Professional Documents
Culture Documents
Tanpınar Ve Empresyonizm
Tanpınar Ve Empresyonizm
Nezahat ÖZCAN*
Öz
Ahmet Hamdi Tanpınar, Sembolizm’e olduğu kadar resim akımlarından
Empresyonizm’e de bağlı bir sanatkârımızdır. Bu bağlılık, Huzur ile Aydaki
Kadın’da özellikle manzara tasvirlerinde görülür. Empresyonist resimle önem
kazanan doğal ışık, ışık oyunları, ışığın manzara üzerindeki farklı yansımaları;
günün farklı zaman dilimlerini yakalama konusundaki özel dikkat, Tanpınar’ın
bazı şiirlerinde ve imajlarında dikkat çekecek orandadır. Yazımızda Tanpınar’ın
adları anılan iki romanı ve şiirleri, Empresyonist unsurlar bakımından
incelenecektir. An’ın hızla geçişi, bu esnada doğal ışığın nesneler üzerinde
oluşturduğu değişim; portre veya manzaradaki net olmayan görüntü; konturların
erimesi gibi Empresyonizm’in temel ilkeleri bakımından sözü edilen edebi
metinler değerlendirilecektir. Makalemizin amacı, Tanpınar’ın Huzur, Aydaki
Kadın romanlarının manzara tasvirleri ile bazı şiirlerindeki (anlık değişimler, sis,
duygu, zaman, aydınlık-renk gibi unsurları dikkate alarak) Empresyonizm
etkisini göstermektir.
Abstract
Ahmet Hamdi Tanpınar is a writer attached also to Impressionism one of the
image stream as to Symbolism. This commitment is seen especially in depicting
landscapes in A Mind at Peace and Woman in the Moon. With Impressionist
paintings natural light, light illusions, different reflections of light on the
landscape, special attention on capturing different time of the day are remarkably
rate in some poems and images of Tanpınar. Names mentioned two novels and
poems of Tanpınar will be examined with Impressionist factors in terms in our
article. Also, said that literary texts will be assessed with Impressionism in terms
of the basic principles such as rapid passage of moment and changes in the
meantime created the objects of natural light; unclear in portrait or landscape
image; melting of outline. The aim of this article is to show the effect
impressionizm (taking into account factors such as instantaneous changes, fog,
*
Doç. Dr., Gazi Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
e-posta: nozcan@gazi.edu.tr
Bu konu Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Eserlerinde Resim kitabımızda işlenmemiştir.
211
AIBU Journal of Social Sciences, 2014, Vol:14, Year:14, Issue:3, 14: 211-242
Giriş
Ahmet Hamdi Tanpınar (1901-1962) resim sanatının güzelliklerini zevk
dünyasına dönüştürebilmiş sanatkârlardandır. Tanpınar’ın resme olan
ilgisi, bu alanda kaleme aldığı tenkit yazıları ile eserlerindeki yerli-
yabancı ressamların tablolarına yaptığı göndermelerde açıkça görülür.
Tanpınar Sembolizm’le birlikte Empresyonizm’den de etkilenir ve bu
akımı temsil eden bazı tablolar kendisinde ayrı bir yer edinir. “Antalyalı
Genç Kıza Mektup” yazısında, kendisini besleyen kaynaklar arasında
“Fransız ‘impressioniste’ ressamların mühim(ler)i”nin olduğunu belirtir
(Kerman 1992: 247).1 Yazımızda Huzur ve Aydaki Kadın romanları ile
şiirlerinden hareketle Empresyonizm’in Tanpınar’ın eserlerine yansıması
üzerinde durulacaktır.
Fransızca impression duygu, izlenim, intiba ve etki anlamına gelir.
Türkçede İzlenimcilik kelimesiyle karşılanan Empresyonizm
(Impressionnisme), on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısıyla yirminci
yüzyılın ilk çeyreğinde Fransa’da resim sanatında ortaya çıkmıştır.
