Professional Documents
Culture Documents
Dönem: 1 Temmuz 2017-31 Aralık 2017 Ingiltere
Dönem: 1 Temmuz 2017-31 Aralık 2017 Ingiltere
CEVAP: Korunma ihtiyacı olan ve suça sürüklenen çocukların korunmasına, haklarının ve esenliklerinin
güvence altına alınması için usul ve esasları düzenlemektedir
CEVAP:Birey, aile ve toplum mizahını artııtrmak amacıyla dezavantajlı kesimler öncelikli olmak üzere
tolumu hedefleyen katımcı anlayışla, adil ve arz odaklı bütüncül sosyal politikalar üretmek,
uygulamak ve izlemek.
4-Mernis ?
CEVAP:İç işlerine bağlı nüfus ve vatandaşlık işleri genel müdürlüğünce yürütüle ve 2000 li yılarda
uygulanmaya alınan merkezi nüfus bilgileri düzenlemesidir.
CEVAP:
CEVAP:Çocuk istismarı bir şiddet türünü içermektedir. Bu yüzden sıfır tölerans gösterilmektedir. Tv
programları, hastane uygulamaları, kitaplar,broşürler…vs Toplum bilinçlenmeli. Çocugun bakımı,
eğitim ve güvenliğinin garanti altına alınması gerekir.
1
CEVAP:Bu kavram ibni haldunun tarih görüşünün temel ilkesi olarak ün kazandı. Flozof,asabiyet,
toplumun temel bağı ve tarihin itici gücünü ele aldı.grupları üstünlük için savaşmaya, imparatorluklar,
egemenlikler kurmaya iten bir anlayış persfektifiyle ele almakadır.
CEVAP :
CEVAP:Grup ortaklaşa toplanarak amaç için yapılan bireylerdir. Küüphane grubu, müzik
grubu.Topluluk insanların bir araya gelerek oluşturdukları kalabalıktır. Pazar yeri gibi
14-Kalabalık nedir.
16-Durkeim?
CEVAP:Durkheim hiçbir bilim tarafından araştırılmayan toplumsal olgu üzerinde durmuştur ve ona
göre toplumsal olgu sosyolojinin konusudur. Toplumsal olgu ise bireysel görüşlerden bağımsız belli bir
toplum alanında genel olan her şeydir.Toplumsal olguyu diğer olgulardan ayıran iki nitelik vardır.
Birey bilinci dışında gerçekleşir. Durkheim toplumu bütün olarak analiz ettiği için, bireysel temelde,
bireylerin bilinçleri temelinde analize karşı çıkar.Çünkü ona göre toplumsal olgular bireylere
indirgenemeyecek kolektif bir niteliğe(aile,din,mesleki örğütlenme) ve kendine özgü bağımsız bir
gerçekliğe sahiptir ve bireylerin dışında vardır.
*Bireye kendisini zorla kabul ettirir. Bireyler üzerinde baskıcı ve sınırlandırıcı bir güce sahiptir.
Örneğin, din toplumsal bir olgu olarak bireyin dışında kolektif niteliğe sahiptir. Aynı şekilde bireyler
aile kurumu içinde eş,koca,kardeş olarak çeşitli görevleri yerine getirir.Bireyler bu roller aracılığıyla
aile kurumunun işlevselliğini sağamaktadır.
Toplumsal olgular içselleştirildiğinde bireyin davranışını belirler. Bir toplumsal olgunun nedeni ancak
başka bir toplumsal olguda aranmalıdır.Toplumsal olguları incelemenin ilk ve temel yolu, onları
nesneler gibi düşünmektir.toplumsal olaylar ancak nesneler gibi ele alınırsa anlaşılabilir.
Durkheim’ e göre toplum, kendisi üzerine ancak ‘ortak bilinç ‘le düşünülebilir. Ortak bilinç , bir
toplumu oluşturan bireylerin bütününde ortak olan ve onlar olmadan toplumun varolamayacağı
düşüne,değer, inanç ve bilgidir.
Ortak bilincin varlığını toplumsal dayanışma sağlar.Toplumsal dayanışmanın ise iki temel biçimi var.
MEKANİK DAYANIŞMA: Bireylerin benzerlikleri üzerine kuruludur, bu nedenle toplumla tam bir
bütünleşme vardır. Bireyleri birbirine bağlayan şey düşüncelerinde ve inançlarında görülen birliktir.
Toplumsal işbölümü zayıf, basittir.
2
ORGANİK DAYANIŞMA: Farklılıklar üzerine temellenmiştir. Toplumla bütünleşme tam değildir.
Bireycilik baskındır. Toplumda bireyler , birbirleriyle her birinin ayrı bir görevi olduğu ve birbirlerine
ihtiyaç duydukları, birbirlerini tamamladıkları için dayanışma içindedir.İşbölümü gelişmiş,zordur.
CEVAP:Asdep kapsamında kamunun imkanları ve hizmetleri konusunda desteğe ihtiyacı olan ailelere
ulaşılması, durumlarının anlaşılması ve durumlarına göre yönlendirme yapılması yoluyla
vatandaşlarımız ile kamunun buluşturulması amaçlanmaktadır.
:Vatandaşların herhangi bir müracatta bulunmadan onların ihtiyaçları doğrultusunda bir envanteri
oluşturarak ihtiyacı olan vatandaşlara ulaşarak yardımdan faydalanmaları sağlanır. Müracat
beklemeden aile içinde yaşanan sorunlar incelenip aile için çözümler geliştirilerek vatandaşların
sorunlarının giderilmesi için gerekli olan bürokrasi ortadan kaldırılmış olur. Vatandaşların sorununa
hangi kamu kurumu çözüm bulacaksa o kurumla iletişime geçilir. Burada vatandaş iletişime
geçmeyecek ASDEP kapsamında görev alan uzmanlar iletişime geçecek ve sorunun çözülmesi
sağlanacak.
18- İlk tiyatro eserimiz hangisidir? CEVAP: İlk Tiyatro Eserimiz: ŞAİR EVLENMESİ.
19- Yerli tankımızın adı nedir? CEVAP: Yerli Tankımızın Adı: ALTAY.
20- İstanbulun eski adı nedir? CEVAP: İstanbul’un Eski Adı: KONSTANTİNOPOLİS.
21- Koruyucu aile nasıl olunur? Kimler olabilir ? Koruyucu aile nedir?
CEVAP: Koruyucu aile olmak isteyen birey ya da aile ikamet ettiği il/ilçe bulunan ASPB il/ilçe
müdürlüğüne başvurabilir. Eşlerin birlikte başvurması gerekir.
CEVAP:ASDEP: Aile ve bireylerin sosyal yardım ve sosyal hizmetlere olan ihtiyaçlarının tespiti,
ihtiyaca göre sosyal yardım ve hizmet modellerinin planlanması ve uygulanması, gerektiğinde diğer
kamu hizmetlerinden yararlanılmasını sağlayan bir programdır.
3
AMACI: Dezavantajlı kesimler öncelikli olmak üzere birey, aile ve toplum refahını artırmak, yaşam
koşullarını iyileştirmek.
CEVAP: 2828 SAYILI KANUNU:Mahkemece koruma kararı alınan korunmaya muhtaç çocuğun bakımı
ve yetiştirilmesi bu kanuna göre kurulmuş kuruluşlarda olduğu kadar kurumun denetim ve
gözetiminde bir ‘Koruyucu Aile’ tarafından yerine getirilebilir.
5395 SAYILI KANUN : ( ÇOCUK KORUMA KANUNU)Çocuğun bakımından sorumlu olan kimsenin
herhangi bir nedenle görevini yerine getirememesi halinde, çocuğun resmi veya özel bakım yurdu ya
da koruyucu aile hizmetlerinden yararlandırılması, bu kurumlara yerleştirilmesi.
2022 SAYILI KANUN ( ENGELLİ AYLIĞI)Ekonomik yoksulluk içinde bulunan; 18 yaşından büyük engelli
bireyler ve kanunen bakmakla yükümlü olduğu 18 yaşını tamamlamamış engelli yakını bulunan Türk
Vatandaşlarına bağlanan aylık. Engel oranına göre aylığın miktarı değişir.
6284 SAYILI KANUN (AİLENİN KORUNMASI VE KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR
YASA) Şiddet gören veya görme tehlikesi altında yaşayan kadınları ve aile bireylerinin korunması ve
bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemek.
CEVAP: Evlat edinme: evlat edinilecek uygun bir çocukla, durumu evlat edinmeye uygun olan bir kişi
arasındaki hukuki bağlar sağlanarak çocuk- ebeveyn ilişkisinin kurulmasıdır.
Aile ya da birey evlat edinme yolu ile hukuksal bir süreci tamamlayarak velayet hakkını alır. Koruyucu
ailede velayet çocuğun öz ailesinde bulunmaktadır.
CEVAP:Korunma ihtiyacı olan veya suça sürüklenen çocukların korunması, haklarının ve esenliklerinin
güvence altına alınmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemektedir.
27- İhmal ve istismarlar nasıl önlenebilir.Özgecan vakasına benzer bir olayla karşılaşırsan nasıl bir
mesleki tutum izlersin. (her meslek kendine göre cevap vermeli)
CEVAP: Çocuk istimarı fiziksel cinsel ya da duygusal istismar olarak, çocuk ihmalı ise fizliksel ve
duygusal ihmal olarak ayrılmaktadır. İstismar ve ihmalin bu farklı şekilleri yalnız aileleri değil toplumu,
sosyal kuruluşları, yasal sistemleri, eğitim sistemini ve iş alanlarınıda etkiliyen toplumsal bir sorundur.
Çocukların ihmal ve istismardan korunmasında Birinci koruma tüm çocuklara yönelik koruma
programları geliştirilmesini gerekmektedir. Bu programlar, tüm cocukların ve ailelerinin içinde
bulundukaları koşulları iyileştirme, yaşam kalitesini arttırma, risklerin oluşmasını önleme amacını
taşır. Bu doğrultuda cocuk koruma politikaları oluşturulmalıdır. Etkili ve kapsamlı çocuk koruma
politiları ve cocuklarımızın tümünü kapsayacak sosyal koruma çerçevesinin kurulması, geleceğimizi
belirlemede yaşamsal değer taşımaktadır. Türkiye, Birleşmiş Milletler çocuk hakları sözleşmesini 1990
4
yılında imzalanda ve sözleşme 1995 de yürürlüğe girdi. Sözleşmenin temel ilkeleri ; ayrım gözetmeme
çocuğun yüksek yararı, yaşama ve gelşme hakkı, katlım hakkıdır. Türkiye sözleşmede belirtilen
hakların ulusal yasalar tarafından korunması ile yükümlüdür. 2005 yılında yürürlüğe giren 5395 sayılı
çocuk koruma kanunu da; korunmaya ihtiyacı olan, suça sürüklenen çocukların korunmasına ve
haklarının güvence altına alınmasına ilişkin temel ilkeleri, koruyucu ve destekleyici tedbirleri
düzenlemektedir. Devletin yetkili kurumlarının cocuk ihmali ve istismarını önleme konusunda ulusal
eylem planı olmalı, başta devlet kurumları olmak üzere denetleme, izleme mekanizması olmalıdır.
Çocuk odaklı, eşit, bilimsel , laik politika yapılmasını teşvik ederek koruyucu önleyici ve destekleyici
çalışmalar sürdürülmelidir. Oluşturulan politikalar ve kanunlar kağıt üzerinde ideal düzeyde
kalmamalı hayatta karşılığını bulmalıdır. Usul esasın önüne geçmemelidir. Yapılan düzenlemeler
uygulanmalı, uygulamalar takip edilmeli ve sonuçlar analiz edilmelidir. Yapılan kanunlar hayatın
içinde somut olarak etkisini göstermelidir.
Toplum ve birey olarak farkındalığımmızın artması gerekmektedir. Çocuklar ve geçler; cinsellik, kendi
bedenleri koruma, iyi ve kötü dokunuşu ayart etme, yardım isteme, kendini ifade etmekonularında
desteklenmeli ve bilgilendirilmelidirler. Çocuklara beden sınırlarını koruma ve kim olursa olsun
‘HAYIR’ deme hakkına sahip olduğu öğretilmelidir. Bu konuda çocukara, ailelere, topluma yönelik
çocuk hakları, pozitif ebebeyinlik, cinsel eğitim, cinsel sağlık, cinsiyet eşitliği gibi eğitimler sürekli
uygulanmalıdır. Psikolojik danışmalık ve rehberlik, Psikoloji, Sosyolıji, Çocuk gelişimi, Öğretmenlik ,
Aile ve tüketici birimleri ve sosyal hizmet alanlarında eğitim alan öğrencilerin çocuk istismarı, ihbar
prosödürü konusunda bilgilendirilmesi ve farkındalıklarının arttırılması gerekmektedir. Ayrıca aileler
çocuk gelişimi ve psikolojisi konusunda biliçlendirilmelidir. Bunun yanı sıra televizyon, gazete, radro
gibi kitle ileştişim araçlarından yararlanarak uzamanlar tarafından konunun önemini anlatılabilir.
CEVAP:Cumhurbaşkan’ ın hastalık ve yurt dışına çıkma gibi sebepler ile geçici olarak görevden
ayrılması hallerinde, görevine dönmesine kadar; ölüm, çekilme veya başka bir sebeple
Cumhurbaşkanlığı makamının boşalması halinde yenisi seçilinceye kadar TBMM başkanı
Cumhurbaşkanlığına vekillik eder ve yetkileri kullanır.
MİSYON
Birey, aile ve toplum refahını artırmak amacıyla dezavantajlı kesimler öncelikli olmak üzere tüm
toplumu hedefleyen katılımcı anlayışla, adil ve arz odaklı bütüncül sosyal politikalar üretmek,
uygulamak ve izlemek.
VİZYON
Türkiye'nin 2023'e doğru tarihsel yürüyüşünde, mutlu birey ve güçlü ailelerden oluşan müreffeh (
Refah ve Varlık İçinde yaşayan) bir toplum için, zamanın ruhunu yakalayan, değişimi yönetebilen ve
buna yönelik dönüşümü gerçekleştiren, sosyal riskleri önleyici sosyal politikalar geliştiren ve
uygulayan bir Bakanlık olmak.
5
CEVAP:2008 yılında uygulanmaya başlanan Sosyal Destek Programı (SODES), dezavantajlı
bölgelerimizin beşeri sermayesini güçlendirmek ve toplumsal bütünleşme sürecine destek olmak
amacıyla bu bölgelerdeki göç, yoksulluk ve işsizlik gibi sorunların ve değişen sosyal yapının ortaya
çıkardığı ihtiyaçlara kısa sürede karşılık vermeyi hedefleyen bir sosyal kalkınma programıdır.
SODES; istihdam, sosyal bütünleşme, kültür, sanat ve spor alanlarında; yerel düzeyde hazırlanan ve
uygulanan projelerden oluşan, il düzeyinde valiliklerin koordinasyonunda yürütülen, uygulama
sürecinde yerel aktörlerin geniş bir biçimde yetkilendirildiği insan odaklı ve proje temelli bir
programdır. SODES projeleri ile istihdam edilebilirliğin artırılması, toplumun dezavantajlı kesimlerinin
ekonomik ve sosyal hayata daha fazla katılmalarının sağlanması, kültürel, sanatsal ve sportif
faaliyetler yoluyla bölgedeki çocuk, genç ve kadınların kendilerini daha iyi ifade etmelerine katkı
verilmesi hedeflenmektedir. SODES’in öncelikli hedef kitlesi yoksulluk ve sosyal imkânlara erişimde
sıkıntı yaşayan; çocuklar, gençler, kadınlar, işsizler, yoksullar, göç etmişler ve kentlerin gecekondu
bölgelerinde yaşayan bireyler ve gruplardır.
SODES ; İstihdan, sosyal içerme, kültür sanat ve spor olmak üzere üç bileşenden oluşmaktadır.
CEVAP:
CEVAP: Darülacaze ; din, dil, ırk, sınıf ve cinsiyet farkı gözetmeksizin bakıma muhtaç yaşlı, engelli
insanara, sokağa terk edilmiş kimsesiz yavrulara hizmet vermektedir. 1895 de Sultan II. Abdülhamit
devrinde yaptırılarak hizmete sunulan düşkünler yurdudur. Şuanda Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığına bağlı olarak hizmet vermektedir. Barınağın sakinlerin tüm giyinme barınma gıda sağlık ve
6
bakım ihtiyaçları kurum tarafından karşılanmakta hizmet 24 saat aralıksız devam etmektedir.
Sakinlerin muayene ve tedavi hizmetleri, koruyucu sağlık hizmetleri ile acil veya kronik rahatsızlıklar
tedavi edilmeye çalışılmakta, ileri tedkik ve tedavi gerektiren durumlarda hastanelerde bağlantı
kurularak her türlü tıbbi tedavileri yapılmaktadır. Rehabilitasyon merkezi ile de psikologlar ve
gönüllüler eşliğinde atölye çalışmaları yapılarak yaşantıya adaptasyonları ve motivasyonları
sağlanmaktadır.
CEVAP Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Dr. Fatma Betül Sayan Kaya ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, "Kadın İstihdamının Desteklenmesi için Büyükanne Projesi"ni
imzalamıştır. Torunlarının bakımını üstelenen anneanne ve babaannelere aylık 425 lira yardım
yapılmasını sağlayacak proje pilot iller olarak belirlenen İstanbul, İzmir, Ankara, Bursa, Kayseri,
Sakarya, Antalya, Konya, Tekirdağ ve Gaziantep'te yaşayan toplam 6 bin aileyi kapsayacak. Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından proje kapsamına alınan ailelere ev ziyaretleri yapılacak. Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından uygulama boyunca projeye ilişkin istatistiki veriler temin
edilecek proje sonunda etki analizi yapılarak raporlanacak.
CEVAP Bu Kanunun amacı; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların,
çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere
yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler, özellikle
Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi
Sözleşmesi ve yürürlükteki diğer kanuni düzenlemeler esas alınır.
Şiddet mağdurlarına verilecek destek ve hizmetlerin sunulmasında temel insan haklarına dayalı, kadın
erkek eşitliğine duyarlı, sosyal devlet ilkesine uygun, adil, etkili ve süratli bir usul izlenir.
Şiddet mağduru ve şiddet uygulayan için alınan tedbir kararları insan onuruna yaraşır bir şekilde
yerine getirilir.
CEVAP: İnsan hayatına ya da fiziksel bütünlüğüne yönelik tehdide maruz kalma ya da tanık olma
durumu barındıran olaylara travma denir. Travmatik yaşantılar, deprem ve sel gibi doğal afetleri,
yangın ve trafik kazaları gibi istenmeden ortaya çıkan durumları, terör, cinsel taciz ve aile içi şiddet
gibi insan eliyle yaratılmış olayları içerir. Travmatik yaşantıların en temel özellikleri arasında tahmin
ve kontrol edilemez olmaları gelir. İnsanlar, travmatik yaşantıları öngöremezler ve bu olayların
gelişimine etki edemezler. Bu durum, insanların hayatının kontrolüne sahip olma ve müdahale etme
hislerini derinden yaralar; hayata ve dünyaya dair kabullerini ve değerlerini derin bir şekilde yeniden
sorgulamasına neden olur. Travmadan sonraki ilk 24 saatte, fizyolojik uyarılma, algıda duyarlılık fakat
kısıtlılık, hafıza ve dikkat problemleri ortaya çıkabilir. Kimi insanlar bu süreçte panik halinde olurken,
7
kimileri de tepkisiz bir hale gelirler. Bu dönemde, insanlar karar almakta ve mantıklı düşünmekte
sıkıntılar yaşayabilirler. Olanları gerçek gibi algılayamama, inkar veya duygusal tepkisizlik gibi
durumlar da görülebilir. Travmadan sonraki 2-6 günlük süreçte, insanlar olayın gerçekliğinin farkına
varmaya başlarlar ve duygular su yüzüne çıkar. Kaygı, öfke, umutsuzluk gibi duygulara, titreme,
bulantı, baş dönmesi, kas ağrıları ve uyku problemleri gibi fizyolojik tepkiler eşlik edebilir. Geçmişinde
başka bir travmatik yaşantısı olanlar, yakın geçmişinde bir kaybı olanlar, aile problemleri yaşayanlar,
sosyal desteği zayıf olanlar ve kronik bir hastalığı bulunanlar, travmaların etkisini daha yoğun bir
şekilde yaşayabilirler.
Duygusal tepkiler: Şok, üzüntü, öfke, endişe, suçluluk, umutsuzluk, kaygı, korku, karamsarlık,
donukluk, aşrı sinirlilik, çaresizlik kendi gibi hissetmeme ve geçmiş travma ve kayıpların alevlenmesi
verilen duygusal tepkilerdir.
Düşünsel tepkiler: İnanama, düşünce ve dikkat dağınıklığı, unutkanlık, kimi zaman intihar
düşünceleri, çarpık ve genellemeye dayalı (her şey ve herkes kötü gibi) düşünceler sık sık beliren
imajlar, olayla ilgili görüntüler ve olayı tekrar tekrar yaşama bu tür tepkiler arasındadır.
Fiziksel tepkiler: Baş, göğüs ağrısı, mide yanması ve/veya bulanması,kalp sıkışması, gürültüye karşı
duyarlılık, iştah artması yada tam tersi azalması, sürekli yorgunluk hali, nefes darlığı ve kolay
hastalanmak gibi fiziksel tepkiler aslında bedenimizin travma karşısında bir çeşit kendini ifade etme
halidir.
Davranışsal tepkiler: Uyku ve yeme bozuklukları, sosyal çevreden uzaklaşma, kendini ihmal etme, içe
kapanma, alkol ve madde kullanımı, kaçınma davranışları, konuşmama, dikkatsizlik ve dağınıklık,
sürekli aynı şeyle uğraşma, hiçbir şey olmamış gibi davranmak, travma karşısında gösterilen belli başlı
davranış biçimleridir.
Vaka Sorumlusu ( Sosyal Çalışma Görevlisi ) tarafından ön değerlendirme ve acil müdahale yapılır.
Uygulama birimince vaka ile ilgili mesleki çalışmalar yapılır. Sosyal inceleme raporu hazırlanır.
8
*Aile yanında destek başlatılır. ( Koruyucu aile, evlat edinme, Rehberlik ve danışmanlık, Sağlık ve
Eğitim, SED, Engelli ev bakımı, Kreş yardımı )
Resmi ve özel kurum bakımı işlemleri başlatılır. ( Kuruluşa yerleştirme işlemleri başlatılır, evraklar
tamamlanır )
Yapılan uygulamalar izlenir ve değerlendirmeye alınır, vaka sorumlusuna gönderilir. ( İl, ilçe SYDV,
Belediyeler, STK Başvuru, tespit ve izleme birimi )
Son olarak Risk haritası oluşturulur. (Başvuru, tespit ve izleme birimi, İl Müdürlüğü, SHM, SYDV )
Ahmet Üzümcü direktörlüğünde Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (Nobel barış ödülü) 2013
Aziz Sancar (Nobel Kimya Ödülü) (Hücrelerin hasar gören DNA’ları nasıl onardığını analiz etmişir)
2016
NOT:İlhan Berk,Yaşar Kemal ve Leyla Erbil de Nobel Edebiyat ödülüne aday gösterilmiştir
9
Şehit Yakınları ve Gaziler Dairesi Başkanlığı: GAMZE AYRIM
Hukuk Müşavirliği
CEVAP :Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü; kuruluş amacı, ülkemizdeki sosyal sorunların
tespiti ve çözümü ile Türk ailesinin bütünlüğünün korunması; güçlendirilmesi ve sosyal refahın
artırılmasına yönelik ulusal ve uluslararası bilimsel araştırmalar yapmak veya yaptırmak, projeler
geliştirmek, desteklemek, bunların uygulamaya konulmasını sağlamak ve aileye yönelik milli bir
politikanın oluşmasına yardımcı olmaktır.
CEVAP :Boşanma oranlarının en fazla olduğu iller sırasıyla İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya ve Bursa
olurken bu oranın en düşük olduğu 5 il ise sırasıyla Hakkari, Bayburt, Ardahan, Bitlis ve Siirt oldu.
CEVAP :islam dünyasının ilk sosyolojik eseri olarak kabul edilir.ibni haldun`un mukaddime kitabını
okuduğumuzda onu ümran ilmini kurmaya götüren yegane sebebin tarih ilmi ile ilgili bazı sorun ve
kaygıları olduğunu görebiliriz.çünkü o yeni bir tarih kaleme almanın gerekli olduğunu savunmuştur.
Tarih, iktisat, sosyoloji, ve siyaset gibi birçok sosyal bilim için temel teşkil eden görüşleri içinde
barındırır.
CEVAP :Çocuk Danışma ve Eğitim Merkezi (ÇODEM)Bu Yönetmeliğin amacı suça sürüklenmesi, suç
mağduru olması veya sokakta sosyal tehlikelerle karşı karşıya kalması sebebiyle haklarında bakım
tedbiri veya korunma kararı verilen çocuklardan psikososyal desteğe ihtiyaç duyduğu tespit
edilenlere, Bakanlığa bağlı olarak geçici süre ile hizmet veren Çocuk Destek Merkezlerinin çalışma
usul ve esasları ile hizmet standartlarını belirlemektir
3-Babanın uzun süreli yokluğunda, annenin sürekli çocuğun etrafında olmasıyla ortaya çıkan
feministik ortam
10
5-Ana-baba tutumlarının olumsuzluğu, çocukla aralarındaki iletişimin iyi olmaması
ALKOL BAĞIMLILIĞI
MADDE BAĞIMLILIĞI
TEKNOLOJİ BAĞIMLILIĞI
KUMAR BAĞIMLILIĞI
MADDE BAĞIMLILIĞI
Madde bağımlılığı, vücudun işlevlerini olumsuz yönde etkileyen maddelerin kullanılması, bundan
dolayı zarar görüldüğü hâlde bu maddelerin kullanımının bırakılamamasıdır. Bağımlı, madde
kullanımına ara verdiğinde yoksunluk belirtileri yaşar. Zamanla madde kullanım sıklığını ve dozunu
artırır.
Aşağıdakilerden sadece 3'ünün 12 aylık bir süre içerisinde görüldüğü kişi bağımlıdır.
Maddeyi sağlamak, kullanmak veya bırakmak için çok fazla zaman harcanması.
Etkileri
Aklı ve iradeyi işlemez hale getirir. Kişiyi normal yaşam ve davranışlarından uzaklaştırır.
Bulantı, kusma, karın ağrıları, kabızlık, ishal, mide ve bağırsak spazmlarına/kanamalarına sebep olur.
11
Tüm iç organların zarar görmesine ve buna eşlik eden bir dizi hastalığa neden olur.
Uyuşturucular, bireyin çevreye uyum yeteneğini azaltır. Bağımlı giderek aileden ve çevresinden
kopararak, yalnızlaşır. Çoğu zaman bu tabloya ağır bunalımlar eşlik eder.
Ne yapmalı?
Eğer kişi maddenin etkisi altında ise onunla bu durumda konuşmanın yararı olmaz.
Onu etiketlemekten kaçının, çünkü “kullanıcı olarak” etiketlenen kişiye yaklaşmak çok zordur.
Önyargılarınızın farkına varın (“Bunlar iflah olmaz”), böylece yanlış iletişim kurma olasılığını
azaltırsınız.
Kendinizi onun yerine koymayı deneyerek onun düşünce, yaşantı ve korkularını anlamaya çalışın.
Uzman yardımı alması için samimi bir yaklaşımla onu ikna edin.
Ne yapmamalı?
Kendini ve eşini suçlama: “Bu çocuk senin yüzünden böyle oldu.” “Biz iyi anne-baba olamadık.”
Hayal kırıklığı, çaresizlik duygusu: “Ben seni bunun için mi yetiştirdim?” “Her şey bitti, artık hiçbir şey
eskisi gibi olamaz.”
bagimlilik-dongusu
Önleyici faktörler
12
Anne-Babaların çocuklarıyla ilgili olmaları ve çocuklarının kimlerle arkadaşlık ettiğinden haberdar
olmaları
Önleme önemlidir!
İyileştikten sonra gerekli sosyo-psikolojik tedbirler alınmazsa, bağımlılığın yineleme oranı çok
yüksektir.
Madde kullanımının insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkisi nedeniyle ülkenin sağlık harcamaları
artmaktadır.
Her türlü önleme programı maliyetinin, tedavi maliyetinden daha düşük olduğu gözlenmiştir.
CEVAP: ÇODEM ve Psiko sosyal destek merkezleri çeşitli sebeplerle travma altında bulunan ya da
yaşadıkları dezavantajlı koşullar nedeniyle risk altında olan çocuk ve ailelerinin rahabilitasyonu için
hizmet verir.projenin adının pek çok kültürde küllerinden yeniden doğduğuna inanılan bir diriliş
simgesi olan Anka Kuşundan geliyor. Programla mesleki çalışmadan geçen kişilerin hayata yeniden
kazandırılmasının, Anka kuşunun küllerinden doğması gibi bir sabır ve mücadele süreci olduğu için
projeye bu isim verildi.
CEVAP: 1.ekonomik yoksunluk nedeni ile çocukların bakımında güçlük çeken ve bakanlığa müracaat
eden aileler hakkında yapılan sosyal inceleme sonucu kurum bakımına alınmaksızın , ailesi yanında
ekonomik destek sağlanarak bakılması uygun görülen çocuklar,
2. Kurum bakımına alınan çocuklardan ailesi veya yakını yanında bakılması sosyal inceleme sonucu
uygun görülen ve ekonomik destek sağlanarak ailesi yanında bakılabilecek çocuklar
13
3.aile ve sosyal politikalar bakanlığına bağlı kuruluşlardan reşit olarak ayrılan ve yapılan sosyal
inceleme sonucu ekonomik desteğe ihtiyacı olan gençler öncelikle yararlanabilir.
ŞÖNİM
CEVAP:2017 yılında kadın cinayetlerinde en yüksek sayının mayıs ayında görüldüğü belirtilen raporda,
mayıs ayında 39 kadının erkek şiddeti ile yaşamını yitirdiği ve beş ayda toplamda 173 kadının
öldürüldüğü kaydedildi.
CEVAP:Almanya'daki kadın cinayetlerinin dörtte birinin Türkler tarafından işlendiği iddia ediliyor.
alman polis teşkilatı raporuna göre Almanya'da eş cinayetine kurban giden 80 kadının 18'i Türkler
tarafından öldürüldü.
CEVAP: 6284 sayılı ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun kapsamında
kurulmuştur. Uzman personelin çalıştığı , genelde tercihen kadın personelin istihdam edildiği,
şiddetin önlenmesine yönelik koruyucu ve önleyici tedbirlerin alındığı, destek ve izleme hizmeti
sunulan, çalışmalarını 7\24 saat esasına göre yürüten merkezdir.
Barınma
Rehberlik ve danışmanlık
Kreş yardımı
14
hukuki destek
tıbbi destek
53- Engelli maaş miktarları? Yaşlılık maaş miktarı? Diğer maaşlar ne kadar?
CEVAP:
18yaşından küçük engellilerin kendilerine değil yakınlarına engelli aylığı bağlanıyor; 1059 tl
18 yaşından küçük engellinin SGK' dan aylık veya gelir almıyor olması, sigortalı olarak çalışmıyor
olması ve en az %40 oranında engelli olduğunun sağlık kurulu raporuyla tespit edilmiş olması
şarttır.Engelli aylığından yararlanmak için başvurular kişilerin ikamet ettiği il ve ilçedeki SYDV' ye
yapılır.
