You are on page 1of 3

S.E.M.

Akademi

YARATICILIK

Eleştirel bakmak, yeni önermelerde bulunmaktır. Daha önce aralarında ilişki kurulmamış
nesneler ya da düşünceler arasında ilişki kurulmasıdır. Alışılmışlığın, bilinenin dışında, farklı,
yeni, özgün olmak, problemi görmek, farklı çözüm yollarından giderek yeni sonuçlar
çıkarmaktır.

SPONTANLIK “içten doğan itki” şeklinde tariflenir.

Bu olgunun önemini psikoterapi alanında ilk kez vurgulayan, psikodramanın yaratıcısı


Moreno olmuştur. Yöntemini, spontanlık, yaratıcılık ve eylem üzerine kuran
Moreno, spontanlığı,yeni koşullara uygun bir tepki, ya da eski koşullara yeni bir tepki olarak
tanımlar.

yaratıcılığın eyleme dönüşmesi ise spontanlıkla mümkündür. Evrenin yaratılış sürecinde,


kozmik varoluşun amacı yönünden spontanlık “ilk katalizör”, yaratıcılık ise, “biçimlendirilen
unsur” olarak görünür. Bu anlayış içinde, evrendeki yaratıcılık gücü tükenmez.
Psikodramanın amacı, insanın spontanlığını özgürleştirerek, onu insan yaşamına biçim ve yön
vermede, diğer yetenekler ile bütünleştirmesidir.

alışkanlıkların yeterli olmadığı koşullarda, bazı değişikliklerin yapılabilmesi özgürlüğünü


kullanarak canlılığını sürdürebilen bir tavırdır. İşte o zaman, beklenmeyenle yaratıcı bir
şekilde başa çıkmak için spontanlık çıkagelir.

Blatner, yaratıcılığın yalnızca yenilik olmadığını, artı bir değere doğru önemli ölçüde bir
değişim gerektirdiğini söyler. Ona göre, insanlar çoğu zaman, yaratıcı kişinin düşündüğünü,
planladığını, dikkatle mantık yürüttüğünü varsayarlar. Oysa gerçekte yaratıcı süreç çoğu
zaman bir tür oyun oynamayı, kurcalamayı, çiziktirmeyi, eğlenerek doğaçlamayı gerektirir.

YARATICILIK, var olandan özgürleşerek, var olmayanı oluşturabilme, beklenti sınırlarını


aşabilme eylemidir.

1
S.E.M. Akademi

Rollo May “Geçmişte öğrendiklerimize sıkı sıkıya bağlıysak, yeni unsurun bilincimizde
ortaya çıkmasına asla izin vermeyiz. İçimizde, bir başka düzeyde varolmakta olan bir bilgi
vardır. Onun dışarı sızabilmesi için biraz gevşemeye ihtiyaç vardır

May yaratıcı süreçte duygulanımın önemini vurgularken, usu duygulanımların karşısına


yerleştirerek insanı ikiye bölen kartezyen yaklaşıma karşı çıkar. Tam tersine us,
duygulanımların varlığında daha iyi çalışabilmekte ve yaratıcı süreç daha akıcı hale
gelmektedir. Rollo May, bu noktada bize, Nietzche’nin, yükselen vitaliteye ilişkin Dionysos
ilkesi ile, biçim ve ussal düzene ilişkin Apollon ilkesini, yaratıcılıkla birlikte devinen iki
diyalektik olarak ortaya koyduğunu hatırlatır.

“Yaratıcılığın bir olmazsa olmazı sanatçıların kendilerindeki tüm unsurları, “yaratıcı istem”
in önünü açabilmek için özgür oyuna verebilme özgürlükleridir.”

“Picasso, “Her yaratma edimi bir yıkma edimidir” der. Bu hamle kendi içinde bir kaygı
unsuru taşır. Çünkü hem daha önceki varsayımı yıkmış, hem de kendi dünyamızla ilişkimizi
sarsmıştır. Bu sarsıntının belli bir dereceye kadar olmadığı bir durumda yeni bir şeyin
oluşmasına olanak yoktur. Yaratıcı hamleyle gelen esas duygu ise coşkudur.

Yaratıcılık, duygu-düşünce- eylem bütünlüğüdür. Oyunun doğası, bu bütünlüğü taşır. Oyun


oynarken, zihin de duygular da beden de oradadır. Ne düşünmemek, ne hissetmemek ne de
eylemsizlik mümkündür. Spontanlığın ortaya çıkması için en uygun zeminlerden biridir oyun.

Oyun oynarken, gerçeğin içinde gerçek ötesini yaratmakla kalmayıp, onun da içine girer ve
orada bir süreliğine yaşarsınız. Etinizle, kemiğinizle, canınızla, kanınızla yaşar ve sonra da
çıkıp gidersiniz. Bu, gerçek ötesinin izleyicisi olmaktan ya da onun içine yuvarlanmaktan çok
farklı bir durumdur. Oyun, kendine özgü yaşamsallığı olan bir tür “ara gerçeklik” tir. Onun
asıl büyüsü, ciddiyetten uzak gibi görünürken, ciddi bir biçimde ve gerçeğin ta kendisi kadar
etkilemesidir insanı. Oyun güldürür, kızdırır, öğretir, ağlatır, iyileştirir, olgunlaştırır…

İnsanın iki temel gereksinimi vardır: “Kendisi olmak” ve “birlikte olmak”… Her ikisinin de
bir arada yer aldığı sürece en iyi örnek, çocukların oyun yaşantılarıdır.

Winnicott’a göre yaratıcılık, en temelde kişinin kendi farkını oluşturarak ötekilerle


etkileşebilmesidir. Winnicott’a göre, gerçek sağlıklı insan, paradokslarla birlikte yaşayabilen,
oynayabilen, yaratabilen insandır. Bir insanın yaratıcı kapasitesi, çocukluğun oyun gücüyle

2
S.E.M. Akademi

örtüşür. Bu alanda oyun ne içseldir, ne de büsbütün dış gerçekliğe aittir. Çocuk, içsel
fantazilerinden gerçek dünyaya adım adım geçmelidir. Oyun, bu geçişin en emin yoludur.
Fantazi ve gerçek arasındaki bir geçiş alanıdır. Winnicott, sağlığın göstergesi olan ve evrensel
olan şeyin oyun olduğunu söylerken, oyun oynamanın büyümeye, dolayısıyla da sağlığa
katkıda bulunduğunu vurgular.

Moreno’nun yönteminde de, spontanlığa, oradan da yaratıcılığa ulaşmak için “ısınma” ya


ihtiyaç vardır. Isınma, ağır ağır spontan olma etkinliğidir. Bu da oyunlar yoluyla gerçekleşir.
Moreno’ya göre “her ikinci yaşantı, birincisinden kurtuluştur…”

You might also like