜYÜKTOPÇU ile birlikte sundu. Balkan ülkelerine yakın olması sebebiyle bu
bölgeyi önerdiklerini anlattı. Bununla birlikte bu
organizasyonun tüm TMB tarafından üstlenilmesi,
sadece İstanbullu mağaracılar üzerine bırakılacak
olursa bunun altından kalkamayacaklarını ifade
etti.
10
TMB’nin bu platform tipi örgütlenme yapısı ile Federasyonu (MF) adı ile kurulmasına karar
daha uzun süre ulusal ve uluslararası kamuoyunda verildi. Yeni temsilciler belirlendi, tüm üye
etkin olamayacağı, Genel Sekretarya ve olacak kuruluşların genel kurul kararı alarak
Temsilciler Kurulu ile işlerin yürütülemediğinin federasyona üyeliği de içerecek tüzüklerini en kısa
anlaşıldığı, kabul görmesi ve etkin olabilmesi için zamanda bildirmeleri ve TMF’nin kuruluş
artık net bir tüzel kişilik yapısı ile ifade edilmesi döneminde koordinatörlüğü Emre Baturay
gerektiği, ayrıca MTA gibi kamu kuruluşlarının ALTINOK’un yürütmesine karar verildi.
birliğe üye olamayacağı, 3335 sayılı yasa ile
kulüplerin ancak üniversitelerinden bir onay
alarak dâhil olabilecekleri ancak bunun
hazırlığının zor ve uzun süre alabileceği,
üniversitelerin bu yapı içerisine girmek
isteyemeyecekleri; 3335 ile üniversite ve kamu
kuruluşlarını da içine alan bir yapılanma
oluşturulabilmesinin mümkün olduğu ancak
bunun hazırlığının zor ve uzun süre alabileceği,
bunun yerine 5253 sayılı Dernekler Kanunu
olanaklarından birisi olan tüzel kişilik olarak
“Federasyon” tipi yapının örgütlenilmesi ve yasa
uyarınca buna dernek yapılarının federasyona üye
olması, kamu kuruluşlarının bu yapıya yasal
olarak dâhil olamayacağı ancak güçlendirilmiş ve Fotoğraf: İlker Özden (Bümak)
etik olarak bağlayıcı özel protokol esasları ve
genişletilmiş bir yürütme kurulunda yer 3. Oturum: Artık TMB tarih oluyor iken,
alabilecekleri, üniversite kulüplerinin de bu yapıya TMF’nin ilk toplantısı olan ikinci gün oturumunu
resmi üye olamayacağı ancak üniversitelilerin açmak da oturum başkanı olarak bendenize nasip
camianın dinamik yapısı ve mağaracılığın oldu. Büyük bir coşku ve alkışlar içinde TMF’nin
geleceği olması dolayısı ile çok özel ve kuvvetli ilk toplantısını da açmış olduk. Bu oturumda:
ifadeler ile kararlarının ve görüşlerinin kayda
alınacağı, bu işlerlik için genişletilmiş yürütme Yaman ÖZAKIN, mağara girişlerinde kayıt ve
kurulunun iyi bir olanak olduğu, organizasyon belgelemenin önemini vurgulayarak, bu konuda
yapısı içinde herkesin sözünün dinleneceği ve basitçe fotoğraf, kamera vb. araçlar ile sanatsal
karar süreçlerine katılacağının garanti edilmesi ile bir kaygı olmaksızın, salt belgelemek adına
şimdilik güçlü bir işbirliği sağlanabileceği yani görüntü alınması ve buluntu ya da bulguların
artık bir FEDERASYON’un oluşturulma görüntülerle kaydedilerek, çizilen haritalarda
zamanının geldiği görüşleri tartışıldı. gerekli noktalara da enine kesitler yerine bu
görüntülerin konulmasını, bilimsel çalışmalara
Bildiğiniz üzere baştan beri amacımız bir üst daha faydalı olacağı düşüncesinde olduğunu
kuruluş olarak federasyon örgütlenmesiydi. Fakat belirterek bir öneri sundu..
platformun genel ortak değerlerin oluşturulması,
stratejilerin belirlenmesi gibi bir koordinasyon ve Mustafa SAMUR, Dicle Nehri üzerinde
de birlikteliği sağlayıcı amaçla çok demokratik bir yapılmakta olan Hasankeyf – Ilısu Barajı’nda
şekilde işleyebilecek olan yapısına kamu gelinen son noktayı, su tutulmaya başlanacağından
kurumlarının giremeyeceği, üniversite bu bölgedeki pek çok mağaranın araştırılmayı
kulüplerinin de temsilinin güç olduğu hukukçu beklediği ve bunu TMB olarak bir bütün katılımla
arkadaşların açıklamaları üzerine TMB’nin bir hatta yabancı desteği ile su tutulmadan önce
federasyona dönmesi düşüncesi ağır bastı ve genel gerçekleştirilebileceğini bizlerle paylaştı.
bir kabulle de federasyon tipine onay verilmiş
oldu. Uzun tartışmalar sonunda Türkiye adını Emrullah ÖZEL, Balıkesir Havran Barajı yapımı
sırasında, içerisinde yoğun yarasa yerleşimi
daha sonradan almak kaydı ile Mağaracılık
11
bulunan bir mağara sisteminin sualtında otobüsümüzün kalkış saatinin oldukça yaklaşmış
kalacağını ve yarasaların, baraj su seviyesi olması dolayısı ile toplantı sonlanmadan ve karar
üzerinde kalacak bir noktadan yeni suni bir oturumuna kalamadan ayrıldık. 5 dakika kala
mağaranın oluşturularak buraya taşınmalarının otobüse yetişerek Ankara’ya döndük.
sağlanmasına yönelik çalışmalarını bizlerle
paylaştı. MAD’lılar olarak toplantıyı organize eden
Meltemiyle, Aslısıyla, Metiniyle, tüm TAMAG
Dünyada bugüne dek belki de ikincisi olan bu camiasına bu başarılı organizasyondan ötürü bir
çalışmada yarasaların yer aldığı mağara kadar kez daha teşekkürler.
(~300m kadar) yeni bir yatay mağara
oluşturulduğunu, iç görünümünün benzer olması
adına yüzeylere şekiller verildiğini, su yükselirken
yarasaların üstteki mağaraya göçünü sağlamak
için de bir bağlantı galerisi oluşturulduğunu ve
tüm bunları yaparken de mağara canlılarının hayat
kaynağı yarasa gübreleri ve bunda yaşayan canlı
türlerinin hiç değilse bir bölümünün de üstteki
mağaraya aktarılabilmesi adına planda
olmamasına ve ödeneği bulunmamasına karşın
nasıl bir özveri ve heyecan ile neler yaptıklarını
anlattı. Yarasa gübresi katmanlarında fark edilen
canlıları ayırarak, gübreleri de kat sırası ile
kovalarla kurdukları gırgır vinç sistemi yardımı ile
nasıl taşıyıp yeni mağarada tekrardan
yerleştirdiklerini, bizleri de heyecanlandıran bir o Fotoğraf: İlker ÖZDEN (BÜMAK)
kadar da duygulandıran sunumu ile bizlerle
paylaştı. Sonradan Havva’nın özetlemesi ile öğrendiğimiz
toplantı kararları özetle şöyle idi:
Ben de son sunuda, yakın zaman içinde turizme
açılmış olan Tokat – Ballıca İndere Mağarası, Federasyonlaşma için sürecin başlatılmasına,
Karabük – Safranbolu – Mencilis Mağarası ve Federasyon adının (Türkiye) Mağaracılık
Zonguldak – Gökgöl mağaralarının turizme Federasyonu (T)MF / Speleological Federation
açılmaları sonrasında oluşan tahribat ve kayıpları of Türkiye SF(T) ve Merkezinin Ankara’da
görüntüleri ile paylaşmaya, “Turizmle olmasına, 7 kurucu dernekten belirlenen
Katledilenler” ana fikri ile dile getirmeye çalıştım. temsilcilerle çalışmanın yürütülmesine,
12
EJDER–2 MAĞARASI
Uğur Murat LELOĞLU
Nisan 2007’de Valla Kapızı’na yaptığımız deniyor sonra yola devam ediyorduk. Nihayetinde
araştırma gezisi sırasında efsanevi kişilik Kör çok büyük bir obruğun önüne gelip durduk. İlk
Ali’nin bahsettiği büyük mağarayı bulmak için olarak Maho hazırlanıp indi. Dokuz metrelik ilk
yola çıktık. Ben, Muharrem SAMUK, Vedat GÜN inişten sonra, kalan kısım yaya olarak araştırıldı.
ve Ertan KÖSEOĞLU bir orman yolunda Obruğu ölçerken lazermetrenin çok faydasını
arabadan inip Kör Ali’nin peşine düştük. Ormanda gördük. Mağara bitince yanımızda olmayan
belli belirsiz bir yoldan, Kör Ali’nin palası arkadaşlarım adına üzüldüm, ne de olsa bu
yardımıyla yol aldık. Gökyüzünü nadiren harikulade mekânı göremeyeceklerdi. Umarım
görebildiğimiz, ağaç ve orman altı bitkilerinin hiç ileride aynı ormanda derin bir mağara buluruz ve
görmediğimiz kadar çeşitli olduğu bu ormanda bir tüm üyelerimiz de bu güzel ortamda zaman
saat kadar ilerledik. Bir ara 1–2 metre çapında bir geçirme zevkini yaşarlar. Merak edenler için not:
deliğin yanından geçtik. Zaman zaman Kör Ali Ejder-1 Mağarası gene aynı bölgede ve İspit
dahi, olmayan yolu kaybedip çeşitli yönleri olarak da biliniyor.
EJDER-2 MAĞARASI
Valla Kapızı - Pınarbaşı - Kastamonu
MAĞARA ARAŞTIRMA DERNEĞİ
Cave Research Association
Nisan 2007
BCRA 3C
Rakım : 900 - 1000m
Derinlik : -23m
Toplam Uzunluk : 89m
Ekip : Uğur Murat LELOĞLU
Muharrem SAMUK
Ertan KÖSEOĞLU
Vedat GÜN
Çizim : Uğur Murat LELOĞLU
13
IV. ULUSAL SPELEOLOJİ SEMPOZYUMUNUN
ARDINDAN
Birhan ALTAY
14
zamandır hazırlamaya çalıştığı Türkiye Speleoloji
Kaynakçası’nın tamamlanmış olmasını görmek;
Alexey ZHALOV'un Türkiye ve Bulgaristan
mağaracı işbirliğinde tarihçe sunusu ve bu sunu
içinde 1974’de Bulgaristan’a giden MAD’lı eski
üye, büyüklerimizi görmek heyecan vericiydi.
15
2008 ALTINTAŞ – DÜDENAĞZI
Havva YILDIRIM ÇOLTU
Altıntaş Yaylası MAD’a misafirlik edeli koca 7 kalemlik şahane listesiyle giriş yaptı hazırlıklara.
sene geçmiş. Bu uzun yıllar içinde yaylada 2 Tek tek gönüllü eleman arandı tüm bu çalışmalara.
düden (-280 m Topak, -612 m Düdenağzı) ve 2 Özellikle de Kubilay’da bitiyordu nedense pek
kar çukuru (-24m Altıntaş 2, -15m Altıntaş 3) çok iş. Daha mağaracılar listedeki işlerin bu denli
bitirilip mağaracılık dünyasına kazandırıldı. çok olması konusuna alışamamışken bu ikili pek
Elbette bu uzun yıllar boyunca pek çok başka çok zorluğu birlikte göğüsledi ve büyük
araştırmalar da yapıldı, mağara peşinde dağ tepe özverilerle çalıştı. Kubilay, kâh çanta diktirilmesi
dolanıldı; fakat her sene dönüp dolaşıp yine bu işinin peşinde koşuyordu kâh tulumların. Bir
yaylada soluk aldı MAD’lılar. Yayla ise sonunda bakıyoruz malzeme siparişi veriyor tüm üyeler
mağaracılara en güzel armağanlardan birini verdi: için, bir de bakıyoruz ki tente tasarlıyordu. Müthiş
-612 m ile Düdenağzı’nı. bir enerji ile her işin üstesinden gelmeyi başardı
Kubilay ve hepimizin kalbinde hayranlık
tohumları ekti tekrar tekrar. Tulga ise planlama
program nasıl olurmuş herkese gösterdi; her yeni
gün Tulga’nın yeni bir projesine gebeydi. Bir gün
içme suyu sorununu çözüyor, öbür gün tüm
üyelerin malzeme sorununu hallediveriyordu.
Mükemmel bir organizasyon planı koymuştu
ortaya; başarıdaki en büyük paylardan biri de
onundu hiç kuşkusuz. İyi ki Tulga gibi, iyi ki
Kubilay gibi insanlar var bu dernekte!!! Tüm bu
çabaları gören Altıntaş ise başta onları, sonra diğer
tüm mağaracıları ödüllendirdi Düdenağzı ile. -612
m ile yeni bir mağara daha mağaracılık camiasına
kazandırılmış oldu tüm bu emeklerin sonunda.
Altıntaş Yaylası (Fotoğraf: Mustafa Z. RUHİ)
Büyük özverilerle çalıştı bazılarımız ise: Başta Altıntaş kamp alanı. (Fotoğraf: Cem ERSOY)
Tulga ŞENER ve Kubilay ERDOĞAN. Onlara
ayrıca teşekkür etmek gerekir. Tulga büyük Şimdi gelelim böylesi güzel bir organizasyon nasıl
faaliyet organizasyonunun başına geçti ve 269 geldi geçti ve neler yaşandı:
16
17
18
19
20
21
22
23
Altıntaş Maceraları öncelikle ön döşeme Etkinliğin özet cümlesi Bora ÇORAKBAŞ’tan
etkinlikleri ile başlar. İlk ön etkinlik tarihi 11 gelir: “Altıntaş’ta dikitler, bu sene de bitmezse
Temmuz 2008 Cuma akşamı olur. Altıntaş öpsün bizi İskitler.”
Yaylası’na doğru yol alır mağaracılar. Büyük
etkinlik öncesinde, hafta sonları mağaranın yolu
tutulup önden döşeme yapma kararı alınır. Bu ilk
etkinliğin kahramanları Vedat GÜN, Uğur Murat
LELOĞLU, Bora ÇORAKBAŞ, Bahar HASER,
Kubilay ERDOĞAN, Birhan ALTAY, E. Baturay
ALTINOK ve Ferit YİĞİT olurlar. Mağarada
ulaşılan nokta -260m derinlik olur. Herkes elinden
geleni fazlasıyla yerine getirir ve büyük bir
motivasyonla Ankara’ya döner mağaracılar. En
güzel tandırları, en güzel sac kavurmaları
fazlasıyla hak etmişlerdir.
Dip ekiplerinin döşemeyi toplayıp dışarı Büyük bir şevk ve ekip ruhu ile çalışan MAD’lılar
çıktıklarında ağızlardan dökülen cümleler şöyle bir mağarayı daha mağaracılık dünyasına
olur: kazandırmanın mutluluğunu yaşarlar etkinlik
sonrası. 2008 yılı Büyük Faaliyetine katılanlar şu
6 Ağustos Çarşamba 23.30, Onur YURTBAŞI: isimlerdir: Birhan ALTAY, Bora ÇORAKBAŞI,
Cem ERSOY, Coşkun ÖZAŞÇILAR, Deniz
‘Yorulmadım, üşümedim; ama anlamadığım bir ÖZKAYA, Efe ERSOY, Emre Baturay
şekilde başım dönüyor. Sanki biri tam travertenin ALTINOK, Emrah ÖZTEKİN, Emrah SINMAZ,
üzerine ulaştığımda düğmeme bastı.’ Kubilay ERDOĞAN, Muharrem SAMUK,
Mustafa CANER, Mustafa Z. RUHİ, Onur
YURTBAŞI, Tulga ŞENER, Uğur LELOĞLU,
Ülkü TEKE ve Vedat GÜN (yapılan yaş
ortalaması hesabı: 34,33’tür.) Emrah
ÖZTEKİN’in deyimiyle ‘Bu mağaracılar Altıntaş
tarafından düdülenler listesine girmeye ve Altın
Çamur Oskarını almaya hak kazanmışlardır.’
27
DOĞA SPORCULARI İÇİN YER ADLARI
Uğur Murat LELOĞLU
Doğa sporları ile uğraşırken zaman zaman, Boy: ‘Nehir yatağı’ [Yl93].
özellikle yer tarifleri sırasında, köylülerden alışık
olmadığımız kelimeler duyuyoruz. Ayrıca, Bulak: ‘Su kaynağı’ [Cl72]. Moğolca bul(ka)-
ayrıntılı haritalarda geçen bazı yer adları da bize (banmak, ıslatmak, yerden çıkmak, taşmak),
bir anlam ifade etmiyor. Bu kısa yazıda, yer Tunguz-Mançuca bülkü-(banmak, ıslatmak,
şekilleri ve adlarına ait aşina olmadığımız Türkçe sıçratmak, çalkalamak), Korece puri (banmak,
kelimelerden bir derleme yaparak bunlarla ilgili ıslatmak) ve Japonca pure (yıkanmak) ile aynı kök
kısa açıklamalar hazırladım. Hepimizin gayet iyi kelime *biulo veya *bülo (banmak, fışkırtmak)dan
bildiği ve yer adlarında geçen alan, baca, bahçe, geldiği düşünülmektedir [St03]. Eski Türkçe ‘yul’
bağ, bayır, boğaz, bostan, burgaz, burun, da pınar manasına gelir. Türkiye’de Bulak adında
çağlayan, çarşak, çayır, çay, dağ, dam, dere, çok sayıda yerleşim yeri vardır.
doruk, düden, düz, geçit, hisar, höyük, ırmak, in,
kale, kaynak, keçiyolu, kır, kışla, kom, koru, köy, Bük: ‘Su kenarında sık çalılık’ [Tt02]. ‘Akarsu
kuyu, mezra, orman, ova, ören, pınar, sır, tepe, kıyılarındaki verimli tarlalar, büklük; ovada veya
tarla, vadi, yaka, yalı, yamaç, yar, yayla gibi adlar dere kıyısında çalı ve diken topluluğu’ [TDK_G].
ile dolin, polye, talveg gibi yabancı kökenli Ana Altayca ‘orman, tepe, çayır, vadi’ gibi
bilimsel sözcükleri bu çalışmaya almadım. İleride anlamlara gelen *bū̀ k`e sözünden, Moğolca buka
genişletilmiş ve fotoğraflarla örneklendirilmiş (kanal; tınaz, balya), Tunguz-Mançuca būKa (ada)
olanını yayınlamayı planlıyorum. ve Korece puk (toprak yığını) ile beraber geldiği
düşünülmektedir [St03]. Örnek: Akbük, Karabük,
Sözcükler Türkbükü.
Akak: ‘Mecra, dere yatağı’ [Tt02]. Büre: ‘Etrafı ormanlarla çevrilmiş, yüksek ve
çıplak yerler’ [Yl93].
Bel: ‘Dağ geçidi’(Gövdenin ortası, bükülen yeri
anlamından türeme) [Tt02]. ‘Dağın geçit veren Cöngelez: ‘Dikey mağara ağzı’. İçel Gözne
iniş yeri’ [Yt02]. Clauson’da [Cl72, s.330] ‘Say bölgesinde duyduğumuz bu sözcük, ‘cadı, vampir,
yazıda bel yok.’ (Türkiche Turfantexte, VII, 42, sara hastalığını yaptığına ve karakış geceleri
8’den) örneği verilmiştir ki bu derlemede yer alan dolaştığına inanılan peri, hortlak, ihtiyar kadın’
üç sözcük bu kısa cümlede yer almaktadır. gibi anlamlara gelen ve cancoloz, cangoloz,
cangoluz, cancolos, concoloz, conculaz, congalaz,
Belen: ‘Tepe’ [Tt02]. ‘Üzerinden yol geçen dağ conkalaz gibi şekillere giren [TDK_A] sözcük ile
sırtları’ [Yl93]. Türkiye’de 20’den fazla yerleşim bağlantılı olabilir. Çıblak [Çl00] gene İçel
yerinin adıdır. yöresinden ‘karabasan gibi insanın üstüne çöken
ağır ve çok çirkin varlık’ anlamında Cangaloz
Ber: ‘Üstü oval ve düz dağların düzlükleri’ sözcüğünü derlemiştir. Örnek: Çöngelez Kuyuzu.
[Yl93]. ‘Ağıl, davarın sağıldığı yer’ (Kürtçe’den)
[Tt02]. Çat: ‘İki nehrin birleştiği yer’ [Yl93]. ‘İki derenin
birleştiği yer; yolun ikiye ayrıldığı yer’ [Tt02]. Bu
Bor: ‘Üstü beyaz ve düz olan dağ’ [Yl93]. adda çok sayıda yerleşim yeri vardır.
‘İşlenmemiş, taşlık, sert, ekilmemiş (toprak),
borak’ [TDK_G]. ‘İşlenmemiş sert toprak’ [Tt02]. Çatak: ‘İki dere veya iki yolun birleştiği yer; su
Tietze’ye göre Moğolca, Yunanca, Ermenice veya akıntılı yerler, dağlarda derin dereler’ [Tt02]. ‘İki
Kürtçe’den geçtiği de iddia edilmiştir. Örnek: dağ yamacının kesişmesi ile oluşmuş dere yatağı’
Kargabor. [TDK_G]. Türkiye’de bu adda onlarca yerleşim
yeri vardır.
28
Çatlak: ‘Birleşen iki nehrin arasındaki yer, delta’ Kapız/Kapuz: ‘Bir nehrin yardığı büyük
[Yl93]. Çatak’ın bir başka söylenişi olabilir. kayaların yarılmış yeri, kanyon’ [Yl93].
Çevlik: ‘Etrafı dağlarla çevrilmiş yerler’ [Yl93]. Keben: ‘Dağların sarp ve kayalık yerleri’ [Yl93].
‘Etrafı çevrilmiş bahçe veya tarla’ [Tt02]. ‘Taşlık, kayalık yerden geçen dar yol, geçit’
Türkiye’de bu adda çok sayıda yerleşim yeri [TDK_A].
vardır.
Keler: ‘Dağ tepelerinde dökülen kil
Çığır: ‘Patika’ [Tt02]. ‘Çığın kar üzerinde açtığı tabakalarından meydana gelen boşluklar,
iz’ [TDK_G]. mağaralar’ [Yl93]. ‘Kaya oyukları, doğal mağara’
[TDK_A].
Dırmalak: ‘Dik dağlar üzerine döne döne çıkan
yollar’ [Yl93]. Kepir: ‘Ot bitirmeye gücü olmayan yer’ [Yl93].
‘Kıraç toprak; taşlı yer’ [TDK_A].
Dölek: ‘Dağların tepelerinde tesadüfen rastlanan
düz yollar’ [Yl93]. ‘Düz arazi, düzlük; tepe eteği’ Kokurdan: ‘Kalkerli ve karstik özelliği ağır
[Tt02]. basan yerlerde çukurlukları bol, engebeli arazi’
[TDK_G]. Dolin.
Dalda/Dulda: ‘Kuytu yerler, koyaklar ve
göbekler’ [Yl93]. ‘Yağmura, rüzgara ve güneşe Koyak: ‘Derin olmayan mağara gibi tabii
maruz olmayan yer’ [Tt02]. çukurlar’ [Yl93]. ‘Bir ucu dağda son bulan kapalı
boğaz, iki dağ, tepe arasındaki boşluk, vadi; dağlar
Gedik: ‘Dağ geçidi’ [TDK_G]. Eski Türkçe’deki ve kayalıkların üzerindeki doğal çukurlar; güneş
ketük şekli ‘ketmek’ (çentmek, dilimlemek) görmeyen kuytu yer; dağ üzerinde otu bol olan,
fiilinden türemiştir [Cl72]. Bu adda çok sayıda bitek, çukur yer’ [TDK_A].
yerleşim yeri vardır. Örnek: Ayvagediği Yaylası.
Kuyluç: ‘Derelerin derin yerleri; körfez; çukur’
Göbek: ‘Üzerinde suların durabileceği yerler’ [TDK_A]. ‘Dikey mağara ağzı’.
[Yl93].
Muhar: ‘Pınar, çeşme’ [TDK_A].
Göz: ‘Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak’
[TDK_G]. Clauson [Cl72, s.736], Arapça’da hem Obruk: ‘Dağların üzerinde düşey ve tabii
göz hem de kaynak manasına gelen el-ayn mağaralardır ki, bunların içinde peynir ve yağ
kelimesine öykünerek yapıldığını iddia saklanır’ [Yl93]. ‘Karst yörelerinde görülen
etmektedir. Farsça ‘çeşm’ (göz) kelimesinden yanları dik, uçurum niteliği taşıyan, ağzı dar ya da
‘çeşme’nin türemesi de ilginç bir paralelliktir. geniş, derin doğal kuyu’ [Ön80].
[Yl03]’de ‘Kaynaklar birleşince pınar, pınarlar
birleşince göz ismini alır ki, menbaa demektir.’ Örü: ‘Hayvanların dağlarda otladıkları yer’
şeklinde tarif edilmiştir. [Yl93]. ‘Tarlalarda sele karşı taştan yapılmış set’
[TDK_G].
Gübe: ‘Ufak tefek tümsekler’ [Yl93].
Öz: ‘Tepeler arasındaki çukur, düzlük yer, koyak;
Kaş: ‘Uzanan sırtlar, özellikle yarım daire çeviren sulak, verimli yer, otlak; bağ, bahçe, bostan;
sırtlar’ [Yl93]. ‘Sarp kayalıklar, uçurum; tepe, yapışkan topraklı yer; su kıyısındaki yeşil yer,
dağ; bağ ve bahçelerde toprak yığarak yapılan ova; geniş ve büyük hendek; sel sularının aktığı
sınır, set; yokuşun düzlüğe çıkılacak yeri, yokuşun yerde yaptığı yarıklar; tarla, köye yakın tarla’
başı; patika, ince yol; suyun, toprağın bir yanını [TDK_A]. ‘Nehirlerin etrafında bulunan meyilli
oyup diğer yanını yükselttiği kısmı; dağlık, arazi’ [Yl93]. Clauson [Cl72] ‘vadi ve benzerleri’
kayalık yolun dönemeci’ [TDK_A]. anlamını vermektedir. Eski Türkçe’de küçük vadi
anlamındaki ‘özek’ bu kelimeden türemiştir.