Sigortalı olarak çalışan veya SGK' dan gelir veya aylık alan engellilere aylık bağlanmıyor. Nafaka
bağlanmış veya bağlanması mümkün olan engelliler de aylık alamıyor. Bunun dışında engelli aylığı
bağlanacak kişinin yaşadığı hanedeki kişi başına düşen gelir asgari ücretin üçte birinden az olmalı.
Sınır 423,58 tl.
65 yaş üstü yaşlılık maaşı, üç ayda bir olarak alınmaktadır. 2022 maaşları kapsamında toplamda;
706,62 tl.
Aylık miktarı; 235,21 tl
CEVAP:Şiddet, bireyin fiziksel, cinsel,psikolojik veya ekonomik yönden zarar görmesiyle ya da acı
çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da
özgürlüğün keyfi engellenmesini de içeren fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü ya da ekonomik her türlü
tutum ve davranıştır.
CEVAP:Pozitivizm:İnsan bilgisine ulaşmanın tek geçerli yolunun ampirik bir bilim olduğu ve
gözlenebilir olgular ve olgular arasındaki ilişkiler dışında hiçbir şeyin bilgisine sahip olamayacağımız
şeklindeki felsefi görüştür. Toplumsal gerçeklerin insan öznelliğinden bağımsız,nesnel olduğunu ve en
iyi şekilde de doğa bilimlerinde geliştirilen bilimsel yöntem aracılığıyla inceleneceğini savunur.Doğa
üstü güçleri reddeder.Pozitivizmde öznel duygulara ve yorumlara yer yoktur, çünkü bunlar hem
gözlemlenemez hem ölçülemezler.
15
için kadınlara her defa hak ettikleri değeri göstermek gerekmektedir.Bu anlamda Dünya Kadınlar
Günü aslında bir semboldür.Amerika,nın Newyork kentinde 40 bin işçi daha iyi koşullarda çalışmak
istedikleri için greve başladılar.Olayda 123 kadın işçi hayatını kaybetti.Almanya’da Sosyal Demokrat
Partisinin lideri tekstil fabrikalarında yaşamanı yitiren kadınlar anısında 8 Mart Dünya Kadınlar Günü
olarak anılması önerisinde bulunuldu ve öneri kabul edildi.
57- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Engelliler hakkında yaptığı çalışmalar nelerdir?
CEVAP:Yaşlılara ve engellilere yönelik sosyal yardımlarla ilgili sosyal düzenlemelerden biri 1977 yılında
yürürlüğe giren 2022 sayılı 65 yaşını doldurmuş muhtaç,güçsüz,kimsesiz Türk vatandaşına aylık
bağlanması hakkındaki kanundu.’’65 yaş aylığı’’ veya ‘’özürlü aylığı’’ olarak da bilinmektedir.Bu
anlamda hem muhtaç yaşlıları hem de muhtaç özürlüleri ilgilendirmektedir.
Engelli kimlik kartı:Başkasının yardımı olmaksızın hayatını devam ettiremeyecek şekilde engelli
oldukları tam teşekküllü hastaneden alınacak raporla kanıtlayan,18 yaşını dolduran ve kanunen
bakmakla mükellef kimsesi bulunmayan özürlülere verilir.
Bakım:Engelliler için bakım hizmetleri evde bakıma destek yardım SYGM görev alanına
verilmiştir.Resmi ve yatılı-gündüzlü bakım merkezlerinden faydalanma engelliler için sunulmuş olan
olanaklardandır.
58- Huzur evine kimleri alırlar? Yaş sınırı var mıdır? Koşulları nelerdir?
2.Kendi gereksinimlerini karşılamasını engelleyici bir rahatsızlığı bulunmamak, yeme, içme, banyo,
tuvalet ve bunun gibi günlük yaşam etkinliklerini bağımsız olarak yapabilecek durumda olmak,
6.Sosyal ve/veya ekonomik yoksunluk içinde bulunduğu sosyal inceleme raporu ile saptanmış olmak.
Huzurevleri ücretli ve ücretsiz olmak üzere iki guruba ayrılır. Yaşlı müracaatından sonra yapılan
incelemede yaşlı ekonomik durumuna göre ücretli veya ücretsiz olarak huzurevine kabulü
yapılır.Sosyal güvencesi olmayan ve hiçbir geliri olmayan yaşlılar ücretsiz olarak huzurevine kabul
edilir veya yer yoksa sıraya alınır.
Ücretli olarak huzurevine kabul edilen yaşlılar devletin belirlemiş olduğu ücreti ödemekle
yükümlüdür. Bu ücreti emekli maaşında, varsa başka gelirlerinden veya yakınları tarafından
16
ödenir.Suit oda, A,B,C,D,E ve özel bakım odaları bulunan huzurevleri olarak boyut ve imkan
bakımından ayrılmışlardır Halk arasındaki yaygın ve yanlış bilgi olan maşına el koyma veya mal mülk
bağışlama gibi bir zorunluluk yoktur. Bir de ekonomik durumu iyi olan, mal varlığı yerinde olan yaşlılar
huzurevine alınmaz gibi toplumda yanlış bir ön yargı vardır.
Huzurevinde kalacak yaşlıda sosyal ve ekonomik yoksunluk şartı aranır. Sosyal yoksunluk deyince
maddi durumu yerinde ama yalnızca, tek başına yaşamını sürdüren bu yüzden yaşadığı ortam itibarı
ile yalnız yaşaması sakıncalı olan yaşlılarda huzurevine kabul edilir. Kısacası maddi durumunun iyi
olması huzurevine girmesine engel değildir
CEVAP:Toplumsal olarak boşanmaya dair bakış açısı da değişmiştir. Genellikle ekonomik özgürlüğü
olan kadının evliliğindeki sorunlar karşısında boşanma oranı daha fazladır. Çağın sosyal ve ekonomik
getirileri günümüz evliliklerini daha sıkıntılı hale getirmiş, artan stres, kadın ve erkeğin evin dışında
çalışması, ev ile ilgili sorumluluklar, çocukların bakımı ve eğitimi gibi konular eşler arasında
problemlerin çıkmasına yol açmıştır. Eskiye oranla ise boşanma olgusu kabul edilebilir ve
onaylanabilir hale gelmiştir. Hatta çoğu zaman eskinin toparlayıcı tutumu yerine, boşanmayı
destekleyici tavırlar oluşmaya başlamıştır.
Ayrıca kadının kocasından daha prestijli bir işte çalışıyor olması geleneksel kadın-erkek güç dengesini
bozarak erkeğin kendini yetersiz hissetmesine yol açmış ve bazı evliliklerde sorun teşkil etmiştir.
Erken yaşlarda, yeteri kadar olgunlaşmadan alınan evlilik kararları yanlış sonuçlar doğurabilmektedir.
Daha çocuk denebilecek yaşlarda evlilik ve anne baba sorumluluğunu almak ağır gelmekte, bu durum
sağlıksız nesillerin yetişmesine yol açmaktadır.
Boşanma sayısının son yıllarda artmasının en önemli sebeplerinden biri de ilişkilerin de her şey gibi
çabuk ve hızlı tüketilmesidir.Ayrıca evlilik sürecinde aldatmalar teknolojinin gelişmesiyle farklı
boyutlara ulaşmıştır. Özellikle son yıllarda sanal ortam iletişimleri farklı problemleri beraberinde
getirmiştir. Sanal ortamdaki iletişimler, evlilik ve eş bulma sitelerinin kontrolsüzlüğü bu durumu
pekiştirmiştir.
İletişimsizlik, eşler arasındaki uyumun bozulmasına ve çoğu küçük sorunun büyük krizlere
dönüşmesine neden olan önemli etkendir. Gerek iş, gerek çocuklar, gerek başka nedenlerle birbirine
zaman ayıramayan ya da ayırmamayı tercih eden çiftlerin evlilikleri boşanmaya bir adım daha
yaklaşmış demektir. Bunun dışında kadına şiddet de boşanmalarda etkili olan diğer önemli
etmenlerden biridir.
CEVAP:Anayasa Mahkemesi
Yargıtay
17
Danıştay
Uyuşmazlık Mahkemesi
NOT: Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) eskiden yüksek mahkeme iken
kapatıldı.
CEVAP:
CEVAP:Çeyiz hesabı uygulaması 4. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu döneminde
başlatılmıştır. İlk defa evlenecek gençlerin evlilik masraflarını paylaşabilmek için hükümetin gençlere
yönelik uyguladığı devlet paketidir.
Çeyiz hesabı uygulaması ile gençlerin evlilik hazırlıkları için oluşturdukları birikimlere devlet katkı payı
sağlamaktadır. Katkı payı %20 ye varan oranlarda en fazla 5 bin türk lirasına kadar yapılabilir. 27
yaşından önce evliliği yapacak gençler bu uygulamadan yararlanabilir. Gençlerin evlilik tarihinden
önce 3 yıl boyunca aylık en az 100 en fazla 1000 lira yatırmaları gerekmektedir. Ödemeler üçer aylık
veya aylık yapılabilir. Bu uygulama evlendirmeye teşvik amaçlı yapılır.
CEVAP:Ekonomik ve toplumsal yönden yurttaşların tümüyle ilgilenen, onların yaşam düzeyi, sosyal
güvenliği vb konularında gereken önlemi alan devlettir. Sosyal devlet, vatandaşların sosyal
durumlarını iyileştirmeyi, onlara belirli bir yaşam düzeyi sağlamayı, onların sosyal güvenliğini
kendisine ödev bilen devlet anlayışıdır.
CEVAP:Marx 19. yy da yaşamış Yahudi asıllı filozof, politik, ekonomik ve devrimcidir. Komünizmin
kurumsal kurucusudur. Marx’a göre şimdiye kadarki bütün toplumların tarihi sınıf çatışmalarının
tarihidir.
18
Marx bütün sınıflı toplumlarda olduğu gibi kapitalizmin de kendini yok etmeye yol açacak içsel
dinamikler barındırdığına inanırdı. Ona göre nasıl ki kapitalizm eskimiş feodalizmin yerini aldıysa
sınıfsız bit toplum olan kapitalizm de “devletin proletaryanın devrimci diktatörlüğünden başka bir şey
olmadığı” siyasal geçiş sürecinden sonra onun yerini alacaktır.Marx’a göre ekonomi, toplumsal
yaşamın temel belirleyicisidir ve üretim araçları, üretim biçimi, üretim araçlarına sahip olma durumu
ve bunların meydana getirdiği sınıflaşma durumudur. O, bunlara altyapı der. Bu altyapı hukuk
alanındaki görüşler, ahlak teorileri ve siyasal idealleri kapsayan üstyapıyı belirler.
Marx’da yabancılaşma özel mülkiyetin ve iş bölümünün ortaya çıkmasına dayanmaktadır. Ona göre
yabancılaşma kapitalizmin yıkıcı özelliklerindendir. Marx için kapitalizm sadece adaletsiz ve yetersiz
bir ekonomik üretim sistemi olmayıp aynı zamanda ahlak dışı ve sömürücü, insanın doğasını yadsıyan
onu kendi emeğinin ürünlerinden koparan ve ekonomik vahşi bir ormanda insanları karşı karşıya
getiren bir sistemdir. Marx’a göre insan doğasının özü; bilinci, hayal etme gücü ve çevresini kontrol
edebilmesidir. Kapitalizm insanı bu öz meziyetinden uzaklaştırır.Marx’ın yabancılaşma teorisi maddi
ve ekonomik temellere dayanmaktadır. Kapitalist toplumda ekonomik anlamda yabancılaşma sadece
zihinsel değil aynı zamanda insanların günlük yaşamlarında ve gerçekleştirdikleri etkinliklerde
bulunan bir durumdur. Marx, toplumdaki yabancılaşmayı dört düzeyde ele alır; insanı n kendisine,
doğasına, kendi emek ürününe ve kendi emeğine yabancılaşması.
İnsanın doğadan kopması anlamına gelen yabancılaşma, insanın doğadan koparak kültürel-toplumsal
alanda yeni bir dünya kurması anlamına gelir. İnsanlık toplumsal dünyayı yaratırken doğayı yabancı ve
düşman olarak deneyimler ve dünyaya yabancılaştırır.
Comte tarihi bir ilerleme süreci olarak görür. Comte Fransız Devrimi sonucunda yaşanan karmaşayı
ortadan kaldırmak istemiş, toplumu bilim yoluyla açıklamıştır. Ona göre toplumu kurtuluşa götürecek
tek şey pozitivizmdir. Pozitivist bilgiye de insanlar uzun bir tarihsel süreçten geçerek ulaşmışlardır.
Comte bu süreci Üç Hal Kanunu (Evrim Kuramı) ile açıklar.
Teolojik Aşama
İnsanın çocukluk çağına denk gelir. Bu dönemde insanlar nesneleri, olayları doğaüstü bir güç olan
Tanrıya bağlarlar. Örneğin; deprem gibi doğal felaketin tanrının insanları cezalandırması sonucu
olduğu düşünülür. “Taş neden düştü?” sorusuna “Tanrı böyle istediği için.” cevabı verilir. Bu evrede
din belirleyicidir.
Metafizik Aşama
19
İnsanın gençlik çağına denk gelir. Bu dönemde olaylar, nesneler aklın ürettiği fizikötesi kavram ve
soyut güçlerle açıklanır. Örneğin; “Taş neden düşer?” sorusuna éDoğal yerini bulmak için” denir. Bu
evrede felsefe belirleyicidir.
Pozitivist Aşama
İnsanların olgunluk dönemine denk gelir. Comte’a göre bu aşama insanlığın ulaşabileceği en yüksek
evredir. İnsan bu evrede yalnızca gözlenebilir olana yönelmiş, olaylar ve olgular arasındaki değişmez
bağları ve yasaları araştırmıştır.
Pozitivizm: Pozitivizm, Comte’un 19. yy da ortaya attığı düşüncedir. Comte’a göre bilginin konusu
olgudan ibarettir. Olgular ise gözlem, deney ve ölçüm alanına giren her şeydir yani varlığı deneyle
kanıtlanmış her şey. Pozitivizme göre olgulara dayanmayan yargılar bilgi niteliği taşımaz. Comte, bilgi
önemli olanın sadece olguları araştırmak olduğunu ve bilginin temelinde deneyin bulunduğunu
savunur.
Weber ideal bürokrasi tipinde üç egemenliği meşru saymıştır. Bu egemenlik çeşitlerinin kaynaklarını
yetkiye dayandırarak yetkiyi üçe ayırmıştır. Ona göre yetki, “belli bir grubun belli bir kaynaktan çıkan
emirlerine itaat etme olasılığı” şeklinde tanımlanmıştır.
Geleneksel Yetki :Geleneksel yetki kişisel olup doğuştan kazanılan statüye bağlıdır. Geleneklerin
kutsallığına ve bu gelenekler altında yetkilerini kullananların meşrutiyetine dayanır.
Karizmatik Yetki :Karizmatik yetki de kişiseldir ancak geleneksel yetki gibi doğuştan ve geleneklerden
kaynaklanmaz, sonradan kazanılır. Weber’e göre karizmatik şekiller istikrarsızlık ve kriz dönemlerinde
olağanüstü önlemler sağlamayı vaat eden birileri çıktığında ortaya çıkar. Lenin, Hitler, Gandi ve Mao
karizmatik liderlerin günümüzdeki birkaç örneğidir.
Ussal-Yasal Yetki:Diğer iki çeşidin aksine bu yetki çeşidi kişisel değildir. Bu yetki mantıki kaideler
ışığında yapılan seçimler sonucu elde edilir ve yine aynı şekilde devredilebilir. Emirler herkesi
bağlayıcı niteliktedir. Bu yetki daha spesifik ve daha evrensel bürokratik yapılar için temel sağlar.
Weber’in bürokrasi modeli bu yetki çeşitlerinden yasal yetkiye dayanmaktadır. Bu nedenle bu yetkiye
“Bürokratik Yetki” de denmektedir.
68- Şerif Mardin, İbn-i Haldun, Mübeccel Kıray Cemil Meriç, Ziya Gökalp, Niyazi Berkes Behice
Boran, Prens Sabahattin hakkında bilgi veriniz.
20
halkından daha sağlam cesur,özgüveni yüksek,köklerine bağlıdır.İbn-i Haldun,tüm hanedanlıkların
tıpkı canlı organizmalar gibi doğma,büyüme,olgunlaşma ve ölüm gibi evrelerden oluştuğunu
söylemiştir.
İbn-i Haldun da önceki tarihçiler gibi olanı birer hikaye gibi anlatmıştır.Tüm fenomenleri tek tek
inceleyerek ünlü tarih tezini öne sürmüştür.İbn-i Haldun’un en önemli katkısı tarih ve sosyolojinin
felsefesinde yatmaktadır.Aristo ve Platondan etkilenmiştir.Mukaddime başlıca eserlerinden
biridir.İslam dünyasında bilimsel ve düşünsel bir durgunluğun yaşadığı bir dönemde gözlemci ve
eleştirilerde bulunmuştur.
Behice Boran:Bilimin toplumu değiştirmek için var olduğunu savunur.Temel sorunları çözme için
bireyler üzerinden değil,toplumsal düzen üzerinden çalışmak gerektiğine inanır.Alan çalışmalarına
önem veri.Manisa çevresinde dağ ve ova köylerinde kapitalizmin etkilerini araştırdı.Toplumda
kadının konumunu sınıf bağlantılı değerlendirmiştir.Türkiye İşçi Partisinin son genel
başkanı,siyasetçi,akademisyen ve sosyologtur
21
Tarih İncelemesi Kitabında kullanmıştır.Postmodernistler akılcılık ve bilimin her şeyi çözeceğini
eleştirirler.Postmodernistlere göre modernizm öle dünya yaşanılamayacak bir hale
gelmiştir.Bilime,bilgiye dayalı yaklaşımların sorgulanması gerekmekedir.
Postmodern yaklaşım modern dönemin sanat estetiğinin artık değişmesi kanaati
yaygınlaşmıştır.Postmodern anlayışta iktisadi hayat üretimden çok tüketime,faydadan çok tasarıma
dayanmaktadır
CEVAP: 19. YY da ortaya çıkmış bir bilimdir.Uzun zamandır süregelen değişimlere ve bu değişimlerin
ardından gelen yıkımlara doğal bir tepkidir.
3 temel olay belirleyici olmuş:
-Doğa bilimlerinde ve felsefi düşüncede yaşanan gelişmeler
-Fransız Devrimi
-Sanayi Devrimi
yıkımlara çözüm bulma amaçlıdır.
72- Merkez- Çevre ilişkisi kuramı mahalle baskısı kavramını açıklayınız. (Şerif MArdin)
CEVAP: Şerif Mardin’in mahalle baskısı kavramıyla ilgilenmesinin neden Jön Türklerin bu konudaki
korkularını merak etmesidir.İttihat ve Terakki Partisi döneminde bir grup aydın İslam’ın müesseseler
üzerindeki etkilerini kaldırmak istiyordu.2.grup ise dindardı fakat dindar olmalarına rağmen mahalle
islamını onaylardı.Mardin’in mahalle baskısı dediği bir olgudur.Bireyi biçimlendiren,onun tutum ve
davranışlarını belirleyen sosyal psikolojinin grup dinamiği alanına giren bireyleri ve toplumu belli bir
yöne sevketmesidir.
Merkez-çevre ilişkisi siyasal tarihi açıklamak için Shils tarafından ortaya atılmış ,Şerif Mardin
tarafından da Türk siyasi tarihine uyarlanmış bir yöntemdir.Merkezi yöneten veya odak nokta olarak
tanımlayıp,çevreyi ise merkezin etrafında çevreye bağlı şekillenen tenot??(düzeltme yapılmalı)
anlamına gelmektedir.Mardin’e göre Osmanlı’nın uyguladığı ustaca ve güçlü bir merkez yönetimi
vardır.
Klasik dönem Osmanlı toplumunda göçebelik,yerleşiklik,heterodoksdin grupları devşirme politikaları
merkez-çevre ilişkisinde değişikliklere neden olmuştur.Batı etkisiyle birlikte 18.yy ulusçuluk ve sonra
merkez-çevre ilişkisi değiştiğini söyler.Modernleşme ile merkez-çevre kültürel kopukluk
artmıştır.Merkezi değerler sistemine Klasik dönemde hakim olan temel unsur İslamiyet modern
dönemle birlikte bürokratik zihniyete bırakmıştır.Türkiye’deki siyasi gerilimi merkez-çevre ilişkisi
bağlamında izole etmektedir.
22
73- Engelli yakını aylığı?
CEVAP:Türk vatandaşlarından, her ne nam altında olursa olsun her türlü gelirler toplamı esas alınmak
suretiyle hane içinde kişi başına düşen ortalama aylık gelir tutarı asgari ücretin aylık net tutarının 1/3
ünden (423,58 tl den ) daha az olan ve sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları tarafından muhtaç
olduğuna karar verilenlere muhtaçlık hali devam ettiği müddetçe ve bakım ilişkisini fiilen
gerçekleştirmeleri kaydıyla (3,240) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımında
bulunacak tutarda aylık bağlanır.2017 ilk 6 ay 324,02 tl aylık 2017 ikinci altı ay 336,99 tl aylık
CEVAP:Amacı korunmaya,baıma veya yardıma muhtaç aile, çocuk, özürlü, yaşlı ve diğer kişilere
götürülen sosyal hizmetlere ve bu hizmetleri yürütmek üzere kurulan teşkilatın kuruluş, görev, yetki
ve sorumlulukları ile faaliyet ve gelirlerine ait esas ve usulleri düzenlemek
Mahkemece koruma kararı alınan korunmaya muhtaç çocuğun bakımı ve yetiştirilmesi bu kanuna
göre kurulmuş kuruluşlarda olduğu kadar kurumun denetim ve gözetiminde bir koruyucu aile
tarafından da yerine getirilebilir. Koruyucu aile korunmaya muhtaç çocuğun bakımını ve
yetiştirilmesini gönüllü olarak üstlenebileceği gibi kurumca tespat edileblecek ve ödenecek bir ücret
karşılığında da yapabilir.
Engelli bakım ücreti memur maaşı katsayısı 0,096058 olup, 960,58 tl dir.
Evde bakım parası için ağır özrlü sağlık krulu raporu alınması gerekir.
CEVAP:İşlevselc ir toplum modeli benimsemiş bir toplumu bir bütünü oluşturmak amacıyla farklı
işlevler üstlenmiş parçalardan oluşmuş biyolojik bir organizmaya benzetmiş.ona göre toplumsal
olgular tolumun sürekliğinin sğalanmasında kilit noktadır. Ona göre toplumda düzen ve
dayamışmanın kaynağı iş bölümü ve uzmanlaşmadır..Toplumsal iş bölümü kitabında toplumsal düzen
ve dayanışmanın mekanık ve organık iki ideal tipinden bahseder. a. Mekanik: basit bir iş
bölümünün olduğu gelenkesel toplumlar da görülür. Bu düzen ve dayanışma tipinde kolektif bilinç ve
kolektif kimlik bireysel bilinç ve kimliklerden daha baskındır.
b.Organik : farklılaşmaya dayalı karmaşık bir iş bölümü ve uzmanlaşmanın olduğu toplumda görülür.
c.Anomi : kuralsızlık ve toplumun temel değerelerinde belirsizlik anlamına gelir. Bir toplumda iki
değişkenin aşırı olması intihara yol açar bu da anomiyi oluşturur.
CEVAP:Devlet, liberal teorisyenlere göre işlemsel olarak Marksist teorisyenlere göre sınıfsal temelli
tanımlanmıştır. Sosyolojik bir kurum olarak devlet çağdaş insan toplumlarında en büyük
örgütlenmedir ve insanların ilişkilerini düenleyen bir kurumdur. Weberin üzerinde uzmanlaşma
sağlayan devlet tanımı beliri bir toprak parçası üzerinde fiziksel gücün kullaımını meşru olarak
tekelinde bulunduran insan topluluğu.
23
CEVAP:İbni Haldun tarafından fas ta kaleme alınmıştır. Türklerin ve Kürtlerin yaşam biçimi ele alınır.
Köy kent farklılıaşması hakkında toplumsal çözümlemeler getirmiştir. Göçebe-köy toplumsal yaşamı
ile yerleşik-kent toplumsal yaşamı arasında önemli spatamalar yapmıştır. Köy aile yaşamı kent aile
yaşamından daha dengeli, daha sağlam ve daha huzurludur. Toplumsal bilinç ve duyarlılık köy
yaşamında daha fazladır. İbni Haldun tüm krallıkları canlı bir organizma gibi doğum ve gelişme evresi
geçirir. Göçebe yaşam kültür ve ahlakın sonucu olduğunu, zamanla kent yaşamına alışan
uygarlıklarınsa gerilemeye ve ölmeye başladıklarını ileri sürmüştür.
78- Gazali, Farabi, Necip Fazıl, M. Akif Ersoy ile ilgili kitaplar ve şiirler nelerdir?
CEVAP: Gazali: İhyaül ulumiddin en büyük eseri. İhya yazıldığında bugüne dek İslam aleminde en çok
okunan kaynak kitaplarından biri. Kimya-ı saadet , tuhfet-ül felasife : Aristo felsefesinin eksiklikleirni
belirtir.
Farabinin eserleri : Aristo felsefesine dayanan akılcı bir felsefe benimsemiştir. Muallimi sani (ikinci
hoca) olarak anılır.
Necip fazıl Kısakürek eserleri:kaldırımlar, ben ve ötesi, şiirlerin şiiri üstün bir algımala sorunu ve
mutlak gerçeği, yani Allah’ı arama yolunda sonsuz bir uğraş olarak gördü.
Mehmet akif Ersoy eserleri: safahat en önemli eseri. Hakkın sesleri, fatih kürsüsüsnde istiklal marşı
safahat kitabında yer almaz. Çünkü onu milletimin kalbine gömdüm der.
CEVAP:Osman bey. Osmanoğullarını kuran ve adını devletine ve soyuna vermiş bulunan ilk Osmanlı
sultanıdır. Son padişah kimdir? Sultan vahdettin (6.mehmet) olarakta bilinir.
CEVAP:Mısırın fethedilmesiyle doğunun sultanı ünvanını aldı. Mekke ve Medine üzerindeki haklara
sahip olduktan sonra hadimül harameyn (kutsal toprakların hizmetçisi) ünvanını aldı.
CEVAP: Aile, kadın, çocuk, yaşlı ve engelli, şehit yakınları ve gazilere yönelik hizmetler hakkında
bilgilendirme ve yönlendirme sağlayan hattır. Ayrıca ihmal, istismar ve şiddet vakaları veya töre ve
namus cinayetlerinin önlenmesi için tedbir mahiyetindeki ihbarlarda alınır durumun aciliyetine göre
acil müdahale ekip sorumlusuna veya kolluk kuvvetlerne bildirilerek müdahale edilmesi sağlanır
CEVAP:İnsanların yaşlanma sürecinde yaşam kalitelerini iyileştirmek üzere, sağlık, katılım ve güvenlik
açısından sunulan fırsatların optimize edilmesi.
24
CEVAP:
Agresif vakasının en belirgin belirtisi, kişi istenen bir şey karşısında aşırı tepki ve engellemelerde
bulunur. Sürekli negatif şeyler düşünür ve kendisine değer verilmediğini, sürekli arkasında işler
karıştırıldığını düşünmesi ve yorgun, bitkin olması belli bir mevkice gelen insanları kıskanması
imrenmesi hastalığın reaksiyonları arasında yer almaktadır.
ANKARA EKOLÜ
Ankara ekolü 1939 yılı sonlarında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde oluşmaya
başlayan ve Amerikan Sosyolojisini ülkemizde temsil etmeyi amaçlayan bir sosyoloji anlayışına sahip
olan Niyazi Berkes, Behice Boran ve Mediha Berkes tarafından oluşturulmuştur. Ankara ekolü,
batılılaşma ile evrenselliği özdeş kabul etmektedir.
25
Ekol milli ilim anlayışına karşı çıkarak evrensel ilim anlayışını savunur. Bilimin ancak batı ile
temaslarının başladığı tarihten sonra oluşmaya başladığını öne sürer. Batı bilim anlayışına kaynaklık
eden hümanizmayı ele alır. Hümanist olabilmemiz için Yunan ve Latin kültürünü, tarihini öğrenmemiz
gerektiğini ve batıyı sevmeyenin hiç bir şeyi sevmeyeceği savunulur.
Ankara ekolü, Amerikan sosyolojisiyle Kara Avrupa'sı sosyolojisini iki ayrı dünya olarak değerlendirir.
Ankara Ekolüne Amerikan Sosyolojisinde önemli bir yeri olan ırkçılık teorilerini eleştirir. Ülkemizde
ırkçılar etkinliklerini hızla arttırırlar. Onlara karşı mücadeleyi Ankara Ekolü verir. Ekole göre ırkçılık
bizim kültürümüze tamamıyla yabancıdır. Dış kaynaklıdır. Türk halkı arasında ırkçılık görüşleri
yaşanmamıştır. Ankara Ekolünün kesin kanısı; ‘Dünya medeniyetini hiçbir ırk tek başına
yaratmamıştır. Medeniyet tüm insanlığın kurduğu müşterek bir eserdir.’
Bizdeki sosyoloji okullarının dogmatik doktrinler ileri sürerek, siyasete karışarak ideoloji yapmaktan
ileri gidememişlerdir.
Sosyoloji ders programlarının hazır formüller halinde öğrencilere verilmesi, olaylar arasındaki
ilişkilerin tahlili ve tenkit etmek suretiyle tartışılmaması.
Ekolün şehir sosyolojisi konusundaki görüşleri aynı zamanda ekolün Batılılaşma ve toplumsal değişme
konusundaki görüşlerini de yansıtır. Ekole göre, değişmenin, ilerlemenin yolu doğu toplumundan batı
toplumuna ‘köyden şehre’ tarımdan sanayiye doğru bir değişimdir. Garp medeniyeti şehirli
medeniyetidir. Garp medeniyetinin memleketimize girmesinde ve yaygınlaşmasında şehirlerimiz öncü
rol oynar. Köy kalkınması da şehirleşmenin genişlemesidir.
Ankara ekolüne göre günlük hayatta ne kadar çok teknik araç kullanılırsa o kadar hızlı değişme
meydana gelir. Değişmeyi hızlandıracak güç de devlettir. Tüm değişme çabalarının varacağı son nokta
Batı uygarlığına her şeyimizle katılabilmektir. Taklitçi bir batıcılık yarar sağlamaz. Dikkat edilmesi
gereken nokta Türkiye’nin bağımsızlığını koruyarak Batının yerinde yer almaktır. Bağımsızlığını
kaybetmiş Türkiye Batının ancak sömürgesi olabilir.
Ankara ekolü yeni disiplinleri; köy sosyolojisi, şehir ve endüstri sosyolojisi, ekonomik sosyolojini
sistemli bir şekilde işlemiştir. Bu özellikler Ankara ekolünü İstanbul ekolünden ayırır. Köyün ciddi bir
şekilde üniversiteye girmesi Ankara ekolüyle olmuştur. Köy konusunda amaç Batılılaşma yanında
kırsal kesimin hızını tespit edip, uygulanabilecek teorilere ulaşmaktır.
İSTANBUL EKOLÜ
Bu ekol içinde Hilmi Ziya Ülken, Fahri Fındıkoğlu ve Nurettin Sazi Kösemihal bulunmaktadır. Fransız
kaynaklı ve felsefi ağırlıklı olan bu ekol geleneksel sosyolojiyi devam ettirir. Toplumsal çıkarları, ülke
gerçekleri ve pratik sorunların sosyolojik boyutu anları fazla ilgilendirmez. Tüm olayları batılı bir
anlayışa göre değerlendirirler. İşledikleri konular ve aktardıkları teorilerin toplumla bağlantısı yoktur.
