You are on page 1of 20

Eğitim

Sosyolojisinin
Gelişimi ve
Kuramları
EĞİTİM SOSYOLOJİSİNİN GELİŞİMİ

Klâsik sosyologlardan Lester Ward, 1883 yılında yayınlanan


“Dinamik Sosyoloji” isimli yapıtında ilk kez eğitim sosyolojisinden
söz etti. Ward, toplumsal gelişmede bir öge olarak eğitimin önemine
değindi.
John Dewey, 1899 yılında yayınlanan “Okul ve Toplum” isimli
yapıtıyla eğitim sosyolojisi alanını güçlendirdi. Dewey, eğitim
sistemini toplumsal değişmenin doğrudan aracı olarak gördü.
Böylece okullara bir reform toplumu olarak baktı.

Emile Durkheim, William James ve C. S. Pierce gibi kişiler de daha


sonraları eğitim sosyolojisine önemli katkılarda bulunmuşlardır.

2
Eğİtİm Sosyolojİsİnİn Tarİhçesİ

 Eğitim sosyolojisinden, sosyolojinin bir dalı olarak ilk kez


A.B.D.’de 1907 yılında bahsedildi. 1917 yılında ilk kez
eğitim sosyolojisi kitabı yazıldı.

 Eğitim sosyolojisinin A.B.D.’de ortaya çıkış nedeni;


A.B.D’nin sosyal yapısıdır. Çok farklı din, dil, ırk ve
milletlere mensup insanların yaşadığı bir ülkede bu yapı
sorunların kaynağını oluşturmuştur.

 Bu sorunların aşılmasında eğitimin etkili olabilmesi için


eğitimcilerin bireylerin içinden geldiği yapıyı tanımaları ve
onların değer yargılarını ve tavırlarını bilmeleri
gerektiği düşünülmüştür. İşte bu yaklaşım eğitim
sosyolojisini doğurmuştur.
3
EĞİTİM SOSYOLOJİSİNİN GELİŞİMİ

1. Emile Durkheim’ın Katkıları


Durkheim, özellikle Fransa’da toplumsal düzensizlikle ilgilendi ve okulların bu durumu
önleyebileceğini ileri sürdü. Çocuğun toplumsallaşmasında okulun artan önemi üzerinde
durdu. Okulun, çocuğun grup yaşamındaki dayanışma duygusunu uyanık tutan gerekli her
şeye sahip olduğunu belirtti.

Durkheim’ın eğitim sosyolojisine temel katkısı, eğitime bir toplumsal olgu olarak bakışıdır.
Ona göre eğitim, temel olarak toplumsaldır. Kökeni, işlevi ve eğitim kuramı bakımından
sosyoloji ile çok sıkı ilişkilidir.

Durkheim, eğitimi işlevsel açıdan ele aldı. Eğitim de temel toplumsal kurumlardan birisidir.
Temel kurumlar toplumsal uyumu ve birliği geliştirir ve korur. Eğitim de bunlardan biridir.
Eğitimin özel işlevi (görevi), genç kuşağın metodik olarak toplumsallaşmasıdır.

4
Emile Durkheim’ın Katkıları

 Bir toplumda değerler ve inançların uyumu önemlidir. Fakat onlara


nasıl ulaşılır? Antisosyal davranışlı çocukları sorumlu yetişkin
durumuna getirmek için ne yapmalıyız?

Durkheim’a göre ahlâk eğitimi vermek gerekir. Ona göre ahlâk


eğitimi, toplumun temel değerleri ve inançlarının benimsenmesi
sonucunu doğuran toplumsallaşma deneyimlerinden oluşur. Bu eğer
başarılı olursa, güçlü bir toplumsal denetim biçimi olur. Böylece
bireyler toplumlarının normlarına inanırlar, doğru ya da ahlâkî
davranışlarda bulunurlar. Bunların ihlâlinde suçluluk ve utanma
duyarlar.

5
2.Max Weber’in Katkıları

Almanya’da sosyolog Max Weber,1920-1930 arası eğitim


sosyolojisinde sonradan kullanılan birçok kavramların gelişmesinde
çok önemli rol oynadı.

Gerçekten Weber, eğitimi, birey ve grupları özel bir yaşam biçimine


hazırlayıcı olarak görmüştü. Ayrıca Weber’in bürokrasi ve toplumsal
tabakalaşma kavramları da bugünkü eğitim sosyolojisi
araştırmalarının temelini oluşturmuştur.

