Professional Documents
Culture Documents
Duygudurum Bozukluklari
Duygudurum Bozukluklari
1
Araş Gör., 2Yrd. Doç., Gazi Ü Tıp Fak., Psikiyatri AD., Ankara.
276
GİRİŞ bireylerinde de bu huylara rastlanabileceğini göz-
lemlemiştir. Schneider 1958 yılında Kraepelin’in
Huy (temperament), karakter (character) ve ki-
gözlemlerini genişletmiş, depresif ve hipomanik
şilik (personality) birbirinden farklı kavramlardır.
huylar tanımlamıştır. Schneider, Kraepelin’in ak-
Huy; kalıtımla geçen ve yaşam boyunca çok az
sine bu iki duygulanım huyunun duygudurum bo-
oranda değişen yapısal özelliklerdir. Karakter ise;
zukluklarıyla genetik olarak bağlantısı olmadığını
çevrenin ve yetiştirilmenin etkisi altında gelişmiş,
savunmuştur (Akiskal ve ark. 1983, von Zerssen
öğrenilmiş tutumlardır, dolayısıyla zamanla değiş-
ve Akiskal 1998).
tirilebilecek özellikleri içerir. Kişilik ise; genetik
olarak gelen huyla, sonradan elde edilmiş karakte- Kretschmer’e göre duygulanım huyları keskin
rin birleşiminden oluşur (Akiskal ve ark. 1983). sınırlarla ayrılmamıştır, psikopatolojiler normal
huy tiplerinin patolojik olarak belirginleşmiş türev-
Bu gözden geçirme yazısında; duygudurum
leridir (Şekil 1). Kretschmer sikloid (cycloid) ve
bozuklukları ve kişilik yapısı arasındaki ilişkiyi
siklotimik (cyclothymic) tipleri şöyle açıklamıştır:
inceleyen çalışmaları ve görüşleri toplamak ama-
(1) sosyal, iyi kalpli, kibar, iyi huylu; (2) mutlu, ne-
cıyla; “huy, karakter, kişilik, kişilik bozuklukları,
şeli, canlı, sıcak kanlı; (3) içe dönük, sessiz, sakin,
duygudurum bozuklukları” anahtar sözcükleri kul- ciddi. Tüm sikloidlerin ilk ölçütleri karşıladığını,
lanılarak 1980-2004 yılları arasında yayımlanmış hipomanik sikloidlerin ikinci, depresif sikloidlerin
olan medline (Pubmed) ve Türkçe kaynaklar taran- üçüncü ölçütleri karşıladığını söylemiştir. Sikloid
mıştır. kişiliğin manik-depresif psikozun, şizoid (schizo-
Yazıda öncelikle; huy, karakter ve kişilik özel- id) tipin şizofrenik psikozun öncü huyu olduğunu
liklerinin duygudurum bozukluklarıyla ilişkisi savunmuştur. Hastalık ve normallik arasındaki
üzerine tarihsel görüşler özetlenmekte, bu konuya tüm geçişlerin ‘sağlıklı’ siklotimik huylulardan
farklı boyutsal yaklaşımlar getirmeye çalışan gü- ‘hasta’ siklotimikler (sikloidler) ve ‘psikotik’ sik-
nümüz kişilik kuramcılarından Costa ve McCrae, lotimikler (manik-depresifler) arasındaki sürekli-
Eysenck ve Eysenck, Thomas ve Chess ve Roth- lik boyunca gerçekleştiğini eklemiştir (Akiskal ve
bart’ın kuramlarına kısaca değinilmekte, Akiskal ark. 1983). Bunun yanında Kretschmer’e göre huy
ve Cloninger’in görüşleri daha ayrıntılı olarak ince- hormonal sistem ve beden yapısından etkilenir,
lenmektedir. Ayrıca üzerinde çok tartışılan bir ko- iki uçlu bozukluğu olan hastalar piknik yapıda, şi-
nu olan sınırda kişilik bozukluğu ve duygudurum zofrenler leptosome yapısındadır (von Zerssen ve
bozuklukları arasındaki ilişki ele alınmaktadır. Akiskal 1998).
DSM-IV-TR’ye göre duygudurum bozuklukla-
BULGULAR rı başlığı altında yer alan distimik ve siklotimik bo-
Huy, karakter ve duygudurum bozuklukları zukluğun birinci eksen mi yoksa ikinci eksen bir
arasındaki ilişki huy ya da kişilik özelliği olarak mı yer alması ge-
rektiği tartışmaları günümüzde halen sürmektedir.
