You are on page 1of 112

MINING SUPPLIES

www.tulgamining.com
MAĞARA ARAŞTIRMA DERNEĞİ BÜLTENİ

MAD BÜLTENİ– SAYI 15 İÇİNDEKİLER


Yayın Sahibinin Adı Soyadı: MAD’dan........................................................................................................ 2
Mağara Araştırma Derneği adına Mağara Araştırma Derneği Hakkında............................................................. 3
Emrah ÖZTEKİN Mağara Araştırma Derneği 2008 Olağan Genel Kurulu ................................. 4
Bursa Şubesi Genel Kurulu ............................................................................ 5
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Adı
Soyadı: Emre Baturay ALTINOK Türkiye Mağaracılar Birliği (TMB) 13. Genel Kurulu - İzmir ....................... 6
Türkiye Mağaracılar Birliği (TMB) 14. (Son) Genel Kurulu - Antalya ......... 9
Yayın İdare Merkezi Adresi: GMK Ejder-2 Mağarası ............................................................................................ 13
Bul. Kubilay Sok. Kubilay Apt. 17/1 IV. Ulusal Speleoloji Sempozyumunun Ardından.......................................... 14
Anıttepe ANKARA Tel&Faks: (312)
2008 Altıntaş - Düdenağzı … ......................................................................... 16
229 64 09
Doğa Sporcuları İçin Yer Adları..................................................................... 28
Yayının Türü: Süreli, Yerel, Yıllık 2008 Altıntaş Etkinliğinde Araştırılan Diğer Mağaralar................................. 31
Basımcı Bilgileri: : Korza Yayıncılık Gündoğan’da Tekrar…................................................................................... 33
Basım San. ve Tic. Ltd. Şti. Büyük Dokuz Yılda Tamamlanan Isparta Sütçüler Sanlı Yaylası Araştırması .......... 35
Sanayi Cad.. 95/1 İskitler / ANKARA Datça Tekesuyu Mağarası Ortak Etkinliği...................................................... 38
Tel&Faks: (312) 342 22 08 MAD Bursa 2008 Yılı Etkinlikleri ................................................................. 42
Manyas Kızık Köyü Mağaraları ..................................................................... 45
Basım Yeri ve Tarihi:
Gülek Mağaraları ............................................................................................ 48
Ankara, Kasım 2010
Ballıca İndere Mağarası Harita ve Hasar Tespit Etkinlikleri .......................... 50
Editör: Mustafa Zeki RUHİ O Günler 3 (Tulga Uçtuğu)…......................................................................... 54
Yayın Kurulu: A. Bahar HASER, Mağara Araştırma Derneği Etkinlikleri .......................................................... 56
Birhan ALTAY, Gülay ÇABUK, Mağara Araştırma Derneği Yönetim Kurulları ............................................... 57
Emre Baturay ALTINOK, Altıntaş Anılarım ............................................................................................ 58
Havva YILDIRIM ÇOLTU, Mağaralarda Paleosismoloji Araştırmaları (Manisa “Spil Dağı” Örneği) ...... 94
Mustafa Zeki RUHİ. Abstracts in English (İngilizce Özetler)....................................................... 101
Sayfa Düzeni / Dizgi:
Mustafa Zeki RUHİ HARİTALAR
Ejder–2 Mağarası, Valla Kapızı, Pınarbaşı, Kastamonu................................. 13
Ön Kapak Fotoğrafı: Kopuktaş
Düdenağzı Düdeni, Altıntaş Yaylası, Başyayla, Karaman, Plan .................... 17
Obruğu (Kubilay ERDOĞAN)
Arka Kapak Fotoğrafı: Düdenağzı Düdenağzı Düdeni, Altıntaş Yaylası, Başyayla, Karaman, Kesit ................... 20
Düdeni (Uğur Murat LELOĞLU) Altıntaş 2, Altıntaş Yaylası, Başyayla, Karaman............................................ 32
Altıntaş 3, Altıntaş Yaylası, Başyayla, Karaman............................................ 32
Sanlı Düdeni, Sanlı (Yuvalı) Yaylası, Sütçüler, Isparta ................................. 37
Teke Suyu Mağarası, Datça, Muğla................................................................ 39
Mağara Boğazı Mağarası, Kızık Köyü, Manyas, Balıkesir ............................ 46
Taş Ocağı Mağarası, Kızık Köyü, Manyas, Balıkesir..................................... 47
Kandil Subattı Düdeni, Gülek, Mersin ........................................................... 49

MAĞARA ARAŞTIRMA DERNEĞİ


MAD Türkiye Mağaracılar Birliği (http://www.tumab.org) ve Uluslararası
Speleoloji Birliği (http://www.uis-speleo.org) üyesidir.
Cave Research Association is a member of Turkish Cavers Union
Bu yayında yer alan bilgiler ve haritalar kaynak (http://www.tumab.org) and International Union of Speleology
gösterilmeden kullanılamaz. (http://www.uis-speleo.org)
Yazışma Adresi: PK 670 Yenişehir/ANKARA
Bu yayında anlatılan mağaracılık teknikleri tehlikeli
olabilir. Gerekli eğitim alınmadan uygulanmaması INTERNET:
gerekir. http://www.mad.org.tr
mad@mad.org.tr / magaracilar@gmail.com

1
MAD’DAN
Merhabalar. 27 Aralık 2008 tarihinde düzenlenen olduk. Mağaralarda ve kamplarda nice güzelliği
MAD Geleneksel Yılbaşı Eğlencesi gecesinde, paylaşmaya devam ettik hep birlikte. Belki de en
MAD bizlere harika bir sürpriz yapmış ve yoğun önemlisi tüm bu etkinliklerimizi kâğıda döktük,
uğraşlar sonucu hazırlanan MAD Bülteni’nin 14. her ay MAĞARACI yayınımızın çıkması
sayısı, bu özel gecede masalarımızı süslemişti. konusunda büyük özveriyle çalıştık. Ayın
Yanına iliştirilen Yeniyıl Takvimi ise çok hoş bir etkinliklerini derledik ve arşivlerimize
fotoğraf ile gözlerimize hitap etmekteydi. Gecenin kazandırdık. Bu çalışmalarımızın keyifli
bu hoş sürprizi gerek büyük bir özveriyle çalışan sayfalarına, 2006 senesinde kurulan MAD Bursa
Yayın Kurulunu, gerekse de bültene yazılarıyla şubemiz de yazılarıyla ciddi katkılarda bulundu.
katkıda bulunan tüm dernek üyelerini oldukça
mutlu etmişti. Fakat gecenin sürprizi bunlarla 2008 yılı içerisinde Türkiye Mağaracılar Birliği
sınırlı değildi: Gerek MAD Bülteni, gerekse de bünyesinde, Bursa-Gündoğan’da bir çalıştay
aylık etkinliklerimizi derleyip sunduğumuz düzenlendi. Üyemiz Tulga ŞENER öncülüğünde
MAĞARACI yayınımızın çalışmalarında, bizlere gerçekleştirilen bu organizasyonda deneyim ve
öncülük eden ve yeri geldiğinde yazılarını geç birikimlerimizi paylaştık. Ankara Üniversitesi
yollayan üyelerimizin sempatik kâbusu olan, Mağara Araştırma Biriminin düzenlediği 4. Ulusal
yayınlarımızın çıkarılmasında eşi görülmemiş bir Speleoloji Sempozyumuna katıldık. Sunduğumuz
özveriyle çalışan Mustafa Zeki RUHİ bu özel 10 farklı poster ile sempozyuma ciddi katkılarda
gecede anlamlı bir madalya almıştı: ‘MAD 14. bulunduk ve sempozyum süresince
Bülten Üstün Hizmet Anısı’. Ve o gece sevgili gerçekleştirilen çalışmalarda, farklı alanlarda bilgi
üyemiz Mustafa kendisine verilen madalyayı sahibi olduk. Gerek dernek evinde, gerekse de
aldıktan hemen sonra şu cümleyi kurmuştu: eğitim etkinliklerimizde aramıza yeni katılan
‘Arkadaşlar 15. Sayı için yazılarınızı bekliyorum.’ mağaracıların bilgilendirilmesi ve tecrübe
Atılan kahkahalar hâlâ kulaklarımızda çınlamakta. kazanmaları konusunda özveriyle çalıştık.
Fakat bu cümle bir espri olmaktan çıkmıştı ve
kısacık bir süre sonra MAD Bülteni’nin 15. Sayısı Uzun yıllardır Karaman-Altıntaş Yaylası’na
için kolları sıvamıştık. düzenlediğimiz etkinliklerimizde mağaranın kaç
metre gideceğine dair yürüttüğümüz tahminler de
MAD Bülteni’nin 15. Sayısını 2008 yılı nihayet bu sene bir cevap bulmuştu. Düdenağzı
etkinliklerimiz oluşturuyor. Koca bir seneyi Mağarası’na olan yolculuğumuzu tamamladık ve
arkamızda bıraktık. Yine araştırma ve eğitim büyük bir enerjiyle başka mağaraların keşfi için
etkinlikleriyle dolu bir sene geçirdik; gelen kolları sıvadık. Yaptığımız çalışmaları
istihbaratları değerlendirmek üzere yollara düştük; gerçekleştirmek kadar, onları büyük kitlelere
elimizde posterler speleoloji sempozyumuna duyurmak ve mağaracılık konusunda farkındalık
koştuk; Türkiye Mağaracılar Birliği toplantısına yaratmak konusunda da elimizden gelen çabayı
katıldık ve Birliğin etkinliklerinin bir parçası gösterdik. Radyo programlarına konuk olduk, yurt
hâline gelen ‘Dikey Mağarada Kurtarma içi ve yurt dışındaki pek çok mağaracılık kulüp ve
Çalıştayı’nı organize ettik; Türkiye’de dernekleriyle çalışmalarımızı paylaştık.
mağaracılığın çok daha iyi yerlere gelmesi için
elimizden gelen çabayı gösterdik. Bol fotoğraf 2008 hepimiz için büyük heyecanlarla geçen bir
çektik, yeri geldi elimize kameramızı alıp yıl oldu. Darısı 2009 ve onu takip edecek diğer
mağarada görüntü almaya çalıştık. Aramıza yeni yıllara. Zamanın kumlarında ayak izlerini birlikte
katılan mağaracılar ile birlikte güçlendik, motive bırakmaya devam etmek dileklerimizle... Keyifli
okumalar…

2
MAĞARA ARAŞTIRMA DERNEĞİ HAKKINDA
Mağara Araştırma Derneği Ne Tür Bizlere ulaşmak için:
Çalışmalarda Bulunur?
http://www.mad.org.tr adresimizde bulunan
Derneğimiz, yurdumuzda bulunan mağaraların istihbarat / tahribat formlarımızı doldurabilirsiniz.
araştırılması ve sınıflandırılması; mağaralarda
jeolojik, hidrojeolojik, biyolojik, prehistorik, mad@mad.org.tr veya magaracilar@gmail.com
arkeolojik, coğrafi, tıbbi yönlerden bilimsel adreslerine elektronik posta göndererek
çalışmaların yapılması; mağara doğal ortamlarının derneğimizi bilgilendirebilirsiniz.
ve barındırdığı ekolojik değerlerin korunması ile
ilgili projeler hazırlanması ve yürütülmesi; Her Çarşamba saat 19.00–21.00 arasında
bilimsel, sportif, araştırma ve tanıtım gezilerinin derneğimizin 0312 2296409 numaralı
düzenlenmesi ve bu sayede doğal güzelliklerin telefonundan bizlere ulaşabilir ya da diğer gün ve
halka tanıtılması; yapılan her türlü etkinliğin saatlerde telesekreterimize mesaj bırakabilirsiniz.
yayınlanması, raporunun hazırlanması, konferans Mağara Araştırma Derneği PK 670
ve seminerler düzenlenmesi; mağaracılığın bir Yenişehir/ANKARA adresine mektup atarak
doğa sporu olarak geliştirilmesi ve bizleri bilgilendirebilirsiniz.
yaygınlaştırılmasının sağlanması gibi çalışmalar
üstlenmektedir. Mağara Araştırma Derneği Anıttepe Mah. Kubilay
Sk. Kubilay Apt. No:17/1 Anıttepe / ANKARA
Mağara Araştırma Derneğine Nasıl Üye adresini Çarşamba akşamları saat 19.00–21.00
Olabiliriz? Üyelik Şartlarınız Nelerdir? arasında ziyaret edebilir, bizlerle tanışabilir ya da
Mağaracılık doğayla iç içe olmayı, keşfedilmemiş bu adrese mektup atabilirsiniz.
noktalara ilk kez adım atmanın heyecanını, dost ve Acil durumlar için gün içerisinde 0532 7314843
sıcak bir ortamda hep beraber bir amaç için numaralı telefondan dernek üyemiz E. Baturay
çalışmanın zevkini, sporu ve bilimsel merakı ALTINOK’a, 0532 5270456 numaralı telefondan
birleştiren komple bir etkinliktir. Eğer siz de bu da Tulga ŞENER’e ulaşabilirsiniz.
amaçları güdüyorsanız; Dernekler Kanunu ve
ilgili mevzuat maddeleri uyarınca üye olmak için Mağara İstihbaratında Bulunurken:
kendinizde aranan şartları taşımanız, dernek
bünyesinde verilen Temel Mağaracılık Eğitimini Yazılı başvurularınızda, sizinle irtibata
almanız ve http://www.mad.org.tr adresindeki geçebilmemiz için birden fazla telefon numarası
veya e-posta listemizdeki duyuruları takip ederek vermeyi ve adınızı ve soyadınızı belirtmeyi
herhangi bir etkinliğimize katılmak istediğinizi unutmayınız.
belirtmeniz yeterli olacaktır.
Mağaranın bulunduğu il / ilçe / köy / mevki / varsa
Mağara İstihbaratında Bulunmak İstiyorum, GPS koordinatını / mağaranın bulunduğu çevrenin
Ne Yapmalıyım? özelliklerini / eğer varsa mağaranın ismini /
mağaranın yapısını / mağaraya su girişi olup
Mağaralar, milyonlarca yılda oluşmuş, tabiat olmadığını / mağaradan su çıkışı olup olmadığını /
harikası ve korunması gereken kültür ve tabiat mağaranın ağzında hava akımı olup olmadığını ve
varlıklarıdır. Önceden gördüğünüz, merak ederek mağara hakkındaki genel bilgileri mutlaka
içine girip amatörce araştırdığınız veya paylaşınız.
araştırıldığını duyduğunuz in, düden, obruklar ve
mağara olarak nitelendirilebilecek her türlü doğal Teşekkür ederiz...
yapıyı ve söz konusu yapıların içerisinde ya da
çevresinde olup da mağaranın kendisine etkisi MAĞARA ARAŞTIRMA DERNEĞİ
olan her türlü tahribatı bize bildirebilirsiniz.

3
MAĞARA ARAŞTIRMA DERNEĞİ 2008 OLAĞAN
GENEL KURULU
Havva YILDIRIM ÇOLTU

2008 yılı Olağan Genel Kurulu 13 Ocak günü Denetleme Kurulu Asil Üyeleri: Ferhat
Dernek Genel Merkezinde yapıldı. Genel Kurul AYTEKİN, Mustafa Z. RUHİ, Birhan ALTAY.
tarihi önceden mail yolu ile duyurulduğu için
Denetleme Kurulu Yedek Üyeleri: E. Haluk
üyeler dernek evindeki yerlerini almışlardı.
YURDAKUL, Veysel ÖZBEK, Bora
Açılış ve saygı duruşunun ardından Divan Kurulu ÇORAKBAŞ
seçimleri yapıldı. Genel Kurulu yönetmek üzere
Yeni Yönetim ve Denetleme Kurulu üyeleri
dernek üyelerinden Uğur Murat LELOĞLU,
seçiminin ardından derneğin UIS (Uluslararası
Özlem BİRGÜL ve Havva YILDIRIM seçildi. Speleoloji Birliği) üyeliği ile ilgili görüşüldü.
Divan Kurulu çoğunluk sağlandığını tespit ederek Divan Başkanı Uğur Murat LELOĞLU konunun
gündem maddelerine geçilmesine karar verdi. hassas ve çözülmesi gereken bir konu olması
sebebiyle genel kurul gündemine alındığını
hatırlatarak söylenenleri şu şekilde toparladı:
Emrah SINMAZ tarafından; yeni yönetimce UIS
aidatınının ödenmesi için her türlü girişimde
bulunulması, yeni yönetime bu konuda genel
kurul kararı ile yetki verilmesini, ayrıca UIS ile
daha aktif ve birebir ilişki kurulma imkânlarının
yaratılması için de yönetim kuruluna genel kurul
kararı ile yetki verilmesini teklif ettiğini,
Kubilay ERDOĞAN tarafından; UIS
toplantılarına derneği temsilen gidecek kişi ya da
Genel Kuruldan bir görüntü. (Fotoğraf: Muharrem SAMUK) kişilere, yönetim kurulunun durumu
değerlendirerek gerekli gördüğü miktarda ve
Önceden hazırlanan Genel Kurul gündemi imkânlar dahilinde genel kuruldan alacağı söz
okundu. Yönetim ve Denetleme Kurulu raporları konusu yetkisini kullanmak üzere yetki
ile 2007–2008 yıllarına ait bilanço ve gelir gider verilmesini teklif ettiğini,
hesapları ve 2008 yılı tahmini bütçesi okunup
görüşülerek Yönetim ve Denetleme Kurulu oy Emre Baturay ALTINOK tarafından; Türkiye
birliği ile aklandı. Ardından Yeni Yönetim Mağaracılar Birliğinin tüm kulüp ve dernekleri
Kurulunun seçilmesi işlemine geçildi. Yeni kapsar nitelikte bir yapı olması için tartışmalarda
Yönetim Kurulu şu dernek üyelerinden oluştu: nerede ise sona gelindiğini, 4. Mağarabilim
Sempozyumunda genel eğilimin belirleneceğini,
Yönetim Kurulu Asil Üyeleri: Emrah ÖZTEKİN, bu sürecin izlenmesinin gerektiğini, bu konu ile
Emre Baturay ALTINOK, Kubilay ERDOĞAN, ilgili süreç sonunda bir değerlendirme
Deniz ÖZKAYA, Ülkü TEKE. yapılmasını, gerektiğinde bir sonraki genel
Yönetim Kurulu Yedek Üyeleri: Hakan kurulda yeniden bu maddenin tartışılmasını, bu
ERDEMİR, Havva YILDIRIM, Özlem BİRGÜL, aşamaya kadar MAD’ın delegasyonda kalmasının
Vedat GÜN, Tulga ŞENER. teklif ettiğini belirtti ve bu teklifleri genel kurulda
oya sundu. Oya sunulan üç teklif için ayrı ayrı
Denetleme Kurulu için ise adaylar isimlerini
oylama yapıldı ve her üç teklif de genel kurula
açıkladılar ve isimler tüzük gereğince oylamaya
katılan üyelerin oy birliği ile kabul edildi.
sunularak üyelerin oy birliği ile kabul edildiler.
Yeni Denetleme Kurulu ise şu şekilde oluştu:

4
Ardından dilek ve temenniler kısmında konuları konuşuldu ve konu ile ilgili daha yoğun
aşağıdaki maddeler görüşüldü: çalışmaların yapılması temennileri genel kurula
15. bültenin 2008 senesinde çıkarılması konusu sunuldu.
tartışıldı ve dernek üyelerinin görüşleri alındı. Divan Başkanı tarafından tüm üyelere uyumu,
Malzeme temel kullanım kuralları ile dernek emekleri ve hassasiyetleri için teşekkür edilerek
evinin etkin kullanımı ve malzemelerin temizliği Genel Kurul gündemi kapatıldı.

BURSA ŞUBESİ GENEL KURULU


Attila ÜLGEN

31 Ekim 2008’de Mağara Araştırma Derneği Denetleme Kuruluna; Yasemin SINMAZ,


Bursa Şubesi Olağan Genel Kurul Toplantısını 18 Mehmet TEKE, Candan COŞKUN,
üye katılımı ile gerçekleştirdi. Yönetim Kuruluna; Denetleme Kurulu Yedek Üyeliklerine; A.Bahar
Attila ÜLGEN, Cem ERSOY, Mustafa CANER, HASER, Müge ALKURU, Canan ÖZTÜRK,
Emrah SINMAZ, Murat SOĞUCAK,
Genel Merkez Genel Kuruluna Katılacak
Yönetim Kurulu Yedek Üyeliklerine; Okan
Delegeler; Faysal İLHAN, Emrah SINMAZ,
ÖZŞEKERCİ, Volkan YILDIRIM, Alican
Alican ÇELİKTEN, A.Bahar HASER, Yasemin
ÇELİKTEN, Gökhan GÖKBUDAK, Faysal
SINMAZ, Mehmet TEKE, Şengül TEKE,
İLHAN,
Mustafa CANER, Attila ÜLGEN seçilmiştir.

5
TÜRKİYE MAĞARACILAR BİRLİĞİ (TMB)
13. GENEL KURULU – İZMİR
Birhan ALTAY

Ege Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü’nün Temuçin Aygen Mağara Araştırma Derneği
(EMAK) organizasyonuyla, 5–6 Ocak 2008 (TAMAG), Antalya
tarihinde İzmir’de, Ege Üniversitesi kampüsünde Sualtı Araştırmaları Derneği Mağara Dalışı ve
10 üye kuruluşun katılımı ile gerçekleştirildi. Araştırmaları Grubu (SAD-MADAG), Ankara
Toplantıya 4 dernek ve 6 üniversite kulübünden
toplam 42 kişi katılırken, Mağara Araştırma Üniversite Kulüpleri:
Derneğini (MAD) Kubilay ERDOĞAN, Birhan
ALTAY, Tulga ŞENER ve Emre Baturay Akdeniz Üniversitesi Mağara Araştırma
ALTINOK temsil ettiler. Topluluğu (AKÜMAK), Antalya
Ankara Üniversitesi Mağara Araştırma Birimi
(ANÜMAB), Ankara
Boğaziçi Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü
(BÜMAK), İstanbul
Dokuz Eylül Üniversitesi Mağara Araştırma
Kulübü (DEÜMAK), İzmir
Ege Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü
(EMAK), İzmir
Hacettepe Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü
(HÜMAK), Ankara
Fotoğraf: Sencer ÇOLTU İstanbul Teknik Üniversitesi Mağara Araştırma
Kulübü (İTÜMAK), İstanbul
Hâlihazırda TMB’ye 17 mağaracı topluluk üyedir
ve bunlardan yedisi dernek statüsündeyken, Pamukkale Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü
dokuzu üniversite kulübü veya bağlı kuruluşu ve (PAÜMAK), Denizli
biri de kamu kuruluşudur. Ankara’da 5, İzmir’de Mersin Üniversitesi Mağara Araştırma Topluluğu
4, İstanbul’da 3, Antalya’da 2, Eskişehir, Denizli (MÜMAT), Mersin
ve Mersin’de de birer topluluk bulunmaktadır.
Kamu Kurumu:
Dernekler:
Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü
Anadolu Speleolojik ve Karstik Araştırmalar (MTA), Ankara
Derneği (ASKAD), İzmir *: Toplantıya katılan kuruluşlar
Boğaziçi Uluslararası Mağara Araştırma Derneği
(BUMAD), İstanbul. Toplantının ilk günü sabah oturumuna, grupların
Ege Mağara Araştırma ve Koruma Derneği, toparlanması dolayısıyla biraz geç başlandı. 7 ayrı
(EGEMAD) İzmir oturum şeklinde gerçekleştirilen toplantıda
görüşülen konular şöyleydi:
Eskişehir Mağara Araştırma Derneği (ESMAD),
Eskişehir 1. 2007 yılı değerlendirmesi ve TMB bütçesinin,
Mağara Araştırma Derneği (MAD), Ankara harcamalarının ele alınması

6
2. TMB’nin federasyonlaşması için hukuksal seçenekleri ele alındı.
durum, izlenecek yollar ve TMB yapılanması
3. TMB’deki görev ve yetkiler ile Temsilciler
Kurulunun durumu
4. Komisyon sunumları ve yeni komisyon
seçimleri
5. Speleoloji Sempozyumu organizasyonu
6. Yeni genel sekreter seçimi
7. Yabancı mağaracılar

1. Oturum: Genel sekreter Ali YAMAÇ


toplantıya katılmayınca, geçen dönem Fotoğraf: Sencer ÇOLTU
gerçekleştirilen birçok aktivite ve çalışma
TMB’de yeni bir dernek yapılanmasının,
hakkında kendisinden doğrudan bilgi alınamadı.
organizasyon ve işleyiş olarak henüz
Hesap ve harcamalar da Ali YAMAÇ’tan alınmış
yürütülemeyecek olması, üniversite kulüplerinin
olan bir liste üzerinden yapıldı. Daha sonra
üyeliğinin zorluğu, federasyon oluşturmak için en
Bulgaristan çalıştayı ve diğer kurtarma çalıştayları
az 5 geçerli derneğin bulunma koşulunun da
ile web sayfasının son durumu, Speleotürk
oluşmamış olduğu vb. görüşler sonunda; TMB’nin
çalışmalarının son durumu gibi konular da orada
hâlihazırdaki “platform” yapılanması ile devam
bulunanlar ile değerlendirildi. Sonuç olarak bu ilk
etmesi ancak bu konuları Ankara’daki
oturumda alınan kararların, daha sonra Ali
sempozyuma kadar kulüplerin kendi üniversiteleri
YAMAÇ ile de değerlendirilmesi, harcama
ile görüşmesi, bu süre içinde de Baturay ve
listesinde yer alan ve mali yükü arttıran,
Türker’in bir tüzük metni hazırlamalarına ve
Bulgaristan gezisi ücreti görünen miktarı kişilerin
tanıtım dokümanını EMAK’ın hazırlamasına karar
ödemesi ve TMB harcamasından çıkartılarak
verildi.
bütçe açığının kapatılması, bundan böyle önceki
genel kurul kararlarının mutlaka sonraki 3. Oturum: Öğleden sonra TMB’de görev ve
toplantıya getirilmesi; Speleotürk’ün her yıl yetkiler, komisyonlara seçimler oturumları
dönüşümlü olarak kurumlarca hazırlanması ve gerçekleştirildi. Geçen dönemin çalışmaları ve
2008 yılı için MAD’ın bu görevi üstlenmesi işleyiş şekli ile sekreterya tarzı yeniden ele alınıp
kararları alındı. önümüzdeki dönem için bazı tavsiye kararları
alındı. Buna göre: TMB Temsilciler Kurulunun
2. Oturum: “TMB’nin Federasyonlaşması”, 3335
devam etmesi ve görev dağılımını yenilemesi,
sayılı Kanun üzerinden bir birlik oluşturulması ve
temsilcilerin iletişimi için posta grubunun
TMB yapılanması ile gelecek süreçte izlenecek
işlerliğinin sağlanması, Temsilciler Kurulu’nun,
yollar; MAD’dan Emre Baturay ALTINOK ve
kararları kendi kuruluşlarının görüşü ile alması,
ANÜMAB’dan Türker BENDER’in, sunumları ile
Sekreteryanın işleri bir koordinatörlük vasfı ile
ayrıntılı olarak ele alındı.
yürütmesi, alınacak kararlarda görüş bildirmiş
Bu sunumlarda TMB yapılanması için: kurumların görüşlerine göre değerlendirme
yapılması, TMB’ye katılmak isteyen kuruluşların
1. Federasyonlaşmak. önce Temsilciler Kurulu tarafından
değerlendirilmesi, TMB’ye yalnız tüzel
a. Resmi Federasyon olmak kişiliklerin üye olabilmesi; bireysel üyelik
b. Alternatif Federasyon olmak olmaması, uzun süre bilgi alınamayan ve TMB
Genel Kuruluna katılmayan kuruluşlar ile bağlantı
2. Uluslararası teşekkül olmak.
kurulması, komisyonların geçen dönemdeki gibi
3. Platform olarak devam etmek çalışma şekillerini ve çalışmalarını hazırlayıp

7
Temsilciler Kuruluna sunmaya devam etmesi Bu sunumun ardından komisyon üyeleri
kararları alındı. Ardından Temsilciler Kurulu güncellendi.
üyeleri güncellendi.
Kurtarma Komisyonu: Selçuk CANBEK
Güncellenen Temsilciler Kurulu: (ESMAD) Koordinatör, Ahmet ŞENER
EMAK-Bayram ÇETİNER, DEÜMAK-Yusuf (BÜMAK), Yusuf ÖĞRENECEK (DEÜMAK),
ÖĞRENECEK, ANÜMAB-Türker BENDER, Onur GORA (DEÜMAK), Kubilay ERDOĞAN
PAÜMAK-Oruç BAYKARA, MAD-Emrah (MAD), Tulga ŞENER (MAD).
ÖZTEKİN, ESMAD-Selçuk CANBEK, TAMAG-
Meltem PANCARCI, BUMAD-Mehmet DÖKER, Eğitim Komisyonu: Kubilay ERDOĞAN (MAD)
EGEMAG-Serkan KILINÇ şeklinde Koordinatör, Mehmet Emre DÖKER (BUMAD),
oluşturulurken, oturuma katılamayan kurumların Melih ZEYTİNOĞLU (ESMAD), Noyan
temsilcilerinin daha sonra tamamlanmasına karar SAĞLAM (DEÜMAK).
verildi.
Koruma Komisyonu: Mustafa SAMUR
4. Oturum: Komisyon sunumları ve yeni (DEÜMAK) Koodinatör, Aslı OLTU (BUMAD),
komisyon seçimleri oturumunda ilk olarak Tulga Özlem OĞLUEKİZ (EMAK), Bayram ÇETİNER
ŞENER, Kurtarma Grubu çalışmalarını, geçen (EMAK).
dönemde gerçekleştirilen 4 çalıştayda yaşananlar
üzerinden anlattıktan sonra, TMB bütçesinden Dokümantasyon Komisyonu: Oruç BAYKARA
kurtarma malzemesi alınmasını istemiş olduklarını (PAUMAK) Koordinatör, Çağan ÇANKIRILI
fakat eski yönetimle bunun sağlanamadığını ifade (BUMAD), Melih ZEYTİNOĞLU (ESMAD).
etti. Tulga’ya kendi sağlık sorunlarına karşın (Not: Bu kurula atanan kişilere görevi kabul edip
özveri ile TMB’deki çalışmaları ve kurtarma etmediği sorulacak.)
çalıştaylarının yapılmasındaki ısrarlı tutumları ve
eğitime katkılarından ötürü bir kez daha teşekkür Etkinlik Planlama Komisyonu: Ferit YİĞİT
edildi. (ESMAD) Koordinatör, Erdem YILMAZ
(DEÜMAK), Sencer ÇOLTU (BUMAD) olarak
Melih ZEYTİNOĞLU, Eğitim Komisyonu adına belirlendi.
yaptığı sunumunda, yıl içinde daha önce karar
altına alınmış konu başlıklarında hızla çok sayıda
eğitim dokümanının hazırlığına başlanıldığını,
dokümanların birçoğunda sona kadar gelindiğini;
fakat birkaç dokümanın hazırlanışında
komisyondaki bireysel sorunlar nedeniyle
tamamlama safhasına gelinemediğini, sürenin
uzaması ile de Eğitmen Eğitimine yetişmediğini,
bu nedenle de düzenlenmesinden vazgeçildiğini
kaydetti..

Hazırlanmış olan dokümanların sanal ortamda


TMB ileti grubundan incelenebileceğini
belirtirken, eğitim düzeyleri ve içerikleri Fotoğraf: Sencer ÇOLTU

katılımcılarla yeniden ele alındı. Bu konudaki


5. Oturum: Türker BENDER, 4. Speleoloji
çalışmalarda, önceden hazırlanmış dokümanların
Sempozyumu ile ilgili sunumunu yaptı.
da değerlendirilmesi, özellikle terminoloji
Sempozyum hazırlıkları, maddi ve manevi
konusuna öncelik verilmesi ve ilk yardım
destekler ve sempozyum programı içeriğini
kitapçığının listeden çıkartılması talepleri oldu.
sunduktan sonra, mağaracıların katılıma
ilgisizliğinden, sunuş için mağaracı başvurusunun
azlığından yakındı ve programın genişliği ile

8
sağlanan olanaklara ve düşük katılım ücretine mercilere TMB olarak başvuruların yapılması ve
karşın ödeme yapmış mağaracı katılımcının azlığı bunun için şikayet formları hazırlanması kararları
dolayısı ile sitemini çok da sert bir üslupla iletti alındı.
ki, akşamın o rehavetli ortamında birden soğuk
duş etkisi ile tekrar uyandırdı milleti.

6. Oturum: Ertesi gün yeni Genel Sekreter seçimi


yapıldı ve göreve Meltem PANCARCI seçildi,
kendisini kutlar, kolaylıklar dileriz. Kendisi
ESMAK kökenli olup, halen Antalya’da Temuçin
Hoca’nın ismini de yaşatan TAMAG bünyesinde
mağaracılığını sürdürmektedir.

7. Oturum: “Yabancı mağaracılar”. Fransız


mağaracıların izinsiz ve bilgilendirmesiz yapmış
oldukları araştırmalar ve bunu BÜMAK’ın
saptaması bağlamında konu ele alındı. Sonuçta,
Yeni Genel Sekreter Meltem PANCARCI (Sağda)
yabancı mağaracılar ile ülkemizde çalışmaya karşı
olunmadığı; ancak bu konuda TMB aracılığı ile (Fotoğraf: Sencer ÇOLTU)
iletişimin sağlanması ve yabancılardan UIS
etiğine uygun davranmalarının talep edilmesi, Gelinen bu olumlu noktada yeni döneme başarılar
TMB’nin onay vermek yerine koordinasyonu temennisi ile bir toplantı daha sona erdi.
sağlaması; haber vermeksizin gelenler için ilgili

TÜRKİYE MAĞARACILAR BİRLİĞİ (TMB)


14. (SON) GENEL KURULU – Antalya
Birhan ALTAY

Neden “Son TMB Genel Kurulu”? Bu toplantı ile duvarları çiçeklerle bezeli, bahçesinde portakal ve
federasyonlaşma kararı alındı ve artık Birliğimiz, badem ağaçları ile eski bir taş binadan oluşan
Türkiye Mağaracılık Federasyonu (TMF) olacak. Bademaltı idi. Bar olarak kullanıldığından oldukça
Bundan dolayı son TMB toplantısı. Önemli karanlık ama biz mağaracıların oldukça aşina
gündemleri olan bu toplantıya, Ankara’dan Emrah olduğu ve hoş bir yerdi. Ortamın karanlığına
ÖZTEKİN, Emre Baturay ALTINOK, Tulga karşın toplantı boyunca hiç aydınlatma gereği
ŞENER ve Birhan ALTAY, İstanbul’dan ise duyulmadı. Kapıda Meltemiyle, Aslısıyla,
Havva YILDIRIM ÇOLTU ve Sencer Metiniyle TAMAD’lıların karşılamasından,
ÇOLTU’dan oluşan 6 kişilik bir ekip ile katıldık. selamlaşma ve hal hatır sormalardan kısa bir süre
Toplantıya ANÜMAB’lı arkadaşların ANKARA sonra toplantıya geçildi.
Üniversitesi’nden tahsis etmiş oldukları otobüs ile
gittik. Eski günleri anarak yaşadığımız eğlenceli Gündemde, TAMAG’dan Aslı DÖNMEZ’in tüm
yolculuk için tekrar teşekkürler. Cuma gecesi kuruluşlardan aldığı taleplerle hazırlamış olduğu,
yolaçıktığımız için ilk günkü oturumda yer TMB’nin federatifleşmesine yönelik tanıtımı ve
alamadık. üniversite kulüplerinin katılımı için hazırlanacak
mektup örnekleri, TMB’nin kurumsal ve hukuki
Asıl toplantı 2. gün yağmurlu bir Antalya durumu, Burdur Valiliği ile İnsuyu Mağarası
sabahında başladı. Toplantı yeri kale içinde, dalışları sonrasında yaşanan olumsuz durumlar ve

9
Balkan Mağaracılar Birliği (BSU) kampının Bu sunumun ardından BSU kampı mekan önerisi
nerede ve nasıl düzenleneceği konuları olarak BÜMAK/İTÜMAK’tan Özgün SARISOY,
bulunmaktaydı. bir alternatif öneri olarak Kırklareli/Vize yöresini
gündeme getirdi.. Kamp için düşünülen alanın ve
1. Oturum: Açılış konuşması ardından ilk olarak, bölgedeki mağaralara uzaklıkların uygun olduğu;
ASKAD’dan Aziz YİĞİTLER, program dışı yöre halkının bu tip organizasyonlara bakışı
olarak, İnsuyu Mağarası dalışlarını ve bulgularını açısının olumlu olduğu ve de özellikle bölgenin
Fatih BÜYÜKTOPÇU ile birlikte sundu. Balkan ülkelerine yakın olması sebebiyle bu
bölgeyi önerdiklerini anlattı. Bununla birlikte bu
organizasyonun tüm TMB tarafından üstlenilmesi,
sadece İstanbullu mağaracılar üzerine bırakılacak
olursa bunun altından kalkamayacaklarını ifade
etti.

Fatih BÜYÜKTOPÇU, Burdur Valiliği ve


özellikle valilikçe görevlendirilen yöneticilerin
(Tamer KUTMAN vb.) biraz işgüzar bir tutumla
İnsuyu Mağarası’ndaki çalışmaları ve dalışları
durdurduklarını, Sualtı Federasyonundan dalış
kurallarını belirlemesini talep ettiklerini
ASKAD’ın ve buna karşı girişimlerini anlattı.
Ayrıca bu dalışların durdurulmasında Ali Ethem
Fotoğraf: İlker ÖZDEN (Bümak) KESKİN gibi mağaracılıkla ilgisi olmayan ticari
bir dalıcının dahil olması ve ASPEG’in de konuya
Meltem PANCARCI BSU (Balkan Mağaracılar dahil olmasının önemli etken olduğunu ifade
Birliği) Yunanistan-Drama kampı ile Avrupa ederek, bu konuda TMB’nin güçlü bir eylem planı
Speleoloji Federasyonu kampında yaşananları oluşturması gerektiği görüşünü bizlerle paylaştı.
olumluluk ve aksaklıklarıyla kıyaslayarak anlattı.
Drama’da oldukça sıcak iklim koşullarında Özgün SARISOY bir başka sunumla Ulusal
gerçekleştirilen kampta, başta kusursuz görünen Mağaracılık Etiği konusunu, mağaracılara karşı;
organizasyonda pek çok aksaklık yaşanmış ekip arkadaşlarına karşı; kendi kuruluşuna karşı;
Anlatılanlara göre, arabalar çadırların yanı başına TMB’ye karşı ve yabancıların TMB’ye karşı
kadar sokulmuş ve bu engellenememiş, bağlamında ele aldı. Bir etik kurul yapılanması
Organizasyondakiler oldukça yavaş hareket oluşturulması, kayıt bildirimine önem verilmesi ve
ettiğinden katılımcılar uzun sürelerle onları yabancı mağaracılar için belirlenecek net tavırla
beklemişler. Daha önceden görülmeyen veya ortak hareket edilmesi, bu kurallara
kontrol edilmeyen mağaralara geziler yapılması uymayacakların da uluslararası çevreye
ile ilginç ve gülünç sorunlar yaşanmış. Mağaraya yansıtılmalarını önerdiği sunumun ve tartışmaların
girenlerin üzerine dışarıdan çöp bırakılması sonunda, bu konuda önümüzdeki dönemde de
sonucu konukların suya karışan çöplerle birlikte çalışılmasına karar verildi.
dışarı çıkması, uzun süre ile giyinilip
kuşanıldıktan 10 dk. sonra ekibin mağaradan 2. Oturum: Ardından uzun bir oturum halinde,
dönmesi ve ileri gidilemiyor olması gibi TAMAG’dan Aslı DÖNMEZ ve MAD’dan Emre
aksaklıklar yaşanmış. Buna karşın Fransa’daki Baturay ALTINOK, Üniversite Kulüplerinin
kampın oldukça düzenli olduğunu; konaklama Hukuki Yapısı; 3335 sayılı Uluslararası
alanı, sunuların yapıldığı yer, eğlence çadırı ve Nitelikteki Teşekküllerin Kurulması Hakkında
çocuk oyun parkuru ile iyi bir organizasyona şahit Kanun Uyarınca Örgütlenme Olanakları; 5253
olduklarını dile getiren Meltem, Türkiye’de sayılı Dernekler Kanunu Uyarınca Örgütlenme
düzenlenecek kamp için çıkarılan dersleri paylaştı Olanakları ve TMB’nin Kurumsal Yapısı
bizlerle. hakkında sunularını yaptılar. Bu sunularda özetle:

10
TMB’nin bu platform tipi örgütlenme yapısı ile Federasyonu (MF) adı ile kurulmasına karar
daha uzun süre ulusal ve uluslararası kamuoyunda verildi. Yeni temsilciler belirlendi, tüm üye
etkin olamayacağı, Genel Sekretarya ve olacak kuruluşların genel kurul kararı alarak
Temsilciler Kurulu ile işlerin yürütülemediğinin federasyona üyeliği de içerecek tüzüklerini en kısa
anlaşıldığı, kabul görmesi ve etkin olabilmesi için zamanda bildirmeleri ve TMF’nin kuruluş
artık net bir tüzel kişilik yapısı ile ifade edilmesi döneminde koordinatörlüğü Emre Baturay
gerektiği, ayrıca MTA gibi kamu kuruluşlarının ALTINOK’un yürütmesine karar verildi.
birliğe üye olamayacağı, 3335 sayılı yasa ile
kulüplerin ancak üniversitelerinden bir onay
alarak dâhil olabilecekleri ancak bunun
hazırlığının zor ve uzun süre alabileceği,
üniversitelerin bu yapı içerisine girmek
isteyemeyecekleri; 3335 ile üniversite ve kamu
kuruluşlarını da içine alan bir yapılanma
oluşturulabilmesinin mümkün olduğu ancak
bunun hazırlığının zor ve uzun süre alabileceği,
bunun yerine 5253 sayılı Dernekler Kanunu
olanaklarından birisi olan tüzel kişilik olarak
“Federasyon” tipi yapının örgütlenilmesi ve yasa
uyarınca buna dernek yapılarının federasyona üye
olması, kamu kuruluşlarının bu yapıya yasal
olarak dâhil olamayacağı ancak güçlendirilmiş ve Fotoğraf: İlker Özden (Bümak)
etik olarak bağlayıcı özel protokol esasları ve
genişletilmiş bir yürütme kurulunda yer 3. Oturum: Artık TMB tarih oluyor iken,
alabilecekleri, üniversite kulüplerinin de bu yapıya TMF’nin ilk toplantısı olan ikinci gün oturumunu
resmi üye olamayacağı ancak üniversitelilerin açmak da oturum başkanı olarak bendenize nasip
camianın dinamik yapısı ve mağaracılığın oldu. Büyük bir coşku ve alkışlar içinde TMF’nin
geleceği olması dolayısı ile çok özel ve kuvvetli ilk toplantısını da açmış olduk. Bu oturumda:
ifadeler ile kararlarının ve görüşlerinin kayda
alınacağı, bu işlerlik için genişletilmiş yürütme Yaman ÖZAKIN, mağara girişlerinde kayıt ve
kurulunun iyi bir olanak olduğu, organizasyon belgelemenin önemini vurgulayarak, bu konuda
yapısı içinde herkesin sözünün dinleneceği ve basitçe fotoğraf, kamera vb. araçlar ile sanatsal
karar süreçlerine katılacağının garanti edilmesi ile bir kaygı olmaksızın, salt belgelemek adına
şimdilik güçlü bir işbirliği sağlanabileceği yani görüntü alınması ve buluntu ya da bulguların
artık bir FEDERASYON’un oluşturulma görüntülerle kaydedilerek, çizilen haritalarda
zamanının geldiği görüşleri tartışıldı. gerekli noktalara da enine kesitler yerine bu
görüntülerin konulmasını, bilimsel çalışmalara
Bildiğiniz üzere baştan beri amacımız bir üst daha faydalı olacağı düşüncesinde olduğunu
kuruluş olarak federasyon örgütlenmesiydi. Fakat belirterek bir öneri sundu..
platformun genel ortak değerlerin oluşturulması,
stratejilerin belirlenmesi gibi bir koordinasyon ve Mustafa SAMUR, Dicle Nehri üzerinde
de birlikteliği sağlayıcı amaçla çok demokratik bir yapılmakta olan Hasankeyf – Ilısu Barajı’nda
şekilde işleyebilecek olan yapısına kamu gelinen son noktayı, su tutulmaya başlanacağından
kurumlarının giremeyeceği, üniversite bu bölgedeki pek çok mağaranın araştırılmayı
kulüplerinin de temsilinin güç olduğu hukukçu beklediği ve bunu TMB olarak bir bütün katılımla
arkadaşların açıklamaları üzerine TMB’nin bir hatta yabancı desteği ile su tutulmadan önce
federasyona dönmesi düşüncesi ağır bastı ve genel gerçekleştirilebileceğini bizlerle paylaştı.
bir kabulle de federasyon tipine onay verilmiş
oldu. Uzun tartışmalar sonunda Türkiye adını Emrullah ÖZEL, Balıkesir Havran Barajı yapımı
sırasında, içerisinde yoğun yarasa yerleşimi
daha sonradan almak kaydı ile Mağaracılık

11
bulunan bir mağara sisteminin sualtında otobüsümüzün kalkış saatinin oldukça yaklaşmış
kalacağını ve yarasaların, baraj su seviyesi olması dolayısı ile toplantı sonlanmadan ve karar
üzerinde kalacak bir noktadan yeni suni bir oturumuna kalamadan ayrıldık. 5 dakika kala
mağaranın oluşturularak buraya taşınmalarının otobüse yetişerek Ankara’ya döndük.
sağlanmasına yönelik çalışmalarını bizlerle
paylaştı. MAD’lılar olarak toplantıyı organize eden
Meltemiyle, Aslısıyla, Metiniyle, tüm TAMAG
Dünyada bugüne dek belki de ikincisi olan bu camiasına bu başarılı organizasyondan ötürü bir
çalışmada yarasaların yer aldığı mağara kadar kez daha teşekkürler.
(~300m kadar) yeni bir yatay mağara
oluşturulduğunu, iç görünümünün benzer olması
adına yüzeylere şekiller verildiğini, su yükselirken
yarasaların üstteki mağaraya göçünü sağlamak
için de bir bağlantı galerisi oluşturulduğunu ve
tüm bunları yaparken de mağara canlılarının hayat
kaynağı yarasa gübreleri ve bunda yaşayan canlı
türlerinin hiç değilse bir bölümünün de üstteki
mağaraya aktarılabilmesi adına planda
olmamasına ve ödeneği bulunmamasına karşın
nasıl bir özveri ve heyecan ile neler yaptıklarını
anlattı. Yarasa gübresi katmanlarında fark edilen
canlıları ayırarak, gübreleri de kat sırası ile
kovalarla kurdukları gırgır vinç sistemi yardımı ile
nasıl taşıyıp yeni mağarada tekrardan
yerleştirdiklerini, bizleri de heyecanlandıran bir o Fotoğraf: İlker ÖZDEN (BÜMAK)
kadar da duygulandıran sunumu ile bizlerle
paylaştı. Sonradan Havva’nın özetlemesi ile öğrendiğimiz
toplantı kararları özetle şöyle idi:
Ben de son sunuda, yakın zaman içinde turizme
açılmış olan Tokat – Ballıca İndere Mağarası, Federasyonlaşma için sürecin başlatılmasına,
Karabük – Safranbolu – Mencilis Mağarası ve Federasyon adının (Türkiye) Mağaracılık
Zonguldak – Gökgöl mağaralarının turizme Federasyonu (T)MF / Speleological Federation
açılmaları sonrasında oluşan tahribat ve kayıpları of Türkiye SF(T) ve Merkezinin Ankara’da
görüntüleri ile paylaşmaya, “Turizmle olmasına, 7 kurucu dernekten belirlenen
Katledilenler” ana fikri ile dile getirmeye çalıştım. temsilcilerle çalışmanın yürütülmesine,

Verilen ara sırasında, mağaralardaki yarasa Federasyonlaşma süreci tamamlanana dek


gübresi ve mağara toprağında Histoplazma mevcut genel sekreter ve komisyon üyeleri ile
capsulatum ve diğer mantar hastalığı işleyişin devamına; komisyonlarda görev almak
mikroorganizmaları saptanmasına yönelik, isteyenlerin de ilgili komisyonlara
Pamukkale Üniversitesi Mikrobiyoloji başvurmalarına,
Bölümü’nünden Çağrı ERGİN, MAD’dan
Mustafa Z. RUHİ’nin yer aldığı çalışmanın BSU 2009 Türkiye kampının Antalya’da
numune alma tüplerini kurum temsilcilerine düzenlenmesine
dağıttık. Etkinliklerde alınan numunelerin
Mağaracılık etiği için bir komisyon kurularak,
Pamukkale Üniversitesi’ne gönderilmesi
“Mağaracılık Etiği Metni” hazırlanmasına
bekleniyor.
karar verilmiş bulunulmaktadır. .
Toplantının geri kalan kısmında BSU kampının
nerede olmasına dair tartışmalar sürüyor iken

12
EJDER–2 MAĞARASI
Uğur Murat LELOĞLU

Nisan 2007’de Valla Kapızı’na yaptığımız deniyor sonra yola devam ediyorduk. Nihayetinde
araştırma gezisi sırasında efsanevi kişilik Kör çok büyük bir obruğun önüne gelip durduk. İlk
Ali’nin bahsettiği büyük mağarayı bulmak için olarak Maho hazırlanıp indi. Dokuz metrelik ilk
yola çıktık. Ben, Muharrem SAMUK, Vedat GÜN inişten sonra, kalan kısım yaya olarak araştırıldı.
ve Ertan KÖSEOĞLU bir orman yolunda Obruğu ölçerken lazermetrenin çok faydasını
arabadan inip Kör Ali’nin peşine düştük. Ormanda gördük. Mağara bitince yanımızda olmayan
belli belirsiz bir yoldan, Kör Ali’nin palası arkadaşlarım adına üzüldüm, ne de olsa bu
yardımıyla yol aldık. Gökyüzünü nadiren harikulade mekânı göremeyeceklerdi. Umarım
görebildiğimiz, ağaç ve orman altı bitkilerinin hiç ileride aynı ormanda derin bir mağara buluruz ve
görmediğimiz kadar çeşitli olduğu bu ormanda bir tüm üyelerimiz de bu güzel ortamda zaman
saat kadar ilerledik. Bir ara 1–2 metre çapında bir geçirme zevkini yaşarlar. Merak edenler için not:
deliğin yanından geçtik. Zaman zaman Kör Ali Ejder-1 Mağarası gene aynı bölgede ve İspit
dahi, olmayan yolu kaybedip çeşitli yönleri olarak da biliniyor.

