You are on page 1of 138

DİN PSİKOLOJİSİ

2021
PSİKOLOJİ NEDİR?

psyche
(ruh)

Psikoloji

logos
(bilgi)
-İlk insanların gözlemleri insanda görünmeyen bir özün
(ruh) olduğu inancını doğurmuştur

-ölüm
-rüya

-Ruhu ifade eden kelimeler farklı dillerde benzer


anlamları ifade etmektedir. Ruh, nefes, hava, rüzgar,
koku gibi uçucu olan fakat göze görünmeyen bir cisim
olarak anlaşılmıştır.
Ruh ile ilgili ilk bilimsel görüşlere ARİSTO’da rastlanmıştır.
Aristo’ya göre Üç çeşit ruh vardır;

1- Bitkisel Ruh; Bitkiler canlıdır, beslenirler, büyürler, çoğalırlar ve


ölürler.
2- Hayvansal Ruh; Hayvanlar da canlıdır, beslenirler, büyürler,
çoğalırlar ve ölürler. Ancak hayvanlarda bitkilerden ayrı olarak
işitme, koku olma, duyma ve hareket etme gibi kabiliyetler vardır.
3- İnsan Ruhu; İnsan ruhu bitki ve hayvan ruhundan üstündür. O
da doğar büyür ve hareket eder. Bununla birlikte onda akıl,
muhakeme ve konuşma gibi kudretler vardır.
İslam geleneğinde ruh;

-İslam düşünürleri ruh konusundaki ayet ve hadislerden etkilenerek


ruh konusundan uzak durmuşlardır;
-‘Sana ruhtan sorarlar. De ki, ruh rabbimin emrindendir. Size onun
hakkında çok az bilgi verilmiştir’ (İsra, 85)
-İslam geleneğinde, ruhun varlığı kabul edilmekle birlikte onun
mahiyeti hakkında belirgin açıklamalar yapmamışlar; daha çok
ruhun eserlerinden, tezahürlerinden ruhi olaylardan ve
kuvvetlerden söz etmişlerdir.
Psikoloji Felsefeden ayrılıp bağımsız bir bilim haline gelmeden önce
şu sorulara cevap aramaktaydı:
1- Bedenden ayrı olarak bir ruh var mıdır? (ruhun varlığı)
2- Ruh var ise bunun hakikat ve mahiyeti nedir? (ruhun mahiyeti
meselesi)
3- İnsan dünyaya gelmeden önce var mıydı? (ruhun ezeliyeti meselesi)
4- İnsan öldükten sonra ruh var olmaya devam edecek mi? (ruhun
ebediyeti)
5- Ruh ile beden arasında ne gibi bağlantılar vardır? (ruh- beden
ilişkisi)
 1879 yılında bağımsız bir disiplin haline gelmiş olsa bile
Psikoloji, onu bu sürece yönelten köklü bir geçmişe
sahiptir.
 Özellikle Felsefe alanı içerisinde varlığını sürdürmüş ve
çeşitli araştırmalara ev sahipliği yapmıştır.
 Bu süreçte yapılan ve psikolojik konuları ele alan
çalışmalar klasik psikoloji olarak nitelendirilirken
sonraki dönem çalışmaları modern psikoloji olarak
isimlendirilmiştir.
 Türkiye’de eser meydana getirmiş olan Kelam, Ahlak ve
Tasavvuf âlimleri, psikoloji konularına değinmişlerdir.

 Özellikle dinin istediği davranışları çözümleyen


ahlakçıların yazmış olduğu eserlerde, insanın bir eylemi
olarak ahlaki davranışları anlatılırken psikoloji konuları
da işlenmiştir.

 Ahlak eserlerinde psikolojiyle ilgili olarak vicdan, irade,


iman, nefs, hissetme, manevi hayat gibi konular yer
almıştır
PSİKOLOJİNİN TANİMİ
 Psikolojide, ruhtan kasıt, dindeki ruhla ilgili konular
değildir.

 Burada insanın algı, düşünce, zeka, duygu, davranış gibi


tamamı zihin veya beyin işlevlerinden kaynaklanan
süreçler kast edilmektedir.

 Psikoloji, insanın zihinsel süreçlerini ve davranışlarını


bilimsel yöntemlerle inceleyen bir bilim dalıdır.
PSİKOLOJİNİN ALANLARİ
Genel psikoloji

Deneysel psikoloji

Sosyal psikoloji

Gelişim psikolojisi

Eğitim psikolojisi

Klinik psikolojisi

Endüstri ve örgüt psikolojisi

Adli psikoloji

DİN PSİKOLOJİSİ
PSİKOLOJİDE TEMEL
YAKLAŞİMLAR/EKOLLER

Yapısalcılık

İşlevselcilik

Gestalt Psikolojisi

Davranışçılık

Psikanaliz

Hümanistik psikoloji

Bilişsel psikoloji

Pozitif Psikoloji

Nörobiyolojik yaklaşım
PSİKOLOJİDE TEMEL TARTIŞMA KONULARI

Kalıtım mı-Çevre mi

Davranışın bilinçli faktörleri-Bilinçsiz faktörleri

Seçenek özgürlüğü-Önceden belirlenme(determinizm-neden-


sonuç)

Gözlemlenebilir Davranış-İçsel Zihinsel süreçler

Bireysel farklılıklar-Evrensel prensipler


DİN PSİKOLOJİSİNİN ALANI
1-DİN PSİKOLOJİSİNİN KONUSU

2-DİN PSİKOLOJİSİNİN AMACI ve ÖNEMİ

3-DİN PSİKOLOJİSİNİN DİĞER İLİMLERLE İLİŞKİSİ

4-DİN PSİKOLOJİSİNİN ARAŞTIRMA METOTLARI

5-DİN PSİKOLOJİSİNİN TARİHÇESİ


DİN PSİKOLOJİSİ
A-DİN KAVRAMI
 DİN, Arapça bir kelime olup;

*Ceza ve yargı,
*Usul,
*Adet,
*Tutulan yol anlamlarına gelir.

 Latince’de dinin karşılığı olan ‘RELIGIO’ ise,

*Tanrıya saygı ve korku ile bağlılık,


*Kendini ibadete verme,
*Tören ve ayinlere katılma anlamına gelmektedir.
DİNİN TANIMI

 Dinin değişik özellikleri vurgulanarak pek çok tanımı


yapılmıştır. Bu sebeple herkesin üzerinde birleşeceği bir
tanım yapmak zordur.

 Din tanımları daha ziyade


*tanımlayan kişinin dine bakış açısına
*kendi inancına
*amacına göre
değişmektedir.
DİNİN TANIMI
 ‘Din, Allah tarafından belirlenmiş, insanlara mutluluk yollarını
gösteren, yaratılışlarındaki gaye ve hedefi, Allah’a ne şekilde
ibadet yapılacağını bildiren bir kanundur’.
 ‘Din, kişinin ilahi bir kudretin varlığını, bu kudretin her şeyden
üstün olduğunu, insandan yapması ve yapmaması hususunda
taleplerde bulunduğunu gönülden kabul ve tasdik ederek O’nun
hizmetine girmesidir.’
 ‘Din, ferdi ve içtimai yanı bulunan, fikir ve tatbikat açısından
sistemleşmiş olan, inananlara bir yaşam tarzı sunan, onları belirli
bir dünya görüşü etrafında toplayan bir kurumdur.’
DİNLERDE ORTAK NOKTALAR
1- Her şeyden üstün ve kuvvetli bir varlığın (veya
varlıkların) kabul ve tasdik edilmesi
2- Kabul ve tasdik edilen bu varlığın bilgi ve akıl
gücünün üstünde olması
3- İlahi (kutsal) varlığın, insandan yapmasını veya
yapmamasını istediği taleplerinin olması
4- Bunları kabul ve tasdik sonucu dini hayatın (dini
inanç, duygu ve dışa yansıyan dini belirtiler-
ibadetler, ayinler, merasimler)
teşekkül etmesi
 Psikologların din tanımları
 William James (1985) “bireyin dini duyguları, fiilleri ve
tecrübeleri”

 Robert Thouless (1923) “kutsal ile pratik ilişki hissi”

 Erich Fromm (1958) “bir grup tarafından paylaşılan ve


o grup bireylerine adayabilecekleri ortak bir hedef
sunan ve onlara ortak bir davranış biçimi veren düşünce
sistemi”

 Kenneth Pargament (1997) “kutsala ilişkin anlam


arayışı”
DİNİN SUBJEKTİF VE OBJEKTİF YÖNLERİ

Yukarıda verilen din tanımları incelendiğinde dinin iki


yönünün olduğu görülür. Bunlar;

*Subjektif yön; insanın iç dünyasındaki duygusal, tecrübi


yönü,
*Objektif yön; dinin temel kaynaklarda aktarılan
sistemleşmiş yönü (inanç, ibadet, muamelat, ahlak)
DİN KAVRAMİ
 Nesnel bir gerçeklik  Öznel bir gerçeklik
olarak din olarak din

 Dini topluluk ve gelenek  Dini inançlar


 Dini kurumlar  Dini sözler, ifadeler
 Din dili  Dini tasavvurlar
 Dini şahıslar  Dini tutumlar
 Dini nesneler  Dini duygu veheyecanlar
 Dini zaman ve mekanlar  Dini uygulama, eylem ve
 Dini törenler etkinlikler
DİN PSİKOLOJİSİ
 Psikoloji, bireyin duygu, düşünce ve davranışını
inceleyen bilimdir.
 Din psikolojisi, bireyin dini ve manevi alanla ilgili
duygu, düşünce ve davranışlarını, bir başka ifadeyle
dinin birey üzerindeki her türlü görünümünü ele alan bir
bilim dalıdır.
 Bu çerçevede din psikolojisi, dinin kaynağı ve
gerçekliğinden ziyade, bireyin hayatındaki yansımaları
üzerinde durur.
 Bunu yaparken de bireyin dini ve manevi alanla olan
olumlu ve olumsuz her türlü ilişkisini inceler.
DİN PSİKOLOJİSİ