Ekol, Ziya Gökalp’in etkisi altındadır. Fransız sosyolojisinden beslenir. Aynı zamanda bu ekolde Alman
sosyolojisinin etkisi de hissedilir. Bu ekolün temsilcileri aynı sosyoloji anlayışına sahiptir.
26
Hilmi Ziya Ülken eklektik eğilimler taşırken, Marksizmi hatırlatmadan geçemez. Fındıkoğlu da eklektik,
fakat Alman sosyolojisinden kaynaklanan ‘sosyal siyaset’ anlayışını ülkemize aşımak ister. Kösemihal,
Le Play devamcılarınca geliştirilen tecrübi sosyoloji anlayışının üniversitedeki temsilcisidir.
İstanbul ekolü ile Ankara ekolü bilim anlayışı farklıdır. İstanbul ekolünün bilim anlayışı Ankara
Ekolünden daha teorik ve felsefi içeriğe sahiptir. İstanbul ekolü demokratik yönetimde ilericiliğin ve
gericiliğin belirleyicilerini de saptar. Buna göre modern demokrasi içtimai meseleye birinci dereceden
önem vermeli, toprak ve işçi meselelerini halletmelidir. Bu meseleye karşı çare oluşturan görüşlere ve
partilere ileri, bu meseleyi hiçe sayan içtimai görüşlere ve partilere gerici demişlerdir. Ekole göre
demokratik cemiyetlerdeki hürlüğün gerçekleşebilmesi için toplumunu o siyasi partilere sahip bir
parlâmento tarafından idare edilmesi gerekir. Bu partiler toplumsal sorunlar karşısındaki görüşlerini
açıklamalıdır.
İstanbul ekolünü, Ankara ekolünden ayıran en önemli özelliğinden bir tanesi köy sosyolojisine önem
vermemiş olmasıdır. Üç hocanın birlikte kaleme aldıkları tek makale; Karataş Köyü monografisi,
yüzeysel bir incelemedir. Ama buna karşın köy sosyolojisinin geçmişi hakkındaki en önemli makaleyi
İstanbul ekolü yayımlamıştır.
Batı konusu da iki ekolünde görüşleri paralellik gösterir. Batı ile evrensellik özdeştir. Dünyada geçerli
olan tek medeniyet Batı medeniyetidir ve bizimde en kısa zamanda bu medeniyete katılmamız
gerekir. Fransız Devrimi, evrimci bir gelişmenin ürünü sayan ekol, bizdeki Batılılaşmanın da evrimci bir
yol izlemesi gerektiğini savunur.
Ekole göre en geniş içtimai zümre sınıftır ve en büyük içtimai münasebetler, sınıf münasebetleri ve
sınıf tezatlarıdır. Sosyologlar toplumsal ilişkiler sahasını oluş sırasında kavrayacak ve canlı olayları
tespit ederek toplumun yapısına nüfuz edecektir. Daha sonra bu izlenimlerini istatistik, tarih gibi
bilimler yardımıyla açıklayacaktır. İnsan varlığı sosyal bilimlerin ortak konusu olarak ele alınır.
Sosyolojinin iki önemli konusu hukuk ve iktisat sosyolojisiyle meşgul olmuşlardır. Bu konuda
makaleler kaleme almışlardır.
İstanbul ekolüne göre dünyada tek bir medeniyet vardı. O da garp medeniyetidir. Bu manada
garplılaşmak demek kapalı medeniyetten açık medeniyete geçmek demektir. Rasyonel düşünce, ilik
ve felsefe bu medeniyetin eseridir. Ekol, her şeyimizle Batılı olmamız gereğini savunur.
Ekol, daha çok gelişebilmemiz ve daha çabuk Batılılaşmamız için liberalizm yerine iktisadi devletçiliğin
yararlı olacağını ve bu nedenle T.C’nin devletçiliği benimsediği görüşündedir.
İstanbul ekolü gelenekçi sosyoloji ekolünün devamıdır. Ele aldığı konular Türk Sosyolojisiyle aynıdır.
Yeni bir iddiası yoktur. Ankara ekolü gibi büyük umutlar taşımaz. Oysa Ankara ekolü yeni bir sosyoloji
anlayışıyla ortaya çıkmıştır. İstanbul ekolü materyalist ve determinist bilim anlayışının yanında
milliyetçilik duygularına da yer verir. Geleneksel sosyolojimiz içersinde özellikle felsefi konulara, Türk
27
düşünce tarihine, hukuk sosyolojisine ve daha pek çok konuya yer verir. Bunların yanında İslam
Felsefesi, Din sosyolojisi, Ekonomik düşünce tarihi, Aile sosyolojisi, İşçi sorunları ve sendikacılık,
ırkçılık, Halk edebiyatı gibi konularda yazılar yazmışlardır
Ankara ekolünün Türk düşünce tarihine bakışı eleştirisel bir yaklaşım içerir. Konunun derinlemesine
gidilmez. Düşünürler hakkında ortalama bilgiler verilir. İstanbul ekolünün yaklaşımı daha kapsamlıdır.
Türk düşünce tarihindeki bazı akımların devamını sağlamayı amaçlar.
Ortak olarak sergilenen ancak zıt olan başka konu iki ekolün bilim anlayışıdır; Ankara ekolü, ‘bilimin
toplum çıkarları doğrultusunda kullanılmasını savunur’. İstanbul ekolü ise soyut ve gündelik çıkarların
üstünde bir bilim anlayışına sahiptir.
Sanat ve edebiyat konusunda da aynı yaklaşımlar sergilenir. Ankara ekolüne göre sanat, sınıf
çıkarlarının bir ürünüdür.
CEVAP: Çeyiz hesabı açan devlet ile anlaşmalı bankalar yurtiçindeki devlet özel ve katılım bankalarıdır.
Özel bankalar, Finans bankası Garanti bankası, Deniz bankası, Yapı kredi Bankası, Anadolu ve TEB ‘dir.
Katılım bankaları, Kuveyt Türk Katılım bankası, Turkısh Katılım bankası gibi bankalardır.
CEVAP : Materyalist yöntem anlayışı, toplumsal olguyu maddi toplumsal gerçeklikten yola çıkarak
açıklama girişimidir. Behice Boran’ın Türk sosyolojisi açısından ayırt edici özelliği, toplumsal yapı
çözümlemelerinde materyalist yöntem anlayışını kullanması ve bu yöntemi saha araştırmaları yoluyla
deneyerek geliştirmesinden kaynaklanmaktadır.
Boran'a göre, "her toplum bir kurumlar topluluğudur" .Toplumsal yapı ise "kurumların birbiriyle az
çok bütünleşerek oluşturduğu sosyal düzendir." Daha net bir ifade ile toplumsal yapı, toplumsal
kurumların oluşturduğu bir bütündür. Toplumsal kurumlar ise. toplumdaki bireyler arasında
yerleşmiş, tekrar eden az çok devamlı ilişki biçimi ya da ilişkiler sistemidir.
Toplumsal yapıyı belirleyen bu ku¬rumlar Boran'a göre iki tür ilişkiden kaynaklanmaktadır:
ii-İnsanın doğal çevre ile ilişkiye girmesinden doğan insanlar arasındaki ilişkiler sistemi
Aile, devlet, dini örgütler, sanat ve spor örgütleri birinci ilişkilere örnek gösterilir¬ken, işbölümü,
mülkiyet ilişkileri, üretim organizasyonu ikinci ilişkilere örnek gös¬terilmektedir.
28
Boran'a göre "meseleleri toplum yapısı açısından görmek demek, onlara üretim güçleri, ilişkileri ve bu
ilişkilerin meydana getirdiği sosyal sınıflar açısından bakmak demektir.Bu ifadeden hareket eden
Boran, gerek Osmanlı gerek Cumhuriyet ve gerekse ileriye dönük toplumsal yapı çözümlemelerinde
ve projeksiyonlarında bu tanıma sadık kalmaya gayret göstermiştir. Diğer bir söyleyişle Boran,
çözümleme¬lerinde "Marxist" bir terminoloji kullanmaktadır. Üretim güçleri ve üretim ilişkileri¬nin
belirlediği üretim biçiminin toplumsal yapının ve toplumsal değişmenin sap¬tanmasında önemli bir
öğe olduğu kabul edilmiştir.
89- 7 Güzel Adam dizisindeki karakter kimlere aittir. Ne anlatıyor kısaca bilgi verin. CEVAP:Her biri
Türk edebiyat ve düşünce tarihinde önemli etkiler bırakmış onlarca ismin yollarının aynı şehir ve aynı
okulda kesiştiği, bugüne kadar yalnızca edebiyat tarihine ilgili az sayıda okurun bilgisindeydi. Başta
Sezai Karakoç olmak üzere, Nuri Pakdil, Akif İnan, Rasim Özdenören, Alaaddin Özdenören, Erdem
Bayazıt ve Cahit Zarifoğlu'nun Maraş merkezli başlayan ve sonraki yıllarda devam eden birliktelikleri
Diriliş, Edebiyat, Mavera ve daha onlarca dergi gibi Türk edebiyatının unutulmaz dergilerini ortaya
çıkarmış, bu isimler üzerinden bir neslin yetişmesini sağlamıştı. Şairler ve düşünce adamlarından
oluşan bu Yedi Güzel Adam'ın bütünüyle şiirden hikâyesi TRT aracılığıyla televizyon ekranlarına
taşındı.
Uraz Kaygılaroğlu (Erdem Beyazıt), Baran Akbulut (Cahit Zarifoğlu) Mertcan Sevimli (Rasim
Özdenören), Kemal Uçar (Nuri Pakdil) Çağdaş Tekin (Ali Kutlay) Yiğit Çakır (Akif İnan) ve Orhan Kanalp
(Alaaddin Özdenören) gibi oyuncuların rol aldığı dizi, dostluk, edebiyat ve aşk merkezli ortak bir
hikâyeyi şair Erdem Bayazıt'ın gözünden anlatıyor. Türkiye'nin belli bir döneminin kültür ve birikimini
yansıtan yerli bir proje olarak ortaya çıkan dizi, Yedi Güzel Adam'ın ilki Sezai Karakoç'un projede
adının geçmesini kabul etmemesi dolayısıyla, Cahit Zarifoğlu'nun Yedi Güzel Adam'ında Sezai
Karakoç'un yerine yeni bir isim koyarak devam ediyor: Ali Kutlay.
'Büyüyen elimin üstüne koy elini / sana bir yürek vuruşu gibi belirli / gelen zamanı haber veriyorum'
Sezai Karakoç'u saymadığımız zaman Nuri Pakdil'den sonra Yedi Güzel Adam'ın yaşça en büyüğü olan
Erdem Bayazıt, aynı zamanda dizinin de, gözünden anlatıldığı ana karakteri. Maraş'ta doğan Bayazıt,
ilk şiir kitabı Sebep Ey'i dostlarının kurduğu Edebiyat Dergisi Yayınları'ndan çıkarmıştır. İlk kitabını,
Risaleler ve Gelecek Zaman Risaleleri izlemiştir. Bayazıt, İran, Afganistan, Pakistan ve Hindistan'a
yaptığı yolculukları da İpekyolundan Afganistan'a gezi-anlatı kitabında toplamıştır. Bir dönem Mavera
Dergisi'nin yönetimini de üstlenen Bayazıt, milletvekilliği de yapmıştır. Bayazıt'ın 'Sana, bana ve
ülkemin güzel insanlarına dair' adlı şiiri Başbakan Erdoğan tarafından da okunmuştu.
Türk edebiyat ve düşünce tarihinin en kendine mahsus ışıklarından biri o. 1934 yılında Maraş'ta
doğmuş ve tüm yeryüzüne oradan dağılmış bir klas duruş sahibidir Pakdil. Edebiyat Dergisi ve
29
Edebiyat Dergisi Yayınlarını kurmuş, onlarca önemli şair ve mütefekkirin yetişmesine vesile olmuş
insana karşı insanı savunan bir derviş. Oyun, çeviri, deneme, gezi-izlenim ve şiir türünde de eserler
veren Pakdil'in Batı Notları, Klas Duruş, Sukut Suretinde ve Derviş Hüneri kitapları görülmesi gereken
eserler.
'Müslüman'ın antiemperyalist oluşu, basit bir siyasi tavır alış olarak okunmamalıdır'
Denemeci ve öykü yazarı Rasim Özdenören de Türk edebiyatının Maraşlı isimlerinden. Çözülme,
Hastalar ve Işıklar ve Toz gibi hikâyelerinin yanı sıra Yumurtayı Hangi Ucundan Kırmalı, Müslümanca
Yaşamak ve Yeni Dünya Düzeninin Sefaleti gibi onlarca düşünce kitabıyla hem yakın dönem Türk
edebiyatının hem de düşüncesinin adından söz ettiren kalemlerinden biri. Yedi Güzel Adam'ın Nuri
Pakdil'le birlikte hayatta olan ikinci kişisi. Usta yazar Özdenören halen Yeni Şafak'ta da yazmaya
devam ediyor.
Öykü yazmaya lisede başlayan ve yine lisede aldığı ani bir kararla yazmayı bırakan bir öykücü Ali
Kutlay. Ne kendisini tanıyoruz, ne kendisini tanıtacak eser bıraktı geride. Yedi Güzel Adam'la aynı
lisede okumanın bile tarihe not edilmek için yeterli olduğunu Yedi Güzel Adam dizisiyle birlikte
gördüğümüz bir isim Kutlay. Rasim Özdenören'i hikaye yazmaya teşvik eden kişi olması itibariyle de
önemli.
Yedi Güzel Adam şiirinin yazarı. Güzel adamların en yakışıklısı, en artisti, en şairi… Dünyadan en erken
göçüp gideni… Ancak kısa ömrüne rağmen giderken arkasında döne döne okuduğumuz yüzlerce şiir,
yüzlerce deneme, hikâyeler, çocuk oyunları, romanlar ve henüz çıkarken bile bir efsaneye dönüşen
Mavera Dergisi'ni bırakmış yedi güzel adamın isim babası. 1967'de çıkan İşaret Çocukları kitabıyla
büyük yankılar uyandıran Zarifoğlu, sırasıyla Yedi Güzel Adam, Menziller ve Korku ve Yakarış şiir
kitaplarıyla Türk şiiri içinde kendine mahsus bir alan açabilen ender şairlerden biri.
Akif İnan, Yedi Güzel Adam arasındaki en teşkilatçı isim. 1940 yılında Şanlıurfa'da doğan İnan'ın yolu
aziz dostlarıyla Maraş lisesinde kesişir. 1960 yılında yine Maraş'ta Necip Fazıl'la tanışmış ve bu
tarihten dokuz yıl sonra da Nuri Pakdil'le birlikte Edebiyat Dergisi'ni kuruluşunda yer almış. Hicret ve
Tenha Sözler adlı şiir kitaplarının yanında Din ve Uygarlık ve Edebiyat ve Medeniyet Üzerine adlı
deneme kitaplarıyla da düşünce yolculuğunu sürdüren İnan, ayrıca Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen
sendikalarının da kurucu başkanlığını yapmış bir eylem adamıydı.
30
Rasim Özdenören'in ikiz kardeşi şair Alaadin Özdenören, Cemal Süreya'nın 'şiir geldi kelimeye
dayandı' dediği yerde az şiir yazmış ama her şeyi şiir olmuş bir başka güzel adam. Şiir ve yazılarını,
Yeni İstiklal, Diriliş, Edebiyat, Mavera ve Ay Vakti gibi dergilerde yayınlayan Alaaddin Özdenören,
Güneş Donanması ve Gide Gide Yalnızlık adlı şiir kitaplarının yanı sıra Batılılaşma Üzerine ve Devlet ve
İnsan gibi deneme kitapları da bulunuyor.
CEVAP:Avrupa Birliği gemisi Yunanistan ile su almaya başladı. Uzmanlar AB'nin dağılma sürecinin
hızlanacağını defalarca açıkladı. İngiltere bunu ilk gören ülke oldu ve "şiddetli geçimsizlik" günlerini
beklemeden Avrupa Birliği'nden çıkma kararı aldı. Ardından Fransa (Frexit), Yunanistan (Grexit), İtalya
(Italeave), Çek Cumhuriyeti (Czechout), Avusturya (Oustria), Hollanda (Nrexit), Danimarka (Dexsit),
Finlandiya (Finish), Slovakya (Slovakout) ve Portekiz (Departugal), referandumu ortaya attı.
CEVAP:Bireyselleşmenin getirdiği bir kavram... Genelde büyük şehirlerde insanın kendine bile zaman
ayıramayacak duruma gelmesiyle başlar... Daha sonra bulunan zaman sadece bireysel zevklere
ayrılır... Ulaşım, para ve stres de bunlara eklediğinde ortaya soyutlanma durumu çıkar... birey
düşüncelerindeki yalnızlığa alışır ve toplum içindeyken sıkılır, gerilir... Marx'a gore insanin yasadigi ilk
yabancilasma dogaya karsidir ve insan "oteki" ile olan bu ilk mucadelesini kazanmistir, ancak bu
mucadele sirasinda kullandigi silahlar (ilim, bilim, kultur, teknoloji vs.) ikinci ve daha tehlikeli bir
yabancilasmanin onunu acmistir. ayrica insan yabancilasmayi onun farkina vararak yener ve bu
sayede gelisir (bkz: diyalektik materyalizm) Klasik anlamda ise yabancilasma bir hakkin ya da bir
ozniteligin kaybedilmesidir. Hegel'le beraber onem kazanan yabancilasma unlu filozofa gore dunyayi
"yabancilasmis tin" olarak gormektir.
1.Güçsüzlük: insanın geleceğini kendisinin değil, dış etkenlerin, yazgının, şansın ya da kurumların
belirlediğini düşünmesi
2.Anlamsızlık: herhangi bir alanda etkinliğin kavranabilirlik ya da tutarlı bir anlam taşımadığı ya da
genel olarak yaşamın amaçsız olduğu düşüncesi.
CEVAP:Ayni Yardım “para olarak değil de mal veya hizmet olarak verilen” anlamına gelmektedir.
Yardımın nakit yerine mal ile karşılanması durumu ayni yardımı ifade eder. İşverenlerin, işçilerinin
kişisel veya sosyal bir ihtiyacını karşılamak amacıyla yaptığı yardımlar da “ayni yardımlar” olarak
nitelendirilmektedir. Bu ihtiyaç; işyeri yemekhanesinde verilen yemek de olabilir, işçiye ödül olarak
verilen sinema bileti de olabilmektedir.
31
Ayni yardımda amaç, işçinin ihtiyacını doğrudan karşılamaktır. İşçisine giyim yardımı adı altında nakit
ödeme yapan işveren bu yardımı ayni yardım olarak gösteremez. İşçisine giysi verdiğinde ancak bu
yardım ayni olacaktır
CEVAP : Durkheim, intiharın toplumsal nedenlerini ele almadan önce, toplumsal olmayan nedenleri
üzerinde durur ve bunların intiharla olan ilişkilerini belirlemeye çalışır. Psikolo-organik ve fizik çevre
gibi toplumsal olmayan nedenlerle intihar oranlarını istatistiksel olarak karşılaştırır.
Durkheim toplumsal nedenleri dikkate alarak, intihar olaylarını bir sınıflamaya tabi tutar ve toplumsal
nedenlere göre intiharları üçe ayırır:
Bencil (Egoistic) İntiharlar: Bireyin bağlı olduğu din, politik zümre, aile vb. tarafından korunulmamış
olmasından kaynaklanır. Yani, toplumsal bağlar gevşek olduğu, birey kendini yalnız hissettiği zaman
belirir. Bireyin bağlı olduğu grup bağları zayıfladıkça ve gruba bağımlılığı azaldıkça, birey, kendi özel
ilgileriyle başbaşa kalır; yalnızlık hisseder. Kişi için hayat anlamını yitirir; oysa, o topluma bağlı olarak
yaşamak ihtiyacındadır. Avrupa toplumlarının intihar istatistiklerine bakıldığında Katolik toplumlarda
intihar oranı düşük, protestan toplumlarda ise yüksektir.
Elcil (Altruistic) İntiharlar: Birey sadece toplumdan koptuğu, kendini yalnız hissettiği zaman değil,
topluma çok bağlı olduğu zaman da intihar eder. Durkheim buna örnek olarak, Hindistan’da eşi ölen
kadınların, eşlerinin cenazesinde kendilerini yakmalarını (suttee) gösterir. Bu intihar türünde kendini
öldüren kişi, toplumsal bir ödevi yerine getirmek amacıyla bu eylemi gerçekleştirir. Bu yükümlülüğü
yerine getirmeyen kimse onursuzlukla suçlanır, çoğu zaman da dinsel cezalara çarptırılır. Kısaca, bu
gibi kişilerin üzerine toplum bütün ağırlığı ile çökmekte, baskı yapmakta, onu intihara sürüklemeye
çalışmaktadır.
Anomik (Anomic) İntiharlar: Bu tür intiharlar, bir takım toplumsal bunalımlar sonucu, toplumun
yapısında meydana gelen değişiklerle bireyin yaşam biçiminin, değerlerinin alt-üst olması sonucu
gerçekleşen intiharlardır. Ekonomik krizlerin intihara neden olduğunu belirten Durkheim, bunun
nedeninin zenginlik ya da fakirlik değil; toplumsal yapıdaki değişiklik olduğunu belirtir. Meydana
gelen bu değişiklik toplum için yararlı ya da zararlı olsun, bunun hiçbir önemi yoktur. Önemli olan
toplumda meydana gelen değişikliğin bireyin yaşam koşullarını alt-üst etmiş olmasıdır. İşte, intiharın
nedeni bu anomi (kargaşalık) halidir.
Egoist (bencil) intihar: Bireyin toplumsal çevresi ile bütünleşememesi sonucu oluşan intihardır.Bir
anlamda bireyin toplumsal bağının zayıflaması ya da kopması, intihar eğilimini artırmaktadır.
Altruist (elcil) intihar: Bu intihar türü egoist intiharın zıddıdır. Kişinin toplumla bağının çok güçlü
olmasından kaynaklanır. Burada birey, grup kuralları ve normları gereği intihar etmektedir. Örneğin,
Hint kastlarında dul kalan kadının,kendisini cenaze ateşinde yakmasının beklenildiği ifade edilir.
Anomik (kuralsızlık) intihar: Durkheim için anomik intihar, toplumdaki normların çözülmesinden
kaynaklanan bir intihar türüdür. Özellikle ekonomik kriz dönemlerinde, toplumu bir arada tutan
kurallar (normlar) çözülür. İnsanların davranışlarında kullanabilecekleri ölçüt bulmaları güçleşir.
32
Fatalist (kaderci) intihar: Anomik intiharın zıddıdır; bireyin üzerinde baskı yapan kuralların
katılığından kaynaklanır.Durkheim buna köleleri örnek verir.
CEVAP: Saint Simon. Cemil Meriç’e göre çağımız Saint-Simon’la başlamaktadır, Saint-Simon hem
endüstri devriminin ideologudur, hem sosyalizmin, Comte’un da, Durkheim’in de, Marx’ın da
hocasıdır.
CEVAP:Talep:Belirli bir mal veya hizmeti almaya ve kullanmaya yönelmek istekli olmak.
Arz:Belirli mal veya hizmetlerin ilgili kişi ve kurumlarca belirlenip kişilere sunulmasıdır. Aile Sosyal
Destek Programı ile önceden talep odaklı olarak yerine getirilen sosyal yardımlara arz odaklı bir nitelik
kazandırılarak vatandaşa çok daha kaliteli, insani ihtiyaçları daha iyi karşılayan bir hizmet sunulması
planlanıyor.
ASDEP sayesinde müracaatlara dayalı olarak verilen sosyal hizmet ve yardımların vatandaşın
başvurusuna gerek kalmadan sunulmasını sağlamak amaçlanıyor.
ASDEP’in uygulamaya girmesi ile birlikte ailelerin sorunları ailenin bir talebi olması dahi yerinde tespit
edilerek sorunların çözümü için devletin hizmet mekanizması kendiliğinden harekete geçirilip sosyal,
psikolojik ve maddi destek çalışmaları yürütülecek.
CEVAP: Çocuk istismarlarında; korku, içe kapanma, hayattan zevk almama, dikkat eksikliği, davranış
problemleri, okul problemleri, yabancılardan korkma, öfke tepkileri,aşağılık duygusu, kendine zarar
verme, parmak emme, tırnak yeme, uyku bozuklukları ve suça eğilim görülebilir.
Yaşlı istismarlarında ; sıklıkla görülen ve nedeni açıklanamayan yaralar,yaşlı bireye karşı duygusal
sıcaklığın olmaması, kişisel güçsüzlük ve bunama,öfke, korku,çekingenlik ve önemli konularda
verilecek kararlarda yaşlının dışarıda bırakılması görülebilir.
CEVAP:Çocuk istismarında risk faktörleri; prematüre doğum veya düşük doğum ağırlığı, fiziksel veya
zihinsel kalan bebekler risk altındadır.
Toplumsal ve kurumsal risk faktörleri;yüksek suç oranı, sosyal servislerin yokluğu veya azlığı, yüksek
fakirlik oranı, yüksek işsizlik oranı.
Aileyle ilgili risk faktörleri; ebeveynlerin genç yaşta evlenmesi, tek ebeveyn, üvey ebeveyn, duygusal
yetersizlik,alkol-uyuşturucu bağımlısı ebeveyn,istenmeyen gebelik,benimsenmeyen çocuk.
CEVAP :
33
99- Emre Kongar kimdir?
CEVAP:Emre Kongar Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin Maliye ve İktisat Bölümünü bitirmiştir.Başarılı bir
öğrenci olan Kongar öğrenim hayatını Amerika’da tamamladıktan sonra Hacettepe Üniversitesi’ne
akademisyen olarak girmiştir.
“İzmir’de Kentsel Aile” konulu doktora teziyle doktor ünvanını almıştır. “Toplumsal Değişme
Kuramları” tezi ile doçentlik ünvanını almıştır. “Atatürk ve Devrim Kuramları” ile profesörlük ünvanını
alan Kongar 1983 yılında üniversiteden askeri rejimin etkilerini protesto etmek için ayrılmıtır.
Cumhuriyet Gazetesi’nde “Aydınlanma” köşesinde yazarlığını sürdürmektedir.
CEVAP:Edebiyat hayatına önce şiir sonra hikayeler yazarak girdi.Asıl şöhretini romanlarıyla yaptı. Bu
eserlerin malzemesini hapishane hayatından, İstiklal Harbi ve Cumhuriyet’in ilk yıllarından
aldı.Eserlerinde mahalli renk önemli yer tutar. Kemal Tahir “askeri isyana teşvik” suçlamasıyla
yargılanmış ve 12 yıl hapse mahkum edilmiştir.
CEVAP: Mehmet Akif Safahat adlı kitabında yer alan Asım adında uzun bir manzum şiirinde “Asım’ın
nesli” dediği ideal gençliği anlatmaktadır. Bu nesil iman, irfan, fazilet ve bilgi ile donanmış; karakterli,
ahlaklı, kişilikli; vatanına, milletine ve dinine sahip çıkan, dahası bunları yüceltmek için tüm imkanları
seferber eden bir gençlikten bahsediyor. Asım’ın nesli diye hayal ettiği neslin, sadece şiirine geçen
hayali bir kahraman olmadığından, bir sahabe olan Asım İbni Sabit’ten bahsetmektedir.
CEVAP:Farabi’ye aittir.Farabi’ye göre toplumu bilgin ve erdemli kişiler yönetmelidir.Bir topluma ancak
bedenen ve ruhen sağlam, zeki, öğrenmeyi ve öğretmeyi seven, dürüst, kendine güvenen, Tanrıya
inanan, çalışkan kimse başkan olmalıdır.Bu özelliklere sahip yöneticiler toplum yaşamında iyiyi,
doğruyu ve güzeli gerçekleştirmek suretiyle insanların mutluluğunu sağlarlar. Yöneticiler bu
özelliklere sahip olmadıkları takdirde, yönettikleri kişiler mutsuz olur. Mutluluğa ulaşmak için kurulan
her şehir erdemli şehir(El- Medinetül Fazıla) dir.
103- Nietzche nin Böyle Buyurdu Zerdüşt kitabında “Tanrı Öldü Aforizması”yla neyi anlatıyor.
CEVAP:Nietzsche, yaşamının olgunluk çağında bir ateistti ve bizim bildiğimizin dışında, gerçekten ölen
bir Tanrı var demedi. Aydınlanma Çağı’ndan sonra evren fikri, ilahi takdire göre değil fizik kanunları
tarafından yönetiliyordu. Felsefe, artık hükümetlerin, ilahi adaletin meşru olma fikri etrafında değil
yönetilenlerin rızası ve rasyonalite etrafında organize olunmasını söylemiştir – yani bu geniş ve tutarlı
ahlaki teorilerin Tanrı’ya referans olmadan var olabileceğini. Avrupa artık evrendeki tüm ahlak, değer,
ya da düzen için kaynak olarak Tanrı’yı gerekli görmez; felsefe ve bilim bizim için bunu yapacak
yetenektedir. Bu dünyevileştirme düşüncesindeki yükselme filozoflarını, yalnızca “Tanrı öldü”
34
düşüncesine yönlendirmemiş, aslında onu bizim dünyamızı daha iyi anlayabilmemiz için büyük bir
tutku ile öldürdüğümüzü düşündürtmüştür.
CEVAP:Sağlık kurulu raporu verebilecek hastanelerden alınan raporla belirlenen engellilik oranının en
düşük yüzde 40 olması gerekir.
CEVAP :Osmanlı ordusunun Birinci Dünya Savaşı'nda, Çanakkale'den sonra en büyük zaferi olan Kut'ül
Amare Zaferi'nin 101. yıldönümü. Osmanlı ordusu, Bağdat'ı ele geçirmek isteyen İngiliz ordusunu
Irak'ın Kut bölgesinde kuşattı ve 29 Nisan 1916'da büyük bir zafer elde etti. Komutanı :Süleyman
Askeri Bey Kut’ül Amare Kahramanı :Halil Kut
CEVAP :Bu surunun cevabı muhatabına göre değişir: Yıllardır atama bekleyen ya da iş arayan biri için
ise en önemli sorun, kesinlikle işsizliktir.Şehit ve gazi yakınları ile terörden ağzı yananlara bu soruyu
sormak bile abestir.Turizmciler için Rus ambargosu, Ortadoğu ile ticaret yapanlar için de komşudaki
savaştan daha hayati ne olabilir ki!TEOG, YGS, KPSS ve benzeri sınavlara hazırlanan adaylar ve aileler
için diğer sorunların tümü önemli ama onlar için hayat memat meselesi olan, kesinlikle
sınavlardır.Akşam trafiğinde çılgına dönen sürücülere bu soruyu yönelttiğinizde alacağınız cevap
kesinlikle trafik çilesi olacaktır.. Cumhurbaşkanı’na göre? “Türkiye’nin en büyük sorunu, kendini doğru
bir şekilde anlatamamaktır.” Ama genel olarak bakarsak Türkiye'nin en büyük sorunu terör olarak
görülüyor. işsizlik ve hayat pahalılığı da diğer sorunlar arasında görülüyor
CEVAP :Niğde'nin Bor ilçesinde dünyaya gelen Ömer Halisdemir doğma büyüme buralıdır. 15 Temmuz
Darbe Girişiminin seyrini değiştiren Ömer Halisdemir 2016 Türkiye askerî darbe girişimi sırasında Özel
Kuvvetler Komutanlığı'nda görevliyken komutanlığı ele geçirmeye çalışan darbe yanlısı Tuğgeneral
Semih Terzi'yi alnından vurarak öldüren koruma astsubayıydı daha sonrasında şehit olmuştur. Niğde
üniversitesine adı verilmiştir.
