Professional Documents
Culture Documents
1. GİRİŞ
İnsanların refahı ve mutluğu, ihtiyaçlarını istenen nitelik ve nicelikte karşılamakla
sağlanabilir. Bu ise üretimle karşılanır. Üretim fayda yaratmaktır. İnsanların
isteklerini karşılayacak ürerimin gerçekleştirilmesi üretimin ekin yönetimi ve
planlanması ile mümkünüdür. Üretim insan, makina, malzeme ve yöntem gibi
dört temel üretim faktörü ile gerçekleştirilir. Üretimin etkinleştirilmesi bu
faktörler arasında uygun bir koordinasyonun kurulmasını gerektirir.
ERGONOMİ
İş ve insan arasında uyumu sağlayarak verimliliği artırır. İnsanı anatomik,
antropometrik, fizyolojik, psikolojik ve sosyolojik açıdan inceleyen,
katlanabileceği sınırları tespit eden, sonuçta işin insana, insanın işe uyumunu
araştıran, disiplinler arası bir bilim dalıdır.
Ergonomi çalışmaları iki boyutta yürütülür. Laboratuar düzeyi olarak
tanımlanabilecek makina, araç-gereç ve tezgahların tasarımı aşamasındaki
ergonomik çalışmalar ilk boyut olarak ifade edilebilir. Burada makinaların fiziksel
özelliklerinin, kumanda anahtarlarının ve göstergelerinin, onu kullanacak insan
veya insanlar tarafından en kolay ve rahat nasıl algılanabileceği ve kontrol
edilebileceği çalışmaları yapılır. Bu çalışmalardaki başarı derecesi, insanın fiziksel
ve psikolojik özelliklerinin ölçümlendiği antropometrik ve biyomekanik ölçülerine
bağlıdır. Bu ölçüler de yine ergonominin önemli çalışma boyutlarından birini
oluşturur. Böylece tasarımı yapılan makinaları kullanacak insanların söz konusu
özellikleri hakkında standart verilerin tutulduğu bir veri tabanı oluşturulur.
Ergonominin diğer bir fonksiyonel boyutu da yukarıdaki çalışmalar sonucunda
üretilen makinaların insanlar tarafından kullanılması aşamasında yani iş görme
sırasında yaratılacak çevre ve çalışma koşulları ile ilgilidir. Bu amaçla çalışma
ortamının titreşim, ışıklandırma, gürültü, ses ve toz açılarından uygun hale
getirilmesi fonksiyonunu gerçekleştirir.
İşin insana ve insanın işe uyumunu araştıran işbilim ergonomi bu uygulamaları ile
aşağıdaki yararları sağlar:
Çalışanların stresi azalır
Devamsızlıklar ve işten ayrılmalar azalır
Kayıp zamanlar azalır
İşle ilgili hatalar azalır
Çalışanların fiziksel ve psikolojik sorunları azalır
İş kazaları – meslek hastalıkları azalır
Araç-gereç ve donanımların insanlarca kullanım etkinliği artar
İş kalitesi artar
Verim artar
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 2
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
İŞ ETÜDÜ
Gelişme olanağı yaratabilmek amacıyla, belirli bir olayı ya da etkinliği
ekonomiklik ve etkenlik yönünden etkileyen tüm kaynakları ve etmenleri dizgesel
olarak araştırmaya yönelik ve insan çalışmasını geniş kapsamda inceleyen bir
teknik olup özellikle metot etüdü ve iş ölçümü teknikleri için kullanılan genel bir
terimdir. İş etüdü verimlilikle doğrudan ilişkilidir. Bu nedenle mevcut
kaynaklardan sağlanacak üretimi, çok az ya da hiç yatırım gerektirmeksizin
arttırmak amacıyla çok yaygın olarak kullanılmaktadır. İş etüdü bilen ve
uygulayan meslek gruplarının başında endüstri mühendisleri ve işletme
mühendisleri gelmektedir.
İşletme verimliliğinin artırılması öncelikle işletmenin sahip olduğu arazi,
malzeme, makina ve işgücü gibi temel üretim faktörlerinin verimli kullanılması ile
mümkündür. Bu maksatla üretim işlevi sürecinde aşağıdaki etkinlikler
gerçekleştirilmelidir:
Yönetim – işçi işbirliğinin sağlanması
Ürüne, sürece ve yönteme bağlı iş kapsamının azaltılması
Yönetim ve işçi denetimine bağlı etken olmayan sürelerin azaltılması
Yönetim, tüketici taleplerini araştırarak belirlenecek uygun standartlara göre
üretimin yapılmasını sağlamalı, işçinin çalışma etkinliğini artıracak inandırıcı
önlemleri almalıdır.
İş etüdü çalışmaları ile işyeri uygun şekilde düzenlenirken, üretim için uygun
makina–teçhizat ve donanımı ile malzeme sağlanmalıdır.
Yönetimin kontrolünde yapılacak iş ölçümü çalışmaları ile uygun üretim plan ve
programları ile çalışma koşulları hazırlanarak, etken olmayan süre azaltılır. Bu
amaçla uygulanacak teknikler;
bakım
çalışma koşullarının geliştirilmesi
değer analizi
iş ölçümü
iş sağlığı ve güvenliği eğitimi
malzeme kontrolü
metot etüdü
özendirme
standardizasyon
süreç planlaması
uzmanlaşma
ürün araştırma ve geliştirme vb.
İş etüdü kapsamında da yer alan ve verimliliği artırmayı amaçlayan bazı
faaliyetler;
Adil bir ücret politikasının uygulanması
Planların ve kısmi planların incelenmesi ve gerekirse değiştirilmesi
Çalışan devrinin azaltılması
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 3
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
sınırları (işin hassasiyeti), taşıma mesafesi, işlem mesafesi, vb. tüm diğer
unsurlar bu başlık altında incelenir.
Endüstriyel psikoloji temel olarak bu alanlardadan başka stres, stresle baş etme
yöntemleri, motivasyon gibi alt konu başlıklarıylada yakından ilgilidir.
Deneysel Psikoloji: Yaşamın kalitesini, insanın bedensel, ruhsal ve sosyal
bakımdan tam bir sağlık halinda olmasını sağlamaya yönelik bütün
uygulamalarda görev yapar. İş başarabilme yeteneği, karar verme, beceri
kazanma, bilgilerin yorumlanması ve değerlendirilmesi, bu değerlendirmelere
göre etkinliğin yönlendirilmesi, yorgunluk, çalışma temposunun yarattığı stres
etkisi, zihinsel yorgunluk, çalışma düzeninin yarattığı etkiler, yaş performans
ilişkisi ve performansı etkileyen diğer öğeler deneysel psikolojinin konuları
arasındadır.
Sistem Mühendisliği: Karmaşık sistemlerin ya da bu sistemleri oluşturan alt
sistemlerin tasarımını, üretimini, bakımını, zaman ve maliyet kısıtlarını da göz
önünde bulundurarak gerçekleştirmeyi amaçlar. Karmaşık sistemler genellikle
teknik, biyolojik, sosyolojik, çevresel endüstriyel, politik, finansal ve ekonomik
sistemlerden en az birkaçının bileşimiden oluşur. Sistem mühendisliği
programları, işlevsel olarak tek ve bütün bir birim olan bu karışık sistemlerin
analizi için gerekli tüm temel kavram, araç ve metotları oratya koyar.
taraftan, insan fiziksel yapısı dışında mental yapısı itibariyle fiziksel, fizyolojik ve
sosyolojik özelliklere sahiptir.
Bireylerin özelliklerinin bilinmesi onların hangi alanlarda ve işlerde başarılı
olacaklarını ve hangi tür davranışları gösterebileceklerinin anlaşılmasını sağlar.
Davranış bilimlerinde bazı testlerden (yetenek, mesleki ve kişilik testleri gibi)
faydalanarak insanların davranışları önceden tahmin edilebilmektedir. Davranış
bilimleri sayesinde işgörenlerin özelliklerinin belirlenmesi, bireyin veya grubun
verimliliğini, yaratıcılığını ve moralini artıracak şartların belirlenmesi mümkün
olur. Ergonominin amacı da bireyin moralini ve yaratıcılığını artırarak en yüksek
verimi elde etmek olduğuna göre her iki bilim arasında çok yakın ilişki vardır.
Çünkü ergonomi öncelikle bireyi çok iyi tanımak mecburiyetindedir. Ergonominin
bireyi tanıması da davranış bilimleri ile mümkündür. Bireyi tanıdıktan sonra
çalışma ortamını ve makinaları bireye uygun biçimde tasarlamak hem çalışanların
moralini hem de iş verimini yükseltir.
Ergonominin işgören ile iş ve iş ortamı arasındaki uyumu sağlamada sadece
teknik düzenlemeye ağırlık vermesi yeterli değildir. Bu düzenlemenin yanında
belki de bundan daha da önemli olan işgörenin psikolojik yapısının dikkate
alınarak işe uyumunun sağlanması gerekmektedir. İnsan, psikolojik yönden
tatmin edildiği müddetçe işletmelerin veya kurumların verimliliği artacaktır.
Çalışan psikolojisini örgüt dışı ve örgüt içi faktörler etkiler.
Çalışanları olumsuz yönde etkileyen örgüt dışı faktörlerden bazıları şunlardır:
Çalışanların yakınlarının hastalanması veya ölümü nedeniyle oluşan
üzüntüler,
Aile içi sorunlar,
Ekonomik zorluklar,
Ulaşım problemleri,
Bireysel rahatsızlıklar.
Örgüt dışı faktörler işgörenlerde kızgınlık,öfke, üzüntü, isteksizlik ve ilgisizlik
yaratarak verimli bir şekilde çalışmasını engeller
Örgüt içi insan ilişkilerinin önemli bir yönünü de hiyerarşi oluşturmasıdır. Bu
nedenle, işgörenlerle doğrudan ilişki içinde bulunan amirlerin insan ilişkileri
konusunda belli bir eğitimden geçirilmeleri gerekir.
Hem bireysel amaçların hem de örgüt amacının gerçekleştirilmesi için bir araya
gelen işgörenler örgütsel bir kültür birliği oluşturur. Örgüt kültürü, paylaşılan
inançlar ve değerler olmakla beraber, işgörenlerin nasıl davranacaklarını
belirlemede de önemli bir araçtır.
İşgörenlerin işe uyum sağlamada biyolojik, fizyolojik ve psikolojik yapılarının
bilinmesi oldukça önemlidir. Psikosyolojik temellere inerek insanların iş başındaki
davranışlarını değerlendirmenin yanında işgörenlerin bütün davranışları, işinde
yaşadıkları sosyolojik ortam ve genel psikolojik streslerin de etkilerini incelemek
önemli olmaktadır. Makina ile çalışan işgörenlerin sağlık, güvenlik ve
verimliliğine, insanın psikolojik özelliklerinin etkileri oldukça fazladır. Makina ile
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 13
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
Ergonominin ana elemanları olan insan, makina ve çevre sistemi Şekil 2.3’de
gösterilmiştir.
Ergonominin çalışma konuları içinde ele aldığı çalışma alanları Tablo 2.5.’de
gösterilmiştir.
İLİŞKİLE
İNSAN –
MAKİNA
İNSAN
Rİ
ÇEVRESEL KOŞULLAR
Yorgunluk Gürültü
Gerilim (Stres) Titreşim
Monotonluk İklim
İş Güvenliği Toksik Maddeler
Kazalar Toksik Buharlar
Motivasyon Gazlar
Vardiya Çalışması Radyasyon
Çalışma Süreleri Düzen
Otorite, Yetki, Sorumluluk Temizlik
Grup Davranışı Renk
Ücret Yapısı Manzara
3. İNSAN VÜCUDU
3.1. İNSAN VÜCUDUNDAKİ AYGITLAR
İnsan vücudunda yer alan sinir sistemi, algı organları, dolaşım sistemi, sindirim
sistemi, boşaltım sistemi, kemik – kas sistemi ve eklemler gibi aygıtlar
ergonomik açıdan önemli görevler üstlenirler.
3.1.7. Eklemler
Eklem, iki kemik arasındaki birleşme yeridir. Eklemler hareketliliklerine göre üçe
ayrılırlar; Fibröz (oynamayan eklemler), kartilajinöz (yarı oynar eklemler) ve
sinoviyal (oynar eklemler).
Kemikler arasındaki çeşitli eklemlerden ergonomik yaklaşım açısından önemli
olanlar sinoviyal eklemler ve kıkırdak (fibro-elastik kıkırdak) destekli kartilajinöz
eklemlerdir. Kartilajinöz eklemler omurlar arasında görülür. Sinoviyal eklemlerde
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 28
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
eklem başlarını kaplayan kıkırdak doku ve bunun üzerini örten sert eklem yüzü,
eklem kapsülü tarafından yerinde tutulur. Hareket açılarının normal sınırlar içinde
bulunması ve bu özelliğinin korunabilmesi biyomekanik açıdan önemlidir.
Dik duran bir insanın, gövdesini bu açısal değerler içinde hareket ettirmesi,
ardından üst etraf hareketlerini gerçekleştirmesi mümkündür. Ancak, bu tür
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 30
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
gövde döndürme hareketleri statik bir şekilde uzun süreli olmamalıdır. Gövdenin
öne ve geriye bükülmesi konusunda da aynı sakınca geçerlidir. Özellikle,
gövdenin öne bükülü duruşunda, sağa ve sola döndürme hareketleri ve kuvvet
gerektiren kas zorlanmaları yapmak sakıncalıdır.
Omuz ekleminin yuvarlak eklem başı ve oldukça düz eklem yuvası, bu eklemin
geniş açısal hareketini kolaylaştırır. Omuz eklemi hareketine dirsek ve el bileği
hareketleri de katıldığı taktirde, gövde etrafında geniş bir erişme alanı oluşur.
Oturan bir operatörün sırt bölgesine uygun bir destek sağlandığında, dizin ve
kalça açılarının farklı değerlerinde oldukça önemli kuvvet uygulanabilir.
Otururken dizin 1650’lik bir açıda ayak pedalına uygulayacağı kuvvet maksimum
olup, 350 kg’dır. Diz açısı değiştikçe bu kuvvet azalır. Ergonomik açıdan kuvvet
uygulamanın yanında, kuvvetin uygulanabilme süreleri de önemlidir.
3.3.1.Yük Kaldırma
Gövdenin pozisyonu ve çeşitli anatomik bölgelerin bu hareketlerden etkilenmesi
kaldırılan yükün ağırlığına, yükün kaldırıldığı yüksekliğe ve tutuş pozisyonlarına
bağlıdır. Yerde bulunan bir yükü kaldırmak için ilk yapılan hareketler, gövde
gerici kaslarının tam olarak gevşetilmesi ve böylece gövdenin öne bükülmesi ile
başlar. Yük kaldırılırken, omurgayı dikleştiren kaslar kuvvetle kasılarak gövdenin
tam dikleştiği noktaya kadar giderek azalan kas eforu ile çalışırlar.
Gövdesini öne bükerek 40 kg ağırlığındaki bir yükü yerden kaldıran normal bir
insanın omurları arasındaki fibro-elastik kıkırdak dokusu üzerine 450 kg yük
binebilmektedir. Bu durum, uzun dönemde disk kayması, disk fıtığı gibi sakıncalı
sakatlıklara neden olabilir. Bu nedenle, ergonomik açıdan uygun kaldırma
teknikleri geliştirilmiştir. Yük kaldırmada, fonksiyonel anatomi açısından zayıf
olan bel kasları yerine, daha kuvvetli ve biyomekanik açıdan daha avantajlı olan
bacak kasları kullanılmalıdır. Gövdenin olabildiğince dik kalmasına sağlayıp,
dizleri bükerek yüklere yaklaşmak ve bacakların gücü ile yükü kaldırmak
endüstride temel prensiptir.
L3-L4 omurları arasındaki diske gelen kuvvetin konuma ve yüke bağlı olarak
alabileceği değerler Tablo 3.3’de verilmiştir.
İnsanların kemiklerinden oluşan iskeleti, bütün insan varlığının üzerinde veya
içinde yerleştiği ve taşındığı bir destek doku oluşturur. İskelet, kollar, bacaklar ve
gövde omurlarından oluşmuş eklemler etrafında hareket eder. Bütün hareketli
kısımlar çeşitli kaldıraç yasalarına göre görev yaparlar.
Eklem noktalarından birbirine bağlı olan kemiklerin bütün hareketleri için gerekli
kuvvet iskelet kaslarından sağlanır. Kasların dengeli bir şekilde uzaması ya da
kısalması ile insan vücudu bütün biyomekanik yeteneklerini ortaya koyar.
Kemikler ve kasları birbirine bağlayan kuvvetli bağ dokuları, kaslar, bütün bu
kasları uyaran sinirler, kasların beslenmesini sağlayan kan damarları ve bütün bu
temel dokuları örten bir deri çok mükemmel yapısal özellikler gösterirler.
İnsan vücudundaki kaldıraç sistemlerinin verimi ya da zayıf noktaları basit
mekanik kurallarla kolayca belirlenebilir. Kol ve bacakların eklemlerinde kas gücü
ile gerçekleştirilen hareketler akıcı bir şekilde ve kolayca oluştuğu halde, kuvvet
kolu ve yük kolu ilişkilerine göre mekanik özellikleri zayıf olan bel bölgesindeki
omurlar arasındaki kaldıraç hareketleri önemli sorunlar çıkarabilmektedir.
gövdenin öne eğilmesi de artar. Gerçekte, yük karşısında değişen gövde eğimi,
biyomekanik açıdan ağırlık merkezinin yer ve konumunu korumaya yönelik bir
uyumdur. Önemli olan, insan anatomik özelliklerine göre kas, bağ ve eklem
dokularına zarar vermeyecek yük ağırlığının belirlenmesidir. Bu konuda, Dünya
Çalışma Örgütü’nün ve her ülkenin “Taşınabilir Maksimum Yük” kararları
mevcuttur.
Omurgada izin verilebilecek maksimum basma gerilmesi 25-30 yaş erkekler için
300 N/cm2, 35-50 yaş erkekler için 250 N/cm2 ve 50 yaş üzeri erkekler için de
200 N/cm2 olarak belirlenmiştir. Bı değerler kadınlar için %6-10 düşüktür.
Hatalı biçimde yük kaldırma ve taşıma iskelette ve ksalarda kalıcı hasarlara yol
açabilir. Bu nedenle yük kaldırma, indirme ve taşıma işi yapan işgörenler bu
amçla belirlenen kurallara uymalıdırlar.
Yük kaldırma, tutma ve taşıma insanı çok çabuk yorar, zorlar ve sağlık
sorunlarına yol açar.
İşçinin cinsiyeti, yaşı, kaldırılacak yükün geometrisi, kişinin hareket serbestliği,
yükü tutmaya yarayan tutamakların varlığı ve şekli yük kaldırmda sınır değerleri
belirleyen faktörlerdir. Yükün bedene yakın, orta veya çok uzak olması da yük
sınırını etkilemektedir.
NIOSH Maksimum Yük Hesabı: Amerika Ulusal İş Güvenliği ve Sağlığı
Enstitüsü NIOSH (National Institute for Occupational Safety and Health)
tarafından iyi iş koşulları için kaldırılacak yükün sınır değerleri aşağıdaki eşitlikle
hesaplanmaktadır.
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 35
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
( )( | |) ( )( ) (3.1)
Bu denklemde;
H: Yükü tutma anında ellerin beden ekseninden yatay uzaklığı (cm), V: Tutma
anında el ile basılan taban arasındaki dikey mesafe (cm) [V = 0 – 175 cm).
D: Yükün kaldırılacağı yükseklik 25 cm ile (200-V) cm arasında olabilir. Bu değer
25 cm’nin altındaysa D = 25 alınabilir.
f: Dakikada yük kaldırma sayısı. f 0,2 ile fmax arasında olabilir (f = 0,2 olması 5
dakikada bir defa yük kaldırılıyor demektir. Daha küçük değerlerde f = 0 alınır).
fmaks: İşin süresi ve beden konumuna göre hazır tablodan belirlenir.
2. Kas Hareketi: Mekanik hareket, iki ucu kemiklere bağlı olan ve birbirine
göre izafi olarak hareket eden kasların büzülmesine sebep olur. Bu birleşme şekli,
bir bağlantının (eklemin) mesnet olarak işlev gördüğü kaldıraç olarak bilinir (Şekil
3.10 ve Şekil 3.11), diğer kemik ise yük olarak etki eder ve kas mesnet ve yük
arasındaki kuvveti sağlar. Bu düzenlemeye göre kas kuvvetinin yükten büyük
olması gerekir, fakat kasın hareket mesafesi çok küçük kalır. Bu karakteristikler
kas kabiliyetleri ile iyi uyuşur. Kaslar 7 × 105 N/m2 kadar bir gerilim üretir, fakat
uzağa hareket edemez. Mesafe küçük olduğu için, eğer kuvvet ve yük arasındaki
düzenleme farklı ise, büzülen bir kasın kısalma hızı, olması gerektiğinden daha
küçüktür.
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 37
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
Şekil 3.10. Mesnet ve yük arasında kuvvet uygulayan bir kaldıraç gösterimi, pek
çok kasın çalışma sistemine uymaktadır
( )
( )
( )
( )
Şekil 3.11. Kolun başlıca iki kası, kaldıraç sistemi gibi çalışır. Yük, el ve dirsekteki
mesnede yerleştirilir
( )
Kasların verimleri, 0 ile %20-25 arasında değişir. Daha yüksek verim, vücut
ağırlığını kaldırmayı gerektiren bacak hareketlerinde elde edilebilir. Kolların ve
bacakların kullanıldığı marangozluk ve dökümhane işlerinde, ortalama mekanik
verim yaklaşık %10’dur. Mükemmel kontrol gerektiren daha küçük hareketler
için, küçük kaslar zıt şekilde çalışır, yani son hareket birbirine zıt çalışan iki veya
daha fazla kas arasındaki fark sonucu üretilir. Bu durumda verim sıfıra yaklaşır.
Kuvvetin üretildiği fakat hareketin olmadığı izometrik (ölçüleri eşit olan) kasların
büzülmesinde verim sıfırdır. Büzülen kasın hızı sıfır olduğu zaman kaslar
genellikle en yüksek kuvveti üretirler. Kas büzülme hızı yaklaşık 8 m/s olduğu
zaman, kas tarafından üretilen kuvvet ve güç sıfır olur.
Kas kendisini geren bir dış kuvvete karşı koyduğu zaman, negatif bir iş üretir.
