You are on page 1of 53

ÜNİTE-I: SOSYOLOJİK TEORİNİN YAPISI (Wallace & Wolf, 1999)

Konu
Makro sosyoloji
Mikro sosyoloji
Ön Kabuller
 Önceden tahmin/determinizm
 Yaratıcılık
Metodoloji
Tümdengelim
Tümevarım
 Amaçlar
Tasvir
Açıklama
Tahmin 1
2
GİRİŞ
İnsanlar genel olarak kuram okumaya pek hevesli
değillerdir. Kuramı gerçek hayattan ayırmak bir
yana, dünyaya bakışımız bütünü ile kuramsal bakış
açımıza dayalıdır.

3
Sosyolojik kuram ile ilgili okuma kendimizin,
dünyamızın ve hayatımızın günlük ve olağan olarak
kabul edilen yönlerinin ne kadar alışılmışın dışında,
karmaşık ve muğlak olduğu hakkında daha birçok
şeyi anlama demektir.

4
Sosyologlar “sosyoloji yaparken,” konularına soğuk
ve zihinleri boş olarak yaklaşmamaktadırlar.
Konuları ister insanların ölümle ilgili davranışları,
ister günümüz toplumunun bütün gelişimi ve
muhtemel geleceği olsun, incelemekte oldukları
olayın belirli bir yönü üzerinde odaklanırlar.

5
Konularına bazı kabuller ile yaklaşırlar, bazı
araştırma yöntemlerine ağırlık verirler ve cevap
aradıkları bazı özel sorular vardır. Bu demektir ki,
araştırmaları, sosyolojik kuramların geliştirdiği
şekilde olaylara bakış tarzlarına dayanmaktadır.
Kuramlar bunları [olayları] açıklayıcı ve sistemli
olarak ortaya koyar.

6
Sosyolojik kuramlar bizim bu dünyayı nasıl
gördüğümüz, nasıl anladığımız ve açıkladığımız, aynı
zamanda içinde nasıl hareket ettiğimiz ve böylece,
onun ne şekil aldığı ile yakından ilgilidir.

7
SOSYOLOJİK KURAMIN YAPISI
Teori sistematik biçimde, gözlemsel (gözlenilen)
dünyayı açıklayan ve onu kavramlarımız ile organize
eden birbirleriyle ilişkili tanımlar ve ilişkiler setini
içerir (Marshall, 1994).

8
Kuramların en temel yapı öğeleri kavramlardır.
Kavram, bir olayı bir olayı temsil eden bir sözcük
veya simge veya özel vakalardan genelleştirilmiş
soyut bir düşüncedir.

9
Örneğin, Durkheim’ın anomi (kuralsızlık) veya
Marx’ın yabancılaşma sosyolojik kavramların en
tipik örnekleridir. Kavramlar toplumsal olayları
anlama ve çözümlemede gerekli ilk adımdır.

10
Kuramlar birkaç bakımdan (boyuttan) dolayı
birbirlerinden ayrılırlar:

Konu (Makro sosyoloji veya mikro sosyoloji),


Kabuller (Önceden tahmin/determinizm veya
yaratıcılık),
Metodolojileri (Tümdengelim veya tümevarım),
Amaçlar/Soruların Türleri (Tasvir edici, açıklayıcı
veya tahmin edici)

11
1- Konu: Konuları bakımından kuramsal bakış
açıları, toplumsal yapı ve rollerin geniş ölçekli
özellikleri ile ilgilenen bakış açıları ya da makro-
sosyoloji ile, kişiler arası teke tek karşılaşmalar,
insan etkileşimi ve haberleşmelerinin ayrıntıları ile
ilgilenen bakış açıları yada mikro-sosyoloji olmak
üzere ikiye ayrılır.

12
İşlevselcilik ve çatışma kuramı, toplumsal yapının ve
toplumsal kurumların genel yapısının kapsamlı
özellikleri ile ilgilenen iki yaklaşımdır. Örneğin,
sosyolojik konuların en geniş kapsamlısı olan
toplumsal evrim tartışmaları, işlevselcilik ve çatışma
kuramı bağlamında yer almaktadır.

13
Bu makro-sosyolojik kuramlar, kişilerin
kavrayışlarını ve kararlarını konuları dışında sayar
demek değildir. Ancak, bu kuramcılar en fazla
bireysel psikolojiye değil, toplum içindeki örgütler
ve kurumlar ile, bunların içinde bireylerin
oynadıkları kendilerine biçilmiş rollere dikkat
ederler. Bireysel eylemin dinamiklerini (itici
güçlerini) çözümlemeye oldukça az zaman ayırırlar.

