You are on page 1of 24

HADİS METİNLERİ I

Hafta 4
Abdest ve Namaz

Prof. Dr. Erdinç AHATLI

1
ÜNİTE 4
Abdest ve Namaz
İÇİNDEKİLER
4.1. Abdest
4.1.1. Boy Abdesti
4.1.2. Ağız Temizliği
4.1.3. Beden Temizliği
4.2. Namaz
4.2.1. Ezan Duası
4.2.2. Cemaatle Namaz Kılmak
4.2.3. Cuma Namazı
4.2.4. Gece Namazı
ÖZET
DEĞERLENDİRME SORULARI
KAYNAKLAR
HEDEFLER
Bu üniteyi çalıştıktan sonra;
 Tahâret, vudû, gusl, salât, fıtrat gibi temel kavramları tanımlayabilecek,
 Abdest ve namaz konularının temel hadis kaynaklarının hangi
bölümlerinde bulunduğunu gösterebilecek,
 Güvenilir rivayetlere dayanarak ezan duasının yapabilecek,
 Sevap ve toplumsal fayda açısından cemaatle namazla tek başına
namazın farkını açıklayabilecek,
 Hz. Peygamber’in tavsiyelerine uygun bir şekilde namaz kıldıran imamla
kıldırmayanı seçebilecek,
 Temizlik, namaz ve Cuma namazının dindeki önemini açıklayabilme
konusunda yetkinlik sağlayabileceksiniz.
ÖNERİLER
Bu üniteyi daha iyi kavrayabilmek için okumaya başlamadan önce;
• Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’nin (DİA) “abdest”, “Cuma”
“namaz” ve “tahâret” maddelerini okuyunuz.

2
• Ebû Dâvud’un Sünen’inin Türkçe tercümesinden Kitâbü’t-tahâre ve
Kitâbü’s-salât bölümündeki hadisleri gözden geçiriniz.
• Faruk Beşer’in Namazı Dosdoğru Kılmak adlı kitabını okuyunuz
(İstanbul: Nûn Yayıncılık, 2010)

3
Abdest ve Namaz
4.1. ABDEST

Bu bölümün birinci kısmında abdest, gusül, ağız temizliği ve beden bakımı üzerinde
durulacaktır. Bu konular hadis kitaplarının Tahâret bölümlerinde (Kitâbu’t-Tahâre)
incelenmiştir. Tahâret, Arapça’da temizlik ve tenezzüh demektir. Dini literatürde ise taharet,
temizlenmek isteyen kişinin, dinin belirlediği temizlenme ölçülerine uygun bir şekilde hakiki
pisliği (necaset) ya da manevi pisliği (hades) gidermesi anlamındadır. Hadis kitaplarında
ibadet bahislerine başlamadan önce temizlikle alakalı konular incelenmiştir. Hatta Kütüb-i
sitte’nin Buhâri ve Müslim dışındaki dört kitabının ilk bölümü Kitâbu’t-Tahâre’dir. Çünkü
temizlik, ibadetlerin hatta dinin temel şartıdır.
Temizlik konusunun abdest ve gusül gibi alt konuları İmam Buhârî’nin el-Câmi’u’s-sahîh
adlı eserinde müstakil bölümler olarak ele alınmıştır. Buhârî’nin eserinin dördüncü bölümü
Kitâbu’l-Vudû’ beşinci bölümü ise Kitâbu’l-Gusl’dür. İmam Nesâî’nin Sünen’inde hem
taharet hem de gusül bölümü bulunmaktadır. Abdest kelimesi dilimize Farsça’dan geçmiştir.
Arapça’da ise abdest almak anlamında vudû’ masdarı kullanılır. Vudû’, güzellik ve temizlik
anlamındadır. Nitekim abdest de mü’mini maddi kirlerden arındırıp, manevi güzellik
kazandırır. Abdest alınan suya ise vadû’ denilmiştir.

ِ ِ‫ﻮل ﱠ‬ ‫ﻌﺮي َر ِﺿ َﻲ ﱠ‬ ِ ِ ْ ‫ﻚ‬ ٍ ِ‫ ﻋﻦ أﰊ ﻣﺎﻟ‬-1


‫ﻮر َﺷﻄُْﺮ‬ُ ‫ » اﻟﻄﱡ ُﻬ‬: ‫وﺳﻠﱠﻢ‬ َ ‫ﺻﻠّﻰ ﷲُ َﻋﻠَْﻴﻪ‬ َ ‫اﻪﻠﻟ‬ ُ ‫ ﻗَ َﺎل َر ُﺳ‬: ‫اﻪﻠﻟُ َﻋْﻨﻪُ ﻗَ َﺎل‬ ِّ ‫اﳊَﺎ ِرث ﺑْ ِﻦ َﻋﺎﺻﻢ اﻷ ْﺷ‬ َ
ِ ‫ض واﻟ ﱠ‬ ِ ْ ‫ َو‬، ‫ا ِﻹﳝَﺎن‬
، ‫ﺼ َﺪﻗَﺔُ ﺑـُْﺮَﻫﺎ ٌن‬
‫ واﻟ ﱠ‬، ‫ﻧﻮر‬
ٌ ‫ﺼﻼَة‬ َ ِ ‫ﻤﻮات َواﻷ َْر‬
َ ‫ﲔ اﻟ ﱠﺴ‬ َ ْ ‫وﺳْﺒ َﺤﺎ َن ﷲ واﳊَ ْﻤ ُﺪ ﱠﻪﻠﻟ ﲤَْﻶن أ َْو ﲤَْﻸ َﻣﺎ ﺑَـ‬
ُ ‫اﳊَ ْﻤ ُﺪ ﱠﻪﻠﻟ ﲤَْﻸَ اﻟْﻤﻴﺰا َن‬
. ‫ أ َْو ُﻣﻮﺑِ ُﻘ َﻬﺎ« رواﻩ ﻣﺴﻠﻢ‬، ‫ﻓﻤ ْﻌﺘِ ُﻘﻬﺎ‬ ِِ
ُ ُ‫ ﻓَﺒﺎﺋ ٌﻊ ﻧَـ ْﻔ َﺴﻪ‬،‫ ُﻛ ﱡﻞ اﻟﻨﱠﺎس ﻳَـ ْﻐ ُﺪو‬. ‫ﻚ‬ َ َ‫ واﻟْ ُﻘ ْﺮآ ُن ُﺣ ﱠﺠﺔُ ﻟ‬، ٌ‫ﺼْﺒـُﺮ ِﺿﻴَﺎء‬
َ ‫ﻚ أ َْو َﻋﻠَْﻴ‬ ‫َواﻟ ﱠ‬
Ebû Mâlik, Hâris b. Âsım el-Eş’arî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Temizlik (abdest), imanın yarısıdır. “el-Hamdu
lillah”, mizanı doldurur; “Subhanallah ve’l-hamdu lillah” her ikisi semalarla yeryüzü arasını
doldurur. Namaz nurdur; sadaka bürhandır; sabr ışıktır; Kur’an senin lehine ya da aleyhine
delildir. Bütün insanlar sabah evinden çıktığında nefsini satar, ya onu azat eder ya da onu köle
haline getirir”
Müslim, “Tahâret” 1.
Açıklama
Hadiste geçen (‫ﻮر‬ ُ ‫ )اﻟﻄﱡ ُﻬ‬temizlik anlamında isimdir. Temizlik yapılan suya ise tahûr
denilmiştir. Temizlik denildiğinde gusül dahil olmak üzere bütün temizlikler kastedilmiş olur.
Temizliğin iman ile ilişkilendirilmesi, kişinin sahih bir imana sahip olabilmesinin öncelikle
şirk ve büyük günahlardan arınmasına, temizlenmesine bağlı olduğundan dolayıdır. Tenzih,
tevhidin esasıdır. Nitekim kelime-i tevhidde “lâ ilâhe” buyrularak önce tenzih sonra da
“illallah” denilerek ispat gelmiştir.

4
“Tuhûr” kelimesi abdest anlamında kabul edildiğinde abdestle iman arasında bir alaka
kurulmuştur. Öncelikle iman olmadan abdest sahih olmaz. Ayrıca iman etmek önceki
günahları sildiği gibi her abdest de daha önce işlenmiş günahların temizlenmesine vesile olur.
Böylece abdestle iman arasında benzerlik açısından bir ilişki kurulmuş olur. Yoksa hadiste
imanın bölünebileceği yarısının da abdest olduğu kastedilmemiştir.
Hadisteki iman ile namazın kastedildiğini söyleyen âlimler de vardır. Nitekim Kur’an-ı
Kerim’de de iman, namaz anlamında geçmektedir. Kıblenin tahvilini anlatan âyet-i kerimeden
sonra Cenab-ı Hak, Kudüs’e doğru kılınan namazların boşa gitmediğini bildiren “Allah
imanınızı zayi edecek değildir. Çünkü Allah insanlara karşı pek şefkatlidir, çok
merhametlidir.” (Bakara, 2/143) âyetini indirmiştir. Tefsir âlimleri siyakı dikkate alarak bu
âyette geçen “iman” kelimesinin namaz anlamına geldiğini söylemişlerdir. İşte yukarıdaki
hadiste geçen iman namaz, temizlik de abdest anlamındadır, denilmiştir. Abdestsiz namaz
sahih olmayacağı için abdest namazın yarısı gibi olur. Bu durumda hadisi “abdest, namazın
yarısıdır”, şeklinde yorumlamak mümkündür.

ً‫ﻴﺎﻣ ِﺔ ﻏُّﺮا‬ ِ ِ ِ ِ‫ﻮل ﱠ‬َ ‫ ِﲰ ْﻌﺖ َر ُﺳ‬: ‫اﻪﻠﻟ َﻋْﻨﻪ ﻗﺎل‬


َ ‫ » إ ﱠن أُﱠﻣﱵ ﻳُ ْﺪ َﻋ ْﻮ َن ﻳَـ ْﻮَم اﻟﻘ‬: ‫وﺳﻠﱠﻢ ﻳ ُﻘﻮل‬ َ ‫اﻪﻠﻟ‬
َ ‫ﺻﻠّﻰ ﷲُ َﻋﻠَْﻴﻪ‬ َ ‫ َﻋ ْﻦ أَﰊ ُﻫﺮﻳْـَﺮَة‬-2
‫رﺿﻲ ﱠ‬
ِ ِ
ِ َ‫اﻟﻮﺿﻮء ﻓَﻤ ِﻦ اﺳﺘَﻄ‬ ‫ﲔ ِﻣ ْﻦ آ َﺎﺛ ِر‬ ِ
. ‫ﻣﺘﻔﻖ ﻋﻠﻴﻪ‬ ْ َ‫ ﻓ‬، ‫ﺎع ﻣْﻨ ُﻜ ْﻢ أَ ْن ﻳُﻄﻴﻞ ﻏُﱠﺮﺗَﻪ‬
ٌ « ‫ﻠﻴﻔﻌﻞ‬ َ ْ َ ‫ﳏَ ﱠﺠﻠ‬
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den şöyle söylediği rivayet edilmiştir: “Allah Rasûlü
sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim: “Benim ümmetim kıyamet gününde
abdest izlerinden dolayı yüzleri nurlu, el ve ayakları parlak bir şekilde çağrılacaktır. Sizden
kim nurunu artırmak isterse bunu yapsın”.
Buhârî, “Vudû” 3 ; Müslim, “Tahâret” 35.
Açıklama
Bu hadis, Ebû Hüreyre ile birlikte sekiz farklı sahâbeden rivayet edilmiştir. Hadiste
abdestin İslam ümmetinin kıyamet günündeki ayırt edici özelliklerinden birisi olacağı haber
verilmektedir. Abdest alanların yüz, el ve ayaklarındaki manevi nurlar, siyah atların alın ve
ayaklarındaki beyazlığa teşbih edilmiştir.
“Gurr” kelimesi “egarr”ın çoğuludur ve atın alnındaki beyazlıktır; “muhaccel” ise
ayaklarındaki beyazlıktır. Bu iki kelime abdest uzuvlarının parlaklığını ve nurunu anlatmak
maksadıyla abdest alanlar için mecazen kullanılmıştır. Ayrıca hadiste kıyamet gününde
ümmet-i Muhammed’in diğer insanlar arasından seçileceğini vurgulanmıştır. Siyah atlar
arasında alnı ve ayakları beyaz olanlar nasıl seçilip tanınıyorsa ümmet-i Muhammed’in
mahşerde öyle tanınacağı ifade edilmiştir.
Hadiste geçen “Sizden kim nurunu artırmak isterse bunu yapsın” ifadesi, abdest azalarının
yıkanırken, yıkanması farz olan sınırların dışına taşmanın müstehab olduğunu göstermektedir.
Hadisi böyle anlayan bazı sahabiler, ellerini pazulara kadar, ayaklarını da baldırların yarısına
kadar yıkamışlardır. Ancak sünnette abdest uzuvlarının nasıl yıkanacağı ve sınırları
bildirilmiştir. Hadisi bu sınırlara riayet etmek ve uzuvları hakkıyla yıkayıp, geçiştirme
yapmamak şeklinde anlamak da mümkündür.

5
Hadisin farklı rivayetleri arasında karşılaştırma yapan bazı muhaddisler, bu son cümlenin
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’ın sözü olduğunu söylemişlerdir. Hadisi açıklamak için bazen
sahabiler, hadisin sonuna bir kelime ya da cümle eklemektedirler. Ravi, bu cümleyi de
hadisten sanarak rivayet ettiğinde hadis “müdrec” olmaktadır.