Negatif işe örnek olarak, merdiven inişi sırasında bacak kasının hareketi
verilebilir. Vücut alçaldığı için, harici iş sıfırdan küçüktür. Yürüyerek aşağıya
doğru inişte kas verimi %120’dir. Aşağıya doğru yürürken kaslar tarafından
üretilen ısı, tüketilen enerjinin %220’si kadardır. Negatif iş gören kasların enerji
tüketimi, pozitif iş gören kasın 1/6 sı kadardır. Yokuş yukarı giden bir bacak kası
ise aşağı doğru giden bir bacak kasının iki katı kadar ısı üretir.
4. Yaş etkileri: İnsanların kuvvet performansı yirmili yaşların ortasından
başlayarak sonuna doğu en yüksek düzeyine erişmekte ve izleyen yıllarda ise
giderek azalmaktadır.
Egzersiz yapmanın maksimum kapasitesinin yaşın artması ile azaldığı
bilinmektedir. Bununla beraber, yaşla değişen pek çok faktör egzersiz yapmanın
maksimum kapasitesini etkilemektedir. Bu faktörlere örnek olarak vücudun kilo
almasını, vücut kütlesindeki dayanmanın azalmasını, hastalık hali ve fiziksel
aktivite seviyesinin azalması verilebilir. Bununla beraber, ileri yaşlarda
kardiyovasküler (kalbe ve kan damarlarına ait olan) veya aerobik (oksijenli,
oksijen etkisi ile) kapasitesinin azalması önemlidir. Aerobik kapasite, egzersiz
sırasında kullanılan ve VO2max denen maksimum oksijen miktarı ölçülerek tayin
edilir. Yaşanma ile kişinin yüksek fiziksel kapasitesini sürdüremediği ve 10 yıllık
bir yaşlanma için VO2max’ın %30 azaldığı tahmin edilmektedir.
Kas mukavemeti (maksimum kuvvet üretimi), yaşlanma boyunca daha uzun süre
sürdürülebilir. Örneğin diz açan kas mukavemeti, insanın 60’lı yaşlarına
ulaşmasına kadar önemli bir şekilde azalmaz. Bu kayıplar 10 yıl başına yaklaşık
%10-12 arasında olur. Kas kütlesi kaybı ise, 10 yıl başına yaklaşık % 6 kadar
olur. Yaş ile kas gücü (güç üretimi ve hızı) kaybının büyüklüğü belirsizlik gösterir,
fakat bu kaybın mukavemet düşüşünden daha hızlı olduğuna inanılır.
5. Cinsiyet etkileri: Kadınların kuvvet performansı genelde ve yaklaşık aynı
yaş grubundaki erkeklerin 2/3’si düzeyindedir. Erkekteki aerobik kapasite,
kadından yaklaşık %40-50 arasında daha yüksektir. İlaveten, erkeğin en yüksek
vücut mukavemeti kadından %100 daha yüksek ve düşük vücut mukavemeti ise
%50 daha yüksektir. Erkek ve kadın arasında önemli bir antrenman farklılığı
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 39
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
Tablo 4.3. Çeşitli işlerde enerji gereksinimleri ile kalp atış sayısı ilişkisi
Toplam Enerji Harcamı
İşin Niteliği Kalp Atış Sayısı
kCal/dak kJ/dak
Hafif işler 2.5 10.47 90 veya daha az
Orta işler 5.0 20.93 100
Ağır işler 7.5 31.40 120
Çok ağır işler 10.0 41.86 140
Ekstra ağır işler 12.5 52.33 160 veya daha fazla
Hafif – orta arası iş yapan bir insanın günlük toplam enerji tüketimi, Tablo 4.4’de
verildiği gibi hesaplanabilir.
İşlerin güçlük dereceleri bazen işi yapan kişilere sorma yöntemi ile
belirlenmektedir. Ancak, bu gibi değerlendirmeler sayısal boyutlar veren ölçü
teknikleri ile karşılaştırılmadıkça, güvenilir kriter oluşturmazlar. Bu nedenle farklı
kriterler ortaya konularak kas çalışmalarının değişik sınıflandırmaları yapılmıştır.
En güç kas kullanımına ilişkin bazı enerji tüketim düzeyleri için çeşitli
araştırmacılar tarafından farklı değerler verilmiştir.
kan dolaşımı aynı değerlerde kalır. Bu nedenle, statik işlemlere oranla daha az
yorgunluğa yol açar. Şekil 4.4’de dinlenme, dinamik işler ve statik işler için kan
gereksinimi ve kan dolaşımı değerleri karşılaştırmalı olarak gösterilmiştir.
Bir işin güçlük derecesi, uygulanabildiği süre üzerinde de etkili olur. Çok zor işler
ancak sınırlı bir süre devam ettirilebilir. Nitekim, her düzeyde iş yapmanın bir
maksimum süresi vardır. Tablo 4.5’de çalışanların işbaşında enerji harcama
düzeyi ile uygulama süreleri arasındaki ilişki verilmiştir.
Tablo 4.6. İşin şekli ve düzeyine göre harcanan enerji miktarı (J/s)
İşin şekli İşin düzeyi J/s = W
Kolay 20 – 42
El işi Orta 42 – 63
Ağır 63 - 83
Kolay 50 – 83
Tek kolla iş Orta 83 – 117
Ağır 117 – 153
Kolay 100 – 142
İki kolla iş Orta 142 – 175
Ağır 175 – 208
Kolay 175 – 241
Orta 241 – 333
Tüm bedenle iş
Ağır 333 – 583
Çok ağır 416 - 833
Sürekli performans sınırı her işgören için geçerli sabit bir sınır değildir; kişiden
kişiye, fizyolojik özelliklerine, kondisyon durumuna göre farklılıklar gözterir. Sekiz
saatlik bir vardiyada 0,2 kW veya bunun biraz üstünde bir performans
gösterebilen bir kişi, 5 dakika süren bir iş için performansını 0,7 kW’a kadar
çıkarabilir. 4,4 kW değerindeki en büyük performan ise sadece 10 saniye sürecek
bir iş yüküne karşı ortaya konur.
Statik işlerde sürekli performans sınırını benzer şekilde ifade edebilmek mümkün
olmaz. Deneylere dayanan bir sonuç olarak statik işlerde uygulanabilen
maksimum kuvvetin %15’i sürekli performans sınırı olarak kabul edilebilir.
( )[ ] (4.3)
Örneğin, günde 8 saat çalışan bir işgörenin iş yükü için 10 Kcal/dak enerji
kullanılırsa, T 480dak ;..E 10kCal / dak olacağından, işgörenin dinlenme süresi;
10
D 0.1x480 x 1 48 x1.5 72dak
4
olmak üzere, toplam çalışma süresinin % 15’i olarak bulunur.
Günlük dinlenme sürelerini ifade eden bir başka eşitlik Murell tarafından
aşağıdaki gibi ifade edilmiştir.
( )
[ ] (4.4)
Passmore ve Dumin’e göre, kürekle toprak atmanın enerji tüketiminin 5.5 – 10.5
kCal/dak ve balta ile ağaç kesmenin 7.0 – 20.0 kCal/dak olabileceği ölçülmüştür.
Bu tür ağır çalışmalar işgören tarafından bütün gün devam ettirilemezler. Büro
hizmetlerinde çalışan insanların enerji gereksinimleri 2500 kCal/gün düzeyinde
olduğu halde, orman işçilerinin 3700 kCal/gün enerjiye gereksinimi vardır.
4.6. BESLENME
Çalışma hayatında enerji sarfı ve buna bağlı olarak beslenme verimlilik açısından
büyük önem taşır. İşlerin çeşitliliği farklı miktarlarda enerji gerektirdiğinden,
çalışanlar bu özelliğe uygun beslenmelidir. 1400 – 2100 kCal/gün arasında
değişebilen bazal metabolizma gereksinimine iş başında fiziksel çaba sonucu
harcanan enerji ilave edilmelidir. Enerji ihtiyacı yaş, cinsiyet, vücut ağırlığı, boy
ve fiziksel aktivitelere bağlı olarak değişmektedir. Örneğin, oturarak çalışan bir
sekreter için 1.3 kCal/kg ilave enerji yeterli olurken, yüzme ve futbol gibi daha
ağır bir faaliyet için 8.0 – 8.4 kCal/kg arasında ilave enerjiye gereksinim
duyulmaktadır. İşin güçlük derecesine göre ilave edilecek günlük enerji
miktarının; hafif işler için 0 – 500 kCal, az ağır işler için 500 – 1000 kCal, orta
ağır işler için 1000 – 1500 kCal, ağır işler için 1500 – 2000 kCal ve çok ağır işler
için de 2000 – 2500 kCal olması yeterli görülmektedir. Tüketilenden fazla
miktarda enerji alınması ise kilo almaya ve genel verim düşüklüğü yanı sıra,
sağlığı tehlikeye düşüren sorunların ortaya çıkmasına neden olur. Bununla
birlikte, insanların beden yapısı, tiplerine ve vücut yüzeyine göre enerji tüketimi
farklı olabileceği gibi, gün boyu etkinliklerinin temeli olan kişilik ve davranışlarının
da beslenme üzerinde önemli etkisi vardır. Bu nedenle, işyerinde tüm çalışanların
aynı enerji düzeyinde beslenmesi dengeli beslenme anlamına gelmez. Ayrıca,
insanların alışkanlıklarındaki farklılıklar, çeşitli rahatsızlıkları ve fizyolojik
fonksiyonların değişik düzeyde olması gibi çeşitli faktörlerin de dikkate alınması
gerekir. İşgörenlerin beslenme yeterliliklerinin anlaşılması için düzenli aralıklarla
vücut ağırlıklarının ölçülmesi basit bir yaklaşımdır. Bu çalışmalar yapılırken, diğer
yandan işgörenlerin beslenme konusunda bilinçlendirilmesi gerekmektedir.
Bazal metabolizma üzerine işin güçlük derecesine göre gerekli enerji ilave
edilerek işgörenin günlük enerji gereksinimi bulunur. Beslenmede, günlük enerji
alımının düzenli aralıklara bölünerek öğünlerle alınması gerekir. İşgörenler
genellikle öğleye yakın saatlerde ve öğleden sonra 15.30 – 16.00 saatleri
arasında acıkmaya başlamakta, bu dönemlerde iş verimi düşmekte ve iş kazaları
artmaya başlamaktadır. İşgörenlere yemek parası verilerek beslenme sorununun
çözülmesi doğru bir yaklaşım değildir. Zira, işgörenler bu paraya yan gelir
anlayışıyla değerlendirerek beslenmelerini ihmal etmekte ve kaza riskinin
artmasına yol açmaktadırlar.
“Neyi, ne zaman, ne kadar yemek gerekir?”, beslenmede uyulması gereken temel
ilke olmalıdır. Yapılan işe, yaşa, cinsiyete, vücut ağırlığına, boy ve fiziksel
aktivitelere bağlı olarak enerji gereksinimi belirlenir. Bu özelliklere göre enerji
gereksinimi belirlendikten sonra, bir beslenme rejimi uygulanmalıdır. Bunun için
alınacak gıdalara ilişkin enerji düzeylerinin bilinmesi gerekmektedir. Ortalama
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 52
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
5. YORULMA VE DİNLENME
5.1. YORGUNLUK
Yorgunluk, belli bir iş ya da işlemi yapan insanın fizyolojik nedenlerle, sözkonusu
işi daha fazla devam ettiremeyeceği bir psiko-somatik tükenme noktasına
gelmesi şeklinde ifade edilebilir.
Yorgunluğun sözlük anlamı “uzun süreli bedensel ya da zihinsel yoğun ve sürekli
bir çabadan ileri gelen ve o çabayı ya da işi sürdürmeyi gittikçe zorlaştıran
bitkinlik hali” ya da “çalışma ya da değişik nedenlerle bireyin ruhsal ve bedensel
etkinlikler açısından verimlilik düzeyinin azaltılması” şeklinde ifade edilmektedir.
Ergonomik açıdan yorgunluk “İş yükü nedeniyle bir organın, bir kasın veya tüm
organizmanın işlevsel yeteneğinin ve performansının azalması olup, bu azalma
dinlenme ile geri giderilebilen bir azalmadır” şeklinde tanımlanır.
Yorgunluğun nedeni, laktik asit gibi toksinlerin organizmada birikmesi ile
dokuların daha az oksijen almasına dayanır.
Sürekli performans sınırının üstünde çalışılırken, artan oksijen gereksinimi yeter
düzeyde karşılanamadığından anaerobik glikolizin oluşturduğu laktik asit artmaya
ve kas lifleri de fazla asit yüzünden şişmeye başlar. Lifler katı bir zarfla sarılı
olduklarından ağrı algılayan sinirleri de bu sargı içinde sıkıştırmaya başlarlar.
Şekil 5.1’de işgücü ve performans kayıplarına yol açan yorgunluk için neden –
sonuç ilişkisi gösterilmiştir.
Beslenme yetersizliği
Genel
Oksijen yetmezliği
Fizyolojik
Kas ve bağ zorlanması
Yerel
Yetersiz kan dolaşımı İşgücü ve
Performans
Can sıkıntısı Kayıpları
İş hevesi ile ilgili
İçe dönüklük
Psikolojik
Gözlem hataları
Bilgi alma ve işlem
Bellek hataları
5.2. İŞ STRESİ
Teknolojik gelişmelere paralel olarak insanın iş yüklerinden kaynaklanan
zorlanması azaltılmakla birlikte, başkaca sorunlar ortaya çıkmaktadır; daha hızlı
üretim, zaman baskısı, monotonluk, işin anlamsızlaşması, yalnızlık, uyarı azlığının
can sıkıcılığı veya uyarı çokluğu ile başa çıkamama, olumsuz çevresel koşullar vb.
gibi. Bedensel iş yükleri azalırken, zihinsel iş yükleri artmıştır.
Stres, insanı fazla zorlayan, bunaltan, heyecanlandıran, korkutan, huzursuz hatta
hasta eden, pek çok negatif olguyu içeren bir anlanda kullanılmaktadır.
Stresi oluşturan faktörler iç ve dış faktörler olarak ikiye ayrılır. İç faktörler
düşünce dünyamızdan gelir. Bu stres, sınav heyecanında negatif olabileceği gibi,
yeni başlanan bir işteki mutluluğa bağlı pozitif etki yaratabilir. Dış faktörler ise,
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 56
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
çevre koşulları, aydınlık-karanlık, gürültü, koku vb., sosyal çevre, sağlık durumu,
işin zorluğu, işi tek başına veya ortaklaşa yapma gibi. İş yaşamında daha çok dış
faktörler etkilidir.
İş yaşamında stres faktörleri;
1. İşin kendisinden kaynaklanan stres faktörleri:
- Bedensel ağır iş
- Rahatsız eden beden konumu
- Tek yönlü bedensel yüklenme
- Kalite ve miktar açısından çok yüksek beklentiler
- Yetersiz deneyim ve bilgi
- Zaman baskısı
- Bilgi çokluğu ve gereksizliği
- İş temposu
- Anlaşılamayan görevler
- Çelişen talimatlar
- Beklenmeyen arızalar
- Arızalı malzeme, iş donanımı
- Yetersiz dinlenme
- Gece vardiyası
2. İşgörenin kendi konumunan kaynaklanan stres faktörleri:
- Sorumluluk, karar verme zorunluluğu
- İşin başkaları tarafından belirlenmesi, işgören görüşünün alınmaması
- İşin yeteneinin çok altında veya çok üstünde olması
- İş ekibi içinde rekabet
- Ekip içinde dayanışma ve yardımlaşmanın olmayışı
- Hayal kırıklığı, değerinin anlaşılmadığı duygusu
- Amir ve iş arkadaşları ile geçinememe
- Yönetme görevinden doğan yükler
3. Maddi çevreden kaynaklanan stres faktörleri:
- Gürültü
- Mekanik titreşimler
- Klimatik faktörler; soğuk-sıcak, nemli-kuru, rüzgarlı ortam
- Tehlikeli ortam
- Yetersiz aydınlatma
- Çok dar alanda çalışma
4. Sosyal çevreden kaynaklanan stres faktörleri:
- İşletmenin genel havası, sosyal dayanışma yokluğu
- Çevrenin, görevin, iş arkadaşlarının, çalışılan atölyenin değişmesi,
yabancılık
- Bilgiye ulaşamama, eksik bilgi akışı
- kalabalık
5. İşgörenin kişiliğinden kaynaklanan stres faktörleri:
- Görevden korkma
- Başarısızlığa uğramış olma
- Cezalandırılmış olma
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 57
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
5.4. İŞ MOLALARI
Mola, bir vardiya süresi içerisinde işe ilişkin faliyetlerin durdurulduğu zaman
dilimi şeklinde tanımlanır. Molalar, sürelerine ve vardiya içindeki dağılımına göre
sınıflandırılır:
1) Çok kısa molalar: Yarım dakikadan daha kısa olan molalar
2) Kısa molalar: yarım dakika ile 5 dakika arasında molalar
3) Mola: 5 dakikadan uzun süreli mollar
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 59
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
Yapılan araştırmalar, az sayıda uzun süreli mola yerine, çok sayıda kısa süreli
molanın daha yararlı olacağını göstermiştir.
Molanın vardiya içindeki dağılımına göre iki şekilde sınıflandırılmaktadır:
1) Planlanmış mola
2) Planlanmamış mola
Planlanmış mola iş yasalarının ön gördüğü şekle uygun olarak işletmenin önceden
düzenlediği molalardır. Planlanmamış molalar ise malzemenin, takımın, işe
katkıda bulunacak diğer bir kişinin beklendiği bekleme süreleri ile arızaların yol
açtığı, iş akışı gereği ortaya çıkan molalardır.
İşgören işini diğerlerinden bağımsız olarak yapma olanağına sahip ise, yorgunluk
hissettiğinde işinde kısa bir mola yapabilir ve işini yavaşlatabilir. Bu mola, isteğe
bağlı moladır.
Mola zamanı işin şekline bağlıdır.
Enerji harcama açısından 42 kJ/dak = 700 W veya daha fazla enerji gerektiren,
sürekli performans sınırının çok sütünde olduğundan ancak kısa süre
sürdürülebilen işlerde, mola iş biter bitmez hemen verilmelidir.
Güçlü kişiler için sürekli performans sınırına yakın veya eşit, bazı işler için de
sürekli performans sınırının biraz üstünde olan, 16-17 kJ/dak harcanan işlerde
mola biraz geciktirilerek verilebilir.
Kullanılan mola, gerektiğinde çalışma ortamı dışında verilerek çalışma ortamının
olumsuz etkilerinden (sıcak-soğuk, gürültü, gibi) korunmak gerekir.
Statik yüklenmelerde kısa süreli kas molaları verilir. Statik işlerler önlenemiyorsa
sık sık kısa molalar vermek gerekecektir.
Molaların düzenlenmesinde temel kurallar:
Molanın ilk bölümünün dinlendirme değeri en büyüktür. Bu nedenle kısa
molalar tercih edilmelidir.
Vardiya süresi uzadıkça kısa molaların sıklığı ve süresi süresi artırılmalıdır.
Molaların sıklığı bedensel ve sizhinsel çalışmanın ağırlığına balıdır. Çok ağır
işlerde birkaç dakikalık çalışmadan sonra da mola vermek gerekebilir.
Aşırı sıcak ve gürültüden dinlenme molaları eğer mola bu ortamın dışında
değerlendirilebiliyorsa yararlıdır.
Molada başka bir yan iş yapılırsa, molanın değeri kaybolur.
( ) [( ) ] ( ) (5.1)
Burada; DS: İş süresinin yüzdesi olarak dinlenme ek süresi (dak), tiş: Yapılan işin
süresi (dak), Neff: İşte ortaya konan güç (W), NSPS: Sürekli performans sınırı (W)
( ) [( )] ( ) (5.2)
( ) ( ) ( )
(5.3)
denkleminden hesaplanır.
Burada; Fmaks: Maksimum kas kuvveti (N), F: İşte uygulanan kuvvet (N)
F/Fmaks < 0,15 iken uygulanan kuvvet statik işin sürekli performans sınırının
altında olduğundan t’nin sonsuz olacağı, yani ek dinlenme sürelerine gereksinim
olmayacağı anlaşılır.
Statik işlerde çalışma süresi arttıkça, damarlarda kan akışına karşı direnç
büyüyecek, kasın beslenmesi gittikçe zorlaşacak, dolayısıyla kasın
uygulayabileceği maksimum kuvvet azalmaya başlayacaktır.
( ) ( ) (5.4)
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 61
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
6. UYGULAMALI ANTROPOMETRİ
Almanya’da kadınların %5’inin boyu 151 cm’den küçük, %95’inin boyu da 173
cm’den küçük; erkeklerin %5’inin boyu 163 cm’den küçük, %95’inin boyu da 184
cmðen küçüktür.
İş yeri düzenlemede genelde çalışacak grubun (sadece kadınlar, sadece erkekler
veya kadın ve erkek birlikte) 5 yüzdelik ve 95 yüzdelik sınırlar içerisinde
kalanların rahat çalışabileceği bir düzenlemeye gidilirse, gruba dahil olanların
tamamının %90’ının rahat çalışabileceği rahat çalışabileceği bir düzenleme
sağlanır. Grup elemanlarının %100’ünün rahat çalışabileceği bir düzenleme
yapabilmek hem teknik hem de ekonomik açıdan mükün değildir.
İş düzenlemede genel kural olarak iç boyutlar en büyük büyüklük, dış boyutlar da
en küçük büyüklük dikkate alınarak belirlenir. Böylece küçük boylu kişiler de iç
mekanlara rahatlıla sığar ve dışarıdaki alet, göstrege, düğme vb. araca ulaşabilir,
büyük boylu kişiler de iç mekana sığmakta zorluk çekmez, küçük boylulara göre
düşünülmüş dış mesafelere de kolayca ulaşırlar.
Orta Avrupa insanının boyutları Şekil 6.2 ve Tablo 6.1’de verilmiştir. Akdeniz
ülkelerinde ve Türkiye’de bu boyutların değeri biraz daha (3-5 cm) küçüktür.
Antropometrik tasarımda insan boyutlarının gelişiminde etkili olan aşağıdaki
oluşumlar dikkate alınmalıdır:
Toplumların boyları zamanla değişebilmektedir. Bu nedenle alınan ölçüm
değerlerinin zamanı önemlidir.
Boy uzaması kadınlarda 18, erkeklerde 20 yaşında son bulmakta, 35 yaşından
sonra boylar kısalmaya başlamaktadır.