6
3.Karl Mannheim’in Katkıları

K. Mannheim, M. Weber’in etkisinde kalmıştır. Eğitimle ilgili


çalışmalarında ise daha çok Durkheim’ın etkisi görülür. Eğitimin
sadece toplumsal kurumlar tarafından mümkün olabileceğini söyler.
Ona göre eğitimin amaçlarından birisi de, birlikte yaşayan insanların
daha başarılı olarak yaşamlarını sağlamak için onlara yardımcı
olmaktır.

7
Eğİtİm Sosyolojİsİnİn Tarİhçesİ

 Ülkemizde eğitim sosyolojisinin tarihi 1915’li


yıllara dayanır.

 Eğitim sosyolojisinin doğmasına katkı sağlayanlar;


Ziya Gökalp,
 Prens Sebahattin,
 İsmail Hakkı Baltacıoğlu,
 Ethem Nejat,
 Satı Bey,
 Abdullah Cevdet.
8
Ziya Gökalp (1876-1924)

-Eğitim Millî Olmalıdır.


-Eğitimin yarar gütmezlik, vatanseverlik, fedakârlık gibi karakter
geliştirme özelliklerini de aşılamalıdır.
-Gökalp’e göre eğitim, toplumun bireyleri üzerinde uyguladığı
toplumsallaştırma işidir. Toplumsallaştırma sürecini, bireyin doğaya
uyarlanması değil, toplum ya da toplumsal doğaya kendini
benzetmesi olarak ele alır.
-Ülkemizde medrese ve okulun, eğittiği kişilerin ahlâk ve karakterini
bozduğunu söyler. Oysaki başka ülkelerde en karakterli ve ahlâklı
kişiler, en fazla eğitim görmüş kişilerdir. Bizdeki bu ters durumun
nedeni, eğitimimizin millî olmayıp kozmopolit oluşudur.

9
İsmail Hakkı Baltacıoğlu (1889-1978)

-Baltacıoğlu,eğitim sistemimizin ulusal olmayışından ve okul


programlarındaki Batı taklitçiliğinden yakınmıştır. Ayrıca yaratıcı
“Yeni Adam” yetiştiren üretici bir eğitim sisteminden yanadır.

-Bu sistemdeki okul(Açıkhava Okulu), üretim okuludur ve demokratik


okuldur. Üretim önemlidir, kuramsal ve uygulamalı ders biçiminde
bir ikilik değil, bütünlük vardır. Üretici adam yetiştirmek, eğitimin
amaçları olmalıdır.

10
Ethem Nejat (1882-1921)

-Öğretmenlik ve yöneticilik görevleriyle eğitimimize hizmet etmiştir.


Bilgiye değil, millî duygulara dayanan, gençleri canlı, güçlü, becerikli
yetiştirmeye yönelik bir eğitimi savunmuştur. Beden eğitimi, müzik,
el işleri ve özellikle tarım derslerinin önemle ele alınmasını istemiştir.

-Tarıma dayanan ve köylerin kalkınmasına katkıda bulunacak bir


eğitimi ilk savunan, Ethem Nejat’tır. Onun bu konudaki düşünceleri,
Cumhuriyet döneminde açılan Köy Enstitülerinin fikir kaynağı
olmuştur.

11
Prens Sabahattin (1877-1948)

-Prens Sabahattin’e göre toplumsal yapımızda sorun doğuran iki


husus vardır: Birincisi, kişiliğe önem vermeyen eğitim sistemi, ikincisi
ise, merkezciliğe dayanan yönetim sistemidir.

-Eğitim, kişiliğin gelişmesine yardım etmelidir. Ailelerimiz, çocuklarını


özgür bir yaşama hazırlamıyor, onlara özel çalışma ve girişkenliklerine
dayanarak yaşamak ve yükselebilmek gücünü veremiyor.

- Yönetim yaşamımızda merkezî sistem, çok giderle az iş görülmesine


yol açmaktadır. Bu sakıncaları gidermek için yönetim yaşamında
merkez dışıcılığa giderek yetkilerin bir kısmını yerel yönetime
devretmeliyiz.