ِ ْ ‫اﻟﻌﺒﺪ اﳌﺴﻠِﻢ أَ ِو‬


ُ َ‫ﺿﺄ‬‫ » إِذا ﺗَـ َﻮ ﱠ‬: ‫وﺳﻠﱠﻢ ﻗﺎل‬ ِ ِ‫رﺳﻮل ﱠ‬
َ ‫اﻪﻠﻟ ﻋﻨﻪ أَ ﱠن‬ ‫ ﻋﻦ أﰊ ﻫﺮﻳﺮةَ رﺿﻲ ﱠ‬-3
ُ‫وﺟﻬﻪ‬
َ ‫اﳌﺆﻣ ُﻦ ﻓَـﻐَﺴﻞ‬ ُ َ ‫اﻪﻠﻟ‬
َ ‫ﺻﻠّﻰ ﷲُ َﻋﻠَْﻴﻪ‬
‫ﻳﺪﻳﻪ ُﻛ ﱡﻞ َﺧﻄﻴﺌَ ٍﺔ ﻛﺎ َن‬
ِ ‫ ﺧﺮج ِﻣﻦ‬، ‫ﻳﺪﻳﻪ‬ ِ ‫ ﻓَِﺈذا َﻏﺴﻞ‬، ‫اﳌﺎء‬ ِ ‫اﳌﺎء أَو ﻣﻊ آﺧ ِﺮ ﻗَﻄْ ِﺮ‬
ِ ‫ﺧﻄﻴﺌﺔ ﻧَﻈَﺮ إِﻟَﻴـﻬﺎ ﺑِﻌﻴﻨﻴ ِﻪ ﻣﻊ‬
ْ َ َ ْ ْ ْ َْ َ ِ ‫ﻛﻞ‬ ‫َﺧﺮ َج ِﻣ ْﻦ َوﺟ ِﻬ ِﻪ ﱡ‬
ِ ‫اﳌﺎء أَو ﻣﻊ آﺧ ِﺮ ﻗَﻄ ِﺮ‬
، ‫اﳌﺎء‬ ِ ‫ ﺧﺮﺟﺖ ُﻛﻞ ﺧ ِﻄﻴﺌ ٍﺔ ﻣﺸﺘﻬﺎ ِرﺟﻼﻩ ﻣﻊ‬، ‫ ﻓَِﺈذا َﻏﺴﻞ ِرﺟﻠﻴ ِﻪ‬، ‫اﳌﺎء‬
ِ ‫آﺧﺮ ﻗَﻄْ ِﺮ‬ ِ ‫ﺑﻄَ َﺸْﺘـﻬﺎ ﻳﺪاﻩ ﻣﻊ اﳌ ِﺎء أَو ﻣﻊ‬
َ ْ َ َ َ َ ‫َ َ ْ ََ َ ْ ﱡ‬ ْ َ ََ ُ َ
.‫ﻮب « رواﻩ ﻣﺴﻠﻢ‬ ِ ُ‫ﺣﱴ ﳜﺮج ﻧَِﻘﻴًّﺎ ِﻣﻦ اﻟ ﱡﺬﻧ‬
َُ
Ebu Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu: “Müslüman –veya mü’min- bir kul, abdest aldığında, yüzünü yıkarsa
gözleri ile bakarak işlediği her günah su ile –veya suyun son damlasıyla- yüzünden akar gider.
İki elini yıkadığında, elleriyle tutarak işlediği bütün günahlar su ile birlikte –veya suyun son
damlasıyla- ellerinden dökülür gider. Ayaklarını yıkadığında ayaklarıyla yürüyerek işlediği
bütün günahlar su ile birlikte –veya suyun son damlasıyla- akar gider. Sonunda kul,
günahlardan tertemiz olur”
Müslim, “Tahâret” 32.
Açıklama
Hadiste abdestin günahlara kefaret olması vurgulanmıştır. Hadiste geçen (‫ﺧﻄﻴﺌَﺔ‬ ِ ) tabiri
küçük günah ve hata anlamındadır. Abdest alındığında günahların suyla birlikte akıp gitmesi
mecaz ve istiaredir. Günahların akıp gitmesi suyun maddi kirleri temizlemesine
benzetilmiştir. Her uzvun işlediği günahlar, abdest ile birlikte akıp gider; abdest almak işlenen
günaha kefaret olur. Göz, kulak ve el gibi uzuvlarla işlenmeyen günahlardan temizlenmenin
nasıl olacağı sorusu akla gelebilir. Hadisin sonunda “Sonunda kul, günahlardan tertemiz olur”
cümlesi ile adeta bu soruya cevap verilmiştir. Abdest tamamlanınca insanın işlediği bütün
hatalar, küçük günahlar abdest ile birlikte temizlenmiş olur.
4.1.1. Boy Abdesti

« ‫ ﻓَﻠﻴَـ ْﻐﺘَ ِﺴ ْﻞ‬، َ‫َﺣ ُﺪ ُﻛ ُﻢ اﳉُ ُﻤ َﻌﺔ‬ ِ َ ، ‫ﺻﻠّﻰ ﷲ َﻋﻠَْﻴ ِﻪ وﺳﻠﱠﻢ‬ ِ‫ﺳﻮل ﱠ‬ ‫ َﻋﻦ اﺑ ِﻦ ﻋُ َﻤَﺮ َر ِﺿ َﻲ ﱠ‬-4
َ ‫ أَ ﱠن َر‬، ‫اﻪﻠﻟ َﻋْﻨـ ُﻬ َﻤﺎ‬
َ ‫ »إذا ﺟﺎَءَ أ‬: ‫ﻗﺎل‬ َ ُ َ ‫اﻪﻠﻟ‬
.‫ﻣﺘﻔﻖ ﻋﻠﻴﻪ‬
ٌ
Abdullah b. Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden biri Cuma namazına gideceğinde yıkansın.”
Buhârî, “Cum’a” 2, 5; Müslim, “Cum’a”, 1, 2.

‫ﻛﻞ ُْﳏﺘَﻠٍِﻢ‬ ِ ِ ِ ِ ِ‫رﺳﻮل ﱠ‬ ‫ي َر ِﺿ َﻲ ﱠ‬ ٍ


ِّ ‫ﺐ ﻋﻠﻰ‬ َ ‫وﺳﻠﱠﻢ‬
ٌ ‫ » ﻏُ ْﺴ ُﻞ ﻳَـ ْﻮم اﳉُ ُﻤ َﻌﺔ َواﺟ‬:‫ﻗﺎل‬ َ ‫اﻪﻠﻟ‬
َ ‫ﺻﻠّﻰ ﷲُ َﻋﻠَْﻴﻪ‬ َ ‫ أَ ﱠن‬، ُ‫اﻪﻠﻟ َﻋْﻨﻪ‬ ِّ ‫ ﻋﻦ أﰊ ﺳﻌﻴﺪ اﳋُ ْﺪ ِر‬-
. ‫ﻣﺘﻔﻖ ﻋﻠﻴﻪ‬
ٌ «

6
Ebû Sa’îd el-Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Bülüğ çağına gelmiş her kişiye Cuma günü gusül abdesti
almak gereklidir.”
Buhârî, “Cum’a”, 2, 3; Müslim, “Cum’a”, 5, 7.
Açıklama
Gusül, bütün vücudun burun ve ağız içi ile birlikte yıkanmasıdır. Gasl ve iğtisal da
yıkanmak anlamlarına gelmektedir. Gusül’e boy abdesti de denilir. Erkek ve kadının cünüblük
halinden temizlenmek için boy abdesti almaları gerekir. Ayrıca kadınların hayız ve nifas
kanlarının sona ermesi üzerine boy abdesti almaları gerekir.
Yukarıdaki hadislerin zahirinden Cuma günü gusül abdesti almanın vacib (farz) olduğu
anlaşılmaktadır. Bazı Hanefi âlimleri bu hadisin mensuh olduğunu söylemişlerdir. İmam Şafiî
ise bu hadislerdeki emrin fazilete haml edilmesi gerektiği kanaatindedir. Zira bazı sahabilerin
cum’a günü yalnızca abdest alarak mescide geldiğine ve onlara namaz kılmaları için izin
verildiğini gösteren hadisler cum’a günü boy abdesti almanın müstehab olduğunu
göstermektedir. (Müslim, “Cum’a”, 3, 4)
İmam Mâlik, Cuma günü boy abdesti alarak peşinden cumaya gitmek gerektiğini
söylemişse de ekseriyet cuma günü fecir doğduktan sonra boy abdesti almanın sünnete
uymak için yeterli olduğu görüşündedir.
4.1.2. Ağız Temizliği

ِ ‫ﺻﻠّﻰ ﷲُ َﻋﻠَْﻴ ِﻪ َ ﱠ‬ ‫ﻋﻦ ﻋﺎﺋِ َﺸﺔَ َر ِﺿﻲ ﱠ‬


، ‫ﺴﺎﺋﻲ‬ ِّ ‫ﺿﺎةٌ ﻟﻠﱠﺮ‬
‫ب « رواﻩُ اﻟﻨﱠ ﱡ‬ َ ‫ﻄﻬﺮةٌ ﻟﻠ َﻔ ِﻢ ْﻣﺮ‬
َ ‫اﻟﺴﻮ ُاك َﻣ‬
ّ » : ‫وﺳﻠﻢ ﻗَ َﺎل‬ ‫ أَ ﱠن اﻟﻨِ ﱠ‬، ‫اﻪﻠﻟ َﻋْﻨﻬﺎ‬
َ ‫ﱠﱯ‬ ْ -6
ٍ
. ‫ﺻﺤﻴﺤﺔ‬ ِ
‫ﺻﺤﻴﺤﻪ ﺄﺑَﺳﺎﻧﻴﺪ‬ ‫اﺑﻦ ُﺧَﺰﳝﺔَ ﰲ‬
ُ ‫و‬
Aişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu: “Misvak kullanmak ağzın temiz kalmasına ve Rabb’in rızasına vesiledir.”
Hadisi Nesâî ve İbn Huzeyme sahih isnadlarla rivayet etmişlerdir. (Nesâî, “Tahâret” 4;
İbn Huzeyme, Sahîh, I/70).

َ ‫وﺳﻠﱠﻢ‬ ِ ِ‫اﻪﻠﻟ ﻋْﻨﻪ أَ ﱠن رﺳﻮل ﱠ‬ ِ


ْ ‫َﺷ ﱠﻖ َﻋﻠﻰ أُﱠﻣﱵ أ َْو َﻋﻠﻰ اﻟﻨﺎس‬
‫ﻷﻣﺮﺗُـ ُﻬ ْﻢ‬ ُ ‫ » ﻟَ ْﻮﻻ أَ ْن أ‬: ‫ﻗﺎل‬ َ ‫اﻪﻠﻟ‬
َ ‫ﺻﻠّﻰ ﷲُ َﻋﻠَْﻴﻪ‬ ُ َ ُ َ ‫ َﻋ ْﻦ أَﰊ ُﻫﺮ َﻳﺮَة َرﺿ َﻲ ﱠ‬-7
ٍ ِ ِ ‫ِﺎﺑ‬
. ‫ﻣﺘﻔﻖ ﻋﻠﻴﻪ‬ ِّ ‫ﻣﻊ‬
ٌ « ‫ﻛﻞ ﺻﻼة‬ َ ‫ﻟﺴﻮاك‬
ّ
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu: “Eğer ümmetime –veya insanlara- zorluk vereceğimden endişe
etmeseydim, her namazın başında onlara misvak kullanmalarını emrederdim”
Buhârî, “Cum’a” 8, “Savm” 27; Müslim, “Tahâret” 42.
Açıklama
Misvak kullanmak müekked sünnetlerdendir. Peygamber Efendimiz, ümmetine zorluk
vereceğinden korkmasaydı misvak kullanmayı her namaza başlamadan emredeceğini

7
söylemektedir. Bu takdirde misvak kullanmak abdest gibi namazın farzlarından birisi olacaktı.
Namazdan önce misvak kullanmak zorunda olmak, dinin kolaylık ilkesine ters düşeceği için
Efendimiz, bu emirden vazgeçmiştir. Çünkü her zaman misvak bulmak ya da dişleri
temizleyecek bir şey bulabilmek mümkün değildir.
Sivâk, hem ağzı misvak çubuğu hem de ağzı temizleme anlamındadır. Misvak için farklı
ağaçlardan yapılan çubuklar kullanılsa da en yaygın olarak kullanılan arak ağacından
yapılandır. Rasûl-i Ekrem Efendimiz, arak ağacının kökünden alınan bu çubuklarla ağzını
temizlemiştir. Bu ağacın kullanımın da birçok faydası olmakla birlikte emredilen ağız ve
dişlerin dini ve sıhhi kurallara uygun bir şekilde temizlenmesidir. Hiçbir şey bulunamadığı
zaman parmakla ağzın temizlenmesi bile misvaklanmak kabul edilmiştir.
Genellikle serçe parmak kalınlığında ve bir karış uzunluğunda olan misvak, ağız sağlığı,
diş bakımı ve temizliği için diş fırçası ve macunu yerine kullanılan bir araçtır. Misvakın
kendisinden elde edildiği ağaç bizim memleketimizde yetişmemektedir. Bu sebeple de misvak
kullanımı ile ilgili Hz. Peygamber'in tavsiyelerini, ağız ve diş temizliği tavsiyesi olarak
değerlendirmek, bu iş için illâ da misvak bulmak gerekir gibi bir zorlama yoruma gitmek
doğru değildir. Bulabilenler onu kullanırlar, bulamayanlar da uygun diş fırçası ve macunu
kullanmak suretiyle gerekli temizliği yaparlar. Kaynaklarda işaret edildiği gibi, misvak veya
fırça bulamayan ya da yanında olmayanlar parmaklarıyla da olsa diş temizliğini yapmalıdırlar.
Tabii ki parmakla yapılacak temizlik, geçici bir temizliktir.
Bu hadiste Hz. Peygamber’in ağız ve diş sağlığına verdiği önemi, “Eğer zora sokacağım
endişesi olmasaydı ümmetime her namaz için misvak kullanmayı emrederdim”
buyurmasından anlamaktayız. Tirmizî’nin on yedi sahâbînin rivayet ettiğini bildirdiği bu
hadis, günde birkaç kez misvak kullanmayı veya dişleri fırçalamayı öngörmektedir.
Peygamber Efendimiz, evine geldiğinde önce misvak ile işe başlardı. Uykudan
uyandığında, yemek yediğinde, namaz kılacağı zaman muhakkak ağız ve dişlerini misvakla
temizlerdi.
Ağız ve diş sağlığının, vücudun genel sağlığı ile yakın alâkası vardır. Ayrıca aile içi ve
beşerî ilişkilerdeki nezaket, diğer insanları rahatsız etmeme titizliği gibi güzel ve faydalı
yönleri dolayısıyla misvak kullanmak veya dişleri fırçalamak, müslümanların
vazgeçemeyeceği faziletlerdendir. Bu güzel alışkanlığın çocuklara kazandırılması, hiç
şüphesiz öncelikle anne babalara ve eğitim öğretim kurumlarına düşmektedir.

