Professional Documents
Culture Documents
2021
PSİKOLOJİ NEDİR?
psyche
(ruh)
Psikoloji
logos
(bilgi)
-İlk insanların gözlemleri insanda görünmeyen bir özün
(ruh) olduğu inancını doğurmuştur
-ölüm
-rüya
Deneysel psikoloji
Sosyal psikoloji
Gelişim psikolojisi
Eğitim psikolojisi
Klinik psikolojisi
Adli psikoloji
DİN PSİKOLOJİSİ
PSİKOLOJİDE TEMEL
YAKLAŞİMLAR/EKOLLER
Yapısalcılık
İşlevselcilik
Gestalt Psikolojisi
Davranışçılık
Psikanaliz
Hümanistik psikoloji
Bilişsel psikoloji
Pozitif Psikoloji
Nörobiyolojik yaklaşım
PSİKOLOJİDE TEMEL TARTIŞMA KONULARI
Kalıtım mı-Çevre mi
*Ceza ve yargı,
*Usul,
*Adet,
*Tutulan yol anlamlarına gelir.
Bilgi Türleri
Çevredeki nesnelerle insan arasındaki etkileşim sonucunda
ortaya çıkan ürüne bilgi denir.
Bilgi çeşitleri
Günlük bilgi(kaynağı;bireysel tecrübelerdir)
Türleri;
*İç gözlem-Dış gözlem
*Katılımlı gözlem-katılımsız gözlem
Soruluş biçimi,
Sıralanması,
Birbiriyle ilişkisi,
Pozitif
Nötr/ilişkisiz
Negatif olabilir.
TARAMA YÖNTEMİ
Pozitif ilişkide iki değişken birlikte artar veya azalır.
Derse devam etme ile akademik başarının artması,
dindarlığın arması ile mutluluğun artması gibi
İNANÇ
İNANÇ
DAVRANIŞ
DAVRANIŞ DUYGU
DUYGU
DİNDARLIK
DİNDARLIK
BİLGİ
BİLGİ
ETKİ
ETKİ
DİNDARLIĞIN BOYUTLARI
Glock ve Stark, dünya dinleri üzerine yaptığı araştırmalar
neticesinde dindarlığın beş boyutunun olduğunu tespit etmiştir.
Yaş
Cinsiyet
Öğrenim durumu
Sosyo-ekonomik durum
Kırsal-kentsel çevre
Medeni durum
DİNDARLİĞİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Yaş
Geleneksel Kuram, 18-30 yaş aralığında dinî etkinliklerde
önemli bir düşüşün yaşandığını, dinî yönelişlerde
yeniden artışın ancak 30’lu yaşlardan itibaren
gerçekleşebileceğini savunur.
Kararlılık Kuramı, yaşlanmayla birlikte dinî hayatta kayda
değer önemli değişmelerin ortaya çıkmadığını öne sürer.
Bu kurama göre bireyin dindarlığı belirli bir çerçeve
içerisinde sürüp gider, ciddi bir değişime uğramaz.
İlgisizlik Kuramı ise, yaş ile dindarlık arasında ters
orantılı bir değişmenin söz konusu olduğunu iddia eder.
Buna göre yaş ilerledikçe dindarlık zayıflar.
DİNDARLİĞİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Cinsiyet
Kadınlara has bazı kişilik özellikleri onları dindar olmaya
yöneltmektedir.Örneğin, erkeklere nispetle daha az
saldırgan, daha fazla çekingen, daha çok itaatkâr, bağımlı
ve pasif, daha fazla suçluluk ve pişmanlık yaşamaları, daha
çok kaygılı, endişeli ve sıkıntılı olmalarıdır.
Ataerkil toplumsal cinsiyet anlayışı, kızların ve erkeklerin
yetiştirilme biçimlerini farklılaştırmaktadır. Bu çerçevede
örneğin kızlar itaat ve sorumluluğu, erkekler ise kendine
güvenmeyi ve bağımsız olmayı öğrenmektedirler.
Cinsiyet rolleri, annelik rolü, toplumsallaştırma süreci,
kadının çalışıp çalışmaması, evli ya da bekar olması, gelir
düzeyi, sosyal çevresi, eğitim durumu kadının dindarlığını
etkilemektedir.