[Km06]’ya göre ırmak anlamındaki ‘ögüz’ün
29
küçültme eki alması yolu ile oluşmuştur. İnözü, Ulak: ‘İki veya daha fazla dağların birbirlerine
Söğütözü gibi aşina olduğumuz yer isimlerinde kavuştukları yerler’ [Yl93].
veya Karsantıözü gibi soyadlarında hala
korunmaktadır. Yarma: ‘İnsanların kazıp açtığı yol, kanal,
hendek; yar, uçurum’ [TDK_A].
Püren: ‘Çalılık ve ormanlık yerler’ [Yl93].
Yalı: ‘Deniz, göl veya ırmak kıyısı, düz ve açık su
Sağrı: ‘Toprak üstündeki küçük tepeler; dağın kıyısı’, Rumca kıyı manasındaki ‘γιάλι’
tepesine yakın dik, yokuş yer; dağ ve tepelerin sözcüğünden gelir [Er99].
pürüzsüz yamaçları’ [TDK_A].
Yar: ‘Nehirlerin yüksek kenarı’ [Yl93]. Uçurum
Sayalık: ‘Yumuşak taşlarla çevrilmiş yerler’ [TDK_G].
[Yl93]. ‘Ahır’ [TDK_A]. Eski Türkçe’de ‘düz
taşlarla kaplı alan; taşlık çöl’ [Cl72]. Altıntaş Yazı: ‘Kır, ova, boş ve açık yer, boşluk, açıklık,
Yaylası’nda yer tarif ederken köylülerce ‘say taş’ alan’ [DLT]. ‘Orman içerisindeki ağaçsız düzlük.’
ifadesi ‘üzeri düz geniş taş’ anlamında
kullanılmıştır. Upak: ‘Heyelana elverişli arazi’ [Yl93].
30
2008 ALTINTAŞ ETKİNLİĞİNDE ARAŞTIRILAN DİĞER
MAĞARALAR
2008 Büyük Yaz Etkinliğinde keşfi tamamlanan anda peşine takıldım. Kampın sol tarafından
ve -612 metrede biten Düdenağzı dışında, Altıntaş tepeye tırmanarak başladı macera, kayaların
Yaylası’nda başka deliklerin de keşfine arasındaki çatlaktan içeri daldık. Girişi zemine
çıkılmıştır. Araştırılıp haritası çizilmiş olan iki kadar iple inilecek kadar rahattı. 12 metre sonra
mağarayla ilgili detayları Deniz ÖZKAYA ve ayaklarım yere bastığında yan tarafımda, eni 20
Vedat GÜN’den dinleyelim… cm’den geniş olan birinin geçemeyeceği kadar dar
bir geçit ile karşılaştım. Birkaç zorlamadan sonra
Altıntaş 2 Mağarası – Vedat GÜN geçmemin mümkün olmadığını anladım ve
çözümü kaskımı çıkarmakta buldum. Geçit kesici
Dün gece çıktık Düdenağzı’ndan. Telefon delici oluşumlarla kaplıydı ve daralarak aşağıya
döşedik; ama ne döşeme! Ertesi gün dinlenmek ne iniyordu. Bitişine zar zor ulaştığımda yerden
mümkün! Boş oturmak yok! Uğur’un ısraralarına yarım metre yükseklikte bir delikle burun buruna
dayanamıyoruz! Yükleniyoruz malzemeleri, geldim. Sürünerek o delikten geçtim ve karşıma
Altıntaş’ın tepesindeki yıllardır bir türlü gitmeye küçücük bir oda çıktı, bu odanın kenarından
fırsat bulamadığımız deliği bulup araştıracağız. aşağıya doğru kafamın sığabileceği bir delik fark
Köy içinden geçip son yol tariflerini alıyor ve ettim. Oradan kafamı sokup etrafı incelemeye
sallana sallana tırmanıyoruz tepeye doğru. Önce çalıştım, gördüğüm kısmı ile çatlağın sonuna
“say”ı * bulmamız gerekiyor. Çünkü ona çok gelmiştim ama geçemediğim için tam emin
yakınmış ve şöyle bir bakınca bulurmuşuz. olamadım. Hüsranla geri döndüm, dönüşte birkaç
Gerçekten de “say”ı bulduktan sonra deliği sıkışma tehlikesi atlatıp ölçümleri aldıktan sonra
bulmak çok kolay oluyor. İçeri doğru bir iki taş Uğur ile haritanın taslağını oluşturduk. Ayaküstü
attıktan sonra hat döşeniyor ve Bora içeri sarkıyor, mağaraya girdiğim için hazırlıksızdım, bir başka
çalıların ve ağaçların arasından bağıra çağıra. deyişle üşenmiş ve üzerimi değiştirmeye gerek
Önce bir balkona geldiğini söylüyor, biraz daha görmemiştim. Çıktığımda çok sevdiğim
indikten sonra aşağıdan bağırıyor: “Dikey bitti, ayakkabılarımdaki kesikleri mağara hatırası diye
etrafa bakacağım.” Biz bu arada yukarıdan düşünüp sevindim. Daha sonra yolda görecektik
muhteşem manzarayı izliyoruz. Biraz sonra ki, şimdiki adıyla Altıntaş-3, eski adıyla Don
Bora’nın sesi tekrar yükseliyor: “Mağara bitti. Patlatan Çatlağı ayakkabılarımla kalmamış
Etraf çok döküntü dolu ve tıkalı, geçmek mümkün pantolonuma da el atmıştı.
değil.” Evet, işte bir delik efsanesi daha böyle
kapanıyor. Bora’nın yukarı çıkışını beklerken
güneş Altıntaş tepesinin ardına geçiyor ve
hareketsizlikte üşümeye başlıyoruz. Neyseki Bora
hızla çıkıyor yukarı. Hattı ve eşyalarımızı topluyor
“say”ın yanından inişe geçiyoruz, Düdenağzı’nın
dip ekibinden gelmiş ya da gelecek haberleri
düşünerek.
*say: 1. Düz, tabaka biçiminde, ince yassı taş. 2. İri, büyük kaya. (Biz ilk
anlamı ile kullandık.)
31
ALTINTAŞ - 2
Altıntaş Yaylası - Başyayla - Karaman
MAĞARA ARAŞTIRMA DERNEĞİ
Cave Research Association
Ağustos 2008
BCRA 3C
Rakım : 2020m
Derinlik : - 24m
Ekip : Bora ÇORAKBAŞ
Vedat GÜN
Uğur Murat LELOĞLU
Deniz ÖZKAYA
Çizim : Uğur Murat LELOĞLU
ALTINTAŞ - 3
Altıntaş Yaylası - Başyayla - Karaman
MAĞARA ARAŞTIRMA DERNEĞİ
Cave Research Association
Ağustos 2008
BCRA 3C
Rakım : 1875m
Derinlik : - 15m
Ekip : Cem ERSOY
Efe ERSOY
Uğur Murat LELOĞLU
Deniz ÖZKAYA
Çizim : Uğur Murat LELOĞLU
32
GÜNDOĞAN’DA TEKRAR…
Kubilay ERDOĞAN
Türkiye Mağaracılar Birliği çatısı altında MAD’dan ben, Tulga ŞENER, Muharrem
yürütülen çalışmaların en güzel meyvesi Ulusal SAMUK, Ferhat AYTEKİN, Birhan ALTAY,
Mağara Kurtarma Grubu’nun kurulması olacaktır Ertan KÖSEOĞLU ve Barış ELBAŞIOĞLU
kuşkusuz... Bu amaçla sayısız kere bir araya çalıştaya katılmaya karar verdik. Tulga, cuma
gelinmiş, yapılanmanın nasıl olması gerektiği, akşamı iş çıkışı arabasıyla yola çıkacak; ben,
unsurlarının neler olacağı, diğer kuruluşlar ile Muharrem ve Barış da motosikletlerle ona eşlik
ilişkilerin protokollerle nasıl düzenleneceği edecektik. Bir arkadaşımın BMW 1100GS
konuları masaya yatırılmıştır. Bu çalışmalar motosikletini ödünç almıştım. Muharrem BMW
sırasında Mağara Araştırma Derneği, Tulga 1200GS, Barış ise Honda Transalp
ŞENER’in takdire değer çabaları ve diğer üyelerin kullanıyorlardı. Yaklaşık iki yıldır motosiklet
de desteğiyle inisiyatif ve sorumluluk almış, bir kullanmamıştım, ne kadar rahatsız olduğunu
anlamda bu çalışmaya öncülük etmiştir. unutmuşum...
Yolun bu kısmı güzel bir kanyonun içinden Yağış durunca ben ve Ömer, Maho’nun daha
geçiyordu ve muhteşem manzara eşliğinde önceki gelişinde gördüğü diğer düdene yöneldik.
Sütçüler’e ulaştık. Maho geçtiğimiz hafta içinde Maho ve Orkuthan ise yaylacılardan öğrendiğimiz
JAK taburuna eğitim vermiş ve bu etkinlikten istihbarata bakmak üzere harekete geçtiler. Haluk
taburdakilere bahsetmiş. Onlar da Sütçüler ve Ertan da mağarada döşemeyi yapmaya başladı.
Karakolu’ndan birkaç isim vermişler. Maho Çevre obruklarla doluydu; bir tepeye çıkıyoruz,
jandarmayı bilgilendirmek için gittiğinde sıkı bir aşağıda bir suyolu görünce suyun battığı yere
muhabbet kurmuş. Biz alışverişi tamamlayıp bakıyoruz, bir şey yok. Sonra tekrar çıkıyoruz;
döndüğümüzde bu sohbet devam ediyordu. aynı şeyleri kaç kez yaptık bilmiyorum. Çok
Çaylarımızı içip gerekli bilgileri verdikten sonra keyifliydi. En sonunda Maho’nun tarif ettiği yere
tekrar yola koyulduk. de ulaştık. Geçiş olabilecek bir yer var mı diye
uzun süre her tarafa baktık ama ne yazık ki ağzı
Yolculuğumuza Sarp Dağı’nı izleyerek devam toprakla kapanmıştı. Daha sonra Ömer ile döndük.
ettik. Maho daha önce aldığı GPS koordinatlarına Bu arada diğer ekipler de döndü. Onlar da bir şey
doğru ilerliyordu. Bir yerde küçük bir sapma bulamamışlardı. Haluk da uzaktan kumanda ile
yaptık. Gitmemiz gereken yerin aşağıda Ertan’a bütün işleri yaptırmış, yaklaşık on iki
gördüğümüz yer olduğunu anladık. Ben arabaya metrelik ilk inişi döşettirmişti.
tekrar binemedim. Ertan’la birlikte tepeden aşağı
inmeye başladık. Araba kamp yerine bizden önce Ertesi gün Haluk kampta kaldı, diğer beş kişi
vardı. Saat 13.00 sularında kamp yerindeydik. mağaraya girdi. İlk önce Maho ile Ertan girdi. En
Kamp yeri birkaç dağın arasında yer alan küçük son ben girdim. 12 metrelik inişten sonra
bir vadi idi. Yaylacıların yaptığı üç tarafı açık beklemeye başladım. Mağarada, ilk inişten hemen
çatılı çardakları, hemen yanında suyun gürül gürül sonra zeminde toprak çökeltiler ve selin taşıdığı
36
kollardan birine giren Maho sağdaki kolda daha
çok yol alıp, 90º’lik bir dirseği takiben ilerliyordu
ki, bir ara sıkıştı. Bir süre sonra kendi çabaları ile
çıktı. Aynı dar delikten Orkuthan ve Ertan da
girdi. Sonra alttan giden pasaja girip, 20 metre
kadar ilerlediler, mağaranın sağa doğru 10–15 m
daha daralarak, pozitif eğimle ilerlediğini
gördüler. Çok daraldığı için sonunda döndüler. Bu
arada Maho sol taraftaki bölümlerde ölçümleri
tamamlamıştı. Orkuthan, Ömer ve Ertan kalan
ölçümleri almaya devam etti. Ömer ve Orkuthan
bir süre sonra çıktılar, Maho ve Ertan haritalamayı
bitirdi.
Sanlı Düdeni (Fotoğraf: Mustafa Z. RUHİ)
Kamp toparlandı ve derin mağara bulamamanın
kütük parçaları vardı. Mağara bundan sonra çok üzüntüsüyle 18.30 civarı dönüş yoluna geçtik.
daralıyordu ve biz beş kişilik bir ekip olarak fazla Yolda bir tatsızlık yaşadık. Maho’nun
kalabalıktık. Ekip çok büyük kütüklerin düştüğü minibüsünün araç muayenesi biraz geçtiği için bir
ikinci bir ağızdan içeri girdi. Maho’nun ısrarları ceza yedik ve uzun bir süre kaybettik. Ben ve
ile ben de girdim. İlerledikten sonra bir odaya Haluk bindiğimiz yerde indik. Ekibin kalanı gece
geldim, burada 3 kol vardı. Daha önce ikisi 02.00’de derneğe ulaşmıştı.
tıkalıymış, ön ekibin çalışması ile açılmış. Tıkalı
SANLI DÜDENİ
Sanlı (Yuvalı) Yaylası-Sütçüler-Isparta
Plan
Ağustos 2008
BCRA 3C
Rakım : 1750m
Uzunluk : 116m
Derinlik : - 25,5m
Ekip : Muharrem SAMUK
Orkuthan KARADENIZ
Ömer ÇETİNKAYA
0 2 5 10m Ertan KÖSEOGLU
Çizim : Muharrem Samuk
37
DATÇA TEKESUYU MAĞARASI ORTAK ETKİNLİĞİ
Emre Baturay ALTINOK
Her şey Emrah SINMAZ ile Ağustos ayı başında olmalı ki, derneğe benden önce vardığını gördüm.
yaptığımız bir telefon konuşmasında, kendisinin Nasıl yani? Birhan derneğe benden önce gelmiş
ay sonunda ailesi ile birlikte Datça’da olacağını kapıda beni bekliyordu. Ona doğru koşarken
bildirmesi ile başladı. Görüşmemizde benim de o Birhan kapıyı açtı, içeri girdik, botu aldık ve
tarihlerde Datça’da olmam halinde, daha önceden çıktık. Hepsi 30 saniye sürdü. (Laf aramızda
bilgisine ulaştığı ve haritasının çizilmemiş Birhan’ı ‘mağara ve harita çizeceğiz’ kelimeleri
olduğunu öğrendiği Tekesuyu Mağarası ile kolaylıkla kandırabilirsiniz. Tabi Datça
araştırmasını tamamlayabileceğimizi ve haritasını maceramızda bir kandırma durumu söz konusu
çizebileceğimizi söylemişti. Bu gaz hali değildi. Buna olsa olsa “ince ayar” denir.)
bünyemde büyük bir heyecana sebep olmuştu.
Neden mi? Datça ve mağara.. İki tutkum bir araya
geliyordu. Eğer gerçekleşirse daha önce hiç
düşünmediğim bir birliktelik olacaktı bu. Dürüst
olmak gerekirse teklifi kabul etmeden önce -başka
şansım varmış gibi- Datça’da bir mağara
olabileceğinden bile şüphe duyuyordum. Onca
yıldır gittiğim Datça’da antik kent civarı dışında
bir mağaranın olabileceğine ihtimal dahi
vermemiştim. Daha doğru bir ifade ile bu konuda
hiç düşünmemiştim bile… “Emrah’ın aldığı bilgi
mağara değil, olsa olsa “in’dir ve istihbaratı
verenlerin abartmalarından birisidir,” diye
düşündüm. Ne kaybederdik ki? Serde yanılmak da
varmış. “Datça Mağara Araştırması”. Kulağa ne
hoş geliyor. Kim bilir belki de geleceğin şubesi de
bu etkinlikten alır adını: “Mağara Araştırma
Derneği Datça Şubesi”
Ağustos 2008
BCRA 3C
Rakım : 120 m
Uzunluk : 401m
Derinlik : - 7m
Ekip Emrah SINMAZ
Emre Baturay ALTINOK
Çizim : Emrah SINMAZ
39
bekletmek için sürekli müşteri hizmetlerini açılamayacağını anlatmaya çalışmamızla bizden
telefonla aradığımı çok net hatırlıyorum. hoşlanmamış olmalılar ki, cümlenin ortasında,
“Yetişemeyeceğim,” derken Türkiye gerçekleri ile Şahin’in gaz pedalına yüklenerek tozu dumana
bir kez daha karşılaştım: Hangi araç zamanında kattılar. O sırada eski Datça asfaltına dizilmiş bal
kalkmıştı ki? Gittiğimde otobüs peronda idi ve kovanları ile ilgilenen çocuk da hayatında hiç
herkes benden rahattı. Neyse ki yetişmiştim. mağara görmediğini ve bizimle gelmek istediğini
Burnumdan akan terler ile otobüse binmemle söyledi. Koruyucu ekipmanı olmadığı için
otobüsün kalkması bir oldu. Artık Datça kendisinin fazla ilerleyemeyeceğini, sadece girişe
yolundaydım. Muavin elimde bot ve kamp bakabileceğini söyledik. Mağaranın girişine
çantamdaki çizmeler ile Ağustos ayı arasında geldik.
bağlantı kura dursun, bagajı alırken “Nedir abi
bu?” sorusuna aldığı “mağara botu” cevabı ile
kendisinin ani bir şok yediğine inancım daha da
arttı. Garip gelmiş olmalıyım ki sürekli benimle
muhabbet kurmaya çalıştı. Bense bir süre sonra
uyuma eğiliminde idim. Sabah uyandığımda hâlâ
azimliydi. Ama pek başarılı olduğu söylenemez.
Zira akşam koridora taşan uyku pozisyonum
sebebiyle kendisi ile tartıştığımızdan yıldızımızın
barışması pek mümkün değildi. Öyle de oldu. Sıra
inişe gelmişti.
41
MAD BURSA 2008 YILI ETKİNLİKLERİ
Attila ÜLGEN
“2008 yılı MAD Bursa’nın altın yılıydı.” desem, Dedetepe İznik Eğitimi:
yalan olur. İnsanlar niye akın akın derneğimize
gelip üye ve mağaracı olmak için çırpınmıyorlar 27.04.2008’de İznik, Hisardere Dedetepe’de Attila
anlamıyorum. Ama eminim bir gün gelecek ÜLGEN, Emrah SINMAZ, Mehmet TEKE, Murat
herkes MAD’lı olacak. SOĞUCAK ve Mustafa CANER’den oluşan
ekiple keyifli bir dikey mağara çalışması yaptık.
Eğitim Etkinlikleri:
Ayvaini Mağarası:
Hava durumu elverdikçe SRT eğitimlerini
Gündoğdu’da yapıyoruz. Gündoğdu kayalıkları bu 15.06.2008 tarihinde Ayvaini Mağarası’nda, Fatih
iş için çok uygun. MAD Bursa ekibinin bütün İŞÇİ, Mustafa CANER, Mehmet TEKE ve Esat
elemanları eğitimlerini burada aldılar desem yalan PERUHAN’ın katılımıyla eğitim etkinliklerine
olmaz. devam edildi.
42
bölgenin, definecilerin hayalini süslemesine verdik. 3 kişilik ekibimizle 25 Mayıs 2008
yardımcı olmaktadır. tarihinde, sabah saat 08.00’de Bursa'dan hareket
ettik. Saat 10.00 civarında Balıkesir'e girmeden
Bölgede sayısız kazı yapıldığı, devasa kaya Kütahya, İzmir köprülü kavşağından Kütahya
bloklarının kırıcılarla delinmeye çalışıldığı yoluna girip Kepsut Dursunbey yönüne döndük.
anlaşılıyor. Çevrede bina temeli olduğunu Arabaları Kepsut Dursunbey kara yolunun
düşündüren insan yapısı duvarlara sıkça kenarına park ettik. Yaklaşık 500m yürüyerek
rastlanıyor. Arkeolojik değeri varmış gibi mağaraya ulaştık.
gelmedi, açıkçası. Mağaranın yerini bulmamız hiç
zor olmadı. Tulumlarımızı giyip mağaraya girdik. İlk 10
metrelik bölüm kayalara tutunarak rahatça
Mağaranın girişi oldukça dar ve ip gerektiren inilebilen bir yapıya sahip. Bundan sonrasında
dikey bir bölümü yok. İçeride 2–3 kez 2–3 m’den 80cm çapında ve başlangıç kısmı 60° eğimle
fazla olmayan dik inişler ve çıkışlar var. Kabaca başlayan yaklaşık 10 metrelik bir iniş var. Çokça
bir haritasını çıkarttık. Ancak mağaranın yaklaşık yarasanın göründüğü delikten ilk önce Cem indi.
20. metresinde su ile karşılaştık. Pek çok yeri Bu bölümde 4–5 metrelik bir yataydan sonra
kaygan bir çamurla kaplıydı. Tamamını ölçme takriben 10 metrelik bir iniş daha var. Mağara
olanağımız olmadığından daha kuru bir mevsimde indikçe ısınıyor mu ne, terimi silmekten helak
su seviyesinin daha düşük olduğu bir zamanda oldum. 15m daha indik. Cem yine öndeydi. Bu
tekrar gelerek ölçüm almaya karar verdik. seferki iniş 25m civarındaydı. Cem ile Mustafa'ya
yukarıdan baktığımda, sonsuz bir uçurumun
Bursa - İznik, Hisardere, İhsaniye, Sansarak ve dibinde gibiydiler. Artık çok daha geniş bir
Çandarlı Köyleri Bölge Araştırması: galerideydik. Daha da sıcaktı. Kesif bir guano
kokusu vardı. Yüzlerce yarasa, hem de besili
6 Nisan’da Bursa-İznik, Hisardere, İhsaniye, türden. Varlığımızdan pek hoşnut değillerdi.
Sansarak ve Çandarlı Köylerinde MTA tarafından Oldukça geniş bir bölüme gelmiştik. Guano
yıllar önce haritalanmış dikey mağaralara tepecikleri arasında biraz da emekleyerek
araştırma gezisi yapmaya karar vermiştik. Emrah ilerlemeye devam ettik. Cem yaklaşık 10 metrelik
bir gece önce hava durumunda aşırı yağış bir iniş daha olduğunu söyledi. Ancak yorgunluk,
beklendiği haberinden yola çıkarak mağaralara boğucu sıcak ve susuzluk yüzünden devam
girmeme kararı aldı. 6 Nisan günü yağışlı bir etmeme kararı aldık.
havada köy yollarında dolaşmak için Emrah’ın
Landrover’ını tercih ettik. İyi de yapmışız. İznik,
İhsaniye Köyü yakınlarında köylülerin tarif ettiği
ilk mağarayı ararken yağış başladı. Yaklaşık 30
dakikalık bir aramanın sonunda yağış hızlanınca
aramadan vazgeçtik. Araştırmayı düşündüğümüz
5 mağaradan 2’sine yağmurun izin vermesi ve
köylülerin yardımıyla ulaşabildik. Bütün günümüz
çamurlu yollarda bir yerlerde saplanıp kalma
korkusuyla geçti. Yerlerini tespit ettiğimiz
mağaralara tekrar gelme kararı alarak akşam hava
kararırken Bursa’ya dönebildik. 27 Nisan’da
Dedetepe Mağarası’na eğitim için tekrar geldik.
44
MANYAS KIZIK KÖYÜ MAĞARALARI (19.10.2008)
Mustafa CANER
Manyas'a gitme sebebimiz daha önce istihbaratını Kızık. Köye girdikten sonra ilk gördüğümüz
almış olduğumuz mağaraları araştırmaktı. kişiye muhtarın yerini sorduk. Nereden
19.10.2008 günü 08.30'da başkanımız Attila bilebilirdik ki soruyu sorduğumuz kişinin köyün
ÜLGEN beni aldı. Daha sonra yol üzerinden delisi olduğunu? Adam kafasını çevirip uzaklara
Kasım ALTAY'ı aldık. Ekibimiz üç kişiden bir bakış attı. Biz de muhtarın nerede olabileceğini
oluşuyordu. Kasım'ın ilk faaliyeti olacaktı. düşündüğünü zannettik. Aradan bir süre geçtikten
İstihbaratını aldığımız mağara, Balıkesir ili, sonra durumun farkına vardık ki adam bizimle
Manyas ilçesine bağlı Kızık Köyü'nde ilgilenmiyordu bile. Bize ileri işareti yaptıktan
bulunuyordu. Manyas'a daha önce gitmemiştik, sonra fazla beklemeyip ilerledik. Köy meydanına
haritanın bize yardım edeceğini hesaba katarak ulaştıktan sonra markete muhtarın yerini sorduk.
yolu bulmaya çalıştık. Manyas'a Bursa-Balıkesir Önceden konuştuğumuz üzere muhtar bize
istikametinden giderken Bandırma sapağından mağaraları gösterecekti. Market sahibi muhtarı
sağa sapılarak ulaşılıyor. Manyas merkeze telefonla aradı ve bize kahvede beklememizi
ulaştıktan sonra kahvaltı etmek için mola verdik. söyledi. Çay içmek için iyi bir fırsat diye
İstanbul Börekçisi'nde kahvaltımızı yaptık. düşündük. Çaylarımızı içerken muhtar Altan
Karnımız tok sırtımız pek yola devam etmeden DEMİR geldi. Bizi mağaraya o götürecekti. Fakat
önce başkanımız börekçiye Kızık Köyü’ne mağaranın arabayla gidilemeyecek bir yerde
nereden gidebileceğimizi sordu. İsminin Kızıl olduğunu öğrendik. Bunun üzerine eşyaları
diye de geçebileceğini söyledi çünkü haritada sırtlayıp başladık bir tepeye tırmanmaya. Tırmanış
Kızılköy olarak geçiyordu. Börekçi ise Kazık biraz yorucuydu.
Köyü’nü sorduğumuzu zannedip haritada olmayan
bambaşka bir yer tarifi verdi. Biz, yine de harita
bilimine güvenip kendi bildiğimiz yoldan gittik.