CEVAP :Uluslararası Fuar Merkezi’nde "Farklılığı kutlama" sloganı ile yapılan yarışmanın finalinde 26
ülkenin temsilcisi mücadele verdi. Ukrayna’nın başkenti Kiev’de bu yıl 62’ncisi düzenlenen Eurovision
Şarkı Yarışması’nda “Amar Pelos Dois” adlı şarkısıyla Portekiz’i temsil eden Salvador Sobral birinci
oldu.
CEVAP :Fatma Betül Sayan Kaya, 31 Ocak 1981 tarihinde İstanbul’da doğdu. Bilkent Üniversitesi
Elektrik-Elektronik Mühendisliği’nden mezun oldu. NYU-Poly’de meme kanserinin görüntülenmesi
35
üzerine lisansüstü çalışmalar yapan Fatma Betül Sayan Kaya, daha sonra İstanbul Üniversitesi
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ni bitirerek Tıp Doktoru ünvanını aldı. 2009 yılında AK Parti İstanbul İl
Yönetim Kurulu Üyesi olarak seçildi. 2010-2012 yılları arasında Adalet ve Kalkınma Partisi kurucu
Genel Başkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan'ın danışmanlığını yürüttü. 2012 yılında yapılan kongreyle
tekrar AK Parti İstanbul İl Yönetim Kurulu Üyesi olarak seçildi ve AK Parti İstanbul Tanıtım Medya’dan
sorumlu İl Başkan Yardımcılığına atandı. 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ERDOĞAN İSTANBUL
seçim ofisi Tanıtım Medya Sorumlusu olarak görev yaptı. 12 Eylül 2015 tarihinde yapılan AK Parti
5.Olağan Kongresi’nde MKYK üyeliğine seçildi ve AR-GE’den Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak
atandı. 1 Kasım 2015 Milletvekilliği Genel Seçimi’nde İstanbul Milletvekili seçildi. 25 Kasım 2015
tarihinde AK Parti Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevine getirildi. Çok iyi
düzeyde İngilizce ve Almanca bilen Sayan Kaya, evli ve 2 çocuk annesidir.
CEVAP :22 Ocak 1933 yılında Diyarbakır'ın ergani ilçesinde doğmuştur. Şair, yazar, düşünür, siyasetçi.
İstanbul'da Diriliş Yayınları ve Diriliş Dergisi'ni kurdu. 1990 yılında “Güller Açan Gül Ağacı” Amblemiyle
Diriliş Partisi'ni kurdu. ŞİİRLERİ:Hızırla Kırk Saat ,Taha'nın Kitabı/Gül Muştusu,
Körfez/Şahdamar/Sesler ,Zamana Adanmış Sözler,Leylâ ile Mecnun,Monna Rosa
CEVAP :Sosyal güç, toplumsal etkileşimin evrensel bir yönüdür. Grup üyeleri arasındaki ilişkileri
şekillendirmede önemli bir rol oynar. Gruplarda bazı üyeler diğerlerinden daha güçlüdür ve bu
gerçeğin bir grup işleyişi için önemli sonuçları vardır. Ayrıca her türlü sosyal etkileşim, katılımcıların
birbirlerini etkileme gücündeki farklılıkları içerir. Bundan dolayı güç farklılıkları; baba-çocuk, işveren
ve çalışan, siyasetçi ve seçmen, hocası ve öğrenci arasındaki ilişkileri belirlemektedir.
CEVAP :En uzun sınır komşumuz Suriye'dir. Suriye ile kara sınırımız 877 kilometredir. Türkiye-Suriye
sınırı 20 Ekim 1921 tarihinde yapılan Ankara Anlaşması ile belirlendi. Sınırımız bu haline ise, Hatay'ın
Türkiye'ye katılması ile oluştur. En kısa sınır komşumuz ise Nahçivan'dır. Türkiye ile Nahçıvan arasında
11 km'lik bir sınır bulunmaktadır.
CEVAP :Türk vatandaşlarına ve mavi kart sahiplerine, canlı doğan birinci çocuğu için 300.-TL, ikinci
çocuğu için 400.-TL, üçüncü ve sonraki çocukları içinse 600.-TL tutarında doğum yardımı
yapılmaktadır.
CEVAP :Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, 2011'de kurulan ilk olarak 61. Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti'nde yer almış bakanlıktır. Önceki hükümetlerde bulunan Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumunun yerine kurulmuştur. İlk bakan Fatma Şahin olmuştur.
36
CEVAP :Kadın sığınma evlerine başvuruda bulunan vatandaşlara bir hafta kadar bir süre kendilerini
toparlamaları için zaman tanınmaktadır. Kadınlar ömürleri boyunca kadın sığınma evlerinde
kalamazlar. Bu süre en fazla 3 ila 6 ay arasında bir süredir. Bu sürede içerisinde kadın sığınma evlerine
başvurmuş vatandaşlar kendi ayakları üzerinde durabilmek için çaba sarf etmek zorundadırlar. Bazı
sığınma evleri bunun için kendi kurslarını sunmakta bazıları ise bilgisayar sertifikası veren şirketlerle
anlaşarak bu imkanları burada kalan bireylerimize sunmaktadırlar. Bu sayede kişiler daha kolay iş
bularak hayata yeniden daha kolay adapte olabilmektedirler.
CEVAP :Türkiye'nin ilk kadın sığınma evi 1916'da Bursa'nın Alacahırka Mahallesi'nde kadınları
korumak amacıyla açıldı. Kadın hareketince açılan ilk sığınma evi 1993 yılında Ankara’da Kadın
Dayanışma Vakfı tarafından açılmıştır. İstanbul’un ilk kadın sığınmaevi ise 1995 yılında Mor Çatı Kadın
Sığınağı Vakfı tarafından kurulmuştur. Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu’nun (SHÇEK) 1990
yılında açmaya başladığı Kadın Misafirhanesi/Kadın Konukevi adındaki sığınmaevleri ve Bakırköy ve
Şişli
Belediyeleri’nin aynı yıl açtığı kadın sığınmaevleri kamu kurumlarınca açılan ilk sığınmaevi örnekleridir
Türkiye’de 5393 Sayılı Belediyeler Kanunu nüfusu 50 bini aşan belediyelere kadın sığınmaevi açma
görevini vermiştir. Bu yasa dışında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Kadının Statüsü Genel
Müdürlüğü (KSGM) sığınmaevi açabilmektedir.
CEVAP :Ülkemizde 60 yaş ve üzeri yaşlarda olan kişiler için birçok hizmet bulunmaktadır. Bunlardan
en bilineni huzurevleri ve yaşlı bakım merkezleridir. 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz Ve
Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması
CEVAP :Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa
Konseyi Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet, özellikle de ev içi şiddet konusunda, uluslararası alanda
bölgesel olarak hazırlanmış ilk Avrupa Konseyi Sözleşmesidir. Kadına yönelik ev içi şiddetle ilgili
yaptırım gücü olan ilk uluslararası sözleşme olan bu belge, Mayıs 2011’de Türkiye tarafından
İstanbul’da imzalandığı için kısaca İstanbul Sözleşmesi olarak anılıyor. İstanbul Sözleşmesi, imzalayıp
onaylayan ülkelere, fiziksel, cinsel, ekonomik ve duygusal şiddet türlerini önlemek için gerekli yasal
önlemleri alma yükümlülüğü getirdi. Sözleşme 25 Kasım 2011’de TBMM’de kabul edildi, ancak
sözleşmenin yürürlüğe girebilmesini sağlayacak ön koşullar yerine gelmediği için, sözleşme henüz
geçerli değil.
CEVAP :Fikir adamı, ahlâk felsefecisi, Hareket dergisinin kurucusu Nurettin Topçu; 1909-1975 yılları
arasında yaşamış Türkiye’nin son dönemdeki en önemli mütefekkirlerinden biridir.Dr. Nurettin Topçu,
Türk yazar, akademisyen ve fikir adamı .7 Kasım 1909’da İstanbul Süleymaniye’de doğdu. Avrupa’da
öğrenim görmek amacıyla girdiği imtihanı kazanarak fransa ya gitti. Strasburg Üniversitesi’ne geçerek
felsefe öğrenimi gördü, ahlâk kurlarını tamamladı, sanat tarihi lisansı yaptı. Fikrî ve siyasî faaliyetlerini
Türk Kültür Ocağı ve Milliyetçiler Derneği’nde sürdüren Topçu Millî Türk Talebe Birliği, Aydınlar Ocağı
37
ve Türkiye Millî Kültür Vakfı’nın bazı faaliyetlerine katılmış, seminer ve konferanslar vermiş .Nurettin
Topçu’nun coğrafya olarak Anadolu’yu, tarih ve kültür olarak Selçuklu-Osmanlı tecrübesini merkeze
alan, buradan en geniş ve belirleyici daire olarak İslâm’a ve özellikle tasavvufa intikal eden, Batı
dünyasına ve insanlık tecrübesine uzanan bütüncül bir düşünce dünyası vardır. Meselelere ahlâk
üzerinden yaklaşır. Cumhuriyet devri Türk felsefecileri ve aydınları arasında ahlâk konusunda en çok
yazı kaleme alan ve bu alandaki vurgularını bütün hayatı boyunca sürdüren kişi Nurettin Topçu
olmalıdır. İlk yazılarından itibaren bir taraftan Osmanlı-Cumhuriyet modernleşmesini hesaba katarak
fakat onu aşmayı hedefleyerek tenkitçi bir bakış açısıyla yeni bir insan, millet, devlet modeli inşa
etmeye çalışırken diğer taraftan bunların o günün şartlarında ve tarihten gelen sağlam zeminler
üzerine oturmasını mümkün kılacak bir rönesans fikri, bir tarih, ilim, sanat, ahlâk, felsefe, tasavvuf ve
din anlayışı geliştirmeye yönelmiş, metafiziği dışlayan felsefî temayüllere karşı çıkmış; duygu, akıl,
sezgi ve aşk kavramlarını yeniden yorumlayıp ahlâk ağırlıklı bir felsefe kurmuştur. Topçu’yu Anlatan
Üç Kavram: İsyan-Hareket-İrade. Şahsiyeti Tamamlayan Üç Kavram: Merhamet-Hürmet-Hizmet
Eserleri: Millet Mistikleri, Ahlâk Nizamı, İradenin Davası / Devlet ve Demokrasi, Büyük
Fetih(maddenin ve ruhun fethi) ,Kültür ve Medeniyet ,Taşralı,Varoluş Felsefesi Hareket Felsefesi
Srebrenitsakatliami II. Dünya Savaşı'ndan bu yana Avrupa'da gerçekleşmiş en büyük toplu insan
kıyımı olması ve Avrupa'daki hukuksal olarak ilk kez belgelenmiş soykırım olması açısından da önem
taşır.
38
1994'ün sonuna gelindiğinde Bosna-Hersek'teki iç savaşın aldığı can sayısı 250.000'i, göçe zorladığı
insan sayısı ise 1 milyonu aşmıştı.
Bosna-Hersek Cumhuriyeti cumhurbaşkanı Aliyaİzzetbegoviç çok büyük askerî güce ve imkana sahip
olan Sırplarla, her türlü askeri imkandan yoksun ve hiçbir dış desteğe sahip olmayan Bosna-Hersek
halkını karşı karşıya getirmemek için önce oldukça temkinli bir politika izledi.
CEVAP:Bakanlar Kurulu tarafından 11 Ocak 2016’da alınan karar uyarınca, il ve ilçe sosyal
yardımlaşma ve dayanışma vakıflarınca belirlenerek valiliklere bildirilecek fakir aileler, müracaatta
bulunmaları halinde 500 kilogram bedelsiz kömür sahibi olabilir.
CEVAP:İhtiyaçlar Tasnifi: İbni Haldun’a göre üç çeşit ihtiyaç vardır: Zarurî, hâcî ve kemalî ihtiyaçlar...
Zarurî ihtiyaçlar, yaşamak için gerekli olan beslenme ve güvenlikle ilgili ihtiyaçlardır. Hâcî ihtiyaçlar,
zaruri olmayan, ama mevcudiyeti insanı rahatlatan unsurlara duyulan ihtiyaçlardır. Kemalî ihtiyaçlar
ise insanların düşünce kaygılarını ve estetik beklentilerini karşılayan ihtiyaçlardır.
-Filli Kadın Ustalar Projesi:İşkur ve Belek Kimya ve Boya San. A.Ş işbirliğinde kadınlara farklı
sektörlerde mesleki bilgi ve beceri kazandırarak istihdamın sağlanması amaçlanmıştır.
-Annemin İşi Benim Geleceğim Projesi:Organize sanayi bölgelerinde kreşlerin kurulması için hayata
geçirilmiştir.Proje kapsamında 2019 sonuna kadar toplam 10 Organize Sanayi Bölgesinde kreşlerin
açılması hedeflenmektedir.
Tamamlanan Projeler:
39
Eğitimler:
-2009 Kadına yönelik şiddetle mücadele için kadın konuk evleri projesi:Projenin temel hedefi,ülke.
CEVAP: 1895 yılında padişah II. Abdülhamit'in fermanı üzerine Okmeydanı'nda 27.000 metrekarelik
bir alan üzerine kurulmuştur.
CEVAP:Halil İnalcık Türk tarih profesörü. Eserleriyle Osmanlı-Türk tarihine hem siyasî ve ekonomik
konularda hem de kültür ve medeniyet tarihi alanında orijinal katkılarda bulunmuş bir bilim
adamıdır.[6] Tüm Balkan dillerine ve Arapça'ya çevrilmiş olan "TheOttomanEmpireTheClassical Age
1300-1600" ve "An EconomicandSocialHistory of the Otoman Empire" gibi kitapları dünya
üniversitelerinde başlıca ders kitabı olarak kullanılmaktadır.[6] Tarih alanındaki üstün çalışmaları ve
yetiştirdiği öğrenciler sebebiyle Şeyh-ûl Müverrihin (Tarihçilerin şeyhi) ve Tarihçilerin Kutbu gibi
isimlerle de anılmıştır.[7][8] İnalcık, Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nde 32 yıl
hizmet verdikten sonra 1972 yılında Chicago Üniversitesi'nde Osmanlı Tarihi Kürsüsünü, 1993 yılında
Bilkent Üniversitesi'nde Tarih Bölümünü kurmuştur.
40
Vali (Vakıf Başkanı) Kaymakam (Vakıf Başkanı)
Belediye Başkanı Belediye Başkanı
Defterdar Mal Müdürü
İl Millî Eğitim Müdürü İlçe Millî Eğitim Müdürü
İl Sağlık Müdürü Sağlık Grup Başkanı
İl Tarım Müdürü İlçe Tarım Müdürü
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İl Müdürü(İl SHÇEK Müdürü)
İL MERKEZLERİNDE İLÇELERDE
130 - Necip Fazılın şiirlerinin ismi? Çile şiirinden birkaç dize söyleyin
CEVAP:Beklenen
Sakarya Türküsü
Kaldırımlar
Canım İstanbul
Aç Kapıyı
Zindandan Mehmed’e Mektup
Veda
Utansın
Bekleyen
Aynalar
Çile: Gâiblerden bir ses geldi: Bu adam,
Gezdirsin boşluğu ense kökünde!
Ve uçtu tepemden birdenbire dam;
Gök devrildi, künde üstüne künde...
Pencereye koştum: Kızıl kıyamet!
Dediklerin çıktı, ihtiyar bacı!
Sonsuzluk, elinde bir mavi tülbent,
Ok çekti yukardan, üstüme avcı.
41
131- Engelli biri yardım istemedi ne yaparsınız?
CEVAP:En yakın muhtarlık aracılığıyla 1. Dereceden yakınlarına ulaşmaya çalışırım yardım koşulları ve
sağlanabilecek hizmetleri anlatır bu konuda yardım alabileceği kurumları ve bunun için talepte
bulunulması gerektiğin anlatırım. Kişinin rızası önemlidir.Engelli bireyin akılsa sağılığı yerindeyse,ayırt
etme gücüne sahip ise hür iradesine bırakılmalı ,ısrar etmemek gerekir.Ancak akıl sağlığı problemi
varsa,kendini ifade edemiyorsa ailesiyle iletişime geçilmelidir
CEVAP:Feminizm: XVIII. yüzyılda Fransa’da filozoflar ve kadın yazarlarca ortaya atılan ve savunulan,
daha sonraki yüzyıllarda her toplumda yandaş bulan, kadının siyasal ve toplumsal haklar bakımından
erkekle eşit olması gerektiğini öne süren ve bunu gerçekleştirmeye çalışan akım.
Kanun önünde eşitlik veya hukuksal eşitlik, bireylerin birer hukuksal kişilik olmaları nedeniyle yasa
önünde eşitliklerini anlatan ilke. Özellikle çoğulcu demokrasilerde gelişmiş bir kavramdır. Yasalar
herkes için toplum içindeki yeri, ekonomik gücü, toplumsal kökeni, cinsiyeti gözetilmeden, herhangi
bir ayrım yapılmadan düzenlenip uygulanır.
Aynı durumda olan herkes için eşit yasa çıkarmak, yasa koyucunun adaletini gösterir.[1]
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 7.maddesinde "Herkes yasa önünde eşittir ve ayrım
gözetilmeksizin yasanın korunmasından eşit olarak yararlanma hakkına sahiptir. Herkesin bu
Bildirgeye aykırı her türlü ayrım gözetici işleme karşı ve böyle işlemler için yapılacak her türlü
kışkırtmaya karşı eşit korunma hakkı vardır." şeklinde ifade edilmiştir.[2]Kanun önünde eşitlik
liberalizmin temel ilkelerinden biridir.
133- Engelli kime denir? 2022 sayılı kanuna göre maaş alma şartları nelerdir?
2022 sayılı kanun kapsamında engelli aylığı:18 yaşından büyük engelli bireyler ve kanunen bakmakla
yükümlü olduğu 18 yaşını tamamlamamış engelli yakını bulunan Türk vatandaşlarına aylık
bağlanmaktadır.3 aylık olarak ödenen bir aylıktır.Engel oranına göre aylığın miktarı
değişmektedir.Yetkili hastanelerden alınmış engelli sağlık kurulu raporuna göre engelli( engel oranı
%40-%69) ve başkasının yardımı olmaksızın hayatını devam ettiremeyecek derecede engelli (engel
oranı %70 ve üzeri ) olarak maaş değşmektedir.
42
ile yukarıdaki koşullara sahip olup 18 yaşını tamamlamamış engelli yakını bulunanlar,bakımının fiilen
gerçekleşmesi ve aylık ortalama gelirinin kanunla belirlenen muhtaçlık sınırın altında olması kaydıyla
bu aylıktan faydalanabilirler.
b.Engelli kişinin başkasının yardımı ve bakımı olmadan hayatını devam ettiremeyecek düzeyde olması
yani tuvalet, beslenme ihtiyacını, giyinip soyunabilme, merdiven inip çıkabilme vb.
c.Aile bireyleri her türlü gelirleri toplamı evde yaşayan birey sayısına bölündüğünde birey başına
düşen gelirin bir aylık net asgari ücretin 2/3’ünden az olanlar(Bugünkü asgari ücrete göre 467 TL)
CEVAP:
CEVAP :
CEVAP:
CEVAP:
CEVAP:
CEVAP:
CEVAP:
CEVAP:
144- ASDEP’de kimlere yönelik hizmet verilir ve ilk kime haber verirsin ?
43
CEVAP:
CEVAP:
CEVAP:
CEVAP:LÖSEV (Lösemili Çocuklar Vakfı):1998 yılında kurulan Lösev, lösemili çocuklara destek ve
yardımda bulunan bir kuruluştur.
1.Proje: El Kızından Gelinim Olsun Sağlıklı bebeklerim doğsun: Akraba evlilikleriyle geçme oranı artan
ve doğuştan gelen lösemi ve kan hastalıklarının genetik danışmanlık ve eğitim hizmetleriyle
azaltılması projesi.
Akraba evlilikleri ülkemizde yıllardır süregelen ve çeşitli nedenlerle gelenekselleşmiş bir uygulamadır.
Akraba evliliklerinde doğan çocuklar %9 oranında hastalıklı veya engelli olarak doğmakta. Bu oran
akraba dışı evliliklerde binde 8 civarındadır. Sağlık Bakanlığının üreme sağlığı programı çerçevesinde,
Avrupa Birliği tarafından desteklenen bu proje ile öncelikle Diyarbakır ilinde(akraba evliliği %47.6) ve
bölgesinde sonrasında tüm Türkiye genelinde akraba evliliklerini azaltmayı hedefleyen bir proje. Proje
nasıl yürütüldü?
● Doğuştan gelen ve kronikleşen kan hastalıklarından yola çıkarak ilçe ilçe, köy köy, ev ev
dolaşarak hasta çocuklar ve aileler ziyaret edildi.
CEVAP:
CEVAP:Halk ozanı ve müzisyen : 1994 yılında Tunceli de doğmuştur. 1967 yılında ailesiyle birlikte
Elazığ a taşınmıştır. İstanbul Paşabahçe inal lisesini bitirmiş ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
kütüphanecilik bölümünde başlayan üniversite öğrenimini yarıda bırakmıştır. Elazığ halk eğitim
merkezinde türkü söylemeye başlamış ve ünlü halk ozanı Aşık Mahsuni ile birlikte turneye çıkmıştır.
Siyasi görüşleri nedeniyle bir çok kez gözaltına alınmış ve 12 Eylülün getirdiği baskılar sonucu
yurtdışına çıkmak zorunda kalmıştır. Eserleri: rüzgarlarla dolu, yağmurlu leylak, karanfil kırıkları, ay
sözlüğü ve sarhoş böcek şarkıları. Şiirleri Almanca başta olmak üzere İngilizce, İtalyanca ve Fransızca
dillerinde yayınlanmıştır.
44
150- Aile bakanlığı hangi bakanlıklar yerine kuruldu (5 bakanlık sayın )?
CEVAP:Nitel araştırma: ( Belli bir nokta üzerinde) odaklanmada çok metodlu araştırma problemine
yorumlayıcı yaklaşımı benimseyen bir yöntemdir. Bunun anlamı nitel araştırmaların araştırma konusu
olan fenomenleri kendi ortamında ele almasıdır.
Nicel araştırma: Biyoloji, kimya, fizik, mühendislik gibi doğa bilimleri alanlarında araştırmalar gözlem
ve deneye dayanır. Gözlem ve ölçmelerin tekrarlanabilirliği ve objektif yapıldığı araştırmalara denir.
**psikoloji, sosyoloji, antropoloji gibi sosyal bilim alanlarında insan ve toplum davranışları
incelenmektedir. Bu davranışları sayılarla açıklamak zordur. Nicel araştırmalar bize kaç kişinin nasıl
davrandığını gösterir. Niteliksel araştırma ise bu davranışların niçin ini anlamaya yönelik
araştırmalardır.
CEVAP:Sempati: karşımızdaki kişinin duygu ve düşüncelerini hiç sorgulamadan, haklı olup olmadığına
bakmaksızın aynı duygu ve düşüncede olmak, ona katılmaktır.
**sempati de bireyin karşısındaki kişinin duygu ve düşüncelerini yaşaması empati de ise duygu ve
düşünceleri yaşamak değil anlamak vardır.
45
● Bilimsel sorgu gözleme açık olan ve deneysel olandır.
● Bilimsel bilgi sağlam bilgidir.
CEVAP:Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun 8/3/2012 tarihinde
yürürlüğe girmiştir.
CEVAP:Sosyal yardımlar nakdi yardımları kapsar. (Yeme içme barınma aylık bağlama) Ekonomik
açıdan refahı yükseltmeyi amaçlar. Sosyal hizmetler daha genel sosyal yardımı da içine alabilecek
hizmetlerdir.( engellilere yönelik hizmetler, kadınlara yönelik hizmetler) Rehabilite edici ve
destekleyici hizmetleri de içine alır.
46
hedefteki kişiyi de bu durumdan haberdar etmesi gerekirdi. Ciddi bir tehlike söz konusu olduğunda
psikolojik danışman, tehlikeyi gidermek için girişimlerde bulunurken, hedefteki bireyin uyarılmasını
sağlamakla da yükümlüdür.
Psikolojik danışmanın bireye karşısorumluluğu, bireyin ve toplumun iyiliği için taşıdığı sorumluluk ile
sınırlıdır. Psikolojik danışmanın, bu gerçeği psikolojik danışma ilişkisi başlamadan önce veya psikolojik
danışma sırasında, uygun bir zamanda danışana açıklaması gerekmektedir.
CEVAP:Evlenen çiftlerin sayısı 2015 yılında 602 bin 982 iken 2016 yılında %1,4 azalarak 594 bin 493
oldu. Boşanan çiftlerin sayısı 2015 yılında 131 bin 830 iken 2016yılında %4,3 azalarak 126 bin 164
oldu. Evlenme hızının en yüksek il kilis, Aksaray,Şanlıurfa.
CEVAP:Darüşşafaka, İstanbul'da kuruluşu 1863 yılına dayanan parasız, yatılı, karma öğretim
kurumudur. Türkiye'nin eğitim alanındaki ilk sivil toplum kuruluşu olarak 1863 yılında faaliyete geçen
Darüşşafaka Cemiyeti tarafından kurulmuştur.
Darüleytam (Dârüleytâm) 1914'te, yetim ve öksüz kalan çocukları korumak amacıyla açılan
yurtlar.Birinci Dünya Harbi sırasında bilhassa doğu, güneydoğu ve batıda birçok bölgemiz; Rus,
İtalyan, Yunan ve Fransız işgal kuvvetlerinin kıyımına uğradı.
CEVAP:5395 sayılı çocuk koruma kanununun üçüncü maddesine göre "kanunlarda suç olarak
tanımlanan bir fiili işlediği iddiası ile hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan ya da işlediği
fiilden dolayı hakkında güvenlik tedbirine karar verilen çocuk"tur. bu çocuklara "çocuklara özgü
güvenlik tedbirleri" uygulanır. soruşturma sırasındaki işlemleri cumhuriyet savcılıklarında bulunan
çocuk bürosu yürütür.
CEVAP:Kader mahkumları deyimi halk arasında azılı suçlulular için bile kullanılsa da, aslında “kader
mahkumu” deyimi suç işlemediği halde işlemediği suçun cezasını çeken kişiler için kullanılması
gerekir. Kader mahkumları deyimi halk arasında azılı suçlulular için bile kullanılsa da, aslında “kader
mahkumu” deyimi suç işlemediği halde işlemediği suçun cezasını çeken kişiler için kullanılması
gerekir.
47
165- Oral dönemle ilgili sorular
Bu dönem İd’in egemenliği altındadır. İd’in yapısı isteklerin hemen karşılanmasını gerektirir. Doğal
dürtülerin hemen doyurulması, gerginliğin hemen giderilmesi çocuğun en başta beklentisidir. Çocuk
dışardan verilecek bakıma tümden bağımlı ve çaresizdir. Çocuk ancak kendine verebilecek bir annenin
varlığıyla yaşamını sürdürebilir. Çocuğun bu dönemde kazandığı ilk toplumsal işlev, almak, almayı
bilmek ve elde etmektir. Yani çocuk kendisine anne tarafından verilen şeyleri alırken, toplumsal
anlamda almayı da öğrenir. Çocuk kendisine veren kişilerden verilmiş olmayı da değerlendirerek
“vermek-verebilmek” yetisini de kazanır. Sürekli bakım veren kişinin (anne ya da sürekli bir bakıcı)
bebekliğin ilk aylarındaki eksikliği, çocuğun motor, bilişsel, duygusal ve sosyal gelişiminde önemli
aksamaya ve yetmezliğe, hatta geriliğe yol açabilir.
Oral dönemde çevresel koşullara ve biyolojik yapıya bağlı olarak, aşırı doyurulma ya da aşırı
doyumsuzluk içinde kalma yüzünden çocuk sonraki dönemlerine ilerleyemeyebilir. Bu nedenle
yetişkinlik yaşamında da oral dönem özelliklerine fazlaca tutunabilir. Aşırı ağızcılık (oburluk), aşırı
bağımlılık, alıcılık, edilgenlik baskın olursa bu davranış özellikleri oral saplanma belirtileri olarak
yorumlanabilir. Böyle bir kişi başkalarından almaya alışmış, aşırı isteyici ve bağımlıdır. Oral dönemde
çocuğun kazanması beklenen duygu özgüven duygusudur. Bu da ancak annenin (ya da çocuğa bakım
veren kişinin) düzenli ve tutarlı bir şekilde çocuğun ihtiyaçlarını karşılamasıyla mümkündür. Oral
dönemde idin haz ilkesi işlemektedir.
167- İnternette de "delilik uzerine" bir makale var onu biliyor musun , içeriği nedir ?
CEVAP:Delilik; değişik tarihi dönemlerde ve değişik kültürlerde farklı anlamlara gelen, genellikle
çoğunluktan ayrı, tuhaf düşünce ve davranışları olan insanların halidir. Alışılmışın dışında kalan tüm
tutumları anlatmak için kullanılmaktadır. Özel anlamda delilik usun ilkelerinin sarsılmasıyla belirgin
zihin yetmezliğine karşılıktır. Delilik geçmiş zamanlarda tüm ruhsal bozuklukları belirlemekte
kullanılırdı. Psikiyatrinin kurulmasından sonra çeşitli ruhsal bozukluklar için ayrı adlar bulundu ve
delilik sözü bilimsel dağarın dışında tutuldu.
48
Delilik üzerine en kapsamlı araştırmaları Michel Foucault yapmıştır.Deliliği modernitenin bireyler
üstündeki etkisi ve getirdiği yeni iktidar ilişkileri üstüne kurmuştur. Deliler ona göre toplumun daimi
doğrularına uygun hareket edemeyen bireylerdir. Toplumun genelini bir oda içerisinde gören
Faucault bütün düşüncelerin, hareketlerin bu daimi doğrular çerçevesinde yahut kıskacı altında
ortaya çıktığını iddia eder. Akıl hastalığının modern toplumların keşfettiği ve daha önce var olmayan
bir kavram olduğunu söyler Foucault. Psikiyatriyi inkar etmez ancak bu tıbbileştirmenin bu kadar geç
meydana gelmesi, akıl hastalığının iktisadi ve toplumsal nedenlerden türediğini gösterir ona göre.
İnsan faaliyetlerini;
-dil, söz
Olarak dört kategoriye ayıracak olursak; deli tüm bu kategorilerden dışlanmış olandır. Foucault’a göre
akıl hastası sadece çalışamayan kişi değil aynı zamanda burjuva ailesinin oluşturduğu etik sisteme
dahil olamayan kişidir.
Foucault'a göre bir dönem kutsallık atfedilen bir insanlık durumu olan delilik, birdenbire toplumun en
ötesinde tutulan bir canavara dönüşmüştür, çünkü delilik modern iktidarın ürettiği bir söylemdir.
168- Bir şehit olayı olsa yapacağın ilk iş nedir , yakınlarına nasıl müdahale edersin CEVAP:yakınları
için sürecin tüm aşamalarında rehberlik ve danışmanlık hizmetlerini oluştururdum. Sunulan
psikososyal müdahalelerden sonra ikinci önemli amacım yaşam koşullarının iyileştirilmesi olurdu. Yani
sosyal yardım ve sosyal hizmet birlikte ulaşması için rehberlik ve yönlendirme yapardım.
