You are on page 1of 7

1

İSKİLİPLİ ATIF’IN İSTİKLAL MAHKEMESİ DAVASI

İstiklal Mahkemeleri ve İskilipli Atıf davasına ilişkin üç tane ilmi kaynak


eser söz konusudur.

1- Prof. Dr. Ergün Aybars’ın doktora ve doçentlik tezleri olan “İstiklal


Mahkemeleri (1920-1927), Zeus Yayınları, İzmir 2006; ayrıca c. I ve
II, İleri Yaynevi, İzmir, 1995.

2- Tahir’ul Mevlevi, Matbuat Âlemindeki Hayatım: İstiklal Mahkemesi


Hatıraları, Büyüyen Ay yayınları, 2012

3- Ahmet Nedim, Ankara İstiklal Mahkemesi Zabıtları 1926, İşaret


Yayınları, İstanbul

4- İstiklal Mahkemeleri, Ankara Unv. Hukuk Fak., Hukuk Sosyolojisi


Ders Kitabı, (Ş. E. Yalçın, Ş. Yazgı, U. Saruhan), Ankara 2013

Bu temel ilmi kaynaklara göre; İskilipli Atıf’ın Şapka Risalesi’inden


yargılandığı mahkeme, Giresun’da 16 Aralık 1925 günü Tiyatro
Sahnesi’nde oluşturulan İstiklal Mahkemesi’dir.

Bu mahkemede, şapkayı bahane ederek bölgede isyan çıkartmak isteyen


60 tutuklu yargılanmıştır. Halkı kışkırtıp isyan ettiren Şeyh Muharrem ve
Abdullah Efendi idama mahkum edilmiş; Şeyh Hüseyin, Dadak Ali, Çakır Ali
on beşer yıl, Hoca Hüseyin, Dödek Mustafa, Hasan, Caydık, Murat, Rasim
ve Osman ise beşer sene hapse mahkum oldular.

Diğerleri ise beraat etti… İskilipli Atıf, buradaki yargılama sonunda,


Şapka Risalesi’nin geçmiş bir tarihte yazıldığı ve binaenaleyh buna
dayanılarak yeni kanun muvacehesinde suçlama yapılamayacağı
gerekçesiyle beraat ettirilmiş ve aynı gün mahkeme heyetiyle aynı
gemide İstanbul’a dönmüştür.

(Prof. Dr. Ergün Aybars, İstiklal Mahkemeleri, s. 285)


2

İskilipli Atıf ayranını mübalağa ile kabartan N. Fazıl Kısakürek de,


Giresun’da beraat eden İskilipli Atıf’ın, İstiklal mahkemesi heyetinin
vapuruyla İstanbul’a döndüğünü yazmakta; hatta İskilipli’nin İstanbul’a
geldiğinde beraat ettiğine dair evine yazdığı bir mektubu aktarmaktadır.

(N. Fazıl, Son Devrin Din Mazlumları, s. 96)

İskilipli Atıf’ı idama götüren mahkeme ise Ankara İstiklal Mahkemesidir.


Söz konusu yargılamalar 20 Ocak 1926’da başlamıştır.

Bu yargılamalarda İskilipli Atıf’a, birçok bölgede isyan çıkartanların bahane


ettikleri “hiçbir dini delile dayanmadan şapka giymenin küfür olduğunu
anlattığı Şapka Risalesi”ne dair sualler de yöneltilmiştir. Hatta
mahkemenin gerekçeli kararında Atıf ile ilgili tanımlamalar yapılırken söz
konusu risale ve isyanlardan da söz edilmiştir.

Ancak mahkeme, kararını İskilipli Atıf’ın Milli Mücadele yıllarında yaptığı


vatan ihanet çalışmalarına bina etmiştir. yargılamanın esası ihanet-i
vataniyyedir.

(Prof. Dr. Ergün Aybars, İstiklal Mahkemeleri, s. 288-289; Tahir’ul Mevlevi,


Matbuat Âlemindeki Hayatım: İstiklal Mahkemesi Hatıraları, 298-361).

Tahir’ül Mevlevi, İskilipli’nin Şapka Risalesi’ni “mutaassıbane hezeyan”


olarak tanımlanmaktadır.

(Tahir’ul Mevlevi, Matbuat Âlemindeki Hayatım: İstiklal Mahkemesi


Hatıraları, 260).

