Professional Documents
Culture Documents
Dersin Amacı
• Toprak kavramının ana hatlarıyla öğrenilmesi
Dersin İçeriği
• Giriş ve ders tanıtımı, Geçmişten günümüze Toprak kavramı, Toprağın önemi, Modern Toprak tanımı
• Toprak ana materyali ve ana kayası, Toprağın bileşenleri
• Toprak oluşumunda parçalanma ve ayrışma ,Toprak yapan faktörler
• Toprak oluşum işlemleri (horizonlaşmaya neden olan süreçler), Toprak sisteminde değişmeler,
Toprak profili
• Toprakların fiziksel özellikleri – 1 Toprak fazları, yoğunluk, hacim ağırlığı, porozite, Toprak tekstürü,
Toprak strüktürü
• Toprakların fiziksel özellikleri – 2 Mineral maddeler, Toprak rengi, Toprak havası, Toprak sıcaklığı,
Toprak suyu ve sınıfları
• Toprakların kimyasal özellikleri Kimyasal bileşim, toprak reaksiyonu, organik ve inorganik toprak
kolloidleri
• Toprakların kimyasal özellikleri Kil mineralleri, KDK, DK, toprakta kireç
• Toprakların Biyolojik özellikleri Toprak organik maddesi Bitki Besleme ve toprak verimliliği
• Analiz için toprak, bitki, su numunesi alma işlemleri ve önemi Toprak örneklerinin alınması,
Bitki/yaprak örneklerinin toplanması, Su örneklerinin alınması
• Toprak yönetimi ve toprak sağlığı, Toprak yetenek sınıfları, Yanlış arazi kullanımı, Toprak erozyonu
1.Toprak tanımı
2.Toprak elementleri ve mineralleri
3.Toprak oluşturan kayalar
a) Magmatik kayalar
b) Tortul kayalar
c) Metamorfik kayalar
4. Toprak oluşumu
a) Toprak oluşum faktörleri
b) Toprak oluşum olayları(Podsollaşma,Kireç birikimi (Kalsifikasyon),
Lateritleşme, Gleyleşme, Tuzlulaşma, Alkalileşme
5.Toprak morfolojisi
6.Toprağın fiziksel özellikleri
Toprak bünyesi (dokusu, tekstürü), Toprak yapısı(Strüktürü), Toprak
rengi,Toprak sıcaklığı, Toprak havası, Toprak suyu, Toprak kıvamı
7.Toprağın organik maddesi
8.Toprağın kimyasal özellikleri
9.Toprak organizmaları; Toprak faunası
(mikrofauna,mezofauna,makrofauna),Toprak florası
10. Toprak erozyonu ve korunumu
11.Toprak kullanımı
12.Toprak çevre ilişkileri
Toprak nedir ?
Toprak, dünyadaki karasal ortamların
yüzeyini ince bir tabaka halinde
kaplayan,
çeşitli kayaç ve minerallerin çevresel
faktörlerin etkisiyle ayrılması sonucu
oluşan,
içerisinde inorganik ve organik
materyaller ile birlikte belirli oranlarda
hava ve su bulunduran,
bitkilere tutunma yeri ve besin kaynağı
olan üç boyutlu ve canlı bir doğal varlıktır.
Toprağın Önemi
Topraklar;
• Doğal ve kültür bitkilerinin üretiminde görev alırlar ve bütün
canlıların beslenme, barınma ve giyinme ihtiyaçlarını
karşılarlar.
• Tatlı su (içme ve kullanma amaçlı) kaynaklarının oluşmasında
ve devamlılıklarının sağlanmasında görev alırlar.
Endüstriyel ham madde olurlar (tuğla, kiremit, seramik vb).
Doğa kirleticisi kimyasalların şekil ve yapısını değiştirirler ve bu
kirleticileri bir kasa gibi muhafaza ederler.
Sanayi, turizm, şehir ve diğer yapılaşmalara zemin olurlar.
Çeşitli sanat yapılarında (baraj, yol vb) dolgu maddesi ve
geçirimsiz materyal olarak kullanılırlar.
• Pekmez, zeytinyağı gibi sıvıların durultulmasında öteden beri
toprak kullanılmaktadır.
• Kimi antibiyotiklerin üretilmesinde,
• Baraj çekirdeklerinin geçirimsiz duruma getirilmesinde,
• Arkeolojik de¤erlerin günümüze ulaşmasında, iklim
değişiklerinin izlenmesinde,
Bir ulus ve ülke için vazgeçilmez değerde bir varlıktır.
Toprak, birçok canlının besin ihtiyacını karşılar.
Biz besinlerimizin tümünü topraktan elde ederiz. Toprakta sebzelerimizi,
meyvelerimizi ve tahıllarımızı yetiştiririz.
Et, süt, yumurta gibi hayvansal ürünleri de yine topraktan beslenen
hayvanlardan elde ederiz.
ET
Bitkiler hem insanların, hem de hayvanların temel besin kaynağıdır.
Yeryüzündeki bitkilerin tümü toprakta yaşarlar.
Toprak canlı bir varlıktır. Çünkü içerisinde ve üzerinde milyonlarca canlı
yaşamaktadır. Böceklerin,solucanların ve mikropların (mikroorganizmaların)
büyük bir kısmı toprağın içinde yaşarlar.
Toprak da Canlıdır !
Bir hektar tarım toprağında
(30cm)
4 Ton
10 Ton
Zaman
İklim Canlılar Kayalar Topografya
A A
Fiziksel
B
C Mineralojik Kimyasal
R Biyolojik C
R
topraklar, doğada faaliyete bulunan
çeşitli faktörlerin (iklim, biyosfer,
topoğrafya, anamateryal ve zaman)
etkisi altında çok çeşitli kayaç ve
minerallerin fiziksel, kimyasal
ve biyolojik olaylar yardımıyla
ayrışması ve yeni bileşiklere-
Kayaçlar ürünlere dönüşmesi
sonucunda oluşmuş doğal ve canlı
Mineraller varlıklardır
Fiziksel
Kimyasal
Biyolojik
Etmenlerle
Doğal ve Canlı
Varlıklar
Kayaç çeşitli mineral topluluklara verilen
addır. kaya(ç)lar, oluşumlarına göre üç
grupta incelenir.
Volkan püskürmeleriyle yeryüzüne ulaflan
magmanın katılaşması sonucu oluşur.
Kurulu oldukları minerallere bağlı olarak
çeşitli renkler, sertlik, özgül ağırlık, kristal
şekillenmesi vb özellikler taşıyabilir. Granit,
bazalt, andezit, trakit, gabro, dasit, diyorit
birer püskürük kayaç örneğidir.
Bunların kaynağıda mağmadır ancak
mağmatik taşlar yeryüzüne ulaşınca
güneşlenme, buzullar, akarsu ve rüzgar
aşındırması gibi çeşitli dış olaylarla
karşılaşır.
Bunun sonucunda denizlerde göllerde
akarsu boylarında çöllerde tortulanma
yolu ile kat kat birikmiş yada çökeltilerle
oluşmuş taşlardır.
Bir volkanik veya tortul kayacın,
sonradan yüksek sıcaklık, yüksek basınç
gibi ikinci bir etmenle özellik değiştirmesi
sonucu oluşur. Örneğin granit yüksek
sıcaklık ve basınçla gnaysa,kireçtaşı ise
mermere dönüşür.
Toprak, çok uzun yıllar süren bir zaman
içerisinde oluşur. Toprak oluşumunu
sağlayan üç temel süreç vardır. Bunlar;
1. Fiziksel Parçalanma,
2. Kimyasal Ayrışma,
3. Biyolojik Ayrışma olaylarıdır.
Fiziksel Parçalanma
Toprağın oluşabilmesi için ilk önce kayaların parçalanması
gereklidir.Kayalar, yağış, sıcaklık, rüzgar gibi iklim koşullarının
etkisiyle parçalanır. Parçalanan kayalardan taş ve çakıl
meydana gelir. Bunlar ya oldukları yerde, ya da taşınarak
biriktikleri başka bir yerde parçalanmaya devam ederler.
Fiziksel parçalanma ile ufalanıp dağılan materyal, bitki
örtüsü, su ve havanın etkisiyle kimyasal ayrışmaya uğrar.
Bir maddenin başka bir maddeye dönüşmesi olayına
kimyasal ayrışma denir. İşte kayalar parçalanıp
ufalandıktan sonra çeşitli değişmelere uğrarlar. Böylece
farklı bir görünüm ve özellik kazanarak topraklaşmaya
başlarlar. Bu oluşumla birlikte toprakta biyolojik aktivite
de başlar.
Küçük kaya parçalarına kayaç denir. Kayaçların
içerisinde çeşitli mineraller vardır. Kimyasal ayrışma
sonucunda mineraller çözülür.
Bünyesindeki çeşitli elementler serbest kalır. Bitkiler ve
bazı canlılar bu elementlerle beslenir.
Biyolojik Ayrışma
Yaşama süresini tamamlayan bitki, hayvan ve çeşitli
mikroorganizmaların ölü dokuları ile onların atıkları sürekli
olarak toprağa karışır. Bunların hepsi birden toprağın organik
maddesini oluşturur.
Topraktaki canlı organizmalar, kendilerini besleyebilmek ve
yaşamlarını sürdürebilmek için toprak organik maddesini
kullanırlar. Böylece bu atık ve artıklar da ayrışmış olur. Bu
arada açığa çıkan birçok ayrışma yan ürünlerinin etkisiyle
toprak oluşumu hızlanır.
Topraktaki organik maddelerin ileri düzeyde parçalanıp
ayrışmasına humuslaşma denir. Toprak oluşumu humuslaşma
ile hızlanmakla beraber, yine de çok yavaş gerçekleşen bir
olaydır.
Toprak Oluşumu Süresi
40 cm
Toprağın başlıca üç ana unsuru vardır.
Bunlar;
1. Katı Kısım
2. Sıvı Kısım
3 .Gaz Kısım
İdeal Bir Tarım Toprağının
Fiziksel Bileşimi
Hava
%25 İnorganik Katı Kısım %50
Gözenek %50 (Mineral madde,
Madde Humus, Toprak
(Sıvı ve Gaz Faz)
% 45 Canlıları)
Su
%25
Organik Madde %5
Bir tarla toprağı derinlemesine kazıldığı
zaman toprağın profili ortaya çıkar.
Toprak profili toprağın dikine kesitinin
yandan görünüşü demektir. Yerkabuğu
üstünde ince bir örtü halinde bulunan
toprak, çeşitli katmanlardan oluşur. Bu
katmanlara horizon adı verilir.
Bir toprak profili genel olarak dört
katmandan (horizon) oluşmaktadır.
Bunlar A, B, C ve D katmanı olarak
adlandırılır.
A Katmanı
Toprağın en üst kısmındaki A katmanı toprağın yoğun olarak
işlendiği kısmıdır. Humusu çok olduğu için rengi koyudur
(Kahverengiden siyaha kadar). Bu katmanın üst kısmı taze
organik maddece çok zengindir. A katmanı içerisinde bolca
bitki kökü ve çeşitli organizmalar bulunur. Toprağın en aktif olan
kısmı A katmanıdır.
B Katmanı
A katmanının altında yer almaktadır. B katmanı A katmanından
daha açık renktedir. Çünkü içinde fazla humus yoktur. Fazla
bitki kökü ve canlı bulunmaz.
A horizonunun erozyonla kaybedilmesi nedeniyle ortaya çıkan
bu tabakada tarım yapılırsa fazla ürün elde edilemez.
Bu iki katman; fiziksel parçalanma, kimyasal ve biyolojik
ayrışmalar sonucunda binlerce yılda ancak oluşmuş esas
toprağı meydana getirirler.
C Katmanı
B katmanının altında yer almaktadır. C katmanı henüz
ayrışmaya yeni başlamış olan ana materyaldir. Ana materyal
toprağın oluştuğu ana maddedir. C katmanında hiç organik
madde ya da mikroorganizma yoktur. Bitki kökü ve artıkları
bulunmaz. Bu tabaka zamanla ayrışarak B katmanına dönüşür.
D Katmanı
Bazı topraklarda C katmanı altında D katmanı
bulunabilmektedir. D Katmanı toprağın oluştuğu ana kayadır.
Ana kaya tamamen katı ve henüz hiç ayrışmamıştır. Ana kaya
zamanla parçalanıp, ayrışarak bazı değişikliklere uğrar ve önce
C katmanını oluşturur. Ardından, süren değişikliklerle B
katmanına ve en sonra da tarımsal toprak olan A katmanına
dönüşür. Ancak bu değişiklikler çok uzun yıllarda
gerçekleşmektedir.
Ana kayanın fiziksel parçalanması ile
başlayan ayrışma, çeşitli kimyasal
çözülme olayları, organik maddenin
toprağa karışması ve taşıma olayları ile
devam etmekte ve sonuçta çeşitli
horizonlardan ibaret bir toprak profili
oluşmaktadır.
Toprak oluşumunda etkili olan faktörler;
ana kaya, iklim, organizma, topografya
ve zaman olarak beş madde altında
toplamıştır.
Toprakların oluşması için öncelikle ana
materyalin ayrışması ve çözülmesi
gerekmektedir.
Ana materyalin çözülmesi ile bir çok
mineraller ve elementler açığa
çıkmaktadır ve bunların toprak suyunda
eriyik hale geçmesi ile de bitkiler
beslenmekte ve böylece toprakta
organik faaliyetler bunu takibende
organizmalar etkili olmaktadır.
Yer yuvarlağının kara bölgelerini saran kıtasal kabuğun kalınlığı genel
olarak 35-70 km arasında değişmektedir. Bu kıtasal kabuğun
bileşiminde 2 000’ i aşkın mineral ve 100’den fazla element
bulunmaktadır.
Dünyamızın kabuğunda en fazla bulunan element, kabuk ağırlığının
% 46.5’ ini ve hacminin % 94’ ünü oluşturan oksijendir.
Oksijen, kabukta olduğu gibi, toprakta bulunan inorganik
elementlerin kaynağını teşkil etmektedir.
Oksijenden sonra gelen silisyum kabuk ağırlığının % 28.9’ unu
hacminin ise % 0.88 ‘ini oluşturmaktadır.