12
EĞİTİM SOSYOLOJİSİNDE KURAM

Başlıca, üç kuram yaygındır:


İşlevselci Kuram,
Çatışmacı Kuram
Etkileşimci Kuram.
 Bu kuramcılar, toplumların üyelerinin ortaklaşa
bazı algılamalara, tutumlara ve değerlere sahip
olmadıkça anlaşılamayacağını söylerler, temel
kavramları şunlardır: Yapı ve İşlev,
Bütünleşme, İstikrar ve Uzlaşma.
İşlevselci
Yaklaşımlar
 İşlevselci yaklaşımda toplumun farklı yapı ve
işlevlere sahip öğelerden oluştuğu ve her bir
parçanın topluma ve diğer yapılara işlevler
ürettiği kabul edilir.
 Her parçanın işlevini yerine getirmesi üst sistemin istendik biçimde
çalışmasına olanak verir (Hess ve diğerleri, 1982, ss.14-15). Örneğin, eğitim
kurumlarının topluma sunduğu işlevler; öğretmenlerin oluşturduğu bir
yapının ürettiği hizmetler; yönetici, memur hizmetlilerin oluşturduğu
yapının ürettiği hizmetler ve mali yapının ürettiği hizmetlerin işlevsel olarak
bir bütünlük ve uyum içinde çalışmasıyla gerçekleşir.
 İşlevselci yaklaşımların eğitimin işlevlerine ilişkin görüşleri genelde iki grupta
toplanmaktadır: Birinci grup, açık işlevler; ikinci grup ise kapalı (gizil)
işlevlerdir. İşlevselci yaklaşımlara göre eğitimim açık işlevleri; bilginin
aktarılması ve statü dağıtılması (Schaefer, 2003, s.404), iş ve meslek
edindirme (iş kapısı açma) (Thio, 1984, s.342) biçiminde özetlenebilir.
Eğitimin kapalı işlevleri ise kültür aktarımı, toplumsal ve politik
bütünleşmenin düzenlenmesi, toplumsal kontrolün sağlanması, farklılıkların
kaynaştırılması ve düzenli kontrollü bir değişimin oluşturulmasıdır (Henslin,
1996, ss.325-326).
 Çatışmacılara göre güç Çatışmacı Yaklaşımlar
mücadelesi toplumsal
yaşamın temel dinamiğidir.
Çatışmacılar, toplumların
egemen ve yardımcı gruplara
bölündüğü görüşündedirler.
Bu gruplar arasındaki ilişki
sömürücüdür. Çünkü egemen
gruplar her şeyi alırlar.
Çatışmacıların temel
kavramları şunlardır:
Çatışma, Değişme, Zorlama.
 Öncelikle eğitim toplumsal egemen sınıf ya da sınıfların ideoloji aktarım
aracıdır. Bu doğrultuda, her eğitim sisteminin örtük (saklı) amaçları
bulunur. Eğitim sürecinde, toplumsal eşitsizlikler yeniden
üretilmektedir.
 Bu yaklaşımda eğitim, büyük ölçüde bireylerin ebeveynlerinden ya da
içinde bulundukları toplumsal sınıftan kaynaklanan sosyo ekonomik
statülerini devam ettirmelerini sağlar; ancak toplumsal hareketliliğe
yönelik etkili bir işlev görmeyebilir. İşlevselci yaklaşım gibi bu yaklaşım
da eğitimin statü dağıtım işlevi gördüğünü ileri sürmektedir.
 Eğitim bireyleri yarıştırarak belirli sosyal katmanlara dağıtma işlevi
görmektedir (Schaefer, 2003, ss.407-408). Bu yaklaşıma göre eğitimin
başlıca amaçları, üretken iş gücü, verimli ve etkili sermaye yaratılması
ve sosyo-politik kontrolün sağlanmasıdır (Zanden,1990, ss.304-305).
Etkileşimsel Yaklaşımlar

İnsanların düşünme kapasitesine sahip olduklarını, düşünme


kapasitesinin ise toplumsal etkileşime göre biçimlendiğini
savunurlar.
Etkileşim kuramları içinde eğitim sosyolojisine en uygun olanları,
Etiketleme ve Alışveriş kuramlarıdır.
Temel kavramları, benlik, bireysel ve toplumsal benlik, ayna benlik,
başkasının rolünü alma, durum tanımı ve genelleştirilmiş
başkası’dır.

18
 Genelde bireyin davranış kalıplarının çevresiyle
etkileşiminin ürünü olduğu savına dayanır.

 Semboller ve sembollere verilen anlamlar insan yaşamında


önemlidir. İnsanlar çevrelerindeki nesnelere verdikleri
anlama göre davranışta bulunur.
 Nesneye verdiğimiz anlam, toplumsal etkileşimin
ürünüdür.

 Bir kültürü paylaşan bireyler, benzer durumlarda


genellikle benzer beklentilere, benzer toplumsallaşma
deneyimlerine sahiptir.

You might also like