You are on page 1of 34

EĞİTİM SOSYOLOJİSİNİN KONULARI,

TARİHÇESİ, BATIDA VE TÜRKİYE’DEKİ


ÖNEMLİ TEMSİLCİLERİ
VE KULLANDIĞI METOTLAR
EĞİTİM SOSYOLOJİSİNİN KONULARI
 Eğitim sosyolojisinin başlıca en önemli konusu eğitim
ve eğitim kurumlarını araştırmaktır
 Eğitim politikası ve Eğitim Yönetimi
 Eğitim Ekonomisi
 Eğitim Planlaması
 Sosyal eşitsizlik ve eğitim arasındaki ilişki
 Eğitim ve kültür ilişkisi
 Eğitimin diğer toplumsal kurumlarla olan ilişkisi,
 Ailede eğitim
 Okulda eğitim
 Sosyal değişme ve eğitim ilişkisi
 Öğretmen- öğrenci ilişkisi
EĞİTİM SOSYOLOJİSİNİN AVRUPA’DA
TARİHSEL GELİŞİMİ
 Eğitim Sosyolojisinin Oluşumuna Etki Eden
Faktörler
 Rönesans ve Reform
 Aydınlanma
 Fransız Devrimi
 Sanayileşme Ve Endüstri devrimi
 Meydana Gelen Değişimler
 Dini Değişimler
 Sosyal Problemler
 Ailevi problemler
 Politik Problemler
 Eğitim Problemleri
 Eğitim ve Eğitim Sosyolojisi çalışmaları
 Eğitim Sosyolojisinin doğum yeri Amerika
Birleşik Devletleri’dir.
 Bilim olarak ortaya çıkışı 1907’dir.

 Bu bilimin ilk kitabı 1917’de Walter Smith


tarafından yazılmıştır.
 Ancak okul ve toplum ilişkilerini müstakil bir
çalışma konusu yapan ilk kişi John Dewey’dir.
 Onun eseri 1930’da Mektep ve Cemiyet ismiyle
Türkçe’ye tercüme edilmiştir.
 Tartışma Sorusu:
 Eğitim Sosyolojisi İslam ülkelerinde değil de
Amerika ve Avrupa’da ortaya çıkmıştır.
 Niçin?
 J.Dewey’in eğitim sosyolojisindeki yerini
İbn Haldun’un sosyolojideki yerine benzetmek
mümkündür.
 Amerikada ortaya çıkışının nedeni, Amerikan
toplumunun kozmopilitik bir toplum yapısına
sahip olmasındandır?
 İngiliz, Kanada’lı, İspanyol, Meksika’lı, Afrika’lı
vb. toplama mozaik bir toplum.
 Her grup kendi ırkı ve kültürünü üstün tutmak
ve hakim kılmak istemekte
 Bu da toplumda ırk, renk, kültür çatışmalarına
sebep olmakta
 Çatışmalar kaosa/düzensizliğe, huzursuzluğa
sebep olmakta,
 Çözüm noktasında devlet adamları ve
eğitimcileri arayışa sevketmekte
 Nasıl bir eğitim uygulamalıyız ki, ben İngiliz’im,
ben Meksika’lıyım diyen değil; ben Amerika’lıyım
diyen bir nesil yetiştirelim? Sorusunu gündeme
getirmekte.
 Bu ve benzeri sorulara cevap arayışı/ eğitim-
toplum, okul-toplum ilişkilerini ilmi bir şekilde
çözümleme ilk defa Amerika’da Amerikan eğitim
ve sosyologlarınca yapılmıştır.
 Diğer toplumlarda bir Amerikan toplumu gibi
kozmolitlik olmaması, milli kültürde
birleşebilmeleri, yönetimlerin otoriter olması
neticesinde birlik tesis edilebildiğinden toplum ve
eğitim ilişkilerini özel olarak inceleme ve analiz
etme ihtiyacı hasıl olmamıştır.