Gelişmenin tamamlandığı yaşlarda erkeklerin boyu kadınlara göre yaklaşık 10
cm büyüktür.
Kadınlarda kol ve bacak uzunluğunun boya oranı erkeklere göre daha kısa,
kalça bölgesi biraz daga geniş, omuzlar daha incedir.
Boy gün boyunca, omurgada disklerin sıkışması nedeniyle 2 cm kadar
kısalabilmektedir.
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 65
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
Antropometrik ölçüler ırk, yaşanan bölge, sosyal sattü vb. Faktörlere göre
değişebilmektedir.
Aynı boya sahip insanlarda organların birbirlerine göre oranı farklılık
göstermektedir.
Leptosom tip: Zayıf, uzun boyun, kol ve bacak yağsız, ince gövdeli,
Atletik tip: Geniş omuzlu, iri el ve ayaklı, kaslar gelişmiş,
Piknik tip: Tıknaz, kuvvetli yapı, kol ve bacak kısa, yağlanmaya müsait.
Yine bu çalışmalarda %90'lık bir kullanıcı kitlesi hedef alınmıştır. Alttaki %5'lik
kısımla üstteki %5'lik kısımlar standart kapsamın dışında tutulmuşlardır.
Tasarım çalışmalarında, %5-%95 değerleri arasında yer alan kitle hedef alınır.
Hacimle ilgili tasarımlarda %95'lik dağılım değeri, erişimle ilgili tasarımlarda ise
%5'lik yüzde dağılım değerleri dikkate alınır.
Örneğin bir asansör tasarımı yapılırken asansör kabininin boyutlandırılması
sırasında %95’lik değerler, asansör içindeki kontrol panelinin döşemeden itibaren
yüksekliği için %5’lik değerler dikkate alınmalıdır.
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 67
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
Buradaki temel düşünce, uzun boyluların sığabileceği bir kabine kısa boylular
zaten sığabilecektir. Kısa boyluların erişebildikleri kontrol paneline de uzun
boylular erişebilecektir.
6.5.6. İş Düzenleme
İyi tasarlanmış ve organize edilmiş bir iş, işçinin sağlık ve güvenlik koşullarını
arttıracağı gibi onun ruhsal ve fiziksel yaşamını olumlu yönde etkiler.
İş düzeninde dikkat edilecek noktalar şöyle sıralanabilir;
İşin gerektirdiği görevlerin belirlenmesi.
Her görev için gerekli olan performans özellikleri.
Performans için kaç adet görevin gerektiği.
Görevin tamamlanabilmesi için gerekli araç-gereç.
İşin tamamlanabilmesi için gerekli görevler.
İyi düzenlenmiş bir iş planı aşağıdaki özellikleri içermelidir;
İş sırasında işçinin vücut pozisyonu değişmelidir.
Ruhsal olarak motive edici faktörler bulunmalıdır.
Çalışma çevresi, çalışma alışkanlıkları, personel gereksinimleri doğrultusunda
işçi kendi kararı doğrultusunda çalışma aktivitesini değiştirebilmelidir.
İşçi sorumluluk duygusunu hissedebilmelidir.
İşçi işin gerektirdiği eğitimi almalıdır.
İşçiler işin tamamlanabilmesi için ihtiyaç duyulan çalışma ve dinlenme
sürelerine sahip olmalıdırlar.
Yeni bir iş için işçiler çalışma periyotlarını düzenleyebilmelidirler.
Tablo 6.3. Oturmalı işlerde tezgah yüksekliği için önerilen değerler (cm)
İş Tipi Bay Bayan
İnce işler 99-105 89-95
Hassas işler 89-94 82-87
Hafif montaj işi 74-78 70-75
Kaba/Orta işler 69-72 66-70
Okuma/Yazma işi 74-78 70-74
Daktilo işleri 60-70 60-70
Bilgisayar klavye işi 58-71 58-71
Oturma sandalye ve koltuklarına alt kol desteği ilave edilecekse, alt kol
desteğinin kollar rahat bir şekilde sarkıtılmış bir duruş halinde dirseğin
yüksekliğinde olması sağlanmalıdır. Kol dayama yerleri halinde, iki kol arasındaki
mesafe 483 mm olmalıdır. Kol dayanan yerler, oturma yüzeyinden 215 – 228
mm yukarıda bulunmalı ve oturulan yerden öne doğru uzantı 254 – 304 mm
olmalıdır.
Oturma yüzeyinin, baldırların temas ettiği ön kısmı düzeltilmelidir. Oturma
yüzeyleri, kaymayı önlemek maksadıyla, geriden başlayarak 3 – 50 eğimle
yükseltilir. Dinlenme yerlerinde bu eğim 80 alınabilir.
Tablo 6.4. Ayakta durarak yapılan işlerde önerilen tezgah yüksekliği (cm)
İş Tipi Cinsiyet Sabit Ayarlı
Bay 126 107-126
Dirsek destekli hassas işler
Bayan 116 94-116
Bay 107 88-107
Hafif montaj işleri
Bayan 96 81-96
Bay 99 80-99
Ağır işler
Bayan 89 74-89
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 78
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
L x *Z (6.1)
Koltuk gibi bazı düzenekler ise, koltukta oturacak herhangi birinin rahat ve etkin
görev yapacağı şekilde ayarlanabilir şekilde tasarımlanır. Bunun için % 5 alt sınır
ve % 95 üst sınır değerleri dikkate alınır.
Alt sınır
L1 x * Z 0.05 (6.2)
Üst sınır
L2 x * Z 0.90 (6.3)
Lx (6.4)
Uzanma yükseklikleri için, belirlenen güven düzeyinde alt sınır değerleri alınır.
L x * Z (6.5)
Dağılımların ortalaması
x
x i
(6.6)
n
standart sapması
(x i x) 2
(5.7)
n
eşitlikleri ile hesaplanır.
Bir tezgah üzerinde çalışmada, tezgah yüksekliği belirlenirken, çalışma yüksekliği
için parça yüksekliğinin yarısı dikkate alınır. Genel yaklaşım, tezgah
yüksekliğinin, parça yüksekliğinin yarısı kadar düşük seviyede olmasıdır.
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 79
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
Çiğ noktası, belirli koşullarda bulunan nemli havanın, taşıdığı su buharı ağırlığı
değişmeksizin, aynı basınçta tamamen doymuş hale geldiği sıcaklık derecesine
çiğ noktası denir. Nemli hava sıcaklığında azalma olduğu zaman, belli bir süre
sonra su buharının bir miktarı yoğuşmaya başlar.
Efektif sıcaklık: Havadaki nem oranı, hava hareketi ve ortam sıcaklığının etkisi
altında (sıcaklık 25 0C, bağıl nem % 100, hava hızı 0.1 m/s), bir kişinin hissettiği
sıcaklıktır. Kış ve yaz aylarında konfor değerlerini belirleyen efektif sıcaklıklarda
farklılıklar oluşur. Kışın ve yazın insanın metabolik faaliyeti kendini o iklime göre
ayarlayabilme yeteneğine sahiptir. Kışın, yaza oranla daha düşük bir sıcaklık
insan için konfor bölgesini oluşturabilir.
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 81
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
Yaş termometre sıcaklığı: Haznesinin etrafı ıslak pamuklu bez veya keçe ile
örtülü termometre ile ölçülen termometre sıcaklığıdır. Ölçüm esnasında ıslak
bölgeden meydana gelen buharlaşma nedeniyle haznede bir soğuma meydana
gelir. Dolayısı ile aynı anda, aynı ortamda ölçüm yapıldığında kuru termometre
sıcaklığına göre daha düşük bir sıcaklık derecesi elde edilir. Doymuş havada
buharlaşma olmayacağından kuru ve yaş termometreler aynı sıcaklık derecesini
gösterir.
Kuru termometre sıcaklığı: Normal bir termometre ile ölçülen hava sıcaklığına
kuru termometre sıcaklığı denir.
(7.1)
Çoğu zaman deri ile katı bir cisime temas eden yüzey çok küçük olduğu için bu
yolla oluşan ısı geçişi insanın ısıl dengesi üzerinde fazla etkili olmaz. Bununla
birlikte ısı iletimiyle enerji kaybı rahatsız edici olduğu için iş yerinde deriye temas
edecek donanımların yalıtımı önerilmektedir.
b) Konveksiyon (Isı taşınımı); molekülleri serbestçe hareket edebilen
akışkanların içinde ısıl enerjileri fazla olan moleküllerin özgül ağırlıklarının düşük
olması sebebiyle soğuk moleküllerle yer değiştirmesi suretiyle akışkan içinde
ısının bir noktadan başka bir noktaya geçişine konveksiyonla ısı geçişi denir.
Akışkanda sıcaklık farklarının neden olduğu özgül ağırlık değişimlerinden
kaynaklanan konveksiyona doğal konveksiyon; akışkanın pompa, vantilatör gibi
araçlarla yer değiştirmesinden kaynaklanan konveksiyona zorlanmış konveksiyon
denir.
Vücut sınırını oluşturan deri ile onu çervreleyen hava arasındaki ısı alış verişi ısı
taçınımıdır. Taşınımla ısı transferi öncelikle havanın hızına bağlıdır. Toplam ısı
transferinin %15-25’i taşınımla gerçekleşir.
Taşınımla ısı geçen enerji “Newton’un soğuma kanunu”na göre
( ) (7.2)
şekilnde ifade edilir. Burada; [ ] : Taşınımla geçen ısı akısı yoğunluğu,
[ ]: Isı taşınım katsayısı (Katı cismin şekline, boyutuna, yüzey kalitesine
ve akışkanın özelliklerine bağlıdır), [ ]: Deri sıcaklığı ile çevre havası
sıcaklığı arasındaki fark
c) Radyasyon (Isı ışınımı); bir sıcak kaynaktan tek renkli dalga biçiminde ışın
ve muhtemelen bu dalgaya eşlik eden parçacıklarla enerji iletimine radyasyon
(ışıma) ile ısı iletimi denir. Radyasyon, maddenin olmadığı ortamda meydana
gelebilen bir ısı transfer şeklidir. Çalışanları bu ısıdan korumak maksadıyla
çalışanla radyasyon kaynağı arasına alüminyum yapraklı perde yerleştirilir.
Sıcak yaz günleri dışında insan ışınım yoluyla çevresine, çevre sıcaklığına da bağlı
olarak yaklaşık 4500-7000 kJ enerji verir. Bu, insanın dışa verdiği enerjinin %40-
60’ı arasında değişir.
Radyasyonla ısı transferi Stefan-Boltzmann kanununa göre
[( ) ( ) ] (7.3)
(7.4)
Çevre ile ısı alış verişinde önemli bir faktör de giyilen elbise ve elbisenin yalıtım
değeridir. Elbiselerin yalıtım değeri “clothing unit” clo ile ifade edilir. Elbiselerin
yalıtım değeri
(7.5)
şeklinde ifade edilir. Yalıtım değeri 1 clo olan bir elbise iç ve dış yüzeyleri
arasında 1 0C sıcaklık farkı var ise 1 saatte değerinde ısı geçişine
izin verir demektir.
Tablo 7.1’de bazı giysilerin ısıl yalıtım değerleri verilmiştir.
Terin buharlaşabildiği derinin alanı, deri üzerindeki sınır tabakadaki ve dış ortam
havasındaki su buharı basınçları arasındaki fark, havanın bağıl nem oranı
terlemede ve terleme ile bedenin sğumasında etkilidir. Havanın nemi ne kadar az
ise terleme o ölçüde artar. Rüzgar hızı ısı transferini artırarak derinin soğumasına
yol açtığından buharlaşmayı yavaşlatır.
Çevre sıcaklığının 25 0C’nin üzerine çıktığı ve vücut sıcaklığıan yaklaştığı
durumlarda ısı taşınım ve radyasyonla ısı geçişi azalacağından, bu durumd vücut
sıcaklığı ancak terleme ile dengelenebilir.
Kış aylarında daha düşük bir sıcaklıkta konfor hissinden dolayı kış konforu, yaz
konfor derecesinden yaklaşık 2.5 efektif sıcaklık derecesi (ES0) daha aşağıdadır.
Kış konfor derecesi, kısa süreli kalınan ortamlar için 16 - 17 ES0’dir. Uzun süre,
bu koşullarda kalanlara rahatsızlık verir. Aktif hareketlerin az olduğu yerlerde
rahatlığın hissedildiği efektif sıcaklık 22 ES0’dir. Efektif sıcaklığın belirlenmesinde
hava hareketi ve ortamın bağıl nemi de dikkate alınır. Örneğin, en iyi konfor için
19 ES0 seçilir, kışın bağıl nem % 25 – 50 civarında tutulmuşsa bu değer % 10
kadar düşük seçilebilir. Bu takdirde efektif sıcaklığın 19 ES0 olabilmesini temin
etmek üzere kuru termometre dereceleri 23 – 24 0C sınırlarına kadar
yükseltilebilir. Eğer klimalı ortamda bağıl nem % 40 – 50 civarında tutulursa 19
ES0’lik sıcaklık, kuru termometre derecelerinin 21 – 22 0C’ye düşürülmesi ile
sağlanır.
İdeal klimatik ortam için çeşitli işlerde önerilen minimum, optimum ve maksimum
klima değerleri Tablo 7.2’de verilmiştir.
(7.8)
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 86
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
bağıntısı ile ifade edilir. Işınım ile ısı geçişi katsayısı için iç ortamda yeterli
doğruluğu sağlayan [ ] ve taşınım ile ısı geçişi katsayısı için aşağıda
verilen eşitlik kullanılır.
( ) (7.9)
Solunum yoluyla olan duyulur ve gizli ısı kayıpları
̇ ( ) (7.10)
̇ ( ) (7.11)
Bu bağıntılarda;
̇ (7.12)
(7.13)
(7.14)
ifadelerinden bulunur. Vücudun ısıl dengesi eşitliğinde yapılan işi gösteren
değeri, vücudun mekanik verimi %5 alınarak
(7.15)
eşitliği ile bulunur.
Deriden buharlaşma yoluyla ısı kaybı, deri yüzeti ıslaklığına, deri yüzeyi ile ortam
arasındaki su buharının kısmi basınç farkına ve giysinin buharlaşma direncine
bağlıdırç. Deriden olabilevek maksimum buharlaşma potansiyeli derinin
tamamının ıslak olması hali için bulunabilir. Bu durumda buharlaşma yoluyla
maksimum ısı kaybı
(7.16)
şeklinde ifade edilebilir. Esasında deriden buharlaşma ile olan toplam ısı kaybı,
vücudun sağlamış olduğu terin buharlaşması ve deriden difüzyonu ile gerçekleşir.
Bu durumda
(7.17)
( ) (7.19)
eşitlikleriyle bulunabilir.
Deri yüzeyindeki su buharının doyma basıncı
[ ( )
] (7.20)
̇ [( ) ( )] (7.21)
Burada; ve sıcaklık denetim sinyalleridir ve vücut iç bölme
sıcaklığının nötr değeri ( ) aştığı durumda ve deri bölme sıcaklığının
nötr değerinin ( ) altına düşmesi durumunda gönderilir. Sinyaller sayısal
olarak gerçek sıcaklık ile nötr sıcaklık arasındaki fark olarak tanımlanır ve
(7.22)
(7.23)
(7.24)
̇
( ) (7.26)
yöndeki bir sapma vücut ısısında 225 KJ’lük bir ısının depolanmasına neden olur.
Yüksek sıcaklıkta; vücudun ısı dengesinin bozulmasıyla vücut sıcaklığının 41 0C’ye
çıkması halinde ısı çarpması, aşırı terlemeden dolayı kaslarda ani kasılmalar
şeklinde ısı krampları, deri bozuklukları, moral bozuklukları, aşırı duyarlık, endişe
ve uyum bozuklukları meydana gelebilir. Düşük sıcaklıkta ise; uyuşukluk, uyku
hali, organlarda hissizlik ve donma tehlikesi gibi durumlar meydana gelebilir.
Sıcaklık değişiminin performans üzerindeki etkisi Şekil 7.2’de gösterilmiştir.
içerisinde şu durumlar gözlenir: terleme artar, cilt sıcaklığının artışı azalır, vücut
sıcaklığının artışı azalır, terde tuz oranı azalır.
Bünye bu ayarlamaları yaparak kendini ortama alıştırdıktan sonra, sıcak bir
ortamda mesai süresince çalışan bir işçinin serbest zamanında gününü dışarıda
normal bir ortamda geçirmesi bu uyumu bozmamaktadır. Ancak, böyle bir
ortamdan çıkıldıktan birkaç gün sonra bu uyum bozulur ve bünye eski normal
düzeyine doğru kayar. 1 – 3 hafta sonra ise tamamen bu iklim şartlarına uyum
sağlamadan önceki metabolizmanın değerlerine döner.
Sıcaklık değişmeleri zihni çalışmalarda da verimlilik düşüşüne, konsantrasyon
zorluğuna, kararsızlıklara ve pasifliğe yol açmaktadır. Bu nedenle, bazı ülkelerde
yaz aylarında öğleden belli bir saatten itibaren iş yerleri aşırı sıcak nedeniyle
kapanmaktadır.
İşyerlerinde en az iş kazaları 19 – 20 0C dolayında meydana gelmektedir. Sıcaklık
25 0C değerinden yukarıda ve 13 0C değerinden aşağıda olduğu zamanlarda
kazalarda önemli oranda artış gözlenmiştir. Yapılan araştırmalar sıcaklık artışı ile
verimlilik azalışı ve aynı şeklide artışı arasında önemli ilişki düzeyi olduğunu
göstermiştir. Isıl konfor açısından çalışma ortam sıcaklıkları Tablo 7.3’de
verilmiştir. Bununla birlikte, radyant ısının ve havanın neminin de kontrol
edilmesi gerekir.
Tablo 7.3. Isıtılan ortam sıcaklıkları
Oda tipi Sıcaklık (0C)
Çoğunlukla oturularak görülen işler 19
Çoğunlukla oturmadan görülen işler 17
Ağır bedeni çalışmalar 12
Bürolar 20
Satış yapılan kapalı yerler 19
Sıcak ve nemli havalarda nabzın artmasından dolayı böyle havalarda uzun süreli
kassal çalışmalardan kaçınılmalıdır. Aşırı sıcakta çalışanlarda dolaşım
bozuklukları, cilt bozuklukları, kanamalar, sıcak çarpmasından dolayı termik doku
bozuklukları, özellikle merkezi sinir sisteminde tahribat ve çok yüksek vücut
sıcaklığı meydana gelir.
Aşırı sıcak için aşağıdaki standart önlemler alınmalıdır:
Fizyolojik koruyucu önlemler (insanın iç yapısı ile ilgili).
İnsanın üzerinde alınabilecek önlemler (kişisel koruyucu giysilerin giyilmesi
vb.).
Çalışma yerlerinde alınacak teknik tedbirler.
İş organizasyonunda yapılacak düzenlemeler (çalışma ve dinlenme
zamanlarının düzenlenmesi vb.).
Bu genel kalıpların içerisinde yer almakla birlikte biraz daha ayrıntıya girerek
aşağıdaki önlemler de alınabilir:
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 91
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
2) Su buharı
3) Isı etkisi
4) Karbondioksit üretimi
5) Dışarıdan gelen veya iş yöntemi ile oluşan kirleticiler
Karbondioksit, karbon monoksit, ozon ve azot oksit iş yerinde hava
kalitesinibozan etkenlerle havada belirli oranı aşarsa zehirleyici olabilirler. Bu
nedenle bunlarla birlikte diğer zararlı maddeleri içeren havayı iş ortamından
uzaklaştırarak yerine temiz hava temin edilmelidir. Taze havanın temiz olması
yanında uygun sıcaklıkta, hızda ve nemde olması önemlidir.
7.2.8. Havalandırma
Efektif sıcaklık derecesini etkileyen faktörlerden birisi de havanın hareketidir.
Efektif sıcaklığın belirlenmesinde kuru termometre sıcaklığı, yaş termometre
sıcaklığı ve hava hızı diyagramlarının oluşturduğu çizelgeler kullanılır.
Çalışma ortamında hem ısıl konforu sağlamak hem de sağlığa zararlı olan gaz ve
tozları uzaklaştırmak için hızı uygun ayarlanmış bir hava akımı oluşturulmalıdır.
0.075–0.125 m/s’lik bir hava durgun kabul edilir. Normal ortam sıcaklığı ve
yayılan ısı koşullarında, insanların kış aylarında kendilerini konfor içinde
hissetmeleri için uygun hava hızı 0.125 m/s’dir. Bu oranın aşılması halinde, hava
rutubeti ve sıcaklığı istenilen düzeyde olsa dahi hava cereyanından şikayetler
başlayabilir. Yaz aylarında ise 0.5 m/s’lik bir hız bu sınırı belirleyebilir. 0.510
m/s’den yüksek hızlarda hava esintili kabul edilebilir.
Çalışma ortamında sağlığa zararlı toz, duman, zehirli gaz ve buhar ile kokuların
uzaklaştırılması için 0.3 – 0.5 m/s hava akım hızı uygulanmalıdır. Daha düşük
hızlar istenen amacı gerçekleştiremez, yüksek hızlarda çalışanları rahatsız eden
esintiler meydana gelir.
Bina içerisinde hava hızları üniform olmalıdır. Aksi halde, işgörenlerin bir grubu
aşırı, bir grubu da durgun hava akımı etkisinde kalarak şikayetlere yol açar.
Bayat hava, durgun, oksijen oranı azalmış, karbondioksit oranı artmış, negatif ve
pozitif iyon sayısı normal havaya oranla çok azalmış havadır. Psikolojik açıdan
zararlı olan bayat hava, yorgunluk hissini artırır, iştahın azalmasına ve ortamın
konfor ortamı olmamasına neden olur, verimliliği de olumsuz yönde etkiler.
Durgun bir hava da bayat hava gibi, insanlar üzerinde nahoş bir etki bırakır. Bu
olumsuz etkiyi ortadan kaldırmak için yerden 1 – 2 m yükseklikler arasındaki bir
kesit boyunca, özellikle sıcak hava için 0.5 – 1 m/s arasında hava hareketi
oluşturulmalıdır.
Ortamdaki havanın sıcaklığı veya hareketli havanın sıcaklığı düşük olunca hızın
fazla olmasından şikayet edilebilir. Isıl konfor için ortam havası sıcak ise hava hızı
artırılmalıdır.