Silis, magmanın soğuması sırasında kuvars halinde magmatik
kayalara yerleşmiştir. Alüminyum, kabuk ağırlığının % 8.3’ ünü teşkil
eder; toprakta kil minerallerinde bulunduğu gibi mika ve feldspatlar
halinde kayaların bünyesinde bulunur. Bu iki element, oksijenle
birleşerek oksitleri oluşturmaktadır.
Bundan sonra gelen elementlerden Ca, Na, K,
Mg primer olarak volkanik kayalardaki
feldspatlarda bulunmaktadır. Bahsi geçen sekiz
element kabuk ağırlığının % 98.6’ sını hacminin
ise neredeyse % 100’ e yakın kısmını oluşturur.
Kayalar pekişmemiş mineral parçalarından
oluşmaktadır.
Bunların tam ayrışmamış kısımları toprak profili
boyunca yüzeyden alta doğru azalan miktarda
yer yer küçük ve büyük parçalar halinde
görülebilir.
İklim, yeryüzünde çözülme, aşınma, taşınma
ve birikme olaylarının cereyan etmesinde
dolayısıyla yeryüzünün şekillenmesinde aktif
rol oynamaktadır.
İklim elemanlarından başta yağış ve sıcaklık,
fiziksel ve kimyasal ayrışma olayları ile
bitkilerin yetişmesi, gelişmesi ve gerek
toprakta gerekse canlı örtüsü üzerinde
tutunan çeşitli mikro ve makroflora ve
faunanın yetişmesini ve faaliyetlerini
doğrudan etkilemektedir.
Toprak oluşumunda en önemli Faktör İklimdir
fazla yağış ve sıcaklı şartları altında, ana materyalin
çözülmesi, toprağın yıkanması ve bitkiyle diğer canlıların
aktiviteleri hat safhaya ulaşmaktadır.
Bunun yanında soğuk ve nemli iklim bölgelerinde sıcaklık
yetersizliği yüzünden organik maddenin ayrışması yavaş
seyretmektedir; kurak ve sıcak bölgeler ile yılın büyük bir
bölümünün donlu geçtiği yüksek enlemlerde pedojenez
çok yavaş cereyan etmekte ve hatta durmaktadır.
Bu alanlardan sıcak çöllerde, sıcaklık yeterli olmasına
rağmen su yetersizliği hem bitkilerin yetişmesini hem de
ayrışma olaylarını sınırlandırmıştır; bu bakımdan bu
sahalarda çok sığ olan toprak katı organik madde
yönünden oldukça fakirdir.
Soğuk bölgelerde, zeminde su bulunmasına karşılık
ayrışmayı ve bitki yetişmesini sıcaklık engellemektedir.
Toprak oluşumunda etkili olan iklim elemanları;
radyasyon, sıcaklık, toprak sıcaklığı, toprağın
donması, yağış, rüzgar vs. dir.
Ana materyalin çözülme derecesi başta sıcaklık ve
yağışa bağlıdır.
Nitekim sıcaklığın yüksek ve yağışın fazla olduğu
tropikal bölgelerde ana materyalin çözülmesi
birkaç metre derinliğe ulaşmakta hatta bazen yüz
metreyi aşmaktadır, soğuk kurak ve sıcak kurak çöl
bölgelerinden çözülmüş zon genellikle sığdır. Orta
kuşağın ılıman bölgelerinde çözülmüş zonun
derinliği orta derecededir.
Bir bütün olarak iklim elemanları bitki örtüsünün sahaya
yerleşmesini, gelişmesini ve büyümesini doğrudan
etkilemektedir.
Dolaylı olarak, çözülme ve toprak oluşumunda önemli
rol oynamaktadır.
Şöyle ki organik maddenin toprağa karışması ve organik
maddedeki elementlerin toprak çözeltisine geçmesi, bir
taraftan ayrışma olaylarının ilerlemesine öte yandan da
bitkilerin beslenmesine yardımcı olmaktadır.
Soğuk nemli bölgelerde organik maddenin toprağa
karışması güç olduğu halde, sıcak ve nemli bölgelerde
şiddetli mikroorganizma faaliyetleri organik madde çok
çabuk olarak ayrışmaktadır. Böylece iklim organik
maddelerin ayrışmasını kontrol altına almaktadır.
Toprak horizonlaşmasında ve toprak derinliğinin
artmasında yine iklim faktörleri ön plandadır.
Kurak ve yarı kurak bölgelerde yağış yetersizliği, bir
yandan ayrışmanın ilerlemesini engellerken, bir
yandan da toprağın yıkanmasının sınırlı halde
kalmasını sağlamaktadır. Ve bu nedenle toprakta
bazların birikimi artmaktadır.
Sıcak nemli bölgelerde topraktan Ca, Na, K, Mg ve
hatta SiO2 vs gibi elementler uzaklaşmakta ve
toprakta demir ve alüminyum oksitler birikmektedir
(lateritleşme);
soğuk ve nemli bölgelerde humus asitlerinin de
etkisine bağlı olarak SiO2 toprağın yüzey
horizonlarında artmakta, diğer element ve bileşikler
önemli ölçüde topaktan uzaklaşmakta ve toprakta
H iyon konsantrasyonu artmaktadır (podzolleşme).
Toprağın erozyonlaşmasında da dolaylı olarak yağış ve rüzgar
etkili olmaktadır. Bitki örtüsünden mahrum çıplak ve eğimli
alanlarda yağış şiddeti fazla olduğu takdirde erozyonlaşma
meydana gelmektedir; kurak ve yarı kurak bölgelerde rüzgar
şiddetli özellikle mil ve kaba kil gibi malzemeleri taşımaya
müsaitse rüzgar erozyonu oluşmaktadır.
Topografya, toprak oluşum faktörlerinden birisidir ve bu,
toprak özellikleri ile toprak yüzey şekilleri arasındaki ilişkileri
belirler.
Topografya makro ve mikro şeklinde iki ayrımlı konumda
tanımlanırken, makro topografya içeriğinde, dağlar,
ovalar, tepeler,plato ve dereler, mikro topografya da ise
yerel çöküntüler, tepecikler, çukurlar, set veya toprak
birikintileri tanımlanır.
Toprakların bulundukları yerde oluşması için topografyanın
düz, hafif engebeli olması ve topraktan suyun sızması
gereklidir.
Saha eğimli olduğu takdirde çözülen ayrışan ana
materyal sürekli süpürüldüğü için normal profil yapısı
gösteren topraklar oluşmamaktadır. Ayrıca aşınan
malzemelerin biriktiği sahalarda da toprak oluşumu
sekteye uğramaktadır.
Dağlık ve engebeli alanlarda yüksekliğin artması,
bakı şartları gibi etkenlerde toprak oluşumu
üzerinde etkili olur.
Bu yüzden farklı yükselti ve bakı şartları altında farklı
toprak tipleri oluşur.
Yükselti ve bakı şartlarının sık sık değiştiği engebeli
dağlık alanlarda farklı toprak tipleri yatay ve dikey
mesafelerde bulunurlar. Bu nedenle toprak
oluşumunda topografya (yükselti, eğim, bakı)
şartları önemli rol oynar.
Yükselti Faktörü; Herhangi bir sahada yükseltinin
artması ile sıcaklık düşer ve belli bir yükseltiye kadar
yağış artar.
Yükseltinin iklime etkilerine bağlı olarak bir dağ
yamacı boyunca farklı toprak kuşakları görülür.
Yükseklere doğru sıcaklığın düşmesi ve kısmen de
yağışın artması ile toprak yüzeyinde organik
maddenin biriktiği ve yıkanmanın daha fazla
olduğu asit reaksiyonlu, hatta podzolleşmiş
topraklar görülür.
Yükselti arttıkça:
Sıcaklık düşer.
Nispi nem ve su
buharı azalır.
Yağış, ışık ve
buharlaşma artar.
Eğim Faktörü; Herhangi bir sahada eğimin artması
ile çözülen malzemeler, yerçekimi, donma ve
çözülme ile yüzeysel akıma geçen suların etkisi ile
devamlı süpürülmeye uğrarlar.
Bu yüzden eğimli alanlarda ancak orman ve sık
çayır örtüsü altında sığ topraklar yer alır. Dolayısıyla
buralarda ana materyalin etkili olduğu intrazonal
topraklar yer alır. Dolayısıyla eğim olgun yani A-B
horizonlu toprakların oluşumunu sınırlamaktadır.
Bakı Faktörü; Bakı faktörü güneşten gelen radyasyonun alınması
üzerinde etkili olduğundan, farklı bakılara sahip yamaçlar
arasında ısınma dolayısıyla da nemlilik şartları değişik olur. Bu ise
bitki örtüsünün yerleşme, çözülme ve buna bağlı olarak toprak
oluşumunu etkilemektedir.
Ülkemizde dağların kuzey ve güney yamaçları arasında toprak
oluşumu yönünden son derece önemli farklılıklar bulunmaktadır.
Çünkü güneye bakan yamaçlar güneş ışılarını daha dik aldığı için
fazlaca ısınmakta ve nispeten kurak ortam oluşurken kuzey
yamaçlarda ise daha nemli şartlar hüküm sürmektedir. Buda
toprak oluşumu üzerinde etkili olmaktadır.
Bakının bir diğer etkisi yağış üzerinde olup, yağışın geldiği
cephelere açık olan yamaçlar daha fazla yağış aldığı için
yıkanma fazla olmakta dolayısıyla buralardaki topraklar asit
reaksiyon göstermektedir. Diğer yamaçlarda ise yağış ve
yıkanma az olduğundan topraklar alkalen reaksiyon
göstermektedir.
Kayaların çözülmesiyle açığa çıkan besin
maddelerine bağlı olarak saha bitki örtüsü
tarafından yavaş yavaş örtülmeye başlar.
Yosun, liken, çalı ve ağaçların sahaya yerleşmesi
ile; bitki kökleri ve bitki artıklarının toprağa karışması
ve humuslaşma ile birlikte oluşan çeşitli organik
asitler parçalanma ve ayrışmayı daha da ilerletir.
Böylece bitki örtüsü ve onunla birlikte gelen toprak
canlıları, toprak oluşumunda önemli bir safhayı
başlatırlar.
Bitkiler, kökleri ile ana özdeği aşındırır ve ayrıştırır.Bitki
kökleri bir kaya veya ana özdek içerisine girerse profil
oluşmaya başlar.Organik kökenli maddeler toprak
canlıları becerisi ile mineral maddelerle karıştırılır ve
toprak oluşumunda ilk horizonlaşma başlar.
Toprakların içeriğindeki organik karbonun birinci
derecedeki kökeni yüksek yapılı ağaçlar,çayırlar ile
diğer bitki türleri, ikinci derecedeki kökeni ise
hayvanlardır.
Toprak yüzeyinde organik kökenli maddelerin
birikimini sağlar.
Toplam azotun temel kaynağını oluşturur.
Toprak organik maddesinin ayrışması, toprak
tepkimesi değişimlerinde önemlidir.
Topraktaki bitki besin elementlerinin dolaşımını sağlar.
Organik madde topraklarda volüm ağırlığını
azaltırken, gözenekliği arttırır.
Topraklarda ayrımlı yapılar oluşturur ve bunlara
durağanlık kazandırır.
Geniş yapraklı orman örtüsü altındaki topraklarda
yıkanmayı yoğunlaştırır.
Topraktaki bitkilerin ayrıştırılması ile humus ve onunda
ayrıştırılması ile humus maddeleri oluşmaktadır. Her
ikisine birden toprağın organik maddeleri
denilmektedir.
Toprak mikroorganizmalar zayıf asitleri oluşturur ve
bu asitlerde minerallerin kimyasal ayrışmalarına
neden olurken, kimi mikroorganizmalar azotu fiske
ederek toprak azotunu yoğunlaştırır.Kayalar ve ağaç
kabukları üzerindeki sarımsı-yeşil renkteki likenler
salgıladıkları asitle kayaları yumuşatarak parçalar.
Bakteriler, azot, demir ve kükürt bulunduran bileşik
ve minerallerin başkalaşımlarında önemlidirler.Azot
içeren organik maddeler anaerobik koşullarda
amonyaklaşma özelliği gösterirken, aerobik
koşullarda ise amonyum, nitrit ve nitratlara oksitlenir.
Mikroorganizmalar, toprak çeşitleri ve çevre
koşullarına bağımlı olarak ayrımlı dağılım gösterirler
ve toprakların işlenmesi, mikroorganizmaların
yoğunluklarını arttırır.
Toprak canlıları, toprak tanelerinin iriliklerine göre, kümelere
ayrılmalarına, bunların profil içinde aşağı yukarı hareket
etmelerine veya birbirleri ile karışmalarını sağlar.
Toprak solucanları topraklarda çatlaklar oluşturarak, toprak
gözeneklerini ve havalanmasını artırır.
Bir metrekare toprakta 300-400 kadar solucan vardır ve
bunlarda ağırlık olarak 70-80 gramdır.Solucanlar bir hektardaki
50-380 ton toprağı her yıl karıştırabilir ve toprak
mikroorganizmalarında olduğu gibi, birçok bitki artıklarının her
yıl hektara 5 ton kadar humuslaşarak kazanılmasına neden
olur.
Toprak oluşumunda, omurgalı ve omurgasızlardan
solucanlara ilaveten, karıncalar, köstebekler, kırkayaklar,
termitler, kınkanatlı böcek larvaları ve diğer kimi, hayvanların
etkileri yoğundur.
Toprak faunası, mikrobiyolojik parçalanmayı daha
karışık ve hızlı bir şekilde yerine getirir.Çürükçül
(saprofit) organizmaların etkisiyle, ölü köklerin
ayrıştırılması topraklarda çatlak ve kanalların
oluşumunu sağlar.
Kemirici hayvanlar açmış oldukları toprak
boşluklarına çeşitli bitki artıklarını taşırlar.Bu arada
karınca ve termitler, aşağı tabakalardaki toprakları
yüzeye, organik atıkları ise aşağılara taşırlar ve
sonuçta toprak hayvanları toprağın ve organik
atıkların iyice karışmasında, alt üst edilip, toprak
havalanmasında etkilidir.