Doğrusunu yapmış olduğumuzu anlamamız pek
de uzun bir zaman almadı. Manyas ve Kızık Köyü
arası çok kısa, Manyas'tan 5–10 km sonra Kızık
Köyü'ne ulaşabilirsiniz. Ancak bir uyarı yapalım:
Kazık Köyü ile karıştırmayın.
a
a
Ekim 2008
BCRA 3C
Rakım : 225 m
Uzunluk : 10m Giriş
Giriş
Ekip : Attila ÜLGEN
Mustafa CANER
Kasım ALTAY
0 1 2 3 5
Çizim : Attila ÜLGEN
46
0 2 4 6 10m
TAŞ OCAĞI MAĞARASI
Kızık Köyü – Manyas – Balıkesir
Plan
Ekim 2008
BCRA 3C
Rakım : 89 m
Uzunluk : 12m
Giriş Ekip : Attila ÜLGEN
Mustafa CANER
b Kasım ALTAY
a Çizim : Attila ÜLGEN
Mustafa CANER
yüksekliği yarım metre civarında. Mağaraya Manyas'a gideceğini söyledi. Onu da yanımıza
girebilmek için sürünmek gerekiyor. Sol tarafta aldık ve dönüşe geçtik. Bir faaliyet daha sona
tavan kubbemsi bir hâl alıp biraz daha yükseliyor; ermişti. Bu sefer farklı bir yoldan geri
ama yine de ayağa kalkacak kadar değil. Onun döndüğümüzü fark ettik. Çünkü gelirken tren
hemen yanında bir sürünme deliği ile daha küçük raylarının üzerinden geçmemiştik. Fakat bu yol da
bir odaya geçiş var. O oda da birkaç metre sonunda geldiğimiz yola bağlandı. Ritüelimize
ilerleyip bitiyor. Tavanda sarkıt oluşumları var uygun olarak Yeniceli Izgara'da karnımızı
ama aktif değil ve çok tahrip olmuş. Odaya doyurduk. İhtiyaçlarımızı bu şekilde giderdikten
geçilen deliğin yanında bir adet iskelet göze sonra başka faaliyetlerin planlarını yaparak
çarpıyor. Tahminen bir kuzuya ait. Çünkü bölge Bursa'ya döndük.
hayvan otlatmak için kullanılıyor. Bu iskelet de
yıllar öncesinden kalma gibiydi. Kalın örümcek
ağları da içeriyi sarmış durumdaydı. Burayı da
haritaladık ve ‘Manyas Kızık Köyü Taşocağı
Mağarası’ ismini verdik.
Aralık ayının dondurucu soğuğunda, bir çarşamba 500.000 yıllık genç bir mağaraydı. İçerisinde
akşamı, dernek toplantısında gaza geldik ve bulunduğu kayaç, Kuzey Batı’ya doğru yükselen
hemen o hafta sonu, daha önceden alınan bir karstik yapıdaydı. Mağaranın aşağı kısmında ise,
istihbaratı değerlendirmek üzere Mersin’e gitmeye dere yatağının bulunduğu yere kadar kayaç devam
karar verdik. Vedat GÜN, Emrah ÖZTEKİN, ediyordu. Mağaranın çok derin olmadığı belliydi.
Hamdi MENGİ, Orkuthan KARADENİZ, Ömer Mağara içinde oldukça büyük kaya bloklarının
ÇETİNKAYA ve Hüseyin Polat DALKIRAN’dan aşağı düşmüş olduğunu gördük. Bu kaya
oluşan altı maceraperest dev kadronun bloklarının altlarında kalan tüm çatlaklara tek tek
motivasyonu tamdı ve ekip mağaraya gitmeye bakarak, devam eden bir aralık olup olmadığını
hazırdı. araştırdık. Ayrıca ben bu kaya bloklarının üst
taraflarındaki tüm çatlakları inceledim. İlerleyen
Cumartesi günü sabah 08.00’de dernekte buluştuk. bir kola rastlamadım. Tüm ekip devam eden bir
Malzemeleri hazırlayıp Vedat’ın arabasına kol veya bir akarsu sesi için mağarayı tamamen
yükledik. Hamdi MENGİ’yi evinden almak üzere araştırdı. Hamdi MENGİ içeride çeşitli
09.30’da hareket ettik ve yolda ODTÜ’ye giderek oluşumların fotoğraflarını çekti. Mağara içindeki
sabah kahvaltısı yaptık. Hamdi MENGİ’yi oluşumların üzerleri yer yer kadifemsi bir dokuda,
aldıktan sonra, Konya yolundan Mersin’e doğru siyah renk almıştı. Grilik ve beyazlıklarla oluşmuş
hareket ettik. Yolda Tuz Gölü ve Hasan Dağı çeşitli kristalleşmelerin olduğu bu oluşumlar
yakınlarında fotoğraf çekimi için mola verdik. henüz çok genç görünüyordu. Mağara içinde
Çok sıkışık bir yolculuk sonunda, saat 16.00 büyük sarkıt ve dikitlerin veya fosilleşmiş
civarında Gülek’e vardık. Ömer Bey ile buluştuk. oluşumların olmadığını da gördük. Mağaranın üst
Belediyenin spor tesislerine ait misafirhaneye kısımlarındaki bir alanda killi bir bölge vardı.
yerleştikten sonra akşam yemeği için bir yol İçerisine mangan karışmış olan bu kilden örnek
kenarı restoranına gittik. Başlangıçta birer kadeh aldık. Saat 14.00 civarında Ömer ile ben mağarada
rakı olacağını tahmin ettiğimiz yemekte, rakı ölçüm almaya başladık. Yarım küre şeklinde olan
şişelerini devirmeye başlayınca, tüm dünya bu mağara için merkezsel ölçüm tekniği ile
meselelerini masaya yatırdık. Saat 21.00–22.00 istasyonlarda ölçüm yaptık. Sonra mağaradan
gibi kalkıp tesise geri döndük. çıktık. Akşam yemeği Mustafa Bey tarafından
hazırlanan mangalda sucuktu. Yemeğimizi
Sabah saat 07.00’de ekip kalktı. 09.00’a kadar yedikten sonra Koduman Kaya’da belediye
kahvaltı ve hazırlıklar yapıldı. Ömer, Nebi ve başkanı ile buluştuk. Başkana bulgularımızdan
Mustafa Beylerle birlikte 'tören alanı' olarak tarif bahsettik. Başkan oldukça üzüldü. Oradaki Ters
ettikleri yerin yakınlarındaki bir tepenin Ardıç ve Çağlayan Dere efsanelerinin boş
yamacında bulunan, Kuyucak Ziyaret Mağarası’na olduğunu öğrenince bize olan ilgisi sona erdi ve
gittik. Saat 12.00 civarında ben ve Orkuthan kısa bir süre sonra da yanımızdan ayrıldı. Mustafa
mağaraya girdik. Bey bize Yılan Boğazı Düdeni’ni gösterdi.
Buranın üzeri kapalı toprak düden çıkması
Mağara girişi, yamaçta bulunan bir kayanın nedeniyle üzüldük. Ayrıca yol üzerinde iş
altında 3–4 metre sürünerek girilen bir delikti. makinelerinin ortaya çıkardığı duvarda, ufak bir
Sürünmenin bittiği yerde sağda büyük, solda da çatlaktan içeri doğru bir mağara olduğunu tespit
küçük salon bulunuyordu. Küçük salon yaklaşık ettik ancak girişi dar olduğu için girmekten
10m çapında, 3m tavan yüksekliğinde olan ve vazgeçtik.
çeşitli çatlaklardan oluşan bir odaydı. Buradan
sağdaki büyük salona çıktık. Tavan yüksekliği 25 Herkes açık havanın getirdiği yorgunlukla kendini
m civarında ve tabanı 60 m çapında bir çöküntü yatağa attı. Emrah başkan uyku tulumu üzerine
mağaraydı. Hamdi MENGİ’nin belirttiğine göre yorgan çekerek uyudu. Saat 21.00 gibi Vedat ve
48
ben makarna hazırladık. Ömer ve Orkuthan
deliksiz uyudukları için yemeğe kalkamadılar.
49
BALLICA İNDERE MAĞARASI HARİTA VE HASAR
TESPİT ETKİNLİKLERİ
Muharrem SAMUK
Ballıca İndere Mağarası’ndaki oluşumları oluşan ekip tarafından 1994 yılında yapılmıştır.
izlemek, doğal bir müzeyi gezmek gibi. Yaşı MTA Mağaracılık Bölümünün yaptığı bu ayrıntılı
yaklaşık 3,4 milyon yıl olarak tespit edilen Ballıca araştırmada mimari ve uygulamalı elektrik ve
İndere Mağarası, şimdiye kadar tespit edilen tüm ışıklandırma projeleri de yer almıştır. MTA
mağara oluşumlarına sahip olmanın yanı sıra, Mağaracılık Bölümü bu tarihten sonra, Ballıca
özgün Soğan Sarkıtları ile de uluslararası önem Mağarası’nı ele almış ve turizme açılma
taşıyor. Mağaranın ziyarete açılan bölümlerinde aşamasına kadar zaman zaman incelemelerini
dolaşmak, her adımda hayrete düşüren, heyecan sürdürmüştür. En son olarak da 14.05.1998
veren gizemli bir yolculuğa çıkmak gibi. tarihinde bir uygulama projesi kontrol raporu
hazırlamıştır. Ballıca Mağarası, Turizm ve
Tanıtma Bakanlığı uzmanlarınca da incelenmiş ve
çevre projesi yapılmıştır. Mağaranın inşaatı Tokat
İl Özel İdaresince yaptırılmıştır. Bütün bu
çalışmalar sonunda 23 Mayıs 1995 yılında mağara
turizme açılmış. Tokat Valiliğine göre mağaranın
turizme açılması için 600.000 USD para
harcanmış. Valilik verilerine göre mağara yılda
ortalama 200.000 kişi tarafından ziyaret ediliyor…
13 yıllık mağaracılık hayatımda oluşum Mağaraya daha bir dikkatle bakınca, daha doğrusu
bakımından gördüğüm en güzel mağaraydı mağaracı gözü ile bakınca gördüklerimiz ise
Ballıca. ışıklandırma için kullanılan lambaların yanında
artık nerdeyse yosun ormanları oluşmuş olması.
Hiçbir web sayfasında veya turizm broşüründe
göremeyeceğim birtakım gerçekler de var
maalesef…
51
projeyi uygulayan müteahhit, 85 W projektör
18 EKİM 2008 ETKİNLİĞİ koymayı taahhüt ettiği noktada 35 W’lık projektör
Emrah ÖZTEKİN
kullanarak devletten hak edişini tahsil ederken
Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Millî haksız kazanç elde etmiş oluyor. Bunu gözden
Parklar Genel Müdürlüğü bünyesindeki Mağara kaçıran kontrolör ise işini layıkıyla yerine
Koruma Birimi ile yaptığımız protokol sonrası, getirememiş, devletin zarara uğratılmasında
protokolde belirtilen ve yerine getirmemiz sorumluk almış oluyor. Elektrik projesi üzerinde
gereken sorumlulukların eksik kalan kısmını yer alan aydınlatmaların hemen hiçbirinin uygun
tamamlamak üzere Kubilay ERDOĞAN, Emre biçimde uygulanmamış olduğu göz önünde
BAŞARAN, ben ve Barış BAKLA’dan oluşan bulundurulur ve elektrik projesi için uygulanan
ekibimizle 18 Ekim Cumartesi sabahı 08.30’da rakamın, zamanın 140 milyar Türk lirası civarında
Armada önünde buluşarak Bakanlığın görevimiz olduğu düşünülürse, herhalde yarı yarıya bir
için bize tahsis ettiği Land Cruiser’ı beklemeye rakam uygunsuz şekilde devletin kasasından
başladık. Şoför Necdet ATAK teknik sebeplerden çıkmış oluyor. Neyse uzatmayalım, yaptığımız 6
ötürü yarım saat rötarlıda olsa, buluşma noktasına saatlik çalışma sonucu projede yer alan ışık
gelip Tokat’a vakitlice varmamızı sağladı. Gidiş kaynaklarının yerleri, sayıları ve elektrik
ve dönüş yolunda gösterdiği emek dolayısıyla güçlerinin hiçbir şekilde örtüşmediği tarafımızca
kendisine teşekkür ediyoruz... bizzat ve net olarak saptandı. Rapor protokol
gereği Bakanlığa sunuldu.
Bizim işimiz mağaranın hâlihazır durumunun
haritasını çıkartmak. Bu iş için mağaranın MTA
tarafından 45 günde hazırlanmış mükemmele
yakın haritasını, protokolü, Millî Parklar
tarafından koordine eden Selim ERDOĞAN’dan
talep ettik. Selim, sağ olsun haritaya ek olarak
işimizi çok kolaylaştıracak, bir mimar tarafından
çizilmiş yürüyüş yolları projesi, başka bir uzman
tarafından lümen hesapları dahil yapılarak
hazırlanmış elektrik projelerini mağaranın önünde
elimize tutuşturdu. Yiğitlerden Emre-Emrah ikilisi
elektrik projesine, Barış ve Kubilay ise yürüyüş
yolları projesinin kontrolüne soyundu.
Mağara Girişi. (Fotoğraf: Emre BAŞARAN)
Projeleri kontrol eder ve içeride durum saptaması
ile uğraşır iken, hazırlanmış bu projelerin Gelelim yürüyüş yollarına: Mağaranın harikalarını
mağaraya uygulanmasını ve sonrasını acaba hangi insanlıktan saklamak hakkını kendinde görmeyen,
kontrolör/ müfettiş yapmış, yapmış da nasıl onay son derece motive yürüyüş yolu uygulama ekibi
vermiş, çok merak ettik. Bu, turizme açılan ise, herhâlde Zile pekmezini, Erbaa cevizini biraz
mağaraların tümünde duyduğumuz “Artık iş işten fazlaca kaçırmış; bir enerji patlamasıyla oraya
geçmiş, devletin şu kadar parası harcanmış, bu buraya yol açmış; malzeme bitince sarkıt dikitleri
saatten sonra yıkmak olmaz” argümanı mı kırıp merdiven yapmış; yapmış ki en imkânsız
uygulanmış bilinmez ancak iki taraflı hatalara koşullarda bile mağaranın içinde ulaşılmadık yer
rastladık. Örneğin; proje üzerinde bir oluşum bırakmamış.
arkasına koyulması planlanmış 85 W’lık projektör
yerine 35 W’lık projektör kullanılmış. Mağaranın Velhasılıkelam mağaraların turizme açılması,
ısısında oluşacak dengesizlik ve aydınlatmanın yol kesin ve kesin hem ülke ekonomisine zararlı, hem
açacağı yosunlar falan göz önünde mağarayı öldürüyor bunda şüphe yok. Bu
bulundurulunca “Oh, iyi olmuş!” diyor insan. Öte konunun üzerinde düşünülecek, yazılıp çizilecek,
yandan, tahminim, vakti zamanında ilgili kanun araştırma yapılacak bir yanı da yok.
usullerine uygun olarak ihalelendirilmiş bir
52
Gelelim faaliyetimizin keyifli anlarına: O gece ilk Aklıma Kehf suresi takıldı, yedi uyurların
defa mağara bekçiliği yapacak güler yüzlü Cemal bahsinin geçtiği kısım...
Ağabey yöreye gelmeden dua etmiş, biz çadırları
falan çıkartınca çantadan, “Duam kabul oldu,” Gece ilerledi, hoş muhabbet demini tuttu ve uyku
diye bir mutlu oldu ki görülmeye değer! Hemen vakti geldi… Kubilay’ın çadıra kıvrıldım, oh ne
telefona sarıldı, hanımına haber veriyor: “Merak güzel. Aman o ne! Kubi bir horluyor ki sanırsın su
etmeyesin, burada mağaracılar var!” Biraz geç motoru çalışıyor. “Sen misin büyük arkadaş?”
evlenmiş, kendi benzetmesi ile: “Sular çekilmeye deyip yorgunluktan uykuya dalmamla birlikte bu
başladı mı kurbağa yavrularının sefer ben katıldım koroya. Benim motor da fena
gelişemeyenlerinin gözleri böyle pörtlek pörtlek yakmıyor hani. Gecenin bir arası derinden bir ney
olmaya başlar. Aha, ben de o hâldeyken paçayı sesi ile uyandım. “Noluyo lan?” derken, anladım
kurtardım! Az daha çatlıyordum!” Allah ki meğer bizim Emre çıkmış dağın tepesine ordan
bağışlasın, ikiz kızları varmış şimdi. O bize ikram, vadiye üflüyor. Cemal Ağabey’den öğrendim ya,
biz ona ikram derken son derece neşeli bir bu sefer de ben başladım duaya “Umarım,
muhabbet başladı. Bir de kangal var ortamda, Emre’nin ney, taksimi yaralı Ballıca-İndere
gezinip duruyor. Kubi’nin pişirdiği nefis Mağarası’nın sularını geri getirir, mağaranın
yemekleri mideye indirdikten sonra arta kalan gücüne güç katar da, kısacık bir sürede o yolların,
yiyeceklerle hayvancağızı besleyince, karnı doyan elektriklerin, plastik bankların üzeri kalsit
hayvan aniden uyumaya başladı. Yavrum, yazık, kaplanır, travertenle örtülür.”
açlıktan fena hâldeymiş. Bir ara ortama baktım,
toplam 7 kişiyiz, bir köpek, bir de mağara var. Turizme açılmış mağara görmemeniz
dileğiyle...
53
O GÜNLER 3 (TULGA UÇTUĞU)…
Emrah SINMAZ
Mencilis, bir zamanlar, MAD’ın olmazsa olmaz Kamp alanı, birkaç ceviz ağacı ile süslenen, su
faaliyet mağarası… O yıllarda, Mencilis doğal çıkan ağzın hemen solunda geniş, tek tip çimle
yapısında. Henüz mağara ağzından çıkan su kaplı bir düzlük. İçme suyu mağara içinden gelen
kanala alınmamış, kamp alanına ulaşan patikayı temiz sudan sağlanırdı.
bozan toprak yol açılmamış, turizm belası
mağarayı kemirmemiş. Mağaraya girişlere sabah başlanır; iki gün, iki ekip
halinde girilirdi. Faysal eğitici olarak her iki
Nisan 1987, ilk faaliyetimde Mencilis kamp ekipte de yer alırdı. Kamptan çıkılıp, kamp
alanında, gece ceviz ağacının hemen yanında alanının arkasındaki kanyona girilir; bozuk,
çimlerin üstüne uzanmış, mağara ağzından çıkan döküntü yamaçtan tırmanılıp mağaranın fosil
derenin gürültüsünü dinliyor, gökyüzüne ağzına ulaşılıp giriş yapılırdı. Mağaraya girme o
bakıyorum. İlginç bir gün geçirmiştim. yıllarda en önemli etkinlikti ve çok tatmin
Ankara’dan otobüsle yola çıkmıştık. Yolda, ediciydi. O günler, dikey tekniğin iyi bilinmediği
Faysal İLHAN’ın küçük iplerle verdiği ilk düğüm ve haritalama faaliyetlerinin hiç denilecek kadar
eğitimini almıştık. Patika yoldan kamp alanına az olduğu günlerdi. Pazar akşama doğru kamp
ulaşmış, ertesi gün ilk ekiple mağaraya girip alanından çıkılır, otobüse yetişme heyecanı ile
çıkmıştım. Mağaranın uzun olması ve sondaki on dakikalar hesaplanarak dönüş yapılırdı.
bir metrelik iniş (Ki o zamanlarda uçurum olarak
tanımlanırdı.) beni oldukça heyecanlandırmıştı. Mencilis’e yılda birkaç faaliyet yapılırdı. Öyle ki,
kar altında yürüyerek kamp alanına ulaştığımız,
O günlerde, Mencilis’e ulaşmak, kamp yapmak ve mağara ağzına bir buçuk saatte vardığımız ve
mağaraya girmek tarifsiz bir zevkti. Genellikle yılbaşını mağara içinde kutladığımız faaliyetler
cuma günü öğlen Ankara’dan otobüsle yola bile yapmıştık. O kadar sık gidiyorduk ki,
çıkılırdı. Yolculuğun sonunda, Safranbolu’nun Safranbolu ve Mencilis’te evimizdeymişiz gibi
Bağlar Mahallesi’nde inilir, bir süre ilçe içinde rahat davranıyor ve hiç rahatsız olmadan faaliyet
yürüdükten sonra, bahçelerin ve bağevlerinin yapabiliyorduk. Mencilis’e çok gitmenin verdiği
arasından küçük patikadan (Birçok yerinde anlamsız güven duygusunun, bizi neredeyse acı
bacaklarınız iki yandan çalılarla kaplanırdı.) bir sona götürecek bir deneyime gebe olduğunu
buçuk saat kadar yola devam edilirdi. Yürüyüş bilemezdik.
sırasında, mağara ağzından çıkan derenin sesi,
solda, aşağıdan yürüyenlere eşlik ederdi. Ola ki Haziran 1990’da, ertesi hafta dernek faaliyeti
(Ki olmasını sıklıkla sağlardık.) 15 Hazirandan olmasına aldırmadan, sınıftan üç kız arkadaşımızı
sonra faaliyet varsa, yol boyu kiraz yenilmesi da yanımıza alarak Tulga ŞENER ile birlikte,
olağan eğlenceye eklenirdi. Mencilis’e kamp yapmaya gittik. Hava henüz tam
anlamı ile ısınmamış, kirazlar olgunlaşmamıştı.
Kamp alanına yaklaşınca, alana ulaşmanın iki Mağara ağzından az debide su çıkıyordu. Bir hafta
seçeneği vardı: Birinci yol, düz devam edip biraz sonraki etkinliğimiz güzel olacağa benziyordu.
yükselip mağaranın su çıkan ağzının üstünden
dolaşarak ulaşmak; ikincisi, kamp alanının biraz 15 Haziran 1990 Cuma günü her zaman olduğu
altında, bağevlerine ulaşmak için yapılmış olan gibi ana ekip öğle saati Ankara’dan Safranbolu’ya
basit ahşap köprüden geçmek ve kamp alanına yola çıkmıştı. Tulga ve ben okuldan çıktıktan
400m kadar yürümek… sonra akşam yola çıkmayı, gece yürüyerek kamp
alanına ulaşmayı planlamıştık. Doğal olarak yolun
her metresini iyi bildiğimizi düşünüyorduk.
54
Gece saat 22.00’de, Bağlar Mahallesi’nde güçle Beyhan’ı alıyorum. Adrenalin deşarjı bu
otobüsten inip yola koyulduk. Tulga ve benden olsa gerek… Köprünün kırılmış kısmından aşağı
başka ekipte Banu, Beyhan ve Didem var. Gece doğru bakarken, Tulga’nın sesini duyuyorum. 2m
karanlığında patika yoldan ilerliyoruz. Yol biraz kadar aşağıda, düştüğü tarafın ters yönüne
çamurlu, dereden gelen sesin bir hafta önceye göre dönmüş, kıyıdaki ağaçlara tutunmuş, yarı beline
fazla olduğu hemen fark ediliyor. Anlaşılan kadar suda duruyor. Yanımızdaki tek ip (Nedense
yağmur yağmış. Sırtımda denk gibi anormal bir bizde bir ip olmasında ısrar etmiştim.) Tulga’nın
çanta, önümde silindir şeklinde iki yük ile önündeki çantada. Sarkıyorum, çantayı bana
yürüyorum. Yanımızda, sadece bende Çin yapımı uzatıyor. İpi çıkartıp aşağı salıyorum, Tulga
eski tarz bir fener var. Kampa yakın bir yerde, tutunmak zorunda olduğu için tek elini
hırlama sesleri ile irkiliyoruz. Savunma kullanabiliyor. Geyik olsun diye sıklıkla
hezeyanlarımız için taşıdığımız torpilleri çalıştığımız, çok güvenli olmayan ama tek elle
kullanarak gecenin ilk stresini atlatıyoruz. pratik atılabilen, bulin düğümü ile ipi göğsüne
doluyor. Üç kişi ipe asılıyoruz, Tulga’yı yukarı
Biraz sonra yol ayrımına geliyoruz. Kısa zamanda çekiyoruz. Tulga’ya sarılıyorum ve bir “Ohhhh…”
kamp alanına ulaşmak için, ince odun parçalarıyla çekiyorum. Atlatmıştık, benim için olay bitmişti.
kaplı tahta köprüden geçmeye karar veriyoruz. Hemen rahatlamış, hatta öforik olmuştum.
Köprüye yaklaşınca, dere yatağından azgın bir Köprüyü geçip kampa doğru yürüyoruz. Sürekli
selin aktığı hemen fark ediliyor. sırıtıyorum, kendimi tutamıyorum. Tabi herkesin
tepkisi farklı oluyor, Beyhan’ın sesi titriyor, Tulga
Didem ile önden geçiyorum, tam köprünün oldukça sakin görünüyor.
sonuna yaklaştığımda arkadan bir çatırtı sesi,
hemen ardından Tulga’nın (Acele ettiğim için.) Ertesi gün etkinlik devam ediyor ama moraller
küfretmesi ile irkiliyorum. Geri döndüğümde biraz bozuk olduğu için mağarada fazla
fenerimin aydınlattığı köprünün diğer ucunda, ilerlemiyoruz. Kaza yerine Tulga ile inceleme
köprünün çöktüğünü; Beyhan’ın bel seviyesinden, yapmaya gidiyoruz. Anlıyoruz ki, Tulga düşerken,
köprünün kırılmış bölümünde asılı kaldığını çıkıntı sert kaya bloğa çantası üzerine düşmüş ve
görüyorum. Tulga hala bana bağırıyordu. Birkaç ters yöne dönmüş, bu sayede tutunacak bir yer
saniye süren bu kısa zamanın sonunda, bir kırılma bulmuş. Büyük şanstı… Kamptan bazı
daha… Tulga, kırılan bir tahtanın etkisiyle, sola arkadaşların, bizden önce gelip köprü üstünde
doğru savrulup köprüden aşağı, azgın dereye zıplayıp şebeklik yapmaları ve köprünün yaşlı
doğru düşüp gözden kayboluyor. Sonradan olması, kazada en önemli etkenler gibi
düşünüyorum da, o an hiçbir şey düşünmeye görünüyordu.
zaman yoktu ve öyle de oldu. Köprüde, üstümdeki
yükle koşmaya başlıyorum, Beyhan’ın üstünden Evet, ucuz atlattık. Tesadüfi de olsa birçok etken
atlayarak, çalılara tutunarak Tulga’nın biraz önce bizi kurtardı. Yanımıza bir ip almamız, bulin gibi
düştüğü tarafta karşı kıyıya geçiyorum. Nasıl ve bir düğümü çalışmamız, düşmenin yaralanmaya
nereye tutunduğumu bile bilemiyorum. Doğal neden olmaması…
olarak bir panik havası var. Banu ve Didem’in hiç
sesi çıkmıyor. Beyhan kampta olanlara sesini Çıkarılacak ders: doğa ile şaka, yarış olmaz ancak
duyurabilmek için “Faysal!!!” diye bağırıyor. uyumlu olmaya çalışabilirsiniz.