ِ ٍ ِ ‫ ﺄﺑ‬: ‫اﻪﻠﻟ ﻋْﻨـﻬﺎ‬ ِ ِ ِ ‫ ﻗُـ ْﻠ‬: ‫ﻫﺎﱐ ٍء ﻗَ َﺎل‬


ُ‫وﺳﻠﱠﻢ إِذا َد َﺧ َﻞ ﺑَـْﻴـﺘَﻪ‬
َ ‫ﺻﻠّﻰ ﷲُ َﻋﻠَْﻴﻪ‬ ‫َي ﺷﻲء َﻛﺎن ﻳَـْﺒ َﺪأُ اﻟﻨِ ﱡ‬
َ ‫ﱠﱯ‬ ّ َ ‫ﺖ ﻟ َﻌﺎﺋ َﺸﺔَ َرﺿ َﻲ ﱠ‬
ُ ِ ‫ﻳﺢ ﺑ ِﻦ‬ ِ ‫ َﻋ ْﻦ ُﺷَﺮ‬-8
. ‫ َرواﻩُ ُﻣ ْﺴﻠِ ٌﻢ‬، ‫ﻟﺴ َﻮ ِاك‬
ِ ِ
ّ ‫ ﺎﺑ‬: ‫ﺖ‬
ْ َ‫ ﻗَﺎﻟ‬،
Şüreyh b. Hâni’den rivayet edildiğine göre Hz. Âişe radıyallahu anhâ’ya dedim ki:
“Evine girdiğine Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, ilk önce ne yapardı?” Hz. Âişe,
“Misvaklanırdı” dedi.
Müslim, “Tahâret” 43.

8
4.1.3. Beden Temizliği

ِ ‫ أَو ﲬْﺲ ِﻣﻦ‬، ‫اﻟﻔﻄﺮةُ َﲬﺲ‬


، ‫ اﳋِﺘﺎن‬: ‫اﻟﻔﻄﺮِة‬ ِ » : ‫ﱠﱯ ﺻﻠّﻰ ﷲ ﻋﻠَﻴ ِﻪ وﺳﻠﱠﻢ ﻗَ َﺎل‬ ِ َ‫ ﻋﻦ أَﰊ ﻫﺮﻳﺮة‬-9
َ ٌ ْ ٌ َ َْ ُ َ ِّ ِ‫ َﻋ ِﻦ اﻟﻨ‬، ُ‫اﻪﻠﻟُ َﻋْﻨﻪ‬
‫رﺿ َﻲ ﱠ‬ ُ َْ
. ‫ﺘﻔﻖ ﻋﻠﻴﻪ‬ ‫ وﻗَ ﱡ‬، ‫ وﻧَﺘﻒ ا ِﻹﺑِ ِﻂ‬، ‫ َوﺗﻘﻠِ ُﻴﻢ اﻷَﻇ َﻔﺎ ِر‬، ‫اﻻﺳﺘِ ْﺤ َﺪ ُاد‬
ٌ ‫ﺺ اﻟﺸﱠﺎ ِر ِب « ُﻣ‬ ْ ‫َو‬
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve selem
şöyle buyurmuştur: “Fıtrat beştir -veya beş şey fıtrattandır-, sünnet olmak, kasıkları tıraş
etmek, tırnakları kesmek, koltuk altı tüylerini almak ve bıyıkları kısaltmak.”
Buhârî, “Libâs” 62, 64; Müslim, “Tahâret” 49, 50.
Açıklama
Fıtrat, yaratma anlamına gelmektedir. İnsanlar için kullanıldığında yaratılış demektir.
Yaratılışa uygun olanı yapmaya fıtrat denilmiştir. Fıtrat, burada bir şeyin kendi ilk haline,
olması gereken şekline uygun olan demektir. Fıtrat’ın yorumlarından birisi de sünnete uygun
olan ya da peygamberlerin sünnetine uygun olandır. Fıtratı bütün peygamberlerin
ümmetlerine emrettiği, insan yaratılışına uygun olan ve insanların kabulde zorlanmadığı
hususlar olarak yorumlamak mümkündür.
Hadiste geçen (‫اد‬ ِ ) demir kullanmak, demektir. Kasıkları tıraş ederken demirden
ُ ‫اﻻﺳﺘ ْﺤ َﺪ‬
ْ
yapılmış ustura, bıçak, jilet gibi bir alet kullanmak gerektiğinden dolayı bu kelime ile ifade
edilmiştir. Hadiste beş şeyin fıtrat olduğunun bildirilmesi inhisar için değil, tadat içindir.
Nitekim hadisin bir rivayetinde beş şeyin fıtrattan olduğu söylenerek, fıtrata ait hususların
beşle sınırlı olmadığı ifade edilmiştir. Nitekim başka bir hadiste “On şey fıtrattandır”
buyrulmuştur. (Müslim, “Tahâret” 56)
Hadislerden Öğrendiklerimiz
1. İslam’da temizlik, ibadetlerden önce ele alınacak derecede dinin önemli emirlerinden
birisidir.
2. Abdest kıyamet gününde İslam ümmetinin ayırt edici özelliklerinden birisi olacaktır.
3. Abdest küçük günahların bağışlanmasına vesiledir.
4. Misvak kullanmak müekked sünnettir.
5. Cuma günü boy abdesti almak müekked sünnettir.
6. Sünnet olmak, kasıkları tıraş etmek, tırnakları kesmek, koltuk altı tüylerini almak ve
bıyıkları kısaltmak, fıtrattandır. Bütün peygamberlerin sünnetidir.

ِ ِ ‫ِ ﱠ‬ ِ ِ
ْ ‫ َو‬،‫ ﻗَﺺ اﻟﺸﺎ ِر ِب‬:‫ﻄﺮِة‬
ُ‫إﻋ َﻔﺎء‬ َ ‫ َﻋ ْﺸٌﺮ ﻣ َﻦ اﻟﻔ‬:‫ﺻﻠﻰ ﷲُ َﻋﻠَْﻴﻪ َو َﺳﻠ َﻢ‬
‫ﻮل ﷲ َ ﱠ‬ ُ ‫ﻗﺎل َر ُﺳ‬
َ :‫ﺖ‬ ْ َ‫ َو َﻋ ْﻦ َﻋﺎﺋ َﺸﺔَ َرﺿ َﻲ ﷲ َﻋْﻨـ َﻬﺎ ﻗَﺎﻟ‬-10
ِ ِ ِ ِ ‫ َوﻗَ ﱡ‬،‫ﺎق اﳌ ِﺎء‬ ِ ‫ و‬،‫اﻟﻠِّﺤﻴ ِﺔ‬
ُ ‫ َوﻧَﺴ‬:‫ﻘﺎص اﳌَﺎء ﻗﺎل اﻟﱠﺮا ِوي‬
‫ﻴﺖ‬ ُ ‫ واﻧﺘ‬،‫اﻟﻌﺎﻧَﺔ‬ َ ‫ﻠﻖ‬
ِ
ُ ‫ َو َﺣ‬،‫ﺘﻒ اﻹﺑﻂ‬ ُ َ‫ َوﻧ‬،‫ و َﻏ ْﺴ ُﻞ اﻟﺒَـَﺮاﺟ ِﻢ‬،‫ﺺ اﻷَﻇ َﻔﺎ ِر‬ َ ِ‫اﺳﺘ‬
ُ ‫ﻨﺸ‬ ْ ‫ و‬،‫اﻟﺴ َﻮ ُاك‬
ّ َ َْ
َ
.َ‫اﻻﺳﺘِْﻨ َﺠﺎء‬ ِ ِ ِِ ِ َ ،َ‫ﺎﺷﺮة إﻻﱠ أن ﻳﻜﻮ َن اﳌﻀﻤﻀﺔ‬ ِ ‫اﻟﻌ‬
ْ :‫ ﻳَـ ْﻌﲏ‬،‫ﺎص اﳌﺎء‬ ُ ‫اﻧﺘ َﻘ‬- ‫َﺣ ُﺪ َرواﺗﻪ‬ َ ‫ َوُﻫ َﻮ أ‬- ‫ﻴﻊ‬
ٌ ‫ﻗﺎل َوﻛ‬ َ َ
َ َ َ
Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu:

9
“On şey fıtrat gereğidir: Bıyıkları kırpmak, sakal bırakmak, misvak kullanmak, burna su
çekmek, tırnakları kesmek, parmak boğumlarını temizlemek, koltuk altı kıllarını gidermek,
apış arasını temizlemek, istinca yapmak..”
Râvî “onuncuyu unuttum; ancak onun da mazmaza (ağıza su vermek) olması
muhtemeldir” dedi.
Müslim, “Tahâret” 56. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, “Tahâret” 29; Tirmizî, “Edeb” 14; Nesâî,
“Zîynet” 1; İbni Mâce, “Tahâret” 8

ِ َ ،‫ﺻﻠﱠﻰ ﷲُ َﻋﻠَْﻴ ِﻪ َو َﺳﻠﱠ َﻢ‬ ِ ِ‫ َﻋ ِﻦ اﻟﻨ‬،‫ َو َﻋ ِﻦ اﺑ ِﻦ ﻋُ َﻤَﺮ َر ِﺿﻲ ﷲ َﻋْﻨـ ُﻬ َﻤﺎ‬-11


.‫ﺤﻰ‬ َ ‫ﱠﻮا ِر‬
َ ّ‫ب َوأ َْﻋ ُﻔﻮا اﻟﻠ‬ َ ‫َﺣ ُﻔﻮا اﻟﺸ‬
ْ ‫ أ‬:‫ﻗﺎل‬ َ ‫ﱠﱯ‬
ّ َ
İbni Ömer radıyallahu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
“Bıyıklarınızı kırpınız, sakallarınızı bırakınız!”
Buhârî, “Libâs” 63, 64; Müslim, “Tahâret” 52-54. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, “Tereccül” 16;
Tirmizî, “Edeb” 18; Nesâî, “Tahâret” 14, “Zînet” 2, 56
Açıklamalar
Son üç hadîs-i şerîfte fıtrat yani yaratılış gereği olan on kadar iş tanıtılmaktadır. Fıtrat
kelimesi, sünnet, peygamberlerin âdeti veya sünneti, bütün din ve şeriatların ortaklaşa
benimsedikleri sünnet gibi anlamlara gelir. İnsan olarak yaratılmanın tabii gerekleri gibi de
anlaşılması mümkün olan bu on konuyu sırasıyla sayıp açıklamadan önce bir hususa işaret
etmek gerek. O da “fıtrat gereği” sayılan konuların, sadece burada sayılanlarla sınırlı
olmadığıdır. Ebû Bekir İbnü’l-Arabî bunların otuz kadarını zikretmiştir (bk. İbn Hacer,
Fethu’l-bârî, XII, 458-459). Bu hadislerde sadece on tanesi sayılmıştır. Şimdi sırasıyla
bunları açıklayalım:
1. Sünnet olmak (hitân). Müslümanlığın alâmetlerinden (şeâirinden) biridir. Bu sebeple
bir belde halkı çocuklarını sünnet ettirmemek için anlaşsalar, müslüman yönetimi onlara karşı
savaş açar. Sünnet olmanın vakti, doğumu takib eden yedinci günden başlamak üzere bulûğ
çağına kadardır. En iyisi çocuğu, sünnet olmanın bilincine vardığı yaşta sünnet ettirmektir.
Sünnet olmak sadece erkeklere has değildir. Kadınlar için de söz konusudur. Ancak bizim
ülkemizde kız çocuklarına yönelik sünnet işlemi yapılmamaktadır. Bu, daha çok sıcak iklim
bölgelerinde yaşayan müslümanlar arasında uygulanmaktadır.
Sünnet olmak, tabiî ve fıtrî gereğin yanında, sağlık açısından ve dengeli cinsî duygulara
sahip olmak bakımından da faydalıdır. Sünnetin faydası bugün çok daha iyi bilinmekte ve
hıristiyan ülkelerde de sağlık gerekçesiyle giderek sünnet olanların sayısının arttığı
görülmektedir.
2. Etek tıraşı olmak (istihdâd). Apış aralarını yani kasıkları, ud yerlerini tıraş etmek
demektir. Halkımız buna “etek temizliği” der. Bu temizlik o bölgede bulunan kılları uzadıkça
jilet veya benzeri bir şeyle tıraş etmek, yolmak yahut makasla kesmek suretiyle yapılır.
Bu sünnetin, Batı taklitçiliği sebebiyle giderek ihmal edildiği görülmektedir. İslâm’ın,
insanın temizliğine ve sağlığına verdiği önemin tabii bir sonucu olan etek ve koltuk altı

