Professional Documents
Culture Documents
Atatürk İlkeleri
Cumhuriyetçilik
Cumhuriyetçilik, devletin siyasi rejimi olarak Cumhuriyeti benimseme, Cumhuriyeti
fazilet rejimi olarak tanımlama ve değerlendirilme demektir.
Cumhuriyet rejiminin esasları şunlardır;
o Cumhuriyette esas kural seçimdir. Cumhuriyet rejiminde en büyüğünden en
küçüğüne kadar devlet hizmetlerinin hepsinde seçim ve tayin usulü kullanılır. Veraset
( babadan oğula) usulünü reddeder.
o Cumhuriyet rejiminde devlet reisliğinde kaydı hayat (ölünceye kadar) şartı da yoktur.
Devlet başkanı ve kamu hizmeti görevlileri seçimle veya tayinle belirli süreler için iş
başına gelir.
o Cumhuriyet rejiminde egemenlik millete aittir.
o Demokrasi ile cumhuriyetin yakın ilişkisi vardır. Demokrasinin en gelişmiş şekli
cumhuriyetle sağlanır.
Cumhuriyetin temelleri 23 Nisan 1920 tarihinde atılmıştır. 29 Ekim 1923 tarihinde
devlet şekli olarak Cumhuriyet ilan edilmiştir.
Milli egemenlik ilkesinin devletin siyasi rejiminin temel esası olması Cumhuriyetin
ilanını gerekli kılmıştır.
1937 yılında yapılan değişiklikle Cumhuriyetçilik ilkesi anayasaya da girmiştir.
Cumhuriyet rejiminin en önemli özelliğinden birisi de; eşitlik ilkesi olup ülkede
yaşayan bütün vatandaşların ırk, dil, din ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin kanun
önünde eşit olmasıdır.
Türkiye’de Cumhuriyetin ilanı ile birlikte «Yurtta sulh, cihanda sulh» politikasıyla uzun
bir barış dönemi yaşanmıştır.
Atatürk’ün Cumhuriyet ve Cumhuriyetçilik Anlayışı
o Atatürk gençliğinden beri Cumhuriyetçi bir anlayışa sahip idi. Hatta İttihat Terakki
Cemiyetinin Aralık 1908 Kongresinde yaptığı konuşmadan dolayı kendisi cumhuriyetçi
olmakla suçlanmıştır.
o Türk fikir ve siyasi hayatında ilk defa devlet şekli olarak cumhuriyeti dile getiren ve
savunan Atatürk olmuştur.
o Atatürk Türkiye’yi modernleştirmeyi gerçekleştirecek tek siyasi rejimin Cumhuriyet
olduğuna inanmıştır.
o Cumhuriyet rejimi Atatürk’ün karakterine ve Türk milletinin tabiat ve âdetlerine
uygundur.
o Atatürk’e göre en ileri devlet ve hükümet şekli Cumhuriyettir. Cumhuriyetle
demokrasiyi de eş değer tutarak Cumhuriyet rejiminin Demokrasi sistemi ile devlet
şekli olduğunu belirtmiştir.
o Atatürk’e göre Cumhuriyet, Türk İnkılabını da ifade etmektedir. Cumhuriyet
döneminde yapılan inkılâpların en büyüğü olarak da Türkiye Cumhuriyetinin
kurulmasını göstermektedir.
Atatürk’ün Cumhuriyetçilik ile ilgili sözleri
o « Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. Biz
Cumhuriyeti kurduk, o on yaşını doldururken demokrasinin bütün icaplarını sırası
geldikçe uygulamaya koymalıdır».
o « Asrı bir Cumhuriyet kurmak demek milletin insanca yaşamasının neye bağlı
olduğunu öğrenmesi demektir».
o «Türk milletinin tabiat ve âdetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir».
o « Cumhuriyet, yeni ve sağlam esaslarıyla, Türk milletini emin ve sağlam bir istiklâl
yoluna koyduğu kadar, asıl fikirlerde ve ruhlarda yarattığı güvenlik itibariyle, büsbütün
yeni bir hayatın müjdecisi olmuştur.».