 Özellikle de İslam toplumlarında bu denli ırk ve
kültür çatışmalarına rastlanmamaktadır.
 Neden??
BATI’DA EĞİTİM SOSYOLOJİSİNDE
ÖNCÜLER
 Amerikalı doğa bilimcisi Lester Ward (1841-
1913) halkın son yüzyıllardaki bilimsel
araştırmaların ortaya koyduğu gerçeklerden
yeterince haberdar olamadığı ve
yararlanamadığını, toplumsal değişim sürecinde
eğitimin toplum içinde yaygınlaştırılması ve
zorunlu hale getirilmesi gerektiğini ifade
etmiştir.
 Amerika’dan sonra Fransa’da Emile Durkheim
(1857-1917) isminden bahsedebiliriz. Sosyolojinin
kurucu babalarından olan Durkheim ülkesinde
verdiği konferanslarda eğitime sosyolojik gözle
baktığını ve esas itibariyle eğitimin toplumsal bir
karakter taşıdığını (çocuğu toplumun eseri olarak
gördüğünü) özellikle belirtmiş ve eğitim
sosyolojisinin gelişmesine önemli katkı
sağlamıştır.
 Durkheim’e göre eğitim kurumunun sosyolojinin
çalışma alanları arasında sayılması için şu
sebepler yeterlidir:
 1. Eğitim kurumunun toplumsallaştırma ve
kültür aktarıcılığı gibi işlevleri vardır. Okul
toplumdaki uzlaşmazlıkları azaltan ve bireylere
dayanışma kültürü aşılayan kurumlar
arasındadır.
 2. Bencilliğin ve sınırsız isteklerin harekete
geçirdiği insanı disiplin altına alma ve boyun
eğmeye alıştırır.
3. Bireyleri disiplin altına almanın yanında,
onların gelişimini destekler, her birinde özerklik,
bağımsız düşünme ve seçim duygusu yaratır.
 Alman sosyologlarından olan Max Weber (1864-
1920), eğitim kurumunun toplumdaki
işbölümüne destek sağlayacak uzmanlaşmış
işgücü yetiştirdiğini belirtmiş ve her alanda
uzman yetiştiren eğitimi bir farklılaşma kurumu
olarak değiştirmiştir.
 Weber’e göre bürokratik toplumun özelliği
toplum içinde farklı uzmanlık alanlarının
oluşmasıdır. Bu toplumlarda eğitim, mesleki
uzmanlaşma doğrultusunda bireyler yetiştirir ve
bireyler gördükleri eğitim niteliğine göre farklı
mesleki uzmanlık alanlarına yerleşirler.
 John Dewey (1859-1952) Amerikalı eğitim
kuramcısı.
 Eğitim kurumunu toplumsal değişimin itici gücü
olarak gören klasik sosyologları eleştirmiştir.
 Ona göre eğitim kurumu toplumsal değişimde
etkili olmakla beraber gerçekte hiçbir kurum tek
başına toplumsal değişmeyi sağlayabilecek güçte
değildir. Eğitim kurumunun toplumsal
değişmede etkili olabilmesi, toplumdaki diğer
ekonomi, siyaset ve hukuk gibi kurumların aynı
anda ve aynı doğrultuda değişiyor olmasına
bağlıdır.
 Dewey dışındaki eğitim sosyolojisinin kurucuları, eğitimi
toplumsal değişme sürecini başlatan, yöneten ve
sonuçlandıran temel bir kurum olarak incelemektedirler.
 Eğitim ve toplumsal değişim arasında nasıl bir ilişki
olduğu yönündeki bilimsel yaklaşımlar 20.y.y’da da devam
etmiştir. Bazı sosyologlar (İnkeles ve Counts gibi) tıpkı
klasik kuramcılar gibi eğitimi toplumsal değişimde etkin
bir güç olarak görürken, Marksist yaklaşımın bazı
temsilcilerinin(L.Althusser , H.Gintg gibi) bakış açısından
eğitim kurumu, egemen toplumsal sınıfların kendi
egemenliklerini pekiştirmek ve sürdürmek için
kullandıkları ideolojik bir organ olarak yorumlamışlardır.