EJDER-2 MAĞARASI
Valla Kapızı - Pınarbaşı - Kastamonu
MAĞARA ARAŞTIRMA DERNEĞİ
Cave Research Association

Nisan 2007
BCRA 3C
Rakım : 900 - 1000m
Derinlik : -23m
Toplam Uzunluk : 89m
Ekip : Uğur Murat LELOĞLU
Muharrem SAMUK
Ertan KÖSEOĞLU
Vedat GÜN
Çizim : Uğur Murat LELOĞLU

13
IV. ULUSAL SPELEOLOJİ SEMPOZYUMUNUN
ARDINDAN
Birhan ALTAY

Speleoloji Sempozyumu, iki yıllık çalışmanın Gülfemler ve daha anımsayamadıklarım ile


sonunda 24 Şubat Pazar günü Ilgaz gezisi ile birlikte iyi bir etkinliği bitirdik.
sonlanmış oldu. Bu uğraşılarından ötürü Ankara
Üniversitesi Mağara Araştırma Birimi
(ANÜMAB)’ni bir öğrenci kulübü olarak, başta
da Türker BENDER'i ve ekibindeki arkadaşları
candan kutlamalı. Tekrar teşekkürler, hafızalara
kalıcı bir bilgi yumağı daha eklediler.
TURSAB’ın son dakikada desteğini çekmesine
rağmen organizasyonu başarı ile tamamladılar.
Yıllardır bu uğraşının içinde olup, ANÜMAB’lı
arkadaşlarımıza destek olan bilim adamı ve doğa
sporcusu Koray HAKTANIR Hocamız,
ağabeyimize de teşekkürler.
Fotoğraf: Ekin ERTÜRK

Oturumlarda: Prof. Dr. Ülkü ULUSOY'un


speleolojide fizik biliminin kullanımına yönelik
açıklamaları ve “Jeolojik Örneklerde Elektron
Spin Rezonans Yöntemi (ESR) ile yaş tayini
konulu sunumu; Yrd. Doç. Dr. Selçuk
CANBEK'in kurtarma ve acil durumda kısa mesaj
uyarı sistemi (Mobil SMS) uygulaması; Kadir
Boğaç KUNT’un yalancı akrepler konulu sunumu;
ANÜMAB’lı çoğu biyoloji öğrencisi olan
arkadaşların değerli biyospeleolojik çalışmaları;
Fotoğraf: Ekin ERTÜRK Dr. Aysel KEKİLLİOĞLU'nun turizmde
mağaraların kullanımı, ekoturizmde yeri ve
MAD’ımız da çok başarılı bir şekilde temsil korunmalarına yönelik ifadeleri; Aslı DÖNMEZ
edildi. Gerçi yoğun iş tempoları ve yeterli zaman ile E. Baturay ALTINOK' un hukuksal süreçle
bulunamamasından ötürü çok sayıda sözlü sunum ilgili değerlendirmeleri ve TURSAB’ın
gerçekleştiremedik ama hazırlanan posterler sempozyumdan desteğini çekmesi ve bu bağlamda
müthişti. 10’u MAD’dan toplam 12 poster, Türkiye Turizmi 2023 stratejilerinin eleştirisini;
(Sempozyum tarihinde belki de ilk kez bu kadar Oruç BAYKARA'nın hidrojeolojik çalışma ve
poster vardı.) adeta poster yağmuru gibi ve hepsi Özgün SARISOY’un mağaracılık etiği sunuları;
de birbirinden farklı bilgi veren, gelişime destek Gürkan ÖZEL’in, bir ekspedisyon öncesinde
olan örnekler olarak sempozyuma çok değer kattı. risklerin belirlenmesi ve en aza indirilmesine
Bu bağlamda, başta Baturay ve Tulga' nın ısrarlı yönelik planlama ve önerileri, ilgi ile izlendi.
çabalarından ötürü kendilerine hem teşekkür hem Hamdi MENGİ’nin slayt gösterimi bizleri büyülü
de candan kutlama tekrar. Sonra Kubilay, Maho, mağara ortamına götürürken, Kubilay–Beril
Mustafa, Havva ve bendeniz ile Koraylar, ERDOĞAN çiftinin slayt gösterimi ile
Ferhatlar, Beriller, Ertanlar, Ülküler, Denizler, mağaralarda yaşadıklarımız gözlerimizin önünden
geçti bir kez daha. Bülent ERDEM’in uzun

14
zamandır hazırlamaya çalıştığı Türkiye Speleoloji
Kaynakçası’nın tamamlanmış olmasını görmek;
Alexey ZHALOV'un Türkiye ve Bulgaristan
mağaracı işbirliğinde tarihçe sunusu ve bu sunu
içinde 1974’de Bulgaristan’a giden MAD’lı eski
üye, büyüklerimizi görmek heyecan vericiydi.

Fotoğraf: Ekin ERTÜRK

• Dikey Kurtarmada Evak 500 Kullanımı (Tulga


ŞENER, Emre Baturay ALTINOK, Kubilay
ERDOĞAN),

• Islak Ortamda İp Kesme Tekniği (Emrah


Fotoğraf: Ekin ERTÜRK SINMAZ, Cem ERSOY),
TMB genel kuruluna katılamamış MTA, HÜMAK
• Mağara Araştırma Derneği Altıntaş Yaylası
ve ayrıca Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa
Araştırma Etkinlikleri Sonuçları (Uğur Murat
Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü
LELOĞLU, Kubilay ERDOĞAN, A. Bahar
Mağara Araştırma Biriminden Selim
HASER),
ERDOĞAN’ın da bu organizasyona katılımıyla
oldukça verimli gelişmeler doğurduğu • Mağara Araştırma Derneği Olay/Kazaları
düşüncesindeyiz. Bu katkı ve katılımlar ile (Tulga ŞENER, Cengiz ÇELİKBİLEK, Bora
ülkemiz mağaracılığı ve TMB için son derece ÇORAKBAŞ),
değerli bir etkinliği bitirmiş olduk. Katılımcılara
çok teşekkür ederiz. • Mağara Araştırmalarında Kablosuz Matkap
Kullanımı (Birhan ALTAY, Emre Baturay
MAD Sözlü Sunumu ALTINOK),
• Türkiye Turizm Stratejisi (2023) ve Turizm
• Mağara İçi Kampında Pratik Uygulamalar:
Stratejisi Eylem Planının (2007–2013)
Mağaracının Deneyimi (Kubilay ERDOĞAN,
Mağaraların Korunması, Mağara Turizmi,
Emre Baturay ALTINOK),
Mağaracılık ve Mağaracılar Açısından
Değerlendirilmesi (Emre Baturay ALTINOK) • Pantinle Çıkış Teknikleri (Tulga ŞENER,
Muharrem SAMUK)
MAD Posterleri
Diğer Posterler
• Ankara’nın Doğal Mağaraları (Tulga ŞENER,
Havva YILDIRIM, Emre Baturay ALTINOK), • Yıldızkaya (Kivi) Mağarası Damlataşlarında
Bakteri Florası Araştırması (Erzurum Atatürk
• Bir Deneyimin Işığında Mağarada Tek Tel
Üniversitesi),
Telefon Kullanımı (Uğur Murat LELOĞLU,
Vedat GÜN), • Çamözü ve Elçik Mağaraları Keşif Çalışmaları
(ESMAD).
• Eksik Malzemeyle Tek İp Teknikleri (Tulga
ŞENER, Kubilay ERDOĞAN),

15
2008 ALTINTAŞ – DÜDENAĞZI
Havva YILDIRIM ÇOLTU

Altıntaş Yaylası MAD’a misafirlik edeli koca 7 kalemlik şahane listesiyle giriş yaptı hazırlıklara.
sene geçmiş. Bu uzun yıllar içinde yaylada 2 Tek tek gönüllü eleman arandı tüm bu çalışmalara.
düden (-280 m Topak, -612 m Düdenağzı) ve 2 Özellikle de Kubilay’da bitiyordu nedense pek
kar çukuru (-24m Altıntaş 2, -15m Altıntaş 3) çok iş. Daha mağaracılar listedeki işlerin bu denli
bitirilip mağaracılık dünyasına kazandırıldı. çok olması konusuna alışamamışken bu ikili pek
Elbette bu uzun yıllar boyunca pek çok başka çok zorluğu birlikte göğüsledi ve büyük
araştırmalar da yapıldı, mağara peşinde dağ tepe özverilerle çalıştı. Kubilay, kâh çanta diktirilmesi
dolanıldı; fakat her sene dönüp dolaşıp yine bu işinin peşinde koşuyordu kâh tulumların. Bir
yaylada soluk aldı MAD’lılar. Yayla ise sonunda bakıyoruz malzeme siparişi veriyor tüm üyeler
mağaracılara en güzel armağanlardan birini verdi: için, bir de bakıyoruz ki tente tasarlıyordu. Müthiş
-612 m ile Düdenağzı’nı. bir enerji ile her işin üstesinden gelmeyi başardı
Kubilay ve hepimizin kalbinde hayranlık
tohumları ekti tekrar tekrar. Tulga ise planlama
program nasıl olurmuş herkese gösterdi; her yeni
gün Tulga’nın yeni bir projesine gebeydi. Bir gün
içme suyu sorununu çözüyor, öbür gün tüm
üyelerin malzeme sorununu hallediveriyordu.
Mükemmel bir organizasyon planı koymuştu
ortaya; başarıdaki en büyük paylardan biri de
onundu hiç kuşkusuz. İyi ki Tulga gibi, iyi ki
Kubilay gibi insanlar var bu dernekte!!! Tüm bu
çabaları gören Altıntaş ise başta onları, sonra diğer
tüm mağaracıları ödüllendirdi Düdenağzı ile. -612
m ile yeni bir mağara daha mağaracılık camiasına
kazandırılmış oldu tüm bu emeklerin sonunda.
Altıntaş Yaylası (Fotoğraf: Mustafa Z. RUHİ)

Altıntaş’ın hepimiz için önemi büyük, bizler için


nice güzel hatıralarla dolu yayla: ‘İlk seneler
araçların çamura saplanıp kalmaları, dernek
üyelerinin meşhur cezve ile Türk kahvesi
sohbetlerinin burada başlaması, bir sene büyük
etkinliğin sadece 5 kişi ile gerçekleştirilmesi,
kendilerini şehirde sanan bazı MAD’lıların
köylülerle tokalaştıktan sonra genç gelinlerden
birini yanağından öpmesi, telefonları çektirme
çabaları, çadır uçurmalar, kampta duş ve teknoloji
keyfi ve daha nice şey...’

Büyük özverilerle çalıştı bazılarımız ise: Başta Altıntaş kamp alanı. (Fotoğraf: Cem ERSOY)
Tulga ŞENER ve Kubilay ERDOĞAN. Onlara
ayrıca teşekkür etmek gerekir. Tulga büyük Şimdi gelelim böylesi güzel bir organizasyon nasıl
faaliyet organizasyonunun başına geçti ve 269 geldi geçti ve neler yaşandı:

16
17
18
19
20
21
22
23
Altıntaş Maceraları öncelikle ön döşeme Etkinliğin özet cümlesi Bora ÇORAKBAŞ’tan
etkinlikleri ile başlar. İlk ön etkinlik tarihi 11 gelir: “Altıntaş’ta dikitler, bu sene de bitmezse
Temmuz 2008 Cuma akşamı olur. Altıntaş öpsün bizi İskitler.”
Yaylası’na doğru yol alır mağaracılar. Büyük
etkinlik öncesinde, hafta sonları mağaranın yolu
tutulup önden döşeme yapma kararı alınır. Bu ilk
etkinliğin kahramanları Vedat GÜN, Uğur Murat
LELOĞLU, Bora ÇORAKBAŞ, Bahar HASER,
Kubilay ERDOĞAN, Birhan ALTAY, E. Baturay
ALTINOK ve Ferit YİĞİT olurlar. Mağarada
ulaşılan nokta -260m derinlik olur. Herkes elinden
geleni fazlasıyla yerine getirir ve büyük bir
motivasyonla Ankara’ya döner mağaracılar. En
güzel tandırları, en güzel sac kavurmaları
fazlasıyla hak etmişlerdir.

Fotoğraf: Ülkü TEKE

01 Ağustos 2008 tarihinde Ankara ekibi yola çıkar


ve büyük yaz etkinliği resmen başlamış olur. 2
Ağustos Cumartesi günü Bursa ekibi yola çıkar.
Aynı günün akşamı Altıntaş Yaylası’na ulaşırlar.
3 Ağustos Pazar günü Kubilay ve Tulga mağaraya
giriş yaparlar. Hedefleri -465 metredeki kampa
inip oradan da daha önce inilmiş ancak şu an
döşeli olmayan yeri döşemektir. Müthiş bir
motivasyonla yaklaşık beş saatte mağaradaki ana
kamp yerine ulaşırlar. Kampta biraz dinlenip bir
şeyler yedikten sonra inişe devam ederler.
Döşeme devam ederken, mağarada inişlerin
başlamasını ya da eğer mağara böyle zor bir
şekilde devam edecekse de çok derinleşmeden
bitmesini dilerler. Zira mağara zaten oldukça
zorlayıcı ve sabır gerektiren bir mağaradır bu
nokta öncesinde de. İkili, iplerinin de bitmesiyle
eski döşenen yerden yaklaşık 15-20 metre daha
inip dönüşe geçerler. Mağara travers
döşemeleriyle cadı kazanlarının geçilmesi
şeklinde devam etmektedir. Bu arada mağaracılar
diz üzerinde sürekli sudadır. Dönüş yolunda
Tulga’nın problemli olan kolu nedeniyle biraz
sorun yaşar ikili. Özel olarak diktirilen tek askılı
İlk ön etkinlik. (Fotoğraf: Uğur Murat LELOĞLU
çantanın da çok kullanışlı olmayışı hareket
İkinci ön döşeme etkinliğinin tarihi ise 18 kabiliyetlerini bir miktar kısıtlar. Bunlar
Temmuz 2008 Cumadır. Bu etkinliğin yaşanırken saat 13.00’de B. Emrah ve Cem
katılımcıları ise Bora ÇORAKBAŞ, Muharrem mağaraya girerler. Kubilay ve Tulga’ya destek
SAMUK, Kubilay ERDOĞAN ve Orkuthan vermek amacındalardır. Bu arada asıl görevleri ise
KARADENİZ olurlar. Ulaşılan nokta 460m olur. telefon hattını Vedat ve Uğur’un götürdüğü 200
metre civarından devam ettirmektir. Telefon
24
hattını ilerletmek yavaş ilerleyen bir iştir. Hattın ve hattı ilerleteceklerdir. Cem ve Kubilay yaklaşık
geçtiği yer insanların geçtiği yerlerden uzağa bir saatlik zorlu bir ilerleyişten sonra hattın bittiği
çekilir ve böylelikle takılıp zarar vermenin önüne yere ulaşırlar. Yaklaşık 4-5 istasyon çakarak
geçilmiş de olur. Fakat bu işlem yavaş ilerlediği ilerlerler. Matkabın şarjı azaldığı için bazı
kadar da zor bir işlemdir, çünkü mağaranın yerlerde el boltu çakmaya karar verirler ve hemen
formasyonu her zaman sizin yapacağınız bir tane çakarlar. Sonra bir çöküntü alana gelirler.
döşemeye uygun nitelikte olmayabilir. Bu zorlu Saatler 16.30’u göstermektedir. Mağaranın
görevin farkında olan Cem ve B. Emrah ikinci girişindekine benzer bir su geçişine varırlar.
telefonu travertenin çıkışının altına yerleştirirler. Burada üstlerindeki fazlalıkları çıkarıp burunları
Üçüncü telefon ise kamp yerine iki iniş kala telin suya değerek aradan sürünürler. Sonra buna
bitmesi sebebiyle -400 m civarında bırakılır. Tüm benzer birçok delikten geçerek çöküntü alanda
bu işlemleri bitiren ikili hızlanır ve gece 01.30 yaklaşık 40-50 metre ilerlerler ve suyun bir
sularında ana kampa ulaşırlar (-465 m). kayanın altından kaybolduğu yere geldiklerinde
mağaranın bittiğini anlarlar. Çevredeki her yeri
kontrol ettikten sonra dönüşe geçerler. Yanlarında
taşıdıkları malzemeleri ana kampa geri götürürler.
Ana kampa ulaştıklarında saatler 18.30’u
göstermektedir.

Dip kampı. (Fotoğraf: Birhan ALTAY arşivi)

Tulga ve Kubilay o saatte uyumaktadırlar.


Arkadaşlarının seslerine uyanıp onlara kamp
yerini gösterirler. Cem ve B. Emrah yanlarında Fotoğraf Birhan ALTAY
getirdikleri dört kişilik çadırı kurar; uyku tulumu
ve matları da yerleştirip 03.30 sularında yatarlar. Mağaranın bitişiyle, yapılan tüm planlar değişir.
Üşümekle titremek arasında geçen zorlu bir Vardiya devri planlarının yerini mağaranın
uykudan sonra sabah 07.30’da kalkar mağaracılar. haritalanması planları alır. Baturay ve Birhan
Tulga’nın sol kolunun şişmesi nedeniyle Cem ve ölçüm alıp hattı sökmek için akşam 21.00 civarı
Kubilay bir gün dinlendikten sonra ilk vardiyayı yola çıkarlar. Cemler ise önce biraz yatıp
almaya karar verirler. Daha sonra da Cem ile dinlenirler, ardından da 5 Ağustos Salı günü Tulga
Tulga’nın yukarıya çıkmasının uygun olacağını ile çıkışa geçmeye karar verirler. Yola
düşünürler. Bu arada mağaranın çok zor ilerlediği çıktıklarında saatler 09.50’yi göstermektedir; fakat
ve takviye için telefonla birkaç kişiyi daha Birhan ve Baturay hâlâ dönmemiştir ve onları
çağırmak gerektiği yönünde fikir birliğine varırlar. merak ederler. Sorunsuz bir çıkış gerçekleştirir ve
Sabah kahvaltı ve durum tespitinden sonra Cem yaklaşık 6,5 saat içerisinde dışarıya çıkarlar. Bu
ve Kubilay ilk vardiya için 11.00 civarında arada öncesinde telefonla iple mağaraya girmek
hazırlanmaya başlarlar, 12.00’de da yola üzere olan Bora ve Onur’a ip yerine yiyecek ve
koyulurlar. Yapılan plana göre Birhan ve Baturay çanta getirmelerini söylerler ve mağaranın
da saat 20.00’de vardiya devri için yola çıkacaklar bittiğini müjdelerler. Mağaracı stili bir karşılama
töreni yaşar mağaracılar. Tüm bu yaşananların
25
ardından Cem’in ağzından şu cümleler dökülür: geldi. Zor yanmaya kolay sönmeye başladı.
‘Dört senedir geldiğim Altıntaş’ın bitmesine ve Taşıdığım çantanın ağırlığından omuzlarım fena
sonunu gördüğüme (rekor kıramasak da) çok ağrımaya başladı. Gözlüğüm buhar yaptı. Ter
mutlu oldum. Aşırı yorucu ve bezdirici bir gözlük camlarına akınca görüş açım iyice
mağaraydı.’ Minik bir not: Bu ikilinin yaş kayboldu. Biraz sonra moralim düzeldi ancak bir
ortalaması 43’tür . noktada belime kadar suya girdim. -140’da
tükenmeye ve üşümeye başladım. Sonra çıkışa
geçtim. Çantaları bırakınca daha iyi hareket
etmeye başladım. Deniz kafa lambasını bana
bıraktı. O noktadan sonra mağara keyifli hâle
geldi. Yolda Baturay ve Birhan’la karşılaştık.
Çıktığımız zaman kampı ve arkadaşları görmek
harikaydı.’

Coşkun (Fotoğraf: Mustafa Z. RUHİ)

Düdenağzı herkesi zorlayan bir mağara olmuştur.


Bir yandan yeni bir derinlik rekoru kırılsın
istenirken diğer yandan da mağaranın formasyonu
gereği bu durumun işleri iyice zorlaştıracağının
bilincindedir herkes. Coşkun ÖZAŞÇILAR’ın şu
cümlelerine iyi dikkat etmek gerekir: ‘Onur’la Cem ve Tulga (Fotoğraf: Efe ERSOY)
birlikte -244’e indik. Geçen seneden beri ilk
girişim, o yüzden biraz sıkıntılı oldu. Hem fiziksel 5 Ağustos Salı günü mağaranın bittiği haberini
açıdan hem de psikolojik açıdan mücadele getiren Cem ve Tulga’dan sonra toplama
gerektiren bir etkinlik oldu.’ Coşkun ve diğer tüm organizasyonu başlar. Kubilay, Baturay, B.Emrah,
mağaracıların da belirttiği üzere iyi kondisyon ve Birhan, Onur, Bora’dan (yaş ortalaması: 37,25)
psikolojik anlamda mağaraya hazır olmak çok oluşan dip ekibi malzemeyi toplayarak yukarı
önemli bir noktadır Düdenağzı gibi bir mağara tırmanmaya başlar. Dip ekibinin dışarı sağ salim
için. Geçen yıllar boyunca Düdenağzı hemen çıkması ile birlikte kampta adeta bayram havası
hemen tüm mağaracıları bu konuda çok iyi eser. Dışarı çıkan her bir mağaracının başında en
eğitmişti. Mustafa CANER’in şu cümleleri az 2-3 kişi çay verir, yemek sunar, masaj yapar,
aslında, Düdenağzı gibi zorlu bir mağaranın soyunmasına yardım eder. Ekip arkadaşının
motivasyonunuzu bir anda kırmasına iyi bir örnek yorgunluğunu gidermek için her şey yapılır.
teşkil ediyor: ‘Altıntaş benim üçüncü dikey
mağaram olacaktı. Mağaranın zor olduğuna dair Mağaranın bittiği haberinin verilmesiyle planlama
daha önce aldığım duyumlar beni biraz strese çalışmaları başlar. Hatların sökülmesi, çantaların
sokmuştu. Dikeyde çok tecrübeli olmadığım için tek tek dışarı taşınması gereklidir. Ertesi gün 8
ekibi yavaşlatırım, başlarına bela olurum kişilik bir toplama ekibi oluşur: Muharrem, Cem,
düşüncesi de vardı. Mağaranın girişi sürünme Uğur, Vedat, Coşkun, K. Mustafa, K. Emrah ve
gerektirse de çok zor gelmedi. Aktif su akışı Deniz. Çantalar ise 11 tanedir ve ağzına kadar
ıslanma korkumu tetiklese de çok dikkatli olursam malzemeyle doludur. Ekip ikinci bir giriş mi
fazla ıslanmam diyordum. Fakat ıslanacaktım. yapsak acaba diye düşünürken klasik mağaracı
Önce karpit lambası hakkında korktuğum başıma gazı devreye girer ve büyük bir azimle tüm
26
çantalar sorunsuz bir şekilde dışarı çıkarılır. 7 Ağustos Perşembe 00.25, Emrah SINMAZ:
Mustafa’nın şu cümleleri her şeyi özetler
niteliktedir. ‘Ekip ruhu, mağara motivasyonu, ‘İnanamıyorum!!!’
yardımlaşma, herkesin tek bir amaca kenetlenmesi
harikaydı. Bunu yaşayabilen insan sayısı çok 7 Ağustos Perşembe 00.30, Emre Baturay
değildir. MAD'ın ayrıcalığı bize bu duyguları ALTINOK:
yaşatması olsa gerek. MAD Altıntaş ekibinin bir
parçası olduğum için çok mutluyum. Her şey çok ‘Kubi bir daha birbirimizi kontrol edelim, deltam
güzeldi.’ açılmış.’

Dip ekiplerinin döşemeyi toplayıp dışarı Büyük bir şevk ve ekip ruhu ile çalışan MAD’lılar
çıktıklarında ağızlardan dökülen cümleler şöyle bir mağarayı daha mağaracılık dünyasına
olur: kazandırmanın mutluluğunu yaşarlar etkinlik
sonrası. 2008 yılı Büyük Faaliyetine katılanlar şu
6 Ağustos Çarşamba 23.30, Onur YURTBAŞI: isimlerdir: Birhan ALTAY, Bora ÇORAKBAŞI,
Cem ERSOY, Coşkun ÖZAŞÇILAR, Deniz
‘Yorulmadım, üşümedim; ama anlamadığım bir ÖZKAYA, Efe ERSOY, Emre Baturay
şekilde başım dönüyor. Sanki biri tam travertenin ALTINOK, Emrah ÖZTEKİN, Emrah SINMAZ,
üzerine ulaştığımda düğmeme bastı.’ Kubilay ERDOĞAN, Muharrem SAMUK,
Mustafa CANER, Mustafa Z. RUHİ, Onur
YURTBAŞI, Tulga ŞENER, Uğur LELOĞLU,
Ülkü TEKE ve Vedat GÜN (yapılan yaş
ortalaması hesabı: 34,33’tür.) Emrah
ÖZTEKİN’in deyimiyle ‘Bu mağaracılar Altıntaş
tarafından düdülenler listesine girmeye ve Altın
Çamur Oskarını almaya hak kazanmışlardır.’

Fotoğraf: Emrah SINMAZ

7 Ağustos Perşembe 00.20, Birhan ALTAY:

‘Sanki Ankara’dan beri yürüyor gibiyim. Oyyyy


oyyy. Aşağılar çok güzeldi, çok şeyler kaçırdınız.’

Bu arada yaşanan klasik bir diyalog şu şekildeydi:


Fotoğraf: Mustafa Z. RUHİ arşivi
— ‘Birhan ıslanmamışsın.’
Katkıda bulunanlar: A. Bahar HASER, Bora ÇORAKBAŞ,
— ‘Ben kuru çıkarım, ıslanmam.’ Cem ERSOY, E. Baturay ALTINOK, Emrah ÖZTEKİN,
Tulga ŞENER, Vedat GÜN, Mustafa CANER, Coşkun
ÖZAŞÇILAR, Uğur Murat LELOĞLU.
7 Ağustos Perşembe 00.25, Bora ÇORAKBAŞ:

‘Ermenek ker****ne gitmek istiyorum. Hamamda


çingeneleri oynatmak istiyorum.’

27
DOĞA SPORCULARI İÇİN YER ADLARI
Uğur Murat LELOĞLU

Doğa sporları ile uğraşırken zaman zaman, Boy: ‘Nehir yatağı’ [Yl93].
özellikle yer tarifleri sırasında, köylülerden alışık
olmadığımız kelimeler duyuyoruz. Ayrıca, Bulak: ‘Su kaynağı’ [Cl72]. Moğolca bul(ka)-
ayrıntılı haritalarda geçen bazı yer adları da bize (banmak, ıslatmak, yerden çıkmak, taşmak),
bir anlam ifade etmiyor. Bu kısa yazıda, yer Tunguz-Mançuca bülkü-(banmak, ıslatmak,
şekilleri ve adlarına ait aşina olmadığımız Türkçe sıçratmak, çalkalamak), Korece puri (banmak,
kelimelerden bir derleme yaparak bunlarla ilgili ıslatmak) ve Japonca pure (yıkanmak) ile aynı kök
kısa açıklamalar hazırladım. Hepimizin gayet iyi kelime *biulo veya *bülo (banmak, fışkırtmak)dan
bildiği ve yer adlarında geçen alan, baca, bahçe, geldiği düşünülmektedir [St03]. Eski Türkçe ‘yul’
bağ, bayır, boğaz, bostan, burgaz, burun, da pınar manasına gelir. Türkiye’de Bulak adında
çağlayan, çarşak, çayır, çay, dağ, dam, dere, çok sayıda yerleşim yeri vardır.
doruk, düden, düz, geçit, hisar, höyük, ırmak, in,
kale, kaynak, keçiyolu, kır, kışla, kom, koru, köy, Bük: ‘Su kenarında sık çalılık’ [Tt02]. ‘Akarsu
kuyu, mezra, orman, ova, ören, pınar, sır, tepe, kıyılarındaki verimli tarlalar, büklük; ovada veya
tarla, vadi, yaka, yalı, yamaç, yar, yayla gibi adlar dere kıyısında çalı ve diken topluluğu’ [TDK_G].
ile dolin, polye, talveg gibi yabancı kökenli Ana Altayca ‘orman, tepe, çayır, vadi’ gibi
bilimsel sözcükleri bu çalışmaya almadım. İleride anlamlara gelen *bū̀ k`e sözünden, Moğolca buka
genişletilmiş ve fotoğraflarla örneklendirilmiş (kanal; tınaz, balya), Tunguz-Mançuca būKa (ada)
olanını yayınlamayı planlıyorum. ve Korece puk (toprak yığını) ile beraber geldiği
düşünülmektedir [St03]. Örnek: Akbük, Karabük,
Sözcükler Türkbükü.

Akak: ‘Mecra, dere yatağı’ [Tt02]. Büre: ‘Etrafı ormanlarla çevrilmiş, yüksek ve
çıplak yerler’ [Yl93].
Bel: ‘Dağ geçidi’(Gövdenin ortası, bükülen yeri
anlamından türeme) [Tt02]. ‘Dağın geçit veren Cöngelez: ‘Dikey mağara ağzı’. İçel Gözne
iniş yeri’ [Yt02]. Clauson’da [Cl72, s.330] ‘Say bölgesinde duyduğumuz bu sözcük, ‘cadı, vampir,
yazıda bel yok.’ (Türkiche Turfantexte, VII, 42, sara hastalığını yaptığına ve karakış geceleri
8’den) örneği verilmiştir ki bu derlemede yer alan dolaştığına inanılan peri, hortlak, ihtiyar kadın’
üç sözcük bu kısa cümlede yer almaktadır. gibi anlamlara gelen ve cancoloz, cangoloz,
cangoluz, cancolos, concoloz, conculaz, congalaz,
Belen: ‘Tepe’ [Tt02]. ‘Üzerinden yol geçen dağ conkalaz gibi şekillere giren [TDK_A] sözcük ile
sırtları’ [Yl93]. Türkiye’de 20’den fazla yerleşim bağlantılı olabilir. Çıblak [Çl00] gene İçel
yerinin adıdır. yöresinden ‘karabasan gibi insanın üstüne çöken
ağır ve çok çirkin varlık’ anlamında Cangaloz
Ber: ‘Üstü oval ve düz dağların düzlükleri’ sözcüğünü derlemiştir. Örnek: Çöngelez Kuyuzu.
[Yl93]. ‘Ağıl, davarın sağıldığı yer’ (Kürtçe’den)
[Tt02]. Çat: ‘İki nehrin birleştiği yer’ [Yl93]. ‘İki derenin
birleştiği yer; yolun ikiye ayrıldığı yer’ [Tt02]. Bu
Bor: ‘Üstü beyaz ve düz olan dağ’ [Yl93]. adda çok sayıda yerleşim yeri vardır.
‘İşlenmemiş, taşlık, sert, ekilmemiş (toprak),
borak’ [TDK_G]. ‘İşlenmemiş sert toprak’ [Tt02]. Çatak: ‘İki dere veya iki yolun birleştiği yer; su
Tietze’ye göre Moğolca, Yunanca, Ermenice veya akıntılı yerler, dağlarda derin dereler’ [Tt02]. ‘İki
Kürtçe’den geçtiği de iddia edilmiştir. Örnek: dağ yamacının kesişmesi ile oluşmuş dere yatağı’
Kargabor. [TDK_G]. Türkiye’de bu adda onlarca yerleşim
yeri vardır.
28
Çatlak: ‘Birleşen iki nehrin arasındaki yer, delta’ Kapız/Kapuz: ‘Bir nehrin yardığı büyük
[Yl93]. Çatak’ın bir başka söylenişi olabilir. kayaların yarılmış yeri, kanyon’ [Yl93].

Çevlik: ‘Etrafı dağlarla çevrilmiş yerler’ [Yl93]. Keben: ‘Dağların sarp ve kayalık yerleri’ [Yl93].
‘Etrafı çevrilmiş bahçe veya tarla’ [Tt02]. ‘Taşlık, kayalık yerden geçen dar yol, geçit’
Türkiye’de bu adda çok sayıda yerleşim yeri [TDK_A].
vardır.
Keler: ‘Dağ tepelerinde dökülen kil
Çığır: ‘Patika’ [Tt02]. ‘Çığın kar üzerinde açtığı tabakalarından meydana gelen boşluklar,
iz’ [TDK_G]. mağaralar’ [Yl93]. ‘Kaya oyukları, doğal mağara’
[TDK_A].
Dırmalak: ‘Dik dağlar üzerine döne döne çıkan
yollar’ [Yl93]. Kepir: ‘Ot bitirmeye gücü olmayan yer’ [Yl93].
‘Kıraç toprak; taşlı yer’ [TDK_A].
Dölek: ‘Dağların tepelerinde tesadüfen rastlanan
düz yollar’ [Yl93]. ‘Düz arazi, düzlük; tepe eteği’ Kokurdan: ‘Kalkerli ve karstik özelliği ağır
[Tt02]. basan yerlerde çukurlukları bol, engebeli arazi’
[TDK_G]. Dolin.
Dalda/Dulda: ‘Kuytu yerler, koyaklar ve
göbekler’ [Yl93]. ‘Yağmura, rüzgara ve güneşe Koyak: ‘Derin olmayan mağara gibi tabii
maruz olmayan yer’ [Tt02]. çukurlar’ [Yl93]. ‘Bir ucu dağda son bulan kapalı
boğaz, iki dağ, tepe arasındaki boşluk, vadi; dağlar
Gedik: ‘Dağ geçidi’ [TDK_G]. Eski Türkçe’deki ve kayalıkların üzerindeki doğal çukurlar; güneş
ketük şekli ‘ketmek’ (çentmek, dilimlemek) görmeyen kuytu yer; dağ üzerinde otu bol olan,
fiilinden türemiştir [Cl72]. Bu adda çok sayıda bitek, çukur yer’ [TDK_A].
yerleşim yeri vardır. Örnek: Ayvagediği Yaylası.
Kuyluç: ‘Derelerin derin yerleri; körfez; çukur’
Göbek: ‘Üzerinde suların durabileceği yerler’ [TDK_A]. ‘Dikey mağara ağzı’.
[Yl93].
Muhar: ‘Pınar, çeşme’ [TDK_A].
Göz: ‘Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak’
[TDK_G]. Clauson [Cl72, s.736], Arapça’da hem Obruk: ‘Dağların üzerinde düşey ve tabii
göz hem de kaynak manasına gelen el-ayn mağaralardır ki, bunların içinde peynir ve yağ
kelimesine öykünerek yapıldığını iddia saklanır’ [Yl93]. ‘Karst yörelerinde görülen
etmektedir. Farsça ‘çeşm’ (göz) kelimesinden yanları dik, uçurum niteliği taşıyan, ağzı dar ya da
‘çeşme’nin türemesi de ilginç bir paralelliktir. geniş, derin doğal kuyu’ [Ön80].
[Yl03]’de ‘Kaynaklar birleşince pınar, pınarlar
birleşince göz ismini alır ki, menbaa demektir.’ Örü: ‘Hayvanların dağlarda otladıkları yer’
şeklinde tarif edilmiştir. [Yl93]. ‘Tarlalarda sele karşı taştan yapılmış set’
[TDK_G].
Gübe: ‘Ufak tefek tümsekler’ [Yl93].
Öz: ‘Tepeler arasındaki çukur, düzlük yer, koyak;
Kaş: ‘Uzanan sırtlar, özellikle yarım daire çeviren sulak, verimli yer, otlak; bağ, bahçe, bostan;
sırtlar’ [Yl93]. ‘Sarp kayalıklar, uçurum; tepe, yapışkan topraklı yer; su kıyısındaki yeşil yer,
dağ; bağ ve bahçelerde toprak yığarak yapılan ova; geniş ve büyük hendek; sel sularının aktığı
sınır, set; yokuşun düzlüğe çıkılacak yeri, yokuşun yerde yaptığı yarıklar; tarla, köye yakın tarla’
başı; patika, ince yol; suyun, toprağın bir yanını [TDK_A]. ‘Nehirlerin etrafında bulunan meyilli
oyup diğer yanını yükselttiği kısmı; dağlık, arazi’ [Yl93]. Clauson [Cl72] ‘vadi ve benzerleri’
kayalık yolun dönemeci’ [TDK_A]. anlamını vermektedir. Eski Türkçe’de küçük vadi
anlamındaki ‘özek’ bu kelimeden türemiştir.
[Km06]’ya göre ırmak anlamındaki ‘ögüz’ün
29
küçültme eki alması yolu ile oluşmuştur. İnözü, Ulak: ‘İki veya daha fazla dağların birbirlerine
Söğütözü gibi aşina olduğumuz yer isimlerinde kavuştukları yerler’ [Yl93].
veya Karsantıözü gibi soyadlarında hala
korunmaktadır. Yarma: ‘İnsanların kazıp açtığı yol, kanal,
hendek; yar, uçurum’ [TDK_A].
Püren: ‘Çalılık ve ormanlık yerler’ [Yl93].
Yalı: ‘Deniz, göl veya ırmak kıyısı, düz ve açık su
Sağrı: ‘Toprak üstündeki küçük tepeler; dağın kıyısı’, Rumca kıyı manasındaki ‘γιάλι’
tepesine yakın dik, yokuş yer; dağ ve tepelerin sözcüğünden gelir [Er99].
pürüzsüz yamaçları’ [TDK_A].
Yar: ‘Nehirlerin yüksek kenarı’ [Yl93]. Uçurum
Sayalık: ‘Yumuşak taşlarla çevrilmiş yerler’ [TDK_G].
[Yl93]. ‘Ahır’ [TDK_A]. Eski Türkçe’de ‘düz
taşlarla kaplı alan; taşlık çöl’ [Cl72]. Altıntaş Yazı: ‘Kır, ova, boş ve açık yer, boşluk, açıklık,
Yaylası’nda yer tarif ederken köylülerce ‘say taş’ alan’ [DLT]. ‘Orman içerisindeki ağaçsız düzlük.’
ifadesi ‘üzeri düz geniş taş’ anlamında
kullanılmıştır. Upak: ‘Heyelana elverişli arazi’ [Yl93].

Seki: ‘Akarsu koyaklarının iki yamacı üzerinde, Kaynaklar


göl ve deniz kıyılarında görülen, kimi kez birbiri [Cl72] Gerard Clauson, An Etymological Dictionary of Pre-
üzerine belli aralıklarla sıralanmış az eğimli asılı Thirteenth-Century Turkish. Oxford University Press,
düzlükler.’ [ÖN80]. Clauson’a [Cl72] göre Farsça London, 1972.
‘sakû’ kelimesinden ‘sekü’ olarak geçmiştir. [Çb00] Nilgün Çıblak, İçel Tahtacı Kültüründe Terim,
Örnek: Akseki, Kavakseküsü. Kavram ve Adlar Üzerine Bir Deneme, Uluslararası Türk
Dünyası Halk Edebiyatı Kurultayı, 26-28 Mayıs 2000,
Kültür Bakanlığı Yayını, 2000.
Senir: ‘Altı uçurum ve üstü dağ olan ince yollar’
[Yl93]. ‘İki dağ arasındaki sırt’ [TDK_G]. [DLT] Divanü Lugati’t-Türk Tercümesi. Çeviren: Besim
Atalay. TDK Yayınları, Ankara, 2006.
Sıvat: ‘Nehrin seviyesiyle beraber olan sahil’ [Er99] Hasan Eren, Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü,
[Yl93]. ‘Sulak ve otu bol otlak; çay, dere Ankara, 1999.
kıyılarında hayvanların su içmesine elverişli yer’ [Km06] Şemsettin Seracettin oğlu Kemalettin,
[TDK_A]. Древнетюркская Топонимия Средней Азии (Orta
Asya’nın Eski Türk Toponimleri), s.41, Taşkent, 2006.
Soğluk: Soğukluk’un kısaltılmış şekli olarak [Ön80] Sami Öngör, Coğrafya Terimleri Sözlüğü, Türk Dil
peynir saklanan mağaralar için kullanıldığını Kurumu Yayınları – 467, 1980.
tahmin ediyorum. [St03] S. A. Starostin, A. Dybo, O. Mudrak, Etymological
Dictionary of the Altaic Languages, Brill Academic
Tapır: ‘Yüksek arazinin düz yeri’ [Yl93]. ‘Taşlı Publishers, June 2003.
ve engebeli alan; deniz ve göl kıyılarında
[TDK_G] TDK, Güncel Türkçe Sözlük, www.tdk.org.tr,
birdenbire yükselen yarların üstündeki düzlükler’ 2008.
[TDK_A].
[TDK_A] TDK, Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü,
www.tdk.org.tr, 2008.
Taplak: ‘Tepe ya da dağ üstündeki düzlükler;
düz, dümdüz yer’ [TDK_A]. [Tt02] Andreas Tietze, Tarihi ve Etimolojik Türkiye
Türkçesi Lugatı, Cilt 1, Simurg, İstanbul, 2002.
Tava: ‘Deniz veya göllerde suların geri [Yl93] Ali Rıza Yalman (Yalgın), Cenup'ta Türkmen
çekilmesiyle kuruyan bölüm’ [TDK_A]. Oymakları II, Kültür Bakanlığı, 1993.

Tömek: ‘Küçük toprak yığınları ya da yuvarlak Katkılar


tepecikler’ [TDK_A]. Ertan Köseoğlu ve Emrah Sınmaz’a önerdikleri sözcükler
için teşekkür ederim.

30
2008 ALTINTAŞ ETKİNLİĞİNDE ARAŞTIRILAN DİĞER
MAĞARALAR
2008 Büyük Yaz Etkinliğinde keşfi tamamlanan anda peşine takıldım. Kampın sol tarafından
ve -612 metrede biten Düdenağzı dışında, Altıntaş tepeye tırmanarak başladı macera, kayaların
Yaylası’nda başka deliklerin de keşfine arasındaki çatlaktan içeri daldık. Girişi zemine
çıkılmıştır. Araştırılıp haritası çizilmiş olan iki kadar iple inilecek kadar rahattı. 12 metre sonra
mağarayla ilgili detayları Deniz ÖZKAYA ve ayaklarım yere bastığında yan tarafımda, eni 20
Vedat GÜN’den dinleyelim… cm’den geniş olan birinin geçemeyeceği kadar dar
bir geçit ile karşılaştım. Birkaç zorlamadan sonra
Altıntaş 2 Mağarası – Vedat GÜN geçmemin mümkün olmadığını anladım ve
çözümü kaskımı çıkarmakta buldum. Geçit kesici
Dün gece çıktık Düdenağzı’ndan. Telefon delici oluşumlarla kaplıydı ve daralarak aşağıya
döşedik; ama ne döşeme! Ertesi gün dinlenmek ne iniyordu. Bitişine zar zor ulaştığımda yerden
mümkün! Boş oturmak yok! Uğur’un ısraralarına yarım metre yükseklikte bir delikle burun buruna
dayanamıyoruz! Yükleniyoruz malzemeleri, geldim. Sürünerek o delikten geçtim ve karşıma
Altıntaş’ın tepesindeki yıllardır bir türlü gitmeye küçücük bir oda çıktı, bu odanın kenarından
fırsat bulamadığımız deliği bulup araştıracağız. aşağıya doğru kafamın sığabileceği bir delik fark
Köy içinden geçip son yol tariflerini alıyor ve ettim. Oradan kafamı sokup etrafı incelemeye
sallana sallana tırmanıyoruz tepeye doğru. Önce çalıştım, gördüğüm kısmı ile çatlağın sonuna
“say”ı * bulmamız gerekiyor. Çünkü ona çok gelmiştim ama geçemediğim için tam emin
yakınmış ve şöyle bir bakınca bulurmuşuz. olamadım. Hüsranla geri döndüm, dönüşte birkaç
Gerçekten de “say”ı bulduktan sonra deliği sıkışma tehlikesi atlatıp ölçümleri aldıktan sonra
bulmak çok kolay oluyor. İçeri doğru bir iki taş Uğur ile haritanın taslağını oluşturduk. Ayaküstü
attıktan sonra hat döşeniyor ve Bora içeri sarkıyor, mağaraya girdiğim için hazırlıksızdım, bir başka
çalıların ve ağaçların arasından bağıra çağıra. deyişle üşenmiş ve üzerimi değiştirmeye gerek
Önce bir balkona geldiğini söylüyor, biraz daha görmemiştim. Çıktığımda çok sevdiğim
indikten sonra aşağıdan bağırıyor: “Dikey bitti, ayakkabılarımdaki kesikleri mağara hatırası diye
etrafa bakacağım.” Biz bu arada yukarıdan düşünüp sevindim. Daha sonra yolda görecektik
muhteşem manzarayı izliyoruz. Biraz sonra ki, şimdiki adıyla Altıntaş-3, eski adıyla Don
Bora’nın sesi tekrar yükseliyor: “Mağara bitti. Patlatan Çatlağı ayakkabılarımla kalmamış
Etraf çok döküntü dolu ve tıkalı, geçmek mümkün pantolonuma da el atmıştı.
değil.” Evet, işte bir delik efsanesi daha böyle
kapanıyor. Bora’nın yukarı çıkışını beklerken
güneş Altıntaş tepesinin ardına geçiyor ve
hareketsizlikte üşümeye başlıyoruz. Neyseki Bora
hızla çıkıyor yukarı. Hattı ve eşyalarımızı topluyor
“say”ın yanından inişe geçiyoruz, Düdenağzı’nın
dip ekibinden gelmiş ya da gelecek haberleri
düşünerek.

*say: 1. Düz, tabaka biçiminde, ince yassı taş. 2. İri, büyük kaya. (Biz ilk
anlamı ile kullandık.)

Altıntaş 3 Mağarası – Deniz ÖZKAYA


Fotoğraf: Cem ERSOY
Altıntaş'ın son günlerinde büyük bir mağara
sistemi bulma ümidiyle keşfe çıkan bir grubun son

31
ALTINTAŞ - 2
Altıntaş Yaylası - Başyayla - Karaman
MAĞARA ARAŞTIRMA DERNEĞİ
Cave Research Association

Ağustos 2008
BCRA 3C
Rakım : 2020m
Derinlik : - 24m
Ekip : Bora ÇORAKBAŞ
Vedat GÜN
Uğur Murat LELOĞLU
Deniz ÖZKAYA
Çizim : Uğur Murat LELOĞLU

ALTINTAŞ - 3
Altıntaş Yaylası - Başyayla - Karaman
MAĞARA ARAŞTIRMA DERNEĞİ
Cave Research Association

Ağustos 2008
BCRA 3C
Rakım : 1875m
Derinlik : - 15m
Ekip : Cem ERSOY
Efe ERSOY
Uğur Murat LELOĞLU
Deniz ÖZKAYA
Çizim : Uğur Murat LELOĞLU

32
GÜNDOĞAN’DA TEKRAR…
Kubilay ERDOĞAN

Türkiye Mağaracılar Birliği çatısı altında MAD’dan ben, Tulga ŞENER, Muharrem
yürütülen çalışmaların en güzel meyvesi Ulusal SAMUK, Ferhat AYTEKİN, Birhan ALTAY,
Mağara Kurtarma Grubu’nun kurulması olacaktır Ertan KÖSEOĞLU ve Barış ELBAŞIOĞLU
kuşkusuz... Bu amaçla sayısız kere bir araya çalıştaya katılmaya karar verdik. Tulga, cuma
gelinmiş, yapılanmanın nasıl olması gerektiği, akşamı iş çıkışı arabasıyla yola çıkacak; ben,
unsurlarının neler olacağı, diğer kuruluşlar ile Muharrem ve Barış da motosikletlerle ona eşlik
ilişkilerin protokollerle nasıl düzenleneceği edecektik. Bir arkadaşımın BMW 1100GS
konuları masaya yatırılmıştır. Bu çalışmalar motosikletini ödünç almıştım. Muharrem BMW
sırasında Mağara Araştırma Derneği, Tulga 1200GS, Barış ise Honda Transalp
ŞENER’in takdire değer çabaları ve diğer üyelerin kullanıyorlardı. Yaklaşık iki yıldır motosiklet
de desteğiyle inisiyatif ve sorumluluk almış, bir kullanmamıştım, ne kadar rahatsız olduğunu
anlamda bu çalışmaya öncülük etmiştir. unutmuşum...

Tulga normal seyrine devam ediyor, biz de onu


takip ediyorduk. Motosiklet kullanan tayfanın
orası burası tutulduğu için çeşitli bahanelerle -
nedense benzin aynı anda alınmıyordu- sık sık
duruyorduk. Hava kararmaya başladığında ise
beni başka bir sürpriz bekliyordu: motosikletimin
farları o kadar cılız yanıyordu ki 5 metre önümü
bile görmekte zorlanıyordum. Böyle bir durumda
bir de öne, lider pozisyonuna geçmiş buldum
kendimi, kâbus gibiydi...