Milliyetçilik
Millet: Bir vatan üzerinde aynı duyguyla bir kültür birliği kuran, bir bütün haline
gelmiş şuurlu halk kitlesidir.
Atatürk’e göre milletin tarifi;
«Millet, dil, kültür ve mefkure (ülkü) birliği ile birbirine bağlı vatandaşlarınteşkil ettiği
bir siyasi ve ictimaî (sosyal) heyettir».
Atatürk’e göre milletin yapıcı unsuru Türk diline önem ve değer vermektir. Türkdilini,
Türk milleti için kutsal bir hazine saymaktadır. Atatürk’e göre Türk dili, Türk milletinin
kalbidir, zihnidir.
Atatürk’e göre vatan diye adlandırılan toprak parçası, derin, şanlı geçmişin ve ataların
kutsal mirasının saklandığı, sınırları tarihte çizilmiş yer olarak belirtilmiştir. Vatan diye
adlandırılan toprak parçası hiçbir kayıt ve şart altında ayrılık kabul etmez bir
bütündür.
o Milliyet: Bir millete mensup olma ve bir millete bağlı olma halidir.
o Milliyetçilik: Bir millete mensup kişilerin mensup olduğu millete karşı besledikleri
bağlılık duygusu ve şuurudur.
Osmanlı Devleti Zamanında Milliyetçilik
o Milliyetçilik akımı Fransız Devrimi ile ortaya çıkmıştır.
o Avrupa devletleri milliyetçilik akımını Osmanlı Devletini parçalamak için azınlık
isyanlarında kullanmıştır. Osmanlı devleti de parçalanmanın önüne geçmek için
Osmanlıcılık politikasını uygulamaya başlamıştır.
o Çok milletli bir yapıya sahip olduğu için Osmanlı aydınları devletin parçalanmasını
hızlandıracağı için siyasal milliyetçilikten çekinmişlerdir.
o I. ve II. Meşrutiyet Döneminde milliyetçilik anlayışı fikir ve edebiyat alanında
kullanılmaya başlanmıştır.
o Birinci Dünya savaşında ise Milliyetçilik anlayışı Turancılık olarak kullanılmıştır.
o İstiklâl Savaşı döneminde, Misak-ı Milli sınırları içerisinde milli egemenliğe bağlı tam
bağımsız bir devlet kurmak esas alınmıştır.
Atatürk’ün Milliyetçilik Anlayışı
o En büyük Türk milliyetçisi Atatürk, konuşmalarında ve yazışmalarında Türk milletine
olan sevgisini, inancını ve güvenini her fırsatta dile getirmiştir. Atatürk bu düşüncesini
« Benim hayatta yegane fahrim (şerefim), servetim Türklükten başka bir şey değildir»
sözüyle dile getirmiştir.
o Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı, özellikle Türk milletinin birliği ile beraberliğine yer ve
değer vermektedir. Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı, birleştirici ve toplayıcı nitelikte ve
millet yararınadır.
o Atatürk’ün milliyetçilik anlayışında millet, milli irade ve milli bağımsızlık çok önemli rol
oynamaktadır.
o İstiklal savaşında, millet, milli hakimiyet ve Türk milliyetçiliğini Milli mücadelenin
temeli yapmıştır.
o Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı, bütün milletlerin bağımsızlık kazanmalarına yöneliktir.
o İstiklal savaşından sonra gerçekleşen inkılâplarla milli olmayan siyasi ve sosyal
değerler tasfiye edilmiş bunların yerine öz değerler alınmıştır.
o Türk milliyetçiliği başka milletlerin haklarına riayet eden bir milliyetçiliktir.
Emperyalizm ve sömürgeciliği reddeder.
o Türk milliyetçiliği ırkçı değildir. Türk milletinin dünya medeniyetlerine hizmetlerini
inceler.
o Türk milliyetçiliği millet gerçeğini ve milliyetçiliğin temel unsurlarını ret ve inkar eden
anlayışın karşısındadır.
« Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak, evvela bizim kendi benliğimize ve
milletimize bu hürmeti hissen fikren, fiilen, bütün iş ve hareketlerimizle gösterelim;
bilelim ki milli benliğini bulmayan milletler başka milletlerin avıdır». Sözüyle Atatürk
milliyetçilik hakkındaki düşüncesini dile getirmiştir.