 Bazı kuramcılar ise (B.Bernstein, P.Wills gibi) Marksist ve
klasik değerlendirmelerin bir sentezini yaparak eğitimi
egemen sınıfların işlevsel bir aracı olarak görmüşler ancak,
göreceli de olsa, toplumsal değişmeye yol açabilecek bir
etkisinin bulunduğundan da bahsetmişlerdir.
TÜRKİYE’DE EĞİTİM SOSYOLOJİSİ
 Eğitimin önem kazanmasıyla yaşanılan toplumsal
sorunlar arasında yakın bir ilişki vardır.
 Osmanlı Devleti’nin karar alıcı organlarının askeri ve
diğer alanlarda yaşanan sorunlara çözüm olarak –
neredeyse tek çözüm yolu olarak-eğitimi gördüklerini
söylemek mümkündür. Hatta daha ileri giderek
Osmanlı yenileşmesini, buna Cumhuriyet Dönemi’nin
ilk yıllarını da ekleyebiliriz, tümüyle bir tür eğitimde
yenileşme olarak okuyabiliriz.
 Bu tablo bize eğitim ve sosyolojinin yaşanan
toplumsal değişmeler karşısında sorunları anlama,
çözümleme ve çözüm üretme temelinde bir işlevsellik
kazandığını göstermektedir. Bu özelliklerinden dolayı
bu iki alanın yollarının kolaylıkla kesişmesi
gerektiğini söyleyebiliriz.
 Türk akademyasında eğitim sosyolojisinin
belirmesi neredeyse Batınınkiyle eş zamanlıdır
ve 1917 ‘de Darül Fünun’da Ziya Gökalp
tarafından ders olarak okutulmuştur. Bunda
Gökalp’in Durkheim’le kurduğu düşünsel bağın
etkisi olduğu muhakkaktır.
 Sonraki dönemlerde uzun süre üniversite
müfredatından çıkarılmıştır. Ancak eğitim
sosyolojisine giren alanlarda yayınlar
yapılmıştır.
 Gökalp, İsmail hakkı Baltacıoğlu, Mehmet İzzet
ve Mehmet Ali Şevki bu isimlerdendir.
 Türkiye’de eğitim sosyolojisinin gelişimi
başlangıçta sosyoloji içinde gerçekleşmiştir.
Zamanla bu gelişim çizgisi yerini öğretmen
yetiştiren kurumlara, doğrudan eğitim bilimleri
alanına bıraktığını söyleyebiliriz.
 Buna göre Türkiye’de eğitim sosyolojisinin
gelişimini üç tarihsel döneme ayırmak
mümkündür:
 Birinci dönem 1917- 1953 arasını kapsamaktadır. Bu
dönemde eğitim sosyolojisi akademik bir alan olarak
üniversite içinde yer bulmuş ancak bu serüven kısa
sürmüştür.
 İkinci dönem, 1953-1982 yılları arasıdır. Bu dönemde
eğitim sosyolojisi, öğretmen yetiştiren kurumlarda
okutulan bir ders niteliğindedir. Ayrıca Ankara Ü.
Eğitim Bilimleri Fakültesinin kurulmasıyla (1965)
birlikte akademik araştırma alanı özelliğini
kazanmıştır.
 Üçüncü dönem ise, 1982’den günümüze kadar olan
dönemdir. Bu dönemde M.E.B.’na bağlı öğretmen
yetiştiren yükseköğretim kurumlarının bünyesine
katılmasıyla Eğitim Sosyolojisi bağımsız bir
araştırma alanı özelliği kazanmıştır.
