You are on page 1of 31

Cübbeli'ye bir ikaz ve dört soru

22.01.2015
80'lerin yaz döneminde kendisine Emsile-Bina takrir ettirdiğim
Cübbeli Ahmet, birkaç dernek ve mescitte, Ehl-i Beyt meselesini konu
ediniyor. 
İmam Ali'ye minberlerden lanet ve küfür ettirmeyi ihdas etmiş ve
kendinden sonra 80 yıl devam etmiş azgın Muaviye ve Emevî
saltanatının uydurmalarını ilim diye pazarlıyor.
Tarihi boyunca Ehl-i Beyt'in velayet nurunu perdelemek ve Ehl-i Beyt
evlatlarının irşad hizmetlerini engellemek üzere imal edilmiş
Nakşibendilik üzerine uydurma bilgileri tekrarlayıp
duruyor. Gevezeliğini o noktada bırakmıyor Cübbeli?
Parçalanma sürecine sokulan Türk milletinin birliğini ve BOP
işgalleriyle anası ağlatılan İslam âleminin huzurunu temin etme
yolunda, Ehl-i Beyt ve velayet karşıtı 14 asırlık İslamcı kisveli fitne
tarihine neşter vuran Bağımsız Türkiye kadrosuna laf
yetiştiriyor. İman, aşk ve tevhidin merkezinin Ehl-i Beyt yolu olduğunu
külliyatıyla, uluslararası kongrelerle ve haftada 250 programla
dünyaya mal eden Prof. Dr. Haydar Baş ve kadrosu hakkında gevezelik
yapıyor.
Üzerinde az da olsa emeğim var, kendisini kendinden de iyi tanırım?
Bu gönül ve vicdan rahatlığıyla söylüyorum:
Cübbeli, evladım, sen ne anlarsın velayetten, ilimden, hikmetten,
istikametten?
Bir adamın ibare ve ezberinin olması, onu ilim ve hikmet ehli yapmaz.
Böyle olsa, taktığında takır takır söyleyen teyp kasetleri ve CD'ler
dünyanın en büyük alimi olurlardı. Meşgalen gereği ezberlediğin
ibareleri papağan gibi tekrarlıyorsun; o kadar?
Senin Ehl-i Sünnet diye seslendirdiklerin, Kerbela'daki Yezid soyu gibi,
Amerika, İngiliz ve İsrail safında Eh-i cinayet olmuşlar, tekbirlerle
Müslüman kellesi uçuruyorlar; görmüyor musun evladım?
Eğer zerre kadar iz'an, hikmet ve istikametten nasibin olsaydı; kapı
komşumuz olan Suriyeli Müslümanların Amerika'nın Büyük Ortadoğu
Projesi ekseninde katledilmesine Papa II. Urban edasıyla fetva
veremez, askerimiz böyle bir Suriye savaşında ölürse şehit olur diye
batıl bir teşviki yapamazdın?
Bugüne kadar bize tek bir mantar tabancası bile doğrultmayan
komşumuz Suriye ve Esad yönetimine savaş açılması için verdiğin batıl
icazet ve sahte fetva, farkında değilsin amma ateş olup boynuna
dolanmıştır.Bu ne cehalet, bu ne aymazlık, bu ne batıl bir duruş?
Allah'tan kork? Diline ve fetvana bulaştırdığın Müslüman kanından
kork!Mahmut Efendi, sana bu ikazı yapamaz; uzun zamandan beri
sağlığı müsait değil, senin herzelerini anlayacak halde değil?
Resul Bölükbaş hoca da, kendisine "Bu Cübbeli'yi ayıktır, seni dinler"
dememe rağmen seni tembihlememiş ki bu batıl vaziyettesin?
Dolayısıyla seni, Allah için ikaz etmek, benim üzerime vacip oldu.
Sana, anlayasın diye, Rasulullah'ın aşağıdaki ikazı ve ibaresiyle
söylüyorum; bu hal üzere gidersen Allah'ın rahmetinden nasibin
kesilmiştir:
"Her kim, bir mü'minin öldürülmesine yarım kelime ile dahi olsa katkı
sağlarsa; kıyamet günü Allah'ın huzuruna, alnında "Bunun Allah'ın
rahmetinden nasibi yoktur" diye yazılmış olarak çıkartılır" (İbn Mace,
Sünen, Diyat 1).
Kıymetli tarihçi Emre Polat kardeşimle telif ettiğimiz ve elinize de
ulaşan "Dini ve Tarihi Arka Planıyla Ehl-i Beyt'e Karşı bir Akım:
Nakşibendilik" adlı ilmi-belgeli esere, tek satırlık cevap lütfetmediniz.
Lakin ilim-irfan diye gevezeliklerle cemaat tutmaya alışıyorsunuz; bu
da batıl?
Sen ve dinleyenlerin ayıkasınız diye dört soru soruyor, cevaplarını
bekliyorum:
1 - Maide Suresi 67. ayetindeki "Ey Resulum! Rabbinden sana
indirileni tebliğ et; eğer bunu yapmazsan O'nun peygamberlik
görevini yapmamış olursun" beyanın, Suyuti, Vahidi İbn Ebi'l Hatim
gibi İslam'ın dev müfessir ve muhaddislerce İmam Ali'nin velayeti
hakkında nazil olduğu nakledildiği halde, niye, neyi ve niçin
saklıyorsunuz?!
14 ciltlik Ehl-i Beyt Külliyatı'nın sahibi Prof. Dr. Haydar Baş, Gadir-i
Hum gerçeğinin ve bu hükmün anlatıldığı 220 Sünni temel kaynağını
tek tek yazmıştır. Bu ahkamı, müfessir ve muhaddis İmam Suyuti ed-
Durr'ul Mensur, c. III, s. 109, Maide 67'de; İmam Vahidi, Esbab-ı
Nüzül, c. I, s. 104-105'te; müfessirlerin önderi İbn Ebi'l Hatim de tüm
tefsirlere kaynaklık yapan Tefsir'ul Kur'an'il Azim adlı eserinin c. IV,
hn. 6609'da anlatmıştır
2 - Nakşibendilik'in A. Gucdüvani (ö: 1220) tarafından oluşturulduğu,
hafi zikrin onun havuz ictihadıyla ihdas edildiği, Hz. Ebubekir'le ilgili
konuşulan Mağara hadisi ve hafi zikir telkini gibi rivayetlerin
tamamının Gucdüvani ve Kazvini (ö: 1570) tarafından uydurulduğu
malumunuz iken; neden böyle uydurmalar üstüne bina ve ihdas
edilmiş olan bid'at yolu "hak" diye pazarlıyorsun?
Abdulhalık Gucdüvan'inin (ö.m: 1219), Üveysilik olarak adlandırılan
"mezardan icazet alma", "çakma silsile uydurma" ve "havuza
iteklenme ictihadı" mavallarıyla türettiği Nakşibendilik akımı,
Bahaeddin Nakşibend'le (ö.m:1389) nam salmıştır.Nakşi büyükleri
denilenlerin tamamına yakınında olduğu üzere B. Nakşibend de, pirlik
postunu ve icazetini, kendinde bir-bir buçuk asır önceki
Gücdüvan'inin mezarından duyduğu seslere Üveysilik kılıfı giydirerek
elde etmiştir (Bkz. Dr. Kasım Kufralı, Nakibendiliğin Kuruluşu ve
Yayılışı, Doktora tezi, s. 51-52, İstanbıl Ünv., Türkiyat Enst., no:337).
Fıkıhtaki ibare ve kayıt aynen şöyledir: Şahidlik için adalet şartı
aranır ki, adaletin asgari şartı haramlardan ve büyük günahlardan
kaçınmaktır. (Serahsî, el-Mebsut, c. XVI, s. 113; Mevsılî, s. 136;
Mecelle, m. 1705). "Üveysilik"miş, "mütetabi'isilsile"ymiş? vs.
3 - Tüm tarihî ve Nakşi kaynakları B. Nakşibend'in, gaddarlığıyla nam
salmış Çağatay Hanı Halil'in 12 yıl yanında "cellatlık/infaz memurluğu"
yaptığı, bu görevinden de pişman olduğuna dair hiçbir bilgi olmadığı
açık iken; neden Haydar Hoca Nakşibend efendimize cellat diyor, diye
hakkı saptırıyorsun?
“Gevezelik yapacaksan, araştırdıktan sonra yine yap? İlmin en güçlü
ve en sahih kaynaklarından aktarıyorum sana: "Bahaeddin
Nakşîbend, kendi döneminde Çağatay Hanlığı'nda Gazan (Kazan)
sultanı olan Halil'e tam 12 sene hizmet etmiştir. 6 sene hükümdarlık
öncesi, 6 sene de hükümdarlığı döneminde Sultan Halil'in (Gazan
Han) yanında bulunan Bahaeddin Nakşîbend, "sultanın cellatlığını"
yapmıştır." Bu gerçeğin ve senin anlayacağın tabirle ibarenin, al
sana kaynakları: el-Buharî Salah b. Mübarek, Enis'üt-Talibin, s. 85;
Ebu'l-Kasım el-Buharî, er-Risalet'ülBahaiyye, vr. 13a;Prof. Dr.
Necdet Tosun, BaheddinNakşibend, s. 100-102; Prof. Dr. Hamid
Algar, Nakşibendilik, s. 67-68; Ord. Prof. Dr. Z. Velidi Togan, Gazan
Han Halil ve Hâce Bahaeddin, Necati Lugal Armağanı, Ankara 1968,
s. 781; Necati Lugal Armağanından ayrı basım, TTK Ankara 1969, s.
775-784. Değil Türkiye'deki dinleyicilerini, tüm dünyayı bi araya
getirsen; vakıa şu ki, Nakşibend maalesef böyle bir cellattır.”
Nakşibend, 12 yıl hizmetinde bulunduğu Gazan Hanı Halil'e
"cellad"lık görevini yürütüyor ve Seyyid Emir Külal'in talebeleri
başta olmak üzere Ehl-i Beyt soyunun başlarını kesmede "infaz
memurluğu” yapıyor. (Bkz. Buhari, Enis'ut-Talibin, s 85).
4 - Baştacı ettiğin Rabbani'nin, Bakibillah'tan icazetinin olmadığını,
kendi kendine Rasulullah'tan icazet uydurup post kaptığını, hepsinden
de öte Goa'ya üstlenmiş Cizvit papazlarıyla kolkola Mecusî Ebu'l Fazl
Allami ve Feyzi Hindi ile Ekber Şah'ın sarayında Sevati'ul İlham tefsiri
yazdıklarını, "Din-i İlahi" diye bugünkü Dinlerarası Diyalog benzeri
batıl bir din uyduran Ekber Şahı yoldan saptırdıklarını, bilmiyor
musun? 
Bilmiyorsan Nakşibendilik kitabımızdan oku, öğren, hak istikametten
git…
Yok, biliyorsan; neden bu batılları ilim diye geveleyip Müslümanları da
saptırıyorsunuz?!Bu dört sorunun cevabını bekliyorum?
https://www.yenimesaj.com.tr/cubbeliye-bir-ikaz-ve-dort-soru-
H1239578.htm