Empresyonizm, gerçekçilik hareketinden doğar (Arseven 1983: 5222).
Fransız ressam Claude Monet sabahın ilk vaktindeki Le Havre limanının
görünümünü, “Gün Doğumu” adıyla tablolaştırır (1872). Bu tablonun
sergilenmesinden sonra Empresyonizm kelimesi kullanılmaya başlanır.2
Empresyonizm resim sanatında gerçek bir devrim olarak tanımlanır
(Sérullaz 1991: 7). Ressamlar, bu akımla geleneksel resim kurallarından
ayrılır. Adnan Turani akımın özelliklerini, “Doğadan alınan izlenimlerin
prizma renkleri olan yedi renkle resim bezi üzerine aktarılması, resmin
yapısal kuruluşuna önem vermeyiş, izlenimlerin çizgi düzeni ile değil
işaretlerle, karalamalarla saptanması” şeklinde belirtir (1968).
1
Mehmet Kaplan’ın neşrettiği metinde, bu ibare yer almaz (Kaplan 1983: 258).
Zeynep Kerman, Tanpınar’ın mektuplarını bir araya getirdiği kitabında, Dr. Tarık
Temel’den temin ettiği mektubu esas alır.
2
Kelimenin ilk kez ne zaman kullanıldığı tartışmalıdır. Bir gazeteci tarafından
1874’de Monet’nin tablosunun da yer aldığı sergiyi tenkit amaçlı kullanıldığı ya
da Monet’nin tablosundan bağımsız olarak kelimenin 1858’de kullanıldığı
şeklinde iki farklı görüş vardır (Sérullaz 1991: 13-14).
212
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2014, Cilt:14, Yıl:14, Sayı:3, 14: 211-242
3
Empresyonist resim örnekleri, (http://www.artcyclopedia.com/history/
impressionism.html) sitesinden görülebilir.
213
AIBU Journal of Social Sciences, 2014, Vol:14, Year:14, Issue:3, 14: 211-242
215
AIBU Journal of Social Sciences, 2014, Vol:14, Year:14, Issue:3, 14: 211-242
4
Kadın kahramanın bu duruşu ile Empresyonist ressam Renoir’ın Musée
d’Orsay’daki bazı kadın portreleri uyumludur (http://www.musee-orsay.fr).
217
AIBU Journal of Social Sciences, 2014, Vol:14, Year:14, Issue:3, 14: 211-242
5
Alıntıdaki tasvir bizi Claude Monet’nin “Hollanda’da Lale Tarlası” tablosuna
götürebilir.
218
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2014, Cilt:14, Yıl:14, Sayı:3, 14: 211-242
219
AIBU Journal of Social Sciences, 2014, Vol:14, Year:14, Issue:3, 14: 211-242
220
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2014, Cilt:14, Yıl:14, Sayı:3, 14: 211-242
6
“Roman genelinde farklı nitelemelerle toplam 55 kere kullanılan ve anlatı
evreninde bilinçli olarak dolaştırılan ‘güneş’ kelimesinin yanı sıra ‘ışık’, ‘bahar
aydınlığı’, ‘ayna’, ‘mücevher taşları’, ‘parıltı’, ‘ay’, ‘mehtap’, ‘şeffaf’, ‘cila’,
‘şehrayin’, ‘denizin parıltısı’, ‘altın saçaklar’, ‘lamba’ gibi öğelerin yoğun
tekrarıyla romana aydınlık bir atmosferin hâkim olması sağlanır (Tekin 2010:
257).
221
AIBU Journal of Social Sciences, 2014, Vol:14, Year:14, Issue:3, 14: 211-242
7
Romanın olay örgüsü ile ilgili olarak bakınız: Mehmet Törenek, Başka Hayatlar
Peşinde Tanpınar’ın Romanları Üzerine Bir İnceleme, Eser Ofset Matbaacılık,
Erzurum 2006.