Toprakların olgun bir profil yapısına ulaşması için
ana materyalin çözülmesi, ayrışan kat üzerinde
bitkilerin ve diğer toprak canlılarının yerleşmesi,
organik maddelerin parçalanarak humusa
dönüşmesi ve toprağa katılması ile toprakların
horizonlaşması için yüzlerce hatta binlerce yıllık bir
sürenin geçmesi gerekmektedir. Bu bakımdan
zamana bağlı olarak toprakların oluşumunda şu
devreler ayırt edilir;
5.1. Başlangıç Safhası : Bu safhada ana materyal
henüz yeterince ayrışmamıştır.
5.2. Gençlik Safhası : Ayrışma başlamış olmasına
rağmen henüz ana materyalde ayrışma yeteri
kadar ilerlememiştir.
5.3. Olgunluk Safhası : Toprak oluşumu ilerlemiş, üst
katta yıkama ve alt kata birikmeye bağlı olarak
toprak kütlesinde horizonlaşma başlamıştır. Bu
arada ayrışmadan ötürü kil oluşmuş ve de üst
horizondan alt horizona önemli ölçüde taşınmıştır.
5.4. İhtiyarlık Safhası : Ayrışma son safhasına
ulaşmış, ana materyalden kaynaklanan
maddelerin çoğu topraktan uzaklaşmış, ancak
ayrışmaya dirençli olan kuvars ve silisli maddeler
toprak bünyesinde kalmıştır, dolayısıyla da toprak
besin maddeleri yönünden fakirleşmiştir.
1.Toprak tanımı
2.Toprak elementleri ve mineralleri
3.Toprak oluşturan kayalar
a) Magmatik kayalar
b) Tortul kayalar
c) Metamorfik kayalar
4. Toprak oluşumu
a) Toprak oluşum faktörleri
b) Toprak oluşum olayları(Podsollaşma,Kireç birikimi (Kalsifikasyon),
Lateritleşme, Gleyleşme, Tuzlulaşma, Alkalileşme
5.Toprak morfolojisi
6.Toprağın fiziksel özellikleri
Toprak bünyesi (dokusu, tekstürü), Toprak yapısı(Strüktürü), Toprak
rengi,Toprak sıcaklığı, Toprak havası, Toprak suyu, Toprak kıvamı
7.Toprağın organik maddesi
8.Toprağın kimyasal özellikleri
9.Toprak organizmaları; Toprak faunası
(mikrofauna,mezofauna,makrofauna),Toprak florası
10. Toprak erozyonu ve korunumu
11.Toprak kullanımı
12.Toprak çevre ilişkileri
Toprak nedir ?
Toprak, dünyadaki karasal ortamların
yüzeyini ince bir tabaka halinde
kaplayan,
çeşitli kayaç ve minerallerin çevresel
faktörlerin etkisiyle ayrılması sonucu
oluşan,
içerisinde inorganik ve organik
materyaller ile birlikte belirli oranlarda
hava ve su bulunduran,
bitkilere tutunma yeri ve besin kaynağı
olan üç boyutlu ve canlı bir doğal varlıktır.
Toprağın Önemi
Topraklar;
• Doğal ve kültür bitkilerinin üretiminde görev alırlar ve bütün
canlıların beslenme, barınma ve giyinme ihtiyaçlarını
karşılarlar.
• Tatlı su (içme ve kullanma amaçlı) kaynaklarının oluşmasında
ve devamlılıklarının sağlanmasında görev alırlar.
Endüstriyel ham madde olurlar (tuğla, kiremit, seramik vb).
Doğa kirleticisi kimyasalların şekil ve yapısını değiştirirler ve bu
kirleticileri bir kasa gibi muhafaza ederler.
Sanayi, turizm, şehir ve diğer yapılaşmalara zemin olurlar.
Çeşitli sanat yapılarında (baraj, yol vb) dolgu maddesi ve
geçirimsiz materyal olarak kullanılırlar.
• Pekmez, zeytinyağı gibi sıvıların durultulmasında öteden beri
toprak kullanılmaktadır.
• Kimi antibiyotiklerin üretilmesinde,
• Baraj çekirdeklerinin geçirimsiz duruma getirilmesinde,
• Arkeolojik de¤erlerin günümüze ulaşmasında, iklim
değişiklerinin izlenmesinde,
Bir ulus ve ülke için vazgeçilmez değerde bir varlıktır.
Toprak, birçok canlının besin ihtiyacını karşılar.
Biz besinlerimizin tümünü topraktan elde ederiz. Toprakta sebzelerimizi,
meyvelerimizi ve tahıllarımızı yetiştiririz.
Et, süt, yumurta gibi hayvansal ürünleri de yine topraktan beslenen
hayvanlardan elde ederiz.
ET
Bitkiler hem insanların, hem de hayvanların temel besin kaynağıdır.
Yeryüzündeki bitkilerin tümü toprakta yaşarlar.
Toprak canlı bir varlıktır. Çünkü içerisinde ve üzerinde milyonlarca canlı
yaşamaktadır. Böceklerin,solucanların ve mikropların (mikroorganizmaların)
büyük bir kısmı toprağın içinde yaşarlar.
Toprak da Canlıdır !
Bir hektar tarım toprağında
(30cm)
4 Ton
10 Ton
Zaman
İklim Canlılar Kayalar Topografya
A A
Fiziksel
B
C Mineralojik Kimyasal
R Biyolojik C
R
topraklar, doğada faaliyete bulunan
çeşitli faktörlerin (iklim, biyosfer,
topoğrafya, anamateryal ve zaman)
etkisi altında çok çeşitli kayaç ve
minerallerin fiziksel, kimyasal
ve biyolojik olaylar yardımıyla
ayrışması ve yeni bileşiklere-
Kayaçlar ürünlere dönüşmesi
sonucunda oluşmuş doğal ve canlı
Mineraller varlıklardır
Fiziksel
Kimyasal
Biyolojik
Etmenlerle
Doğal ve Canlı
Varlıklar
Kayaç çeşitli mineral topluluklara verilen
addır. kaya(ç)lar, oluşumlarına göre üç
grupta incelenir.
Volkan püskürmeleriyle yeryüzüne ulaflan
magmanın katılaşması sonucu oluşur.
Kurulu oldukları minerallere bağlı olarak
çeşitli renkler, sertlik, özgül ağırlık, kristal
şekillenmesi vb özellikler taşıyabilir. Granit,
bazalt, andezit, trakit, gabro, dasit, diyorit
birer püskürük kayaç örneğidir.
Bunların kaynağıda mağmadır ancak
mağmatik taşlar yeryüzüne ulaşınca
güneşlenme, buzullar, akarsu ve rüzgar
aşındırması gibi çeşitli dış olaylarla
karşılaşır.
Bunun sonucunda denizlerde göllerde
akarsu boylarında çöllerde tortulanma
yolu ile kat kat birikmiş yada çökeltilerle
oluşmuş taşlardır.
Bir volkanik veya tortul kayacın,
sonradan yüksek sıcaklık, yüksek basınç
gibi ikinci bir etmenle özellik değiştirmesi
sonucu oluşur. Örneğin granit yüksek
sıcaklık ve basınçla gnaysa,kireçtaşı ise
mermere dönüşür.
Toprak, çok uzun yıllar süren bir zaman
içerisinde oluşur. Toprak oluşumunu
sağlayan üç temel süreç vardır. Bunlar;
1. Fiziksel Parçalanma,
2. Kimyasal Ayrışma,
3. Biyolojik Ayrışma olaylarıdır.
Fiziksel Parçalanma
Toprağın oluşabilmesi için ilk önce kayaların parçalanması
gereklidir.Kayalar, yağış, sıcaklık, rüzgar gibi iklim koşullarının
etkisiyle parçalanır. Parçalanan kayalardan taş ve çakıl
meydana gelir. Bunlar ya oldukları yerde, ya da taşınarak
biriktikleri başka bir yerde parçalanmaya devam ederler.
Fiziksel parçalanma ile ufalanıp dağılan materyal, bitki
örtüsü, su ve havanın etkisiyle kimyasal ayrışmaya uğrar.
Bir maddenin başka bir maddeye dönüşmesi olayına
kimyasal ayrışma denir. İşte kayalar parçalanıp
ufalandıktan sonra çeşitli değişmelere uğrarlar. Böylece
farklı bir görünüm ve özellik kazanarak topraklaşmaya
başlarlar. Bu oluşumla birlikte toprakta biyolojik aktivite
de başlar.
Küçük kaya parçalarına kayaç denir. Kayaçların
içerisinde çeşitli mineraller vardır. Kimyasal ayrışma
sonucunda mineraller çözülür.
Bünyesindeki çeşitli elementler serbest kalır. Bitkiler ve
bazı canlılar bu elementlerle beslenir.
Biyolojik Ayrışma
Yaşama süresini tamamlayan bitki, hayvan ve çeşitli
mikroorganizmaların ölü dokuları ile onların atıkları sürekli
olarak toprağa karışır. Bunların hepsi birden toprağın organik
maddesini oluşturur.
Topraktaki canlı organizmalar, kendilerini besleyebilmek ve
yaşamlarını sürdürebilmek için toprak organik maddesini
kullanırlar. Böylece bu atık ve artıklar da ayrışmış olur. Bu
arada açığa çıkan birçok ayrışma yan ürünlerinin etkisiyle
toprak oluşumu hızlanır.
Topraktaki organik maddelerin ileri düzeyde parçalanıp
ayrışmasına humuslaşma denir. Toprak oluşumu humuslaşma
ile hızlanmakla beraber, yine de çok yavaş gerçekleşen bir
olaydır.
Toprak Oluşumu Süresi
40 cm
Toprağın başlıca üç ana unsuru vardır.
Bunlar;
1. Katı Kısım
2. Sıvı Kısım
3 .Gaz Kısım
İdeal Bir Tarım Toprağının
Fiziksel Bileşimi
Hava
%25 İnorganik Katı Kısım %50
Gözenek %50 (Mineral madde,
Madde Humus, Toprak
(Sıvı ve Gaz Faz)
% 45 Canlıları)
Su
%25
Organik Madde %5
Bir tarla toprağı derinlemesine kazıldığı
zaman toprağın profili ortaya çıkar.
Toprak profili toprağın dikine kesitinin
yandan görünüşü demektir. Yerkabuğu
üstünde ince bir örtü halinde bulunan
toprak, çeşitli katmanlardan oluşur. Bu
katmanlara horizon adı verilir.
Bir toprak profili genel olarak dört
katmandan (horizon) oluşmaktadır.
Bunlar A, B, C ve D katmanı olarak
adlandırılır.
A Katmanı
Toprağın en üst kısmındaki A katmanı toprağın yoğun olarak
işlendiği kısmıdır. Humusu çok olduğu için rengi koyudur
(Kahverengiden siyaha kadar). Bu katmanın üst kısmı taze
organik maddece çok zengindir. A katmanı içerisinde bolca
bitki kökü ve çeşitli organizmalar bulunur. Toprağın en aktif olan
kısmı A katmanıdır.
B Katmanı
A katmanının altında yer almaktadır. B katmanı A katmanından
daha açık renktedir. Çünkü içinde fazla humus yoktur. Fazla
bitki kökü ve canlı bulunmaz.
A horizonunun erozyonla kaybedilmesi nedeniyle ortaya çıkan
bu tabakada tarım yapılırsa fazla ürün elde edilemez.
Bu iki katman; fiziksel parçalanma, kimyasal ve biyolojik
ayrışmalar sonucunda binlerce yılda ancak oluşmuş esas
toprağı meydana getirirler.
C Katmanı
B katmanının altında yer almaktadır. C katmanı henüz
ayrışmaya yeni başlamış olan ana materyaldir. Ana materyal
toprağın oluştuğu ana maddedir. C katmanında hiç organik
madde ya da mikroorganizma yoktur. Bitki kökü ve artıkları
bulunmaz. Bu tabaka zamanla ayrışarak B katmanına dönüşür.
D Katmanı
Bazı topraklarda C katmanı altında D katmanı
bulunabilmektedir. D Katmanı toprağın oluştuğu ana kayadır.
Ana kaya tamamen katı ve henüz hiç ayrışmamıştır. Ana kaya
zamanla parçalanıp, ayrışarak bazı değişikliklere uğrar ve önce
C katmanını oluşturur. Ardından, süren değişikliklerle B
katmanına ve en sonra da tarımsal toprak olan A katmanına
dönüşür. Ancak bu değişiklikler çok uzun yıllarda
gerçekleşmektedir.
Ana kayanın fiziksel parçalanması ile
başlayan ayrışma, çeşitli kimyasal
çözülme olayları, organik maddenin
toprağa karışması ve taşıma olayları ile
devam etmekte ve sonuçta çeşitli
horizonlardan ibaret bir toprak profili
oluşmaktadır.
Toprak oluşumunda etkili olan faktörler;
ana kaya, iklim, organizma, topografya
ve zaman olarak beş madde altında
toplamıştır.
Toprakların oluşması için öncelikle ana
materyalin ayrışması ve çözülmesi
gerekmektedir.
Ana materyalin çözülmesi ile bir çok
mineraller ve elementler açığa
çıkmaktadır ve bunların toprak suyunda
eriyik hale geçmesi ile de bitkiler
beslenmekte ve böylece toprakta
organik faaliyetler bunu takibende
organizmalar etkili olmaktadır.
Yer yuvarlağının kara bölgelerini saran kıtasal kabuğun kalınlığı genel
olarak 35-70 km arasında değişmektedir. Bu kıtasal kabuğun
bileşiminde 2 000’ i aşkın mineral ve 100’den fazla element
bulunmaktadır.
Dünyamızın kabuğunda en fazla bulunan element, kabuk ağırlığının
% 46.5’ ini ve hacminin % 94’ ünü oluşturan oksijendir.
Oksijen, kabukta olduğu gibi, toprakta bulunan inorganik
elementlerin kaynağını teşkil etmektedir.
Oksijenden sonra gelen silisyum kabuk ağırlığının % 28.9’ unu
hacminin ise % 0.88 ‘ini oluşturmaktadır.