CÜBBELİ DECCAL ÇÖMEZLERİ


Perşembe akşamı Yeni Mesaj gazetemiz ve İcmal Gençlik tarafından
organize edilen Kutlu Doğum Sempozyumu'nda naklettiğim bir hadisi,
bazı okuyucularımız merak edip köşemde makaleye dönüştürmemi
istediler.
Hz. Peygamberin ahir zamanın en büyük ve yaygın fitnesi olan
Deccallara dair ikazları, mucizevi haberler kabilinden gaybî bilgilerdir.
Resulullah'ın (s.a.a) ikazı şöyledir: "Ümmetimden 70 bin başları
sarıklı-sırtları cübbeli molla Deccallara tâbi olacaktır."(Abdurrezzak,
el-Musannef, 11/393, H. No: 20825; Ahmed, Müsned, 4/216, H. No:
18900; el-Bağevî, Şerhu's-Sünne, 15/ 62, H. No: 4265).
Deccalların çömezi olan cübbeliler türeyecektir.
Deccal, Müslüman sarıklı, İslam cübbeli fitnenin ta kendisidir. İbnu'l-
Esir ve İmam Kurtubî'nin nitelemesidir bu. (İbn'ul Esir, en-Nihaye,
2/103; Kurtubi, et-Tezkire, 3/1279 vd).
Ahir zaman Deccallarının temel misyon, icraat ve karakteristiklerini
Hz. Peygamber'in hadislerinden üç-beş maddede şöyle özetlemek
mümkündür:
1 ? Deccallar, Müslümanların içinden, arasından türeyecek; İslam'ı ve
mukaddesatı istismar edecekler. (Buharî, Hac 132, Fiten 8; Müslim,
İman 119, (66); el-Advî, es-Sahihu'l-MüsnedMinEhadîsi'l-Fiten, s. 480
vd).
2 ? Deccal fitnesi sürecinde İslam'ın ismi Kur'an'ın resmi kalacak; şu
tablolar yaşanacaktır:
"İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki İslâm'ın yalnız ismi,
Kur'an'ın ise resmi kalacak. Mescitler görünüşte mamur-şatafatlı,
fakat içleri hidayetten mahrum-harap. Âlimleri ise gök kubbe
altındakilerin en şerlileridir. Fitne onlardan çıkacak ve yine onlara
dönecektir." (ed-Deylemi, Firdevs, 2/453, H. No:3266; Biharu'l Envar,
c.52, s. 39).
"Âhir zamanda dinlerini satarak dünyalık edinen kimseler zuhur
edecek. Bunlar, insanlara şirin görünüp aldatmak için öyle bir
yumuşaklığa bürünürler ki, kuzu postu bunların vaziyetine kıyasla
kaba kalır. Dilleri baldan tatlı; ancak kalpleri, kurtlarınkinden de
vahşidir." (Tirmizi, Sünen, Zühd 60; Taberanî, el-Evsat, V/126; Hakim,
el-Müstedrek, III/386).
"Ahir zamanda ümmetimden öyle topluluklar var ki, elbisenizi
çıkardığınız gibi, gönüllerinden Allah'ın ölçüleri çıkarılır. İşleri, hırs ve
tamahkârlık olur. Allah korkusu kalmaz. Saltanat sahipleri zulmeder.
İnsanlar, kalpleri kurt olduğu halde kuzu postuna bürünür. Devrin
sözü dinlenir ve gözde olanları ise "müdâhinler" (yalanla yağcılık
yapan dalkavuklar) olur." (Askalani, el-Metalib, 18/305, H. No: 4473;
Hakim, Müstedrek, 4/343; Taberânî, Evsat, 5/126, H. No:4760)
3 - Helali haram, haramı helal yapacaklar; hakkı-batıl, batılı hak
gösterecekler; emin insanı hain, hain kişiyi emin insan addedecekler.
(Ebu Davud, Melahim, 14)
4 ? Müslümanları, Hz. Peygamber ve İslam rıhtımından kopartıp
müşrik, Hristiyan ve Yahudi rıhtımına demirletecekler; Ümmet-i
Muhammed bölük bölük onlara iltihak edecek. (Ebu Davud, Fiten, 1)
5 ? Deccalların bazıları kendilerinin Mehdi, hatta Peygamber
olduklarını iddia edecekler. (İbnMace, Fiten, 9)
6 ? Ahir zaman sürecinde kendileri sapmış ve tebasını saptıran
yöneticiler, Resulullah'ın ümmeti adına Deccallardan daha fazla
endişelendiği kadro olacaktır. (İbnMace, Fiten, 9; Darimi, Rikak 39, H.
No: 2755).
7 ? İslamcı Deccallar, Hıristiyan, Yahudi ve sair gayrimüslimlerle
işbirliği içinde İslam coğrafyasına, özellikle Irak-Şam bölgesi ve
çevresindeki samimi mü'minlere musallat olacaklar. (Ebu Davud,
Melahim 3, (4294); Tirmizi, Menakıb, 50/3949; el-Mervezi, Kitabu'l-
Fiten, H. No: 1569; el-Advî, es-Sahih, s. 482 vd).
8- Müslümanları katledecekler, Müslüman'ı Müslüman'a
kırdıracaklar. Aklın baştan, imanın yürekten gideceği bu ölüm
sağanağı İslam dünyasını kavuracaktır. (Müslim, Fiten 55-56; İbn
Mâce, Fiten 10).
9 ? İslamcı fitne ve cüppeli deccalların yaygın olduğu süreçte,
Resulullah meşrepli ve Hz. Fatıma soylu İmam Mehdi (a.s) gelinceye
dek hak üzere olan bir grup her zaman var olacaktır. Deccallara
muhalefet edip onların entrikalarına aldanmayan mü'minler, asla
zarar görmeyecek; Allah onları yardımıyla kuvvetlendirecektir.
(İbnMace, Fiten, 9; Maruf Berzencî, el-İşaaLieşratı's-Saa, s 138
vd.;Kurtubî, et-Tezkire, 3 / 1189 vd; Yusuf el-Vabil, Eşrati's-Saa, s. 237
vd; Prof. Dr. Haydar Baş, Ehl-i Beyt Külliyatı, Hasan'ul-Asker-İmam
Mehdi, İcmal yay).
10 - Hz. Mehdi ile mü'minler, Deccalların entrikalarını boşa çıkartacak
olan öyle bir birlik, kardeşlik ve adalet tesis edecekler ki, Tevhid'in
merkezinin Ehl-i Beyt olduğuna âlem şahid olacaktır. (SeyyidMaruf
Berzencî, el-İşaaLieşratı's-Saa, s 140)
Deccalların fitne sürecini sağ salim atlatmak ve istikamet üzere
geçirmek için Hz. Peygamber'in şu ikazına kulak vererek
noktalıyorum:
"Can kulağıyla dinleyiniz. Duydunuz mu; benden sonra yalan ve zulüm
ehli idareciler türeyecek. Kim onların huzuruna varır, onların
yalanlarını onaylar ve batıllarında onlara destek çıkarsa, benden
değillerdir, ben de onlardan değilim. (Mahşerde de) Havz-ı Kevserime
yanaşamazlar."(Tirmizi, Sünen, H. No: 2259; Ahmed, Müsned, 4/243,
H. No: 18126; 3/321, H. No: 14441; 3/399, H. No:15284).
24.04.216
https://www.yenimesaj.com.tr/cubbeli-deccal-comezleri-
H1258191.htm