10
temizliği ve tırnakların kesilmesi gibi âdetleri kasten ihmal etmek, sünneti terke sebep olacağı
için haramdır.
3. Tırnak kesmek. Tırnakları parmaklara zarar vermeyecek şekilde dipten kesmelidir.
Tırnak kesmek için belli bir süre tayin edilmediği için tırnak uzadıkça kesilir. Tırnak
kesmenin câiz olmadığı herhangi bir gün yoktur. Beyhakî, Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’in cuma günleri tırnak kesmeyi sevdiğine dair mürsel bir hadis rivayet eder.
Tırnağın belli bir sıraya göre kesilmesine dair bir hadis yoktur. Ancak Nevevî şu sıranın
takip edilmesini müstehap olarak niteler: Önce sağ elin şehâdet parmağından başlayarak orta
parmak, yüzük parmağı, serçe parmak sonra da baş parmağın tırnağı kesilir. Sıra sol ele
gelince, küçük parmaktan başlayarak başa doğru gidilir. Ayaklarda ise, sağ ayağın küçük
parmağından başlanır sıra ile ötekilere geçilir. Sol ayakta ise baş parmaktan sonrakinden
başlanıp küçük parmağa doğru gidilir. En sonra baş parmağa geçilir.
Tırnak kesiminde dikkatli davranıp, etrafa sıçratmamaya ve kesilen tırnak parçalarını
ortalıkta bırakmamaya dikkat etmelidir. Bir şekilde onların ortadan kaldırılması uygun olur.
Günümüzde özellikle büyük şehirlerde yaşayan birçok hanımın modadır diye ve süs
zannederek tırnaklarını uzattıkları bilinmektedir. Bunun İslâm âdâbıyla bağdaşmadığı
ortadadır. Ayrıca tırnak altlarında oluşacak birtakım birikintilerin insan sağlığı açısından
tehlikeli olabileceği düşünülmelidir. Özellikle mutfakta yemek yapan hanımların uzun
tırnaklarla bu işleri yapması hiç hoş değildir. Unutulmamalıdır ki İslâm, her şeyin en güzelini
ve tabii olanını tavsiye eder.
4. Koltuk altı kıllarını temizlemek. Bu kılların yolunması sünnet olmakla beraber acısına
dayanamayanların tıraş etmesi veya ilâç kullanmak suretiyle temizlemesi mümkündür.
Temizlik işine sağ koltuk altından başlamak uygun olur.
5. Bıyıkları kısaltmak. Erkeklerin bıyıklarını, üst dudaklarının kırmızısı ortaya çıkacak
şekilde kesmeleri demektir. Bunu da sağdan başlayarak yapmak güzel görülmüştür. Bıyıkların
ağzı kapatacak ve üst dudak kenarlarından taşacak şekilde uzatılması asla güzel
görülmemiştir. Yenilen veya içilen şeylerin bıyıklara bulaşmaması önemlidir.
Bıyıkların kırpılmasını, kökünden kazımak şeklinde anlamak doğru değildir.
6. Sakalları uzatmak. Müslüman erkeklerin sakallarını kesmeleri, Hanefî, Mâlikî ve
Hanbelî mezheplerince "haram" olarak değerlendirilmiştir. Şâfiî mezhebinde ise, mekruh
kabul edilmiştir. Sakalların fazla uzayıp çirkin bir manzara arzetmesi halinde boyundan ve
eninden kesilebileceğinde görüş birliği bulunmaktadır. Sünnete uygun olan, sakalın boyunun
bir tutam olması, ondan fazlasının kesilmesidir.
7. Misvak kullanmak. Bu konu, yukarıdaki ilgili hadisin açıklamasında geçmiştir.
8. Burna su çekmek. Burun deliklerinin su çekmek suretiyle temizlenmesi sünnettir.
Burun içini temizlemek gusül abdestinin farzlarından olduğu için kesinlikle ihmal
edilmemelidir.
9. Parmak boğumlarını yıkamak. Parmakların eklem yerlerini, kulakların kıvrıntıları
gibi kir birikmesi ihtimali bulunan yerleri temizlemek sünnettir.

11
10. Su ile tahâretlenmek (istincâ). İntikâsu’l-mâ’, suyun noksanlaşması anlamına gelen
bu ifade, tahâret anlamında yorumlanmıştır. Kimileri de abdest aldıktan sonra, “abdestim
bozuldu mu?” diye bir şüphe ve vesveseyi önlemek maksadıyla avret yerine biraz su serpmek
olarak değerlendirmişlerdir.
Hadiste on hasletten söz edilirken râvi onuncusunu unuttuğunu bildirmiş, muhtemelen
onuncunun mazmaza (ağıza su almak) olacağına işaret etmişti. Onuncu hasletin diğer hadiste
yer alan hitân olması da muhtemeldir. Nitekim Kâdî İyaz da hitân’ın onuncu haslet
olabileceği ihtimalinden bahseder.
Hadislerden Öğrendiklerimiz
1. Her iki hadiste sayılan on işin yerine getirilmesi fıtrat gereği yani dînî birer görevdir.
2. Fıtrî ve tabiî olan her şey güzeldir.
3. İslâmiyet insanların tabiî bir görünüm, güzellik ve temizlik içinde yaşamalarını temin
edecek tavsiyelerde bulunmuştur.
4. İnsan sağlığı ve erkek-kadın cins ayırımı açısından önemli olan fıtrî özellikleri
korumaya dikkat edilmelidir.
4.2. NAMAZ
Namaz, Arapça’da salât terimi ile ifade edilir. Namazla ilgili hadislerin yer aldığı
bölümler hadis kitaplarında Kitâbu’s-Salât başlığını taşırlar. Musannef hadis kitaplarının
hepsinde Namaz bölümleri en önemli bölümlerdir. Hatta bazı hadis kitaplarında teravih,
bayram ve cum’a namazı gibi namazın alt bölümleri de müstakil bölüm olarak tasnif
edilmiştir.
Salât, dua demektir. Dilde, salât kelimesinin aslının ta’zim ve yakınlık anlamından geldiği
söylenmiştir. Namaz ve duada Cenab-ı Hakk’ı ta’zim ve O’na yakınlaşma mânaları
bulunduğundan dolayı sâlat diye adlandırılmışlardır. Kur’an-ı Kerim’de salât kelimesi bazen
dua mânasında da geçmiştir. Mesela bir âyette, “Onların mallarından zekat al ki bununla
onları temizleyesin ve arındırasın. Onlar için dua da et (salli aleyhim)” (Tevbe, 9/103)
buyrulmuştur. Salât, “Erkân-ı ma’lûme ve ef’al-i mahsusadan ibarettir” şeklinde
tanımlanmıştır.

ِ‫َﺣﺐ إﱃ ﱠ‬
‫اﻪﻠﻟ‬ ‫ﻌﻤﻞ أ ﱡ‬ ‫ أَ ﱡ‬:‫وﺳﻠﱠﻢ‬
ِ ْ‫ي اﻟ‬ ِ ‫ ﻋﻦ أﰊ ﻋﺒﺪ اﻟﺮﲪﻦ ﻋﺒﺪ ﱠ‬-1
َ ‫ﺻﻠّﻰ ﷲُ َﻋﻠَْﻴﻪ‬ َ ‫َﻟﺖ اﻟﻨﱯ‬
ُ ‫ ﺳﺄ‬: ‫اﻪﻠﻟ ﻋﻨﻪ ﻗﺎل‬ ‫اﻪﻠﻟ ﺑﻦ ﻣﺴﻌﻮد رﺿﻲ ﱠ‬
ِ‫ »اﳉِﻬﺎد ﰲ ﺳﺒِﻴِﻞ ﱠ‬: ‫ي ؟ ﻗﺎل‬ ِ ِ
‫ﻣﺘﻔﻖ‬
ٌ « ‫اﻪﻠﻟ‬ َُ ُ « ‫ »ﺑِﱡﺮ اﻟْ َﻮاﻟﺪﻳْ ِﻦ‬:‫ي ؟ ﻗﺎل‬
‫ ﰒُﱠ أَ ﱡ‬: ‫ﻗﻠﺖ‬ ‫ ﰒُﱠ أَ ﱡ‬: ‫ﺖ‬
ُ ‫ﺼﻼةُ ﻋﻠﻰ وﻗْﺘ َﻬﺎ « ﻗُـْﻠ‬
‫ » اﻟ ﱠ‬: ‫ﺗَﻌﺎﱃ ؟ ﻗﺎل‬
. ‫ﻋﻠﻴﻪ‬
Ebû Abdurrahman Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, o
şöyle söylemiştir: “Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e “Allah katında en sevimli amel
hangisidir?” diye sordum. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem, “Vaktinde kılınan namaz”
buyurdular; “Sonra hangisidir?” diye sordum; “Anne-babana iyilik etmek” buyurdular; “Sonra
hangisidir?” diye sordum; “Allah yolunda cihad” buyurdular.
Buhârî, “Mevâkıt” 5; Müslim, “İman” 137-139.

12
Açıklama
Hadiste en faziletli amelin namaz olduğu bildirilmiştir. Diğer bazı hadislerde Hz.
Peygamber, Allah’a imandan sonra en faziletli amel olarak cihad (Müslim, “İman” 135, 136),
cihaddan sonra hangisi daha faziletlisidir? diye sorulan soruya da “hacc-ı mebrûr” cevabını
vermiştir. (Müslim, “İman” 135) Hacc-ı mebrûr, içine günah karışmayan hac ya da kabul
edilen hac olarak yorumlanmıştır.
Bazı rivayetlerde cihad ve hacc’ın bazılarında ise vaktinde eda edilen namazın en faziletli
amel olduğunu bildiren hadisler, farklı muhataplara farklı hal ve durumlar dikkate alınarak
söylenmiş olabilir. Yerine göre cihad, yani Allah yolunda mücâhede, Allah için, O’nun adını
yüceltmek için çalışma bütün diğer ibadetlerden daha faziletli olabilir. Herkesi ilgilendiren
cemm-i nefir (umumi seferberlik) zamanında cihad bütün amellerden daha faziletlidir.
En faziletli bildiren hadisler hakkında yapılan yorumlardan birisi de bu hadislerde, bir
anlatım üslûbu gözetilmiştir. “En faziletli amel” denilirken, aslında kastedilen “en faziletli
amellerden birisidir” anlamıdır. Bu durumda lafızda olmasa da ifadelerde bir “min” harfinin
gizli olduğu kabul edilir.
İmandan sonra en faziletli amelin namaz olması genel hüküm itibarıyladır. İman amel
olmadığına göre, en faziletli amel namaz demektir. Zira hadislerde şirk ile iman arasındaki
farkın namaz olduğu (Müslim, “İman” 134); Müslümanlarla kafirler arasındaki temel farkın
namaz olduğu, terk edildiği zaman insanın küfre düşme ihtimali bulunan tek amelin namaz
olduğu bildirilmiştir. (Tirmizî, “İman” 9) Amel imandan bir cüz olmadığından dolayı namazı
terk etmek insanları dinden çıkarmaz, ancak namazla imansızlık arasındaki çizginin
yakınlığını ifade için iman ile namaz arasında yakın alaka kurulmuştur. Kıyamet gününde
kulun kurtuluşunun da namazlarının düzgün olmasına bağlı olduğu bildirilmiştir: “Kıyamet
gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli namazıdır. Eğer namazı kabul edilirse kurtuluşa
ermiş ve kazanmıştır.” (Tirmizî, “Salât” 188)
ٌ‫ ﻛﻔﱠﺎرة‬، ‫ واﳉُ ُﻤﻌﺔُ إِﱃ اﳉُ ُﻤ َﻌ ِﺔ‬،‫ﺲ‬ ‫ »اﻟ ﱠ‬: ‫وﺳﻠﱠﻢ ﻗﺎل‬ ِ ِ‫اﻪﻠﻟ ﻋﻨﻪ أَ ﱠن رﺳﻮل ﱠ‬
ُ ‫ات اﳋَ ْﻤ‬
ُ ‫ﺼﻠﻮ‬ َ ‫اﻪﻠﻟ‬
َ ‫ﺻﻠّﻰ ﷲُ َﻋﻠَْﻴﻪ‬ ُ ‫ ﻋﻦ أَﰊ ُﻫﺮﻳﺮة رﺿﻲ ﱠ‬-2
. ‫ ﻣﺎ ﱂ ﺗُﻐﺶ اﻟﻜﺒَﺎﺋُِﺮ « رواﻩ ﻣﺴﻠﻢ‬، ‫ﳌﺎ ﺑَـْﻴ ُﻨﻬ ﱠﻦ‬
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
selem şöyle buyurmuştur: “Büyük günahlardan kaçınıldığı sürece beş vakit namaz ile iki
Cuma, aralarında işlenen günahlara kefarettir”
Müslim, “Tahâret” 14.