14
Sembolik (simgesel) etkileşimcilik ve
fenomenolojinin bakış açıları da, en ince ayrıntıları
ile insan etkileşimini incelemektir. Örneğin,
şamatacı bir müşteri ile karşılaşmış olup, bu
duruma anlam vermeye çalışan bir süpermarket
çalışanının davranışının nasıl bireysel deneyimler ve
algılamalarla beraber toplumsal tanımlara
dayanacağını tartışırlar.

15
Akılcı (rasyonel) seçim kuramının sınıflandırması
daha zordur. Bireysel kararlar ve seçimler üzerinde
yoğunlaşmakla birlikte, bu kuramlar, onları
toplumun meşruluğu gibi yapısal niteliklere
bağlamaya çalışır. Fakat, genel eğilimleri mikro-
sosyolojiktir.

16
2- Kabuller: Toplumbilimi kuramcılarının en önemli
kabulleri insan tabiatı/doğası ile ilgilidir.

Kuramcılar özellikle insan davranışının aslında


belirlenmiş ve böylece ilke olarak önceden
bilinebilir olduğunu düşünenler ile insanın
yaratıcılığını ön plana çıkaranlar olarak birbirinden
ayrılırlar. En belirgin karşıtlık, işlevselcilik ve akılcı
seçim kuramları ile, sembolik etkileşimcilik ve
fenomenoloji arasındadır.

17
İşlevselcilikte davranış (Durkheim, Parsons,
Merton), bazı temel güçlerin veya ihtiyaçların ve
toplumun belirgin değerlerinin ve içselleştirilmiş
özel normlar takımının, önceden bilinebilir en son
bir işlevi olarak kabul ederler. İşlevselcilerin
açıklamaları bireysel kararları bilmezlikten gelmez.

18
Parsons’un eylem kuramı bireysel güdüler üzerine
kurulmuştur. Burada önemli olan husus,
işlevselcilerin, davranışı önceden belirlenmiş ve
dolayısıyla ilke olarak tamamen açıklanabilir olarak
görmekte olduklarıdır.

19
Çatışma kuramcıların (Dahrendorf, Coser, Collins)
genel ve açıklayıcı önermeler arayışı, davranışın
genel olarak belirlenmiş ve önceden bilinebilir
olduğu varsayımını taşımaktadır. Yine, Marx’ın
bütün evrim kuramı eninde sonunda deterministtir
(belirlemecidir).

20
Sembolik (simgesel) etkileşimcililer ve
fenomenologlar bireyin etkin ve yaratıcı olarak ele
alan görüşlerdir. Davranışı önceden bilmeyi ve
bunun da bilimsel sosyolojinin yasalarını
geliştirmeyi imkansız kıldığına inanırlar.

21
Sembolük etkileşimciler bir etkileşim sırasında
insanların anlamı yorumlamasında yaratıcı
yaklaşımlarına ağırlık verirler. Onlar, öğrenilmiş tavır
alışlar ve anlamları içeren “ben” (İngilizce “me”) ile,
yenilikçi ve önceden kestirilemeyen (tahmin
edilemeyen) “ben” (İngilizce “I”) arasında arasında
ayrım yaparlar.

22
Akılcı seçim kuramcıları (Homans gibi) insan
davranışlarının nedenleri vardır ve dolayısıyla da
açıklanabilir olduğuna inanırlar.

23
İnsan davranışının önceden belirlenmiş olup
olmadığı üzerinde önemli görüş ayrılığına ilave
olarak, bu bakış açıları insanların çıkarlar veya
değerler tarafından güdülendiklerini kabul edip
etmemekte ayrılırlar. Bu fark, işlevselcilik ve çatışma
kuramı örneğinde en keskindir.

24
İşlevselcilik, az çok açık olarak, insanların
güdülerinin ve davranışlarının esas itibariyle
içselleştirdikleri toplumsal değerlerin bir işlevi
olduğunu kabul eder. Başka bir deyişle, insanların
temel amaçları, onların belirli bir toplum içerisine
doğmuş olmalarıyla oluşur, bağımsız olarak var
olamazlar. Toplumsal olarak aşılanmış değerler ön
plana çıkarılır.