Eski çağlardan beri doğuştan gelen bazı huyla-
rın belirli psikiyatrik bozukluklara yol açtığı düşü- ‘Silik ikiuçluluk’ yelpazesi, duygulanım huy-
nülmektedir. Eski Yunanda Hipokrat’ın dört sıvı ları ve duygudurum bozuklukları
(kara safra, kan, sarı safra, lenf) kuramıyla kişilik Duygudurum bozuklukları ile huylar arasında-
ve huy tipleri açıklanmaya çalışılmıştır. ki ilişkiyi bir yelpaze içinde tanımlayan önemli
Akiskal ve arkadaşları (1983) ve von Zerssen yazarlardan biri olan Akiskal’a göre “ikiuçlu yel-
ve Akiskal (1998) kişiliğin duygulanım bozukluk- paze”nin tüm toplumdaki sıklığı % 4-6 arasındadır
larıyla ilişkisi üzerine yazdığı derlemelerde konu- (Akiskal 1994).
nun tarihsel gelişimini ayrıntılı olarak ele almışlar- Akiskal ve Mallya (1987) başlangıçta ‘silik
dır. Kraepelin 1921’de depresif, manik, irritabl ve ikiuçluluk’ yelpazesi içinde duygulanım huyları
siklotimik kişiliklerin duygudurum bozukluklarına (hipertimik, eşikaltı distimik, irritabl, siklotimik
‘kişisel yatkınlık’ (personal disposition) yaratan huylar), ikiuçlu II (majör depresif nöbetler + kendi-
temel huylar olduğunu belirtmiştir. Çoğu manik- liğinden/antidepresana bağlı hipomanik nöbetler),
depresif hastada bu duygulanım huylarının bulun- ikiuçlu III (yineleyici majör depresif nöbetler + ai-
duğunu, hastaların akut nöbet yatıştıktan sonra da lede ikiuçluluk öyküsü + antidepresanla kaymaya
bu huylara geri döndüğünü, hasta olmayan aile bağlı hipomanik nöbetler) tanımlamıştır. Duygula-
277
TABLO 1. Akiskal’a Göre Duygulanım Huyları (Akiskal ve Mallya 1987).
nım huyları için Akiskal’ın önerdiği tanı ölçütleri yon), ikiuçlu 2 (depresyon + hipomani), ikiuçlu 2
Tablo 1’de verilmiştir. 1/2 (depresyon + siklotimi), ikiuçlu 3 (depresyon
Akiskal ve Mallya (1987), ‘silik ikiuçluluk’ yel- + antidepresanla oluşan hipomani), ikiuçlu 3 1/2
pazesinin toplumdaki yaygınlığı nedeniyle aşağı- (uyarıcı ilaçlarla oluşan depresif ve hipomanik nö-
daki durumlarda ikiuçlu bozukluğun ilerde ortaya betler), ikiuçlu 4 (depresyon + hipertimik huy).
çıkabileceğini, bu olguların yakından izlenmesini İkiuçlu 1/2 ve 1 dışındakiler, ikiuçlu II başlığı
önermektedir: İkiuçluluk açısından aile öyküsü altında toplanmış ve İkiuçlu II spektruma eşlik
ve/veya lityuma cevap veren birinci dereceden eden endişeli, siklotimik ve duygusal huyun duy-
akraba varlığı veya duygudurum bozukluğu açısın- gudurum bozuklukları dışında, anksiyete ve dürtü
dan yüklü üç nesilli soyağacı, antidepresanla olu- kontrol bozuklukları da dahil olmak üzere bir çok
şan hipomani, karma nöbet öyküsü, kendiliğinden psikiyatrik bozukluğa yol açabileceğini söylemiş-
hipomani öyküsü, hastalık öncesinde hipertimik, tir (Perugi ve Akiskal 2002). İkiuçlu bozukluk II
siklotimik, irritabl huy veya eşikaltı distimi, ani yelpazesinin kaynağı siklotimik-endişeli-duyarlı
başlangıçlı ve bitişli depresyon, veya mevsimsel huyların karışımından oluşan bir kaynaktır. Bu te-
özellikli, özellikle de psikomotor yavaşlama ve faz- mel yaş, cinsiyet, ve çevresel etkenler sonucunda
la uyuma ile giden depresyon, gençlik veya erken ikiuçlu bozukluk II yelpazesine dönüşür. En son
erişkinlikte psikotik depresyon. tanımlanmış haliyle ‘silik ikiuçluluk’ yelpazesi Şe-
Akiskal ve Pinto (1999) daha sonra ‘silik ikiuç- kil 2’de özetlenmiştir. Akiskal’ın huy ve kişilikle
luluk’ yelpazesini şöyle genişletmiştir: İkiuçlu 1/2 ilgili çalışmalarına dayanarak geliştirdiği ölçek
(şizobipolar), ikiuçlu 1 (depresyon olsun olmasın (MPPS-MD: Memphis, Pisa, Paris ve San Diego
mani), ikiuçlu 1 1/2 (uzamış hipomani + depres- Mizaç Değerlendirme Anketi) hem hasta, hem de
278
ŞEKİL 1. Ernest Kretschmer ‘in Huy, Huyların Psikopatik Türevleri ve İki Uçta Endojen Psikozların Yer Aldığı Yelpazesi.