‫َﺣ ِﺪﻛﻢ‬ ِ ُ ‫وﺳﻠﱠﻢ ﻳَـ ُﻘ‬


َ ‫ » أَرأَﻳْـﺘُ ْﻢ ﻟَ ْﻮ أَ ﱠن ﻧَـ ْﻬﺮاً ﺑﺒﺎب أ‬: ‫ﻮل‬
ِ ِ‫ ِﲰﻌﺖ رﺳﻮل ﱠ‬: ‫اﻪﻠﻟ ﻋْﻨﻪ ﻗَﺎل‬
َ ‫اﻪﻠﻟ‬
َ ‫ﺻﻠّﻰ ﷲُ َﻋﻠَْﻴﻪ‬ ُ ُ ْ ُ ‫ﻋﻦ أَﰊ ُﻫَﺮﻳْﺮٍة رﺿﻲ ﱠ‬ ْ -3
ِ ‫ﺼﻠَﻮ‬ ٍ ٍ
‫ات‬ َ » : ‫ ﻗَﺎل‬، ‫ ﻻ ﻳْﺒـ َﻘﻰ ِﻣ ْﻦ درﻧِِﻪ َﺷ ْﻲء‬: ‫ﻫﻞ ْﻳﺒﻘﻰ ِﻣ ْﻦ َد َرﻧِِﻪ َﺷﻲءٌ؟« ﻗﺎﻟُﻮا‬
‫ﻓﺬﻟﻚ َﻣﺜَ ُﻞ اﻟ ﱠ‬ ِ ِ
ْ ، ‫ﻳ ْﻐﺘَﺴ ُﻞ ﻣْﻨﻪ ُﻛ ﱠﻞ ﻳَـ ْﻮم ﲬَْﺲ ﻣﱠﺮات‬
. ‫ﻣﺘﻔﻖ ﻋﻠﻴﻪ‬ ِ ‫ ﳝْﺤﻮ ﱠ‬، ‫ﺲ‬ ِ ‫اﳋَ ْﻤ‬
ٌ « �‫اﻪﻠﻟ ﻬﺑ ﱠﻦ اﳋﻄَﺎ‬ ُ
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre o, demiştir ki; Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve selem’in şöyle buyurduğunu işittim:
- Ne dersiniz? Sizden birinin kapısının önünde bir nehir olsa da o nehirden her gün beş
defa yıkansa, onun kirinden hiçbir şey kalır mı? Sahabiler dediler ki,

13
- Onun kirinden hiçbir şey kalmaz. Resul-i Ekrem, buyurdu ki,
- İşte bu örnek beş vakit namazın misalidir. Allah, beş vakit namazla günahları siler.
Buhârî, “Mevâkît”, 4; Müslim, “Mesâcid”, 283.
Açıklama
Hadislerde anlatılan temsil, herkesin rahatça anlayabileceği, gözünde canlandırabileceği
bir örnektir. Akan nehir ya da çayda günde beş defa yıkanma temsili namazın günahları
temizlemede ne kadar önemli bir vesile olduğunu anlatmak için etkili bir örnektir. Rasûl-i
Ekrem Efendimiz, dinleyenlerin hafızalarında kalması ve zihinlerinde etkili olabilmesi için
bazı önemli meseleleri temsillerle anlatmıştır. Temsil, benzetme esasına dayalı küçük
hikayecik olabildiği gibi veciz bir söz ya da bu hadiste olduğu gibi kainattan ya da hayattan
bir örnek de olabilir. Peygamber Efendimiz’in verdiği örnekler, bazı hadis kitaplarının
“emsâl” bölümlerinde ve müstakil Kitâbu’l-Emsâl adlı eserlerde bir araya getirilmiştir. (bk.
Râmehürmüzî, Kitâbu Emsâli’l-hadîs, Beyrut 1988 )
4.2.1. Ezan Duası

ِ ‫ب‬
ِ ‫ﻫﺬ ِﻩ اﻟﺪ‬ ‫ اﻟﻠﱠ ُﻬ ﱠﻢ َر ﱠ‬: َ‫ﻤﻊ اﻟﻨِّﺪاء‬ ِ ِ ِ‫ﻮل ﱠ‬
‫ﱠﻋﻮة‬ ْ ‫ » ﻣﻦ ﻗَﺎل ﺣﲔ‬:‫وﺳﻠﱠﻢ ﻗَ َﺎل‬
ُ ‫ﻳﺴ‬ َ ‫اﻪﻠﻟ‬
َ ‫ﺻﻠّﻰ ﷲُ َﻋﻠَْﻴﻪ‬ َ ‫اﻪﻠﻟ ﻋْﻨﻪُ أَ ﱠن َر ُﺳ‬
‫رﺿﻲ ﱠ‬َ ‫ﻋﻦ ﺟﺎﺑ ٍﺮ‬ ْ -4
ِ ‫ ﺣﻠﱠﺖ ﻟَﻪ َﺷ َﻔﺎﻋﱵ ﻳﻮم اﻟْ ِﻘ‬، ‫ واﺑﻌﺜْﻪ ﻣ َﻘﺎﻣﺎ ْﳏﻤﻮداً اﻟﱠﺬي وﻋ ْﺪﺗَﻪ‬،‫ﻮﺳﻴﻠَﺔَ واﻟْ َﻔﻀﻴِﻠَﺔ‬
‫ﻴﺎﻣﺔ « رواﻩ‬ ِ ْ‫ آت ُﳏ ﱠﻤﺪاً اﻟ‬،‫ﻤﺔ‬ ِ ‫ﺼ‬
ِ ِ‫ﻼة اﻟْ َﻘﺎﺋ‬ ‫ واﻟ ﱠ‬، ‫اﻟﺘﱠﺎ ﱠﻣ ِﺔ‬
ْ ُ ْ َ ُ ً ُ ْ َ َ
. ‫اﻟﺒﺨﺎري‬
Câbir b. Abdullah radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve selem şöyle buyurmuştur: “Kim ezanı dinledikten sonra ‘Ey şu eksiksiz davetin ve
hakkıyla eda edilen namazın Rabbi! Muhammed’e vesileyi ve fazileti ver. Onu vaat ettiğin
makam-ı mahmûda ulaştır’ derse, kıyamet günü şefaatim ona vacip olur.”
Buhârî, “Ezân” 8.

Açıklama
Hadiste geçen “ezanı işittiği zaman” (َ‫ﻤﻊ اﻟﻨِّﺪاء‬
ُ ‫ﻳﺴ‬
ِ
ْ ‫ )ﺣﲔ‬sözüyle anlatılmak istenen, ezanın
tamamını işittikten sonra demektir. Çünkü ezanı işiten kimsenin müezzinin söylediklerini
aynen tekrar etmesi gerektiği ve bunun Rasûl-i Ekrem tarafından emredildiği başka hadislerde
kaydedilmektedir. Ezan bittikten sonra ise, Peygamber Efendimiz’e salâtü selâm getirilir;
sonra da ezan duası okunur. Yaygın olarak bilinen ve okunan, bu hadiste geçen dua ise de,
bundan başkasının da okunabileceğini gösteren rivayetler de vardır 1. Hatta me’sûr olan yani 0F

Peygamber Efendimiz’den rivayet edilen ve hadis kitaplarında yer alan dualardan herhangi
biri de yapılabilir.
Beyhakî’nin rivayetinde bu duanın sonunda bir de: “İnneke lâ tühlifü’l-mîâd = Şüphesiz ki
sen vaadinden caymazsın” ilâvesi vardır ki, biz de dualarımıza bunu ilâve ederiz. Yaygın olan

1
Mesela konuyla ilgili Sa’d b. Ebî Vakkas’tan (r.a.) rivayet edilen bir hadis şöyledir: “Kim müezzini işittiği
zaman: Tek olan ve ortağı bulunmayan Allah’tan başka ilâh olmadığına, Muhammed’in O’nun kulu ve
rasûlü olduğuna şahitlik ederim. Rab olarak Allah’tan, rasûl olarak Muhammed’den, din olarak İslâm’dan
razı oldum, derse, o kimsenin günahları bağışlanır.” Müslim, “Salât” 13.

14
bu duanın çok kısa tahlilini yapacak olursak: Buradaki “davet” ezanın lafızlarıdır. Bu tevhîde
davettir. “Tam” olmasının anlamı ezanda kelime-i tevhîd ve kelime-i şehâdetin bulunmasıdır.
Tam ve kâmil olmanın bir yönü de değişikliğe ve bozulmaya uğramadan kıyamete kadar hem
lâfzının hem muhtevasının korunacak olması ve itikad esaslarının hiçbir zaman
değişmeyeceğidir. “Vesîle”nin buradaki anlamı, başka hadislerde geçtiği üzere, cennetteki
çok yüce bir makamdır. “Fazilet” de üstün bir makamın adı olup, diğer mahlûkattan yüce bir
mertebedir. “Makâm-ı mahmûd”, her lisanın övgü ve yüceltmesine lâyık makam demektir. O
makamda olanı ilk yaratılan insandan son yaratılacak olana kadar herkes över ve yüceltir.
Makâm-ı mahmûd, şefaat makamıdır ki, Rasûlullah Efendimiz’e ihsân olunmuştur. Kur’an’ın:
“Rabbin seni makâm-ı mahmûda ulaştırır” dediği makamdır (İsrâ, 17/79). İbni Abbâs’ın
açıklamasına göre: “Öyle bir makam ki, orada öncekiler ve sonrakiler sana hamd ve senâ eder
ve mertebece bütün yaratılmışların önünde olursun. Şefaat edersin de şefaatin makbul olur.
Senin sancağın altında olmadık kimse bulunmayacaktır” diye tarif edilir (Alî el-Kârî, el-
Mirkât, II, 353). Peygamberimiz çeşitli hadislerinde bu makamdan bahsetmiş ve onun
vasıflarını anlatmıştır.
Ezan, İslâm’ın temel prensiplerini kendinde toplayan bir dînî tebliğ, bir davettir. Bunu
duyup dinleyen ve kalben inanarak tekrar eden bir mümin, istikamet üzere olduğu, sahih bir
iman ve sâlih bir amele sahip bulunduğu için Allah’a her ezandan sonra dua eder. Bu duanın
mahiyet ve muhtevasını da böylece özet olarak bile olsa görüp anlayan bir müslüman artık bu
fazileti işlemekten kendini müstağni göremez. Bütün bunları pekiştirmek üzere, ezandan ayrı
olarak her farz namazdan önce bir de kamet getirilir.
Hadislerden Öğrendiklerimiz
1. Ezanı, müezzinin söylediklerini tekrar ederek sonuna kadar dinlemek, bitince de dua
etmek faziletli sünnetlerdendir.
2. Ezan vakitleri duaların reddedilmediği vakitler olup, her ezandan sonra dua etmek bu
sebeple faziletli kabul edilmiştir.
3. Ezandan sonra duaya devam etmek hayırlara ulaşmanın sebebi olduğu gibi, kıyamet
gününde Peygamberimizin şefaatine nâil olabilmenin de vesilesidir.
4. Ezan bittikten sonra Peygamber Efendimiz’in öğrettiği dualardan biri ezan duası olarak
okunmalıdır.
5. “Vesîle”, “fazîlet” ve “makâm-ı mahmûd” kıyamet gününde sadece Peygamber
Efendimiz’e has üstün mertebe ve makamlardır.
4.2.2. Cemaatle Namaz Kılmak

‫ﺻﻼَﺗِِﻪ ﰲ‬ َ ‫ﻳﺪ َﻋﻠَﻰ‬


ٍ
ُ ‫ﲨﺎﻋﺔ ﺗﺰ‬ َ » : ‫وﺳﻠﱠﻢ‬
‫ﺻﻼَةُ اﻟﱠﺮ ُﺟ ِﻞ ﰲ‬ ِ
َ ‫ﺻﻠّﻰ ﷲُ َﻋﻠَْﻴﻪ‬
ِ
َ ‫ ﻗﺎل رﺳﻮل ﷲ‬:‫ َﻋ ْﻦ أﰊ ُﻫَﺮﻳْـَﺮةَ َرﺿ َﻲ ﷲ ﻋﻨﻪ ﻗﺎل‬-5
‫ ﻻ ﻳَـْﻨـ َﻬُﺰﻩُ إِﻻﱠ‬،َ‫ﺼﻼَة‬‫ﻳﺪ إِﻻﱠ اﻟ ﱠ‬ ِ ‫َﺣ َﺪ ُﻫ ْﻢ إِذا ﺗَـ َﻮ ﱠ‬ ِ ِ ْ ‫ﺳﻮﻗِ ِﻪ وﺑـﻴﺘِ ِﻪ‬
ُ ‫ ﰒُﱠ أَﺗَﻰ اﻟْ َﻤ ْﺴﺠﺪ ﻻ ﻳُِﺮ‬،َ‫ﺿﻮء‬ ْ ‫ﺿﺄَ ﻓَﺄ‬
ُ ‫َﺣ َﺴ َﻦ اﻟْ ُﻮ‬ َ ‫ﻚ أَ ﱠن أ‬
َ ‫ وذﻟ‬،ً‫ﻳﻦ َد َر َﺟﺔ‬
َ ‫ﺑﻀﻌﺎً وﻋ ْﺸﺮ‬ َْ َ ُ
‫ﺼﻼَِة َﻣﺎ‬ ‫ ﻓَِﺈ َذا دﺧﻞ اﻟْ َﻤ ْﺴ ِﺠ َﺪ ﻛﺎ َن ﰲ اﻟ ﱠ‬،‫ﺧﻞ اﻟْ َﻤ ْﺴ ِﺠ َﺪ‬
َ ‫ﺣﱴ ﻳَ ْﺪ‬‫ﻂ َﻋْﻨﻪُ ِﻬﺑَﺎ َﺧﻄﻴﺌَﺔٌ ﱠ‬ ‫ َو ُﺣ ﱠ‬، ٌ‫ﻂ ُﺧﻄﻮًة إِﻻﱠ ُرﻓِ َﻊ ﻟَﻪُ ِﻬﺑﺎ َدرﺟﺔ‬
َ ُ ‫ َﱂْ َﳜ‬،ُ‫ﺼﻼَة‬ ‫اﻟ ﱠ‬