İş yerinde ihtiyaç duyulan hava miktarı aşağıdaki faktörlere bağlıdır:
İş ortamının hacmi
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 94
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
Tablo 7.4. İşin ağırlığına göre kişi başına hava ihtiyacı ve hacmi
Kişi başı gerekli Kişi başı gerekli
İş tipi hacim (m3) hava ihtiyacı (m3/h)
Minimum Öneri Minimum Öneri
Çok hafif bedensel iş (büro elemanı, saatçi) 10 15 30 45
Hafif bedensel iş (çizim, laboratuvar çalışması,
12 18 35 53
ince mekanik işler, vb.)
Orta ağır bedeni iş
15 23 50 75
(Tornacılık, kaynakçılık, marangozluk)
Ağır bedeni iş (Kalıp, döküm, temizleme, tamir,
18 27 60 90
tesfiye işleri)
Hava yenileme katsayısı, bir ortamdaki hava hacminin bir saatteki değişim
sayısıdır. Hava yenileme katsayısı, bürolarda ve oturarak çalışına yerlerde saatte
4 – 8, atölyelerde 8 – 12, hava kirliliğinin ve neminin yüksek olduğu ortamlarda
15 – 30 kez olması gerekir. Tablo 7.5’de ortam sıcaklığı ve işin ağırlık derecesine
bağlı olarak hava hızı sınırları verilmiştir.
Tablo 7.5. Ortam sıcaklığına ve işin ağırlık derecesine bağlı olarak hava hızının
sınır değerleri
Ortam sıcaklığı Hava hızı (m/s)
(0C) Ofis çalışması Hafif bedensel iş Ağır bedensel iş
18 < 0,1 Z 0,1 Z 0,2
20 0,1 – 0,15 0,1 – 0,2 0,2 – 0,3
22 0,15 – 0,2 0,2 – 0,3 0,3 – 0,4
24 0,2 – 0,25 0,3 – 0,4 0,4 – 0,6
7.3. AYDINLATMA
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 95
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
Aydınlatmaya ilişkin dört temel büyüklük vardır; ışık akısı, ışık şiddeti,
aydınlatma şiddeti ve ışık yoğunluğu.
Işık akısı ( ): Işık kaynağından yayılan ve bir alana ya da göze gelen ışık
miktarına ışık akısı denir. Işık akısının birimi lümendir ve ile gösterilir.
Bir aydınlatma sisteminde aydınlatan lambanın gücü P (W) değil, aydınlatan
alana gelen ışık akısı önemlidir. Lambaların aydınlatmada ışık akısı verimine
bağlıdır. Aydınlatma verimi, lambanın aydınlatma için harcadığı gücünün, yanı
ışık akısının gücüne oranı olarak tanımlanır.
[ ] (7.27)
(7.28)
Hacimsel açı küre alanının kürenin yarıçap karesine bölünerek elde edilir. Birimi
Steradyant’tır [ ]. Tüm küre alanı için ’dir. Işık şiddeti candela (cd)
olan ve bir kürenin merkezindeki nokta şeklindeki ışık kaynağının kürenin tüm
alanına yaydığı toplam ışık akısı lümendir.
Aydınlatma şiddeti ( ): birim alana düşen ışık akımıdır, birimi lüks’tür.
[ ] (7.29)
(7.30)
ifadesinden hesaplanır. Burada, ışığın geliş yönü ile düzlem arasındaki açıdır.
Bir noktadaki aydınlatma şiddeti kaynağın ışık şiddeti ile noktanın kaynağa olan
mesafesi ’nin yardımıyla
(7.31)
(7.32)
denklemi kullanılır.
Tablo 7.6’da DIN5035’e göre aydınlatma şiddeti değerleri, Tablo 7.7’de ise
önerilen değerler verilmiştir.
Işık/aydınlatma yoğunluğu:
Bir yüzeyim yaydığı, gözümüze parlak veya loş gelmesi, yaydığı veya yansıttığı
ışığa bağlıdır ve ışık yoğunluğu ile ifade edilir. Birimi ’dir. Fizyolojik açıdan
görme koşullarının değerlendirilmesinde görüş alanında ışık yoğunluğunun nasıl
dağıldığının bilinmesi gerekir. Işık yoğunluğu birim alanın yaydığı ışık şiddetidir.
[ ] (7.33)
Sözkonusu alana bakış noktasının doğrultusu ile alanın normali arasında açısı
varsa ışık yoğunluğu
(7.34)
[ ] (7.35)
ışıktır. Gün ışığının yetersiz olduğu yerlerde bu ışığa yakın fluoresan lambalarla
aydınlatma tercih edilebilir.
3 Açık yeşil 34 – 65
4 Koyu yeşil 10 – 20
5 Açık kırmızı 35 – 50
6 Gök mavisi 34 - 35
1 Granit, asfalt yol 10
2 Baskı mürekkebi 15
3 Maun rengi, ceviz rengi 20
4 Yaş beton, harç 45
5 Çinko 50
6 Parlak çelik, gazete kağıdı 55
Malzemeler
4 Mobilyalar 25 – 45
5 Makinalar, aparatlar 30 – 50
6 Kumanda tablosu, iç kısmı 80 – 100
7 Kumanda tablosu, dış kısmı 20 – 40
Aydınlatma şiddeti, bulutsuz bir yaz gününde açık havada 100.000 lüx, kapalı
günde 3000 lüx’tür. Gün ışığı ile ortamı aydınlatma, ekonomiklik, insanın sağlığı
ve psikolojisi açısından yararlıdır. Ancak, geniş alana ve yüksekliğe sahip
mekanlarda, çoğu zaman yeterli olmayan gün ışığı ile aydınlatmanın yapay
aydınlatma ile takviye edilmesi gerekir.
Yeterli bir gün ışığı girişini sağlamak için, pencerelerin yerden yüksekliği
ortalama 80 – 125 cm olmalı ve tavana kadar uzanmalıdırlar. Üst kenarı fazla
yukarıya çıkmayan büyük ve geniş pencerelere göre küçük ama yüksekte
bulunan pencereler daha iyi bir gün ışığı aydınlatması sağlar. Ancak, insanın dış
ortamla ilişkisi kesilmemelidir. Pencere, ortam yüzölçümünün en az % 10’u
büyüklüğünde olmalıdır.
Bir yerdeki gün ışığı oranını belirlemek için gün ışığı katsayısı kullanılır. Gün ışığı
katsayısı pencere yakınında en yüksek değere ulaşır ve içe doğru hızla düşer.
Gün ışığının ortama girebileceği güney, doğu ve batı yönlerinde göz kamaşmasını
önlemek için pencerelerde güneşlikler gibi yardımcı gereçler kullanılabilir. Gün
ışığı ile aydınlatmada ortamın her yerinin olabildiğince eşit ve homojen ışık
almasını sağlamak gerekir. Büyük hacimli alanlarda ise en iyisi çatıdan
aydınlatma yapılmasıdır.
Yansımanın önlenmesi için Şekil 7.5’de görüldüğü gibi, ışık 450’lik görüş açısının
dışına yerleştirilmelidir. Yansımalar ve göz kamaşmasının önlenmesi için ışıklar ya
göz hizasındaki çizgiden biraz aşağıya, ya da bu çizgiden yaklaşık 450 yukarıya
yerleştirilirler.
malzeme arasında renk farkının yüksek, orta ya da zayıf oluşuna göre aydınlatma
düzeyi de değişir. Ayrıca yapılan işin ve incelikli görme gerekli yüzey ve
malzemelerin parlama özellikleri de dikkate alınmalıdır. Bu şekilde, tezgahla
malzemenin kolayca ayırdedilmesi olanağı sağlanır. İşgörenlerin yaptıkları
incelikli işleri kolayca görebilmesi için çalışma yüzeylerinin aydınlatılması
sağlandıktan sonra genel çevre aydınlatılması standartlarının saptanması
öngörülür.
Aydınlatmada en önemli problem göz kamaşmasıdır. Göz kamaşması parlamadan
ileri gelir. Parlama, aydınlatılmış yüzeylerden bir bölümünün diğerlerine göre
daha fazla ışık yansıtması, aşırı ışıklı görünmesi ya da kaynaktan yansıyan ışığın
doğrudan göze yansıtması olarak ifade edilebilir. Üzerinde işlem yapılan cisim ve
yüzeylerin parlaması, esas yapılan işin görülmesini güçleştirdiği gibi göz
uyumunu da zorlar. Göz kamaşması ve göz yorgunluğunun nedenleri ya göze
gelen ışıktır ya da aydınlık yoğunluğundaki yüksek farktır. Bu iki çeşit tehlikeyi
ortadan kaldırmak için etrafta gözün alabileceği eşya ve cisimler açık ve mat
renklerle boyanmalıdır. Göze direkt gelen ışık için ya aydınlatma araçlarının yeri
ya da oturuş şekli değiştirilmelidir. Göz bakış hizasının 450 üzerinden aşağıda ışık
kaynağı olmamalıdır. Lamba uzaklığı fazla ise bu açı küçülür. Bu durumda da ya
ışık kaynağı lambalık gibi siperlerle kapatılmalı ya da eğer fluoresan gibi lamba
ise göz bakış istikametine paralel olarak yerleştirilmelidir. Çalışılan ortama ışık sol
üst taraftan gelmelidir. Üzerinde çalışılan iş ile uzak ve yakın çevresi arasındaki
ışık yoğunluğu farkının yüksek olması işten gözlerin ayrılması durumunda göz
uyumu açısından sakıncalıdır. Bundan dolayı, çalışılan yer ile çevresi arasında
aydınlık farkı fazla olmamalıdır.
Aydınlatmada bir kritik nokta da, ışık kaynaklarında meydana gelen titreşim
problemidir. Işık titreşimi, kullanılan lambaların alternatif akımla çalışmaları
nedeniyle akım yönünün değişmesine göre yanıp sönmelerinden ileri gelir. Bu
titreşimler uzun süreli çalışmalarda insanın gözünü yorar ve görme verimini
düşürür. Titreşimlerden dolayı, göz aldanmaları da olabilir (stroskobik etki).
Özellikle, makinaların hareketli kısımlarının sabitmiş gibi durduğu algısı yarattığı
için bu durum tehlikelidir. Işık titreşimlerini önlemek için ya farklı devirlerde
yanıp sönen ayrı lambalar kullanılmalı ya da üç fazlı ışık kaynakları
kullanılmalıdır. Uzun süre kullanılan yıpranmış lambalar değiştirilmelidir. Ayrıca,
fluoresan lambalarda uçlarda meydana gelen titreşimler bu kısımların yalıtkanla
kaplanması ile önlenebilir.
Bir malzemenin üzerine düşen ışığın geliş doğrultusunu değiştirerek, bazı
kısımların daha kesin hatları ile görünmesini sağlamak ya da bazı kısımların göz
alıcı, keskin görüntüsünü matlaştırmak mümkündür. Gölgeleme olarak bilinen
böyle bir işlem, endüstrilerde ve özellikle kalite kontrol hizmetlerinde detayların
görünmesini kolaylaştıran bir yaklaşımdır. Normal koşullarda çok iyi görülemeyen
yüzeylerin daha iyi aydınlatılarak ve ortam ışığında parlayan yüzeylerin
gölgelendirilerek, netlikle görünmesi ve incelenmesi sağlanmalıdır.
Renkli bir yüzeyin iyi görülebilmesi, o yüzeyden yansıyan ışınların yeterli
yoğunlukta olmasına bağlıdır. Ayrıca, ortam aydınlatmasının yapay olduğu
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 106
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
hallerde çeşitli renkler, gün ışığı altındaki görüntülerinden, bir miktar farklı
görünebilirler. Renk görmenin önemli olduğu kalite kontrol gibi hizmetlerde,
doğal renk algılamasını sağlayabilecek yeterli bir aydınlatma önemlidir. Gün
ışığının doğal renkleri algılamada en güvenilir aydınlatma olduğu bilinmekle
birlikte, gün ışığı ile yapılan aydınlatmanın şiddetinde sürekli bir değişim
olduğundan renk ayrımı ve kalite kontrol gibi işlemlerde yapay ışık tercih edilir.
Yapay ışığın değişmeyen düzeyi, gün ışığına göre daha standart bir
değerlendirmeyi sağlayabilmektedir.
Uzun süreli ince işlerde ve özellikle kalite kontrol çalışmalarında, göz
yorgunluğunun önlenmesi için dinlenme araları vermek gerekir. Dinlenme
aralarında işgörenler, uzak mesafelere bakmalı (örneğin, pencereden dışarı
bakmak gibi) ve genellikle fazla parlamayan uzak cisimlere bakmayı tercih
etmelidirler. Güneş ışınlarının içeri girdiği bir pencereden dışarı bakmak ya da
parlak ışık ile aydınlatılmış uzaktaki cisim ve yüzeylere bakmak, gözlerin bu
parlaklığa uyumunu zorladığı gibi, böyle bir uyumdan sonra iş görenin kendi işine
döndüğünde gözler yeni bir uyum döneminden geçerler. Böyle bir uyum çabası,
dinlenme etkisini azaltır ve gözleri zorlayabilir.
Bir işyerinde aydınlatma düzeyinin düşük olmasına karşılık, incelikli iş görme ve
detay algılama zorunluluğu varsa, iş görenler işlerini yakından görebilmek için
öne eğilmek ve uzun süre bu duruşta çalışmak zorunda kalabilirler. Yetersiz ışık
göz yorgunluğuna neden olurken, öne eğilmiş duruş ve statik kas çalışmaları
sonucu çeşitli kaslarda da yorgunluklar oluşur. Böle bir durum iş hevesi
kayıplarına ve gereksiz ağrılarına neden olur. Yeterli düzeyde bir aydınlatma bu
sakıncaları ortadan kaldırır.
Aydınlatma araçlarının temizlik ve bakımı periyodik aralıklarla yapılmalıdır.
Lambalar ve lambalıklar yavaş yavaş ve homojen bir şekilde kirlendikleri için pek
farkedilmezler. Kirlenme ile faydalanılan ışık giderek azalır. Kolaylıkla çıkarılıp
takılabilen lambalıklar kullanılmalı ve temizlikleri ihmal edilmemelidir. Bunlardan
başka, göz sağlığı açısından, gözlerin arasıra dinlendirilmesi gerekir. Bunun için
yakına bakarak çalışanlar arasıra uzağa, uzağa bakarak çalışanlar da arasıra
yakına bakarak gözlerini dinlendirmelidirler. Yorgunluğu gidermek açısından ve
psikolojik açıdan ışık renginin seçimi de önemlidir. Genellikle yüksek aydınlık
veren sarı – beyaz ışıklar tercih edilmelidir.
Aydınlatma ile ilgili bazı önemli kurallar aşağıda sıralanmıştır:
Işık, aydınlatılacak alana veya nesnelere yönlendirilmeli, kesinlikle göze
gelmemelidir. Gözün ışık kaynağını görmesi, rahatsız edici ve yorucu olup,
oluşturulan aydınlıktan yararlanmayı azaltır, karanlık görünmesine neden olur.
Bir yüzeyde girinti ve çıkıntıların algılanması istendiğinde, baskın doğrultulu bir
ışık alanı oluşturulmalı ve yüzeydeki girinti ve çıkıntıların eğimine göre
ayarlanmalıdır.
Aydınlatma ortamında yumuşak ve saydam gölgeli bir aydınlık oluşturmalıdır.
Kara gölgeli aydınlıklar, oluşturdukları ışıklılık karşıtlıkları nedeni ile ilgi çekici,
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 107
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
fakat yorucudur. Bu tür aydınlıklar, vitrin ve sahne gibi kısa süre bakılan
yerlerde kullanılır.
Sert gölgeli aydınlıklar düzlem olmayan yüzeylerde var olmayan çizgiler
oluşturabilir, sert ve gerçek dışı görüntülere neden olabilir, özel amaçlar için
kullanılmalıdır.
Çalışma yüzeyi, çevre alandan daha aydınlık olmalı, fakat ışıklılık oranları
yorucu karşıtlıklar (kontrastlar) oluşturmamalıdır. Büyük karşıtlıklar, küçük
karşıtlıkların görülebilmesini engeller.
Mat nesneler, üzerlerinde oluşturulan aydınlık ile görünür duruma gelirler.
Parlak nesneler ise üzerlerinde oluşan çevre görüntüsü ile algılanırlar. Çok
küçük mat ve parlak yüzeylerden oluşmuş iki boyutlu dokuların vurgulanması
mat ve parlak yüzey elemanları arasında yeterli ışıklılık ayrımı oluşturmakla
elde edilir.
Parlak nesnelerin yansıttıkları yüzeylerde büyük ışıklılık karşıtlıkları varsa, bu
nesneler oldukça parlak görünür. Işıklılık karşıtlığı olmayan ya da çok az olan
bir ortam içindeki parlak nesneler mat görünür.
Işık kaynağı ile iş uygun renklerde olmamalıdır. Değişik spektrumlu ışıklar,
maddelerin renklerinde çok büyük renk türü değişiklerine neden olabilir.
7.3.6. Renk
Renk, ışığın bir etkisidir. Parlak renkler mat renklerden daha iyi ayırt edilir.
Genellikle çok miktarda yoğun ve doygun tonların kullanımı veya yüksek
kontrastlı renk çiftlerinin kullanımı çalışma ortamı için uygun bulunmaktadır.
Renk (kırmızı veya mavi – yeşil gibi), parlaklık (aydınlık veya karanlık), yoğunluk
(açıklık veya koyuluk), kombinasyonlar (yüksek ve düşük kontrastlar,
tamamlayıcı renkler) renklerin kullanımını etkileyen faktörlerdir. Bu değişken
faktörleri göz önüne almak üzere işyerinde uygun renk veya renk
kombinasyonlarının seçimi yapılabilir. Renkler, iş güvenliği tedbirlerinin
sağlanması amacıyla yangın araç – gereç ve cihazlarının, basınçlı sistemlerin,
elektrik malzemelerinin işaretlenmesinde kullanılabilir.
Renklerin psikolojik etkileri olarak;
Şarabi kırmızı veya kardinal kırmızısı kuvvet ve güç, saygınlık, gösteriş hissi,
Pembe kiber, ince ve güçsüz,
Alev kırmızısı ateşli, heyecanlılığı,
Gök mavisi arzulanan bir huzuru,
Siyah uyanık, aklı başında,
Sarı ile birlikte siyah canlılık, tazelik, hareketlilik çağrıştırır.
7.4. GÜRÜLTÜ
7.4.1. Temel Kavramlar
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 108
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
Ses, elastik bir ortam olan havada, mekanik titreşimlerden oluşan ve havanın
basıncına ek olarak gelen basınç değişiklikleridir.
Değişik varlıkların hava veya su gibi taşıma ve titreme özelliği olan maddelerde
meydana getirdikleri titreşim ve dalgalanmaların algılanışıdır.
Gürültü, insanların karakter ve yapı özelliklerine bağlı olarak rahatsız eden, hoşa
gitmeyen, işitme kaybına ve verim azalmasına yol açan seslerdir. Bu nedenlerle
gürültünün ölçümü, insana etkileri, insanı gürültüden koruma yöntemleri
ergonomi açısından önemlidir.
Sesin üç özelliği vardır: sesin şiddeti, sesin frekansı ve fon.
Sesin şiddeti, sesin doğmasına neden olan titreşimlerin sesin yayıldığı ortama
yaptıkları basınçtır. Ses basınç düzeyi de denen bu kavram logaritmik olarak
artan dB (desibel) ölçü birimi ile ifade edilir ve aşağıdaki formülle hesaplanır.
( )[ ] (7.37)
Burada, [ ] sesin şiddeti, [ ] ölçülen ses basıncı, [ ] duyma eşiği için
referans alınan standart ses basıncıdır ( ). Duyma eşiğindeki ses
basıncında ( ) ses şiddeti 0 dB iken, basınçta 120 dB olur.
Bazı gürültü kaynaklarının ses şiddeti değerleri Tablo 7.11’de verilmiştir.
f
1
Hertz (7.38)
T
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 109
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
Gürültü, insan üzerindeki olumsuz etkileri olmakta ve buna bağlı olarak verimliliği
kötü yönde etkilemektedir. Bu bakımdan, gürültülü ortamların iyileştirilmesi
gerekmektedir. Genel olarak kişileri gürültünün zararlı etkisinden korumanın üç
yolu vardır:
1) Gürültünün oluşmaması veya azaltılması
2) Gürültünün yayılmasının azaltılması
3) Kişisel koruyucular kullanma
En önemli gürültü önlemleri aşağıda sıralanmıştır:
1) Daha az ses çıkaran malzeme veya malzeme çifti kullanmak (metal/metal
yerine metal/plastik)
2) Daha az gürültülü iş yöntemi seçme (Parçin yerine kaynak, torna yerine
matkapla delme)
3) Aynı iş yönteminde değişiklikler yapmak (İçten yanmalı motorla tahrik
yerine elektrik motoru, zincirli mekanizma yerine dişli mekanizması,
rulman yerine kaymalı yatak, vb.)
4) Konstrüksiyon elemanlarında parametre değişiklikleri (hızı düşürme, şekil
değişikliği, düz dişli yerine helisel dişli, hassas yüzeyler, vb.)
Gürültünün oluşması; ürün değişikliği, iş yöntemi değişikliği, tezgahlarda
konstrüktif değişiklikler yapılarak azaltılabilir.
Gürültünün yayılması; kapatma, katı madde üzerinden yayılmayı azaltma,
havadan yayılmayı azaltma yolu ile azaltılabilir.
Gürültünün oluşmaması için öncelikle kaynağında müdahale edilmelidir. Bunun
için uygun makine-teçhizat seçilmeli, makinalar uygun zemine yerleştirilmeli,
planlı periyodik bakım yapılmalı, eskiyen elemanlar değiştirilmeli, gevşeyen
elemanlar sıkıştırılmalı, makine gücünün üzerinde yüklenmemelidir.
Yalıtma, gürültü kaynağı ile etkilenen kişi arasına bir duvar çekmektir.
İşletmelerde özellikle tasarım, muhasebe, personel, kalite kontrol gibi bölümler
daha çok zihinsel çalıştıkları için gürültülü makinaların bulunduğu atölyelerden
ayrılmaları gerekir. Örnek olarak, çok gürültü çıkaran bir makinanın etrafı tuğla
duvarla çevrilip duvarın iç kısmı köpük, sunta veya keçe gibi sönümleyici
malzemelerle kaplanabilir. Tablo 7.12’de bazı yalıtım malzemeleri ve yalıtım
değerleri verilmiştir.