kontrol gruplarındaki hipertimik, depresif, irritabl lıkları ile bağlantılı olmadığını görünce, dördüncü
(sinirli), siklotimik ve endişeli (anksiyöz) özellik- huy grubu haline getirmiştir (Cloninger ve ark.
leri değerlendirmek için kullanılmaktadır (Akiskal 1993). Cloninger’e göre bu dört huy özelliği birbi-
ve ark. 1998). Özellikle klinik örneklemde yapılan rinden genetik olarak bağımsızdır, yaşamın erken
çalışmalar, duygudurum bozukluklarına eşlik eden dönemlerinde şekillenir ve kişiliğin biyolojik teme-
huy özelliklerinin ayırt edilmesi açısından anlamlı- lini oluşturur.
dır. İkiuçlu bozukluğu olan hastalarda nöbetlerin
Cloninger bu dört huy boyutundan oluşan bu
doğasına göre eşlik eden huy özellikleri arasında
özgün modelinin kişilik özelliklerini yeterince
farklar bulunmuştur; karma nöbeti olan hastalarda,
açıklamadığını gözlemleyerek üç karakter boyutu
saf manik nöbeti olanlara göre daha fazla anksiye-
eklemiş ve ölçeğin ismini ‘Huy ve Karakter Anke-
teli-depresif huy özelliklerine rastlanmıştır (Bri-
ti’ (Temperament and Character Inventory; TCI)
eger ve ark. 2003a). Bu ölçeğin Türkçe çevirisi ve
olarak değiştirmiştir (Cloninger ve ark. 1993).
Türk populasyonunda yapılmış geçerlilik ve güve-
Böylelikle dört huy özelliğine ek olarak, erişkinlik
nilirlilik çalışması mevcuttur (Vahip ve ark. yayın-
döneminde olgunlaşan ve kişisel ve sosyal etkinli-
da). İkiuçlu duygudurum bozukluğu, yineleyici tip
ği belirleyen üç karakter boyutu eklenmiştir; ken-
depresif bozukluk ve tek dönemli depresyon tanı-
di kendini yönetme (self-directedness), iş birliği
sı almış hastaların duygulanım huyları açısından
yapma (cooperativeness), kendini aşma (self-trans-
sağlıklı kontrollerle karşılaştırıldığı bir çalışmada;
cendence). Ölçeğin Türkçe Uyarlaması “Mizaç ve
depresif mizacın her iki depresyon grubunda da di-
Karakter Envanteri” adıyla Köse ve arkadaşları
ğer gruplara göre daha sık görüldüğü, siklotimik
(2004) tarafından yapılmıştır. Bu iki ölçek duygu-
mizacın hasta gruplarında kontrol gruplarına göre
durum bozukluklarında eşlik eden huy ve karakter
daha sık bulunduğu ve hipertimik mizaca sadece
özelliklerinin anlaşılması ve bağlantılı beyin alan-
ikiuçlu duygudurum bozukluğu olan hastalarda
ları ve birinci ulak sistemlerinin huylarla ilişkisi-
rastlandığı gözlenmiştir (Akdeniz ve ark. 2004).
nin anlaşılmasına katkılar sağlamaktadır.
Huy ve karakter konusunda en çok çalışma ya-
Bu konuda yapılan çalışmalara göre; yenilik ara-
pan kişilerden biri de kuşkusuz Cloninger’dir. Clo-
ma ve ödül bağımlılığı, durumsal duygudurumdan
ninger, huy ve karakter üzerine psikobiyolojik bir
bağımsızken, zarardan kaçınmanın duygudurum
model geliştirmeye çalışmış ve belirli birincil ulak-
ve anksiyete düzeyinden etkilendiği gözlenmiştir
ların ve bunlarla ilgili genlerin spesifik huy özellik-
(Svrakic ve ark. 1992). Depresyon durumunun, za-
leri ile bağlantısı olduğunu savunmuştur. Bu mode-
rardan kaçınma ve işbirliği yapmayı azalttığı görül-
le uygun olacak şekilde geliştirdiği ilk ölçek olan
se de, hafif ve orta dereceli depresyonlarda Huy
Üç Boyutlu Kişilik Ölçeği’nde (Tridimentional
ve Karakter Anketi’nin depresyonun durumsal et-
Personality Questionnaire; TPQ) birbirinden gene-
kisinden etkilenmediği görülmüş ve bu sonuçlar
tik olarak bağımsız ve her biri farklı birincil ulak
TCI’nin, hafiften orta dereceye kadar olan depres-
sistemi tarafından düzenlenen üç farklı huy özelli-
yon hastalarında altta yatan kişilik yapısını göstere-
ği tanımlamaktadır (Cloninger 1987). Buna göre
cek uygun bir araç olduğu şeklinde yorumlanmış-
yenilik arayışı (novelty seeking) dopaminerjik,
tır (Sato ve ark. 2001). TCI’nin özellikle karakter
zarardan kaçınma (harm avoidance) serotonerjik,
boyutlarının psikoz ve duygudurum bozuklukları-
ödül bağımlılığı (reward dependence) noradrener-
nın eşik altı sendrom biçimleri olabildiği veya bu
jik dizge tarafından denetlenmektedir.