 Dine inanan, giyim kuşamından yeme içme


alışkanlıklarına kadar her konudaki kararlarında dine yer
veren ve dinin kendisine huzur verdiğini söyleyenin
durumu kadar bir dine inanmadığını, dolayısıyla dini
ilkelere hayatında yer vermediğini hatta dinin karşısında
olduğunu söyleyenin durumu da din psikolojisinin
çalışma alanına girer.
DİN PSİKOLOJİSİ
 Din Psikolojisi, bireylerin yaşadıkları dini hayatı oluşum,
yapı, gelişim şartları ve süreçleri, sonuçları ve etkileri
açısından ele alan bir bilim dalıdır.
 Din olgusunu insan bilincindeki yapılanması, manevi
tecrübe ve davranış olarak kendini ifade edişini çok
çeşitli yönleriyle tespit ve tasvir etmeye çalışır. Daha
sonra da, bunların en doğru yorumlarına ulaşılmaya
çalışılır.
 Dindar bireyi ya da grubu içten, ruhsal yönüyle anlama
gayreti içerisinde olan din psikolojisi, kendine ait bakış
açısıyla diğer din bilimlerinden ayrılır.
DİN PSİKOLOJİSİNİN İNCELEDİĞİ KONULAR
 İnsanın dini davranışlarını ve dini davranışların altında yatan süreçleri
inceleyen din psikolojisinin incelediği konular şöyledir:
KONULARI;
 Din duygusu ve Allah inancının oluşumu ve gelişimi
 Dini düşünce
 Dini tasavvur
 Dini duygu
 Dini davranış
 Dini tutum
 Dinin insanın istek, arzu ve davranışları üzerindeki etkileri
 Din değiştirme, dini inkar
 Mistik yaşam, tasavvufi haller
 Dindarlık, dindarlığa etki eden faktörler
 Maneviyat
 Anormal dini yaşantılardır.
 Dindarlık ve ruh ve beden sağlığı, anlam arayışı, mutluluk
 Dini Başaçıkma
 Dini/Manevi Danışmanlık ve Rehberlik, Manevi Destek, Manevi Bakım
DİN PSİKOLOJİSİNİN AMACI

Din psikolojisinin amacı;


*İnsanın dini hayatını bütün derinliği ve genişliği ile
kavramak,
*onu tahlil ve tetkik etmek,
* sonra da diğer psikolojik olaylarla olan ilişkilerini
göstermek ister.
DİN PSİKOLOJİSİNİN AMACI

Din psikolojisi araştırma amaçlarını gerçekleştirirken;


*Dinin atıfta bulunduğu tabiat üstü varlıkların
-gerçekliği
-özellikleri,
-davranışları hakkında bir hüküm vermez

*Dinin emir ve yasakları üzerinde tartışmaktan kaçınır;


-iyi-kötü, doğru-yanlış değerlendirmeleri yapmaz,
-sadece dinin birey üzerindeki yansımalarını belirlemeyi ister.
DİN PSİKOLOJİSİNİN AMACI

*Dinin esaslarını, dini hükümleri


-doğrulamak,
-ispatlamak
-ya da çürütmek gibi bir amaç gütmez.
*Olayları önyargılardan, değer ölçüsüne varan
sonuçlandırmalardan uzak olarak bilimsel metotlarla
araştırıp sınıflandırır
*Metodolojik bir tarafsızlık içerisinde hareket eder
Din Psikolojisi’nin Önemi ve Değeri:
İnanan insan - İnanmayan insan & DİN ve İNANÇ

Çocuk – Genç, Yetişkin – Yaşlı


Her yaş ve her türlü makam, mevki, meslek ve yönelim
Hemen herkesin DİN PSİKOLOJİSİ ile ilişkisi bulunmakta

İNSANın anlaşılabilmesi = İNSAN’ın tanınması


İNANÇ’ın anlaşılabilmesi = İNANÇ’ın tanınması

Formel/İnformel - Örgün ve Yaygın Eğitim,


Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık
Dinî – Manevî Danışmanlık
BİREYSEL VE SOSYAL
Din Psikolojisi’nin katkısı;
 Öncelikle bireyin kendisinedir. Dinî düşünce, duygu ve
davranışlarını analiz eder, dinî motivasyonlarını anlayabilir ve dinî
gelişim açısından bir FARKINDALIK ortaya koyar. Bu durum
bireyin dini hayatının kalitesini artırır.

Sosyal açıdan önemlidir. Çevredeki diğer insanların dinî düşünce,


duygu ve davranışlarını çözümleyebilmek, sosyal ilişkileri olumlu
yönde etkiler. İnsanlar, bu özellikleri dikkate alarak diğer insanlar ile
daha sağlıklı ve verimli iletişim kurabilirler.

Din alanında hizmet verenler için de önemlidir. Din görevlileri,



sosyal hizmet uzmanları, Dikab ve meslek dersleri öğretmenlerinin
ortaya koyacakları kaliteli hizmet, muhataplarının gerek dinî gerekse
de psikolojik durumları hakkında bilgi sahibi olmak ile çok yakından
ilişkilidir.
Din Psikolojisi ve Diğer Disiplinler:

Din Psikolojisi = Din konulu bir insan bilimi

Yöntem, teknik ve terminoloji açısından genel psikoloji ile birçok


ortak özelliğe sahip. Bunun yanında oldukça girift bir olgu olan dini,
insan hayatı içerisinde incelemesi açısından kendine has bir araştırma
alanına sahiptir, bu onu özgün kılıyor.
Genel Psikoloji ve alt dalları
İlahiyat Bilimleri – Temel İslam Bilimleri
Din Bilimleri

İman ve İnanç Konuları = Kelâm


İbadet, bireysel ve sosyal hayat ile ilgili düzenlemeler = Fıkıh
Asr-ı Saadet ve o dönemde yaşananlar, tecrübeler, vb. = İslâm Tarihi,
İslâm Mezhepleri Tarihi vb.

Din Sosyolojisi – Din Felsefesi – Dinler Tarihi – Din Fenomenolojisi –


Dinî Antropoloji
Dinî Sanat ve Edebiyat
İstatistik – Psikometri – Ölçme ve Değerlendirme vd sosyal bilimler…
DİN PSİKOLOJİSİNİN DİĞER İLİMLERLE İLİŞKİSİ
 Din Psikolojisi, psikoloji ve din bilimleri arasında yer alan,
konusu dini davranış olan bir bilim dalıdır.
 Psikolojinin ilke ve metotlarına uygun olarak araştırma yapar
 Psikolojinin bütün dallarıyla ilişkilidir (gelişim psikolojisi,
sosyal psikoloji, psikiyatri, PDR, eğitim psikolojisi, bilişsel
psikoloji vb.)
 Sosyoloji, antropoloji, etnoloji gibi insan bilimleri ve din
sosyolojisi, dinler tarihi, din felsefesi gibi din bilimlerinin
bulgularından yararlanır.
 Tefsir, hadis, fıkıh, kelam gibi Temel İslam bilimleri ve dini
sanat ve edebiyatla inananın davranışlarına dini nassların etkisi
bağlamında ilişkilidir.
DİN PSİKOLOJİSİNİN YÖNTEMİ

Bilgi Türleri
Çevredeki nesnelerle insan arasındaki etkileşim sonucunda
ortaya çıkan ürüne bilgi denir.
Bilgi çeşitleri
 Günlük bilgi(kaynağı;bireysel tecrübelerdir)

 Felsefi bilgi (kaynağı; spekülasyon)

 Dini bilgi (dini naslar)

 Mistik bilgi (bireysel dini tecrübe)

 Bilimsel bilgi (bilimsel yöntem)


BİLİMSEL YÖNTEMİN

Bilimi diğer bilgi dallarından ayıran en belirgin özellik, kullandığı


yöntemdir.

Bilimsel yöntem, bilimsel araştırmaların, mantık çerçevesi içinde


düzenlenmesini, yürütülmesini ve sonuca bağlanmasını yansıtan
strateji veya yol olarak tanımlanır. Kısacası yöntem, araştırma
yapılan konuya en uygun yoldur.
BİLİMSEL YÖNTEMİN AYIRDEDİCİ
ÖZELLİKLERİ

Bilimi diğer bilgi dallarından ayıran en belirgin özellik, kullandığı


yöntemdir.

Bilimsel yöntemin ayırt edici özellikleri şunlardır;

*Düzenlidir;Bilim, incelenen konuyu gelişi güzel değil, belirli bir düzen


çerçevesinde adım adım inceler.

*Veriye dayanır;Bilim doğanın belirli bir yönüyle ilgili toplanmış


verilerle uğraşır. Olmayan, gözlenemeyen, tutanağa geçirilemeyen
süreçlerle ilgilenmez.
BİLİMSEL YÖNTEMİN AYIRDEDİCİ
ÖZELLİKLERİ

*Nesneldir; Bilimin, bir kişinin algılayışı ya da otoritesini aşan bir


yönü vardır.