Gürültünün bir ortamdan diğer bir ortama geçmemesini sağlayan veya aynı
ortamda sert yansıtıcı özellikte olan malzemelere çarparak dolaşmasını önleyen
yöntemlerden birisi de gürültünün absorbe edilmesi, yani sönümlemedir. Bu
bakımdan, çalışılan ortamın yer, tavan ve duvarları halı, lambri, perde vb. gibi
malzemelerle kaplanır. Ayrıca ortamda değişik çiçek, bitki ve eşyaların olması
işgöreni hem psikolojik açıdan rahatlatır hem de ses sönümlemesine yardımcı
olur. Bitkilerden, sesin işyeri dışına çıkmasını önlemekte de yararlanılabilir;
tesisin etrafına geniş ve sık yapraklı ağaçlar dikilerek tesiste oluşan gürültüsünün
dışarıdaki sosyal hayatı olumsuz etkilemesinin önüne geçilebilir.
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 112
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
Son yıllarda gürültüye önlemek üzere geliştirilen bir yöntem de, zararlı gürültüyü
önlemek için bu gürültüden farklı bir zamanda hareket eden aynı düzeydeki
başka bir gürültü dalgasını yayınlayarak gürültünün sönümlenmesidir. Dalgaların
sönümlenmesi prensibinden hareket edilerek tasarlanan bu yöntem henüz
uygulamaya girmemiştir.
Alınan önlemlere rağmen gürültü düzeyi 80–90 dB’den aşağı düşmüyorsa, bu
durumda koruma kişisel önlemlerle sağlanmaya çalışır. Kişisel önlemler; tıkaç,
kulaklık, özel baret ve özel elbise olmak üzere dört gruba ayrılır.
Bir diğer önlem de organizasyonel önlemlerdir. Çok gürültülü yerler için doğuştan
sağır olanlar alınıp çalıştırılabilir. Böylece, bu insanların da ekonomik hayata aktif
olarak katılmaları sağlanmış olur. Ayrıca, yine böyle yerlerde sık sık dinlenme
araları vermek, çalışma süresini kısa tutmak, rotasyon uygulamak gibi organize
önlemler alınabilir.
İşyerinde sürekli odiyometrik test ve muayeneler yapılmalıdır. Böylece,
işgörenlerin gürültüye karşı hassasiyetleri ve işitmede azalma düzeyleri gibi
çeşitli bilgiler edinilebilir.
İnsanı ve verimliliği olumsuz etkileyen gürültünün önlenmesinde ilgili kamu
kurumları, üniversiteler, işçi ve işveren kuruluşları da gerekli önlemleri
almalıdırlar. Gürültü, sosyal hayatı yakından etkileyen bir sorun olup, buna karşı
mücadele de sosyal yapıyı oluşturan bütün kurumlarca yapılmalıdır.
Bütün işlerin büyük fakat aynı yerde yapılması da gürültüden etkilenmemesi
gereken insanların etkilenmesine neden olan ayrı bir organizasyonel hatadır.
Böyle ortamlarda değişik yerlerden gelerek birbirine katılan gürültüler herkesi
olumsuz bir şekilde etkiler.
İş yöntemi yeniden tasarlanarak gürültü azaltılabilir. Örneğin, çekiçle vurma
yerine, basınçlı darbe uygulanarak o kısımdaki gürültü ortadan kaldırılabilir.
Birden fazla kaynaktan gelen sesin düzeyi için aşağıdaki denklem kullanılabilir.
[∑ ( ) ] (7.39)
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 113
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
Bir ortamda birden fazla gürültü kaynağı varsa, şu hususlar gözönüne alınmalıdır:
Aynı miktarda gürültü üreten iki ses kaynağı, ses düzeyini 3 dB oranında
artırırlar.
Ses aralarında 6 dB’lik fark bulunan iki ayrı ses kaynağından geliyorsa, ses
düzeyi, gürültünün daha fazla olduğu kaynağın sesinin 1 dB üzerine çıkar.
İki kaynak arasındaki fark 20 dB’nin üzerinde ise, az gürültü üreten kaynak
genel ses düzeyini etkilemez.
Mekanik titreşim, bir katı cismin parçacıklarının statik denge konumu etrafında
düzenli veya düzensi yaptığı harekettir.
Denge durumu etrafında periyodik bir hareket yapan bir cisme genellikle “titreşim
yapan cisim” denir.
Titreşim yapan bir cismin yer değişiminin zamana göre fonksiyonu x f (T ) Şekil
7.7’de gösterilmiştir.
Titreşimin etkisini belirleyen faktörler genliği, frekansı, etki süresi, zamana göre
değişimi, titreşim yönü ve titreşim etki noktasıdır.
Titreşimin insan üzerindeki etkisinin değerlendirilmesinde ayrıca bedenin
konumu, el ve kolun eklemlerdeki açıları, iş yapabilmek için uygulanan kuvvet,
işin statik veya dinamik yapılı oluşu, soğuk ortam gibi iş fizyoloji faktörleri de
dikkate alınmalıdır.
Mekanik titreşimin temel büyüklükleri titreşim sayısı (frekans), titreşimin genliği
(amplitüt), titreşimin faz farkıdır.
Titreşimin parametreleri Şekil 7.8’de gösterilmiştir.
T ile gösterilen aralığa peryot denir, birimi saniyedir. Bir titreşimin peryodu T =
0.2 saniye olursa, 1 saniyedeki titreşim sayısı veya frekansı f 1 / 0.2 5Hz
olarak hesaplanır.
Titreşimin maksimum yer değişimine genişlik / genlik (x0) ya da amplitüt denir.
Mevcut iki titreşimden birisi diğerine göre daha geç başlamışsa, aralarında zaman
açısından bir fark olacaktır. Bu farka faz farkı veya kısaca faz denir.
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 116
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
Titreşimler serbest olarak veya herhangi bir dış kuvvetin zorlaması sonucunda
meydana gelebilirler. Serbest olarak meydana gelen titreşimlerin ömürleri kısa
olup, değişik dirençlerle kısa sürede sönerler. Enerji bitene kadar veya dış
dirençler baskın çıkana kadar titreşim devam eder. Bu süre içerisinde titreşime
maruz kalanlar için de önemli problemler doğabilecektir.
7.6.1.1. Tozlar
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 119
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
7.6.1.3. Çözücüler
Gerek buharların solunmasıyla ve gerekse deri yoluyla temas halinde, çalışan
üzerinde olumsuz etkiler yapan çözücüler, etkilerine göre iki gruba ayrılmaktadır.
a) Primer tahriş ediciler: Genellikle deri hastalıklarına yol açan maddelerdir.
Sert sabun, deterjan, asit ve alkaliler, reçineler, yağların temizlenmesinde
kullanılan çözücüler bu gruba girerler.
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 121
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
sistematik bir yaklaşım mantığı izler. Böylece problem, bir bütünsellik içinde fakat
adım adım, yaratıcılığa da olanak tanıyarak çözümlenmeye çalışılır. İş etüdü ve
özellikle metot etüdünün bir tür yaratıcı problem çözme tekniği olması dolayısıyla
bilimsel yöntemi kullanması kaçınılmaz bir gerekliliktir.
İş etüdünün temel görüşü; bir işin belirli ve o anda var olan koşullar altında en iyi
şekilde yapılmasını sağlayan tek yöntem vardır ve bu yöntem bilimsel yaklaşımla
belirlenebilir. İş etüdü bu yaklaşımdan hareket ederek sorunları bilimsel bir
yöntemle ele alır ve çözer. İş etüdü bir sorunu çözümlemek için aşağıdaki
soruların cevabını bulmaya çalışır;
İş nasıl yapılıyor?
İş nasıl yapılmalıdır?
Yapılan sorgulama ile en iyi yöntem bulunduktan sonra, işin bu yöntemle ne
kadar zamanda yapılacağı hesaplanır. İş etüdü bu etkinliklerini metot etüdü ve iş
ölçümü olarak iki aşamada gerçekleştirir ve bu teknikler uygulamada birbirinden
ayrılmaz. Bilimsel yöntem uygulayarak problem çözmede kullanılan terimlerin
veya izlenen aşamaların farklı olmasının bir önemi olmayıp, önemli olan, soruna
yaklaşımdaki genel eğilim ve tutarlılıktır.
Aşağıda, iş etüdü çalışmalarında da kullanılan, bilimsel yöntem uygulayarak
problem çözmede uygulanan altı aşama sıralanmıştır:
1) Problemi Tanımlama: Önce soruna ilişkin konular basitleştirilerek
sınıflandırılır. Böylece çözüm için gerekli sınırlar ve kapsam belirlenmiş olur.
İşletmelerde çoğu kez “maliyetler yüksek”, “üretim seviyesi düşük”, “fire oranı
yüksek” şeklinde ifade edilen sorunlarla karşılaşılır. Problemin ortaya konur ve
tanımlanır; ayrıca, problemin çözümünün işletmeye ne kazandırabileceği ve ne
zaman ele alınmasının uygun olacağı da dikkate alınmalıdır.
9. METOT ETÜDÜ
9.1. METOT ETÜDÜNÜN TANIMI VE AMAÇLARI
Metot etüdü, daha kolay ve daha etken yöntemlerin geliştirilmesi,
uygulanması ve maliyetlerin düşürülmesi amacıyla, bir işin yapılışındaki
mevcut ve önerilen yolların sistematik olarak kaydedilmesi ve eleştirilerek
incelenmesidir.
Metot etüdü, işin birim başına daha az masrafla, daha kısa zamanda ve daha
kolay yapılabilmesini sağlamak amacıyla bütün faaliyetlerin sistematik
incelenmesi ve geliştirilmesidir.
Metot etüdü, Frank B. Gilbreth tarafında ortaya atılan “hareket etüdü” çalışması
ile önemli bir aşama yapmıştır. Ancak bugün, metot etüdü, hareket etüdüne
oranla daha geniş kapsamda incelenmektedir.
Metot etüdünün başlıca özellikleri şunlardır;
Metot etüdü, olayları bilimsel yönetim prensipleri ile değerlendirir.
Metot etüdü, bir yaratıcı problem çözme tekniğidir.
Metot etüdü, içerisinde işgücü faktörü bulunan her düzeydeki faaliyet için
uygulanabilir.
Metot etüdü, bir işin en iyi yapılış biçimini bulan bir teknik değildir.
Dolayısıyla aynı işin her zaman daha kolay bir yapılış şekli bulunabilir.
Metot etüdü, doğrudan verimlilik artırma tekniğidir.
Metot etüdü, işin yapılış biçimini önemser, sistematik bir yaklaşımla işi ya da
iş gruplarını tanımlamaya, geliştirmeye ve standartlaştırmaya çalışır.
Metot etüdüne ilişkin çalışmalarda terimler;
Proses (Süreç): Bir üretim çalışması olarak hammaddenin ürün haline gelinceye
kadar arka arkaya geçirdiği faaliyetler/evreler dizisidir.
Faaliyet (Makrohareket): İş parçası üzerinde fiziksel, konumsal veya yapısal
değişiklik ortaya çıkaran bir çalışma birimidir.
Metot (Yöntem): Prosesin departmanlara ayrılmış şekilleridir. Herhangi bir
departmanda, üretim faaliyetlerine yönelik çalışmaların yapılış biçimidir.
Eleman (Mikrohareket): Başlangıç ve bitiş noktaları kesin olarak
tanımlanabilen ve daha küçük parçalarına ayrılamayan iş modülleridir. Diğer bir
deyişle, bir faaliyetin tanımlanabilir en küçük parçasıdır.
Metot etüdünün iki temel amacı vardır:
İşletmenin ekonomikliğini ve iş sistemlerinin etkinliğini artırmak.
İş ve insanı birbirine uyumlandırmak.
Bu ana amaçlara ulaşabilmek için aşağıdaki alanlarda metot etüdü çalışmaları
yapılır:
Süreçlerin ve yöntemlerin düzeltilmesi.
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 133
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
açıktır. Her ne kadar hepsinin her durumda uygulanma olanağı olmasa da, bu
prensipler yorgunluğu azaltmada ve etkenliği artırmada bir temel teşkil eder.
Mikrohareket etüdü, yığın üretiminin yapıldığı ve çok sayıda tekrarlanan işlerde,
tıbbi müdahaleler gibi hayati önem taşıyan olaylarda ve araştırma geliştirme
faaliyetlerinde, diğer analiz tekniklerinin yeteri kadar detaya inemediği olaylarda,
elin ve parmakların hareketlerinin özellikle, makrohareket etüdünde kullanılan
sembollerle ifade edilemediği durumlardaki ihtiyacı karşılamak üzere kullanılan
bir tekniktir. Mikrohareket etüdü, bir faaliyetle ilgili detay bilgilerin toplanmasına
ve yapılacak iyileştirilmelerin tespitine yardımcı olur, doğru hareketlerle ve olması
gereken koşullarla yapılmasına yol gösterir, detay hareketlerinin
zamanlandırılmasına da olanak sağlar. Genellikle bilgi toplama ve kaydetme film
üzerine yapıldığı için daha fazla doğruluğa sahiptir.
/ metot etüdü uzmanının etüt edeceği işe uygun tekniği, yani uygun şemaları /
diyagramları seçmesi gerekmektedir.
Şema ve diyagramlar sonraki bölümlerdeki örneklerde gösterilmiştir.
hakkındaki özlü bilgiler, sıralı bir biçimde, işlem ve muayene (yoklama) için ayrı
numaralandırma sistematiği ile yerleştirilir.
Temel süreç şeması, sadece temel işlem ve yoklamaların baştan sona sıralanarak
kaydedildiği ve süreçle ilgili genel bir görünüm veren bir akış şemasıdır.
Sembollerin yanına kısa bir not (işlem veya muayene adı) ve biliniyorsa süresi
yazılabilir. Şemalarda işlem ve muayenelerin numaraları ayrı ayrı 1’den
başlanarak ardışık sürdürülür. Numaralamaya sağdan başlanır ve bir parçadan
diğerine geçilir. Eğer bir süreçteki bir veya daha fazla temel faaliyet kendi
içerisinde döngü oluşturuyorsa bu durum, geriye doğru ok ile ve döngü sayısı da
belirtilerek gösterilir. Faaliyeti yapan kişi ve nerede yapıldığı ise şemada
gösterilmez.
İki el süreç şeması, tam bir iş çevriminin kaydında genellikle yinelenen işlemler
için kullanılır. Bu yolla kayıtlar, işlem akış şemalarından daha ayrıntılı olarak
tutulur. Dolayısıyla iş akış şemasında tek bir faaliyet olarak gösterilen bir etkinlik
burada bir çok elemanlarına ayrılmış olarak gösterilebilir.
İki el süreç şeması, süreç şemalarının özel bir şeklidir. Şema, işçinin hareketli ya
da sabit duran ellerinin durumlarının birbirlerine ve bazen de zaman göstergesine
göre durumlarını gösterir.
İki el süreç şemasında kullanılan semboller, diğer akış şemalarındaki sembollerle
aynıdır. Ancak bu şemada, daha fazla ayrıntılara inilmesi dolayısıyla semboller,
ifade ettikleri anlamlar itibariyle bir takım farklılıklar göstermektedir. Şekil 9.4’de
iki el süreç şeması için kullanılan ASME faaliyet sembolleri gösterilmiştir.
İki el süreç şeması çeşitli montaj endüstrilerine, makina işlerine ve büro işlerine
uygulanabilir.
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 139
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
İki el süreç şeması formunda genel bilgiler, işyeri yerleştirme düzeni taslağı, sağ
ve sol elin hareketleri ile sembolleri, hareketlerin özeti ve boş sürenin
çözümlenmesi gösterilir.
İki el süreç şeması düzenlenirken aşağıdaki sıra izlenir:
1) Kaydetmeye başlamadan önce işlem devresi etüt edilir.
2) Her defasında bir elin şeması çizilir.
3) Bir çalışma devresinin başında, işlenmemiş bir parçayı almak ya da tutmak iyi
bir kayıt için başlangıç noktasıdır. Parçayı çok tutan ya da çok iş yapan elden
işe başlanır. İşlem bir devreyi tamamlayacağı için başlama noktası önemli
değildir. Birinci kolona sol el, ikinci kolona sağ el tarafından yapılan işler
işlenir.
4) Aynı anda meydana gelen hareketler aynı satıra kaydedilir.
5) Sırayla meydana gelen hareketlerin her biri şema üzerinde değişik satırlar
üzerinde kaydedilir.
6) İşçinin yaptığı her şey kaydedilmeli ve aynı anda meydana gelmedikçe, temel
işlemler, taşıma ya da yerleştirme işlemleri birbiriyle birleştirilmemelidir.
9.3.3.2. İp Diyagramı
İp diyagramı, işçilerin, malzemenin ya da donanımın, belli olaylar dizisi boyunca
hareket yollarını izlemek ve ölçmek için iplik dolaştırılarak yapılan ölçekli bir plan
ya da modeldir.
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 141
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
Kayda alınan faktörün (işgücü, malzeme veya araç - gereç), süreç içerisindeki
hareket yolları ve yoğunluğu ölçekli bir şema ile gösterilmek istendiğinde
kullanılan bir kayıt ortamıdır. İp diyagramı da yukarıdaki şemalar gibi süreç
temeline dayalı olarak hazırlanan, sürecin tamamını detaya inmeden gösteren bir
niteliğe sahiptir. İş yerinin ölçekli bir krokisi üzerinde işçilerin, malzemenin veya
araç – gerecin, hangi istasyonlar arasında ve hangi yoğunlukta aktığı,
istasyonlardan geçirilen iplerin sayısı ile belirlenmeye çalışılır. Metot etüdünün en
basit ve kullanımı en yaygın kayıt tekniklerinden biridir.
İp diyagramı ölçekli olarak çizilirler. Buna karşılık, akış diyagramında, uzaklıklar
diyagram üzerinde verildiği için tam ölçekle yapılmaları gerekmez.
İp diyagramının hazırlanmasına, diğer metot etütleri gibi doğrudan gözlemle
bütün ilgili olayların kaydedilmesi ile başlanır.
İp diyagramları, akış diyagramları gibi iş akış şemalarına yardımcı olarak
kullanılırlar. İp diyagramı ve akış diyagramı birlikte yapılan işi açıkça ortaya
koyar. Ancak, yeni bir yöntem geliştirilmeden önce, gereksiz bütün etkinliklerin
ortadan kaldırıldığını görmek bakımından, ayrıca iş akış şemasının da eleştirilerek
incelenmesi gerekir.
İp diyagramı, malzemenin hareketlerinin çizilmesinde de kullanılabilir. Böylece,
malzemenin ne kadar mesafede taşındığı kolayca görülür.
İş etüdü uzmanı, ilgilendiği işçinin bir noktadan diğer bir noktaya doğru
hareketini ve varış – ayrılış zamanlarını uygun bir şekilde izleyerek not eder. İş
etüdü uzmanı, çalışma kolaylığı bakımından işçinin uğradığı makinaları, depoları
ve diğer noktaları harf ya da bir işaretle tanımlar / kodlar.
İşçinin izlenerek ilgili noktalara varış ve ayrılış zamanlarına ilişkin kayıt işlemi,
işçi hareketlerini gösterebilecek düzeyde yeterli bilgi elde edilinceye kadar
sürdürülür.
İp diyagramı için akış diyagramında kullanılan işyeri planı kullanılabileceği gibi,
buna benzer ölçekli bir işyeri planı da hazırlanabilir. Ölçekli işyeri planında
makinalar, tezgahlar, depolar uğranılan noktalar ölçeğe göre çizilir ve kapılar,
direkler ve bölmeler plan üzerinde gösterilir. Tamamlanan plan, yumuşak bir
tahta üzerine konur ve planda gösterilen duraklar toplu iğne ile tespit edilir. Yol
üzerindeki dönüş noktalarına da (köşeler) toplu iğne konur.
Uzunluğu ölçülen ip, etüt kağıdında izlenen sıraya göre, bütün hareketler
tamamlanıncaya kadar iğnelere sarılır. İşçi, ne kadar fazla hareket ederse,
hareket ettiği yollar o ölçüde fazla sayıda ip ile gösterilmiş olur. Artakalan ipin
uzunluğu, ipin başlangıç uzunluğundan çıkarılarak işçi tarafından alınan yolun
uzunluğu bulunur.
Aynı işyerinde birden fazla işçi çalışıyorsa ve bunların her biri etüt ediliyorsa, her
biri için farklı renklerde ayrı ipler kullanılır.
İp diyagramı incelenerek işyeri yerleştirme düzeninin geliştirilmesi maksadıyla,
iğnelerin yerleri değiştirilerek en az hareketle faaliyetlerin yapılabileceği düzen
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 142
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
bulunmaya çalışılır. İnceleme ve geliştirme ile elde edilen yeni düzende kullanılan
ip uzunluğu, ipin ilk düzendeki uzunluğuna göre azaltılmaya çalışılır. Bu işlem, en
kısa ipin kullanıldığı işyeri düzeni, yani muhtemel en iyi işyeri yerleştirme düzeni
elde edilinceye kadar sürdürülür.
İp diyagramı, önerilen değişiklikleri yönetime, denetçilere ve işçilere
açıklayabilecek yararlı bir yoldur. İlk ve geliştirilmiş işyeri yerleştirme düzenini
gösteren iki ayrı diyagram, iki düzen arasındaki farkı açıkça gösterir. Aynı
etkinliği gerçekleştirebilecek, ancak daha az hareketle ve daha az çaba
harcanacak bir çalışma yöntemi önemli avantajlar sağlar.
Şekil 9.3. İş akış şeması – malzeme tipi: Şerit testere bileme (ilk yöntem)
Yerleşim düzeni ilk hali Şekil 9.4’de, geliştirilmiş hali Şekil 9.5’de gösterilmiştir. İş
akış şeması incelenerek, önemli ölçüde verimsiz etkinliklerin olduğu görülmüştür.
İlk yöntemde toplam 37 etkinlik ve taşıma uzaklığı şöyledir: 15 işlem, 2 yoklama,
16 taşıma, 4 depolama, 58 m uzaklık.
Yapılan inceleme, sistemin sorunları olduğunu ve sorgulanması gerektiğini
göstermiştir. Buna göre, aşağıdaki soruşturma tekniği uygulanabilir:
Bazı faaliyetler, önceden bir anlamı olan nedenle sürdürülür. Daha sonra bu
nedenler ortadan kalkarsa, yani bu etkinliklerin sürdürülmesi için inandırıcı bir
neden bulunamıyorsa, bu etkinlikler tamamen ortadan kaldırılmalıdır.