durumlara yatkınlık yaratabildiği yorumu yapılmış
Cloninger, ilk başta ödül bağımlılığının bir alt ve hipertimik, siklotimik, irritabl ve depresif huy
grubu olarak düşündüğü sebat etmeyi (persisten- tipleriyle belirli Huy ve Karakter Anketi boyutla-
ce), daha sonra ödül bağımlılığının diğer alt baş- rının bağlantılı olduğu söylenmiştir (Cloninger ve
279
ŞEKİL 2. Bipolar II Çevresinde Yerleşen Silik İkiuçlu Yelpazesinin Kaynakları (Perugi ve Akiskal 2002’den Uyarlanmıştır).
Çevresel, yaş
Siklotimik-endişeli (anksiyöz)-duyarlı (sensitive) huylar ve cinsiyetle ilişkili
etkenler
ark. 1998). Depresyon hastalarındaki yüksek zarar- olanların nevrotizme, şartlandırılmış cevaplar ver-
dan kaçma, düşük işbirliği yapma ve kendi kendi- meye eğilimli olanların ise psikotizme yatkın oldu-
ni yönetme puanlarının depresyon şiddetiyle ilişki- ğunu söylemiştir (Eysenck 1991, Millon ve Davis
si olduğu gözlenmiştir (Hansenne ve ark. 1999). 1996).
Bazı huy ve karakter özelliklerinin depresyonda Costa ve McCrae, kişilik kavramına boyutsal
hangi antidepresana daha iyi cevap verileceğini be- yaklaşım getiren günümüz kuramcılarındandır. 19-
lirlediğini gösteren çalışmalar heyecan verici olsa 78’de geliştirdikleri model ilk önce sadece Nevro-
da, henüz yeterli sayıda hasta üzerinde tutarlı so- tizm, Dışa Dönüklük (Extroversion) ve Deneyime
nuçlar oluşmamıştır (Joyce ve ark. 1994, Nelson Açıklık (Openness) kavramlarını kapsarken, daha
ve Cloninger 1995, Tome ve ark. 1997, Tetsuya sonra bu kavramlara Uzlaşabilirlik (Agreebliness)
ve ark. 1999). ve Sorumluluk (Conscientiousness) kavramlarını
İkiuçlu hastalarda yapılan çalışmalarda depres- da ekleyerek beş faktörlü bir kişilik modeli geliştir-
yon ve normal kişilerle karşılaştırıldığında, genel mişlerdir. Bu model üzerinde çalışmalar sürmekte-
olarak yenilik arama değerlerinin yüksek (Young dir (McCrae 1991, Costa ve McCrae 1997).
ve ark. 1995), sebat etme değerlerinin düşük oldu- Kişiliğin oluşumunda biyolojik ve yapısal yat-
ğu (Osher ve ark. 1999) bulunmaktadır. Yüksek kınlığın önemini vurgulayan önemli kuramcılar-
yenilik arama değerleri uzun süreli izlemde işlev- dan Thomas ve Chess, doğumdan ergenliğe ka-
sellikte bozulmanın bir göstergesi olabilir (Stra- dar yaptıkları gözlemler sonucunda, ilerdeki pek
kowski ve ark. 1993). çok kişilik özelliklerinin gelişiminde temel teşkil
Cloninger’in psikobiyolojik kişilik modeli huy eden iki önemli özelliğin, çocukların “aktivite bi-
ve karakter özelliklerine boyutsal bir yaklaşım getir- çimleri” ve “uyum yetenekleri” olduğunu ileri sür
mekle birlikte, huy ve karakter özelliklerinin duygu- müşler, daha sonra bu gözlemlerini genç erişkin
durum bozukluğu hastalarında sağaltıma ve progno- döneme de taşıyarak kişiliğin hayat boyu gelişim
za etkisi konusunda tutarlı bulgularının olmaması sürecine ışık tutmaya çalışmışlardır (Chess ve
Thomas 1990). Rothbart, huyu; kişinin biyolojik
yaklaşımın etkinliğini sınırlandırmaktadır.
olarak doğuştan getirdiği, zamanla kalıtım, olgun-
Huy ve kişilikle ilgili günümüzdeki diğer ku- laşma ve deneyim gibi etkenlerden etkilenerek şe-
ramcılar ve görüşleri killenebilen bir yapı olarak tanımlamış (Rothbart
Eysenck, kişilikle ilgili yaptığı çalışmalar so- ve ark. 2000), geliştirdiği Çocukların Davranış Öl-
çeği (Children’s Behaviour Questionnaire; CBQ)
nucunda psikopatolojiyle temel olarak ilişkili ol-
ile duygusal tepkisellik ve kendini düzenleyici me-
duğunu öne sürdüğü üç boyuttan bahsetmektedir:
kanizmaları değerlendirmeye çalışmıştır (Rothbart
“nevrotizm”, “içe dönüklük-dışa dönüklük” ve
ve ark. 2001).