İlmi kaynaklara göre Ankara İstiklâl Mahkemesi, İskilipli Atıf’ı Milli


Mücadele günlerinden o zamana kadar yaptığı “vatana ihanet ve isyana
teşvik” suçlarından yargılamıştır:
3

- Kurtuluş Savaşı sırasında hain Şeyhülislam Mustafa Sabri ile birlikte


Kuvay- ı Milliye karşıtı Teali İslam Cemiyeti’ndeki faaliyetleri… Özellikle
de bu cemiyetin 1920’de yayınlayıp Yunan uçaklarıyla Anadolu’ya
attırdığı, Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşları başta olmak üzere,
Kuvay-ı Milliyecileri, “asi”, “eşkıya”, “bâği”, “hain”, “haydut”, “hırsız”
“katl-i vacip” diye nitelendirip halk ile orduyu Kuvay-ı Milliye’ye karşı
kışkırtan bildirileri… 31 Mart ayaklanması ve Mahmut Paşa’nın
öldürülmesine karıştığı…

Mahkemedeki iddia ve savunmalarda görülüyor ki esasen, İskilipli Atıf,


Mustafa Sabri’nin hazırladığı ve Şeyhülislam Dürrizade Abdullah’ın 11
Nisan 1920’de yayınlayıp İngiliz uçakları ile Anadolu’ya attırdığı ihanet
fetvasında da suç ortağıdır:

Bu fetva, İskilipli Atıf Hoca’nın da yazı yazdığı Kurtuluş Savaşı karşıtı


Alemdar gazetesinde de yayınlanmıştır, Alemdar gazetesi, “İslam
kilidinin anahtarını, İngiltere’nin güvenilir ellerine teslim etmekte, İslam
alemi için hiçbir tehlike yoktur” diye yazıyordu.

Şapka Kanunu çıktıktan sonra da bu kanunu bahane ederek birçok bölgede


isyan çıkartanların dayanak olarak sarıldıkları “Frenk Mukallitliği ve Şapka”
adlı kitapçığın “isyancıları tahrik ve teşvik unsuru” olarak kullanılması da
mahkeme konuşulmuştur.

İskilipli Atıf Hoca, ihanet fetvaları ve bildirileri, kendisinin imzalamadığını


öne sürerek savunma yapmışsa da, mahkemeyi ikna edememiştir.

Nitekim Mahkeme Başkanı da İskilipli’nin savunmasına “Sen en karanlık


günlerde Mustafa Sabri’nin yanında yer aldın. Sen hâlâ oradan ayrıyım
diyorsun. Biz budala olmalıyız ki sözlerine inanalım.” diye hitap etmiştir.

(Prof. Dr. Ergün Aybars, İstiklal Mahkemeleri, s. 288-289; Tahir’ul Mevlevi,


Matbuat Âlemindeki Hayatım: İstiklal Mahkemesi Hatıraları, 298-361;
Ahmet Nedim, Ankara İstiklal Mahkemesi Zabıtları 1926, s. 140 vd.)
4

3 Şubat 1926’daki son duruşma ile mahkeme tamamlandı.

Ceza Kanunu’nun 55. maddesinin ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin Teşkilat-i


Esasiye Kanunu’nu tamamen veya kısmen tağyir” suçu sübut bulduğu
gerekçesiyle İskilipli Atıf ile Ali Rıza’nın idamlarına karar verildi.

Aynı yargılamada 6 kişi on beşer sene küreğe, 6 kişi yedişer sene, 1 kişi de
beş sene hapse mahkum oldu. Hacı Fettah üç sene Adana’da, 1 kiş üç sene
Isparta’da, 2 kişi de üç sene İstanbul’da sürgün bulunmaları hükme
bağlandı. 3 sene sürgünü istenen Tahir’ul Mevlevi ve Nakşi şeyhi Ali
Haydar Efendinin yanısıra 20 sanık ise beraat ettiler.

(Prof. Dr. Ergün Aybars, İstiklal Mahkemeleri, s. 289; Tahir’ul Mevlevi,


Matbuat Âlemindeki Hayatım: İstiklal Mahkemesi Hatıraları, s. 356).

Ankara İstiklal Mahkemesinin 3 Şubat 1926 tarih İskilipli Atıf ile ilgili
gerekçeli karar şöyledir:
5

İskilipli Atıf konusunda kalem nümayişi yapan N. Fazıl, İskilipli’nin


rüyasında güya Hz. Peygamberi görmesi üzerine savunmasını yazmadığı
hikayesini Tahir’ul Mevlevi’den naklen uydurmuştur.

(N. Fazıl, Son Devrin Din Mazlumları, s. 116).