25
Buna karşılık, çatışmacı kuramları çoğu zaman
apaçıkmış gibi ele aldıkları ancak aslında baskıdan
uzak olmayı, iktidarda bulunmayı, azla yetinmeyip
daha çok servet ve mevki sahibi olmayı içeren
çıkarlara önem verirler.

26
Bu kuramcılar, çıkarları bütün toplumlarda ortak ve
her durumda insan davranışının gerisindeki başlıca
güç olarak görürler. Çatışmacı kuramcıların belirli
bir topluma özgü değerleri tartışırken genellikle
yaptıkları şey, bu değerlerin gerçek çıkarları
konusunda insanları yanıltmaktaki rolünü tasvir
etmektir.

27
Sembolük etkileşimcilik değerleri “birinci ben”
(“me”) içine sinmiş olarak görür, bu bakış açısına
göre çıkarlar dikkate alınmaz.

28
Fenomenoloji de çıkarlardan çok değerlere ağırlık
verir: Bunun arkasında yatan şey ise, insanların
başkalarına belirli durumlarda güven duyacaklarını,
ve davranışın gerisindeki bu güvenin, insan
davranışının temeli olarak kabul etmeleridir.

29
Akılsal seçim (tercih) kuramcıları ise, insanların
tercihlerini belirleyen toplumsal değer ve
zevklerden söz ederler ama uygulamada çatışmacı
kuramın evrensel çıkarlar düşüncesine daha yakın
gelirler.

30
3- Metodoloji
Sosyoloji teorilerinin bakış açılarını birbirinden
ayıran üçüncü önemli husus, araştırma ve kanıtlama
yöntemlerinde, tümdengelim veya tümevarım
düşünüşü kullanmalarında arasındaki tercihleridir.

31
Tümdengelimli yaklaşımda, bir araştırma
problemini açıklayıcı önermeler ile başlanır ve
mantıksal muhakeme yolu ile bunun gözlemsel
sonuçlarına varılır.

32
Örneğin, Durkheim’ın temel kavramları (bencillik,
elcilik, kuralsızlık ve kadercilik) intihar oranları ile
ilgili çözümlemesinde temel bağımsız değişkenler
olarak kullanılmıştır. Bundan sonra, varsayımlar
(hipotezler) gerçek dünyadaki veriler (data) ile
sınanmıştır.

33
Tümevarım yaklaşımını kullanan bilim insanları
araştırmaların gözlem yaparak, verileri toplayarak
başlarlar. İncelemeye açıkça tanımlanmış bir
varsayımla başlamanın çok katı bir yaklaşım
olduğunu ve araştırmacıların konularının önemli
yönlerini göz ardı etmelerine neden olacağını
düşünürler.

34
Onlara göre, bir konuyu ve durumu doğru bilmeye
çalışmak için ve gerçekte olmakta olan şeyin
anlatımını ve açıklamasını yavaş yavaş inşa etmek
çok daha iyidir. Tümevarım yaklaşımında
temel/önemli kavramlar araştırma sürecinin son
çözümlemesinde ortaya çıkar.

35
İşlevselcilik, çatışma kuramı (Frankfurt Okulu hariç),
akılcı seçim kuramı esas olarak tümdengelimcidir.
Örneğin, Robert Merton’un araç-amaç ile ilişkili
sosyal sapma tipolojiler eski ve daha genel
önermelerden mantık yolu ile argümanlar (iddialar)
ve varsayımlar oluşturması gibi.

36
Sembolik (simgesel) etkileşimcilik ve fenomenoloji
teorisyenler ise, tümevarımsal bir yolu tercih
ederler. Sembolik etkileşimcilere göre,
tümdengelimli akıl yürütme, yanlış olarak eylem ve
yorumlamanın daha önceki olaylar tarafından
belirlendiği basite indirgemeci yoldur.

37
Toplumbilimci bunun yerine, her şeyden önce
katılımlı gözlem ile, insanların belirli durumlarda
olup-bitenleri nasıl gördüklerini ve buradan nasıl
sonuca vardıklarını anlama üzerinde
yoğunlaşmalıdırlar.

38
Fenemenolojiciler, tümdengelimli toplumsal bilime
daha da düşmandırlar. Bu teorisyenler,
tümdengelimli kuramların, genel olgucu (pozitivist)
yasayı ileri sürerek, sınanabilir genellemeler
çıkarabilecek tek bir nesnel gerçekliğin var olduğu
yanılgısını içerdiğine inanırlar. Bunun yerine,
fenomenoloji herhangi bir insanın kendi gerçeklik
görüşü olarak anlatmakta olduklarının, imalı
kabullere dayandığını ileri sürer.