“psikotizm”. Otonomik sinir sistemi aşırı aktif
280
Sınıflandırmacı kişilik bozuklukları ve duy- değerleri diğer hastalara göre daha yüksek bulun-
gudurum bozuklukları arasındaki ilişki muştur (Uluşahin ve Uluğ 1997).
Kişilik bozuklukları ve duygudurum bozuk- Özellikle erken başlangıçlı majör depresyon, sü-
lukları arasındaki ilişkiyi açıklayan farklı varsa- regen depresyon, distimi, atipik depresyon ve çifte
yımlar öne sürülmüştür: Hazırlayıcı kişilik özel- depresyonda kişilik bozukluğu sıklığı artmaktadır
likleri varsayımı, duygudurum bozukluklarının (Enns ve ark. 2001). Kişilik bozukluğu ile birlikte-
sonucu olarak kişilik yapısında değişim olduğu lik gösteren majör depresyon hastalarındaki klinik
varsayımı, bağımsızlık varsayımı, etken birlikteli- özellikler şunlardır (Black ve ark. 1988): Başlan-
ği varsayımı, değiştirme varsayımı ve heterojenite gıç yaşı daha erkendir, hastaneye yatma sayıları
varsayımı. Bu varsayımlardan hiçbiri tek başına daha fazladır, nöbetler daha uzun sürer, daha fazla
kişilik bozuklukları ve duygudurum bozuklukları intihar düşünceleri ve girişimleri vardır, ailede al-
arasındaki karmaşık ilişkiyi açıklayamasa da, en kolizm veya antisosyal kişilik bozukluğu oranı faz-
çok destek gören heterojenite varsayımı olmuştur ladır, deksametazon baskılanmaması daha azdır,
(Farmer ve Nelson-Gray 1990). Heterojenite var- EKT yapılma oranı daha düşüktür, antidepresanla-
sayımına göre, depresyon ve kişilik bozukluğu be- ra yanıt daha azdır.
lirti ve bulguları farklı kaynaklardan ortaya çıkar.
İkiuçlu bozukluk ve kişilik bozuklukları
Genetik ve yapısal etkenler çevresel etkenlerle bir-
leşerek depresyon ve/veya kişilik bozukluklarına İkiuçlu bozukluğu olan hastalarda kişilik bozuk-
yatkınlık oluştururlar. Bu çeşitli birlikteliklerden luğu oranı % 4-23 olarak verilmektedir. Bu fark, ça-
kaynaklanan heterojen toplamdan hem kişilik bo- lışmalarda farklı yöntemler ve ölçütler kullanılma-
zukluğunun, hem de depresyonun açık belirti ve sına bağlıdır. B (sınırda, histrionik) ve C (obsesif,
bulgularını gösteren bireyler çıkabilir. kaçıngan) kümesi kişilik bozuklukları daha fazla
bulunur (O’Connell ve ark. 1991). Depresyon ve
Depresyon ve kişilik bozukluğu
ikiuçlu bozukluğa eşlik eden kişilik bozukluklarını
Tek uçlu majör depresyona ek tanı olarak kişi- karşılaştıran bir çalışmada; depresif hastaların %
lik bozukluğunun sıklığı % 6-87 arasında değiş- 51’inde, ikiuçlu bozukluğu olan hastaların % 38’in-
mektedir. Bu geniş aralığın nedeni farklı çalışma de kişilik bozukluğu birlikteliği saptanmış, her iki
ortamları (örneğin; ayaktan/yatan hasta örneklem- bozukluk için de sık görülen obsesif-kompulsif
leri), farklı ölçme yöntemleri ve çalışmaya alma ve sınırda kişilik bozuklukları iken, depresyonda
ölçütleri olmasıdır. Klinik örneklemlerde kişilik kaçıngan, ikiuçlu bozuklukta narsisistik kişilik bo-
bozukluğu oranının % 30-40 olduğu tahmin edil- zukluğu birlikteliği daha yüksek oranda tespit edil-
mektedir (Enns ve ark. 2001). miştir (Brieger ve ark. 2003b). Bir diğer çalışmada;
ikiuçlu bozukluğu olan hastaların % 47.7’sinde en
Depresyon, B kümesinden sınırda (% 10-30),
az bir tane kişilik bozukluğu saptanmıştır ve en sık
histrionik (% 2-20), antisosyal (% 0-10), narsisis-
rastlanan kişilik bozuklukları obsesif-kompulsif
tik (% 0-5) kişilik bozukluğu ile sık birliktelik gös-
ve histrionik kişilik bozukluklarıdır (Üçok ve ark.