MANEVİYAT
01/06/2022
MANEVİYAT MANEVİYAT
Maneviyat
DİNDARLIK DİNDARLIK
DİNDARLIK
SEKÜLER
SEKÜLER SEKÜLER
Spirituality: maneviyat, tinsellik, ruhsallık, spiritüel, spiritüalite
DİNİ DÜŞÜNCE
DİNİ TASAVVUR
DİNİ DUYGU
İBADET
DİNİ ŞUUR
DİNİ İRADE
DİNİ ŞAHSİYET
DİNİ TUTUM
DİNİ İNANÇ
Modelden Öğrenme
Güçsüzlük ve çaresizlik
Korku
Ölümsüzlük arzusu
1- Modelden Öğrenme;
* Ebeveyn
Arkadaşlar
Din Adamları
Öğretmenler
Yakın akrabalar
Okul çevresi
İNSANİ İNANMAYA VE DİNİ KABUL
ETMEYE İTEN ETKENLER
2-Güçsüzlük ve çaresizlik (çocukluk, yaşlılık, hastalık, deprem, tabii
afetler, ölümler vb.)
* Freud, dinin insanın toplum ve tabiat karşısındaki güçsüzlüğünün,
çaresizliğinin bir ürünü olduğunu savunur. Bunlarla gerçek yaşamda baş
edemeyen insan hayali bir Tanrı imgesi oluşturur. Bu tanrı imgesinin
temelinde ise çocukluk döneminde oluşan, her şeye gücü yeten baba
imgesi yatar. Baba tanrıya dönüşür.
* Güçsüzlük ve çaresizlikler insanı bir süreliğine dine yöneltebilir, ancak
din bilişsel olarak içten benimsenmemişse bu yönelme kalıcı olmaz.
* Diğer taraftan güçsüzlük ve çaresizlik bazı kişileri tepkisel olarak
dinden uzaklaştırıp Allah’ı inkara da götürebilir.(BATSIN BU DÜNYA)
İNSANİ İNANMAYA VE DİNİ KABUL
ETMEYE İTEN ETKENLER
3- Bir varlığa inanma ihtiyacı;
Erich Fromm’a göre insanda bir şeye yönelim ve
bağlılık sistemi vardır. İnsan yönelecek ve
bağlanacak bir amaca sahip olma anlamında dinsel
bir ihtiyaç duyar.
Dinin evrensel olması da insandaki bu yönelim ve
bağlanma ihtiyacındandır.
Bu ihtiyaçla insan, Tanrı’nın yanı sıra hayvanlara
ağaçlara, putlara, şeytana, partisine, paraya veya
başarıya tapınabilir.
İNSANİ İNANMAYA VE DİNİ KABUL
ETMEYE İTEN ETKENLER
4-Akıl yürütme ve zihinsel tatmin
* Her insan Tanrı- Alem- İnsan ilişkisi bağlamında bir
takım sorular sorarak kendi konumunu belirlemeye
çalışır.
• Alemin yaradılışı, düzeni, geleceği, kendinin Allah
karşısındaki konumu vs. hakkındaki sorular ve bunlara
cevap arayışı onu dine yöneltir.
• ŞEYTANA TAPMA MANTIĞI
• http://www.youtube.com/watch?v=P_XJqJB_I2o
HOMO DEUS "İNSAN TANRI" DEMEK. İNSANOĞLUNUN KADERİNİ
ELİNE ALDIĞINI, ARTIK GÖKYÜZÜNE BAKMADIĞINI" ANLATIYOR...
ATEİSTLER İÇİN DİN
Alain de Botton’un “Ateistler için Din” başlıklı kitabını
okumayı tamamladım. Kitabın başlığı ilginç. Alt başlığı daha
ilginç: "Bir İnanmayanın Din Kullanım Klavuzu". Dinin
doğaüstü yönünü kabüllenmeyen, ama toplumsal
fonksiyonlarının modern dünyada yerinin doldurulamadığını,
insanoğlunun tarih boyunca din vasıtasıyla elde ettiği
kazançların birkaç yüzyıl önce Mantık Sunağın’da kurban
edildiğini ortaya koyan bir kitap. Hatta modern sorunların
birçoğunun dinler tarafından bulunan çözümlerle
iyileştirilebileceğini savunan bir kitap. Ama bir şartla: "Bu
çözümler, içine doğdukları o doğaüstü yapıdan çıkarılmalı."