*Analitiktir; Bilim, olguları parçalarına ayırarak ve her bir olgunun


altında yatan temel değişkenleri birbirinden yalıtarak inceler;
neticede neden-sonuç ilişkisine ulaşır.

*Tekrar edilebilir; Bilimin ilgilendiği konu, doğanın bir parçası


olarak tekrar tekrar gözlenebilmelidir. Yalnız bir kere meydana
gelen olaylar bilimsel yöntemle incelenemez.
DİN PSİKOLOJİSİNİN ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ

Psikolojinin kullandığı değişik yöntemler vardır.


Hangi yöntemin kullanılacağını;

* İncelenen konunun türü


* Psikologun araç-gereç olanakları
* Araştırmanın yapıldığı ortamın koşulları belirler.
DENEYSEL YÖNTEM

*Deneysel yöntem, deney yoluyla değişkenler arasındaki


ilişkileri keşfetme çabasıdır.
*Din psikolojisinde geçmişte çok sık kullanılmamakla
birlikte, son yıllarda kullanımının yaygınlaştığı
gözlenmektedir.
* Bu yöntemde deney yoluyla değişkenler arasındaki
ilişliler ele alınır.
*Laboratuvarlar deneysel yöntemde değişkenlerin kontrol
edilebilmesi açısından önemlidir.
*Deney grubu-kontrol grubu
*Bağımlı-bağımsız değişken
DENEYSEL YÖNTEM

 Deney, bir işlemin etkisini test etmede kullanılan


süreçtir.
 Deneyde etkisini incelediğimiz değişkene bağımsız
değişken; bağımsız değişkene bağlı olarak değişmesi
beklenen değişkene bağımlı değişken denir.
 Bağımsız değişken: neden, etkileyendir

 Bağlımlı değişken, sonuç, etkilenendir.


DENEYSEL YÖNTEM

 örneğin; oruç tutmanın sağlık


üzerindeki etkileri, dua etmenin veya
meditasyonun insan bedeni veya beyni
üzerindeki tesirleri
 Kur’an okumanın psikolojik güven
duygusuna etkisi (A. Abdullah 2007).
GÖZLEM YÖNTEMİ

*Deneysel yöntemin aksine gözlem, psikolojide oldukça


sık kullanılan bir yöntemdir.
*Gözlem, bilimsel araştırmanın ilk aşamasını oluşturur.
Yapılan gözlemler değişkenler arasında bir ilişkinin
olduğu sonucuna götürürse daha ayrıntılı araştırmalar
yapılır.
*Gözlem yöntemi, belirli bir davranış olayını etkilemeden,
olduğu gibi gözleyerek daha iyi anlamak için kullanılır.
GÖZLEM YÖNTEMİ
*Gözlem yöntemi son derece yoruma açık bir
yöntemdir. Ne, nasıl ve niçin sorularının cevabı
gözlemcilere göre farklılık gösterebilir. Bu
sebeple dikkatli olunmalıdır.
*Bu yöntemde birey başkalarının davranışlarını
onları etkilemeden dışarıdan gözlemlediği gibi
kendi iç dünyasında olanları kendisi de
gözleyebilir.
GÖZLEM YÖNTEMİ

Türleri;
*İç gözlem-Dış gözlem
*Katılımlı gözlem-katılımsız gözlem

Örn: Mevlevi ayinini inceleyen bir araştırmacı


GÖZLEM YÖNTEMİ

 İç gözlem çok eleştiri almasına rağmen, din psikolojisi


alanında özellikle ilk yıllarda kullanılmıştır. William
James, bu yöntemin özellikle dini tecrübenin içeriğinin
belirlenmesinde yararlı olacağını savunmuştur.
TARAMA YÖNTEMİ
(ANKET VE MÜLAKAT)

*İncelenmek istenen olayın doğrudan gözlenme olanağının


olmadığı durumlarda anket ve mülakatlarla dolaylı
gözlemlemede bulunulur.
Tarama yöntemi;
 Pazar araştırmalarında,
 Siyasal oyların dağılımının belirlenmesinde,
 Kamuoyu yoklamalarında sık sık kullanılır.
TARAMA YÖNTEMİ
(ANKET VE MÜLAKAT)

 Örnekleme tekniğiyle yani araştırılmak istenen grubu


temsil edecek küçük bir grup belirleyerek, büyük bir
kitleye dair özelliklerin ölçülmesidir.
ANKET VE MÜLAKATLARDA
DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR
Anket ve Mülakatlarda;
 Soruların içeriği,

 Soruluş biçimi,

 Sıralanması,

 Birbiriyle ilişkisi,

 Soran kişinin sorma biçimi ve sorulan kişiyle


ilişkisi,
 Evren ve örneklemin tespiti çok önemlidir.
TARAMA YÖNTEMİ
 Tarama yöntemi ile elde edilen bulguların
değerlendirilmesinde korelasyon analizi
kullanılabilmektedir.

 Korelasyon, deneysel yöntemde olduğu gibi neden-sonuç


ilişkisi vermez. Korelasyon iki değişken arasındaki
ilişkinin yönünü ve miktarını belirler.
 İki değişken arasındaki ilişki:

 Pozitif

 Nötr/ilişkisiz

 Negatif olabilir.
TARAMA YÖNTEMİ
 Pozitif ilişkide iki değişken birlikte artar veya azalır.
Derse devam etme ile akademik başarının artması,
dindarlığın arması ile mutluluğun artması gibi

 Nötr/ilişkisiz çıkan sonuca göre iki değişken arasında


herhangi bir ilişki yoktur. Sarışın olmak ile zeki olmak;
dindarlık ile obsesyon gibi

 Negatif ilişkide, bir değişken artarken bir diğeri


azalmaktadır. Kaygının arması ile öğrenmenin azalması;
dindarlığın arması ile depresyonun azalması gibi.
DOKÜMANTASYON YÖNTEMİ

 Özellikle doğrudan bilginin elde edilme imkanının


olmadığı durumlarda herhangi bir konuyu
araştırmak için ikincil verilerden, tarihi belgelerden,
biyografi ve otobiyografilerden yararlanılabilir.
DİNDARLİK

 Dindarlık nedir? Dindarlığın temel unsurları nelerdir?


Dindarlık hangi boyutlarda değerlendirilebilir?
Dindarlık nasıl ölçülür? Dindarlığı etkileyen faktörler
nelerdir? Dindarlığın insan hayatındaki etkileri
nelerdir?
DİNDARLİK

 Dindarlık, dini ilkelerin gerek bireysel gerekse toplumsal


yaşantıya aktarılmış halidir. Dindarlıkta dini inançların
çeşitli tutum ve davranışlarla bireyin günlük hayatına
etki etmesi söz konusudur. Çünkü dindarlık, bireysel,
duygusal ve davranışsal yönleri kuşatan çok yönlü bir
yapı arz eder.
DİNDARLİK

 Her din, kendi içindeki inanç ve ibadet yapısına göre


farklı dindarlık biçimleri oluşturmakta; dine inanan her
birey, dini algılayıp yaşantı haline getirirken farklılıklar
sergilemektedir.
 Bu çerçevede dindarlığın dinden en önemli farkı dinamik
bir süreç arz etmesidir.
 Dindarlık, kişiye, kültüre ve inanılan dinin temel
ilkelerine göre farklılık gösterebilir.
DİNDARLİK

 Dindarlık, bir kişinin ya da grubun günlük hayatında


dinin önemini ifade eden, dine inanma ve bağlanma
derecesini gösteren bir kavramdır.
 Dindarlık, yaşanan dindir; dinin hayata geçirilerek
bilfiil yaşanan biçimidir.
 Allah’a inanma ve bağlanma derecesi, O’nu
zihnimizde tasavvur etme tarzı, ibadet alışkanlıkları,
ahlaki tercih ve kararlar, aile içi yaşam ve diğerleriyle
ilişkiler, tutum ve davranışlar temelinde anlaşılıp, ele
alınabilir.
DİNDARLİK

 İnsanlar dinlerine çeşitli derecelerde bağlanırlar ya da


dinin farklı unsurlarından kendilerince bir din
anlayışı oluştururlar.
 İşte bu dini algılamalar ve bunların etkilerinin
arkasında yatan olumlu ya da olumsuz psikolojik
unsurlar gözlemlendiğinde, bu gerçekler psikolojik
olarak anlamlı olurlar.
DİNDARLIK
 Psikolojik bakımdan din hem insanların duygu ve
düşüncelerinde, ifade ve davranışlarında hem de
kültürel dünyada bir referans çerçevesi olarak vardır.
Bir kimsenin dindarlığı bu karşılıklı ilişki ve
etkileşim içerisinde ortaya çıkar.
 Bu bakımdan din psikolojisi hem öznel, bireyin iç
dünyasında yer alan dini ele alır hem de kültürel bir
gerçeklik olarak var olan dinin psikolojik yönünü inceler.
 Dinin psikolojik olarak incelenmesi bu karşılıklılık ve
etkileşim bakış açısı içersinde yapılmak durumundadır.
 Dindarlığın özellikleri:
 Dindarlık tek biçimli, değişmez/sabit bir durum değil, kişi
ve gruplara göre değişen, gelişen dinamik bir yapı ve
süreçtir.
 Bireylerin ve grupların hayatında çeşitli faktörlere bağlı
olarak( yaş, cinsiyet, bilgi seviyesi, ekonomik durum, siyasi
ve toplumsal olaylar ve durumlar vb) dine bağlanma, dini
inanç ve değerlere kendini verme, yaşantı ve uygulamaya
dönüştürmenin değişen ve gelişen dereceleri vardır
 Dindarlık birey ve toplumun hayatında belli bir alanla
sınırlı olmayıp, hayatın her alanında etkisini gösterir. İnanç,
ibadet, duygu, bilgi, ahlaki değer ve tutumlar, toplumsal ilgi
ve ilişkiler, tutum ve davranışlar olarak geniş bir alanda
dindarlığın varlığını ve etkilerini görmek mümkündür.
DİNDARLİĞİN BOYUTLARİ

İNANÇ
İNANÇ

DAVRANIŞ
DAVRANIŞ DUYGU
DUYGU

DİNDARLIK
DİNDARLIK

BİLGİ
BİLGİ
ETKİ
ETKİ
DİNDARLIĞIN BOYUTLARI
 Glock ve Stark, dünya dinleri üzerine yaptığı araştırmalar
neticesinde dindarlığın beş boyutunun olduğunu tespit etmiştir.