8
Romandan yapılacak alıntılar şu baskıdandır: Ahmet Hamdi Tanpınar, Aydaki
Kadın, (hzl.: Güler Güven), Dergâh Yayınları, İstanbul 2009.
222
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2014, Cilt:14, Yıl:14, Sayı:3, 14: 211-242
223
AIBU Journal of Social Sciences, 2014, Vol:14, Year:14, Issue:3, 14: 211-242
9
Ressamın diğer tabloları, (http://www.eugeneboudin.org) sitesinden görülebilir.
224
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2014, Cilt:14, Yıl:14, Sayı:3, 14: 211-242
225
AIBU Journal of Social Sciences, 2014, Vol:14, Year:14, Issue:3, 14: 211-242
storlara rağmen denizden çarpan ışıkla yeşil bir havuza, güneş vurmuş sık
ve gölgeli bir orman altına benziyordu.” der (s. 13).
Selim, romanın ilk sayfalarında, uykusundan müzik eşliğinde uyanmayı
ve uyanma anındaki duygularına yoğunlaşmayı tecrübe eder. Evin
çalışanlarından Heleni, Selim’in isteği doğrultusunda pikaba bir plak
koyar. Devam eden alıntıda zihin-göz-kulak buluşması dikkat çeker:
“Sonra birdenbire üçüncü konsertonun piyanosu sisli bir sabahta
birdenbire güneş vurmuş bir gemi gibi çarptı.” (s. 14). Bu cümle, Selim’in
yeni bir güne uyanma anındaki duygusunu vermektedir. Cümlede mevcut
sisli manzara, gemi-güneş motifleri, Empresyonizm’in öncüsü sayılan
İngiliz romantik ressam Turner’in bazı tablolarına çağrışım yaptırabilir.
Sanatkâr dehanın seçtiği kelimelerin kompozisyonuyla vücut bulan edebî
metin, anlatılanı tasvir ve canlandırma noktasında plastik sanatların
imkânları ile karşılaştırılınca yazarını sınırlarla kuşatabilir. Romandan
yaptığımız yukarı paragraftaki alıntı, romanın ikinci bölümünün ilk
paragrafını oluşturur. Yazar, birçok kez tanıklık ettiği İstanbul’un sisli
manzaralarından birinin etkisini okura aktarma gayretindedir. Bu nedenle
devam eden paragrafta “Işık hakikaten güzeldi.” tarzında bir cümleye
ihtiyaç duyar. Ressam ile edibin farkı bu tarz satırlarda da ortaya çıkar.
Leyla’nın davetinde hükmünü icra eden akşamın güzelliğini ifade eden
cümleyi, Tanpınar estetiğini şekillendiren unsurlardan birinin bulunduğu
bir başka cümle izler: “Hafif bir sis, birkaç bulut, karşı sahilin harap
biçareliğinin bile görünmesini önlüyordu.” (s. 119). Aslında yeryüzüne
inen bulutlardan başka bir şey olmayan ve ısı, rüzgâr, havadaki su
buharının doymuşluğu gibi etkenlerle ortaya çıkan sis
(http://www.web.boun.edu.tr), varlığı zaman zaman silikleştirip daha
yoğun olduğu zamanlarda da tümüyle kapatması ile Tanpınar için esrarlı
bir iklim yaratır. Tanpınar, “Lodosa, Sise ve Lüfere Dair” başlıklı
denemesinde, “Tabiatın fantezisi” olarak tanımladığı sis ile zihnin işleyişi
ve sanat arasında bağlantı kurar: “Onu zihnin bazı hallerine ve sanatın
kendisine benzetirim.” (Tarihsiz: 139). “Zihnin bazı halleri”, uykudan
uyanma anında hissedilenler midir? Bu hâller, Dejavu’yu da kapsar mı?
Alkol kullananların ertesi gün, Dejavu hissini yaşama ihtimalinin daha
yüksek olduğundan söz edilir. Tanpınar sisin esrarlı ikliminde,
Empresyonistlerden masal âlemine; Baudelaire’in Sahte Cennetlerindeki
fantastik dünyalardan rüya hafifliğine; sanat eserlerinin insan üzerinde
yarattığı duygulardan varlık meselelerine kadar geniş bir yelpazeyi bulur.