Ama ne fayda, ses derenin gürültüsünden karşı
kıyıya bile zor ulaşıyor. Kıssadan hisse: Bora ÇORAKBAŞ kardeşimiz,
bizim gibi uzun zamandır mağaracılık yapıyor
Karşıya varınca ilk düşüncem: Tulga nerede?! olsaydı, dokuz canından kalan son dördü de
Akla en kötü ihtimal geliyor. Beyhan’a tükenmiş olurdu…
bakıyorum, kırılan tahtaların arasında sırt çantası
sayesinde asılı duruyor. “Elini ver,” diyorum.
Beyhan önce çekebileceğime güvenemiyor ama
üsteliyorum, elini uzatıyor. Beni bile şaşırtan bir
55
MAĞARA ARAŞTIRMA DERNEĞİ 2008 ETKİNLİKLERİ
Katılımcı Etkinlik
Gün/Ay Yer/Mağara
Sayısı Türü
31 Aralık–1
Bolu–Abant, Geleneksel MAD Yılbaşı Eğlencesi ~60 Eğlence
Ocak
5–6 Ocak İzmir, Türkiye Mağaracılar Birliği Toplantısına MAD Adına Katılım 4 Toplantı
13 Ocak Dernek Evi, MAD Olağan Genel Kurul Toplantısı Toplantı
16 Ocak Dernek Evi, Yeni Üyeler İçin Tanışma ve Tanıtım Toplantısı Tanıtım
19–20 Ocak Mencilis Mağarası, Bursa Şubesinin de Katılımıyla Eğitim Etkinliği 36 Eğitim
Tuluntaş Mağarası, Mağara Kampı ve Matkap Boltu Çakımı Posterleri İçin
3 Şubat 3 Fotoğraflama
Fotoğraf Çekimi Etkinliği
21–24 Şubat Ankara, 4. Ulusal Speleoloji Sempozyumuna Katılım Sempozyum
5 Mart Dernek Evi, Düğüm Eğitimi Eğitim
8–9 Mart Susuz Mağarası, Eğitim Etkinliği 12 Eğitim
9 Mart Gündoğdu, Bursa Şubesi, SRT Eğitimi Eğitim
Uludağ Üniversitesi, Bursa Şubesi, “Mağaracılık” Konulu Fotoğraf ve
11 Mart Tanıtım
Tanıtım Gösterimi
12 Mart İncek, SRT Eğitimi 8 Eğitim
16 Mart Gündoğdu, Bursa Şubesi, SRT Eğitimi Eğitim
18 Mart Dernek Evi, Temel Mağaracılık Eğitimi Eğitim
19 Mart Dernek Evi, “Deep Sea” Adlı 3D Film Gösterisi Eğlence
22 Mart Maksem Temenyeri Mağarası, Bursa Şubesi, Ön Araştırma Etkinliği 1 Araştırma
23 Mart İncek, SRT Eğitimi 8 Eğitim
23 Mart Kayapa Mağarası, Bursa Şubesi, Araştırma Etkinliği 2 Araştırma
29–30 Mart Güneysınır, Eğitim Etkinliği 6 Eğitim
Bucak İlçesi Seferyitiği Mağarası, Zeybekini ve Tefenni İlçesi Kırankaya
29–30 Mart 5 Araştırma
Mağaraları, Burdur Arkeoloji Müzesi ile Birlikte Araştırma Etkinliği
Bursa-İznik, Hisardere, İhsaniye, Sansarak ve Çandarlı Köyleri, Bursa Şubesi,
6 Nisan Araştırma
MTA Tarafından Haritalanmış Dikey Mağaralara Ön Araştırma Gezisi
13 Nisan Ümitköy, Tulga Şener Mangal Partisi Eğlence
19–20 Nisan Bursa-Gündoğan, TMB Dikey Mağarada Kurtarma Çalıştayı Kurtarma
27 Nisan İznik-Çandarlı Dedetepe Mevkii, Bursa Şubesi, Dikey Mağara Eğitimi 5 Eğitim
3–4 Mayıs Tokat-Ballıca Köyü İndere Mağarası Koruma
Balıkesir-Akarsu Köyü, Asfalt Tesisleri’ndeki Sıcak Mağara, Bursa Şubesi
25 Mayıs 3 Araştırma
Araştırma Etkinliği
15 Haziran Ayvaini Mağarası, Bursa Şubesi, Eğitim Etkinliği 6 Eğitim
17 Haziran Ankara, TRT Ankara Radyosu’nda Mağaracılık Üzerine Bir Program 2 Tanıtım
Ankara, Jandarma Arama Kurtarma (JAK) Ekibinden 15 Personele Bir
27 Haziran 1 Eğitim
Günlük Teorik Eğitim
27–29 Haziran Isparta-Sütçüler, Sanlı Yaylası, Araştırma Etkinliği 6 Araştırma
56
Katılımcı Etkinlik
Gün/Ay Yer/Mağara
Sayısı Türü
DERNEK YÖNETİMLERİ
57
ALTINTAŞ ANILARIM
Kubilay ERDOĞAN
Herşey bir mektupla başladı... Mut–Ermenek arasında gerçekten kötü bir yol
bulunuyor. Sabah 05.00 gibi Mut’a inmiş, her
1995 yılında Fransa’da yaşayan Ermenekli sabah Ermenek’e gazete götürmek için saat
Süleyman DİKMEN, yazdığı mektupta Altıntaş 06.00–06.30 gibi yola çıkan minibüs ile
Yaylası’nda düdenler olduğundan bahsediyordu. anlaşmıştık. 90 km’lik yolu kaç saatte aldık
BÜMAK’a ulaşan bu istihbaratı, bu bölge hatırlamıyorum ama uzun sürdüğünü
İstanbul’a çok uzak olduğu için MAD’a söyleyebilirim.
bildirmiştik. MAD’dan kimse bu istihbarata önem
vermemiş olmalı ki, İstanbul’dan Ankara’ya
taşındıktan sonraki ilk bayram tatilinde bu
istihbaratı değerlendirmek ben ve Beril
ERDOĞAN’a kısmet oldu.
BÖLÜM I - BAŞLANGIÇ
Bu faaliyete katılanlar: Kubilay ERDOĞAN, Beril İlk seferimde yaklaşık 30 m’ye döşeme yapmış, 8
ERDOĞAN, Emre Baturay ALTINOK, Cem yeni mağaracı adayını tek tek mağaraya sokmuş
ÖZGENOĞLU, Onur FİDANER, Ömür FOYA, ve mağaranın yaklaşık 45–50 m’lik bir inişle
Özlem BİRGÜL, Emre TURGAY, Ozan ERSOY, devam ettiğini tespit etmiştik. Bunun yanında
Faysal BAŞÇI, Özgür BABÜR Yayla’da biri toprak olmak üzere iki düden, iki de
çatlak tespit edilmişti. Güneyyurt’ta yaptığımız
Emre Baturay ALTINOK hayatının ilk mağara görüşmelerde yaklaşık 1000 m’den su çıkışları
faaliyetinden, hazırladığı ilk faaliyet raporunda olduğunu öğrenmiş, 1800 m rakımdaki
şöyle bahsetmektedir: mağaraların 800 m potansiyele sahip olduğuna
kanaat getirmiştik.
“Yaylanın özellikleri:
Bu sefer daha akıllıca davranmış, bir hafta sonluk
Nisan itibariyle yayladan düdene akan suyla faaliyetimize iki araç ile çıkmıştık. Ben, Beril,
ihtiyaçlar (içme, bulaşık) giderildi (tahmin Tulga, Gülfem, Ferhat AYTEKİN, Onur ve Özlem
edilen tek su kaynağı buydu). Yaz aylarında, Gülfem’in Polo’su ve Tulga’nın Kangoo’suna
özellikle Ağustosta su en az seviyeye doluştuk ve cuma akşamı Taşkent üzerinden
çekiliyormuş, ayrıca yukarıda bir çeşme Başyayla’ya, oradan da Altıntaş Yaylası’na
olduğu sanılıyor. ulaşmak üzere yola çıktık. Gece yarısı
Başyayla’ya vardık. Efendim? Tabii ki Taşkent’te
Yayla oldukça geniş ve yeşillik. Mağara
yayla evlerine 10 dakika yürüme kavurma yedik, kavurmasız olur mu?
59
Başyayla’dan yayla yoluna devam ettik. Belki ay birikintisini geçtik, bir ikincisine geldik,
ışığı yoktu, belki de uyukluyor olmamdan olsa geçemeyiz artık. Onur’la birlikte yolun daha
gerek, şimdilerde “Ahlat” dediğimiz yol ayrımına ilerisine bakmaya gidiyoruz, diğerleri de kahvaltı
geldiğimizi fark etmediğimden, ormandan yaylaya için hazırlık yapıyorlar, saat olmuş 10.00, bu yayla
giden yolu geçmişiz... Sonradan fark ettik. da neredeyse? Bir çoban kadına yaklaşmaya
çalışıyoruz, kadın resmen ürktü, iki köpeği de
Bir müddet gittikten sonra, iyice yorulduğumuz üstümüze üstümüze geliyorlar. Bu arada Onur
bir anda, bir pınar ve taştan küçük bir evin köpeklerden çok korktuğunu itiraf etti, bir kere
bulunduğu bir düzlükte durduk. Sonradan buranın ısırmış onu. Beni de düğünden bir hafta önce
isminin Yılan Pınarı olduğunu öğrenecektik. ısırmıştı.
Taştan eve doğru seslendik. Biri çıkarsa yolu
soracak ve Yayla’ya nasıl ulaşacağımızı Kadın uzaktan uzaktan, “Şurada bir yol var,
öğrenecektik. Ancak çıkan olmadı. Çadırlarımızı oradan gidin.” diyor, Onur’la koşturuyoruz o
kurduk ve yattık. yöne, yol bir yere kadar iyi, sonra
geçemeyeceğimiz şekilde bozuluyor, tepeyi
Sabah erken kalkıldı, çadırlar toplandı. Kahvaltıyı aşıyorum, 500–600 m ileriden üç tane çoban
Altıntaş Yaylası’nda yapmak istiyorduk. Bu köpeği üstümüze doğru koşmaya başlıyor.
sırada, gürültümüzü duymuş olmalı ki, evin sahibi Tepenin altına Onur’un yanına iniyorum,
çoban dışarı çıktı. Gece bizi duyduğunu ancak "Köpeklerden kaçmayacağız, sadece yere
kalkmadığını söyledi. Yanlış döndüğümüzü oturacağız, tamam mı?" diyorum. Bilmeyenler
doğruladı ancak devam ettiğimiz takdirde bu için, yere oturduğunda köpekler saldırmaz,
yoldan da yaylaya ulaşabileceğimizi söyledi. Bu piskopatları hariç... Onur’un cevabı kesin; "Bizi
arada "Yılan Pınarı"nın anlamını öğrenme fırsatı görmüyorlar, bizi görene kadar koşalım, sonra
bulduk. Hikayenin bundan sonraki kısmını otururuz.” diyor. Ben de acayip tırstım. Yılanların
yazışma grubuna gönderdiğim e-postada şöyle çıktığı yerdeki çobana saydırıyoruz. Onur’un
anlatmıştım: planını uyguladık, köpekler tepenin üstüne gelene
kadar kaçtık, üç çoban köpeğini tepede görününce
“Yılın belli bir zamanında Yılan Pınarı dedikleri yere oturduk. Şaşırdı salaklar, oldukları yerde
yerden (ki tabelası var "Yılan Pınarı Seyir Yeri" durup, bir taraflarını yırtarcasına havlıyorlar. En
gibisinden bir şeyler yazıyordu) bi sürü yılan arkadaki çabuk sıkıldı, döndü. İkinci de biraz
çıkarmış, daha doğrusu "kaynarmış”! Kaynayan havladıktan sonra döndürdü yönünü öbür tarafa.
bu yılanlar iki rekat namaz kılarlarmış! Sanırım Bu en öndeki sıkılmadan havlıyor ama oturdukça
böyleydi... Yoksa sen mi namaz kılıyordun, ne yapacağını bilmiyor, tipi de biraz hırpani. 7–8
yılanlar mı secdeye geliyordu, hatırlayamadım dk kadar oturduk, en sonunda o da gitti. Biraz
birden...” ileride çoban kadın ve sürüsüyle tekrar
karşılaşıyoruz. Kadını zar zor ikna ettik yanımıza
Yolumuza devam ettik, çobanın söylediği tabelayı gelsin de konuşalım diye. E haklı tabi, dağın
bulduk, sağa döndük. Buraya kadar iyi... Sonra başında iki herif görsen biri yakışıklı ama diğeri
yol bozulmaya başladı, bu arada yol da bayağı uzun saçlı, uzun sakallı, sen de kaçarsın, köpekleri
uzunmuş. Tulga’nın arabasının benzini azalmaya de üstlerine salarsın. Neyse kadın yanına
başladı; ya döneceğiz ya devam edeceğiz. Yanlış gitmemize müsaade etti, yolu sorduk, kadın
karar; devam ediyoruz. Gülfem’in arabasının altı “Buradan gidemezsiniz, ahlat ağacından
bir yerde acayip sürttü, resmen kazıdık toprağı, dönecektiniz.” dedi. Yol bu kadar basit işte, ahlat
vites kolu boşta kaldı, Gülfem şaşkın bir şekilde ağacından döneceğiz. Hangi ahlat ağacı teyze?
joystik gibi hareket eden vites koluna bakıyor. Yangın kulesinin oradaki ahlat ağacı... Taa,
Zıç..k derken arabanın altına eğilip bir çelik yaylanın girişinde, yılanlı yerin ordaki çobanın
kablonun yerinden çıktığını görüyoruz, zar zor "Şaşırırsınız,” dediği yol; sadece oradan
takıyoruz, resmen dağ başında kalıyorduk. Bu gidilirmiş!
arada yılanlı yerdeki çobana saydırıyoruz; adam
resmen bizi çıkmaz yola sürüklemiş! Küçük bir su
60
Kahvaltımızı yapıp dönüşe geçiyoruz. İlk kesiyor. Ben görmedim ama parmağından akan
geçtiğimiz dereden (aslında su kanalı ama Tulga kanı görünce çocuklar gibi ağlamış.
bozulmasın) geçerken Tulga kumlara gömülüyor,
araba gittikçe batıyor. Gülfem’in arabasıyla Saat 11.00 gibi yola çıkıyoruz. Sivrisineklerden
çekmeye çalışıyoruz olmuyor. Sonra iki kriko ile kurtulduk, bu mağarayı bitiremezsek tek sebebi
arabayı kaldırıp altına taş döşüyoruz, güçlükle sivrisinekler olacak. Taşkent’te alabalık ve sac
çıkıyor, saat oldu 11.00. Tulga’nın benzini kavurma yeniyor. Bu arada Taşkent’te, hangi
azaldığı için, önden gidip Başyayla’dan benzin üniversitenindi hatırlamıyorum, Turizm ve
almayı ve ahlatın dibindeki sapakta buluşmayı Otelcilik Bölümü var, üniversite şehri yani, kültür
öneriyor ve gidiyorlar. Bir bu eksikti, bizim lastik de ona göre değişime uğramış; kahvehanelerin
iyice inmiş, mecburen lastik değiştiriyoruz. ismi "cafe" olmuş. Ama "Pirlerkondu" gibi ilginç
bir ismi olan güzel bir otel vardı. Ayrıca balık
Lastiği tamir etmek için biz de Başyayla’ya yediğimiz yerin güzel bir bahçesi vardı.
gidiyoruz. Tulgalar orada kurşunsuz benzin
bulamamışlar Güneyyurt’a gitmişler. Sonra Hikâyenin bundan sonraki kısmı yollarda
telefonlaşıp ahlatın altındaki sapakta buluşuyoruz, geçmektedir. Kahramanlarımız saat 20.00 gibi
saat oldu 13.30. Yola çıkıp orman yolundan Ankara’ya varmışlardır.
devam ediyoruz. Burası bildiğimiz yol. Hiç de
yılanlı yerin oradaki çobanın dediği gibi Bu hikâyeden herkesin çıkaracak bir dersi vardır.
karıştırılacak bir yol değil. 15 dakika sonra Benim söyleyeceklerim aşağıda:
yayladayız. Herkes yılanlı yerdeki çobana
saydırıyor. En kısa yol bildiğin yoldur. (Bunu atalarımız
da söylemiş ama defalarca tecrübe etmeden
Maceramızın bundan sonraki kısmında nazarın, kafasına girmiyor insanın.)
kötü ruhların ve büyünün etkisi kalmamıştır,
sivrisinekleri saymıyorum. Herkesi şişliyorlar, Köylüye fazla güvenme. Genelde yanlış bilgi
Tulga’yı ve birini daha ısırmıyorlardı, sanırım verir.
Ferhat’ı... Bu arada Onur sivrisinekler tarafından
Yukarıdaki yanlış bilginin sebebi genelde
ısırılmadığı halde psikolojik olarak etkilendiğini
yanlış sorduğun sorulardır.
söylüyor ve sürekli kaşınıyor. Pantolondan
geçiremeyeceklerini iddia ediyor. Kaşıntısı iyice Acısı ne kadar çok olursa olsun doğada ve
artınca çadırına girip bir bakıyor ki ceviz mağarada olmak konusunda ısrar et.
büyüklüğünde beş altı tane şişlik var poposunda.
Meğersem bizimki çiçek toplarken ısırgana Mağaranız bol, karpitiniz aydınlık olsun.”
oturmuş, bayağı kaşındı zavallım, geçmiş olsun.
3. Seferim (15-17 Haziran 2001)
Saat 4’de Beril, ben, Ülkü KAYHAN mağaraya
giriyoruz, 100 m’ye döşeme yapıyoruz. Bu arada Topak Düdeni’nin devam ediyor olması bizi çok
Ülkü yeni bir rekor kırıyor, hiç ışıksız 100 m’ye mutlu etmiş, bir o kadar da heyecanlandırmıştı.
iniyor ve tüm çabalarımıza rağmen yine ışıksız Dernek uzun süredir derin mağara yapmamıştı.
olarak çıkıyor, Onu buradan tebrik ediyorum, ama Topak Düdeni’nin potansiyelinin 800 metre olarak
bunu kimse denemesin lütfen. hesaplanmış olması bu heyecanımızı kat ve kat
artırıyordu. Bakın, 3. seferimizden hemen önce
Üzerimize gece 21.00 gibi Tulga ve Onur yazışma grubuna gönderdiği e-postada Tulga
bindirme yapıyorlar, yaklaşık 230 m’ye gidiyorlar. duygularımızı nasıl anlatıyor:
Sabah 06.30’da çıkıyorlar. Biraz uyuyacaklar, bu
arada kahvaltı yapılacak, toplanılacak, yola “Altıntaş Mağarası MAD’da yeni bir heyecanın
çıkacağız. Saat 10.30 gibi toplanıyoruz. Bu arada başlangıcı mı acaba? Mağara -230 m’de ve
Tulga sucuk uğruna elini çok derin bir şekilde devam ediyor. En son bıraktığımız yerde yaklaşık
4 m’lik bir iniş var ve suya iniliyor. Çok küçük bir
61
cadı kazanı var. Ondan sonrası görünmüyor. kısmını yapmışlar ve dışarı çıkmışlardı. Coşkun
Mağarada ilerlemek kolay. Çok sayıda doğal kendini iyi hissetmiyordu ve dönmek istiyordu.
emniyet var. Özellikle gözünüz yukarıda olsun, Cem ÖZGENOĞLU ve Üçgül ona eşlik edecekti.
çok sayıda sağlam doğal emniyet var. Bazı Minibüs bütün hafta sonu Yayla’da kalacağı için
boltları yerde görünce şaşırmayın, yan yürüyerek Güneyyurt’a dönmeleri gerekiyordu.
duvarlarda uygun yer bulamadık. Bu üçü gecenin o karanlığında yollarını nasıl
buldular, nasıl yürüdüler bilemem ama sağ salim
Gençlere gelince: Aldığınız eğitimlerin karşılığını Ankara’ya dönmeyi başarmışlardı.
verme zamanıdır. Yok kılım döndü, yok
annemlerle yazlığa gideceğim, yok yaz okulu gibi Tulga ve ben mağarayı ilerletmek için giriş
bahaneleri bırakın ve mağaraya gidin! Yoksa yapacaktık. Bu arada diğerleri de 130 m’ye kadar
sadece bayramda yürüyen, hiç kamp yapmayan gidecekler; Beril ve Gülfem yeni mağaracılara
izcilerden farkınız kalmaz. Yaz sonu yapılan dikey eğitim vereceklerdi. Hazırlıklarımızı tamamladık,
muhabbetlere de Fransız kalırsınız. mağaraya daldık. Bizimkilerin bıraktığı yerden
eksik döşemeleri tamamlamaya başladık. Bir
Geçen sefer yön ölçümü yapmadık. Mağara eğer önceki faaliyette bırakılan son noktaya
ağız giriş yönünde ilerliyorsa bundan sonra dikey ulaştığımızda heyecanımızdan yerimizde
inişlerin başlama olasılığı yüksek! Ben de gelmeyi duramıyorduk. Siz de yakından tanırsınız bu
düşünüyorum, daha doğrusu istiyorum. Umarım duyguyu...
devam eder de başka etkinlikler de yaparız.
Tulga önden gidiyor, hızlı hızlı döşemeleri
Akünüze kuvvet bileğinize değil! Çünkü matkap yapıyor, ben de ona malzeme yetiştirmeye
icat oldu mertlik bozuldu. çalışıyordum. Arka arkaya birkaç iniş yaptık.
Yaklaşık 30 m’lik hafif eğimli bir inişi döşeyen
Sivrisinek kovucu götürmeyi unutmayın. Tulga birazdan aşağıdaydı. Mağaranın bu
kısmının kumlandığını, bitebileceğini
Mağaracılığın en harbisi dikey olanıdır. Bunu da düşündüğünü söyledi. Yanına indiğimde ben de
unutmayın! aynı kanıya kapıldım, yerler kum ve çamur
kaplıydı. Yatayda 10–15 m ilerlemiştik ki pasaj
Sevgiler
daralmaya başladı, dar bir çatlak görünümü aldı ve
Tulga” sonlandı. Bilirsiniz, böyle bir durumda mağaranın
bittiğine inanmak istemezsiniz ve gözleriniz
Bu, dönüş yolunda minibüsün yakıtının bittiği ve geçecek bir delik arar... Tabandaki 50 cm x 50
birileri minibüsü iterken o anda uyku sersemi olan cm’lik bir delikten geçmek mümkün gibi
Beril’in kapıdan düştüğü; mağarada donuma kadar görünüyordu. Ancak, bu geçişin tabanında bir cadı
suya daldığım ve sonrasında yıllardır kaskımda kazanı uzanıyordu ve geçmek için neredeyse suya
taşıdığım ısıtıcının çalışmadığı ve Topak tamamen dalmak gerekmekteydi. İkimizin de
Düdeni’nin dibini bulduğumuz faaliyettir... ıslanmasına gerek olmadığına karar verdik. Tabii
ki yazı tura atmadık! Birimiz gönüllü oldu...
Mağarayı ilerletmek için hiç vakit kaybetmek
istememiş, üç gün sürecek bir faaliyet Üzerimdeki metalleri çıkarttım ve suyun içine
planlamıştık. Öğrencilerden oluşan Onur, Coşkun doğru uzandım. Kaskımda bir ısıtıcı vardı,
ÖZAŞÇILAR, Mehmet DURNA ve Baturay öncü çıktığımda çok işe yarayacaktı. Tamamen
ekip olarak perşembeden gidecekler, çalışanlar ise ıslanmama rağmen delikten geçmeyi başarmıştım.
cuma akşamı yola çıkarak ekibe destek Bizden sonraki ekipte gelen Onur, bu deliğin
vereceklerdi. yaklaşık 7–8 metre yukarısından bir geçiş bulacak,
benim ıslanarak ulaştığım noktaya ıslanmadan
İkinci ekip, tuttuğumuz minibüs ile cumartesi ulaşacaktı. Tekrar ayakta durabiliyordum. Ancak
sabah 03.00 gibi Yayla’ya vardık. Onur, Coşkun Topak Düdeni bize daha fazla izin vermek
ve Durna daha önce yapılan döşemelerin bir niyetinde değildi. Çatlak şeklinde devam ediyor,
62
tavan alçalıyor ve suyla birleşiyordu. Sanki suya Bu, Kangoo’nun dağlarla tanıştığı; Baturay’ın
dalsam Düden’in battığı kaya kütlesinin arkasında teyzeyi öptüğü; ineklerin ne tür salatalıktan
uzanan vadideki bir delikten çıkacakmışım gibi bir hoşlandığının öğrenildiği ve Düdenağzı’na ilk
hisse kapıldım. Ancak buraya kadarmış... girişin yapıldığı faaliyettir.
Tulga’ya “Mağara bitti!” diye seslendim,
gördüğüm manzaradan bahsettim. Tekrar sudan Yolculuğumuzun son kısmı biraz zorlu geçti.
geçerek son inişin altına geri döndüm. Ahlat ağacından orman yoluna girdiğimizde,
burada olmadığımız iki yıl suresince yollara hiçbir
Tamamen ıslanmıştım ve yorgunluğun da etkisiyle bakım yapılmadığını ve dereden sonra yolun daha
titremeye başlamıştım. Hemen soyundum. da bozulduğunu gördük. Bazen iterek, bazen
Tulga’yla birlikte polar iç giysimi sıktık. Tekrar taşlarda sekerek Yayla’ya varmayı başardık.
giyindim, titremem geçmiyordu. Isınmam için Kangoo iyi puan toplamış olsa da, sonradan
biraz ısı iyi gelecekti. Yıllardır kaskımda takılan arka koltuk ‘Köt Kıran’ unvanını almaktan
taşıdığım ısıtıcıyı açtım. Nafile; çalışmadı. kurtulamadı.
Hareket edersek ısınabilirdim. Tam o sırada
bindirme yapan Onur, Baturay ve Mehmet Mağaranın hemen başına kamp kurduk. Ertesi gün
çıkageldiler. Birkaç dakika olağan “mağarada ekip bir ziyaretçimiz oldu; köyün ilk evinin sahibi
karşılaşması coşkusu” yaşandı. Mağaranın bitmiş Yahya Amca... Mağaranın isminin Düdenağzı
olmasına herkes üzülmüştü. Onurlar toplama olduğunu da o sabah öğrenmiş olduk. Mağaranın
yapacaklar, biz de ölçüm alacaktık. Hemen işe başındaki pınarın suyunun içilebilir olduğunu da
koyulduk. Seri bir şekilde ölçüm alarak çıkmaya öğrenmiş, buna çok sevinmiştik. Yaklaşık 20 dk
başladık, çok geçmeden ısınmıştım. yürüme mesafesindeki köyden su taşımak, pek
tercih edilecek bir durum değildi açıkçası.
