You are on page 1of 46

Madde Döngüleri

Madde Döngüleri Ve Özellikleri


MADDE DÖNGÜSÜ NEDİR?
 Ekosistem birbirleri ile ilişkili olan canlı ve cansız
varlıklardan oluşmuştur. Ekosistem bu varlıklar
arasındaki madde ve enerji alışverişi ve dolaşımı
sayesinde kendisini yeniler ve besler.
Ekosistemin enerjisini güneş sağlar, ancak
hayatın devamı için gerekli olan su ve diğer
kimyasal maddeler dünyamızda yer alır.
Ekosistemlerde madde varlığı sınırlıdır, alınan
maddeler yerine konmadığı takdirde tükenmeye
mahkûmdur.
 Hayatın devamı için gerekli olan maddelerin
ekosistem içinde canlılar ve cansız çevreleri
arasındaki dolaşımına Ekolojik Madde
Döngüleri ya da Madde Çevrimleri denir. Bu
döngülerin biyolojik, kimyasal ve jeolojik
etmenleri olduğundan Biyojeokimyasal Döngüler
de denir.
 Madde döngüsünün enerji akışından farkı
ekosistem içinde sürekli devir yapmasıdır.
 Madde döngüleri güneş enerjisi sayesinde
gerçekleşir.
Su Döngüsü:

 Su, bazı doğal kuvvetler ve hava hareketleriyle


atmosfer ile yer yüzündeki karalar ve sular
arasında sistemli bir şekilde hareket
etmektedir.Buna su döngüsü veya hidrolojik
dolaşım denir.Güneş enerjisinin
ısıtmasıyla,çeşitli kaynaklardan atmosfere
çıkan su buharı; yağmur,kar, dolu gibi yağış
biçimleriyle yeniden yer yüzüne döner.Bu suyun
bir miktarı yer altı sularına karışırken,daha
büyük bir kısmı,göl ve deniz gibi kaynaklarda
birikir.
 Su döngüsü de,öteki tüm döngüler gibi süreklidir.Bitkiler de
terleme ile su döngüsüne katılır.Yer yüzündeki bütün
sular,su döngüsüne katılmaktadır.Yani,denizlerden
buharlaşan su, yağış olarak yer yüzüne dönmekte, bir
kısmı yüzeysel sularda birikip ,bir kısmı da yer altı sularına
karışmaktadır. Yer altı sularının son toplanma yeri ise deniz
ve okyanuslardır.Burada toplanan sular,su döngüsüne
devam eder (uzun su devri).
Su döngüsü 3 evre halinde
gerçekleşir.
 1.Buharlaşma: Suyun ısınarak buharlaşması,
bitkilerinde terleme yoluyla atmosfere
verilmesidir. Yeryüzündeki buharlaşma güneşin
sıcaklık etkisi ile gerçekleşir. Suyun buharlaşma
alanları denizler, okyanuslar, akarsular, yağış
alanları ve toprak yüzeyidir. Ayrıca bitki ve diğer
canlıların terlemesi de buharlaşma alanları
arasında yer alır. Buharlaşma yoluyla su
atmosfere verilir.
 2.Yoğunlaşma: Su buharının soğuyarak
doygun hale gelince su zerreciklerine ve
buz kristallerine dönerek bulutları
oluşturmasıdır.
 3.Yağışlar: Yoğunlaşan su zerreciklerinin daha soğuyup su
damlaları halinde yer çekimi etkisiyle yere düşmesidir. Yeryüzüne
düşen suların bir kısmı toprak derinliklerindeki bitki köklerine alınır,
bir kısmı da diğer canlılar tarafından kullanılır. Yağışlarla yeryüzüne
düşen suyun büyük bir kısmı yüzey akıntıları şeklinde deniz,
okyanus, akarsu ve göllere karışarak akarsular, göller ve yeraltı
suları yoluyla denizlere ulaşarak döngüyü tamamlar.
 SU DÖNGÜSÜ BOZULURSA;
 Toprak tabakasının çeşidi, arazinin eğimi, bitki
örtüsü, yeraltı ve yer üstü sularının şekil ve
durumları su döngüsünü etkiler. Doğal bitki
örtüsü sel tahribatını önler, yağışların dengeli
dağılımını sağlar. Doğal bitki örtüsünün azalması
ile birlikte yağış miktarı azalır, yağış miktarı
azalınca canlıların yaşam kaynağı olan mineral
döngüleri de bozulur.
Ancak insanlar tarafından kullanılan sular
kimyasal maddeler, fabrika atıkları, nükleer
atıklar, tarım ilaçları, yapay gübreler vb. kirletilen
bu sular yağışlarla yeraltı suyu ve içme sularına
karışır. Doğal döngü içinde de yeterince
temizlenemez ve canlılar için büyük bir tehlike
oluşturmaktadır.
 Ağaçlar, terleme yoluyla havayı nemlendirir. Eğer ormanları tahrip edilirse,
havanın nemi ve yağış azalır. Yörenin iklimi sertleşir.
 Denizlerin yüzeyine yayılan petrol tabakası suyun buharlaşmasını engeller.
Bu nedenle su döngüsündeki denge bozulur. Olumsuzluklar başlar .
KARBON DÖNGÜSÜ
 Karbon atomlarının fiziksel, jeolojik,
kimyasal ve diğer süreçler sonucunda
atmosfer, okyanuslar, yeryüzü vb.
arasındaki dolaşımı karbon
döngüsüdür. Karbon atomları canlı
dokularını meydana getirdikleri için
tüm yaşamın temel taşıdır. Karbonun
çoğu karbondioksit şeklinde bulunur.
YERYÜZÜNDE KARBONUN
DÖRT ANA KAYNAĞI
 1.Atmosfer (havaküre):Karbondioksit
2.Hidrosfer (Suküre):Karbondioksit ve
bikarbonat
3.Litosfer (Taşküre):Petrol,kömür,doğal
gaz,karbon
4.Biyosfer (Canlılar Küresi):Canlı
bünyesindeki organik moleküller