BEYAZ SARAY’IN CÜBBELİ SOYTARILARI


Amerika ve Haçlı dünyasının, içinde Türkiye'nin de bulunduğu 22
İslam ülkesini hedef alan Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), çeyrek
asırdan beri adım adım uygulanıyor.
Afganistan'dan Suriye'ye, Tunus'tan Fas'a, Libya'dan Irak'a, Mısır'dan
Türkiye'ye yaşanan kaos, karışıklık, işgal ve savaşlar bu proje
kapsamında gerçekleşiyor.
Konjonktüre göre Şii-Sünni, Alevî-Sünni, Arap-Acem, Kürt-Türk
çatışmaları ve Avrupa benzeri mezhep savaşları da bu projenin
stratejilerinden biridir.
Söz konusu işgal ve çatıştırma projesinin, Dinlerarası Diyalog kurumu
ile birlikte yürütülen İngilizler ve Haçlı dünyasının Türk-İslam
coğrafyasına yönelik klasik Şark Projesi'nin devamı ve güncel
versiyonu olduğunu 1992'de ikaz ediyor Prof. Dr. Haydar Baş
hocamız... O yıllarda yazdığı Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik
Tehditler adlı eserini okuyanlar, bu gerçeği, uyarılarını ve oyun bozma
tekliflerini görürler.
Maalesef bu uyarılara kulak asmayanlar Amerika'nın Büyük Ortadoğu
Projesinde görevler üstlendiler.
Cüppelisi, şalvarlısı, İslamcısı bilerek-bilmeyerek görev üstlendiler.
Söylemleriyle, siyasetleriyle, fetvalarıyla Amerika'nın işgal ve
çatıştırma furyasına destek sağladılar.
Haçlı dünyası ile aynı safta Müslümana karşı sürdürdükleri savaşı ve
düşmanlığı cüppelerinin altına sakladılar. 
Prof. Dr. Baş'ın deyimiyle, Ebucehil, Ebu Lehep de cübbeliydi.
Kılıçarslan'a ve İslam milletine karşı yandaşlarını savaşa davet eden
Papa II. Urban da?
Lakin iman, insaf ve insanlık cüppede değil; yürektedir, gönüldedir.
Gönüllerindekini kaybeden bu cüppeli İslamcılar, Haçlı seferlerinde
Müslümanların katledilmesine fetvalar uyduran ve teşvik naraları
atan cüppeli Papa II. Urban kesildiler. Müslümanlara kan
kusturulurken yürekleri kan ağlayacak yerde, cüppeli Ebucehil
kesildiler, cüppeli Ebulehep, cübbeli Übey b. Selül kesildiler. 
Amerika ve Haçlı fitnesi cüppeli olarak arz-ı endam eder oldu.
O vakitten bu yana İslam coğrafyası kan gölüne döndü.
Milyonlarca Müslüman canını, vatanını, onurunu yitirdi.
Milyonlar her şeylerini bırakıp yollara düştüler, sığınacak liman
arıyorlar.
Müslüman'ı Müslüman'a kırdırdılar, kırdırmayı sürdürüyorlar.
Zerre kadar imanı ve iz'anı olan bir mü'min böyle bir mezalime rıza
gösteremez.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş rıza göstermedi.
Oyunları bozmak, Müslümanların tevhidini ve Türk milletinin birliğini
tesis etmek için seferber oldu.
Müslüman Müslüman'ın kardeşidir. Sünni-Şii kardeştir. Alevî-Sünni
kardeştir? Ayrısı-gayrısı yoktur. Müslüman Müslüman'ı kıramaz, ona
kıyamaz dedi.
Tevhid'in merkezi Ehl-i Beyt'tir diye haykırdı.
220 tane Sünni kaynaktan, Gadir-i Hum gerçeğinin İslam'ın ve Sünni-
Şii tüm Müslümanların ortak hakikati olduğunu nakletti. Hz.
Peygamberin (s.a.a), Veda haccı dönüşünde Gadir-i Hum mevkiinde
Maide Suresi 67. ayetin emri üzere Hz. Ali'yi kendinden sonraki
halifesi ve velayetin başı olarak ümmetine ilan ettiğini ve
ümmetinden ikrar aldığını kaynaklarıyla ortaya koydu. Allah ve
Resulü'nün ilan ettiği evrensel gerçekleri hatırlattı.
Türk milletinin birliği ve kimliğinde Ehl-i Beyt mayası, Horasan erenleri
ve Hacı Bektaş Veli'nin nefesi vardır. Bu aziz vatanda yaşayan Türk,
Kürt, Laz, Çerkez, Arap, Acem kardeştir ve Türk milletidir, dedi.
Gazi M. Kemal Atatürk, baba ve ana tarafından Ehl-i Beyt
soyundandır, dedi; belgeleriyle ispat etti Prof. Dr. Baş.
Atatürk'ün Lozan'a nakşettirdiği Türk milleti tanımının Hacı Bektaş
Veli ve Ehl-i Beyt yolunun birlik ve Tevhid tanımı olduğunu tespit etti.
İslam dünyasının huzur bulabilmesi için, Türk milletinin bu coğrafyada
adam gibi yaşayabilmesi ve onuruyla ilelebet payidar kalabilmesi için
kültür ve medeniyetimizin tesis ettiği birlik ve kardeşlikten başka yol
olmadığını anlattı.
Devleti olmayan milletin sürü olacağını ikaz etti.
Millet, oyuna gelerek Prof. Dr. Baş'a rey vermedi ama; onun
hatırlattığı gerçeklere gönül verdi, kulak verdi.
Prof. Dr. Baş'ın bu çığırı, Amerika ve Haçlı dünyasını geniş çaplı savaş
ve işgallerini sekteye uğrattı, Beyaz Saray'ın oyunlarını bozdu.
Türkiye'yi savaşlara sürüklenmekten korudu. Onların Türkiyeli
ortakçılarının ipliği pazara çıktı.
Bu defa cübbeli saray soytarıları ortalığa atıldı. Keşke Aksaray
soytarısı olsalar; Beyaz Saray soytarıları bunlar!
Çeyrek asırdan beri Haydar Hoca askerin adamı, devletin adamı,
şunun-bunun adamı şeklindeki iftira ve balçıkları tutmayan saray
soytarıları, bu kez "Haydar Hoca Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer'e
saldırıyor" şeklindeki cübbeli fitneleriyle havayı bulandırmaya
çalıştılar. Lakin havalarını aldılar. 
Bu yalancıların mumunu söndürmek için Prof. Dr. Baş'ın, Ebubekir ve
Ömer Efendilerimiz hakkında muhteşem bir eser kaleme aldığını ilan
ettiği youtube'taki bir video yetti? Tek videoluk bu cüppeli fitneler,
Büyük Ortadoğu Projesinin cüppeli soytarıları! Bunların namıyla
kalemi ve köşeyi kirletmeye bile değmez.
Medeniyetimizdeki ve gönüllerimizdeki "Tevhid'in merkezi Ehl-i Beyt"
gerçeğini bir kez daha idrak edip rahmet ve berekete gark olmak
üzere Pazar günü sabah saat 10.00'da İstanbul'daki Ehl-i Beyt
Sempozyumu'nda buluşalım.
13.04.2016,
https://www.yenimesaj.com.tr/beyaz-sarayin-cubbeli-soytarilari-
H1257611.htm
CÜBBELİ-PATRİKHANE HATTI
Cübbeli Ahmet, hapisten sonra "yeni misyon"unu icra etmeye
başladı.Hatırlayın, Cübbeli,  fuhuş amaçlı organize suç örgütünü
azmettirmek ve fuhuşa aracılık etmek suçlamasıyla tutuklanıp içeri
alındıktan sonra, Kasım 2012'de Ankara'ya şu haberi uçurarak
hükümetin kulağına su kaçırdı: Beni çıkartın, yemin olsun; emniyet,
yargı ve hükümet aleyhine tek kelime etmeyeceğim.Suriye'deki
Nusayrî rejimine karşı görev yapıyoruz, bizi harcamayın.
Cübbeli'nin yakarışı hala kendi sitesinde mevcut:
(http://www.cubbeliahmethoca.tv/HD238_cubbeli-ahmet-
hocaefendi%E2%80%99nin-15-kasim-2012-persembe-tarihli-
mesajidir-.html). Bu süreçte daha ilginç entrikalar yaşandı.
Cübbeli, fırdöndü? 
Önce dinlerarası diyalog furyasının karşısında göründü; sonra ne
olduysa oldu bir anda paralel safta fink atmaya başladı. Bir el,
Cübbeli'yi uçkurundan tutup kodese savurdu.Hapse atılmadan önce,
ekranlardan bir ay kadar, kendisine yapılan bilgilendirmeler ve eline
verilen belgeler ışığında hem umre için gittiği Hicaz'da, hem de
ekranlarda "dinlerarası diyalog" aleyhine "bu işler küfürdür" diyecek
kıratta çıkışlar yaptı. Soluğu Metris'te aldı. Papa'nın huzurunda,
"Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olduğunu" ilan eden
Fetullah Gülen Efendi, Amerika'dan imzalı kitap hediyesiyle
adamlarını Cübbeli'ye gönderiyor:
"Çıkartırsanız, size karşı ses çıkartmam" yakarışını ve Ankara'daki
ağabeylerinin kulağına su kaçırma işini kodesten yapıyor Cübbeli...
Bu arada "Türk milletinin birliği ve İslam âleminin huzuru için Tevhid
şarttır; Tevhid'in Merkezi ise Ehl-i Beyt'tir" söylemiyle birlik çığırı açan
Prof. Dr. Haydar Baş'a karşı gevezeliğe kodeste başlıyor.Gündüzleri
gevezelik yaparken; geceleri de rüyasında Said Nursî'yi ve daha önce
"dinlerarası diyalog" ekseninde eleştirdiği Fetullah Gülen'i sarıklı,
cüppeli, şalvarlı görüyor.Diyalogcu Fetullah Efendi'ye methiyeler
dizmeye başlıyor. Cübbeli, Orta 1'e kadar zaten Fatih Koleji'nde
okuyor, çeliğine suyu orada veriliyor. O günlerde İsmailağa'da
istenmiyor küçük Cübbeli...
80'lerde nurcu geçmişi olan iki tane namı dünyayı tutmuş bayan,
bizim köye, Tütüncülere getiriyor. 
Cübbeli, Radikal gazetesi üzerinden şu mesajı uçuruyor
Amerika'daki efendisine ve buradaki paralel yapıya:"Fethullah Hoca
grubu nezih bir cemaat. Hocaefendi'ye saygı duyarım. Mahmut
Efendi de kendisini sever, sayar, laf söyletmez. Bunun şahidiyim.
Hocaefendi'nin kanunsuz işlere razı olacağını düşünemem. Bu işi
onlara konduramam. Ben 'Cemaat bana komplo kurdu' demedim."
(Radikal, Ömer Şahin, Röportaj, 7 Temmuz 2012).
Derken Cübbeli kodesten âla yü vala ile çıkartılıyor.
Metris'te verdiği sözleri ve üstlendiği misyonu sürdürüyor Cübbeli?
Ekran papağanı olarak kanaldan kanala geziyor, ötüyor, öttürülüyor.
Fetullah efendi'yi ehl-i Sünnet alimi ilan ediyor, paralel yapıya ve
dinlerarası diyalog işlerine kılıf uyduruyor. Suriye'ye karşı savaş
açılmasına sahte fetvalar veriyor, Türk askeri şayet Suriye savaşında
ölürse şehit olacağı şeklinde batıl hükümler uyduruyor.
R. T. Erdoğan'ın belediye başkanlığı yıllarına uzanan uzun zamanlı
plan çerçevesinde Fatih'teki İsmailağa yerleşkesi, Anadolu yakasında
Çavuşbaşı'na yavaş yavaş naklediliyor.İsmailağa yerleşkesi Fener
Patrikhane bölgesidir.Gülen'in sevdalı olduğu ve baş tacı ettiği
Patrikhane Papazı Bartholomeus, "ekümenik patriklik"ten söz
ediyor."Ekümenik Patriklik" sahası olan Suriçi Fener bölgesinde
sarıklı-cüppeli ve diyalog karşıtı İsmailağa kimliği iğreti duruyor.Bir el
çevre temizliği yapıyor?
İsmailağa cemaati, "dinlerarası diyalog karşıtı" iki tane temel direğini,
Mahmut Efendi sırtını dayadığı en sağlam iki hocasını, iki kolunu
kaybediyor.Mahmut Efendi'nin damadı Hızır Ali Muratoğlu hoca, 45
yaşında camide şehit ediliyor. Bayram Ali Öztürk Hoca Eylül 2006
camide bıçaklanarak şehit ediliyor.Mahmut Efendi, o günlerden sonra
dünyayı kararıyor, şuuru kapanıyor, konuşamıyor, söylenenleri
algılamıyor; böyle bir hal üzere yaşıyor. İsmailağa'nın tam destek
verdiği İslamcı takım yıllarca tek başına iktidarda; hiç kimse bu haince
cinayetleri kim işledi, ne için işledi diye sormuyor? 
Cübbeli, kendi "uçkur davası"nın üzerine düştüğü kadarın binde biri
kadar, bu iki büyük hocanın kimler tarafından katlediğinin hesabına,
derdine düşmüyor.
Şimdilerde birkaç kısık ses satır arasından şunları söylüyor:
"Bayram Ali Hoca'yı paralel mi katletti? İsmailağa Camii'nde sabah
namazının ardından cemaate vaaz ederke Mustafa Erdal tarafından
bıçaklanarak katledilen Bayram Ali Öztürk Hocaefendi'nin, son
vaazlarında; Türkiye'de Fetullah Gülen tarafından gündeme getirilen
dinlerarası diyalog çalışmalarına ve hoşgörü kavramına karşı
konuştuğu ortaya çıktı.
Bayram Ali Öztürk Hocaefendi'nin, 3 Eylül 2006 tarihinde İsmailağa
Camii'nde bıçaklanarak şehid edilmesinin ardından başlatılan, daha
sonra özel yetkili savcılara devredilen soruşturmanın paralel devlet
yapılanması tarafından 7 yıldır davaya dönüştürülmediği ifade
ediliyor."
Öğleden sonra günaydın?!Aklı başına yeni düşenler, o zaman şunu da
araştırsınlar.Gülen efendiye Metris sonrası methiyeler düzen ve
Haydar Hoca'ya karşı gevezeliği misyon edinen Cübbeli, hangi hattan
işliyor? Cübbeli hangi hattan konuşuyor?
Bu hat; Cübbeli-Fetullah hattı mı? Cübbeli-ABD hattı mı? Cübbeli-
Patrikhane hattı mı?Emsile-Bina takrir ettirmiş hocası olarak bana
cevap vermiyor, veremiyor; Molla Cami okutmuş sarıklı hocaları
kendisine sorsun ve cevap alsınlar.
Türk milletinin ve İsmailağa cemaatinin asıl cevap bulması gereken
soru budur. Yoksa daha çok entrikalara maruz kalırlar.
27.01.2015
https://www.yenimesaj.com.tr/cubbeli-patrikhane-paralel-hatti-
H1239729.htm