39
Tümdengelimli model, yine Frankfurt Okulu
(Eleştirel Kuram) tarafından reddedilir. Bunlar
geleneksel veya pozitivist dedikleri kurama,
tümdengelimli kanıtların tarafsız olarak
değerlendirilebileceğini ileri sürdüğü ve saf bilgiyi
amaçladığı için, hücum ederler.

40
Ancak, çalışmaları, sembolik etkileşim veya
fenomenoloji gibi tümevarımlı değildir. Bu
görüşte olanlar, katılımlı gözleme inanmazlar ve
fenomenolojiye, sezgiye dayandığı için saldırırlar.

41
Onların eleştirel kuramı, gerçek ile değerin
birbirlerinden ayrılmaz olduğunu kabul ederler.
Özellikle, toplumsal olayları günlük gerçekten farklı
ve ondan üstün olan tarihsel imkanlar görüşüne
bağlarlar ve seçenekleri değerlendirmede bir
standart olarak aklın imkanına (akla) inanırlar.

42
Ayrıca, toplum bilimci kuramcılar niceliksel verilere
(sayısal verilere) ağırlık verme bakımından da
farklıdırlar. İlke olarak, tümevarımsal kuramcılar
(sembolik etkileşimcilik ve fenomenoloji) niceliksel
teknikleri genellikle sevmezler.

43
Sembolük etkileşimciler, niceliksel tekniklerin,
gözlemci ile araştırılmakta olan hayat alanı arasına
mesafe koyduğuna ve ölçüm aletleri içinde olmayan
önemli anlam yönlerini gözden kaçırdığına inanırlar.

44
Fenomenologlar, toplumsal olguların tarafsız olarak
ölçülebileceğini ifade eden bu tekniklere
güvenmezler.

45
Her ne kadar tümdengelimsel düşünme/modeli
kullananlar sayısal verileri kullanma eğiliminde ise
de, bu durum bu yaklaşımı kullanan her teorisyen
için geçerli olmayabilmektedir.

46
Örneğin, Homans gibi bir alışveriş kuramcısı çok
nicelikseldir; Collins gibi çoğu çatışmacı kuramcılar,
tarihsel bilginin koyduğu sınırları içinde daha
ılımlıdırlar; Parsons gibi bir işlevselci, niceliksel
verilerden oldukça az yararlanır.

47
4- Amaçlar
Sosyolojik kuramın başlıca bakış açılarının
birbirlerinden ayrıldığı son husus nihai (son)
amaçlarıdır. Yani,

 Olguları tasvir etmeyi mi?


 Açıklamayı mı?
 Veya tahmin etmeyi mi amaçlamaktadırlar.

48
Sembolik etkileşimcilik ve fenomenoloji, göreceli
olarak, en fazla tasvir edici [çevirmen “tamamlayıcı”
demiş] analize ağırlık vermişlerdir. Fenomenolojinin
olayları tasvir etmeyi tercih etmesi, gerçeklikle ilgili
genel ve nesnel (objektif) yasalar olabileceği fikrini
reddetmesinden kaynaklanmaktadır.

49
Sembolik etkileşimciliği savunanlara göre ise, genel
tasvir edici savların insanlarının deneyimlerinin
çoğunu dikkate almayıp, gözden kaçırdığı için, çok
ciddi olarak kusurlu ve yetersiz olduğunu düşünme
eğilimindedirler. Ancak, bu tasvirler, günlük
gözlemlerde gözden kaçabilen birçok etkenleri ve
olayları dikkate almak suretiyle, anlayışımızı
derinleştirirler.

50
İşlevselcilik, çatışma kuramı ve akılcı seçim
kuramları olayları daha genel ilkelerle açıklamayı
amaçlarlar. Bu üçünden, tasvir edici açıklamalara en
yakın geleni, işlevselciliktir. Örneğin, Parsons’un
ileride göreceğimiz çalışmalarıdır.

51
Çatışmacılar, işlevselcilere göre, açıklama ile daha
fazla ilgilidirler. Marx gibi bazı çatışmacı kuramlar
toplumların geleceğine ilişkin tahmin etmeye
yönelik açıklamalarda da bulunmuşlardır.

52
Bütün bakış açıları içersinde, tasvir ile en az fakat
açıklama ve tahminde bulunmayla (önceden
kestirme) en fazla ilgilenen alış-veriş kuramı
olmuştur.

***

53

You might also like