15
‫ اﻟﻠﱠ ُﻬ ﱠﻢ ا ْﻏ ِﻔ ْﺮ‬،ُ‫ اﻟﻠﱠ ُﻬ ﱠﻢ ْار َﲪْﻪ‬:‫ ﻳ ُﻘﻮﻟُﻮ َن‬،‫ﺻﻠﱠﻰ ﻓِ ِﻴﻪ‬ ِ ِ
َ ‫َﺣﺪ ُﻛ ْﻢ ﻣﺎ دام ﰲ َْﳎﻠﺴﻪ اﻟﱠﺬي‬
ِ ِ ‫ﺖ اﻟ ﱠ‬
َ ُ‫ َواﻟْ َﻤﻼﺋ َﻜﺔُ ﻳ‬،ُ‫ﺼﻼةُ ﻫ َﻲ اﻟﱵ ﲢﺒِ ُﺴﻪ‬
َ ‫ﺼﻠﱡﻮ َن َﻋﻠَﻰ أ‬
ِ َ‫َﻛﺎﻧ‬

.‫ﻣﺘﻔﻖ ﻋﻠﻴﻪ‬ ِ ِ ْ ‫ ﻣﺎ َﱂ ُﳛ ِﺪ‬،‫ ﻣﺎ َﱂ ﻳـ ْﺆِذ ﻓِ ِﻴﻪ‬،‫ اﻟﻠﱠﻬ ﱠﻢ ﺗُﺐ ﻋﻠَﻴ ِﻪ‬،‫ﻟَﻪ‬


ٌ « ‫ث ﻓﻴﻪ‬ ْ ْ َ ُْ َْ ْ ُ ُ
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
selem şöyle buyurmuştur: “Bir kişinin cemaatle kıldığı namazın sevabı evinde ve çarşıda
kıldığı namazdan yirmi küsur derece daha fazladır. Bu şöyle olur: Kişi abdestini güzelce alır,
sonra yalnızca namaz kılmak için mescide varır, namaz dışında bir işle ilgilenmez; işte bu
adam mescide girinceye kadar yolda attığı her adımla bir derece yükseltilir, bir hatası silinir.
Mescide girdiğinde namaz sebebiyle orada kaldığı sürece namazda sayılır. Sizden biri namaz
kıldığı mekandan ayrılmadığı ve hiç kimseye sıkıntı vermediği ve abdestini bozmadığı sürece
melekler ona ‘Allahım! Ona rahmet eyle, onu bağışla. Allahım! Onun tevbesini kabul et’ diye
dua ederler.”
Müslim, “Mesâcid” 272; Buhârî, “Ezân”, 30.

‫ﻼة اﻟ َﻔ ِّﺬ ﺑِ َﺴْﺒ ٍﻊ‬


ِ ‫ »ﺻﻼةُ اﳉﻤﺎﻋ ِﺔ أَﻓﻀﻞ ِﻣﻦ ﺻ‬: ‫اﻪﻠﻟ ﺻﻠّﻰ ﷲ ﻋﻠَﻴ ِﻪ وﺳﻠﱠﻢ ﻗﺎل‬
َ ْ ُ َ َ ََ َ َ َْ ُ َ ‫اﻪﻠﻟ ﻋﻨﻬﻤﺎ أَ ﱠن‬
َ ‫رﺳﻮل ﱠ‬ ‫ﻋﻤﺮ رﺿﻲ ﱠ‬ َ ‫ ﻋﻦ اﺑ ِﻦ‬-6
ِ
. ‫ﻣﺘﻔﻖ ﻋﻠﻴﻪ‬
ٌ « ً‫در َﺟﺔ‬ َ ‫َوﻋ ْﺸ ِﺮ‬
َ ‫ﻳﻦ‬
Abdullah b. Ömer radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve selem şöyle buyurmuştur: “Cemaatle kılınan namaz, tek başına kılınan namazdan
yirmi yedi derece daha faziletlidir.”
Buhârî, “Ezân”, 30; Müslim, “Mesâcid” 249.
Açıklama
Cemaatle kılınan namazın yirmi yedi kat daha fazla sevap kazandırdığını bildiren yanında
yirmi beş kat daha fazla sevap kazandıracağını bildiren hadisler de vardır. (Müslim,
“Mesâcid”, 245-247) İki farklı sayının bildirildiği hadisler arasında görünüşte bir ihtilaf gibi
görünse de bu ve benzeri hadislerin aralarını telif etmek için farklı çözüm yolları
gösterilmiştir. Cemaat namazına önce yirmi beş kat sevabın verileceğini bildiren Allah
Rasûlü, daha sonra Allah Teâlâ’nın kendisine bildirmesi ile yirmi beşi yirmi yediye
çıkarmıştır. Böylece iki grup hadisin arası telif edilmiş olmaktadır. Konuyla ilgili yukarıda
zikredilen ilk hadiste ise “yirmi küsur” buyrulmuştur. Bu konudaki hadisleri yer ve kişiye
göre ya da cemaatin keyfiyetine göre yirmi ile otuz kat arası değişir şeklinde yorumlamak da
mümkündür.

‫ ﻓَِﺈ ﱠن ﻓِﻴ ِﻬ ْﻢ‬، ‫ﻒ‬ ِ ِ ‫ » إِذا ﺻﻠﻰ أَﺣ ُﺪ ُﻛ ْﻢ ﻟﻠﻨ‬: ‫وﺳﻠﱠﻢ ﻗﺎل‬
ْ ‫ﱠﺎس ﻓ ْﻠﻴُ َﺨ ّﻔ‬ ِ
َ ‫ﺻﻠّﻰ ﷲُ َﻋﻠَْﻴﻪ‬
َ ‫اﻪﻠﻟ‬ َ ‫ أَ ﱠن‬، ‫اﻪﻠﻟ ﻋﻨﻪ‬
‫رﺳﻮل ﱠ‬ ‫ ﻋﻦ أَﰊ ُﻫﺮﻳﺮَة رﺿﻲ ﱠ‬-7
ِِ ِ ِ
‫ﻣﺘﻔﻖ ﻋﻠﻴﻪ‬ َ ‫ وإِ َذا‬. ‫اﻟﺴﻘﻴﻢ واﻟْ َﻜﺒِ َﲑ‬
َ ‫ﺻﻠﱠﻰ أ‬
ٌ « َ‫َﺣ ُﺪ ُﻛ ْﻢ ﻟﻨَـ ْﻔﺴﻪ ﻓَـْﻠﻴﻄَِّﻮل ﻣﺎ َﺷﺎء‬ َ ‫ﻴﻒ َو‬َ ‫اﻟﻀﱠﻌ‬
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu: “Sizden birisi insanlara namaz kıldırdığında hafif kıldırsın; onların
arasında zayıf, hasta ve yaşlı vardır. Sizden biri tek başına namaz kıldığında dilediği kadar
uzatsın.”
Buhârî, “Ezân”, 61; Müslim, “Salât” 183-186.

16
Açıklama
Dinimiz, cemaate büyük bir önem verir. “Allah’ın yardımı cemaatedir ve cemaat
rahmettir”. Müslümanlar cemaat hazzını, günde beş vakit namazda tadarlar. Cuma ve bayram
namazları ise daha büyük cemaatlerin vesilesidir. Bu sebeple cemaat teşvik edilmiş ve
cemaatleşmeyi önleyecek davranışlardan kaçınılması istenmiştir. Bu hadîs-i şerifte bunun bir
örneğini görmekteyiz. Cemaate imam olan kişi, arkasında saf tutan her türlü insanı düşünmek
zorundadır. O halde, anlayışlı olması ve dilediğince hareket etme yerine, başkalarının halini
gözeterek namaz kıldırması gerekir. İmamın bu yönde yapacağı ilk iş, namazı kısa tutmasıdır.
Yani uzun sûreler okumaması, kıyâmı, rükûu ve secdeyi çok uzun tutmamasıdır. Çünkü
cemaatte bulunan zayıflar, hastalar ve yaşlılar buna tahammül edemezler.
Neticede, cemaate gelmekten vazgeçer, hem cemaatin azalmasına, hem de cemaat sevabı
kazanmaktan mahrum kalmalarına sebep olunur. Bu ise bir fazilet sayılmaz. Ayrıca bir takım
fitnelerin çıkmasına vesile teşkil edebilir.
Namazın uzun veya kısa tutulması yönünde görüş belirten âlimlerimiz, bunun izâfî bir
konu olduğunu, bir kısım insanların uzun bulduğunu başkalarının kısa bulabileceğini veya
aksinin düşünülebileceğini belirtmişlerdir. Ancak rükû ve secdelerdeki tesbîhât, yani rükuda
“sübhâne rabbiye’l-azîm” ve secdede “sübhâne rabbiye’l-a’lâ” demeyi üçten fazla yapmamayı
tavsiye etmişlerdir. Kıyamda, Fâtiha sûresinden sonra zammı sûre okuma hususunda ise, Hz.
Peygamber’in Osman b. Ebi’l-Âs’a yaptığı tavsiyeyi, “Sen kavminin imamısın. Onların en
zayıf olanlarına uy” (Ebû Dâvûd, “Salât” 40) sözünü esas almayı benimsemişlerdir. Bu
durumda imam olanlar, cemaatin durumuna göre hareket edecek, fakat umûmî bir prensip
olarak namazı hafiften almayı, yani uzun tutmamayı yeğleyeceklerdir. İşte bütün bunlar,
insanlara karşı bir rahmet ve şefkat eseri olarak bizzat Rasûl-i Ekrem Efendimiz tarafından
sistemleştirilmiştir.
Tek başına, kendi kendine namaz kılan kimse ise dilediği kadar uzatmakta serbesttir.
Nitekim Peygamber Efendimiz de evinde tek başına kıldığı nâfile namazları dilediğince uzun
tutmuşlardır.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Namaz kıldırmak üzere cemaate imam olan kimse namazı hafif kıldırmalı,
uzatmamalıdır.
2. Tek başına namaz kılan, dilediği kadar uzatabilir.
3. Namazı uzun kıldıran imamın uyarılması câizdir.
4. İslâm cemaat dinidir. Cemaati önleyici davranışlardan sakınmak gerekir.
5. İslâm’ın rahmet ve şefkat dini oluşunu ibadetlerimize de yansıtmalıyız.

ِ ‫ﺼ‬‫ﻮم إِ َﱃ اﻟ ﱠ‬ ِ ‫اﳊﺎ ِر ِث ﺑ ِﻦ رﺑْﻌﻲ رﺿﻲ ﱠ‬


ُ ‫ َوأُِر‬، ‫ﻼة‬
‫ﻳﺪ‬ ُ ُ‫ »إِِّﱐ ﻷَﻗ‬: ‫وﺳﻠﱠﻢ‬
َ ‫ﺻﻠّﻰ ﷲُ َﻋﻠَْﻴﻪ‬
َ ‫اﻪﻠﻟ‬ ‫ ﻗﺎل رﺳﻮل ﱠ‬: ‫اﻪﻠﻟ ﻋﻨﻪ ﻗﺎل‬ َ َ‫ ﻋﻦ أَﰊ ﻗ‬-8
ْ َ‫ﺘﺎدة‬
. ‫َﺷ ﱠﻖ َﻋﻠَﻰ أ ُِّﻣ ِﻪ « رواﻩ اﻟﺒﺨﺎري‬ ِ ِ ‫ ﻓَﺄ ََﲡ ﱠﻮز ِﰲ‬، ‫ﺼِ ِﱯ‬
ُ ‫ﺻﻼﰐ َﻛَﺮاﻫﻴَﺔَ أَ ْن أ‬ َ ْ ‫ ﻓَﺄ‬، ‫أَ ْن أُﻃَِّﻮل ﻓِﻴﻬﺎ‬
ّ ‫َﲰ ُﻊ ﺑُ َﻜﺎءَ اﻟ ﱠ‬
Ebû Katâde Hâris b. Rib’î radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Ben namaza kalkarım, namazı uzunca kılmak

17
isterim de bir çocuğun ağlamasın işitirim. Annesini zor durumda bırakmamak için namazı
kısa keserim.”
Buhârî, “Ezân”, 61, 163.