Tulga’yla buluşma noktamız, sizin de tahmin


edebileceğiniz gibi, İnegöl’deki Zeynel Köftecisi
oldu. Tulga’nın arkasından park yerine girdim,
yavaşladım. Bir ağacı sağıma alacak şekilde park
etmek için 90° bir dönüş yaptım ve durdum. Ne
oldu dersiniz? Kaslarımın tutulmuş olmasından
gerek, dengemi sağlayamadım ve sağa doğru
devrildim. Neyse ki sağımda ağaç vardı ve ağaca
yaslanıp kaldım. Motosikletin ağırlığı bana
yükleniyor, ben de omzumla ağaca
yükleniyordum. Kendi başıma doğrulmam
Fotoğraf: Kubilay ERDOĞAN arşivi
mümkün değildi. Bir yandan hâlime gülüyor, bir
Bilgi ve tecrübenin aktarılmasında ‘çalıştaylar’ yandan da kaskın içinden ‘Yardım edin! Yardım
büyük rol oynamış; mağaracıları bir araya edin!’ diye dalga geçiyordum. Tam o sırada park
getirerek farklı gruplar arasında bir güven bağı alanına giren Muharrem ve Barış imdadıma
oluşmasını sağlamıştır. Bu çalıştaylardan birisi de, yetiştiler, beni düzelttiler. Bu duruma çok güldük
dikey kurtarma tekniklerinin tecrübe edileceği doğrusu. Bunu mağara kazalarına yazmam
Bursa-Gündoğan Çalıştayı olacak; 19–20 Nisan gerekmez sanırım, yoksa madara olacağım kesin...
tarihlerinde düzenlenecek olan çalıştaya, Mağara
Araştırma Derneğinin yanı sıra BÜMAK, O gece Bursa şubemizden Yasemin ve Emrah
BUMAD, ESMAD, TAMAD ve DEUMAK’tan SINMAZ çiftinin evinde kaldık. Yedik, içtik,
yaklaşık 30 kişilik bir mağaracı grubu katılacaktır. sohbet ettik. Ertesi sabah muhteşem bir
33
kahvaltının ardından Bursa’nın Gündoğan Beldesi
yakınlarındaki kampta alacaktık soluğu... Kamp,
beldenin yamacında vericilerin yakınında bir
tepeye kurulmuştu. Dağcıların kaya tırmanışı için
sıkça ziyaret ettikleri kayalık tepe Gemlik
Körfezi’ne bakmakta, bu hâliyle ziyaretçilerine
güzel bir manzara sunmaktaydı.

Fotoğraf: Kubilay ERDOĞAN arşivi

Uygulanan teknikler ve hemen herkesin çalışmada


aktif olarak görev almış olması göz önüne
alındığında, genel olarak çalıştayın başarılı olduğu
ve amacına ulaştığı söylenebilir. Ancak,
tekniklerin uygulanması sırasında yaşanan
sorunlar ve kullanılan zamanlar düşünüldüğünde,
Ulusal Mağara Kurtarma Grubu olarak daha
katetmemiz gereken uzunca bir yol olduğu da çok
açıktır. Öncelikle, grupların kendi üyelerinin SRT
ve döşeme eğitimlerine ağırlık vermeleri, bunun
paralelinde de kurtarma teknikleri konusunda
Fotoğraf: Kubilay ERDOĞAN arşivi kendilerini geliştirmeleri gerektiğini
söyleyebilirim.
Çalıştaya katılan mağaracıların büyük bir kısmını
daha önceki TMB kurtarma çalıştaylarına katılmış Ulusal Mağara Kurtarma Grubu’nun kurulması ve
olan kurtarmacılar oluşturuyordu. Bunun yanında geliştirilmesi konusunda MAD uzun yıllardır
tecrübesi olan ancak ilk kez katılan mağaracılar da uğraş vermekte ve öncülük etmektedir.
çalıştayda yerlerini aldılar. Çalıştayın hemen Hedeflenen ve bugün gelinen nokta
başında Tulga, dikey tekniklerin gözden düşünüldüğünde, kendiliğinden ortaya çıkan bu
geçirildiği bir hatırlatma eğitimi verdi. Çalışma rolünde MAD’ın üstüne düşenler ve MAD’dan
sırasında 2007 yılında kurulan hatlar kullanılırken, beklentiler önümüzdeki yıllarda da hiç de az
bunlara yenileri de eklendi. İki günlük çalıştay olmayacaktır.
boyunca, dikeyde ve trölyen hatta karşıt ağırlık ile
sedye çekme teknikleri çalışıldı. Dikeyden trölyen Kazasız mağaralar dileklerimle…
hata, trölyen hattan dikeye sedye aktarma
tekniklerine ek olarak trölyen hattan trölyen hata
sedye aktarma tekniği de denenmiş oldu.
34
DOKUZ YILDA TAMAMLANAN ISPARTA SÜTÇÜLER
SANLI YAYLASI ARAŞTIRMASI (27–29 HAZİRAN)
Muharrem SAMUK ve Mustafa Z. RUHİ

Muharrem SAMUK: Yıl 1999, Emel (eşim) ile


yeni çıkmaya başlamıştık. O dönemde özel bir
firmada saha mühendisi olarak çalışıyordum. 4x4
araç ile dağlarda dolaşıyordum ve üstüne bir de
maaş veriyorlardı. Antalya bölgesine giderken
herşeyi önceden planladık, işimi biraz erken
bitirecek; Ankara’dan Uğur Murat LELOĞLU,
Emel ALİŞİROĞLU ve Bülent IŞIK ile buluşarak
yıllardır efsaneye dönüşen Sarp Dağı zirvesindeki
Japon Mağarası’nı bulacaktık. Benim işim
bittiğinde ekip ile Eğirdir’de buluşacaktık. Bir
sorun nedeni ile Leloğlu ve Bülent gelemedi. Bu
durumda 2 kişi tırmanmak yerine Köprüköy
Kanyonu üzerinden sahile inelim dedik. Kovada
Gölü’nde yüzdük ve sonra Sütçüler üzerinden dağ
yollarına girdik. Köprüköy Kanyonu’nu ararken
köylüler ile sohbet sırasında yeni bir yayla yolu
açıldığını ve orada da 3 tane düden olduğunu
öğrendik. Yaylaya bazı köylüler Sanlı, bazıları da
Yuvalı diyorlardı. Doğal olarak yeni düdenlere
doğru yola koyulduk. Birkaç saatlik aramadan
sonra düdenlerden birini (Sanlı Düdeni) bulduk.
Büyükçe bir çeşmenin yanında birkaç derme
çatma yayla evi ve su bol olduğu için yeni
dikilmiş okaliptüs ağaçları vardı. 9 yıl sonra
gittiğimizde ağaçlar gölgesinde yatılacak kadar
büyümüştü.

Uzatmaya gerek yok, 12m inişten sonra mağara


yatay ilerliyordu, biraz ilerleyip sonra geri
1999 etkinlik raporundan yol haritası
döndüm. Diğer düdeni de bulduk, o da kayaların (Çizim: Muharrem SAMUK)
arasından 20–0m kadar eğimli, yatay ilerliyordu.
Üçüncü düdeni bulamadık. Geri dönüş yolunda Cuma akşama doğru ben ve Haluk YURDAKUL,
detaylı bir yol haritası çıkardık. İlk fırsatta gelip Eskişehir yolu üzerindeki BOTAŞ tesislerinde
araştırmayı tamamlamak için. buluştuk. Ekibin geri kalanını oluşturan Ertan
KÖSEOĞLU, Orkuthan KARADENİZ, Ömer
Mustafa Z. RUHİ: Yıl 2008, ilk araştırmanın ÇETİNKAYA ve Muharrem SAMUK ise dernek
üzerinden tam dokuz yıl geçtikten sonra evinde buluştular ve daha önce hazırlanan
Muharrem’in Sanlı Yaylası’na gidelim ısrarları malzemeleri arabaya yükleyip saat 18.40’da
üzerine bölgedeki üç düdeni haritalamaya ve dernek evinden hareket ettiler. Uzaktan Maho’nun
bölgenin araştırmasını tamamlamaya karar verdik. arabası görününce eşyalarımızı yola taşıdık.
Çarşamba günü dernek evinde ilk hazırlıkları Buluştuktan sonra eşyaların hepsini yeniden
tamamladık. yerleştirdik ve yola koyulduk. Polatlı’da Konya
Tandır yazan bir yerde yemek molası verdik.
35
Yemekleri iyi değildi, tavsiye etmiyoruz. Yol aktığı çeşmesi, zemini kaplayan çimleri ile
boyunca Maho’nun güzel anılarını dinledim, saat muhteşem bir yerdi, kamp alanı. Ben, Haluk ve
02.00 sularında Kovada Milli Parkı’na vardık ve Maho yemeği hazırladık, sonra hep birlikte yedik.
ilk kampı kurduk. Bu güzel ortamda huzuru bozan Mağaraya gireceğimiz sırada hava bozdu ve
tek şey anlamsız bir şekilde saat başı atılan, silah yağmur bastırdı. Mağaraya su girdiği için yağış
sesine benzeyen bir sesti. Sabah olunca bunun bitinceye kadar beklemeye karar verdik. Bu sırada
tarlaya kuşların gelmesini engellemek için birkaç yüz metre ötemize büyük bir gürültüyle
kullanılan bir çeşit kuşsavar olduğunu anladık. yıldırım düştü. Sonradan iki koyunun öldüğünü
Sucuklu yumurtalı güzel bir kahvaltıdan sonra öğrendik. Hava biraz düzelir gibi olunca
parktan ayrıldık. hazırlanıyorduk, ardından hava tekrar bozuyordu.
Sonuçta 2–3 saat bekledik.

Mağaracının sucuklu yumurta kokusuyla kendinden geçişi


(Fotoğraf: Mustafa Z. RUHİ) Ağzı kapanan düden (Fotoğraf: Mustafa Z. RUHİ)

Yolun bu kısmı güzel bir kanyonun içinden Yağış durunca ben ve Ömer, Maho’nun daha
geçiyordu ve muhteşem manzara eşliğinde önceki gelişinde gördüğü diğer düdene yöneldik.
Sütçüler’e ulaştık. Maho geçtiğimiz hafta içinde Maho ve Orkuthan ise yaylacılardan öğrendiğimiz
JAK taburuna eğitim vermiş ve bu etkinlikten istihbarata bakmak üzere harekete geçtiler. Haluk
taburdakilere bahsetmiş. Onlar da Sütçüler ve Ertan da mağarada döşemeyi yapmaya başladı.
Karakolu’ndan birkaç isim vermişler. Maho Çevre obruklarla doluydu; bir tepeye çıkıyoruz,
jandarmayı bilgilendirmek için gittiğinde sıkı bir aşağıda bir suyolu görünce suyun battığı yere
muhabbet kurmuş. Biz alışverişi tamamlayıp bakıyoruz, bir şey yok. Sonra tekrar çıkıyoruz;
döndüğümüzde bu sohbet devam ediyordu. aynı şeyleri kaç kez yaptık bilmiyorum. Çok
Çaylarımızı içip gerekli bilgileri verdikten sonra keyifliydi. En sonunda Maho’nun tarif ettiği yere
tekrar yola koyulduk. de ulaştık. Geçiş olabilecek bir yer var mı diye
uzun süre her tarafa baktık ama ne yazık ki ağzı
Yolculuğumuza Sarp Dağı’nı izleyerek devam toprakla kapanmıştı. Daha sonra Ömer ile döndük.
ettik. Maho daha önce aldığı GPS koordinatlarına Bu arada diğer ekipler de döndü. Onlar da bir şey
doğru ilerliyordu. Bir yerde küçük bir sapma bulamamışlardı. Haluk da uzaktan kumanda ile
yaptık. Gitmemiz gereken yerin aşağıda Ertan’a bütün işleri yaptırmış, yaklaşık on iki
gördüğümüz yer olduğunu anladık. Ben arabaya metrelik ilk inişi döşettirmişti.
tekrar binemedim. Ertan’la birlikte tepeden aşağı
inmeye başladık. Araba kamp yerine bizden önce Ertesi gün Haluk kampta kaldı, diğer beş kişi
vardı. Saat 13.00 sularında kamp yerindeydik. mağaraya girdi. İlk önce Maho ile Ertan girdi. En
Kamp yeri birkaç dağın arasında yer alan küçük son ben girdim. 12 metrelik inişten sonra
bir vadi idi. Yaylacıların yaptığı üç tarafı açık beklemeye başladım. Mağarada, ilk inişten hemen
çatılı çardakları, hemen yanında suyun gürül gürül sonra zeminde toprak çökeltiler ve selin taşıdığı
36
kollardan birine giren Maho sağdaki kolda daha
çok yol alıp, 90º’lik bir dirseği takiben ilerliyordu
ki, bir ara sıkıştı. Bir süre sonra kendi çabaları ile
çıktı. Aynı dar delikten Orkuthan ve Ertan da
girdi. Sonra alttan giden pasaja girip, 20 metre
kadar ilerlediler, mağaranın sağa doğru 10–15 m
daha daralarak, pozitif eğimle ilerlediğini
gördüler. Çok daraldığı için sonunda döndüler. Bu
arada Maho sol taraftaki bölümlerde ölçümleri
tamamlamıştı. Orkuthan, Ömer ve Ertan kalan
ölçümleri almaya devam etti. Ömer ve Orkuthan
bir süre sonra çıktılar, Maho ve Ertan haritalamayı
bitirdi.
Sanlı Düdeni (Fotoğraf: Mustafa Z. RUHİ)
Kamp toparlandı ve derin mağara bulamamanın
kütük parçaları vardı. Mağara bundan sonra çok üzüntüsüyle 18.30 civarı dönüş yoluna geçtik.
daralıyordu ve biz beş kişilik bir ekip olarak fazla Yolda bir tatsızlık yaşadık. Maho’nun
kalabalıktık. Ekip çok büyük kütüklerin düştüğü minibüsünün araç muayenesi biraz geçtiği için bir
ikinci bir ağızdan içeri girdi. Maho’nun ısrarları ceza yedik ve uzun bir süre kaybettik. Ben ve
ile ben de girdim. İlerledikten sonra bir odaya Haluk bindiğimiz yerde indik. Ekibin kalanı gece
geldim, burada 3 kol vardı. Daha önce ikisi 02.00’de derneğe ulaşmıştı.
tıkalıymış, ön ekibin çalışması ile açılmış. Tıkalı

SANLI DÜDENİ
Sanlı (Yuvalı) Yaylası-Sütçüler-Isparta
Plan

MAĞARA ARAŞTIRMA DERNEĞİ


Cave Research Association

Ağustos 2008
BCRA 3C
Rakım : 1750m
Uzunluk : 116m
Derinlik : - 25,5m
Ekip : Muharrem SAMUK
Orkuthan KARADENIZ
Ömer ÇETİNKAYA
0 2 5 10m Ertan KÖSEOGLU
Çizim : Muharrem Samuk

37
DATÇA TEKESUYU MAĞARASI ORTAK ETKİNLİĞİ
Emre Baturay ALTINOK

Her şey Emrah SINMAZ ile Ağustos ayı başında olmalı ki, derneğe benden önce vardığını gördüm.
yaptığımız bir telefon konuşmasında, kendisinin Nasıl yani?  Birhan derneğe benden önce gelmiş
ay sonunda ailesi ile birlikte Datça’da olacağını kapıda beni bekliyordu. Ona doğru koşarken
bildirmesi ile başladı. Görüşmemizde benim de o Birhan kapıyı açtı, içeri girdik, botu aldık ve
tarihlerde Datça’da olmam halinde, daha önceden çıktık. Hepsi 30 saniye sürdü. (Laf aramızda
bilgisine ulaştığı ve haritasının çizilmemiş Birhan’ı ‘mağara ve harita çizeceğiz’ kelimeleri
olduğunu öğrendiği Tekesuyu Mağarası ile kolaylıkla kandırabilirsiniz. Tabi Datça
araştırmasını tamamlayabileceğimizi ve haritasını maceramızda bir kandırma durumu söz konusu
çizebileceğimizi söylemişti. Bu gaz hali değildi. Buna olsa olsa “ince ayar” denir.)
bünyemde büyük bir heyecana sebep olmuştu.
Neden mi? Datça ve mağara.. İki tutkum bir araya
geliyordu. Eğer gerçekleşirse daha önce hiç
düşünmediğim bir birliktelik olacaktı bu. Dürüst
olmak gerekirse teklifi kabul etmeden önce -başka
şansım varmış gibi- Datça’da bir mağara
olabileceğinden bile şüphe duyuyordum. Onca
yıldır gittiğim Datça’da antik kent civarı dışında
bir mağaranın olabileceğine ihtimal dahi
vermemiştim. Daha doğru bir ifade ile bu konuda
hiç düşünmemiştim bile… “Emrah’ın aldığı bilgi
mağara değil, olsa olsa “in’dir ve istihbaratı
verenlerin abartmalarından birisidir,” diye
düşündüm. Ne kaybederdik ki? Serde yanılmak da
varmış. “Datça Mağara Araştırması”. Kulağa ne
hoş geliyor. Kim bilir belki de geleceğin şubesi de
bu etkinlikten alır adını: “Mağara Araştırma
Derneği Datça Şubesi” 

Neyse… Teklifi kabul etmiştim. Böylece


hazırlıklar başladı. Datça’ya yola çıkmadan hemen
önce araştırmada kullanacağımız mağara botunu
ve bir kısım mağara eşyasını almak için derneğe
uğramak zorundaydım. Bu esnada otobüse
yetişmek için çok az zamanım kaldığını işten geç
çıktığımda anlamalıydım. Yetişmek için deli gibi
araba kullandım, aracı park ettikten sonra ise
yollarda sürekli koştum. Bütün bunları yaparken Fotoğraf: Emrah SINMAZ
anahtarımın yanımda olmadığını fark etmiştim.
Derneğe yakın oturan Birhan ALTAY’ı arayarak Dernekten mağara botunu alarak çıkmamdan
derneğe gelmesini ve bana kapıyı açmasını rica sonra, Birhan’a araba anahtarımı bırakarak el
ettim. Birhan ailesi ile yemekteydi. Haklı olarak sallayıp koşmaya başlamam ve kendimi otobüse
mırın kırın etti ve neden anahtarımın olmadığını atmam arasında ne kadar zaman geçti
sordu, yemekte olduğunu söyledi, kızı Alize’nin hatırlamıyorum. Ama bindiğim taksiye ne olursa
sesini dinletti, Alize’yi bahane etti. Benim, acele olsun beni otobüse yetiştirmesini söylemiştim.
etmesini ve Datça’da mağara haritası çizmeye Taksinin kırmızı ışıkta dörtlüleri açık şekilde
gittiğimizi söylememle koşarak evden çıkmış geçtiğini ve o telaş içinde benim de otobüsü
38
TEKE SUYU
Datça - Muğla
Plan

MAĞARA ARAŞTIRMA DERNEĞİ


BURSA ŞUBESİ
Cave Research Association
Bursa Branch

Ağustos 2008
BCRA 3C
Rakım : 120 m
Uzunluk : 401m
Derinlik : - 7m
Ekip Emrah SINMAZ
Emre Baturay ALTINOK
Çizim : Emrah SINMAZ

39
bekletmek için sürekli müşteri hizmetlerini açılamayacağını anlatmaya çalışmamızla bizden
telefonla aradığımı çok net hatırlıyorum. hoşlanmamış olmalılar ki, cümlenin ortasında,
“Yetişemeyeceğim,” derken Türkiye gerçekleri ile Şahin’in gaz pedalına yüklenerek tozu dumana
bir kez daha karşılaştım: Hangi araç zamanında kattılar. O sırada eski Datça asfaltına dizilmiş bal
kalkmıştı ki? Gittiğimde otobüs peronda idi ve kovanları ile ilgilenen çocuk da hayatında hiç
herkes benden rahattı. Neyse ki yetişmiştim. mağara görmediğini ve bizimle gelmek istediğini
Burnumdan akan terler ile otobüse binmemle söyledi. Koruyucu ekipmanı olmadığı için
otobüsün kalkması bir oldu. Artık Datça kendisinin fazla ilerleyemeyeceğini, sadece girişe
yolundaydım. Muavin elimde bot ve kamp bakabileceğini söyledik. Mağaranın girişine
çantamdaki çizmeler ile Ağustos ayı arasında geldik.
bağlantı kura dursun, bagajı alırken “Nedir abi
bu?” sorusuna aldığı “mağara botu” cevabı ile
kendisinin ani bir şok yediğine inancım daha da
arttı. Garip gelmiş olmalıyım ki sürekli benimle
muhabbet kurmaya çalıştı. Bense bir süre sonra
uyuma eğiliminde idim. Sabah uyandığımda hâlâ
azimliydi. Ama pek başarılı olduğu söylenemez.
Zira akşam koridora taşan uyku pozisyonum
sebebiyle kendisi ile tartıştığımızdan yıldızımızın
barışması pek mümkün değildi. Öyle de oldu. Sıra
inişe gelmişti.

Sabah aklıma gelen ilk fikir Emrahların evinin


bulunduğu Billurkent Sitesi’nde inmek ve botu
Emrah’a satarak 10km ötedeki ailemin yanına
geçmekti. Site önünde indim, Emrah’ı aradım.
Şaşırmış olmalı ki beni kapıdan aldığında botu da
sırtına yüklenmiş ve eve gidiyordu. Heyecanlı idi.
Bir süre sonra bot ile bir bütün olacak, daha sonra
bu bütüne beni de ekleyecekti. 

Kahvaltıdır, ev ziyaretidir derken günü yarıladık,


böylece araştırmayı ertesi güne bıraktık. Ertesi
gün (31.08.2008) malzemeleri toplayıp yola
koyulduk. Mağarayı bulmamız biraz zaman aldı.
Zira okaliptüs ağaçlarından sağa sapan toprak bir
yol arıyorduk. Bir iki yanlış denemeden sonra
“Tekesuyu Mağarası, fenerle giriniz.” yazısını
Fotoğraf: Emrah SINMAZ
gördük.
Emrah ile karpit ve kaskları hazırlarken bir
Yazının önünde istikamet fotoğrafları çekerek yandan da çocuğun şaşkın bakışlarına maruz
makaraya başlamıştık ki çakma Ray-Ban kaldık. Ben çizme yerine yürüyüş botunu tercih
gözlükleri ile şahin görünümlü bir doğan yanımıza etmiştim. Hazırlığımız tamamlandığında
yanaştı. Ağabeyler kendilerinin Kızlan köyünden mağaraya girdik. Mağara oldukça sıcaktı. Ahşap
olduklarını ve mağarayı turizme kazandırmak merdiven ile kolaylaştırılan iki tane 3 m
istediklerini, bu amaçla içine elektrik çektiklerini uzunluğunda iniş sonucunda 30°’lik eğimde
ancak ampüllerin çalındığını söylediler. (Tanrım, yürüyeceğim düşüncesi ile belime kadar suya
bu yerel girişimci merakı heryerde mi beni boğuldum. Meğerse su o kadar berrak ve
bulur?) Bizim; Mağara Araştırma Derneği’nden durgunmuş ki benim eğim sandığım yerde göl
olduğumuzu ve her mağaranın turizme
40
başlıyormuş. Ucuz atlattık ve bu olayı da kazaya varlığını yeniden hatırlattı. Mutluyduk. Acıya
ramak kalma listemize ekledik. katlanmamıza değmişti. İtiraf edeyim, namaza
başlama düşüncemi o an aklımdan sildim.
Botu şişirdik ve Emrah ile bota yerleştik. Kâbusun
o an başlayacağını nereden bilebilirdik? Yaklaşık Önce botu söndürdük, bol bol fotoğraf çektik,
2–3 saat süren haritalama faaliyeti boyunca bottan çıkmak için hazırlıklara başladığımızda iyi Türkçe
iki kere inebildik; o da risk alarak, eğreti yerlerde. konuşan ama yabancı olduklarını sonradan
Peynir gibi bir mağara idi; her yeri bir başka yere öğrendiğimiz insanlar mağarayı görmeye gelmişti.
bağlanıyor, ölçüm için kendimizi sabitleyip atım Bizi bu halimizle gördüklerinde önce korktular,
yapmaya çalıştığımızda tuttuğumuz tavanlar sonra bizimle sohbete başladılar. Yabancıları
ufalanarak elimizde kalıyordu. Bu kadar karmaşık gezdiren Türk erkeklerinin ilginç tribine burada da
girişleri en son 2001 senesinde Denizli’de bir rastladık. Adam ne olduysa bizi gördüğü andan
yatay mağarada görmüştüm. Ancak bu sefer bot itibaren bize kıllandı ve kadınlar bizimle
üzerinde olduğumuzdan hareket kabiliyetimiz konuşuyor diye bizi bakışları ile sürekli taciz etti.
nerede ise sıfırdı. Uzaylı görmüş gibi davranıyordu. Zaten bizimle
hiç konuşmadı.
Bir süre sonra ayaklarımız uyuşmaya başlamıştı.
Daha sonra uyuşmanın yerini yamuk oturmaktan
kaynaklanan bir acı aldı. Sonunda ayaklarımızı
hissetmemeye başlamıştık. Ancak haritalama için
azimliydik. Ben önde kürekler ile botu ilerletiyor,
ölçüm için atımları yapıyordum. Emrah ise arkada
notları alıyor ve çizimleri yapıyordu. Bu sırada
darallardan bot ile nasıl geçtiğimizi tahmin bile
edemezsiniz. Öyle ki bazı yerlerde o halimizle,
alçalan tavanı geçmek için bota yattığımızı da
hatırlıyorum. Ayaklarımızın halini gelin siz
düşünün (Bu esnada botun boyu ile su üstündeki
manevra ile aldığımız pozisyonları ve
cüsselerimizi de düşünmemezlik etmeyin!). Daha Fotoğraf: Emre Baturay ALTINOK
sonra Emrah ayak diye bir uzvunun sanki hiç
Haritayı bitirip çıktığımızda girişimizden bu yana
olmadığını çünkü belden aşağısını hissetmediğini,
yaklaşık 3,5 saat geçmişti. Sıcak ama fiziksel
böyle bir hissizliği -ayak yokluğu- sanki hiç
olarak bol acılı bir etkinliği de sonlandırmanın
yaşamamış olduğunu söyledi ve “Namaz kılsaydık
keyfine böylece varmıştık. Üzerimizdeki kırmızı
başımıza bunlar gelmezdi,” dedi. O an bu acıdan
toprağı aracımıza bulaştırarak çıktığımızda
kurtulmak için namaza başlamayı bile
Datça’da mağara haritalamanın mutluluğu ile suda
düşündüğümü itiraf etmeliyim. Öyle bir acıydı ki
bulduğumuz kafa lambasını acı içinde su
küçüklüğümüzde ailece gidilen bayram namazları
içerisinden almaya çalıştığımda beni dayak
bile bizi kurtaramadı. Bu acı ile yaklaşık iki saat
yemekten beter eden Emrah’a sevgilerimi
yaşadık (Öldürmeyen acı güçlendirir!). Artık
iletiyorum. Emrah, fena mı oldu? Derneğe bir kafa
ayaklarımızı kaybetmiştik. Bir süre sonra bottan
feneri kazandırdık.
idareten inmeye kalktığımızda ayağa kalkmamız
ile düşmemiz bir olduğunda bu gerçeği bir kez Datça’da MAD ve MAD Bursa etkinliğini iki kişi
daha gördük. Bottan indiğimizde azimle ile böylece tamamlamış olduk. Bu etkinlikten iki
çizdiğimiz bir haritamız ama kaybettiğimiz dört şey öğrendim. Birincisi mağaraya girerken ne
adet ayağımız vardı.  Bir süre çamurlu yerde olursa olsun çizme giymek gerek, ikincisi ise
uzandık, yaklaşık on dakika sonra ayaklarımız bastığın yerleri toprak diyerek geçmeyip, tanımak
önce karıncalanarak, daha sonra ise parmaklar ile -Ki düşüp sakatlanmayasın- …

41
MAD BURSA 2008 YILI ETKİNLİKLERİ
Attila ÜLGEN

“2008 yılı MAD Bursa’nın altın yılıydı.” desem, Dedetepe İznik Eğitimi:
yalan olur. İnsanlar niye akın akın derneğimize
gelip üye ve mağaracı olmak için çırpınmıyorlar 27.04.2008’de İznik, Hisardere Dedetepe’de Attila
anlamıyorum. Ama eminim bir gün gelecek ÜLGEN, Emrah SINMAZ, Mehmet TEKE, Murat
herkes MAD’lı olacak. SOĞUCAK ve Mustafa CANER’den oluşan
ekiple keyifli bir dikey mağara çalışması yaptık.
Eğitim Etkinlikleri:
Ayvaini Mağarası:
Hava durumu elverdikçe SRT eğitimlerini
Gündoğdu’da yapıyoruz. Gündoğdu kayalıkları bu 15.06.2008 tarihinde Ayvaini Mağarası’nda, Fatih
iş için çok uygun. MAD Bursa ekibinin bütün İŞÇİ, Mustafa CANER, Mehmet TEKE ve Esat
elemanları eğitimlerini burada aldılar desem yalan PERUHAN’ın katılımıyla eğitim etkinliklerine
olmaz. devam edildi.

Mustafa CANER, Emrah SINMAZ, Cem Araştırma Etkinlikleri:


ERSOY, Efe ERSOY, Mehmet TEKE ve Şengül
TEKE’nin katılımı ile 09.03.2008’de Maksem Temenyeri Mağarası:
Gündoğdu’da ilk eğitimimizi gerçekleştirdik.
22.03.2008 Cumartesi günü saat 13.00… evimden
16.03.2008’de yine Gündoğdu’da Efe ERSOY, 400m uzaklıktaki Maksem Temenyeri
Cem ERSOY, Mustafa CANER, Mehmet TEKE, Mağarası’nın yerini bulmaya çalıştım. Artık yerini
Şengül TEKE ve Emrah SINMAZ ile SRT biliyorum. Fakat ulaşımı biraz zahmetli.
eğitimlerini iki hafta üst üste yaptık. Böylece
dikey mağaralara gidebilecek üye sayımız çoğaldı. Kayapa Mağarası:

Kayapa Mağarası Girişi (Fotoğraf: Attila ÜLGEN)


Mustafa CANER, Mehmet TEKE ve Murat SOĞUCAK
İznik, Hisardere Dedetepe Mağarası’nda.
(Fotoğraf: Attila ÜLGEN) 23.03.2008 Pazar günü saat 10.00… Mustafa
CANER’le Kayapa Mağarası’na gidiyoruz. Söz
konusu mağaranın çevresinin, Bitinya Krallığı’nın
ilk kurulduğu bölge olduğu sanılmaktadır. Bu da

42
bölgenin, definecilerin hayalini süslemesine verdik. 3 kişilik ekibimizle 25 Mayıs 2008
yardımcı olmaktadır. tarihinde, sabah saat 08.00’de Bursa'dan hareket
ettik. Saat 10.00 civarında Balıkesir'e girmeden
Bölgede sayısız kazı yapıldığı, devasa kaya Kütahya, İzmir köprülü kavşağından Kütahya
bloklarının kırıcılarla delinmeye çalışıldığı yoluna girip Kepsut Dursunbey yönüne döndük.
anlaşılıyor. Çevrede bina temeli olduğunu Arabaları Kepsut Dursunbey kara yolunun
düşündüren insan yapısı duvarlara sıkça kenarına park ettik. Yaklaşık 500m yürüyerek
rastlanıyor. Arkeolojik değeri varmış gibi mağaraya ulaştık.
gelmedi, açıkçası. Mağaranın yerini bulmamız hiç
zor olmadı. Tulumlarımızı giyip mağaraya girdik. İlk 10
metrelik bölüm kayalara tutunarak rahatça
Mağaranın girişi oldukça dar ve ip gerektiren inilebilen bir yapıya sahip. Bundan sonrasında
dikey bir bölümü yok. İçeride 2–3 kez 2–3 m’den 80cm çapında ve başlangıç kısmı 60° eğimle
fazla olmayan dik inişler ve çıkışlar var. Kabaca başlayan yaklaşık 10 metrelik bir iniş var. Çokça
bir haritasını çıkarttık. Ancak mağaranın yaklaşık yarasanın göründüğü delikten ilk önce Cem indi.
20. metresinde su ile karşılaştık. Pek çok yeri Bu bölümde 4–5 metrelik bir yataydan sonra
kaygan bir çamurla kaplıydı. Tamamını ölçme takriben 10 metrelik bir iniş daha var. Mağara
olanağımız olmadığından daha kuru bir mevsimde indikçe ısınıyor mu ne, terimi silmekten helak
su seviyesinin daha düşük olduğu bir zamanda oldum. 15m daha indik. Cem yine öndeydi. Bu
tekrar gelerek ölçüm almaya karar verdik. seferki iniş 25m civarındaydı. Cem ile Mustafa'ya
yukarıdan baktığımda, sonsuz bir uçurumun
Bursa - İznik, Hisardere, İhsaniye, Sansarak ve dibinde gibiydiler. Artık çok daha geniş bir
Çandarlı Köyleri Bölge Araştırması: galerideydik. Daha da sıcaktı. Kesif bir guano
kokusu vardı. Yüzlerce yarasa, hem de besili
6 Nisan’da Bursa-İznik, Hisardere, İhsaniye, türden. Varlığımızdan pek hoşnut değillerdi.
Sansarak ve Çandarlı Köylerinde MTA tarafından Oldukça geniş bir bölüme gelmiştik. Guano
yıllar önce haritalanmış dikey mağaralara tepecikleri arasında biraz da emekleyerek
araştırma gezisi yapmaya karar vermiştik. Emrah ilerlemeye devam ettik. Cem yaklaşık 10 metrelik
bir gece önce hava durumunda aşırı yağış bir iniş daha olduğunu söyledi. Ancak yorgunluk,
beklendiği haberinden yola çıkarak mağaralara boğucu sıcak ve susuzluk yüzünden devam
girmeme kararı aldı. 6 Nisan günü yağışlı bir etmeme kararı aldık.
havada köy yollarında dolaşmak için Emrah’ın
Landrover’ını tercih ettik. İyi de yapmışız. İznik,
İhsaniye Köyü yakınlarında köylülerin tarif ettiği
ilk mağarayı ararken yağış başladı. Yaklaşık 30
dakikalık bir aramanın sonunda yağış hızlanınca
aramadan vazgeçtik. Araştırmayı düşündüğümüz
5 mağaradan 2’sine yağmurun izin vermesi ve
köylülerin yardımıyla ulaşabildik. Bütün günümüz
çamurlu yollarda bir yerlerde saplanıp kalma
korkusuyla geçti. Yerlerini tespit ettiğimiz
mağaralara tekrar gelme kararı alarak akşam hava
kararırken Bursa’ya dönebildik. 27 Nisan’da
Dedetepe Mağarası’na eğitim için tekrar geldik.

Balıkesir Asfalt Tesisleri Mağarası:


Balıkesir Asfalt Tesisleri Mağarası (Fotoğraf: Cem ERSOY)
21 Mayıs Çarşamba günü yaptığımız dernek
Mağaranın bu kadarlık kısmı bile bize muhteşem
toplantısında Cem ERSOY, Mustafa CANER ve
bir eğitim mağarası olanağı sunuyor. Ama çok
Attila ÜLGEN'den oluşan bir ekiple Balıkesir
sıcak, daha ince bir şeyler giymek lazım. Sabah
Asfalt Tesisleri’ndeki mağaraya gitmeye karar
43
saat 11.00’de girdiğimiz mağaradan 17.00’de Cümbür cemaat dokuz kişi mağaraya girdik.
çıktık. Mağaranın tavan yüksekliği fazla ve ana galerisi
genişti. Oluşum ve mağara ekosistemi yönünden
Bayındır Mağarası: zengindi. Pek çok sarkıt, dikit, yarasa ve guano
tepeciklerine rastladık.

Kimi yerlerde, ana galerinin üstünden bazı kollar


gidiyordu. Ancak çoğu zaman ana kol ile
birleşiyor; birleşip birleşmediğine emin
olamadıklarımız ise insan geçişine müsaade
etmiyordu. Girişte bir yerde MTA yazdığını
söyledi, Cem. Böylece haritalama konusunda
kararsız kaldık. TAY projesinde ve MTA’nın
listesinde böyle bir mağara geçmemesine rağmen
tam olarak araştırıp ona göre haritalamaya karar
verdik. Kollarıyla beraber 350m civarında bir
mağara olduğunu tahmin ediyoruz. Oluşum
açısından oldukça zengin ve ulaşım açısından da
Bayındır Mağarası (Fotoğraf Cem ERSOY) sorunsuz bir yerdeydi.

26 Ekim 2008 tarihinde Büyükorhan Bayındır Balıkesir,Manyas, Kızık Köyü Araştırması:


Mağarası Etkinliği için saat 08.30’da buluştuk.
Ekip Cem ERSOY, Emrah SINMAZ, Kasım
ALTAY ve Mustafa CANER’den oluşmaktaydı.
Tek arabayla gidecektik. Yaklaşık bir buçuk saat
süren bir yolculuktan sonra Büyükorhan ilçesine
ulaştık. Meraklı Büyükorhanlılar’dan Kamil
ACAROĞLU, Ali HUSTEN, Mustafa ÇALI,
Aydın KURMUŞ ve Emir DİKMEN de bize
katıldı. Mağaramız Bayındır Köyü’ndeydi.
Arabayla kısa bir yolculuktan sonra yürüyerek
mağaraya ulaştık. Jandarma eşliğinde ve meraklı
yöre insanı birlikteliğinde bir hayli ilginç bir
faaliyet başlamıştı.
Mağara Boğazı Mağarası’nda Mustafa CANER
(Fotoğraf: Attila ÜLGEN)

2008 yılının son etkinliği ise 19.10.2008 günü


Attila ÜLGEN, Mustafa CANER ve Kasım
ALTAY katılımı ile gerçekleştirdiğimiz ‘Balıkesir
ili, Manyas ilçesine bağlı Kızık Köyü çevresindeki
mağaraların araştırılması etkinliği’ idi. Etkinlik
sırasinda Manyas Kızık Köyü Mağara Boğazı
Mağarası ve Manyas Kızık Köyü Taşocağı
Mağarası araştırmalarını tamamladık. Bu
etkinliğin ayrıntılarını Mustafa CANER’in
yazısında okuyabilirsiniz.

Bayındır Mağarası (Fotoğraf: Cem ERSOY)

44
MANYAS KIZIK KÖYÜ MAĞARALARI (19.10.2008)
Mustafa CANER

Manyas'a gitme sebebimiz daha önce istihbaratını Kızık. Köye girdikten sonra ilk gördüğümüz
almış olduğumuz mağaraları araştırmaktı. kişiye muhtarın yerini sorduk. Nereden
19.10.2008 günü 08.30'da başkanımız Attila bilebilirdik ki soruyu sorduğumuz kişinin köyün
ÜLGEN beni aldı. Daha sonra yol üzerinden delisi olduğunu? Adam kafasını çevirip uzaklara
Kasım ALTAY'ı aldık. Ekibimiz üç kişiden bir bakış attı. Biz de muhtarın nerede olabileceğini
oluşuyordu. Kasım'ın ilk faaliyeti olacaktı. düşündüğünü zannettik. Aradan bir süre geçtikten
İstihbaratını aldığımız mağara, Balıkesir ili, sonra durumun farkına vardık ki adam bizimle
Manyas ilçesine bağlı Kızık Köyü'nde ilgilenmiyordu bile. Bize ileri işareti yaptıktan
bulunuyordu. Manyas'a daha önce gitmemiştik, sonra fazla beklemeyip ilerledik. Köy meydanına
haritanın bize yardım edeceğini hesaba katarak ulaştıktan sonra markete muhtarın yerini sorduk.
yolu bulmaya çalıştık. Manyas'a Bursa-Balıkesir Önceden konuştuğumuz üzere muhtar bize
istikametinden giderken Bandırma sapağından mağaraları gösterecekti. Market sahibi muhtarı
sağa sapılarak ulaşılıyor. Manyas merkeze telefonla aradı ve bize kahvede beklememizi
ulaştıktan sonra kahvaltı etmek için mola verdik. söyledi. Çay içmek için iyi bir fırsat diye
İstanbul Börekçisi'nde kahvaltımızı yaptık. düşündük. Çaylarımızı içerken muhtar Altan
Karnımız tok sırtımız pek yola devam etmeden DEMİR geldi. Bizi mağaraya o götürecekti. Fakat
önce başkanımız börekçiye Kızık Köyü’ne mağaranın arabayla gidilemeyecek bir yerde
nereden gidebileceğimizi sordu. İsminin Kızıl olduğunu öğrendik. Bunun üzerine eşyaları
diye de geçebileceğini söyledi çünkü haritada sırtlayıp başladık bir tepeye tırmanmaya. Tırmanış
Kızılköy olarak geçiyordu. Börekçi ise Kazık biraz yorucuydu.
Köyü’nü sorduğumuzu zannedip haritada olmayan
bambaşka bir yer tarifi verdi. Biz, yine de harita
bilimine güvenip kendi bildiğimiz yoldan gittik.
Doğrusunu yapmış olduğumuzu anlamamız pek
de uzun bir zaman almadı. Manyas ve Kızık Köyü
arası çok kısa, Manyas'tan 5–10 km sonra Kızık
Köyü'ne ulaşabilirsiniz. Ancak bir uyarı yapalım:
Kazık Köyü ile karıştırmayın.

Mağara Boğazı Mağarası’nda ben, İrfan GÜLBUDAK, Kasım


ALTAY ve Muhtar Altan DEMİR (Fotoğraf: Attila ÜLGEN)

Bölge yeşillikler içerisinde, bitki örtüsü


bakımından zengin, dağlık bir bölgeydi. Akarsular
tarafından besleniyordu. Yerleşim köy
şeklindeydi. Yolda İrfan GÜLBUDAK isminde
bir köylüyle karşılaştık. O da bize katıldı. Beraber
mağarayı bulduk. Mağara, Kızık Köyü’nün
Mağara Boğazı Mağarası (Fotoğraf: Attila ÜLGEN) yaklaşık 1600m güney batısında yer alıyor.
Görünüşe göre mağaranın iki girişi vardı ancak bu
Köye ulaştığımızda hava açık ve güneşliydi. Etraf iki giriş hemen içeride birleşiyordu. Sert olmayan
yeşilliklerle bezeli tipik bir Marmara köyüydü,
45
MAĞARA BOĞAZI MAĞARASI
Kızık Köyü – Manyas – Balıkesir
Plan Nm

a
a

MAĞARA ARAŞTIRMA DERNEĞİ


BURSA ŞUBESİ
Cave Research Association
Bursa Branch

Ekim 2008
BCRA 3C
Rakım : 225 m
Uzunluk : 10m Giriş
Giriş
Ekip : Attila ÜLGEN
Mustafa CANER
Kasım ALTAY
0 1 2 3 5
Çizim : Attila ÜLGEN

Kısmet başka mağarayaydı. Mağara sürünme


gerektiren bir delikle birkaç metre ilerliyordu.
Ayrıca bir adet de yarasa gözlemledik. Muhtara
bölgeye hangi ismi verdiklerini sorduk. O da bu
bölgeye Mağara Boğazı dediklerini söyledi.
Mağarayı ‘Manyas Kızık Köyü Mağara Boğazı
Mağarası’ olarak isimlendirdik. Haritalamasını
yaptıktan sonra, magnezyum şerit aydınlatması ile
fotoğraf çekme tecrübesini yaşadık. Sanırım pek
başarılı olduğumuz söylenemezdi. Fotoğrafları
Attila ÜLGEN çekti.

İşimiz bitince tekrar eşyaları sırtlayıp köye


Mağara Boğazı Mağarası (Fotoğraf: Attila ÜLGEN) dönmek üzere yola koyulduk. İrfan bizi kestirme
bir yoldan götüreceğini iddia etti. Kestirme yoldan
bir kaya yapısı göze çarpıyordu. Mağaranın içinde giderken köylülerin "ayı yemişi" dedikleri, yol
defineciler tarafından büyükçe bir çukur kenarında biten garip bir bitki çeşidini midemize
kazılmıştı. Başkanımız giyinip, mağarayı indirdik. Tadı hoştu. Yolumuzun üzerinde, 20–30
keşfetmek için içeri girdi. Ben de bu arada sene önce taş ocağı olan bir yerde, bir mağara
Kasım'a karpit lambası sistemini anlatmaya daha olduğunu öğrendik. Mağaranın girişine
koyuldum. Çok geçmeden mağaranın baktığım zaman bu mağaranın da pek
ilerlemediğini söyleyip geri döndü başkanımız. ilerlemeyeceğini tahmin ettim. Giriş, taş ocağında
Mağara hemen bitince, Kasım ilk faaliyetinde çalışılırken yapay olarak ortaya çıkarılmış. Bu
karpit lambasını tecrübe edemedi. ''Lambayı sefer ben giyinip içeriye bir baktım. Mağara
kullanabilse iyi olacaktı,'' diye düşünüp üzüldüm. girişten sonra biraz sol tarafa doğru gidiyor. Tavan

46
0 2 4 6 10m
TAŞ OCAĞI MAĞARASI
Kızık Köyü – Manyas – Balıkesir
Plan

MAĞARA ARAŞTIRMA DERNEĞİ


BURSA ŞUBESİ
Cave Research Association
Bursa Branch

Ekim 2008
BCRA 3C
Rakım : 89 m
Uzunluk : 12m
Giriş Ekip : Attila ÜLGEN
Mustafa CANER
b Kasım ALTAY
a Çizim : Attila ÜLGEN
Mustafa CANER

yüksekliği yarım metre civarında. Mağaraya Manyas'a gideceğini söyledi. Onu da yanımıza
girebilmek için sürünmek gerekiyor. Sol tarafta aldık ve dönüşe geçtik. Bir faaliyet daha sona
tavan kubbemsi bir hâl alıp biraz daha yükseliyor; ermişti. Bu sefer farklı bir yoldan geri
ama yine de ayağa kalkacak kadar değil. Onun döndüğümüzü fark ettik. Çünkü gelirken tren
hemen yanında bir sürünme deliği ile daha küçük raylarının üzerinden geçmemiştik. Fakat bu yol da
bir odaya geçiş var. O oda da birkaç metre sonunda geldiğimiz yola bağlandı. Ritüelimize
ilerleyip bitiyor. Tavanda sarkıt oluşumları var uygun olarak Yeniceli Izgara'da karnımızı
ama aktif değil ve çok tahrip olmuş. Odaya doyurduk. İhtiyaçlarımızı bu şekilde giderdikten
geçilen deliğin yanında bir adet iskelet göze sonra başka faaliyetlerin planlarını yaparak
çarpıyor. Tahminen bir kuzuya ait. Çünkü bölge Bursa'ya döndük.
hayvan otlatmak için kullanılıyor. Bu iskelet de
yıllar öncesinden kalma gibiydi. Kalın örümcek
ağları da içeriyi sarmış durumdaydı. Burayı da
haritaladık ve ‘Manyas Kızık Köyü Taşocağı
Mağarası’ ismini verdik.

Kısa bir süre sonra köye vardık. Köy


kahvehanesinde oturup birkaç ihtiyarla mağara ve
mağaracılık üzerine sohbet ettik. Köy
kahvehanesi, köyü ilgilendiren konuların
konuşulduğu ve köy erkeklerinin vakit geçirdiği
bir sosyal ortam sağlıyor. Köylülerin aklı yine
biraz definecilikteydi. Artık buna alışmıştık zaten.
Köyün delisi de köy kahvehanesinde hazır
bulunuyordu. Çaylarımızı içtik ve biraz daha Taşocağı Mağarası (Fotoğraf: Attila ÜLGEN)
muhabbet ettik. Sonra müsaade istedik. Muhtar da
47
GÜLEK MAĞARALARI
Hüseyin Polat DALKIRAN

Aralık ayının dondurucu soğuğunda, bir çarşamba 500.000 yıllık genç bir mağaraydı. İçerisinde
akşamı, dernek toplantısında gaza geldik ve bulunduğu kayaç, Kuzey Batı’ya doğru yükselen
hemen o hafta sonu, daha önceden alınan bir karstik yapıdaydı. Mağaranın aşağı kısmında ise,
istihbaratı değerlendirmek üzere Mersin’e gitmeye dere yatağının bulunduğu yere kadar kayaç devam
karar verdik. Vedat GÜN, Emrah ÖZTEKİN, ediyordu. Mağaranın çok derin olmadığı belliydi.
Hamdi MENGİ, Orkuthan KARADENİZ, Ömer Mağara içinde oldukça büyük kaya bloklarının
ÇETİNKAYA ve Hüseyin Polat DALKIRAN’dan aşağı düşmüş olduğunu gördük. Bu kaya
oluşan altı maceraperest dev kadronun bloklarının altlarında kalan tüm çatlaklara tek tek
motivasyonu tamdı ve ekip mağaraya gitmeye bakarak, devam eden bir aralık olup olmadığını
hazırdı. araştırdık. Ayrıca ben bu kaya bloklarının üst
taraflarındaki tüm çatlakları inceledim. İlerleyen
Cumartesi günü sabah 08.00’de dernekte buluştuk. bir kola rastlamadım. Tüm ekip devam eden bir
Malzemeleri hazırlayıp Vedat’ın arabasına kol veya bir akarsu sesi için mağarayı tamamen
yükledik. Hamdi MENGİ’yi evinden almak üzere araştırdı. Hamdi MENGİ içeride çeşitli
09.30’da hareket ettik ve yolda ODTÜ’ye giderek oluşumların fotoğraflarını çekti. Mağara içindeki
sabah kahvaltısı yaptık. Hamdi MENGİ’yi oluşumların üzerleri yer yer kadifemsi bir dokuda,
aldıktan sonra, Konya yolundan Mersin’e doğru siyah renk almıştı. Grilik ve beyazlıklarla oluşmuş
hareket ettik. Yolda Tuz Gölü ve Hasan Dağı çeşitli kristalleşmelerin olduğu bu oluşumlar
yakınlarında fotoğraf çekimi için mola verdik. henüz çok genç görünüyordu. Mağara içinde
Çok sıkışık bir yolculuk sonunda, saat 16.00 büyük sarkıt ve dikitlerin veya fosilleşmiş
civarında Gülek’e vardık. Ömer Bey ile buluştuk. oluşumların olmadığını da gördük. Mağaranın üst
Belediyenin spor tesislerine ait misafirhaneye kısımlarındaki bir alanda killi bir bölge vardı.
yerleştikten sonra akşam yemeği için bir yol İçerisine mangan karışmış olan bu kilden örnek
kenarı restoranına gittik. Başlangıçta birer kadeh aldık. Saat 14.00 civarında Ömer ile ben mağarada
rakı olacağını tahmin ettiğimiz yemekte, rakı ölçüm almaya başladık. Yarım küre şeklinde olan
şişelerini devirmeye başlayınca, tüm dünya bu mağara için merkezsel ölçüm tekniği ile
meselelerini masaya yatırdık. Saat 21.00–22.00 istasyonlarda ölçüm yaptık. Sonra mağaradan
gibi kalkıp tesise geri döndük. çıktık. Akşam yemeği Mustafa Bey tarafından
hazırlanan mangalda sucuktu. Yemeğimizi
Sabah saat 07.00’de ekip kalktı. 09.00’a kadar yedikten sonra Koduman Kaya’da belediye
kahvaltı ve hazırlıklar yapıldı. Ömer, Nebi ve başkanı ile buluştuk. Başkana bulgularımızdan
Mustafa Beylerle birlikte 'tören alanı' olarak tarif bahsettik. Başkan oldukça üzüldü. Oradaki Ters
ettikleri yerin yakınlarındaki bir tepenin Ardıç ve Çağlayan Dere efsanelerinin boş
yamacında bulunan, Kuyucak Ziyaret Mağarası’na olduğunu öğrenince bize olan ilgisi sona erdi ve
gittik. Saat 12.00 civarında ben ve Orkuthan kısa bir süre sonra da yanımızdan ayrıldı. Mustafa
mağaraya girdik. Bey bize Yılan Boğazı Düdeni’ni gösterdi.
Buranın üzeri kapalı toprak düden çıkması
Mağara girişi, yamaçta bulunan bir kayanın nedeniyle üzüldük. Ayrıca yol üzerinde iş
altında 3–4 metre sürünerek girilen bir delikti. makinelerinin ortaya çıkardığı duvarda, ufak bir
Sürünmenin bittiği yerde sağda büyük, solda da çatlaktan içeri doğru bir mağara olduğunu tespit
küçük salon bulunuyordu. Küçük salon yaklaşık ettik ancak girişi dar olduğu için girmekten
10m çapında, 3m tavan yüksekliğinde olan ve vazgeçtik.
çeşitli çatlaklardan oluşan bir odaydı. Buradan
sağdaki büyük salona çıktık. Tavan yüksekliği 25 Herkes açık havanın getirdiği yorgunlukla kendini
m civarında ve tabanı 60 m çapında bir çöküntü yatağa attı. Emrah başkan uyku tulumu üzerine
mağaraydı. Hamdi MENGİ’nin belirttiğine göre yorgan çekerek uyudu. Saat 21.00 gibi Vedat ve
48
ben makarna hazırladık. Ömer ve Orkuthan
deliksiz uyudukları için yemeğe kalkamadılar.