 İnanç Boyutu; bireyin inandığı dinin inanç esasları, dinin ortaya


koyduğu kutsalın sıfatları (İslam’da tevhit, Hıristiyanlık’ta teslis)
vb.,
 Davranış boyutu; dini motivasyonla yapılan davranışlar,ibadetler,
ritüelleri,
 Duygu/Tecrübe boyutu; Dinin içkin olduğu duygu ve hisler (dini
sevgi, korku, huşu, vb.,)
 Bilgi/Zihinsel boyutu; bireyin bağlı olduğu dine, inanç esaslarına
veya tarihçesine dair bilgileri
 Etki boyutu; dinin bireyin yaşamına; duygu, düşünce, tutum ve
davranışlarına yansımasını kapsar.
DİNDARLİK YÖNELİMLERİ

 İnsanların kendilerini dine veriş derecesi, dinî hayatı


yaşamadaki dikkat, ilgi, samimiyet ve yoğunluğu şu ya
da bu düzeyde olabilir. Fakat bundan daha önemlisi
belki de dininin gereklerini yerine getirmedeki asıl
niyet ve ulaşılmak istenen amaçtır. Dinî niyetin saf ve
katışıksız olması kadar, dindışı başka amaçlar elde
etmeye yönelik olması da mümkündür.
DİNDARLİK YÖNELİMLERİ

 Dindarlıktaki bu farklı yönelimler ilk olarak G.W.


Allport tarafından iki temel tip halinde ele alınıp
tanımlanmıştır.
 Bir bakıma dindarlık yaşantısındaki samimiyet ve
içtenlik farklılığına dayalı bu yönelimler dış güdümlü
(intrinsic) dindarlık ve iç güdümlü (extrinsic) dindarlık
olarak adlandırılmıştır.
 Bireylerin dini hangi motivasyonla yaşadıkları üzerinde
duran ve dindarlığın neliği kadar nasıllığının da önemli
olduğunu vurgulayan Allport, dindarlığı iç kaynaklı ve
dış kaynaklı olarak ikiye ayırmıştır.
 Dış güdümlü Dindarlıkta, dinin başka bir amaç için
kullanılması söz konusudur.
 İç güdümlü Dindarlıkta, dinin samimiyetle yaşanması
söz konusudur.
DİNDARLİK YÖNELİMLERİ
 Dış Güdümlü Dindarlık
 Birey hedeflerine ulaşmak için dini kullanma
eğilimindedir. Dini yaşamak amaç değil araçtır.

 Bu insanlar dini pek çok açıdan yararlı bulurlar. Statü


kazanmada, kendini haklı gösterme durumlarında,
toplumsallaşmada, teselli ve güvenlik sağlama gibi
durumlarda din onlar için çok iyi bir araçtır. Dış
güdümlü dindar kendi içinden gelmeksizin, benliğinden
vazgeçmeksizin Tanrı’ya yönelir diyebiliriz
DİNDARLİK YÖNELİMLERİ
 Dış güdümlü dindarlık
 Onlar açısından din, toplumda bir makam ve mevki elde
etme, başkaları nezdinde değerli ve itibarlı olma, dert ve
sıkıntılar için teselli, yoksunluklar için telafi sağlama,
korkuları yatıştırıp güven ve rahatlık sağlama gibi istek
ve ihtiyaçlarını karşılamada elverişli bir vasıta
durumundadır.
 Bu yüzden onlar inançlarına sıkı sıkıya sarılarak, katı ve
hoşgörüsüz bir taraftarlık sergileyebilirler. Çünkü din
onların insani istek ve ihtiyaçlarına hizmet etmesi
ölçüsünde ve durumunda önem ve değer taşır.
 İç güdümlü dindarlık

 İç güdümlü dindarlık, dinin samimiyetle yaşanması ve


bireyin dini, düşüncelerine duygularına, tutumlarına,
tercihlerine ve yaşam tarzına yansıtması halidir.
DİNDARLİK YÖNELİMLERİ
 İç güdümlü dindarlık

 Dinî değerler içlerine iyice yerleşmiş, güçlü kişilik sahibi


kimseler için din, bütün benliği kuşatıcı, her konuda tek
başvuru kaynağıdır. Kişiliğin merkezinde yer alan iman,
bütün davranışları belirleyici bir etki ve denetim odağı
olarak etkinlikte bulunur.
 İç güdümlü dindarlar kendilerini dine uyumlu hale
getirme çabası içindedirler. Allah rızası için, kendi istek
ve arzularından vazgeçerler; kendilerini dine adarlar.
DİNDARLİK YÖNELİMLERİ
 İç güdümlü dindarlık

 Bu tip dindarlar için din, benliğin hizmetinde olması


sebebiyle dıştan gelen bir değer değil, daha çok kişiyi
bütünüyle aşan ve ilahi iradeye uygun yönde kişiyi
değişime sevk eden, benlikten daha geniş bir alana
yayılan, içten doğma bir değerdir.
 Ne kadar güçlü olursa olsun diğer arzu ve
ihtiyaçlarına, anlamı ve önemi ikinci derecede olan
şeyler olarak bakarlar ve güçleri yettiği ölçüde bunları
dinî inanç ve değerleriyle uyumlu hale koymağa
çalışırlar.
 Dini yaşamadaki bu farklı eğilimleri
karşılaştırmak gerekirse, şu özellikleri ayırt etmek
mümkündür.
 1. Dış güdümlü olarak dine yönelmiş kimseler dini
kullanırken ve dinden yararlanırken; iç güdümlüler
dinlerini yaşarlar. Dış güdümlü kimseler kendileri için
yaşarlar, içgüdümlü dindarlar ise ilahi gayeleri
gerçekleştirmek için yaşarlar.
 2. Dış güdümlü dindarlar için dinî inanç ve değerler
ancak zaman zaman başvurdukları, benliğin hizmetinde
olan bir dış değerdir. İçgüdümlü dindarlar içinse, benliği
bütünüyle aşan, benlik için bir standart oluşturan ve
kişiyi değişime zorlayan içten doğma bir değerdir.
 3. Dış güdümlü dindarlar, bazı kişisel istek ve
ihtiyaçlarını dinin dışında daha kolayca elde
edebileceklerine inandıklarında, dinî ilişki ve bağların-
dan kolayca vazgeçebilirler. Buna karşılık iç güdümlü
dindarlar dinleri için yaşarlar, dinî inanç onların
kişiliğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Dinî görevlerini
yerine getirmede devamlılık ve tutarlılık gösterirler
 4. Dış güdümlü dindarlar için din toplumsal
makam, itibar, kimlik kazandırma, güvenlik sağlama,
yoksunlukları teselli ve telafi etme, kendini haklı
gösterme aracıdır. İç güdümlü dindarlar için din nihai
ilgi ve amaç konusudur; hayatı ve inancı bütünleştirip,
içselleştirirler.
 Hallahmi’nin yaptığı bir araştırmada, iç güdümlü
dindarların dini bir “sanat” gibi yaşadıkları, dış güdümlü
dindarların ise, dini, bir “sosyal kimlik” aracı olarak
gördükleri ortaya çıkmıştır.
 Yapılan araştırmalarda göze çarpan bir başka husus da
dindarlık tipi ile Tanrı anlayışı arasındaki ilişkidir. İç
güdümlü dindarlar tarafından Tanrı yardımsever,
hoşgörülü ve ihtiyaç anında hazır olan, koşulsuz ve
karşılıksız sevgi kaynağı olarak algılanırken, dış
güdümlü dindarlar daha sert ve cezalandırıcı bir Tanrı
anlayışına sahip görünmektedir.
DİNDARLİĞİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

Yaş

Cinsiyet

Öğrenim durumu

Sosyo-ekonomik durum

Kırsal-kentsel çevre

Medeni durum
DİNDARLİĞİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
 Yaş
 Geleneksel Kuram, 18-30 yaş aralığında dinî etkinliklerde
önemli bir düşüşün yaşandığını, dinî yönelişlerde
yeniden artışın ancak 30’lu yaşlardan itibaren
gerçekleşebileceğini savunur.
 Kararlılık Kuramı, yaşlanmayla birlikte dinî hayatta kayda
değer önemli değişmelerin ortaya çıkmadığını öne sürer.
Bu kurama göre bireyin dindarlığı belirli bir çerçeve
içerisinde sürüp gider, ciddi bir değişime uğramaz.
 İlgisizlik Kuramı ise, yaş ile dindarlık arasında ters
orantılı bir değişmenin söz konusu olduğunu iddia eder.
Buna göre yaş ilerledikçe dindarlık zayıflar.
DİNDARLİĞİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
 Cinsiyet
 Kadınlara has bazı kişilik özellikleri onları dindar olmaya
yöneltmektedir.Örneğin, erkeklere nispetle daha az
saldırgan, daha fazla çekingen, daha çok itaatkâr, bağımlı
ve pasif, daha fazla suçluluk ve pişmanlık yaşamaları, daha
çok kaygılı, endişeli ve sıkıntılı olmalarıdır.
 Ataerkil toplumsal cinsiyet anlayışı, kızların ve erkeklerin
yetiştirilme biçimlerini farklılaştırmaktadır. Bu çerçevede
örneğin kızlar itaat ve sorumluluğu, erkekler ise kendine
güvenmeyi ve bağımsız olmayı öğrenmektedirler.
 Cinsiyet rolleri, annelik rolü, toplumsallaştırma süreci,
kadının çalışıp çalışmaması, evli ya da bekar olması, gelir
düzeyi, sosyal çevresi, eğitim durumu kadının dindarlığını
etkilemektedir.
MANEVİYAT

 Maneviyat nedir? Dindarlığın bir parçası mıdır?