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 152
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
Şekil 9.4. Akış diyagramı: Şerit testere Şekil 9.5. Akış diyagramı: Şerit testere
bileme (ilk yöntem) bileme (geliştirilmiş yöntem)
Şekil 9.6. İş akış şeması–malzeme tipi: Şerit testere bileme (geliştirilmiş yöntem)
Konveyörler: Konveyörler, malzemeyi sabit bir hat üzerinde sürekli olarak veya
gruplar halinde taşıyan araçlardır. İşlemleri ve işlem yerleri değişmeyen ürünlerin
taşınması için uygundurlar. Malzemenin zaman, hız ve yer bakımından hassas ve
kontrollü taşınmasını sağlarlar. Tahıl, maden filizi, kömür vb. gibi dökme
maddelerin taşınması veya montaj hattı boyunca parçaların hareketi için
kullanılırlar.
Vinçler: Vinçler, ağır yükleri kaldırıp indirmede kullanılan araçlardır. Bir veya
birden çok kasmağa sahip olabilirler. Kaldırma aracı olarak halatın ucuna
kancalar bağlanır. Yüklerin kararlı bir şekilde indirilmesini sağlamak için vinçlerde
bir fren tertibatı bulunur. Kısıtlı bir alana hizmet edebilirler.
Krenler: Krenler, özellikle ağır yüklerin kaldırılması ve taşınması maksadıyla
kullanılırlar. Krenlerde kaldırma aracı olarak kancanın ucuna asılan file, ip veya
çelik halat kullanılır. Maden filizi, kum, toprak vb. dökme yüklerin kaldırılmasında
ve taşınmasında birbirine geçmiş iki parçalı kepçelerden yararlanılır. Krenler,
özellikle havadan taşıma için kullanılabildiklerinden yer tasarrufu sağlarlar.
Köprülü ve kollu kren tipleri mevcuttur. Köprülü krenler döküm endüstrisinde,
ağır makinaların ve parçalarının kaldırılmasında ve taşınmasında kullanılabilirler.
Elevatörler: Elevatörler, tahıl ve benzeri ambalajsız dökme yüklerin bir
seviyeden başka bir seviyeye olabildiğince dar bir alandan en kısa zamanda
taşınmasında ekonomik olarak kullanılabilirler. Kovalı, pnömatik, zincirli ve
Archimedes burgulu elevatör tipleri mevcuttur.
Endüstriyel Arabalar: Endüstriyel yük arabaları, elevatörler ve konvöyerler gibi
sabit izli taşıma araçlarına göre daha esnektirler. Bu bakımdan işlemleri ve işlem
yerleri değişken ürünlerin ve değişken konumlu hammaddelerin taşınmasında
kullanılabilirler. Genellikle kesikli üretimler ve farklı büyüklüklerdeki malzemelerin
taşınmasında tercih edilirler. Çatallı istif arabaları, her yerde kullanılabilmeleri,
yükün kaldırılabilmesi ve tek kişi tarafından kullanılabilmesi yönü ile avantaj
sağlarlar.
Asansörler: Asansörler, seviye farkı olan yerlerde yükleri düşey olarak hareket
ettiren taşıma araçlarıdır. Yüksek fırınlarda kullanılan asansörlerin yolu ise eğiktir.
Asansörler genellikle çok katlı yüksek binalarda ve maden kuyularında
kullanılırlar.
Kaplar: Kaplar, malzeme konarak saklanan veya taşınan araçlardır. Karton
kutular, bidonlar, paletler, kızaklar, altlıklar hareketsiz kaplardır. Vagonlar,
çekmelikler ve el arabaları hareketli kaplardır. Kaplar doğrudan taşıma işinde
kullanılmazlar.
Geliştirilmiş Yöntem
Saat Etkinlik
8.00 1. pres işçisinin presi temizlemesi
8.00 2. Pres işçisinin şalteri açması
8.10 İki pres işçisinin levha taslağını prese yerleştirmesi
8.30 Pres ustasının kontrolünde pres işleminin tamamlanması
Duraklara gidişlerin
3 2 * 1 1 3 1 8
4 2 2 * 1 2 3 10
Gidilecek yer
özeti
5 2 4 * 3 3 12
6 2 3 * 1 6
7 2 2 * 1 5
8 2 3 3 4 * 3 15
9 1 1 1 1 1 3 * 8
Toplam 6 7 8 10 12 6 5 15 8 75
Duraklardan çıkışların özeti
Şekil 9.12. İki el süreç şeması: Boruya manşon takma (mevcut yöntem)
Şekil 9.13. İki el süreç şeması: Boruya manşon takma (geliştirilmiş yöntem)
10. İŞ ÖLÇÜMÜ
10.1. İŞ ÖLÇÜMÜNÜN TANIMI
Bir işin oluşmasını sağlayan elemanlar makina, malzeme ve işgücüdür. Makina ve
malzeme, kolay ölçülebilen, az değişken fiziksel faktörlerdir. Fakat insangücü;
sosyal çevre, kişisel yetenekler, eğitim, tecrübe, teşvik, çalışma güvenliği ve
benzeri çok ve çeşitli, ölçülmesi güç faktörlerin etkisi altındadır. Bu nedenle, iş
ölçümü çalışmaları daha çok insangücü üzerinde yoğunlaşmıştır.
İş ölçümü, işe uygun nitelik taşıyan bir işçinin, tanımlanmış bir performansla
belirli bir işi yapması için gereken zamanı belirlemek amacı ile geliştirilmiş
tekniklerin uygulamasıdır.
İş ölçümü, bir işlemin veya işlemi oluşturan elemanın belirli çalışma koşulları
altında ve belirli yöntemlerle yeteri kadar eğitim, bilgi ve yeteneğe sahip bir işçi
tarafından, bir işgünü boyunca aşırı yorgunluk yaratmayacak bir çalışma hızı ile
yapılması için geçen sürenin belirlenmesi amacı ile uygulanan tekniklerdir.
İş ölçümü uygulanması zorunlu üç temel unsur içerir:
Belirli bir iş: Tanımlanmış ve standartlaştırılmış bir çalışma metoduna sahip
iştir.
İşe uygun nitelik taşıyan işçi: Normal işçidir.
Tanımlanmış performans: Etkin çalışma hızındaki normal tempodur.
İş ölçümü eğer değişik metotlar arasındaki etkinlik karşılaştırması için veya metot
etüdüne yardımcı olmak amacıyla yapılacaksa o zaman ilk beş aşama yeterli
olacaktır. Yukarıdaki altı aşama, iş ölçümü teknikleri için genel süreci belirler.
Ancak bunların uygulamaları sırasında, tekniğin özelliğine göre bazı alt detayları
söz konusu olabilir
10.5. İŞ ÖRNEKLEMESİ
10.5.1. İş Örneklemesinin Tanımı
İş örneklemesi, belli bir etkinliğin oluş yüzdesini istatistiksel örnekleme ve
rasgele gözlemler yolu ile belirleme yöntemidir.
Doğrudan ölçme yaklaşımıyla ilgili bir tekniktir. Bütün parametrelerinin ölçülmesi
çok zor olan bir yığının parametrelerini, aynı yığından alınan bir örnek grubu
aracılığıyla tahmin etmeye imkan verir.
İş örneklemesi, etkinlik örneklemesi, faaliyet örneklemesi, gecikme oranı etüdü,
rasgele gözlem yöntemi, ani okuma yöntemi ve gözlem – oran etüdü adalarıyla
da anılır.
Bir üretim sisteminde bulunan makinaların boş ve çalışır durumda olduklarını aynı
anda ve sürekli kontrol ile belirlemek oldukça güç ve pahalı bir yoldur. Sürekli
gözlem yerine, üretim sisteminde rasgele aralıklarla gezilerek çalışan ve duran
makina ya da işçi nedenleri ile kaydedilir. Bu veriler, oransal olarak belirli olasılık
ve güvenlik düzeyinde istatistik teknikleri ile belirlenir.
Malzeme // 2 5.00
Kişisel / 1 2.50
Boş
Boş / 1 2.50
Şekil 10.4. Makinanın çalışması ve boş zamanların dağılımına ilişkin kayıt formu
Şekil 10.5. Üç işçi tarafından yapılan 10 elemanlı bir işte, zaman örneklemesi
kayıt formu
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 174
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
√ (10.1)
(10.2)
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 175
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
Örnek büyüklüğü, güvenlik düzeyine ve duyarlığa göre değişir. Bunun için normal
dağılım standart normal dağılım olarak ele alınır ve standart değer
(10.3)
(10.4)
10.6.2.1. Kronometre
İstenen hassasiyete uygun kronometre seçilerek fiili süreler ölçülmelidir.
Genellikle geriye dönüşlü ve geriye dönüşsüz olmak üzere iki tip kronometre,
bazen de iki ibreli bir tip kronometre kullanılır. Bu kronometreler aşağıdaki üç
türden biri olabilir:
1) Saniyenin beşte bir aralıklarla bölünmüş kadran üzerinde bir dönüşte bir
dakikayı ve küçük ibrenin tam dönüşüyle 30 dakikayı kaydeden kronometre.
2) Dakikanın yüzde birine göre bölünmüş kadranı bir defa dönmekle bir dakikayı
ve küçük ibrenin tam dönmesiyle yapılan 30 dakikalık süreyi kaydeden
kronometre (ondalıklı dakika kronometresi).
3) Bir saatin on binde birine göre bölünmüş bir kadranda dönüşte 1/100 saati
ve küçük ibre yüz dilim içinde bir saati kaydeden kronometre (ondalıklı saat
kronometresi).
Günümüzde daha çok geriye dönüşlü ondalıklı dakika kronometresi
kullanılmaktadır.
Şekil 10.7’de görüldüğü gibi, kronometre 1 sürgüsü ile çalıştırılır ve durdurulur.
2 nolu kurma çarkının üstüne basılınca ibreler saati durdurmadan 0 noktasına
gelir ve oradan tekrar harekete başlar. 1 sürgüsü ile ibreler kadran üzerinde
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 177
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
KART NO:
ÜRÜN / PARÇA NO ETÜDÜ YAPAN:
RESİM NO: MALZEME TARİH:
KALİTE:
ONAYLAYAN:
İŞYERİ YERLEŞTİRME PLANININ KROKİSİNİ BİR BAŞKA KAĞIDA ÇİZİP FORMA EKLEYİNİZ.
Eleman D OZ ÇZ TZ Eleman D OZ ÇZ TZ
İş etüdü uzmanı, ilgili bölümde zaman etüdü çalışmalarına başlamadan önce işçi
temsilcileri ve denetçilerle toplantılar düzenleyerek yapılacak işin amacını açık ve
basitçe açıklamalıdır.
İşçi seçiminde ustabaşı ve işçi temsilcilerinden yardım alınmalı, seçilecek işçinin
işini iyi bilen ve dengeli özelliklere sahip bir işçi olmasına özen gösterilmelidir.
Çok işçinin çalıştığı yerlerde seçilecek işçinin nitelikli işçi olması önemlidir.
Bunların hepsinde zaman etüdü yaparak ortalamasını almak, etüdün
tamamlanma süresini fazlasıyla artıracak ve maliyetini de yükseltecektir. Ayrıca,
söz konusu işçilerin deneyimlilerinin, bilgi birikimlerinin ve diğer niteliklerinin
farklı olması, bir ölçüde iş istasyonlarının sahip oldukları özelliklerin farklı olması
dolayısıyla, ölçülen süre, olması gereken gerçek süreden önemli ölçüde sapabilir.
Nitelikli işçi, elindeki işi belirlenmiş güvenlik, nitelik ve nicelik standartlarına
uygun olarak yerine getirebilmek için gerekli fiziki yeteneklere, zeka ve eğitime,
beceri ve bilgiye sahip olan bir kişidir.
Temsili işçi, belli bir grup içinde ortalama beceri ve performansa sahip olan
işçidir. Temsili işçi nitelikli bir işçi olmayabilir.
Nitelikli işçi, istenen becerilere sahip deneyimli işçidir. Deneyimli işçi aşağıdaki
özelliklere sahip olup, bu özellikleri ile deneyimsiz işçilerden farklıdır:
Deneyimli işçi, düzgün ve dengeli hareket eder.
Hareketleri uyumludur.
İşaretlere daha çabuk cevap verir.
Muhtemel güçlükleri önceden fark ettiğinden onları yenmek için hazırlıklıdır.
İşi, bilinçli bir dikkat gösterdiğini hissettirmeden yapar, bu nedenle rahattır.
Zaman etüdünde benzeri durumlarla karşılaşıldığında iş istasyonları, işçiler ve
çalışma hızlarıyla ilgili olarak normal kriterlere göre uygun seçimler yapılır.
Normal iş istasyonu, tanımlanmış işin yapılabilmesi için uygun çalışma
koşullarına, teknolojiye ve planlamaya sahip iş istasyonudur. Ancak, iş
istasyonunun tek olması halinde bir seçim sözkonusu olmaz. Normal işçi,
tanımlanmış işi yapılabilmesi için uygun fiziksel niteliklere, bilgi birikimine ve
deneyime sahip işçidir. Bu tanım, özürlü işçiyi kapsamadığı gibi işini refleks
haline getirmiş son derece deneyimli işçiyi de kapsamaz.
İşçiye yaklaşmada, öncelikle işçiye etüdün amacı ve sorumluluk düzeyi açıkça
anlatılmalıdır. İşçi her zamanki hızında çalışmalı, alışkın olduğu dinlenmeleri
yapmalıdır. İşçiye ustabaşı ve işçi temsilcisi ile yaklaşılmalıdır. Görüşmeden
sonra, denetçi işçinin yanında kalmamalıdır. İşçinin işini yapmasında öğrenme
eğrisine uyulmalı ve gereken süre beklenmelidir. Bu nedenle yeni işçiler zaman
ölçümünde kullanılmamalıdır.
İş etüdü uzmanı gözlem sırasında, işçinin yaptığı her şeyi ve özellikle ellerini,
dikkatini dağıtmadan görebileceği bir yerde durmalıdır. Genellikle işçinin biraz
arkasında, yan tarafında ve ona 2 m uzaklıkta durulması tavsiye edilir. Bu
duruşta, işçi rahatsız olmaksızın etüt uzmanına kolayca soru yöneltebilir.
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 181
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
Burada, işçi işi, önceden belirlenen biçimde yapmıyor olabilir. Kullanılan makina –
teçhizat ve donanımı, çalışma koşulları ve kullanılan malzemenin yetersiz oluşu,
kesici takımların aşınması ya da yanlış bilenmesi gibi hallerde işler gözlenerek
kaydedilen zamanlar, zaman standartlarının belirlenmesinde kullanılmamalıdır.
Metot etüdü yapılmaksızın zaman standartlarının konması, ancak, bir yılda birkaç
kez yapılan kısa süreli işlerde sözkonusu olabilir. İşçiler sözkonusu işi sürekli
yapmadıklarından, iş etüdü uzmanının yönteme ilişkin kayıtları işçiler için önemli
olacaktır.
İşçi ve işlem ile ilgili konuların kaydedilmesinden sonra iş, elemanlarına ayrılır.
Eleman, bir işin gözlemini, ölçümünü, çözümlenmesini kolaylaştırmak için
seçilmiş o işe ait bağımsız bir parçadır.
İş devresi, bir işin yapılabilmesi ya da bir birim üretimin elde edilmesi için gerekli
elemanlar dizisidir.
Daha önce seçilmiş olan işler veya süreçler, yapılacak olan etüdün detay
düzeyine göre elemanlarına ayrılır. Ancak bu ayrımda dikkat edilmesi gereken
husus, iş elemanlarının tanımlanabilir ve ölçülebilir bir süreye sahip olmasıdır.
Böylece ölçme sırasında yapılacak hatalar minimuma indirilebilir.
İşi elemanlarına ayırmakta uyulması gereken kriterler aşağıdaki gibi ifade
edilebilir:
El ile yapılan işlerle makina ile yapılan işler birbirinden ayrılmalıdır. El ile
yapılan işlerde işçinin çalışma temposuna göre, değişken bir hız faktörü söz
konusudur. Halbuki makina ile yapılan işlerde daha sabiti bir çalışma hızı
geçerlidir.
Her çevrimde tekrarlanan işlerle tesadüfi işler birbirinden ayrılmalıdır. Örneğin
tornada kaleme talaş sarması, tesadüfi sayılabilir. Bu türden işler etüt dışında
bırakılmalıdır.
Farklı tempolu işler elemanlarına ayrılmalıdır. Zira her işlem aynı kolaylıkta
değildir. İşin yapılması sırasında değişik fiziksel özelliklere sahip işlemler
arasında tempo farklılaşması olağan karşılanır; ancak bunun dikkate alınması
gerekir.
İşin ayrıntılı olarak elemanlarına ayrılmasının gerekçeleri:
Verimli işin (etken süre) verimli olmayan işten (etken olmayan süre)
ayrılmasını sağlamak.
Tam bir çalışma devresi temel alınarak belirlenen çalışma hızının daha doğru
bir şekilde bulunmasını sağlamak (işçi bütün çalışma devresinde aynı hızda
çalışmayabilir).
Değişik tipte elemanların tanımlanmasını ve ayrıt edilmesini sağlayarak her
tipe göre bir uygulama ayarlamak.
Fazla yorgunluğa neden olan elemanların ayrılmasını ve yorgunluk paylarının
daha doğru olarak belirlenmesini sağlamak.
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 183
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
40 n' x 2 x 2
2
n
i i
(10.5)
xi
Burada; n belirlenmesi istenen örnek büyüklüğü, n’ ön etütle alınan gözlem veya
okuma sayısı, okunan değerlerdir.
Elemanlar seçildikten ve kaydedildikten sonra ölçmeye başlanabilir. Zaman
ölçümü kronometre ile iki şekilde yapılır: sürekli (birikimli) zamanlama ve geriye
dönüşlü zamanlama.
Sürekli zamanlamada etüt süresince kronometre sürekli çalıştırılır. Ölçümü
yapılacak ilk işin ilk elemanından ölçüm başlar ve etüt tamamlanıncaya kadar
kronometre durdurulmaz. Her elemanın sonunda kronometre verisi kaydedilir.
Her elemana ait süre, etüt tamamlandıktan sonra yapılan artarda çıkarma
işlemleri ile elde edilir.
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 185
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
Normal tempo, bir işin belli standart ve niteliklere uygun eğitimli, belli birikim ve
beceriye sahip bir işçinin, kendisini yormadan ve gerekli dinlenmeleri de
gözönüne alınarak belirli bir işin harcadığı sürenin fonksiyonudur.
Etütler nitelikli işçiler üzerinde yapılmalıdır. Ancak, etütlerin her zaman ortalama
nitelikteki işçiler üzerinde yapılması mümkün olmadığı gibi, bu özelliklerdeki
işçiler her an aynı düzeyde çalışamazlar. İş etüdü uzmanı, gözlediği işçinin
çalışma hızını değerlendirmek ve standart hız ile ilişkisini kurabilmek için
derecelendirme (tempo takdiri) yöntemini uygular.
İşçi, çalışması sırasında sürekli normal zamana eşit çıktı yaratamaz. Genellikle
bundan sapmalar gösterir. Bunun nedenleri, bedensel ve zihinsel yorgunluk,
kişisel gereksinimler olabilir ve gecikme olarak bu payların belirlenmesi gerekir.
Eğer etkin bir üretim sistemi kurulmuş ise verilecek gecikme toleransları sıfır
olur. Yorgunluk toleransları ise işin özelliklerine göre değişir. Ancak mutlaka,
kişisel ihtiyaçlarla birlikte dikkate alınmalıdır.
Derecelendirme kavramına göre, iş etüdü uzmanı düşündüğü bir standart hız ile
işçinin çalışma hızını karşılaştırır.
Standart hız, işlerini benimsemiş ve doğru yöntemleri kullanan nitelikli işçilerin
doğal bir çalışma ile ulaşabilecekleri ortalama hızdır.
Bu çalışma hızı, standart derece olarak tanımlanır ve 100 ile gösterilir. Standart
hız sürdürülürse ve uygun dinlenme sağlanırsa, bir işçi çalışma günü ya da
vardiya süresince standart performansa ulaşabilir.
Standart performans, belli bir yöntemi bilmeleri ve uygulamaları, işlerine
kendilerini verebilmeleri için özendirilmiş olmaları koşuluyla nitelikli işçilerin aşırı
bir çaba göstermeksizin bir iş günü ya da vardiya süresince, doğal olarak
erişebilecekleri ortalama üretim düzeyidir. Normal tempo olarak da ifade edilen
standart performans 100 olarak tanımlanır.
Derecelendirme, iş etüdü uzmanının, deneyimlerine göre düşündüğü bir standart
hız kavramı ile işçinin gözlenen çalışma hızını karşılaştırmasıdır.
Standart hız, iş, işçi, malzeme, çevresel koşullar, coğrafik konum, kültür, işletme
tutumu, çalışma zamanı ve süresi, vb. bir çok faktöre göre değişir.
Çalışma hızı, aynı tip işler için normal hız kavramı dikkate alınarak
belirlenmelidir. Bu maksatla, zaman standartlarına ilişkin çalışmalara
başlanmadan önce işe uygun bir metot etüdü yapılmalıdır.
Belirli bir eleman için gerçek çalışma zamanındaki değişikliklerin bir kısmı işçinin
denetimi altında, bir kısmı da denetimi dışındaki faktörlerden ileri gelebilir. İşçinin
denetimi dışında çalışma hızını etkileyen faktörler şunlardır:
Kabul edilebilir sınırlar içinde olmasına rağmen kullanılan malzemelerin
özelliklerindeki değişmeler.
Araçların ve donanımın yararlı ömürleri içerisinde iş görme etkinliğindeki
değişmeler.
İşlemin yöntem ve koşullarındaki küçük ve önlenemeyen değişimler.
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 187
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
Isı, ışık, gürültü, titreşim, toz, vb. gibi çevre koşullarındaki değişmeler.
Derecelendirme ya da tempo takdiri, yukarıdaki subjektif özelliklerin baskın
olması nedeniyle etüt uzmanı açısından zor aşamalardan biridir. Bu zorluğun bir
ölçüde giderilebilmesi için, uzmanın işin normalde hangi hız ve etkinlik ile
yapılması gerektiğini bilmesi gerekir. Bu bakımdan, derecelendirme, çeşitli tip
işlerde uzun denemeler ve uygulamalar sonucu elde edilecek verilere göre yapılır.