Cübbeli... Cellattan pir olmaz, evladım!


23.01.2015

Son günlerde Cübbeli Ahmet'i"ekran papağanı" gibi kanaldan kanala


dolandırıp duruyorlar. Bu telaş niye, biliyor musunuz? Yenimesaj
kadrosunun her hafta 250 yerde yaptığı Tevhid'in Merkezi Ehl-i
Beytprogramlarıyla Türkiye ve İslam dünyası, Bahaeddin
Nakşibend'in"12 yıl yanında bulunduğu Gazan Hanı Halil'in celladı,
yani infaz memuru olduğunu" öğrendi?
Emevi soyu ve İngiliz Sömürü ekolü tarafından Ehl-i beyte karşı imal
edilen Nakşibendiliğin ne idüğünü idrak etmeye başladılar. "Niye"si
açık: Cellattan ne veli olur, ne tarikat şeyhi? Hele de "tarikat piri" hiç
olmaz! Asırlarca Müslümanlara Nakşibendilik zokası yutturdular, "pir"
diye böyle bir "cellat" ile onları avladılar, havuzladılar? Şimdi de
havuzladıkları kimi gençleri Irak, Suriye ve Libya'ya salıp işgalci
Amerika'ya hizmetçi yaptılar, "BismillahiAllahu Ekber" naralarıyla
Müslüman kellesi uçuran cellatlara yardakçı kıldılar. Oralara
gidemeyenler deAmerika'nın BOP'u ekseninde Müslümanların
katledilmesine fetvabazlık yaparak lojistik destek veriyorlar. Büyük
Ortadoğu Projesi'nin Türkiyeli ortakçılarının besleme havuz medyası,
bugüne kadar arka bahçe olarak kullanageldikleri Nakşibendiliğin
foyasının Yenimesaj'ın panelleriyle ortaya çıktığını fark edince,
Cübbeli Ahmed kıymete bindi; ekran papağanı olarak konuşturup
duruyorlar. Şeker rahatsızlığıolduğu için kendisi hatırlamakta
zorlanmasın diye hatırlatayım; tıfıl zamanlarında
Tütüncüler'deEmsile-Bina takrir ettirdiğim için Cübbeli, az da olsa
talebem sayılır; bu da benim vebalim. Bu vebalden kurtulmak için
bizzat kendisine söylüyorum, şunu kulağına küpe yap:
Bir zenciyi hangi sabunla, hangi deterjanla yıkarsan yıka, onu
beyazlatamazsın? Aynen bunun gibidir; bir "cellad"ı hangi menkıbe ve
uydurma rivayetlerle cilalarsan cilala, ondan pir olmaz, ondan hak bir
tarikat gelmez? Gelir dersen, o gelen batıl yol olur.
O zaman da böyle bir batıl yola sülük eden ayak takımı, Ehl-i beyt
evlatlarının ve İslam dünyasının başına cellat kesilir. Nitekim hep
böyle oldu. Hz. Peygamberin vefatından bugüne Müslümanların
katliamlar tarihine şöyle bir bak; arka planda, Ehl-i Beytin velayet
nurundan kopmuş bu yalan takımının saltanatı, imzası ve fetvası var.
Boş laflarla gevezeliğe gerek yok; bu iş din işi, iman işi, istikamet ve
ahiret işi? Cübbeli, evladım; hak yolda olmak istiyorsan, B.
Nakşibend'in "cellad" olduğuna dair şu ilmi ve tarihi gerçeği oku,
araştır. Gevezelik yapacaksan, araştırdıktan sonra yine yap? İlmin en
güçlü ve en sahih kaynaklarından aktarıyorum sana: "Bahaeddin
Nakşîbend, kendi döneminde Çağatay Hanlığı'nda Gazan (Kazan)
sultanı olan Halil'e tam 12 sene hizmet etmiştir. 6 sene hükümdarlık
öncesi, 6 sene de hükümdarlığı döneminde Sultan Halil'in (Gazan
Han) yanında bulunan Bahaeddin Nakşîbend, "sultanın cellatlığını"
yapmıştır." Bu gerçeğin ve senin anlayacağın tabirle ibarenin, al sana
kaynakları: el-Buharî Salah b. Mübarek, Enis'üt-Talibin, s. 85; Ebu'l-
Kasım el-Buharî, er-Risalet'ülBahaiyye, vr. 13a;Prof. Dr. Necdet Tosun,
BaheddinNakşibend, s. 100-102; Prof. Dr. Hamid Algar, Nakşibendilik,
s. 67-68; Ord. Prof. Dr. Z. Velidi Togan, Gazan Han Halil ve Hâce
Bahaeddin, Necati Lugal Armağanı, Ankara 1968, s. 781; Necati Lugal
Armağanından ayrı basım, TTK Ankara 1969, s. 775-784. Değil
Türkiye'deki dinleyicilerini, tüm dünyayı bi araya getirsen; vakıa şu ki,
Nakşibend maalesef böyle bir cellattır. Cümle cüppeliler bir araya
gelip icma(!) etseniz, bu gerçeği değiştiremezsiniz. "İlim adamları,
tarihçi Hafız-ı Ebru'dan nakille "Nakşibendi'in kendisine cellatlık
yaptığı Gazan Hanının, doymak bilmez bir şekilde köklü aileleri ve
büyük emirleri yok etme eğiliminde olan haşin ve zalim bir hükümdar
olduğunu" kaydetmektedir?" Al sana evladım, bunun da kaynakları:
Nizameddin Şâmî, Zafernâme, Nşr. F. Taurer, Prague 1956, c. II.,
s.6;Mevlana Şihabeddin, Âgâhî-yîSeyyid-i Emir Kulal, s. 33-34; Buhari,
Enisu't-Talibin, s. 181; Prof. Dr. Hamid Algar, Nakşibendilik, s.67-68;
Prof. Dr. Necdet Tosun, Bahaeddin Nakşbend, s. 101. Adam cellatlık
yapar da, tevbe eder, pişman olur; o da kabulümüzdür. Lakin hakikat
şu ki, Nakşîbend'in, yaptığı bu cellatlık işinden pişmanlık duyduğuna
dair kırıntı bir bilgi ve belge yoktur. (Bkz. Prof. Dr. Hamid Algar,
Nakşibendilik, s: 67-68). Cübbelim, bunlar yanlış ise, de ki yanlış, de ki
yalan, de ki bühtan? İlmi bir cevap ver canım. Ama yalan da değil,
yanlış da değil; bilakis hakikat... O zaman sen, uydurma menkıbe ve
yalan rivayetlerle "bir cellad"ı "evliya" diye pazarlayıp Müslümana
yutturmaya, Müslümanları oraya bağlamaya çalışma! Zira bu, seni de,
sana kulak asanları da batıracak çok büyük bir batıl? İslam'da bir
celladın, değil tarikat piri ve veliliğinin kabul edilmemesi; şahitliği bile
kabul edilmez. Bilmiyor musun? Fıkıhtaki ibare ve kayıt aynen
şöyledir: Şahidlik için adalet şartı aranır ki, adaletin asgari şartı
haramlardan ve büyük günahlardan kaçınmaktır. (Serahsî, el-Mebsut,
c. XVI, s. 113; Mevsılî, s. 136; Mecelle, m. 1705). "Üveysilik"miş,
"mütetabi'isilsile"ymiş? vs.o konuları da Meltem TV'deki İrfan
Vakti'den izle, oradan öğrenirsin!
https://www.yenimesaj.com.tr/cubbeli-cellattan-pir-olmaz-evladim-
H1239607.htm