terir. C kümesi üzerinde yapılan çalışmalar çelişki-
1997). İkiuçlu bozukluğa eşlik eden kişilik bozuk-
li olsa da; obsesif-kompulsif kişilik bozukluğunun
luğu olanlarda işsizlik oranı, kalıntı duygudurum
(% 0-20) sık görüldüğü çalışmalarla desteklenmek-
belirtileri ve madde bağımlılığı oranı daha fazladır
tedir. A kümesi de oldukça heterojen bir gruptur
(George ve ark. 2003). Kişilik bozukluğunun eşlik
çünkü şizotipal kişilik bozukluğu birlikteliği %
ettiği ikiuçlu hastalarda gidişin daha kötü olduğu
0-20 olarak verilirken, paranoid kişilik bozukluğu
(Dunayevich ve ark. 2000), daha fazla nöbet yaşa-
ile birliktelik % 5’ten azdır. Şizoid kişilik bozuklu-
dıkları (Dunayevich ve ark. 1996) ve daha fazla
ğuyla birlikteliği ise çalışmadan çalışmaya değiş-
intihar girişiminde bulundukları bildirilmektedir
mektedir (Corruble ve ark. 1996).
(Üçok ve ark. 1997).
Kişilik özelliklerinin depresyonun gidişi üze-
Distimik bozukluk ve kişilik bozuklukları
rindeki etkisini inceleyen bir çalışmada; iyileşmiş
depresif hastalardan, tek bir depresif nöbet geçir- Distimik hastalarda kişilik bozukluğu birlikteli-
miş hastaların nevrotizm değerleri, birden fazla ği oranı % 15-90 oranında değişmektedir. Özellik-
depresif nöbet geçirmiş depresif hastaların değer- le sınırda, histrionik, kaçıngan, kendine zulmeden
lerinden anlamlı olarak yüksek bulunmuş ve “nev- ve bağımlı kişilik bozukluklarıyla birlikteliğinden
rotik depresyon” tanısı alan hastaların nevrotizm söz edilmektedir. Özellikle erken başlangıçlı disti-
281
mide nöbetlerle seyreden depresyona göre kişilik belirti ve bulguların çeşitliliğinden kaynaklandığı
bozukluğu daha fazladır. Kişilik bozukluğu eşlik şeklindedir.
eden distimik hastalarda ek olarak diğer bir eksen Sınırda kişilik bozukluğunun bir duygudurum
I tanı olasılığı ve depresif belirtilerin şiddeti daha bozukluğu olduğunu savunanlar, sınırda kişilikteki
fazladır (Garyfallos ve ark. 1999). ‘duygulanım düzensizliğinin’ biyolojik bir özellik
Depresif kişilik bozukluğu DSM-IV-TR’de ve bir huy yatkınlığı çevresinde gelişmiş bir karak-
‘üzerinde ileri çalışmalar gereken grup’ta yer al- ter olduğunu ileri sürerler (Soloff ve ark. 1991).
mıştır. Bu tanı ile ilgili temel sorun kavramsal ve Sınırda kişilik bozukluğunda Deksametazon Sup-
klinik olarak distimi, majör depresyon ve diğer resyon Testi bozukluğunu ve REM latansında ma-
kişilik bozukluklarından ayrılıp ayrılmayacağıdır. jör depresyondaki gibi değişiklikler olduğunu gös-
Bu kişilerin 1/3’inin distimi ile birliktelik gösterdi- teren çalışmalar vardır (Akiskal ve ark. 1985).
ği söylenmektedir (Phillips ve ark. 1998). Sınırda kişilik bozukluğunun duygudurum bo-
Depresif kişilik bozukluğu, distimideki beden- zukluğundan farklı, bağımsız bir tanı olduğunu
sel belirtilerin aksine, intrapsişik ve kişiler arası düşünen araştırmacılar; gelişimsel örselenmelerin
olan kişilik özelliklerini kapsamaktadır. Eksen I sınırda kişilik bozukluğu olanların uyumunu boza-
tanılardan bağımsız olabildiği gibi, erken başlan- cak, dürtüselliğine ve duygulanım dalgalanmaları-
gıç ve süregen olması özelliğiyle bireyleri eksen na neden olacak şekilde etki gösterdiğini ve sınır
I bozukluklara yatkın hale getirebilir. Bu ‘spekt- kişilik bozukluğundaki depresyonun tepkisel, öğ-
rum ilişkisi’, depresif kişilik bozukluğu ve majör renilmiş, geçici ve bağımsız bir durum olduğunu
savunmuşlardır ve bu savlarını benzer konularda
depresyon arasında ailesel ilişkiyi destekleyen
yapılmış çalışmalarla desteklemişlerdir (Soloff ve
verilere dayanarak, şizotipal kişilik bozukluğu ile
ark. 1991).
şizofreni, davranışsal baskılanma ve anksiyete bo-
zuklukları arasındaki ilişkiye benzetilebilir. Bu tartışmalar kesin bir sonuca ulaşmamıştır.
Her iki bozukluğun da karmaşık yapısı ve belirti
Yine de, bu konuda daha fazla çalışma yapıl-
çeşitliliği göz önüne alındığında ileri çalışmalara
madığı sürece, depresif kişilik bozukluğu kavramı gereksinim vardır.