CEVAP :Fikir adamı, ahlâk felsefecisi, Hareket dergisinin kurucusu Nurettin Topçu; 1909-1975 yılları
arasında yaşamış Türkiye’nin son dönemdeki en önemli mütefekkirlerinden biridir.Dr. Nurettin Topçu,
Türk yazar, akademisyen ve fikir adamı .7 Kasım 1909’da İstanbul Süleymaniye’de doğdu. Avrupa’da
öğrenim görmek amacıyla girdiği imtihanı kazanarak fransa ya gitti. Strasburg Üniversitesi’ne geçerek
felsefe öğrenimi gördü, ahlâk kurlarını tamamladı, sanat tarihi lisansı yaptı. Fikrî ve siyasî faaliyetlerini
Türk Kültür Ocağı ve Milliyetçiler Derneği’nde sürdüren Topçu Millî Türk Talebe Birliği, Aydınlar Ocağı
ve Türkiye Millî Kültür Vakfı’nın bazı faaliyetlerine katılmış, seminer ve konferanslar vermiş .Nurettin
Topçu’nun coğrafya olarak Anadolu’yu, tarih ve kültür olarak Selçuklu-Osmanlı tecrübesini merkeze
alan, buradan en geniş ve belirleyici daire olarak İslâm’a ve özellikle tasavvufa intikal eden, Batı
49
dünyasına ve insanlık tecrübesine uzanan bütüncül bir düşünce dünyası vardır. Meselelere ahlâk
üzerinden yaklaşır. Cumhuriyet devri Türk felsefecileri ve aydınları arasında ahlâk konusunda en çok
yazı kaleme alan ve bu alandaki vurgularını bütün hayatı boyunca sürdüren kişi Nurettin Topçu
olmalıdır. İlk yazılarından itibaren bir taraftan Osmanlı-Cumhuriyet modernleşmesini hesaba katarak
fakat onu aşmayı hedefleyerek tenkitçi bir bakış açısıyla yeni bir insan, millet, devlet modeli inşa
etmeye çalışırken diğer taraftan bunların o günün şartlarında ve tarihten gelen sağlam zeminler
üzerine oturmasını mümkün kılacak bir rönesans fikri, bir tarih, ilim, sanat, ahlâk, felsefe, tasavvuf ve
din anlayışı geliştirmeye yönelmiş, metafiziği dışlayan felsefî temayüllere karşı çıkmış; duygu, akıl,
sezgi ve aşk kavramlarını yeniden yorumlayıp ahlâk ağırlıklı bir felsefe kurmuştur. Topçu’yu Anlatan
Üç Kavram: İsyan-Hareket-İrade. Şahsiyeti Tamamlayan Üç Kavram: Merhamet-Hürmet-Hizmet
Eserleri: Millet Mistikleri, Ahlâk Nizamı, İradenin Davası / Devlet ve Demokrasi, Büyük
Fetih(maddenin ve ruhun fethi) ,Kültür ve Medeniyet ,Taşralı,Varoluş Felsefesi Hareket Felsefesi
CEVAP:İnsanlar arasında bir karşılaşmada karşılıklı kullanılan bir esenleme sözü ya da baş eğme, eli
yukarıya kaldırma ya da başa götürme, şapka çıkarma, belden yukarısını hafifçe öne eğme ya da eli
göğsün üzerine koyma biçimlerinden biriyle yapılan bir esenleme davranışı.
Postmodernizm bir terim olarak farklı biçimlerde tanımlanmıştır. Kimine göre bir moda, kimine göre
bir yaşam biçimi, kimine göre ideoloji ve dogmalara bir tepki ya da modernizmle bir hesaplaşma olan
postmodernizmin bir edebi fantezi mi, felsefi bir kavram mı, bir yozlaşma mı yoksa bir tür kötümserlik
mi olduğu süregelen bir tartışmanın konuları arasında olmuştur. Postmodernizmin doğduğu ortam hiç
kuşkusuz modern dönemdir. Bu bakımdan postmodernizmi anlamanın yolu modernizmi kavramaktan
geçer.
Aydınlanma Çağı’nın ürünü olan modernizm, bilimde, birey ve toplum yaşamında, kültürde, teknik ve
endüstrideki devrimlerin bir sonucudur. Bilimsellik, bireyselleşme, uzmanlaşma, laiklik, demokrasi,
sanayileşme, teknikleştirme gibi kavramların etrafında gelişen bir yaşam tarzı olan modernizm,
geleneksel olanla çatışır.
Modern yaşam insanoğlunun hayatına pek çok kolaylıklar getirirken birçok olumsuzluğu da
beraberinde getirmiştir. Demokrasi ve insan hakları konusunda gösterilen çifte standartçı tutum, aşırı
teknoloji kullanmanın sonucu olarak insanın edilgenleşmesi, endüstride denetimin sağlanamayışı,
devletler arasındaki silahlanma yarışının akıl almaz boyutlara varması, insanın kapitalist ekonomi
çarkının bir dişlisi durumuna düşürülmesi, bireyselleşmenin bir yalnızlık kâbusuna dönüşmesi, yöresel
ve ulusal değerlerin küreselleşmeyle birlikte yok olması, pragmatizmin değerler hiyerarşisinde en üste
çıkması, maddeciliğin ruha ait olduğuna inanılan her şeyi ezmesi… ve daha pek çok sorunun yer aldığı
kaos içinde insan kendine yabancılaşmış, doyumsuzluk ve güvensizlik, inançsızlık içinde kimlik
bunalımına düşmüştür. Postmodernizm işte böyle bir bunalım ortamında gelişmiştir.
50
CEVAP: Poligami veya çok eşlilik, bir kimsenin aynı esnada birden fazla kişiyle evli olmasıdır. Terim çok
karılılık (polijini), çok kocalılık (poliandri), eşcinsel çok eşlilik ve grup evliliği durumlarını kapsamakla
birlikte -yaygın olması nedeniyle- genellikle polijini ile eşanlamlı olarak kullanılır.
CEVAP : Karl Popper (1902-1994), hiç kuşkusuz 20. yüzyılın en ilginç ve etkileyici simalarından biridir.
Düşünsel faaliyetini ilkin bilimsel kuramları, bilimsel olmayanlardan ayırt eden hususların
incelenmesine yönelten Popper, bilimin işleyişinin tümevarımsal bir sürece bağlı olduğu yolundaki en
genel ve yaygın
CEVAP:
CEVAP:
CEVAP:
CEVAP:Manik depresif bozuklukta denilen Bipolar bozukluk riskli dvranışlar nedeniyle ilişkilere ve
kariyere zarar veren tedavi edilmediği takdirde intihar yoluyla ölüme yol açabilen ciddi bir psikiyatrik
bozukluktur. Ruh halinde dönemsel değişiklik yaşanır.
CEVAP:Psikolojide dissosiyatif kişilik bozukluğu olarak geçen bu hastalığın temelinde stres, maddi ve
manevi olgular duygusal travmalar gibi etkenler yatar.
CEVAP: Şeyh'ül Ekber ünvanıyla bilinen Arabi tasavvuf adamıdır. Vahdet_i vücud geleneğinin ilk
temsilcilerindendir. Füsusul Hikem adlı eseri vardır.
CEVAP:Proje, belirlenmiş hedefe yönelik olarak amaçlanan gelişmeyi sağlamak için ayrıca yapılacak
işin bölümlerini bu bölümlerin sırasını ve zamanını gösteren tasarıdır. Program, belirli şartlara ve
düzene göre yapılması öngörülen işlemlerin bütünü anlamına gelip ayrıca izlence olarak tanımlanır.
CEVAP:Bir kimseye ya da bir olayla ilgili yeteri kadar bilgi sahibi olmadan, önceden düşünülen ayrıca
bireyde öteki bireylere toplumsal kümelere karşı sevgi ya da düşmanlık duygusu uyanmasına yol açan
koşullanmış duygusal tutumu yansıtan sığ inançtır.
51
184- Peygamber Efendimiz kaç yılında peygamber oldu ? Kac yılında hicret etti ? İlk inen ayetler ?
Hadis ilmi nedir ?
CEVAP:Ilk inen ayetler Alak suresinin ilk 5 ayetidir. 622 yılında hicret edip 610 yılında Peygamberlik
görevi gelmiştir
CEVAP: Agresif Davranış:Kişi istenen bir şey karşısında aşırı tepki ve eylemlerde bulunur.Gelişen
teknolojinin getirdiği olumsuzluklar,yaşanan kötü olaylar,maddi manevi zorluklar etkili olabilmektedir
CEVAP:Jean Jacques Rausseau:Toplum sözleşmesiyle toplumun her ferdi bütün varlığını genel
istemin emrine verir ve her üye bütünün bölünmez bir parçası kabul edilir.Bütün insanların oybirliği
ile gerçekleştirilen tek sözleşme toplum sözleşmesidir.Öyle ki bu gerçekleştirildikten sonra artık
kimselerin buna karşı koyma güç ve hakları olmaycaktır.
Toplum sözleşmesine katılan birey,kendisinin bütün yetkilerini bir anlamda topluma aktarmıştır.Artık
kişinin çıkarı toplumun çıkarı,toplumun çıkarı kişinin çıkarı demek olacaktır.Toplum sözleşmesinin
amacı sözleşmeyi yapanların korunmasıdır.Toplum sözleşmesi kuramında
özgürlük,eşitlik,mülkiyet,adalet ve kanun,egemenlik kavamlarından bahseder.
Eşitliğin Kökenleri Kitabı: Jean Jacques Rausseau’nın insanlar arasındaki eşitsizliğin kaynağı ve temeli
üstüne konusunda hiçbir şekilde özgürlükten taviz verilmemesi gerektiği savı ‘’Toplum Sözleşmesi ‘’
adlı kitabında biraz daha değişikliğe uğrar.
İnsanlar arası eşitsizliğin kaynağında sık sık toplumun sosyal hayata geçip doğa durumundan kopması
beraberinde bazı erdemlerin kaybolmasına neden olmuştur.Bu erdemlerin başında merhamet
gelmektedir.Ona göre özel mülkiyetin beraberinde getirdiği hırsın doğurduğu
merhametsizlik,insanlar arasında güvensizliğe neden olmuştur. Uygar topluma geçiş süresinde özel
mülkiyetin değişimi özgürlük ve eşitsizlik üzerine etkilerini sert bir üslupla belirtmiştir.
CEVAP: Klinik psikoloji, psikolojinin pek çok alt dalından (Adli, Sağlık, Spor, Sosyal, Trafik ve Ulaşım,
Eğitim, Kültürler-Arası, Din, Endüstriyel Psikoloji…) bir tanesidir. Psikolojinin diğer alt dalları gibi klinik
psikolojide davranışı anlamaya çalışır. Klinik psikolojinin ilgilendiği kısım insanın normal ve normal dışı
davranışlarıdır. Genel olarak Klinik Psikologların üzerinde çalıştığı duygusal, zihinsel ve davranışsal
sorunlar, ergenlik problemleri, yetişkinlik dönemi öz-saygı problemleri, yaşlılık kayıpları gibi gelişim
52
dönemlerine bağlı “normal” krizler olabileceği gibi, depresyon ve şizofreni gibi diğer uçtaki ağır
psikolojik bozukluklar olabilir. Klinik psikologlar, klinik psikoloji ya da diğer psikoloji alanlarından gelen
bilgileri alıp, belli bir bireye (gruba) yönelik kendi değerlendirmeleri ile birleştirdikten sonra, onu
anlamaya çalışmakta, sıkıntısından kurtulması ya da kendisini geliştirmesi için yardım etmeye
uğraşmaktadırlar. Ayrıca bireyi değerlendirmek amacıyla test ya da ölçek uygulama ve yorumlama ile
tedavi amaçlı bireysel ya da grup terapisi yapma da klinik psikoloğun önemli görevleri arasındadır.
Oysa ki, diğer psikoloji alanlarında insan davranışları ve sorunlarına yönelik bilgiler, genel bir
yaklaşımla ele alınır Psikolojiyle klinik psikoloji arasındaki diğer farklılık sunulan hizmettir. Psikologlar
klinik psikologların verdiği pek çok hizmeti sunmakla beraber bunun dışında evlilik aile mesleki
danışmanlık gibi farklı alanlarda da çalışmalar yürütmektedirler.
CEVAP: -Türkiye’de yasalara göre, yurtlarda kalan çocukların koruma kararı genel olarak 18 yaşına
kadar devam ediyor.
18’ini geçenlerin liseye devamı halinde 20 yaşına kadar, üniversiteye gidenlerin 25 yaşına kadar,
okumuyorsa meslek sahibi edilip 20 yaşına kadar koruma kararları mahkemece uzatılabiliyor.
53
Not: Yasalarda olmamasına rağmen 21 yaşına kadar da yurtlarda kalmaları konusunda talimat
verilmiştir.
CEVAP: -Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW), Birleşmiş Milletler (BM)
düzeyinde kadının insan haklarının sözleşmeye taraf olan ülkeler içerisinde geliştirmek amaçlı en
yararlı araçlardan biridir. CEDAW, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 1979′da kabul edilmiş,
1981′de yürürlüğe girmiş ve Türkiye tarafından 1985 yılında imzalanmıştır.
CEVAP: - psikolojik iyi oluş modeli, özünde bize ruh sağlığı yerinde insanı tanımlamaktadır. Model altı
boyuttan oluşmaktadır. Bunlar, kendini kabul, diğerleriyle olumlu ilişkiler, yaşam amacı, bireysel
gelişim, çevresel hâkimiyet ve özerkliktir. Özetle söyleyecek olursak, bir kişinin psikolojik anlamda iyi
olduğunu söyleyebilmemiz için bu altı boyutta iyi durumda olması gerekmektedir.
CEVAP: - Şarkiye de doğmuştur. Mühendislik egitimi almıştır. Mısır tarihinin ilk özgür seçimlerinde,
yüzde 51 oy oranıyla cumhurbaşkanı seçilen Muhammed Mursi'nin "dişleri ve tırnakları sökülmüş bir
aslan"a benzetilmiştir. Mısır askeri kuvvetlerinin darbe yapması sonucu indirilmiştir. Mursi için Idam
karari verilmiştir.
CEVAP: -Rabia, Arapça’da 4’üncü demek. Mursi taraftarları hem toplandıkları Rabiatül Adeviyye
Meydanı’na hem de Mursi’nin 4. Cumhurbaşkanı olmasına gönderme yaptıkları için bu işareti
benimsedi.
Rabiatül Adeviyye Meydanı ise adını 8. yüzyılda yaşamış sufi bir kadın şairden alıyor. Rabia da
ailesinin 4. çocuğu. Rabia çocukluğunu köle olarak geçirir ve kaçma teşebbüslerinde sonra özgür kalır.
Bu yüzden Mısır’da özgürlüğün simgesi olur.
CEVAP: -Aliye İzzetbegoviç(Bilge KRAL) Bosna Hersek başta olmak tüm dünya için adını altın harflerle
yazdırmış bir bilge, dava insanıdır. Müslüman gençler kulübünü kurmuştur.
Aliya İzzetbegoviç politik İslam’ı savunduğundan ve ateizme karşı olduğundan komünist yöneticilerin
en önemli hedeflerinden biriydi. Bu sebeple 1949'da İslamcılık suçlamasıyla hapse girmiştir.
-Aliya İzzetbegoviç ise 4 yıl süren bu vahşi savaşta halkının liderliğini büyük bir cesaretle, azimle
yürüttü. Saraybosna bombalanırken burayı terk etmedi. Askerleri ile beraber siperde bulundu,
sığınaklarda yaşadı. Ordunun başında cephede mücadele etti.Bir taraftan da barışın mücadelesini
vererek diplomatik ilişkileri yürüttü. 1995 yılında Amerika’da imzaladığı Dayton antlaşması ile
ülkesinin yaşadığı vahşi işgali sonlandırdı. Bosna halkı yaklaşık 200 bin şehidin ardından özgürlüğüne
böylece kavuştu. Dayton antlaşmasına göre Bosna Hersek’te yapılan seçimlerde Aliya İzzetbegoviç
ikinci kez cumhurbaşkanı seçildi. İzzetbegoviç 1998 yılına kadar cumhurbaşkanlığı görevini yürüttü.
54
196- Tv de haber izliyorsun trafik kazasi oldu yasadigin şehirde 10 ölü seni çağırdılar seninle ilgisi
ne?
CEVAP : insanın toplumsal bir varlıktır anlayış insan hareket ederek ve toplumsal yaşamın
tekellesmeden birbirine olan etkisi üzerinden çağrılmış olabilirim.
CEVAP:O eve niye gittiğiniz önemli sed için gidiyorsanız şartları uygunsa sed bağlarsınız.. evde çocuğa
ihmal istismar olduğunu tespit ederseniz danışmanlık tedbiri verirsiniz, çocuk kurum bakımına
alınmalıysa kuruma alırsınız (çocuğa şiddet, taciz, istismar varsa), eve gittiğinizde engelli biri varsa ve
engeli ağır engelse evde bakım maaşı bağlarsınız vs... aile bağları kopmuş derken boşanmış bir aileyse
sadece yapılacak ilk şey sed uygulamayı düşünmek olur sonrasında diğer yazdıklarım gelir..Bir de okul
çağında olup okula devam etmeyen bir çocuğa sed bağlayamazsınız önce eğitim tedbiri verirsiniz milli
eğitim bakanlığına gider o tedbir.. onlar da çocuğu okula başlatır.
CEVAP: Sosyal güç, toplumsal etkileşimin evrensel bir yönüdür. Grup üyeleri arasındaki ilişkileri
şekillendirmede önemli bir rol oynar. Gruplarda bazı üyeler diğerlerinden daha güçlüdür ve bu
gerçeğin bir grup işleyişi için önemli sonuçları vardır. Ayrıca her türlü sosyal etkileşim, katılımcıların
birbirlerini etkileme gücündeki farklılıkları içerir. Bundan dolayı güç farklılıkları; baba-çocuk, işveren
ve çalışan, siyasetçi ve seçmen, hocası ve öğrenci arasındaki ilişkileri belirlemektedir.
2 sey aklima gelir.birincisi ikamet ettigim yer ile ulaşım, ikincisi daha önemlisi çalışacağım yer hangi
bölgeye aitse o bölgenin hangi kesimlerden oluştuğu gibi çalışacağım muhitle ilgili detaylar..
Elimizdeki evraklari inceleyerek dosyayisini inceleyerek yaşanılan kesimle sorunun baglantisina
gidilebilirSuriyeli vatandaslarin yoğun olarak yaşadığı bir mahalle mesela Ekonomik yetersizlikler
mecvut barinma sorunu var.Etnik olarak farklı mi buna dikkat ederim.
CEVAP:Yeni İstanbul ve Babıâli'de Sabah gazetelerinde yazılar yazdı. Aruzla başladığı şiirde rubailer,
gazeller yazdı. Özellikle rubailere büyük önem verdi. Rubailerden oluşan 5 ayrı kitap yayınladı. Daha
sonra hece vezniyle ve serbest vezinli şiirler de yazdı.Bayrak şairi olarak bilinir Ulusçu şiirleriyle dikat
çekti. Yurdun güzelliklerini, doğasını anlatan, kimi zaman yergici ama Türklüğü yücelten şiirleriyle
bilinir.Bayrak şairi olarak bilinir?
Cevap: Manisa ve İzmir'i Spil Dağı ve Yamanlar Dağı arasından birbirine bağlayan Sabuncubeli'nin en
yüksek noktası 685 metre rakıma sahiptir. İzmir ile Manisa arasındaki uzaklığı 15 dakikaya indirecek
olan 4 km uzunluğundaki tüneldir. 2017 sonunda bitirilmesi planlanıyor.
55
203- Ağır engelli birine nasıl yardım edersin ?
Cevap: Eğer ağır engelli raporu varsa shm de engelli evde bakım birimine başvurulabilir.
Cevap: - Velayet çocukla ana baba arasındaki soybağı ilişkisinin bir yansıması olarak kendiliğinden,
yasa gereği doğarken; vesayet kendiliğinden doğmaz, hâkim kararına dayanır.
Velayet kural olarak ergin olmayanlar için geçerli iken, vesayet kural olarak ergin olanlar için söz
konusu olur.
Velayette çocuk adına işlem yapılırken herhangi bir makamdan izin almak gerekmez. Oysa vesayette
belirli işlemlerin yapılması için vasi, vesayet makamının; belirli işlemlerin yapılması için de hem
vesayet makamının hem de denetim makamının iznini almalıdır.
Velayette veli çocuğun mallarını kullanabilir, mallardan yararlanabilir. Vesayette vasinin böyle bir
hakkı yoktur.
Velayette çocuğun bakımı ve eğitimi ile ilgili giderler veli tarafından karşılanır. Vesayette vasi bu tür
giderleri kendisi karşılamaz. Vesayet altındaki kişinin malları veya gelirlerinden bu giderler karşılanır.
Velayet, veli tarafından defter tutulması ya da bir makama hesap verilmesini gerektiren bir yasal
temsilcilik türü değildir. Vesayette ise vasinin defter tutma ve belirli aralıklarla mahkemeye hesap
verme yükümlülüğü vardır.
205- Ev ziyaretinde bulunacaksin çocuk engelli, anne ev hanımı, baba işsiz ne yaparsın
Cevap: Anne ev hanımı olduğu için çocuğa bakması ve ihtiyaçlarını giderebilmesi için engelli evde
bakım parası bağlanabilir
Cevap: -Hastalık veya kazalar sonucu sakat kalarak iş yapabilme gücünü tamamen ya da kısmi olarak
kaybedenlere,
-Ruhsal (psikotik bozukluklar; şizofreni, paranoya, manik veya depresif bozukluklar ve benzeri)
engellilere hizmet verilmektedir
56
Suat Derviş (1905 – 1972)
Şükufe Nihal Başar (1896 – 1973)
Leyla Erbil (1931 – 2013)
Duygu Asena (1946 – 2006)
Pınar Kür (1943 – )
209- Aksam üzeri 8 kaldırımda ağlayan ve dilenen bi çocuk gördün ne yaparsın, nereyi ararsın
Cevap: Direk polisi ararım gelip çocuğu alıp bilgilerini teşhis etsinler diye. Sonra da shm de korumaya
muhtaç birimine çocuğun durumunu bildiririm
210- Aile bakanı olsan yaşadığın sosyal çevrede hangi soruna ilişkin çözüm arardın
CEVAP:Aile bakanı olsaydın yaşadığın sosyal çevrede hangi soruna ilişkin çözüm arardın? Yaşadığım
çevre, sitelerden oluşuyor hatta yer yer lüks diye bileceğimiz siteler var. Bu lüks sitelerin ön tarafı
boş ve çöp dolu burada çingene aileler yaşamakta ve cadde kenarı olduğu için çocuklarının can
güvenliği yok, yaşları küçük olduğu için yola fırlıyorlar. Eğer aile bakanı olsaydım, çingene ailelerin
daha iyi şartlarda barınması ve çocuklarının daha güvenli yaşaması ve eğitimine yönelik çözüm
arardım.
CEVAP: Bağlanma, bakım veren kişi ile bebek arasında kurulan, duygusal olarak olumlu ve yardım
edici bir ilişkidir.
Yaşamın ilk 2 yılını kapsayan bağlanma süreci dönemlere ayrıldığında doğumdan 8-12 haftaya kadar
uzanan ilk dönem bağlanma öncesi. Bağlanmanın ilk işaretlerinin ortaya çıktığı 2.dönem, 8-12
haftadan 6.aya kadar uzar, bağlanmanın oluştuğu dönemdir.
Bağlanmanın tam olarak gözlendiği dönem 6-24 aylar arasıdır. Bu sürede bebek anneden ayrıldığında
ağlar, huzursuzluk ve gerginlik belirtileri gösterir, annenin dönmesi ile birlikte veya annenin
dönüşünden emin olduğunda ağlama sonlanır.
CEVAP: 1.Cinsel istismarın kamusal alanlarda önlenebilmesi için bir proje üret.
2.Yetişme yurtlarında kalan çocukların 18 yaş sonrası için neler yapılabilir, eğitimleri, meslek
edinmeleri için. Ayrıca şu an oralardaki çocukların psikolojik ve sosyal durumları üzerine
derinlemesine bir araştırma.
3.Kadınları meslek hayatında ve her alanda daha çok var olabilmeleri için nasıl bir farkındalık projesi
yaratılabilir?
57
213- Türkiye nüfusu , Suriyelilerin nüfusu , sosyolog olarak suriyeliler için neler yaparsın
CEVAP: Türkiye nüfusu:79 milyon 814 bin Suriyelilerin nüfusu:2 milyon 957 bin 454 Sosyolog olarak
Suriyelilerin yaşama standartları üzerine ve kültürel adaptasyonları üzerine bir araştırma yaparım.
Bulduğum veriler doğrultusunda bir proje üretirim. Suriyelilerin barınma problemlerini yemek vs. gibi
problemlerini iyileştirme yönünde bir merkez açarım.
214- Kaç tane anayasa maddesini onayladık 3 tanesini say. Bu maddeler hakkındaki düşüncelerini
soruyorlar
1.Yargı yetkisi Türk milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır.(tarafsız mahkemeler
anayasa değişikliği ile eklenmiştir.)
3.18 yaşını dolduran milletvekili olur ve askerlikle ilişiği olan milletvekili OLAMAZ. (eskiden 25 yaşını
dolduran milletvekili olabiliyordu ayrıca askerliğini yapmamış olan milletvekili OLAMIYORDU.)
215- Turkiyede kaç sosyal hizmet merkezi var , ilimizde kaç sosyal hizmet merkezi var ?
CEVAP:209 şu an yıl sonuna kadar 215.İstanbulda 17 tane var. Anadolu’da 6 Avrupa’da 11 tane var.
CEVAP:12. cumhurbaşkanıdır.
217- Cumhurbaşkanını halkın seçmesine dair refarandum hangi yıl yapıldı ? CEVAP:2007 yılı.
CEVAP:Başbakan Adnan Menderes, Dış işleri bakanı Fatin Rüştü Zorlu, maliye bakanı Hasan Polatkan
CEVAP:Cumhurbaşkanlığı sistemi yerine başkanlık sistemine geçilecek ve mecliste iki parti bulunacak
.ANA VE MUHALEFET.
CEVAP:Mahremiyet eğitimi denince genellikle akla cinsel eğitim gelse de aslında mahremiyet eğitimi,
bundan çok daha geniş bir kavramdır. Cinsel eğitim, çocuğun kendi cinselliğini tanıması, gelişim
sürecinde cinsellikle ilgili yaşayacağı fiziksel ve duygusal farklılıkları öğrenmesi yanında, anne
babasına sorduğu cinsellikle ilgili soru ve cevapları kapsar. Mahremiyet eğitimi ise cinsel bilgilerin yanı
sıra daha ziyade kendisinin ve başkalarının özelinin/özel alanının farkına varması, sosyal hayatın
içinde kendi özel alanını koruması, diğer insanların özeline saygı duyması, kendisi ile çevresi arasında
58
sağlıklı sınırlar koyması gibi bilgileri içerir. Duygularını kullanarak kendisine zorla bir şey yaptırmak
isteyenlere karşı gelebilmesi durumu olarak da özetlenebilir.
Yani zorla dokunmak, sevmeye çalışmak, tacizde bulunmak gibi durumlar karşısında mahremiyet
eğitimini kazanmış çocuklar rahatlıkla kendini savunabilecektir.
CEVAP:
CEVAP:Yas; ölüm, boşanma, ayrılık, organ kaybı, kayıp gibi durumlar yaşayan bireylerin bu durumlara
ilişkin gösterdiği tepkilerdir. Bu tepkilerin yoğunluğu, süresi, türü yas tutan bireyin kişilik özellikleri,
yası tutulan bireye yakınlığı, onunla ilgili hayal ve beklentileriyle doğrudan alakalıdır.Yas tutmak her
ne kadar insan doğasına uygun olsa da bazen patolojik bir hal alabilmekte ve kendini uzamış yas
şeklinde gösterebilmektedir.
İnkar ve şok: Ölüm beklense de beklenmese de birey için sevdiği birinin ölümünü kabul etmek
zordur. Birey ölüm haberini aldığı anda ‘Ölmüş olamaz, o ölemez.’ gibi tepkiler gösterebilir. Bu
aşamada birey sevdiği kişinin ölümü karşısında büyük bir şaşkınlık geçirir ve inkar savunma
mekanizmasını kullanarak kendisini rahatlatmaya çalışır.
Pazarlık: Yas yaşayan bireyin ilahi bir varlıkla ölen kişiyi geri getirmesi amacıyla yaptığı bir pazarlık
aşamasıdır. Birey ölümün geri dönülmezliğiniinkar eder ve çok da ederse vb. ölen kişinin geri
getirilebileceğine yönelik yoğun ümit taşır. Kaybın gerçekliği ve geri dönülmezliği fark edildikçe
pazarlık aşaması biter.
Kızgınlık: Bireyin kendisini bırakıp gittiği için ölen kişiye, ölüme sebep olan kişiye ya da ölüme engel
olamadığı için kendisine kızdığı bir süreçtir. Worden (2003) bu öfkenin kaynağının hayal kırıklığı ve
çaresizlik olduğunu , öfkenin dışarı yansıtılmaması durumunda bireyin öfkeyi kendisine doğrultacağını
ve yoğun suçluluk duygusu ile depresyona girebileceğini ifade etmiştir.
Suçluluk: Bireyin ölen kişiye karşı yaptığı hataları, söylediği kırıcı sözleri veya yapamadıklarını gözden
geçirdiği ve bunlar için kendisini suçladığı aşamadır. Örneğin; hasta bir yakınını kaybeden kişinin
‘Gerekli sağlık imkanını sağlayamadık, neden daha iyi bir doktora götürmedik.’ diyerek kendisini
suçlaması. Worden (2003) bu tür suçluluk duygularının genellikle mantık dışı olduğunu belirtmiştir.
Depresyon ve kaygı: Yas sürecinde birey sosyal çevreden uzaklaşabilir, suçluluk ve kaygı duygularıyla
depresyona girebilir. Yas ile birlikte yaşanan kaygı genellikle yalnız yaşayamama düşüncesinden
kaynaklanan çaresizlik hissine, daha derinde ise kişisel ölümlülüğün farkına varmaya bağlıdır(
Worden,2003.). Her ölüm bireye tekrar tekrar kendisinin de ölümlü olduğu gerçeğini hatırlatır.
Kabullenme: Bireyin ölümün gerçek olduğunu anlaması ile başlayan aşamadır. Bu aşamada birey
kayıpla baş etme yolları aramaya başlar.
59
224- Kadın erkek eşitliği hakkında ne düşünüyorsun ?Aspb nın eksik yani var mı ve bir proje
oluşturur musun
CEVAP:
226- Seni bir mahalleye gönderdik diyelim evlere nasıl bir tavirla giris yaparsin ve nelere dikkat
edersin ?
CEVAP:
CEVAP:Evlilik programları, bu programları sürekli takip edip izleyen günümüz insanının evlilikten ne
anladığını, eş seçerken hangi özellikleri dikkate aldığını gözler önüne seriyor. Bu aynı zamanda
toplumumuzda meydana gelen yozlaşmayı gösteren en somut örneklerden biridir.
CEVAP:Türkiye'nin ilk kadın bakanı, Prof. Dr. Türkân Akyol'dur. 1971 yılında 12 Mart döneminde
kurulan partilerüstü Nihat Erim hükümetinde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı olarak görev alan Prof.
Dr. Türkan Akyol, Başbakan Nihat Erim tarafından parlamento dışından atanmıştı.