CÜBBELİ’Yİ UÇKURUNDAN TUTUP SÜRÜKLEYENLER


15.01.2013
Keramet sahibi değilim; amma kerametin Hak’tan ve Hak dostlarına
ilahî bir ikram olduğuna iman etmiş bir insanım…
Akçaabat’ın Şehitlik Tepesi’nde mübarek kabri ve otağı bulunan
Malatya eşrafında Seyyid Hacı Mustafa Hayri Öğüt hazretlerinin, “en
büyük keramet istikamettir” diye hatırlattığını çok kere dinledim Prof.
Dr. Haydar Baş hocamızdan…
78’li yıllardan bu tarafa, Avrupa Birliği’nin dağılacağından Amerika ve
Avrupa’nın liberal ekonomilerinin çökeceğine kadar…
Kuzey Irak’ta bölgesel Kürdistan’ın oluşturulacağından Türk milletinin
fakr ü zaruret içinde kıvranacağına kadar…
KKTC’nin elden gideceğinden vatan topraklarının satılacağına ve
vatanı müdafaa etmenin suç haline geleceğine kadar…
BOP’un asıl hedefinin Türkiye olduğundan İslam dünyasında BOP
eksenli vahşi işgaller ve katliamların yaşanacağına kadar… pekçok
başlıkta, henüz gerçekleşmeden on-onbeş sene öncesinden yüzlerce
dini, siyasi, iktisadî öngörüsüne, keşif ve ahvaline şahit olduk Prof. Dr.
Baş’ın… İster öngörü deyin, ister ilmi isabet, ister keşf deyin, ister
keramet!
Vakıa şu ki, mü’min, firaset ve basiret sahibidir.
***
4-5 ay önce Yalova’ya uğradığımda, anacığıma ve evde bulunan
yakınlarıma demiştim ki, “Şu senin üç-dört sene taze fasulye,
makarna ve mafuş ile beslediğin Cübbelin, daha önce köpürdüğü Said
ile Fetullah’ı rüyalarında görmeğe başladı, dahası rüyalarını kodesten
dışarıya sızdırıyor. Göreceksiniz, üç-dört ay içinde 45-50 yıl ile “karı
satmak” iddiasıyla yargılandığı dosyasındaki kadınlar şikayetlerinden
vazgeçecek, dışarı çıkaracaklar… İlk yapacağı iş de Haydar Hoca’nın
paçalarına bulaşmak olacak.”
Oğlum, şeker hastası olmuş diyorlar, şaşırmış bu, her şeyi yaptırırlar,
dedi anacığım.
Kalbimden geçenleri kısa bilgilerle şöyle aktardım onlara: “Dinler arası
diyalog ve Hristiyanlaştırma furyasına dair belgeler eline ulaştığında
Fetullah’a bir iki salvo çekti, dinler arası diyalog dinsizliktir filan diye
flaştan üç-beş çıkış yaptı… Akabinde enselediler, moral efeme aldılar,
yıkama-yağlamadan geçirdiler, cila çektiler. Derken beş-on gün sonra
çark etmiş vaziyette sahne aldı ekranlarda; Fetullah Efendi, Allah’ın
salih kullarından biridir, demeye başladı.
Kısa zaman sonra birileri kasetlerini patlattı.
Uçkurundan çekiştirerek istedikleri gibi oynatacaklar. Yakında dışarı
alacaklar. Türk milletinin birliği ve İslam medeniyetinin teminatının
yegane adresi olan Haydar Hoca’nın peşine salacaklar.”
Öyle de oldu nitekim.
***
Kendisine Emsile-Bina-Maksud takrir ettirdiğim Cübbeli de, AKP’lilerin
cübbe değiştirmeleri gibi, Metris’te birkaç cübbe değiştirmiş.
Rüyaları bile değişiyor.
Geçen sene Temmuz başında Fetullah’ı rüyasında görüyor, Temmuz
sonunda ise Said Nursî’yi…
40-45 gün sonra, Eylül başında Fetullah Efendi, kendisine “yere göğe
sığdıramayan iltifatlar” lütfederek Pensilvanya’dan hediye kitaplar
gönderiyor Cübbeliye.
Kasım sonuna doğru Metris’ten mektup uçurarak şu sözü veriyor:
“Ben çıktıktan sonra da emniyet, yargı ve hükümet gibi kurumların
aleyhine konuşup; vatana ve millete hizmet eden, terörle ve diğer
tehlikelerle uğraşan bu kurumları yıpratacak hiçbir beyanda
bulunmayacağıma dair Allah (Celle Celaluh)’a söz veriyorum, sizleri de
şahit tutuyorum.”
Ne tesadüf ki, tam bu günlerde Faslı kadınlar şikayetini geri çekiyor.
Mahkeme Başkanı Mehmet Ekinci işin şikayetten vazgeçen Faslı
kadınlarla ilgili “özel hareketleri” aktarıyor. İstanbul Organize Suçlarla
Mücadale Şube Müdürlüğü, “Fas’taki kadınlara gönderilen adamlar ve
17 bin 969 dolar paralarla ilgili cevabî yazıları” ortaya koyuyor.
Üye hakim Hikmet Şen ise “suçun niteliği, bir kısım sanıklarla
mağdureler arasında para hareketlerini gösteren ödeme belgeleri ve
fiziki takip tutanaklarını gerekçe göstererek” tahliye edilmemesi
yönünde karşı oy kullanıyor.
Aralık ayının ilk haftasında Mahkeme heyeti, Cübbeli ve dosyadaki
bazı isimleri oy çokluğu ile, yurt dışına çıkış yasağı koyarak ve her
Çarşamba karakola gidip imza atmaları şartıyla tahliye ediyor.
Yargılama sürüyor.
Cübbeli, sırtında Metris’in kokusu ve iddianamedeki yenilir-yutulur
cinsten olmayan suçlamalar hala dururken, daha nefes almadan ilk iş
olarak Haydar Hoca’ya çamur atmaya çalışıyor.
Cübbeli’yi uçkurundan tutup dinler arası diyalogcu ve papaz
severlerin safına savuran eller, Haydar Hoca’nın önüne çakıl taşı
olarak atıyorlar.
Cübbeli’nin kıratı buna yetmez.
Cami duvarını pisleyecek kadar cesur değil Cübbeli… Ama onu
uçkurundan tutup Metris’e, oradan dışarıya savuran eller, onun küçük
abdestini cami duvarlarına serpiştiriyorlar.
Dikkatli olmak gerekiyor.
Mahmut Hoca'nın damadı ve Çukurçeşme Camii İmamı Hızır Ali
Muratoğlu’nu Mayıs 1998'de caminin ortasında ve Eylül 2006’da yine
Hoca’nın sırdaşı Bayram Ali Öztürk hocayı şehid edip harcayan eller,
benzer bir oyunu kendini bilmez Cübbeli üzerinden
tezgahlayabilirler… Cübbesini de, kirlettiği caminin önüne atarlar.
İsmailağa bölgesini Patrikhane’ye hazırlayanlar çevreler iş görürler.
Dinlerarası diyalog ve papaz severlerin kullanıp harcayacağı ahmak da
kendini şehit zanneder.
Allah ayıktırsın…
https://www.yenimesaj.com.tr/cubbeli8217yi-uckurundan-tutup-
surukleyenler-H1219302.htm