Son gün sabah erkenden kalktık, güzel bir


kahvaltının ardından Kandil’de bulunan düdene
gitmek için hevesle hareket ettik. Mağara ağzına
09.30’da vardık. Ben ve Ömer hemen hazırlandık.
Emrah, yakındaki bir ağaçtan aldığı emniyetle
düdenin ilk inişine hat döşedi. İlk girişi ben
yaptım. 5 dakika sonra “Mağara bitti,” deyince
tüm ekibin morali bozuldu. Ömer yine de aşağı
inmek istedi ve mağaraya girdi. Ufak çatlaktan
geçmek mümkün olmadığından başka yerler
arandık. Bakılan çatlaklar da kapalı olduğundan, Kuyucak Ziyaret Mağarası
mağarada bulunan ve selin getirmiş olduğu mavi (Fotoğraf: Orkuthan KARADENİZ)
bir plastik topu hatıra olarak yanımıza alıp
mağaradan çıktık. Saat 11.30’da tekrar tesise Öğlen Ömer Bey ile Koduman Kaya’da bulunan
döndük. Belediye binasında bölge haritalarını Taşaltı’nda güzel bir yemek yedik. Sonra
inceledik. Doğuda bulunan Horoz Dağı vedalaştık ve saat 14.00 civarında Ankara’ya
Bölgesi’nin oldukça büyük bir kokurdanlı arazi doğru harekete geçtik. Dönüşte mükemmel bir
olduğu görülüyordu. Ayrıca bu bölge çok gökyüzü ile Konya Ovası’nın gün batımında,
yüksekti. Bu durumlardan yola çıkılarak bölgenin Hasan Dağı’nı yakaladık. Elimizden geldiğince
büyük bir mağara potansiyelinin olduğu fotoğraf çektik. Akşam saat 20.00 civarında
varsayımında bulunduk. Adana N33b3 paftasını Ankara’ya vardık. Derneğe tüm malzemeleri
not olarak aldık. Daha sonra tesise dönüp bıraktıktan sonra etkinliği sona erdirmiş olduk.
malzemelerimizi topladık ve dönüş hazırlıklarına
başladık. Gerçekten tüm ekibin morali oldukça Kışın ortasında düzenlediğimiz bu faaliyet,
bozuktu. Beklentilerin yüksek olduğu fakat sonu oldukça eğlenceli geçmesinin yanı sıra aldığımız
hüsranla biten bir etkinlik sonrasında; yine de dersler açısından da önemliydi.
özverili çalışarak iyi bir şeyler yapma gayretiyle,
bu vatana ve topraklara olan vefa borcumuzu
ödemeye çalışmıştık en azından.

KANDİL SUBATTI DÜDENİ


Gülek - Mersin
MAĞARA ARAŞTIRMA DERNEĞİ
Cave Research Association
Aralık 2008
BCRA 1C
Rakım : 1323m
Derinlik : 4,5m
Uzunluk : 7,8m
Ekip : Emrah ÖZTEKİN
Hamdi MENGİ
Hüseyin Polat DALKIRAN
Orkuthan KARADENİZ
Ömer ÇETİNKAYA
Vedat GÜN
Ölçüm : Hüseyin Polat DALKIRAN
Ömer ÇETİNKAYA
Çizim : Hüseyin Polat DALKIRAN

49
BALLICA İNDERE MAĞARASI HARİTA VE HASAR
TESPİT ETKİNLİKLERİ
Muharrem SAMUK

Ballıca İndere Mağarası’ndaki oluşumları oluşan ekip tarafından 1994 yılında yapılmıştır.
izlemek, doğal bir müzeyi gezmek gibi. Yaşı MTA Mağaracılık Bölümünün yaptığı bu ayrıntılı
yaklaşık 3,4 milyon yıl olarak tespit edilen Ballıca araştırmada mimari ve uygulamalı elektrik ve
İndere Mağarası, şimdiye kadar tespit edilen tüm ışıklandırma projeleri de yer almıştır. MTA
mağara oluşumlarına sahip olmanın yanı sıra, Mağaracılık Bölümü bu tarihten sonra, Ballıca
özgün Soğan Sarkıtları ile de uluslararası önem Mağarası’nı ele almış ve turizme açılma
taşıyor. Mağaranın ziyarete açılan bölümlerinde aşamasına kadar zaman zaman incelemelerini
dolaşmak, her adımda hayrete düşüren, heyecan sürdürmüştür. En son olarak da 14.05.1998
veren gizemli bir yolculuğa çıkmak gibi. tarihinde bir uygulama projesi kontrol raporu
hazırlamıştır. Ballıca Mağarası, Turizm ve
Tanıtma Bakanlığı uzmanlarınca da incelenmiş ve
çevre projesi yapılmıştır. Mağaranın inşaatı Tokat
İl Özel İdaresince yaptırılmıştır. Bütün bu
çalışmalar sonunda 23 Mayıs 1995 yılında mağara
turizme açılmış. Tokat Valiliğine göre mağaranın
turizme açılması için 600.000 USD para
harcanmış. Valilik verilerine göre mağara yılda
ortalama 200.000 kişi tarafından ziyaret ediliyor…

Buraya kadar her şey çok güzel görünmesine


rağmen Tokat İl Özel İdaresi tarafından özel bir
firmaya yaptırılan inşaat sonucunda Türkiye’nin
Soğan olşumlar. (Fotoğraf: Muharrem SAMUK) en güzel mağaralarından biri olan Ballıca
İndere Mağarası, Tokat’ın 26 km güney batısında Mağarası maalesef katledilmiştir. Yürüyüş yolları
yer alan Pazar ilçesinin Ballıca Köyü’nde, deniz yapmak için yaklaşık 600 ton çimento kullanılmış,
seviyesine göre 1.085 m rakımda yer alıyor. ışıklandırma için kullanılan ışıklar proje dışında
Yapılan çalışmalar sonucunda mağaranın yaşının rastgele yerleştirilmiş ve ortam ısısını artırmıştır.
3,4 milyon yıl olduğu tahmin ediliyor. Bütün bu inşaat çalışması sırasında yüzlerce sarkıt
ve dikit kırılarak mağaradan çıkarılmış,
Mağaranın ilk araştırılması 1987 yılı kasım ayında çıkarılmayan bazı oluşumlar da turizme açılmamış
MAD tarafından yapılmıştır. Daha sonra ise 1990 kollarda yere döşenerek merdiven görevi
yılı aralık yılında ikinci bir araştırma yapılarak görmüştür. 2008 yılında Çevre ve Orman
mağaranın haritası çıkarılmıştır. (bk.MAD Bakanlığı Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel
Bülteni, sayı 8, Kasım 1991) Ballıca Mağarası’nın Müdürlüğü bünyesindeki Mağara Koruma
ilk bilimsel incelemesini, Tokat Valiliğinin isteği Biriminden Selim ERDOĞAN ve Murat
üzerine Ankara Üniversitesi Fen Fakültesinden DELİBAŞ ile yaptığımız inceleme sonucunda,
Prof. Dr. Baki CANİK ve Araştırma Görevlisi vandalizm seviyesinde kırılan oluşumları
Mehmet ÇELİK’ten oluşan bir ekip, 13-15 Ocak belirleyip fotoğraf ve video ile belgeledik.
1992 tarihinde yapmışlardır. Ballıca Mağarası’nın
en kapsamlı speleolojik araştırması, Maden Tetkik Araştırma etkinliğinin amacı Ballıca Mağarası’nın
ve Arama Enstitüsü Jeolojik Etüdler Dairesine turizme açılmasından sonra meydana gelen hasarı
bağlı Mağara Araştırmaları Bölümünden Dr. tespit ederek bunun minimum seviyeye nasıl
Jeomorfolog Lütfi NAZİK başkanlığındaki Bekir indirilebileceğini belirlemek, gerekirse yeni bir
AKSOY, Emrullah ÖZEL ve Hamdi MENGİ’den proje üretmekti.
50
yavaş yavaş oluşan mağarayı 3-4 yılda
3 MAYIS 2008 ETKİNLİĞİ mahvetmeyi başarmışız.
Ekip: Muharrem, Emel, Aras SAMUK, Kubilay, Mağara içinde turizme açılan kısmın sonunda (adı
Beril, Demir ERDOĞAN, Vedat GÜN. Etkinliğe derneğimizce verilen) ünlü soğan oluşumları ve
Çevre Bakanlığından da Selim ERDOĞAN ve duvarlarda meydana gelen çizgiler inanılmaz
Murat DELİBAŞ katıldı. güzellikteydi.
Cumartesi günü Tokat’ta Seda SAYAN konseri
olacağı için mağarada çalışmamızı gece yapmaya
karar verdik. Bu nedenle cumartesi sabahı yola
çıkıldı. Vedat, Selim ve Murat otobüs ile, ekibin
geri kalanı ise özel araç ile yola çıktı. Tokat
Öğretmenevine yerleştikten sonra Tokat kebabı
yedik, akşam 20.30 gibi mağaraya girmek üzere
yola çıktık.

Daha önce Ballıca Mağarası’nı görmemiştim,


özellikle soğan oluşumlarını merak ediyordum. Yosunlar. (Fotoğraf: Muharrem SAMUK)

13 yıllık mağaracılık hayatımda oluşum Mağaraya daha bir dikkatle bakınca, daha doğrusu
bakımından gördüğüm en güzel mağaraydı mağaracı gözü ile bakınca gördüklerimiz ise
Ballıca. ışıklandırma için kullanılan lambaların yanında
artık nerdeyse yosun ormanları oluşmuş olması.
Hiçbir web sayfasında veya turizm broşüründe
göremeyeceğim birtakım gerçekler de var
maalesef…

Mağaranın turizme açılması aşamasında MTA


tarafından yapılan incelemeler sonunda bir proje
hazırlanmış. Yimpaş Holding tarafından 49
yıllığına işletmesi kiralanan mağarada MTA
projesi ile yakından uzaktan alakası olmayan bir
proje hayata geçirilir. Mağara içinde yapılanlar
tamamen ‘Bende malzeme bol,’ diyen bir
müteahhit mantığıyla herçekleştirilmiş. Metrelerce
alan kırılmış, kazılmış; çıkarılan malzemeler
zemini doldurmak için kullanılmış. Yüzlerce Merdivenler. (Fotoğraf: Muharrem SAMUK)
metreküp beton kullanılarak mağarada yüzlerce
metre yol yapılmış. Yürüyüş yollarında her 2 Mağarada yosun oluşması o kadar da önemli
metrede bir karşılıklı zemin aydınlatması görülmeyebilir fakat turizme açılmamış kısımda
kullanılmış. Bu bile başlı başına mağaranın ısısını gördüğümüz sarkıt ve dikitten yapılan yollar
yükselten bir durum. bizleri hayretten hayrete sürükledi. Vandallığın bu
kadarını tahmin etmek bile imkânsız.
Mağaraya ilk girdiğimiz andan itibaren iki farklı
duygunun etkisinde kaldık. Biri hayranlıktı, Ballıca gezisi benim için bir anlamda iyi oldu,
gördüğümüz oluşumlar inanılmaz güzellikteydi. mağaraların turizme açılması gerektiğini
Bir diğeri ise sızı, derinden gelen bir sızı; kırılan, savunanlara artık sadece karşı çıkmakla
bozulan hatta çeşitli yosunların oluşmasına neden kalmayacak, en ağır küfürlerimi de hiç
olan ışıkları görmek çok acıydı. 3,4 milyon yılda çekinmeden savuracağım.

51
projeyi uygulayan müteahhit, 85 W projektör
18 EKİM 2008 ETKİNLİĞİ koymayı taahhüt ettiği noktada 35 W’lık projektör
Emrah ÖZTEKİN
kullanarak devletten hak edişini tahsil ederken
Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Millî haksız kazanç elde etmiş oluyor. Bunu gözden
Parklar Genel Müdürlüğü bünyesindeki Mağara kaçıran kontrolör ise işini layıkıyla yerine
Koruma Birimi ile yaptığımız protokol sonrası, getirememiş, devletin zarara uğratılmasında
protokolde belirtilen ve yerine getirmemiz sorumluk almış oluyor. Elektrik projesi üzerinde
gereken sorumlulukların eksik kalan kısmını yer alan aydınlatmaların hemen hiçbirinin uygun
tamamlamak üzere Kubilay ERDOĞAN, Emre biçimde uygulanmamış olduğu göz önünde
BAŞARAN, ben ve Barış BAKLA’dan oluşan bulundurulur ve elektrik projesi için uygulanan
ekibimizle 18 Ekim Cumartesi sabahı 08.30’da rakamın, zamanın 140 milyar Türk lirası civarında
Armada önünde buluşarak Bakanlığın görevimiz olduğu düşünülürse, herhalde yarı yarıya bir
için bize tahsis ettiği Land Cruiser’ı beklemeye rakam uygunsuz şekilde devletin kasasından
başladık. Şoför Necdet ATAK teknik sebeplerden çıkmış oluyor. Neyse uzatmayalım, yaptığımız 6
ötürü yarım saat rötarlıda olsa, buluşma noktasına saatlik çalışma sonucu projede yer alan ışık
gelip Tokat’a vakitlice varmamızı sağladı. Gidiş kaynaklarının yerleri, sayıları ve elektrik
ve dönüş yolunda gösterdiği emek dolayısıyla güçlerinin hiçbir şekilde örtüşmediği tarafımızca
kendisine teşekkür ediyoruz... bizzat ve net olarak saptandı. Rapor protokol
gereği Bakanlığa sunuldu.
Bizim işimiz mağaranın hâlihazır durumunun
haritasını çıkartmak. Bu iş için mağaranın MTA
tarafından 45 günde hazırlanmış mükemmele
yakın haritasını, protokolü, Millî Parklar
tarafından koordine eden Selim ERDOĞAN’dan
talep ettik. Selim, sağ olsun haritaya ek olarak
işimizi çok kolaylaştıracak, bir mimar tarafından
çizilmiş yürüyüş yolları projesi, başka bir uzman
tarafından lümen hesapları dahil yapılarak
hazırlanmış elektrik projelerini mağaranın önünde
elimize tutuşturdu. Yiğitlerden Emre-Emrah ikilisi
elektrik projesine, Barış ve Kubilay ise yürüyüş
yolları projesinin kontrolüne soyundu.
Mağara Girişi. (Fotoğraf: Emre BAŞARAN)
Projeleri kontrol eder ve içeride durum saptaması
ile uğraşır iken, hazırlanmış bu projelerin Gelelim yürüyüş yollarına: Mağaranın harikalarını
mağaraya uygulanmasını ve sonrasını acaba hangi insanlıktan saklamak hakkını kendinde görmeyen,
kontrolör/ müfettiş yapmış, yapmış da nasıl onay son derece motive yürüyüş yolu uygulama ekibi
vermiş, çok merak ettik. Bu, turizme açılan ise, herhâlde Zile pekmezini, Erbaa cevizini biraz
mağaraların tümünde duyduğumuz “Artık iş işten fazlaca kaçırmış; bir enerji patlamasıyla oraya
geçmiş, devletin şu kadar parası harcanmış, bu buraya yol açmış; malzeme bitince sarkıt dikitleri
saatten sonra yıkmak olmaz” argümanı mı kırıp merdiven yapmış; yapmış ki en imkânsız
uygulanmış bilinmez ancak iki taraflı hatalara koşullarda bile mağaranın içinde ulaşılmadık yer
rastladık. Örneğin; proje üzerinde bir oluşum bırakmamış.
arkasına koyulması planlanmış 85 W’lık projektör
yerine 35 W’lık projektör kullanılmış. Mağaranın Velhasılıkelam mağaraların turizme açılması,
ısısında oluşacak dengesizlik ve aydınlatmanın yol kesin ve kesin hem ülke ekonomisine zararlı, hem
açacağı yosunlar falan göz önünde mağarayı öldürüyor bunda şüphe yok. Bu
bulundurulunca “Oh, iyi olmuş!” diyor insan. Öte konunun üzerinde düşünülecek, yazılıp çizilecek,
yandan, tahminim, vakti zamanında ilgili kanun araştırma yapılacak bir yanı da yok.
usullerine uygun olarak ihalelendirilmiş bir
52
Gelelim faaliyetimizin keyifli anlarına: O gece ilk Aklıma Kehf suresi takıldı, yedi uyurların
defa mağara bekçiliği yapacak güler yüzlü Cemal bahsinin geçtiği kısım...
Ağabey yöreye gelmeden dua etmiş, biz çadırları
falan çıkartınca çantadan, “Duam kabul oldu,” Gece ilerledi, hoş muhabbet demini tuttu ve uyku
diye bir mutlu oldu ki görülmeye değer! Hemen vakti geldi… Kubilay’ın çadıra kıvrıldım, oh ne
telefona sarıldı, hanımına haber veriyor: “Merak güzel. Aman o ne! Kubi bir horluyor ki sanırsın su
etmeyesin, burada mağaracılar var!” Biraz geç motoru çalışıyor. “Sen misin büyük arkadaş?”
evlenmiş, kendi benzetmesi ile: “Sular çekilmeye deyip yorgunluktan uykuya dalmamla birlikte bu
başladı mı kurbağa yavrularının sefer ben katıldım koroya. Benim motor da fena
gelişemeyenlerinin gözleri böyle pörtlek pörtlek yakmıyor hani. Gecenin bir arası derinden bir ney
olmaya başlar. Aha, ben de o hâldeyken paçayı sesi ile uyandım. “Noluyo lan?” derken, anladım
kurtardım! Az daha çatlıyordum!” Allah ki meğer bizim Emre çıkmış dağın tepesine ordan
bağışlasın, ikiz kızları varmış şimdi. O bize ikram, vadiye üflüyor. Cemal Ağabey’den öğrendim ya,
biz ona ikram derken son derece neşeli bir bu sefer de ben başladım duaya “Umarım,
muhabbet başladı. Bir de kangal var ortamda, Emre’nin ney, taksimi yaralı Ballıca-İndere
gezinip duruyor. Kubi’nin pişirdiği nefis Mağarası’nın sularını geri getirir, mağaranın
yemekleri mideye indirdikten sonra arta kalan gücüne güç katar da, kısacık bir sürede o yolların,
yiyeceklerle hayvancağızı besleyince, karnı doyan elektriklerin, plastik bankların üzeri kalsit
hayvan aniden uyumaya başladı. Yavrum, yazık, kaplanır, travertenle örtülür.”
açlıktan fena hâldeymiş. Bir ara ortama baktım,
toplam 7 kişiyiz, bir köpek, bir de mağara var. Turizme açılmış mağara görmemeniz
dileğiyle...

Ballıca İndere Mağarasından genel görünüm. (Fotoğraf: Muharrem SAMUK)

53
O GÜNLER 3 (TULGA UÇTUĞU)…
Emrah SINMAZ

Mencilis, bir zamanlar, MAD’ın olmazsa olmaz Kamp alanı, birkaç ceviz ağacı ile süslenen, su
faaliyet mağarası… O yıllarda, Mencilis doğal çıkan ağzın hemen solunda geniş, tek tip çimle
yapısında. Henüz mağara ağzından çıkan su kaplı bir düzlük. İçme suyu mağara içinden gelen
kanala alınmamış, kamp alanına ulaşan patikayı temiz sudan sağlanırdı.
bozan toprak yol açılmamış, turizm belası
mağarayı kemirmemiş. Mağaraya girişlere sabah başlanır; iki gün, iki ekip
halinde girilirdi. Faysal eğitici olarak her iki
Nisan 1987, ilk faaliyetimde Mencilis kamp ekipte de yer alırdı. Kamptan çıkılıp, kamp
alanında, gece ceviz ağacının hemen yanında alanının arkasındaki kanyona girilir; bozuk,
çimlerin üstüne uzanmış, mağara ağzından çıkan döküntü yamaçtan tırmanılıp mağaranın fosil
derenin gürültüsünü dinliyor, gökyüzüne ağzına ulaşılıp giriş yapılırdı. Mağaraya girme o
bakıyorum. İlginç bir gün geçirmiştim. yıllarda en önemli etkinlikti ve çok tatmin
Ankara’dan otobüsle yola çıkmıştık. Yolda, ediciydi. O günler, dikey tekniğin iyi bilinmediği
Faysal İLHAN’ın küçük iplerle verdiği ilk düğüm ve haritalama faaliyetlerinin hiç denilecek kadar
eğitimini almıştık. Patika yoldan kamp alanına az olduğu günlerdi. Pazar akşama doğru kamp
ulaşmış, ertesi gün ilk ekiple mağaraya girip alanından çıkılır, otobüse yetişme heyecanı ile
çıkmıştım. Mağaranın uzun olması ve sondaki on dakikalar hesaplanarak dönüş yapılırdı.
bir metrelik iniş (Ki o zamanlarda uçurum olarak
tanımlanırdı.) beni oldukça heyecanlandırmıştı. Mencilis’e yılda birkaç faaliyet yapılırdı. Öyle ki,
kar altında yürüyerek kamp alanına ulaştığımız,
O günlerde, Mencilis’e ulaşmak, kamp yapmak ve mağara ağzına bir buçuk saatte vardığımız ve
mağaraya girmek tarifsiz bir zevkti. Genellikle yılbaşını mağara içinde kutladığımız faaliyetler
cuma günü öğlen Ankara’dan otobüsle yola bile yapmıştık. O kadar sık gidiyorduk ki,
çıkılırdı. Yolculuğun sonunda, Safranbolu’nun Safranbolu ve Mencilis’te evimizdeymişiz gibi
Bağlar Mahallesi’nde inilir, bir süre ilçe içinde rahat davranıyor ve hiç rahatsız olmadan faaliyet
yürüdükten sonra, bahçelerin ve bağevlerinin yapabiliyorduk. Mencilis’e çok gitmenin verdiği
arasından küçük patikadan (Birçok yerinde anlamsız güven duygusunun, bizi neredeyse acı
bacaklarınız iki yandan çalılarla kaplanırdı.) bir sona götürecek bir deneyime gebe olduğunu
buçuk saat kadar yola devam edilirdi. Yürüyüş bilemezdik.
sırasında, mağara ağzından çıkan derenin sesi,
solda, aşağıdan yürüyenlere eşlik ederdi. Ola ki Haziran 1990’da, ertesi hafta dernek faaliyeti
(Ki olmasını sıklıkla sağlardık.) 15 Hazirandan olmasına aldırmadan, sınıftan üç kız arkadaşımızı
sonra faaliyet varsa, yol boyu kiraz yenilmesi da yanımıza alarak Tulga ŞENER ile birlikte,
olağan eğlenceye eklenirdi. Mencilis’e kamp yapmaya gittik. Hava henüz tam
anlamı ile ısınmamış, kirazlar olgunlaşmamıştı.
Kamp alanına yaklaşınca, alana ulaşmanın iki Mağara ağzından az debide su çıkıyordu. Bir hafta
seçeneği vardı: Birinci yol, düz devam edip biraz sonraki etkinliğimiz güzel olacağa benziyordu.
yükselip mağaranın su çıkan ağzının üstünden
dolaşarak ulaşmak; ikincisi, kamp alanının biraz 15 Haziran 1990 Cuma günü her zaman olduğu
altında, bağevlerine ulaşmak için yapılmış olan gibi ana ekip öğle saati Ankara’dan Safranbolu’ya
basit ahşap köprüden geçmek ve kamp alanına yola çıkmıştı. Tulga ve ben okuldan çıktıktan
400m kadar yürümek… sonra akşam yola çıkmayı, gece yürüyerek kamp
alanına ulaşmayı planlamıştık. Doğal olarak yolun
her metresini iyi bildiğimizi düşünüyorduk.

54
Gece saat 22.00’de, Bağlar Mahallesi’nde güçle Beyhan’ı alıyorum. Adrenalin deşarjı bu
otobüsten inip yola koyulduk. Tulga ve benden olsa gerek… Köprünün kırılmış kısmından aşağı
başka ekipte Banu, Beyhan ve Didem var. Gece doğru bakarken, Tulga’nın sesini duyuyorum. 2m
karanlığında patika yoldan ilerliyoruz. Yol biraz kadar aşağıda, düştüğü tarafın ters yönüne
çamurlu, dereden gelen sesin bir hafta önceye göre dönmüş, kıyıdaki ağaçlara tutunmuş, yarı beline
fazla olduğu hemen fark ediliyor. Anlaşılan kadar suda duruyor. Yanımızdaki tek ip (Nedense
yağmur yağmış. Sırtımda denk gibi anormal bir bizde bir ip olmasında ısrar etmiştim.) Tulga’nın
çanta, önümde silindir şeklinde iki yük ile önündeki çantada. Sarkıyorum, çantayı bana
yürüyorum. Yanımızda, sadece bende Çin yapımı uzatıyor. İpi çıkartıp aşağı salıyorum, Tulga
eski tarz bir fener var. Kampa yakın bir yerde, tutunmak zorunda olduğu için tek elini
hırlama sesleri ile irkiliyoruz. Savunma kullanabiliyor. Geyik olsun diye sıklıkla
hezeyanlarımız için taşıdığımız torpilleri çalıştığımız, çok güvenli olmayan ama tek elle
kullanarak gecenin ilk stresini atlatıyoruz. pratik atılabilen, bulin düğümü ile ipi göğsüne
doluyor. Üç kişi ipe asılıyoruz, Tulga’yı yukarı
Biraz sonra yol ayrımına geliyoruz. Kısa zamanda çekiyoruz. Tulga’ya sarılıyorum ve bir “Ohhhh…”
kamp alanına ulaşmak için, ince odun parçalarıyla çekiyorum. Atlatmıştık, benim için olay bitmişti.
kaplı tahta köprüden geçmeye karar veriyoruz. Hemen rahatlamış, hatta öforik olmuştum.
Köprüye yaklaşınca, dere yatağından azgın bir Köprüyü geçip kampa doğru yürüyoruz. Sürekli
selin aktığı hemen fark ediliyor. sırıtıyorum, kendimi tutamıyorum. Tabi herkesin
tepkisi farklı oluyor, Beyhan’ın sesi titriyor, Tulga
Didem ile önden geçiyorum, tam köprünün oldukça sakin görünüyor.
sonuna yaklaştığımda arkadan bir çatırtı sesi,
hemen ardından Tulga’nın (Acele ettiğim için.) Ertesi gün etkinlik devam ediyor ama moraller
küfretmesi ile irkiliyorum. Geri döndüğümde biraz bozuk olduğu için mağarada fazla
fenerimin aydınlattığı köprünün diğer ucunda, ilerlemiyoruz. Kaza yerine Tulga ile inceleme
köprünün çöktüğünü; Beyhan’ın bel seviyesinden, yapmaya gidiyoruz. Anlıyoruz ki, Tulga düşerken,
köprünün kırılmış bölümünde asılı kaldığını çıkıntı sert kaya bloğa çantası üzerine düşmüş ve
görüyorum. Tulga hala bana bağırıyordu. Birkaç ters yöne dönmüş, bu sayede tutunacak bir yer
saniye süren bu kısa zamanın sonunda, bir kırılma bulmuş. Büyük şanstı… Kamptan bazı
daha… Tulga, kırılan bir tahtanın etkisiyle, sola arkadaşların, bizden önce gelip köprü üstünde
doğru savrulup köprüden aşağı, azgın dereye zıplayıp şebeklik yapmaları ve köprünün yaşlı
doğru düşüp gözden kayboluyor. Sonradan olması, kazada en önemli etkenler gibi
düşünüyorum da, o an hiçbir şey düşünmeye görünüyordu.
zaman yoktu ve öyle de oldu. Köprüde, üstümdeki
yükle koşmaya başlıyorum, Beyhan’ın üstünden Evet, ucuz atlattık. Tesadüfi de olsa birçok etken
atlayarak, çalılara tutunarak Tulga’nın biraz önce bizi kurtardı. Yanımıza bir ip almamız, bulin gibi
düştüğü tarafta karşı kıyıya geçiyorum. Nasıl ve bir düğümü çalışmamız, düşmenin yaralanmaya
nereye tutunduğumu bile bilemiyorum. Doğal neden olmaması…
olarak bir panik havası var. Banu ve Didem’in hiç
sesi çıkmıyor. Beyhan kampta olanlara sesini Çıkarılacak ders: doğa ile şaka, yarış olmaz ancak
duyurabilmek için “Faysal!!!” diye bağırıyor. uyumlu olmaya çalışabilirsiniz.
Ama ne fayda, ses derenin gürültüsünden karşı
kıyıya bile zor ulaşıyor. Kıssadan hisse: Bora ÇORAKBAŞ kardeşimiz,
bizim gibi uzun zamandır mağaracılık yapıyor
Karşıya varınca ilk düşüncem: Tulga nerede?! olsaydı, dokuz canından kalan son dördü de
Akla en kötü ihtimal geliyor. Beyhan’a tükenmiş olurdu…
bakıyorum, kırılan tahtaların arasında sırt çantası
sayesinde asılı duruyor. “Elini ver,” diyorum.
Beyhan önce çekebileceğime güvenemiyor ama
üsteliyorum, elini uzatıyor. Beni bile şaşırtan bir
55
MAĞARA ARAŞTIRMA DERNEĞİ 2008 ETKİNLİKLERİ
Katılımcı Etkinlik
Gün/Ay Yer/Mağara
Sayısı Türü

31 Aralık–1
Bolu–Abant, Geleneksel MAD Yılbaşı Eğlencesi ~60 Eğlence
Ocak
5–6 Ocak İzmir, Türkiye Mağaracılar Birliği Toplantısına MAD Adına Katılım 4 Toplantı
13 Ocak Dernek Evi, MAD Olağan Genel Kurul Toplantısı Toplantı
16 Ocak Dernek Evi, Yeni Üyeler İçin Tanışma ve Tanıtım Toplantısı Tanıtım
19–20 Ocak Mencilis Mağarası, Bursa Şubesinin de Katılımıyla Eğitim Etkinliği 36 Eğitim
Tuluntaş Mağarası, Mağara Kampı ve Matkap Boltu Çakımı Posterleri İçin
3 Şubat 3 Fotoğraflama
Fotoğraf Çekimi Etkinliği
21–24 Şubat Ankara, 4. Ulusal Speleoloji Sempozyumuna Katılım Sempozyum
5 Mart Dernek Evi, Düğüm Eğitimi Eğitim
8–9 Mart Susuz Mağarası, Eğitim Etkinliği 12 Eğitim
9 Mart Gündoğdu, Bursa Şubesi, SRT Eğitimi Eğitim
Uludağ Üniversitesi, Bursa Şubesi, “Mağaracılık” Konulu Fotoğraf ve
11 Mart Tanıtım
Tanıtım Gösterimi
12 Mart İncek, SRT Eğitimi 8 Eğitim
16 Mart Gündoğdu, Bursa Şubesi, SRT Eğitimi Eğitim
18 Mart Dernek Evi, Temel Mağaracılık Eğitimi Eğitim
19 Mart Dernek Evi, “Deep Sea” Adlı 3D Film Gösterisi Eğlence
22 Mart Maksem Temenyeri Mağarası, Bursa Şubesi, Ön Araştırma Etkinliği 1 Araştırma
23 Mart İncek, SRT Eğitimi 8 Eğitim
23 Mart Kayapa Mağarası, Bursa Şubesi, Araştırma Etkinliği 2 Araştırma
29–30 Mart Güneysınır, Eğitim Etkinliği 6 Eğitim
Bucak İlçesi Seferyitiği Mağarası, Zeybekini ve Tefenni İlçesi Kırankaya
29–30 Mart 5 Araştırma
Mağaraları, Burdur Arkeoloji Müzesi ile Birlikte Araştırma Etkinliği
Bursa-İznik, Hisardere, İhsaniye, Sansarak ve Çandarlı Köyleri, Bursa Şubesi,
6 Nisan Araştırma
MTA Tarafından Haritalanmış Dikey Mağaralara Ön Araştırma Gezisi
13 Nisan Ümitköy, Tulga Şener Mangal Partisi Eğlence
19–20 Nisan Bursa-Gündoğan, TMB Dikey Mağarada Kurtarma Çalıştayı Kurtarma
27 Nisan İznik-Çandarlı Dedetepe Mevkii, Bursa Şubesi, Dikey Mağara Eğitimi 5 Eğitim
3–4 Mayıs Tokat-Ballıca Köyü İndere Mağarası Koruma
Balıkesir-Akarsu Köyü, Asfalt Tesisleri’ndeki Sıcak Mağara, Bursa Şubesi
25 Mayıs 3 Araştırma
Araştırma Etkinliği
15 Haziran Ayvaini Mağarası, Bursa Şubesi, Eğitim Etkinliği 6 Eğitim
17 Haziran Ankara, TRT Ankara Radyosu’nda Mağaracılık Üzerine Bir Program 2 Tanıtım
Ankara, Jandarma Arama Kurtarma (JAK) Ekibinden 15 Personele Bir
27 Haziran 1 Eğitim
Günlük Teorik Eğitim
27–29 Haziran Isparta-Sütçüler, Sanlı Yaylası, Araştırma Etkinliği 6 Araştırma

56
Katılımcı Etkinlik
Gün/Ay Yer/Mağara
Sayısı Türü

11–13 Temmuz Altıntaş Yaylası, Düdenağzı Mağarası, 1.Ön Etkinlik 8 Araştırma


18–20 Temmuz Altıntaş Yaylası, Düdenağzı Mağarası, 2. Ön Etkinlik 4 Araştırma
01–10 Ağustos Altıntaş Yaylası, Düdenağzı Mağarası, Büyük Yaz Etkinliği 18 Araştırma
31 Ağustos Datça,Tekesuyu Mağarası, Araştırma Etkinliği 2 Araştırma
20–21 Eylül Küre Dağı, Araştırma Etkinliği 7 Araştırma.
Tokat-İndere (Ballıca) Mağarası Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve
18–19 Ekim Milli Parklar Genel Müdürlüğü Bünyesindeki Mağara Koruma Birimi ile 4 Koruma
Birlikte Durum Haritasının Çıkartılması
Manyas’ın Kızık Köyü’ndeki Mağara Boğazı Mağarası ve Taşocağı
19 Ekim 3 Araştırma
Mağarası, Bursa Şubesi Araştırması
26 Ekim Bursa-Büyükorhan, Bayındır Mağarası Bursa Şubesi Araştırması 4 Araştırma
31 Ekim Bursa, Bursa Şubesi Olağan Genel Kurul Toplantısı 10 Toplantı
9 Kasım Temirözü Mağarası’na Eğitim Gezisi 8 Eğitim
21–23 Kasım Antalya, 14. Türkiye Mağaracılar Birliği Toplantısına MAD Adına Katılım 6
10–12 Aralık Mersin-Tarsus, Gülek Beldesi, Araştırma Etkinliği 6 Araştırma
20 Aralık Ankara-Ümitköy, Chateau Plaza, Geleneksel MAD Yılbaşı Yemeği Eğlence

DERNEK YÖNETİMLERİ

57
ALTINTAŞ ANILARIM
Kubilay ERDOĞAN

Herşey bir mektupla başladı... Mut–Ermenek arasında gerçekten kötü bir yol
bulunuyor. Sabah 05.00 gibi Mut’a inmiş, her
1995 yılında Fransa’da yaşayan Ermenekli sabah Ermenek’e gazete götürmek için saat
Süleyman DİKMEN, yazdığı mektupta Altıntaş 06.00–06.30 gibi yola çıkan minibüs ile
Yaylası’nda düdenler olduğundan bahsediyordu. anlaşmıştık. 90 km’lik yolu kaç saatte aldık
BÜMAK’a ulaşan bu istihbaratı, bu bölge hatırlamıyorum ama uzun sürdüğünü
İstanbul’a çok uzak olduğu için MAD’a söyleyebilirim.
bildirmiştik. MAD’dan kimse bu istihbarata önem
vermemiş olmalı ki, İstanbul’dan Ankara’ya
taşındıktan sonraki ilk bayram tatilinde bu
istihbaratı değerlendirmek ben ve Beril
ERDOĞAN’a kısmet oldu.

Sekiz yıl içinde, Altıntaş Yaylası’na onbeş sefer


yapacaktım. Bu seferlerin ikisi hariç, tamamı
Hadim-Taşkent üstünden olacak; hiçbirinde
kavurma yenmeden Taşkent’den geçilmeyecekti.

BÖLÜM I - BAŞLANGIÇ

1. Seferim (20-23 Nisan 2001)

Bayram tatilini fırsat bilerek MAD’dan üç ayrı


faaliyete üç ayrı ekip çıkarttık. Ben, Beril ve
Özlem BİRGÜL’den oluşan eskiler, 8 çiçeği
burnunda mağaracı adayını Altıntaş Yaylası’na
götürecektik. Üç ayrı faaliyetin planlaması
sırasında, Maho’nun (Muharrem SAMUK) “15
kişiyiz, midibüs tutuyoruz,” sonraki gün “8 kişiye
düştük, minibüs tutuyoruz,” bir sonraki gün ise
küfürler savurarak “Bir araba gidiyoruz,” gibi
gelişen bir hikayesini hatırlıyorum. İnsanların
plansızlığına ve kararsızlığına saydırıp duruyordu.

Yaylaya ulaşmak için en uygun yöntemin otobüs


Fotoğraf: Kubilay ERDOĞAN
ile Mut’a geçmek, oradan da bir araç tutarak
Ermenek’e ve sonrasında Güneyyurt’a ulaşmak Güneyyurt’da, meraklı insanların bakışları
olduğuna karar vermiştik. Oradan da bizi yaylaya arasında, bir çırpıda derdimizi anlatmış, kısa bir
ulaştırırlardı herhalde. Öyle de yaptık. 2008 süre sonra Belediye Başkanıyla görüşmeyi
yılında iki araç ile çıktığımız 13. seferimde, o gün başarmıştık. Altıntaş Yaylası’nda birkaç
çektiklerimizi unutmuş olmalıyım ki, tekrar aynı mağaranın varlığının teyidini aldıktan sonra, bizi
yoldan gitmek gafletinde bulunacaktım. Ben ilk getiren minibüse biraz fark vererek Altıntaş
seferimi unutarak bu acıları hak etmiştim de, Yaylası’nın oldukça yakınına kadar vardık. 40–45
peşimden sürüklediğim ekip arkadaşlarım için dk’lık bir yürüyüşün ardından, uzun yıllar bize ev
üzülmüştüm doğrusu. sahipliği yapacak ve hafızalarımızda çok güzel
anılar bırakacak olan Altıntaş Yaylası’ndaydık
58
artık. Altıntaş Yaylası’na ilk adım attığımızda mesafesinde. Köylüler oldukça içten. Son
Beril ve yavru çoban köpeğinin verdiği poz gün odunlarını bizimle paylaştılar. Mutlaka
hafızamdan hiçbir zaman silinmeyecek, sanırım. irtibata geçilmeli.
Mayıs ayından itibaren sivrisinekler
Yenilerin heyecanını görmeliydiniz. Mut’un
artıyormuş.
Otobüs Garı’nda çaycıdan, şoförlerden, selam
verenlerden istihbaratlar almalarıyla başlayan Yayla evleri hariç yerleşim alanı ve merkez
heyecanları, yaylaya gelip Topak Düdeni’nin oldukça uzak. (Oldukça dik ve yüksek bir yol
ağzına vardıklarında iyice artmıştı doğrusu. vasıtasıyla çıkıldığından tedbirli gidilmesi
gerekli. Yiyecek, giyecek, yakacak, hastalık
Yenilerin Tek İp Tekniği Eğitimlerini Ankara’da açısından.)
vermiştik. Ayrıca doğada nasıl kamp
İlk görünüşte güvenli, hayvana
kuracaklarından, ne yiyeceklerinden, nasıl
rastlanmadı...”
davranacaklarından ve neler getirmeleri
gerektiğinden de Dernek’te verdiğimiz derslerde Bu, çok eğlendiğimiz, (soya etinden) vejetaryen
bahsetmiştik. Ya da öyle sanıyorum... Hiçbiri köftesi yediğimiz ve bunların da ötesinde
çizme getirmemişti! Mağaraya az da olsa su girişi Baturay’ın mağaracılığa başladığı faaliyettir...
vardı ve ıslaktı, hepsi ayakkabılarıyla
giremezlerdi. En büyük ayak numarasına sahip 2. Seferim (25-27 Mayıs 2001)
olan Emre Baturay ALTINOK’a talih kuşu kondu.
Mağaraya her giren onun 46 numara postallarını Bu, yolu şaşırıp da Yayla’ya ulaşamadan kamp
giyiyor; en son kullanan, bütün gün mağarada kurmak zorunda kaldığımız; Gülfem UYSAL’ın
mesai yapan postalları Baturay’a iade ediyordu. arabasının vites telinin çıktığı, sonra lastiğinin
Benim bir teorim var: İlk kampında ve patladığı; Tulga ŞENER’in arabasının dereye
mağarasında acı çeken Dernek’te kalıyor. Ben, ilk saplandığı ve benzininin bitmeye ramak kaldığı;
kampımda mağaraya girdikten sonra 40°C ateşler Onur YURTBAŞI ile beni köpek kovaladığı;
içinde yatmıştım. Baturay’ın mağaracılığa devam Onur’un çiçek toplarken kıçını ısırgana kaptırdığı
etmesinde de günlerce ıslak ıslak giydiği o ama herşeye rağmen mağarayı ilerlettiğimiz
postalların büyük payı olabilir diye düşünüyorum. faaliyettir...

Bu faaliyete katılanlar: Kubilay ERDOĞAN, Beril İlk seferimde yaklaşık 30 m’ye döşeme yapmış, 8
ERDOĞAN, Emre Baturay ALTINOK, Cem yeni mağaracı adayını tek tek mağaraya sokmuş
ÖZGENOĞLU, Onur FİDANER, Ömür FOYA, ve mağaranın yaklaşık 45–50 m’lik bir inişle
Özlem BİRGÜL, Emre TURGAY, Ozan ERSOY, devam ettiğini tespit etmiştik. Bunun yanında
Faysal BAŞÇI, Özgür BABÜR Yayla’da biri toprak olmak üzere iki düden, iki de
çatlak tespit edilmişti. Güneyyurt’ta yaptığımız
Emre Baturay ALTINOK hayatının ilk mağara görüşmelerde yaklaşık 1000 m’den su çıkışları
faaliyetinden, hazırladığı ilk faaliyet raporunda olduğunu öğrenmiş, 1800 m rakımdaki
şöyle bahsetmektedir: mağaraların 800 m potansiyele sahip olduğuna
kanaat getirmiştik.
“Yaylanın özellikleri:
Bu sefer daha akıllıca davranmış, bir hafta sonluk
Nisan itibariyle yayladan düdene akan suyla faaliyetimize iki araç ile çıkmıştık. Ben, Beril,
ihtiyaçlar (içme, bulaşık) giderildi (tahmin Tulga, Gülfem, Ferhat AYTEKİN, Onur ve Özlem
edilen tek su kaynağı buydu). Yaz aylarında, Gülfem’in Polo’su ve Tulga’nın Kangoo’suna
özellikle Ağustosta su en az seviyeye doluştuk ve cuma akşamı Taşkent üzerinden
çekiliyormuş, ayrıca yukarıda bir çeşme Başyayla’ya, oradan da Altıntaş Yaylası’na
olduğu sanılıyor. ulaşmak üzere yola çıktık. Gece yarısı
Başyayla’ya vardık. Efendim? Tabii ki Taşkent’te
Yayla oldukça geniş ve yeşillik. Mağara
yayla evlerine 10 dakika yürüme kavurma yedik, kavurmasız olur mu?