229- Devlet Denetleme kurulu başkanını kim atar ? Cumhurbaşkanı olmayınca yerine kim vekalet
eder ?
CEVAP:1982 Anayasası'nın Türk siyasal yaşamına kattığı merkezdeki yardımcı kuruluşlardan biri olan
Devlet Denetleme Kurulu (DDK) Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı'na bağlı olarak çalışan,
yönetim işlerinin hukuka uygun, düzenli ve verimli bir şekilde yürütülüp, geliştirilmesi amacıyla
kurulmuş denetim kurumudur.Üyelerini ve başkanını cumhurbaşkanı atar.
Cumhurbaşkanı'nın hastalık ve yurt dışına çıkma gibi sebeplerle geçici olarak görevinden ayrılması
hallerinde, görevine dönmesine kadar; ölüm, çekilme veya başka bir sebeple Cumhurbaşkanlığı
makamının boşalması halinde yenisi seçilinceye kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Cumhurbaşkanlığına vekillik eder ve Cumhurbaşkanına ait yetkileri kullanır.
CEVAP:
231- Çok partili hayata ne zaman ve kimin döneminde geçtik ? CEVAP:Cumhuriyetin ilanından önce
yeni Türk Devletinin ilk siyasi partisi "Halk Partisi" adı altında (daha sonra Cumhuriyet Halk Partisi
adını aldı) 23 Ekim 1923'de resmen kurulmuştu. Başkanlığına da Mustafa Kemal Atatürk
seçilmişti.1945 yılına kadar siyasi parti kurma denemeleri ne yazık ki başarılı olamadı. İkinci Dünya
Savaşının bitiminden sonra çok partili yaşama geçme eğilimi güç kazandı. Bu dönemin ilk siyasi partisi
18 Temmuz 1945'de "Milli Kalkınma Partisi" oldu. Daha sonra da 7 Ocak 1946'da "Demokrat Parti"
60
kuruldu. 14 Mayıs 1950'de yapılan seçim sonucunda, 487 milletvekilliğinin 397'sini kazanan Demokrat
Parti, 24 yıl kesintisiz iktidarda kalan Cumhuriyet Halk Partisinin yerine iktidara geldi. Demokrat Parti
iktidarı,27 Mayıs 1960'da yapılan askeri darbeile sona erdi. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde birden fazla
partinin katıldığı ilk seçim ise, 21 Temmuz 1946 tarihinde yapıldı. Bu seçimle birlikte çok partili hayat
kısa sürede benimsendi. 1950 yılına kadar ülkede 25 siyasi parti daha kuruldu.
Cev ap:Boğaziçi Köprüsü(15 Temmuz Şehitleri diye değişti),F.sultan Mehmet Köprüsü,Yavuz Sultan
Selim Köprüsü
MÜDAHALE AŞAMALARI
Değerlendirme
Uygulama
Uygulamayı Değerlendirme
Sonlandırma
İzleme
Yeniden Değerlendirme
Çalışmayı Bitirmek
Aşamaların Açıklaması:
Müracaatçı ile karşılaşma ya da başka bir ifade ile onun sorumluluğunu alma, müracaatçı sistemi ile
sosyal hizmet uzmanı arasında profesyonel bir ilişkinin ve planlı değişim sürecinin birinci basamağıdır.
Bu aşama aynı zamanda başarılı bir çalışma için de temel oluşturur.
61
Genelci uygulamalarda, bu ilk aşamanın başarılı bir biçimde tamamlanabilmesi için bazı durumların iyi
ele alınması gerekir.
Müracaatçıyı iyi bir biçimde karşılama, selamlama ve sizinle rahatça iletişim için onu cesaretlendirme,
Müracaatçının içinde bulunduğu durumu göz önüne alarak, onunla ilgilenildiğini hissettirme,
Hizmet verilen kurumdan yardım alıp alamayacağına karar verme, bunu müracaatçı ile konuşma,
Durumu uygun ise yardım başvurusu ile ilgili gerekli belgelerin ve başvuru işlemlerinin
tamamlanmasını sağlama.
Problem durumunun açık olarak ne olduğunun ifade edilmesi gerekir. Bu bir anlamda uzmanın neye
odaklanması gerektiğinin de yanıtıdır. (örneğin, yoksulluk, işsizlik, çocuğun istismarı, ailede şiddet vb.
gibi).
Çalışılan müracaatçı sisteminin kim ya da kimler olduğunun açık olarak tanımlanmasına ihtiyaç vardır.
Müracaatçı bir birey, aile, grup ya da bir topluluk olabilir. Bir başka anlatımla, başvuran birey olabilir
ama çalışılması gereken ailenin tüm üyeleridir.
Müdahale planının hazırlanması için tüm toplanan bilgilerin bir araya getirilmesi gerekir. Plan
müracaatçı sisteminin sorununun çözümünü sağlayacak uygun bir plan olmalıdır. Müdahale mikro,
mezzo ve makro düzeylerde düşünülmelidir. Sorunun ve müdahale planının farklı bakış açılarından
değerlendirilmesi gerekir.
Bireyleri ve aileleri, birbirleri ile ilişkileri, arkadaş ilişkileri, aile üyeleri arasındaki etkileşimler, yakın
sosyal çevreleri ile ilişkileri, gelenekleri, görenekleri, güçlü yanları, aile işlevleri açısından
değerlendirme.
62
Yaşam döngüsünün farklı noktalarında (örneğin çocukluk, ergenlik, evlenme, yaşlılık, çocuk sahibi
olma vb. gibi) o döneme ilişkin zorluklar, yerine getirilmesi gereken gelişimsel görevler, güçlü yanlar
ve kaynaklar açısından değerlendirme.
Bazı spesifik yaşam durumları değerlendirme odağını oluşturabilir. Örneğin, depresyon, madde
kötüye kullanımı, davranış sorunları gibi durumların değerlendirilmesi söz konusu olabilir.
Teknikler ve değerlendirme yöntemleri mikro, mezzo ve makro düzeylerde kullanılır. Dil, din, ırk ve
kültürel faktörler değerlendirmede önemli rol oynayabilir.
Bir kişinin, sorunun ya da durumun tam ve doğru olarak değerlendirilmesi planlı değişim sürecinde
kritik bir noktadır. Bu noktada birey, sorun ya da durum ile ilgili yeterli ve doğru bilgi toplamaya, bu
bilgileri analiz etmeye ve yorumlamaya gereksinim vardır.
Değerlendirmede her zaman bir yargıya varma söz konusudur. Müracaatçıların yaşamları ve sorunları
çok karmaşık olabilir. Güçlü yanları, zayıf yanları, sorunlar her birinde farklı özelliklere sahiptir.
63
BİLGİ TOPLAMA VE DEĞERLENDİRME KAYNAKLARI
Müracaatçı ile ilgili gerekli bilgilerin edinilmesi için kurumda oluşturulmuş formlar
Müracaatçı ile görüşme sırasında gözlem yapma, müracaatçının davranışları, sözel olmayan ifadelerin
anlamları (ağlama, çekinme, utanma, agresyon, öfke, motivasyon eksikliği, ilgisiz olma vb. gibi)
Eğer imkan varsa müracaatçının diğer aile üyeleri ile, sosyal çevresindeki kişilerle ilişkilerini, iletişimini
vs. gözlemleme. (ev ziyareti, iş yeri ziyareti, okul ziyareti vb.)
Müracaatçı ile ilgili bilgiler bazen diğer kurumların kayıtlarından yararlanarak da elde edilebilir.
(örneğin; tapu kaydı, doktor raporu, polis kayıtları, işyeri sicili vb.)
Son olarak da uzman ile müracaatçı arasındaki etkileşim bilgi kaynağıdır. Müracaatçının uzman ile
ilişkisinde davranışları, uzmana aşırı bağımlı olması vb.
AİLEYİ DEĞERLENDİRME
Aile içi iletişim nasıl? (yalvarıcı, suçlayıcı, hesapçı, dağınık iletişim vb.)
Nasıl bir aile yapısı var? (çekirdek aile, geniş aile, tek ebeveynli aile vb.)
Örneğin;
64
Tek ebeveynlilik
Ekonomik sorunlar
Ailenin bir bütün olarak ele alınması için öncelikle uzmanın bazı soruları yanıtlaması gerekmektedir.
Bunlarr;
3. Sorunları önem sırasına koyarken aileyi ilgilendiren sorunlar başta mı yer alıyor?
Bu soruları cevapladıktan sonra tek tek aile üyeleriyle mi yoksa bir bütün olarak aileyle mi çalışılacağı
konusunda karar verilir.
Aile üyeleri birlikte olmaktan zevk alırlar, Birbirlerini destekler ve cesaret verirler.
Ana- baba için evlilik 1.derecede, ebeveynlikte ikinci derecede doyum kaynağıdır.
Aile üyeleri birbirine yakın olmakla beraber, kişisel farklılıklara saygı duyarlar.
Kişiler arasında kendiliğinden oluşan bir etkileşim vardır. Öteki kurallar koymaktan ziyade, yeni
deneyimlere açıktırlar.
Üyeler karşılıklı iletişime kapalıdırlar. Dolaylı ilişkiler içindedirler. Kesin ve açık değillerdir.
Genellikle üyelerde egoizm hakimdir. Bu da önce yalnızlı, sonrada buna bağlı olarak ümitsizlik yaratır.
65
Kişiler karşısındakilere onların beklediği şekilde dağılır.böylece birbirlerinin gerçek özelliklerini
bilemezler.
Üyeler duygusal sorunlarını birbirlerinden saklamak için büyük güç sarf ederler.
Sahte davranışlar oluşur. Kişi gerçek ihtiyaçlarını zayıf ve güçlü görünerek saklama yoluna gider.
EV ZİYARETLERİ
Ev ziyaretleri değerlendirme ve bilgi toplama sürecinde yapılabileceği gibi müracaatçı sisteminin izlem
sürecinde de yapılabilir. Genel olarak üç farklı amaçla ev ziyareti yapılabilir. Bunlar;
Ev ziyaretinin ne zaman, nasıl, ne amaçla yapılacağı ile ilgili müracaatçı önceden bilgilendirilmelidir.
Aile üyelerinin evde bulunması, hazırlıksız olup rahatsız olmaması, örselenmemesi için bunun
yapılması önemlidir. Ancak bazı durumlarda (istismar, yanıltıcı bilgilerin verilmesi vb. gibi) habersiz
olarak da ev ziyaretleri yapılabilir. Habersiz yapılacak ev ziyaretlerinin çok iyi yapılandırılması, amacın
ve karşılaşılacak muhtemel durumlarda neler yapılacağının önceden belirlenmesi, ziyareti yapan
profesyonelin güvenliği açısından da gereklidir.
Tüm aile üyelerinin bir arada görülmesine, aile içi ilişkilerin, iletişimin, rollerin ev ortamının yerinde
değerlendirilmesine olanak sağlar.
Ev ziyareti aynı zamanda bir müdahale stratejisidir. Ziyaret sırasında müdahale fırsatı sağlar.
Müracaatçının göremediği, ifade edemediği risk durumlarının görülmesine ve yerinde müdahale ile
minimize edilmesine imkan sağlar.
Müracaatçı sistemi ile uzman arsında güç dengesizliğini minimize eder ve güvenli bir profesyonel
ilişkinin oluşmasına imkan sağlar.
66
Müracaatçı sistemine bir ayrıcalık tanıma anlamına gelir. Bu da müracaatçı sisteminde olumlu
duygular oluşmasını sağlar.
Müracaatçı sistemi ile birlikte çalışma. Müracaatçı sisteminin sorununun çözümlenmesinde katılımı
sağlanmalıdır. Her aşamada olduğu gibi planlama aşamasında da bu önemlidir.
Sorunların öncelik sırasına konması. Hangi sorun ya da durum öncelikle ele alınması gereli bunun
belirlenmesi.
Müdahale düzeylerinin belirlenmesi. Mikro, mezzo ve makro düzeylerde müdahaleler için uygun
stratejilerin belirlenmesi.
Amaçların oluşturulması.
Hedeflerin belirlenmesi
Müracaatçı sistemi ile kontrat ya da anlaşma yapılması. Zaman içerisinde yapılan kontrat değişebilir,
yeniden oluşturulabilir.
Yardım sürecinin sonlandırılması, müracaatçı sistemi ile kurulan profesyonel ilişkinin kesilmesi
anlamına gelir.
Bu aşamada müracaatçı sistemi ile karşılıklı karmaşık duygular ya da kaybetme duygusu yaşanabilir.
Profesyonel bir planlı değişim sürecinin başarıyla bitirilebilmesi için şu görevler yerine getirilmiş
olmalıdır:
Müracaatçı sistemi ile çalışma sürecinde sağlanan hizmetleri ve gerçekleştirilen amaçları birlikte
gözden geçirmek gerekir.
67
Çalışma sonunda elde edilen gelişme ve ulaşılan hedefleri, başarıların sürekliliğini sağlamak
önemlidir.
Profesyonel yardım sürecinin müracaatçı sistemi tarafından tek taraflı ve zamansız bitirilmesi
nedeniyle,
BİREYLE ÇALIŞMA
Psiko - Sosyal Yaklaşım: Bu yaklaşım, sorunları olan müracaatçı sistemin içe vuruk, dışa vuruk tepkiler
ve semptomlarla, bireysel özellikleri ve içinde yaşadığı sosyal çevrenin gerçekleri ile birlikte ele alır.
“Birey ve içinde bulunduğu durum” ifadesi, bireyin etkileşimde bulunduğu ailesi, arkadaşları,
komşuları, iş arkadaşları, okul ortamı ve arkadaşlar, öğretmeni vb. gibi yakın çevresinde olan insanlar
bütününü tanımlar.
Bu yaklaşım, yardım almak üzere, başvuran bireyin sosyal refahına önem verir. Bireyin sorunları ile
mücadelesinde desteklenmesi ve sorumluluklarını yerine getirebilmesi için güven duygusu
kazanmasını hedef alır.
Problem Çözme Yaklaşımı: Bu yaklaşımda, bireyin sorun çözme motivasyonunun arttırılması, kendi
güçlü yanlarıyla sorun çözme sürecine katılmasının sağlanması, gereksinim duyduğu hizmet ve
kaynakları kullanabilecek güçte olmasının sağlanması önemli noktalardır.
Soruna ilişkin bireysel duygu düşünce ve sosyal çevreye ilişkin koşulların ve özellikleri belirlenmesi,
Çözüm planının uygulamaya konması ve gerektiğinde uygun olan düzenlemelerin süreç içinde
yapılması.
68
Krize Müdahale Yaklaşımı : Bu yaklaşımın temel amacı, birey, aile ve topluma yarar sağlayacak etkin
bir tedavi hizmetinin en kısa sürede gerçekleştirilmesini sağlamaktır. Öncelikle kriz durumunun doğru
biçimde değerlendirilmesi ve tanımlanması gerekir. Bu yaklaşım dört aşamalı bir müdahale
yaklaşımıdır.
Krize yol açan yaşam durumunun değerlendirilmesi, kişi için olayın ne anlama geldiğinin, günlük
yaşamında neleri değiştirdiğinin, hangi açılardan olumsuz etkilere maruz kaldığının belirlenmesi
gerekir.
5393 sayılı Belediye Yasasının 14. Maddesi ve ilgili maddelerinden yola çıkarak günümüzde yeni bir
boyut kazanmış sosyal yardımların sosyal belediyecilik anlayışıyla pekişmesinin sonucunda Sosyal
Market Projesi ortaya çıkmıştır.Sosyal Market kartlarıyla vatandaşlar gıdadan giyime kadar temel
ihtiyaçlar gözetilerek oluşturulan Sosyal Market’te ücretsiz alışveriş yapabilecek.
Sosyal Market Projesi marketin bulunduğu ilçede ikamet eden ve ikamet ettiği yer itibari ile
hemşehrilik bağı ile birbirine bağlı yardıma muhtaç vatandaşlarımıza modern çağın niteliklerine
yakışır şekilde destek olmak üzere kurulmuştur. Market in bulunduğu İlçedde ikamet eden ihtiyaç
sahibi ve dezavantajlı kesimlerin yaşam kalitelerini arttırmak, sosyal yardım ve sosyal hizmet üniteleri
kurarak, insan onuruna yakışır şekilde sosyal yardım hizmetlerini sunmak, sosyal dayanışmayı ön
planda tutarak ilçe sakinlerinin müşterek ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik bir hizmet modelidir.
Bu konuda çıkan haberlerden bir tanesini örnek olarak paylaşmak istedim soru sorulduğunda yorum
yapılması istenirse yoruma yardımcı olaiblir.
"Sosyal marketimizi ihdas ettik. Bu İstanbul'da Beyoğlu ve Ümraniye belediyelerinde de var şu anda.
Üçüncüsünü de biz hizmete açmış olduk. Aynı süpermarkete gider gibi gidip alışveriş yapacaksınız.
İhtiyaç durumunu değerlendirip 1., 2. ve 3. derece ihtiyaç sahibi olarak kategorize edeceğimiz kişilere
dağıtılacak kartlara rakamlar yükleyeceğiz. Vatandaşlarımız bu şekilde alışverişlerini yapabilecekler.
Buradan yardım alan kardeşlerimiz şunu bilsinler ki kendilerine verilen mallar, piyasada satılan
malların iyileridir. Mahalleler için ayın belli günlerinde alışveriş yapsınlar diye bir taksim yapacağız.
Mahallelerden arabalarla alınan kardeşlerimizi buraya kadar getireceğiz, burada alışverişlerini
yaptıktan sonra tekrar götürüp evlerine kadar bırakacağız. Biz toptan alım yaptığımız için bu ürünlerin
bedelleri sizlere toptan fiyatıyla yansıyacak. Dolayısıyla perakende fiyatıyla yansımadığı için bunu alan
kardeşim perakendeye yansıyan mal bedeli kadar karlı çıkmış olacak, daha fazla mal almış olacak."
69
Sosyal Market kartlarına derecelere göre yüklenecek tutarlar, birinci derece ihtiyaç sahiplerine 3 ayda
bir, ikinci dereceye 6 ayda bir, üçüncü dereceye ise yılda 1 kez alışveriş imkanı sunacak. Günde
ortalama 250 kişiye hizmet verecek markette 3 adet kasa ve görevli kasiyer bulunacak.
235- Somatizasyon?
Hastalığın neden ortaya çıktığı tam olarak bilinmemektedir. Hastalığa biyolojik sosyal ve psikolojik
faktörlerin yol açtığı ileri sürülmektedir.
Somatizasyon Bozukluğunun tedavisi oldukça zordur. Çünkü kişiler yakınmalarının bir tür psikolojik
bozukluk olduğunu kabullenmezler. Tedavi yaklaşımında önce kişiye ve ailesine bunun psikolojik
bozukluk olduğunu anlatmaya çalışmak ve uzlaşmak gerekir. Bu özellikle kişi tarafından kolay
kabullenilmez. Bazı dirençler gösterebilir. Bu uzlaşma gerçekleşirse hastadan
psikiyatristinin/psikoloğunun onayı olmadan başka bir hekime ya da tahlile yönelmemesi istenir.
Kimlerde Görülür?
Somatizasyon bozukluğu 30 yaşından önce başlar ve yıllar süren kronik bir seyir gösterir. Bedensel
yakınmalar için genellikle ruh sağlığı uzmanlarına başvurulmadığı için kişinin yakınmalarının
düzelmemesi ve kronikleşmesi söz konusudur. Ayrıca bu durum çok miktarda ilaç kullanımına ve
gereksiz tedavi masraflarına yol açmaktadır. Bu hastalık için yapılan sağlık harcamasının ortalamanın
dokuz kat üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Tabi ki tüm bunlar da kişinin evlilik iş ve sosyal
yaşantısını olumsuz yönde etkilemektedir.Tüm toplumda bu hastalığa ömür boyu yakalanma riski %
0.1-0.5’tir. Kadınlarda 5-20 kat daha çok görülür.
Romanlar Kimdir?
70
Romanlar aslında Hint- Avrupa kökenli halkın adı. Hindistan’ın Pencap-Sind (Pakistan, Karaçi) nehir
havzası boyunca Pakistan ve Afganistan’ın da içinde bulunduğu bölgelerden 1050 yılı civarında İran ve
Anadolu üzerinden dünyaya yayılmışlar. Peki roman halkı neden göç etmek zorunda kaldı? Onları
buna mecbur kılan sebep neydi? Bugün bile tarihçiler tarafından bu soruya kesin bir yanıt
verilemezken öne sürülen üç teori var.
Gazneli Mahmut’un Sindh ve Penjap’ı işgali sırasında 500.000 Hintliyi esir aldığı bilinmekte olup,
Hindistan’ı fetheden Müslümanların, Romanları köle olarak alıp ülkelerine götürülmesi en yaygın
teoridir.
En düşük kast olduğu sanılan Romanların, Müslüman fatihlere karşı paralı askerolarak olarak
kullanılmış olabilirler ki, yenilginin ardından göç etmek zorunda kalmış olabilirler.
Firdevsi’nin Şehnamesi’ne göre MS 420 yılında vatanlarını (Hindistan, Karaçi) terkedip dünyaya
yayılan 12.000 kişilik Luri halkı, eğer Romanlarsa, dünyaya yayılmalarının Hindistan’ın işgali ile ilişkisi
olamaz.
1505′te ilk kezİrlanda‘da, 1514′te de İngiltere‘de nüfus kayıtlarına geçirildiler. Aynı tarihlerde,
Avrupa’nın birçok ülkesinde gezgin çalgıcı vefalcılardan oluşan bazı göçebe toplulukların kayıtlarına
rastlanır. GünümüzdeRomanlar dünyanın dört bir yanına dağılmış olarak yaşarlar. Büyük bölümü
Avrupa‘nın güney kesiminde toplanmıştır. 19.yyüzyılın sonlarına doğru Kuzey Amerika‘ya da göç
etmişlerdir. Romanlar yaşadıkları her ülkede değişik adlarla anılırlar.
Romanlar, dünyanın en renkli göçebe topluluklarından biridir. Türkiye’de yoğun olarak yaşadıkları
yerlerin başında Trakya’da, Çanakkale, Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, Düzce ve İstanbul gelir.
Romanlar insanlık ailesinin ayrılmaz bir parçasını oluştururlar. En gerçek ve doğru manasıyla
Romanlar göçebe zanaatçı ataların çocuklarıdır. Tarihin en eski zamanlarından beri kimi insan
grupları; tarım veya hayvancılıkla geçinmişlerdir. Romanlar ise çeşitli nedenlerden dolayı göçebe
zanaatçılıkla yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Romanların ataları; sepet, elek, metal eşya, kalay vs gibi
ürün ve hizmetleri meydana getirerek bunları tarım ve hayvancılıkla geçinen diğer toplumlara
satmışlardır. Bu sebeple diğer toplumlar gibi hayvan sürülerine ve geniş topraklara sahip
olmadığından göçebe zanaatçılıktan başka bir geçim imkânı bulamamışlardır. Aslında Romanlar ile
Roman olmayanları birbirinden ayıran yegane fark budur
Sanıldığı gibi romanları diğer insanlardan ten rengi, ırksal özellikler ya da dil ayırmaz. Esmer romanlar
kadar beyaz tenli ya da sarışın Romanlar da vardır. Farklı ırklara mensup Roman grupları da vardır.
Farklı diller konuşan Roman grupları da vardır. Ama tüm Romanların ortak özelliği atalarının binlerce
yıl boyunca göçebe zanaatçılıkla geçinmiş olmalarıdır. Bugün birey olarak bir Roman hangi mesleği
yapıyor olursa olsun, insanlığın ilk zamanlarında atalarının göçebe zanaatçı olması onun da Roman
toplumuna ait olduğunu gösterir.
Roman sözcüğü yerleşik düzeni olmayan göçebe insanları çağrıştırır. Oysa Romanlar’ın çok azı
günümüzde göçebedir. Bazıları kendi istekleriyle göçebeliği bırakmış, yaşadıkları ülkenin yaşam
71
biçimini benimsemişlerdir. Roman olmayanlarla evlenen Romanlar da vardır. Bazı ülkelerde de
yerleşik yaşama zorlanmışlardır. Soykırıma uğramışlardır.
Yarı göçebe, yarı yerleşik bir topluluğun sayımının yapılması güç olduğu için Romanlar’ın kesin nüfusu
bilinmemektedir. Bununla birlikte bugün dünyada 3-4 milyon dolayında Roman olduğu tahmin
edilmektedir. Türkiye’de ise 980.000 dolayında Roman olduğu tahmin edilmektedir.
Nisan 1971‘de, Romanlar’ın sorunlarını tartışmak üzere Londra yakınlarında ilk Uluslararası Roman
Kongresi toplanmış olup bu kongreye atfen, 1990′dan itibaren 8 Nisan Dünya Romanlar Günü olarak
kutlanmaktadır.
Yayıldıkları coğrafyaya göre Roman halkı göçebe zanaatçılar olarak tek başlık altında toplanabilir.
Bununla birlikte tarih boyunca üç ana kola bölünmüşlerdir.
1.Kalderaşlar
a.Lovariler
b.Boyhalar
c.Luriler
d.Çurariler
2.Gitanolar
3.Manuşlar
a.Valsikanlar
b.Pimontesiler
c. Gaygikanlar
Dünya üzerinde Gipsy Kings, Goran Bregoviç Türkiye de ise, Safiye Ayla, Selim Sesler, Serkan Çağrı,
Hüsnü Şenlendirici gibi birçok Roman müzik, dans ve sinemasanatlarını zenginleştirecek katkılarda
bulunmuşlardır. Bazı ünlü İspanyol gitaristler ve flamenko dansçıları Roman ya da yarı Roman’dırlar.
Romencenin yazılı bir dil olmayışı yüzünden edebiyat yapıtları yoktur.
72
Romanlar’ın göçebe yaşamları yerleşik toplumlarınkinden çok farklıdır. Bu yüzden çoğu zaman, yerel
halk tarafından hırsızlık, büyücülük, çocuk kaçırma gibi eylemlerle suçlanmışlardır.1554′teİngiltere’de
Roman olduğu söylenen herhangi bir kişinin asılması işten bile değildi. Hemen hiçbir yerde
istenmeyen Romanlar, birçok ülkeden sürülmelerine karşın, bir süre sonra bu ülkelere geri dönmeyi
başarırlardı. II. Dünya Savaşı‘ndaYahudiler gibi Romanlar da Almanlar tarafından büyük bir kıyıma
uğratıldılar. 200.000 -800.000 arasında Roman çoluk çocuk aşağı ırktan oldukları
gerekçesiyleMacaristan, Polonya ve Çekoslovakya’daki Nazi kamplarında yok edilmiş bu katliam
Roman halkı tarafından porajmos “parçalanmak” olarak adlandırılmıştı. Günümüzde de Romanlar
yaşadıkları bütün ülkelerde ayrımcılığa tabi tutulmaktadır. Bu yüzden de birçok ünlü roman kimliğini
gizlemek durumunda kalmıştır. Ama bazıları kendilerini internet yoluyla tanıtmaktan bile çekinmezler
.
Bugün Romanlar başta işçi sınıfı olmak üzere tüm modern sınıfların birer eklentisi haline gelmişlerdir.
Halkla kaynaşmışlardır. Romanların kültürlerini yaşayıp yaşatmaları onlara ırkçıkla yaklaşmayı
gerektirmez. Yazık ki hemen tüm toplumumuz bu hataya düşmektedir. Tabi kapitalist devlet
uygulamaları da bir başka hatayı içeriyordu.
Nerelerde Yaşıyorlar?
Romanlar, dünyanın en renkli göçebe topluluklarından biridir. Büyük bölümü yerleşik hayata
geçmiştir.
Türkiye
73
Türkiye’de ise 980.000 dolayında Roman olduğu tahmin edilmektedir. Türkiye’de yoğun olarak
yaşadıkları yerlerin başında başta İstanbul olmak üzere, Tekirdağ, Çanakkale, İzmir, Edirne, Bursa,
Adana, Kırklareli, Antalya (Zeytinköy), Adapazarı, İzmit gelir.Özellikle İstanbul’un Sulukule ve
Kasımpaşa romanları meşhurdur. İzmir’de ise Konak ve Torbalıyakınlarında bulunan Ayrancılar’da ve
Karşıyaka yakınlarında bulunan Örnekköy’de romanların nüfusu fazladır.
IPA-4 Projesi: Romanların Yoğun Olarak Yaşadığı Yerlerde Sosyal İçermenin Desteklenmesi
Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürlüğü ile
Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü'nün, Sağlık Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel
Müdürlüğü'nün ortaklığıyla Roman vatandaşlara yönelik olan ve sosyal koruma ile eğitim, sağlık ve
istihdamı birleştirecek bir proje üzerinde çalışmaktadır. Bu proje “Romanların Yoğun Olarak Yaşadığı
Yerlerde Sosyal İçermenin Desteklenmesi” olarak adlandırılmış ve proje içeriği 2014 yılında son halini
almıştır. Söz konusu proje AB’nin IPA (Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı) Birinci Dönemi kapsamında
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na bağlı AB Koordinasyon Dairesi Başkanlığı'nın program
otoriteliğini üstlendiği “İnsan Kaynaklarını Geliştirme Operasyonel Programı” başlıklı dördüncü
bileşeni ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından sağlanan fonlarla uygulanmak üzere
hazırlanmaktadır. Projenin 2015 yılında uygulamaya geçmesi gerekmektedir.
Projenin merkezi Ankara olacaktır. Bunun dışında Adana, Balıkesir, Hatay, Edirne, Eskişehir, İstanbul,
İzmir, Kırklareli, Manisa, Mersin ve Tekirdağ projenin uygulama bölgeleridir. Projenin süresi 24 aydır.
Projenin hedef grubu iki maddede tanımlanmaktadır:
Yoksulluk içinde yaşayan ya da yoksulluk riski ile karşı karşıya olan dezavantajlı kişiler
Romanlara hizmet sunan kamu kurumlarının ve hizmet veren tarafların eğitim, sağlık, istihdam, sosyal
koruma ve sosyal yardımlar alanında daha iyi hizmet sunmak üzere kurumsal kapasitelerinin
geliştirilmesi
Kamu kurumları, STK’lar, paydaşlar ve toplum arasındaki iletişim ve diyaloğun ayrımcılıkla mücadele
amacıyla güçlendirilmesi
74
Mesleki niteliklerin arttırılması yoluyla istihdam hizmetlerine erişimin ve işgücüne katılımın
kolaylaştırılması
Faaliyetlerin gerçekleştirilebilmesi için projenin yürüdüğü illerde toplam 20 adet “Sosyal Hizmet
Koordinasyon Birimi” (SHKB) diye adlandırılan çalışma grupları oluşturulacaktır. Bu grupların her biri
için bir yerel sosyal hizmetler koordinatörü (toplam 20 yerel sosyal hizmet koordinatörü) ve her bir
grup için bir Roman arabulucu (toplam 20 Roman arabulucu) proje boyunca istihdam edilecektir.
237- İnsanı yaşat ki devlette yaşasın sözü kime aittir ( Şeyh edebali ) ve bu sözle ne kastedilmiştir ?