Maneviyat mı yoksa dindarlık mı daha kapsayıcıdır?
Dindarlık ile maneviyatın insan davranışları üzerinde
farklı tesirleri var mıdır?
DİNDARLIK MI MANEVİYAT MI ?

01/06/2022
MANEVİYAT MANEVİYAT

Maneviyat
DİNDARLIK DİNDARLIK

DİNDARLIK

SEKÜLER
SEKÜLER SEKÜLER
 Spirituality: maneviyat, tinsellik, ruhsallık, spiritüel, spiritüalite

 Modernleşme, rasyonelleşme, sekülerleşme, bireyselleşme

 Yeni dini hareketler


 New age akımlar

 Anlam, şifa ritüelleri, enerji çalışmaları, reiki, yoga, pagan


öğeler, doğa, kuantum, onarım, bilinçaltı çalışmaları,
olumlama, pozitif düşünme

 Dinin yaşanması mı tüketilmesi mi


 Nasıl uyarım yerine nasıl seçerim
DİNDARLIK/MANEVİYAT
 On yılı aşkın bir süredir “dindarlık” ve “maneviyat”
terimleri, psikologlar tarafından çok farklı şekillerde
tanımlanmış olsa da her iki kavramın da çok boyutlu
olduğu konusunda genel bir kabul vardır
 Din ve maneviyat terimleri bir birinin yerine de
kullanılmıştır
 Önceden dindarlıktan ayrı görülmezken 1980’lerden
itibaren çok sayıda inanç şekilleri “maneviyat” adı
altında popülarite kazanmıştır.
MANEVİYAT KAVRAMI
 Bireyi dünyaya bağlayan ve varoluşuna anlam ve açıklama getiren inanç
(Soeken&Carson 1987)
 Aşkın boyutun bilincine varmayı içeren bir varoluş ve tecrübe tarzıdır
(Elkins ve diğ. 1988)
 Evrensel hakikati arama (Goldberg 1990)

 Kutsalı arama sürecidir (Pargament 2002)

 1995 - Kanada - 1713 kişi yapılan araştırmada katılımcıların maneviyatı;


 yarıdan fazlası din ile ilgili konular
 gerisi ise insan ruhu, meditasyon, tefekkür, bir olma hissi gibi
konuları belirtti
 Özellikle sağlık alanında maneviyat ve onu ölçmeye yönelik ciddi bir
artış olmuştur
 Zinnbauer ve diğ (1997)

 1. Dindarım ama manevi yönden güçlü değilim


 2. Manevi yönden güçlüyüm ama dindar değilim

 3. Hem dindarım hem manevi yönden güçlüyüm

 4. Dindar değilim, manevi yönden de güçlü değilim


MANEVİYAT
Maneviyat literatürde
 Kutsalın öznel tecrübesi

 Varoluşsal anlam arayışı

 Kutsalı arama süreci

 Aşkın olana bağlılık

gibi farklı şekillerde tanımlanmıştır.

Bu tanımlar çerçevesinde maneviyat;


 Anlam arayışı, kendini aşma, kutsalı arama, kutsalla
bütünleşme gibi unsurlar üzerinde yoğunlaşmaktadır
denilebilir.
LİTERATÜRDE MANEVİYAT
 Genellikle

 kişisel inanç ve uygulamalar,


 kutsal olanla ve evrenle bağlı olma hissi
 Benliğin gelişimi
 bireyin kendini keşfi ve potansiyellerini
geliştirmesi
 anlam arayışı
 hayat memnuniyeti
 dinin ötesinde kültürel birikim

gibi konularla ilişkilendirilmiştir.


 Son 40 yıldır kurumsallaşmış din önemsiz ve değişime
engel, aşkının bireysel tecrübesini geliştirmesinden
ziyade onu engelleyen bir unsur olarak
nitelendirilmektedir. Bireyselleşme bağlamında yeni
dini pratikler, özerkleşmiş ve bireyselleşmiş dini
tecrübeler gelişmektedir.
MANEVİYAT

 Maneviyat, hayatın daha ulvi yönü, insan potansiyelinin


en üst noktası, hoşa giden duygusal durumlar gibi
olumlu özeliklerle ilişkilendirilmiştir. Dindarlık ise
olumsuz nitelikler tarafından kuşatılmıştır: sıradan inanç,
günün şartlarına uymayan doktirin ya da insan
potansiyeli önündeki kurumsal engeller vb.
ZIT KUTUPLAR OLARAK
DİNDARLIK VE MANEVİYAT
 DİNDARLIK  MANEVİYAT
 Kurumsal  Kişisel
 Toplu / Cemaat  Bireysel
 Statik  Dinamik
 İnançtemelli  Duygu/Tecrübe temelli
 Öze dayalı  İşlevsel
 Olumsuz  Olumlu
MANEVİYAT
 Dindarlıkta kurumsal ilkelerin takip edilmesinin aksine
maneviyatta bireysel anlam arayışı, kendini aşma,
kutsalla olan doğrudan iletişime geçme çabaları söz
konusudur.
 Dindarlık, maneviyat arayışına göre daha inanç temelli
ve durağandır. Maneviyat ise duygusal ve bireysel
tecrübeye daha öncelik vermekte, bunun için daha
değişken bir yapı arz etmektedir.
 Hem maneviyatta hem de dindarlıkta kutsal arayışı
olmakla birlikte, dindarlıkta bu arayış kurumsal inanç ve
gelenek bağlamında, maneviyatta ise daha çok bireysel
tarzda yapılmaktadır.
DİNDARLIK MANEVİYATTAN GENİŞ
 Klasik psikolojide din, sınırları
geniş bir kavramdır
 İnsanlar çeşitli nedenlerle dini Maneviya
etkinliklere katılır ve bunların bir DİN
t
kısmı manevi nedenlerdir
 Alan araştırmaları, insanların bu
iki terimi birbirinden ayırmadığını
göstermektedir
 Maneviyat, dinin özü, motive edici
gücüdür
 Maneviyat, dinin kurumsal
olmayan ve tecrübeye dayanan
yönüdür
MANEVİYAT DİNDARLIKTAN GENİŞ MANEVİY
Din
AT
 Maneviyat, dini gelenek ve
kurumların dışındadır
 Merhamet, hoşgörü ve affedicilik
gibi kavramları açıklamak için dine
gerek yoktur
 Seküler anlamda da insanlar
biribirlerine bağlı olduğunu
gerçeğini kabul ederler
 Maneviyat sonradan kazanılan bir
olgu değildir, her insanın içinde
manevi bir potansiyel vardır
 İnsan olmanın gereği olarak
maneviyat, dinden daha geniş,
evrensel bir kavramdır
DİNDARLIK VE MANEVİYAT İLİŞKİLİ
ANCAK AYNI DEĞİL
 Alan araştırmaları
insanların din ve
maneviyata farklı manalar
yüklediklerini göstermiştir
 Bu kavramlar birbirleri ile
Maneviyat Din
ilişkilidir ancak net
sınırlarla birbirinden ayrı
değildir.
MANEVİYATA YAKLAŞIMLAR
 Dini Maneviyat
 Dindarlığın üç temel gereği vardır:
1. Tanrı’nın varlığına iman
2. Tanrı’yla ahirete iman
3. Dua yoluyla Tanrı’yla ilişki kurma
Bu süreçte yaşanan duygusal doruk deneyimler dini
maneviyattır
 Dini Maneviyat dini inanca dayanır
 Dini Olmayan Maneviyat kişinin,
 herhangi birinden daha yüce ve daha güçlü gördüğü
herhangi bir varlıkla,
 herhangi biri tarafından üretilmiş bir objeden daha güzel
bir obje,
 herhangi birinin ortaya attığı fikirden daha aydınlatıcı bir
fikirle karşılaştığında ortaya çıkan doruk deneyimlerdir
Dini olmayan maneviyat, kişinin değerleriyle tutarlıdır
 Dini olmayan maneviyat bilimsel inanca dayanır
 Dini maneviyata sahip kişiler için hayatın anlamı,
ahirete hazırlanmaktır; diğerleri için ise ahirete
inanmadıkları için içinde bulundukları anı en verimli
geçirmeye çalışır, cenneti burada kurmaya çalışırlar
 Başkalarına yardım etme gibi konularda her iki grup
da aynı etik standarttadır ancak motivasyonları
farklıdır. Dini maneviyata sahip kişiler herkesin
Tanrı tarafından yaratıldığını düşündükleri için
böyle davranırlar ancak diğerlerine göre herkes
gelişmekte olan aynı türe aittir ve hayatta kalmak
için birbirine destek olmalıdır
 Maneviyat kelimesine yüklenen anlam, kültürden
etkilenmektedir
 Yeni bir terimin ortaya çıkma sürecinde Türkiye’de kavramsal
zeminin sağlam atılması gerekmektedir
 Bu noktada maneviyata olduğu kadar dindarlık kavramının da
etraflı bir şekilde ele alınması gerekmektedir
 Maneviyat kelimesine yönelik popüler ilginin motivasyonları
irdelenmelidir
 Maneviyat, psikoloji ve sağlık alanlarında olduğu gibi Din
Psikolojisi için de yeni bir çalışma alanı sağlamaktadır
 Akçanat’a göre, “Buda olmak, fena’ya ulaşmak, insanoğlunun gelişim
yolculuğundaki her zaman gizemli son durağı olmuştur. Hatice Yıldıran’a
göre ‘‘aydınlanma bir olma yolculuğudur’’. Koçluk literatüründe
aydınlanma kavramı, maneviyat gelişimi ile ilişkili olduğu kadar,
farkındalık artımı ile de eş değer görülmektedir. Yaşam koçlarının
insanların geçirdikleri aydınlanma anları ile farkındalıklarının arttığı ve
bu şekilde bir değişim sürecine girdikleri belirtilmektedir. Aydınlanmak
yaşam koçlarına göre, bireysel gelişim kategorisinde ‘‘oluş sürecidir’’,
aydınlanma adı altında “hayat amacı” sunulmaktadır. Yaşam koçlarından
(K3, 35/K) ve (K8, 69/E) aydınlanma yaşadıklarını ve farkındalık bilinci
kazandıklarını belirtmiştir. Bu manevi gelişimi yaşayan katılımcılar,
koçlukta maneviyat temalarının işlenmesini gerekli görmektedir. Yaşam
koçu Nilüfer Soyiç “Lotus çiçeğinin” çağlar boyunca manevi
aydınlamayı temsil ettiğini söyler. Bununla birlikte, mistik güçleri
kullandığını iddia eden yaşam koçları da mevcuttur, örneğin Tuğçe
Işınsu, doğuştan gelen ve yükselen burcu akrepten aldığı psişik güçlerini
13 yaşında kullanmaya başladığını iddia etmiş ve Simge Bilim, Kehanet
Sanatları gibi benzer çalışmalarında kendisini Türkiye’nin ilk melek koçu
olarak ilan etmiştir.
DİNİ YAŞANTININ UNSURLARI
DİNİ İNANÇ