Silis, magmanın soğuması sırasında kuvars halinde magmatik
kayalara yerleşmiştir. Alüminyum, kabuk ağırlığının % 8.3’ ünü teşkil
eder; toprakta kil minerallerinde bulunduğu gibi mika ve feldspatlar
halinde kayaların bünyesinde bulunur. Bu iki element, oksijenle
birleşerek oksitleri oluşturmaktadır.
Bundan sonra gelen elementlerden Ca, Na, K,
Mg primer olarak volkanik kayalardaki
feldspatlarda bulunmaktadır. Bahsi geçen sekiz
element kabuk ağırlığının % 98.6’ sını hacminin
ise neredeyse % 100’ e yakın kısmını oluşturur.
Kayalar pekişmemiş mineral parçalarından
oluşmaktadır.
Bunların tam ayrışmamış kısımları toprak profili
boyunca yüzeyden alta doğru azalan miktarda
yer yer küçük ve büyük parçalar halinde
görülebilir.
İklim, yeryüzünde çözülme, aşınma, taşınma
ve birikme olaylarının cereyan etmesinde
dolayısıyla yeryüzünün şekillenmesinde aktif
rol oynamaktadır.
İklim elemanlarından başta yağış ve sıcaklık,
fiziksel ve kimyasal ayrışma olayları ile
bitkilerin yetişmesi, gelişmesi ve gerek
toprakta gerekse canlı örtüsü üzerinde
tutunan çeşitli mikro ve makroflora ve
faunanın yetişmesini ve faaliyetlerini
doğrudan etkilemektedir.
Toprak oluşumunda en önemli Faktör İklimdir
fazla yağış ve sıcaklı şartları altında, ana materyalin
çözülmesi, toprağın yıkanması ve bitkiyle diğer canlıların
aktiviteleri hat safhaya ulaşmaktadır.
Bunun yanında soğuk ve nemli iklim bölgelerinde sıcaklık
yetersizliği yüzünden organik maddenin ayrışması yavaş
seyretmektedir; kurak ve sıcak bölgeler ile yılın büyük bir
bölümünün donlu geçtiği yüksek enlemlerde pedojenez
çok yavaş cereyan etmekte ve hatta durmaktadır.
Bu alanlardan sıcak çöllerde, sıcaklık yeterli olmasına
rağmen su yetersizliği hem bitkilerin yetişmesini hem de
ayrışma olaylarını sınırlandırmıştır; bu bakımdan bu
sahalarda çok sığ olan toprak katı organik madde
yönünden oldukça fakirdir.
Soğuk bölgelerde, zeminde su bulunmasına karşılık
ayrışmayı ve bitki yetişmesini sıcaklık engellemektedir.
Toprak oluşumunda etkili olan iklim elemanları;
radyasyon, sıcaklık, toprak sıcaklığı, toprağın
donması, yağış, rüzgar vs. dir.
Ana materyalin çözülme derecesi başta sıcaklık ve
yağışa bağlıdır.
Nitekim sıcaklığın yüksek ve yağışın fazla olduğu
tropikal bölgelerde ana materyalin çözülmesi
birkaç metre derinliğe ulaşmakta hatta bazen yüz
metreyi aşmaktadır, soğuk kurak ve sıcak kurak çöl
bölgelerinden çözülmüş zon genellikle sığdır. Orta
kuşağın ılıman bölgelerinde çözülmüş zonun
derinliği orta derecededir.
Bir bütün olarak iklim elemanları bitki örtüsünün sahaya
yerleşmesini, gelişmesini ve büyümesini doğrudan
etkilemektedir.
Dolaylı olarak, çözülme ve toprak oluşumunda önemli
rol oynamaktadır.
Şöyle ki organik maddenin toprağa karışması ve organik
maddedeki elementlerin toprak çözeltisine geçmesi, bir
taraftan ayrışma olaylarının ilerlemesine öte yandan da
bitkilerin beslenmesine yardımcı olmaktadır.
Soğuk nemli bölgelerde organik maddenin toprağa
karışması güç olduğu halde, sıcak ve nemli bölgelerde
şiddetli mikroorganizma faaliyetleri organik madde çok
çabuk olarak ayrışmaktadır. Böylece iklim organik
maddelerin ayrışmasını kontrol altına almaktadır.
Toprak horizonlaşmasında ve toprak derinliğinin
artmasında yine iklim faktörleri ön plandadır.
Kurak ve yarı kurak bölgelerde yağış yetersizliği, bir
yandan ayrışmanın ilerlemesini engellerken, bir
yandan da toprağın yıkanmasının sınırlı halde
kalmasını sağlamaktadır. Ve bu nedenle toprakta
bazların birikimi artmaktadır.
Sıcak nemli bölgelerde topraktan Ca, Na, K, Mg ve
hatta SiO2 vs gibi elementler uzaklaşmakta ve
toprakta demir ve alüminyum oksitler birikmektedir
(lateritleşme);
soğuk ve nemli bölgelerde humus asitlerinin de
etkisine bağlı olarak SiO2 toprağın yüzey
horizonlarında artmakta, diğer element ve bileşikler
önemli ölçüde topaktan uzaklaşmakta ve toprakta
H iyon konsantrasyonu artmaktadır (podzolleşme).
Toprağın erozyonlaşmasında da dolaylı olarak yağış ve rüzgar
etkili olmaktadır. Bitki örtüsünden mahrum çıplak ve eğimli
alanlarda yağış şiddeti fazla olduğu takdirde erozyonlaşma
meydana gelmektedir; kurak ve yarı kurak bölgelerde rüzgar
şiddetli özellikle mil ve kaba kil gibi malzemeleri taşımaya
müsaitse rüzgar erozyonu oluşmaktadır.
Topografya, toprak oluşum faktörlerinden birisidir ve bu,
toprak özellikleri ile toprak yüzey şekilleri arasındaki ilişkileri
belirler.
Topografya makro ve mikro şeklinde iki ayrımlı konumda
tanımlanırken, makro topografya içeriğinde, dağlar,
ovalar, tepeler,plato ve dereler, mikro topografya da ise
yerel çöküntüler, tepecikler, çukurlar, set veya toprak
birikintileri tanımlanır.
Toprakların bulundukları yerde oluşması için topografyanın
düz, hafif engebeli olması ve topraktan suyun sızması
gereklidir.
Saha eğimli olduğu takdirde çözülen ayrışan ana
materyal sürekli süpürüldüğü için normal profil yapısı
gösteren topraklar oluşmamaktadır. Ayrıca aşınan
malzemelerin biriktiği sahalarda da toprak oluşumu
sekteye uğramaktadır.
Dağlık ve engebeli alanlarda yüksekliğin artması,
bakı şartları gibi etkenlerde toprak oluşumu
üzerinde etkili olur.
Bu yüzden farklı yükselti ve bakı şartları altında farklı
toprak tipleri oluşur.
Yükselti ve bakı şartlarının sık sık değiştiği engebeli
dağlık alanlarda farklı toprak tipleri yatay ve dikey
mesafelerde bulunurlar. Bu nedenle toprak
oluşumunda topografya (yükselti, eğim, bakı)
şartları önemli rol oynar.
Yükselti Faktörü; Herhangi bir sahada yükseltinin
artması ile sıcaklık düşer ve belli bir yükseltiye kadar
yağış artar.
Yükseltinin iklime etkilerine bağlı olarak bir dağ
yamacı boyunca farklı toprak kuşakları görülür.
Yükseklere doğru sıcaklığın düşmesi ve kısmen de
yağışın artması ile toprak yüzeyinde organik
maddenin biriktiği ve yıkanmanın daha fazla
olduğu asit reaksiyonlu, hatta podzolleşmiş
topraklar görülür.
Yükselti arttıkça:
Sıcaklık düşer.
Nispi nem ve su
buharı azalır.
Yağış, ışık ve
buharlaşma artar.
Eğim Faktörü; Herhangi bir sahada eğimin artması
ile çözülen malzemeler, yerçekimi, donma ve
çözülme ile yüzeysel akıma geçen suların etkisi ile
devamlı süpürülmeye uğrarlar.
Bu yüzden eğimli alanlarda ancak orman ve sık
çayır örtüsü altında sığ topraklar yer alır. Dolayısıyla
buralarda ana materyalin etkili olduğu intrazonal
topraklar yer alır. Dolayısıyla eğim olgun yani A-B
horizonlu toprakların oluşumunu sınırlamaktadır.
Bakı Faktörü; Bakı faktörü güneşten gelen radyasyonun alınması
üzerinde etkili olduğundan, farklı bakılara sahip yamaçlar
arasında ısınma dolayısıyla da nemlilik şartları değişik olur. Bu ise
bitki örtüsünün yerleşme, çözülme ve buna bağlı olarak toprak
oluşumunu etkilemektedir.
Ülkemizde dağların kuzey ve güney yamaçları arasında toprak
oluşumu yönünden son derece önemli farklılıklar bulunmaktadır.
Çünkü güneye bakan yamaçlar güneş ışılarını daha dik aldığı için
fazlaca ısınmakta ve nispeten kurak ortam oluşurken kuzey
yamaçlarda ise daha nemli şartlar hüküm sürmektedir. Buda
toprak oluşumu üzerinde etkili olmaktadır.
Bakının bir diğer etkisi yağış üzerinde olup, yağışın geldiği
cephelere açık olan yamaçlar daha fazla yağış aldığı için
yıkanma fazla olmakta dolayısıyla buralardaki topraklar asit
reaksiyon göstermektedir. Diğer yamaçlarda ise yağış ve
yıkanma az olduğundan topraklar alkalen reaksiyon
göstermektedir.
Kayaların çözülmesiyle açığa çıkan besin
maddelerine bağlı olarak saha bitki örtüsü
tarafından yavaş yavaş örtülmeye başlar.
Yosun, liken, çalı ve ağaçların sahaya yerleşmesi
ile; bitki kökleri ve bitki artıklarının toprağa karışması
ve humuslaşma ile birlikte oluşan çeşitli organik
asitler parçalanma ve ayrışmayı daha da ilerletir.
Böylece bitki örtüsü ve onunla birlikte gelen toprak
canlıları, toprak oluşumunda önemli bir safhayı
başlatırlar.
Bitkiler, kökleri ile ana özdeği aşındırır ve ayrıştırır.Bitki
kökleri bir kaya veya ana özdek içerisine girerse profil
oluşmaya başlar.Organik kökenli maddeler toprak
canlıları becerisi ile mineral maddelerle karıştırılır ve
toprak oluşumunda ilk horizonlaşma başlar.
Toprakların içeriğindeki organik karbonun birinci
derecedeki kökeni yüksek yapılı ağaçlar,çayırlar ile
diğer bitki türleri, ikinci derecedeki kökeni ise
hayvanlardır.
Toprak yüzeyinde organik kökenli maddelerin
birikimini sağlar.
Toplam azotun temel kaynağını oluşturur.
Toprak organik maddesinin ayrışması, toprak
tepkimesi değişimlerinde önemlidir.
Topraktaki bitki besin elementlerinin dolaşımını sağlar.
Organik madde topraklarda volüm ağırlığını
azaltırken, gözenekliği arttırır.
Topraklarda ayrımlı yapılar oluşturur ve bunlara
durağanlık kazandırır.
Geniş yapraklı orman örtüsü altındaki topraklarda
yıkanmayı yoğunlaştırır.
Topraktaki bitkilerin ayrıştırılması ile humus ve onunda
ayrıştırılması ile humus maddeleri oluşmaktadır. Her
ikisine birden toprağın organik maddeleri
denilmektedir.
Toprak mikroorganizmalar zayıf asitleri oluşturur ve
bu asitlerde minerallerin kimyasal ayrışmalarına
neden olurken, kimi mikroorganizmalar azotu fiske
ederek toprak azotunu yoğunlaştırır.Kayalar ve ağaç
kabukları üzerindeki sarımsı-yeşil renkteki likenler
salgıladıkları asitle kayaları yumuşatarak parçalar.
Bakteriler, azot, demir ve kükürt bulunduran bileşik
ve minerallerin başkalaşımlarında önemlidirler.Azot
içeren organik maddeler anaerobik koşullarda
amonyaklaşma özelliği gösterirken, aerobik
koşullarda ise amonyum, nitrit ve nitratlara oksitlenir.
Mikroorganizmalar, toprak çeşitleri ve çevre
koşullarına bağımlı olarak ayrımlı dağılım gösterirler
ve toprakların işlenmesi, mikroorganizmaların
yoğunluklarını arttırır.
Toprak canlıları, toprak tanelerinin iriliklerine göre, kümelere
ayrılmalarına, bunların profil içinde aşağı yukarı hareket
etmelerine veya birbirleri ile karışmalarını sağlar.
Toprak solucanları topraklarda çatlaklar oluşturarak, toprak
gözeneklerini ve havalanmasını artırır.
Bir metrekare toprakta 300-400 kadar solucan vardır ve
bunlarda ağırlık olarak 70-80 gramdır.Solucanlar bir hektardaki
50-380 ton toprağı her yıl karıştırabilir ve toprak
mikroorganizmalarında olduğu gibi, birçok bitki artıklarının her
yıl hektara 5 ton kadar humuslaşarak kazanılmasına neden
olur.
Toprak oluşumunda, omurgalı ve omurgasızlardan
solucanlara ilaveten, karıncalar, köstebekler, kırkayaklar,
termitler, kınkanatlı böcek larvaları ve diğer kimi, hayvanların
etkileri yoğundur.
Toprak faunası, mikrobiyolojik parçalanmayı daha
karışık ve hızlı bir şekilde yerine getirir.Çürükçül
(saprofit) organizmaların etkisiyle, ölü köklerin
ayrıştırılması topraklarda çatlak ve kanalların
oluşumunu sağlar.
Kemirici hayvanlar açmış oldukları toprak
boşluklarına çeşitli bitki artıklarını taşırlar.Bu arada
karınca ve termitler, aşağı tabakalardaki toprakları
yüzeye, organik atıkları ise aşağılara taşırlar ve
sonuçta toprak hayvanları toprağın ve organik
atıkların iyice karışmasında, alt üst edilip, toprak
havalanmasında etkilidir.