 Günümüzde Eğitim Sosyolojisi tümüyle Eğitim
Fakülteleri içinde gelişen bir alandır. Ancak
başta sosyoloji olmak üzere Ekonomi, Antropoloji
ve Kamu Yönetimi bölümlerinde de önemli
çalışmaların yapıldığını söylemek mümkündür.
ÖNEMLİ İSİMLER
TOPLUMCU GÖRÜŞLER
 Ziya Gökalp (1876-19249: Eğitimin milli bir nitelikte
olması gerektiğini vurgulamaktadır. Ona göre modern
milletlerin eğitim sistemleri de millidir.
 Eğitim dili Türkçe olmalı, yeni kuşaklara Türklük ve
İslam terbiyesi kazandırmalıdır. Gökalp’e göre eğitim
bir toplumda yetişkin kuşağın henüz yetişmekte olan
kuşağa düşüncelerini ve duygularını vermesi
demektir.
 Gökalp eğitimde yaratıcı/üretici fikrine karşıdır.
Türkiye’de eğitimde ekonomik yarar hedefini yanlış
olarak nitelendirir. Ona göre eğitimin amacı çok para
kazanmak değildir. Eğitim yarar gütmezlik,
vatanseverlik, fedakarlık gibi karakter geliştirme
özelliklerini de aşılamalıdır. Ona göre modern bir
devlet ancak modern bir eğitimle kurulur.
 Gökalp yaşadığı dönemle ilgili olarak toplumun en
büyük hastalığının eğitim sistemindeki dağınıklık
olduğunu belirtmektedir. Eğitim bir toplumun,
toplumsal yapısı ve kültürüyle tutarlılık
göstermelidir. Gökalp’e göre eğitim iki çeşittir. Örgün
olan ve olmayan. Bu ayrımı ilk kez o yapmıştır.
 Gökalp örgün olmayan eğitimin savunucusudur.
Çünkü o halihazırdaki toplumun vicdanını nakleder.
Oysa ki örgün eğitim, çocuklara toplumun geçmişten
beri toplanmış zihinsel birikimlerini verir. Böylece
eğitimde önceliği kültüre verir.
 Gökalp’e göre eğitim bir toplumda yetişkin kuşağın
henüz yetişmekte olan kuşağa düşüncelerini ve
duygularını vermesi demektir.
 Bu veriş iki türlüdür. Birincisinde yetişkinler
haberleri olmadan konuşmalarıyla hareketleriyle
canlı örnek oluşturarak genç kuşakları etkilerler
(yaygın eğitim)
 İkincisinde ise yetişkinler resmi görevler alarak
etkide bulunurlar.
 Örgün olmayan eğitim yaşanan biçimleri, örgün
eğitim ise yazılmış biçimleri verir.
 İsmail Hakkı Baltacıoğlu (1889-1978): Baltacıoğlu da
eğitimin ulusal olmayışından, biçimsel yenileşme
hareketlerinden ve okul programlarındaki Batı
taklitçiliğinden yakınmıştır. Yaratıcı, «yeni adam»
yetiştiren bir eğitim sisteminden yanadır. Öğrencileri
çevre inceleme gezilerine çıkarmış, okul tiyatrosu
kurmuş ve oyunlar yazmıştır. Açık hava okulu,
doğayı tanımak ve öğrencileri açık havada
geliştirmek Baltacıoğlu’nun getirdiği yeniliklerdi.
Türkiye’de ilk karma öğrenimi başlatmıştır. Sanat ve
elişi yoluyla eğitimin sadece ilkokullarda değil orta
öğretimde de geliştirilmesine çalışmıştır. Güzel
sanatların önemini vurgulamıştır. Hem kuramsal
hem de uygulamalı eğitim olması gerektiğini
vurgulamıştır. Üretici adam yetiştirmek eğitimin
amacı olmalıdır.
 Ethem Nejat (1882-1921): Öğretmenlik ve
yöneticilik görevleriyle eğitimimize hizmet etmiştir.