Halkçılık
o Halkçılık, halkın halk tarafından halk için idaresidir. Halkçılıkta asıl önemli olan halkın
kendi kendini demokratik esaslara uygun olarak yönetmesidir.
o Halkçılıkta devletin siyasi rejimi, halk tarafından ve halkın menfaatine kullanılır.
o Bu bakımdan halkçılık, gerçek demokrasinin gerçekleşmesi ve yerleşmesi amacına
yönelik olur.
o Cumhuriyet de aslında bir halk hükümetidir ve her şeyin halk tarafından ve halkın
menfaatine kullanılmasını gerekli kılar.
o Halkçılığın esasında kökünde halk vardır. Halkçılık halk gerçeğinden hareket eder.
Toplum düzenini halkın yararına korumayı öngörür.
Atatürk’e Göre Halkçılık Anlayışı
o Devletin bütün kudret ve hakimiyetinin halktan geldiğini, toplum içinde fert, aile ve
sınıf imtiyazı mevcut bulunmadığını, kanun önünde herkesin eşit olduğunu ifade eder.
o Mesleği ne olursa olsun toplumdaki herkes, Türkiye’yi çağdaş uygarlık seviyesinin
üzerine çıkarmak için büyük bir dayanışma içerisinde çalışır.
o Halkçılık; milli mücadele hareketini canı ve kanı pahasına yapan Türk milletinin
zaferden sonra yönetime ortak olma çabasıdır.
o Atatürk, Milli mücadele devam ederken 13 Eylül 1920 tarihinde Meclise sunduğu
o «Halkçılık» programında; «Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir. İdare usulü halkın
mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesine dayanır.» diyerek Halkçılık politikasına
ne kadar çok önem verdiğini göstermiştir.
o Halkçılık ilkesinde milletin fertleri arasında eşitlik vardır.
o Atatürk’ün halkçılık anlayışında, bireyler arasında eşitlik olduğu kadar, demokrasi
anlayışı da yer almaktadır.
o Atatürk’ün Halkçılık anlayışını belirtmesi bakımından 17 Şubat 1923 de İzmir
o İktisat Kongresinde yaptığı konuşma çok dikkat çekicidir;
«Arkadaşlar, sizler doğrudan doğruya milletimizi teşkil eden halk sınıflarının içinden
geliyorsunuz ve onlar tarafından seçilmiş olarak geliyorsunuz. Bu itibarla
memleketimizin, halini, ihtiyacını, milletimizin emellerini ve elemlerini yakından
biliyorsunuz. Sizin söyleyeceğiniz sözler, alınması lüzumunu beyan edeceğiniz
tedbirler; doğrudan doğruya halkın lisanından söylenmiş gibi telakki olunur…. Halkın
sesi, hakkın sesidir».
o Atatürk bu konuşmasında milletin tabanına halkı yerleştirmektedir.
Atatürk İlkeleri
Laiklik
Laiklik, Yunanca «Laikos» ve Latince «Laicus» kelimelerinden gelmekte olup; dini
olmayan düşünce ve kurum ve ruhani olmayan anlamına gelmektedir.
Avrupa’da Fransız Devrimi ile birlikte kilise sadece dini bir kurum haline getirilmiş ve
siyasal yetkileri elinden alınmıştır.
Osmanlı Devletinde bu kavram Meşrutiyet yıllarında girmiş «Ladini» ve «Lâ rehbani»
şeklinde kullanılmıştır.
Laiklik; dinin siyaset ve devlet işlerine karıştırılmamasını ve her vatandaş için vicdan
hürriyetinin sağlanmasıdır.
Laiklik, din işlerinin kişilerin vicdanına terk edilmesini ve devletin dinler karşısında
tarafsız kalarak din hürriyetini sağlaması olarak anlaşılır.