Sis, Tanpınar’a pek çok çağrışım yaptırır.
227
AIBU Journal of Social Sciences, 2014, Vol:14, Year:14, Issue:3, 14: 211-242
10
Turner hayranı Empresyonist ressamlardan bazıları Cassat, Degas, Monet,
Renoir, Sisley’dir (http://www.turnermuseum.org).
11
İngiliz romantik ressam Turner’in tablolarından bazıları, (http://www.nga.gov)
sitesinden; İngiliz ressam Alfred Sisley’in tabloları ise
(http://www.museumsyndicate.com) sitesinden görülebilir. Manzaraları ile
tanınan Sisley, günün farklı zaman dilimlerinde, farklı mevsim dilimlerinde aynı
yerlerin resimlerini yapar. Ressam Moret’teki kilisenin farklı zamanlarda yedi
ayrı resmini yapar.
228
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2014, Cilt:14, Yıl:14, Sayı:3, 14: 211-242
12
Fars minyatürü, Osmanlı minyatürüne göre daha renklidir ve daha karmaşık
bezemeleri içerir. Buhara halısı ise santimetre karede 125-500 düğüm sıklığı ile
rağbet gören halıdır. Alıntıda, kendi türünün en seçkin örneği sanat eserlerine atıf
yapılır.
13
Pierre Bonnard’ın “Landscape a le Cannet”, “Fenetre”, “Iris et Lillies”, “Saint-
Tropez, Pier” gibi tabloları da, morun çeşitli tonlarını içerir. Nabi grubuna dâhil
olan ressamın tablolarında güçlü bir Empresyonist etki de vardır.
229
AIBU Journal of Social Sciences, 2014, Vol:14, Year:14, Issue:3, 14: 211-242
230
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2014, Cilt:14, Yıl:14, Sayı:3, 14: 211-242
erken olur. Karşı yakada ışıklar yandı…” (s. 141). “Kanlı serum sarısı”,
hastaneler ile içli dışlı Tanpınar’a özgü bir kullanımdır.
Aydaki Kadın’da Empresyonizm, bir tematik bahis olarak da ayrıca
işlenir. Yalının davetlileri güzel sanatlarla, siyaset ve ekonomi ile
ilgilenen kültürlü insanlardır. Sohbet konuları arasında resim sanatı ile
ilgili hususlar da vardır. Romandaki olaylar, farklı zaman dilimlerinde
geçer. Leyla misafirlerini, 1959 yılının Temmuz akşamlarından birinde
ağırlar (Törenek 2006, 257). Leyla’nın evindeki tablolar dolayısıyla
Selim-ressam Suat-sefir Hayri Dura arasındaki konuşmalarda Fransız
Empresyonistlerinden Manet ve Renoir ile onları destekleyen ressam
Bonnard’ın isimleri geçer. Zaman-sanat arasındaki münasebet, sanatta
zamanla birlikte ortaya çıkan zevk değişikliği romanda dikkat çekici bir
cümle ile şöyle verilir: “Artık Renoir veya Bonnard gibi resim
yapılmasına tahammül edebilir misiniz?” (s. 205). Tanpınar’ın yukarıda
adları anılan ressamlara bağlılığını, sanatkârın mektuplarından ve
günlüğünden de takip edebiliriz.
Paris’te resim eğitimi gören Suat, hem klasik hem modern tarzda resim
yapabilir. Suat’a göre, soyut resmi (Nonfigüratif), modern resimden
ayırmak doğru değildir. Suat, soyut resmin macerasının Manet14 ile
başladığını savunur (s. 205).