ِ ‫ﺼ‬‫ﺴﺢ ﻣﻨَﺎﻛِﺒَـﻨَﺎ ﰲ اﻟ ﱠ‬ ِ
:‫ﻮل‬
ُ ‫ﻼة َوﻳَـ ُﻘ‬ ُ ْ‫وﺳﻠﱠﻢ ﳝ‬
َ ‫ﺻﻠّﻰ ﷲُ َﻋﻠَْﻴﻪ‬ َ ‫اﻪﻠﻟ‬
‫رﺳﻮل ﱠ‬ُ ‫ ﻛﺎن‬:‫ ﻋﻦ أﰊ ﻣﺴﻌﻮد ﻋﻘﺒﺔ ﺑﻦ ﻋﻤﺮ اﻟﺒﺪري ﻗﺎل‬-9
. ‫ﻳﻠﻮ�ﻢ « رواﻩ ﻣﺴﻠﻢ‬ َ ‫ ﰒُﱠ اﻟﺬﻳﻦ‬، ‫ﻮ�ﻢ‬َ ُ‫ﻳﻦ ﻳَـﻠ‬ ِ‫ﱠ‬ ِ ْ ‫ ﻟِﻴﻠِﲏ ِﻣﻨ ُﻜﻢ أُوﻟﻮا اﻷ‬، ‫ﻒ ﻗُـﻠُﻮﺑ ُﻜﻢ‬ِ ِ
َ ‫ ﰒُﱠ اﻟﺬ‬، ‫ﱡﻬﻰ‬
َ ‫َﺣﻼم واﻟﻨـ‬ ْ ْ»
َ ْ ُ َ ‫ ﻓَـﺘَ ْﺨﺘَﻠ‬، ‫اﺳﺘَـ ُﻮوا َوﻻ ﲣْﺘﻠ ُﻔﻮا‬
Ebû Mes’ûd Ukbe b. Ömer el-Bedrî radıyallahu anh’den rivayet edilmiştir ki o, şöyle
demiştir: “Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selem bizim omuzlarımıza dokunur ve “Safları
düzleştirin, ileri geri durmayın. Sonra kalpleriniz arasına ihtilaf girer. Yaşlı ve akıllı
olanlarınız benim arkamda, onlardan sonra gelenler daha arkada, daha sonrakiler de daha
arkada dursun.”
Müslim, “Salât” 122.
4.2.3. Cuma Namazı

: ‫ﻳﻘﻮل َﻋﻠَﻰ أ َْﻋ َﻮ ِاد ِﻣْﻨـ َِﱪِﻩ‬


ُ ‫وﺳﻠﱠﻢ‬ ِ
َ ‫ﺻﻠّﻰ ﷲُ َﻋﻠَْﻴﻪ‬َ ‫اﻪﻠﻟ‬‫رﺳﻮل ﱠ‬َ ‫ أ ﱠَ�ﻤﺎ َِﲰ َﻌﺎ‬، ‫اﻪﻠﻟ َﻋْﻨـ ُﻬ ْﻢ‬‫ َﻋ ِﻦ أﰊ ﻫﺮﻳﺮة و اﺑ ِﻦ ﻋُ َﻤَﺮ َر ِﺿ َﻲ ﱠ‬-10
ِ ِ ِ ِ ‫ﲔ أَﻗْـﻮام ﻋﻦ و ْد ِﻋ ِﻬﻢ اﳉﻤﻌ‬
‫ أ َْو ﻟَﻴَ ْﺨﺘِ َﻤ ﱠﻦ ﱠ‬، ‫ﺎت‬
َ ‫ ﰒُﱠ ﻟﻴَ ُﻜﻮﻧُ ﱠﻦ ﻣ َﻦ اﻟﻐَﺎﻓ‬، ‫اﻪﻠﻟ ﻋﻠﻰ ﻗُـﻠُﻮﻬﺑ ْﻢ‬
. ‫ﻠﲔ « رواﻩ ﻣﺴﻠﻢ‬ َ ُ ُ َ ْ َ ٌ َ ‫»ﻟَﻴَـْﻨـﺘَ ِﻬ َ ﱠ‬
Ebu Hüreyre ve Abdullah b. Ömer radıyallahu anhüm’den rivayet edildiğine göre
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in minberinin direğine dayanarak şöyle buyurduğunu
duymuşlardır: “Bazı kimseler Cuma namazını terk etmekten ya vazgeçerler ya da Allah
onların kalplerini mühürler de sonra onlar gafillerden olurlar.”
Müslim, “Cum’a”, 40.
Açıklama
Bu hadis cuma namazının önemini belirtmekte ve onun vazgeçilmezliğini âdeta
perçinlemektedir. Konuyla ilgili diğer hadislerde geçtiğine göre, en önemli namaz cuma
namazıdır. Bu sebeple cuma günü her müslümanın diğer müslüman kardeşlerinin arasında bu
namazı gönül uyanıklığı içinde kılması gerekir.
Cuma namazının değerini anlamayan, bu namazın kendilerine verilmiş bir lutuf olduğunu
kavramayan kimseler, Rasûl-i Ekrem’in belirttiğine göre, kusurlarının farkına varıp cuma
namazına başlama imkânına sahiptirler. Cuma namazını ihmal ederek kendilerine yazık eden
bu kimseler şayet hatalarından geri dönmezlerse, onları feci bir âkıbet beklemektedir. O da
kalplerini Allah Teâlâ’nın büsbütün mühürlemesi, yani lutfunu ve keremini onlardan büsbütün
kesmesi, bunun sonucunda ilâhî hidâyeti bir daha kabul edemeyecek mânevî bir çöküntüye
düşmeleridir. Bir hadîs-i şerîfte bu ihmal üç cuma ile sınırlandırılmıştır. Bu durumu Rasûl-i
Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle belirtmektedir: “Cuma namazlarını önemsemeyerek
üç hafta cuma namazı kılmayan kimsenin kalbini Allah Teâlâ mühürler” (Ebû Dâvûd, “Salât”
204; Tirmizî, “Cum`a” 4; Nesâî, “Cum`a” 2; İbni Mâce, “İkâmet” 93). Cuma namazını
önemsememek, hiçbir özrü, mâzereti olmadan bu namazı kılmamak demektir. Cuma namazını
küçümsediği veya inkâr ettiği için kılmayanlara gelince, onlar zaten dinden çıkmış olacakları
için konumuzun dışında kalmaktadırlar.

18
Görüldüğü üzere hiçbir mazereti bulunmadığı halde cuma namazına gitmeyen kimse,
mânevî bakımdan kötü bir noktadadır. Böyle birinin cuma namazına gitmemek suretiyle
işlediği günahı bağışlatmak için ancak tövbe etmesi gerekir. Bununla beraber kusurundan
dolayı Cenâb-ı Hak’tan af dilediğini göstermek maksadıyla varsa bir dinar, yoksa yarım dinar
tutarında sadaka vermesini Peygamber Efendimiz tavsiye etmektedir.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Cuma namazı müslüman erkeklerin mutlaka kılması gereken bir ibadettir.
2. Hiçbir mâzereti olmadan cuma namazını kılmayan kimseler şayet bu tutumlarından
vazgeçmezlerse, Allah Teâlâ onların kalplerini mühürler, yani onlardan lutfunu keser; böylece
o kimseler artık Allah’ı düşünmezler.
،‫ﺖ‬
َ‫ﺼ‬َ ْ‫ﻓﺎﺳﺘَ َﻤ َﻊ َوأَﻧ‬
ْ ،َ‫ﺿﻮءَ ﰒﱠ أَﺗَﻰ اﳉُ ُﻤ َﻌﺔ‬
ُ ‫اﻟﻮ‬
ُ ‫َﺣ َﺴ َﻦ‬ ‫ َﻣ ْﻦ ﺗَـ َﻮ ﱠ‬:‫ﺻﻠﱠﻰ ﷲُ َﻋﻠَْﻴ ِﻪ َو َﺳﻠﱠ َﻢ‬
ْ ‫ﺿﺄَ ﻓﺄ‬ َ ‫ﻮل ﷲ‬ ُ ‫ ﻗَ َﺎل َر ُﺳ‬:‫ َﻋ ِﻦ أﰊ ﻫﺮﻳﺮة ﻗَ َﺎل‬-11
ِ
.‫ ﻓَـ َﻘ ْﺪ ﻟَﻐَﺎ‬،‫ﺼﻰ‬
َ َ‫ﺲ اﳊ‬ ‫ َوَﻣ ْﻦ َﻣ ﱠ‬،‫ﲔ اﳉُ ُﻤ َﻌ ِﺔ َوِزَ�دة ﺛَﻼﺛَِﺔ أ ﱠَ�ٍم‬
َ َ‫ﻏُﻔَﺮ ﻟَﻪُ َﻣﺎ ﺑَـْﻴـﻨَﻪ َوﺑ‬
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
“Bir kimse güzelce abdest alarak cuma namazına gelir, hutbeyi ses çıkarmadan dinlerse,
iki cuma arasındaki ve fazla olarak üç günlük daha günahları bağışlanır. Kim hutbe
okunurken çakıl taşlarıyla oynarsa, boş ve mânasız bir iş yapmış olur.”
Müslim, “Cum`a”, 27
ِ َ ‫ﺻﻠﱠﻰ ﷲُ َﻋﻠَْﻴ ِﻪ َو َﺳﻠﱠ َﻢ‬ ِ ِ ِ
،‫ﻀﺎ َن‬
َ ‫ﻀﺎ ُن إﱃ َرَﻣ‬
َ ‫ َوَرَﻣ‬،‫ﺲ َواﳉُ ُﻤ َﻌﺔُ إﱃ اﳉُ ُﻤ َﻌﺔ‬
ُ ‫ات اﳋَ ْﻤ‬
ُ ‫ﺼﻠَ َﻮ‬
‫ اﻟ ﱠ‬:‫ﻗﺎل‬ ِّ ‫ َﻋﻦ اﻟﻨ‬، ‫ َﻋﻦ أﰊ ﻫﺮﻳﺮة‬-12
َ ‫ﱠﱯ‬
.‫ﺖ اﻟ َﻜﺒَﺎﺋُِﺮ‬
ِ ‫ات ﻣﺎ ﺑـﻴـﻨَـﻬ ﱠﻦ إذا اﺟﺘُﻨِﺒ‬ ِ
َ ْ ُ َْ ٌ ‫ُﻣ َﻜ ّﻔَﺮ‬
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
“Büyük günahlardan kaçınıldığı sürece, beş vakit namaz ile iki cuma ve iki ramazan,
aralarında geçen günahlara keffaret olur.”
Müslim, “Tahâret” 16
Açıklama
Peygamber Efendimiz ilk hadîs-i şerîfte cuma namazının önemine işaret etmekte, bu
namazı usûlüne uygun olarak kılan kimsenin on günlük günahının bağışlanacağını
müjdelemektedir. Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem cuma ibadetinin biri bedenî,
diğeri de ruhi olmak üzere iki şartından söz etmekte, bedenî hazırlığın, sünnetlerine ve
edeplerine uygun şekilde güzelce abdest almak, hatta başka hadiste tavsiye edileceği üzere
boy abdesti almak olduğunu söylemekte 2, ruhi hazırlığın da cuma hutbesi okunurken, hiçbir
şeyle ilgilenmeden ve kimseyle konuşmadan hutbeyi dinlemek olduğunu belirtmektedir. Zira

2
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Biriniz Cuma namazına gideceği zaman boy abdesti alsın” (Buhârî,
“Cum’a”, 2; Müslim, “Cum’a”, 1)