Türk İnkılâbında Laikliğin Gelişmesi ve Anayasaya Girişi
o Türk İnkılâbında Laikliğin gelişmesi kademeli yol takip etmiştir.
o Amasya tamimi ile « Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır»
ifadesi ile, Erzurum Kongresinde «Kuvay-ı Milliye’yi amil, milli iradeyi hakim kılmak
esastır» kararı alınmış; daha sonra 1921 ve 1924 Anayasalarında «Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir» maddeleri yer almıştır.
o Böylece İstanbul'daki padişahın saltanat ve dini yetkileri millete ve onun temsilcisi
TBMM’ne verilmiştir.
o 1 Kasım 1922’de Saltanat kaldırılmıştır. Osmanlı hanedanlığında sadece Hilafet
makamı bırakılmıştır.
o Saltanatın kaldırılmasından sonra 1923’de Cumhuriyet ilan edilerek egemenliğin
millette kalmasına devam edilmiştir.
o 3 Mart 1924 tarihinde Halifelik makamı da kaldırılmıştır. Halifeliğin kaldırılmasıyla
birlikte Şeriye ve Evkaf vekâleti de kaldırılmış, Tevhid-i Tedrisat Kanunu kabul edilerek
eğitim ve öğretim faaliyetleri Maarif Vekâletinde toplanmıştır. Din işlerini yürütmek
üzere Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur.
o 30 Kasım 1925 tarihinde Tekke, Zaviye ve Türbeler kapatıldı.
o 1926 yılında kabul edilen Medine Kanun ile Hukuk laikleştirilmiştir.
o 1928’de Anayasa’dan «Türkiye Devletinin Dini İslam'dır» maddesi çıkarılarak devletin
tüm dinlere tarafsız kalması sağlandı.
o 1937’de Laiklik İlkesi Anayasaya girdi. Daha sonra hazırlanan 1961 ve 1982
Anayasalarında da yer aldı.
o Laiklik, kişilerin dini inanç ve hürriyetini sağladığı gibi daha geniş bir anlamda düşünce
hürriyetini de sağlamıştır.
o Laiklik ayrı dinlere mensup olanlar ile aynı dine mensup olup farklı mezheplerde olan
kişilere kanun önünde eşitlik sağlamıştır. Bu nedenle laiklik, Türkiye için güvenlik ve iç
huzuru sağlayan uygulamadır.
Atatürk’ün Laiklik Anlayışı
o Atatürk’e göre; din bir vicdan meselesidir. Atatürk’ün karşı olduğu taassuptur,
gericiliktir, din ve devlet işlerinin birbirine karıştırılmasıdır. Atatürk’e göre; « Laiklik,
yalnız, din ve dünya işlerinin birbirinden ayrılması demek değildir. Tüm yurttaşların
vicdan, ibadet ve din özgürlüğü de demektir».
o Atatürk, İslam dinine önem ve değer vermiş, İslam dininin akıl ve mantığa yer veren
mükemmel bir din olduğunu ifade etmiştir. « Bizim dinimiz en makul ve en tabii bir
dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabi olması için akla,
fenne, ilme ve mantığa uyması lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur.
Müslümanların toplumsal hayatında, hiç kimsenin özel bir sınıf halinde mevcudiyetini
muhafaza hakkı yoktur. Kendilerinde böyle bir hakkı görenler dini emirlere uygun
harekette bulunmuş olmazlar. Bizde ruhbanlık yoktur, hepimiz eşitiz ve dinimizin
hükümlerini eşit olarak öğrenmeye mecburuz. Her fert dinini, din duygusunu, imanını
öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Orası da mekteptir.»
Devletçilik
Yeni Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda Osmanlı Devletinden miras kalan geri kalmış
ekonominin güçlü hale getirilmesi ve Türkiye Cumhuriyetinin çağdaş uygarlık
seviyesinin üzerine çıkarılması için ekonomik kalkınmada devletçilik ilkesi
uygulanmıştır.
Devletçilik modeli Türkiye’nin ekonomik şartları dikkate alınarak; dünyada uygulanan
başka bir model örnek alınmadan uygulanmış sadece Türkiye’ye has bir modeldir. Bu
nedenle devletçilik özellikle sosyal, ahlaki ve millidir.
Devletçilik, devletin ekonomik alanda doğrudan doğruya müdahalesini öngören bir
sistemdir.
Devletçilik ile karma ekonomi aynı anlamdadır.