59
Başyayla’dan yayla yoluna devam ettik. Belki ay birikintisini geçtik, bir ikincisine geldik,
ışığı yoktu, belki de uyukluyor olmamdan olsa geçemeyiz artık. Onur’la birlikte yolun daha
gerek, şimdilerde “Ahlat” dediğimiz yol ayrımına ilerisine bakmaya gidiyoruz, diğerleri de kahvaltı
geldiğimizi fark etmediğimden, ormandan yaylaya için hazırlık yapıyorlar, saat olmuş 10.00, bu yayla
giden yolu geçmişiz... Sonradan fark ettik. da neredeyse? Bir çoban kadına yaklaşmaya
çalışıyoruz, kadın resmen ürktü, iki köpeği de
Bir müddet gittikten sonra, iyice yorulduğumuz üstümüze üstümüze geliyorlar. Bu arada Onur
bir anda, bir pınar ve taştan küçük bir evin köpeklerden çok korktuğunu itiraf etti, bir kere
bulunduğu bir düzlükte durduk. Sonradan buranın ısırmış onu. Beni de düğünden bir hafta önce
isminin Yılan Pınarı olduğunu öğrenecektik. ısırmıştı.
Taştan eve doğru seslendik. Biri çıkarsa yolu
soracak ve Yayla’ya nasıl ulaşacağımızı Kadın uzaktan uzaktan, “Şurada bir yol var,
öğrenecektik. Ancak çıkan olmadı. Çadırlarımızı oradan gidin.” diyor, Onur’la koşturuyoruz o
kurduk ve yattık. yöne, yol bir yere kadar iyi, sonra
geçemeyeceğimiz şekilde bozuluyor, tepeyi
Sabah erken kalkıldı, çadırlar toplandı. Kahvaltıyı aşıyorum, 500–600 m ileriden üç tane çoban
Altıntaş Yaylası’nda yapmak istiyorduk. Bu köpeği üstümüze doğru koşmaya başlıyor.
sırada, gürültümüzü duymuş olmalı ki, evin sahibi Tepenin altına Onur’un yanına iniyorum,
çoban dışarı çıktı. Gece bizi duyduğunu ancak "Köpeklerden kaçmayacağız, sadece yere
kalkmadığını söyledi. Yanlış döndüğümüzü oturacağız, tamam mı?" diyorum. Bilmeyenler
doğruladı ancak devam ettiğimiz takdirde bu için, yere oturduğunda köpekler saldırmaz,
yoldan da yaylaya ulaşabileceğimizi söyledi. Bu piskopatları hariç... Onur’un cevabı kesin; "Bizi
arada "Yılan Pınarı"nın anlamını öğrenme fırsatı görmüyorlar, bizi görene kadar koşalım, sonra
bulduk. Hikayenin bundan sonraki kısmını otururuz.” diyor. Ben de acayip tırstım. Yılanların
yazışma grubuna gönderdiğim e-postada şöyle çıktığı yerdeki çobana saydırıyoruz. Onur’un
anlatmıştım: planını uyguladık, köpekler tepenin üstüne gelene
kadar kaçtık, üç çoban köpeğini tepede görününce
“Yılın belli bir zamanında Yılan Pınarı dedikleri yere oturduk. Şaşırdı salaklar, oldukları yerde
yerden (ki tabelası var "Yılan Pınarı Seyir Yeri" durup, bir taraflarını yırtarcasına havlıyorlar. En
gibisinden bir şeyler yazıyordu) bi sürü yılan arkadaki çabuk sıkıldı, döndü. İkinci de biraz
çıkarmış, daha doğrusu "kaynarmış”! Kaynayan havladıktan sonra döndürdü yönünü öbür tarafa.
bu yılanlar iki rekat namaz kılarlarmış! Sanırım Bu en öndeki sıkılmadan havlıyor ama oturdukça
böyleydi... Yoksa sen mi namaz kılıyordun, ne yapacağını bilmiyor, tipi de biraz hırpani. 7–8
yılanlar mı secdeye geliyordu, hatırlayamadım dk kadar oturduk, en sonunda o da gitti. Biraz
birden...” ileride çoban kadın ve sürüsüyle tekrar
karşılaşıyoruz. Kadını zar zor ikna ettik yanımıza
Yolumuza devam ettik, çobanın söylediği tabelayı gelsin de konuşalım diye. E haklı tabi, dağın
bulduk, sağa döndük. Buraya kadar iyi... Sonra başında iki herif görsen biri yakışıklı ama diğeri
yol bozulmaya başladı, bu arada yol da bayağı uzun saçlı, uzun sakallı, sen de kaçarsın, köpekleri
uzunmuş. Tulga’nın arabasının benzini azalmaya de üstlerine salarsın. Neyse kadın yanına
başladı; ya döneceğiz ya devam edeceğiz. Yanlış gitmemize müsaade etti, yolu sorduk, kadın
karar; devam ediyoruz. Gülfem’in arabasının altı “Buradan gidemezsiniz, ahlat ağacından
bir yerde acayip sürttü, resmen kazıdık toprağı, dönecektiniz.” dedi. Yol bu kadar basit işte, ahlat
vites kolu boşta kaldı, Gülfem şaşkın bir şekilde ağacından döneceğiz. Hangi ahlat ağacı teyze?
joystik gibi hareket eden vites koluna bakıyor. Yangın kulesinin oradaki ahlat ağacı... Taa,
Zıç..k derken arabanın altına eğilip bir çelik yaylanın girişinde, yılanlı yerin ordaki çobanın
kablonun yerinden çıktığını görüyoruz, zar zor "Şaşırırsınız,” dediği yol; sadece oradan
takıyoruz, resmen dağ başında kalıyorduk. Bu gidilirmiş!
arada yılanlı yerdeki çobana saydırıyoruz; adam
resmen bizi çıkmaz yola sürüklemiş! Küçük bir su

60
Kahvaltımızı yapıp dönüşe geçiyoruz. İlk kesiyor. Ben görmedim ama parmağından akan
geçtiğimiz dereden (aslında su kanalı ama Tulga kanı görünce çocuklar gibi ağlamış.
bozulmasın) geçerken Tulga kumlara gömülüyor,
araba gittikçe batıyor. Gülfem’in arabasıyla Saat 11.00 gibi yola çıkıyoruz. Sivrisineklerden
çekmeye çalışıyoruz olmuyor. Sonra iki kriko ile kurtulduk, bu mağarayı bitiremezsek tek sebebi
arabayı kaldırıp altına taş döşüyoruz, güçlükle sivrisinekler olacak. Taşkent’te alabalık ve sac
çıkıyor, saat oldu 11.00. Tulga’nın benzini kavurma yeniyor. Bu arada Taşkent’te, hangi
azaldığı için, önden gidip Başyayla’dan benzin üniversitenindi hatırlamıyorum, Turizm ve
almayı ve ahlatın dibindeki sapakta buluşmayı Otelcilik Bölümü var, üniversite şehri yani, kültür
öneriyor ve gidiyorlar. Bir bu eksikti, bizim lastik de ona göre değişime uğramış; kahvehanelerin
iyice inmiş, mecburen lastik değiştiriyoruz. ismi "cafe" olmuş. Ama "Pirlerkondu" gibi ilginç
bir ismi olan güzel bir otel vardı. Ayrıca balık
Lastiği tamir etmek için biz de Başyayla’ya yediğimiz yerin güzel bir bahçesi vardı.
gidiyoruz. Tulgalar orada kurşunsuz benzin
bulamamışlar Güneyyurt’a gitmişler. Sonra Hikâyenin bundan sonraki kısmı yollarda
telefonlaşıp ahlatın altındaki sapakta buluşuyoruz, geçmektedir. Kahramanlarımız saat 20.00 gibi
saat oldu 13.30. Yola çıkıp orman yolundan Ankara’ya varmışlardır.
devam ediyoruz. Burası bildiğimiz yol. Hiç de
yılanlı yerin oradaki çobanın dediği gibi Bu hikâyeden herkesin çıkaracak bir dersi vardır.
karıştırılacak bir yol değil. 15 dakika sonra Benim söyleyeceklerim aşağıda:
yayladayız. Herkes yılanlı yerdeki çobana
saydırıyor. En kısa yol bildiğin yoldur. (Bunu atalarımız
da söylemiş ama defalarca tecrübe etmeden
Maceramızın bundan sonraki kısmında nazarın, kafasına girmiyor insanın.)
kötü ruhların ve büyünün etkisi kalmamıştır,
sivrisinekleri saymıyorum. Herkesi şişliyorlar, Köylüye fazla güvenme. Genelde yanlış bilgi
Tulga’yı ve birini daha ısırmıyorlardı, sanırım verir.
Ferhat’ı... Bu arada Onur sivrisinekler tarafından
Yukarıdaki yanlış bilginin sebebi genelde
ısırılmadığı halde psikolojik olarak etkilendiğini
yanlış sorduğun sorulardır.
söylüyor ve sürekli kaşınıyor. Pantolondan
geçiremeyeceklerini iddia ediyor. Kaşıntısı iyice Acısı ne kadar çok olursa olsun doğada ve
artınca çadırına girip bir bakıyor ki ceviz mağarada olmak konusunda ısrar et.
büyüklüğünde beş altı tane şişlik var poposunda.
Meğersem bizimki çiçek toplarken ısırgana Mağaranız bol, karpitiniz aydınlık olsun.”
oturmuş, bayağı kaşındı zavallım, geçmiş olsun.
3. Seferim (15-17 Haziran 2001)
Saat 4’de Beril, ben, Ülkü KAYHAN mağaraya
giriyoruz, 100 m’ye döşeme yapıyoruz. Bu arada Topak Düdeni’nin devam ediyor olması bizi çok
Ülkü yeni bir rekor kırıyor, hiç ışıksız 100 m’ye mutlu etmiş, bir o kadar da heyecanlandırmıştı.
iniyor ve tüm çabalarımıza rağmen yine ışıksız Dernek uzun süredir derin mağara yapmamıştı.
olarak çıkıyor, Onu buradan tebrik ediyorum, ama Topak Düdeni’nin potansiyelinin 800 metre olarak
bunu kimse denemesin lütfen. hesaplanmış olması bu heyecanımızı kat ve kat
artırıyordu. Bakın, 3. seferimizden hemen önce
Üzerimize gece 21.00 gibi Tulga ve Onur yazışma grubuna gönderdiği e-postada Tulga
bindirme yapıyorlar, yaklaşık 230 m’ye gidiyorlar. duygularımızı nasıl anlatıyor:
Sabah 06.30’da çıkıyorlar. Biraz uyuyacaklar, bu
arada kahvaltı yapılacak, toplanılacak, yola “Altıntaş Mağarası MAD’da yeni bir heyecanın
çıkacağız. Saat 10.30 gibi toplanıyoruz. Bu arada başlangıcı mı acaba? Mağara -230 m’de ve
Tulga sucuk uğruna elini çok derin bir şekilde devam ediyor. En son bıraktığımız yerde yaklaşık
4 m’lik bir iniş var ve suya iniliyor. Çok küçük bir
61
cadı kazanı var. Ondan sonrası görünmüyor. kısmını yapmışlar ve dışarı çıkmışlardı. Coşkun
Mağarada ilerlemek kolay. Çok sayıda doğal kendini iyi hissetmiyordu ve dönmek istiyordu.
emniyet var. Özellikle gözünüz yukarıda olsun, Cem ÖZGENOĞLU ve Üçgül ona eşlik edecekti.
çok sayıda sağlam doğal emniyet var. Bazı Minibüs bütün hafta sonu Yayla’da kalacağı için
boltları yerde görünce şaşırmayın, yan yürüyerek Güneyyurt’a dönmeleri gerekiyordu.
duvarlarda uygun yer bulamadık. Bu üçü gecenin o karanlığında yollarını nasıl
buldular, nasıl yürüdüler bilemem ama sağ salim
Gençlere gelince: Aldığınız eğitimlerin karşılığını Ankara’ya dönmeyi başarmışlardı.
verme zamanıdır. Yok kılım döndü, yok
annemlerle yazlığa gideceğim, yok yaz okulu gibi Tulga ve ben mağarayı ilerletmek için giriş
bahaneleri bırakın ve mağaraya gidin! Yoksa yapacaktık. Bu arada diğerleri de 130 m’ye kadar
sadece bayramda yürüyen, hiç kamp yapmayan gidecekler; Beril ve Gülfem yeni mağaracılara
izcilerden farkınız kalmaz. Yaz sonu yapılan dikey eğitim vereceklerdi. Hazırlıklarımızı tamamladık,
muhabbetlere de Fransız kalırsınız. mağaraya daldık. Bizimkilerin bıraktığı yerden
eksik döşemeleri tamamlamaya başladık. Bir
Geçen sefer yön ölçümü yapmadık. Mağara eğer önceki faaliyette bırakılan son noktaya
ağız giriş yönünde ilerliyorsa bundan sonra dikey ulaştığımızda heyecanımızdan yerimizde
inişlerin başlama olasılığı yüksek! Ben de gelmeyi duramıyorduk. Siz de yakından tanırsınız bu
düşünüyorum, daha doğrusu istiyorum. Umarım duyguyu...
devam eder de başka etkinlikler de yaparız.
Tulga önden gidiyor, hızlı hızlı döşemeleri
Akünüze kuvvet bileğinize değil! Çünkü matkap yapıyor, ben de ona malzeme yetiştirmeye
icat oldu mertlik bozuldu. çalışıyordum. Arka arkaya birkaç iniş yaptık.
Yaklaşık 30 m’lik hafif eğimli bir inişi döşeyen
Sivrisinek kovucu götürmeyi unutmayın. Tulga birazdan aşağıdaydı. Mağaranın bu
kısmının kumlandığını, bitebileceğini
Mağaracılığın en harbisi dikey olanıdır. Bunu da düşündüğünü söyledi. Yanına indiğimde ben de
unutmayın! aynı kanıya kapıldım, yerler kum ve çamur
kaplıydı. Yatayda 10–15 m ilerlemiştik ki pasaj
Sevgiler
daralmaya başladı, dar bir çatlak görünümü aldı ve
Tulga” sonlandı. Bilirsiniz, böyle bir durumda mağaranın
bittiğine inanmak istemezsiniz ve gözleriniz
Bu, dönüş yolunda minibüsün yakıtının bittiği ve geçecek bir delik arar... Tabandaki 50 cm x 50
birileri minibüsü iterken o anda uyku sersemi olan cm’lik bir delikten geçmek mümkün gibi
Beril’in kapıdan düştüğü; mağarada donuma kadar görünüyordu. Ancak, bu geçişin tabanında bir cadı
suya daldığım ve sonrasında yıllardır kaskımda kazanı uzanıyordu ve geçmek için neredeyse suya
taşıdığım ısıtıcının çalışmadığı ve Topak tamamen dalmak gerekmekteydi. İkimizin de
Düdeni’nin dibini bulduğumuz faaliyettir... ıslanmasına gerek olmadığına karar verdik. Tabii
ki yazı tura atmadık! Birimiz gönüllü oldu...
Mağarayı ilerletmek için hiç vakit kaybetmek
istememiş, üç gün sürecek bir faaliyet Üzerimdeki metalleri çıkarttım ve suyun içine
planlamıştık. Öğrencilerden oluşan Onur, Coşkun doğru uzandım. Kaskımda bir ısıtıcı vardı,
ÖZAŞÇILAR, Mehmet DURNA ve Baturay öncü çıktığımda çok işe yarayacaktı. Tamamen
ekip olarak perşembeden gidecekler, çalışanlar ise ıslanmama rağmen delikten geçmeyi başarmıştım.
cuma akşamı yola çıkarak ekibe destek Bizden sonraki ekipte gelen Onur, bu deliğin
vereceklerdi. yaklaşık 7–8 metre yukarısından bir geçiş bulacak,
benim ıslanarak ulaştığım noktaya ıslanmadan
İkinci ekip, tuttuğumuz minibüs ile cumartesi ulaşacaktı. Tekrar ayakta durabiliyordum. Ancak
sabah 03.00 gibi Yayla’ya vardık. Onur, Coşkun Topak Düdeni bize daha fazla izin vermek
ve Durna daha önce yapılan döşemelerin bir niyetinde değildi. Çatlak şeklinde devam ediyor,
62
tavan alçalıyor ve suyla birleşiyordu. Sanki suya Bu, Kangoo’nun dağlarla tanıştığı; Baturay’ın
dalsam Düden’in battığı kaya kütlesinin arkasında teyzeyi öptüğü; ineklerin ne tür salatalıktan
uzanan vadideki bir delikten çıkacakmışım gibi bir hoşlandığının öğrenildiği ve Düdenağzı’na ilk
hisse kapıldım. Ancak buraya kadarmış... girişin yapıldığı faaliyettir.
Tulga’ya “Mağara bitti!” diye seslendim,
gördüğüm manzaradan bahsettim. Tekrar sudan Yolculuğumuzun son kısmı biraz zorlu geçti.
geçerek son inişin altına geri döndüm. Ahlat ağacından orman yoluna girdiğimizde,
burada olmadığımız iki yıl suresince yollara hiçbir
Tamamen ıslanmıştım ve yorgunluğun da etkisiyle bakım yapılmadığını ve dereden sonra yolun daha
titremeye başlamıştım. Hemen soyundum. da bozulduğunu gördük. Bazen iterek, bazen
Tulga’yla birlikte polar iç giysimi sıktık. Tekrar taşlarda sekerek Yayla’ya varmayı başardık.
giyindim, titremem geçmiyordu. Isınmam için Kangoo iyi puan toplamış olsa da, sonradan
biraz ısı iyi gelecekti. Yıllardır kaskımda takılan arka koltuk ‘Köt Kıran’ unvanını almaktan
taşıdığım ısıtıcıyı açtım. Nafile; çalışmadı. kurtulamadı.
Hareket edersek ısınabilirdim. Tam o sırada
bindirme yapan Onur, Baturay ve Mehmet Mağaranın hemen başına kamp kurduk. Ertesi gün
çıkageldiler. Birkaç dakika olağan “mağarada ekip bir ziyaretçimiz oldu; köyün ilk evinin sahibi
karşılaşması coşkusu” yaşandı. Mağaranın bitmiş Yahya Amca... Mağaranın isminin Düdenağzı
olmasına herkes üzülmüştü. Onurlar toplama olduğunu da o sabah öğrenmiş olduk. Mağaranın
yapacaklar, biz de ölçüm alacaktık. Hemen işe başındaki pınarın suyunun içilebilir olduğunu da
koyulduk. Seri bir şekilde ölçüm alarak çıkmaya öğrenmiş, buna çok sevinmiştik. Yaklaşık 20 dk
başladık, çok geçmeden ısınmıştım. yürüme mesafesindeki köyden su taşımak, pek
tercih edilecek bir durum değildi açıkçası.
Topak Düdeni -274 m’de sonlandı. Sonraki
yıllarda birkaç kez Topak Düdeni’nin arkasında Muharrem ve Baturay mağaraya girmek üzere
kalan vadide dolaşacak, o gün varlığını hissettiğim hazırlandılar. Düdenağzı’nın küçük bir ağzı vardı.
çıkışı arayacaktım. Düden’in havzası büyük olmasına büyüktü ama
kuru bir dere yatağından başka mağaraya sağlam
Bu faaliyete katılanlar: Kubilay ERDOĞAN, Beril su girdiğine dair bir iz yoktu. Hemen mağaranın
ERDOĞAN, Tulga ŞENER, Gülfem UYSAL, yanında bulunan çeşmeden akan suyun şırıltısı
Onur YURTBAŞI, E. Baturay ALTINOK, Faysal duyuluyordu. İki metrelik inişin hemen ardından
BAŞÇI, Mehmet DURNA, Didem KÖSE, Boray, tavan alçalmakta, sanki birazdan bitecekmiş hissi
Ebru, Melih, Çoşkun ÖZAŞÇILAR, Cem yaratmaktaydı. Bundan sonrasını Muharrem ve
ÖZGENOĞLU ve Üçgül. Baturay göreceklerdi. İyi haberlerle dönmelerini
umuyorduk.
4. Seferim (18-20 Temmuz 2003)
Yahya Amca, ekipteki kızları evine davet etti. İki
Haziran ayında Kangoo’muzu almıştık. karısı vardı. 60’larında olan Yahya Amca’nın ilk
Fabrikadan ‘kamyonet’ olarak çıkan aracımız bazı eşi kendisine yakın yaşlarda, diğer eşi ise daha
tadilatlarla binek araç oluvermişti. Bir an önce genç, 50’lerindeydi. Kızlar, Yahya Amca’nın bu
dağlara gitmeli, Kangoo’yu denemeliydik. Ben, davetini kabul ettiler, bütün günlerini çardakta
Beril, Muharrem, Emel SAMUK ve Baturay geçirdiler, çeşitli ikramların tadını çıkardılar. Ben
bindik Kangoo’ya, arka bagaj tavana kadar eşya ise mağaranın başında bizimkilerin çıkmasını
dolu, düştük Altıntaş’ın yollarına... Bundan beklemek durumundaydım.
sonraki yıllarda Kangoo, Altıntaş Yaylası’na
yapılan faaliyetlerden biri hariç hepsine katılacak, Saatler sonra Baturay’ın sesini duyduğumda
benden sonra bu Yayla’ya en çok seyahat eden heyecanlandım, birazdan mağaramız neye
olacaktır. benziyormuş öğrenecektim. Mağara devam
ediyordu. Yatayda oldukça bir yol gitmiş
olmalarına rağmen dikeyde belki 60–70 metre

63
ancak inebilmişlerdi. Durumu “mağara yatay Sabah erken kalktığımızı söyleyemeyeceğim.
gidiyor” diye özetledi, Baturay. Düden’e ciddi bir Şimdi bahsedeceğim sabah keyfi bu kampa
su girişi olmamasına rağmen yatay kısımlarda pek damgasını vuracak, her sabah yerine getirilmesi
çok cadı kazanı bulunmaktaydı. gereken bir ritüel halini alacaktır.

Muharrem’in de çıkmasından sonra biz de Yahya Oldukça iyi yapılmış bir kamp alışverişi
Amca’nın evine yollandık. Baturay bizden daha meyvelerini veriyor, sabahları muhteşem bir
önce eve varmış ve ev halkı ile güzelce kahvaltı olarak masamıza konuyordu. Kahvaltının
tanışmıştı... Yahya Amca’nın elini sıkan ve onunla vazgeçilmezi sucuklu yumurtaya çeşit çeşit peynir
öpüşen Baturay hızını alamamış, Amca’nın ikinci eşlik ediyor; bal, şokella ve reçel gibi tatlılarla
karısının da elini sıktıktan sonra kendine doğru birlikte keyfimize keyif katıyorlardı. Kahvaltıyı
çekerek ‘Taze Gelini’ yanaklarından öpmüştü! Türk kahvesinin takip etmesi kampın en önemli
Birkaç dakikayla kaçırdım, bu olaya şahit kuralıydı. Sırf bu amaçla 6’lı fincan takımı ve
olamadım. Baturay’ın, ne yaptığını fark bakır cezve alınmıştı. Kahve keyfimiz sırasında
ettiğindeki yüz ifadesini görmek sadece Taze olağan günlük toplantımızı yapıyor, mağaraya
Gelin’e, Yahya Amca’ya, ilk eşine, Beril ve kimin gireceğini ve neler yapılacağını
Emel’e kısmetmiş... konuşuyorduk. Böylece saati 12.00 yapıyor ve
sonrasında mağaraya giriyorduk.
O gün yaşanan başka bir olay ise yıllar sonra hala
hafızalarda yerini korumakta, yeri geldiğinde Toplamda dört gün mağaraya girildi. Ekipler üçer
tekrarlanmaktadır… Kızlar bütün gün Yahya kişiden oluşuyor ve her gün tek giriş yapıyorduk.
Amca’nın eşleriyle vakit geçirmişlerdi. Sağ Dışarıda kalan iki kişi ise kamp işlerini ve
olsunlar, ev sahipleri ikramda kusur etmemişler, yemekleri yapıyordu. Bir önceki faaliyette (ben
yedirip içirmişlerdi. Baturay’ın Teyze’yi mağaraya girmemiştim) Maho ve Baturay
öpmesinin üzerinden çok geçmemişti ki, ortadaki döşemeyi yaklaşık -70 m’de, şimdilerde ‘travers’
siniye konan ‘tohuma kaçmış’ denebilecek dediğimiz büyük bir cadı kazanında bırakmışlardı.
irilikteki salatalıkları gösteren ilk eş, “yeyin, Üçüncü günün sonunda burayı geçmiş, yaklaşık
yeyin, bir ineklere veriyoz, bir de müsafirlere” 70 m daha ilerleyerek Büyük Salon’a ulaşmıştık.
demişti de, yarılmıştık... Ben, Beril ve Bora’dan oluşan ekip Büyük
Salon’un sonunda yer alan Büyük Göl’ü de
5. Seferim (17-21 Ağustos 2003) geçmiş ve mağaranın yaklaşık 35–40 m’lik bir
inişle devam ettiğini görmüştük. Neşemize
Öğrenciler (Baturay, Alican ÇELİKTEN, Bora diyecek yoktu doğrusu. Toplamayı ertesi güne
ÇORAKBAŞ) ve öğretmen (Beril) yaz bırakarak çıkışa geçtik.
tatilindeydiler. Ben de yıllık iznimi aldım.
Oldukça eğlenceli ve şamatalı geçen Tunç Dışarıda bizi büyük bir sürpriz bekliyordu.
TOROSDAĞLI ve Neslişah DİCLE’nin Yamaçta bir ateş yanmaktaydı. Bizi karşılamaya
düğünlerinin ertesi günü, Altıntaş Yaylası’na gelen Baturay ve Alican heyecanlı heyacanlı
doğru yola koyulduk. Sadece beşimiz olduğuna kampta misafirlerimiz olduğunu, ateşi onların
göre o yaz herkes bir şeylerle meşgulmüş demek yaktığını, mangalda tavuğun pişmekte olduğunu
ki... Amacımız Düdenağzı Mağarası’nda bir nefeste anlattılar. Akşam yemeği için daha
ilerlemekti. Pazar günü akşamüstü Yayla’ya mütevazı bir yemek düşlemiştik ancak
ulaştık. Taşkent’de yenen kavurmadan umduğumuzu bulamasak da bununla
bahsetmeme gerek yok sanırım... yaşayabilirdik sanırım...

Bu, ‘Yaylacılar’la tanıştığımız; DEMAD’ın Şimdi sıkı durun! Gelenlerden birisi Fransa’da
kurulduğu; Bora’nın Festival Bayrağı’nı sorduğu; yaşayan Süleyman DİKMEN’den başkası değildi.
Türk kahvesi keyfinin tekrar kamplara döndüğü ve Tüm bu yaşananların tam orta noktasında duran
Büyük Salon’un keşfedildiği faaliyettir. Altıntaş Yaylası’ndan ve mağaralardan haberdar

64
olmamızı sağlayan, Ermenekli Süleyman Bey! mağara tecrübelerini artıracak ve ilk defa kendi
Benim için büyük bir andı... başlarına -140 m’ye gideceklerdi.

Süleyman Bey yanında iki arkadaşı, İstanbul’da Gün batmadan mağaradan çıktılar. Çok
yaşamakta olan ve Osmanlı Arşivi’nde çalışan eğlendikleri her hallerinden belliydi. Komandolar
Osman Bey ve adını bir türlü hatırlayamadığım misali gözlerinin altlarına karalar sürülmüş, her
‘Bakkal’, olmak üzere kampımızı ziyarete santimetreleri çamur kaplı, belden aşağıları
gelmişti. Süleyman Bey Fransa’da yaşayan emekli ıslanmış olduğu halde kahkahalar eşliğinde
bir işçidir. Yılın bir ayı evine, Güneyyurt’a çıktılar Düdenağzı’ndan... Bir de müjdeleri vardı:
gelmektedir. Yazdığı mektupta da belirttiği üzere Toplama sırasında boş durmamış, fikirler
Altıntaş Yaylası’nı çok sevmekte, buradaki üretmişler; sonunda DEMAD (Devrimci Mağara
mağaraların zarar görmesinden endişe Araştırma Derneği)’ı kurmuşlardı. DEMAD’ın adı
duymaktadır. Bu üç kafadar doğayı ve yaylaları o bugünlerde duyulmaz olsa da etkileri
kadar sevmektedir ki köy kahvesindeki ahali kamplarımızda ve günlük yaşantımızda her zaman
onları “Yaylacılar” diye çağırmaktadır. Yaylacılar, hissedilmektedir.
bu yıl ilk defa Altıntaş’da Yayla Festivali
düzenlenmesine öncülük etmişler, unvanlarını Kampın son günü yaşanan bir olay var ki
sonuna kadar haketmişlerdi. hatırladıkça hala kahkahalar atıyoruz: Kamp
sonrasında herkes bir yerlere dağılacağı için
Festival sona ereli birkaç gün olmuştu. ‘Festival telefon edilmesi iyi olacaktı. Bir gün önce bizi
Bayrağı’ hala yayla evlerinin üzerinde ziyaret etmiş olan Yaylacılar, Festival Bayrağının
dalgalanmaktaydı. Altıntaş’da olduğumuzu tam altında telefonun çektiğini söylemişlerdi.
duyunca Yaylacılar soluğu yanımızda almış, Baturay, Alican ve Bora telefon etmek için köye
beraberlerinde bolca tavuk, ekmek, karpuz ve yöneldiler. Hava tamamen kararmıştı. Karanlıkta
domates getirmişlerdi. Bize muhteşem bir akşam köye ulaşmayı başarmış olsalar da bayrağı
yemeği hazırladılar. Tıka basa yedik, göremiyorlardı. Bir eve yaklaşırlar. Bora kafasını
mağaralardan ve yaylalardan bahsettik. Bizlerden evin kapısından uzatır, olanca sevimliliği ile
olabildiğine farklı ama benzer kaygıları taşıyan bu kibarlığını göstermek için sesini iyice inceltir ve
üç insanla o anı paylaşmak bizi çok mutlu etmişti. sorar: “Şeeeyy, affedersiniz, biz Festival
Sohbetimiz geç saatlere kadar devam etti. Bayrağı’nı arıyorduk?”. Ne zaman hatırlansa
Yaylacılar bize oldukça büyük bir ganimet - Bora’nın o bilindik yüz ifadesi gözlerimin önünde
karpuz ve domates- bırakarak kamptan ayrıldılar. canlanıverir, basarım kahkahayı...

Fotoğraf: Beril ERDOĞAN Fotoğraf: Beril ERDOĞAN arşivi

Ertesi gün ben ve Beril kampta kaldık. Baturay, 6. Seferim (5-7 Haziran 2004)
Bora ve Alican ise toplamayı yapmak üzere son
bir giriş yaptılar. Bu üçlü Düdenağzı’nda dikey 2004 yazı, Beril ve benim için başka bir
önemliydi. Beril, Demir’e hamileydi.
65
Doktorumuz, hamileliğin yedinci ayına kadar diğerleri malzemeleri taşıyordu. Eski istasyonları
seyahat engeli koymamış, biz de tatilimizi deniz bulmakta fazla zorlanmadık. Yükümüz ağır olsa
kıyılarında geçirmiştik. Faaliyetlere da hızlı ilerliyorduk. Çok geçmeden dibe varmış,
katılamadığımız bu dönemde, Düdenağzı’nın uzun süredir beklediğimiz o ana ulaşmıştık.
devam ediyor olması insanları fazla Tulga’yla birlikte dar çatlakta ilerledik. Bu sefer
heyecanlandıramamış olacak ki, araştırılmasına yerdeki su dolu delikten geçmek yerine 7–8 metre
bir süre ara verilecekti. yukarıda bulunan çatlağı zorlayacaktık. Bu çatlağı
kasa şifrelerine benzetsek yerinde olur...
Nasıl karar verdik hatırlamıyorum... Tulga’yla bir Geçebilmek için bir dizi hareketi arka arkaya
araya geldiğimizde ve konu da bir şekilde Topak yapmak gerekiyordu. Önce kafanı uzatıyorsun,
Düdeni olduğunda, sohbetin bir yerinde kafan geçince 90 derece eğiliyorsun. Bir burgu
“Bitmemiş olabilir mi?” sorusu geçer. Mağaranın hareketi yapıyor ve kendini diğer tarafta
sona erdiğini sadece birimizin görmüş olması, buluyorsun. Dönüşte ise bunun tam tersini
diğerinin teyit edememesi, bir şüpheye yol açmıştı yapmak gerekiyor.
ve bir lanet gibi içimizi kemirmekteydi. Bu laneti
sona erdirmenin tek yolu vardı: Topak Düdeni’ne
tekrar inmek...

Tulga ve benim bu seferimize Birhan ve Ferhat da


katılacaklardı. O dönemde Ferhat’ın mağaraya
girmesi, eş durumundan yasaktı ve faaliyete
sadece şoförümüz olarak destek verebilecekti.
Planımız çok basitti: Ben, Tulga ve Birhan’dan
oluşan ekip mağarayı tek girişte döşeyip
bittiğinden emin olacak ve daha sonra toplayıp
çıkacaktık. Bu sırada bir kurtarma durumu için
Ferhat kampta bekleyecekti.

Kangoo ile sabah 02.00’de yaylaya ulaştık. Topak Fotoğraf: Ferhat AYTEKİN
Düdeni’nin hemen üzerinde yer alan harman
yerine kamp kurduk. Kampçılık anlamında biraz İkimiz de çatlaktan geçmiş, 3. seferimde tek
hamlamış olmalıyım: yatma vakti geldiğinde uyku başıma gördüğüm ve mağaranın sonu olarak ilan
tulumumu unuttuğumu fark ettim. Bu, mağaracılık ettiğim kısma ulaşmıştık. Hemen önümüzde 30
hayatımda ikinci kez uyku tulumu unutuşumdu. cm genişliğinde bir çatlak uzanıyordu. Tavan
Bir kez de, Çukurpınar Yaylası’na giderken Beril giderek alçalarak çatlağın içindeki suyla
ve benim tulumlarımı unutmuş, Ermenek’den birleşiyordu. Bu kez mağaranın bittiğini ilan
güllü bir yorgan satın almak zorunda kalmıştım. ederken tek başıma değildim. Lanet sona ermiş,
Bu yorganı hala kullanırız. Çaresiz, polar iç yerini bir rahatlama hissine bırakmıştı. Bir
tulumumu, üzerine de dış tulumumu giydim. mağaranın sonunu ilan etmek büyük bir
Çadırımın dış tentesine sarınıp çadırımın içine sorumluluktur, hiçbir şüpheye yer bırakmamak
girdim. O gece biraz üşüdüysem de sabahı etmeyi gerekir...
başardım. Ertesi gece, bu acıya daha fazla
tahammül edemeyecek, Ferhat ve Tulga’nın Toplama kısmında başlangıçta sorunsuz
arasına kıvrılarak uyuyacaktım. ilerliyorduk. Yükümüz gittikçe ağırlaşmaya
başlamış, yorgunluk baş göstermişti. Üstüne bir de
Kampların en çok kahvaltısını severim... Güzel bir Birhan’ın göğüs cumarındaki arıza eklenince
kahvaltının arkasından ben, Tulga ve Birhan yavaşlamaya başladık. İddiamız bu mağarayı tek
mağaraya daldık. Girişin biraz ilerisinde yer alan girişte döşemek ve toplamaktı. Sona yaklaştıkça
45 metrelik uzun inişin altındaki gölü botla geçtik. yorgunluk iyice arttı. Birhan ve Tulga’dan biraz
Değişimli olarak birimiz önde döşeme yapıyor, kopmuş önde ilerliyordum. Payıma düşen
66
çantaları ve botu alarak 45’liği çıkmaya başladım. ilk molamız Taşkent’de olmuştu. Kavurmamızı
Bir kaç cumarda bir yorulan bacaklarımı ve yedikten sonra tanıdık yolları hızla geçmiş, gece
kollarımı dinlendirmem gerekiyor, aksi halde yarısını biraz geçe yaylaya varmadan önce kamp
kollarıma kramplar saplanıyordu. Dışarıya kurmuştuk. Uğur’un iki kişilik çadırını
kendimi nasıl attım size tarif edemem... Saat gece görmeliydiniz! Eni 1 metreyi bile bulmayan
10’u geçmişti. İlk işim, olan gücümle kamp çadırın esas sorunu boyundaydı. Sırtüstü
yerinde olduğunu tahmin ettiğim Ferhat’a doğru yattığımda kafam bir ucuna ayaklarım diğer ucuna
seslenmek oldu. Yanıt gelmedi... Hafif bir rüzgar değiyordu. Kabaca bir hesapla çadırın boyu 180
esiyor, sesimin kampa ulaşmasını engelliyordu. cm olmalıydı. Boyu bir doksandan fazla olan
Yaklaşık 300 metre uzaktaki kamp yerine Uğur’un bu çadıra sığabilmesi için çapraz yatması
yürüdüm. Sürekli Ferhat’a sesleniyordum. Çadırın gerekiyordu. Uğur’un çapraz yattığı durumda da
dibine kadar geldim, Ferhat’dan ses yok! Köye benim ne hal aldığımı bir düşünün artık... Uğur’un
yürümüş olacağını düşünerek var gücümle o tarafa bu çadırı 2007 yılında mağara içi kampında
doğru bağırmaya başladım. Ses yok! Çadırın kullanılmak üzere Düdenağzı Mağarası’na girecek
dibindeyim... En az 5-6 kere gürleyerek bağırdım. ve bir daha gün ışığı göremeyecektir.
Bir kez daha bağırdığımda çadırın içinden Ferhat
korkuyla “hööö!” diye uyandı. O kadar Ertesi sabah yaylaya ulaştığımızda küçük bir kaza
bağırmanın ardından çadırda kimsenin olmadığına atlattık. Yaylanın içinden geçen ve köye ulaşan
kanaat getiren ben, bu sese bir sıçradım ki yolun bir kısmında yağmur suyundan derin
sormayın. Beni ancak, mağaranın ağzına soğuması yarıklar oluşmuştu. Bu kısmı geçmeye çalışırken
için bıraktığım bira sakinleştirebildi... Kangoo biraz kaydı, neredeyse yarıklardan birine
düşüyorduk. Sonrasında nasıl çıkardık
O gün, o girişte mağaranın son 50-60 metresini bilmiyorum. Kangoo’yu, köye birkaç yüz metre
toplayamayacak böylece, kendimizle girdiğimiz uzakta tarlalardan birinin içinde bıraktık.
iddiamızı kaybetmiş olacaktık. Yine de çok iyi bir Kampımızı da buraya kurduk.
iş çıkarmış, Topak Düdeni’nin -279 metrede, daha
önce gidilen son noktada sonlandığını tescil Sırt çantalarımıza biraz yiyecek, su ve giyecek
ederek en azından kendi ruhlarımızı huzura alarak elimizde 25 binlik harita, daha önce
erdirmiştik. belirlediğimiz rotada yürümeye başladık. Hafiften
biraz hallice bir rüzgar sürekli bizimleydi.
7. Seferim (13-15 Mayıs 2005) Rotamızda pek patika olmadığından sürekli
arazide yürüyor, tepeleri bir çıkıyor bir iniyorduk.
Yabancı mağaracı grupların uzun yıllar boyunca Küçük de olsa bir bölgeyi, Düdenağzı’nın
Ermenek çevresinde araştırmalar yaptıkları kuzeyinde ve kuzeydoğusunda kalan bölümü,
bilinmekteydi. İlçeye kuş uçuşu çok yakın olan taramayı başardık. Ancak bu hızla hedefimizdeki
Altıntaş Yaylası’nın keşfedilmemiş olması, bu bölgenin tamamını taramamıza imkan yoktu.
bölgede henüz araştırılmamış başka yerler de Üstelik rüzgar hiç dinmiyor, bizi sürekli rahatsız
olabileceği düşüncesine itmişti bizleri. Uğur ediyordu. Bir ara şiddetini öyle artırdı ki, rüzgara
LELOĞLU ile bu fikri olgunlaştırarak, Altıntaş karşı adım atmak bile zorlaştı. Başım ağrımaya
Yaylası çevresinde harita üzerinde belirlediğimiz başlamıştı.
noktaları araştırmak üzere, yaylaya iki kişilik bir
sefer daha düzenleyecektik. Rotayı kısaltıp yaylaya geri dönmeye karar verdik.
Geldiğimiz yoldan dönmek yerine bir daire
Bu, rüzgardan başımızın ağrıdığı; yeni yeni çoban çizerek haritada pınar olduğu görünen küçük bir
köpekleriyle tanıştığımız; Kangoo’nun koca bir çayırlığa doğru yollandık. Bu küçük yaylacığın
çukura düşmesine ramak kaldığı ve Çetmi’nin sakinleriyle biraz sohbet ettikten sonra bölgede
keşfedildiği faaliyettir. başka mağara olmadığına kanaat getirdik. Altıntaş
Yaylası’na dönüş için bir patikadan ilerliyorduk
13 Mayıs Cuma akşamı iş çıkışı Kangoo ile yola ki, patikanın sağ yamacından iki tane çoban
çıktık. Kulu kavşaktaki çay molasını saymazsak köpeği kopup geldi. Bir tanesi bize çok
67
yaklaşmasa da diğeri dişlerini göstererek başlayan bir düden gösteriyor bize, çok mutlu
üzerimize doğru gelmeye başladı. Köpeğin diş oluyoruz. Biraz ilerleyip heyecanımız yatıştıktan
etlerine kadar görüyordum. İkimiz de ürkmüştük. sonra mağarayı kaydediyor ve tekrar arabaya
Ben köpeğin karşısında duruyor, Uğur arkama biniyoruz. Daha 500 metre gitmeden bir daha
saklanmış bir şekilde, arkadaşımdan ödünç durduruyor amca bizi... Hayırdır? Hayırmış, çift
aldığım elektronik köpek kovucuyu köpeğe doğru ağızlı bir obruk duruyor 50 metre ötemizde.
tutuyor, bir yandan da çalışması için dua “Culaini” derlermiş buraya... Birkaç taş atıp
ediyordum. Bir müddet böyle devam ettik. düşüyoruz yola.
Kovucu mu çalışıyordu, yoksa halimize mi
acımıştı bilemiyorum, çoban köpeği Yayla gerçekten görülmeye değer. Güzel bir
uzaklaşmamıza izin verdi. O koca cüssesiyle toprak yolun etrafında öbek öbek yayla evleri,
arkamda saklanmayı başarabilen Uğur’u da ayrıca uzanıp gidiyor. Culaini’ninden yola çıkıp 2 km ya
tebrik etmek gerekir sanırım... gidiyoruz ya gitmiyoruz, bu sefer daha büyük
ağızlı bir düdenle karşılaşıyoruz. Düden yol
Henüz hava kararmadan yayladan ayrıldık. Ahlat çatında öylece bize bakıyor. Sağa dönmez de düz
ağacına varmadan, rüzgarsız bir dere kenarında devam edersek bu yol bizi Altıntaş Yaylası’na
çadırımızı kurduk. Ertesi sabah hızla kahvaltımızı götürürmüş, amca öyle söylüyor. Kösürelik
yaptık, saat 08.30 gibi yola çıktık. Başyayla’yı Düdeni’ne de şöyle bir bakıyor, devam ettiğini
geçip de Ermenek-Taşkent yoluna çıktığımızda görüyoruz. Ama göreceklerimiz henüz bitmemiş...
şöyle bir an yaşandı: Asfalttan sağa doğru bir yol
ayrılmakta ve tabelada da ‘Bolay’ yazmaktaydı. Sağa, Çetmi’ye giden yola dönüyoruz. Amca bize
Yol bir köprü ile dereyi geçiyor, kıvrıla kıvrıla iki düden daha gösteriyor. Kahvaltımızı yapıp
ilerleyerek kalker blokların arasında Altıntaş’dan yola çıkalı henüz 3 saat olmuş, öğle
kayboluyordu. Frene bastım, durduk. Birbirimize yemeğinden önce 7 mağara görüyoruz... Bir
‘Girelim mi?’ gibisinden şöyle bir baktık. mağaracı daha ne isteyebilir ki?
Birazdan bu yola koyulmuş, hatta yaşlı bir amca
ve iki kadından oluşan bir grubu da arabamıza Telefonlara sarılıp bu heyecanımızı Ankara’daki
almıştık bile... dostlarımızla paylaşıyor; zafer sarhoşluğu
içerisinde dönüş için yola çıkıyoruz. Öğle
Yaşlı amca ile hemen sohbete başladık, mağaraları yemeğini nerede yediğimizi sanırım söylemeye
sorduk. Bize, Bolay Köyü’nün hemen girişinde bir hiç gerek yoktur...
düden olduğunu, ormanın içinde ise küçük bir
deliğin bulunduğunu söyledi. Biraz sonra amcanın
bahsettiği Bolay Düdeni’nin önündeydik.
Yaklaşık 15 metre çapında bir ağzı olan
mağaranın 30 metrelik bir inişle başladığı
anlaşılıyordu. Bir adamın ancak geçeceği
genişlikteki diğer mağarayı da GPS ile
işaretledikten sonra, amcanın tavsiyesi üzerine 3
kilometre ötedeki Çetmi Beldesi’ne doğru yola
çıktık.

Burada bizi hoş bir sürpriz bekliyordu: Belediye


Başkanı yanımıza kasabadan birini katıyor. Çok
geçmeden Çetmi’ye 4-5 km uzaklıktaki yaylaya
varıyoruz. Dik rampaları tırmanıp düzlüğe
vardığımız noktada yayla evleri başlıyor, buranın
Çetmi dönüşünde bulduğumuz mağaraları müjdeleyen
isminin “Musa Gölü” olduğunu öğreniyoruz. mesajımla birlikte gönderdiğim ve mağaraların yerini
Bizimle gelen amca “dur” diyor, belli ki mağara gösteren harita...
gösterecek. Yolun solunda 30 metre ötede yatay
68
BÖLÜM II - DÜDENAĞZI GÜNLERİ Büyük Yaz Etkinliği iki hafta için planlanmış,
ancak daha ilk haftanın sonunda Çetmi
8. Seferim (18-22 Temmuz 2005) Yaylası’nın araştırması tamamlanmıştı. Henüz
mağaraya doymamış olan ekip Altıntaş’a gitmeye
Çetmi’ye yaptığımız sefer ve keşfedilen mağaralar ve Düdenağzı Mağarası’nı araştırmaya karar
dernekte büyük heyecan uyandırmıştı. 2005 yılı verecektir.
Yaz Etkinliğinin Çetmi’ye yapılmasına karar
verildi. Ağızları işaretlenen 7 mağara haricinde Bu, yayla yollarından bir konvoy halinde geçip
bölgede birçok istihbarat alınmış, bir bölge Altıntaş’a ulaştığımız; Düdenağzı’nda Büyük
araştırılması yapılması kararlaştırılmıştı. Salonu geçip -240 metreye ulaştığımız; dönüş
yolunda Yerköprü’de konakladığımız faaliyettir.
9 Temmuzdan başlayarak iki haftalık bir Çetmi
Faaliyeti planlandı. Araştırmanın verimliliği için Pazartesi sabahı kahvaltıdan sonra yola çıkıldı. 4
bir grup ilk hafta katılacak, diğer bir grup ise otomobil, 2 motosikletten oluşan konvoyumuz,
ikinci hafta katılarak destek verecekti. Öyle de yayla sakinlerinin şaşkın bakışları arasında, hemen
oldu... Kösürelik Mağarası’nın yanında yer alan geçitten
geçti. Önce Yılan Pınarı’na, arkasından Ahlat
Ben ve birkaç kişi ilk haftanın sonunda, cuma Ağacı’na ve sonrasında Altıntaş Yaylası’na
akşamı kampa katıldık. Kamp, bir pınarın başında, ulaşıldı. Başyayla üzerinden Altıntaş’a uzanan
söğüt ağaçlarının gölgesine kurulmuştu. Hemen klasik rotamıza alternatif olan bu yolu, kısa
pınarın yanında, bir odası cami, diğer odası olmasının yanında eğlenceli bulduğumdan,
misafirhane olarak düşünülmüş olan küçük bir sonraki seferlerimin bir kaçında daha kullanacak,
betonarme kulübe bulunmaktaydı. Misafirhane Çetmi Yaylası’ndaki kamp yerinden her
mutfak, cami ise çadırı olmayanlar tarafından geçişimizde buranın hızlı değişimine şahit
kalınacak yer olarak kullanılıyordu. olacaktım.
Çetmi Bölgesi Araştırması 9 gün sürecek; bu süre 2004 yazında Düdenağzı’nda Büyük Salon
içinde 10 kadar mağara haritalanacaktır. Bu keşfedilmiş, salonun hemen sonunda yer alan
faaliyet, son yıllarda gerçekleşen en güzel faaliyet büyük göl geçilerek mağaranın yaklaşık 30
olarak damaklarda ayrı bir tat bırakacaktır. metrelik bir inişle devam etmekte olduğu
Faaliyetin hiç unutulmayacak anı ise, ikinci ekibin görülmüştü. Pazartesi ve salı günleri yapılan ilk
katılmasıyla bütün ekibin bir araya geldiği, iki giriş ile aynı noktaya ulaşıldı. Sonraki ekip
ızgarada pişen 14 kilo etin neşe içinde yendiği o Büyük Göl’ün sonunda yer alan 27 metrelik ve
cumartesi akşamı olacaktır, kuşkusuz... hemen arkasından gelen 6 metrelik inişi döşediler.
Bu ekipten sonra ben ve Tulga tekrar mağaraya
girecek, sonradan “Cengiz’in Düştüğü” adını
alacak olan 11 metrelik ve bunu takip eden 37
metrelik uzun inişi döşeyerek -240 metreye
ulaşacaktık. Bu noktada mağara arka arkaya gelen
derin cadı kazanları ile geçişi zorlaştırmakta, su
yolundan devam etmek neredeyse imkânsız hale
gelmektedir. Bir gece önce, birçok kişinin
kamptan ayrılacak olması nedeniyle faaliyetin
erken sonlandırmasına karar verilmişti. Biz son
döşeme ekibiydik. Bu derinlikten ölçüm almaya
başlayarak çıkışa geçtik. Perşembe günü
mağaramız tamamen toplanmış, kamptan
ayrılmaya hazırdık. Keyif yapmak ve yorgunluk
Çetmi’de mangal keyfi. (Fotoğraf: MAD arşivi) atmak üzere o gecenin Yerköprü Şelaleleri’nde
geçirilmesine karar verildi. Mağaracılığın doruğa
69
ulaştığı bu muhteşem yaz faaliyeti, o gece ay Bu, 100’lüğü bulduğumuz ve traverteni
ışığına karşı içilen arpa ve üzüm suyuyla tırmandığımız; Faysal’ın kuzu kestiği; Ertan’ın
taçlandırılmış, bu şölene katılan her bir karpit lambasını patlatmak, K. Uğur’un
mağaracının gönül tahtında yerini almıştır. hipotermiye girmek, birkaç kişinin de bağırsak ve
mide sorunları yaşamak suretiyle, K. Emrah’ın
Bu faaliyete katılanlar: Bora ÇORAKBAŞ, tabiriyle “girenin cortladığı” faaliyettir.
Kubilay ERDOĞAN, Tulga ŞENER, Mustafa Z.
RUHİ, Cengiz ÇELİKBİLEK, Emrah SINMAZ,
Yasemin SINMAZ, Cem ERSOY, Hüseyin Polat
DALKIRAN, A. Bahar HASER, Vedat GÜN,
Uğur Murat LELOĞLU, Muharrem SAMUK,
Haluk YURDAKUL, Uğur ÇÖKDÜ, Yahya
KARATAŞ, Ferit YİĞİT, Aslı DÖNMEZ...

9. Seferim (28 Temmuz-5 Ağustos 2006)

Düdenağzı’nda -240 metreye ulaşılmış, ancak


ilerlemek hayli zorlaşmıştı. 1000 metrelerdeki su
çıkışları bizzat gidilip görülmüş (hatta içinde
yıkanılmış), mağaramızın 800 metrelere
gideceğine kesin gözüyle bakmaktaydık. Buna en Fotoğraf: Cem ERSOY
çok inanan da ben olmuştum, sanırım.
Bakın Havva bu macerayı nasıl anlatıyor:
2006 yılı Yaz Etkinliği hazırlıkları da aylarca
önceden büyük bir gazla başlamış; yapılacak işler “Nedir acaba mağaracılık???
çıkartılmış ve paylaşılmıştı. Planlananın ne kadarı
yapılabildi şu anda bilemiyorum ama zaman Yorgunluğu, mutluluğu, heyecanı, coşkuyu birlikte
çabuk geçmiş, “Kervan yolda düzülür,” hesabı paylaşmak mı? Dostlarınıza küçük ama etkili
yola koyulmuştuk bile... 9 kişilik ana ekip sürprizler hazırlayıp onları mutlu etmeye çalışmak
tutulacak olan bir araçla yaylaya ulaşacak onlara, mı? Sessiz bir kamp alanını mutlu kahkahalarla
Ankara’dan 2, Bursa’dan da 1 özel araç eşlik doldurmak mı? Mağaraya yolladığınız ekibin
edecekti. Faaliyete sonradan katılacaklarla 24 çantasına çok sevdiği cevizli sucukları
mağaracının kampta bulunması beklenmekteydi. sokuşturmak mı? Yaşadığınız tüm güzellikleri
belgelemeye çalışmak mı? Derinlerdeki
arkadaşlarınız gelmeden uykuya dalamamak mı;
yoksa erkenden kalkıp kocaman tencereleri
yıkamak mı? Uzaktakileri anıp maziye dalmak mı;
yoksa daha neler yapacağız birlikte kim bilir diyip
tatlı bir heyecana kapılmak mı?

Bir gün kaybolan imparatorluğun zaferleri kadar


mazide kalacağız belki de kim bilir? Ama
ağaracak günlerin kaçacak geceleri kovalayacağı
kesin...