Alain de Botton "inanç sistemlerindeki bilgelikten
doğaüstünün en büyük düşmanlarının bile
yararlanabileceğini" söylüyor. En çarpıcı cümlesini son
sayfaya bırakıyor: “Dinler, yalnızca inananlara
bırakılmayacak kadar yararlı ve etkili bakış açılarını dönem
dönem de olsa insanlığa sunmayı başarmışlardır.« Ali Köse
İNSANİ İNANMAYA VE DİNİ KABUL
ETMEYE İTEN ETKENLER
5- Korku
Çok çeşitli korkular vardır; ölüm, hastalık kaza, başarısızlık, maddi sıkıntı,
vb.,
Korku insanın kendisini zarar verici durumlardan koruması, bedensel
ruhsal, toplumsal durumunu, rolünü, yerini kollaması, denge ve düzen
içerisinde sürdürmesi, uyumunu sağlaması için gerekli bir duygudur ve
bir düzeye kadar yararlıdır. Ancak belirli bir düzeyi geçtiğinde psiko-
sosyal uyumu için zararlı hale gelebilir.
İlk insanlar çok korktukları şeyleri kutsallaştırarak onlara tapınma
davranışları geliştirmişlerdir. Doğa güçlerine, aya, yıldızlara, ruhlara vb.
Günümüzde de insan çok korktuğunda, korktuğu şeylerden korunmak için
dine yönelmekte, Allah’a sığınmakta ve dua etmekte ve böylece kendini
güvende hissetmektedir.
İNSANİ İNANMAYA VE DİNİ KABUL
ETMEYE İTEN ETKENLER
6- Ölümsüzlük arzusu
İnsan bir yandan ölümden kurtuluş olmadığını
bilmekte, diğer taraftan ölümsüz olma, ebedi yaşama
arzusuna sahip olmaktadır.
Ölüm karşısında dinin sunduğu mesaj, insanın dine
yönelmesine, Allah’a bağlanmasına olumlu etkide
bulunmaktadır. Ebedi hayat, cennet va’di
ölümsüzlük arzusuna cevap vermektedir.
İNSANI İNANMAYA VE DİNİ KABUL
ETMEYE İTEN ETKENLER
7- Suçluluk ve Günahkarlık Duygusu
* Allah’a inanmaya, dinin esaslarını kabul etmeye
çağrı bazen insanda tepki ve isyan duygularına
neden olabilmektedir. İsyan ise zamanla suçluluk ve
günahkarlık duygusuna yol açabilmektedir.
* Diğer taraftan , suçluluk duygusundan kurtulma ve
günahların bağışlanacağı ümidi, insanı rahatlatır ve
onda güdüleyici bir etki meydana getirir.
İNSANİ İNANMAYA VE DİNİ KABUL
ETMEYE İTEN ETKENLER
8-Dini sembollerle, esaslarla karşılaşma
İnsan çevreden, toplumdan aldıklarını zihninde işleyen;
yorumlar yapan, değerlendiren ve neticede kabul veya
reddeden bir canlıdır.
Dini sembollerle de çevresel faktörlerin etkisiyle karşılaşır
ve bir karara varır.
BİREYİ ALLAH’I İNKAR VE REDDE
GÖTÜREN ETKENLER
Yakın Çevre
Hayal kırıklığı
Kötülükler
Bağımsızlık arzusu
Din Adamları
Öğretmenler
Yakın akrabalar
Okul çevresi
BİREYİ ALLAH’I İNKAR VE REDDE GÖTÜREN
ETKENLER
Kötülükler; Bazı kişiler, dünyadaki kötülükleri, haksızlıkları,
savaşları ve zulümleri her şeye gücü yeten, bilen ve merhametli
bir Allah anlayışı ile bağdaştıramamakta ve ‘ eğer Allah varsa ve
kötülüklere karşıysa neden engellemiyor?’ diyerek Allah’ın
varlığına inanmamaktadır.
Hayal Kırıklığı; Kendince gayret edip çalışan, mücadele eden,
fakat hep arzu etmediği, adeta hayal kırıklığı doğuracak
sonuçlarla karşılaşan bazı bireylerde Allah’a isyan ve inançsızlık
düşüncesi gelişebilmektedir.