Devletçilik, özel teşebbüs serbestliği ile devlet işletmeciliğinin birlikte bulunmasını
gerektirir. Herhangi bir faaliyette özel teşebbüsün gücü yetmediği yerde devlet
ekonomik faaliyete girer; özel teşebbüse destek sağlar veya hepsini kendisini yapar.
Atatürk’ün Devletçilik Anlayışı
o Devletçiliğin amacı;
Demokratik düzen içerisinde süratle kalkınmayı sağlamak.
Devlet yetkilerini toplumun refahına yöneltmek.
Milli servetin dağıtımında adaletli olmak ve emek sarf edenlerin refahını sağlamak.
o Devletçiliğin kapsamı;
Devletçilik, devlet müdahalesini gerektirmektedir.
Devletçilik planlı ekonomiyi gerekli kılmaktadır (1933 den sonra I. Beş Yıllık
Kalkınma Planı yapılmıştır.)
Devletçilik, özel teşebbüsü ve devlet işletmeciliğini bir arada dengeli bir şekilde
bulundurmayı gerekli kılar.
o Atatürk döneminde 1923- 1933 yılları arasında ılımlı devletçilik uygulanarak özel
teşebbüse daha çok yer verilmiş; devlet alt yapı hazırlıkları ve sermaye birikimi
çalışmaları yapmıştır. 1929-1930 dünya ekonomik buhranı, sermaye azlığı ve özel
teşebbüsün güçsüzlüğü nedeniyle 1933- 1938 yılları arasında Devletçilik tam olarak
uygulanmış, sanayi kalkınmasına daha çok önem verilmiştir.
o Atatürk’e göre devletçilik, « Bizim takip ettiğimiz devletçilik ferdi mesai ve faaliyeti
esas tutmakla beraber mümkün olduğu kadar az zaman içinde milleti refaha ve
memleketi mamuriyete eriştirmek için milletin umumi ve yüksek menfaatlerini icap
ettirdiği işlerde bilhassa iktisadi sahada fiilen alakadar etmektedir.
İnkılapçılık
Türk İnkılâbının amacı; Türkiye Cumhuriyetini çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine
çıkarmaktır. Bundan dolayı inkılapçılık ilkesi bir taraftan uygarlık gereği inkılapları
öngörürken diğer taraftan da ileriye yönelmeyi gerekli kılmaktadır.
Atatürk, devlet ve toplum hayatındaki inkılâpları ani ve kısa zamanda yapmıştır.
Bunun nedeni, zaman kazanmak ve Batı ile olan bilimsel ve teknolojik eksikliği bir an
önce gidermektir.
İnkılâpçılık ilkesi; toplumsal gelişmelerin sonucu, toplumsal ihtiyaçları karşılayan
kurallar konulurken ve yeni düzenlemeler yapılırken bilimsel arayış, bilimin ışığı
altında gelişmeleri değerlendirmek demektir.
İnkılâpçılık ilkesi, inkılapları sevmek ve korumak, onu medenî ve insanî yaşayışın
gereği olarak savunmak demektir. Atatürk, İnkılâpçılık ilkesi ile Türk toplumunu içerde
ve dışarda saygın ve medeni bir toplum yapmayı amaçlamıştır.
İnkılâpçılık ilkesi, daima ileriye yönelmeyi, sosyal bünye değişikliği ile gelişmeyi ifade
eder. Mevcut durumu savunmaya ve tutuculuğa karşı bir düşüncedir.
İnkılâpçılık , dinamizm demektir. Modernleşme ve çağdaşlaşma yönünde daima
ileriye, çağdaş uygarlığa doğru gitme demektir. Doktrin, doğma, katı kuralları kabul
etmez.
Atatürk inkılâpçılık ilkesi ile, Türk toplumundan inkılâpları muhafaza etmeyi ve
inkılâplara karşı yapılacak hareketlerde savunmayı da istemiştir.
Atatürk, « Bu inkılâp, milletin selâmeti namına, hak namına yapıldı. Milletimiz
demokratik bir hükümet tesis etmek sayesinde düşman ordularını imha etti» diyerek
İnkılâbın, Türk milleti ile bağlantısını dile getirmiştir.