Romanda, ev sahibesi Leyla’nın, Suat tarafından çizilmiş küçük bir
portresinden de söz edilir. Güzel, kültürlü bir kadın olan Leyla’ya
çevresindeki erkekler kayıtsız kalamaz. Suat da Leyla’ya ilgi duyan
erkekler arasındadır. Kadın figürün belli belirsiz çizildiği portreyi
inceleyen Selim, onda Leyla’nın belirgin özelliklerini yakalar. Suat’ın
imzasını taşıyan tablo, Selim’in gözünden şöyle aktarılır:
“Bir kadın ağaçlar arasından doldurulan havuzun
boşluğunda sık yağan yağmura bakıyordu. Kadının ne
çehresi ne de bakışları belliydi. Fakat Selim omuzlarının
duruşundan onun Leylâ olduğunu anlamıştı.” (s. 128).
Selim, resmin kendisine daha başka şeyler söylemesini bekler. Ancak
aradığını bulamaz. Tanpınar, “Tablo-ses” münasebetine mektup, deneme
ve günlüğünde de yer yer değinir.
14
Edouard Manet (1832-1883). Adı Empresyonistlerle anılmadan önce “Kırda
Öğlen Yemeği”, “Olympia” gibi resimleri ile tartışıldı ve yankı uyandırdı.
Geleneksel kompozisyon ve perspektif kurallarını dikkate almadı (Farting 2007,
436).
231
AIBU Journal of Social Sciences, 2014, Vol:14, Year:14, Issue:3, 14: 211-242
Selim, Leyla’nın Suat tarafından çizilmiş portresine bir süre sonra tekrar
dönüp bakma ihtiyacı duyar (s. 132). Resim, Empresyonist özellikleri ağır
basan bir desendir. Leyla’nın yüzü net değildir, gözleri de seçilmez.
Empresyonistler için an’ın tespiti önemlidir. Yağmurlu hava,
Empresyonist ressamların özellikle düşkün oldukları bir konu olmasa da,
örneğin Alfred Sisley’in yağmurlu Seine nehrini, Moret katedralini
yağmurlu havada çizdiği resimleri vardır. Leyla’yı yağmur altında tasvir
eden portre, romanda hem Suat’ın Leyla’ya duyduğu ilginin ve bunun
Selim tarafından fark edilmesinin hem de Selim’in Leyla’ya hâlen
duyarsız olmadığının göstergesidir. Böylece tablo, atıf yapılıp geçilen
sıradan bir eşya olmaktan öte bir fonksiyon üstlenir.
Romanda, yukarıdaki alıntılarda değinilen tablonun adı zikredilmediği,
Suat da büyük ihtimalle kurmaca bir ressam olduğu için resmin15, gerçek
hayatta karşılığını bulmakta zorlanırız. Muhtemelen roman için
tasarlanmış bir tablodan söz edilmektedir. Ancak bizi tablonun
gerçekliğinden daha çok, Empresyonist teknikle çizilmiş olması
ilgilendirir.
Akşamın ilerleyen saatlerinde Selim ve Leyla, davetlilerden ayrılıp
rıhtıma doğru yürür:
“Ne gökte ne de suda bir saat evvelin ateş oyunları ve
renk cümbüşü yoktu. Boğaz geceyi kabule hazırlanıyordu.
Karşı kıyıda akşamın yerini hafif bir sisin arasından
geldiği için turuncu ile kızıl arasında sallanan ışıklar
almıştı.” (s. 216).
“Karşı sahilde belirsiz bir kaynaşma oldu. Sonra süt
beyaz bir ışık sütunu, bir masal kuşu gibi sulara eğildi.
Siyah bir tekneyi büyük gagasıyla yakaladı, etrafa
savurdu.” (s. 223).
“Ayakta, pırıltılı deniz karşısında, bir ucundan belirsiz
şekilde karşı yakanın ışıklarıyla tutuşmuş altın renkli,
yeşil bir yaprağa benzeyen Boğaz gecesinin karşısında
insan talihini düşünüyordu.” (s. 228).
Yukarıdaki alıntılarda, ışık ve onun yansımalarının çevrede meydana
getirdiği zamana bağlı anlık değişiklikler dikkat çeker.