Denemelerin sayısı arttıkça derecelendirmenin doğruluğuna olan güven de
artacaktır. Özellikle, çalışma koşullarının değişken olması (hava koşullarının,
kullanılan malzemenin değişmesi, vb.) halinde her koşulda ayrı etüt yapılması
gerekir.
İşçinin denetiminde çalışma hızını etkileyen faktörler şunlardır:
Ürün kalitesinde kabul edilebilir değişmeler.
İşçinin becerisine bağlı değişmeler.
İşçinin düşünceleri ve çalıştığı işletmeye karşı davranışlarındaki
değişmeler.
İşçinin denetimi altındaki bu faktörler işçinin hareket biçimini ve çalışma hızını
etkileyerek iş süresini etkileyebilir. Zaman etüdü uzmanı, nitelikli bir işçinin
izlemesi gereken hareket biçimini bilerek seçilen işçinin bu değişiklikler karşısında
takınacağı tutum için öncülük yapmalıdır.
İşçinin çalışacağı en iyi hız aşağıdaki faktörlere bağlıdır:
İşin gerektirdiği fiziksel çaba.
İşçinin göstermesi gereken dikkat.
İşçinin eğitimi ve deneyimi.
Bir iş için sarfedilmesi gereken fiziksel çaba ve gösterilmesi gereken dikkat
(zihinsel çaba) arttıkça çalışma hızı azalır.
Zaman etütçüsü, aşağıdaki durumlarda çok yüksek derecelendirme
yapmamalıdır:
İşçi kaygılı ve aceleci görünüyor.
İşçi açıkça farkedilecek şekilde dikkatlidir.
İş, etütçüye zor görünüyor.
Etütçü, kısa süreli elemanları kaydederken çok hızlı çalışıyor.
Zaman etütçüsü, aşağıdaki durumlarda çok düşük derecelendirme yapmamalıdır:
İşçi işi kolay gösteriyor.
İşçi düzgün ve uyumlu hareketler yapıyor.
Etütçünün, işçinin düşünmesi gerektiğini sandığı anlarda düşünmek üzere
duraklamıyor.
İşçi ağır el işi yapıyor.
Etütçü yorgun.
Zaman etüdü öncesi özel beceri ya da çaba isteyen etkinlikleri azaltan iyi bir
metot etüdü yapılmışsa, derecelendirme daha kolay yapılır. Yöntem
basitleştirildiği ölçüde beceri gerektiren elemanlar o ölçüde azalacağından
derecelendirme için sadece hızın değerlendirilmesi yeterli hale gelir.
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 188
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
Hatasız bir derecelendirme sonucunda, bir eleman için belirlenen derece ile
gözlenen zaman çarpımı, şeklinde hep aynı kalır. Örneğin, gözlenen
zaman 0.20 dakika için derecelendirme değeri 1.00 olarak takdir edilirse, sabit
sayı 0.20 olur. Aynı elemanın gözlenen zamanı 0.25 olarak ölçülürse, sabit
sayının 0.20 olması için derecelendirme değeri 0.8 olarak takdir edilmelidir.
Tempo takdirini daha tutarlı ve sayısal hale getirebilmek için Westinghouse
Faktörleri adında bir yöntem bulunmaktadır. Tempo takdirindeki subjektiflik
özelliğini azaltarak yanılma payını düşürmek için Westinghouse Faktörleri ile dört
faktörden oluşan bir sistem kurulmuştur. Bu faktörler ile alabilecekleri alt ve üst
sınırlar Tablo 10.3’de verilmiştir.
Etüt uzmanı, etüt sırasında işçinin çalışma temposunu takdir etmek için
yukarıdaki faktörlerin uygun detaylarına göre puanlar verir. Daha sonra normal
tempo 100 üzerine bunları toplar ve son tempoyu belirler.
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 189
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
Dinlenme payı, belirli koşullar altında yapılan belli bir işin oluşturacağı fizyolojik
ve psikolojik etkilerden işçiyi arındırmak ve işçinin kişisel ihtiyaçlarını
karşılayabilmek için temel zamana eklenen bir paydır.
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 191
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
Elemanter hareket standartları (EHS) adı ile de anılan önceden belirlenmiş zaman
standartları dolaylı iş ölçümü tekniğidir.
Önceden belirlenmiş zaman standartları (PTS), doğrudan gözlemlere ve ölçümlere
dayanmayan, çeşitli hareketler için önceden belirlenmiş zaman standartlarından
yararlanılarak çeşitli işlemlerin yapılması için gereken zamanı belirlemek amacıyla
kullanılmaktadır. Temel beden hareketleri için hesaplanmış zamanlardan yararlanılarak
belli bir performans düzeyinde yapılan bir işin zamanının belirlenmesinde kullanılan bir iş
ölçme tekniğidir.
Özellikle, seri üretimde işçilerin birbirlerine benzer yöntemle çalıştığı durumlarda uygun
bir yöntemdir. Ancak, bu yöntemin uygulanması kronometraj ve iş örneklemesi
yöntemlerine göre çok daha uzun sürer ve maliyeti yüksek olur, ancak elde edilen bilgiler
çok daha hassastır ve aynı ölçüde az hataya sahiptirler.
Analitik tahmin yöntemi, belirli bir tempoda yapılan bir işin standart süresini, iş ile ilgili
bilgi birikimine ve deneyimlere dayalı olarak tahmin etme yoludur. Genellikle tekrarlı
veya sürekli olmayan işlerde (bakım, onarım gibi) ve sentetik verilerin yetersiz olduğu
işlerde standart zamanı ölçmek için kullanılır. Bu teknikle iş ölçümü, kısa sürede ve düşük
maliyetle gerçekleştirilebilir.
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 194
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
Bir işlemin yapılış süresi zamanla azalır ve işçilik maliyeti düşer. Bir işlemin
yapılış süresi ile o ana kadar yapılan tekrar, yani üretilen parça sayısı arasındaki
ilişkiyi matematik bir bağıntı ile ifade etmek mümkündür. Bu bağıntının grafiği
negatif – exponansiyel bir eğri olarak görülür. Uygulamada öğrenme eğrisi veya
gelişme eğrisi adları verilen bu eğrinin temel prensibi; üretilen kümülatif miktar
iki katına ulaştığında işlem süresi sabit bir oranda azalır.
Örneğin, ilk ünite 100 dakikalık bir sürede tamamlanıyorsa, % 20 sabit azalma ile
1. parça; 100 dakika
2. parça; 100 x 0,80 = 80 dakika
4. parça; 80 x 0,80 = 64 dakika
8. parça; 64 x 0,80 = 51,2 dakika
16.parça; 51,2 x 0,80 = 41 dakika, vb. olarak bulunur.
Şekil 10.13’de örneğe ilişkin öğrenme eğrisi gösterilmiştir.
Belirli sıradaki bir ürünün üretimi için gerekli süre aşağıdaki eşitlikle hesaplanır.
Y KX n (10.10)
Burada; Y: X. ünitenin üretimi için gerekli süre (zaman / ünite), X: üretim
miktarı (adet), K: birinci ünitenin üretimi için geçen süre (zaman), n öğrenme
oranına bağlı sabittir. n, belirli bir öğrenme oranı (% olarak) için sabit bir sayı
olarak aşağıdaki gibi hesaplanır.
Burada , sabit azalma oranı ile 1 arasındaki fark olup, öğrenme oranı olarak
tanımlanır.
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 195
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
Öğrenme Eğrisi
120
80
60
40
20
0
1 2 4 8 16 32 64 128 256 512
Üretim miktarı (adet)
Öğrenme eğrisi, insanın daha fazla ağırlık taşıdığı karmaşık montaj işlemlerinde
geçerli sonuçlar verir. İşlemlerin çoğunluğunun makine tarafından yapılması
halinde öğrenmenin süre üzerindeki etkisi azalır. Yapılan araştırmalar uçak
endüstrisinde % 20 olan sabit azalma oranının, diğer endüstrilerde daha yüksek
değerlere çıkabildiğini göstermiştir.
Öğrenme eğrisinin başlıca uygulama alanları aşağıda sıralanmıştır:
Uçak endüstrisinde; maliyet tahmini, üretim programlarının hazırlanması,
işgücü verimliliğinin belirlenmesi, araç – gereç ihtiyacının belirlenmesi, ücret
sınırlarının belirlenmesi.
Yeni bir ürünün satış fiyatının üretime geçmeden önce tahmin edilmesi.
İşgücü planlaması.
Yeni işçilerin ustalık bakımından gösterdiği gelişmelerin izlenmesi.
Mevcut tesislere yapılacak ek yatırımların planlanması.
İmal etme veya satınalma kararının verilmesi.
Ürün üzerindeki tasarım değişikliklerinin maliyetinin hesaplanması.
Standart zamanların kontrolü.
Finansal planlama.
İşçilik kontrolü.
Öğrenme eğrisinin sakıncalı yanları da vardır:
Yeni bir işte bütün işlemler yeni değildir. Bazı iş elemanları üzerinde işçi
önceden çalışmış ve deneyim kazanmış olabilir.
İşçiler arasında tecrübe ve deneyim farkı bulunabilir. Dolayısıyla öğrenme
eğrisi çalışan kişilere göre değişir. Buna karşılık, bütün işçilerin belirli bir işte
aynı öğrenme eğrisine uygun gelişme gösterdikleri varsayılmaktadır.
İşçi, üretim hızını bilinçli olarak yavaşlatmış olabilir.
Sonuç olarak, öğrenme eğrisinin sürekli üretimde, insangücünün ağırlık taşıdığı
karmaşık işlemlerde uygulanması önemli avantajlar sağlamakla birlikte,
muhtemel sakıncalarına karşı gerekli özenin gösterilmesi gerekmektedir.
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 196
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
11. İŞ TASARIMI
11.1. İŞ TASARIMININ TANIMI
İş tasarımı, çalışanların iş deneyimlerini ve verimlerini artırmak amacı ile belirli
bir iş ya da birbirine bağımlı işlerden oluşan sistemlerin yapı ve içeriğinin
belirlenmesi ve değiştirilmesini içeren faaliyetlerdir.
Örgütsel iş düzenleme, iş yapılandırma ve tekno – yapısal müdahale kavramları
ile de ifade edilen iş tasarımı, işgörenlerin çalışmaya özendirilmeleri, moral
güçleri ve verimlilikleri üzerinde önemli etkilere sahiptir. İş tasarımına dayalı
değişiklikler, kişinin iş başında deneyim ve verimliliğinde artış sağlayacağı gibi,
kişinin mevcut yetenek ve becerilerini de tam olarak kullanmasına ve yeni
beceriler geliştirmesine imkan sağlar.
Ondokuzuncu yüzyılın sonlarına kadar uygulanan geleneksel yönetim anlayışında,
işin olabildiğince küçük parçalara ayrılması, sürekli tekrar, uzmanlaşmayı
artırmak, uygun çalışma koşulları sağlamak, değişiklikleri en aza indirmek ve
özendirici ücret sistemleri gibi kriterler dikkate alınarak iş tasarımı yapılıyordu.
Geleneksel yönetim anlayışı ile iş tasarımında bütün görevler ve işler kesin ve
biçimsel olarak tanımlanmış olduğundan; işlerin rutin, monoton ve basit hale
dönüşmesi işgörenlerde iş tatminsizliği, ruhsal ve bedensel yorgunluk, stres, iş ve
çevreye yabancılaşma gibi sorunlar yaratmıştır. Bu sorunlar işletme içinde yüksek
işgücü devri, devamsızlık, üretimde düşüş, kalitesizleşme, sosyal ilişkilerin
bozulması ve şikayetlerin artması gibi olumsuzluklara yol açmıştır. İş
basitleştirme döngüsünün hakim olduğu bu anlayışta yabancılaşma artar, iş
tatmini azalır.
Ancak, bu dönemde yapılan iş tasarımı çalışmalarında insan faktörü ve tatmini
konularına yeterli önem verilmemiştir. Gerçekte, teknolojinin üst düzeyde gelişim
gösterdiği son yıllarda dahi insan faktörü üretimin en temel faktörü olarak yerini
ve önemini korumaktadır.
Son yıllarda ise, davranış bilimcilerin çalışmalarının sonuçlarından yararlanan
yöneticiler işgörenlerin birey ve grup olarak duygusal yönlerini, beklentilerini,
düşünsel yeteneklerini ve çevresel etkileşimlerini kriter alarak iş tasarımı
yapmaktadırlar. Bireylere ve onların tatminine önem verilirken, iş ve teknolojik
değişim ikinci planda kalır. Kural ve sınırlamalar iş grupları tarafından yapılır.
Esnek ve katılımlı bir sistemdir. Bu anlayışa göre; işgörenlere daha geniş
kapsamlı yetki ve sorumluluk yüklenmekte, mücadele gerektiren ve ilerleme ve
gelişme olanakları sağlayan işler verilmektedir.
Günümüze kadar yapılan araştırmalar ve uygulamalar, işi etkileyen bütün iç ve
dış değişkenler, işgören, biçimsel ve biçimsel olmayan örgüt yapısı, örgütteki
mevcut rol ve statü düzeni, fiziksel koşullar ve çalışma ortamı birlikte ele alınarak
işin tasarlanmasının en uygun yol olacağını göstermiştir.
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 197
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
Esnek zaman (EZ ) : Çekirdek zaman dışına düşen çalışma saatlerini içerir.
( EZ 5.5saat) .
İşletme çalışma saatleri (İÇZ ) : İşletmenin açık kaldığı süredir. İşletmenin açık
kaldığı süre, çekirdek zamandan ve yasa veya sözleşmelerde belirtilen çalışma
saatlerinden daha uzun olur. ( İÇZ 10saat ) Toplam çalışma zamanı, çekirdek
zamanla esnek zamanların toplamıdır.
Yerleşik dönem (YZ ) : İşletmelerin borçlanma veya alacaklanmaya izin verdiği
zaman miktarıdır.
Borçlanma (BZ ) : Esnek çalışma saatleri, işgörenlere saatlerle ilgili alacak ve
borçlarını bir yerleşik dönemden diğerine aktarabilme özgürlüğü sağlar. Örneğin,
bir aylık dönemde çalışılması gereken zaman 160 saat iken, 170 saat çalışılmışsa,
10 saatlik fazlalık bir sonraki aya aktarılarak 150 saat çalışmak yeterli
olabilecektir. Aksine, önceki ay 150 saat çalışılmışsa, sonraki aya 10 saat eksik
ertelenerek 170 saat çalışılması gerekecektir.
Esnek çalışma saatleri yöntemi, özellikle bireysel çalışmaların geçerli olduğu
işlerde, aynı işi yapan fazla sayıda işgörenin çalıştığı işlerde ve fazla sayıda
işgörenin çalıştığı işletmelerde başarıyla uygulanabilmektedir.
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 200
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
11.3.2.1. İş Rotasyonu
Sıralı ve tekrarlı işlerde çalışan işgörenlerin kısa veya uzun süreli olarak başka tür
sıradan ve tekrarlı işlere geçirilmesi ya da makina – teçhizat ve donanımını
değiştirmektir. Bu değişiklikte işin yapısı aynı kalır. Değişim planlı veya plansız,
işgörenin kendi isteği ile veya bir yöneticinin emriyle olabilir.
İş rotasyonu, bütün işlerin monoton ve sıkıcı olduğu, diğer iş tasarım
tekniklerinin uygulamalarından önemli yarar sağlanamadığı durumlarda uygulanır
ve görevlerde çeşitlilik yaratarak monotonluk duygusunu ortadan kaldırır.
Özellikle, montaj hatlarında tekrarlı ve basit faaliyetlerden oluşan işlerde çalışan
işgörenlere iş rotasyonu programları uygulanarak işler daha anlamlı ve çekici hale
getirilebilir. Benzer olarak, yöneticilere uygulanan iş rotasyonu, işletmeyi tanıma
ve tecrübe kazanmalarına katkı sağlar. İş rotasyonunun işgörenler ve işletme
açısından yararları aşağıda sıralanmıştır.
İşgörenler açısından iş rotasyonunun yararları:
Yükleme değişimi
Nitelik açısından gelişme olanağı
Daha ilgi çekici çalışma
İşletme açısından iş rotasyonunun yararları:
İş sisteminde arıza olasılığının azaltılması
Personel niteliğinin yükseltilmesi
Çalışma gruplarında uyumun artması
Daha iyi üretim kalitesi
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 204
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
İş rotasyonunun en önemli sakıncası, çok farklı içerikli işler arasında yapılan sık
değişimlerin yeni işlere alışma zorluklarına ve önemli yüklenmelere neden
olabilmesidir. Farklı faaliyetler dolayısıyla daha büyük hata riski ve rutin çalışma
payının azalması, işgörenler için iş gereklerinin derecesini yükseltir. Bu
olumsuzlukların işgörenlerin üzerindeki etkileri işgörenlerin uygunluğuna göre
farklı olabilir.
11.3.2.2. İş Genişletme
İş genişletme, yatay aktarma noktalarının eskiye göre farklılaştırılması,
sınırlarının genişletilmesidir. Buna göre iş genişletme, mevcut tanımlanmış işlere
yenilerinin eklenmesi yoluyla işin içeriğinin ve tanımının genişletilmesidir. Şekil
9.2’de yatay aktarma noktalarında yapılan iş genişletme işlemi gösterilmiştir. İş
genişletme ile işgörenlerin yerine getirdiği görevleri sayı ve çeşit olarak artırılır.
Böylece, işin tekdüzeliği azaldığından işgörenin işine daha fazla ilgi duyması
sağlanmaktadır.
İş genişletmenin sakıncaları:
İşe alıştırma süresi, dolayısıyla maliyetler ve işgörenden istenen nitelikler
artar.
Bölümlere ayrılmış üretime oranla daha fazla üretim aracına gereksinim
duyulur.
9.2.3.3. İş Zenginleştirme
Bir sürecin bitmesiyle yeni bir sürecin başlaması arasındaki noktaya aktarma
veya transfer noktası denir. İş zenginleştirme, dikey aktarma noktalarının eskiye
göre farklılaştırılması, sınırlarının genişletilmesidir. Şekil 9.3’de dikey aktarma
noktalarında yapılan iş zenginleştirme işlemi gösterilmiştir. Diğer bir ifade ile,
işgörenin yerine getireceği görevlere belirli ölçüde planlama, yürütme ve
denetleme faaliyetlerinin eklenmesi iş zenginleştirmedir. İş zenginleştirme ile
işgören, belirli bir işin yalnızca belirli bir kısmını sürekli olarak tekrarlayıp
yürütme yerine belirli bir işi başlangıcından sonuçlanmasına kadar yürütür veya
izler. Bu uygulama, dış müdahaleyi (karışma) azaltır, işgörenin sorumluluğunu
artırır, böylece işgörenin işe bağlılığını ve başarılı olma isteğini yükseltir.
9.2.3.6. İş Kolaylaştırma
İnsan, belirli bir işte ve belirli bir tempo ile istenildiği kadar uzun süre aynı gücü
veremez. Yorulma sonucu azalan güçle birlikte işin yapılma zorluğu da artar. Bu
sorunun giderilmesi için yorgunluk dinlenme ile dengelenmeli, ancak daha da
önemlisi işgörenlerin yorgunluk duymadan ya da daha az yorgunluk duyarak
daha verimli iş yapabilmelerini sağlamak maksadıyla çoğu zaman işin yeniden
düzenlenmesi ve bu amaçla iş kolaylaştırma prensiplerinden yararlanılması
gerekebilir.
İş kolaylaştırma, işi yaparken insan gücünden ve kullanılan diğer üretim
faktörlerinden en yüksek düzeyde yararlanma yolları ile iş işgörenlerin en uygun
koşullar altında, en az enerji harcayarak çalışmasını sağlayacak fiziksel çevre
koşullarını ve olanaklarını araştıran bir disiplindir.
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 208
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
İş kolaylaştırma, işlerin daha etkili yollarla, hızlı ve güçlük çekilmeden daha kolay
yapılabilmesi yollarının geliştirilmesi olarak da tanımlanabilir. Buna göre, işin
kolaylaştırılması maksadıyla uygulanacak yeniden düzenleme prensipleri iş etüdü
ve ergonomi prensiplerine dayanacaktır.
İş kolaylaştırmada ilk adım her işle ilgili tutumların belirlenmesi ve işin doğru
yapılıp yapılmadığının araştırılmasıdır. Bu uygulamada, işin eleştirel olarak
incelenmesi ve bu maksatla aşağıdaki soruların cevaplanması gerekmektedir:
İş niçin yapılıyor?
İş nasıl yapılıyor?
İş daha az zaman ve çaba harcanarak yapılabilir mi?
Çalışma yeri ve araç gereçler yeniden düzenlenerek daha uygun bir
çalışma ortamı sağlanabilir mi?
İşin yürütülmesi için daha uygun düzenekler kullanılabilir mi?
İnsanlar genellikle statikocudur. Hemen hemen hiçbir insan bir işin yapımı ile ilgili
olumlu sonuçları görmeden mevcut alışkanlıklarını değiştirmek istemez. İşin
yapım yöntemlerinin ve fiziksel çevre koşullarının yeniden düzenlenerek
düzeltilmesi, yorgunluk ve çalışma süresini azaltarak faaliyetlerin daha kolay
planlanmasını ve daha verimli yürütülmesini sağlayabilir. Yeni yöntemler,
başlangıçta daha fazla zaman, zihinsel güç ve dikkat gerektirebilir. Ancak,
işgören kolay ve kısa zamanda yapılamayan eski alışkanlıklarını bırakma
eğiliminde ise, yeni yöntemleri daha kolay öğrenebilir ve uygulayabilir.
Araştırmalar, çalışma ortamının yeniden düzenlenmesinin ve çalışma
yöntemlerinin değiştirilmesinin işin daha kolay yapılması üzerinde olumlu etki
yaptığını göstermiştir. Örneğin, uygun düzeneklerin kullanılması, araç –
gereçlerin depolama yerlerinin değiştirilmesi, gerekli olmayan bazı adımların
elimine edilmesi hareketlerin azalmasını sağlayabilir ve iş yapımını
kolaylaştırabilir. Çalışma yöntemlerinin düzeltilmesi için uygulanabilecek
yöntemlerde, ilk basamaktaki bir değişiklik alt basamaklardaki faaliyetlerde de
değişikliğe neden olacağından, işin yeniden düzenlenmesi ve kolaylaştırılması
zincirleme faaliyetler oluşturur. İş kolaylaştırma yöntemleri 5 grupta ele
alınabilir:
1) Vücut hareketlerini ve duruşunu değiştirme
2) Araç – gereç, donanım ve çalışma ortamını değiştirme
3) İşin yapılmasındaki adımların sırasını değiştirme
4) Son üründe değişiklik yapma
5) Kullanılacak malzemeyi değiştirme
1) Vücut Hareketlerini ve Duruşunu Değiştirme: Bütün faaliyetlerinde,
enerji ve zaman tasarrufu insan vücudu için önemli bir faktördür. Bu faaliyetlerde
insan enerjisinin ve zamanının gereksiz tüketimine yol açan birçok iş adımı
öncelikle düzeltilmelidir.