Toprakların olgun bir profil yapısına ulaşması için
ana materyalin çözülmesi, ayrışan kat üzerinde
bitkilerin ve diğer toprak canlılarının yerleşmesi,
organik maddelerin parçalanarak humusa
dönüşmesi ve toprağa katılması ile toprakların
horizonlaşması için yüzlerce hatta binlerce yıllık bir
sürenin geçmesi gerekmektedir. Bu bakımdan
zamana bağlı olarak toprakların oluşumunda şu
devreler ayırt edilir;
5.1. Başlangıç Safhası : Bu safhada ana materyal
henüz yeterince ayrışmamıştır.
5.2. Gençlik Safhası : Ayrışma başlamış olmasına
rağmen henüz ana materyalde ayrışma yeteri
kadar ilerlememiştir.
5.3. Olgunluk Safhası : Toprak oluşumu ilerlemiş, üst
katta yıkama ve alt kata birikmeye bağlı olarak
toprak kütlesinde horizonlaşma başlamıştır. Bu
arada ayrışmadan ötürü kil oluşmuş ve de üst
horizondan alt horizona önemli ölçüde taşınmıştır.
5.4. İhtiyarlık Safhası : Ayrışma son safhasına
ulaşmış, ana materyalden kaynaklanan
maddelerin çoğu topraktan uzaklaşmış, ancak
ayrışmaya dirençli olan kuvars ve silisli maddeler
toprak bünyesinde kalmıştır, dolayısıyla da toprak
besin maddeleri yönünden fakirleşmiştir.
Toprak oluşumu kavramı birçok fiziksel,
kimyasal ve biyolojik olayların bir arada
gerçekleşmesi toprağı oluşturan bütün
olayların potansiyellerinin, her toprak
oluşumunda iştirak etmesi veya bir bütün
halinde toplanması, farklı ortamlarda toprağı
oluşturan potansiyellerin farklı oranda cereyan
etmesi şeklinde ifade edilmektedir.
1. Podzolleşme :Podzol, soğuk ve nemli iklim bölgelerinde iğne ve
geniş yapraklı orman örtüsü altında teşekkül eden bir topraktır.
Yağış fazla olduğu için A horizonunda yıkanma B horizonunda birikme
hüküm sürmektedir.
Toprak yüzeyinde genellikle mineral toprak katından kesin bir sınırla
ayrılan humus tabakasından kaynaklanan organik asitler topraktan sızan
sularla alt taraflara doğru hareket ettiğinde, mineral toprak maddesindeki
demir ve alüminyum oksitleri yıkayıp taşımaktadır.
Ancak toprak içerisindeki silisin büyük bir kısmı yıkanmadan kurtulup
üst horizonda kalmaktadır. Bu da toprağın soluk bir boz renk almasına
neden olmaktadır.
Rusça pod altı, zola da kül manasına gelmekte olup kül renkli
topraklar anlamındadır. Bu toprakların alt horizonlarında hard pan adı
verilen sert tabakalar oluşmaktadır.
Bu sert tabakalar çoğu zaman bitki köklerinin ilerlemesini
zorlaştırmakta bu nedenle de buralarda bitki gelişmesi zorlaşmaktadır.
Podzolleşmenin meydana gelebilmesi için; organik
maddenin birikmesini sağlayan soğuk – serin ve yağışlı
iklim,
bilhassa iğne yapraklılardan ibaret orman örtüsü,
ana materyalin ince bünyeli ve kireçli olmaması ile suyun
hareketini engelleyecek yüksek taban suyunun olmaması
gerekmektedir.
Podzol
(B.Karadeniz)
2. Lateritleşme : Lateritleşme, özellikle tropikal ve
subtropikal bölgelerde fazla yağış ve sıcaklık
şartları altında meydana gelen yoğun bir ayrışma
sonucunda toprak yüzeyindeki silisin önemli
ölçüde yıkanması ve demir ile alüminyum oksitçe
zengin bir killi materyalin kalması ile karakterize
edilmektedir.
Genel olarak tropikal bölgelerde gür bir vejetasyon
örtüsü bulunmasına rağmen, toprak yüzeyinde
humus ya hiç yok ya da çok azdır.
Bunun nedeni toprak yüzeyine intikal eden
organik artıklar organizmalar tarafından çok
çabuk olarak parçalanmakta ve fazla yağış
nedeniyle topraktan yıkanarak
uzaklaşmaktadırlar.
Bunun yanında toprakta bulunması gereken Ca,
Na, K ve Mg gibi çözülebilir bazlar da topraktan
önemli ölçüde arınmış durumdadır.
Bu topraklarda ayrışmanın son safhasında
kırmızı veya sarı renkli hidrate oksitten oluşan
killer meydana geldiği için laterit adı
verilmiştir.
Later Latince de kiremit demektir. Kısaca
lateritleşme olayında topraktaki bazlarla
birlikte silis de yıkanmakta ve geriye demir ile
alüminyum oksitçe zengin killi malzeme
kalmaktadır.
Lateritleşme sürecinin oluşabilmesi için
koşullar;
- Yoğun bir yağıştan sonra oksitlenme için kurak
bir mevsim
- Senenin bütün veya belirli zamanlarında
mikrobiyel beceri için 30 0C’nin üzerindeki
sıcaklık
- pH’ın nötr veya alkaliliği yanında Si0 2
kolloidlerinin topraktan uzaklaşmasını
sağlamak.
Laterit
(D.Karadeniz )
3. Kalsifikasyon (Kireçlenme) : Bu olay, kurak ve
yarı kurak bölgelerde cereyan eder.
Kireç birikimi, yağışların düşük buna karşın
buharlaşmanın yoğun olduğu kurak ve yarı
kurak iklim koşullarını içeren yörelerde, yağış
sularının yüzey toprağı içeriğindeki CaCO 3 ile
suda çözünebilir tuzları çözünür şekle
dönüştürerek, toprak derinliklerine doğru
taşıması ve oralarda birikimidir.
Kireç birikimi yıllık yağış ortalamasının 600-635 mm
sınırlarında bulunduğu koşullarda ortaya çıkar.
Ancak yağışların düşük oluşu ile mevcut bitki örtüsü,
toprak derinliklerine taşınan kireç veya tuzların toprak
profilinden uzaklaşmasını sağlayamaz ve bunlar
toprakların derinliklerinde birikirler.
Böylece toprağın alt horizonunda beyaz renkte
yumrular ve lekeler halinde karbonat birikim zonları
oluşur.
Oluşum sert ve sıkı ise, kireç birikiminin çok ileri bir
basamakta olduğunu, buna karşın yumuşak ve
tozumsu bir yapı gösteriyorsa, oluşumun henüz genç
ve sürekli olduğunu belirtir.
Toprakta baz saturasyonu yüksek olduğundan
genellikle alkalen reaksiyon gösterirler. Bu olay
çernezyom, kahverengi, kestane renkli topraklar ile çöl
topraklarında görülür.
4. Çoraklaşma (Tuzlulaşma) :
Çoraklaşma, kurak ve yarı kurak bölgelerde bilhassa taban suyu
seviyesinin yüksek olduğu kapalı havzalarda meydana
gelmektedir.
Bu sahalarda ana materyali oluşturan depolarda tuz varsa, bu
tuzlar kapilarite ile yüzeye kadar yükselirler, suyun buharlaşması
sonucunda toprak yüzeyinde ya da muhtelif derinliklerde
birikirler.
İşte, toprağın alt horizonunda veya ana materyalde bulunan
tuzların toprak yüzeyine çıkması olayına tuzlaşma denir.
Çap/mm
Fraksiyon
Kaba kum 2.0-0.6
Orta Kum 0.6-0.2
İnce Kum 0.2-0.06
Kaba Mil 0.06-0.02
Orta Mil 0.02-0.006
İnce Mil 0.006-0.002
Kil 0.002
C - Uluslar arası sınıflandırma sistemi
Çap/mm
Fraksiyon
Kaba kum 2-0.2
İnce Kum 0.2-0.02
Mil 0.05-0.002
Kil 0.002
Toprağı oluşturan değişik boyuttaki
taneciklerin, yani kum, mil ve kilin yüzde
olarak niceliklerini saptamak için yapılan
işleme toprağın mekanik analizi denilir.
Bunun için öncelikle, primer toprak
taneciklerini birbirine bağlayan bağların
kırılması, başka bir anlatımla toprağın dispers
şekle getirilmesi gerekir.
Primer toprak taneciklerini birbirine bağlayan
ve onları agregat (sekonder tanecikler) şekline
getiren maddeler humus, Fe ve Al-oksitler ile
karbonatlardır.
Bu bağları fiziksel olarak parçalayabilmek için
toprak örneği bazı kimyasal işlemlerden
geçirilir. Taneciklerin birbirinden ayrılması
işlemine genel olarak dispersiyon da denilir.
Dispersiyon işleminden sonra farklı boyuttaki
kümelerin niceliği saptanır.
Topraklar, içerdikleri kum, mil ve kil
yüzdelerine göre ayrımlı bünye adı ile
adlandırılırlar.
Toprakların bünye adlarını belirleyebilmek için
"bünye üçgeni" kullanılır.Bu üçgende her kenar
sıfırdan yüze kadar bölünmüştür ve her kenar
farklı bir kümeyi gösterir.
Mekanik analiz sonucu elde edilen kum, mil ve
kil yüzdesi değerleri bünye üçgenine
uyarlanarak, üç doğrunun kesişme noktasının
yer aldığı alan belirlenir. Bu alan o toprağın
bünye sınıfını gösterir.
Örneğin, % 40 kum, % 40 mil ve % 20 kil içeren
bir toprağın bünyesi, değerler bünye üçgenine
uyarlandığında tın olarak belirlenir.
Topraklar kum, tın ve kil olmak üzere üç ana
gruba, bunlar da kendi aralarında 12 bünye
sınıfına ayrılırlar.
Bu 12 bünye sınıfının adları : Kum, tınlı kum,
kumlu tın, tın, milli tın, mil, kumlu killi tın,
killi tın, milli killi tın, kumlu kil, milli kil ve
kildir.
Çizelge 2.2 Toprak Tekstür Sınıflandırma İlkelerine Göre % Kum, % Mil ve % Kil’in Bulunabileceği Sınırlar
Çap/mm
Fraksiyon
Kaba kum 2.0-0.6
Orta Kum 0.6-0.2
İnce Kum 0.2-0.06
Kaba Mil 0.06-0.02
Orta Mil 0.02-0.006
İnce Mil 0.006-0.002
Kil 0.002
C - Uluslar arası sınıflandırma sistemi
Çap/mm
Fraksiyon
Kaba kum 2-0.2
İnce Kum 0.2-0.02
Mil 0.05-0.002
Kil 0.002
Toprağı oluşturan değişik boyuttaki
taneciklerin, yani kum, mil ve kilin yüzde
olarak niceliklerini saptamak için yapılan
işleme toprağın mekanik analizi denilir.
Bunun için öncelikle, primer toprak
taneciklerini birbirine bağlayan bağların
kırılması, başka bir anlatımla toprağın dispers
şekle getirilmesi gerekir.
Primer toprak taneciklerini birbirine bağlayan
ve onları agregat (sekonder tanecikler) şekline
getiren maddeler humus, Fe ve Al-oksitler ile
karbonatlardır.
Bu bağları fiziksel olarak parçalayabilmek için
toprak örneği bazı kimyasal işlemlerden
geçirilir. Taneciklerin birbirinden ayrılması
işlemine genel olarak dispersiyon da denilir.
Dispersiyon işleminden sonra farklı boyuttaki
kümelerin niceliği saptanır.
Topraklar, içerdikleri kum, mil ve kil
yüzdelerine göre ayrımlı bünye adı ile
adlandırılırlar.
Toprakların bünye adlarını belirleyebilmek için
"bünye üçgeni" kullanılır.Bu üçgende her kenar
sıfırdan yüze kadar bölünmüştür ve her kenar
farklı bir kümeyi gösterir.
Mekanik analiz sonucu elde edilen kum, mil ve
kil yüzdesi değerleri bünye üçgenine
uyarlanarak, üç doğrunun kesişme noktasının
yer aldığı alan belirlenir. Bu alan o toprağın
bünye sınıfını gösterir.
Örneğin, % 40 kum, % 40 mil ve % 20 kil içeren
bir toprağın bünyesi, değerler bünye üçgenine
uyarlandığında tın olarak belirlenir.
Topraklar kum, tın ve kil olmak üzere üç ana
gruba, bunlar da kendi aralarında 12 bünye
sınıfına ayrılırlar.
Bu 12 bünye sınıfının adları : Kum, tınlı kum,
kumlu tın, tın, milli tın, mil, kumlu killi tın,
killi tın, milli killi tın, kumlu kil, milli kil ve
kildir.
Çizelge 2.2 Toprak Tekstür Sınıflandırma İlkelerine Göre % Kum, % Mil ve % Kil’in Bulunabileceği Sınırlar
4. Toprak Sıcaklığı
Toprak sıcaklığı, toprakta oluşan fiziksel, kimyasal ve biyolojik olayları etkileyen
önemli toprak özelliklerinden biridir. Tohumların çimlenmesi, bitkilerin büyüyüp
gelişmesi, toprağın nem içeriği, havalanma, yapı (stürüktür) oluşumu, mikrobiyolojik
beceriler, bitkisel artıkların ayrışması, bitki besin maddelerinin yarayışlılığı, donma-
çözünme olayları, kaya ve minerallerin parçalanması ile toprak oluşumunda sıcaklığın
etkisi bulunmaktadır. Her bitki türünün çimlenmesi ve gelişmesi için belirli bir sıcaklık
isteği vardır. Donma noktasının altında ise biyolojik faaliyetler durmaktadır.
Genellikle kültür bitkilerinde büyüme 0-4 °C'de başlayıp, 25-30 °Cde en üst düzeye
ulaşmaktadır. Özellikle domates, kabak, hıyar, darı, mısır, soya fasulyesi, tütün ve ayçiçeği
gibi birçok bitkinin iyi gelişebilmesi için yüksek sıcaklığa gereksinimleri vardır.