Bilgiye değil milli duygulara dayanan, gençleri canlı,
güçlü, becerikli yetiştirmeye yönelik bir eğitimi
savunmuştur. Beden eğitimi, müzik, el işleri ve
özellikle tarım derslerinin önemle ele alınmasını
istemiştir.
 Tarıma dayanan ve köylerin kalkınmasına katkıda
bulunacak bir eğitimi ilk savunan Ethem Nejattır.
 Çevre koruması ile de ilgilenmiş ve ilk kez bu konuda
fikir üretmiştir.
 Eğitimde uygulamaya önem vermiş, öğretmen okulu
öğrencilerini köylere götürerek köylülerle ilişki
kurdurmuş, onlara toplumsal çevrelerini tanımayı
öğretmiştir.
BİREYCİ GÖRÜŞLER
 Prens Sabahattin (1877-1948)’e göre toplumsal
yapımızda soruna sebep olan iki önemli husus vardır:
 Birincisi, kişiliğe önem vermeyen eğitim
 İkincisi ise merkezciliğe dayanan yönetim sistemidir.
 Ona göre eğitim kişiliğin gelişmesine yardım
etmelidir. Ailelerimiz çocuklarını özgür bir yaşama
hazırlamıyor. Tüketici memur tipi yerine kendi
kendine yeten, üretici, kişisel girişken (teşebbüs-i
şahsi) eğitimi almış kişiler yetiştirmeliyiz.
 Merkezcilik: Çok giderle az iş görmek
 Merkezi yönetim tüm sorunlardan yeterince haberdar
olamıyor
 Yönetim yetkilerinin bir kısmını mahalli yönetime
devretmeli böylece az giderle çok iş görülebilir
 Satı Bey (1880-1968): Eğitimin görevi kişideki
ruhsal yetenekleri geliştirerek toplumsal yaşama
geçişi sağlamaktır. O halde eğitim hem bireyin
kişisel yeteneklerini geliştirecek, hem de onun
genel yeteneklerini artıracaktır.
 Abdullah Cevdet: Eğitim biyolojik üstünlükler
gösteren seçkini geliştirmeli, halkı yönetimi
denetleyebilecek düzeye getirebilmelidir.
METOTLAR
 Metodun kelime manası «yol, yöntem» demektir.
 Metot: «Bilinmeyen bir şeyi bulup, meydana çıkarmak
veya bilinen bir şeyi başkalarına gösterip, ispat
etmek için düşünceleri sistematik bir şekilde
sıralamak ve kullanmaktır.»
 İlmi çalışmalarda metot değil metotlar vardır. Eğitim
sosyolojisi özellikle genel sosyolojinin kullandığı
metotları kullanır.
 1. İstatistiki Metod: İstatistik olay ve olguların
sayısal ifadeleridir.
 Eğitim olguları da sayısal olarak ifade edilebilir. Bu
metodu ilk kullanan A.Comte olmuştur. Durkheim ise
geliştirmiştir.
 İntihar araştırması
 2. Anket Metodu
 Belli konularda hazırlanmış soruları hedef
kitlelere yönelterek konuya ilişkin
temayül/eğilim, düşünce ve davranış
yoklamasıdır.
 Kamuoyu yoklamaları

 Eğitim sosyolojisinde önemli bir yeri vardır.


Eğitim programlarının hazırlanmasında,
öğrencilerin, velilerin, öğretmen ve idarecilerin
eğitimle ilgili isteklerini belirlemede büyük yarar
sağlamaktadır.
 3. Monografi Metodu: Daha özel ve küçük gruplardan hareketle bilgi
vermeye yarayan metottur. Sosyolojiye kazandıran Fransız sosyolog Leplaydir.
Onun işçi aileleri üzerindeki monografileri meşhurdur.
 4. Sosyometri Metodu: Grupların psikolojik davranışlarının matematiksel
yöntemlerle ölçülmesi metodudur. İlk kez Amerika’lı Moreno uygulamıştır.