DSM’nin ‘ek bölüm B’ kategorisinde yer almaya
devam edecek gibi gözükmektedir.
SONUÇ
Sınırda kişilik bozukluğu ve duygudurum
Bu yazıda duygudurum bozuklukları ve
bozuklukları arasındaki ilişki
DSM’nin sınıflandırmacı kişilik bozuklukları, duy-
Sınırda kişilik bozukluğu ve duygudurum bo- gulanımsal huylar ve karakter özellikleri açısından
zuklukları arasında sık birlikteliğin gözlenmesi, kaynaklar ışığında ayrı ayrı incelenmiştir. Araş-
ikisi arasındaki ilişki hakkında farklı varsayımla- tırmalardan elde edilen bulgular, DSM kategorik
rın öne sürülmesine yol açmıştır (Gunderson ve sisteminin varsaydığı gibi duygudurumla kişilik
Elliot 1985, Gunderson ve Phillips 1991). Hangi örüntülerinin bağımsız olmadığını, bunun aksine
klinik durumun birincil, hangisinin ikincil olduğu yapısal kişilik özellikleri ile duygulanımlar arasın-
konusu tartışılmaktadır. Diğer varsayımlar, iki bo- da bağlantılar olduğunu söyleyen kuramları daha
zukluğun birbirinden bağımsız olduğu ve iki bo- fazla desteklemektedir.
zukluk arasında sık birliktelik görülme nedeninin
KAYNAKLAR Akiskal HS, Mallya G (1987) Criteria for the ‘soft’ bipolar
Akdeniz F, Kesebir S, Vahip S ve ark. (2004) Duygudurum spectrum: treatment implications. Psychopharmacol Bull, 23: 68-73.
bozuklukları ile mizaç arasında ilişki var mı? Türk Psikiyatri Dergisi, Akiskal HS, Pinto O (1999) The evolving bipolar spectrum:
15: 183-190. prototypes I, II, III and IV. Psychiatr Clin N Am, 22: 517-534.
Akiskal HS (1994) The temperamental borders of affective Akiskal HS, Placidi GF, Maremmani I ve ark. (1998) TEMPS-
disorders. Acta Psychiatr Scand, 89 (Suppl.379): 32-37. I: delineating the most discriminant traits of the cyclothymic,
Akiskal HS, Hirschfeld MA, Yerevanian BI (1983) The depressive, hyperthymic and irritable temperaments in a nonpatient
relationship of personality to affective disorders. Arch Gen Psychiatry, group. J Affect Disord, 51: 7-19.
40: 801-810.
282
Akiskal HS, Yerevanian BI, Davis GC ve ark. (1985) The McCrae RR (1991) The five factor model and its assessment in
nosologic status of borderlineborderline personality: clinical and clinical settings. J Pers Assess, 57: 399-414.
polysomnographic study. Am J Psychiatry, 142: 192-198. Millon T, Davis RD (1996) Disorders of personality DSM-IV and
Black DW, Bell S, Hulbert J ve ark. (1988) The importance of beyond. Wiley-Interscience Publication, 2. baskı, s. 60.
Axis II in patients with major depression: a controlled study. J Affect Nelson EC, Cloninger CR (1995) TPQ as a predictor of response
Disord, 14: 115-122. to nefazodone treatment of depression. J Affect Disord, 35: 51-57.
Brieger P, Ehrt U, Marnernos A (2003a) Frequency of comorbid O’Connell RA, Mayo JA, Scuitto MS (1991) PDQ-R personality
personality disorders in bipolar and unipolar affective disorders. disorders in bipolar patients. J Affect Disord, 23: 217-221.
Compr Psychiatry, 44: 28-34.
Osher Y, Lefkifker E, Kotler M (1999) Low persistence in
Brieger P, Roettig S, Ehrt U ve ark. (2003b) TEMPS-A scale in euthymic manic-depressive patients: a replication. J Affect Disord,
‘mixed’ and ‘pure’ manic episodes: new data and methodological 53: 87-90.
considerations on the relevance of joint anxious-depressive
temperament traits. J Affect Disord, 73: 99-104. Perugi G, Akiskal HS (2002) The soft bipolar spectrum redefined:
focus on the cyclothymic, anxious-sensitive, impulse-dyscontrol, and
Chess S, Thomas A (1990) The New York Longitudinal Study binge-eating connection in bipolar II and related conditions. Psychiatr
(NYLS): the young adult periods. Can J Psychiatry, 35: 557-561. Clin N Am, 25: 713-737.
Cloninger CR (1987) A systematic method for clinical description Phillips KA, Gunderson JG, Triebwasser J ve ark. (1998)
and classification of personality variants. Arch Gen Psychiatry, 44: Reliability and validity of depressive personality disorder. Am J
573-588. Psychiatry, 155: 1044-1048.