Yıl boyunca hayalini kurduğumuz Altıntaş'a


gitmek üzere toplandığımız dernek evinde son
Büyük Faaliyet için sonradan geleceklere gönderdiğim yol hazırlıkların hemen ardından büyük bir heyecanla
tarifi. minibüsteki yerlerimizi aldık. 18.00 büyük
maceranın başlangıç saati olmuştu bizim için.

70
Kimse yerinde duramıyor, herkesin yüzünde aldığımız haberin etkisiyle tuhaflaşmış olsak da
kocaman bir gülümseme, heyecanla bekliyordu... heyecanımızdan hiçbir şey kaybetmemiştik.
Mağaracıların her daim aç olacağı konusunda Uzunca bir yolu katettikten sonra soluğu
hem fikir olan minibüs ekibi olarak soluğu hemen Altıntaş’da aldık ve saatlerin 04.00’ü gösterdiğine
yemek yiyebileceğimiz bir mekanda aldık. tanık olduk. Güzel bir uyku çekme sevdasına
Haluk'un gözüne kestirmiş olduğu kürdanlığı düştük hemen ve çadırları kuruverdik bulduğumuz
çantaya indirişi ekibin ilk atraksiyonu olmuştu en güzel yerlere. Etrafta zıplayan çekirgeler hoş
kuşkusuz. Mekanı büyük bir mutlulukla terk eden bir anı olmuştu bizim için.
Haluk uyumak üzere rahat bir yere kurulma
sevdasına düşmüştü araç içerisinde... Yol bitmek; Sabah olmuş önceden gelenlerle sohbete
şoför amca da susmak bilmiyordu. Ama dalmıştık. Kahvaltıdan sonra ekipleri kararlaştırıp
mutluluğumuzun ve heyecanımızın gölgelenmesine mağaranın yolunu tuttuk. 'Kızlar mağaraya
tabii ki imkan yoktu. girebilir ama mağaracı olamaz' sözünün biricik
sahibi Tulga, beraberindeki Leloğlu ve Deniz ile
Bora bu dakikalarda bizi etrafına toplamak birlikte döşeme yapmak üzere mağaranın yolunu
suretiyle Altıntaş'ı anlatmaya koyuldu ve o an höh tuttu. Birkaç saat sonra da sırtımızda çantalarla
diye kalan ben ve Deniz, mağaranın yatay gittiğini Bora ve ben daldık mağaraya. Giriş gerçekten
öğrenip ablak ablak birbirimize baka kaldık. Bora sinir bozucuydu; ama sonrasında gördüğümüz
inatla Altıntaş'ın gerçekten insanı zorlayan bir tüm güzelliklerden sonra bu durumu artık pek de
mağara olduğunu anlatmaya çalışıyor, biz ise önemsemiyorduk.. Su fobisi olan biri için biraz
tuhaf kahkahalar atıyorduk. iddialı bir mağara olan Altıntaş'a ben bile
taptıktan sonra herkesin ne kadar
heyecanlandığını ve mağarada bulunmaktan zevk
aldığını bir düşünmek lazım doğrusu (Her ne
kadar canlarına okunsa da.)

İlk cadı kazanında karşılaştığımız ekip gözümün


önünden hiç gitmiyor. Tulga bolt çakmakta,
üşüyen Deniz halay çekmekte ve Leloğlu ona eşlik
etmekteydi. Bora hemen Tulga'ya yardıma
koyuldu. Biz ise enternasyonal mağaracılığın ilk
adımlarını atıyorduk. Deniz Almancasını, Leloğlu
Fransızcasını ve ben de İtalyancamı
konuşturuyordum; arada ortak dil İngilizceden de
birkaç şey söylüyor ve tüm bu çeşitlilik içinde
süper anlaşabiliyorduk. Bu dakikalarda artistik
bir suya uçuş sahnesi yaşandı ve atılan
kahkahalar tüm mağarayı doldurdu. Suya uçan
aküleri kurtarmaya çalışan Bora sulara gömüldü
ve malzemesiz dalış yapmaya karar verdiğini
söyledi. Önceden sulara gömülmüş olan Deniz de
üşümeye başlayınca ikisi de çıkışa geçmeye
koyuldu. Kalan üçlüyü oluşturan Leloğlu, Tulga
ve ben ise biraz daha ilerlemeye karar verdik.
Mağara gittikçe güzelleşiyor; sulara bakan ben de
Fotoğraf: Uğur ÇÖKDÜ
Frodo gibi bulduğum su kütlesine gömüleceğim
sanıyordum... Tek amacım kızlardan da mağaracı
Mağaraları yatay dikey diye ayırt etmeyen ama olabileceğini kanıtlamaktı Tulga'ya ve bunu
itiraf etmek gerekirse süper iniş-çıkışların olduğu başarmak da mutluluğumu ikiye katlamıştı. Kısa
dikey mağaraları daha çok seven Deniz ve ben bir sürenin ardından dönüşe geçmeye karar verdik
71
ve soluğu kamp alanında aldık. Oldukça eğlenceli dedikodularımızla öyle sanıyorum ki Altıntaş’dan
bir deneyimden sonra huzur içinde uykuya en çok zevk alan ekip olduk. Dedikodu tavan yaptı
dalmıştım... ve elbette 'Mağarada yalan olmaz.' felsefesi
benimsenip tüm kirli çamaşırlar ortaya döküldü.
Ekipler vız vız işliyor, Altıntaş yolları tepiliyordu. Mağarada hızla akıp giden zamanın farkında
Pazar sabahından itibaren büyük bir aşkın da olmadan dönüş yolunu tam da bitirmek üzere iken
temelleri atılmaya başlandı. Kuşkusuz kampın en kurtarma hazırlıklarında olan Bora’nın sesini
aşık kişileri olarak etrafta dolaşan Demir -Havva duyduk ve zamanlamamızın gerçekten kötü
ikilisi olarak yaşadığımız anın tadını çıkarmaya olduğunu düşünüp altından geçtiğimiz etleri
çalışıyorduk. Göz önünde bir ilişki yaşamaktan görmenin vermiş olduğu şokun hemen ardından,
hoşlanmasak da ne de olsa aramızda yabancı yok büyük bir mutlulukla sandalyelerimizdeki
dedik ve keyfimize bakmaya devam ettik Demir ile. yerlerimizi aldık. Kutsal insan ilan ettiğim Faysal
elimize etlerimizi tutuşturuvermişti. Gözlerdeki
Küçük sevgilim başka kızlara pas vermiyor, ışıltı ne kadar da mutlu olduğumuzun en güzel
peşimden bir dakika ayrılmıyor, ben mağarada kanıtıydı. Aslan da süper bir girişimde bulunmuş
iken beni sayıklayıp duruyordu. Aramızdaki yaş ve de kutsal içecekleriyle kampımızı mutlu bir
farkını da hiç takmıyorduk zaten... yuvaya dönüştürmüştü. Yorgunluktan eser
kalmamıştı. Faysal'ın son dakikada patlattığı
Eğlence yaratma konusunda birbirinden yetenekli cappuccino’lar da gerçekten enfesti. Aklımızda ise
kişilerden oluşan MAD Ekibi olarak büyük bir sabah giren ekip vardı. Uğur ve Emrah'ın sesini
coşkuyla yemek hazırlıklarına koyulduk Yemek duymak bizi oldukça mutlu kılmıştı. Son durumun
çadırını diskoya çeviren Deniz, Leloğlu, Havva da öğrenilmesiyle çadırların yolu tutuldu....
üçlüsü olarak petzl'ın süper kafa lambasından
almış olduğumuz ilhamla 'Üç yüz, beş yüz, Uğur -Havva’nın bahsettiği- mağaradan çıkış
İstatistik, Pişse de gitsek.' cümleleri eşliğinde sağa anını şöyle anlatıyor:
sola salladığımız kafa ve kollarımızla eğlencede
tavan yapmayı başarmıştık. Lapa ve az pişmiş “Salı sabahı saat 02.00’de 15 saatlik bir
seçeneklerini birlikte sunduğumuz pilav ve çalışmadan sonra sürünerek mağaranın
sucuklu kuru fasulye ve hemen yanı başındaki deliğinden çıkıyordum ki, hemen burnumun
turşular herkesi mutlu etmeyi başarmıştı. Yasemin dibinde ipe asılmış etler gördüm, korku filmi
duyduğu kelimeden şarkı türetmece oynuyor biz gibiydi. Meğer bizimkiler bir kuzu kesmişler, biraz
onu takdir ediyor; dost sohbetlerse almış başını sonra kavurmasını yedim, Faysal'ın eline sağlık,
gidiyordu. Mağaradan çıkan ekipten güzel pek güzeldi.
haberlerin alınmasıyla bir gece daha son bulmuş
oldu. Altıntaş’da gecelerin tadı da bir başka Mağara son kaldığı yerden ardı ardına derin cadı
oluyor; parlayan yıldızlar bizi gökyüzüne kazanları ile devam ediyor. Duvardan traverslerle
kilitliyordu... yana kaçarak yapılan inişlerle filan ilerlemek
gerekiyor, bu da ilerlemeyi çok yavaşlatıyor.
Ertesi gün mağarayı ilerletmeye karar veren,
boyları boylarına huyları huylarına benzer iki Kamp gayet keyifli idi. Demir-Havva aşkı da
yiğit yol alıverdi mağaraya. Emrah SINMAZ ve kampa damgasını vurdu. Otağlar bir kaç kere
Uğur LELOĞLU'nu mağaraya yollayıp sohbete havaya uçtu. Kampımıza bir çoban köpeği iltihak
kaldığımız yerden devam eyledik. Müthiş insan, etti.”
sürpriz yapma hastası, dost canlısı Faysal süper
içecekleri ve muhteşem el becerileriyle bizleri Hikayemize Havva’nın kaleminden devam
büyülemişti adeta. Kamp alanındaki coşkudan edelim:
aldığımız gazla MAD tarihinde bir ilki yaşamak
üzere mağaranın yolunu tuttuk üç bayan: Deniz, ..."Salı, kampta en çok kurban verdiğimiz gün
Beril ve ben... Artistik tırmanışlarımız ve uğruna oluvermişti birden. Kampın en hızlı kaçanı ilan
kamp alanına gelmekte geç kaldığımız ettiğim Birhan'dan sonra Tulga, Leloğlu, Bahar,
Beril ve de biricik aşkım Demir de kamptan
72
ayrılmışlardı. Yüreğime oturan ayrılık acısını tüm ekibi olma yolundaki hevesimiz bizi mağarada
kamp boyunca hissettim ve Demirimin kamp ayakta tutmayı başarmıştı. Önceki hafta
alanında unuttuğu çoraplarını koklamakla Dedemli’de de 120 indiğimizi hatırlayıp 'Sonumuz
geçirdim onsuz geçen günlerimi... Gidenlerle en iyi 200 ekibi elemanları Alican ve Emrah'a
gelenlerin sayısı birbirini dengelemese de yeni benzemesin, daha derinlerin keşfine çıkalım,' diye
gelen bir mağaracı kazanmamıza çok sevindik ve dua ederekten mağaradan çıktık. Emrah SINMAZ
dağ başına getirdiği National Geographic ile tescilli mağaracı olma törenimizden hemen sonra
birlikte bizleri mutlu eden Vedat ile hasret tüm dinamik ruhumuzla kampta neşeli neşeli
gidermeye koyulduk. Emrah SINMAZ’ın atlayıp zıpladık.
fotoğraftaki başarısına şahit olup kendisine içten
tebriklerimizi sunduk. Akşam da eğlence devam Son hazırlıkların ardından cuma sabahı
etmiş, Faysal bizi büyülemek konusundaki tüm Altıntaş’dan ayrıldık. Yerköprü Şelalesi’nde
hünerlerini ortaya koymuştu. Ülkü çok leziz bir yüzmekti herkesin ortak temennisi. Yemekler
bulgur pilavı yaparak hepimizi mutlu etmişti. yenildi, hesap işleri halledildi ve soluğu şelalede
Deniz ve ben ise kampın en genci ilan ettiğimiz aldık. Müthiş manzara eşliğinde serinlemenin
Cem'in (Rivayete göre 43 imiş ama alakası yok) ardından malzemelerin yıkanması işlemine
Pompey hikayesinden etkilenip ışıklı okumuzla geçildi. Üzerimizde gezinen meraklı gözlere
güzel yemekleri göstermenin telaşında mumlar aldırmadan mis gibi yaptığımız malzemeleri
yakmaya başlamıştık. Bu dakikalarda, gelen kuruma işlemine bıraktık ve makarnaların mideye
mağara ekibinden almış olduğumuz mağara içi indirilmesinin hemen ardından Aslan'ın ateş şovu
durumlar bizi oldukça heyecanlandırmıştı. başladı. Ateş başında yapılan keyif ve sohbet
Mağarada toplamda ne kadar yol alındığı hayatın bize sunduğu en değerli şeylerdendi
konusunda çeşitli rivayetler var.”... kuşkusuz. Yaşanan güzel gecenin ardından, büyük
bir azimle odunların bitmesini bekleyip gecenin
...“Perşembe döşemenin toplanmasına karar bir yarısı, ateşe bakmaktan usanmayan
verilmişti. Tek derdimiz mağaracı ilan edilmekti. gözlerimizin kapanıp durmasına rağmen sohbete
Bunun için tek yapmamız gerekenin 120’ye inip devam ettik. Gecenin çok çok ilerleyen saatlerinde
malzemeleri kampa ulaştırmak olduğunu ise uyku tulumlarımızın yolunu tutup güzel bir
öğrenince soluğu mağarada aldık. uyku çektikten sonra yine Kubi’nin büyük emeği
geçen kahvaltımızı bir güzel mideye indirip
minibüsümüzü beklemeye koyulduk. O vakte kadar
bize eşlik eden dostlarımız Sencer ve Aslan'ı
uğurlayıp minibüsteki yerlerimize kurulduktan
sonra soluğu Ankara yollarında aldık. 21.00
sularında ulaştığımız dernek evinin boş
bulduğumuz tüm metrekarelerine yıkanan
malzemeleri serme ve yayma işleminden hemen
sonra, güzel bir uyku çekmek üzere evlerimize
dağıldık...

İşte böyle...

Doğrusu elmas gibi bir ekiptik. Farklı yönlere


Fotoğraf: Uğur ÇÖKDÜ çevrildikçe farklı yansımalar ve renkler saçtı
katılan herkes etrafa. Emeği geçen herkese sonsuz
Çarpışmayı başlatmak onuruna erişmek için teşekkürler...”
savaşa giden süvari birliğinde öne fırlayan bir atlı
gibi hissediyorduk kendimizi. Ara ara enerjimiz Düdenağzı Mağarası’nda yaklaşık -300 metreye
krank mili yağı gibi tükense; kendimizi yumurta kadar ilerleyebilmiş, bir önceki seneye göre
kabuğu gibi paramparça hissetsek de en iyi 120 oldukça az bir mesafe kaydedebilmiştik. 2005
73
yılında kalınan son nokta olan -240 metrede sac kavurmadan sonra) Başyayla’ya vardık ve
başlayan derin cadı kazanları tahmin edildiği ahlatın yanından sapılan orman yolundan Altıntaş
şekilde ilerlememizi yavaşlatmış, hatta bir Yaylası’na ulaştık. Köyün hemen yanından aşağı
ekibimizin 15 saatlik bir girişte sadece “6 metre” inen yol bozulmuş olduğu için, Güneyyurt tarafına
ilerlemesiyle yeni bir rekora imza atmıştık. Bunun giden diğer yoldan biraz aşağı inip tarlaların
yanında, “bitti” denilebilecek bir noktada yaklaşık arasından mağaraya kadar ulaşmayı başardık.
20 metrelik bir traverteni tırmanarak diğer tarafa Saat 03.40’da uyuduk.
geçmeyi başarmış, mağaranın 100 metrelik bir
inişle devam ettiği bir noktaya ulaşmıştık. Saat 09.00 civarı kalktık. Demir mi? Demir tabii
Ümitlerimizi ve hevesimizi gelecek seneye ki saat 07.30’da uyandı, Beril onunla birlikte
bırakarak Altıntaş’dan ayrıldık. kalkmak zorunda kaldı. Mağaramız yerinde
duruyordu ve kamp alanı neredeyse bel hizasında
Bu faaliyete; Kubilay ERDOĞAN, Beril otlarla kaplanmıştı. Harman alanına yerleştik ve
ERDOĞAN, Demir ERDOĞAN, Tulga ŞENER, kahvaltı hazırlıklarına başladık.
Emrah ÖZTEKİN, Bora ÇORAKBAŞ, Uğur
LELOĞLU, Emrah SINMAZ, Yasemin SINMAZ,
Havva YILDIRIM, Deniz ÖZKAYA, Faysal
İLHAN, Haluk YURDAKUL, Uğur ÇÖKDÜ,
Ertan KÖSEOĞLU, Cem ERSOY, Ülkü TEKE,
Vedat GÜN, Bahar HASER, Yahya KARATAŞ,
Aslan MUTAF, Sencer ÇOLTU, Birhan ALTAY
katıldılar.

10. Seferim (7-8 Temmuz 2007)

2007 yılı büyük yaz etkinliği Ağustos ayına


planlanmıştı. Geçtiğimiz sene uğradığımız
hezimetten dersler çıkartmış, daha iyi bir hazırlık
dönemi geçirmiştik. Yine de, yol dahil 9 gün
olarak düşünülen büyük faaliyete biraz olsun önde
başlayabilmek amacıyla üç ön faaliyet planlamış,
henüz büyük faaliyet başlamadan 2006 yılında
kalınan son noktaya, 100’lük inişe ulaşmayı ve
eğer başarabilirsek bu inişi de döşemeyi
hedeflemiştik.

Dönüşte gruba attığım mesajda bu üç faaliyetten


ilkini şöyle anlatmaktayım:

“Sevgili Dostlar,

Müjdeyi vermek isterim; 7-8 Temmuzda Altıntaş’a


yaptığımız faaliyet ile Düdenağzı-07 resmen Fotoğraf: Kubilay ERDOĞAN
başladı! Bundan sonrasının daha kolay
geçeceğine eminim. Bildiğiniz gibi çarşamba gününden her şeyi
planlamış ve mağaraya girecek çantaları daha
Faaliyete; Kubilay ERDOĞAN, Beril ERDOĞAN, Ankara’dayken hazırlamıştık. Planlı olmak iyidir
Demir ERDOĞAN, Deniz ÖZKAYA, Bora sanırım. Neyse, bundan sonra başımıza gelenleri
ÇORAKBAŞ, Ertan KÖSEOĞLU ve Vedat GÜN okuyun bakalım:
katıldı. Saat 19.00’da Ankara’dan yola çıktık.
Taşkent üzerinden (ve tabii ki gece yarısı yenen Planlama Hatası 1:
74
Güzel bir kahvaltı için kendimizi hazırlamıştık ki, noktada Birhan’dan özür diliyorum, Ertan yanlış
Bora’dan “Kubilay, ispirto aldın mı?”... hatırladı herhalde, hiç yoktan saydırdık sevgili
Planlama Hatası! Ben benzin ocağımı alacaktım, arkadaşımız Birhan’a... Tekrar özür diliyor,
Bora da Trancia’sını... İspirtoyu niye benim söylediklerimi hiç söylemedim varsaymasını
almam gerekiyordu anlamadım. Bora işte... diliyorum...
Neyse, en azından benzin ocağımız vardı ve hazne
yarısına kadar benzinle doluydu. Bir şeyler ters Haa, bu arada, merak etmeyin, dönüşte bütün o
gidecek ya, benzin ocağı bir türlü düzgün eksik istasyonları yerine taktık.
yanmadı, bırakın çay demlemeyi kendine bile
hayırı yoktu. Yumurtalarımızı haşlayabilmek bu Kıssadan Hisse 2: Her şeyi yazmakta fayda var,
anlamda büyük bir başarı olmuştu. Ama yine de insan hafızası yanıltabiliyor.
çok güzel bir kahvaltı oldu. Mağaraya hazırdık
artık. Planlama Hatası 3:

Kıssadan Hisse 1: Kendi başınıza iyi bir planlama Vedat ile hızla ilerlemeye başladık. Çantalar daha
yapabiliyor olabilirsiniz, ancak bütün ekibi önce inişlere göre hazırlanmış olduğundan elimi
planlamanın içine dahil etmeniz ve sorumluluk atıyorum o inişin ipi çıkıyor, buraya kadar iyi
almalarını sağlamanız yükünüzü hafifletir, riskleri planlama... Ben önde, Vedat arkada gümbür
azaltır, motivasyonu artırır. gümbür gidiyoruz. Traverse geldim, öylece
bakıyorum. Vedat geldi, döndüm Vedat’a baktım,
Planlama Hatası 2: “Vedat, bot nerde?”. Planlama Hatası! Vedat,
Deniz, Bora, ben dernekte malzeme topluyoruz.
Saat 12.00’de mağaraya girmek üzere Vedat ile “Bu ip ilk gölün, bu ip yukarı çıkan ve inen yerin,
hazırlandık. Girişe merdiven atmak için gittiğimde bu ip Birhan’ın takıl geçin, bu ip traversin, bu ip
bir de ne göreyim, boltun üstünde somun yok! büyük inişin, ... Eeee, bot ne zaman lazım, tabii ki
Bora’ya dönüp matkap boltlarının somunlarından Büyük Salonun altındaki gölde, o zaman 3.
almasını istemiş olduğumu hatırlattığımda, o da çantaya koyalım!”
bana yeni somunlar alacağımı söylediğimi
hatırlattı! Planlama Hatası! Kızardım, bozardım, Vedat ile bakakaldık kocaman göle, botsuz nasıl
morardım... Gözümün önünde bir anda bütün geçilir ki burası? Önce sol duvarı kastık, olacak
mağara boyunca somunları olmayan matkap gibi değil, en az 3 bolt çakmak lazım. Sonra
boltları belirdi. Bir sonraki sahnede hepsinin Vedat’ın önerisi üzerine diğer taraftan su
yanına birer tane de el boltu çakıyorken gördüm seviyesinde oluşumların üzerinden geçebilir miyim
kendimi. Aklım gitti! diye o tarafa yöneldim. Islanırsam geri döneceğiz,
mecbur. Vedat, “Biri ıslanacaksa ben ıslanayım,
Yanımızda bir tane bile somun olmadığını fark sen devam edersin Bora’yla” dedi, çok iyi
ettiğimiz bu anda bir de Ertan demesin mi, “Biz çocuktur Vedat. Neyse, gölün üzerine sarktım, ters
geçen sene somunları söktük, Birhan Abi öyle eğim duran bir sütunu geçmem gerekiyor. Bir
demişti.” Ulannn, tutmayın beni! Ben onca yolu tarafta tutamak var, diğer taraf görünmüyor. Kısa
mağaranın ağzından geri dönmek için mi geldim! bir tutamak olsun Allah’ım duasından sonra elim
İşte bu noktada Birhan (kulakları çınlamıştır bir yerlere tutundu ve son gücümle kendimi çekip
sanırım) okkalı bir küfür işitti (benden). karşıya geçmeyi başardım. Bunun üzerine 5
dakika daha dizlerim titremeye devam etti, suya
Merdiveni perlonla bağlayıp mağaraya girdik. düşmeyi hiç sevmem!
Bundan sonrasında bir yandan döşeme yaparken
bir yandan da istasyonların bazılarını iptal edip Kıssadan Hisse 3: Planlamanızı güzel yapmış
somunlarını toplamaya başladık. İlk gölden bir olabilirsiniz, gözden de geçirmiş olabilirsiniz.
tane, Birhan’ın takıl geçten bir tane, yukarı çıkan Ancak, riskleri azaltmak için yine de olaylara
ve aşağı inen diğer döşemeden bir tane, derken dışarıdan bakmayı bilmelisiniz. Ve unutmayın
fark ettim ki bütün somunlar yerinde duruyor. Bu basit olan çoğu kez iyidir.

75
Planlama Hatası 4: Sorun yaşadığı belliydi, biraz dalga geçtik, hatta
Demir de dalga geçti. Şöyle dedi: “Bora, sen
Oldukça iyi ilerliyorduk. Traversi döşedik, Büyük çıkamazsın orayı, babam çıkar!”. Çocuk da
Salondan önceki inişi de döşedik ve Büyük Salona olsalar gerçeklerin farkındalar demek ki... Büyük
vardık. Aman tanrım, saat 15.00, yani 3 saatte adam muamelesi yapmak gerekir onlara.
120’ye varmışız. Planlama Hatası! Geçen sene bu
noktaya 1,5 gün sonra, 4. ekiple vardığımızı Akşam, yemek sonrası biraz keyif yapalım dedik
düşününce biraz garip oldu doğrusu... Geçen ama bir gece önce az uyumuş olmamız, mağara ve
seneyi baz alarak kurtarma saatimizi sabah 04.00 rüzgar bir araya gelince fazla dayanamadık, saat
vermiştim! Neyse, Bora ve Deniz’den bizden iki 21.30’da yattık. Sabah güzel bir kahvaltı yaptık.
saat sonra girmelerini istemiştik. Yemek yedik, Bu sefer yağda yumurtayı odun (çalı-çırpı)
muhtemelen yarım saat beklememiz gerekecek. ateşinde, sucuğu ise mum (benzin ocağı) alevinde
Zaman kazanmak için Deniz’le birlikte geri pişirdik. Dönüşü Çetmi üstünden yapmaya karar
dönecek olan Vedat’ın Büyük Salonun üzerindeki verdik ve toparlanıp yola çıktık. Hala duruyor
inişi çıkmasına karar verdik, Bora ve Deniz’i olursa, mağaranın girişinde dokuz kiloluk bir
orada karşılayacaktı. Ben de aşağıda beklemeye karpuz unuttuk ve kırık da olsa kullanılabilecek
başladım, yaklaşık bir saat oldu, ses seda yok. bir masa bıraktık.
Biraz üşümüştüm. Saat 17.00’de ben de çıkışa
geçecektim, öyle de yaptım. Çıkışın hemen Çetmi’de nostalji yapalım derken hayal kırıklığı
üzerinde, traverse kadar gidip geri dönmüş olan ile karşılaştık. Güzelim kamp yerimiz Belediye
Vedat ile karşılaştık. Deniz ve Bora’dan haber tarafından mesire yerine dönüştürülmüştü. Mescit
yoktu. Biz de çıkışa yönelmiştik ki “heyoo” diye yıkılmış, yerine kocaman bir bina ve taştan
Bora ve Deniz’in sesleri duyuldu. Kucaklaştık, duvarlı bir bahçe inşa edilmişti. Çeşme başka
hasret giderdik. Ben, acaba Bora dayanamaz, iki tarafa kaydırılmış, tanıdık olarak gölgesinde
saat sonra demiş olmama rağmen bir saat sonra uyukladığımız iki söğüt ağacından başka bir şey
girmiş olabilir mi diye hayal kurarken, sağolsun kalmamıştı. Neyse, yine de gelip geçerken durup
Bora ancak saat 15.00’de, planlanandan bir saat bir şeyler yiyip içebileceğimiz bir yer var artık.
sonra girmişti.
Başka bir hayal kırıklığını da Taşkent’de yaşadık.
Kıssadan Hisse 4: İyi sonuçlar vermiş olsa da Pazar günü olması sebebiyle çok kalabalıktı. Sac
hata hatadır. (Mesela hipotermiye yol açabilir.) kavurma kalmamıştı! Böylece, klasik bir porsiyon
balık bir porsiyon sac kavurma fantezimiz hüsran
Deniz ve Vedat geri döndüler, Bora ve ben oldu. Ama olsun, Konya’da tandır ile tatmin ettik
aşağıya devam ettik. Büyük Salonda Bora botu bu açgözlülüğümüzü.
şişirdi, ben de döşeme malzemelerini hazırladım.
45 dakika sonra Bora Büyük Salonun altındaki Velhasıl güzel bir faaliyet oldu, Demir de çok
uzun inişi döşeyip gelmişti. Karpit değiştirip hızla eğlendi. Kene görmedik. Belki Beril’in yeni aldığı,
çıkışa yöneldik. Büyük Salondan ayrılırken Bora her fıs’ı 1 TL’den satışa sunduğum ama rağbet
“Sen git ben sana yetişirim.” dedi. Valla görmeyen ilacın etkisi olabilir.
abartmıyorum, yaklaşık bir saat süren çıkışımda
iki kere 10’ar dakika bekledim Bora’yı. Yani, her Bundan sonraki ekiplere tavsiyelerim ve notlarım;
20 dakikada 10 dakika fark atmışım çömeze.
1. Başyayla üzerinden gitmek yerine, adını bir
Saat 19.45 gibi dışarıdaydım. Hemen üstümü türlü hatırlayamadığım Güneyyurt’un üzerindeki
değiştim. Yemeğe oturmak üzereydim ki 10 dakika Yukarı bilmem ne köyünden gitmekte fayda var.
arkamdan gelen Bora’nın cılız “heyoo” su Başyayla yolu pek kullanılmadığı için bakım
duyuldu. Bora merdivenden çıkmaya çalışıyordu. yapılmamış durumda, üstüne üstlük biz geçtikten
3 dakika, 5 dakika, 10 dakika geçti, çıkmadı! bir gün sonra dereye künk döşemişler, eskisinden
Orada neler yaşıyordu bilmiyorum ama topu topu beter olmuş, zor geçtik.
7-8 basamaktan oluşan merdiveni çıkamıyordu.

76
2. Aşağıda iki bot var, Birhan’ın sevdiği botun Sonunda 6-7 sene önce girmiş olduğum Altıntaş
tıpalarını tamir etmiştim, ama bu sefer de Topak Düdeni yolun sağında göründü; ilk
dibinden kaçırdı, özellikle bu hafta sonu gidecek girişimde suya düşmüş ve üşüyüp cortlamış, sonra
olan ekip, bu tamirattan sorumlu olan Kubilay’ın Cengiz'i de sürükleyerek dışarı çıkmak zorunda
peşini bırakmayın. Tıpasız çok uzağa kalmıştım. Mağaranın girişine tekrar bakarken,
gidemeyebilirsiniz. seneler önce altımızdaki geniş salonlardan birinde
Cengiz'in yüzündeki hayal kırıklığını hatırladım.
3. Aşağıdaki malzemeler: 42 karabin, 6 eğik Acaba bu girişimde de birilerinin keyif almasını
kulak, 26 düz kulak, 14 perlon, 1 çekiç-çakıcı, 2 engelleyecek miydim? Bir de alerjimin tutması ve
bot, 2 çanta, 3 tane 30 metre 9 mm, 1 tane 12 sıcağın etkisiyle kamptan erken ayrılmam vardı ki
metre 10 mm ip. o da koymuştu. Cem ve kız arkadaşıyla birlikte
Güneyyurt'a kadar sabaha karşı geri yürümüştük.
Mağaranız bol, karpitiniz aydınlık olsun!”
Ve saat 09.00 gibi, tarlaların arasından yayla
10. seferimden sonra Muharrem SAMUK, evlerinin yanından geçip Düdenağzı'na vardık.
Hüseyin Polat DALKIRAN, Hakan ERDEMİR, Kayaların yapısını görünce mağaranın direk
Handan ERDEMİR, Coşkun ÖZAŞÇILAR, E. inişle başladığını düşündüm ama öyle değilmiş.
Baturay ALTINOK ve Birhan ALTAY’dan oluşan İnce ince akan bir derecik eşliğinde 2-3 metrelik
bir ekip, Düdenağzı’nda ilerlemek ve bir önceki bir iniş ve yatay havuzlarla başlayan bir mağara.
sene bırakılan son noktaya ulaşmak üzere bir
faaliyet düzenlediler. Bu, benim gitmediğim tek Kamp yeri keyifli ve hemen dibinde suyu var;
faaliyettir. Bu faaliyeti Coşkun şöyle çadır alanı ve mutfak/mağara hazırlık alanı,
anlatmaktadır: derecik ile birbirinden ayrılmış. Bu sevdiğim bir
özellik; börtü böcek, suni kokular ve gece ateş
...“Bu etkinlik MAD için 2007 yılı büyük yaz başı sesleri uykumdan nispeten uzak oluyor.
etkinliğinin ön adımlarından biriydi. Teknik Günün yakıcı saatleri içinse kamp alanının
anlamda beklenti, mağaranın 280 metre yanında yükselen kireç taşı duvarın dibindeki her
derinliğine ulaşmak ve bir miktar malzemeyi daim gölge alanlar büyük bir nimet. Kampın tek
oraya bırakmaktı. Kendi açımdan bakınca ise bu sıkıntısı ortalıkta dolanan fareler; özellikle
etkinlikten birkaç önemli beklentim vardı; basit geceleri çok rahat dolaşıyorlar. Bir de iki sene
anlamda tekrar yeraltına dönebilmek, uzun önce çekirgelerin bastığını söylemişlerdi.”...
zamandır ayrı kaldığım arkadaşları tekrar
"tanımak" ve kendi fiziğimi ve psikolojimi- ...”İlk ekip Maho, Hüseyin Polat, Küçük Hakan ve
denemek. benden oluşuyordu. Gezinin diğer üyeleri,
Baturay, Birhan ve Hakan'ın eşi Handan dışarıda
Güzel bir yolcuğun ardından gece -hep sevdiğim kalacaklardı. Girişimizin amacı benim ve
gibi- yol kenarında bir dağ tepesinde uyuduk. Hakan'ın mağaraya alışmasını sağlamak ve
Yıldızların altında olmanın dayanılmaz hafifliğini malzemeyi 100'lük inişin başına ulaştırmaktı. Ben
ve sabah bir mağaraya ulaşacak olmanın tatlı 2 senedir mağaraya, 3 senedir dikeye
karın ağrısını hissetmek güzel.”... girmiyordum. Hakan ise 7 senedir giriş
yapmamıştı! Bir ilk alışma devresi geçireceğimiz
...“Sabah güzel manzaralı dağ yollarında kesindi. Maho'nun kararıyla bizim için 6 saat
Altıntaş'a doğru yol alırken yanımızda bize eşlik gidiş 4 saat dönüş şeklinde plan yapıldı; biz
eden köylü Hasan amca vardı. Kırsal bir saflık ve dönerken onlar çalışmaya devam edeceklerdi.
cinlik karışımıyla konuşması, soruları, yavaş ve
tozlu yola neşe kattı. Sanırım herkes hatırlayacak: Bu arada, gözlüğüm uçtuğunda ve bulunduğunda,
"Mağarada para buluyor musunuz?" "Atarsanız tekrar olmasın diye Hakan ona bir kordon
buluruz!" "Bizde para ne gezer?" yapıvermişti; eline sağlık sağlam da oldu.

77
Mağara saat 13.00’de keyifsiz başladı diyebilirim; çıldıracağımı düşündüm. Çanta ha düştü ha
girişteki 2,5 metrelik merdiveni sırtımda çantayla düşecek, Hüso altımda... 25 metreden o çanta
inmeye çalışırken korktuğumu itiraf etmeliyim. üzerine gelse yaşatmaz. "Taaaş!" diye bağırdım ve
Hemen ardından gelen 10 metrelik sürünmede de bu sırada desandörümü kilitleyip çantayı
ıslanınca keyfim kaçtı. Neyse ki motivasyonum yakaladım. Baktım Hüso çekilmişti. Şanslıymışız,
iyiymiş ve hemen toparlayıp cadı kazanlarının, ağırlık yüzünden diğer tokanın boşalmasına
havuzların üzerinden diğerleriyle birlikte akmaya birkaç santim kalmıştı. Hemen sol kolonu tokasına
başladım. Açıkçası kendimi tekrar suya taktım; diğerini de daralttım ve çantayı yine
girmemeye çalışırken ve yerin altında kayalara omzuma attım. Allaaam o anda yine sol taraf
dayanırken bulmak çok hoşuma gitti. Geniş salona çıkıverdi! Yine "Taaaaaş!". Bu sefer tokayı yerine
kadar bir kısmı ipli ve çoğunluğu ipsiz küçük taktıktan sonra bir de düğüm attım; sağ tarafa da!
inişler ve bir sürü havuzla hasret giderdik. Sonra Yusuf'la kardeş kardeş inişimize devam
Değişerek taşıdığımız çantalar (0 ve 6 numaralı ettik.
olanlar) kendi standardıma göre ağır olsa da pek
problem çıkarmadı. İnişin son 15-20 metresi balkondu; o garip
ürpertiyi özlemişim. Yere ayak basmak bu kadar
Geniş salonda durduk ve biraz mola verdik; benim mı güzel olur! Paraşütü düşünüp avundum; daha
için problem burada başladı; üşüyordum. Hareket zor değildi sonuçta.
etmeye çalışarak biraz toparlandım; hatta
dinlenmek yerine iş yapmaya çalıştım ısınayım Öte yandan inmek ve aşağıda olmak çok işe
diye ama pek işe yaramadı.Bir ara Maho'nun şuna yaramadı açıkçası; çünkü beklerken donuyordum.
benzer bir sözü oldu: "Keşke hep üşüsek, millet Hüseyin alüminyum battaniyeyi açmaya ikna etti
çalışıyor." Ama dedim ya işe yaramadı. ve bir kovuğa girip 5 dakika ısındım; harbiden
ısındım. Bu arada Hakan da indi; geri dönme
Geniş salonun altındaki uzun gölü sağlam tek meselesi konuşuldu, yaklaşık 5,5 saat olmuştu ve
kişilik bir botla geçtim; yedeğimde hava kaçıran Hakan yorulmuştu, ben ise üşüyordum. Dönmeye
iki kişilik büyük bot vardı. Sonra sırayla çantalar karar verdik ve çanta düzenlemesi yaptık; yukarı
geçirildi; sonra da arkadaşlar geçtiler. Ardından iki çanta çıkacaktı, onlara koyulacakları
bir iniş geldi; taşınması gereken çantalar vardı. ayıkladık. Bu sırada yarım saat geçti; ben yine
Maho'yla Hüso önden gidecekti, biz Hakan'la donmaya başladım ve bir de Hakan çıkarken ipini
takip ediyorduk. 4 kişi olmanın sıkıntısı orada tuttum ki harbiden üşüdüğüm an o andı.
yaşandı; çok bekliyorduk. Uzun gölün bittiği yere Yukarıdan gelen serpinti ortamı dehşet
ilk gelen ben olmuştum ve 1 saattir oradaydım, soğutuyordu.
Maho 37 metre aşağıda çanta bekliyor Hüso ona
çanta göndermeye çalışıyordu. 3 çanta ve bot Neyse ki çıkış pek olaysızdı diyebiliriz; hatta
Hakan'la bende kalmıştı. Birazdan indirecektik benim için keyifliydi. Hakan yorucu balkon çıkışı
ama Hüso bir türlü inemedi ve ben istasyonlar sonrası jübilesini açıklamıştı ve her fırsatta
arasında dondum; Hakan sıkıldı. küfrediyordu. Özellikle uzun gölde bottan 2
metrelik kayaya iple çıkışı izlemeye ve duymaya
Sonunda inişim başladı, sanırım mağarada 140 ile değerdi. Yaklaşık 6-7 dakikalık bir Reality Show!
170 metre arasındaki 37 metrelik inişteydik. O ipi oraya öyle döşeyene bir geçirdi bir geçirdi!
Küçük kamera çantasıyla diğer bir çanta Maho'ymuş.
Hakan'daydı. Bende ise sırtımda bir çanta altımda
bot vardı. Son istasyonu geçerken ve yaklaşık 25- Sonra bir de travers maceramız var; Hakan klasik
30 metrelik inişe başlayacakken ilk Yusuf'la sıkıntılarla ve kelimelerle geçti. Ben de
tanıştım: Sırtımdaki çantanın sol kolonu tekniğimden emin bir şekilde ardından yola
tokasından kurtuldu ve omzumdan boşa çıktı diğer koyuldum; birkaç küçük denemeden sonra 2
koluma asılı kaldı. "Dikkat!" diye bağırdım; Hüso karabinle gergi ipine girmenin ve ayak bağımı
altımdaydı. Bana "Neeee!" diye geri bağırdı, bir üstteki karabinden geçirmenin doğru yol olduğuna
yandan desandörü bağlarken bir yandan karar verdim. İlk 2-3 metre de fena sayılmazdım.

78
Ama bir terslik vardı, bu ayak bağı üzerindeki çıktılar ve toparlandık, bir önceki etkinlikten
düğümler yüzünden karabine takılıyordu. Tanrım! kalan karpuzla sulandık ve dönüş yoluna geçtik.
Herhalde en az on dakika o 10 metrelik traverste
ayak bağım ve iple boğuştum. Belim yatay Yolda Maho'nun Transporter iyi dayandı ama ne
pozisyonda asılmaktan koparcasına ağrımaya yazık ki aksesuarlarından birini (şu yan taraflarda
başladı. Sanırım ben de küfretmişimdir! Kısacası basamak gibi duran nesnelerden iskele
ayak bağım o traverste bana kodu geçti! Bu nokta tarafındakini) yere çarpıp yamulttuk ve yerinden
artık motivasyonumu da kaybettiğim ve çıkartıp tepe bagajında taşımak zorunda kaldık.
yorulduğumu deklare ettiğim nokta oldu. Taşkent’de sac kavurmamızı yedik; yol boyu
sohbet edip uyuyarak Ankara'ya vardık. Beni eve
Çıkışın sonrasında anlatmaya değecek bir şey Hakan ile eşi bıraktı, 03.30’du. Uyuduğumda
olmadı diyebilirim. Yalnızca şunları yazmalıyım, 04.30 civarıydı herhalde, mutluydum.”
artık sulara girmekten kaçınmıyorduk; ben bile
Hakan'a "Abi son dakikaya kadar kuru kalmalıyız, 11. Seferim (28-29 Temmuz 2007)
hipotermi..." demekten vazgeçip, şapır şupur
dalmaya başlamıştım. İkinci ön faaliyet ekibi zorlansa da mağarada -240
metreye ilerlemeyi başarmışlardı. Büyük faaliyet
Bir de Hakan'ın jübile sonrası hayalleri; artık öncesi üçüncü ve son ön ekip olarak ben, Emre
kampta lojistik mağaracı veya yatay mağaracı Baturay ALTINOK ve Emrah ÖZTEKİN 28
olarak görev yapacakmış. Dışarı çıktığında Temmuz Cuma akşamı Kangoo’yla yola çıktık.
sevgilisine koştuğu an görülmeye değerdi! Kangoo yolları ezberlemiş olmalıydı. Zira çok
geçmeden Taşkent’e varmış, kavurmamızın başına
Çıktığımızda saat 23.00’dü, tam 10 saat kalmışız. kurulmuştuk bile. Keyif çayları da içildikten
Aslında çok değil ama astımlı bir adam için o sonra, daha önceden karar verdiğimiz üzere Çetmi
travers ile birlikte yeterince yorucu geldi. Bu Yaylası’na doğru yola koyulduk. Bir saat
arada "Bora'nın Kaldığı" diye adlandıracağım geçmeden çeşme başına varmış, eski
merdiven çıkışı sanırım 1 dakika sürdü; bunu bir kampımızdan tek tanıdık kalan söğüt ağaçlarının
başarı sayabilir miyim? altına serilmiştik.

Çıkış geyikleri arasında Birhan ve Baturay Sabah kahvaltısına diyecek yoktu doğrusu.
hazırlandı ve gece yarısı 00.20’de girdiler. Ertesi Kamplarda kahvaltı yapmayı ve yemek yemeyi
gün 16.30’a kadar da çıkmayacaklardı! O saat ki çok seven birisi olduğumdan alışverişe ayrı bir
Maho ve Hüseyin kurtarma için giriş yapmak önem vermişimdir. Kahvaltılar aceleye
üzere mağara ağzında hazırdılar. Hüseyin getirilmeden özenle hazırlanmalı, alınan keyif
gerçekten de gergindi; takdir ediyorum ve ona bütün güne yansımalıdır. O gün de öyle yaptık.
teşekkür etmeliyim, o girmem dese ben girmek Mağaramıza tek giriş yapacağımızdan, bu
zorunda kalırdım ve o anda kaldırabileceğim bir seyahatimizin ve dışarıdaki zamanımızın keyfini
sorumluluk olduğunu düşünmedim. O ise çıkardık doğrusu. Öğleden sonra hazırlıklarımızı
gerçekten dayandı ve sesini çıkarmadı. tamamlayarak Düdenağzı’na daldık.

Bu arada unuttum, Maho ve Hüso gece 02.55’de Baturay bu maceramızı şöyle anlatmaktadır:
çıkmışlardı; ben onları 03.30 gibi bekliyordum ve
saatimi 03.10’a kurmuştum. Güya ateşi yakıp “Arkadaşlar Merhaba,
makarna ısıtacaktım. Onun yerine uyukladım.)
28-29 Temmuz Düdenağzı (Altıntaş) 3. Ön
Pazar gündüz mağaranın üzerindeki kireç taşı Araştırma Ekibi Pazar günü Ankara'ya döndü.
tepelerinde yürüdüm; hep birlikte büyük duvarın
gölgesinde oturduk. Hakan neredeyse öğlene Cumartesi günü saat 14.00'de mağaraya ben ,
kadar uyudu, bütün gece de horlamış. Sonuçta Kubilay ve Emrah olarak giren ekibimiz, ilk fosil
gün keyifli ve sakin geçti. Sonunda bizimkiler galeriye 1 saatte ulaştı. K. Emrah'ın burada
rahatsızlanması ve kendisini kötü hissetmesi
79
sebebi ile bir süre bekledik. Emrah devam “Emrah ile ilgilenme, malzemeleri ayrıştırma ve
edemeyeceğini söyleyince onun geri dönmesine, paylaşma derken bir de bot faciası eklenince bir
benim ve Kubilay’ın ise mağarayı ilerletmek üzere saatte ulaştığımız galeride önemli bir zaman
devam etmesine karar verdik… kaybettik. Mağarayı üstten (+) döşemeye karar
verdik. Yaklaşık 20 m (+) döşeme ile yukarı
Emrah dönerken bizler de bot ile uğraşmaya tırmandık ve diğer taraftan yaklaşık 25 metrelik
başladık. Daha önceki ekiplerin uyarısı ile bir inişle Büyük Göl’ün diğer tarafına ulaştık.
sorunlu bot tıpaları için yeni lastikler kesilmişti. Ancak tüm bu işlemlerle 3,5 saat kaybetmiştik
Ancak bu lastikler de ince gelince botun sürekli (Emrah, hazırlık, bot, döşeme). Devamında
kaçırdığını gördük. Eski lastikler takıldı ve botu ilerledik. 100 metrelik büyük inişin hemen
tam üç kez şişirdik. Ne var ki her bir parçasının önündeki göl geçişine kadar döşeme yaptık
şişirilmesi ile diğer parça sönüyordu. Botu son (yaklaşık ulaştığımız derinlik -300 m). Kurtarma
kez şişirdikten sonra Kubi göle indi. Ne var ki saati yaklaştığı ve Emrah'ın durumunu
üzerine basılınca bot yine söndü! Kubi ipte bilemediğimiz için çıkmaya karar verdik. 3 saatte
beklerken botu yeniden şişirdim ve Kubi’ye 300 m tırmanarak gece saat 02.30'da çıkışı
uzattım. Ancak bu da işe yaramadı. tamamladık.

İkinci denememizde ise felaketten ucuz kurtulduk. Emrah kendisine gelmişti. Ekip neşeli idi. Vakit
Bota sırt çantası ve yüklü bir döşeme malzemesi kaybettiğimiz yer haricinde hiçbir sorun
ile inen Kubilay, bota bindiğinde botun tıpaları yaşanmadı. Hedeflenen şekilde 100 metrelik inişi
FIRLADI! Bir anda sönen bot suya gömüldü. döşeyemedik, ama büyük etkinlik öncesi daha
Kubilay onca ağırlığıyla suya düştü. Panik hali önce gelinen noktaya ulaşılmış oldu. Hafta sonu
erken atlatıldı. Neyse ki su çok derin değilmiş.” bıraktığımız yerden devam ediyoruz.”
Buraya bir parantez açmak isterim. Mağaracılık Hedefimiz geçtiğimiz sene bırakılan son noktada
hayatımda çeşitli kereler suya düşmüştüm. Kötü 100 metre olduğunu tahmin ettiğimiz uzun inişi
döşeme, incinmiş bir bilek veya ağır bir çanta döşemekti. Her ne kadar hedefi
yüzünden soğuk sulara gömüldüğüm olmuştu. gerçekleştirememiş olsak da yaşanan onca tersliğe
Ancak ilk kez sırtımda bir çanta, tıpaları fırlamış rağmen vazgeçmemiş, sonuçta iyi iş çıkartmıştık.
bir bot ayaklarımın altında olduğu halde ağır ağır Kampın son gecesini ve Ankara’ya dönüş
suya batıyordum. Ağır ağır diyorum çünkü bir yolculuğunu bunun mutluluğu içinde büyük bir
yandan da indiğim ipte tutunmaya çalışıyordum. keyifle geçirdik.
Ne mümkün! Daha önce büyük göle hiç düşen
olmadığından derinliğini de bilmiyorduk. Baturay Bu, Çetmi Yaylası’nda söğütler altında yattığımız;
bana elini uzatmaya çalışıyor, ben “Baturay, Emrah’ın “nasıl çıkıcam” tribiyle hastalandığı;
Baturay, Baturay” diye yardım istedikçe o da göle düştüğüm; 100’lük iniş heyecanımızın bir
“Kubilay, Kubilay, Kubilay” diyerek çaresizliğini sonraki girişe ertelendiği faaliyettir.
dile getiriyordu. 5-10 saniyelik bu zaman dilimi
sona erdiğinde belimin biraz üstüne kadar suya 12. Seferim (4-11 Ağustos 2007)
gömülmüş ama ayaklarım yere değmişti. İşte bu
anda ikimizin de yüzündeki mutluluğu görmenizi 3 Ağustos Cuma akşamı dernek evinden hareket
isterdim. ettik. Ana grup, Vedat’ın çift kabin pick-up’ında
Vedat, Cengiz, Haluk, Faysal ve Ülkü; Kangoo’da
İçi suyla dolan botu gölden çıkarıp Baturay’a ise ben, Sencer, Theodor, Mete ve Uğur
uzattıktan sonra yanına çıktım ve derin bir nefes LELOĞLU olmak üzere on kişiden oluşmaktaydı.
aldım. Bir film şeridi gözlerimin önünden Konya’da bir dinlenme tesisinde verilen mola ve
geçmedi ama bir süreliğine dizlerimin titrediğine artık gelenekselleşen Taşkent’deki sac kavurma
eminim... ziyafetinin ardından sabah 05.00 civarı kamp
yerine ulaştık. Çadırlarımızı kurup uyuduk.
Baturay yazısına şöyle devam ediyor:

80
Ertesi gün, hazırlıklarla ve malzemelerin büyük çıkartmaktaydı. Bizim de onlara katıldığımız bir
salona taşındığı ısınma turlarıyla geçti. Uğur ve sırada Havva ve Aslan çıkageldiler. Oldukça
Vedat, imal ettikleri tek telli telefon için hat maceralı geçen motosiklet yolculuklarını bir
çekmeye başladılar. Döşenecek kablo miktarını ve çırpıda anlattılar. Kampımıza geri dönüp hoş bir
ağırlığını azaltmak için tek telli telefon çok sohbete ve üzüm suyunun sıcaklığına bıraktık
akıllıcaydı, ancak ne olur ne olmaz diye hattı çift kendimizi. Zamanın durmasını isteyeceğiniz
kablo olarak çekmek daha büyük bir buluştu anlardan biri daha...
bence. Bunun bir şekilde yararını göreceğimize
inanıyordum... Ertesi gün Sencer ve Theodor, 100’lük inişi
keşfetmek üzere giriş yaptılar. Bu ikili çok iyi bir
iş çıkartacak, yaklaşık 70 metre çıkacak olan bu
inişi ve sonrasındaki kısa inişi döşeyerek mağarayı
-400 metreye taşıyacaktır. Normal bir insanın
korkuya kapılmadan tepesinde durması mümkün
olmayan bu boşluğu toplama işi, etkinlik sonunda
tarafımdan yapılacak, içgüdüsel bu duygunun
yeteri kadar tadına bakılacaktır.