Cübbeli-sarıklı Neo-conlar
01.04.2010
Türk-İslam coğrafyasına yönelik fitne ve kaoslar, önümüzdeki
günlerde, Müslümanların önüne daha yoğun vaziyette "takkeli" olarak
gelecek. "Sarıklı" olarak gelecek. "Cübbeli" olarak gelecek. "Çarşaflı"
olarak gelecek. Cübbeli-sarıklı Neo-conlar iş görecek!Komplo
teorisinden söz etmiyorum. Elle tutulur somut plan ve projelerden
bahis açıyorum. Aslında birçok aydın ve yazar-çizer takımının
okuduğu-bildiği ve Türkçeye tercüme ettikleri projeler
bunlar.Amerika'nın 22 İslam ülkesinin yönetimlerini, sınırlarını ve
kimyasını dönüştürmeye-değiştirmeye ilişkin Büyük Ortadoğu Projesi
somut bir çerçevedir. Irak'ta ve Afganistan'da yaşanan işgaller,
Türkiye ve çevre ülkelerde sergilenen toplum mühendislikleri bu
projenin zaman ve zemine hayata geçirilmesidir.CIA ile ortaklaşa
çalışan California merkezli Amerikan think-thank kuruluşu Rand
Corporation'un "bu yeni toplum mühendisliğinin takkeli-cübbeli
ekipmanları"na dair rapor ve projeleri ayağa düşmüş
vaziyettedir.Türk-İslam coğrafyasına yönelik bu yeni toplum
mühendisliğinde elbette yine merkezde ve hedefte Türkiye olacaktır!
Dolayısıyla önümüzdeki süreçte milletimizin önüne takkeli
Amerikancılar, külahlı liberaller ve IMF'ciler, cübbeli diyalogcular,
sarıklı Avrupa Birlikçiler, şalvarlı papaz-severler, hoca kılıklı Papalık
konseyi misyonu parçaları, Müslüman patentli BOP misyon erleri?
düşecekler, meydanlarda ve ekranlarda daha sık arz-ı endam
edecekler.Mart 2003'te RAND Corporation tarafından Zalmay
Halilzad'ın karısı Ceryl Benard'a hazırlatılan "Civil Democratic Islam:
Partners, Resources and Strategies" raporundan, AKP yandaşı
Yenişafak'tan dış politika muharriri İbrahim Karagül, "Müslüman neo-
conlar" çıkarımında bulunmuştu.İlginçtir, Karagül da şunları söylüyor:
"Doğrudan işgalleri ikinci plana iten ve Müslümanların dinini,
kültürünü, alışkanlıklarını ve hayat tarzını temelden değiştirmeyi
amaçlayan, "demokratikleşme" büyüsü adı altında Müslüman elitler
üzerinden gerçekleştirilmesi planlanan proje, Thomas Friedman'ın
sözünü ettiği, ABD'nin İslam dünyasında giriştiği "köklü devrim
harekatı"nın ana stratejisi ile örtüşüyor? İslam'ın Amerikanize
edilmesi ve yeni bir "din inşası"nın Türkiye özelindeki yansımalarını
tespit etmeyi okuyucunun dikkatine bırakıyorum? ABD'nin Türkiye
dahil, bölgedeki çalışmalarıyla bire bir örtüşen rapor, 11 Eylül'den bu
yana "ulus inşası"nı terk eden ABDnin, İngiltere ve İsrail'le birlikte
"din inşası"na başladığına yönelik iddiaların açık göstergesi."Öte
yandan CIA'nın think-tankı olan "The National Intelligence Center"
tarafından hazırlanan "Mapping The Global Future" başlıklı çalışma,
güya İslam coğrafyasında "yeni bir hilafet ihtimali" riskinden söz
açarak, gerçekte toplum mühendislerine gerekirse "Amerika endeksli
ve Haçlı merkezli yeni bir hilafet oluşumu"nu salık veriyor.İçi 15
asırdan beri yaşana-gelen geleneksel biçim ve ölçülerden boşaltılarak
yerine Haçlı öğretileri yerleştirilmiş "Ilımlı İslam Projesi" ise, bu yeni
Amerikan stratejinin temelini oluşturmaktadır. Türk-İslam
coğrafyasını "mikro-milliyetçi açılımlarla ve demokrasi paketleriyle"
bölüp parçalamak da bu stratejinin bir parçasıdır. Rand Corporation'ın
Şubat 2010 tarihli "Sorunlu Müttefiklik" çalışmasında ise Türkiye'ye 4
gömlek biçilmiştir, 4 senaryodan bahsedilmektedir. "İslamlaşmış
Türkiye" başlıklı senaryo, Türkiye'nin AB tarafından sürekli dışlanması
ve PKK'nin ABD tarafından desteklenmesinin açığa vurması gibi temel
sebeplerle Türk milletinin kendi kültürel değerlerine, dinine, kendi
kimlik ve medeniyetine dönmesinin önüne geçilemeyeceğine dikkat
çekiliyor. Bu çığırın önüne, ancak "muhafazakâr demokrat" R. T.
Erdoğan'ın "yumuşak hareket"inin desteklenmeye devam edilmesiyle
geçilebileceğini belirtiyor. Bu arada İran'a karşı muhtemel
operasyonda gerekli tavizlerin kopartılmasının Erdoğan hükümeti
siyaseti eliyle gerçekleşmesi halinde Türk toplumunun ayıkmasının da
önüne geçilmiş olacaktır. "Ulusalcı Türkiye" başlıklı diğer senaryoda
ise Türkiye'nin Rusya'ya yakınlaşma riskine dikkat çekiliyor.Son 10-15
yıldan bugüne ortaya konan bu planları şunun için hatırlattım;
Evangelist ABD, Vatikan'ın dinlerarsı diyalog projelerini de ihmal
etmeden ve onları da atbaşı sürdürerek önümüzdeki süreçte, Türkiye
ve etrafını, kendine endekslediği Müslüman kılıklı, takkeli, cübbeli,
sarıklı elemanlarla karmaya devam edecektir. Nitekim bu bağlamda
kimi hoca ve hacılar "Papalık misyonunun bir parçası" veya geçmişte
mücahit geçinen kimi takkeliler "BOP misyonunun elamanı" olarak
kullanılıyor; henüz cilaları dökülmemiş yeni yetme cübbeli ve sarıklılar
da "ABD, AB ve Vatikan tarafından kullanıldıkları toplum tarafından
fark edildiği için kredileri biten ve cilaları dökülenleri" cilalanması,
bunların toplum nezdinde kuru temizleme ile temize çıkartılması için
değerlendiriliyor! Bu arada, geçmişten bugüne Türk milletinin
değerleri ve dini ile barışık olmadıkları şeklinde namları dünyayı
tutmuş siyasilerin de önüne, halk ile barışma adına bu ikinci derece
yeni yetme takkeli Amerikancılar ve cübbeli diyalogcular konacaktır.
Bu bağlamda basireti ve çözümü olmayanlar, maalesef oyunun bir
parçasıdırlar.Millet ve devletin akl-ı selim sahipleri, bu "büyük BOP
oyununun takkeli-cübbeli yerel piyonları"nı fark edip hesaplarını
bozmadıkları müddetçe, Türkiye iflah olmaz. Tam bu kavşakta millet,
devlet ve medeniyetimize yönelik oyunları bozarak milletimizin önüne
birlik-bütünlük ve ekonomik kalkınma projeleri koyan bir tek siyaset
ve fikir adresi vardır; o da BTP ve Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar
Baş'tır.
https://www.yenimesaj.com.tr/cubbeli-sarikli-neo-conlar-
H1196984.htm