BİREYİ ALLAH’A İNKARA VE REDDE GÖTÜREN
ETKENLER
Kendinin Yeterli ve Güçlü Olduğunu Düşünme; İnsanın aşırı
bir büyüklük içinde kendini güçlü görmesi, onu kendinden üstün
ve yaratıcı bir Tanrı’yı kabul etmemeye götürebilmektedir.
Bazı psikolojik araştırmalar ve gözlemler de kendini beğenme,
yeterli görme, kendi gücüne sınırsız güvenme tutumlarıyla
dindarlık arasında negatif bir ilişkinin varlığını ortaya
koymuştur.
Bağımsızlık Arzusu; Tanrı’ya inanç, varoluşsal bir bağımlılığı
kabul etmek demektir. Halbuki insanda özgürlük arzusu vardır.
İşte insanda bağımsızlığa olan bu güçlü eğilim, bazı bireyleri
dinî değerleri ve Allah’ı redde, inkara itebilmektedir.
BİREYİ ALLAH’A İNKARA VE REDDE GÖTÜREN
ETKENLER
Allah’a inancın ve Dinin Bir Yararının Olmadığını Düşünme;
İnsanlar arasında birey ve toplum için yararlı değil, aksine zararlı
olduğunu düşünerek dine karşı çıkan, dini değerleri kabul etmeyenler
çıkabilmektedir.
Din adına yapılan haksızlıklar, savaşlar ve zulümler, bazı din adamları ve
dindarların kendi bireysel çıkarları için dini kullanmaları, istismar
etmeleri, buna zemin hazırlayabilmektedir.
Allah’ın Varlığına Dair Yeterli Delil Bulamama; Bazı insanlar, her
şeyi yaratan bir varlığın olamayacağını, eğer varsa o yaratıcının da bir
yaratıcısının olması gerektiğini ve nihayet ilk yaratıcının gücünü
nereden aldığının açıklanamayacağını ileri sürerek Allah’a
inanmamaktadırlar. Bazıları ise Allah’ın varlığına dair delillerin
yeterince ikna edici olmadığını ileri sürerek inkar etmektedirler.
http://www.youtube.com/watch?v=qHVRiuh_RDI
http://www.youtube.com/watch?v=BtX3sfMS8GM
Ülkemizde yapılan bir araştırmada ateistlerin inançsızlığı
benimsemelerinde bağımsızlık duygusu, Tanrı kavramına
yüklenen olumsuz anlamlar, dramatik tecrübelerden
beslenen kötülük problemi, akılcı ve rasyonel düşünce
biçimi, sekülerizm, ekonomik faktörler, bilim ve
teknolojideki gelişmelerin verdiği güven hissinin etkili
olduğu tespit edilmiştir. Bununla birlikte anlam arayışı
da bireyleri inançsızlığa yönelten unsurlar arasında yer
almıştır (Gülfil, 2018: 187).
BAZI SORULAR
1. Kaderimiz çiziliyse kararlarımızdan niye sorumlu
tutuluyoruz? Yok eğer hür irademiz varsa, niye bazı
şeyleri seçtiğimizde cehenneme atılıyoruz?
2. Seçme yeteneğimiz var, fakat bazı şeyleri
seçmememiz isteniyorsa bu yeteneğin ne kadar anlamı
var?
3. Tanrı her şeyi biliyorsa (geçmiş, gelecek, vs), o zaman
geçmiş de, gelecek de daha yaratılış anında belli
demektir. Belli olan bir şeyi değiştirmek için, kitap,
peygamber, vs göndermenin mantığı ne o zaman?
6. Kurana göre Tanrı bazılarının kalplerini mühürlemiş, onlardan imanı
esirgemiştir. (Biz ateistler o kişilerdeniz belli ki). Peki bu durumda
Tanrı bize haksızlık yapmış olmuyor mu? Bizim ne suçumuz var? Bu
Tanrı’nın adil sıfatıyla çelişmiyor mu?(Bizim ateist olacağımızı
biliyordu ve bunu bilerek yarattıysa şimdi neden şikayetçi oluyor)
7. Peki ya ömrü boyunca İslam’la tanışmamış kişilerin ne suçu vardır?
Afrika’nın ilkel bir kabilesinde doğmuş birinden Tanrı nasıl kendisine
iman bekler? (şartlar herkes için farklıdır)
8. Tanrı’nın bizi hem sevdiği söylenir, hem de hayatın bir imtihan
olduğu ve eğer bu imtihandan kalırsak, bunun cezasının olduğu
söylenir. Yani Tanrı bizi zorla böyle tuhaf bir imtihana sokmuştur. Bu
insanın sevdiği birilerine yapacağı türden bir şey midir? (Tanrının izni
olmadan hiçbir şey olmuyorsa ve her şeyi tanrı planlıyorsa neden biz
yaptıklarımızdan dolayı cezalandırılıyoruz.