İstanbul manzarası, sadece Selim’i değil, ressam Suat’ı da büyüler. Suat,
yalıdaki davetin bir gün öncesinde Leyla’yı alarak gezintiye çıkarır:
15
Tanpınar’ın romanlarında adları anılan ressamların çoğu, gerçek hayattaki
adları ve tabloları ile anılır.
232
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2014, Cilt:14, Yıl:14, Sayı:3, 14: 211-242
233
AIBU Journal of Social Sciences, 2014, Vol:14, Year:14, Issue:3, 14: 211-242
16
Tanpınar’ın Şiir Dünyası’nda aynı paragraf şu şekildedir: “Akşamla bu bulut
değişir, bir kavis olur ve ölür, attığı çığlıklar camlarda tutuşur, fakat biraz sonra
tekrar bir yıldız olarak gelir, Boğaz sularında yüzer. Böylece bir bulut, bir obje
etrafında bir atmosferin kurulması hikâyesi.” (Kaplan 1983: 258).
17
Ahmet Hamdi Tanpınar, Bütün Şiirleri, (hzl.: İnci Enginün), Üçüncü Baskı,
Dergâh Yayınları, İstanbul 1989. Şiirlerden yapılacak alıntılarda bu baskı esas
alınmıştır.
18
Huzur’da da bir bulut kümesinin önce bir gül bahçesine, sonra alevden yeleli
siyah bir ata dönüşmesinden söz edilir (s. 204).
234
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2014, Cilt:14, Yıl:14, Sayı:3, 14: 211-242
235
AIBU Journal of Social Sciences, 2014, Vol:14, Year:14, Issue:3, 14: 211-242
“Sis” şiirinde güneş ışığından söz edilmez. Donuk, ölü bir aydınlık
tarafından her yer kuşatılmıştır. Şiirde, komşu bahçedeki çınar ağacı da
beyazlara bürünmüş olduğu hâlde hayal meyal seçilir. Sis, eşyanın ve
varlığın asli görünümünü değiştirir. Empresyonist ressam da tabiata
zaman zaman böyle bir sis dalgasından bakarak onun mahiyetini
değiştirir.
Şiirde geçen “bu tek an”, Empresyonist terminolojinin değer verdiği bir
ifadedir. Empresyonist ressam için yaşanan ve “ben” tarafından idrak
edilen her an, benzersiz ve tektir.
Tanpınar’ın “Sis” başlığını taşıyan bir başka şiiri ise yukarıda
değindiğimiz şiirine nazaran daha kısadır. Bu şiirde, anlatıcı ayağı,
denizden bir limana bakmaktadır. Ağır ve derin bir sis, limanı kuşatır ve
görünümleri siler.
Tanpınar’ın Empresyonizm’den belirgin izler taşıyan bir başka şiiri de
“Boğaz’da Gece”dir. Bu şiirde, bir dalga tarafından yaratılan (çizilen) bir
kadından söz edilir. Kadının oluşumu başlar ve hemen sona erer. Bu
şekillenip yok olma, “bir lahzada” gerçekleşir. Bu ifade, şiirde iki kez
tekrarlanır. Sonunda ortaya çıkan tablo şiir, Empresyonizm anlayışından
daha çok Sürrealist anlayışa yakındır. Ancak dalgadaki bir anlık değişimi,
gözün yakalayıp bunu muhayyilenin farklı görünümler şeklinde
yorumlaması, Empresyonist resim ile örtüşür.
İlk anda Yahya Kemal’in “Endülüs’te Raks”ını hatırlatan ancak atmosferi
ondan farklı olan “Raks” şiirinde de Empresyonizm etkisi, barizdir. Şiir,
dans eden bir kadının hareketlerini enstantanelerle zihnimizde canlandırır.