Toprak sıcaklığı mikroorganizma faaliyetlerini de etkiler. Nitrifikasyon olayı, sıcaklık
4,5°C nin üzerine çıkınca başlar ve 27-30 °C de en yüksek düzeye ulaşır. Toprak
oluşumunda, fiziksel parçalanma ve kimyasal ayrışma olayları, nem içeriği yanında
sıcaklığın da etkisi altındadır. Kurak ve sıcak bölgelerde fiziksel parçalanma olayları, sıcak
ve nemli bölgelere göre daha fazladır. Gündüz ile gece ve mevsimler arasındaki sıcaklık
farkları, kaya ve minerallerin fiziksel olarak parçalanmalarına ve boyutlarının küçülmesine
neden olur. Bu nedenle kurak bölgelerde genellikle kum bünyeli topraklar oluşur. Toprak
oluşum olaylarından podsollaşma serin bölgelerde, nemli ve düşük sıcaklık
koşullarında oluşurken, lateritleşme; sıcak ve yağışlı bir dönemi izleyen sıcak ve kurak bir
dönem sonucunda oluşmaktadır. Tuzlu ve alkali toprakların oluşumu ile çözünebilir
tuzların toprakta birikmesi yine sıcaklık ve buharlaşmayla ilgilidir.
5. Toprak Havası
Toprağın gaz fazı toprak havası olarak adlandırılır. Toprak havası toprak boşluklarını
su ile birlikte doldurur. Toprak yapısını oluşturan birimlerin arasındaki büyük boşluklar
(makropor) hava ile dolar ve hava hareketi genel olarak bu boşluklarda olur. Toprak
yapısını oluşturan ünitelerin içerisindeki boşluklar ise suyun genel olarak tutulduğu
küçük boşuklardır (mikropor). Yağış ve sulama sonucunda öncelikle büyük boşluklar su ile
dolar. Daha sonra su küçük boşluklara hareket eder. Topraktaki toplam boşluk, toprak
çeşidine ve farklı katmanlara göre % 25'den az olabileceği gibi % 50'den de fazla olabilir.
Bitki yetişmesi için en uygun koşullara sahip tın bünyeli bir topraktaki toplam boşluk
yaklaşık % 50'dir. Bu boşluğun yarısı su, yarısı da hava ile doludur .
Genellikle toprak havasının bileşimi atmosfer havası ile aynı olmasına karşılık,
gazların nicelikleri yönünden farklılık gösterebilir.
Uygun bitki yetiştirmek için toprak boşluklarında uygun bileşimde ve nicelikte hava
bulunması gerekir. Boşluklardaki hava niceliği genellikle toprak suyu tarafından etkilenir.
Tablo:Toprak üzerindeki havada bulunan temel gazlar ve hacimsel yüzdeleri
Toprak suyundaki artış havayı boşluklardan dışarı iter. Boşluklardaki suyun bitkiler
tarafından alınması ve buharlaşma sonucunda; topraktaki su içeriğinin düşmesiyle, kütle
akımı ve yayınım ile boşluklardaki hava niceliği artmaya başlar. Daha önce de belirtildiği
gibi, en uygun bitki yetiştirme ortamı olarak, boşlukların yarısının su diğer yarısının
hava ile dolu olması istenir.
Toprak havası atmosfer havasının devamıdır. Hem atmosferden toprak
boşluklarına hem de toprak boşluklarından atmosfere doğru sürekli bir hava değişimi
olmaktadır. Bu hava değişimi toprak içerisindeki gazların yenilenmesini sağlar ve
toprağın havalanması olarak adlandırılır. Toprağın havalanmasının, bitki kök
bölgesinin gelişimini engelleyecek karbondioksit fazlasını ve oksijen eksikliğini giderecek
düzeyde olması istenir.
Toprak havalanması, toprak verimliliğini etkileyen önemli olaylardan birisidir.Bitki
kökleri solunum yaparken, oksijeni alırlar karbondioksiti bırakırlar,Çeltik gibi bazı bitkiler
dışında, bitkilerin büyük çoğunluğu köklerindeki solunum için gerekli oksijeni topraktan
karşılarlar.İyi bir toprak havalanmasının bitki yetiştirmedeki etkileri 3 madde şeklinde
sıralanabilir:
1. Geniş ve etkili bir kök sisteminin oluşması,
2. Etkin kök sistemi sonucu bitki besin maddelerinden yararlanmanın artışı,
3. Toprak mikroorganizmalarının faaliyetlerinin artışı ve toprak verimliliğinin
iyileşmesindeki, olumlu katkıları.
Toprak havasının bileşimi ve kapasitesi
Toprak havasının bileşimi ve niceliği topraktaki olaylara ve havalanma koşullarına göre
değişebilir.Topraktaki bitki kökleri ve organizmalar solunumları sırasında oksijen alıp
karbondioksit verirler.Bunun sonucunda toprak havasındaki O2 niceliği atmosfer havasına
göre daha az, CO2 niceliği ise daha fazladır.Atmosfer havasındaki azot niceliği ile toprak
havasındaki azot niceliği ise birbirine yakındır.Toprak havasının bileşimi sabit
değildir.Toprak nemi,bünyesi,yapısı,mevsim,sıcaklık,toprak yüzeyinden derinlik, kök
gelişimi, mikrobiyolojik aktivite gibi etkenler toprak havasının bileşiminin değişmesine
neden olabilirler.
Çizelge:Atmosfer ve toprak havasının ortalama bileşimi
N2 (%) O2 (%) CO2 (%)
Atmosfer havası 79.0 21.0 0.03
Toprak havası 79.1 20.6(18-21) 0.30(0.1-5.0)
3. TOPRAK SUYU
Toprağın sıvı fazı,toprak suyu ya da toprak çözeltisi olarak adlandırılır.Toprak suyunun
içerisinde, çözünmüş bileşikler ile kolloid konumdaki materyaller bulunur.Topraktaki su,
toprak boşluklarında (gözeneklerinde) bulunur.Üretken bir toprağın toplam boşluk hacmi
%50’dir.Bitki yetiştirmede en uygun durum, bu boşlukların yarısının su, diğer yarısının
da hava ile dolu olmasıdır.
Toprakta bulunan su, bitkilerin yetişmesi, toprak içindeki biyolojik faaliyetlerin devamı,
çeşitli ayrışma ve özellikle iyon alışverişinin sağlanması bakımından son derece
önemlidir.
Yağışlarla ya da sulama ile toprağa gelen suyun bir bölümü alt tabakalara sızarken, bir
bölümü de yüzey akışlarla başka bölgelere taşınmaktadır. Yine toprak içerisine giren
suyun bir bölümü toprak tanecikleri tarafından tutulmakta, fazla su ise yerçekimi etkisiyle
drene olarak topraktan uzaklaşmaktadır.
Toprakta suyun tutulma güçleri
Toprak nemi tanımı, genel olarak toprak suyu ve toprak çözeltisi yerine kullanılır.Toprak
nemi, topraktaki büyük boşluklar(makropor) ve küçük boşluklar(mikropor) içerisinde
yerleşmiş durumdadır.Toprak, su ile doyurulduğunda tüm boşluklar (porlar) su ile dolar.
Toprak suyunun sınıflandırılması
Toprağa giren(sızan) suyun bir bölümü yerçekimi etkisinde kalarak alt katmanlara
süzülür.Süzülme,varsa taban suyuna ya da doğal ve yapay yollarla (dereler, ırmaklar,
göller,denizler,drenaj kanalları) topraktan uzaklaşıncaya kadar devam eder.Geride kalan
bölümü ise, toprağın boşluklarında yerçekimi kuvvetine karşı toprak taneciklerinde
tutulur.
Toprak suyunun fiziksel olarak sınıflandırılması
2.1. Gravitasyon Suyu
Doygun haldeki bütün toprakların gözeneklerini dolduran su basınç altındadır. Bu
durumda gözeneklerde bulunan su, çok yüksek basınç sahasından düşük basınç alanlarına
doğru serbest halde akmaktadır. Bu hareket yerçekiminin etkisiyle olmaktadır. İşte,
yerçekiminin etkisiyle toprak dahilinde hareket eden suya gravitasyonal veya serbest su
denilmektedir.Bitkilerin yararlanamadığı sudur.
2.2. Kapilar Su
Yerçekiminin etlisiyle topraktan sızan su, topraktan tamamen ayrıldıktan sonra toprakta
kalan su miktarına kapilar su ya da tarla kapasitesi denilmektedir. Bu su toprakta otuz
mikrondan daha küçük gözeneklerde tutulur. Kapilar su toprak parçacıkları dahilinde
adhesion ve kohezyon kuvvetleri tarafından 1/3 ile 31 atmosfer basınç altında
tutulmaktadır.Kapillar su, iç ve dış kapillar su olarak iki bölüme ayrılır.İç kapillar su,
toprak tanecikleri yüzeyinde (15-31 atm.)’lik basınç aralığında tutulurken, dış kapillar su;
iç kapillar suyu oluşturan su moleküllerinin dış yüzeyinde (1/3-15 atm.)’lik basınç
aralığında tutulur.Bitkilerin yararlanabildiği su, dış kapillar sudur.Dış kapillar suya
toprağın yarayışlı su kapatisesi de denir.
2.3. Higroskopik Su
Toprak kolloidleri tarafından 31 atmosfer veya daha fazla basınçla tutulan sudur. Toprak
taneciklerinin atmosferdeki su buharından tuttukları su olarak da
tanımlanabilir.Higroskopik suyun toprak tanecikleri yüzeyinde tutulma gücü 10.000
atm’e kadar çıkabilir.Tutulma gücünün yüksekliği ve bitki köklerinin osmatik
basınçlarının yaklaşık 20-25 atm. Olması nedeniyle, higroskopik su bitkilere yarayışlı
olmayan su olarak değerlendirilir.
Toprak kıvamı
Sözlük anlamı olarak kıvam, koyuluk ve koyuluk derecesi (sıvılar için) bir şeyin en uygun
derecesi ve zamanı, tav veya gerekli koşulların var olmasıdır.Toprak kıvamı ise, toprağın
farklı nem düzeylerinde adhezyon(farklı madde moleküllerinin birbirini tutması) ve
kohezyon (aynı madde moleküllerinin birbirini tutması) güçleri ile toprak kütlesinin bir
arada tutulma gücü ya da yeteneğidir.Başka bir anlatımla, toprağın yapısı ya da şeklini
bozmaya çalışan güçlere ve etkenlere karşı gösterdiği dirençtir.Toprak kıvamı, topraktaki
tanelerin birbirlerine yapışabilirlikleri yönünden, toprağın gösterdiği özellikleri ve
kuvvetleri tanımlar.Toprakların dağılabilirlik, yapışkanlık ve plastiklik özellikleri toprak
kıvamı ile ilgilidir.
Toprak kıvamı, toprak işlemenin en uygun ve en az enerji ile (ekonomik) yapılabilmesi,
ayrıca toprak yapısının korunması için en uygun zamanın saptanması yönünden
önemlidir. Başka anlatımla, toprak tavının en uygun olduğu dönemde toprak işlenmelidir.
Toprak tavı, bitki gelişmesi için toprağın uygun fiziksel koşullara sahip olmasıdır.Toprak
tavı, toprak kıvamı ile doğrudan ilişkilidir ve toprağın dağılabildiği yumuşak kıvam
sınıfındaki durumudur.Toprak endüstrisi, seramik üretimi ve plastik sanatlarda ise yine
toprak kıvam çeşitlerinden olan plastik kıvam ön plana çıkmaktadır.
Toprak kıvamı sınıfları
Toprak kıvamı ile ilgil çalışan ilk araştırıcı Atterberg’dir. Atterberg, toprağın içerdiği
neme göre altı çeşit kıvam olduğunu ileri sürmüştür.Bunu kile eklenen su miktarına göre
kilin davranışını belirterek açıklamıştır.Kil, fazla su ile karıştırıldığında ince akıcı bir
şekil (çamur) oluşur.Daha az su ile karıştırıldığında güç akan koyu bir çamur macunu elde
edilir.Çamur macunu biraz kurutulunca, akmayan ancak yapışabilen bir kitle ortaya
çıkar.Bu kitle dokunduğu cisimlere yapışır.Karışımdaki su biraz daha buharlaştırıldığında,
kilin yapışma özelliği yok olur ve parmaklara yapışmaksızın şekil verilebilir.Kilin bu
durumu plastiklik özelliğini gösterir.Seramik endüstrisinde istenen kıvam
budur.Buharlaştırma ile kildeki su daha da azaltıldığında plastiklik özelliği yok olur.Kil,
ufalanmadan tamamen kurutulduğunda ise sert ve sıkı bir yapı oluşur.
Atterberg yukarıdaki örneğe dayanarak, toprakların altı farklı kıvam çeşidi
gösterebileceğini belirtmiştir.
1.Sulu akışkan kıvam: Toprak kolayca akar.
2.Kalın akışkan kıvam: Toprak, yerçekimi kuvveti etkisiyle hala kendiliğinden akar ve
cıvık hamur gibidir.
3.Koyu akışkan kıvam: Toprak, yerçekimi kuvveti etkisi ile akmaz ve macun gibidir.
4. Plastik kıvam: Toprak yoğrulabilir ve şekil verilebilir.
5.Gevşek kıvam:Toprak yumuşak ve kümelidir.Kümeler üzerine hafif bir basınç
uygulandığında birbirlerine yapışırlar.
6.Sert kıvam: Toprak sert durumdadır ve tanecikleri bir arada tutacak düzeyde nem
içermez.
Daha sonraları Atterberg’in tanımladığı kıvam çeşitlerinden yola çıkılarak, toprağın kuru,
nemli ve ıslak (yaş) olduğu koşullarda belirlenebilen 4 ana kıvam sınıfı kabul
edilmiştir.Bunlar;
1.Yapışkan kıvam:Toprağın ıslak iken diğer cisimlere yapışması durumudur.
2.Plastik kıvam: Toprağın nemli iken yoğrulabildiği, şekil alabildiği ve şeklini
koruyabildiği durumdur.
3.Yumuşak kıvam:Toprağın nemli iken dağılma özelliği göstermesi ve işlenmeye en
uygun durumudur.
4.Sert kıvam: Toprağın kuru iken sertliği, kırılma durumu ve farklı basınçlara karşı
gösterdiği dayanıklılık durumudur.