Sencer ve Teo zorlu uçurumlarda boğuşa dursun,


bizler de dışarının keyfini çıkartmakta, sıramızın
gelmesini beklemekteydik. Keyifli bir yürüyüşün
ardından Altıntaş’ın zirvesine ulaşmış, yaylaya
adını veren bu tepeden manzarayı seyre dalmıştık.
Öğleden sonra Bursa ekibi; Emrah, Attila, Cem ve
Efe’nin de kamp yerine ulaşmasıyla neşemize
neşe katıldı. Ertesi sabah ben ve Cengiz giriş
yapacaktık, fazla geç olmadan yattık. Sencer ve
Teo gece yarısından sonra mağaradan çıkacaklar,
üstlerine düşeni fazlasıyla yapmış olmanın keyfi
içinde dinlenmeye çekileceklerdi.

Sabah kahvaltısının ardından hazırlanarak,


beraberimizde ağzına kadar döşeme malzemesi
dolu çantalar olduğu halde mağaraya daldık. Ne
kadar sürede büyük salonu geçtik ve 37’lik inişi
indik hatırlamıyorum, ama hızımız iyiydi. Bu
inişin arkasından gelen kısa pendullu inişi ve 15
Fotoğraf: Havva YILDIRIM
metrelik sonraki inişi de geçerek, bizi -240
Her sene ağustos ayının ilk hafta sonu yapılan metreye ulaştıracak olan inişin başına geldim.
Altıntaş Yayla Festivali’nin ilk günü, bizim Buranın ilk döşemesini ben yapmıştım. İkinci
faaliyetimizin de ilk gününe denk gelmişti. Gün istasyondan sonra doğal bağlantı aldığım baba, bu
boyunca yaylacılar kampımızı ziyaret etmiş, bizim sene ikinci ön ekip faaliyetinde Maho tarafından
hakkımızda edindikleri bilgilerden ve Düdenağzı yerinden oynatılınca döşeme inişin sağına
ile ilgili anlattıklarımızdan oldukça memnun kaydırılmıştı. Burayı da indikten sonra Cengiz’i
kalmışlardı. Hemen hemen tamamı bizi festivale beklemeye başladım. Uzunca bir süre onunla ses
davet etti. Biz de geleceğimizi belirterek teşekkür kontağı sağlayamamış, merak etmeye
ettik. Hava kararmaya yüz tuttuğunda da birkaç başlamıştım. Bir süre sonra inişin tepesinde ışığı
kişi iadeyi ziyarette bulunmak üzere köye göründü. Yavaş yavaş inmeye başladı.
yürüdük. O akşam Hüseyin DİKMEN ile tekrar Anlattıklarından bir şeylerin ters gittiğini anlamış
karşılaştım. Ailesi ile birlikte festivalin keyfini ama ne olduğunu tam çıkartamamıştım. İnişin
81
ortasına doğru çantasındaki ipi aşağıya salarak veren B. Emrah ile karşılaştık. Olayı anlattık.
ağırlığından kurtuldu. Yere ulaştığında acı çektiği Onlar da dönmekte olduğundan ilk olarak
her halinden belli oluyordu. Yaklaşık -180 Cengiz’in pendulu geçmesine karar verdik. Cengiz
metrelerde yer alan 15 metrelik inişin ortasındaki desandörünü takacak ve onu karşı kıyıya
istasyondan bir düşüş yaşamış, dizini feci şekilde çekecektik. Tam bu esnada içimizi ürperten bir
incitmişti. Kazanın nasıl olduğunu tam olay yaşandı; Cengiz’in desandörünü bir arada
çözememişti. Olayın şokunu hala atlatamamış, el tutan somun yerinden fırlayarak sulara gömüldü!
cumarı olmadığı halde ve yaralı bir dizle yaklaşık Üst kapak ise elinde kalmıştı. Olayın üzerinde
30 metre olan bu şafttan da inmişti. Hemen biraz konuşunca, her faaliyetten sonra Cengiz’in
dönmemiz, Cengiz’in dizi daha da kötüye desandörünü temizlemek üzere bu somunu
gitmeden kendimizi dışarı atmamız gerekiyordu. açtığını ve tekrar sıktığını öğrenmiştik. Belki de
Cengiz’in düşmesine, belli bir kuvvetle sıkılması
gereken bu somun neden olmuş olabilirdi. Somun,
düşmenin etkisiyle de gevşemiş olabilirdi.
Bilemiyorum... Ama bildiğim bir şey var ki, eğer
o somun kazadan sonra Cengiz’in inmeye devam
ettiği 30’luk şaftta açılmış olsaydı bugün farklı bir
hikaye okuyor olabilirdik.

Dışarıdaki dostlarımız kazaya çok üzülmüş, ancak


Cengiz’in iyi olmasına da bir o kadar
sevinmişlerdi. Sonraki günler Cengiz, kamptaki
vaktini dinlenerek geçirecek, oturduğu yerden
kumanyalar hazırlayarak mağaraya girenlere
destek olacaktır. O akşam Birhan ve Baturay uzun
Fotoğraf: Cem ERSOY süren bir yolculuğun ardından kampa ulaştılar.

Cengiz’in el cumarı düştüğü yerde kalmıştı. Yaşanan kaza planlarımızda aksamalara neden
30’luk inişi çıkarak, bu olaydan sonra “Cengiz’in olmuştu. Zamanımız azaldığından yeni bir plan
Düştüğü” olarak adlandırılacak 15 metrelik inişe yaptık: Ben ve Baturay mağarayı ilerletmeye
geldiğimde el cumarının, yaklaşık 8-10 metre devam edecek, ilk dip ekibi olarak uygun bir
yukarıda, hemen istasyonun altında ipte takılı kamp yeri arayacaktık. Hemen arkamızdan Birhan
olduğunu gördüm. O an bu olayı ne kadar ucuz ve Cem giriş yapacaklar, mağara kampı
atlatmış olduğumuzu anlamıştım. Cengiz malzemelerini taşıyacaklardı. Sencer ve Teo
istasyondan kısasını çıkartmış, muhtemelen hemen onların arkasından diğer dip ekibi olarak
desandör kilidi olmadığı ve de ekstra uzunuyla el girecekler ve bizimle dönüşümlü çalışacaklardı.
cumarına takılı olmadığı için hızlı bir iniş Bütün plan uygun bir kamp yeri bulunması
yaşamıştı. Önce ayaküstü aşağıdaki cadı kazanının üzerine kurulmuştu. Mağara yaklaşık 400 metreye
kenarına düşmüş, sonrasında kaymış, yüzüstü ulaşmış, -380 metrelerdeki 3 metreye 3 metre
kapaklanarak dizini çarpmıştı. kumluk alanı saymaz isek-, o metrelere kadar
henüz uygun bir yer bulunamamıştı. Bunlar, ben
Yanına indiğimde Cengiz oldukça sakinleşmişti. ve Baturay ekibinin 54, Sencer ve Teo ekibinin ise
Çıkışa geçtik. O önde gidiyor ben de ipini 37 saat içeride kalacağı, mağaranın devam
tutuyordum. Kendi kendisine çıkabiliyor olması ettiğinin görüleceği girişlerdir...
büyük şanstı. Bu derinlikten sedye ile yapılacak
bir kurtarma günlerce sürebilir, diğer grupların Belki de mağaracılık hayatımızın en şanslı
yardımı olmadan sürdürülemezdi. Tüm acısına günüydü... Sencer ve Teo’nun bıraktığı yerden
rağmen küçük bir yardımla 240 metre çıkarak, döşemeyi devraldık. Arka arkaya gelen ve
mağaranın hemen girişindeki pendullu göle kadar toplamda 60 metre inilen üç döşeme yaptık.
gelmeyi başardı. Burada Attila ve ona eğitim İndiğimiz noktada içinde bulunduğumuz mağara
82
başka bir mağara sistemine “T” yaparak bağlandı. Kısa bir moladan sonra ilerlemeye devam ettik.
Yeni mağara daha fazla su taşımaktaydı ve sağa Mağara bu kısımda yataylaşmış, sanki her an bir
doğru büyükçe bir göl ve onu takip eden 20-25 sifona batacakmış havası vermekteydi. Belimize
metrelik bir traverten duvar ile artı olarak devam kadar ıslanmak pahasına bir kaç gölü döşemesiz
ediyordu. Diğer tarafta ise 4-5 metre genişliğinde geçtik. İki metrelik bir inişi, yardımsız tekrar
bir menderes oluşturmuş, beli geçmeyen derinlikte çıkamayacağım için, Baturay’ı yukarıda bırakarak
göllerle önümüzde uzanmaktaydı. Temiz bir su indim. Hemen arkasından yaklaşık 20 metrelik bir
bulmanın mutluluğu ile şişelerimizi doldurup iniş ve dibinde 10-12 metre çapında olduğunu
yolumuza devam ettik. Su yolundan yaklaşık 90- tahmin ettiğim bir göl ile karşılaşınca, buranın
100 metre kadar yürüdük. Bu koridorun bittiği döşemesini Sencerlere bırakmaya, geri dönüp
noktada sola doğru bir salon oluştu. Su yolunun Birhan ve Cem’den kamp malzemesini almaya
hemen yanında toprak bir duvar karşımıza çıkmış, karar verdik. Kamp yerine tekrar ulaştıktan ve
üst kısımlarda kuru bir galeri görüntüsü çıkışa başladıktan sonra Sencer ve Teo ile
vermekteydi. O an, o duvara tırmanırken hayalini karşılaştık. Hızlı bir değerlendirme yaptıktan ve
kurduğum ve insanlara tarif ettiğim kamp yerini kamp müjdesini verdikten sonra, onlar ilerlemeye
bulduğumuzu anlamıştım. 8-10 metre çapında biz de çıkmaya koyulduk. Çok geçmeden Birhan
toprak bir zemin su yolundan 10 metre kadar ve Cem ile karşılaştık. Birhan bu anı şöyle
yukarıda duruyor, kuru ve sıcak bir kamp yeri anlatmaktadır:
oluşturuyordu. Kayaların arasındaki geçitten
geçildiğinde ise çiçek bahçesine açılıyordu. O “Ben ve Cem, Kubilay-Baturay ekibinin
anki mutluluğumu anlatamam. Geriye bir tek arkasından "kamp malzemesini ve kampı"
kamp malzemesini buraya getirmek kalmıştı... indirmek üzere mağaraya girdik. Sencer-Teo ekibi
ile travertenli bölgede karşılaştık, inişlerine
devam ettiler. Önceden tanımlanmış olan suyun
mendereslenip akmakta olduğu, hafif kum-çakıl
set bulunan ve bir çadırın ancak sığabildiği
kumsala, saati şimdi anımsayamadığım, önceden
belirlenen saatte ulaştık. Kubilay ve Baturay
gelmeden hızla zemin düzeltmesini, sel suyuna yön
verme işini ve çadır kurma işini yaptık. Ayrıca
çadırın altına da naylon serip, içine de alüminyum
folyolu matlardan serdik. Onlar gelmeden biraz
yatalım istiyorduk. Tam çadırın içine tulumları
açıp giriyorduk ki Kubilay’ın sesi kulaklarımıza
çarpmaya başladı. Artık yatma şansını
kaçırmıştık. Kampı kurmamamızı, yeni bir yer
bulduklarını ısrarla söyleyince tekrardan çadırı
boşaltıp sökmeye başladık. O arada da ikisi
beliriverdiler. Kubilay'ın gözlerindeki mutluluğu
ve hoşnutluğu görmek bizi de hoşnut etti. Bu
hoşnutluğunu bize "Çocuklar sağolun yav, tam
zamanında gelmişsiniz, ne iyi oldu" gibi ifadeler
ile birkaç kez dile getirdi. Neyse, birkaç fotoğraf
çektikten ve çadırı da söktükten sonra onlar kamp
malzemelerini alarak tekrar inerken, biz de Cem
ile kalmış olan 2 adet alüminyumlu matın üzerinde
Fotoğraf: Birhan ALTAY
şöyle bir uzanıp yemeklerimizi yedik ve dönüşe
geçtik. Sabaha karşı çıktığımızda gündüzden
kesilmiş kuzudan yapılmış paça çorba harika

83
geldi. Sabah hiç yorgunluk hissetmeden uyandım Aşağıda bunlar olurken yukarıda bir grup,
ve gün boyu hissetmedim. Harikaydı...” Düdenağzı’nın suyunun boşaldığı yer olduğunu
tahmin ettiğimiz, kapızdaki şelaleye bir yürüyüş
O gün Faysal, Vedat ve Uğur, bir kuzu almışlar, yapmaktadır. Dönüş yolunda kapıza tekrar
kesip parçaladıktan sonra buzdolabı mağaraya uğradığımızda buradaki suyun ne kadar fazla
asmışlardır. Bu kuzu ertesi gün, Uğur’un olduğunu gördüğümde hayretler içerisinde
tasarlayıp benim de imal ettirdiğim “Kuzu kalmıştım. O gece, K. Emrah ve K. Uğur yedi
Çevirme Aparatı”nda özenle çevrilecek, ağızlarda saatlik zorlu bir yürüyüşün ardından kampa
hoş bir tat bırakacaktır. katılırlar. Hemen arkalarından ise Maho
motoruyla Altıntaş’a ulaşır.

Sencer ve Teo, son bıraktığımız noktadaki 20’lik


inişi döşemişler ve gölün diğer tarafına ulaşmışlar,
birkaç ufak tefek yeri de döşedikten sonra kampa
geri dönmüşlerdi. Ben ve Baturay ise (ne kadar
güzel olabilirse o kadar) güzel bir uyku çekmiş,
sırayı almak için hazırlanmıştık. Bu, Baturay’ın
ilk mağara kampı deneyimiydi ve her anının
keyfini çıkartıyordu.

Fotoğraf: MAD arşivi

Birhan ve Cem’den kamp malzemesini alarak


mağara kampını kurmak üzere dönüşe geçtik.
Uğur’dan ödünç aldığımız çadırını kurarak içine
uyku tulumlarını yerleştirdik. Kamp yeri müthişti.
Mağaranın diğer kısımlarına göre daha kuru ve
sıcaktı ya da bize öyle geliyordu. Biraz hafriyat
çalışması yapınca yaklaşık 15-16 metrekarelik düz
bir alan ortaya çıktı. Bir köşede ise yer sofrası
misali bir set, sonraki günlerde yemeklerimizi Fotoğraf: Ülkü TEKE
pişireceğimiz mutfak oluvermişti. Hemen
arkamızda yükselen sıkışmış kayaların arasından Sencer ve Teo ile birlikte yemek yedikten sonra
biraz eğilerek geçtiğinizde ise, ana kolu gören aşağıya yöneldik. Bırakılan son noktadan biraz
yüksekçe bir yerde çiçek bahçesine ulaşıyordunuz. ilerlemiştik ki matkap aküsü bitti. El boltları ise
yeterli değildi ve bu durumda ilerlemenin çok da
bir anlamı yoktu. Mağaramız devam ediyordu.
84
Sonradan -520 metre olduğu anlaşılan bu noktada Bu, İlk Seferim’de kullandığımız Konya,
araştırmayı sonlandırıp ölçüm alarak toplamaya Karaman, Ermenek yolunu izleyerek Altıntaş
geçtik. Kamp yerine kadar ölçümü ve toplamayı Yaylası’na ulaşmaya çalışırken yollarda helak
tamamladık. Kampa ulaşmamızla uyanan Sencer olduğumuz; koca dağların mermer ocaklarında
ve Teo, kamp yerinden ölçüme devam ederek nasıl eriyebildiğine tanıklık ettiğimiz ve ilk defa
çıkışa geçtiler. Biz ise onların arkasından toplama dut yemekten keyif aldığım faaliyettir.
yaparak çıkacaktık. Çadır ve uyku tulumlarını ve
bir miktar ipi bir sonraki sene için bırakarak çıkışa Bahar bu maceramızı şöyle kaleme almıştır:
geçtik. Saatler sonra bütün ipleri 100’lük (aslında
70’lik) inişin üzerine çıkartmış ve metal “2 yıldır mağaraya girmemiş olmam bir yana,
malzemeleri almış olarak tekrar yeryüzüne 2006 yazından bu yana görüşemediğimiz sevgili
ulaşacaktık. Altıntaş ile kavuşacak olmanın heyecanı ile
etkinlikten önceki perşembe akşamı 8 kişilik değil
Karşılama müthişti... Neredeyse üç gün içeride de 20 kişilik yemek alışverişi yapmış olduğumu
kalmış, yeryüzünün ve dostlarımızın sıcaklığını sonradan fark ettim. Bora, tereyağı ve balık
özlemiştik. Daha fazla ilerleyemeyecek olmamız konservesi almadığım için beni tefe koyduysa da
biraz burukluk yaratsa da, bu durum kısa sürede içten içe tahin kremalı ve vişne reçelli ekmeğe
sevince ve keyfe dönüştü. Böylece, araştırmayı bayıldığından eminim.
sonlandırma kararı almanın verdiği yük de
omuzlarımdan kalkmış oldu. 11 Temmuz Cuma akşamı Vedat ve ateşli kızı;
Uğur, Bora ve beni Yüzüncüyıl-ODTÜ-Çiğdem
Sonraki günler toplama ve toparlanmayla geçti. üçgeninden toparladı. Yüzüncüyıl’dan yolluk
Bir önceki seneye göre oldukça iyi ilerlemiş, dondurma ve böreklerimizi alıp yola
ancak zaman kısıtı, sudan kaynaklı olduğunu koyulduğumuzda saat 18.40’dı. Kubilay ile
düşündüğümüz bazı sağlık sorunları ve planlama yaptığımız telefon görüşmesinde kendilerinin de
eksiklikleri üstün gelmiş, mağarayı yola koyulmak üzere olduklarını öğrendik.
bitirememiştik. Hevesimizi bir sonraki seneye
bırakarak Altıntaş’a veda ettik. Konya yoluna ulaştığımızda pek de ilerleyemeyen
bir trafikle karşılaştık. Gölbaşı’na varmamız
Bu faaliyete katılanlar: Kubilay ERDOĞAN, E. oldukça uzun zaman aldı. Bu esnada Uğur
Baturay ALTINOK, Emrah ÖZTEKİN, Birhan tripodunu evde bıraktığını hatırladı ve yol
ALTAY, Haluk YURDAKUL, Uğur ÇÖKDÜ, boyunca “büyükçe” gördüğümüz benzinliklerde
Uğur Murat LELOĞLU, Havva YILDIRIM, durup tripod sormaya karar verdik. Kulu’ya kadar
Aslan MUTAF, Muharrem SAMUK, Sencer bu bağlamda bir başarı sağlayamadık. Kulu’da
ÇOLTU, Theodor KSİMOV, Faysal İLHAN, birkaç fotoğraf “stüdyosu” gezdikten sonra
Cengiz ÇELİKBİLEK, Vedat GÜN, Cem Uğur’u arabada beklemeye koyulduk. Elinde
ERSOY, Emrah SINMAZ, Efe ERSOY, Atilla minyatür bir tripod öncülü edinmiş olmanın
ÜLGEN, Mete ERENGİL, Ülkü TEKE. mutluluğuyla Uğur arabaya dönünce, 20.10’da
Kulu’dan ayrıldık.
BÖLÜM III – DÜDENAĞZI’NDA SONA
DOĞRU Kısa bir süre sonra enfes bir yağmur-rüzgarın
ortasına düştük. Araba halkı olarak
13. Seferim (11-13 Temmuz 2008) bulunduğumuz itiraflar sonucu hiçbirimizin hafta
sonu hava durumuna ilişkin bilgi almadığı ortaya
2008 yılı Düdenağzı Mağarası Araştırmaları iki ön çıktı. Yağmurluğumu unutmuş olmanın verdiği
faaliyet ile başladı. Bunların ilki olan 13. hinlikle Bora’nın yağmurluğunu nasıl
Seferim’de Birhan ALTAY, Bora ÇORAKBAŞ, yürüteceğimi düşünürken, Bora –nelere kadir-
E. Baturay ALTINOK, Ferit YİĞİT, Uğur Murat teknolojinin nimeti telefonundan meteorolojinin
LELOĞLU, Vedat GÜN, A. Bahar HASER bana sayfasını “ziyaret edip” hafta sonu korkmamızı
eşlik edeceklerdi. gerektiren bir hava olayı olmadığını söyledi.

85
Altıntaş’ın aklımızı başımızdan almış olduğuna bir yerinin oradaki mezarlıkta” Birhan’ın arabası ve
kez daha kanaat getirdik. yolcuları ile buluştuk ve tekrar yola koyulduk.

Kulu-Konya arasında aracımıza bir de Timur Altıntaş’a doğru engebeli yollara girdiğimizde
SELÇUK katıldı. Her ne kadar Vedat ve Uğur gün aydınlanmaya yüz tutmuştu. 3. buluşmamı
güzel sesleri ile şarkılara can vermeye yaşadığım (bk. Mağaracı-10) Altıntaş’a ulaşır
çalışsalarda biz Bora ile ruhlarımızı teslime ulaşmaz yalan yanlış kurduğumuz çadırıma girip
hazırlandık. Albümdeki şarkıları ikinci kez uykuya koyulduğumda saat 05.00’i geçmişti.
dinlemeye başlamamız, bizim isyan bayrağını
çekmemiz ve Konya’ya ulaşmamız küçük zaman Bastıran güneş ile sera etkisi yaratan çadırda
aralıklarıyla gerçekleşti ve çevre yolundaki bir uyanıp dışarı çıktığımda saat 08.00 olmuştu. Biraz
tandırcıda açlığımıza son vermek üzere mola da çadır dışında uyumak için debelendiysem de
verdik. başarılı olamadım. Yavaş yavaş diğer kamp
ahalisi de uyanmaya başladı. Vedat ve Uğur ile
22.40’da tandır ve soğan ikilisi midelerimizle kahvaltıyı hazırladık. Her etkinliğimizde su
savaşırken tekrar yola koyulduk. Uğur, sabah ihtiyacımızı karşılayan, mağara ağzının
Çin’den gelmiş olmanın verdiği yorgunluğa yanıbaşındaki çeşmenin haznesinin bulunduğu
direnmekten vazgeçip uykuya daldı. Bora da kısmın çökmüş olması sebebiyle köye gidip
hemen kendisine eşlik etti. Vedat’ı uyutmama çeşmeden su aldık. İçimizdeki aç ayının uyumak
bilincine arasıra yenik düşmekle birlikte, alakalı bilmediği etkinlikte deli gibi kahvaltı ettikten
alakasız sorularımla kaptanı rahatsız ederekten sonra Ferit, Birhan ve Bora’dan oluşan ilk ekip
yola devam ettik. hazırlıklarını tamamladı ve 14.00’de mağaraya
giriş yaptı.
Virajlı ve bol yokuşlu olduğu için gece gitmeyi
tercih etmediğimiz Hadim yolu yerine, Ermenek Vedat ve Uğur mağara ağzını ısırganlardan
üzerinden Altıntaş’a ulaşmaya karar vermiştik. Bu temizleyip girişte sıkıntı yaratan taşların ve
yollardan geçmeyeli 15 yıl kadar olmuştu. Yolu kayaların olduğu bölümü düzenlediler. Vedat ve
izlemeye ve uyanık kalmaya çalıştığım bir vakitte Kubilay çöken çeşmeyi profesyonelce onardılar ve
Vedat çay ve ayılma talebinde bulundu. Gece çamura bulandılar. Baturay karpitlerimizi kırdı.
yarısı açık bulduğumuz ve durmaya karar Uğur telefon hattının mağara dışında kalan
verdiğimiz nokta Sertavul’du. kısmını döşedi. Vedat ile birlikte yemek hazırladık
ve yemek sonrası mağaraya girmek üzere
Tandır-soğan ikilisinin susuzluk etkisine ilaç hazırlanmaya başladık.
olacağını düşünerek karpuz sipariş ettiğimiz
dinlenme tesisinde Uğur araçta uykusuna devam İki yıldır biriken benim keyfimi beklemekte olan
ederken Kubilay, Baturay, Ferit ve Birhan da pırıl pırıl tulumumu ve malzemelerimi kuşandım.
bulunduğumuz yere geldiler. 2 saat önce yemek Uğur ve Vedat ile telefon hattını döşemek üzere
yememiş aç kurtlar gibi sonradan gelen ekibin sac 20.00’de mağaraya giriş yaptık. Daha sonraları
kavurma isteğini iştahla karşıladık ve kanımızda Vedat ve Uğur mağaraya benimle birlikte
protein oranını en yüksek seviyeye taşıdık. girdikleri o dakikaya lanet okuyacaklardı.
Yemekle gereğinden fazla zaman kaybedip tekrar
yola koyulduğumuzda saat 01.30 olmuştu. Antrenmansız, tombul, kısa, uykusuz, güçsüz ve
mağaraya iki yıldır girmemiş bir insan evladı
Ermenek’e 03.00’de ulaştık. Daha önce olarak mağarada yapılabilecek her türlü
görmediğim bu şehir, tepesinde yükselen huysuzluğu yaptım. Çanta omzumu kestiği için
mağaraları ile gece çok etkileyici görünmekteydi. daha çok az ilerlemişken yoruldum. İlk iple geçişte
Başyayla, Aşağı Çağlar, Yukarı Çağlar derken Uğur’un nefesini tükettim, Vedat’ın dizini
diğer araçla farklı yollara düştük. Girmiş çürüttüm. Geçişi tamamladığımızda çantayla daha
olduğumuz köy yolundan geri dönerek “başkanın fazla ilerleyemeyeceğimi söyleyip bir çantayı
orada bırakmamıza, Uğur ve Vedat’ın yüklerinin

86
artıp hızlarının düşmesine neden oldum. Bu edemeyeceğimi çıtlattım, biraz daha dayanmamı
esnada 21.00’de giriş yapan Baturay ve Kubilay istediler çünkü ilk ekibin dönüşe geçmiş olması
hızla yanımızdan geçtiler. gerekiyordu. Kendimi sakinleştirmeye çalışırken
ilk ekibin sesi duyuldu. Önden Ferit geliyordu,
İlk geçişte anlamsızca kendimi zorlayıp bitirdiğim onunla hemen dönüşe geçtim. Bir süre sonra
için ikinci çok ipli geçişte de zorlandım. Geçmişte Birhan ve Bora da yetiştiler (yetişebilsinler diye
çıkışlarda sorun yaşamayıp inişlerde ağlayan ağırdan aldım, avans verdim, yoksa kesin çok hızlı
birisi iken, inişlerde hiç sıkıntı yaşamadım ama ilerlerdik). Yine bir mucize eseri traversi
hemen her çıkışta cumarlarla boğuştum. İlk zorlanmadan çıktım. Biraz daha ilerleyince
travers geçişim ilginçtir ki sorunsuz halloldu. Her Ferit’e kendini kurtarmasını söyledik. Önümde
beş dakikada bir “Vedat beni bekliyor musun?” Bora, arkamda Birhan; Bora çeker, Birhan iter
diye sordum. Genel olarak belime gelen sulara halde en son çok ipli geçişi de aramızda bıraktık
düştüm, dizimi dirseğimi pek çok kaya ile ve göz pınarlarımdan yürüyen mutluluk
buluşturdum. gözyaşlarını “ulan bu kadar sabrettin” baskısı ile
tutmak suretiyle mağara ağzına ulaştık.

Dışarı çıktığımızda saat 03.00’dü, muhteşem


insan Ferit çay demlemiş bizi bekliyordu.
Islaklardan arınıp, kurulara bürünüp, çayımızı
içtikten sonra 04.00’de o an dünyanın en konforlu
zeminine sahip olan çadırda uykuya yollandık.

13 Temmuz Pazar sabahı, 05.00’de mağaradan


çıkış yapmış olan Vedat ve Uğur’un sesleriyle
uyandım. Hala benimle konuşuyor olmalarına
anlam veremedim. Mağara ağzı tarafına atılmış
çadırların yanına gittik, 08.00’de çıkış yapmış
olan Kubilay ve Baturay’ın -260 metreye ulaşmış
olduklarını öğrenip mutlu olduk. Giren her ekip
hedeflenen derinliğe ve fazlasına ulaşıp
görevlerini –bana rağmen- yerine getirmişlerdi.
Vedat’ın muhteşem menemeni eşliğinde enfes bir
kahvaltı yapıp çok fazla yaymadan toplandık.
Kubilay’ın tasarımı olan tente iki gün boyunca
bizi güneşten korumuştu ve önceki yıllarda
kullanmış olduğumuz hazır alım benzerlerinden
çok daha etkili ve sağlam çıkmıştı.

Yiyecekleri ve bir kısım kamp malzemesini


Altıntaş’ın güzel kayalarını mermer mermer kesen
taş ocağı sakinlerine emanet edip 14.00’de yola
koyulduk. Cani bir karadut ağacında ve kapız
Fotoğraf: Uğur LELEOĞLU
başında mola verdikten sonra Taşkent’de klasik
Telefon hattının geçen sene ulaşmış olduğu son sac kavurma etkinliğimizi gerçekleştirdik ve bu
noktaya ulaştığımızda ilk ekibin dönüşü için dua sefer Hadim üzerinden dönüşe geçtik.
etmeye çoktan başlamıştım. Bu esnada Vedat
Vedat kaptan Bora’ya direksiyon tesliminde
tepelerde, Uğur onun arkasında ve önünde
bulundu. Yine bir Konya yolu sıkışıklığı sonrası
döşemeye başladıkları için daha yavaş hareket
22.30’da Vedat GÜN Yüzüncüyıl Seyahat’den
etmeye başladık ve muhteşem bir titreme haline
evlerimize ayrıldık.”
girdim. Yavaştan Vedat’a daha fazla devam
87
14. Seferim (18-20 Temmuz 2008) inmek için bile büyük pendullar yapmak, kayalara
vantuz gibi yapışmak gerekiyordu.
“Merhabalar,
Bu inişi döşeyip aşağıya indim. Mağaranın bu
Ferhat sormadan hemen mail atalım dedik. kısmı oldukça soğuktur. Bir de beklemeniz
gerekiyorsa kesintisiz esen rüzgar iliklerinize
Altıntaş 2. döşeme ekibi olarak cuma akşamı, kadar işler. Maho ve Bora da indikten sonra arka
akşam yemeğini Gölbaşı’nda yedikten sonra arkaya gelen inişleri de döşeyerek diğer mağara
19.10’da Ankara’dan yola çıktık. 24.00’de ile birleşilen noktaya ulaştık. Mağaranın soğuk
Taşkent’e vardık. Sac kavurmalarımızı beklerken sularıyla susuzluğumuzu giderdikten sonra,
çaylarımızı içiyoruz. neredeyse belinize kadar ıslanmadan içinden
yürümenin mümkün olmadığı ilk gölü geçmeye
Ekip, Maho, Kubi, Bora, Orkuthan... başladık. Çizmelerime su dolmasıyla birlikte beni
korkunç bir titreme sardı. Aynısı diğerlerine de
İki saat sonra kamp yerinde olacağız.
olmuştu. Uzun süredir ısı kaybeden ancak hala
Sabah kahvaltı sonrası üç kişi mağaraya sıcak hisseden vücudum, soğuk suyun
gireceğiz. tetiklemesiyle hipotermiye doğru ilerlemekteydi.
Hızlı adımlarla ve titremeler eşliğinde devam
Motivasyon ve gaz durumu süper! Bir aksilik ettik. Kamp yerine ulaştığımızda bu titremeler
olmazsa kampa kadar döşemeyi yapacağız. azaldı ve kesildi. Hiç ürkmedim desem yalan
Kampta bırakılan malzemelerin durumuna olur...
bakacağız. Belli olmaz, belki girmişken 600’e
kadar da döşeme yaparız.

Ya da geri döner telefon hattını kampa kadar


taşırız.

Mağaranız bol olsun.

Mahosan”

Maho’nun bu sözleriyle başlıyor “2. döşeme


ekibi” maceramız... Sabah yenilen güzel bir
kahvaltı, sonrasında yapılan hazırlıklar ve -460
metredeki kampa ulaşmak hedefiyle mağaraya Fotoğraf: Orkuthan KARADENİZ
dalmamızla devam ediyor.
Başarmıştık... Daha büyük faaliyet başlamadan -
Orkuthan kurtarma durumunda gerekli yerlere 460 metredeki kamp yerine ulaşılmıştı. Doğal
haber vermek için dışarıda kalmış; ben, Maho ve olarak kampımız bıraktığımız yerde durmaktaydı.
Bora mağaraya girmiştik. Bir önceki faaliyette Biraz yükümüzün ağırlığından biraz da deney
traverteni tırmanmış ve sonrasındaki inişi de amaçlı bıraktığımız tulumlar küflenmiş, ancak
döşeyerek -260 metreye ulaşmıştık. Ekibimiz tam iplere bir şey olmamıştı. Yıllardır işimizi
formundaydı. Her boltunun yerini bildiğim zorlaştırarak dibini görmemize bir türlü müsaade
Düdenağzı’nda ben önden döşemeleri yapıyor, etmeyen Düdenağzı, bu kez -halimize acımış
Maho ve Bora da malzeme yetiştiriyorlardı. olmalı- ilerlememize pek aldırmamış gibiydi. Bu
100’lük dediğimiz, sonradan 70 metre civarında misafirperverliği bir sonraki seferimizde de
çıkan “Büyük İniş”e döşeme yapmak oldukça görebilecek miydik, merak ediyorduk. Bir şeyler
heyecan vericiydi. Geçtiğimiz sene buranın yedikten ve biraz dinlendikten sonra çıkışa geçtik.
döşemesini ilk Theodor yapmış, mağaracıların 18 saat sonra tekrar yeryüzüne ulaşacak,
takdirini kazanmıştı. Aynı istasyonları kullanarak

88
kazandığımız zaferle hakkettiğimiz güzel bir başlamıştı. Ekibin motivasyonu oldukça yüksekti
uykunun ardından Ankara’ya dönecektik. ve bu sefer mağaranın bitirileceği konusunda
herkes hemfikirdi. Kamp yerine ulaşılmış olması
Dönüş yolunda bir mesaj atarak MAD’lılara iyi ve ilk ekiplerin dip ekibi olarak girecek olması
haberi verdik: işimizi kolaylaştırmakta, şansımızı oldukça
artırmaktaydı.
“Merhabalar,
Bu, ‘Mağara Danası’ unvanına hak kazandığım ve
Tekrar Taşkent’deyiz. Saat 16.00. Kalabalık Düdenağzı Mağarası’nın dibini bulduğumuz
olduğu için sac kavurma yiyemedik, Konya’da faaliyettir...
köfte yiyeceğiz.
İlk girişimizi Tulga’nın ağzından dinleyelim:
Cuma gecesi 02.00’de kamp yerine ulaştık.
Mermerciler yolu yapmışlar, Ferrari ile bile
gidilebilir. Ayrıca dönüş yolunda orman
kulübesinin oradan geldik. Asfalt yol 8 km toprak
yol da 4 km kısalıyor. Detayları dernekte veririz.

Cumartesi sabahı 10.00’da kalktık. Hazırlıklar ve


kahvaltı sonrasında 13.00’de Kubi, Maho ve Bora
mağaraya girdik. Yollardaki malzeme çantalarını
da alarak 4 çanta ile yola devam ettik. 4 saatte
travertene, hattın bittiği yere ulaştık. Oradan
döşemeye başladık. Saat 22.45’de döşemeyi
tamamlayarak kamp yerine ulaştık.

Kampta bir şeyler yedik ve malzemeleri kontrol


ettik.

Uyku tulumları biraz küflenmiş. Biri kullanılabilir


durumda.

Sabah 06.30 civarında mağaradan çıktık.

Düdenağzı mağarasının bizi neden bu kadar


zorladığını da öğrendik:

Dönüşte kurulan istasyonları saydık. Girişten Fotoğraf Mustafa Z. RUHİ


kamp yerine kadar toplam 112 tane istasyon var.
Bunlardan 5 tanesi perlon bağlantı. Yani şu ana “Pazar günü Kubi’yle beraber giriş yaptık.
kadar döşemeye 107 bolt çakmış (iptal edilenler Hedefimiz -465 metredeki kampa inip oradan da
hariç) 112 tane de karabin kullanmışız. daha önce inilmiş ancak şu an döşeli olmayan yeri
döşemekti. Kubi’nin müthiş motivasyonuyla
Bu sene Altıntaş bitecek, başka yolu yok. yaklaşık beş saatte kamp yerine ulaştık. Kampta
biraz dinlenip bir şeyler yedikten sonra inişe
Maho, Kubi, Bora, Orkuthan”
devam ettik. Döşeme devam ederken, mağarada
inişlerin başlamasını ya da böyle gidecekse de,
15. Seferim (01-08 Ağustos 2008)
çok derinleşmeden bitmesini dilediğimi söylesem
Nihayet beklenen an gelmiş, mağaramız -460 yalan olmaz. İpimizin de bitmesiyle, eski döşenen
metreye döşenmiş bir şekilde büyük faaliyet yerden yaklaşık 15-20 metre daha inip dönüşe
geçtik. Mağara travers döşemeleriyle cadı
89
kazanlarının geçilmesi şeklinde devam ediyordu. davranmamış, belki de biraz küf solumuştum.
Bu arada diz üzerinde sürekli sudaydık. Dönüşte Alerjik reaksiyona da bunun yol açmış
zaten problemli olan kolum nedeniyle zor anlar olabileceğine kanaat getirdik. Bu olay, ucuz
yaşadım. Özel olarak diktirdiğimiz tek askılı atlatılmış olsa da, hayatımızın nasıl da pamuk
çantanın da bir fantezi olduğunu, sürekli önüme ipliğine bağlı olduğunu fazlasıyla göstermektedir.
düşerek hareketimi daha da zorlaştırdığını fark
ettim. Kampta benim çıkmamın daha doğru Aşağıda bunlar yaşanırken B. Emrah ve Cem dip
olduğuna, daha fazla zorlarsak kolumun daha da ekibinde yerlerini almak üzere mağaraya
kötüleşeceğine karar verdik.” girmektedirler. Bundan sonra olanları Cem şöyle
anlatmaktadır:
Burada bir parantez açmak yerinde olacaktır. 14
yıllık mağaracılık hayatımda bazı kereler ufak “Pazar günü saat 13.00’de Emrah ve ben,
tefek kazalar ve ramak kalma durumları Kubilay ve Tulga’ya destek amacıyla mağaraya
yaşamıştım. Ancak, Tulga ile mağara kampına girdik. Bu arada asıl görevimiz telefon hattını
vardıktan yaklaşık bir saat sonra yaşadığım “kaza” Vedat ve Uğur’un götürdüğü 200 metre
uzun yıllar hafızamdan silinmeyecek. Olay şöyle civarından devam ettirmekti.
gelişti:
Ben her zamanki mağara amnezisine uğramış
Bir şeyler yedik, döşemeye devam etmek için dört senedir geldiğim yerleri yeni görüyormuş
kamp yerinden su yoluna indik. Su şişelerimizi gibi geçtim.
dolduracak ve yola düşecektik. Birdenbire
dudaklarımda bir şişlik hissi oluşmaya başladı. Telefon hattını ilerletmek çok yavaş ilerleyen bir
Tulga’ya durumu anlatmaya çalışırken ikimiz de işlem. Oradan geçeceklerin takılmaması için
sesimin gittikçe kısıldığını fark ettik. Panik normal geçiş yolundan uzak döşemek lazım ve her
olmuştum. Her an nefes alışverişimin yerde girinti, çıkıntı ve çentik olmuyor. İkinci
zorlaşabileceği ve anaflaksiden ölebileceğim telefonu travertenin çıkışının altına yerleştirdik.
korkusu sardı bedenimi. Sanırım Tulga da aynı Üçüncü telefonu ise kampa iki iniş kala telin
korkuyu yaşıyordu. Bir doktor olarak alerjik bitmesi nedeniyle 400 metreler civarında
reaksiyonların ne kadar tehlikeli olabileceğini bırakmak zorunda kaldık. Bu işlem bittikten sonra
benden daha iyi biliyor olmalıydı. Tesadüfen hızlandık ve gece (pazartesi saat 01.30 civarı)
yanında –sadece bir tane- antihistaminik bir ilaç kampa ulaştık.
vardı. Hemen içtim. Çok geçmeden şişlik hissi
azaldı ve sesim normale döndü. İkimiz de derin Tulga ve Kubi yatmıştı. Bize seslenerek kampın
bir “oh” çektik. yerini belirttiler. Yukarı çıkıp yanımızda
getirdiğimiz dört kişilik çadırı kurduk. Yanımızda
14. Seferimde Maho ve Bora ile mağara kampına getirdiğimiz tulum ve matı da içeri yerleştirdik.
ulaşmış, bir önceki seneden bırakılan tulumların Yatışımız 03.30’u buldu. Üşümekle titremek arası
küfle kaplandığını görmüştük. Tulumları geçen uykudan sonra sabah 07.30’da kalktık.
havalanmaları için çadırdan çıkartırken televizyon Tulga’nın sol kolunun şişmesi nedeniyle ben ve
dizilerinden “Doktor House”u hatırlamış, bazı tür Kubilay bir gün dinlendikten sonra ilk vardiyayı
küf ve mantarların hiç karşılaşılmamış hastalıklara almaya karar verdik. Daha sonra da benimle
neden olduğu bölümler gözlerimin önüne gelmişti. Tulga’nın yukarıya çıkmasının uygun olacağını
“Kim bilir mağaralarda oluşanlar nelere yol açar” düşündük. Bu arada mağaranın çok zor
diye içimden geçirirken nefesimi tutmuş, soluk ilerlediğini ve takviye için telefonla birkaç kişiyi
almamıştım. daha çağırmak gerektiği yönünde fikir birliğine
vardık.
O girişimizde Tulga’yla mağara kampına
vardığımızda tulumları tekrar kontrol etmiştim. Gece 03.30 civarında Birhan ve Baturay da
Yine aynı sahneler gözümün önüne gelmiş olsa da kampa ulaşmış ve dört kişilik çadırda titremek için
sanırım bu sefer bir önceki kadar tedbirli yerlerini almışlardı.

90
Sabah kahvaltı ve durum tespitinden sonra ben ve çok istiyor olmalılardı- yanımızda geri
Kubilay ilk vardiya için 11.00 civarında getirdiğimiz metallerin şıngırtısından mağaranın
hazırlanmaya başladık, 12.00’de yola çıktık. bitmiş olduğunu anladılar. Herkes rahatlamıştı.
Birhan ve Baturay da saat 20.00’de vardiya devri Hiç bitmeyecekmiş hissi veren bu zorlu mağaranın
için yola çıkacaklar ve hattı ilerleteceklerdi. sonu bulunmuştu.
Yaklaşık bir saatlik zorlu bir ilerleyişten sonra
hattın bittiği yere ulaştık. 4-5 istasyon çakarak
ilerledik. Matkabın şarjı azaldığı için bazı
yerlerde el boltu çakmaya karar verdik ve bir tane
çaktık. Sonra bir çöküntü alana geldik. Saat 16.30
olmuştu. Mağaranın girişindeki gibi bir su
geçişine vardık. Burada Kubi “Geçebilir misin?”
dedi. Üstümdeki fazlalıkları çıkarıp burnum suya
değerek aradan süründüm. Sonra buna benzer
birçok delikten geçerek çöküntü alanda yaklaşık
40-50 metre ilerledim ve suyun bir kayanın
altından kaybolduğu yere geldiğimde mağaranın
bittiğini anladım. Bu arada Kubi merak ettiği için
arkamdan gelmişti. Mağara bitti diye seslendim.
Çevredeki her yeri kontrol ettikten sonra dönüşe Fotoğraf: Birhan ALTAY arşivi
geçtik. Yanımızda getirdiğimiz ip ve metalleri geri
götürdük. Kampa ulaştığımızda saat 18.30’du.” Birhan ve Baturay saat 21.00 civarında toplama ve
ölçüm için yola çıktılar. Bu girişleri yaklaşık 16
saat sürecek, döndüklerinde Baturay bir yandan
kahkahalar atarken bir yandan da Birhan’ın her
istasyonda dakikalarca süren ölçüm alma ritüelini
anlatacaktı.

Tulga ve Cem, 5 Ağustos Salı sabahı 9.50’de


çıkışa geçecekler; kampın biraz yukarısındaki
telefon ile mağaranın bittiğini yukarıya
müjdeleyecekler; mağaraya girmek üzere olan
Bora ve Onur’a döşeme malzemesi yerine yiyecek
ve boş çanta getirmelerini söyleyeceklerdir. Bora
ve Onur’un da katılmalarıyla 6 kişi olan dip
ekibimiz hep birlikte çıkışa geçecek; mağarayı
Fotoğraf: Birhan ALTAY travertenin üzerine kadar toplayacaktır.