Cloninger CR, Bayon C, Svrakic DM (1998) Measurement of Rothbart MK, Ahadi SA, Evans DE (2000) Temperament and
temperament and character in mood disorders: a model of fundemental personality: origins and outcomes. J Pers Soc Psychol, 78: 122-135.
states as personality types. J Affect Disord, 51: 21-32.
Rothbart MK, Ahadi SA, Hershey KL ve ark. (2001) Investigations
Cloninger CR, Svrakic DM, Przybeck TR (1993) A of temperament at three to seven years: The Children’s Behaviour
psychobiological model of temperament and character. Arch Gen Questionnaire. Child Dev, 72: 1394-1408.
Psychiatry, 50: 975-90.
S. Köse, K. Sayar, İ Ak ve ark. (2004) Mizaç ve karakter
Corruble E, Ginestet D, Guelfi JD (1996) Comorbidity of envanteri (Türkçe TCI): Geçerlik, güvenirliği ve faktör yapısı. Klinik
personality disorders and unipolar depression: a review. J Affect Psikofarmakoloji Bülteni, 14:107-131.
Disord, 37: 157-170.
Sato T, Narita T, Hirano S ve ark. (2001) Factor validity of TCI in
Costa PT, McCrae RR (1997) Stability and change in personality patients with major depression. Compr Psychiatry, 42: 337-341.
assessment: the revised NEO Personality Inventory in the year 2000.
J Pers Assess, 68: 86-94. Soloff PH, Cornelius J, George A (1991) The depressed
borderline: one disorder or two? Psychopharmacol Bull, 27: 23-30.
Dunayevich E, Sax KW, Kech PE ve ark. (2000) Twelve-month
outcome in bipolar patients with and without personality disorders. J Strakowski SM, Stoll AL, Tohen M ve ark. (1993) TPQ as a
Clin Psychiatry, 61: 134-139. predictor of six-month outcome in first episode mania. Psychiatr Res,
48: 1-8.
Dunayevich E, Strakowski SM, Sax KW ve ark. (1996)
Personality disorders in first-and multiple-episode mania. Psychiatry Svrakic DM, Przybeck TR, Cloninger CR (1992) Mood states
Res, 64: 69-75. and personality traits. J Affect Disord, 24: 217-226.
Enns MW, Swenson JR, McIntyre RS ve ark. (2001) Clinical Tetsuya S, Hirano S, Narita T ve ark. (1999) TCI dimensions as a
guidelines for the treatment of depressive disorders: comorbidity. Can predictor of response to antidepressant treatment in major depression.
J Psychiatry, 46 (Suppl 1): 77-90. J Affect Disord, 56: 153-161.
Eysenck HJ (1991) Dimensions of personality: 16, 5 or 3 criteria Tome MB, Cloninger CR, Watson JP ve ark. (1997) Serotonergic
for a taxonomic paradigm. Personality and Individual Differences, autoreceptor blockade in the reduction of antidepressan latency:
12:773-790. personality variables and response to paroxetine and pindolol. J
Affect Disord, 44: 101-109.
Farmer R, Nelson-Gray RO (1990) Personality disorders
and depression: hypothetical relations, emprical findings, and Uluşahin A, Uluğ B (1997) Clinical and personality correlates of
methodological considerations. Clin Psychol Rev, 10: 453-476. outcome in depressive disorders in a Turkish sample. J Affect Disord,
42: 1-8.
Garyfallos G, Adamopoulou A, Karastergiov A ve ark. (1999)
Personality disorders in dysthymia and major depression. Acta Üçok A, Karameli D, Kundakçı T ve ark. (1997) Comorbidity of
Psychiatr Scand, 99: 332-340. personality disorders with bipolar mood disorders. Compr Psychiatry,
39: 72-74.
George EL, Miklowitz DT, Richards JA ve ark. (2003) The
comorbidity of bipolar disorder and Axis II personality disorders: Vahip S, Kesebir S, Alkan M ve ark. Affective temperamental
prevalence and clinical correlates. Bipolar Disord, 5: 115-122. features in Turkey: findings from the validity and reliability study of
TEMPS-A. J Affect Disord (baskıda).
Gunderson JG, Elliot GR (1985) The interface between borderline
personality disorder and affective disorder. Am J Psychiatry, 142: VonZerssen D, Akiskal HS (1998) Personality factors in affective
277-288. disorders: historical developments and current issues with special
reference to the concepts of temperament and character. J Affect
Gunderson JG, Phillips KA (1991) A current view of the interface Disord, 51: 1-5.
between borderline personality disorder and depression. Am J
Psychiatry, 148: 967-975. Young LT, Bagby RM, Cooke RG ve ark. (1995) A comparison
of TPQ dimensions in bipolar disorder and unipolar depression.
Hansenne M, Roggers J, Pinto E ve ark. (1999) TCI and Psychiatr Res, 58: 139-143.
depression. J Psychiatr Res, 33: 31-36.
Joyce P, Mulder R, Cloninger CR (1994) Temperament predicts
clomipramine and desipramine response in major depression. J Affect
Disord, 30: 35-46.
283