Sert kıvamda toprağın nem içeriği en alt düzeyde, buna karşılık toprak taneleri arasındaki
kohezyon en üst düzeydedir.Sert kıvam durumunda topraklarda, büzülmeden ileri gelen
çatlaklar oluşur.Bu kıvamdaki toprak işlenmeye uygun değildir.İşlenirse iri kesekler
oluşur.Ancak uzun süreli donma ve çözülme ile ıslanma ve kuruma sonucunda
parçalanabilirler.
Yumuşak kıvamda, sert kıvama göre nemdeki artışa bağlı olarak, toprak tanecikleri
arasındaki kohezyon en alt düzeye iner.Toprak yumuşak bir kıvam kazanır.Üzerine bir
kuvvet uygulandığında kolayca dağılır.Toprak işleme için en uygun koşulların bulunduğu
kıvamdır.
Plastik kıvamda, topraktaki artan neme bağlı olarak kohezyon yükselir.Toprak üzerine
basınç uygulandığında, tanecikler birbirleri üzerinden kayarlar ve şekilleri bozulur.Toprak
kuruduktan ve üzerlerine uygulanan basınç kalktıktan sonra da kazandıkları şekli
korurlar.Kumlara nemli iken az miktarda şekil verilebilir.Fakat nemlerini kaybedince
şekilleri bozulduğu için, kumların plastiklik özelliğinin olmadığı söylenebilir.Killer ise
plastiktir.Plastik kıvamdaki bir toprak işlendiğinde, balçıklaşır, şekli bozulur ve yapısını
kaybeder.Toprak plastik kıvamda iken kesinlikle işlenmemelidir.
Toprak yapışkan kıvamda iken, aşırı su içermesi nedeni ile kohezyon gücünü
kaybeder.Onun yerini adhezyon kuvvetleri alır.Toprak, koyu akışkan ve yapışkan
durumdadır.Yapışkan kıvamda toprağın işlenmesi uygun değildir.
TOPRAĞIN KİMYASAL ÖZELLİKLERİ 1
TOPRAĞIN KİMYASAL
ÖZELLİKLERİ
Toprak kimyası; genel anlamda toprağın kimyasal yapısını ve toprakta oluşan
kimyasal olayları inceler.
Bu olayların bitkisel üretime etkilerini ortaya koyar.
Toprağın inorganik ve organik bileşenleri, iyon değişimi,
toprak reaksiyonu (pH),
bitki besin maddelerinin topraktaki hareketleri ve katıldıkları reaksiyonlar,
toprakların tuzlulaşması,
alkalileşmesi,
toprak kimyasının önemli konularından bazılarıdır.
Topraktaki mineral maddelerin büyük bir çoğunluğunu 8 element
oluşturmaktadır.
oksijen, gerek hacimsel ve gerekse ağırlık olarak en yaygın bulunan
elementtir.
Pozitif yüklü olan diğer 7 elementin topraklarda azalan oranlarda bulunuş
sırası ise şu şekildedir.
Si > Al > Fe > Ca > K > Na > Mg
Bu elementlerden O, Si, Al ve Fe toprağın mineral bölümünün yaklaşık
% 90’ını oluşturur. Yerkabuğunda bulunan diğer elementlerin
konsantrasyonları % l'den daha azdır.
Topraklar kendilerini oluşturan kayalar ve minerallerden kimyasal bileşim
yönünden farklılıklar gösterirler.
Suda çözünebilir ayrışma ürünleri olan Ca, Mg, Na ve K' u az
miktarlarda, buna karşın Fe ve Al gibi zor çözünebilir elementleri daha
fazla içerirler.
Yine topraklar, biyolojik birikimin bir sonucu olarak daha fazla C, N ve S
içerirler.
Toprak organik maddesi başlıca karbon, hidrojen, oksijen ve azot ile
daha az miktarlarda kükürt ve diğer elementleri yapısında içermektedir.
Kimi bitki besin maddelerini bünyesinde bulunduran organik fraksiyon,
toprağın su tutma kapasitesi ve katyon değişim kapasitesini artırır ve
toprakta agregasyon ve yapı gelişimini hızlandırır.
TOPRAKLARDA İYON DEĞIŞIMI
İyon değişimi, bitkilerin beslenmesi ve gereksinimleri olan besin
maddelerinin tutulmasında rol oynayan en önemli toprağın kimyasal
olaylarından birisidir.
İyon değişimi, toprakta eksi (negatif) elektriksel yüke sahip
kolloidlerin, özellikle de killerin yüzeylerinde olur.
Değişim,tutucu (adsorbtif) yüzeylerin doğrudan dokunumu ile olabildiği
gibi, genellikle katı ile sıvı fazlar arasında görülür.
İyonların katı yüzeylerde tutulmalarına adsorbsiyon, katı yüzeylerdeki
iyonların bırakılmalarına ise desorpsiyon adı verilir.
İyonları bağlamak suretiyle toprakta tutan ve gereğinde bitkinin
yararlanabildiği toprak çözeltisine geçmelerini sağlayan toprak öğelerine
SORBENT denir.
Toprakta iyon değişimi yapabilen başlıca sorbentler:
Kil mineralleri
Organik madde ( Humus ) ‘dir.
Kil mineralleri ve humusun iyon değişimi yapabilmesi, bunların çeşitli
nedenlerle + ve – yük kazanmalarından veya iyonlarla yer değiştirmeye
uygun atom ya da atom grupları kapsamalarından kaynaklanmaktadır.
Sıvı içerisinde çözünerek iyonlarına ayrılan bileşiklerin artı (pozitif) yüklü
iyonlarına katyon, eksi (negatif) yüklü iyonlarına anyon denilir.
Toprak çözeltisindeki bitki besin maddelerinden olan katyonlar Ca2+ ,
Mg2+ , K+ H+, Al3+ , Fe2+ , Cu2+ , Mn2+ , Zn2+, Na+ 'vb. 'dir.
Toprak çözeltilerinde Cl-, SO4-2,PO4-3, HPO4 -2 , H2PO4 - ,NO3- ,HCO3-en
fazla bulunan anyonlardır.
Kuvvetli alkali topraklarda CO3-2 iyonuna da rastlanır. Toprak çözeltisinde
azot, NH4+ ve NO3- iyonları şeklinde bulunur.
1. KATYON DEĞIŞIMI
Katyonların eksi elektriksel yüklü toprak öğeleri
tarafından tutulmaları ve bırakılmalarına katyon
değişimi denir.
Değişimi yapan toprak öğelerine (kil ve humus)
katyon tutucu ya da katyon değiştirici adı verilir.
Toprakta tutulan katyonlar, başka katyonlarla yer
değiştirdiklerinde toprak çözeltisine geçerler.
Buradan yıkanarak uzaklaşabilirler ya da bitki
kökleri tarafından alınabilirler. Bu nedenle, katyon
değişimi bitki beslenmesinde aktif bir rol oynar.
Topraktaki değişebilir katyonlar, topraktaki katyon tutucular
(toprak kolloidleri) tarafından eşit şekilde tutulmazlar.
2.Nem: Hem yaşayan hücrelerde ve hem de ölü dokuların ayrışmasında nemin önemi çok
büyüktür.
Topraklarda organik maddenin ayrışması için optimum nem, o toprağın su tutma
kapasitesinin % 55-60'ı kadardır.
Bu aralığın altında ve üzerindeki nem düzeyleri şüphesiz canlı yaşamı ve aktivitelerini
olumsuz yönde etkileyecektir.
3.Toprak havası: Mikrobiyolojik ayrışma sonuç olarak bir biyolojik oksidasyon olayıdır. Bu
da topraktaki oksijen miktarı ile ilgilidir.
Topraktaki organik maddenin ayrışma hızının topraktaki hava boşluklarının (porların) %
40-60 oranında hava ile dolu olduğu durumlarda en yüksek olduğu bilinmektedir.
4. Besin maddesi içeriği: Daha çok topraklarda düşük bir
pH-derecesi ile ilişkili olan besin maddeleri eksikliği,
organik maddelerin ayrışmasını da önemli derecede
azaltmaktadır.
Çünkü besin maddesi eksikliği toprak
organizmalarının gelişim ve çoğalma gibi
yaşamsal durumlarını ileri derecelerde
etkilemektedir.
Kaynaklar
1.Toprak Bilimi; Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Yayınları No:557
2. Toprak Coğrafyası;Çantay Kitabevi,İstanbul-2004
TOPRAK ORGANİK MADDESİ 2
Humifikasyon
• Topraklarda doğal olarak gerçekleşen
humifikasyon, tarım topraklarında verimlilik
özelliklerinin artırılması ve devamlılığın
sağlanması bakımından son derece önemli bir
olaydır.
• Optimum koşullarda humin maddesi olmayan ve kolay parçalanabilen
maddelerin kısa sürede ayrışması ile CO2, H2O ve NH3 gibi ürünlerin
yanında, organik bağlı halde bulunan diğer mineral maddeler de serbest
hale geçerler.
• Geride daha zor ayrışabilen, yapısı az veya çok değişikliğe uğramış organik
dokular kalır ve birikir.
• Bu bitkisel dokular devamlı parçalanma ve ayrışma olaylarının etkisi
altında hücre bağlarından kopar, bitkisel dokuların moleküler yapıları köklü
değişikliklere uğrar.
• Mikrobiyolojik madde dönüşüm ürünlerini de içeren, ileri derece ayrışmış
bu maddeler üzerine oksidasyon ve polimerizasyon olaylarının birlikte
etkileri sonucunda yüksek moleküllü, siyah renkli ve mikrobiyolojik
ayrışmaya dirençli yeni bir madde meydana gelir ki bu maddelere humin
maddeleri ve bu maddelerin oluşumunda rol oynayan olaya da
humifikasyon veya huminleşme denir.
1. Biyolojik huminleşme
• Humin maddelerinin bu yolla oluşma
sürecindeki her aşamaya edafonun (topraktaki
aktif canlıların tamamı) kesintisiz katılımı söz
konusudur. Çünkü humin maddeleri, ölü
organik dokuların ayrışma ve sentezinden
oluşmaktadır.
2. Abiyolojik huminleşme
• Bu yolla humin maddelerinin oluşabilmesi genellikle ana materyal olarak
ligninin ortamda bulunmasına bağlıdır.
• Bu olayda mikroorganizmaların rolü çok azdır ve sadece ligninin bitkisel
dokulardan serbest şekle geçmesi sürecinde rol oynarlar.
• Bu nedenle abiyolojik huminleşme, biyolojik huminleşmeden daha yavaş
gerçekleşir.
• Küçük moleküllü, reaksiyona girme özellikleri fazla, organik kökler
yönünden zengin bitkisel maddelerin ortaya çıktığı yerlerde bu tip
huminleşmeye rastlanır. Böyle ortamların oluşması büyük ölçüde çevre
koşullarına bağlıdır.
• Bu şekildeki bir huminleşme için toprakların düşük bir pH-derecesine
sahip olması ve besin maddelerince fakir olmaları yanında, geniş bir C/N
oranına sahip olmaları gerekli temel koşullardır.
• Topraklarda humifikasyon olayının gerçekleşmesi için hücre duvarı
maddelerinden lignin, selüloz, hemiselüloz ve pektin, hücre içi
maddelerden de protein, protein benzeri azotlu bileşikler, polisakkaritler,
şekerler ve mineral maddeler son derece önemlidir.
Humin maddelerinin özellikleri
Humin maddeleri toprak humusunun aktif bölümü olarak çok önemli
özelliklere sahiptirler. Bu Özellikler öncelikle tarım topraklarında verimliliğin
artmasında ve devamlılığın sağlanmasında son derece etkin ve belirleyici
bir rol oynamaktadırlar.
Humin maddeleri koyu renkli, belli bir şekli olmayan (amorf), 2µ 'dan küçük
organik kolloidlerdir. Geniş bir spesifik yüzeye sahiptirler ve su molekülü ile
diğer iyonları geriye dönüşlü (reverzible) olarak tutma Özelliğine sahiptirler.
Su tutma ve sorbsiyon güçleri kil minerallerinden daha yüksektir. Plastiklik
ve kohezyon özellikleri düşüktür.
Reaksiyona girme özellikleri olan humin maddeleri mikrobiyolojik
ayrışmaya karşı da oldukça dayanıklıdır.
Humin maddeleri çok çeşitli özellikleri nedeniyle toprakların su, hava,
katyon değişim ve ısınma kapasiteleri ile mikrobiyolojik aktivite ve toprak
yapısının oluşumunda olumlu katkılar sağlamaktadır.
• Humus Şekilleri
• Bitkisel ve hayvansal dokuların kolay parçalanıp ve ayrışabilen
önemli bir bölümü mineralizasyona uğrarken, dokuların geri
kalan daha küçük bir bölümü de humifikasyon ile humin
maddelerine dönüşürler.
• Ayrıca bu maddeler mikrobiyel ayrışmaya karşı dayanıklı
olduklarından topraklarda uzun süre kalabilirler.
• bitkisel döküntü ve humin maddeleri toprak içerisinde
toprağın humus gövdesini oluşturan maddelerdir.
• En önemli humus şekilleri, ham humus, moder ve mull olmak
üzere üç ana başlık altında incelenmektedir.
1. Ham humus
Kalın (5-30 cm) bir humus örtüsünü tanımlar. Bu humus örtüsü mineral toprak
üzerinde belirgin bir sınırla ayrılmış durumdadır.
Bu humus tabakasındaki pH 3,5-4,5 gibi düşük bir düzeydedir ve podsolik topraklar
için tipik bir humus şekli olarak bilinir.
Yararlı bir humus şekli olmamasının yanında besin maddelerince fakir,
mikrobiyolojik aktivitesi çok düşüktür.
Ham humusta C/N oranı 30-40 gibi geniş sınırlar arasındadır.
2. Moder humus
Moder humus şeklinde, humifikasyon olayı ham humustaki gibi
abiyolojiktir.
Humus az çok böcekler ve eklem bacaklı canlılar tarafından
parçalanmıştır.
Bu humus şekli genellikle toprak canlılarının yuvarlak sindirim
artıklarından, incelmiş ve küçük parçalara ayrılmış bitkisel
kırıntılar ile bazı mineral parçacıklarından ibarettir.
