Professional Documents
Culture Documents
Kalkınma Stratejileri
3. Ragnar Nurkse'a göre az gelişmiş ekonomilerde dengeli kalkınma stratejisi neden önemlidir?
Cevap: Nurkse, az gelişmiş ekonomilerde dengeli kalkınma stratejisinin önemi üzerinde durmuştur. Ona göre, geri kalmış bir
ekonominin yaşadığı bu durumdan çıkış için farklı endüstrilere aynı dönemde yatırım yapmak gereklidir. Farklı endüstrilere aynı anda
yatırım yapılması sonucunda piyasa bütünüyle genişleyeceğinden kısır döngüden kurtulmak mümkün olacaktır. Aynı R.Rodan gibi,
Nurkse de kalkınmanın “büyük itiş” ile başlatılabileceğini ve sanayileşmenin başarılabilmesi için sanayilerarası tamamlaşmanın önemine
dikkat çekmiştir. Tamamlaşmaların ve böylelikle ekonomide sürekli bir büyümenin sağlanabilmesi için ekonominin çeşitli alanlarında ve
aynı anda büyük yatırımlar yapılmalıdır.
6. François Perroux'ya göre sanayi kuruluşlarının belirli bölgelerde toplanıp bölgesel farklılaşmaya yani kutuplaşmaya neden olmasının
altında yatan unsurlar nelerdir?
Cevap: • Hammaddeye yakınlık • Satış ya da tüketim merkezlerine yakınlık • Ulaşım olanaklarına (örneğin limana) yakınlık • Vasıflı
işgücüne yakınlık • Altyapının var olması.
7. Paul Streeten'in kalkınma hakkındaki görüşleri hangi açılardan eleştirilmiştir?
Cevap: Streeten’in görüşleri bazı yönlerden eleştirilmiştir. Örneğin, onun iddia ettiğinin tersine pek çok az gelişmiş ülkede piyasanın
içsel dinamizmi ya da yeni buluşlar gibi dinamik etkenlerin yetersizliği ya da hiç olmayışı bunlardan birisidir. “Dengeli gelişme içsel
dinamizmden yararlanmayı önler” diyen iktisatçıya karşılık, dengeli büyüme taraftarları “başlangıçta az gelişmiş ekonomide var olmayan
içsel dinamizmin dengeli büyüme sonucu ortaya çıkabileceğini” ileri sürmektedirler. “Yeni buluşlar” gerekçesi ise, onun teorisini az
gelişmiş ülkelerin kapsamı dışına çıkarmaktadır, çünkü bu ülkeler henüz yeni buluşlar yaratabilecek, başka bir deyişle, teknoloji yaratma
dönemine ulaşamamış ülkelerdir.
8. Dengesiz kalkınma teorisine göre az gelişmiş ülkelerin kalkınmasında tarıma öncelik verilmesinin istihdam üzerinde nasıl bir etkiye
yol açar?
Cevap: Az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde istihdamın çoğunluğunun tarım kesiminde yer alması, önceliğin bu kesime
verilmesi durumunda refah artışından etkilenecek olanların sayısının sanayiye oranla daha yüksek olmasına neden olacaktır. Ancak tam
tersi yönde görüşler de söz konusudur. Bu tip ülkelerde genellikle tarım ve hizmetler kesimlerinin “gizli işsiz” deposu niteliğinde olması
ve bu kesimlerin yapısal sınırlılıkları nedenleriyle artan nüfus için yeni istihdam yaratmanın ancak sanayi kesiminde mümkün olabileceği
savunulmaktadır.
10. Bilgi odaklı kalkınma için öne çıkan özellikleri sıralayınız ve açıklayınız.
Cevap: Bilgi odaklı kalkınma için ön plana çıkan özellikler; bilgi ve teknolojide ilerleme, kişisel becerilerde artış, gelişmeyi teşvik eden
faktörler olarak ele alınabilir. Bilgi teknolojilerinin yarattığı hızlı gelişim potansiyeli ile geleneksel yapıya dayalı gelişmeyi daha kısa
sürede aşmanın mümkün olduğu iddia edilmektedir. Bu noktada bilgi toplumunun bütünleşmiş gelişmeyi besleyici gücünün, sanayi
toplumundakinden daha yüksek olduğu vurgulanmaktadır. Ayrıca, sanayi toplumunun mekanik ilişkilerine karşın, bilgi toplumunun ve
bilgi üretiminin etkileri, sinerjik özellik göstermektedir. Diğer bir deyişle, sanayi toplumunda genellikle ölçeğe göre sabit getiri daha
ağırlıklı iken, bilgi toplumunda birikmiş ya da sinerjik etki nedeniyle sürekli artan getiri mekanizması işleyeceğinden, daha hızlı bir
gelişme süreci yaşanabilecektir. Ancak bu noktada, gelişmiş ülkelerde de aynı sinerjik etkinin işlediği unutulmamalıdır.