Cübbeli-şalvarlı "Mardin fetvası" mızıkacıları


31.03.2010
Bayram değil, seyran değil; dünyanın çeşitli yörelerinden toplama
cübbeli-şalvarlı "dinci takım" Mardin'de neden bir araya geldiler, diye
sormayın. Mardin fetvası" mızıkacıları halinde neden resmi geçit
eylediler, diye sorgulamayın. Bu tip işler artık olağan işler? Bundan
sonra BOP işte böyle işler. Dolayısıyla, bundan böyle daha çok
cübbeli-sarıklı resmi geçit takımına şahit olacağız. Çünkü?İslam'ın
özünü boşaltma ve akaid temellerini Haçlı muharrefatına paralel
dönüştürme çabaları, Amerika'nın Büyük Ortadoğu Projesi'nin (BOP)
önemli stratejilerindendir.Başbakan R. T. Erdoğan, 13 Ocak 2009
günkü konuşmasında "BOP kapsamında misyon üstlendiklerini"
TBMM grup kürsüsünden resmen deklare etmiştir. BOP misyonu
üstlenmiş Erdoğan'ın riyasetindeki Türkiye'de, cübbeli-şalvarlı "dinci
BOP mızıkacıları" resmi geçit yapmasınlar da, nerede yapsınlar?!Bu
gelişmeleri Fehmi Koru iyi bilir. ABD'nin BOP'una zemin hazırlamada
namlı think-thank kuruluşu Rand Corporation'ın raporunu
muhafazakar çevre ondan öğrendi. Papaz Prof. Thomas Michel'in,
Graham Fuller'in, ABD'nin meşhur Irak işgal büyükelçisi Zalmay
Khalizad'ın eşi Cheryl Barnard'ın Türk-İslam coğrafyasına yönelik BOP
eksenli Ilımlı İslam ve Dinlerarası Diyalog rapor ve altyapı
çalışmalarının hatırı sayılır katlıları vardır. Ancak Rand Corporation'un
2007 tarihli raporu ve Civil Democratic Islam başlıklı teklifi, Mardin'de
geçen hafta ve geçmişte şahit olduğumuz "dinci mızıkacıların resmi
geçitleri"nin foyalarını ortaya koymaktadır. "Ilımlı Müslüman Ağlar
Oluşturmak" başlığı altında, "ılımlı İslamcı din bilginlerin, ılımlı İslamcı
toplumsal liderlerin, ılımlı İslamcı gazeteci ve yazarların
desteklenmesi, sübvanse edilmesi, onların modernist görüşlerin
İslami eğitim müfredatına derc edilmesi; ilgili ülkelerin medya ve
müfredatı vasıtasıyla onlara ait islam öncesi ve İslam-dışı tarih ve
kültür unsurları hakkında bilgi pompalanması" projeleri
anlatılmaktadır. Açıkça desteklenmesi gerektiği belirtilen ABD-Haçlı
borazanı bu dinci mızıkacıların bazılarının bizzat isimleri bile
sayılmaktadır. Bu süreçten istifade ederek Amerika'nın kucağına
postunu serenler bile vardır.Mardin fetvası mızıkacılarının vaziyetine
ve tartışmalarına bakıldığında, bilerek veya bilmeyerek maalesef bu
"BOP namlı büyük satranç"ın dinsel piyonu olmaktan kurtulamadıkları
görülür.Güya başta el-Kaide olmak üzere birçok radikal İslami grup,
eylemlerini meşrulaştırmak için Mardin Fetvası olarak da bilinen 700
yıllık cihat fetvasına dayanıyormuş. Bu fetva İbn Teymiyye'ye ait; İbn
Teymiyye, 1300'lü yılların başında verdiği fetvayla Müslümanları,
Müslüman olmayan işgalci yönetimlerle savaşmaya çağırıyordu. Bu
Mardin Fetvası'nın ve İslam'daki "cihat kavramı"nın bugünün
şartlarında yeniden yorumlanması gerekiyormuş!ABD'nin işgalci
ortağı İngiltere merkezli Canopus Consulting ve Küresel Yenilik ve
Rehberlik Merkezi (GCRG) düzenliyor bu toplantıyı. Mardin Artuklu
Üniversitesi ise ev sahipliği yapıyor. İslam'a ait bir fetvanın
tartışmasında, Hıristiyan, Yahudi, Süryani vs. yetmişikibuçuk milletten
temsilci var!İbn Teymiyye'nin Türkiye'deki haleflerinden ve dinlerarası
diyalog meclislerinin demirbaşlarından sayın Hayrettin Karaman'ın
iştirak etmeyişine hayret ettim doğrusu?Düne kadar İslam
coğrafyasında, İslam'ın geleneksel temel kurumlarının sarsılması için
İbn Teymiyye'yi kullananlar, bir Amerikan işmarıyla onu da Mardin'de
sattılar.Afganistan'da ve Irak'ta işgalci ABD ve ortakçılarının karşısına
bu ve benzeri cihat fetvaları çıkıyor. ABD'nin toplum mühendisliği
yatırımlarıyla BOP ülkelerinin başına yerleştirdiği kendine bağlı
stratejik-kukla siyasetçilerin koltukları bu öğretilerle sarsılıyor.
Dolayısıyla bazen büyük oyun bozuluyor, bazen sömürüye ve işgallere
karşı gelişen milli-dini direniş sebebiyle lokmalar işgalcilerin
kursaklarına tıkanıyor.Mardin mızıkacılarının resmi geçidi,
iştirakçilerin ve gözlemcilerin ifadesiyle tam bir fiyaskoyla sonuçlandı.
Zerre kadar iman ve iz'anı olan Müslüman, vatanını asla ecnebiye
peşkeş çekemez, Müslümanların canlarına, mallarına ve namuslarına
musallat olanlara ortakçılık yapamaz, gayr-i müslime çanakçılık
yapamaz, işgalcilere yatakçılık yapamaz. Bilakis bir karış toprak
parçası bile olsa, onu canı pahasına da olsa korur; bu uğurda can
verirse şehit olur. Nahak yere hiç kimsenin de canına ve malına
dokunmaz. Bu İslam'ın temel şiarıdır. Bu duruş, canlı Kur'an olan
Rasulüllah'ın ve Ehl-i Beyti'nin bizzat hayatıdır; Bedir'dir, Uhud'dur,
Hendek'tir, Hayber'dir? vs. İlahî ve nebevî duruş bu iken; burada İbn
Teymiyye'nin adını zikretmek bile abestir, güya onun fetvası
üzerinden İslam'ın temellerini ve işgalcilere karşı direniş talimatını
BOP ekseninde örselemeye çalışmak, olsa olsa dini beş paraya
satmaktır.Ahir zamanda bu tip Deccal çömezleri çıkacaktır.Nitekim
Milli Mücadele yıllarında "el-İkdam" gazetesinde işgalcilere karşı
direnen Kuvay-ı Milliye kadrosu ve M. Kemal hakkında "kâfir fetvası"
yayınlayan Said Nursî'nin yol evlatları, şimdilerde dinlerarası diyalog
furyasıyla ABD ve Vatikan'a yelken açmışlardır. Bunlar olağan işler;
orman çakalsız olmaz.Vakıa şu ki en basit bir fıkıh eserinde bile, "Kâfir
tasallutuna maruz kalmış herhangi bir İslam toprağında "nefîr-i âmm"
(umumî seferberlik) muvacehesinde cihada iştirak etmek ve vatan
müdafasına gücü nispetinde katkıda bulunmak her Müslüman üzerine
farz-ı ayndır" hükmünü vardır. Hatta böylesi bir durumda vatan
müdafaasına iştirak etmek için Müslüman kadınlar eşlerinden ve
köleler efendilerinden izin almak zorunda bile değildir. Zira bu
müdafaaya iştirak herkes için, tıpkı namaz, oruç? gibi farz-ı ayn olur
(Bkz. el-Kâsânî, Bedâi'u's-Sanâyi', VI, 57). Dahası İmam eş-Şâfi'î,
herhangi bir kalenin/beldenin kâfirler tarafından muhasara edilmesi
durumunda, orada yaşayanların işgalcilere karşı mukavemet etmeleri
için başlarındaki idarecilerden izin almak mükellefiyetleri bile yoktur
(İmam Şafi, el-Ümm, VII, 580).Akl-ı evvel dinci mızıkacılar, İslam'ın
ölçü ve temellerini işgalcilerin BOP aklıyla tartışmak yerine; İslam
coğrafyasını kan ve gözyaşına boğan sömürgeci Haçlı işgalcilerinin ne
işlerinin olduğunu, bu küresel sömürgecilerin yerel ortakçılarının ve
Müslüman kılıklı politik kuklalarının akıbetlerinin ne olacağını ortaya
koysalar ya? Belki o zaman, kendileri Deccal çömezi olmaktan
kurtulurlar, İslam coğrafyasındaki işgal, kan ve gözyaşları da azalır.
https://www.yenimesaj.com.tr/cubbeli-salvarli-mardin-fetvasi-
mizikacilari-H1196969.htm

FETÖ ve cüppeli çakallar


22.07.2016
15 Temmuz darbe girişimi, küresel güçlerin, sivil-asker topyekun Türk
milleti ve devletine dönük ne vahim hesap ve operasyonlar içinde
olduğunu bir kez daha göstermiştir.
Aynı güçlerin insanımızın, STK'ların, cemaatlerin, cemiyetlerin ve halk
kesimlerinin üzerindeki emellerini ve projelerini öğrenmek isteyenler,
Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın, tarihi verileri de sunarak 1992'de
yazdığı Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler adlı muhteşem
eserini başucu kitabı yapsınlar, okusunlar, görsünler.
Aziz Anadolu'muzda ve İslam coğrafyasındaki insanlarımız ve
cemaatler her dem bu kabil operasyon ve hesaplara maruzdurlar.
Nitekim Vatikan'ın Dinlerarası Diyalog projesi, 3. bin yılda bizlere ve
Asya'ya dönük geniş çağlı Amerikan-İngiliz-Haçlı operasyonlarının
ayaklarından biri, teo-politik yönüdür.
Maalesef ülkemizde, Prof. Dr. Haydar Baş ve kadrosu dışında herkes,
sivil-asker tüm kesimler ve cemaatler, bu projeye çeşitli seviyelerde
teslim olmuş, bu operasyona taraf ve kurban düşmüşler. Bugün FETÖ
diye nam salmış güruh, Amerikan-Vatikan imalatı bu projede
1995'lerde özel misyon üstlenmiştir. 
Amerikan, İngiliz, Vatikan ve Haçlı operasyonları cüppe giymiş, sarık
sarmış, sakal bırakmış, başına takke geçirmiş geziniyor.
Projenin aktörleri papaz ve haham olarak değil; içimizden biri olarak,
hoca efendi olarak, tarikat şeyhi olarak, cüppeli olarak, İslamcı olarak
içimize işliyor. Kılcal damarlarımıza kadar nüfuz ediyor.
Prof. Dr. Baş ve kadrosu, hem FETÖ grubunu, hem de tüm cemaat,
cemiyet ve hatta dönemin önde siyasetçilerine klasörler dolusu
bilgilerle bizzat giderek ikaz etmişler, ayıktırmaya çalışmışlardır. Bu
ziyaretlerin birçoklarında bendeniz de vardım.
O gün sivil-asker, cemaat ve cemiyetler Türk milleti Haydar hocaya
kulak verseydi; Fetullah grubunun batıl ve yanış gidişatlarına geçit
vermeselerdi, bugün belki böylesi haince operasyon ve darbe
teşebbüslerine maruz kalmayacaktık.
Şubat 1998'de Harun Kayacı bey ve tenekeciyle beraber, Fetullah
Gülen'e gitmiştik. Bağlarbaşı'ndaki dershaneye. Randevuyu Ali Açıl
ayarlamıştı. Hüseyin Gülerce'den Latif Erdoğan'a, İlhan İşbilen'den
Harun Tokak'aFetullah'ın eski-yeni üst düzey tüm kadrosu oradaydı.
Haydar Baş hocamızın ikaz mektubunu götürdük, iki saate yakın
nasihat ettik. Yaptıklarının dine-vatana ihanet olduğunu Müslümana
yakışır tavırla hatırlattık. O günden sonra bize savaş açtılar; ele
geçirdikleri kamu gücünü de kullanarak ellerinden geleni ardlarına
koymadılar.
İsmailağa cemaatine bendeniz gitti. Nedim hoca başta olmak üzere
öndeki hocalarına üç saati aşkın nasihat ettim, ikaz ettim. Cüppelinin
konjonktüre göre güya birkaç kere karşı çıkar gibi yaptığı
DinlerarasıDiyalog'a dair elindeki bilgi ve belgeler bizden ulaştı.
Cüppeli o zamandan beri fırr dönüyor.
Cemaatler-cemiyetler hepsi hakkı ve hakikati çok iyi bilmelerine
rağmen Fetullah'ın batıl safında saf tuttular.
Merhum İlyas Vanlıoğlu hoca müstesna? Mekanı cennet olsun.
Mahmut Efendi'nin kayınbiraderi olan Vanlıoğlu hoca "Müslümanların
tek hocası kaldı; baş hoca, Haydar Baş hoca evladım; İslam'ın
sancaktarı, vatanımızın, milletimizin ve dinimizin teminatı? Dünyayı
ve Türkiye'yi çok iyi bilen ve her şeyiyle İslam'ı yaşayan Haydar
hocamızdır; gerisi kof?" demişti. Ardından "Efendi hazretlerinin
etrafını, İsmailağa'yı cüppeli çakallar sardı, ben bile artık Efendinin
evine gidemiyorum" diye iç çekmişti.
Vanlıoğlu hocanın evindeki sehpasında Haydar Baş hocamızın Ehl-i
Beyt Külliyatı dizili vaziyette dururdu; "Bu eserler var ya, bu eserler
şeytan savar, şeytan savar? Buraya insnevinden çok şeytan geliyor.
Gelen şeytanlar, hocamın eserlerini görünce pırrrkaçıyor" derdi. Hz.
Fatıma'yı okuduğunda saatlerce hüngür ağladığını gözyaşları içinde
anlatmıştı; Haydar Tarhanlı kardeşim şahit? Vanlıoğlu hoca bu imanla
göçtü.
Efendinin etrafını Cüppeli çakallar sardı dediğinde; açık söyleyeyim,
şak diye Cüppeli Ahmet aklıma geldi. 
Orta 2'den beri tanıdığım, Emsile-Bina okuttuğum Cüppeli'nin, meğer
asker bağlantılı aileden-çekirdekten nurcu ve kodesteki rüyalarına
girecek kadar Fetullahçı olduğunu fark edince, eyvâhİsmailağa'ya,
eyvâh ki ne eyvâh dedim?Gerekçelerine yarın değineyim; siz de vay
diyeceksiniz.
http://www.yenimesaj.com.tr/feto-ve-cuppeli-cakallar-
H1262853.htm