İş adımlarından tasarruf sağlamanın ilk ve en kolay yolu bazı adımların elimine
edilmesidir. Bazı gereksiz hareketler iyi bir planlama ile ortadan kaldırılabilir.
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 209
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
Ergonominin amacı, insanın iş yaşamı ile olan ilişkisini akılcı bir yöntemle
inceleyerek işin ve çevresinin insanın özelliklerine ve yeteneklerine uyumunu
sağlamaktır. Bunun için iş yükü ve çevre koşullarının ek yükler ölçülerek bu
yüklerin hangi zorlanmalara yol açabileceği beklentisi ortaya konur. Bu
zorlanmanın işçinin beklenebilir zorlanma sınırını aşmaması için alınabilecek
önlemler analiz edilerek çözüm önerileri ortaya konur.
İnsan – makina ilişkisi açısından ergonominin hedefi; çalışan insanı, çalıştığı
makina – teçhizat ve donanımı, uyguladığı çalışma yöntemlerini ve içinde
bulunduğu çevresel koşulları sistematik olarak incelemektir.
İnsanın fizyolojik yapısının incelenmesi, iş için gerekli çalışma alanının fizyolojik
yapıya uyumunun sağlanması, göstergelerin ve kontrol düzenlerinin duyma,
görme, dokunma, uzanma, kavrama ve benzeri açılardan uygun biçimde
tasarlanması, aydınlatma, ısıtma ve havalandırmanın uygun düzeyde sağlanması,
bedensel ya da zihinsel yorgunluğa ve yıpranmaya ve çalışma hatalarına yol
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 213
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
açabilecek titreşim, toz, nem, gürültü, radyasyon, zehirli gaz ve maddeler gibi
olumsuz çevresel etkilerin kontrol altına alınması ergonomi biliminin insan –
makina sistemi açısından uğraş alanlarını oluşturmaktadır.
Sistem tasarımında makinanın fonksiyonu, kullanım kolaylığı, verimliliği, yapısı ve
işlevlerinin insan faktörü ile işbirliğine yatkın olması, ekonomikliği ya da
teknolojik düzeyi gibi unsurlar dikkate alınmalıdır. Sistem tasarımında insan –
makina uyumu öncelikli koşul olduğuna göre; bir makinanın tasarımı ve
elemanları arasındaki uygumun sağlanması kadar insan ve makina arasındaki
işbirliğinin sağlanması da önemlidir. Sistem tasarımında insan faktörü de sistemin
önemli bir entegre elemanı olarak dikkate alınmalıdır.
Sistem tasarımında amacın gerçekleştirilmesi için görevlerin yeterli olması ve
aynı zamanda bu görevlerin insan ve makina arasında amaca uygun biçimde
dağıtılması gerekir. Bu maksatla, sistemin tasarımı aşamasından itibaren sistem
tasarımcıları, makina mühendisleri ve ergonomistler arasında uyumlu bir çalışma
başlatılmalı ve sürdürülmelidir. Böylece, sistemi işleten insan faktörünün
kapasitesi ile uyumlu ve kapasiteyi güçlendiren donanım tasarımı mümkün olur.
Şekil 12.2’de görüldüğü gibi, ayrıntıya inildiğinde, tesis ve tasarım süreçleri çok
sayıda alt sistemlerden oluşmaktadır. Sistemin karmaşıklığı arttıkça, öncelik ve
uyum sorunlarının çözümü güçleşmekte, karmaşık sistemlerde birbirleri ile
çakışan ve çelişen istekler ortaya çıkmaktadır.
Sistem tasarımında genellikle aşağıdaki aşamalar izlenir;
1) Amacın belirlenmesi
2) Fonksiyonların ayırımı
3) Fonksiyonların dağıtımı
4) İşlemlerin tanımı
5) İş tarifleri
6) Ara kesit tasarımı
12.1.5. İş Tarifleri
İşlemler tanımlanıp, makina ve insan faktörüne düşen görevler ayrılarak iş
tarifleri hazırlanır. İş tariflerinin üç temel yararı vardır;
Makinalara ait işletme ve bakımla ilgili direktiflerin hazırlanmasına yardımcı
olur.
İnsan faktörünün niteliklerini belirleyerek eğitim gereksinimini ortaya koyar.
İnsan – makina ara kesitinin temellerini verecek teknik bilgileri içerir.
12.2. GÖSTERGELER
Gösterge, makinaların kontrol sistemleri harekete geçirildiğinde, kontrol işleminin
sayısal veya sayısal olmayan sonuçlarını gösteren düzeneklerdir.
Göstergelerin temel amacı, öngörülen bilgileri en basit bir düzenek içinde, istenen
sürede ve kolayca okunabilir bir şekilde görüntülemektir. İnsan – makina
arasında sürekli bir iletişimin kurulmasını sağlarlar. Bir makinanın etkili kullanımı
ve aksaksız işleyişi, insan – makina iletişiminin uygunluğuna bağlıdır. Bu nedenle,
insan faktörünün yetenek ve kapasiteleri dikkate alınmalı, makinaların
göstergeleri gerekli bilgileri açıkça göstermelidir. Fonksiyonel açıdan iyi
tasarlanmış bir gösterge, makinaya ait bilgileri sürekli ve doğru bir şekilde
kullanıcısına ulaştırabilmelidir. Göstergeler için bazı temel kurallar geçerli olsa da,
her sistemin göstergesi sisteme özel insan–makina ilişkileri dikkate alınarak
tasarlanmalıdır.
Göstergelerin tasarımına başlamadan, göstergelerde verilecek bilgilerin sınır
değerlerini, bilgi vermede duyarlık derecesini ve sistemin aksaklıklarını her
düzeyde ve hızla belirleyebilmek için göstergelerin konumuna uygun tasarım
özellikleri incelenmelidir. Bir göstergenin fonksiyonel olabilmesi için dijital ya da
analog tiplerden hangisinin seçileceği önemli olduğu kadar, bu teknik
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 217
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
Ayakta duran bir insanın ayak pedalı şeklinde bir kontrol düzeneğini kullanması,
değişik duruş sorunları ve zorluklar yaratır. Bu özellikleri ile ayak pedalları, az
kullanılan ve kaba kontrol düzenekleri olarak tanımlanmıştır.
Kontrol sistemlerinin tasarımında anatomik ve psikolojik yaklaşımlar, kullanılacak
etraf, devreye giren eklem, kuvvet ya da incelikli kontrol gereksinimi, diğer
kontrol düzeneklerinden ayrılabilmesi ve temel özellikleri gibi kriterlere
başvurulur.
Bir kontrol düzeneği üzerinde kuvvet uygulaması ve duyarlılığı, kullanıcının beden
yapı özelliklerine, yaşına ve cinsiyetine göre değişir. Anatomik bakımdan,
kullanılan organların (el, ayak) hareketliliği yüksek olan eklemleri daha duyarlı,
fakat daha küçük kuvvet uygulamaktadır. Aksine, hareket yeteneği düşük
eklemler daha az duyarlılık gösterirken, daha büyük kuvvet uygulama yeteneğine
sahiptirler. Üniversal tip kontrol düzeneklerinde, en zayıf insanın bile kolayca
harekete geçirebileceği sistemler kullanılır, hatalı kullanıma karşı gerekli emniyet
tedbirleri alınır.
İnsanların kontrol düzenekleri üzerine uygulayabilecekleri kuvvet, kontrol
düzeneklerinin yer ve pozisyonuna göre değişir. Rahat bir yerleşme ve rahat
erişilebilen kontrol noktaları kuvvet kullanımı açısından her zaman en verimli yer
olmayabilir. Kontrol fonksiyonları ve kontrol tipleri seçiminden sonra, dinamik
antropometri ve biyodinamik araştırma bulgularından yararlanılarak kontrol
düzenlerinin en duyarlı bir şekilde kullanılabileceği pozisyon ve sıralama
belirlenmelidir.
Soğuk ortam, operatörlerin reaksiyon hızı ve kas kuvvetini azaltır, mekanik
sistemlerde tutukluklar, yağ donmaları ve kilitlenme gibi sorunlara yol açabilir.
Bu nedenle, farklı iklim koşullarında kullanılan makinalarda kontrol düzenekleri,
farklı sıcaklık koşullarında ayarlanabilecek şekilde tasarlanmalıdır.
Kontrol düzeneklerinin hareket doğrultuları operatör alışkanlıklarına uygun
olmalıdır. İnsan beklentileri üzerinde sinir sisteminin özellikleri ve toplumsal
alışkanlıklar da etkilidir. Genel alışkanlıklar; saatin dönme yönünde sağa, yukarı,
ileri ve aşağı hareket doğrultuları üniversal olarak kabul edildiği halde, elektrik
düğmelerinde bu kuralın tersi uygulanmakta ve bazı ülkelerde düğmeyi
kaldırmakla ışık yakılırken, bazılarında söndürülmektedir.
Kontrol süresi, kontrol düzeneklerinin sinyal tiplerine göre değişmektedir. Bu
nedenle, her kontrol düzeneğinin reaksiyon zamanı beklentileri, gerçek sistemde
yapılacak araştırmalarla belirlenmelidir. Operatör, belli bir öğrenme süresi ile
kontrol etkinliğini artırabilir.
Doğru kontrol için kontrol hareketlerinin kolaylığı, sistemin işlerliği, insanların
beklentilerine göre tasarlanmış olması gibi doğrudan kontrol tasarımına bağlı
etkenler olduğu gibi, en önemli faktör operatörün göstergelerden doğru ve iyi
zamanlanmış bilgi almasıdır.
Düğmeler, aç – kapa, bas – aç, çek – aç gibi düzeneklerle çeşitli kontrol tipleri
geliştirilmiştir. Kontrol düzenekleri olarak; basma düğmesi, aç – kapa tipi düğme,
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 221
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
dereceli düğme, çevirmeli düğme, manivela, kol, çark, vb. kontrol elemanları
kullanılmaktadır. Kontrol düzeneklerinin mekanik özellikleri, kullanıldığı yer, özel
tasarım bilgileri, hız, duyarlık, kuvvet gereksinimi, hareket kolaylığı, insanın
antropometrik boyutları ve biyomekanik özellikleri gibi özellikler etkili kontrol
düzeneği seçiminde önemli yer tutarlar. Duyarlı ve incelikli kontrol düğmeleri
büyük, az duyarlı düğmeler küçük tasarlanır.
Kontrol elemanlarının yerleşimi, büyüklüğü, şekli ve üzerinde bulunan etiket
şeklindeki talimatlar, bunların ayırımında ve hatasız kullanımında yardımcı olur.
Kontrol elemanlarındaki farkın şekle dayalı olması, operatörlerin göz takibi
gereksinimi duymadan daha kolay kullanabilmelerine imkan verir. Özel hallerde
kullanılacak kontrol düzeneklerinin yanlışlıkla kullanılmasını önlemek maksadıyla
özel tasarımlar ve yer seçimi uygulanmalıdır.
Ofis işleri, büyük ölçüde masa başı çalışmadır. Günümüzde ofis işleri, ekran
karşısında çalışmak, ticari ve teknik hesaplar, tasarım, kontrol yapmak, bilgisayar
yoluyla bilgi almak ve bilgi iletmek, telefon görüşmeleri yapmaktır. Bu yönü ile
ofis işleri için konsantrasyon ve iletişim etkileşimi önemli hale gelmiştir.
Ofis çalışmalarında ergonomik uygulamaların amacı, insan ve çalışma alanı,
donanım, iş akışı, fiziksel çevre faktörleri arasındaki ilişkilerin uyumunu
sağlayarak vücut rahatsızlıklarının engellenmesi ve üretkenliğin artırılmasıdır.
Ergonomi bilimi ile istenen hedefe ulaşırken, ayrıca biyoloji, psikoloji, antropoloji,
fizyoloji, tıp, ve mühendislik bilimlerinden de yararlanılır. Ergonomi, insanın
fizyolojik ve psikolojik zorlanma sınırlarının araştırılması ve buna uygun çevre
koşullarının düzenlenmesi, iş güvenliğinin sağlanması, dinlenme zamanlarının
belirlenmesin, iş yükü ve çalışma gücünün dengelenmesi gibi etkinliklerini diğer
bilimsel disiplinlerden de yararlanarak gerçekleştirir. Ofis ergonomisi,
doğru aydınlatma, konfor düzeyi sağlanmış iklimlendirme ve akustik, bilgisayarla
çalışılacak alanın doğru olarak planlanması, çalışan için uygun donanım
elemanların kullanımını kapsar.
Çok göze çarpıcı veya şiddetli karşıt renk giysiler ekrana rahatsız edici
şekillerde yansıyabileceği için tercih edilmemelidir.
Ekran görüntüsü stabil olmalıdır.
Ekran, kullanıcının ihtiyacına göre kolaylıkla her yöne döndürülerek
ayarlanabilir olmalıdır.
Ekrana bakış uzaklığı 50 – 70 cm. arasında olmalıdır. Işık yansımasını
minimuma indirebilmek amacıyla ekranlar mümkünse pencerelere 90o dik
olacak şekilde yerleştirilmelidir.
Ekranda görünen karakterler kolayca seçilebilecek şekil ve formda olmalıdır.
Ekranda görünen karakterler uygun büyüklükte olmalıdır.
Ekranın üst kenarı göz hizasında veya az aşağısında olmalı, personel çalışırken
başının eğmek veya geriye atmak eğiliminde olmamalıdır. Bu durum boyun
bölgesine uzun süreli statik yük getireceği için rahatsızlıklara yol açılabilir.
Ekranlarda siyah fon kullanmak, personelde koyu bir tünele giriş etkisi
yapabilir ve aydınlık ortamda göz kamaşma etkisini de arttırır.
İdeal bir çalışma sandalyesinin boyutları antropometrik ölçülere ve çalışma
koşullarına uygun olmalıdır.
İstendiğinde çalışanın ayaklarını dayayabileceği ayaklık mevcut olmalıdır.
Klavye ortasının yerden yüksekliği 71 – 74 cm olmalıdır.
Klavye, kullanıcının el ve kollarının yorulmaması ve rahatça çalışabilmesi için
ekrandan ayrı ve hareketli olmalıdır.
Klavyenin ön tarafına kullanıcının bileklerini dayayabileceği uygun bir özel
destek konulmuş olmalıdır.
Klavyenin rengi mat ve ışığı yansıtmaz olmalıdır.
Klavyenin yüzeyi parlamamalı, rengi nötr olmalıdır.
Lekeli veya tozlu gözlük camları görüşü engellediği gibi yansımaya da yol
açacağı için kullanılmamalıdır.
Nümerik tuşların telefon düzeninde yerleştirilmiş olması, zihinsel işlemlerin
etkinliği için önemlidir.
Özellikle veri girişi gibi materyale sürekli bakmayı gerektiren işlerde, baş
hareketini minimuma indirmek amacıyla ekrana monte edilen doküman tutma
aparatlarının kullanılması, performansı olumlu yönde etkiler.
Parlaklık ve karakterler ile arka plan arasındaki kontrast kolaylıkla ayarlanabilir
olmalıdır.
Sandalye ve arkalık yüksekliği otururken kolayca ayarlanabilir olmalı, oturma
yüksekliği kolların mümkün olduğu kadar az gergin ve yatay olmasına, baldırın
iç yüzeyine gelen basıncı azaltmak için de ayakların zemine veya ayak altlığına
yeterince oturmasına dikkat edilmelidir.
Satır ve karakterler arasında yeterli boşluk bulunmalıdır.
Sürekli başvurulan tablo, grafik, vb. iş yardımcıları, okunaklı, açık ve kolay
algılanabilir olmalı, personelin normal görüş açısı ±15o içerisine yerleştirilmeli,
personelin görüş mesafesinde engelleyici cisimler bulunmamalıdır.
Sürekli kullanılan cihazlar personelin kol erişim mesafesinde olmalıdır.
Uzun süreli klavye kullanımında, kolların masa yüzeyinden aşağıda kalması ve
buna bağlı olarak bileklerin sürekli masa kenarına dayalı tutulması, bilek
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 233
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
13.7.3. İş Güvenliği
Çalışma pozisyonu düzenli olarak değiştirilmelidir.
Dik oturma, omurgaya yaklaşık % 25 daha az yük binmesini sağlar ve bir çok
sırt problemini önler. Bu sebeple personele doğru oturma pozisyonun önemi
aşılanmalıdır.
1 saatlik çalışma sonunda 5 – 10 dakikalık, 2 saatlik çalışma sonunda 15 – 20
dakikalık dinlenme verilmeli, bu süre ekrandan uzakta, mümkünse dinamik
hareket içeren bir şekilde değerlendirilmelidir.
İş planlaması yapılırken çok uzun süreyle, kesintisiz olarak veri girişi, vb.
bilgisayar çalışması yapan personelin monotonluk ve diyalog eksikliği sebebiyle
psikolojik rahatsızlıklar yaşayabileceği, göz önünde bulundurulmalıdır.
Ekranlı araçlarla çalışmalarda işçilerin göz ve genel muayenesi periyodik
yapılmalıdır.
Asgari sağlık ve güvenlik gereklerinin uygulanmasında, işçilerin donanımı
kullanımı sırasındaki duruş pozisyonları ve çalışma şekilleri ile ergonomi
prensipleri işverence tam olarak dikkate alınmalıdır.
İşçilere kullandıkları donanım ve kullanımına ilişkin yeterli bilgi ve uygun
olması halinde yazılı talimat verilmelidir.. Bu talimat, üretici tarafından
ekipmanla birlikte verilen kullanım kılavuzu dikkate alınarak hazırlanacaktır.
Bu bilgiler ve yazılı talimatlar en az; donanımın kullanım koşulları, donanımda
anormal durumlar, donanımın önceki kullanım deneyiminden elde edilen
sonuçlar ile ilgili bilgileri içerecektir.
İşçiler, kendileri kullanmasalar bile çalışma alanında veya işyerinde bulunan iş
ekipmanlarının kendilerini etkileyebilecek tehlikelerinden ve iş ekipmanı
üzerinde yapılacak değişikliklerden kaynaklanabilecek tehlikelerden haberdar
edilecektir.
14. KAYNAKLAR
Ergen, E., İş Verimliliği İçin Yorgunlukla Başa Çıkma Yolları, MPM Kalkınmada
Verimlilik Anahtar, 181 (2004) 16 – 19.
Erkan, N., Endüstriyel Sistemlerin Tasarımında İnsan Faktörü: Ergonomik
Yaklaşım, I. Ulusal Ergonomi Kongresi, MPM Yayın No. 373, Ankara, 1988.
Erkan, N., Ergonomi, Verimlilik, sağlık ve Güvenlik İçin İnsan Faktörü
Mühendisliği, MPM Yayınları no: 373, Ankara, 1988.
Erkan, N., İşletmelerde İnsan Gücü Verimliliği İçin İşçi Sağlığı, İş Güvenliği,
Kazalardan Korunma, Acil Yardım ve İlgili Mevzuat, Milli Prodüktivite Merkezi
yayınları No. 384, Ankara, 1989.
Erkut, H. ve Baskak, M., Stratejiden Uygulamaya Tesis Planlama, İrfan Yayıncılık,
Yönetim Bilimleri Dizisi 3, İstanbul, 1996.
Erkut, H., Analiz, Tasarım ve Uygulamalı Sistem Yönetimi, İrfan Yayıncılık,
Yönetim Bilimleri Dizisi 4, İstanbul, 1995.
Fidan, Y., Örgüt Kültürünün Verimlilik Artışına Etkisi, MPM Verimlilik Dergisi, 2, 17
– 30, Ankara, 1996.
Gagnon, D., Dorman, L. E., Jay, O., Hardcastle, S. and Kenny, G. P., Core
Temperature Differences Betveen Males and Famels During Intermittent
exercise: Physical Considerations, Eur. J. Appl Physiol, 105 (2009) 453-461.
Güney, S. ve Demir A., Kamu ve Özel Sektördeki Tepe Yöneticilerinin İşle İlgili
Stres Kaynaklarının Karşılaştırılması, MPM Verimlilik Dergisi, 2, 129 – 140,
Ankara, 1997.
Güngör, C., Üçüncü, K. ve diğ., Çaykur (Rize) İşletmelerinde Güvenlik
Görevlilerinin Vardiyalı Çalışma Sorunlarına İlişkin Bir Araştırma, 12. Ulusal
Ergonomi Kongresi, 2006, Ankara.
Güven, E., Altan, Ö. Z. ve Gerek, N., İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku, Fasikül 1,
Anadolu Üniversitesi Yayınları no. 79, Eskişehir, 1994.
Güven, E., Altan, Ö. Z. ve Gerek, N., İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku, Fasikül 2””,
Anadolu Üniversitesi Yayınları no. 79, Eskişehir, 1994.
Havenith, G., Human Surface to Mass Ratio and Body Core Temperature in
Exercise Heat Stress – a Concept Revisited, Journal of Thermal Biology, 26
(2001), 387-393.
Haventih, G., Holmer, I. and Parsons, K., Personal Factors in Thermal Comfort
Assesment: Clothing Properties and Metabolic Heat Production, Energy and
Building, 34 (2002), 581-591.
İlhan, N., İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğinde Mühendislik Hizmetlerinin Yeri ve Önemi,
Mühendis ve Makina, TMMOB Makine Mühendisleri Odası Yayını, 496 (2001)
36 – 39.
İşsever, H., Vibrasyon ve İnsan Dağlığı Üzerindeki Etkileri, Mühendis ve Makina,
TMMOB Makine Mühendisleri Odası Yayını, 496 (2001) 24 – 32.
Jay, O. And Kenny, G. P., The Determination of Changes in Body Heat Content
During Exercise Using Calorimetry and Termometry, Journal of the Human-
Environmental System, 10, 1 (2007) 19-29.
ERGONOMİ VE İŞ ETÜDÜ 242
Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