Topak Düdeni -274 m’de sonlandı. Sonraki
yıllarda birkaç kez Topak Düdeni’nin arkasında Muharrem ve Baturay mağaraya girmek üzere
kalan vadide dolaşacak, o gün varlığını hissettiğim hazırlandılar. Düdenağzı’nın küçük bir ağzı vardı.
çıkışı arayacaktım. Düden’in havzası büyük olmasına büyüktü ama
kuru bir dere yatağından başka mağaraya sağlam
Bu faaliyete katılanlar: Kubilay ERDOĞAN, Beril su girdiğine dair bir iz yoktu. Hemen mağaranın
ERDOĞAN, Tulga ŞENER, Gülfem UYSAL, yanında bulunan çeşmeden akan suyun şırıltısı
Onur YURTBAŞI, E. Baturay ALTINOK, Faysal duyuluyordu. İki metrelik inişin hemen ardından
BAŞÇI, Mehmet DURNA, Didem KÖSE, Boray, tavan alçalmakta, sanki birazdan bitecekmiş hissi
Ebru, Melih, Çoşkun ÖZAŞÇILAR, Cem yaratmaktaydı. Bundan sonrasını Muharrem ve
ÖZGENOĞLU ve Üçgül. Baturay göreceklerdi. İyi haberlerle dönmelerini
umuyorduk.
4. Seferim (18-20 Temmuz 2003)
Yahya Amca, ekipteki kızları evine davet etti. İki
Haziran ayında Kangoo’muzu almıştık. karısı vardı. 60’larında olan Yahya Amca’nın ilk
Fabrikadan ‘kamyonet’ olarak çıkan aracımız bazı eşi kendisine yakın yaşlarda, diğer eşi ise daha
tadilatlarla binek araç oluvermişti. Bir an önce genç, 50’lerindeydi. Kızlar, Yahya Amca’nın bu
dağlara gitmeli, Kangoo’yu denemeliydik. Ben, davetini kabul ettiler, bütün günlerini çardakta
Beril, Muharrem, Emel SAMUK ve Baturay geçirdiler, çeşitli ikramların tadını çıkardılar. Ben
bindik Kangoo’ya, arka bagaj tavana kadar eşya ise mağaranın başında bizimkilerin çıkmasını
dolu, düştük Altıntaş’ın yollarına... Bundan beklemek durumundaydım.
sonraki yıllarda Kangoo, Altıntaş Yaylası’na
yapılan faaliyetlerden biri hariç hepsine katılacak, Saatler sonra Baturay’ın sesini duyduğumda
benden sonra bu Yayla’ya en çok seyahat eden heyecanlandım, birazdan mağaramız neye
olacaktır. benziyormuş öğrenecektim. Mağara devam
ediyordu. Yatayda oldukça bir yol gitmiş
olmalarına rağmen dikeyde belki 60–70 metre
63
ancak inebilmişlerdi. Durumu “mağara yatay Sabah erken kalktığımızı söyleyemeyeceğim.
gidiyor” diye özetledi, Baturay. Düden’e ciddi bir Şimdi bahsedeceğim sabah keyfi bu kampa
su girişi olmamasına rağmen yatay kısımlarda pek damgasını vuracak, her sabah yerine getirilmesi
çok cadı kazanı bulunmaktaydı. gereken bir ritüel halini alacaktır.
Muharrem’in de çıkmasından sonra biz de Yahya Oldukça iyi yapılmış bir kamp alışverişi
Amca’nın evine yollandık. Baturay bizden daha meyvelerini veriyor, sabahları muhteşem bir
önce eve varmış ve ev halkı ile güzelce kahvaltı olarak masamıza konuyordu. Kahvaltının
tanışmıştı... Yahya Amca’nın elini sıkan ve onunla vazgeçilmezi sucuklu yumurtaya çeşit çeşit peynir
öpüşen Baturay hızını alamamış, Amca’nın ikinci eşlik ediyor; bal, şokella ve reçel gibi tatlılarla
karısının da elini sıktıktan sonra kendine doğru birlikte keyfimize keyif katıyorlardı. Kahvaltıyı
çekerek ‘Taze Gelini’ yanaklarından öpmüştü! Türk kahvesinin takip etmesi kampın en önemli
Birkaç dakikayla kaçırdım, bu olaya şahit kuralıydı. Sırf bu amaçla 6’lı fincan takımı ve
olamadım. Baturay’ın, ne yaptığını fark bakır cezve alınmıştı. Kahve keyfimiz sırasında
ettiğindeki yüz ifadesini görmek sadece Taze olağan günlük toplantımızı yapıyor, mağaraya
Gelin’e, Yahya Amca’ya, ilk eşine, Beril ve kimin gireceğini ve neler yapılacağını
Emel’e kısmetmiş... konuşuyorduk. Böylece saati 12.00 yapıyor ve
sonrasında mağaraya giriyorduk.
O gün yaşanan başka bir olay ise yıllar sonra hala
hafızalarda yerini korumakta, yeri geldiğinde Toplamda dört gün mağaraya girildi. Ekipler üçer
tekrarlanmaktadır… Kızlar bütün gün Yahya kişiden oluşuyor ve her gün tek giriş yapıyorduk.
Amca’nın eşleriyle vakit geçirmişlerdi. Sağ Dışarıda kalan iki kişi ise kamp işlerini ve
olsunlar, ev sahipleri ikramda kusur etmemişler, yemekleri yapıyordu. Bir önceki faaliyette (ben
yedirip içirmişlerdi. Baturay’ın Teyze’yi mağaraya girmemiştim) Maho ve Baturay
öpmesinin üzerinden çok geçmemişti ki, ortadaki döşemeyi yaklaşık -70 m’de, şimdilerde ‘travers’
siniye konan ‘tohuma kaçmış’ denebilecek dediğimiz büyük bir cadı kazanında bırakmışlardı.
irilikteki salatalıkları gösteren ilk eş, “yeyin, Üçüncü günün sonunda burayı geçmiş, yaklaşık
yeyin, bir ineklere veriyoz, bir de müsafirlere” 70 m daha ilerleyerek Büyük Salon’a ulaşmıştık.
demişti de, yarılmıştık... Ben, Beril ve Bora’dan oluşan ekip Büyük
Salon’un sonunda yer alan Büyük Göl’ü de
5. Seferim (17-21 Ağustos 2003) geçmiş ve mağaranın yaklaşık 35–40 m’lik bir
inişle devam ettiğini görmüştük. Neşemize
Öğrenciler (Baturay, Alican ÇELİKTEN, Bora diyecek yoktu doğrusu. Toplamayı ertesi güne
ÇORAKBAŞ) ve öğretmen (Beril) yaz bırakarak çıkışa geçtik.
tatilindeydiler. Ben de yıllık iznimi aldım.
Oldukça eğlenceli ve şamatalı geçen Tunç Dışarıda bizi büyük bir sürpriz bekliyordu.
TOROSDAĞLI ve Neslişah DİCLE’nin Yamaçta bir ateş yanmaktaydı. Bizi karşılamaya
düğünlerinin ertesi günü, Altıntaş Yaylası’na gelen Baturay ve Alican heyecanlı heyacanlı
doğru yola koyulduk. Sadece beşimiz olduğuna kampta misafirlerimiz olduğunu, ateşi onların
göre o yaz herkes bir şeylerle meşgulmüş demek yaktığını, mangalda tavuğun pişmekte olduğunu
ki... Amacımız Düdenağzı Mağarası’nda bir nefeste anlattılar. Akşam yemeği için daha
ilerlemekti. Pazar günü akşamüstü Yayla’ya mütevazı bir yemek düşlemiştik ancak
ulaştık. Taşkent’de yenen kavurmadan umduğumuzu bulamasak da bununla
bahsetmeme gerek yok sanırım... yaşayabilirdik sanırım...
Bu, ‘Yaylacılar’la tanıştığımız; DEMAD’ın Şimdi sıkı durun! Gelenlerden birisi Fransa’da
kurulduğu; Bora’nın Festival Bayrağı’nı sorduğu; yaşayan Süleyman DİKMEN’den başkası değildi.
Türk kahvesi keyfinin tekrar kamplara döndüğü ve Tüm bu yaşananların tam orta noktasında duran
Büyük Salon’un keşfedildiği faaliyettir. Altıntaş Yaylası’ndan ve mağaralardan haberdar
64
olmamızı sağlayan, Ermenekli Süleyman Bey! mağara tecrübelerini artıracak ve ilk defa kendi
Benim için büyük bir andı... başlarına -140 m’ye gideceklerdi.
Süleyman Bey yanında iki arkadaşı, İstanbul’da Gün batmadan mağaradan çıktılar. Çok
yaşamakta olan ve Osmanlı Arşivi’nde çalışan eğlendikleri her hallerinden belliydi. Komandolar
Osman Bey ve adını bir türlü hatırlayamadığım misali gözlerinin altlarına karalar sürülmüş, her
‘Bakkal’, olmak üzere kampımızı ziyarete santimetreleri çamur kaplı, belden aşağıları
gelmişti. Süleyman Bey Fransa’da yaşayan emekli ıslanmış olduğu halde kahkahalar eşliğinde
bir işçidir. Yılın bir ayı evine, Güneyyurt’a çıktılar Düdenağzı’ndan... Bir de müjdeleri vardı:
gelmektedir. Yazdığı mektupta da belirttiği üzere Toplama sırasında boş durmamış, fikirler
Altıntaş Yaylası’nı çok sevmekte, buradaki üretmişler; sonunda DEMAD (Devrimci Mağara
mağaraların zarar görmesinden endişe Araştırma Derneği)’ı kurmuşlardı. DEMAD’ın adı
duymaktadır. Bu üç kafadar doğayı ve yaylaları o bugünlerde duyulmaz olsa da etkileri
kadar sevmektedir ki köy kahvesindeki ahali kamplarımızda ve günlük yaşantımızda her zaman
onları “Yaylacılar” diye çağırmaktadır. Yaylacılar, hissedilmektedir.
bu yıl ilk defa Altıntaş’da Yayla Festivali
düzenlenmesine öncülük etmişler, unvanlarını Kampın son günü yaşanan bir olay var ki
sonuna kadar haketmişlerdi. hatırladıkça hala kahkahalar atıyoruz: Kamp
sonrasında herkes bir yerlere dağılacağı için
Festival sona ereli birkaç gün olmuştu. ‘Festival telefon edilmesi iyi olacaktı. Bir gün önce bizi
Bayrağı’ hala yayla evlerinin üzerinde ziyaret etmiş olan Yaylacılar, Festival Bayrağının
dalgalanmaktaydı. Altıntaş’da olduğumuzu tam altında telefonun çektiğini söylemişlerdi.
duyunca Yaylacılar soluğu yanımızda almış, Baturay, Alican ve Bora telefon etmek için köye
beraberlerinde bolca tavuk, ekmek, karpuz ve yöneldiler. Hava tamamen kararmıştı. Karanlıkta
domates getirmişlerdi. Bize muhteşem bir akşam köye ulaşmayı başarmış olsalar da bayrağı
yemeği hazırladılar. Tıka basa yedik, göremiyorlardı. Bir eve yaklaşırlar. Bora kafasını
mağaralardan ve yaylalardan bahsettik. Bizlerden evin kapısından uzatır, olanca sevimliliği ile
olabildiğine farklı ama benzer kaygıları taşıyan bu kibarlığını göstermek için sesini iyice inceltir ve
üç insanla o anı paylaşmak bizi çok mutlu etmişti. sorar: “Şeeeyy, affedersiniz, biz Festival
Sohbetimiz geç saatlere kadar devam etti. Bayrağı’nı arıyorduk?”. Ne zaman hatırlansa
Yaylacılar bize oldukça büyük bir ganimet - Bora’nın o bilindik yüz ifadesi gözlerimin önünde
karpuz ve domates- bırakarak kamptan ayrıldılar. canlanıverir, basarım kahkahayı...
Ertesi gün ben ve Beril kampta kaldık. Baturay, 6. Seferim (5-7 Haziran 2004)
Bora ve Alican ise toplamayı yapmak üzere son
bir giriş yaptılar. Bu üçlü Düdenağzı’nda dikey 2004 yazı, Beril ve benim için başka bir
önemliydi. Beril, Demir’e hamileydi.
65
Doktorumuz, hamileliğin yedinci ayına kadar diğerleri malzemeleri taşıyordu. Eski istasyonları
seyahat engeli koymamış, biz de tatilimizi deniz bulmakta fazla zorlanmadık. Yükümüz ağır olsa
kıyılarında geçirmiştik. Faaliyetlere da hızlı ilerliyorduk. Çok geçmeden dibe varmış,
katılamadığımız bu dönemde, Düdenağzı’nın uzun süredir beklediğimiz o ana ulaşmıştık.
devam ediyor olması insanları fazla Tulga’yla birlikte dar çatlakta ilerledik. Bu sefer
heyecanlandıramamış olacak ki, araştırılmasına yerdeki su dolu delikten geçmek yerine 7–8 metre
bir süre ara verilecekti. yukarıda bulunan çatlağı zorlayacaktık. Bu çatlağı
kasa şifrelerine benzetsek yerinde olur...
Nasıl karar verdik hatırlamıyorum... Tulga’yla bir Geçebilmek için bir dizi hareketi arka arkaya
araya geldiğimizde ve konu da bir şekilde Topak yapmak gerekiyordu. Önce kafanı uzatıyorsun,
Düdeni olduğunda, sohbetin bir yerinde kafan geçince 90 derece eğiliyorsun. Bir burgu
“Bitmemiş olabilir mi?” sorusu geçer. Mağaranın hareketi yapıyor ve kendini diğer tarafta
sona erdiğini sadece birimizin görmüş olması, buluyorsun. Dönüşte ise bunun tam tersini
diğerinin teyit edememesi, bir şüpheye yol açmıştı yapmak gerekiyor.
ve bir lanet gibi içimizi kemirmekteydi. Bu laneti
sona erdirmenin tek yolu vardı: Topak Düdeni’ne
tekrar inmek...
Kangoo ile sabah 02.00’de yaylaya ulaştık. Topak Fotoğraf: Ferhat AYTEKİN
Düdeni’nin hemen üzerinde yer alan harman
yerine kamp kurduk. Kampçılık anlamında biraz İkimiz de çatlaktan geçmiş, 3. seferimde tek
hamlamış olmalıyım: yatma vakti geldiğinde uyku başıma gördüğüm ve mağaranın sonu olarak ilan
tulumumu unuttuğumu fark ettim. Bu, mağaracılık ettiğim kısma ulaşmıştık. Hemen önümüzde 30
hayatımda ikinci kez uyku tulumu unutuşumdu. cm genişliğinde bir çatlak uzanıyordu. Tavan
Bir kez de, Çukurpınar Yaylası’na giderken Beril giderek alçalarak çatlağın içindeki suyla
ve benim tulumlarımı unutmuş, Ermenek’den birleşiyordu. Bu kez mağaranın bittiğini ilan
güllü bir yorgan satın almak zorunda kalmıştım. ederken tek başıma değildim. Lanet sona ermiş,
Bu yorganı hala kullanırız. Çaresiz, polar iç yerini bir rahatlama hissine bırakmıştı. Bir
tulumumu, üzerine de dış tulumumu giydim. mağaranın sonunu ilan etmek büyük bir
Çadırımın dış tentesine sarınıp çadırımın içine sorumluluktur, hiçbir şüpheye yer bırakmamak
girdim. O gece biraz üşüdüysem de sabahı etmeyi gerekir...
başardım. Ertesi gece, bu acıya daha fazla
tahammül edemeyecek, Ferhat ve Tulga’nın Toplama kısmında başlangıçta sorunsuz
arasına kıvrılarak uyuyacaktım. ilerliyorduk. Yükümüz gittikçe ağırlaşmaya
başlamış, yorgunluk baş göstermişti. Üstüne bir de
Kampların en çok kahvaltısını severim... Güzel bir Birhan’ın göğüs cumarındaki arıza eklenince
kahvaltının arkasından ben, Tulga ve Birhan yavaşlamaya başladık. İddiamız bu mağarayı tek
mağaraya daldık. Girişin biraz ilerisinde yer alan girişte döşemek ve toplamaktı. Sona yaklaştıkça
45 metrelik uzun inişin altındaki gölü botla geçtik. yorgunluk iyice arttı. Birhan ve Tulga’dan biraz
Değişimli olarak birimiz önde döşeme yapıyor, kopmuş önde ilerliyordum. Payıma düşen
66
çantaları ve botu alarak 45’liği çıkmaya başladım. ilk molamız Taşkent’de olmuştu. Kavurmamızı
Bir kaç cumarda bir yorulan bacaklarımı ve yedikten sonra tanıdık yolları hızla geçmiş, gece
kollarımı dinlendirmem gerekiyor, aksi halde yarısını biraz geçe yaylaya varmadan önce kamp
kollarıma kramplar saplanıyordu. Dışarıya kurmuştuk. Uğur’un iki kişilik çadırını
kendimi nasıl attım size tarif edemem... Saat gece görmeliydiniz! Eni 1 metreyi bile bulmayan
10’u geçmişti. İlk işim, olan gücümle kamp çadırın esas sorunu boyundaydı. Sırtüstü
yerinde olduğunu tahmin ettiğim Ferhat’a doğru yattığımda kafam bir ucuna ayaklarım diğer ucuna
seslenmek oldu. Yanıt gelmedi... Hafif bir rüzgar değiyordu. Kabaca bir hesapla çadırın boyu 180
esiyor, sesimin kampa ulaşmasını engelliyordu. cm olmalıydı. Boyu bir doksandan fazla olan
Yaklaşık 300 metre uzaktaki kamp yerine Uğur’un bu çadıra sığabilmesi için çapraz yatması
yürüdüm. Sürekli Ferhat’a sesleniyordum. Çadırın gerekiyordu. Uğur’un çapraz yattığı durumda da
dibine kadar geldim, Ferhat’dan ses yok! Köye benim ne hal aldığımı bir düşünün artık... Uğur’un
yürümüş olacağını düşünerek var gücümle o tarafa bu çadırı 2007 yılında mağara içi kampında
doğru bağırmaya başladım. Ses yok! Çadırın kullanılmak üzere Düdenağzı Mağarası’na girecek
dibindeyim... En az 5-6 kere gürleyerek bağırdım. ve bir daha gün ışığı göremeyecektir.
Bir kez daha bağırdığımda çadırın içinden Ferhat
korkuyla “hööö!” diye uyandı. O kadar Ertesi sabah yaylaya ulaştığımızda küçük bir kaza
bağırmanın ardından çadırda kimsenin olmadığına atlattık. Yaylanın içinden geçen ve köye ulaşan
kanaat getiren ben, bu sese bir sıçradım ki yolun bir kısmında yağmur suyundan derin
sormayın. Beni ancak, mağaranın ağzına soğuması yarıklar oluşmuştu. Bu kısmı geçmeye çalışırken
için bıraktığım bira sakinleştirebildi... Kangoo biraz kaydı, neredeyse yarıklardan birine
düşüyorduk. Sonrasında nasıl çıkardık
O gün, o girişte mağaranın son 50-60 metresini bilmiyorum. Kangoo’yu, köye birkaç yüz metre
toplayamayacak böylece, kendimizle girdiğimiz uzakta tarlalardan birinin içinde bıraktık.
iddiamızı kaybetmiş olacaktık. Yine de çok iyi bir Kampımızı da buraya kurduk.
iş çıkarmış, Topak Düdeni’nin -279 metrede, daha
önce gidilen son noktada sonlandığını tescil Sırt çantalarımıza biraz yiyecek, su ve giyecek
ederek en azından kendi ruhlarımızı huzura alarak elimizde 25 binlik harita, daha önce
erdirmiştik. belirlediğimiz rotada yürümeye başladık. Hafiften
biraz hallice bir rüzgar sürekli bizimleydi.
7. Seferim (13-15 Mayıs 2005) Rotamızda pek patika olmadığından sürekli
arazide yürüyor, tepeleri bir çıkıyor bir iniyorduk.
Yabancı mağaracı grupların uzun yıllar boyunca Küçük de olsa bir bölgeyi, Düdenağzı’nın
Ermenek çevresinde araştırmalar yaptıkları kuzeyinde ve kuzeydoğusunda kalan bölümü,
bilinmekteydi. İlçeye kuş uçuşu çok yakın olan taramayı başardık. Ancak bu hızla hedefimizdeki
Altıntaş Yaylası’nın keşfedilmemiş olması, bu bölgenin tamamını taramamıza imkan yoktu.
bölgede henüz araştırılmamış başka yerler de Üstelik rüzgar hiç dinmiyor, bizi sürekli rahatsız
olabileceği düşüncesine itmişti bizleri. Uğur ediyordu. Bir ara şiddetini öyle artırdı ki, rüzgara
LELOĞLU ile bu fikri olgunlaştırarak, Altıntaş karşı adım atmak bile zorlaştı. Başım ağrımaya
Yaylası çevresinde harita üzerinde belirlediğimiz başlamıştı.
noktaları araştırmak üzere, yaylaya iki kişilik bir
sefer daha düzenleyecektik. Rotayı kısaltıp yaylaya geri dönmeye karar verdik.
Geldiğimiz yoldan dönmek yerine bir daire
Bu, rüzgardan başımızın ağrıdığı; yeni yeni çoban çizerek haritada pınar olduğu görünen küçük bir
köpekleriyle tanıştığımız; Kangoo’nun koca bir çayırlığa doğru yollandık. Bu küçük yaylacığın
çukura düşmesine ramak kaldığı ve Çetmi’nin sakinleriyle biraz sohbet ettikten sonra bölgede
keşfedildiği faaliyettir. başka mağara olmadığına kanaat getirdik. Altıntaş
Yaylası’na dönüş için bir patikadan ilerliyorduk
13 Mayıs Cuma akşamı iş çıkışı Kangoo ile yola ki, patikanın sağ yamacından iki tane çoban
çıktık. Kulu kavşaktaki çay molasını saymazsak köpeği kopup geldi. Bir tanesi bize çok
67
yaklaşmasa da diğeri dişlerini göstererek başlayan bir düden gösteriyor bize, çok mutlu
üzerimize doğru gelmeye başladı. Köpeğin diş oluyoruz. Biraz ilerleyip heyecanımız yatıştıktan
etlerine kadar görüyordum. İkimiz de ürkmüştük. sonra mağarayı kaydediyor ve tekrar arabaya
Ben köpeğin karşısında duruyor, Uğur arkama biniyoruz. Daha 500 metre gitmeden bir daha
saklanmış bir şekilde, arkadaşımdan ödünç durduruyor amca bizi... Hayırdır? Hayırmış, çift
aldığım elektronik köpek kovucuyu köpeğe doğru ağızlı bir obruk duruyor 50 metre ötemizde.
tutuyor, bir yandan da çalışması için dua “Culaini” derlermiş buraya... Birkaç taş atıp
ediyordum. Bir müddet böyle devam ettik. düşüyoruz yola.
Kovucu mu çalışıyordu, yoksa halimize mi
acımıştı bilemiyorum, çoban köpeği Yayla gerçekten görülmeye değer. Güzel bir
uzaklaşmamıza izin verdi. O koca cüssesiyle toprak yolun etrafında öbek öbek yayla evleri,
arkamda saklanmayı başarabilen Uğur’u da ayrıca uzanıp gidiyor. Culaini’ninden yola çıkıp 2 km ya
tebrik etmek gerekir sanırım... gidiyoruz ya gitmiyoruz, bu sefer daha büyük
ağızlı bir düdenle karşılaşıyoruz. Düden yol
Henüz hava kararmadan yayladan ayrıldık. Ahlat çatında öylece bize bakıyor. Sağa dönmez de düz
ağacına varmadan, rüzgarsız bir dere kenarında devam edersek bu yol bizi Altıntaş Yaylası’na
çadırımızı kurduk. Ertesi sabah hızla kahvaltımızı götürürmüş, amca öyle söylüyor. Kösürelik
yaptık, saat 08.30 gibi yola çıktık. Başyayla’yı Düdeni’ne de şöyle bir bakıyor, devam ettiğini
geçip de Ermenek-Taşkent yoluna çıktığımızda görüyoruz. Ama göreceklerimiz henüz bitmemiş...
şöyle bir an yaşandı: Asfalttan sağa doğru bir yol
ayrılmakta ve tabelada da ‘Bolay’ yazmaktaydı. Sağa, Çetmi’ye giden yola dönüyoruz. Amca bize
Yol bir köprü ile dereyi geçiyor, kıvrıla kıvrıla iki düden daha gösteriyor. Kahvaltımızı yapıp
ilerleyerek kalker blokların arasında Altıntaş’dan yola çıkalı henüz 3 saat olmuş, öğle
kayboluyordu. Frene bastım, durduk. Birbirimize yemeğinden önce 7 mağara görüyoruz... Bir
‘Girelim mi?’ gibisinden şöyle bir baktık. mağaracı daha ne isteyebilir ki?
Birazdan bu yola koyulmuş, hatta yaşlı bir amca
ve iki kadından oluşan bir grubu da arabamıza Telefonlara sarılıp bu heyecanımızı Ankara’daki
almıştık bile... dostlarımızla paylaşıyor; zafer sarhoşluğu
içerisinde dönüş için yola çıkıyoruz. Öğle
Yaşlı amca ile hemen sohbete başladık, mağaraları yemeğini nerede yediğimizi sanırım söylemeye
sorduk. Bize, Bolay Köyü’nün hemen girişinde bir hiç gerek yoktur...
düden olduğunu, ormanın içinde ise küçük bir
deliğin bulunduğunu söyledi. Biraz sonra amcanın
bahsettiği Bolay Düdeni’nin önündeydik.
Yaklaşık 15 metre çapında bir ağzı olan
mağaranın 30 metrelik bir inişle başladığı
anlaşılıyordu. Bir adamın ancak geçeceği
genişlikteki diğer mağarayı da GPS ile
işaretledikten sonra, amcanın tavsiyesi üzerine 3
kilometre ötedeki Çetmi Beldesi’ne doğru yola
çıktık.
70
Kimse yerinde duramıyor, herkesin yüzünde aldığımız haberin etkisiyle tuhaflaşmış olsak da
kocaman bir gülümseme, heyecanla bekliyordu... heyecanımızdan hiçbir şey kaybetmemiştik.