Horizonlar belirgin değil, iç içe geçmiştir. Horizonlar ham
humusa göre daha gevşek bir birikim gösterir.
Moder humus şeklinin C/N oranı 20, pH-değerleri ise 3-4
arasında değişmektedir.
Yapısı gereği moder humus, ham humus ile mull humus
arasında yer alan bir humus şeklidir.
• 3. Mull humus
• Mull humus şeklindeki humus örtüsü, ya tamamen ya da incelmiş
durumdadır. Çünkü burada organik maddelerin sonparçalanma aşamasının
gerçekleşmesi için toprak öğütücüleri özellikle de yağmur solucanları, daha
sonra da toprağın hayvansal canlıları ve böcekler yüksek bir aktivite
göstermektedirler.
• Bu durum, humus şeklinde devamlı bir karışmayı mümkün kıldığı için, mull
humus şekli yüksek bir mikrobiyel organizasyon ile oluşan, yararlı besin
maddelerince zengin ve biyolojik aktivitesi yüksektir.
• Karakteristik bir toprak kokusu vardır. Mikroflorasının önemli bir bölümünü
bakteriler ve aktinomisetler oluşturur .
• Humusun C/N oranı 10 - 15 civarındadır.
• pH'sı asit ile hafif alkali arasında değişir. Bu humus şekli, kolay
değerlendirilebilir organik maddelerin bulunduğu, su ve havalanma
koşullarının uygun olduğu ve besin maddelerince zengin topraklarda
meydana gelmektedir.
Toprak Organik Maddesinin Toprak Özellikleri,
Ürün Miktarı ve Kalitesi Üzerine Etkileri
1. Organik Maddenin Toprakların Fiziksel
Özelliklerine Etkileri:
1.Humusun az miktardaki kohezyon ve plastiklik özelliği, kil minerallerinin
yüksek olan kohezyon ve plastiklik özelliklerini dengeleyerek kil bünyeli
toprakların gevşek bir yapı kazanmasını sağlar.
2.Kum bünyeli topraklarda, toprak tanelerini birbirlerine bağlayarak toprak
yapısının iyileşmesine, düşük olan su tutma kapasitesinin yükselmesini
sağlar.
3.Organik maddeler, gevşek ve gözenekli yapıları ile de toprakların havalanma
kapasitelerini artırırlar.
4.İleri derece ayrışmış ve toprak birliği içinde iyice karışmış olan organik
maddenin topraklara verdiği koyu renk, toprakların daha çabuk ısınmasına
ve topraktaki bitki tohumlarının erken çimlenmesine etki ederler.
2. Organik Maddenin Toprakların Kimyasal
Özelliklerine Etkileri:
1.Organik madde herşeyden önce bitkiler için bir besin maddesi kaynağıdır.
Topraktaki azotun % 90'dan fazlasının toprak organik maddesinde bulunması
nedeniyle/ organik
maddenin besin kaynağı işlevi ile azot açısından ayrı bir önem taşımaktadır.
2.Toprak organik maddesinin sahip olduğu yüksek adsorbsiyon gücü ve
buna bağlı olarak alkali (Na, K, Rb vb.) ve toprak alkali (Ca, Mg vb.) elementleri
adsorbe etmeleri yoluyla yüksek bir tamponluk etkisi yaratarak topraktaki ani
pH-değişimlerini düzenler.
3. Toprak organik maddesi sahip olduğu negatif (-) elektriksel yükleri ile katyonları
adsorbe ederek bunların topraktan yıkanmasını önler ve bunları bitki besin
maddeleri olarak
bitkilerin emrine sunmaya hazır şekilde tutar. Organik madde toprakların
katyon değişim kapasitelerini (KDK) artırır ve toprak verimliliğini yükseltir.
3. Toprakların biyolojik özellikleri üzerine etkileri
1.2 Çölleşme
ve BİRİKMESİ
olayıdır
.
Erozyon Yapan Etkenler
Bu önlemler şunlardır:
• Uygun toprak işleme
• şerit ekimi
• Rotasyon (münavebe)
• Gübreleme
• Malçlama
• Teraslama
1.Anızlı ve malçlı tarım
Anız: Hasattan sonra toprakta kalan bitki
artıklarıdır.
Malç ise; toprakla bağlantısı olmayan
genellikle kurumuş bitki saplarıdır.
Toprak, gerek anızla işlenmesi, gerekse
toprak yüzeyine malç serilmesi ile su
aşınımına karşı korunmuş olur.
Ayrıca toprağın organik maddece
zenginleştirilmesini sağlayarak verimliliği
artırıcı etkide yapmaktadır.
2.Şerit ekimi,
ABD’de 1982 yılı belirlemelerine göre, tüm tarım alanlarından yılda 1.7 milyar
ton toprak kaybı meydana gelmiştir.Bu değer, Hindistan için 6 milyar ton,
Rusya’da 2.5, Çin için 4.3 milyar ton/yıl olarak verilmektedir.
Bitki Örtüsü
İnsanlar
Ormanlar, Çayırlar
ve Meralar Bozulmuş
Yasalarla Tarım Arazisine Dönüştürülmüş Dost / Seyirci / Savaşçı
Türkiye’de erozyon
Türkiye kara yüzeyinin %90’ında çeşitli şiddetlerde erozyon cereyan
etmektedir. Ülke genelinde yaklaşık 67 milyon hektarlık bir arazide toprak
giderek yok olmaktadır. Erozyon büyük ölçüde tarım alanlarında
yaşanmaktadır.
Türkiye’de her yıl km2 başına yaklaşık 600-800 ton verimli toprak, akarsularla
denizlere, göllere ve barajlara taşınmaktadır. Dünyada meydana gelen erozyon
miktarıyla karşılaştırıldığında bu değerin, dünya ortalamasının (368 ton/yıl)
yaklaşık iki katına eşit olduğu görülür. Dünya sıralamasında Türkiye maalesef
toprakları en çok erozyona uğrayan ülkelerin başında yer almaktadır.
Deniz, göl ve barajlarımıza en çok toprak taşıyan akarsularımız arasında Fırat,
Yeşilırmak ve Kızılırmak ilk sıralarda yer alırlar. En az miktarda toprak taşıyan
akarsularımız ise, Dalaman Çayı ve İyidere’dir.
1
Meralar, toprakların erozyona karşı korunmasında önemli
role sahip, otsu doğal bitki örtüsü içeren alanlardır.
Uçucu Küller
Çevre açısından tehlike oluşturan tarımsal atıkların
başında inorganik gübreler ve pestisidler
gelmektedir.
bunların yoğun olarak kullanımları çevreye zarar
verebilmektedir.
Özellikle tarımda en fazla kullanılan azotlu
gübrelerden nitratlı (NO3- ) veya nitrata
dönüşebilen amonyum (NH4+ ) içeren gübrelerin,
drenajı iyi olan topraklarda kontrollü kullanılması
gerekir.
Yeraltı sularının ve özellikle de içme sularının
(NO3- ) iyonu ile kirlenmesi sonucu insan ve
hayvan sağlığında yaşamsal sorunlar ortaya
çıkabilmektedir.
Nitrat iyonları (-) elektriksel yüke sahip oldukları için, toprakta
kolloidler tarafından absorbe edilemezler ve toprak derinliklerine
doğru yıkanarak yeraltı sularına karışırlar.
• Ekili tarlalardan
• Ağaçların tam altından
• Tarlanın yüksek (tümsek) yerlerinden
• Tarlanın çukur yerlerinden
• Tarlada harman yapılan yerlerden
• Tarlada hayvan gübresi bekletilen yerlerden
• Yol kenarlarından
• Yaprağı dökülmeyen (orman) ağaçlan kenarından
• Tarla sınır kenarlarından
• Yeni sulanmış veya gübrelenmiş araziden
• Tarla çamur veya toprak don iken numune alınmaz.
• Tarladan veya bahçeden numune alınırken
toprağın tavında olması gereklidir.
• Numune alınacak alanın büyüklüğüne göre her
bahçenin en az 4-5 farklı yerinden numune
alınmalıdır.
• Bunların hepsi bahçe ya da tarla olabileceği gibi
biri tarla ikisi bahçe ya da tersi olabilir. Bir
bahçeden alınan 4-5 ayrı derinlik numunesi bir
numune olarak sayılır.
Toprak örneklerinin alınması
1. Toprak örneği alınacak yer önce renk, meyil, yükseklik,
toprak tipi ve drenaj durumuna göre kısımlara ayrılır.
Eğer bahçe bir örnek ise böyle bir ayırım yapılmaz.
2. Her kısımdan 20 dekara kadar bir örnek alınır.
3.Toprak örnekleri, meyve bahçeleri ve bağlarda yaprak
örneklerinin alındığı tarihte, tarla bitkileri ile serada
sebze ve süs bitkilerinde ekim ve dikimden asgari bir
ay önce alınır.
4. toprak örneği alınacak bir örnek arazide, zig-zaglı
yürünerek araziyi temsil edecek noktalar işaretlenir ve
örnek alınır. 20 dekarlık bir arazide örnek alınacak yer
sayısı asgari 6 olmalıdır.
Şekil 1. Bir örnek arazide toprak Şekil 2. İşaretlenen yerden
alınacak yerler toprak örneğinin alınması
5. İşaretlenen yerlerin her birinde önce bel küreği
ile 50 cm. derinlikte bir çukur açılır.(Çukurlar
meyve bahçelerinde daha önce gübre verilen
sahalarda açılmamalıdır).
6.Bu çukurun bir kenarından Şekil 2'de görüldüğü
gibi bir bel küreği ile 3-4 cm kalınlıkta ve
20 cm derinlikte bir toprak dilimi alınır. Bu toprak
dilimi kibrit kutusu şeklinde yanlardan
düzeltilir ve bir kovaya konur.
Şekil 1. Bir örnek arazide toprak Şekil 2. İşaretlenen yerden
alınacak yerler toprak örneğinin alınması
• V harfi şeklînde ve 30 cm derinliğinde bir çukur kazılır.
• çukurun düzgün tarafından takriben 3-4 cm kalınlığında
bir toprak dilimi alınıp, alınan bu örneğin sağından,
solundan ve küreğin ucundan gelecek şekilde traş
edilmek suretiyle kare seklinde muntazam bir biçime
getirilir.
• Tarlanın üstünü temsil eden kısmın traş edilmemesine
dikkat edilmeli ve bu şekilde alınacak 10-15 numune bir
bez üzerine veya bir kova içerisinde karıştırılmalıdır.
• Karıştırırken keseklerin İyice parçalanması sağlanmalı
ve ele geçen bitki parçaları ve taş parçaları
temizlenmelidir.
• Karıştırma işi bittikten sonra, bir kilo kadar toprak avuçla
azar azar numune torbasına konur.
7.Sonra bel küreği ile 20-40 cm derinlikten yine 3-4 cm kalınlıkta bir
toprak dilimi alınır. Bu da kibrit kutusu gibi düzeltilir ve ayrı bir
kovaya konur.
8.Bu işlem diğer çukurlarda da yapılır. Aynı derinlikten alınan örnekler
bir kapta toplanır. Yani 0-20 cm derinlikten alınanlar bir kapta, 20-40
cm derinliklerden alınanlar ayrı bir kapta toplanır.
9.Toprakların içindeki taş parçaları atılır ve kovalardaki topraklar iyice
karıştırılır.
10.Her karışımdan yaklaşık 1 kg toprak alınarak naylon torbalara konur.
11.Bir kağıda kurşun kalemle bahçe sahibinin adı, soyadı; toprak
örneğinin alındığı yer ve toprak örneğinin hangi tarihte alındığı
yazılarak naylon torba içine konur ve torbanın ağzı bağlanır.
12.Toprak örneği almak üzere seçilen yerlerin gübre yığınlarına, çalı
çırpının yakıldığı yerlere ve tümsek ve çukur yerlere rastlamamasına
dikkat edilmelidir.
Numune alma zamanı
• Toprak numunesinin alınması iklim şartlarına
bağlıdır. Sıcaklık ve rutubet şartlarının uygun
olduğu zamanlarda, yıl boyunca herhangi bir
zamanda numune alınabilir. Numune alınırken
toprak, numuneyi alanın ayağına bulaşacak
kadar ıslak olmadığı gibi, numune alma
aletlerine zorluk çıkaracak kadar da kuru
olmamalıdır. Ancak toprak kirliliği, diğer
problemler vb. çalışmalar için en uygun olan her
zamanda numune alınmalıdır.
Numune torbasına ilave edilmesi
gerekli etiketin üzerine;
-Numune sahibinin adı ve soyadı;
-Numunenin alındığı kasaba ve köy;
-Numuneninin alındığı tarlanın pafta, parsel numarası;
-Numunenin alındığı tarlanın yüzölçümü;
-Numuneyi alanın adı ve soyadı;
-Numuneyi alanın işi ve unvanı; yazılır ve ayni surette
doldurulmuş iki adel etiketlen bir adeti torbanın içerisine
konur, bir adeti ise torbanın dışına bağlanır. Etiketler
doldurulurken kurşun kalem kullanılmalı, kafiyen
mürekkepli kalem kullanılmamalıdır,
Bundan sonra numunenin analiz edileceği
laboratuvara gönderilmek üzere aşağıdaki bilgileri
içeren bir form doldurulur.
-Numunenin alındığı yer (il, ilçe, köy)
-Numunenin alındığı mevkii
-Numunenin alındığı derinlik
-Numunenin temsil ettiği tarla veya arazi büyüklüğü, dekor
-Sulu veya kuru ziraat yapıldığı
-Bir önceki yılda yetiştirilen bitki türü
-Bir sonraki yılda yetiştirilecek bitki türü
-Daha önce verilen gübre miktar ve cinsi
-Toprak tipi
-Drenaj türü
-Elde edilen verim
-Toprak kirliliği ve diğer özel problemler
-Toprak kirliliğine sebep olan madde veya maddeler
-Toprak kirliliğinin belirtileri ve bitkilerde meydana getirdiği hasarlar
-İstenilen analizler
Toprak analizi yapılmadan gübre
kullanılırsa?