CEVAP: "İnsanı yaşat ki devlette yaşasın" sözü seyh Edebali'nin Osman Bey’e verdiği öğüttür. Osman
bey Osmanlı devletini bu anlayış üzerine kurmuş ve yönetmiş Osman beyden sonra asırlardır bu
anlayisla varligini devam ettirmistir. Osmanli devletin millet her zaman ön planda tutulmus ve deger
verilmistir. Çünkü devleti var eden insan toplulugudur. Insan ve devlet bir butundur.insanlar huzurlu
bir ortamda yasayabilmek icin onlari yoneten bir iktidara; devlet ise ayakta durmak ve surekliligini
devam ettirmek icin insanlara ihtiyac duyar. Devlet varliginin devami icin catisi altinda yasadigi
milletinin cikarlarini korumak,guvenligini saglamak, adaleti saglamak onceliktir. Önceliği insan, millet
olmayan nice devletler tarih sahnesinden tek tek silinmistir
238- Adalet mülkün temelidir sözü kimin ( Hz. Ömer ) ve oradaki mülk ne demektir
CEVAP: "Adalet mülkün temelidir" sözü hz ömere aittir. Mülk arapcada devlet duzen ulke egemenlik iktidar
saltanat anlamlarina gelir. Bu sozle kaydedilen devletin veya duzenin esasi adalettir. Devletin baki kalmasi
ve devam etmesinin sırrı adalettir. Ne zaman ki devlet adaletle hüküm vermekten ve adalet
uygulamalarindan uzaklasirsa mesrutiyetini kaybeder ve halka da ayaklanma hakki dogar.
CEVAP Sosyal Politika; toplumun bağımlı çalışan, ekonomik yönden güçsüz ve özel olarak esirgenmesi
gereken kesimlerinin korunmalarını ,bireylerin gerek iş ve gerekse toplumsal yaşamları içinde
karşılaştıkları ya da karşılaşabilecekleri tüm olumsuzluklara karşı korunup, gerektiğinde ise bakılıp,
gözetilmelerini öngören politikaların üretilmesi sorgulanmasi ve uygulanmasina vurgu
yapilmaktadir.İşsizligin ve yoksullugun azaltilmasi , bireylerin temel gereksinimlerinin karsilanmasi ,
insan haklarinin tam olarak hayata gecirilmesi sosyal politikanin en onemli amaclarimi
olusturmaktadir. Toplumu olusturan bireylerin refah icerisinde huzurlu yasamarina yonelik
duzenlemeler hedeflenmektedir.
CEVAP: Sosyal Hizmet Yoksullar yasası ile birlikte İngiltere’de ortaya çıkmıştır.Ortaya çıkış nedenleri
kısaca Ortaçağ Avrupa’ sında yoksullara kilise ve lonca gibi kuruluşlar yardım ederdi. Eğitim, hasta ve
yaşlıların bakımı gibi bir çok destek sağlanırdı. Bu sistem 16. Yy da etkisini yitirmeye başlamıştır. 1601
yılında kraliçe Elizabeth döneminde yoksullara yardım yasası çıktı. 18. Yy da birey haklarının gittikçe
önem kazanması ve sanayi devriminin olumsuz koşullarının önlenmesi için sosyal reformlar
uygulanması yaygınlaşmış. 19. Yy itibari ile de sosyal yardım hizmetleri yaygınlık kazanmaya
başlamıştır.
75
241- Kurumlar barindirdiklari kisilere istihdam sağlar mi ve kurumlar kimlere istihdam sağlar
CEVAP: Dezavantajlı grupları meslek edindirme kurslarına yonlendirir.Bu şekilde istihdam sağlar
çünkü en fazla 2 yıllık yardım sağlar geçici destek sağlar . Bu destek süreci içerisinde meslek edinme
kurslarına yönlendirip İstihdamlarini sağlar.Örneğin:Evde yaşlı bakımı, çocuk bakımı , kuaförlük, hazır
giyim üretimi gibi kurslara yönlendiriliyorlar vs...
CEVAP: Bu Program ile aile ve sosyal politikalar bakanlığı tarafından sunulan sosyal yardım ve sosyal
hizmetler başta olmak üzere kamunun imkânları ve hizmetleri konusunda desteğe ihtiyacı olan kişi ve
ailelere ulaşılması, psikososyal ve ekonomik durumlarının incelenerek değerlendirilmesi ve ihtiyaç
duyulan hizmetlerden yararlandırılmalarına yönelik, rehberlik ve yönlendirmenin yapılması suretiyle
vatandaşlarımız ile kamu hizmetlerinin daha hızlı buluşturulması hedeflenmektedir. Eğitimden
yararlanamayan çocuğun bilgisi meb na bldirilir ve kurumlar ile vatandaş arasında hızlı bir iletişim
sağlanmış olur. Ardından hizmetten yararlanacak kişilerin izlemesi yapılmakta ve süreç takip
edilmektedir.
Asdep talep odaklı değildir arz odaklı çalışır. Yani hizmetten yararlanacak kişiler bakanlığımız
tarafından önceden yapılan risk haritaları çalışmaları ile tespit edilir. Böylece risk gruplarında yer alan
kişi ve ailelerin söz konusu “risklerden” uzaklaşmalarına yönelik çalışmaların yapılması söz konusudur.
CEVAP:Doğum eyleminin 36. gebelik haftası tamamlanmadan önce başlamasına erken doğum tehdidi
(EDT), eylemin bebeğin doğumuyla sonuçlanmasına preterm (zamanından önce) doğum ya da erken
doğum adı verilir. Zamanından önce doğan bebek prematüre (olgunlaşmamış) olarak adlandırılır.Tüm
gebeliklerin yaklaşık %8'i erken doğum ile sonuçlanır. Prematüre bebekte organ sistemleri ve özellikle
de akciğerler tam olarak olgunlaşmamıştır ve bu nedenle erken doğum, bebeğe yoğun bakım
uygulanmasını gerektiren ve/veya bebeğin doğumdan sonra erken dönemde ölümüne yol açan
nedenler arasında en ön sırada yer alır.
CEVAP:Sosyal hizmet uzmanları insanlığın gelişimi için mesleki tutum, karar ve eylemlerinde aşağıda
belirtilen temel ilkelerden hareket ederek hizmet verir:
Her insanın kendine özgü bir değeri vardır ve bu değer onun saygı görmesini gerektirir.
Her insanın, başkasının hakkını ihlal etmemek koşuluyla, kendisini geliştirme hakkı ve toplumun
gelişimine katkı verme sorumluluğu vardır.
Her toplum, yönetim biçimi ne olursa olsun, tüm üyelerinin en üst düzeyde yararı için işlev görmeli;
üyelerinin kendilerini geliştirmeleri için gerekli koşul ve olanakları sağlamalıdır.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde ve kaynağını bu Bildirge'den alan diğer
uluslararası belgelerde ifade edilen, bireylerin ve grupların temel insan haklarına saygı gösterilmelidir.
76
Sosyal hizmet uzmanlarının kendilerinin yardımına ve tavsiyesine gereksinim duyan herkese (cinsiyet,
yaş, özürlü olma, renk, ırk, toplumsal sınıf, dil, din, siyasal görüş ve cinsel tercih durumuna göre ayrım
yapmaksızın) mümkün olan en iyi hizmeti sunar.
Sosyal hizmet uzmanları mesleki tutum, karar ve eylemlerinde sosyal adaletsizlikle mücadele eder. Bu
nedenle:
Özellikle incinebilir, baskı altındaki birey ve gruplarla birlikte ya da onlar adına toplumsal değişmeyi
sağlamak için çaba gösterir;
Toplumsal sorunlara ilişkin bilinç ve duyarlılık düzeyinin yükseltilmesini amaçlar ve karar sürecine
etkin katılımı sağlamak için çalışır.
Sosyal hizmet uzmanlarının nesnel olma, mesleki bilgi ve becerilerini geliştirme, uygulama yaptıkları
alanlarda yetkin olma sorumlulukları vardır.
Sosyal hizmet uzmanları gizlilik, mahremiyet/özel hayatın korunması ve mesleki çalışmalarında elde
ettikleri bilgiyi sorumlu bir biçimde kullanma ilkelerine uyar. Bu ilkelerle ülke mevzuatı arasında
uyuşmazlık olduğu zaman bile gizlilik ilkesine bağlı kalır.
Sosyal hizmet uzmanları müracaatçılarıyla işbirliği içinde çalışır ve onları en üst düzeyde katılım için
destekler. Müracaatçılarına çalışmalarının yararlarına ve olası risklerine ilişkin bilgi verir.
Çalışmalarında öncelikle müracaatçılarının yararını gözetir; bununla birlikte üçüncü kişileri de gözardı
etmez.
Sosyal hizmet uzmanları terörizm, işkence ya da benzer yollara başvuran kişi, grup, siyasal güç veya
diğer güç odaklarına doğrudan ya da dolaylı bir biçimde destek vermez veya kayıtsız kalmaz.
Sosyal hizmet uzmanları, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği'nce hazırlanan Sosyal Hizmet Mesleğinin
Etik İlkeleri ve Sorumluluklarını kabul eder ve etik temele dayalı olarak karar verir.
NOT: Müracaatçısına ilişkin, meslektaş ve diğer meslek elemanlarına ilişkin, uygulama ortamına
ilişkin, sosyal hizmet mesleğine ilişkin ve topluma ilişkin de etik sorumlulukları bulunmaktadır.Ayrıntılı
bilgi için http://www.shudernegi.org/?pnum=42&pt=+Etik+%C4%B0lke+ve+Sorumluluklar Konu ile
ilgili en güvenilir sitedir.
245- Ailesi yanında kalan çocuğa ne gibi sosyal hizmet modelleri uygulanır ?
CEVAP:5395 çocuk koruma kanuna göre çocuğa koruyucu ve önleyici tedbirlerden eğitim tedbiri,
sağlık tedbiri, danışmanlık tedbiri, bakım tedbiri ve barınma tedbiri uygulanır.Ancak çocuk koruma
kanununda ve çocuğa yönelik olarak uygulanacak tüm tedbirlerde esas amaç çocuğu ailesinin yanında
tutmaktır. Bu nedenle ailesi yanında kalan çocuğa bakım tedbiri uygulanmaz. Barınma tedbiri ise esas
77
itibariyle çocuğa annesi ile birlikte uygulanan bir tedbir olduğundan bu tedbir de uygulanmaz. Sonuç
olarak eğitim tedbiri, sağlık tedbiri ve danışmanlık tedbirinin uygulandığını söyleyebiliriz.
Ulusal Sosyal Hizmetler Konferansı’nda Sağlık ve Sosyal Hizmetler Çalışma Grubu’na göre tıbbi sosyal
hizmet “kişi, grup, aile ve toplumun sağlık hizmetlerinden etkin bir biçimde yararlanmaları amacıyla
sosyal hizmet uzmanlarınca yürütülecek ekonomik, sosyal, psikolojik ve eğitsel boyutlarda
destekleyici ve geliştirici hizmetlerin sosyal hizmet disiplini mesleğinin yöntem ve felsefesiyle
birleştirilerek tıp ve koruyucu sağlık hizmetleri çerçevesinde verilen hizmetler bütünüdür” (Tomanbay
ve diğerleri, 1995: 174) Tıbbi sosyal hizmet; “Sağlıklı olmayı mümkün kılmayı, hastalıkları önlemeyi,
fiziksel yönden hastalığı olanlara ve onların ailelerine hastalığa ilişkin olarak karşılaştıkları sosyal ve
psikososyal problemleri çözmeyi amaçlayan hastanelerde ve diğer sağlık bakım ortamlarında
gerçekleştirilen sosyal hizmet uygulamasıdır” (Barker, 1999: 296). tıbbi sosyal hizmet tanımlarının
ortak noktasını insan sağlığının fiziksel, psikolojik, sosyal ve duygusal boyutlarının olduğu,
hastalıkların şiddetini azaltmada ve tıbbi bakımın etkisini arttırmada bu boyutların dengeli bir biçimde
ele alınması gerektiği oluşturmaktadır.
CEVAP : Bireyin, kendi ürettiği nesnelerin, emek ürünlerinin boyunduruğu, egemenliği altına girerek
kendi sorunlarına, bulunduğu ortama, toplumsal, insansal olana yabancı durumuna gelmesi, emek
ürünlerinin bağımsız ve ezici ekonomik bir güç olarak belirmesi. Bireyselleşmenin getirdiği bir
kavram... genelde büyük şehirlerde insanın kendine bile zaman ayıramayacak duruma gelmesiyle
başlar... daha sonra bulunan zaman sadece bireysel zevklere ayrılır... ulaşım, para ve stres de bunlara
eklediğinde ortaya soyutlanma durumu çıkar... birey düşüncelerindeki yalnızlığa alışır ve toplum
içindeyken sıkılır, gerilir... Marx'agoreinsaninyasadigi ilk yabancilasmadogayakarsidir ve insan "oteki"
ile olan bu ilk mucadelesinikazanmistir, ancak bu mucadelesirasindakullandigi silahlar (ilim, bilim,
kultur, teknoloji vs.) ikinci ve daha tehlikeli bir yabancilasmanin onunu acmistir. ayrica insan
yabancilasmayi onun farkina vararak yener ve bu sayede gelisir (bkz: diyalektik materyalizm)klasik
anlamda ise yabancilasma bir hakkin ya da bir ozniteligin kaybedilmesidir. hegel'le beraber onem
kazanan yabancilasma unlu filozofa goredunyayi "yabancilasmis tin" olarak gormektir.
CEVAP : Ülkede, bir yandan “her şey özelleştiriliyor”, “ülke satılıyor”, “kapitalistleşiyoruz” gibi
eleştirileri haklı çıkaracak uygulamalar yapıldı; ama bir yandan da yüksek öğrenimdeki harçlar
kaldırıldı, sağlık sistemi hem devlet hastanelerinde hem tüm özel hastanelerin bakanlığa
bağlanmasıyla özellerde de ya parasızlaştı, ya da cüzi bir miktara düşürülerek demokratikleştirildi.Bu
demokratikleşmenin hayatın hemen her alanına taşındığını söylemek şu an için zor olsa bile; bir
ilerleme kaydedildiğine şüphe yok. Yani, hükümet tuhaf bir biçimde hem bir kapitalist hem de aynı
zamanda bir sosyalist gibi davrandı, özel girişimciyi teşvik etti ama bu girişimcinin vatandaşa hizmeti
nasıl sunduğuna da dönem dönem müdahale etti. Özelleştirmeler sayesinde işletmeci devlet olmadı
78
ama işletmenin topluma asgari bir karşılıkla hizmet temin etmesini sağladı.Geçtiğimiz 13 yılda, önceki
dönemlerle kıyaslanmayacak denli yüksek bir hızla hem gelirini arttırdı, hem de bu gelirin eşit
paylaşımı konusunda yine önceki dönemlerle kıyaslanamayacak bir başarı elde etti. Eksiklikler
aksaklıklar hala var; ama bu durum manzaranın mahiyetini değiştirmiyor.
249- Sosyal devlet nasıl olur türkiye sosyal devlet mi ? Kapitalist devlet, sosyalist devlet ve
türkiyeyi üçer madde ile karşılaştır?
CEVAP : Sosyal devlet: ekonomik ve toplumsal yönden yurttaşlarının tümüyle ilgilenen, onların yaşam
düzeyi, sosyal güvenliği vb. konularında gereken önlemi alan devlet.Sosyal devlet anlayışı Türk
anayasa hukukuna 1961 anayasası ile birlikte Cumhuriyetin Nitelikleri başlığı altında sayılan temel bir
unsur olarak giriyor.Madde 2. Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve başlangıçta belirtilen ilkelere
dayanan, milli demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.Aynı nitelik 1982 anayasasında da yer
alıyor.Madde 2. Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde,
insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlanngıçtabeirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.Uygulamada aksaklıklar olsa da Türkiye sosyal bir
devlettir. ASDEP sosyal devlet uygulamasının bir örneğidir.
CEVAP : Üretim araçlarının özel ellerde bulunmasına, anamala ve kâr amacına yönelik üretime
dayanan toplumsal düzen.Kapitalizm, bir ekonomik sistemin ifadesidir. Kapitalizm ekonomik
sisteminde üretim malları özel kişilerin mülkiyetindedir ve bu sistemde üretim maksimum kar
sağlayabilmek adına yapılır. Farklı bir değişle; özel mülkiyet, insan ve doğa tarafından yaratılan
sermayenin özel kar için kullanılmasıyla belirlenen ekonomik sisteme kapitalizm diyoruz. Özetle,
kısaca kapitalizm nedir: Hayallerinizi,ideallerinizi para karşılığında satın alabileceğiniz veya
alınabileceği, her şeyin değerinin parayla ölçülebildiği,yaşamınızı sürdürebilmek için gerekli tüm
koşulları yalnızca parayla sağlayabildiğiniz ekonomik sisteme kapitalizm denir. Kapitalist sistem,
feodal sistemin yıkılmasıyla başlar.
CEVAP : Öncelikle şu an ülkemizde ciddi bir sorun olan çocuk ihmal ve istismarı, artan şiddet olayları
ve kadına şiddet konularında önleyici ve koruyucu politikaların etkinliğinin arttırılması, yeni politikalar
geliştirilmesi ve uygulanabilirliğinin arttırılması sağlanmak için çalışmalar yapılmalıdır. Ülkemizde
gittikçe artan işsizlik sorununa çözüm getirmek adına ve işsizlikle birlikte artan intihar vakalarının
önüne geçmek adına nitelikli ve genç işsizlerin istihdamı konusunda paydaş kurumlarla birlikte
hareket edilerek bu konuda politikalar geliştirilmeli ve paydaş kurumların çalışmalarına destek
verilmeli. Bakanlığın personel alımı konusunda da düzenlemeler ve iyileştirmeler yapılması
gerekmektedir.
CEVAP : Mavi Marmara, İHH İnsani Yardım Vakfı ve Özgür Gazze Hareketi'nin organizasyonu ile İsrail
ablukasındaki Gazze'ye yardım malzemeleri götürmek üzere bir grup gemi ile birlikte yola çıktı. 31
Mayıs 2010 tarihinde Gazze'ye yakın uluslararası sularda İsrail Ordusunun gemiye asker çıkarması
üzerine organizasyon amacına ulaşamadı. Gazze insani yardım filosu saldırısı sonucunda gemi
yolcularının bir kısmı öldü ya da yaralandı. İsrail ordusunun ele geçirdiği gemi Aşdod limanına
79
demirlendi.Mavi Marmara gemisi bir çok, milletten, dinden aktivistler, gazeteciler, sanatçılar,
gönüllüler İsrail'in Gazze'ye uyguladığı ambargoyu kırmak için Sarayburnu'dan demir aldı ve menziline
doğru harekete geçti. İsrail, uluslararası karasuları kanunlarında karasuyu sayılmayan 70 km
açıklarında Mavi Marmara gemisine operasyon düzenledi. İsrail onlarca asker, gemi, ve helikopterle
düzenlediği operasyonda 9 Türk vatandaşını şehit ederken bir çok yolcuyu da yaraladı.
Kabul koşulları:
Kendi gereksinimlerini karşılamasını engelleyici bir rahatsızlığı bulunmamak yeme, içme, banyo,
tuvalet ve bunun gibi günlük yaşam etkinliklerini bağımsız olarak yapabilecek durumda olmaSI
Sosyal ve/veya ekonomik yoksunluk içinde bulunduğu "Sosyal İnceleme Raporu" ile saptanmış olmak.
Başvuru yerleri:
Mülki Amirler, Muhtarlar, Kolluk Kuvvetleri, Belediye Başkanlıkları, diğer kamu kurum ve kuruluşları
ile vatandaşlar tarafından İl Müdürlüklerine bildirilen acil durumdaki yaşlılar için yaşlının
başvurmasına gerek kalmaksızın kabul süreci başlatılabilmektedir. Basın yayın organlarındaki haberler
de bildirim olarak kabul edilir. İl Müdürlüğünce düzenlenecek yoksulluk belgesi. Sağlık Kurulu
Raporunun karar bölümünde; “Huzurevine girmesinde sakınca yoktur” ya da “Huzurevi, Yaşlı Bakım
ve Rehabilitasyon Merkezinde bakım görmesinde sakınca yoktur” şerhi yer almalıdır. Sosyal İnceleme
Raporu ve diğer belgelerle birlikte değerlendirilerek kabulü uygun görülen yaşlının dosyası, yaşlının
cinsiyeti, kalmak istediği oda tipi ve başvuru tarihi itibariyle kabulü yapılır veya sıraya alınır.
Yerleşmek istenilen kuruluşun kapasitesi dolu ise yaşlı sıraya alınır, sırası gelince kabul edilir.Acil
bakım ihtiyacı olan yaşlı, Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nce Türkiye genelinde uygun bir
huzurevine hemen yerleştirilebilir.
80
2-Huzurevi ile Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi arasında bir fark var mıdır?
Huzurevi :60 yaş ve üzerindeki yaşlı kişileri huzurlu bir ortamda korumak, bakmak ve bu kişilerin
sosyal ve psikolojik gereksinimlerini karşılamak amacıyla kurulan yatılı sosyal hizmet
kuruluşudur.Huzurevlerinde yaşlıların günlük yaşamlarını idame ettirmeleri için düzenlenen yaşlı
odaları, dinlenme salonları, oturma birimleri, yemek salonu, kafeterya, ibadet yeri, uğraşı odaları,
kuaför, terzi, kütüphane, revir vb. ortak kullanım alanları bulunur.
Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi :Yaşlı kişilerin yaşamlarını sağlık, huzur ve güven içinde
sürdürmeleri amacıyla kendi kendilerini idare edebilecek şekilde rehabilitasyonlarının sağlandığı,
tedavisi mümkün olmayanların ise sürekli olarak özel bakım altına alındığı yatılı sosyal hizmet
kuruluşudur.
Özel Bakım :Ruh sağlığı yerinde olup bulaşıcı hastalığı olmayan, yatağa bağımlı ya da fiziksel ve
zihinsel gerilemeleri nedeniyle özel ilgi destek ve koruma gerektiren yaşlılara verilen hizmettir.
254- Bir eve gittin 17 yaşındaki kız evlenilmis ne yaparsın cezai bir durum var mı
CEVAP : Evlenmek için 17 yaşın doldurulması ve yasal temsilcisinin rızası gerekir.Olağanüstü bir sebep
varsa 16 yaşını doldurmuş kadın erkek hakimin izniyle evlenebilir.16 yaşını doldurmamış olanlar hiç
bir surette evlenemezler.'Resmi nikah' haricinde kıyılan dini nikah geçerlilik taşımaz suçtur.Bu
durumda resmi nikah olup olmadığına bakılır. Resmi nikah varsa evliliğin zorla mı yoksa kadının kendi
rızasıyla mı olduğunu anlamak için uygun bir ortamda görüşme yapılır. Eğer zorla evlendirilme varsa
gerekli mercilere bildirilir.
İngiliz kuvvetleri ve müttefikleri ile Osmanlı kuvvetleri arasında geçen I. Dünya Savaşı'nın temel
muharebelerinden biri. 1. Kut Muharebesi olarak da bilinir. Dicle Nehri kıyısında Kut'ülAmmare şehri
yakınlarında konuşlanmış İngiliz ve müttefiklerinin kuşatılmasıyla başlayan muharebe, kasabanın
Osmanlı Ordusu tarafından ele geçirilmesi ve İngiliz birliklerinin tamamının esir alınmasıyla
bitti.Kut'ülAmmare, Dicle Nehri kıyısında Şattülarap kanalı ile birleşen Basra Körfezi'nin 350 km
kuzeyinde, Bağdat'ın 170 km güneyinde bulunan bir kasabadır. 1915 yılı nüfus sayımına göre 6500 kişi
bulunmaktaydı. İngilizler Kut'u kurtarmak için General Aylmer komutasındaki Tigris (Dicle)
Kolordusuyla hücuma geçtiyse de 6 Ocak 1916 tarihli Şeyh Saad Muharebesi'nde 4.000 askerini
kaybederek geri çekildi. Bu muharebede geri çekilme emrini veren 9. Kolordu Komutanı Miralay
(Albay) 'Sakallı' Nurettin Bey görevinden alındı ve yerine Enver Paşa'nın kendisinden bir yaş küçük
amcası olan Mirliva Halil Paşa (Kut) getirildi. Halil Paşa Kut'ülAmmare zaferine istinaden Kut soyadını
almıştır.
Osman Nuri Paşa (d. 1832, Tokat - ö. 5 Nisan 1900, İstanbul), Osmanlı Ordusu'nda askerlik görevi
boyunca birçok savaşta başarılı sonuçlar almış, Plevne Muharabeleri'ndeki üstün savunmasının
ardından Sultan II. Abdülhamid tarafından "Gazi" unvanına layık görülmüş, o günden bugüne Gazi
Osman Paşa olarak da anılan Türk asker.
81
CEVAP : Süpervizyon gözetim demektir. Meslekte deneyimli bir uzmanın, daha az deneyimli bir
uzmana sunduğu bilgi, destek, değerlendirme, izleme yolu ile sürdürülen ilişki içinde mesleki
gelişimine katkıdır. Terapi sanatının geliştirilmesidir. Doğru karar vermeyi ve etik değerleri korumayı
sağlar. Süpervizyonun sözcük anlamına bakıldığında “bir şeye yukarıdan bakma, üzerinden gözleme,
takip etme, nezaret etme” kavramlarının yer aldığını görürüz. Dikkat edilmesi gereken unsur,
süpervizyonun belirli bir sürecin önünden veya arkasından değil, tam içindeyken yapılmasıdır.
Örneğin terapist kendisine başvuruda bulunan bir danışanla çalışmaktadır. Bu terapistinterapötik
becerileri henüz kuramsal veya başlangıç aşamasındadır. Becerilerini geliştirmek için güdülenmiştir.
Çalışmasının, tabir yerindeyse tezgâhta yani olayın içindeyken gözlenmesini arzu eder. Bu şu anlama
gelir: Süpervizör terapist sahnedeyken seyirci koltuğunda yani dış bir açıdan terapi sürecini canlı
olarak izlemek zorundadır. Danışanın terapiste yönlendirdiği iletileri her kanaldan almak
durumundadır. Onu görmesi, işitmesi, uygun gördüğü yerlerde süreci molaya sokup terapisti
yönlendirmesi gerekmektedir. Süpervizyonunkonsültasyondan farkı öğrenmeyi bizzat yaşantıya
dayandıran bir işlev olarak algılamasıdır.
CEVAP : İsmail Kahraman Mecliste 4 parti var. AKP CHP MHP HDP
CEVAP : 28 Şubat süreci, Necmettin Erbakan'ın başbakan, Tansu Çiller'in dışişleri bakanı olduğu 28
Şubat 1997'de olağanüstü toplanan Millî Güvenlik Kurulu toplantısı sonucu açıklanan kararlarla
başlayan ve irticaya karşı, ordu ve bürokrasi merkezli[1] süreç. Türkiye siyasi tarihine geçen kararlar
ve bu kararların uygulanması sırasında Türkiye'de siyasi, idari, hukuki ve toplumsal alanlarda yaşanan
değişimlere neden olan bir süreçtir. Yaşananlar, post-modern darbe olarak da adlandırılmıştır.[1][2]
"İrticayla mücadele eylem planı" ile anılan bu süreçte verilen kararların ve yaptırımların uygulanıp
uygulanmadığı denetlemek için Çevik Bir öncülüğünde Batı Çalışma Grubu kurulmuş, 28 Şubat
sürecinin yargılamaları ilk kez Ergenekon davaları ile başlamıştır.
CEVAP : Hakkari ve Şırnak. Hakkari yerine Yüksekova Şırnak yerine Cizre il olacaktır.
CEVAP :Çıraklık: Şehzade Camii Kalfalık: Süleymaniye Camii ustalık: Selimiye Camii
CEVAP: Genelleme yapmakta güçlük çekilebilecek bir sorun belki ama en büyük sosyolojik sorun
eğitim seviyesini düşüklüğü olabilir. Eğitim seviyesinin düşüklüğüne bakarsak toplumda 15 yaş üstü
eğitim istatistiklerine baktığımızda 30 milyonluk bir nüfusun eğitim seviyesinin ilkokul, ortaokul
seviyesinde olduğunu görüyoruz. Bu istatistiklere bakarak eğitim seviyesiyle toplumsal refah seviyesi,
gelir seviyesi hakkında öngörüde bulunabiliriz. Eğitim düzeyinin artışıyla risk grubunda ki birey
sayısında azalma olacağı da öngörülebilir. Toplumda ihtiyaç sahibi insan sayısının azalması için
eğitimde fırsat eşitliğine üst düzeyde önem vermek faydalı olacaktır.
82
CEVAP: Toplumsal refleks; meydana gelen bir şok durumunda toplumun geneline hakim olan
kaynağında insani hisler ve vicdan kavramının yer aldığı; tüm toplumda oluşan gerginlik, duyarlılık,
tepki vs. eylemlerin toplumsal alana yansıması halidir. 15 temmuz olaylarına verilen tepki örnek
verilebilir. Toplumsal davranış; toplumda geçmişte meydana gelmiş, şu an meydana gelebilecek ya
da gelecekte olma olasılığı olan davranışlardır. Arasında ki fark ise toplumsal davranışın kültür
sonucunda oluşması, toplumsal refleksin bir uyaran karşısında ortaya çıkmasıdır.
CEVAP:17 yaşında bireyler velilerinin izni ile evlenebilir ancak 16 yaşı içinde olan kişilerle yasal evlilik
mümkün değildir. Medeni kanuna göre 16 yaşını doldurmak evlilik şartıdır.
CEVAP: Ön yargı; bir kimseyle ya da şeyle ilgili olarak, belirli bir olaya, duruma ya da görmeye
dayanan, önceden edinilmiş olumlu ya da olumsuz yargı, kanıdır. Kalıp yargı; her hangi bir durum kişi
ya da gruba karşı oluşan dayanağı olmayan yargılardır.
CEVAP:
268- Bir aile ziyaretine gittin eğitim almayan sokakta mendil satan bir çocuk var ne yaparsın ?
CEVAP:Öncelikle eğitime ilişkin algısını anlamaya çalışırım. Bunu öğrendikten sonra eğitimin önemi
hakkıda bilgi verir yasal dayanağından bahsederim. Çocuğun getirdiği kazancı SYDV vasıtasıyla
bağlanabileceğini işsiz ise iş kur vasıtasıyla iş bulabileceğini anlatır ve yönlendirme yaparım.
CEVAP:En yakın muhtarlık aracılığıyla 1. Dereceden yakınlarına ulaşmaya çalışırım yardım koşulları ve
sağlanabilecek hizmetleri anlatır bu konuda yardım alabileceği kurumları ve bunun için talepte
bulunulması gerektiğin anlatırım.
270- Cemil Meriç ve Ziya Gökalp karşılaştır? Bize hangisinin düşüncesi yakın ?
83
cumhuriyet devrimiyle Osmanlı devletinden kalan kültürün bir anda yok edilmesini eleştirmiştir.
Kültürün birikiminin saf dışı edilmeyip sentezlenerek yeniliklerin ülkemize getirilmesi noktasında
cemil meriç’in düşünceleri önemlidir. Ziya Gökalp ise Osmanlı Devletinin son dönemlerinde yaşamış
ve yıkılmakta olan bir ülkenin vatandaşı olarak değersileşen kurum ve yapıları görerek çok okuyarak
kendini geliştirmiştir. Modern bir kimliğe sahip kişiliği ile kültüre dayalı Türkçülük anlayışıyla
yaklaşmış Osmanlı devletinden kalan kültürü benimsememiştir. İkisinin de yenilikçi yanı olduğu
aşikardır. Düşüncelerinin yakınlığı noktasında da ayrım yapmak yerine Cemil Meriç’in Osmanlı
Devletini saf dışı etmeyen düşüncesi ve Ziya Gökalp’in Türkçülük anlayışının sentezinin daha faydalı
olabileceği söylenebilri.
272- Ayakkabıyla inceleme yaptığınız eve girdiğinizde sizce ilk izlenim ne olur ?