Empresyonist resimde varlığın, eşyanın farklı görünümlerinin tespiti
önemlidir. Empresyonistlerin aynı temayı işledikleri seri resimler gibi19
Tanpınar da birbiri peşi sıra kelimeleri, deklanşör gibi kullanır. Şiirde,
“Her an değişiyor dönüp uçarak”, “Her lâhza başka şey ve hep kendisi” ve
“Ânın ve hareketin mucizesi” dizeleri, ikişer kez tekrarlanır. Bu dizelerde,
dans eden bir kadının hareketleri ve anla birlikte bedenindeki değişimler
19
Monet, 1892-1895 yılları arasında Rouen Katedrali’nin Batı cephesini, farklı
hava şartlarında ve farklı gün ışığında yaklaşık kırk tabloyla resmeder. Bu
tabloların, şiirin tılsımlı etkisi ile aynı etkiyi yarattığı kabul edilir (Sérullaz 1991:
7). Monet’nin on beş tablodan oluşan Ot Yığınları ve altı tablodan oluşan
Kavaklar serisi de vardır. Bu tablolarda ressam, günün farklı zaman dilimlerinde
aynı objelerin değişen ışıkla kazandıkları farklı görünümlerini çizer. Ressamın bu
tablo serileri, Londra Köprüleri ve Nilüferleri ile zamanı, çalışmalarının nesnesi
olarak seçtiği, böylece zamanın hayat hikâyesini vermek istediği belirtilir (Birsel
2006: 17).
236
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2014, Cilt:14, Yıl:14, Sayı:3, 14: 211-242
237
AIBU Journal of Social Sciences, 2014, Vol:14, Year:14, Issue:3, 14: 211-242
20
Bir başlık altında bulunan bazı dizeler ve ifadeler, bir başka başlıkla da ilgilidir.
Söz konusu olan metin, Tanpınar şiirleri olduğu için belki en doğrusu tasnifsiz bir
sınıflamadır. Aradığımız ifadelerin dize boyutundaki karşılıklarında ait oldukları
şiir adını verdik. Diğer ifadelerde ise şiir adı vermeyi gerekli görmedik.
238
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2014, Cilt:14, Yıl:14, Sayı:3, 14: 211-242
21
Tanpınar burada fotoğrafa da gönderme yapmış olabilir.
239
AIBU Journal of Social Sciences, 2014, Vol:14, Year:14, Issue:3, 14: 211-242
22
“Tığkalem veya ofort ile tahta, çinko veya bakır üzerine yapılmış kazılardan ve
taş basması üzerine yapılmış resimlerden kâğıda basılmış olanlarına verilen
isimdir.” (Arseven 1983: 537).
240
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2014, Cilt:14, Yıl:14, Sayı:3, 14: 211-242
Kaynaklar
Arseven, Celal Esat (1983). Sanat Ansiklopedisi. C: 1. Beşinci Baskı.
İstanbul: MEB Basımevi.
Birsel, Salâh (2006). Fransız Resminde İzlenimcilik. İstanbul: Dünya
Kitapları.
Bocquillon, Marina Ferretti (2005). Empresyonizm, Ankara: Dost
Kitabevi.
Cassou, Jean (1999). Sembolizm Sanat Ansiklopedisi. Çev. Ö. İnce-İ.
Usmanbaş. Üçüncü Basım. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Dost Kitabevi (2001). ArtBook Renoir. Venedik.
Emil, Birol (2010). “Huzur’un İstanbul’u”. Ahmet Hamdi Tanpınar.
Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı. 111-138.
Farthing, Stephen (2007). Ölmeden Önce Görmeniz Gereken 1001 Resim.
Ed. E. Doğanay. Çin: Caretta.
Filizok, Rıza (1984). “Yahya Kemal’in Şiirlerinde Işık İmajı ve
İmpressionizm”. Doğumunun 100. Yılında Yahya Kemal Beyatlı.
İstanbul: Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yayınları.
73-84.
241
AIBU Journal of Social Sciences, 2014, Vol:14, Year:14, Issue:3, 14: 211-242
242