Mağaracıların her daim aç olacağı konusunda Uzunca bir yolu katettikten sonra soluğu
hem fikir olan minibüs ekibi olarak soluğu hemen Altıntaş’da aldık ve saatlerin 04.00’ü gösterdiğine
yemek yiyebileceğimiz bir mekanda aldık. tanık olduk. Güzel bir uyku çekme sevdasına
Haluk'un gözüne kestirmiş olduğu kürdanlığı düştük hemen ve çadırları kuruverdik bulduğumuz
çantaya indirişi ekibin ilk atraksiyonu olmuştu en güzel yerlere. Etrafta zıplayan çekirgeler hoş
kuşkusuz. Mekanı büyük bir mutlulukla terk eden bir anı olmuştu bizim için.
Haluk uyumak üzere rahat bir yere kurulma
sevdasına düşmüştü araç içerisinde... Yol bitmek; Sabah olmuş önceden gelenlerle sohbete
şoför amca da susmak bilmiyordu. Ama dalmıştık. Kahvaltıdan sonra ekipleri kararlaştırıp
mutluluğumuzun ve heyecanımızın gölgelenmesine mağaranın yolunu tuttuk. 'Kızlar mağaraya
tabii ki imkan yoktu. girebilir ama mağaracı olamaz' sözünün biricik
sahibi Tulga, beraberindeki Leloğlu ve Deniz ile
Bora bu dakikalarda bizi etrafına toplamak birlikte döşeme yapmak üzere mağaranın yolunu
suretiyle Altıntaş'ı anlatmaya koyuldu ve o an höh tuttu. Birkaç saat sonra da sırtımızda çantalarla
diye kalan ben ve Deniz, mağaranın yatay gittiğini Bora ve ben daldık mağaraya. Giriş gerçekten
öğrenip ablak ablak birbirimize baka kaldık. Bora sinir bozucuydu; ama sonrasında gördüğümüz
inatla Altıntaş'ın gerçekten insanı zorlayan bir tüm güzelliklerden sonra bu durumu artık pek de
mağara olduğunu anlatmaya çalışıyor, biz ise önemsemiyorduk.. Su fobisi olan biri için biraz
tuhaf kahkahalar atıyorduk. iddialı bir mağara olan Altıntaş'a ben bile
taptıktan sonra herkesin ne kadar
heyecanlandığını ve mağarada bulunmaktan zevk
aldığını bir düşünmek lazım doğrusu (Her ne
kadar canlarına okunsa da.)
İşte böyle...
“Sevgili Dostlar,
Kıssadan Hisse 1: Kendi başınıza iyi bir planlama Vedat ile hızla ilerlemeye başladık. Çantalar daha
yapabiliyor olabilirsiniz, ancak bütün ekibi önce inişlere göre hazırlanmış olduğundan elimi
planlamanın içine dahil etmeniz ve sorumluluk atıyorum o inişin ipi çıkıyor, buraya kadar iyi
almalarını sağlamanız yükünüzü hafifletir, riskleri planlama... Ben önde, Vedat arkada gümbür
azaltır, motivasyonu artırır. gümbür gidiyoruz. Traverse geldim, öylece
bakıyorum. Vedat geldi, döndüm Vedat’a baktım,
Planlama Hatası 2: “Vedat, bot nerde?”. Planlama Hatası! Vedat,
Deniz, Bora, ben dernekte malzeme topluyoruz.
Saat 12.00’de mağaraya girmek üzere Vedat ile “Bu ip ilk gölün, bu ip yukarı çıkan ve inen yerin,
hazırlandık. Girişe merdiven atmak için gittiğimde bu ip Birhan’ın takıl geçin, bu ip traversin, bu ip
bir de ne göreyim, boltun üstünde somun yok! büyük inişin, ... Eeee, bot ne zaman lazım, tabii ki
Bora’ya dönüp matkap boltlarının somunlarından Büyük Salonun altındaki gölde, o zaman 3.
almasını istemiş olduğumu hatırlattığımda, o da çantaya koyalım!”
bana yeni somunlar alacağımı söylediğimi
hatırlattı! Planlama Hatası! Kızardım, bozardım, Vedat ile bakakaldık kocaman göle, botsuz nasıl
morardım... Gözümün önünde bir anda bütün geçilir ki burası? Önce sol duvarı kastık, olacak
mağara boyunca somunları olmayan matkap gibi değil, en az 3 bolt çakmak lazım. Sonra
boltları belirdi. Bir sonraki sahnede hepsinin Vedat’ın önerisi üzerine diğer taraftan su
yanına birer tane de el boltu çakıyorken gördüm seviyesinde oluşumların üzerinden geçebilir miyim
kendimi. Aklım gitti! diye o tarafa yöneldim. Islanırsam geri döneceğiz,
mecbur. Vedat, “Biri ıslanacaksa ben ıslanayım,
Yanımızda bir tane bile somun olmadığını fark sen devam edersin Bora’yla” dedi, çok iyi
ettiğimiz bu anda bir de Ertan demesin mi, “Biz çocuktur Vedat. Neyse, gölün üzerine sarktım, ters
geçen sene somunları söktük, Birhan Abi öyle eğim duran bir sütunu geçmem gerekiyor. Bir
demişti.” Ulannn, tutmayın beni! Ben onca yolu tarafta tutamak var, diğer taraf görünmüyor. Kısa
mağaranın ağzından geri dönmek için mi geldim! bir tutamak olsun Allah’ım duasından sonra elim
İşte bu noktada Birhan (kulakları çınlamıştır bir yerlere tutundu ve son gücümle kendimi çekip
sanırım) okkalı bir küfür işitti (benden). karşıya geçmeyi başardım. Bunun üzerine 5
dakika daha dizlerim titremeye devam etti, suya
Merdiveni perlonla bağlayıp mağaraya girdik. düşmeyi hiç sevmem!
Bundan sonrasında bir yandan döşeme yaparken
bir yandan da istasyonların bazılarını iptal edip Kıssadan Hisse 3: Planlamanızı güzel yapmış
somunlarını toplamaya başladık. İlk gölden bir olabilirsiniz, gözden de geçirmiş olabilirsiniz.
tane, Birhan’ın takıl geçten bir tane, yukarı çıkan Ancak, riskleri azaltmak için yine de olaylara
ve aşağı inen diğer döşemeden bir tane, derken dışarıdan bakmayı bilmelisiniz. Ve unutmayın
fark ettim ki bütün somunlar yerinde duruyor. Bu basit olan çoğu kez iyidir.
75
Planlama Hatası 4: Sorun yaşadığı belliydi, biraz dalga geçtik, hatta
Demir de dalga geçti. Şöyle dedi: “Bora, sen
Oldukça iyi ilerliyorduk. Traversi döşedik, Büyük çıkamazsın orayı, babam çıkar!”. Çocuk da
Salondan önceki inişi de döşedik ve Büyük Salona olsalar gerçeklerin farkındalar demek ki... Büyük
vardık. Aman tanrım, saat 15.00, yani 3 saatte adam muamelesi yapmak gerekir onlara.
120’ye varmışız. Planlama Hatası! Geçen sene bu
noktaya 1,5 gün sonra, 4. ekiple vardığımızı Akşam, yemek sonrası biraz keyif yapalım dedik
düşününce biraz garip oldu doğrusu... Geçen ama bir gece önce az uyumuş olmamız, mağara ve
seneyi baz alarak kurtarma saatimizi sabah 04.00 rüzgar bir araya gelince fazla dayanamadık, saat
vermiştim! Neyse, Bora ve Deniz’den bizden iki 21.30’da yattık. Sabah güzel bir kahvaltı yaptık.
saat sonra girmelerini istemiştik. Yemek yedik, Bu sefer yağda yumurtayı odun (çalı-çırpı)
muhtemelen yarım saat beklememiz gerekecek. ateşinde, sucuğu ise mum (benzin ocağı) alevinde
Zaman kazanmak için Deniz’le birlikte geri pişirdik. Dönüşü Çetmi üstünden yapmaya karar
dönecek olan Vedat’ın Büyük Salonun üzerindeki verdik ve toparlanıp yola çıktık. Hala duruyor
inişi çıkmasına karar verdik, Bora ve Deniz’i olursa, mağaranın girişinde dokuz kiloluk bir
orada karşılayacaktı. Ben de aşağıda beklemeye karpuz unuttuk ve kırık da olsa kullanılabilecek
başladım, yaklaşık bir saat oldu, ses seda yok. bir masa bıraktık.
Biraz üşümüştüm. Saat 17.00’de ben de çıkışa
geçecektim, öyle de yaptım. Çıkışın hemen Çetmi’de nostalji yapalım derken hayal kırıklığı
üzerinde, traverse kadar gidip geri dönmüş olan ile karşılaştık. Güzelim kamp yerimiz Belediye
Vedat ile karşılaştık. Deniz ve Bora’dan haber tarafından mesire yerine dönüştürülmüştü. Mescit
yoktu. Biz de çıkışa yönelmiştik ki “heyoo” diye yıkılmış, yerine kocaman bir bina ve taştan
Bora ve Deniz’in sesleri duyuldu. Kucaklaştık, duvarlı bir bahçe inşa edilmişti. Çeşme başka
hasret giderdik. Ben, acaba Bora dayanamaz, iki tarafa kaydırılmış, tanıdık olarak gölgesinde
saat sonra demiş olmama rağmen bir saat sonra uyukladığımız iki söğüt ağacından başka bir şey
girmiş olabilir mi diye hayal kurarken, sağolsun kalmamıştı. Neyse, yine de gelip geçerken durup
Bora ancak saat 15.00’de, planlanandan bir saat bir şeyler yiyip içebileceğimiz bir yer var artık.
sonra girmişti.
Başka bir hayal kırıklığını da Taşkent’de yaşadık.
Kıssadan Hisse 4: İyi sonuçlar vermiş olsa da Pazar günü olması sebebiyle çok kalabalıktı. Sac
hata hatadır. (Mesela hipotermiye yol açabilir.) kavurma kalmamıştı! Böylece, klasik bir porsiyon
balık bir porsiyon sac kavurma fantezimiz hüsran
Deniz ve Vedat geri döndüler, Bora ve ben oldu. Ama olsun, Konya’da tandır ile tatmin ettik
aşağıya devam ettik. Büyük Salonda Bora botu bu açgözlülüğümüzü.
şişirdi, ben de döşeme malzemelerini hazırladım.
45 dakika sonra Bora Büyük Salonun altındaki Velhasıl güzel bir faaliyet oldu, Demir de çok
uzun inişi döşeyip gelmişti. Karpit değiştirip hızla eğlendi. Kene görmedik. Belki Beril’in yeni aldığı,
çıkışa yöneldik. Büyük Salondan ayrılırken Bora her fıs’ı 1 TL’den satışa sunduğum ama rağbet
“Sen git ben sana yetişirim.” dedi. Valla görmeyen ilacın etkisi olabilir.
abartmıyorum, yaklaşık bir saat süren çıkışımda
iki kere 10’ar dakika bekledim Bora’yı. Yani, her Bundan sonraki ekiplere tavsiyelerim ve notlarım;
20 dakikada 10 dakika fark atmışım çömeze.
1. Başyayla üzerinden gitmek yerine, adını bir
Saat 19.45 gibi dışarıdaydım. Hemen üstümü türlü hatırlayamadığım Güneyyurt’un üzerindeki
değiştim. Yemeğe oturmak üzereydim ki 10 dakika Yukarı bilmem ne köyünden gitmekte fayda var.
arkamdan gelen Bora’nın cılız “heyoo” su Başyayla yolu pek kullanılmadığı için bakım
duyuldu. Bora merdivenden çıkmaya çalışıyordu. yapılmamış durumda, üstüne üstlük biz geçtikten
3 dakika, 5 dakika, 10 dakika geçti, çıkmadı! bir gün sonra dereye künk döşemişler, eskisinden
Orada neler yaşıyordu bilmiyorum ama topu topu beter olmuş, zor geçtik.
7-8 basamaktan oluşan merdiveni çıkamıyordu.
76
2. Aşağıda iki bot var, Birhan’ın sevdiği botun Sonunda 6-7 sene önce girmiş olduğum Altıntaş
tıpalarını tamir etmiştim, ama bu sefer de Topak Düdeni yolun sağında göründü; ilk
dibinden kaçırdı, özellikle bu hafta sonu gidecek girişimde suya düşmüş ve üşüyüp cortlamış, sonra
olan ekip, bu tamirattan sorumlu olan Kubilay’ın Cengiz'i de sürükleyerek dışarı çıkmak zorunda
peşini bırakmayın. Tıpasız çok uzağa kalmıştım. Mağaranın girişine tekrar bakarken,
gidemeyebilirsiniz. seneler önce altımızdaki geniş salonlardan birinde
Cengiz'in yüzündeki hayal kırıklığını hatırladım.
3. Aşağıdaki malzemeler: 42 karabin, 6 eğik Acaba bu girişimde de birilerinin keyif almasını
kulak, 26 düz kulak, 14 perlon, 1 çekiç-çakıcı, 2 engelleyecek miydim? Bir de alerjimin tutması ve
bot, 2 çanta, 3 tane 30 metre 9 mm, 1 tane 12 sıcağın etkisiyle kamptan erken ayrılmam vardı ki
metre 10 mm ip. o da koymuştu. Cem ve kız arkadaşıyla birlikte
Güneyyurt'a kadar sabaha karşı geri yürümüştük.
Mağaranız bol, karpitiniz aydınlık olsun!”
Ve saat 09.00 gibi, tarlaların arasından yayla
10. seferimden sonra Muharrem SAMUK, evlerinin yanından geçip Düdenağzı'na vardık.
Hüseyin Polat DALKIRAN, Hakan ERDEMİR, Kayaların yapısını görünce mağaranın direk
Handan ERDEMİR, Coşkun ÖZAŞÇILAR, E. inişle başladığını düşündüm ama öyle değilmiş.
Baturay ALTINOK ve Birhan ALTAY’dan oluşan İnce ince akan bir derecik eşliğinde 2-3 metrelik
bir ekip, Düdenağzı’nda ilerlemek ve bir önceki bir iniş ve yatay havuzlarla başlayan bir mağara.
sene bırakılan son noktaya ulaşmak üzere bir
faaliyet düzenlediler. Bu, benim gitmediğim tek Kamp yeri keyifli ve hemen dibinde suyu var;
faaliyettir. Bu faaliyeti Coşkun şöyle çadır alanı ve mutfak/mağara hazırlık alanı,
anlatmaktadır: derecik ile birbirinden ayrılmış. Bu sevdiğim bir
özellik; börtü böcek, suni kokular ve gece ateş
...“Bu etkinlik MAD için 2007 yılı büyük yaz başı sesleri uykumdan nispeten uzak oluyor.
etkinliğinin ön adımlarından biriydi. Teknik Günün yakıcı saatleri içinse kamp alanının
anlamda beklenti, mağaranın 280 metre yanında yükselen kireç taşı duvarın dibindeki her
derinliğine ulaşmak ve bir miktar malzemeyi daim gölge alanlar büyük bir nimet. Kampın tek
oraya bırakmaktı. Kendi açımdan bakınca ise bu sıkıntısı ortalıkta dolanan fareler; özellikle
etkinlikten birkaç önemli beklentim vardı; basit geceleri çok rahat dolaşıyorlar. Bir de iki sene
anlamda tekrar yeraltına dönebilmek, uzun önce çekirgelerin bastığını söylemişlerdi.”...
zamandır ayrı kaldığım arkadaşları tekrar
"tanımak" ve kendi fiziğimi ve psikolojimi- ...”İlk ekip Maho, Hüseyin Polat, Küçük Hakan ve
denemek. benden oluşuyordu. Gezinin diğer üyeleri,
Baturay, Birhan ve Hakan'ın eşi Handan dışarıda
Güzel bir yolcuğun ardından gece -hep sevdiğim kalacaklardı. Girişimizin amacı benim ve
gibi- yol kenarında bir dağ tepesinde uyuduk. Hakan'ın mağaraya alışmasını sağlamak ve
Yıldızların altında olmanın dayanılmaz hafifliğini malzemeyi 100'lük inişin başına ulaştırmaktı. Ben
ve sabah bir mağaraya ulaşacak olmanın tatlı 2 senedir mağaraya, 3 senedir dikeye
karın ağrısını hissetmek güzel.”... girmiyordum. Hakan ise 7 senedir giriş
yapmamıştı! Bir ilk alışma devresi geçireceğimiz
...“Sabah güzel manzaralı dağ yollarında kesindi. Maho'nun kararıyla bizim için 6 saat
Altıntaş'a doğru yol alırken yanımızda bize eşlik gidiş 4 saat dönüş şeklinde plan yapıldı; biz
eden köylü Hasan amca vardı. Kırsal bir saflık ve dönerken onlar çalışmaya devam edeceklerdi.
cinlik karışımıyla konuşması, soruları, yavaş ve
tozlu yola neşe kattı. Sanırım herkes hatırlayacak: Bu arada, gözlüğüm uçtuğunda ve bulunduğunda,
"Mağarada para buluyor musunuz?" "Atarsanız tekrar olmasın diye Hakan ona bir kordon
buluruz!" "Bizde para ne gezer?" yapıvermişti; eline sağlık sağlam da oldu.
77
Mağara saat 13.00’de keyifsiz başladı diyebilirim; çıldıracağımı düşündüm. Çanta ha düştü ha
girişteki 2,5 metrelik merdiveni sırtımda çantayla düşecek, Hüso altımda... 25 metreden o çanta
inmeye çalışırken korktuğumu itiraf etmeliyim. üzerine gelse yaşatmaz. "Taaaş!" diye bağırdım ve
Hemen ardından gelen 10 metrelik sürünmede de bu sırada desandörümü kilitleyip çantayı
ıslanınca keyfim kaçtı. Neyse ki motivasyonum yakaladım. Baktım Hüso çekilmişti. Şanslıymışız,
iyiymiş ve hemen toparlayıp cadı kazanlarının, ağırlık yüzünden diğer tokanın boşalmasına
havuzların üzerinden diğerleriyle birlikte akmaya birkaç santim kalmıştı. Hemen sol kolonu tokasına
başladım. Açıkçası kendimi tekrar suya taktım; diğerini de daralttım ve çantayı yine
girmemeye çalışırken ve yerin altında kayalara omzuma attım. Allaaam o anda yine sol taraf
dayanırken bulmak çok hoşuma gitti. Geniş salona çıkıverdi! Yine "Taaaaaş!". Bu sefer tokayı yerine
kadar bir kısmı ipli ve çoğunluğu ipsiz küçük taktıktan sonra bir de düğüm attım; sağ tarafa da!
inişler ve bir sürü havuzla hasret giderdik. Sonra Yusuf'la kardeş kardeş inişimize devam
Değişerek taşıdığımız çantalar (0 ve 6 numaralı ettik.
olanlar) kendi standardıma göre ağır olsa da pek
problem çıkarmadı. İnişin son 15-20 metresi balkondu; o garip
ürpertiyi özlemişim. Yere ayak basmak bu kadar
Geniş salonda durduk ve biraz mola verdik; benim mı güzel olur! Paraşütü düşünüp avundum; daha
için problem burada başladı; üşüyordum. Hareket zor değildi sonuçta.
etmeye çalışarak biraz toparlandım; hatta
dinlenmek yerine iş yapmaya çalıştım ısınayım Öte yandan inmek ve aşağıda olmak çok işe
diye ama pek işe yaramadı.Bir ara Maho'nun şuna yaramadı açıkçası; çünkü beklerken donuyordum.
benzer bir sözü oldu: "Keşke hep üşüsek, millet Hüseyin alüminyum battaniyeyi açmaya ikna etti
çalışıyor." Ama dedim ya işe yaramadı. ve bir kovuğa girip 5 dakika ısındım; harbiden
ısındım. Bu arada Hakan da indi; geri dönme
Geniş salonun altındaki uzun gölü sağlam tek meselesi konuşuldu, yaklaşık 5,5 saat olmuştu ve
kişilik bir botla geçtim; yedeğimde hava kaçıran Hakan yorulmuştu, ben ise üşüyordum. Dönmeye
iki kişilik büyük bot vardı. Sonra sırayla çantalar karar verdik ve çanta düzenlemesi yaptık; yukarı
geçirildi; sonra da arkadaşlar geçtiler. Ardından iki çanta çıkacaktı, onlara koyulacakları
bir iniş geldi; taşınması gereken çantalar vardı. ayıkladık. Bu sırada yarım saat geçti; ben yine
Maho'yla Hüso önden gidecekti, biz Hakan'la donmaya başladım ve bir de Hakan çıkarken ipini
takip ediyorduk. 4 kişi olmanın sıkıntısı orada tuttum ki harbiden üşüdüğüm an o andı.
yaşandı; çok bekliyorduk. Uzun gölün bittiği yere Yukarıdan gelen serpinti ortamı dehşet
ilk gelen ben olmuştum ve 1 saattir oradaydım, soğutuyordu.
Maho 37 metre aşağıda çanta bekliyor Hüso ona
çanta göndermeye çalışıyordu. 3 çanta ve bot Neyse ki çıkış pek olaysızdı diyebiliriz; hatta
Hakan'la bende kalmıştı. Birazdan indirecektik benim için keyifliydi. Hakan yorucu balkon çıkışı
ama Hüso bir türlü inemedi ve ben istasyonlar sonrası jübilesini açıklamıştı ve her fırsatta
arasında dondum; Hakan sıkıldı. küfrediyordu. Özellikle uzun gölde bottan 2
metrelik kayaya iple çıkışı izlemeye ve duymaya
Sonunda inişim başladı, sanırım mağarada 140 ile değerdi. Yaklaşık 6-7 dakikalık bir Reality Show!
170 metre arasındaki 37 metrelik inişteydik. O ipi oraya öyle döşeyene bir geçirdi bir geçirdi!
Küçük kamera çantasıyla diğer bir çanta Maho'ymuş.
Hakan'daydı. Bende ise sırtımda bir çanta altımda
bot vardı. Son istasyonu geçerken ve yaklaşık 25- Sonra bir de travers maceramız var; Hakan klasik
30 metrelik inişe başlayacakken ilk Yusuf'la sıkıntılarla ve kelimelerle geçti. Ben de
tanıştım: Sırtımdaki çantanın sol kolonu tekniğimden emin bir şekilde ardından yola
tokasından kurtuldu ve omzumdan boşa çıktı diğer koyuldum; birkaç küçük denemeden sonra 2
koluma asılı kaldı. "Dikkat!" diye bağırdım; Hüso karabinle gergi ipine girmenin ve ayak bağımı
altımdaydı. Bana "Neeee!" diye geri bağırdı, bir üstteki karabinden geçirmenin doğru yol olduğuna
yandan desandörü bağlarken bir yandan karar verdim. İlk 2-3 metre de fena sayılmazdım.
78
Ama bir terslik vardı, bu ayak bağı üzerindeki çıktılar ve toparlandık, bir önceki etkinlikten
düğümler yüzünden karabine takılıyordu. Tanrım! kalan karpuzla sulandık ve dönüş yoluna geçtik.
Herhalde en az on dakika o 10 metrelik traverste
ayak bağım ve iple boğuştum. Belim yatay Yolda Maho'nun Transporter iyi dayandı ama ne
pozisyonda asılmaktan koparcasına ağrımaya yazık ki aksesuarlarından birini (şu yan taraflarda
başladı. Sanırım ben de küfretmişimdir! Kısacası basamak gibi duran nesnelerden iskele
ayak bağım o traverste bana kodu geçti! Bu nokta tarafındakini) yere çarpıp yamulttuk ve yerinden
artık motivasyonumu da kaybettiğim ve çıkartıp tepe bagajında taşımak zorunda kaldık.
yorulduğumu deklare ettiğim nokta oldu. Taşkent’de sac kavurmamızı yedik; yol boyu
sohbet edip uyuyarak Ankara'ya vardık. Beni eve
Çıkışın sonrasında anlatmaya değecek bir şey Hakan ile eşi bıraktı, 03.30’du. Uyuduğumda
olmadı diyebilirim. Yalnızca şunları yazmalıyım, 04.30 civarıydı herhalde, mutluydum.”
artık sulara girmekten kaçınmıyorduk; ben bile
Hakan'a "Abi son dakikaya kadar kuru kalmalıyız, 11. Seferim (28-29 Temmuz 2007)
hipotermi..." demekten vazgeçip, şapır şupur
dalmaya başlamıştım. İkinci ön faaliyet ekibi zorlansa da mağarada -240
metreye ilerlemeyi başarmışlardı. Büyük faaliyet
Bir de Hakan'ın jübile sonrası hayalleri; artık öncesi üçüncü ve son ön ekip olarak ben, Emre
kampta lojistik mağaracı veya yatay mağaracı Baturay ALTINOK ve Emrah ÖZTEKİN 28
olarak görev yapacakmış. Dışarı çıktığında Temmuz Cuma akşamı Kangoo’yla yola çıktık.
sevgilisine koştuğu an görülmeye değerdi! Kangoo yolları ezberlemiş olmalıydı. Zira çok
geçmeden Taşkent’e varmış, kavurmamızın başına
Çıktığımızda saat 23.00’dü, tam 10 saat kalmışız. kurulmuştuk bile. Keyif çayları da içildikten
Aslında çok değil ama astımlı bir adam için o sonra, daha önceden karar verdiğimiz üzere Çetmi
travers ile birlikte yeterince yorucu geldi. Bu Yaylası’na doğru yola koyulduk. Bir saat
arada "Bora'nın Kaldığı" diye adlandıracağım geçmeden çeşme başına varmış, eski
merdiven çıkışı sanırım 1 dakika sürdü; bunu bir kampımızdan tek tanıdık kalan söğüt ağaçlarının
başarı sayabilir miyim? altına serilmiştik.
Çıkış geyikleri arasında Birhan ve Baturay Sabah kahvaltısına diyecek yoktu doğrusu.
hazırlandı ve gece yarısı 00.20’de girdiler. Ertesi Kamplarda kahvaltı yapmayı ve yemek yemeyi
gün 16.30’a kadar da çıkmayacaklardı! O saat ki çok seven birisi olduğumdan alışverişe ayrı bir
Maho ve Hüseyin kurtarma için giriş yapmak önem vermişimdir. Kahvaltılar aceleye
üzere mağara ağzında hazırdılar. Hüseyin getirilmeden özenle hazırlanmalı, alınan keyif
gerçekten de gergindi; takdir ediyorum ve ona bütün güne yansımalıdır. O gün de öyle yaptık.
teşekkür etmeliyim, o girmem dese ben girmek Mağaramıza tek giriş yapacağımızdan, bu
zorunda kalırdım ve o anda kaldırabileceğim bir seyahatimizin ve dışarıdaki zamanımızın keyfini
sorumluluk olduğunu düşünmedim. O ise çıkardık doğrusu. Öğleden sonra hazırlıklarımızı
gerçekten dayandı ve sesini çıkarmadı. tamamlayarak Düdenağzı’na daldık.