DİNİ DÜŞÜNCE

DİNİ TASAVVUR

DİNİ DUYGU

İBADET

DİNİ ŞUUR

DİNİ İRADE

DİNİ ŞAHSİYET

DİNİ TUTUM
DİNİ İNANÇ

Türkçe’de inanmak fiilinden türetilmiş olan inanç;


Bir insanın herhangi bir hükmü,
*kısmen ya da tamamıyla kabulü
* reddi
*veya ondan şüphe duyması durumudur.
İNANCİN BOYUTLARİ

 İnancın, hüküm olma bakımından zihinsel;


teslimiyet ve boyun eğme bakımından duygusal;
davranışa dökülme bakımından iradî bir yönü vardır.
İNANCIN DÜZEYLERİ
İman ve bilgi……Kanaat…… Şüphe…..İnançsızlık
%100 %75 %50 0

*Bir inanca kanaat demekle, başkalarının da aynı konuda farklı


kanaatlerinin olabileceğini ve farklı inanç (veya kanaatlerin)
geçerliliğinin henüz tamamen belirlenmemiş olduğunu kabul ediyoruz
demektir.
*Bir kanaat araştırılıp doğruluğu tespit edilince o artık bir bilgidir.
*Kanaat tahkik edilemediği halde benimsenir ve artık zıt kanaatlerin de
aynı oranda geçerli olabileceğine inanılmazsa, kanaat bir iman konusu
olur.
*Şüphe ise, zihnin bir şey için var veya yok diyemediği durumdur.
*Bir şeyin lehindeki inanç %50’nin altına düştükçe inanmama durumu
başlar ve sıfır noktasında kesin inançsızlık görülür.
İNANÇ ÇEŞİTLERİ
İnançlar, farklı kavramlar arasındaki ilişkilerle ilgili olduklarından
oldukça fazla çeşitlilik gösterirler;

*İnsanın kendisi ile eşya arasındaki zaman ve mekan


münasebetleri,
*Çevresindeki kişiler,
*Diğer milletler ve insan grupları,
*Sosyal organizasyonlar,
*Siyasi olaylar,
*Sanat
*Felsefe
*Dinî konular (Allah, ahiret vb.)
DİNİ İNANÇ
İnanç,

-İnsanın kendisi ve bütün kainat üzerindeki hakimiyetini


kabul ettiği,
-duyular üstü,
-yüce kudret ve kuvvet sahibi bir varlık, ve
-bu varlık ile insan arasındaki ilişkileri düzenleyen
birtakım esaslarla ilgili ise
buna dini inanç denir.
DİNİ İNANÇ
 Dinî inancın başlangıç noktası kabul ve tasdiktir. Bütün dinler
va’z ettiği inanç esaslarına bağlılarının kesin bir kabul ve
tasdikini ister.
 Diğer inançlarda olduğu gibi dinî inançta da kuvvetlilik ve
zayıflılık söz konusudur. Kuvvetli inançlar davranışlara daha çok
yansır, davranış halinde ortaya çıkarlar
 Dinî inanç somut bir eylem olmadığı için tahkik edilemez,
gözlem ve deneye tabi tutulamaz.
 İnanç çoğu zaman rasyonel delillere dayanmadığı için devamı da
delillerin varlığına bağlı değildir.
 Dini inançlar, kişilerin hayatında taklit derecesinden tahkik
derecesi yönünde yol alır.
GAZALİ’NİN İMAN DERECELEMESİ
Gazalinin derecelemesine göre
Allah’ın varlığına iman;
 çok kere taklitle başlar,
 İkinci derece ilim derecesidir.
Burada insan inancını makul
gerekçelere dayandırma ihtiyacını
duyar, delil arar.
 Üçüncü derece ise zevk’tir. Bu
aşamada inanç yaşanır, dinî
tecrübenin konusu olur.
DİNİ İNANCİN MOTİVASYONU

 İnsan niçin inanmaktadır?


 Niçin kendinden güçlü ve kudretli, tabiatüstü bir varlık veya
varlıklar olduğunu kabul etmekte ve ona bağlılık
göstermektedir?
 Niçin bazı insanlar kendilerini tamamen Alah’ın bütün emir ve
yasaklarını en üst düzeyde yerine getirmeye çalışırken bazıları
din konusuna kayıtsız kalabilmekte veya reddedebilmektedirler?
İşte yukarıdaki soruların cevabı dini motivasyonu oluşturmakta ve
insanın biyolojik bilişsel ve sosyo-kültürel özellikleri
çerçevesinde açıklanmaktadır.
İNSANİ İNANMAYA VE DİNİ KABUL
ETMEYE İTEN ETKENLER

Modelden Öğrenme

Güçsüzlük ve çaresizlik

Bir varlığa bağlanma ihityacı

Akıl yürütme ve zihinsel tatmin

Korku

Ölümsüzlük arzusu

Suçluluk ve günahkarlık duygusu

Dini sembollerle, esaslarla karşılaşma


İNSANİ İNANMAYA VE DİNİ KABUL
ETMEYE İTEN ETKENLER

1- Modelden Öğrenme;
* Ebeveyn
 Arkadaşlar

 Din Adamları

 Öğretmenler

 Yakın akrabalar

 Okul çevresi
İNSANİ İNANMAYA VE DİNİ KABUL
ETMEYE İTEN ETKENLER
2-Güçsüzlük ve çaresizlik (çocukluk, yaşlılık, hastalık, deprem, tabii
afetler, ölümler vb.)
* Freud, dinin insanın toplum ve tabiat karşısındaki güçsüzlüğünün,
çaresizliğinin bir ürünü olduğunu savunur. Bunlarla gerçek yaşamda baş
edemeyen insan hayali bir Tanrı imgesi oluşturur. Bu tanrı imgesinin
temelinde ise çocukluk döneminde oluşan, her şeye gücü yeten baba
imgesi yatar. Baba tanrıya dönüşür.
* Güçsüzlük ve çaresizlikler insanı bir süreliğine dine yöneltebilir, ancak
din bilişsel olarak içten benimsenmemişse bu yönelme kalıcı olmaz.
* Diğer taraftan güçsüzlük ve çaresizlik bazı kişileri tepkisel olarak
dinden uzaklaştırıp Allah’ı inkara da götürebilir.(BATSIN BU DÜNYA)
İNSANİ İNANMAYA VE DİNİ KABUL
ETMEYE İTEN ETKENLER
3- Bir varlığa inanma ihtiyacı;
 Erich Fromm’a göre insanda bir şeye yönelim ve
bağlılık sistemi vardır. İnsan yönelecek ve
bağlanacak bir amaca sahip olma anlamında dinsel
bir ihtiyaç duyar.
 Dinin evrensel olması da insandaki bu yönelim ve
bağlanma ihtiyacındandır.
 Bu ihtiyaçla insan, Tanrı’nın yanı sıra hayvanlara
ağaçlara, putlara, şeytana, partisine, paraya veya
başarıya tapınabilir.
İNSANİ İNANMAYA VE DİNİ KABUL
ETMEYE İTEN ETKENLER
4-Akıl yürütme ve zihinsel tatmin
* Her insan Tanrı- Alem- İnsan ilişkisi bağlamında bir
takım sorular sorarak kendi konumunu belirlemeye
çalışır.
• Alemin yaradılışı, düzeni, geleceği, kendinin Allah
karşısındaki konumu vs. hakkındaki sorular ve bunlara
cevap arayışı onu dine yöneltir.
• ŞEYTANA TAPMA MANTIĞI