9. Tanrı’nın kadınlara ne garezi vardır? Neden gerekirse
dövülebileceklerini söylemiştir? (Nisa suresi, 34. Ayet) Neden onlar
“Aklen ve dinen eksik yaratıklardır” (Hadis, kaynak: Buhari). Neden
şahitlikleri erkeğin yarısı değerindedir?
10. Bizim Müslüman ülkeler, Tanrı katındaki en son ve en hak dine
sahipse, neden dünya üzerinde tüm müslüman ülkeler
sürünmektedir? Neden gavur(!) Hristiyanlar ve Yahudiler dünyayı
yönetmektedir?
11. Tanrı, eğer varsa, hem varlığının tüm kanıtlarını bizden gizleyip,
hem de bizlerden kendisine inanmamızı beklerken ne yaptığını
zannetmektedir? Kendisi saklambaç oynayan bir çocuk mudur?
12. İnsanlar Ademle Havva’dan türediyse, ve evrim, dolayısıyla da
bununla bağlantılı olarak “çevre koşullarına bağlı modifikasyon”
diye bir şey yoksa, neden dünyanın dört bir yanındaki insanların
vücut özellikleri, deri renkleri vs. farklıdır?
13. Canlı türleri yaşadıkları ortamlar içinde ve son halleriyle
yaratıldılar ise, neden bilimde evrim denen bir prensibe inanılıyor ve
neden bu teorinin yığınla kanıtı vardır? Neden bütün saygın bilim
adamları bu teorinin doğruluğuna inanırlar? Ve neden televizyonda
yayınlanan bütün doğa belgesellerinde evrim teorisine doğrudan
veya dolaylı atıflar yapılmaktadır?
DİNİ TASAVVUR
Tasavvur, zihinde önceden oluşan, idrak edilmiş şeylerin (obje,
olay, kavram) tekrar zihinde canlandırılması, yeniden anlam
kazanması demektir.
Tasavvur, “ruhsal güçler veya duyusal uyarılarla zihinde önceden
oluşan herhangi bir nesnenin, olayın, fiilin ya da bir kavramın istekli
olarak yeniden özel bir biçimde şekillenmesi, canlanması, anlam
kazanması veya hatırlanmasıdır” (Yavuz, 1983, s. 159).
Bu haliyle tasavvur öznel bir süreçtir ve bireysel tecrübeye dayalı
olarak toplumsal bir bağlamda şekillenir. Ancak insan, herhangi bir
obje hakkında sahip olduğu bilgiler çerçevesinde ve objenin
özellikleri doğrultusunda da zihninde onu canlandırmaya çalışır,
onun imajını zihninde oluşturur. Yani insan, herhangi bir şeyi
doğrudan doğruya görmeden, idrak etmeden de onunla ilgili
bilgilerinden hareketle onu tasavvur edebilir.
DİNİ TASAVVUR
Dini tasavvur, dinî kavramların (Allah, cennet, cehennem,
melek, şeytan) dini olayların ve nesnelerin zihinde
canlandırılması, şekillendirilmesidir.
Dini tasavvurların başında Tanrı tasavvuru gelir.
Tanrı tasavvuru, kişinin bebekliğinden itibaren, zeka
gelişimine, edinmiş olduğu bilgi ve yaşantısına göre,
Tanrı’yı zihninde canlandırması, biçimlendirmesi ve
anlamlandırmasıdır.
İnsanlar arasında farklı anlayışlar olmakla birlikte genelde
Allah denildiğinde insanlar, güçlü kudretli, kendisine ve
kainata hakim bir varlık düşünür ve tasavvur ederler.
Allah’ın üstün kudret sahibi bir varlık olarak tasavvuru
ilkel dinlerde dahil bütün dinlerde vardır.
DİNİ TASAVVUR