19
hutbe okunurken konuşulan her gereksiz söz, yapılan her mânasız iş bu önemli ibadetin
sevabını kaybetmeye yol açar.
On bir numaralı hadiste müslümanların hutbe okunurken çakıl taşlarıyla oynamaktan
menedilmeleri bize târihî bir gerçeği hatırlatmaktadır. Peygamber Efendimiz zamanında
mescidlerin zemini kum ve topraktı. Bu sebeple bazı sahâbîler, hutbe okunurken, secde
edecekleri yerlerdeki çakıl taşlarını alıp kenara koymaya çalışırlardı. Bu basit meşgale insanın
hem bedeni hem de ruhuyla kendini ibadete vermesine engel olduğundan, Allah’ın Rasûlü
hutbe dinlerken başka bir şeyle oyalanmamayı tavsiye etmektedir.
Her iki hadîs-i şerîfte belirtilen ve bizim için hayâtî öneme sahip bir mesele de, farz
ibadetlerin küçük günahların affına vesile olmasıdır. Buna göre insanın gönül huzuru ile bir
vakitten öteki vakte kadar kıldığı beş vakit namaz, cuma namazı ve samimiyetle tuttuğu
ramazan orucu, aynı cinsten bir diğer farzın yapılacağı zamana kadar işlenen küçük
günahların bağışlanmasına imkân vermektedir. İnsanoğluna sunulan böyle bir imkân, Cenâb-ı
Hakk’ın kulunu ne kadar sevdiğinin ve iki cihanda bahtiyar olması için ona büyük fırsatlar
verdiğinin en güzel delilidir.
Şu da unutulmamalıdır ki, bu hadisler ile benzeri hadislerde bağışlanacağı belirtilen küçük
günahlar, insanın Allah’a karşı sorumlu olup da yapmadığı görevleridir; diğer bir söyleyişle
insan üzerindeki Allah hakkıdır. Küçük günahların bağışlanması, büyük günahlardan sakınma
şartına bağlıdır. Kul haklarının affedilmesi ise, kendisine karşı haksızlık yapılan insanın
hoşnut edilmesiyle mümkün olabilir. Bununla beraber Allah Teâlâ’nın haksızlığa uğrayan
kulunu razı ve hoşnut edip haksızlık eden kulunu bağışlaması da pekâlâ mümkündür. Büyük
günahlara gelince, onların bağışlanması ya samimi bir tövbe ile veya Cenâb-ı Mevlâ’nın lutuf
ve keremiyle mümkün olur.
On bir numaralı hadis, cuma namazının en üstün ibadet olduğunu açıkça ifade etmektedir.
Zira beş vakit namaz sadece öteki vakte, ramazan orucu sadece öteki ramazana kadar işlenen
küçük günahların bağışlanmasına vesile olduğu halde, cuma namazı öteki cumaya kadar
yapılan günahların bağışlanmasına vesile olduktan başka, ayrıca üç günlük günahın daha
silinmesine imkân vermektedir. Ancak bu imkânı elde edebilmek için, hadisin baş tarafındaki
iki şartı, yani güzelce abdest alma ve hutbeyi bir şeyle oyalanmadan ve konuşmadan
sükûnetle dinleme gereğini unutmamalıdır.
Bazı ibadetlerin küçük günahların bağışlanmasına vesile olduğu âyet-i kerîmelerden de
anlaşılmaktadır: “İyilikler kötülükleri (günahları) giderir” (Hûd, 11/114), “Size yasak edilen
büyük günahlardan kaçınırsanız, kusurlarınızı örter ve sizi şerefli bir yere koyarız” (Nisâ,
4/31) âyetleri bu ilâhî ihsânı ve bağışı göstermektedir.
İnsan bu güzel imkânı değerlendirmeli, iyilikler ve ibadetler yaparak Cenâb-ı Hakk’ın
bağışına lâyık olmaya çalışmalıdır. Bu güzel ibadetler sayesinde insanın bağışlanacak küçük
günahı kalmasa bile, bu ibadetler onun derecesinin artmasına, belki de Cenâb-ı Mevlâ’nın
lutfuyla büyük günahlarının hafiflemesine vesile olacaktır.
Hadislerden Öğrendiklerimiz

20
1. Cuma namazına gitmeden önce güzelce abdest almalı, hatta mümkünse boy abdesti
almalıdır.
2. Cuma hutbesi sükûnetle dinlenmeli, hutbe okunurken hiçbir şeyle meşgul olmamalıdır.
3. Beş vakit namaz, cuma namazı ve ramazan orucu, büyük günahlardan sakınıldığı
takdirde, öteki vakte, öteki cumaya ve öteki ramazana kadar yapılacak küçük günahların
bağışlanmasına vesile olur.
4. Büyük günahların bağışlanması için, o günahlardan samimi bir şekilde tövbe etmek
gerekir; tövbe edilememişse, o günahı Cenâb-ı Hakk’ın bağışlaması umulur.
4.2.4. Gece Namazı

‫ َوأَﻃْﻌِ ُﻤﻮا‬، ‫ﻼم‬ َ ‫وﺳﻠﱠﻢ‬ ِ ‫اﻪﻠﻟ ﺑ ِﻦ َﺳﻼٍَم َر ِﺿ َﻲ ﱠ‬ ِ ‫ ﻋﻦ‬-13


ِ‫ﻋﺒﺪ ﱠ‬
َ ‫ﱠﺎس أَﻓْﺸﻮا اﻟ ﱠﺴ‬
ُ ‫ » أَﻳـﱡ َﻬﺎ اﻟﻨ‬: ‫ﻗﺎل‬ َ ‫ﺻﻠّﻰ ﷲُ َﻋﻠَْﻴﻪ‬َ ‫ﱠﱯ‬‫ أَ ﱠن اﻟﻨِ ﱠ‬، ُ‫اﻪﻠﻟ َﻋْﻨﻪ‬
. ‫ﺻﺤﻴﺢ‬ ‫ﺣﺴﻦ‬ ٍ ‫ﺪﺧﻠُﻮا اﳉﻨﱠﺔَ ﺑِﺴ‬ ِ ‫ وﺻﻠﱡﻮا ﺎﺑﻟﻠﱠﻴﻞ واﻟﻨ‬، ‫اﻟﻄﱠﻌﺎم‬
ٌ ٌ ‫ﺣﺪﻳﺚ‬ ٌ : ‫وﻗﺎل‬
َ ‫ي‬ ‫ رواﻩُ اﻟﱰﻣﺬ ﱡ‬. « ‫ﻼم‬ َ َ ُ َ‫ ﺗ‬، ‫ﻴﺎم‬ ٌ ‫ﱠﺎس ﻧ‬
ُ َ ْ ََ ََ
Abdullah b. Selâm radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu: “Ey insanlar! Selamı yayın, yemek yedirin, insanlar uykuda iken namaz
kılın, böylece emniyet içinde cennete girin.”
Tirmizî, “Et’ime” 45; Tirmizî, “Bu hadis, hasen sahihtir” demiştir.
Hadislerden Öğrendiklerimiz
1. Vaktinde kılınan namaz en faziletli amellerden birisidir.
2. Namaz, günahların bağışlanmasına vesiledir.
3. Ezan okunduktan sonra dua okumak sünnettir.
4. Cemaatle kılınan namaz yirmi beş kat daha faziletlidir.
5. Cemaat namazlarında imamın cemaati durumunu dikkate alması gerekir.
6. Cuma namazını terk etmek kişinin kalbinin mühürlenmesine sebep olabilir.

ÖZET
İslâm dini, kişinin ruhunu kirleten kirleri oluşturan kötü duygulardan arınarak manevî
anlamda temizlenmesini istediği gibi maddî pisliklerden de temizlenmesini talep etmiş ve bunu
ibadetin şartlarından saymıştır. Namaz kılmak ve diğer bazı ibadetleri yapabilmek için şart
koşulan abdest, maddî temizliğin gerçekleşmesini de temin etmektedir. Abdestle sağlanan
temizlik bu yönüyle, bir hadiste “imanın yarısı” sayılmıştır. Hz. Peygamber abdestin yerli
yerince ve düzgün alınmasını tavsiye etmiş, kıyamet günü müminlerin aldıkları abdestler
sayesinde, elleri ayakları parlak ve nurlu bir şekilde huzura çağırılacaklarını müjdelemiştir.
Keza müslümanın her yıkadığı abdest organında günah kirlerinden temizlenip hem maddî
hem de manevî olarak tertemiz bir hale bürüneceğini bildirmiştir.

21
Allah Rasûlü (s.a.) suyun oldukça kıt olduğu Arap coğrafyasında bütün bedeni yıkamayı
gerektiren boy abdestinin hiç olmazsa haftada bir kere Cuma günü yerine getirilmesi için
etkili ifadeler kullanmış ve bir anlamda inanlara bunu zorunlu kılmıştır.
Yine ikili ilişkilerde ve aile hayatında çok önemli olan ağız temizliğini gerçekleştirebilmek
maksadıyla bunu teşvik edici çeşitli hadisler irad etmiştir. Hz. Peygamber’in, zorluk olmasa
ve farz kılınma endişesi taşımasa, ümmetinden, her namazdan önce misvak kullanarak ağız
temizliğini gerçekleştirmelerini isteyeceğini beyan etmesi, konuya yaptığı vurgunun
ehemmiyetini göstermesi bakımından yeterlidir. Bu hususu kendi hayatında da her vesileyle
uygulamış ve evine geldiğinde ilk yaptığı iş ağzını temizlemek olmuştur.
Dînî literatürde “fıtrat” olarak isimlendirilen ve insan olarak yaratılmanın tabiî gerekleri
sayılabilecek bedenin bazı bölgelerinin periyodik temizlenmesi de Hz. Peygamber’in dikkat
çektiği konulardandır. Hadislerde; sünnet olmak (hıtân), etek tıraşı olmak (istihdâd), tırnak
kesmek, koltuk altı kıllarını temizlemek, bıyıkları kısaltmak, sakalları uzatmak, ağız temizliği
(misvak kullanmak), burna su çekmek, parmak boğumlarını yıkamak, su ile tahâretlenmek
(istincâ) ve ağza su almak (mazmaza) fıtrattan sayılmıştır.
Hz. Peygamber kendisine sorulan bazı sorulara verdiği cevapta Allah katında en makbul
ibadetin vaktinde kılınan namaz olduğunu söylemiş, beş vakit namazla birlikte Cuma
namazının dindeki yerini açık bir şekilde belirtmiştir. Keza toplumsal dayanışma ve ortak
şuur kazanmada en önemli etkenlerden birisi olan cemaatle namaza devam etmek gerektiğini
ifade etmiş ve cemaatle namazın tek başına kılınana göre yirmi yedi dereceye kadar daha
fazla sevaplı olduğunu beyan etmiştir. Namaz kıldıranların, cemaatte toplumun her
kesiminden kişiler bulunduğunu dikkate alması gerektiğini söylemiş; zayıf , hasta, yaşlı, iş güç
sahibi, çocuklu kadınları düşünerek namazı haddinden fazla uzatmadan kıldırmalarını salık
vermiştir. Son olarak Rasûlullah (s.a.) kendisinin devamlı kıldığı gece namazının cennete
selametle götüren yollardan birisi olduğunu ifade ederek ümmetini gece namazı kılmaya
teşvik etmiştir.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Kütüb-i Sitte’nin Buhârî ve Müslim dışındaki dört kitabı hangi ana bölüm (kitâb) ile
başlar?
a) Kitâbü’l-îmân
b) Kitabü’t-tahâre
c) Kitâbü’l-ilm
d) Kitâbü bed’i’l-vahy
e) Kitâbü’l-vudû
2. “Temizlik (abdest), imanın yarısıdır” şeklinde başlayan hadiste “sadaka” nasıl
nitelendirilmiştir?
a) Nur
b) Delil
c) Işık

22
d) Bürhan
e) Hüccet
3. Hadiste geçen ‫ﻴﻢ اﻷَﻇ َﻔﺎر‬ِ
ُ ‫ ﺗﻘﻠ‬hangi anlama gelmektedir?
a) Tırnakları kesmek
b) Koltuk altı tüylerini yolmak
c) Kasıkları temizlemek
d) Bıyıkları kısaltmak
e) Sakalı uzatmak
4. Hadiste ezan duasını söyleyen kimsenin mükafâtı olarak ne zikredilmiştir?
a) Cennette bir köşk
b) Cehennemden âzât beratı
c) Yediyüz misli sevap
d) Cennette Hz. Peygamber’e komşuluk
e) Hz. Peygamber’in şefaati
5. Hadiste geçtiği üzere Hz. Peygamber’in hutbe esnasında çakıl taşlarıyla meşgul
olunmasını uygun bulmaması neyin göstergesidir?
a) Sahâbenin tesbihâtın sayısını belirlemek için çakıl taşı kullandığının
b) Sahâbenin tahâretlenmek için yanında çakıl taşı taşıdığının
c) Mescid-i Nebevî’nin zemininin çakıllı olduğunun
d) Sahâbenin savunma maksadıyla yanında çakıl taşı bulundurduğunun
e) Sahâbenin ibadet vakitleri dışında çakıl taşlarıyla oyunlar oynandığının
DEĞERLENDİRME SORULARININ CEVAPLARI
1.B
2.D
3.A
4.E
5.C
KAYNAKLAR
Ahmed b. Hanbel, Ebû Abdullah, Müsnedü Ahmed b. Hanbel, I-VI, İstanbul 1402/1982
Buhârî, Ebû Abdullah Muhammed b. İsmâîl, Sahîhu’l-Buhârî (el-Câmi‘u’s-sahîh), I-VIII,
İstanbul 1401/198
Canan, İbrahim, Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, I-XVII, Ankara 1988.
Davudoğlu, Ahmed, Sahîh-i Müslim Tercemesi ve Şerhi, I-XI, İstanbul 1977-1983.
Ebû Dâvud, Sülayman b. Eş‘as es-Sicistânî, Sünenü Ebî Dâvud, I-V, İstanbul 1401/1981

23
Erdoğan, Mehmet, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, İstanbul 2005.
Güler, Zekeriya, Hadis Günlüğü, Konya: Nükte Yayınevi, 2006
İbn Mâce, Ebû Abdullah Muhammed b. Yezîd el-Kazvînî, Sünenü İbn Mâce (nşr.
Muhammed Fuâd Abdülbâkî), I-II, İstanbul 1401/1981
Kandemir, M. Yaşar- Çakan, İsmail Lütfi- Küçük, Raşit, Riyâzü’s-sâlihîn,
Peygamberimizden Hayat Ölçüleri, I-VIII, İstanbul 1421/2001.
Müslim, Ebu’l-Huseyn Müslim b. Haccâc el-Kuşeyrî, Sahîhu Müslim (nşr. Muhammed
Fuâd Abdülbâkî), I-V, İstanbul ts.
Nâsıruddîn el-Mutarrizî, el-Muğrib fî tertîbi’mu’rib, Haleb 1979.
Nesâî, Ahmed b. Ali, Sünenü’n-Nesâî, I-VIII, İstanbul 1401/1981
Tirmizî, Ebû Îsâ Muhammed b. Îsâ, Sünenü’t-Tirmizî, I-V, İstanbul 1401/1981

24

You might also like