• http://www.youtube.com/watch?v=P_XJqJB_I2o
HOMO DEUS "İNSAN TANRI" DEMEK. İNSANOĞLUNUN KADERİNİ
ELİNE ALDIĞINI, ARTIK GÖKYÜZÜNE BAKMADIĞINI" ANLATIYOR...
 ATEİSTLER İÇİN DİN
Alain de Botton’un “Ateistler için Din” başlıklı kitabını
okumayı tamamladım. Kitabın başlığı ilginç. Alt başlığı daha
ilginç: "Bir İnanmayanın Din Kullanım Klavuzu". Dinin
doğaüstü yönünü kabüllenmeyen, ama toplumsal
fonksiyonlarının modern dünyada yerinin doldurulamadığını,
insanoğlunun tarih boyunca din vasıtasıyla elde ettiği
kazançların birkaç yüzyıl önce Mantık Sunağın’da kurban
edildiğini ortaya koyan bir kitap. Hatta modern sorunların
birçoğunun dinler tarafından bulunan çözümlerle
iyileştirilebileceğini savunan bir kitap. Ama bir şartla: "Bu
çözümler, içine doğdukları o doğaüstü yapıdan çıkarılmalı."
Alain de Botton "inanç sistemlerindeki bilgelikten
doğaüstünün en büyük düşmanlarının bile
yararlanabileceğini" söylüyor. En çarpıcı cümlesini son
sayfaya bırakıyor: “Dinler, yalnızca inananlara
bırakılmayacak kadar yararlı ve etkili bakış açılarını dönem
dönem de olsa insanlığa sunmayı başarmışlardır.« Ali Köse
İNSANİ İNANMAYA VE DİNİ KABUL
ETMEYE İTEN ETKENLER
5- Korku
Çok çeşitli korkular vardır; ölüm, hastalık kaza, başarısızlık, maddi sıkıntı,
vb.,
Korku insanın kendisini zarar verici durumlardan koruması, bedensel
ruhsal, toplumsal durumunu, rolünü, yerini kollaması, denge ve düzen
içerisinde sürdürmesi, uyumunu sağlaması için gerekli bir duygudur ve
bir düzeye kadar yararlıdır. Ancak belirli bir düzeyi geçtiğinde psiko-
sosyal uyumu için zararlı hale gelebilir.
İlk insanlar çok korktukları şeyleri kutsallaştırarak onlara tapınma
davranışları geliştirmişlerdir. Doğa güçlerine, aya, yıldızlara, ruhlara vb.
Günümüzde de insan çok korktuğunda, korktuğu şeylerden korunmak için
dine yönelmekte, Allah’a sığınmakta ve dua etmekte ve böylece kendini
güvende hissetmektedir.
İNSANİ İNANMAYA VE DİNİ KABUL
ETMEYE İTEN ETKENLER
6- Ölümsüzlük arzusu
İnsan bir yandan ölümden kurtuluş olmadığını
bilmekte, diğer taraftan ölümsüz olma, ebedi yaşama
arzusuna sahip olmaktadır.
Ölüm karşısında dinin sunduğu mesaj, insanın dine
yönelmesine, Allah’a bağlanmasına olumlu etkide
bulunmaktadır. Ebedi hayat, cennet va’di
ölümsüzlük arzusuna cevap vermektedir.
İNSANI İNANMAYA VE DİNİ KABUL
ETMEYE İTEN ETKENLER
7- Suçluluk ve Günahkarlık Duygusu
* Allah’a inanmaya, dinin esaslarını kabul etmeye
çağrı bazen insanda tepki ve isyan duygularına
neden olabilmektedir. İsyan ise zamanla suçluluk ve
günahkarlık duygusuna yol açabilmektedir.
* Diğer taraftan , suçluluk duygusundan kurtulma ve
günahların bağışlanacağı ümidi, insanı rahatlatır ve
onda güdüleyici bir etki meydana getirir.
İNSANİ İNANMAYA VE DİNİ KABUL
ETMEYE İTEN ETKENLER
8-Dini sembollerle, esaslarla karşılaşma
İnsan çevreden, toplumdan aldıklarını zihninde işleyen;
yorumlar yapan, değerlendiren ve neticede kabul veya
reddeden bir canlıdır.
Dini sembollerle de çevresel faktörlerin etkisiyle karşılaşır
ve bir karara varır.
BİREYİ ALLAH’I İNKAR VE REDDE
GÖTÜREN ETKENLER

Yakın Çevre

Hayal kırıklığı

Kötülükler

Kendinin yeterli ve güçlü olduğunu düşünme

Bağımsızlık arzusu

Allah inancının ve dinin bir yararının olmadığını düşünme

Allah’ın varlığına dair yeterli delil bulamama


BİREYİ ALLAH’I İNKAR VE REDDE
GÖTÜREN ETKENLER
 Yakın Çevre
* Ebeveyn
 Arkadaşlar

 Din Adamları

 Öğretmenler

 Yakın akrabalar

 Okul çevresi
BİREYİ ALLAH’I İNKAR VE REDDE GÖTÜREN
ETKENLER
 Kötülükler; Bazı kişiler, dünyadaki kötülükleri, haksızlıkları,
savaşları ve zulümleri her şeye gücü yeten, bilen ve merhametli
bir Allah anlayışı ile bağdaştıramamakta ve ‘ eğer Allah varsa ve
kötülüklere karşıysa neden engellemiyor?’ diyerek Allah’ın
varlığına inanmamaktadır.
 Hayal Kırıklığı; Kendince gayret edip çalışan, mücadele eden,
fakat hep arzu etmediği, adeta hayal kırıklığı doğuracak
sonuçlarla karşılaşan bazı bireylerde Allah’a isyan ve inançsızlık
düşüncesi gelişebilmektedir.
BİREYİ ALLAH’A İNKARA VE REDDE GÖTÜREN
ETKENLER
 Kendinin Yeterli ve Güçlü Olduğunu Düşünme; İnsanın aşırı
bir büyüklük içinde kendini güçlü görmesi, onu kendinden üstün
ve yaratıcı bir Tanrı’yı kabul etmemeye götürebilmektedir.
Bazı psikolojik araştırmalar ve gözlemler de kendini beğenme,
yeterli görme, kendi gücüne sınırsız güvenme tutumlarıyla
dindarlık arasında negatif bir ilişkinin varlığını ortaya
koymuştur.
 Bağımsızlık Arzusu; Tanrı’ya inanç, varoluşsal bir bağımlılığı
kabul etmek demektir. Halbuki insanda özgürlük arzusu vardır.
İşte insanda bağımsızlığa olan bu güçlü eğilim, bazı bireyleri
dinî değerleri ve Allah’ı redde, inkara itebilmektedir.
BİREYİ ALLAH’A İNKARA VE REDDE GÖTÜREN
ETKENLER
 Allah’a inancın ve Dinin Bir Yararının Olmadığını Düşünme;
İnsanlar arasında birey ve toplum için yararlı değil, aksine zararlı
olduğunu düşünerek dine karşı çıkan, dini değerleri kabul etmeyenler
çıkabilmektedir.
Din adına yapılan haksızlıklar, savaşlar ve zulümler, bazı din adamları ve
dindarların kendi bireysel çıkarları için dini kullanmaları, istismar
etmeleri, buna zemin hazırlayabilmektedir.
 Allah’ın Varlığına Dair Yeterli Delil Bulamama; Bazı insanlar, her
şeyi yaratan bir varlığın olamayacağını, eğer varsa o yaratıcının da bir
yaratıcısının olması gerektiğini ve nihayet ilk yaratıcının gücünü
nereden aldığının açıklanamayacağını ileri sürerek Allah’a
inanmamaktadırlar. Bazıları ise Allah’ın varlığına dair delillerin
yeterince ikna edici olmadığını ileri sürerek inkar etmektedirler.
http://www.youtube.com/watch?v=qHVRiuh_RDI