11. Bilgiye dayalı kalkınma stratejileri ARGE yatırımları açısından hangi riskleri doğurmaktadır?
Cevap: Bilgiye dayalı stratejide karşılaşılabilecek risklerden bazıları, Ar-Ge yatırımlarının riskleridir. Bir yandan yeni bir teknolojinin
diğerini çok kısa sürede silmesi ve dolayısıyla sahip olunan pazar bilgisi, işçi yetenekleri, bilimsel ve teknik bilgi ve tedarik bilgilerinin
geçersiz hale gelmesi tehdidi söz konusudur. Yine, başlatılan büyük maliyetli bir Ar-Ge projesinin başarısız olma ihtimali vardır. Ayrıca,
bilginin üreticisi, sahibi ya da satıcısı olanlar bilgiden doğan pozitif dışsallıkların kendileri için olası dezavantajlarını, dışsallıklardan
yararlanabilecek olanları kendi bünyeleri içine alarak yani tekelleşerek önlemektedirler. Bu durum, açıktır ki sosyal fayda ve refah
açısından sakıncalıdır. Kısaca yeni yapı ekonomik, politik, kültürel, güvenlik ve etik gibi konularda da yeni sorunların doğmasına yol
açmaktadır.
Sanayileşme Stratejileri
13. İthal ikamesine dayalı sanayileşmenin birinci aşamasında hangi tip ürünler korunur?
Cevap: İthal ikamesinin birinci aşamasında korunan “gıda ürünleri, elbise, ayakkabı, ev eşyaları” ve bunların girdileri olan “dokuma,
deri ve ağaç sanayi” gibi dayanıksız tüketim malları üreten sanayilerdir. Tüketim malı ithalatına miktar kısıtlamaları ve yüksek tarifeler
uygulanırken, ara malı ve yatırım malı (makine) ithalatına ise düşük tarifeler veya gümrük muafiyeti uygulanarak yerli üretime yüksek
bir efektif koruma sağlanır. Bunların yanında, sanayilere düşük faizle kredi temini ve vergi muafiyetleri de tanınır. Düşük kur politikası
(yerli paranın değer kazanması) ve ülkede enflasyonist bir ortamın sürdürülmesi ile bu sanayilere dolaylı olarak sübvansiyon ve koruma
sağlanmış olur.
16. İthal ikamesine dayalı sanayileşmenin araçlarından birisi olan sübvansiyon uygulamaları nelerdir?
Cevap: İthal ikamesiyle sanayileşme stratejisi uygulayan bir ekonomide sübvansiyon uygulamaları arasında: ithalatçıya sağlanan düşük
faizli kredi, ucuz enerji ve hammadde temini, yatırım indirimi, vergi muafiyeti gibi uygulamalar yer almaktadır. Bu uygulamalar,
devletin özel sektörü “yönlendirici” şekilde destekleyerek, kaynak dağılımını belirli sektörlere kaydırma amacı taşımaktadır.
17. İthal ikamesine dayalı sanayileşme teknolojik üretimi hangi açıdan olumsuz etkileyebilir?
Cevap: İthal teknolojiye bağımlılık, teknoloji üretiminde bir atılıma izin vermezken, genellikle «makina yapan makinecinin üretimi” de
gündeme gelmez dolayısıyla, sanayileşme sürecinin derinleşmesi de olanaksızlaşır. Bu tür bir “ithal ikamesi” geçerliyken ara malı
üreten, sınırlı da olsa donanım üreten sektör ya yoktur, ya da bu işi devlet üstlenmiş durumdadır.
18. İthal ikamesine dayalı sanayileşmenin ödemeler dengesini olumsuz etkileyebilmesinin sebepleri nelerdir?
Cevap: İthal ikamesi, beklenenin tersine, sanayileşme sürecinde ödemeler dengesinde bir rahatlatma yaratmak yerine durumu daha da
kötüleştirebilir. Bu durum iki nedenden dolayı ortaya çıkmaktadır. Birincisi, ithal ikamesi özellikle tüketim mallarının yurt içinde
üretilmesine yönelik «kolay» döneminde, ara girdilere talebi büyük ölçüde artırır. Kapasiteler bir defa kurulunca bunlar için gerekli
hammaddenin sürekli dışardan ithal edilmesi gerekir. Her defasında daha çok ithal girdi gerekli olurken, ithal girdiyle üretilen mallar
ihracata dönük değildir. Bu mallar daha çok iç piyasaya yöneliktir ve gerekli olan dövizi sağlamamaktadır. Daha önce çeşitli nedenlerle
değindiğimiz gibi bu ürünlerin dünya pazarında sürüm güçlükleri vardır ve ticaret hadleri sürekli aleyhte gelişmektedir. Bu dışa
bağımlılık yanında teknolojik bağımlılıkta ikinci nedeni oluşturur. Uluslararası piyasalarda faaliyet gösteren büyük şirketler, az gelişmiş
ülkelere transfer ettikleri makinaları bir mal olarak değil, sermaye olarak transfer etmeyi tercih etmektedirler. Bunlar yüksek fiyatlarla az
gelişmiş ülkelere geçmektedir.
Sıra-(Soruid) 1-(1155994) 2-(1156007) 3-(1156026) 4-(1160214) 5-(1160267) 6-(1160292) 7-(1160286) 8-(1160315) 9-(1168999) 10-(1168554) 11-(1169015) 12-(1169024) 13-(1169043) 14-(1169066) 15-(1169085) 16-
(1169101) 17-(1169114) 18-(1169124) 19-(1169138) 20-(1169161)