CÜPPELİ DOĞUŞTAN FETULLAHÇI


23.07.2016
CÜPPELİ DOĞUŞTAN FETULLAHÇI
Mehmet Emin Koç
Şaklaban gibi ekranlarda iş gördürenler, çok geçmez Cüppeli’yi
ekranlara çıkartırlar. FETÖ’ye karşı fetvalar sallarsa, şaşırmayın.
Askeriyeden zenginlemiş babasının anlattıklarına bakarsanız; Cüppeli
çekirdekten nurcu, konjonktürelbir Fetullahçıve derin bir fırdöndü!
Babası Yusuf Ünlü’nün verdiği bilgileri aktarıyorum:
“Ortaokulu okurken 1952 yılında Bediüzzaman Çarşamba Fethiye’ye
gelmişti. Mehmet Fırıncı’nın evinde kalıyordu. Ziyaretine gittim ve
elini öpmek nasip oldu.
Pertevniyal Lisesinde okurken Özer (Üzeyir) abi (Şule Yüksel Şenler’in
abisi) ile tanıştım…Valide Sultan Camiinde…Namazdan sonra bize ders
yapardı. Sadece biz değildik, on-onbeş kişi olurdu. Özer’le(Üzeyir’le)
ayrıca Saraçhane’de de buluşurduk.
***
Üstad ikinci defa İstanbul’a gelişinde Reşadiye Otelinde kalmıştı.
Orada da ziyaret etme ve elini öpmek nasip oldu.
M.Fırıncı abinin Kiremit Mahallesinde fırınları vardı. Biz orada
M.Fırıncı abi ile buluşurduk. Risale-i Nurlardan okurduk… Fırıncı abi ile
her akşam veya iki günde bir beraber olurduk…
Şemsi isminde Yüzbaşı vardı, daha sonra Albay olmuştu, Fatih Askerlik
Şubesinde çalışıyordu. O da bu derslerimize katılırdı.
***
1956 tarihinde Isparta’da asker iken; Hüsrev abi ile tanıdığı bir nalbur
randevu ayarladı, Üstad bizi kabul etmişti. Yanına gittiğimizde elini
öpüp duasını aldık. Oturduk. Bizimle sohbet etti, konuştuk. Daha
sonraları tekrar gidip ya iki veya üç defa ziyaret edip duasını aldım.
Ayrıca Emirdağ’da iken de yanına gitmiştim. Ellerini öpmüştüm.
***
Asker dönüşü ben Nurcu kardeşlerimizin maddi desteği ile, yani
onlardan ödünç para alarak ticarete başladım. Bir çivi makinası aldık.
Türkiye’de ilk defa toplu iğne üreten kişiyim…
Adnan Menderes’e gittik iğnelerimizi tanıttık ve askeriyeye mal
vermeye başladık.
***
1965 senesinde de oğlum (Cübbeli) Ahmet dünyaya geldi… Fatih
Koleji’ni Orta 2’den terk etti… 13-14 yaşlarındaydı.Rize’nin Pazar-
Tütüncüler köyüne götürdüler. Oradaki Kur’an kursunda okudu. Resul
hoca özel ilgilendi.”(Risale Haber, 3 Mart 2010 / Cüppeli’nin babası
Yusuf Ünlü ile röportaj / http://www.risalehaber.com/iste-cubbeli-
ahmet-hocanin-cocuk…)
Cüppeli’nin merhume annesi Rabiahanım, nurcu Üzeyir Gündüzalp’ın
kız kardeşi olan Şule Yüksel Şenler’in düzenli olarak ev sohbetine
gidiyor; ona sahip çıkıyor.
Cüppelli’nin nurculuk mayası bu ailede atılıyor; yedi-sekizlerinde ona
Nakşi cüppesi giydiriliyor… 77-78’lerde köyümüze, Tütüncülere
getiriliyor; cüppesi havalandırılıyor. Cüppeli bizde uçuyor. 5-6 sene
sonra Fatih-İslamailağa’yakonuyor.
Fetullah’ın kankisi Bartholomes’un İsmailağa bölgesindeki Fener’de
EkümenikPatriklik’i seslendirdiği günlerdir...İsmailağa-Fener
bölgesinden Müslüman mahallelilerin boşaltılmak istendiği vakitler.
Prof. Dr. Haydar Baş ve kadrosu olarak bizler, FETÖ’nun baş çektiği
diyalog furyasının dini ve milli bütünlüğümüzü hedef alan teo-politik
bir plan ve bir işgal projesi olduğunu anlatıyoruz. Fakat Cüppeli ve
akranlarından ses-sada çıkmıyor; bilakis Fetullah’ın safında yer almış,
bize çamur atıyorlar… Fetullahiseülkedeki cümle-cemaati yemliyor.
Bu arada Mahmut Efendi, iki büyük operasyona maruz kalıyor.
Diyalog karşıtı olan damadı Hızır Ali Muratoğlu hoca ve Bayram Ali
Öztürk hocalar güpegündüz şehit ediliyor, kim vurduya gidiyorlar.
Sonrası malum… Mahmut Efendi yıkılıyor; sesi-soluğu kesiliyor. Artık
merhum İlyas Vanlıoğlu hocanın ifadesiyle “Efendi’nin etrafını cüppeli
çakallar sarıyor; onun adına rüyalar görülüyor, onun adına istihareler
ve fetvalar yayılıyor.”
Haydar Baş hocamızın isteği üzerine, birkaç kere diyalog fitnesine
dikkat çekmek ve ikaz etmek için bendeniz İsmailağa grubuna
gidiyorum. Samimi hocalar hayretler içinde kalıyor; Fetullah’akarşı
öyle bir iman tepkisi veriyorlar ki, şaşarsınız. Lakin üç-beş gün sonra
birkaç cüppeli çakal yine onları çeviriyor. Kurslara katkılar gidiyor.
Bizden ulaşan bilgi ve belgelerle Cüppeli Ahmet, diyalog karşıtı bir-iki
göstermelik çıkış yapıyor; iki gün sonra Moral FM’inden özür diliyor.
Cüppeli,yürekten çıkışlarını, “fuhuş amaçlı organize suç örgütünü
azmettirmek ve fuhuşa aracılık etmek suçlamasıyla ve 54 yıl ceza
talebiyle” uçkurundan tutulup kodese sallandığında yapıyor:
Cüppeli, ekranlardan ve mevkutelerden Fetullah’ınsalih biz zât ve Ehl-
i Sünnet’in kalesi olduğunu Mahmut Efendi’ye nispet ederek
naklediyor. Kodeste iki kere Fetullah’ı, bir kere de Said Nursî’yi, her
ikisi de bir tutam sakallı, cübbeli, şalvarlı ve sarıklı vaziyette
gördüğünü anlatıyor.Hocaefendi’nin şefkatiyle ağladığını aktarıyor.
(http://www.milliyet.com.tr/…/gundemdetay/12.09.2012/1595091…; 
http://www.radikal.com.tr/…/uc-ay-dua-ettim-9-puan-kapandi…/; htt
p://www.risaleajans.com/nur-…/said-nursiyi-ruyamda-gordum)
Cüppeli’ye göre Fetullah, zemzem suyla yıkanmış melek oluyor.
Derken; birkaç hafta sonra Cüppeli, önceki gün HSYK 2. Dairesi’nce
FETÖ bağlantısı iddiasıyla görevden alınan Savcı M. Ali Uysal,
Hakimler M. Ekinci, S. Mermerci, H. Şen’in mütalaa ve kararlarıyla
beraat ediyor. Dosya kapanıyor.
Cüppeli’nin yeni işi ise, din-devlet-vatan-milletimizin selameti ve
İslam coğrafyasının huzuru için hayatını ortaya koyan Prof. Dr. Haydar
Baş’a iftira atmak ve tekfir etmek oluyor.
Bu vaziyet karşısında; Nakşi cüppesi altındaki Cüppeli, bir Fetullahçı
mı, yoksa İsmailağa’ya konuşlandırılmış çekirdekten bir nurcu mu diye
sormak gerekmiyor mu?

You might also like