http://www.youtube.com/watch?v=BtX3sfMS8GM
 Ülkemizde yapılan bir araştırmada ateistlerin inançsızlığı
benimsemelerinde bağımsızlık duygusu, Tanrı kavramına
yüklenen olumsuz anlamlar, dramatik tecrübelerden
beslenen kötülük problemi, akılcı ve rasyonel düşünce
biçimi, sekülerizm, ekonomik faktörler, bilim ve
teknolojideki gelişmelerin verdiği güven hissinin etkili
olduğu tespit edilmiştir. Bununla birlikte anlam arayışı
da bireyleri inançsızlığa yönelten unsurlar arasında yer
almıştır (Gülfil, 2018: 187).
BAZI SORULAR
 1. Kaderimiz çiziliyse kararlarımızdan niye sorumlu
tutuluyoruz? Yok eğer hür irademiz varsa, niye bazı
şeyleri seçtiğimizde cehenneme atılıyoruz?
 2. Seçme yeteneğimiz var, fakat bazı şeyleri
seçmememiz isteniyorsa bu yeteneğin ne kadar anlamı
var?
 3. Tanrı her şeyi biliyorsa (geçmiş, gelecek, vs), o zaman
geçmiş de, gelecek de daha yaratılış anında belli
demektir. Belli olan bir şeyi değiştirmek için, kitap,
peygamber, vs göndermenin mantığı ne o zaman?
 6. Kurana göre Tanrı bazılarının kalplerini mühürlemiş, onlardan imanı
esirgemiştir. (Biz ateistler o kişilerdeniz belli ki). Peki bu durumda
Tanrı bize haksızlık yapmış olmuyor mu? Bizim ne suçumuz var? Bu
Tanrı’nın adil sıfatıyla çelişmiyor mu?(Bizim ateist olacağımızı
biliyordu ve bunu bilerek yarattıysa şimdi neden şikayetçi oluyor)
 7. Peki ya ömrü boyunca İslam’la tanışmamış kişilerin ne suçu vardır?
Afrika’nın ilkel bir kabilesinde doğmuş birinden Tanrı nasıl kendisine
iman bekler? (şartlar herkes için farklıdır)
 8. Tanrı’nın bizi hem sevdiği söylenir, hem de hayatın bir imtihan
olduğu ve eğer bu imtihandan kalırsak, bunun cezasının olduğu
söylenir. Yani Tanrı bizi zorla böyle tuhaf bir imtihana sokmuştur. Bu
insanın sevdiği birilerine yapacağı türden bir şey midir? (Tanrının izni
olmadan hiçbir şey olmuyorsa ve her şeyi tanrı planlıyorsa neden biz
yaptıklarımızdan dolayı cezalandırılıyoruz.
 9. Tanrı’nın kadınlara ne garezi vardır? Neden gerekirse
dövülebileceklerini söylemiştir? (Nisa suresi, 34. Ayet) Neden onlar
“Aklen ve dinen eksik yaratıklardır” (Hadis, kaynak: Buhari). Neden
şahitlikleri erkeğin yarısı değerindedir?
 10. Bizim Müslüman ülkeler, Tanrı katındaki en son ve en hak dine
sahipse, neden dünya üzerinde tüm müslüman ülkeler
sürünmektedir? Neden gavur(!) Hristiyanlar ve Yahudiler dünyayı
yönetmektedir?
 11. Tanrı, eğer varsa, hem varlığının tüm kanıtlarını bizden gizleyip,
hem de bizlerden kendisine inanmamızı beklerken ne yaptığını
zannetmektedir? Kendisi saklambaç oynayan bir çocuk mudur?
 12. İnsanlar Ademle Havva’dan türediyse, ve evrim, dolayısıyla da
bununla bağlantılı olarak “çevre koşullarına bağlı modifikasyon”
diye bir şey yoksa, neden dünyanın dört bir yanındaki insanların
vücut özellikleri, deri renkleri vs. farklıdır?
 13. Canlı türleri yaşadıkları ortamlar içinde ve son halleriyle
yaratıldılar ise, neden bilimde evrim denen bir prensibe inanılıyor ve
neden bu teorinin yığınla kanıtı vardır? Neden bütün saygın bilim
adamları bu teorinin doğruluğuna inanırlar? Ve neden televizyonda
yayınlanan bütün doğa belgesellerinde evrim teorisine doğrudan
veya dolaylı atıflar yapılmaktadır?
DİNİ TASAVVUR
 Tasavvur, zihinde önceden oluşan, idrak edilmiş şeylerin (obje,
olay, kavram) tekrar zihinde canlandırılması, yeniden anlam
kazanması demektir.
 Tasavvur, “ruhsal güçler veya duyusal uyarılarla zihinde önceden
oluşan herhangi bir nesnenin, olayın, fiilin ya da bir kavramın istekli
olarak yeniden özel bir biçimde şekillenmesi, canlanması, anlam
kazanması veya hatırlanmasıdır” (Yavuz, 1983, s. 159).
 Bu haliyle tasavvur öznel bir süreçtir ve bireysel tecrübeye dayalı
olarak toplumsal bir bağlamda şekillenir. Ancak insan, herhangi bir
obje hakkında sahip olduğu bilgiler çerçevesinde ve objenin
özellikleri doğrultusunda da zihninde onu canlandırmaya çalışır,
onun imajını zihninde oluşturur. Yani insan, herhangi bir şeyi
doğrudan doğruya görmeden, idrak etmeden de onunla ilgili
bilgilerinden hareketle onu tasavvur edebilir.
DİNİ TASAVVUR
 Dini tasavvur, dinî kavramların (Allah, cennet, cehennem,
melek, şeytan) dini olayların ve nesnelerin zihinde
canlandırılması, şekillendirilmesidir.
 Dini tasavvurların başında Tanrı tasavvuru gelir.
 Tanrı tasavvuru, kişinin bebekliğinden itibaren, zeka
gelişimine, edinmiş olduğu bilgi ve yaşantısına göre,
Tanrı’yı zihninde canlandırması, biçimlendirmesi ve
anlamlandırmasıdır.
 İnsanlar arasında farklı anlayışlar olmakla birlikte genelde
Allah denildiğinde insanlar, güçlü kudretli, kendisine ve
kainata hakim bir varlık düşünür ve tasavvur ederler.
 Allah’ın üstün kudret sahibi bir varlık olarak tasavvuru
ilkel dinlerde dahil bütün dinlerde vardır.
DİNİ TASAVVUR

 Farklı Tanrı tasavvurları felsefede değişik kavramlarla ifade edilmiştir;Bu


tasavvurlar, yaşam evrelerinde, farklı dinlerde, kültürlerde görülebilir;
 Antropomorfizim; Allah’ı insan şeklinde, insanın sahip olduğu özelliklere
sahip, ancak ondan daha güçlü bir varlık olarak tasavvur edilmektedir.
Çocuklarda ve çok tanrılı dinlerde hakim tanrı tasavvurudur.
 Deizm; Allah’ın alemin mimarı olduğunu, alemi düzenleyip tanzim
ettiğini, ona şekil verdiğini,harekete geçirdiğini, ancak aleme
karışmadığını, adeta emekliye ayrıldığını ifade eder.
 Teizm; Allah bütün kainatı ve ondaki her şeyi yoktan var etmiştir. Onları
tanzim ve idare etmekte, kontrolü altında tutmakta, gerekirse müdahale
etmektedir. Allah pasif değil aktiftir.
 Panteizm; Bu anlayış, Allah ile alemi aynı sayar. Bu anlayışa göre, Tanrı
her şeydir, her şeydedir. Tabiat ve insan,müstakil varlıklar değil, sadece
Tanrının açılımlarıdır.
TANRI TASAVVURLARI

 Psikolojik düşüncede, Tanrı kavramı (god concept) ile


Tanrı tasavvuru (god image: god representation)
arasında ayırım yapma yönünde güçlü bir eğilim
bulunduğu görülmektedir.
 Tanrı kavramı, bilişsel veya teolojik Tanrı anlayışına
göndermede bulunurken; Tanrı tasavvuru, bireyin
Tanrı’yı duygusal olarak tecrübe etmesidir.
 Tanrı kavramının, Tanrı kelimesine dair entelektüel
içeriği yansıttığını; Tanrı tasavvurunun ise, duygusal
tepkilerle yakından ilişkili bireysel tecrübelere işaret
ettiğini ifade edebiliriz.
DİNİ TASAVVUR

 Daha önce de belirtildiği gibi tasavvur oldukça öznel bir


süreçtir ve bireysel tecrübe ile şekillenir. Bu sebeple dini
öğretilerde anlatılan ve öğretilen ilahi isim ve sıfatların
yanında, bireyin kendi içi dünyasında kurgulanan bir
tanrı Tasavvuru vardır. Bu Tanrı tasavvuru bireysel
tecrübeler, geçmiş yaşantılar, ailesinin ve yakın
çevresiyle ilişkisinin izlerini taşır.
DİNİ TASAVVUR
 Bireyin Tanrı tasavvurunu şekillendiren beş faktör
bulunduğu öne sürülmüştür. Bu faktörler şunlardır:
 1) Ana-baba ile ilişkiler.

 2) Diğer önemli kişi ve gruplarla ilişkiler.

 3) Kendilik kavramı veya öz-saygıya ilişkin duygular.

 4) Tanrı konusundaki öğrenim ve Tanrı’nın insanlıkla


ilişkisi.
 5) Dini uygulama, dua, ibadet, kutsal metin okuma, dini
tartışmalar ve kişinin kendi düşünceleri.
DİNİ TASAVVUR

 Gerek yurt dışında gerekse Türkiye’de yapılan


çalışmalarda Tanrı tasavvurları açısından erkeklerle
kadınlar arasında bazı farklılıklar bulunmaktadır.
Kadınlar daha çok Tanrı’yı bakıp gözeten, şifa veren,
koruyan özellikleri ile tasavvur ederken, erkekler Tanrı'yı
daha güçlü, intikam alıcı, kontrol edici olarak tasavvur
etme eğilimindedirler.
DİNİ TASAVVUR

 Çocukların tanrı tasavvuru yaşla birlikte değişir, gelişir


ve tarihsel, sosyal, kültürel, eğitimsel ve mezhepsel
şartlarla şekillenir.
 Bir çocuğun Tanrı inancının, onun ailesiyle olan
ilişkileriyle alakalı olduğu öne sürülür. Dolayısıyla
çocukların din ve Tanrı tanımlarını ve anlamlarını
öğrenmeye başladıklarında, etkisinde kaldıkları ilk
referans grubu kendi ana-babalarıdır. (Goldman)

You might also like