Grup içindeki kişilerin birbirini itme çekme reddetme veya ilgisiz kalma gibi
durumlarını bu metotla rahat belirleyebiliriz.
 Sınıf başkanı seçiminden tutun da milletvekili seçimlerine kadar her türlü
seçimi bir sosyometri uygulaması kabul edebiliriz. Böylece öğrencilerin ve
halkın kime veya hangi partiye ne derece yakınlık duydukları veya
duymadıkları tespit edilmiş olur.
 Okullarda rehberlik servisinin ve psikolojik danışmanların uygulama ihtiyacı
duydukları bir metottur.
 Sosyometriye göre her toplumun bir görünen bir de dış görünüşün altındaki
isteklere, sevgi ve nefretlere, sempati ve antipatilere, çekim ve itmelere
dayanan , ilk bakışta görünmeyen ama sosyometri testiyle tespit edilebilen, bir
takım gruplaşmalar, klikleşmeler vardır ki buna «sosyometrik matris» denir.
Dış toplumla sosyometrik matriksin çatışması sosyal gerçeği meydana getirir.
ikisi arasındaki ayrılık ne kadar çok olursa sosyal gerçekteki gerginlik o kadar
fazla olur.
 5. Deney Metodu: Fen bilimlerinde deney
şartları tarafımızca hazırlanan ve istediğimiz
zaman, istediğimiz kadar tekrarlayabildiğimiz
işlemlerdir. Bunun için özel laboratuvarlar
kurulmuştur.
 Ancak sosyal bilimlerde ve eğitim sosyolojisinin
konusu insan toplum ve eğitimle ilgili toplumsal
davranış olduğundan fen bilimlerindeki gibi bir
deney anlamak mümkün olmaz. Sosyal
bilimlerde laboratuvar tarihtir. Sosyal hayat bir
laboratuvar gibi kabul edilip onun analiz ve
sentezi yapılır.
 Eğitim sosyolojisinde uygulama alanına şunları
örnek verebiliriz:
 Deneme okulları açmak veya mevcut okullarda
yeni programlar uygulamak
 Ülkemizde sekiz yıllık eğitim için pilot okulların
açılması veya mevcut okullarda yabancı dil
öğreniminin kurs şeklinde verilmesinin
denenmesi gibi.
 Eğitimciler ülkemizde bu metodun bilimsel
şekilde uygulanmadığı, eğitimcilere yeteri kadar
danışılmadan, eğitimle ilgili kararların daha
ziyade siyasi verildiğinden müştekiler…
 6. Tarihi Metot/: Belge tarama
Tarihi belgelere, verilere, tarihi olay ve olgulara
bakarak onlar arasında ilişki ve bağlantılar
kurarak, sosyal hayatla ilgili tespitlere varmayı
hedefleyen metottur. Tarihsel inceleme metodu da
denilen bu metodu ilk uygulayan İbn Haldun’dur.
Zahiri tarih-batıni tarih, coğrafi faktörlerin/iklim
şartlarının toplumların hareketli veya tembel
olmalarına etkisi; toplumları organizmaya
benzetmesi.
Türk eğitim sosyoloğu da Türk eğitim tarihini
inceleyerek bugüne ışık tutabilir hatta tutmalıdır.
 7. Mülakat: Anketin daha çok kitlelere ulaşarak
temayül ölçebildiği ancak yüzeysel kaldığı
durumlarda devreye girer. Belirlenen konuyla
ilgili birebir derinlemesine görüşmedir. Öğrenci
alımında, işçi alımında, memur alımında
uygulanabilir.
 Eğitimde genellikle kabiliyet ağırlıklı branşlara
öğrenci seçerken kullanılmaktadır.
 8. Gözlem: Sosyal bilimlerin en çok kullandığı
metotlardan biridir. Olayların kendi akışı içinde
gözlendiği, takip edildiği bir süreçte gerçekleşir.
 Biruni

You might also like