Mağara bitmişti. Benim için erken olmuştu... Yeryüzüne ulaştığımızda kampta bir mutluluk
Kendimi daha zorlu bir sınava, Düdenağzı’nda rüzgarı esmiş, günler sonra dostlarımızla
acılar içinde geçecek günlere hazırlamıştım. 800 kucaklaşmıştık. O akşam “Mağara Danası”
metre gideceğine neredeyse emin olduğum unvanına layık görüldüm. BÜMAK’da olduğum
mağaramız -600 metrelerde sonlanmıştı. MAD’ın yıllarda “Uçan Manda” unvanı almıştım. Ancak,
-640 metre olan rekorunu kıramamıştık... Bu Mağara Araştırma Derneğinde “Mağara Danası”
burukluk fazla uzun sürmedi, yerini başarmanın olabilmek benim için ayrı bir gurur kaynağıdır,
verdiği tatlı mutluluğa bıraktı. Bu anın keyfini doğrusu.
çıkartmak için kamptakilere mağaranın
bitmediğini, büyük bir inişle devam ettiğini Ertesi gün son toplama ekibi mağaraya girdi.
söylemeye karar verdik. Daha kamp yerine 100 Büyük bir şenlik şeklinde geçen bu toplama işi ile
metre kadar yaklaşmıştık ki, kamptakiler -bunu
91
Düdenağzı Mağarası’na ve Altıntaş Yaylası’na - (Kubilay), duş ve güneş enerjisi sistemlerini
şimdilik- veda edilmiş oldu. kurduk (Vedat)… Neler neler…

Sekiz senelik Altıntaş maceramız sona erdiğinde, Kendisi ile uzun süren tutkulu bir ilişkimiz oldu.
“İlk Seferimiz”de mağaracılıkla tanışan Baturay Ne biz ondan vazgeçebildik, ne de o bize
hislerini şöyle anlatmaktadır: istediğimizi kolayca verdi. Meydan okuduğumuz
seneler daha fazla ileri gitmemize müsaade etmedi
(2006)... Küçük gördüğümüzde ucuz atlattığımız
kaza ve ramak kalmalar ile bizi uyardı (2007).
Çokça zorladı (2005-2008), ama keyfini hiç
esirgemedi (2001-2008). Bu sene nihayet kendini
teslim etti. Dedik ya zor bir ilişki idi bizimkisi,
geldi ve de geçti…”

Fotoğraf: Cem ERSOY

“Altıntaş Yaylası’na Topak Düdeni için ilk kez


ayak bastığımızdan bugüne 8 sene geçmiş. Seyir
defterimiz 8 senede yaylada iki düden
bitirebildiğimizi (-280 m Topak, -598 m
Düdenağzı), toprak düdenler için birçok ağız
kazısı yaptığımızı, birçok çatlağa göz attığımızı ve Fotoğraf: Birhan ALTAY
her karışını gezdiğimizi söylüyor. Bu satırları
okurken 8 senede bu kadar mı yaptınız diyecek Düdenağzı’nın bitirildiği sene Yönetim Kurulu
olursanız, size hiç düşünmeden Altıntaş’ın, Başkanı olan sevgili K. Emrah ise duygularını
MAD’ın gelecek kuşaklarını yetiştiren, sayısız şöyle dile getirmektedir:
insanı mağaracılık ile tanıştıran ve
sayamayacağımız kadar çok harika anıya ev “Mükemmel organizasyon sonucu büyük faaliyet
sahipliği yapan bir yer olarak hafızalarımıza büyük bir gazla başladı, ilerledi ve
kazındığını söyleyebilirim. 8 senede kendisini sonuçlandırıldı. Ne mutlu bize ki Türkiye derinlik
başka bölgeler ile aldatsak da her sene döndük sıralamasına -600’ün üzerinde bir derinlik ile
dolaştık yine ona geldik. girmeyi başaran bir adet daha düdenimiz oldu. Bu
seneki faaliyete katılan Birhan ALTAY, Bora
Neler yaşamadık ki? İlk seneler çamurlara ÇORAKBAŞI, Coşkun ÖZAŞÇILAR, Deniz
otomobil sapladık, derneğin cezve ile Türk kahvesi ÖZKAYA, Cem ERSOY, Efe ERSOY, Emre
keyfini orada tanıdık, bir sene büyük etkinliği 5 Baturay ALTINOK, Emrah ÖZTEKİN, Emrah
kişi ile yaptık, yaylacılarca bir ineklere bir de SINMAZ, Kubilay ERDOĞAN, Muharrem
misafirlere sunulan hıyarları (kendi deyimleri) SAMUK, Mustafa CANER, Mustafa Z. RUHİ,
reddetmeyip ikram kabul edip yedik, kendimizi Onur YURTBAŞI, Tulga ŞENER, Uğur
şehirde sanıp tokalaştıktan sonra genç gelinlerden LELOĞLU, Ülkü TEKE ve Vedat GÜN (yaş
birisini yanağından öptüğümüz için buz kesildik ortalaması: 34,33) ise Altıntaş tarafında
(Baturay), cep telefonunun çektiği yeri bulabilmek düdülenler listesine girmeye ve Altın Çamur
için gece yarısı festival bayrağının dalgalandığı Oskarı’nı almaya hak kazandı.
evin kapısını çaldık (Bora), çadır uçurduk

92
Geçtiğimiz senelerde (özellikle zorlu 2006 yılı) üst Mağaranın en son küçücük salonunda yeryüzüne 3
üste yaşanan aksilikler, bu yıl yaşanmadı. Her metre kala oluşan 8 kişilik fotoğraf karesi, ömrü
giren ekip normalde yapması gereken işten hayatımda girdiğim en güzel kare galiba...
fazlasını gerçekleştirip çıkıyordu. Mağaranın Elimizde bir tek UEFA kupası eksikti...
bittiği haberini getiren Cem ve Tulga’dan sonra
organize olan Kubilay, Baturay, B. Emrah, Hepinizi seviyorum. Sevmekten öteye geçmiş
Birhan, Onur, Bora’dan (yaş ortalaması: 37,25) bizzat kendi "sevgi" olmuş!
oluşan dip ekibi malzemeyi toplayarak yukarı
tırmanmaya başladı. Dip ekibinin dışarı sağ K. Emrah kulunuz”
salim çıkması ile birlikte kampta adeta bayram
havası esti. Dışarı çıkan her bir mağaracının
başında en az 2-3 kişi çay veriyor, yemek sunuyor,
masaj yapıyor, soyunmasına yardım ediyor, ekip
arkadaşının yorgunluğunu gidermeye çalışıyordu.

Ertesi gün, dışarıda dip ekibini beklemekten


kaslarının her lif teli gerilmiş toplama ekibi
mağaraya bir an önce girmek için sabırsızlanıyor.
Ekip toplam sekiz kişiden oluşuyordu: Maho,
Cem, Uğur, Vedat, Coşkun, K. Mustafa, Deniz, K.
Emrah...

Burada kişisel bir paragraf açıyorum; son 3


yıldır bahtsız deve misali mağara toplama
ekibinde yer alıyorum. Bundan önceki mağara
faaliyetlerimi düşünüyorum ve hep ip toplama
işlerinin kıçımda patladığının farkına varıyorum.
Gelin görün ben mağaracılık ömrü hayatımda
Altıntaş’ı son kez toplarken ortaya çıkan enerjinin
daha önce oluştuğunu görmedim. Hayatımda
yaşadığım en keyifli kalabalık ekip çalışmasıydı.
"Belim sakat, bana çanta taşıtmayın, MR’ım
doktor raporum yok ama yeminle belim ağrıyor.
Bak öne eğilemiyorum. Avuç avuç ilaç içiyorum
oğlum, halime bakın lan." nidalarıyla niyeyse
toplama ekibine girdim ve bir noktadan sonra
içimde öyle bir gaz patladı ki bir ara Maho ile Fotoğraf: Emrah SINMAZ
kendimi 5 tane gülle gibi çantayı sırtlanmış koşar
adım giderken buldum. Çantanın biri (sarı-mavi) Altıntaş Yaylası’na toplam 16 sefer yapıldı. Bu on
öyle ağırdı ki sırtıma savurup takmamla beraber altı sefere 58 kişi katıldı. Ellisekiz kişi toplamda
dengemi yitirip, kendi çevremde 360 derece 655 mağara-gün zaman harcadılar. Bu seferlerin
dönerek sırtüstü ikiseksen cadı kazanına biri hariç tamamına katıldım. Toplam 56 gün
uzanıverdim. kalınan yaylada 52 gün kaldım, kendime ait bir
hikâyem oldu. Bu hikâyeyi, bu maceramda beni
Faaliyetin ikinci haftasına katılan, üç kişilik yalnız bırakmayan başta sevgili eşim Beril ve
Maho, Bora ve K. Hakan motorize ekipleri bizi biricik oğlum Demir olmak üzere, tüm
daha derinlere gömecek istihbarat peşine MAD’lılara ve MAD dostlarına armağan ediyor;
gittiler... Yıllardır bu kadar keyifli, bu kadar daha birçok Altıntaş hikâyesini birlikte yaşamayı
organize bir faaliyet yaşamamıştım. Hepimizin diliyorum. Mağaranız bol olsun!
eline sağlık...
93
MAĞARALARDA PALEOSİSMOLOJİ
ARAŞTIRMALARI ( MANİSA SPİL DAĞI ÖRNEĞİ )*
Koray TÖRK (1,2), Fatih SAVAŞ(2), Umut T. AKÇAKOCA(2), Murat AKGÖZ(2)
(1)
Mağara Araştırma Derneği, cave@mta.gov.tr (2)MTA Genel Müdürlüğü, Karst ve Mağara Araştırmaları Birimi
* MTA tarafından Türkiye’nin farklı bölgelerinde yürütülmüş ve raporu hazırlanmış olan çalışmanın (4), bir bölümünden genel
olarak derlenmiştir.

GİRİŞ karstik yapıdaki Spil Dağı, bölgedeki karstik


yüzey ve mağaralardaki paleosismolojik
Mağara ortamındaki spelothemlerin (mağara araştırmaların yürütülmesindeki ana konuyu
çökelleri) gösterdikleri anomalilerden oluşturmaktadır (Şekil 1). Yüzey alanı olarak; Spil
yararlanılarak paleosismolojik amaçlı kestirimler Dağı’nı da içine alan çalışma bölgesi, yaklaşık
yapılabilir. Her türlü ölçülebilen jeolojik verinin, 500 km2’lik bir alanı kapsamaktadır.
dış ortama göre bozulmadan korunabildiği
mağaralar, aynı zamanda eski depremlere ait izleri
de bünyelerinsinde bulundurabilmektedirler. Bu
amaçla dikit, sütun gibi çökellerden, özellikle
radyometrik yöntemlerle sağlıklı veriler elde
edilebilmektedir.

Araştırma karstik alanlar ve özellikle mağaralarda


geçmiş sismik aktivitelerin ve deprem kayıtlarının
belirlenmesine yönelik yürütülmüştür.
Çalışmalarda tarihsel depremlere ait veri elde
etmenin yanı sıra, dünyada da yeni olan bir
uygulama dalına yönelik metodolojiler de
geliştirilmeye çalışılmıştır. Bu nedenle, seçilen
araştırma bölgelerinin karstik olmasının yanı sıra,
aktif tektonizma açısından tek bir fay sisteminden Şekil 1: Çalışma alanı
etkilenmiş olmasına da dikkat edilmiştir.
JEOLOJİ
Burada aktarılmaya çalışılan araştırma,
Araştırma bölgesi ve çevresini kapsayan alan
Manisa’nın güneyinde bulunan Manisa Fayı
Prekambriyen’den günümüze kadar gelen, çeşitli
üzerinde ve yakın çevresinde yer alan yüzey ve
yaş ve türdeki kaya topluluklarından oluşmaktadır
yer altı (mağara) karst yapılarında yürütülmüştür.
(Şekil 2). Genel bakış açısı ile bölgedeki kaya
Bu fayın seçimindeki en önemli kriterler ise;
toplulukları; paleotektonik dönem temel kayaları
çalışma sahasının tektonik açıdan karmaşık bir
ile bunlar üzerinde örtü birimlerini oluşturan
yapı içermemesi ve karst süreçleri ile bire bir
Neojen ve Kuvaterner birimlerinden oluşmaktadır.
bağlantılı olmasıdır. Karstik özellikteki kireç
taşlarının yoğun olarak uzandığı Spil Dağı, Paleotektonik döneme ait temel kayaları,
karstlaşma ve mağara oluşumu açısından da ayrı Menderes Masifi ve İzmir-Ankara Kenet Kuşağı
bir önem taşımaktadır. olmak üzere iki ana grupta toplanmaktadır.
ÇALIŞMA ALANI Çalışma bölgesindeki Neojen ve Kuvaterner
birimler; temelde yer alan Menderes Masifi’nin
Araştırma alanını, Manisa ili ile güneyinde uzanan
metamorfikleri ile İzmir-Ankara Kenet Kuşağı’na
Spil Dağı arasında yaklaşık KB-GD uzanımlı ve
normal fay özelliğindeki Manisa Fayı
oluşturmaktadır. Bu fayın kontrolünde olan
94
Şekil 2: Çalışma bölgesi ve çevresinin jeoloji haritası (MTA, 2002).

ait temel birimleri üzerlemektedir. Neojen yaşlı genelinde karstlaşma; Permiyen, Jura-Kretase ve
birimler, genelde akarsu ve göl fasiyesinde Eosen yaşlı karbonatlarda yaygın olarak
gelişmiş çökel kayalar ile çeşitli türdeki volkanik gözlenmektedir. Karst taban düzeyi birbirinden
kayalardan oluşur. Kuvaterner birimler ise Manisa bağımsız ve birden fazladır. Mağaralar genelde
Ovası ve Gediz Grabeni’nin dolgusu olarak çok dönemli tek katlı, yatay-yarı yatay, aktif-yarı
gözlenmektedir. Graben morfolojisi içerisinde aktif ve fosil özelliktedir.
alüvyon yelpazesi ve nehir çökellerinden oluşan
Erken Kuvaterner çökelleri, graben kenarındaki Çalışma bölgesinin en önemli karstik yapılarından
faylar tarafından kesilerek yükseltilmiş ve birisini oluşturan Spil Dağı, büyük bölümü
basamaklı bir morfoloji kazanmıştır (1) (Şekil 2). Kretase yaşlı kireç taşları olmak üzere yer yer
Triyas-Kretase yaşlı mermer ve dolomitik
Araştırmanın yoğunlaştırıldığı Spil Dağı ve yakın mermerlerden oluşmaktadır.
çevresi İzmir-Ankara Ofiyolit Kuşağı’na ait fliş
fasiyesindeki kırıntılı kayalar ile bunlar içerisinde Spil Dağı, yaklaşık D-B doğrultusunda fay
irili ufaklı bloklar oluşturan serpantinit, çört, kontrollü olan bir kütledir (Şekil 3). Normal
diyabaz ve kireç taşlarından oluşmaktadır. Neojen faylarca kontrol edilen dağda, fay doğrultusuna
yaşlı kayaç toplulukları da bu tektonik dik yönde gelişen kırık sistemleri yaygın bir
birliktelikleri çevrelemektedir. Karstlaşmanın şekilde görülmektedir. Bu kırık sitemleri aynı
gözlendiği karbonatlar Kretase yaşlı kireç zamanda, genç vadi yarılmalarının gözlendiği
taşlarından oluşmaktadır. Dağın batı bölümünde alanları oluşturmaktadır (Şekil 4).
yer yer Triyas-Kretase yaşlı mermer ve dolomitik
mermerler de bulunmaktadır. Spil Dağı’nda en üst aşınım yüzeyi ile kaynak
boşalım noktaları arasında 1400 m’lik kot farkı
KARSTİK ÖZELLİKLER bulunmaktadır (Şekil 5). Güncel karstlaşmanın
gelişebildiği en fazla derinliği vermesi açısından
Batı Anadolu ve Trakya Karst Kuşağı’nın Batı bu önemlidir. Dağın üst (zirve) bölümleri eski
Anadolu bölümünde kalan bölge (Şekil 2) aşınım yüzeyi düzlükleri (Şekil 6) şeklinde bir
95
görünüm sergilerken, kuzeye bakan yüzeyi Graben Sistemi ile bağlantılı olan bu yapı,
Manisa Fayı’na bağlı yükselen bir yapı bölgedeki karstlaşmanın kontrolü ve şiddeti
göstermektedir (Şekil 7). açısından en önemli tektonik faktördür. Karst
yüzey şekilleri açısından bakıldığında özellikle
kuzey yamaçtaki en belirgin yapılar fosil mağara
ağızlarıdır. Bunun dışında, aşınmaya bağlı ortaya
çıkmış olan karstik kanallar da özellikle bu
yüzeydeki yaygın yapılardır (Şekil 8). Dağın üst
kotlarında, karst litolojisinin gözlendiği alanlarda
ise dolin benzeri karstik çöküntü alanlar,
Şekil 3: Spil Dağı genel görünüm topoğrafik eğimin düşmesinin etkisi ile daha
yaygın duruma geçmektedir (Şekil 9).

Şekil 4: Spil Dağı kırık yapıları (bakış GD’ye)


Şekil 6: Spil Dağı eski aşınım yüzeyleri (bakış KD’ye)

1400m

Şekil 5: Spil Dağı güncel maksimum karstlaşma derinliği (


bakış GB’ye)

Karstik boşalımların da kütlenin kuzey yamacında


yer alması, yer altı drenaj sisteminin de bu Şekil 7: Spil Dağı’nın kuzey yüzeyinde Manisa Fayı’na
bağlı yükselim
doğrultuda geliştiğinin göstergesidir. Karst
paleosismolojisi çalışması açısından bu durumun Bölgenin önemli karstik yapılarından birisi de Spil
önemi; karst dinamik sisteminin fay kontrollü Dağı’nın batısında, Gürle Köyü’nde yer alan
geliştiğini göstermesi açısından önemlidir. Gediz Gürle karst kaynağı ve traverten deposudur.
96
Manisa Fayı’na bağlı ortaya çıkmış olan kaynak, incelemesi yeniden yapılırken bir yandan da Spil
önünde aynı zamanda köyün de yerleşim alanını Dağı’nda yeni mağaraların belirlenmesi yoluna
oluşturan ve ovaya kadar uzanan geniş bir gidilmiştir. Ancak, özellikle dağın kuzey
traverten düzlük oluşturmuştur. Fay kontrollü yüzeyinde ağırlık verilen çalışmalarda eski kaynak
kaynağın oluşturduğu travertenin kalınlığı boşalımları dışında belirgin bir mağaraya
yaklaşık 50 m’yi bulmaktadır. Su sıcaklığı 10 rastlanmamıştır (Şekil 11).
o
C’yi geçmeyen kaynak, günümüzde kapte edilmiş
olup, kontrollü olarak verilmektedir. Bu da, daha
önce su debisindeki farklı nedenlere bağlı
(iklimsel, tektonik) değişimler sonucu traverten
yayılım alanındaki sapmalardan kaynaklanan
anomalileri ortadan kaldırmıştır (Şekil 10).

Şekil 10: Gürle karst kaynağı ve traverten deposu

Şekil 8: Spil Dağı yüzey karst şekilleri

Şekil 11: Spil Dağı kuzey yüzü mağara ağızları

AKTİF TEKTONİK VE DEPREMSELLİK

Araştırma alanı olarak seçilen Spil Dağı’nın da


gelişimindeki en önemli parametrelerden birisi
olan Manisa Fayı, aynı zamanda birincil tektonik
unsurdur. Bu fay, Spil Dağı merkezli,
paleosismoloji ve depremselliğin araştırılmasında
da en temel yapıdır. Manisa Fayı’nın
araştırılmasında temel alınan Emre ve
arkadaşlarına (1) göre Manisa Fayı, Gediz
Şekil 9: Spil Dağı üst kot topoğrafyası Grabeni’nin kuzeybatı kolunda, Turgutlu ile
Muradiye (Manisa batısı) arasında yaklaşık 40 km
Spil Dağı ve yakın çevresinde mağara odaklı uzunluğunda normal bir faydır. Turgutlu-Manisa
paleosismoloji araştırmalarında, GÜLDALI ve arasında K45B genel doğrultusunda, tek bir
arkadaşları (3) tarafından bölgede yapılmış olan çizgisellikten oluşan fay, Manisa batısında ise D-
çalışmalar temel alınmıştır. Adı geçen araştırmada B doğrultusunu kazanan, bir seri normal faydan
bölgede kayda değer 2 adet mağaranın varlığı oluşan zonal yapı kazanmaktadır. Manisa Fayı
saptanmıştır. Tarafımızca da bu mağaraların aynı zamanda Gediz Grabeni’nin orta kesiminde
97
graben tabanındaki Holosen dolguları ile depremlerin 13’ünün büyüklüğü 4’ten yüksektir
güneydeki Pliyo-Kuvaterner çökelleri arasında yer (Şekil 15).
alan Turgutlu Fayı’nın batı devamını
oluşturmaktadır.

Emre ve arkadaşları (1) tarafından ayrıntılı olarak


çalışılan fayın doğu ve batı olmak üzere iki
segmentten oluştuğu ve Kemalpaşa Çayı ile
Manisa kenti arasında uzanan doğu segmentinin
15 km uzunluğunda ve K45B doğrultusunda
olduğu saptanmıştır. Ayrıca fayın aktivitesini
göstermesi açısından segmentin doğu ucuna
rastlayan Çobanisa-Kemalpaşa Çayı arasında
Pliyo-Kuvarterner-Holosen çökelleri arasında
genel morfolojide sarplıklar belirlenmiştir (Şekil
12).
Şekil 13: Manisa Fayı’nın Mesozoyik karbonatları ile
yelpaze çökelleri arasında yüzeyleyen fay düzlemi (Poligon
mvk. Bakış B’ye)

Şekil 12: Manisa Fayı’nın doğu segmenti üzerinde, Holosen


çökellerinde izlenen fay sarplığı (Bakış GB’ye) (1).

Spil Dağı’nın Mesozoyik yaşlı kireç taşları ile Şekil 14: Bölgedeki tarihsel dönem depremlerinin diri fay
Holosen çökelleri arasında dokanak oluşturan fay haritası üzerindeki dağılımı (1)
düzlemi yer yer yamaç molozlarında açılmış
yarmalarda yüzeylemiştir (Şekil 13). DEPREMLERİN KARSTİK YAPILAR
ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
Bölge ve çevresi uygarlık tarihi boyunca birçok
yerleşime ev sahipliği etmesi nedeniyle, tarihsel Bölgedeki depremlerin karstik yapı üzerindeki
depremlerin kayıtları açısından da diğer bölgelere olası etkilerinin araştırılarak, paleosismolojik veri
oranla daha fazla veriye sahiptir (Şekil 14). elde edilmesine yönelik yürütülen çalışmada
Buradan da görülebileceği üzere büyüklüğü 7–8 veriler, yüzey ve yer altı (mağara) karst yapıları
arasında değişen iki önemli deprem Spil Dağı’na olmak üzere iki grupta toplanmıştır.
oldukça yakın noktalarda gelişmiştir.
Yüzey Verileri
Bunun yanısıra 1900’lü yıllardan günümüze kadar
geçen dönemi kapsayan Aletsel Dönem içerisinde Çalışma alanındaki en önemli yüzey verisini, aktif
bölgede çok sayıda deprem gerçekleşmiştir. Bu fay hattına bağlı olarak boşalım gösteren Gürle
karst kaynağı ve traverten deposu oluşturmaktadır

98
(Şekil 10). Traverten çökeliminin en üst
bölümünde yer alan fay breşinde yapılan
radyometrik yaş tayininde 550.000 yıl (BP) yaşı
elde edilmiştir. Hidrodinamik gelişim süreci
nedeniyle daha üst kotta çökelim olamayacağı
düşünüldüğünde elde edilen bu yaşın, travertenin
ilk oluşum dönemlerine karşılık geldiği tahmin
edilmektedir (Şekil 16). Elde edilen bu değere
göre da fayın en azından Üst Pleistosen’de
başlayan bir aktiviteye sahip olduğunu göstermesi
açısından önemlidir. Traverten deposunun
göreceli olarak genç olduğu düşünülen en üst ve
dışa yakın bir bölümünden alınan örnekte yapılan
yaşlandırma da ise yaklaşık 5850 yıllık (BP) yaş Şekil 16: Gürle traveten deposu üst kotu ( bakış GB’ye)
bulgusu elde edilmiştir. Bu da çökelimin ve
aktivitenin sürekliliğini göstermesi açısından
önemlidir (Şekil 17).

Şekil 17 Gürle traverten deposu alt kotu (bakış KD’ye)

Mağara Verileri
Şekil 15: Bölgede son yüzyılda gerçekleşen depremlerin
Spil Dağı merkezli yürütülen çalışmada, bölgede
(M>4) diri fay haritası üzerindeki dış merkez dağılımları (1)
daha önce araştırması GÜLDALI ve arkadaşları
Diğer yandan Spil Dağı’nın morfolojik olarak da tarafından yapılıp bulunan iki mağaraya, ek olarak
en genç yarılımlarından olduğu düşünülen kapız dört yeni mağara daha bulunarak araştırması
vadi görünümündeki Yarık Kanyon’da da çökelim yapılmıştır (Şekil 18). Ön incelemeler sonucunda
hızının yüksek olduğu göze çarpmaktadır. Yine değerlendirmeye uygun bulunan mağaralardan
bu bölgede alınan örneklerde yapılan radyometrik ikisinin de dağın güney yüzeyinde olması,
yaşlandırma sonucunda 1020 yıl (BP) ile 130 yıl bulguların Manisa Fayı ile ilişkilendirileceği gibi,
(BP) arasında değişen yaş aralığında karbonat dağın güneyi ile sınır oluşturan Kemalpaşa Fayı
çökelimi gözlenmiştir (Şekil 19). Bu durum aynı ile de bağlantılı olabileceği düşüncesini ortaya
zamanda karstlaşmanın sürekliliğini vermesi çıkarmaktadır (Şekil 14).
açısından önemlidir. Durumun paleosismolojik
açıdan önemi ise, hidrodinamik sürecin Radyometrik analiz amaçlı örneklenen Üçkuyu
sürekliliğinin herhangi bir şekilde kesintiye Mağarası’nda; çöküntüler üstünde yeniden
uğratılması anında bunun gözlenebiliyor
olmasıdır. Ancak burada unutulmaması gereken
önemli noktalardan birisi de dış etkinin (burada
sismik aktivite) büyüklüğü ve sürekliliğidir.
99
Şekil 18: Spil Dağı’nda bulunan mağaraların yer bulduru haritası

çökelen akmataş ve dikitlerde yaşlandırma korelasyonu amacıyla yapılan analizde ise


yapılmıştır. Yaşlandırma sonucunda 9359 ±175 yıl 550.000 yıl (BP) bulunmuştur (Şekil 21).
(BP) ile 211910 ±10000 yıl (BP) arasında değerler
elde edilmiştir (Şekil 20).

Şekil 18: Üçkuyu Mağarası radyometrik yaşlandırma


noktaları

Şekil 19: Yarık Kanyon traverten çökelleri

Üçkuyu Mağarası’na yakın bir lokasyonda


Şekil 19: Ardıçlı Mağarası’ndaki radyometrik yaşlandırma
bulunan Ardıçlı Mağarası’nda (Şekil 18) oluşan noktası
açılma çatlağında elde edilecek verilerin

100
SONUÇ: KAYNAKLAR DİZİNİ

Analizler sonucunda elde edilen verilere göre, 1. Emre, Ö., Özalp, S., Doğan, A., Özaksoy, V., Yıldırım,
saptanan dönemlerde karstik yapılarda önemli C., Göktaş, F., 2005, İzmir yakın çevresinin diri fayları
ve deprem potansiyelleri, MTA Rapor No: 10754
deformasyonlar olmuştur. Bu deformasyonların
karstik bir oturma mı yoksa depremlere bağlı bir 2. Nazik, L., Törk, K., Özel, E., Mengi, H., Aksoy, B.,
1998, Türkiye Mağaraları: Oluşum ve gelişim özellikleri
değişim mi olduğunun ortaya konması, sayısal
ve bölgesel dağılımları. 51. Türkiye Jeo. Kurultayı
verinin ve benzer yapının Spil Dağı genelinde Bildiri Özleri, 16–20 Şubat, Ankara.
gözlenmesi ile mümkün olabilecektir. Ancak arazi
3. Güldalı, N., Nazik, L., Soylu, C., Aksoy, B., 1985, İzmir,
çalışmalarında araştırması yapılan tüm Manisa ve Aydın çevresinin doğal mağaraları, MTA
mağaralarda benzer deformasyonların Rapor No: 7819
gözlenmemesi, bunların yersel olarak karstlaşma
4. Törk, K., Savaş, F., Akçakaya, U. T., Özel, E., Akgöz,
sürecinin doğal bir sonucu olduğu düşüncesini M., , 2009, Mağaralarda paleosismoloji araştırmaları, 92
doğurmaktadır. s., MTA Derleme Rapor No: 11148.

ABSTRACTS IN ENGLISH
İNGİLİZCE ÖZETLER

Cave Research Association 2008 Annual Bursa Branch General Assembly


General Assembly Bursa Şubesi Genel Kurulu
Mağara Araştırma Derneği 2008 Olağan The annual general assembly was held with 18
Genel Kurulu members at the association center on 31 October
The annual general assembly was held at the 2008.
association center on January 13, 2008.
Attila ÜLGEN, Cem ERSOY, Mustafa CANER,
The agenda items were discussed in order. Board Emrah SINMAZ, Murat SOĞUCAK were
and audit reports, balance sheet of 2007-2008, selected to the board and other committee
income and expenditure account of 2007-2008, selections were made.
and forecast budget of 2008 were approved.
Terrain Names For Outdoor Sports
New full members of board were selected as
Emrah ÖZTEKİN, Emre Baturay ALTINOK, Doğa Sporcuları İçin Yer Adları
Kubilay ERDOĞAN, Deniz ÖZKAYA, Ülkü Author: Uğur Murat LELOĞLU
TEKE and other committee selections were also
made. When performing outdoor sports, we sometimes
encounter different (weird) names of terrain types
Establishing an active relationship with UIS, which are used mostly by locals. When asking a
granting the repsentative/s who attend the UIS direction to a cave, its possible that a shepherd
meetings authorization, and staying in TMB starts talking in an alien language you never
delegation as MAD were the decisions made in heard. This essay, is a startup of a small project
the assembly. which will be printed by photos in near future. For
instance, only collected words used for such
101
terrain types described. In near future, author will Single Rope Techniques With Incomplete
try to enlarge his treasure. Equipment (Tulga ŞENER, Kubilay ERDOĞAN)

Use of EVAK 500 In Vertical Rescue (Tulga


Ejder-2 Cave ŞENER, Emre Baturay ALTINOK, Kubilay
Ejder-2 Mağarası ERDOĞAN)
Author: Uğur Murat LELOĞLU
Rope Cutting Techniques In Wet Environment
In April 2007, we, four members of MAD, had a (Emrah SINMAZ, Cem ERSOY)
very nice day in search of a large cave inside the
beautiful forests around Valla Canyon. Kör Ali, Cave Research Association Altintas Plateau
the legendery person who knows the area very Expedition Results (Uğur Murat LELOĞLU,
well, lead us to the large entrance. Although the Kubilay ERDOĞAN, A. Bahar HASER)
cave was not deep, the experience was
Incidents/Accidents of Cave Research Association
unforgettable.
(Tulga ŞENER, Cengiz ÇELİKBİLEK, Bora
ÇORAKBAŞ)
After The 4th National Speleology
Symposium Use of Cordless Hammer Drill in Caving (Birhan
ALTAY, Emre Baturay ALTINOK)
IV. Ulusal Speleoloji Sempozyumu
Ardından Handy Practices For In-Cave Camping: Caver’s
Author: Birhan Altay Experience (Kubilay ERDOĞAN, Emre Baturay
ALTINOK)
We congratulate the Ankara University Cave
Research Unit (ANUMAB) on their hard work Ascending Techniques with Pantin (Tulga
and efforts for the organization of the 4th National ŞENER, Muharrem SAMUK)
Speleology Symposium.
Gündoğan RevisitedGündoğan’da
Our association (MAD) also added value to the Tekrar…
symposium as our team published 1 presentation
and 10 of the 12 posters with various advanced Author: Kubilay ERDOĞAN
topics.
Foundation of the National Cave Rescue Union
The Presentation of MAD: has been the juiciest fruit of Turkish Cavers
Union... With this purpose, we have gathered
Evaluation of Tourism Strategy of Turkey (2023) together many times discussing how the relations
and Tourism Strategy Action Plan (2007-20013) with other organisations, the protocols aetc.
within the context of Cave Protection, Cave should be. Tulga ŞENER has taken initiative and
Tourism, Caving and Cavers (Emre Baturay leaded this work successfully.
ALTINOK)
Bursa-Gündoğan workshop was 19-20 April 2009
The Posters of MAD: within this framework. Atotal of 30 cavers from
MAD, BÜMAK, ESMAD, TAMAD and
Natural Caves of Ankara (Tulga ŞENER, Havva DEUMAK joined the workshop. Experiences on
YILDIRIM, Emre Baturay ALTINOK) SRT rescue techniques were exchanged and good
relations between the groups has been established.
Under the Light of An Experience : The Use of
Single-Wire Telephones in Caves (Uğur Murat
LELOĞLU, Vedat GÜN)

102
An Expedition That Took 9 Years: 2008 Altıntaş – Düdenağzı
Isparta Sütçüler Sanlı Plateau 2008 Altıntaş - Düdenağzı
Dokuz Yılda Tamamlanan Isparta Sütçüler
Author: Havva YILDIRIM ÇOLTU
Sanlı Yaylası Araştırması
Seven long years have passed since Altıntas
Author: Muharrem SAMUK, Mustafa Z. started hosting us. During this long period two
RUHI vertical caves (-280 Topak, -612 Düdenağzı) and
two snow pits (-24 m Altıntaş 2, -15 m Altıntaş 3)
Year 1999, we were in search of Köprüköy
have been discovered in Altıntaş plateo and these
Canyon. During a chat with the locals, we learnt
were explored and added to cave database.
that a new path was opened to a plateau and there
were 3 dolines. The plateau was named as Sanlı In 2008, two pre-expeditions have been
by some, and as Yuvalı by others. After a performed. On the first expedition (Vedat GÜN,
research of a couple hours, we found one of them Uğur Murat LELOĞLU, Bora ÇORAKBAŞ,
(Sanlı Doline). There were a few makeshift Bahar HASER, Kubilay ERDOĞAN, Birhan
plateau houses near a rather large fountain, and ALTAY, E. Baturay ALTINOK ve Ferit YİĞİT)
some new eucalyptus trees were planted. (When cave was explored until -260 meters.
we went to the same place after 9 years, the trees
were had grown up so tall that we were able to lie On the second pre-expedition (Bora ÇORAKBAŞ,
in their shadow.) Anyway, the cave proceeded Muharrem SAMUK, Kubilay ERDOĞAN ve
horizontally after a 12 meters descent and after a Orkuthan KARADENİZ) -460 meters was
short walk, the end was reached.. We also found reached in the cave.
the other doline which was horizontal and inclined
gently. We could not find the third. Back in the The main expedition started on August 1, 2008.
way, we drew a detailed road map to complete the The participants were Birhan ALTAY, Bora
research at the first opportunity to come. ÇORAKBAŞI, Cem ERSOY, Coşkun
ÖZAŞÇILAR, Deniz ÖZKAYA, Efe ERSOY,
In 2008, we decided to complete the research of Emre Baturay ALTINOK, Emrah ÖZTEKİN,
the three dolines in the Sanli Plateau. We departed Emrah SINMAZ, Kubilay ERDOĞAN,
from the MAD house at 18:40 and arrived at Muharrem SAMUK, Mustafa CANER, Mustafa
Kovada National Park at 2:00 a.m., camped. The Z. RUHİ, Onur YURTBAŞI, Tulga ŞENER, Uğur
day after, we continued our journey via the Sarp LELOĞLU, Ülkü TEKE ve Vedat GÜN (average
Mountain, Maho was following the GPS age: 34,33). After 10 days of expedition,
coordinates he recorded before. We saw the Düdenağzı Cave exploration finished at -612 m
campsite, a little valley between a couple of depth.
mountains. The view was gorgeous and the camp
was great. When ,it was the time to enter the cave,
the weather went bad. Rain was falling into the Other Caves Around Altıntaş Cave
cave so we agreed on waiting till the rain stopped, 2008 Altıntaş Etkinliğinde Araştırılan
which lasted 3 hours. When we were waiting, a Diğer Mağaralar
lightning stroke a few meters and we learnt that
Author: Deniz ÖZKAYA, Vedat GÜN
two sheeps died. When the rain stopped, we began
searching and divided into three teams. We found In 2008, during the expedition of Altıntaş, we
all three of the dolines but the caves were all a went to explore other caves on the Altıntaş
dead end. Maho and his team finished mapping. plateau. Two caves named as Altıntaş -2 and
We all packed up and hit the road with sadness of Altıntaş3 were explored and mapped.
the dead ends.
Altıntaş 2: We decided to find the cave around
the plateau that we were postponing for years . We
went through the village and climbed the hill.The
103
villagers told that it would be easy for us to find our mobility was almost zero since we were
the cave if we searched for a flat boulder. It was a stucked on the boat.
fact that the cave was near a flat rock. It was
beginning with a balcony, after a descent, finished Thinking of the position that we had to sit for 3
with a stuffed dent. hours, It was easy to tell that we no longer could
feel our feet. It had been more than 3,5 hours
Altıntaş 3: The cave was near the Altıntaş cave, when we succeeded to complete the mapping and
on the hill, left side of the camp. It was left the cave.
descending 12 meters and ended horizontally with
two sequential narrowing passages. The passages I got two lessons from that trip. First, no matter
were thorny and finished with a little room that what or where you should be wearing appropriate
didn’t let a grown up to enter. boots when you are going into a cave and second,
mind your step, it may not be the soil that you are
stepping on and you can get hurt.
Datça Tekesuyu Cave
Datça Tekesuyu Mağarası Ortak Etkinliği MAD Bursa Branch 2008 Activities
Author: Emre Baturay ALTINOK
MAD Bursa 2008 Yılı Etkinlikleri
When we first agreed to visit Tekesuyu Cave in Author: Attila ÜLGER
Datça with Emrah, I even didn’t fully believe that
there was one existing. The idea sounded The author can not understand, why crowds are
wonderful, both Datça and an unexplored cave..! not applying to Bursa branch as fresh cavers ?
That’s how I took off for Datça- though I had a
couple of troubles on the way. On the next day of So he thinks, 2008 was not the golden year for
my arrival (31.08.2008) we started our journey. It Bursa Branch. Bursa branch activites can be
took quite a time for us to find the cave since the summarized in two categories: training and
path going towards to the araea was fully covered research activities. 2008 year started with Single
with Eucalyptus trees. After a couple of mistaken Rope training activity at Gündoğdu rocks at
trials we made it to the Tekesuyu cave. 09.03.2008. Then, the members of branch decided
to focus on regional research activity and made
Right before getting deep into the cave we met several activities on Bursa - İznik, Hisardere,
local people. Having the carbide and the helmets İhsaniye, Sansarak and Çandarlı villages. One of
ready, we started to move deep into the cave. I the biggest caves found and explored in 2008 was
chose to enter the case with walking boots. After Bayındır cave, which exceeded 350 meters in
going down for around 3 meters, I thought we length.
would be walking with a 30° inclination. However
that was where the lake started and the water was Manyas Kızık Village Caves
so clear that it confused us. That was a near-miss
event we added to our list. Manyas Kızık Köyü Mağaraları
Author: Mustafa CANER
After pumping the boat we took our places with
Emrah. How could we guess that the nightmare The cave that we were informed is located in
was just about to start? We had a chance to get off Kızık village of Manyas province. We reached
the boat only two times during the mapping Kızık after 5-10 km when we passed Manyas. The
activity of about 2,5 hours. And that was risky. cave is in the southwest of village in nearly
The cave looked like a cheese with too many 1600m. There are two entrances connected inside.
connections. When we tried to fix the boat to do The rock structure is not hard and it has a dead
some measurements, the cap we tried to hold was end after 10 meters length. We mapped and
crumbling. I remember seeing such a complex photographed the cave and named it as “The
cave in Denizli 7 years ago; however, this time Manyas Kızık Village Cave Channel”
104
On our way back, we were told that there was Tokat Ballıca İndere Cave Survey &
another cave located on an old quarry. It was Ascertainment of Damage
easily guessed that the cave was a small one
similar to the one before. At the entrance, the roof Ballıca Mağarası Harita ve Hasar Tespit
height is nearly 50cm and crawling is needed to Etkinlikleri
enter the cave. The height of the roof increases Author: Muharrem SAMUK, Emrah
towards left but is not enough to stand. There is a ÖZTEKİN
small entrance that leads to another small room.
There are some stalactites in this room but they Tokat Ballıca & İndere cave system is one of the
are demolished and not active. most fascinating cave systems in Turkey. First
research was performed by Magara Arastırma
We also mapped and pictured this cave and called Dernegi (MAD) in 1987 and the next one in 1990.
it “Manyas Kızık Village Quarry Cave”. With the second expediton, the survey was
completed. At an age around 3-4 millions year old
Two caves were researched and we went back to Ballıca ceve contains nearly all cave formations
Bursa, making plans of the future activities. known to date, and specificially,“ The Onion
Formations” found inside, which is an endemic
Gülek Caves formation, make the cave a jewel .
Gülek Mağaraları In 1994, some experts from General Directorate of
Author: Hüseyin Polat DALKIRAN Mineral Research and Exploration, together with
some officers from governorship makes a very
We took the Konya road towards Mersin and took unlucky decision :
some photos of Salt Lake and Hasan Mountain on
our way. When we arrived at Gülek, we went to “To open the cave for tourism facilities”
the Kuyucak Ziyareti Cave which is on a skirt of a
hill near a place which the locals name as “The A protocol was signed between “Ministry of
ceremonial square”. The entrance was a hole Environment and Forestry” and “Mağara
under a rock that you can enter by 3-4 meters Araştırma Derneği” to determine the damage
crawling. It was a young, 500000 years old cave. I happened to cave due to these touristic activities
looked into all of the cracks and searched for a (both during preparation of the cave for tourism
voice of a water in the cave. We met mayor at and while managing touristic facilities) for 13
Koduman Kaya and shared our findings. He was years.
upset that the tales didn’t come true, and left the
place. On the way back we saw many cracks or The results was extremely disappointing and very
entrances of caves but all of them was dead end. sad. The cave formations were broken by visitors
Next day we woke up very early after a nice and civil works contractor, ponds dried out and
breakfast we hit the road with an excitement to go green life started inside wildly (by luminescence
to a doline in Kandil. It was a little cave, and the and heat). There is an obvious loss economically
only outcome was a plastic blue ball brought to and a 3-4 million year old cave nearly died. A
the cave by the flood. We played with it. After the small documentary had also been shot by MAD
research, we went to the town hall to go through members.
the region maps. Then, we had decided that there
was a potential of finding a cave on the Horoz After the report prepared by MAD cavers, the
Mountain on the east. We recorded the touristic facility activities were terminated, and an
coordinates but we had no time so we went back effort was made by the authorities from Minisitry
to Ankara. It was not only an enjoyable activity in of Environment and Forestry to find a solution to
the middle of the winter but also we got important bring cave to a better condition.
experiences.

105
Frankly speaking, MAD members are 100% time like us, I think he would be loosing at least 4
against to any touristic activity organized to a cave of his 9 lives.
system. Members even say, they are ready to stop
caving, if their activities start damaging the cave
The List of Activities
systems.
MAD Etkinlik Listesi
Those Were The Days- III (Tulga Flies) A list of activities of Cave Research Association
O Günler 3 (Tulga Uçtuğu) Mağara 2008 is given.
Araştırma Derneği Etkinlikleri
These activities include; training, expedition,
Author: Emrah SINMAZ documentary films, meetings, Turkish Cavers
Union meetings, cave rescue trainings and general
Once upon a time, Mencilis Cave was a
assembly.
prerequisite for us. At that historical age, the water
that comes out from siphon was not directed to the
channel and annoying and disturbing tourism Turkısh Cavers Union 13. General
activities were not started yet. Vertical techniques Assembly And Last Assembly - İzmir
were like a dream, and surveying activity was not
Türkiye Mağaracılar Birliği (TMB) 13.
started yet. Nearly all weekends, we were getting
on a bus from Ankara in the afternoon, arriving to Genel Kurulu - İzmir
architectural jewel Safranbolu, getting off the bus Author: Birhan ALTAY
at Bağlar district (The vineyard district) and
started walking through the camp site, eating fresh Turkish Cavers Union consists of seven societies,
cherries from trees on the way… nine university clubs and one public institute.

There are two possible ways to arrive to the big Among these members, four societise and six
chestnut tree, where camp site is set up. First university clubs came together in Izmir, for the
option is to go ahead, then go upwards through the annual assembly. Seven sessions were held and
slope of caves siphon exit. Second option is to the summarry of these sessions are briefly as
pass the water from a simple wooden bridge. follows:

We were visiting Mencilis so frequently that, we 1. Management review for 2007


didn’t even think about an accident possibility.
We were 5 cavers, and there was only one Chinese 2. Methods and legal detail for establishing
torch on my hand, but walking confidently into Federation of Speleology
the night.
3. Management Organization of TMB
Thanks to Faysal, he tought us how to tie
4. Representation of current commissions past
Bowline-knot using only one hand. Together with
works and election of new commission
Didem, we passed the bridge then I heard Beyhan
members
screaming and Tulga disappeared in the dark
water. With very un-ergonomic backpack, I was 5. Speleology Symposium organization planning
running into the night through the broken bridge,
first pulling out Beyhan, then searching for Tulga, 6. Election of the new General Secretary
finding him grabbing branches of bushes inside
the wild water and leaning myself through his 7. Foreign cavers issue
back pack to take the one and only rope of our
caving society. At that point he tied a Bowl knot The Last General Assembly had been done
by one hand to his chest and I pulled him out…If between 21–23 November, in Antalya.
our young caver friend Bora was caving for a long
106
Why is this the last assembly? The reason is that a within the 8 years, and spent a total of 655
decision of establishing of “Federation of caverXdays. Kubilay Erdogan joined 15 of these
Speleology.” was made. journeys and spent 52 days, to explore the region.
This story is dedicated to author’s beloved wife
Beril Erdogan, to his lovely son Demir, and to teh
The Last General Assembly of Turkish
fellow cavers of Cave Research Association.
Cavers Union - Antalya
Türkiye Mağaracılar Birliği (TMB) 14. The Paleoseismological Researches in
(Son) Genel Kurulu - Antalya Caves Manisa (Spil Mountain)
Author: Birhan ALTAY
Mağaralarda Paleosismoloji Araştırmaları
With the last assembly, our Union made a great (Manisa “Spil Dağı” Örneği)
step and decided to establish Federation of Author: Koray TÖRK, Fatih SAVAŞ, Umut T.
Speleology. For that reason, this assembly is AKÇAKOCA, Murat AKGÖZ
called “ The Last Assembly of The Union”.
This study is focused on deriving
MAD was represented by six members at this paleoseismological estimations based on
assembly. Generally, important decisions made speolotherms in the cave environment. Caves
during the assembly were, to establish Federation contain not only various measurable geological
of Speleology, to organize 2009 Balkan Cavers findings, which are nicely preserved from external
Union assembly at Antalya, and to prepare caving affects, but also the traces of historical
ethic rules in a written format. earthquakes. The aim was to develop new
methodologies on karst and cave paleoseismology
Other subjects discussed were as follows: (a new branch of paleoseismology) and also to
procedures of University clubs joining to collect the data from historical earthquakes. An
federation, the experiences gained between caving area that had been affected just from a single
societies and Burdur Governorship during cave active fault zone was tried to be chosen. Another
diving expedition, the importance of documentary criterion was the karstic properties of the area.
while caving, the possible negative effects of the The researches were carried out on the surface and
future dam project which is planned to be in the underground (cave) karst landforms in
constructed on Dicle river, the effects of the dam Manisa Fault (Spil Mountain-Manisa). The main
on bat population at Balıkesir Havran, the process was the radiometric dating of the
negative effects of touristic facilities to cave anomalies on the karst. Another important point
environment. was to find out the karst dynamics of the system
to separate the karstic subsidence and the
Altıntaş earthquake effect from each other. With this
study, we were also able to learn and improve the
Altıntaş Anılarım methodology for acquiring and processing data in
Author: Kubilay ERDOĞAN karst and cave paleoseismology.
This is the story of 15 journeys of Kubilay
Erdogan, the author, to Altıntaş Plateau during 8
years to explore the caves in the region. Sixteen
expeditions had been organized by Cave Research
Association in total in this 8 year period starting
on April, 2001. During the expeditions Topak
Sinkhole, which is -280 meter deep, and
Dudenagzi Sinkhole, which is -612 meters deep,
were explored. A total of 58 cavers participated in
the expeditions, stayed for 56 days in the plateau
107
MAĞARACILIK NEDİR?

“Başkalarında çılgınlık olan şey, onlarda cesaret Mağaracılık, bir takım sporu olması ve mekanın
ve serüvene susamışlıktır.”- Trevenian, Şibumi da mağaralar olması sebebiyle, kaçınılmaz olarak
mağaraların doğal ortamına etki eden bir uğraştır.
"Neşeli insanlar su kenarına gitsinler, eğlenmek Bu etkinin en az seviyede olması bilinçli
isteyen insanlar dağlara çıksınlar, erdemli olmak mağaracılar sayesinde olacaktır. Mağaracılığın,
isteyenler ise mağaralara gitsinler."- Konfiçyus dünya tarafından kabul gören temel ilkesi şudur:

Mağaracılık, öncelikle, mağaraların araştırılması * Zamandan başka bir şey öldürme!


ve haritalanması amacıyla yapılan bir doğa * Ayak izinden başka bir şey bırakma!
sporudur. Tüm doğa sporlarında olması gerektiği * Fotoğraftan başka bir şey çıkarma!
gibi, amaç doğayla yarışmak değil, doğayla
uyumlu bir yaşam ve spor pratiğinin
sağlanmasıdır. MAĞARAWİKİ NEDİR?
Mağara ortamının bilimsel açıdan incelenmesi ile Boğaziçi Uluslararası Mağara Araştırma
ilgilenen bilim dalı “speleoloji” (mağarabilim), bu Derneği’nin katkıları ile yayına geçen
amaçla mağara araştırmaları yapanlar ise MAĞARAWİKİ’de mağaracılık ile ilgili
“speleolojist” (mağarabilimci) olarak terminolojinin geliştirilmesi çalışmasına
adlandırılmaktadır. Sportif amaçlarla mağara başlanıldı.
araştırmaları yapanlara “caver” (mağaracı), bu
spor dalına ise “caving” (mağaracılık) http://www.bumad.org/wiki/index.php/Ana_Sayfa
denmektedir. adresine bağlanarak ilgili mağaracılık
terminolojisinin geliştirilmesi için sen de katkı
Mağaralar, yapılarına göre, yatay ve dikey olmak koyabilirsin.
üzere iki şekilde sınıflandırılabilir. Yatay
mağaraları araştırmak için “Temel Mağaracılık
Eğitimi” almış olmak, uygun kıyafetlere ve bir
ATTENTION FOR FOREIGN CAVERS
ışık kaynağına sahip olmak yeterlidir. Dikey
mağaraları araştırmak için ise, bunlara ek olarak
MAD highly regards the importance of safe
“Tek İp Tekniği” (SRT- Single Rope Techniques)
caving and comply with the international caving
eğitimi almak ve özel ipler ve teknik malzemelere
standards both in training its members and
sahip olmak gerekmektedir.
exploring new caves.
Mağaracılık organize bir ekip çalışmasını ve
yeterli eğitimi gerektirir. Bazı doğa sporlarında Foreign Expeditions in Turkey
olduğu gibi “solo” -tek başına mağaracılık-
düşünülemez. Mağaracılığın diğer doğa Please note that Speleological Federation of
sporlarından belki de en büyük farkı gün ışığından Türkiye (TMF) is the authority to apply to if you
uzak, çoğunlukla karanlık ve ıslak bir ortamda plan to come to Turkey for caving expeditions
yapılmasıdır. Bu yüzden son derece dikkat ve with your own caving team.
konsantrasyon gerektiren bir doğa sporudur.
Foreign expeditions and organizations in Turkey
Sportif mağaracılık, araştırmacı ve bilimsel are subject to prior written approval of TMF and
gelişmeye hizmet eden yanı ile, coğrafya, jeoloji, the relating administrative authorities.
hidrojeoloji, biyoloji, arkeoloji ve antropoloji gibi
birçok bilim dalı ile yakın ilişkidedir ve bunlara Speleological Federation of Türkiye (TMF)
veri sağlar. Bu anlamda Mağarabilim (Speleoloji) General Secretary: Miss Meltem PANCARCI
Tel (GSM): +90. 506 330 75 60
başlı başına bir bilim dalıdır.
E-Mail: meltempan@hotmail.com
108

You might also like