Bu arada unuttum, Maho ve Hüso gece 02.55’de Baturay bu maceramızı şöyle anlatmaktadır:
çıkmışlardı; ben onları 03.30 gibi bekliyordum ve
saatimi 03.10’a kurmuştum. Güya ateşi yakıp “Arkadaşlar Merhaba,
makarna ısıtacaktım. Onun yerine uyukladım.)
28-29 Temmuz Düdenağzı (Altıntaş) 3. Ön
Pazar gündüz mağaranın üzerindeki kireç taşı Araştırma Ekibi Pazar günü Ankara'ya döndü.
tepelerinde yürüdüm; hep birlikte büyük duvarın
gölgesinde oturduk. Hakan neredeyse öğlene Cumartesi günü saat 14.00'de mağaraya ben ,
kadar uyudu, bütün gece de horlamış. Sonuçta Kubilay ve Emrah olarak giren ekibimiz, ilk fosil
gün keyifli ve sakin geçti. Sonunda bizimkiler galeriye 1 saatte ulaştı. K. Emrah'ın burada
rahatsızlanması ve kendisini kötü hissetmesi
79
sebebi ile bir süre bekledik. Emrah devam “Emrah ile ilgilenme, malzemeleri ayrıştırma ve
edemeyeceğini söyleyince onun geri dönmesine, paylaşma derken bir de bot faciası eklenince bir
benim ve Kubilay’ın ise mağarayı ilerletmek üzere saatte ulaştığımız galeride önemli bir zaman
devam etmesine karar verdik… kaybettik. Mağarayı üstten (+) döşemeye karar
verdik. Yaklaşık 20 m (+) döşeme ile yukarı
Emrah dönerken bizler de bot ile uğraşmaya tırmandık ve diğer taraftan yaklaşık 25 metrelik
başladık. Daha önceki ekiplerin uyarısı ile bir inişle Büyük Göl’ün diğer tarafına ulaştık.
sorunlu bot tıpaları için yeni lastikler kesilmişti. Ancak tüm bu işlemlerle 3,5 saat kaybetmiştik
Ancak bu lastikler de ince gelince botun sürekli (Emrah, hazırlık, bot, döşeme). Devamında
kaçırdığını gördük. Eski lastikler takıldı ve botu ilerledik. 100 metrelik büyük inişin hemen
tam üç kez şişirdik. Ne var ki her bir parçasının önündeki göl geçişine kadar döşeme yaptık
şişirilmesi ile diğer parça sönüyordu. Botu son (yaklaşık ulaştığımız derinlik -300 m). Kurtarma
kez şişirdikten sonra Kubi göle indi. Ne var ki saati yaklaştığı ve Emrah'ın durumunu
üzerine basılınca bot yine söndü! Kubi ipte bilemediğimiz için çıkmaya karar verdik. 3 saatte
beklerken botu yeniden şişirdim ve Kubi’ye 300 m tırmanarak gece saat 02.30'da çıkışı
uzattım. Ancak bu da işe yaramadı. tamamladık.
İkinci denememizde ise felaketten ucuz kurtulduk. Emrah kendisine gelmişti. Ekip neşeli idi. Vakit
Bota sırt çantası ve yüklü bir döşeme malzemesi kaybettiğimiz yer haricinde hiçbir sorun
ile inen Kubilay, bota bindiğinde botun tıpaları yaşanmadı. Hedeflenen şekilde 100 metrelik inişi
FIRLADI! Bir anda sönen bot suya gömüldü. döşeyemedik, ama büyük etkinlik öncesi daha
Kubilay onca ağırlığıyla suya düştü. Panik hali önce gelinen noktaya ulaşılmış oldu. Hafta sonu
erken atlatıldı. Neyse ki su çok derin değilmiş.” bıraktığımız yerden devam ediyoruz.”
Buraya bir parantez açmak isterim. Mağaracılık Hedefimiz geçtiğimiz sene bırakılan son noktada
hayatımda çeşitli kereler suya düşmüştüm. Kötü 100 metre olduğunu tahmin ettiğimiz uzun inişi
döşeme, incinmiş bir bilek veya ağır bir çanta döşemekti. Her ne kadar hedefi
yüzünden soğuk sulara gömüldüğüm olmuştu. gerçekleştirememiş olsak da yaşanan onca tersliğe
Ancak ilk kez sırtımda bir çanta, tıpaları fırlamış rağmen vazgeçmemiş, sonuçta iyi iş çıkartmıştık.
bir bot ayaklarımın altında olduğu halde ağır ağır Kampın son gecesini ve Ankara’ya dönüş
suya batıyordum. Ağır ağır diyorum çünkü bir yolculuğunu bunun mutluluğu içinde büyük bir
yandan da indiğim ipte tutunmaya çalışıyordum. keyifle geçirdik.
Ne mümkün! Daha önce büyük göle hiç düşen
olmadığından derinliğini de bilmiyorduk. Baturay Bu, Çetmi Yaylası’nda söğütler altında yattığımız;
bana elini uzatmaya çalışıyor, ben “Baturay, Emrah’ın “nasıl çıkıcam” tribiyle hastalandığı;
Baturay, Baturay” diye yardım istedikçe o da göle düştüğüm; 100’lük iniş heyecanımızın bir
“Kubilay, Kubilay, Kubilay” diyerek çaresizliğini sonraki girişe ertelendiği faaliyettir.
dile getiriyordu. 5-10 saniyelik bu zaman dilimi
sona erdiğinde belimin biraz üstüne kadar suya 12. Seferim (4-11 Ağustos 2007)
gömülmüş ama ayaklarım yere değmişti. İşte bu
anda ikimizin de yüzündeki mutluluğu görmenizi 3 Ağustos Cuma akşamı dernek evinden hareket
isterdim. ettik. Ana grup, Vedat’ın çift kabin pick-up’ında
Vedat, Cengiz, Haluk, Faysal ve Ülkü; Kangoo’da
İçi suyla dolan botu gölden çıkarıp Baturay’a ise ben, Sencer, Theodor, Mete ve Uğur
uzattıktan sonra yanına çıktım ve derin bir nefes LELOĞLU olmak üzere on kişiden oluşmaktaydı.
aldım. Bir film şeridi gözlerimin önünden Konya’da bir dinlenme tesisinde verilen mola ve
geçmedi ama bir süreliğine dizlerimin titrediğine artık gelenekselleşen Taşkent’deki sac kavurma
eminim... ziyafetinin ardından sabah 05.00 civarı kamp
yerine ulaştık. Çadırlarımızı kurup uyuduk.
Baturay yazısına şöyle devam ediyor:
80
Ertesi gün, hazırlıklarla ve malzemelerin büyük çıkartmaktaydı. Bizim de onlara katıldığımız bir
salona taşındığı ısınma turlarıyla geçti. Uğur ve sırada Havva ve Aslan çıkageldiler. Oldukça
Vedat, imal ettikleri tek telli telefon için hat maceralı geçen motosiklet yolculuklarını bir
çekmeye başladılar. Döşenecek kablo miktarını ve çırpıda anlattılar. Kampımıza geri dönüp hoş bir
ağırlığını azaltmak için tek telli telefon çok sohbete ve üzüm suyunun sıcaklığına bıraktık
akıllıcaydı, ancak ne olur ne olmaz diye hattı çift kendimizi. Zamanın durmasını isteyeceğiniz
kablo olarak çekmek daha büyük bir buluştu anlardan biri daha...
bence. Bunun bir şekilde yararını göreceğimize
inanıyordum... Ertesi gün Sencer ve Theodor, 100’lük inişi
keşfetmek üzere giriş yaptılar. Bu ikili çok iyi bir
iş çıkartacak, yaklaşık 70 metre çıkacak olan bu
inişi ve sonrasındaki kısa inişi döşeyerek mağarayı
-400 metreye taşıyacaktır. Normal bir insanın
korkuya kapılmadan tepesinde durması mümkün
olmayan bu boşluğu toplama işi, etkinlik sonunda
tarafımdan yapılacak, içgüdüsel bu duygunun
yeteri kadar tadına bakılacaktır.
Cengiz’in el cumarı düştüğü yerde kalmıştı. Yaşanan kaza planlarımızda aksamalara neden
30’luk inişi çıkarak, bu olaydan sonra “Cengiz’in olmuştu. Zamanımız azaldığından yeni bir plan
Düştüğü” olarak adlandırılacak 15 metrelik inişe yaptık: Ben ve Baturay mağarayı ilerletmeye
geldiğimde el cumarının, yaklaşık 8-10 metre devam edecek, ilk dip ekibi olarak uygun bir
yukarıda, hemen istasyonun altında ipte takılı kamp yeri arayacaktık. Hemen arkamızdan Birhan
olduğunu gördüm. O an bu olayı ne kadar ucuz ve Cem giriş yapacaklar, mağara kampı
atlatmış olduğumuzu anlamıştım. Cengiz malzemelerini taşıyacaklardı. Sencer ve Teo
istasyondan kısasını çıkartmış, muhtemelen hemen onların arkasından diğer dip ekibi olarak
desandör kilidi olmadığı ve de ekstra uzunuyla el girecekler ve bizimle dönüşümlü çalışacaklardı.
cumarına takılı olmadığı için hızlı bir iniş Bütün plan uygun bir kamp yeri bulunması
yaşamıştı. Önce ayaküstü aşağıdaki cadı kazanının üzerine kurulmuştu. Mağara yaklaşık 400 metreye
kenarına düşmüş, sonrasında kaymış, yüzüstü ulaşmış, -380 metrelerdeki 3 metreye 3 metre
kapaklanarak dizini çarpmıştı. kumluk alanı saymaz isek-, o metrelere kadar
henüz uygun bir yer bulunamamıştı. Bunlar, ben
Yanına indiğimde Cengiz oldukça sakinleşmişti. ve Baturay ekibinin 54, Sencer ve Teo ekibinin ise
Çıkışa geçtik. O önde gidiyor ben de ipini 37 saat içeride kalacağı, mağaranın devam
tutuyordum. Kendi kendisine çıkabiliyor olması ettiğinin görüleceği girişlerdir...
büyük şanstı. Bu derinlikten sedye ile yapılacak
bir kurtarma günlerce sürebilir, diğer grupların Belki de mağaracılık hayatımızın en şanslı
yardımı olmadan sürdürülemezdi. Tüm acısına günüydü... Sencer ve Teo’nun bıraktığı yerden
rağmen küçük bir yardımla 240 metre çıkarak, döşemeyi devraldık. Arka arkaya gelen ve
mağaranın hemen girişindeki pendullu göle kadar toplamda 60 metre inilen üç döşeme yaptık.
gelmeyi başardı. Burada Attila ve ona eğitim İndiğimiz noktada içinde bulunduğumuz mağara
82
başka bir mağara sistemine “T” yaparak bağlandı. Kısa bir moladan sonra ilerlemeye devam ettik.
Yeni mağara daha fazla su taşımaktaydı ve sağa Mağara bu kısımda yataylaşmış, sanki her an bir
doğru büyükçe bir göl ve onu takip eden 20-25 sifona batacakmış havası vermekteydi. Belimize
metrelik bir traverten duvar ile artı olarak devam kadar ıslanmak pahasına bir kaç gölü döşemesiz
ediyordu. Diğer tarafta ise 4-5 metre genişliğinde geçtik. İki metrelik bir inişi, yardımsız tekrar
bir menderes oluşturmuş, beli geçmeyen derinlikte çıkamayacağım için, Baturay’ı yukarıda bırakarak
göllerle önümüzde uzanmaktaydı. Temiz bir su indim. Hemen arkasından yaklaşık 20 metrelik bir
bulmanın mutluluğu ile şişelerimizi doldurup iniş ve dibinde 10-12 metre çapında olduğunu
yolumuza devam ettik. Su yolundan yaklaşık 90- tahmin ettiğim bir göl ile karşılaşınca, buranın
100 metre kadar yürüdük. Bu koridorun bittiği döşemesini Sencerlere bırakmaya, geri dönüp
noktada sola doğru bir salon oluştu. Su yolunun Birhan ve Cem’den kamp malzemesini almaya
hemen yanında toprak bir duvar karşımıza çıkmış, karar verdik. Kamp yerine tekrar ulaştıktan ve
üst kısımlarda kuru bir galeri görüntüsü çıkışa başladıktan sonra Sencer ve Teo ile
vermekteydi. O an, o duvara tırmanırken hayalini karşılaştık. Hızlı bir değerlendirme yaptıktan ve
kurduğum ve insanlara tarif ettiğim kamp yerini kamp müjdesini verdikten sonra, onlar ilerlemeye
bulduğumuzu anlamıştım. 8-10 metre çapında biz de çıkmaya koyulduk. Çok geçmeden Birhan
toprak bir zemin su yolundan 10 metre kadar ve Cem ile karşılaştık. Birhan bu anı şöyle
yukarıda duruyor, kuru ve sıcak bir kamp yeri anlatmaktadır:
oluşturuyordu. Kayaların arasındaki geçitten
geçildiğinde ise çiçek bahçesine açılıyordu. O “Ben ve Cem, Kubilay-Baturay ekibinin
anki mutluluğumu anlatamam. Geriye bir tek arkasından "kamp malzemesini ve kampı"
kamp malzemesini buraya getirmek kalmıştı... indirmek üzere mağaraya girdik. Sencer-Teo ekibi
ile travertenli bölgede karşılaştık, inişlerine
devam ettiler. Önceden tanımlanmış olan suyun
mendereslenip akmakta olduğu, hafif kum-çakıl
set bulunan ve bir çadırın ancak sığabildiği
kumsala, saati şimdi anımsayamadığım, önceden
belirlenen saatte ulaştık. Kubilay ve Baturay
gelmeden hızla zemin düzeltmesini, sel suyuna yön
verme işini ve çadır kurma işini yaptık. Ayrıca
çadırın altına da naylon serip, içine de alüminyum
folyolu matlardan serdik. Onlar gelmeden biraz
yatalım istiyorduk. Tam çadırın içine tulumları
açıp giriyorduk ki Kubilay’ın sesi kulaklarımıza
çarpmaya başladı. Artık yatma şansını
kaçırmıştık. Kampı kurmamamızı, yeni bir yer
bulduklarını ısrarla söyleyince tekrardan çadırı
boşaltıp sökmeye başladık. O arada da ikisi
beliriverdiler. Kubilay'ın gözlerindeki mutluluğu
ve hoşnutluğu görmek bizi de hoşnut etti. Bu
hoşnutluğunu bize "Çocuklar sağolun yav, tam
zamanında gelmişsiniz, ne iyi oldu" gibi ifadeler
ile birkaç kez dile getirdi. Neyse, birkaç fotoğraf
çektikten ve çadırı da söktükten sonra onlar kamp
malzemelerini alarak tekrar inerken, biz de Cem
ile kalmış olan 2 adet alüminyumlu matın üzerinde
Fotoğraf: Birhan ALTAY
şöyle bir uzanıp yemeklerimizi yedik ve dönüşe
geçtik. Sabaha karşı çıktığımızda gündüzden
kesilmiş kuzudan yapılmış paça çorba harika
83
geldi. Sabah hiç yorgunluk hissetmeden uyandım Aşağıda bunlar olurken yukarıda bir grup,
ve gün boyu hissetmedim. Harikaydı...” Düdenağzı’nın suyunun boşaldığı yer olduğunu
tahmin ettiğimiz, kapızdaki şelaleye bir yürüyüş
O gün Faysal, Vedat ve Uğur, bir kuzu almışlar, yapmaktadır. Dönüş yolunda kapıza tekrar
kesip parçaladıktan sonra buzdolabı mağaraya uğradığımızda buradaki suyun ne kadar fazla
asmışlardır. Bu kuzu ertesi gün, Uğur’un olduğunu gördüğümde hayretler içerisinde
tasarlayıp benim de imal ettirdiğim “Kuzu kalmıştım. O gece, K. Emrah ve K. Uğur yedi
Çevirme Aparatı”nda özenle çevrilecek, ağızlarda saatlik zorlu bir yürüyüşün ardından kampa
hoş bir tat bırakacaktır. katılırlar. Hemen arkalarından ise Maho
motoruyla Altıntaş’a ulaşır.
85
Altıntaş’ın aklımızı başımızdan almış olduğuna bir yerinin oradaki mezarlıkta” Birhan’ın arabası ve
kez daha kanaat getirdik. yolcuları ile buluştuk ve tekrar yola koyulduk.
Kulu-Konya arasında aracımıza bir de Timur Altıntaş’a doğru engebeli yollara girdiğimizde
SELÇUK katıldı. Her ne kadar Vedat ve Uğur gün aydınlanmaya yüz tutmuştu. 3. buluşmamı
güzel sesleri ile şarkılara can vermeye yaşadığım (bk. Mağaracı-10) Altıntaş’a ulaşır
çalışsalarda biz Bora ile ruhlarımızı teslime ulaşmaz yalan yanlış kurduğumuz çadırıma girip
hazırlandık. Albümdeki şarkıları ikinci kez uykuya koyulduğumda saat 05.00’i geçmişti.
dinlemeye başlamamız, bizim isyan bayrağını
çekmemiz ve Konya’ya ulaşmamız küçük zaman Bastıran güneş ile sera etkisi yaratan çadırda
aralıklarıyla gerçekleşti ve çevre yolundaki bir uyanıp dışarı çıktığımda saat 08.00 olmuştu. Biraz
tandırcıda açlığımıza son vermek üzere mola da çadır dışında uyumak için debelendiysem de
verdik. başarılı olamadım. Yavaş yavaş diğer kamp
ahalisi de uyanmaya başladı. Vedat ve Uğur ile
22.40’da tandır ve soğan ikilisi midelerimizle kahvaltıyı hazırladık. Her etkinliğimizde su
savaşırken tekrar yola koyulduk. Uğur, sabah ihtiyacımızı karşılayan, mağara ağzının
Çin’den gelmiş olmanın verdiği yorgunluğa yanıbaşındaki çeşmenin haznesinin bulunduğu
direnmekten vazgeçip uykuya daldı. Bora da kısmın çökmüş olması sebebiyle köye gidip
hemen kendisine eşlik etti. Vedat’ı uyutmama çeşmeden su aldık. İçimizdeki aç ayının uyumak
bilincine arasıra yenik düşmekle birlikte, alakalı bilmediği etkinlikte deli gibi kahvaltı ettikten
alakasız sorularımla kaptanı rahatsız ederekten sonra Ferit, Birhan ve Bora’dan oluşan ilk ekip
yola devam ettik. hazırlıklarını tamamladı ve 14.00’de mağaraya
giriş yaptı.
Virajlı ve bol yokuşlu olduğu için gece gitmeyi
tercih etmediğimiz Hadim yolu yerine, Ermenek Vedat ve Uğur mağara ağzını ısırganlardan
üzerinden Altıntaş’a ulaşmaya karar vermiştik. Bu temizleyip girişte sıkıntı yaratan taşların ve
yollardan geçmeyeli 15 yıl kadar olmuştu. Yolu kayaların olduğu bölümü düzenlediler. Vedat ve
izlemeye ve uyanık kalmaya çalıştığım bir vakitte Kubilay çöken çeşmeyi profesyonelce onardılar ve
Vedat çay ve ayılma talebinde bulundu. Gece çamura bulandılar. Baturay karpitlerimizi kırdı.
yarısı açık bulduğumuz ve durmaya karar Uğur telefon hattının mağara dışında kalan
verdiğimiz nokta Sertavul’du. kısmını döşedi. Vedat ile birlikte yemek hazırladık
ve yemek sonrası mağaraya girmek üzere
Tandır-soğan ikilisinin susuzluk etkisine ilaç hazırlanmaya başladık.
olacağını düşünerek karpuz sipariş ettiğimiz
dinlenme tesisinde Uğur araçta uykusuna devam İki yıldır biriken benim keyfimi beklemekte olan
ederken Kubilay, Baturay, Ferit ve Birhan da pırıl pırıl tulumumu ve malzemelerimi kuşandım.
bulunduğumuz yere geldiler. 2 saat önce yemek Uğur ve Vedat ile telefon hattını döşemek üzere
yememiş aç kurtlar gibi sonradan gelen ekibin sac 20.00’de mağaraya giriş yaptık. Daha sonraları
kavurma isteğini iştahla karşıladık ve kanımızda Vedat ve Uğur mağaraya benimle birlikte
protein oranını en yüksek seviyeye taşıdık. girdikleri o dakikaya lanet okuyacaklardı.
Yemekle gereğinden fazla zaman kaybedip tekrar
yola koyulduğumuzda saat 01.30 olmuştu. Antrenmansız, tombul, kısa, uykusuz, güçsüz ve
mağaraya iki yıldır girmemiş bir insan evladı
Ermenek’e 03.00’de ulaştık. Daha önce olarak mağarada yapılabilecek her türlü
görmediğim bu şehir, tepesinde yükselen huysuzluğu yaptım. Çanta omzumu kestiği için
mağaraları ile gece çok etkileyici görünmekteydi. daha çok az ilerlemişken yoruldum. İlk iple geçişte
Başyayla, Aşağı Çağlar, Yukarı Çağlar derken Uğur’un nefesini tükettim, Vedat’ın dizini
diğer araçla farklı yollara düştük. Girmiş çürüttüm. Geçişi tamamladığımızda çantayla daha
olduğumuz köy yolundan geri dönerek “başkanın fazla ilerleyemeyeceğimi söyleyip bir çantayı
orada bırakmamıza, Uğur ve Vedat’ın yüklerinin
86
artıp hızlarının düşmesine neden oldum. Bu edemeyeceğimi çıtlattım, biraz daha dayanmamı
esnada 21.00’de giriş yapan Baturay ve Kubilay istediler çünkü ilk ekibin dönüşe geçmiş olması
hızla yanımızdan geçtiler. gerekiyordu. Kendimi sakinleştirmeye çalışırken
ilk ekibin sesi duyuldu. Önden Ferit geliyordu,
İlk geçişte anlamsızca kendimi zorlayıp bitirdiğim onunla hemen dönüşe geçtim. Bir süre sonra
için ikinci çok ipli geçişte de zorlandım. Geçmişte Birhan ve Bora da yetiştiler (yetişebilsinler diye
çıkışlarda sorun yaşamayıp inişlerde ağlayan ağırdan aldım, avans verdim, yoksa kesin çok hızlı
birisi iken, inişlerde hiç sıkıntı yaşamadım ama ilerlerdik). Yine bir mucize eseri traversi
hemen her çıkışta cumarlarla boğuştum. İlk zorlanmadan çıktım. Biraz daha ilerleyince
travers geçişim ilginçtir ki sorunsuz halloldu. Her Ferit’e kendini kurtarmasını söyledik. Önümde
beş dakikada bir “Vedat beni bekliyor musun?” Bora, arkamda Birhan; Bora çeker, Birhan iter
diye sordum. Genel olarak belime gelen sulara halde en son çok ipli geçişi de aramızda bıraktık
düştüm, dizimi dirseğimi pek çok kaya ile ve göz pınarlarımdan yürüyen mutluluk
buluşturdum. gözyaşlarını “ulan bu kadar sabrettin” baskısı ile
tutmak suretiyle mağara ağzına ulaştık.
Mahosan”
88
kazandığımız zaferle hakkettiğimiz güzel bir başlamıştı. Ekibin motivasyonu oldukça yüksekti
uykunun ardından Ankara’ya dönecektik. ve bu sefer mağaranın bitirileceği konusunda
herkes hemfikirdi. Kamp yerine ulaşılmış olması
Dönüş yolunda bir mesaj atarak MAD’lılara iyi ve ilk ekiplerin dip ekibi olarak girecek olması
haberi verdik: işimizi kolaylaştırmakta, şansımızı oldukça
artırmaktaydı.
“Merhabalar,
Bu, ‘Mağara Danası’ unvanına hak kazandığım ve
Tekrar Taşkent’deyiz. Saat 16.00. Kalabalık Düdenağzı Mağarası’nın dibini bulduğumuz
olduğu için sac kavurma yiyemedik, Konya’da faaliyettir...
köfte yiyeceğiz.
İlk girişimizi Tulga’nın ağzından dinleyelim:
Cuma gecesi 02.00’de kamp yerine ulaştık.
Mermerciler yolu yapmışlar, Ferrari ile bile
gidilebilir. Ayrıca dönüş yolunda orman
kulübesinin oradan geldik. Asfalt yol 8 km toprak
yol da 4 km kısalıyor. Detayları dernekte veririz.
90
Sabah kahvaltı ve durum tespitinden sonra ben ve çok istiyor olmalılardı- yanımızda geri
Kubilay ilk vardiya için 11.00 civarında getirdiğimiz metallerin şıngırtısından mağaranın
hazırlanmaya başladık, 12.00’de yola çıktık. bitmiş olduğunu anladılar. Herkes rahatlamıştı.
Birhan ve Baturay da saat 20.00’de vardiya devri Hiç bitmeyecekmiş hissi veren bu zorlu mağaranın
için yola çıkacaklar ve hattı ilerleteceklerdi. sonu bulunmuştu.
Yaklaşık bir saatlik zorlu bir ilerleyişten sonra
hattın bittiği yere ulaştık. 4-5 istasyon çakarak
ilerledik. Matkabın şarjı azaldığı için bazı
yerlerde el boltu çakmaya karar verdik ve bir tane
çaktık. Sonra bir çöküntü alana geldik. Saat 16.30
olmuştu. Mağaranın girişindeki gibi bir su
geçişine vardık. Burada Kubi “Geçebilir misin?”
dedi. Üstümdeki fazlalıkları çıkarıp burnum suya
değerek aradan süründüm. Sonra buna benzer
birçok delikten geçerek çöküntü alanda yaklaşık
40-50 metre ilerledim ve suyun bir kayanın
altından kaybolduğu yere geldiğimde mağaranın
bittiğini anladım. Bu arada Kubi merak ettiği için
arkamdan gelmişti. Mağara bitti diye seslendim.
Çevredeki her yeri kontrol ettikten sonra dönüşe Fotoğraf: Birhan ALTAY arşivi
geçtik. Yanımızda getirdiğimiz ip ve metalleri geri
götürdük. Kampa ulaştığımızda saat 18.30’du.” Birhan ve Baturay saat 21.00 civarında toplama ve
ölçüm için yola çıktılar. Bu girişleri yaklaşık 16
saat sürecek, döndüklerinde Baturay bir yandan
kahkahalar atarken bir yandan da Birhan’ın her
istasyonda dakikalarca süren ölçüm alma ritüelini
anlatacaktı.