CEVAP: Samimi karşılandığı takdirde görüşme daha güzel ve yapıcı geçebilir. Ayakkabı ile girmek
iletişim kazasına sebep olur araya mesafe koyar oda samimiyetsizlik ve kendini yeterince açmama gibi
sonuca ulaşmayı engelleyen haller doğurur . Ayakkabıyla içeri girme sorusuna yanıt ; bireylerin ve
ailenin yaşam alanına saygı muracaatcinin özel yaşamına uygun davranış önemlidir muracaatci ile
ilişkimizin kuralları gereği.
273- Inceleme sirasinda siddete maruz kalan bir kadın olduğunu anladınız var ve inceleme sırasında
bu kadının yanında kocası var nasıl sorarsınız ?
CEVAP: Ayrı ayrı görüşme yapilabilir siddete uğrayan kadın ve kocasiyla. Yanında sorulduğu takdirde
gerçek beyanını dile getirmeyebilir.
CEVAP: ortadaki güneş Türkiye cumhuriyetini etrafındaki 16 yıldız ise tarihteki büyük Türk
imparatorluklarını simgeler
84
CEVAP: prens Sebahattin,Ziya Gökalp,Ziyaeddin Fahri fındıkoğlu,Hilmi Ziya Ülken(milliyetçi
ekol),Niyazi Berkes(modernleşme ci aydın),Behice Boran(organizmacı),İbrahim Yasa,Mübeccel kıray,
Cemil Meriç (eleştirel sosyolog),Şerif Mardin,Baykan Sezer
KADEM VAKFI, Türkiye genelinde kurduğu yurtlar aracılığıyla genç kızların sosyo- kültürel, ekonomik,
sanatsal ve akademik alanda üretken bireyler olmalarını teşvik etmek üzere çalışmalarına başlamıştır.
KADEM VAKFI, toplumsal kültür inşasında aktif rol oynayan, bilgi birikimleriyle toplumları ileriye
taşıyacak, çağın gereklerini doğru okuyabilen, insani öz değerleri güçlü, başarılı şahsiyetler olmalarına
katkı sağlayacak bir vizyonla genç kadınları yetiştirmeyi hedeflemektedir. Bu doğrultuda genç
kadınların toplumsal hayata entegrasyonu için mesleki gelişimlerine yönelik proje ve aktiviteler
geliştirerek; araştırma, inceleme yapmalarına olanak sağlayan akademik çalışmalarını teşvik etmeyi,
yürütmeyi ve yaymayı ilke edinen bilim kadınları yetiştirmeyi amaçlamaktadır.
MİSYONU
Ülkemizdeki mevcut siyasal, sosyal ve ekonomik düzenin gelişimine katkı sağlamak amacıyla
kadınlarımızın birikimlerini, yeteneklerini verimli olarak kullanabilecekleri uygun zemini sağlamak,
Kadının aile içi ve sosyal rollerinin dengelenmesi adına, kadın hakları ve fırsat eşitliği konusunda
toplumda ortak bir bilinç oluşturulmasını sağlamak,
Kadın haklarını koruyarak demokrasinin, hukukun üstünlüğünün ve insan hakları ile temel
özgürlüklere saygının geliştirilmesine ve sağlamlaştırılmasına katkıda bulunmak,
Kadın ve aileyle ilgili olarak hayatı anlamlandıran sağlık, hukuk, çevre, sanat, spor, medya, ahlaki
değerler gibi her konuyu çalışma sahası içerisinde kabul etmek,
Kadınların aile içinde, ekonomik, sosyal ve kültürel hayatta üretken bireyler olmalarını desteklemek,
Örgütlü sivil toplumun; kadınların vatandaşlık hakları, insan hakları ve demokratik reformlarla ilgili
çalışmalarını desteklemek,
VİZYONU
Misyonumuz doğrultusunda farklı sahalarda çalışan ve farklı birikimlere sahip, toplumun önde gelen
kadınlarından oluşan bir beyin takımı oluşturarak, Türkiye Kadınının öz değerlerini muhafaza
edebilen, ulusal ve uluslararası platformlarda dünya kadınları ile rekabet edecek düzeye getirebilen,
Kadınlarımızın sadece aile hayatında değil sosyal, kültürel, siyasal ve ekonomik hayatta da aktif birer
birey olmalarını sağlayan,
85
Ülkedeki eğitim ve kadın alanındaki çalışmalarıyla, uluslararası işbirliğine katılımın
gerçekleştirilmesine yardımcı olan,
Kurum ve Kuruluşlar arası işbirliği sayesinde kadının demokratik haklarına ulusal ve uluslararası boyut
kazandıran,
CEVAP:‘Kuantum fiziği, moleküler, atomik, nükleer ve hatta çok daha küçük mikroskopik düzeyde
madde ve enerji davranışları üzerine kurulu çalışmalardır.
Bilimciler son derece hassas ölçümler için artık yeterli teknolojiye ulaştıklarını düşündüklerinde tekrar
garip bir durum Karacisim Işıması'nda yaşandı. Klasik fizik kurallarıyla karacisim ışıması
açıklanamamaktaydı. Bu yüzden Kuantum Fiziği'nin doğuşu Max Planck'in 1900'de karacisim ışıması
üzerine yaptığı incelemeyle ilişkilendirilir. Daha sonraları Max Planck, Albert Einstein, Niels Bohr,
Werner Heisenberg, Erwin Schrödinger gibi bilimciler bu alanın gelişmesini sağladı. Bu bilim
insanlarını kuantum fiziğinin kurucuları olarak kabul edebiliriz. İronik bir şekilde, daha sonraları Albert
Einstein kuantum mekaniğini benimsememiş, yıllarca çürütmeye veya değiştirmeye çalışmıştır.
Kuantum Fiziği alanında, bir şeyi gözlemlemek, o şeyin bulunduğu alandaki gidişatına etki eder.
Gözlenen her şey gözlemciden etkilenir ve belli oranlarda belirsizlikler ortaya çıkar. Neticede,
Kuantum fiziği tek ve kesin bir sonu değil, birtakım olası sonuçlar öngörür ve her birinin ne kadar
mümkün olduğunu söyler.
Her parçacık aynı zamanda Dalgacıktır: Kuantum Teorileri evrende her şeyi parçacık olarak görür.
Belirsizlik İlkesi: Kuantum düzeyinde "ışık hızı" yasağı nedeniyle sistemlerin durumları
belirlenemediğinden "Belirsizlik İlkesi" hakimdir.
Üst üste gelme İlkesi: Bir sistemdeki durumlar üst üste geldiğinde, başka yeni olasılıklar meydana
gelir. Gizli değişkenler gibi.
Gecikmeli Seçim: Bu, beş boyutlu uzay-zaman kavramı kapsamındadır. Yalnız fotonlar değil, her
parçacık (nötronlar, elektronlar, protonlar) tünel aracılığı ile (Parçacık-Dalgacık) özelliklerinden birini
seçip kullanabilirler.
Süper İletken Halka: Kuantlar arasındaki bir tünel ucu, parçacığın varlığını belirtir.
86
Gerçekliğin doğası için kuantum kuramının en etkili iki yorumu Kopenhag Yorumu ve Çoklu Dünya
Teorisi’dir.
Kuantum fiziğine göre mutlak doğru yoktur. Tecrübelerden edinilen doğrular vardır diyen ve olasılığı
(dolayısıyla istatistiği) kendine yöntem edinen bir bakış açısıdır. Atom altı parçacıkların ve
gözlenemeyen sistemlerin davranışlarını temel kabul eder. Doğayı ve sistemi değil insani esas alır. Bir
varlığı gözlerken onun mutlaka bir değişime uğradığını savunur. objektif gözlem bile kendi içinde
objektif değildir düşüncesi hakimdir. Kuantum fiziğine göre atom bir nesne değil eğilimdir. Yani
nesneler üzerine değil olasılıklar üzerine düşünmeliyiz.
CEVAP:Aile bakanının başkanlık ettiği Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Fonunda Başbakanlık
Müsteşarı, ASPB Müsteşarı, İçişleri bakanlığı Müsteşarı, Sağlık Bakanlığı Müsteşarı, Maliye Bakanlğı
Müsteşarı, Sosyal Yardımlar Genel Müdürü ve Vakıflar Genel Müdürü bulunur. Fon ayda bir kez
olağan olarak toplanır. Fon kurulu kararları başbakanın onayı ile yürürlüğe girer
282- Ademimerkeziyetcilik?
CEVAP:Mahalli idarelere geniş yetkiler tanıyan ve İkinci Meşrutiyetten sonra Prens Sabahaddin’in
Türk idare sisteminde uygulanmasını teklif ettiği ve savunduğu prensiptir.Merkeziyetçi idare
prensibinin zıttını işaret eder.
Prens Sabahaddin’in savunduğu adem-i merkeziyet prensibine göre; “Her şeyi devletten bekleyen
osmanlı toplumunun gelişebilmesi için ferdiyetçi bir yapıya geçmesi gereklidir. Adem-i merkeziyetçilik
ferdiyetçi yapıya geçilirken devlet düzeninin yenilenmesinde temel ilke olacaktır. Yeni yetişecek
burjuva sınıfının teşebbüsçülüğünü engellemeyecek bir idare biçimi ancak İngiliz ve Amerikan
örneğine uygun bir adem-i merkeziyet modeli olabilir. Buna göre yapılacak ıslahatla bütün tebeayı
içine alan bir adem-i merkeziyet uygulanmalıdır. Seçimle gelecek belediye meclisi üyeleri mahalli
idarede söz sahibi olmalıdır. Vilayet meclislerinde azınlıklar nüfusları oranında temsil edilmeli,
Osmanlı tebeası arasında imtiyazlı hiçbir grup bulunmamalıdır. Jandarma teşkilatında her azınlık,
nüfusu oranında yer almalıdır. Yalnız vali, mutasarrıf, defterdar, mahkeme reisleri merkezi idare
tarafından tayin edilmelidir”
Prens Sabahaddin’e göre; “Bir toplumun, bir devletin temelini fertler teşkil eder. Toplumu kuran, ona
varlık bütünlüğü ve yaşama gücü kazandıran fert olduğu için, sosyolojinin işe, fertleri ele alarak
başlaması gerekir. Fert toplum için değil, toplum fert içindir. Devletin idare biçiminin değiştirilmesiyle
yenileşme ve reform olmaz. Reform ancak fert hayatının gelişimini durduran, özel teşebbüsü önleyen
kurumların değiştirilmesi, yenilerinin kurulmasıyla olur. Türkiye’de yapılması gereken en önemli
yenilik eğitim ve öğretim düzeninde olmalıdır.” Osmanlı Devletindeki geleneksel teşkilatlanmayı,
çağdaş gelişmeye ayak uyduramamanın sebebi olarak gören ve eskiye ait değerleri inkara yönelen
Prens Sabahaddin’in ilk bakışta parlak görünen adem-i merkeziyetçi fikirlerinin bazılarının
uygulanması bile Osmanlı Devletinin parçalanmasına ve yıkılmasına sebeb olmuştur. Tüm akımlarda
olduğu gibi Ademi Merkeziyetçilik akımı da vatanın düşmüş olduğu buhranlı durumdan bir an önce
kurtarılması için uğraşmıştır. Fakat milliyetçilik akımının hızla yayılması, fikir akımlarının halk
tarafından yeterince anlaşılamaması, Osmanlı Devleti’nde meydana gelen iç karışıklıklar ve dış
87
baskılar sebebiyle, fikir akımlarının getirilerinden istenildiği kadar, tam anlamıyla verim
sağlanamamıştır.
CEVAP:Mobbing kavramı, İngilizce “mob” kökünden gelmekte olup, “Mob” sözcüğü, aşırı şiddetle
ilişkili ve yasaya uygun olmayan kabalık anlamındadır. Sözcük Latince “mobile vulgus”tan türemiştir.
İş yaşamında maddî ve manevî çok büyük zarara yol açan duygusal taciz, yakın geçmişte başlı başına
bir olgu olarak tanımlanmıştır.Mobbingin (işyerinde psikolojik taciz) kelime anlamı, psikolojik
şiddet,baskı, kuşatma, taciz, rahatsız etme veya sıkıntı vermektir. Türk Dil Kurumu, mobbing
kavramının karşılığı olarak “Bezdiri” kelimesini belirlemiş ve bezdiriyi “İş yerlerinde, okullarda vb.
topluluklar içinde belirli bir kişiyi hedef alıp, çalışmalarını sistemli bir biçimde engelleyip huzursuz
olmasına yol açarak yıldırma, dışlama, gözden düşürme” olarak tanımlamıştır. Mobbing; Mevcut
gücün ya da pozisyonun kötüye kullanılarak; sistematik olarak psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz,
aşağılama, tehdit vb. şekillerde tecelli eden duygusal bir saldırıdır. Kişinin saygısız ve zararlı bir
davranışın hedefi olmasıyla başlayıp; işverenin ima ve alay ile karşısındakinin toplumsal itibarını
düşürmeyi de içeren saldırgan bir ortam yaratarak onu işten çıkmaya zorlamasıdır. Yaş, cinsiyet, ırk
ayrımı olmaksızın kişiyi iş yaşamından dışlamak amacı ile kasıtlı olarak yapılır. Mobbing uygulayan
kişiye “tacizci”, mobbinge maruz kalan kişiye ise “mağdur” denir.
Mobbinge maruz kalan kişiler gördükleri zararın büyüklüğü ve etkisiyle, işlerini yapamaz duruma
gelmektedirler. Konu ile ilgili yapılan araştırmalar göstermiştir ki, en kısa mobbing süresi 6 ay,
genelde ortalama süre 15 ay, sürecin kalıcı ağır etkilerinin ortaya çıktığı dönem ise, 29-46 aydır. Hangi
işyerlerinde ve hangi kişilerin mobbinge uğradığına bakıldığında araştırmalara göre kâr amacı
gütmeyen kuruluşlar, öncelikle sağlık ve eğitim sektöründe yaygın olduğu ve özellikle de
üniversitelerde bunun çok daha sıklıkla yaşandığı görülmektedir.
Mobbing Türleri
Düşey Psikolojik Taciz: Üst konumda yer alanların astlarına yönelik olarak gerçekleştirdikleri psikolojik
taciz vakalarıdır. Üstler sahip oldukları kurumsal gücü, astlarını ezerek, onları kurumun dışına iterek
kullanmasıdır.
Yatay Psikolojik Taciz: İşyerinde psikolojik tacizin fail veya failleri mağdur ile benzer görevlerde ve
benzer olanaklara sahip, aynı konumdaki iş arkadaşlarıdırlar. Örneğin; eşit koşullar içinde bulunan
çalışanların çekememezliği, rekabet, çıkar çatışması, kişisel hoşnutsuzluklar gibi.
Dikey Psikolojik Taciz: Çalışanın yöneticiye psikolojik şiddet uygulamasıdır. Nadir görülen bir
durumdur. Örneğin, çalışanların yöneticiyi kabullenememesi, eski yöneticiye duyulan bağlılık,
kıskançlık gibi.
Mobbingin Etkileri
Modern hayatın getirdiği temel sorunlardan birisi haline gelen psikolojik tacizin sonuçları ve etki alanı
oldukça geniştir. Bireyler, böyle bir sorunu bilmekte, yaşamakta, ancak tanımlama ve çözüm
konusunda bir adım atamamaktadır. İşyerinde psikolojik taciz, bireyin saygısız ve zararlı bir davranışın
hedefi olmasıyla başlamakta ve daha sonra tacizcinin saldırgan eylemleriyle devam etmektedir. Bir
sonraki aşamada da mağdur, sorunun kaynağı, problemli ya da akıl hastası olarak damgalanmaktadır.
88
Zaman zaman saldırganlığa tacizcinin dışında yönetim veya iş arkadaşları da katılabilmektedir.
Genellikle bireyin toplumsal itibarını düşürmeye yönelik saldırgan bir ortam oluşturulmakta ve
sistematik olarak baskı yaratılıp işten ayrılması sağlanmaktadır. Psikolojik tacizin birey üzerindeki
duygusal ve fiziksel etkilerini; uykusuzluk, sinir bozukluğu, melankoli hali, yoğunlaşma bozukluğu,
sosyal yalıtım, kendini küçümseme ve aşağılama, sosyal uyumsuzluk, çeşitli psikosomatik
rahatsızlıklar, depresyon, umutsuzluk ve çaresizlik hissi, sinirlilik, öfke, huzursuzluk ve derin keder hâli
olarak tanımlanmaktadır.
Mobbing insanın meslekî bütünlük ve benlik duygusunu zedeler, kişinin kendine yönelik kuşkusunu
artırır, paronaya ve kafa karışıklığına neden olur, kurban kendine güven duygusunu yitirir, kendisini
yalıtabilir, huzursuzluk, korku, utanç, öfke ve endişe duyguları yaşar. Mobbing, ağlama, uyku
bozuklukları, depresyon, yüksek tansiyon, panik atak, kalp krizine kadar giden sağlık sorunları ve
travma sonrası stres bozukluğu yaratabilir.
Mobbing mağdurunun yaşadığı sorunları aile ortamına yansıtması, aile içi huzursuzluk ve çatışmalara
sebep olabilir. Hatta bu durum aile içi şiddet ve boşanmayla sonuçlanabilir.Yapılan bir araştırmaya
göre Mobbing mağdurunun sağlık giderleri, kazancın üzerinde bir rakama tekabül etmektedir.
Psikolojik tedavi, ilaç, doktor ve hastane masrafları yanında; iş veriminin azalması, hastalık izinlerinin
artması gibi sonuçları sebebi ile Mobbing ekonomik bağlamda yüksek kayıplara sebep olmaktadır.
Tükenmişlik duygusu
Hukuki Bilgiler
Anayasamızda psikolojik tacizi doğrudan içeren bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak psikolojik tacizin
ulusal ve uluslararası hukukta kişilik hakları temelinde değerlendirildiği dikkate alınarak Anayasa’daki
bu haklara ilişkin düzenlemelerin bazıları;
Anayasamızın “Devletin Temel Amaç ve Görevleri” başlıklı 5’inci maddesinde; “kişinin temel hak ve
hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal,
ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmak, insanın maddî ve manevî varlığınıngelişmesi için gerekli
şartları sağlamak” devletin görevleri arasında sayılmıştır.
10’uncu maddede, “Kanun Önünde Eşitlik” ilkesine yer verilmiş ve devletin bu eşitliği sağlamak üzere
gerekli tedbirleri alacağına vurgu yapılmıştır. “Herkesin kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilemez,
vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahip olduğu” 12’inci maddede düzenlenmiş ve yine “herkesin
89
yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu” 17’inci maddede
vurgulanmıştır.
İş Kanunu hükümlerinde doğrudan psikolojik taciz kavramına yer verilmemiş olmakla birlikte; Eşit
davranma ilkesi (Madde 5), Çalışma koşullarında değişiklik ve iş sözleşmesinin feshi (Madde 22),
İşverenlerin ve işçilerin yükümlülükleri (İş sağlığı ve güvenliği konusunda) (Madde 77), kapsamında
konunun değerlendirilmesi mümkün görünmektedir.
Mevzuatımıza ilk kez Türk Borçlar Kanunu ile giren psikolojik taciz ifadesi “İşçinin kişiliğinin
korunması” başlığı altında düzenlenmiştir. Bu hükümle işçinin işyerindeki psikolojik tacizlere karşı
hukukî güvence altına alınması konusunda önemli bir adım atılmıştır. İşverenin bu maddeye aykırı
davranışları sonucu ortaya çıkan zararların tazmini, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk
hükümlerine tâbi tutulmuştur.
Evlenen çiftlerin sayısı 2015 yılında 602 bin 982 iken 2016 yılında %1,4 azalarak 594 bin 493 oldu.
Kaba evlenme hızı binde 7,5 olarak gerçekleşti. Boşanan çiftlerin sayısı 2015 yılında 131 bin 830 iken
2016 yılında %4,3 azalarak 126 bin 164 oldu. Kaba boşanma hızı binde 1,59 olarak gerçekleşti.
Kaba evlenme hızının en yüksek olduğu il, binde 10,19 ile Kilis oldu
Kaba evlenme hızının 2016 yılında en yüksek olduğu il, binde 10,19 ile Kilis oldu. Bu ili binde 8,78 ile
Aksaray, binde 8,74 ile Şanlıurfa ve Adıyaman izledi. Kaba evlenme hızının en düşük olduğu il ise
binde 5,07 ile Gümüşhane oldu. Bu ili binde 5,51 ile Bayburt, binde 5,59 ile Tunceli izledi.
Ortalama ilk evlenme yaşı, 2016 yılında erkekler için 27,1, kadınlar için 24 oldu. Erkek ile kadın
arasındaki ortalama ilk evlenme yaş farkı ise 3,1 yaş olarak gerçekleşti. Ortalama ilk evlenme yaş
farkının en yüksek olduğu il 4,7 yaş ile Kars oldu. Bu ili 4,3 yaş ile Ağrı, 4,2 yaş ile Bitlis, Ardahan ve
Iğdır izledi. Ortalama ilk evlenme yaş farkının en düşük olduğu il ise 2,4 yaş ile Karabük oldu. Bu ili 2,5
yaş ile Şırnak ve Kastamonu izledi.
Yabancı gelinlerin sayısı 2016 yılında 22 bin 583 olup toplam gelinlerin %3,8’ini oluşturdu. Yabancı
gelinler uyruklarına göre incelendiğinde, Suriyeli gelinler (6 bin 495 kişi) %28,8 ile birinci sırada yer
aldı. Suriyeli gelinleri %11,7 ile Alman gelinler (2 bin 644 kişi) ve %9,6 ile Azerbaycanlı gelinler (2
bin 170 kişi) izledi.Yabancı damatlar arasında Alman damatlar ilk sırada yer aldı
Yabancı damatların sayısı 2016 yılında 3 bin 777 olup toplam damatların %0,6’sını oluşturdu. Yabancı
damatlar uyruklara göre incelendiğinde, Alman damatlar (bin 338 kişi) %35,4 ile birinci sırada yer aldı.
Alman damatları %10 ile Suriyeli damatlar (377 kişi) ve %7,7 ile Avusturyalı damatlar (291 kişi) izledi.
90
Kaba boşanma hızının en yüksek olduğu il, binde 2,63 ile İzmir olduKaba boşanma hızının 2016 yılında
en yüksek olduğu il, binde 2,63 ile İzmir oldu. Bu ili binde 2,55 ile Muğla, binde 2,46 ile Antalya izledi.
Kaba boşanma hızının en düşük olduğu iller ise binde 0,15 ile Hakkari ve Şırnak oldu. Bu illeri binde
0,23 ile Siirt, binde 0,25 ile Muş izledi.Boşanmaların %39,1’i evliliğin ilk beş yılı içinde
gerçekleştiBoşanmaların 2016 yılında %39,1’i evliliğin ilk 5 yılı, %21’i ise evliliğin 6-10 yılı içinde
gerçekleşti.Boşanma nedenleri(aile yapısı araştırması,2016Eşler en fazla ev ile ilgili sorumluluklar
konusunda sorun yaşadı
Evli bireylerin bazı belirlenmiş konularda eşleri ile sorun yaşayıp yaşamadıkları incelendiğinde; eşler
arasında en fazla sorun yaşanan konunun %5,9 ile ev ile ilgili sorumluluklar olduğu görüldü. En fazla
sorun yaşanan diğer konular sırasıyla, %5,4 ile ailece birlikte vakit geçirmeme ve %5,3 ile sigara
alışkanlığı oldu. Eşler arasında en az sorun yaşanan konular ise sırasıyla, %1 ile eğlence alışkanlıkları
ve alkol alışkanlığı ve %1,1 ile arkadaşlar, görüşülen kişiler oldu.
En az bir kez boşanmış bireylerin boşanma nedenleri incelendiğinde; Türkiye genelinde en fazla
boşanma nedeni %50,9 ile sorumsuz ve ilgisiz davranma oldu. Bunu, %30,2 ile evin ekonomik olarak
geçimini sağlayamama ve %24,3 ile eşlerin ailelerine karşı saygısız davranması sorunu izledi.
Boşanma nedenleri cinsiyete göre incelendiğinde; en önemli boşanma nedeni her iki cinsiyette de
sorumsuz ve ilgisiz davranma oldu. Bu oran, kadınlar için %61,5, erkekler için ise %40,2 oldu. Kadınlar
için sorumsuz ve ilgisiz davranmadan sonra en önemli boşanma nedenleri %42,6 ile evin ekonomik
olarak geçimini sağlayamama, %36,4 ile dayak/kötü muamele oldu. Erkekler için sorumsuz ve ilgisiz
davranmadan sonra en önemli boşanma nedenleri ise %24,5 ile eşin ailesinin aile içi ilişkilere
karışması ve %24 ile eşlerin ailelerine karşı saygısız davranması oldu.
CEVAP:Erişilebilirlik: Binaların, açık alanların, ulaşım ve bilgilendirme hizmetleri ile bilgi ve iletişim
teknolojisinin engelliler tarafından güvenli ve bağımsız olarak ulaşılabilir ve kullanılabilir olmasını
ifade eder. Erişilebilirlik standartları ise Türk Standartları Enstitüsünün erişilebilirlikle ilgili yayımladığı
standartlardır.
Kentsel yaşamın engellilerin erişilebilirliğine uygun olarak düzenlemesi yasal olarak zorunludur. Bu
kapsamda şu yasal düzenlemeler yapılmıştır:
91
ılı İmar Kanununda ve yönetmeliklerinde kentlerde her alanda erişilebilirliğin sağlanması için imar
planları, kentsel, sosyal, teknik altyapı alanlarında ve yapılarda Türk Standartları Enstitüsü'nün ilgili
standartlarına uyulması zorunluluğu bulunmaktadır.
Ayrıca; 7/7/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanunda; aşağıdaki
maddeler kentsel yaşamın engellilerin erişilebilirliğine uygun düzenlemesi amaçlıdır. Bu bağlamda;
Yapılı çevrede engellilerin erişebilirliğinin sağlanması için planlama, tasarım, inşaat, imalat,
ruhsatlandırma ve denetleme süreçlerinde erişilebilirlik standartlarına uygunluk sağlanır.Özel ve
kamu toplu taşıma sistemleri ile sürücü koltuğu hariç dokuz veya daha fazla koltuğu bulunan özel ve
kamu toplu taşıma araçlarının engellilerin erişebilirliğine uygun olması zorunludur.Bilgilendirme
hizmetleri ile bilgi ve iletişim teknolojisinin engelliler için erişilebilir olması sağlanır.
Kamu kurum ve kuruluşlarına ait mevcut resmî yapılar, mevcut tüm yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve
yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyal ve kültürel alt yapı alanları ile gerçek ve tüzel kişiler
tarafından yapılmış ve umuma açık hizmet veren her türlü yapılar bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren sekiz yıl içinde engellilerin erişebilirliğine uygun duruma getirilir.
Otopark Yönetmeliğinde; otoparkların yapımında TSE standartlarına uyulması, umumi bina, bölge
otoparkları ve genel otoparklarda, giriş-çıkış ve asansörlerine en yakın yerlerinde birden az olmamak
şartıyla, her 20 park yerinden birinin engelli işareti konularak engelliler için ayrılması zorunludur.
ılı Karayolları Trafik Kanununun 61 inci maddesine göre “Engellilerin araçları için ayrılmış park
yerlerine” engelli olamayanlar tarafından park edilmesi yasaklanmıştır ve engelli olmayanlar
tarafından yapılan ihlâlin para cezası iki kat olarak uygulanmaktadır.
7/7/2018 tarihine kadar, karayolu ile turizm taşımacılığı yapan veya şehirler arası toplu taşıma
hizmeti veren gerçek ve tüzel kişiler, engelli bireyin erişilebilir toplu taşıma hizmeti sağlanmasına
ilişkin talebini azami yetmiş iki saat içinde karşılamakla ve servis taşımacılığı yapan gerçek ve tüzel
kişiler, engelli personel veya öğrenciye talep hâlinde erişilebilir taşıma hizmetini sağlamakla
yükümlüdür.
92
İzleme ve Denetleme Yönetmeliği gereği her ilde valilikler bünyesinde Erişilebilirlik İzleme ve
Denetleme komisyonları kurulmuştur. Bu komisyonlara erişilebilirliği sağlamayan kurumların
incelenmesi için başvuruda bulunulabilir. Komisyonlar, Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Planına
göre oluşturulması gereken izleme ve denetleme programları kapsamında yer alan bina, açık alan ve
toplu taşıma araçları ile kendisine ulaşan başvurular kapsamında yerinde denetleme yapmaktadır.
CEVAP:Rosacea veya Roza hastalığı olarak da bilinen gül hastalığı ciltte küçük iltihaplı kızarıklık olarak
tanımlanan bir deri hastalığıdır. Yüz bölgesinde çok sayıda kılcal damarın bulunması gül hastalığı
geçse bile kızarıklığın az da olsa kalmasına neden olur. Göz sağlığını da yakından ilgilendiren bu
hastalık tedavi edilmediğinde gözde yanma ve batma gibi belirtilerle birçok göz hastalığını da
beraberinde getirmektedir. Esmer tenli insanlara göre açık tenlilerin gül hastalığına yakalanma
ihtimalleri daha fazla bulunmaktadır. Daha çok bahar aylarında, üzüntülü ve yoğun stres
zamanlarında görülür.
Sebebi tıpta kesin olarak belirlenememiş hastalıklardan biri olan gül hastalığının başlıca nedeni olarak
genetik yatkınlık faktörü ele alınmaktadır. Alerjik ya da enfeksiyon kaynaklı olmayan bu hastalıkta
kişilerin aşırı sıcağa maruz kalmaları da ciltte gelip geçen kızarıklıklara neden olmaktadır. Gül hastalığı
risk grubu içinde yer alan kişilerin güneş ışığından korunmaları ve içecekleri aşırı sıcak tüketmekten
kaçınmaları gerekmektedir.
Gül hastalığı belirti olarak yüzde kızarıklık olarak başlayan ve ileri evrelerinde vücudun birçok
noktasında görülen kızarıklıklar şeklinde kendini belli etmektedir. Kızarıklıkların artması gözleri de
etkileyebilmekte, gözlerde kaşıntı ve kızarıklık gibi belirtilere de yol açmaktadır. Kişiden kişiye göre
değişen belirtilere göre kimilerinde kızarıklıklar yoğun ve kalıcı olurken, kimilerinde de az miktarda ve
geçici olabilmektedir. İlerlemiş durumda olan gül hastalığında ise ciltte çeşitli döküntü ve lezyonların
görülmesi de olasıdır. Zaman zaman yüzde ve burunda şişlik gibi belirtiler de gül hastalığına işaret
eden durumlardır.
Gül hastalığını tek başına tetikleyen unsurlar olmasa da bu hastalığa sahip kişilerin güneş ve aşırı
sıcaktan korunmaları gerekir. Banyo suyunun çok fazla sıcak olması da gül hastalığına neden
olabilecek hatalı alışkanlıklardan biridir. Ayrıca çok sık hamama ve saunaya gidenlerin gül hastalığı
belirtileri yaşamaları durumunda bu alışkanlıklarını azaltmaları önerilmektedir. Bunlardan başka
beslenme düzeni de gül hastalığını önlemede büyük etken, örneğin çok fazla baharatlı gıda tüketmek
bu hastalığa yol açabilir. En önemli korunma yöntemi ise stresten kaçınmak olacaktır. Gül
hastalığının alevlenme dönemi adı verilen dönemin oldukça rahatsız edici boyutta geçmesine neden
olabilecek stres ve üzüntüden mutlaka uzak durmaya çalışılmalıdır.
93