Çünkü Ankara İstiklal Mahkemesi yargılama sürecini hatırat olarak


detaylarıyla anlatan Tahir’ül Mevlevi, böyle bir olaydan bahsetmediği gibi,
Ankara’da aynı koğuşu paylaşmamıştı bile… Hatta “onunla İstanbul Polis
Müdüriyetinde sadece bir gece kaldığını” aktarmaktadır.

(Tahir’ul Mevlevi, Matbuat Âlemindeki Hayatım: İstiklal Mahkemesi


Hatıraları, s. 375).

“Atıf Efendi, müdafaanamesini bizzat okumuş ve hitamında reis beye tevdi


eylemiş.” demektedir.

(Tahir’ul Mevlevi, Matbuat Âlemindeki Hayatım: İstiklal Mahkemesi


Hatıraları, s. 342).
6

Mebuslar ve memurların takmalarını öngören Şapka Kanunu ve bu


kanunun ihlalini düzenleyen ilgili Ceza Kanunu maddesinde “idam cezası”
söz konusu bile değildir.

İlgili düzenlemeler şöyledir:

ŞAPKA İKTİSASI HAKKINDA KANUN

Kanun Numarası: 671 Kabul Tarihi: 25/11/1925


Yayımladığı Resmi Gazete Tarihi: 28/11/1925, Sayısı: 230

Madde 1 - Türkiye Büyük Millet Meclisi azaları ile idarei umumiye ve


hususiye ve mahalliyeye ve bilümum müessesata mensup memurin ve
müstahdemin Türk milletinin iktisa etmiş olduğu şapkayı giymek
mecburiyetindedir.

Türkiye halkının da umumi serpuşu şapka olup buna münafi bir itiyadın
devamını hükümet meneder.

Madde 2 - İşbu kanun tarihi neşrinden itibaren meriyülicradır.

Madde 3 - İşbu kanun Büyük Millet Meclisi ve İcra Vekilleri Heyeti


taraflarından icra olunur.

(Bu kanun, 13/11/2005 tarih ve 25642 S.R.G. de yayımlanan 04/11/2004


tarih ve 5252 sayılı kanunun 12. maddesi ile, 1 Haziran 2005 tarihi
itibariyle tüm ek değişiklikleriyle birlikte yürürlükten kaldırılmıştır.)
7

TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA)

Kanun Numarası: 765 Kabul Tarihi: 01/03/1926 Yayın Tarihi: 13/03/1926,


Sayısı: 320

BİRİNCİ KİTAP : ESASLAR

BİRİNCİ BAB : CEZA KANUNUNUN TATBİKİ

Madde 2 - İşlendiği zamanın kanununa göre cürüm veya kabahat


sayılmayan fiilden dolayı kimseye ceza verilemez. İşlendikten sonra
yapılan kanuna göre cürüm veya kabahat sayılmayan bir fiilden dolayı da
kimse cezalandırılamaz. Eğer böyle bir ceza hüküm olunmuşsa icrası ve
kanuni neticeleri kendiliğinden kalkar.

Bir cürüm veya kabahatin işlendiği zamanın kanunu ile sonradan neşir
olunan kanunun hükümleri biribirinden farklı ise failin lehinde olan kanun
tatbik ve infaz olunur.

ÜÇÜNCÜ KİTAP : KABAHATLER    

BİRİNCİ BAP : AMMENİN NİZAMINA MÜTEALLİK KABAHATLER

BİRİNCİ FASIL : SALAHİYETTAR MERCİLERİN EMİRLERİNE İTAATSİZLİK

Madde 526 - (Değişik madde: 28/09/1971 - 1490/20 md.) (Değişik fıkra:


12/06/1979 - 2248/21 md.) Yetkili makamlar tarafından adli işlemler
dolayısıyla ya da kamu güvenliği ve kamu düzeni veya genel sağlığın
korunması düşüncesiyle kanun ve nizamlara aykırı olmayarak verilen bir
buyruğu dinlemeyen veya bu yolda alınmış bir önleme uymayan kimse,
eylem ayrı bir suç oluşturmadığı takdirde, üç aydan altı aya kadar hafif
hapis ve bin liradan üç bin liraya kadar hafif para cezasıyla cezalandırılır.

Şapka iktisası hakkında 671 sayılı Kanunla Türk harflerinin kabul ve


tatbikine dair 1353 sayılı Kanunun koyduğu memnuiyet veya
mecburiyetlere muhalif hareket edenler iki aydan altı aya kadar hafif
hapis veya bin liradan beş bin liraya kadar hafif para cezasıyle
cezalandırılır.

You might also like