Mağara bitmişti. Benim için erken olmuştu... Yeryüzüne ulaştığımızda kampta bir mutluluk
Kendimi daha zorlu bir sınava, Düdenağzı’nda rüzgarı esmiş, günler sonra dostlarımızla
acılar içinde geçecek günlere hazırlamıştım. 800 kucaklaşmıştık. O akşam “Mağara Danası”
metre gideceğine neredeyse emin olduğum unvanına layık görüldüm. BÜMAK’da olduğum
mağaramız -600 metrelerde sonlanmıştı. MAD’ın yıllarda “Uçan Manda” unvanı almıştım. Ancak,
-640 metre olan rekorunu kıramamıştık... Bu Mağara Araştırma Derneğinde “Mağara Danası”
burukluk fazla uzun sürmedi, yerini başarmanın olabilmek benim için ayrı bir gurur kaynağıdır,
verdiği tatlı mutluluğa bıraktı. Bu anın keyfini doğrusu.
çıkartmak için kamptakilere mağaranın
bitmediğini, büyük bir inişle devam ettiğini Ertesi gün son toplama ekibi mağaraya girdi.
söylemeye karar verdik. Daha kamp yerine 100 Büyük bir şenlik şeklinde geçen bu toplama işi ile
metre kadar yaklaşmıştık ki, kamptakiler -bunu
91
Düdenağzı Mağarası’na ve Altıntaş Yaylası’na - (Kubilay), duş ve güneş enerjisi sistemlerini
şimdilik- veda edilmiş oldu. kurduk (Vedat)… Neler neler…
Sekiz senelik Altıntaş maceramız sona erdiğinde, Kendisi ile uzun süren tutkulu bir ilişkimiz oldu.
“İlk Seferimiz”de mağaracılıkla tanışan Baturay Ne biz ondan vazgeçebildik, ne de o bize
hislerini şöyle anlatmaktadır: istediğimizi kolayca verdi. Meydan okuduğumuz
seneler daha fazla ileri gitmemize müsaade etmedi
(2006)... Küçük gördüğümüzde ucuz atlattığımız
kaza ve ramak kalmalar ile bizi uyardı (2007).
Çokça zorladı (2005-2008), ama keyfini hiç
esirgemedi (2001-2008). Bu sene nihayet kendini
teslim etti. Dedik ya zor bir ilişki idi bizimkisi,
geldi ve de geçti…”
92
Geçtiğimiz senelerde (özellikle zorlu 2006 yılı) üst Mağaranın en son küçücük salonunda yeryüzüne 3
üste yaşanan aksilikler, bu yıl yaşanmadı. Her metre kala oluşan 8 kişilik fotoğraf karesi, ömrü
giren ekip normalde yapması gereken işten hayatımda girdiğim en güzel kare galiba...
fazlasını gerçekleştirip çıkıyordu. Mağaranın Elimizde bir tek UEFA kupası eksikti...
bittiği haberini getiren Cem ve Tulga’dan sonra
organize olan Kubilay, Baturay, B. Emrah, Hepinizi seviyorum. Sevmekten öteye geçmiş
Birhan, Onur, Bora’dan (yaş ortalaması: 37,25) bizzat kendi "sevgi" olmuş!
oluşan dip ekibi malzemeyi toplayarak yukarı
tırmanmaya başladı. Dip ekibinin dışarı sağ K. Emrah kulunuz”
salim çıkması ile birlikte kampta adeta bayram
havası esti. Dışarı çıkan her bir mağaracının
başında en az 2-3 kişi çay veriyor, yemek sunuyor,
masaj yapıyor, soyunmasına yardım ediyor, ekip
arkadaşının yorgunluğunu gidermeye çalışıyordu.
ait temel birimleri üzerlemektedir. Neojen yaşlı genelinde karstlaşma; Permiyen, Jura-Kretase ve
birimler, genelde akarsu ve göl fasiyesinde Eosen yaşlı karbonatlarda yaygın olarak
gelişmiş çökel kayalar ile çeşitli türdeki volkanik gözlenmektedir. Karst taban düzeyi birbirinden
kayalardan oluşur. Kuvaterner birimler ise Manisa bağımsız ve birden fazladır. Mağaralar genelde
Ovası ve Gediz Grabeni’nin dolgusu olarak çok dönemli tek katlı, yatay-yarı yatay, aktif-yarı
gözlenmektedir. Graben morfolojisi içerisinde aktif ve fosil özelliktedir.
alüvyon yelpazesi ve nehir çökellerinden oluşan
Erken Kuvaterner çökelleri, graben kenarındaki Çalışma bölgesinin en önemli karstik yapılarından
faylar tarafından kesilerek yükseltilmiş ve birisini oluşturan Spil Dağı, büyük bölümü
basamaklı bir morfoloji kazanmıştır (1) (Şekil 2). Kretase yaşlı kireç taşları olmak üzere yer yer
Triyas-Kretase yaşlı mermer ve dolomitik
Araştırmanın yoğunlaştırıldığı Spil Dağı ve yakın mermerlerden oluşmaktadır.
çevresi İzmir-Ankara Ofiyolit Kuşağı’na ait fliş
fasiyesindeki kırıntılı kayalar ile bunlar içerisinde Spil Dağı, yaklaşık D-B doğrultusunda fay
irili ufaklı bloklar oluşturan serpantinit, çört, kontrollü olan bir kütledir (Şekil 3). Normal
diyabaz ve kireç taşlarından oluşmaktadır. Neojen faylarca kontrol edilen dağda, fay doğrultusuna
yaşlı kayaç toplulukları da bu tektonik dik yönde gelişen kırık sistemleri yaygın bir
birliktelikleri çevrelemektedir. Karstlaşmanın şekilde görülmektedir. Bu kırık sitemleri aynı
gözlendiği karbonatlar Kretase yaşlı kireç zamanda, genç vadi yarılmalarının gözlendiği
taşlarından oluşmaktadır. Dağın batı bölümünde alanları oluşturmaktadır (Şekil 4).
yer yer Triyas-Kretase yaşlı mermer ve dolomitik
mermerler de bulunmaktadır. Spil Dağı’nda en üst aşınım yüzeyi ile kaynak
boşalım noktaları arasında 1400 m’lik kot farkı
KARSTİK ÖZELLİKLER bulunmaktadır (Şekil 5). Güncel karstlaşmanın
gelişebildiği en fazla derinliği vermesi açısından
Batı Anadolu ve Trakya Karst Kuşağı’nın Batı bu önemlidir. Dağın üst (zirve) bölümleri eski
Anadolu bölümünde kalan bölge (Şekil 2) aşınım yüzeyi düzlükleri (Şekil 6) şeklinde bir
95
görünüm sergilerken, kuzeye bakan yüzeyi Graben Sistemi ile bağlantılı olan bu yapı,
Manisa Fayı’na bağlı yükselen bir yapı bölgedeki karstlaşmanın kontrolü ve şiddeti
göstermektedir (Şekil 7). açısından en önemli tektonik faktördür. Karst
yüzey şekilleri açısından bakıldığında özellikle
kuzey yamaçtaki en belirgin yapılar fosil mağara
ağızlarıdır. Bunun dışında, aşınmaya bağlı ortaya
çıkmış olan karstik kanallar da özellikle bu
yüzeydeki yaygın yapılardır (Şekil 8). Dağın üst
kotlarında, karst litolojisinin gözlendiği alanlarda
ise dolin benzeri karstik çöküntü alanlar,
Şekil 3: Spil Dağı genel görünüm topoğrafik eğimin düşmesinin etkisi ile daha
yaygın duruma geçmektedir (Şekil 9).
1400m
Spil Dağı’nın Mesozoyik yaşlı kireç taşları ile Şekil 14: Bölgedeki tarihsel dönem depremlerinin diri fay
Holosen çökelleri arasında dokanak oluşturan fay haritası üzerindeki dağılımı (1)
düzlemi yer yer yamaç molozlarında açılmış
yarmalarda yüzeylemiştir (Şekil 13). DEPREMLERİN KARSTİK YAPILAR
ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
Bölge ve çevresi uygarlık tarihi boyunca birçok
yerleşime ev sahipliği etmesi nedeniyle, tarihsel Bölgedeki depremlerin karstik yapı üzerindeki
depremlerin kayıtları açısından da diğer bölgelere olası etkilerinin araştırılarak, paleosismolojik veri
oranla daha fazla veriye sahiptir (Şekil 14). elde edilmesine yönelik yürütülen çalışmada
Buradan da görülebileceği üzere büyüklüğü 7–8 veriler, yüzey ve yer altı (mağara) karst yapıları
arasında değişen iki önemli deprem Spil Dağı’na olmak üzere iki grupta toplanmıştır.
oldukça yakın noktalarda gelişmiştir.
Yüzey Verileri
Bunun yanısıra 1900’lü yıllardan günümüze kadar
geçen dönemi kapsayan Aletsel Dönem içerisinde Çalışma alanındaki en önemli yüzey verisini, aktif
bölgede çok sayıda deprem gerçekleşmiştir. Bu fay hattına bağlı olarak boşalım gösteren Gürle
karst kaynağı ve traverten deposu oluşturmaktadır
98
(Şekil 10). Traverten çökeliminin en üst
bölümünde yer alan fay breşinde yapılan
radyometrik yaş tayininde 550.000 yıl (BP) yaşı
elde edilmiştir. Hidrodinamik gelişim süreci
nedeniyle daha üst kotta çökelim olamayacağı
düşünüldüğünde elde edilen bu yaşın, travertenin
ilk oluşum dönemlerine karşılık geldiği tahmin
edilmektedir (Şekil 16). Elde edilen bu değere
göre da fayın en azından Üst Pleistosen’de
başlayan bir aktiviteye sahip olduğunu göstermesi
açısından önemlidir. Traverten deposunun
göreceli olarak genç olduğu düşünülen en üst ve
dışa yakın bir bölümünden alınan örnekte yapılan
yaşlandırma da ise yaklaşık 5850 yıllık (BP) yaş Şekil 16: Gürle traveten deposu üst kotu ( bakış GB’ye)
bulgusu elde edilmiştir. Bu da çökelimin ve
aktivitenin sürekliliğini göstermesi açısından
önemlidir (Şekil 17).
Mağara Verileri
Şekil 15: Bölgede son yüzyılda gerçekleşen depremlerin
Spil Dağı merkezli yürütülen çalışmada, bölgede
(M>4) diri fay haritası üzerindeki dış merkez dağılımları (1)
daha önce araştırması GÜLDALI ve arkadaşları
Diğer yandan Spil Dağı’nın morfolojik olarak da tarafından yapılıp bulunan iki mağaraya, ek olarak
en genç yarılımlarından olduğu düşünülen kapız dört yeni mağara daha bulunarak araştırması
vadi görünümündeki Yarık Kanyon’da da çökelim yapılmıştır (Şekil 18). Ön incelemeler sonucunda
hızının yüksek olduğu göze çarpmaktadır. Yine değerlendirmeye uygun bulunan mağaralardan
bu bölgede alınan örneklerde yapılan radyometrik ikisinin de dağın güney yüzeyinde olması,
yaşlandırma sonucunda 1020 yıl (BP) ile 130 yıl bulguların Manisa Fayı ile ilişkilendirileceği gibi,
(BP) arasında değişen yaş aralığında karbonat dağın güneyi ile sınır oluşturan Kemalpaşa Fayı
çökelimi gözlenmiştir (Şekil 19). Bu durum aynı ile de bağlantılı olabileceği düşüncesini ortaya
zamanda karstlaşmanın sürekliliğini vermesi çıkarmaktadır (Şekil 14).
açısından önemlidir. Durumun paleosismolojik
açıdan önemi ise, hidrodinamik sürecin Radyometrik analiz amaçlı örneklenen Üçkuyu
sürekliliğinin herhangi bir şekilde kesintiye Mağarası’nda; çöküntüler üstünde yeniden
uğratılması anında bunun gözlenebiliyor
olmasıdır. Ancak burada unutulmaması gereken
önemli noktalardan birisi de dış etkinin (burada
sismik aktivite) büyüklüğü ve sürekliliğidir.
99
Şekil 18: Spil Dağı’nda bulunan mağaraların yer bulduru haritası
100
SONUÇ: KAYNAKLAR DİZİNİ
Analizler sonucunda elde edilen verilere göre, 1. Emre, Ö., Özalp, S., Doğan, A., Özaksoy, V., Yıldırım,
saptanan dönemlerde karstik yapılarda önemli C., Göktaş, F., 2005, İzmir yakın çevresinin diri fayları
ve deprem potansiyelleri, MTA Rapor No: 10754
deformasyonlar olmuştur. Bu deformasyonların
karstik bir oturma mı yoksa depremlere bağlı bir 2. Nazik, L., Törk, K., Özel, E., Mengi, H., Aksoy, B.,
1998, Türkiye Mağaraları: Oluşum ve gelişim özellikleri
değişim mi olduğunun ortaya konması, sayısal
ve bölgesel dağılımları. 51. Türkiye Jeo. Kurultayı
verinin ve benzer yapının Spil Dağı genelinde Bildiri Özleri, 16–20 Şubat, Ankara.
gözlenmesi ile mümkün olabilecektir. Ancak arazi
3. Güldalı, N., Nazik, L., Soylu, C., Aksoy, B., 1985, İzmir,
çalışmalarında araştırması yapılan tüm Manisa ve Aydın çevresinin doğal mağaraları, MTA
mağaralarda benzer deformasyonların Rapor No: 7819
gözlenmemesi, bunların yersel olarak karstlaşma
4. Törk, K., Savaş, F., Akçakaya, U. T., Özel, E., Akgöz,
sürecinin doğal bir sonucu olduğu düşüncesini M., , 2009, Mağaralarda paleosismoloji araştırmaları, 92
doğurmaktadır. s., MTA Derleme Rapor No: 11148.
ABSTRACTS IN ENGLISH
İNGİLİZCE ÖZETLER
102
An Expedition That Took 9 Years: 2008 Altıntaş – Düdenağzı
Isparta Sütçüler Sanlı Plateau 2008 Altıntaş - Düdenağzı
Dokuz Yılda Tamamlanan Isparta Sütçüler
Author: Havva YILDIRIM ÇOLTU
Sanlı Yaylası Araştırması
Seven long years have passed since Altıntas
Author: Muharrem SAMUK, Mustafa Z. started hosting us. During this long period two
RUHI vertical caves (-280 Topak, -612 Düdenağzı) and
two snow pits (-24 m Altıntaş 2, -15 m Altıntaş 3)
Year 1999, we were in search of Köprüköy
have been discovered in Altıntaş plateo and these
Canyon. During a chat with the locals, we learnt
were explored and added to cave database.
that a new path was opened to a plateau and there
were 3 dolines. The plateau was named as Sanlı In 2008, two pre-expeditions have been
by some, and as Yuvalı by others. After a performed. On the first expedition (Vedat GÜN,
research of a couple hours, we found one of them Uğur Murat LELOĞLU, Bora ÇORAKBAŞ,
(Sanlı Doline). There were a few makeshift Bahar HASER, Kubilay ERDOĞAN, Birhan
plateau houses near a rather large fountain, and ALTAY, E. Baturay ALTINOK ve Ferit YİĞİT)
some new eucalyptus trees were planted. (When cave was explored until -260 meters.
we went to the same place after 9 years, the trees
were had grown up so tall that we were able to lie On the second pre-expedition (Bora ÇORAKBAŞ,
in their shadow.) Anyway, the cave proceeded Muharrem SAMUK, Kubilay ERDOĞAN ve
horizontally after a 12 meters descent and after a Orkuthan KARADENİZ) -460 meters was
short walk, the end was reached.. We also found reached in the cave.
the other doline which was horizontal and inclined
gently. We could not find the third. Back in the The main expedition started on August 1, 2008.
way, we drew a detailed road map to complete the The participants were Birhan ALTAY, Bora
research at the first opportunity to come. ÇORAKBAŞI, Cem ERSOY, Coşkun
ÖZAŞÇILAR, Deniz ÖZKAYA, Efe ERSOY,
In 2008, we decided to complete the research of Emre Baturay ALTINOK, Emrah ÖZTEKİN,
the three dolines in the Sanli Plateau. We departed Emrah SINMAZ, Kubilay ERDOĞAN,
from the MAD house at 18:40 and arrived at Muharrem SAMUK, Mustafa CANER, Mustafa
Kovada National Park at 2:00 a.m., camped. The Z. RUHİ, Onur YURTBAŞI, Tulga ŞENER, Uğur
day after, we continued our journey via the Sarp LELOĞLU, Ülkü TEKE ve Vedat GÜN (average
Mountain, Maho was following the GPS age: 34,33). After 10 days of expedition,
coordinates he recorded before. We saw the Düdenağzı Cave exploration finished at -612 m
campsite, a little valley between a couple of depth.
mountains. The view was gorgeous and the camp
was great. When ,it was the time to enter the cave,
the weather went bad. Rain was falling into the Other Caves Around Altıntaş Cave
cave so we agreed on waiting till the rain stopped, 2008 Altıntaş Etkinliğinde Araştırılan
which lasted 3 hours. When we were waiting, a Diğer Mağaralar
lightning stroke a few meters and we learnt that
Author: Deniz ÖZKAYA, Vedat GÜN
two sheeps died. When the rain stopped, we began
searching and divided into three teams. We found In 2008, during the expedition of Altıntaş, we
all three of the dolines but the caves were all a went to explore other caves on the Altıntaş
dead end. Maho and his team finished mapping. plateau. Two caves named as Altıntaş -2 and
We all packed up and hit the road with sadness of Altıntaş3 were explored and mapped.
the dead ends.
Altıntaş 2: We decided to find the cave around
the plateau that we were postponing for years . We
went through the village and climbed the hill.The
103
villagers told that it would be easy for us to find our mobility was almost zero since we were
the cave if we searched for a flat boulder. It was a stucked on the boat.
fact that the cave was near a flat rock. It was
beginning with a balcony, after a descent, finished Thinking of the position that we had to sit for 3
with a stuffed dent. hours, It was easy to tell that we no longer could
feel our feet. It had been more than 3,5 hours
Altıntaş 3: The cave was near the Altıntaş cave, when we succeeded to complete the mapping and
on the hill, left side of the camp. It was left the cave.
descending 12 meters and ended horizontally with
two sequential narrowing passages. The passages I got two lessons from that trip. First, no matter
were thorny and finished with a little room that what or where you should be wearing appropriate
didn’t let a grown up to enter. boots when you are going into a cave and second,
mind your step, it may not be the soil that you are
stepping on and you can get hurt.
Datça Tekesuyu Cave
Datça Tekesuyu Mağarası Ortak Etkinliği MAD Bursa Branch 2008 Activities
Author: Emre Baturay ALTINOK
MAD Bursa 2008 Yılı Etkinlikleri
When we first agreed to visit Tekesuyu Cave in Author: Attila ÜLGER
Datça with Emrah, I even didn’t fully believe that
there was one existing. The idea sounded The author can not understand, why crowds are
wonderful, both Datça and an unexplored cave..! not applying to Bursa branch as fresh cavers ?
That’s how I took off for Datça- though I had a
couple of troubles on the way. On the next day of So he thinks, 2008 was not the golden year for
my arrival (31.08.2008) we started our journey. It Bursa Branch. Bursa branch activites can be
took quite a time for us to find the cave since the summarized in two categories: training and
path going towards to the araea was fully covered research activities. 2008 year started with Single
with Eucalyptus trees. After a couple of mistaken Rope training activity at Gündoğdu rocks at
trials we made it to the Tekesuyu cave. 09.03.2008. Then, the members of branch decided
to focus on regional research activity and made
Right before getting deep into the cave we met several activities on Bursa - İznik, Hisardere,
local people. Having the carbide and the helmets İhsaniye, Sansarak and Çandarlı villages. One of
ready, we started to move deep into the cave. I the biggest caves found and explored in 2008 was
chose to enter the case with walking boots. After Bayındır cave, which exceeded 350 meters in
going down for around 3 meters, I thought we length.
would be walking with a 30° inclination. However
that was where the lake started and the water was Manyas Kızık Village Caves
so clear that it confused us. That was a near-miss
event we added to our list. Manyas Kızık Köyü Mağaraları
Author: Mustafa CANER
After pumping the boat we took our places with
Emrah. How could we guess that the nightmare The cave that we were informed is located in
was just about to start? We had a chance to get off Kızık village of Manyas province. We reached
the boat only two times during the mapping Kızık after 5-10 km when we passed Manyas. The
activity of about 2,5 hours. And that was risky. cave is in the southwest of village in nearly
The cave looked like a cheese with too many 1600m. There are two entrances connected inside.
connections. When we tried to fix the boat to do The rock structure is not hard and it has a dead
some measurements, the cap we tried to hold was end after 10 meters length. We mapped and
crumbling. I remember seeing such a complex photographed the cave and named it as “The
cave in Denizli 7 years ago; however, this time Manyas Kızık Village Cave Channel”
104
On our way back, we were told that there was Tokat Ballıca İndere Cave Survey &
another cave located on an old quarry. It was Ascertainment of Damage
easily guessed that the cave was a small one
similar to the one before. At the entrance, the roof Ballıca Mağarası Harita ve Hasar Tespit
height is nearly 50cm and crawling is needed to Etkinlikleri
enter the cave. The height of the roof increases Author: Muharrem SAMUK, Emrah
towards left but is not enough to stand. There is a ÖZTEKİN
small entrance that leads to another small room.
There are some stalactites in this room but they Tokat Ballıca & İndere cave system is one of the
are demolished and not active. most fascinating cave systems in Turkey. First
research was performed by Magara Arastırma
We also mapped and pictured this cave and called Dernegi (MAD) in 1987 and the next one in 1990.
it “Manyas Kızık Village Quarry Cave”. With the second expediton, the survey was
completed. At an age around 3-4 millions year old
Two caves were researched and we went back to Ballıca ceve contains nearly all cave formations
Bursa, making plans of the future activities. known to date, and specificially,“ The Onion
Formations” found inside, which is an endemic
Gülek Caves formation, make the cave a jewel .
Gülek Mağaraları In 1994, some experts from General Directorate of
Author: Hüseyin Polat DALKIRAN Mineral Research and Exploration, together with
some officers from governorship makes a very
We took the Konya road towards Mersin and took unlucky decision :
some photos of Salt Lake and Hasan Mountain on
our way. When we arrived at Gülek, we went to “To open the cave for tourism facilities”
the Kuyucak Ziyareti Cave which is on a skirt of a
hill near a place which the locals name as “The A protocol was signed between “Ministry of
ceremonial square”. The entrance was a hole Environment and Forestry” and “Mağara
under a rock that you can enter by 3-4 meters Araştırma Derneği” to determine the damage
crawling. It was a young, 500000 years old cave. I happened to cave due to these touristic activities
looked into all of the cracks and searched for a (both during preparation of the cave for tourism
voice of a water in the cave. We met mayor at and while managing touristic facilities) for 13
Koduman Kaya and shared our findings. He was years.
upset that the tales didn’t come true, and left the
place. On the way back we saw many cracks or The results was extremely disappointing and very
entrances of caves but all of them was dead end. sad. The cave formations were broken by visitors
Next day we woke up very early after a nice and civil works contractor, ponds dried out and
breakfast we hit the road with an excitement to go green life started inside wildly (by luminescence
to a doline in Kandil. It was a little cave, and the and heat). There is an obvious loss economically
only outcome was a plastic blue ball brought to and a 3-4 million year old cave nearly died. A
the cave by the flood. We played with it. After the small documentary had also been shot by MAD
research, we went to the town hall to go through members.
the region maps. Then, we had decided that there
was a potential of finding a cave on the Horoz After the report prepared by MAD cavers, the
Mountain on the east. We recorded the touristic facility activities were terminated, and an
coordinates but we had no time so we went back effort was made by the authorities from Minisitry
to Ankara. It was not only an enjoyable activity in of Environment and Forestry to find a solution to
the middle of the winter but also we got important bring cave to a better condition.
experiences.
105
Frankly speaking, MAD members are 100% time like us, I think he would be loosing at least 4
against to any touristic activity organized to a cave of his 9 lives.
system. Members even say, they are ready to stop
caving, if their activities start damaging the cave
The List of Activities
systems.
MAD Etkinlik Listesi
Those Were The Days- III (Tulga Flies) A list of activities of Cave Research Association
O Günler 3 (Tulga Uçtuğu) Mağara 2008 is given.
Araştırma Derneği Etkinlikleri
These activities include; training, expedition,
Author: Emrah SINMAZ documentary films, meetings, Turkish Cavers
Union meetings, cave rescue trainings and general
Once upon a time, Mencilis Cave was a
assembly.
prerequisite for us. At that historical age, the water
that comes out from siphon was not directed to the
channel and annoying and disturbing tourism Turkısh Cavers Union 13. General
activities were not started yet. Vertical techniques Assembly And Last Assembly - İzmir
were like a dream, and surveying activity was not
Türkiye Mağaracılar Birliği (TMB) 13.
started yet. Nearly all weekends, we were getting
on a bus from Ankara in the afternoon, arriving to Genel Kurulu - İzmir
architectural jewel Safranbolu, getting off the bus Author: Birhan ALTAY
at Bağlar district (The vineyard district) and
started walking through the camp site, eating fresh Turkish Cavers Union consists of seven societies,
cherries from trees on the way… nine university clubs and one public institute.
There are two possible ways to arrive to the big Among these members, four societise and six
chestnut tree, where camp site is set up. First university clubs came together in Izmir, for the
option is to go ahead, then go upwards through the annual assembly. Seven sessions were held and
slope of caves siphon exit. Second option is to the summarry of these sessions are briefly as
pass the water from a simple wooden bridge. follows:
“Başkalarında çılgınlık olan şey, onlarda cesaret Mağaracılık, bir takım sporu olması ve mekanın
ve serüvene susamışlıktır.”- Trevenian, Şibumi da mağaralar olması sebebiyle, kaçınılmaz olarak
mağaraların doğal ortamına etki eden bir uğraştır.
"Neşeli insanlar su kenarına gitsinler, eğlenmek Bu etkinin en az seviyede olması bilinçli
isteyen insanlar dağlara çıksınlar, erdemli olmak mağaracılar sayesinde olacaktır. Mağaracılığın,
isteyenler ise mağaralara gitsinler."- Konfiçyus dünya tarafından kabul gören temel ilkesi şudur: