You are on page 1of 7

ANKARA HACI BAYRAM VELİ ÜNİVERSİTESİ

TARİH BÖLÜMÜ

20. YÜZYIL DÜNYA TARİHİ

2.DÜNYA SAVAŞINDA TÜRKİYE İÇ VE DIŞ POLİTİKASI

HAZIRLAYAN : BERKAY ÖZTAŞ


Türk Dış Politikası
Türkiye'nin II. Dünya Savaşı'ndaki durumu, "coğrafi konumunun özellikleri"
nedeniyle gerek Müttefiklerin gerek Mihver 'in Türkiye'nin kendi yanlarında
savaşa sokmak için harcadıkları çabaların ve Türkiye üzerinde yaptıkları
baskıların hikayesinden başka bir şey değildi.Savaşan tarafların bu faaliyetleri
karşısında Türkiye'nin politikası ise, savaşın dışında kalmak ve devletler arası
çıkar çatışmalarından yararlanarak "denge siyaseti" izlemekti. Türkiye'nin
savaşa girmemesinde; Yurtta barış, dünyada barış politikası izlemesi, Uzun
süren ve çok fazla kayıp verilen savaşlardan çıkmış olması, (Balkan I. Dünya,
Kurtuluş Savaşı vb.) Ekonomik durumun elverişli olmaması
Yeni kurulan bir ülke olması İngiltere'nin vaat ettiği silah ve malzemeleri
vermemesi etkili olmuştur. İngiltere ve Fransa ile karşılıklı Yardım Antlaşması
Türkiye savaşta tarafsız kalmak istemiştir. Ancak, Almanya'nın 1930'lu yıllarda
komşularına saldırması, İtalya'nın 7 Nisan 1939'da Arnavutluk'u işgal etmeye
başlaması karşısında İngiltere ve Fransa'ya yakınlaşmıştır. Nitekim, 19 Ekim
1939'da Türkiye, İngiltere ve Fransa arasında, "Karşılıklı Yardım Anlaşması”
imzalamıştır. Antlaşmaya göre; Bir Avrupa devletinin Türkiye'ye saldırması ve
savaş çıkması halinde Fransa ve İngiltere'nin Türkiye'ye yardım etmesi, İngiltere
ve Fransa bir Avrupa devletinin saldırısına uğrarsa, Türkiye'nin bu iki devlet
yararına tarafsızlık politikası izlemesi, Türkiye, bu antlaşmaları Alman
Nazizm'ine ve İtalyan faşizmine karşı yapmasından dolayı, Sovyetler Birliği'nin
bir zorluk çıkarmayacağını düşünmüştür. Ancak SSCB'nin; Almanya ile
antlaşması, Boğazlar'da üs istemesi üzerine antlaşma olmamıştır. Almanya ile
Saldırmazlık Pakti Almanların Yunanistan'ı işgali ve Bulgaristan'ın Almanya
yanında savaşa katılması savaşın Türkiye sınırına dayanmasına yol açtı.
Almanya, Türkiye'nin Müttefiklere yakınlaşmasını önlemek amacıyla 18
Haziran 1941'de "Türkiye ile karşılıklı saldırmazlık paktı" imzaladı.
Türkiye'nin II. Dünya Savaşı'nın dışında kalmasını sağlayan gelişmelerden
biridir. Buantlaşma İngiltere ve ABD'nin hoşuna gitmedi. ABD bu nedenle
Ödünç Verme ve KiralamaYasası çerçevesinde Türkiye'ye yaptığı yardımı kesti.
Roosevelt ve Churchill arasındaki 1943 Casablanca Konferansı'nda Türkiye'nin
de savaşa katılmasıyla bir Balkan cephesinin açılmasına karar verildi. Churchill,
durumu Türk liderlerine bildirmek için 30 Ocak-1 Şubat 1943 arasında Adana'da
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve Başbakan Şükrü Saraçoğlu ile görüşmelerde
bulundu.
Adana Konferansı 30 Ocak - 1 Şubat 1943
Churcill, Türkiye'nin en geç 1943 yılı sonunda savaşa katılmasını istedi. Buna
karşılık Türkdevlet adamları şu iki nokta üzerinde özellikle durdular:
1. Türkiye, Sovyet Rusya'dan emin değildi ve ondan çekinmektedir.
2. Türkiye'nin savaşa katılabilmesi için Türk ordusunun malzeme bakımından
geniş ölçüde takviyesi gereklidir.
Sovyetler, Türkiye'nin tarafsızlığının Almanya'nın işine yaradığını söylüyor,
savaşa sokulmasında israr ediyorlardı. Ekim 1943'te yapılan Moskova
Konferansı'nda 1943 yılı sona ermeden Türkiye'nin savaşa katılmasının
istenmesine karar verildi
I. Kahire Görüşmesi 5-6 Kasım 1943
İngiltere Dışişleri Bakanı Eden, bu kararı bildirmek üzere Türk Dışişleri Bakanı
ile Kahire'de görüştü. Türkiye bu konferansta, yeteri kadar yardım yapılmadıkça,
savaşa katılmayacağını bildirdi. Eden, olumsuz cevabın Türk - İngiliz
ilişkilerinin gerginleşeceğini söylediyse de Türkiye savaşa katılmayı reddetti.
Tahran Konferansı 28 Kasım 1943
1943 Kasım'ında Tahran Konferansı'nda Rusya zorla da olsa Türkiye'nin savaşa
sokulmasında israr etti. Stalin "gerekirse enselerinden yakalayarak savaşa
sokmak gerekir" sözleriyle ısrarını dile getirmiştir.
II. Kahire Görüşmeleri 4-6 Aralık 1943
Churchill Tahran Konferansı sonunda Cumhurbaşkanı İsmet Paşa ile görüştü.
Ağır baskı karşısında İsmet Paşa, prensipte savaşa katılmayı kabul etti. Ancak
savunma gücü için gerekli askeri yardım yapılmadığı müddetçe savaşa
girmeyeceklerini açıkladı. 1944'te Almanya'nın durumu çok kötüydü. Müttefik
Devletlerle ilişkilerini düzeltmek isteyen Türkiye, Almanya ile diplomatik
ilişkilerini kesti. Sovyetler 19 Mart 1945'te Türkiye ile 1925'te imzaladıkları
Saldırmazlık ve Tarafsızlık Pakti'ni feshettiler. Gerekçe olarak da antlaşmanın
yeni koşullara uymadığı belirtiliyordu. Gerçekte ise paktin feshedilmesi,
Sovyetlerin Türkiye'ye saldırmazlık sözünden kurtulması anlamına geliyordu.
Türkiye, yeni bir sözleşmenin koşullarını görüşmeye hazır olduğunu
bildirdi. Sovyetler, 7 Haziran 1945'te Türkiye'den, ittifak koşulu olarak Kars ve
Ardahan yöresinin Sovyetlere bırakılmasını ve Boğazlarda üs verilmesini
istiyordu. Bu gelişme, Sovyet - Türkiye ilişkilerini çok kritik bir noktaya
getirmiştir. İki devlet arasındaki ilişkiler bu
durumdayken Postdam Konferansı toplandı. Rusya'nın Türkiye'den istediklerini
ne İngiltere ne de ABD kabul edebilirdi. Bu nedenle her üç devletin Boğazlar
hakkında görüşlerini ayrı ayrı Türkiye'ye bildirmesine karar verildi.
Türkiye'nin İkinci Dünya Savaşı'na katılması
Türkiye, 23 Şubat 1945'e kadar bir yandan Almanya'nın, diğer yandan da
Müttefiklerin baskısına rağmen fiilen savaş dışında kalmayı başardı.
Yalta Konferansı'nda, Birleşmiş Milletler Konferansı'nın 25 Nisan 1945'te San
Fransisko'da toplanmasına karar verilmişti. Bu konferansa 1 Mart 1945 tarihine
kadar Mihver Devletleri'ne savaş ilan etmiş ve Birleşmiş Milletler Bildirisi'ni
imzalamış devletlerin çağırılmasına karar verildi. Türkiye, Birleşmiş Milletler 'in
dışında kalmak istemiyordu. Bu nedenle 23 Şubat 1945'te Almanya ve
Japonya'ya savaş ilan etti ancak fiilen savaşa katılmadı. Çünkü kısa bir süre
sonra Almanya ve Japonya teslim oldular. Türkiye'nin Almanya ve Japonya'ya
savaş ilan etmesi, yenik düşen devletlerle yapılacak olan barış konferanslarına
katılma olanağı sağlamıştır.
II. Dünya Savaşı'nın Türkiye'ye Etkileri
Türkiye, savaş başladıktan sonra İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planını
uygulayamadı. Türkiye'de bir tür savaş ekonomisine geçildi.
Türkiye her an savaşa girecekmiş gibi hazırlık yaptı. Tarafsızlığını
koruyabilmek için genel seferberlik ilan ederek çalışan nüfusun bir kısmını
silahaltına aldı. Bu da, üretimin azalmasına yol açtı. Bu durum da enflasyonu
hızlandırdı.
Hava saldırısı tehlikesine karşı tüm şehirlerde karartma uygulaması başlatıldı.
Karadeniz'de Türk gemi seferlerinin durdurulması gibi önlemler alındı.
Türkiye Cumhuriyeti, II. Dünya Savaşı'nın getirdiği ekonomik sıkıntıları
azaltmak amacıyla;
a) Varlık Vergisi Kanunu
b) Toprak Vergisi Kanunu
c) Milli Koruma Kanunu'nu çıkarmıştır.
a) Varlık Vergisi Kanunu:
II. Dünya Savaşı sırasında büyük kentlerde ticaret sektöründe etkin olan
azınlıkların
piyasadaki etkinliklerini azaltmak amacıyla çıkarıldı Uygulamada azınlıklar
üzerinde ayrımcılığa ve baskı aracına dönüştü. Bu kanun ile Türkiye vatandaşı
olan gayrimüslimlerin servetinin önemli bir bölümüne devletçe el konuldu,
vergiyi ödemeyen veya ödeyemeyen kişiler, Aşkale'de kurulan çalışma kampına
gönderildi. Uygulama, içten ve dıştan gelen yoğun baskılar karşısında 1943'te
durduruldu.

b) Toprak Vergisi Kanunu:


Türkiye, II. Dünya Savaşı'nın sonuçlarına bağlı olarak ortaya çıkan ekonomik
sıkıntıyı
çıkardığı Toprak Vergisi Kanunu ile tüm ürün çeşitlerinden %10'a kadar varan
oranlarda
vergi alarak atlatmaya çalıştı.
c) Milli Koruma Kanunu:
1940'ta çıkarılan ve 1942'de değişikliğe uğrayan kanun ile;
• Üretim, tüketim ve dağıtım devletin denetiminde olacak
• Üretimi aksatan işletmelere gerektiğinde el konulabilecek
• Dış ticaretin düzenlenmesi ve kontrolü devletin elinde olacak
• Devlet, halkın ve ordunun ihtiyacı olan ürünleri değerinden alacak

Et Balik Kurumu ve Petrol Ofisi gibi kurumlar oluşturulacak


Savaş Yıllarında (1940-1945)
Türkiye'de yaşanan ekonomik sıkıntılar sonucunda 1940 ve 1945 yıllarında
nüfus artışında azalma görüldü. Ayrıca "II. Beş Yıllık Sanayi Planı" ise
uygulanamadı. Bu dönemde savaş şartlarına rağmen devlet harcamalarının bir
kısmı eğitim ve kültüre ayrıldı. Bir yandan ilkokul yapımına hız verilirken diğer
taraftan 1940'ta çıkarılan bir kanunla köylülerin kendi yörelerinde ve pratik
bilgilerle eğitilmesini öngören Köy Enstitüleri kuruldu. Şiirde serbest nazımı
savunan Orhan Veli Kanik, Oktay Rifat Horozcu, Melih Cevdet Anday'ın
öncülüğünü yaptığı "Garip Akımı "bu dönemde ortaya çıktı. Peyami Safa,
Ahmet Hamdi Tanpınar, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Behçet Necatigil ve Sait Faik
Abasıyanık bu dönemin önemli şair ve yazarlarındadır.
Savaş yıllarında insanların siyasi gelişmeleri takip etme isteğinden dolayı, radyo
sevilip yaygınlaştı. Ankara Radyosu deneme yayınlarından sonra 1943'te sürekli
yayına geçti. Bu dönemde halk müziği derleme çalışmalarının dinleyenlere
sunulduğu "Yurttan Sesler" programları yapıldı. Münir Nurettin, Hafiz Burhan
başta olmak üzere pek çok Türk sanat Müziği sanatçısı plaklarında türkülere yer
verdi. 1940'ta İstanbul Konservatuarının "kurumsal bir eğitim vermek üzere
açılması da Türk musikisi açısından önemli bir gelişme oldu. Sanat müziği ile
ilgilenenler geniş kitlelere ulaşmak için halk müziğinden yararlandı. Sadettin
Kaynak başta olmak üzere bazı bestekârlar ise halk türküsü tarzında şarkılar
bestelediler. Safiye Ayla, Müzeyyen Senar, Hamiyet Yüceses, Perihan Altındağ
Sözeri gibi dönemin önemli sanatçıları radyo programları ve taş plaklarla
kendilerini halka tanıttılar.
KAYNAKLAR
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞINDA TÜRKİYE’NİN SAVAŞ DIŞI
KALMA POLİTİKALARI VE SONUÇLARI
 Yıl 2020, Cilt 1, Sayı 45, 201 - 221, 03.03.2020

Fatma Rezzan ÜNALP

İkinci Dünya Savaşı Döneminde (1939-1945) Türk Dış Politikası

 Yıl 2020, Cilt 24, Sayı 4, 1755 - 1777, 31.12.2020

Gülay SARIÇOBAN

İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDA TÜRK DIŞ POLİTİKASI Dr.


Mücahit ÖZÇELİK
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI DÖNEMİNDE TÜRKİYE’NİN DIŞ
POLİTİKASI (1939- 1945) YÜKSEK LİSANS TEZİ Hazırlayan:
Tuğba EYERTAŞ Danışman Dr. Öğretim Üyesi Mustafa
ALBAYRAK

You might also like