 Doğadaki karbonun çoğu karbondioksit
şeklindedir. Karbondioksitten çıkan
karbon fotosentez için çok önemlidir.
Havadaki karbon dioksit, su ve besleyici
tuzlarla birlikte fotosentez işleminde
kullanılır.
 Bu işlem sonucu oksijen ve organik
maddeler üretilir.Yeşil bitkiler, havadan
karbondioksiti alarak fotosentez
sonucunda organik bileşiklere
dönüştürürler.
 Solunumda ise bunun tersi olur. Yani
organik maddeler oksijen eşliğinde
parçalanır. Bu işlemde karbon dioksit ve
su üretilir. Oksijensiz ortamda yaşayan
bazı mikroorganizmalar mayalanma
(fermantasyon) yoluyla glikozu alkol ve
karbondioksite dönüştürürler. Bu yolla
elde ettikleri enerjiyi metabolik
işlemlerde kullanırlar
Karbondioksit sıcaklığı tutucu etkisi olan bir gazdır. ( sera gazı) Günlük ve
mevsimlik sıcaklıkların aşırı artmasını ve azalmasını engeller. Aşırı artması
yere gelen sıcaklığı tutarak küresel ısınmaya neden olmaktadır.
 Karbon döngüsü atmosfer, litosfer,
hidrosfer ve biyosfer arasında
gerçekleşir. Döngü bozulmadığı sürece
doğada karbon denge halindedir.
Atmosferdeki CO2 miktarı bellidir.
Havadan alınan co2 tekrar verilmemiş
olsa idi fotosentez giderek azalacak ve
35 yıl gibi bir süre sonra besin zinciri
durarak dünyada hayat kalmayacaktı.
İnsanın olumsuz etkisi ile atmosferdeki
karbon dengesi bozulmaktadır. Çünkü
sanayileşme ile birlikte atmosfere
eklenen karbondioksit miktarı %25
artmıştır.
Dengenin bozulmasında;
Atmosferdeki karbon dioksit ile sudaki karbon
dioksit denge halindedir. Karbondioksitin karadaki
doğal kaynağı yanardağlardır. Hızlı sanayileşme,
kentleşme ve nüfus artışı ile insan fosil yakıtları
gömülü oldukları yerden çıkararak fazla
kullanmaktadır. Kömür, doğal gaz ve petrol gibi fosil
yakıtların ve kireç taşının yakılması sonucunda
atmosfere atılan karbon dioksit miktarı artmaktadır.
Yeryüzündeki doğal bitki örtüsünün azalması da
(orman yangınları gibi sebeplerle) karbon dengesini
önemli ölçüde etkiler. Bu durum insan eliyle
atmosferdeki karbon dengesinin bozulabileceğini
göstermektedir. Atmosferde artan karbondioksit
miktarı yeryüzü sıcaklığının birkaç derece
artmasına neden olacaktır. Yeryüzü giderek
ısınacak, kutuplardaki buzulların erimesiyle deniz
seviyesi yükselecek ve dünya iklimi
değişecektir.
Karbon döngüsü bozulursa
ne olur?
Petrol, kömür ve doğal gazın aşırı derecede
kullanılması, havadaki karbondioksit oranını
artırarak, oksijen oranını azaltmaktadır. Bu,
hem hava kirliliğine hem de asit yağmurlarına
yol açmaktadır.

Atmosferde biriken CO2, sera etkisi yaparak


dünyamızın normalden fazla ısınmasına
neden olur.
CO2 düzeyinin daha da yükselmesi,
ancak yenilenebilir enerji
kaynaklarına yönelinmesi ve
enerjinin daha etkin biçimde
kullanılması ile önlenebilir.
Doğada Karbondioksit Tüketimi;

1-Kara ve deniz bitkilerince fotosentezde


kullanılır.
2- Deniz hayvanlarının kabuk oluşumunda
kullanılır.
3- Deniz hayvanları ve bitkilerinin ölmesi
tabana çökerek karbonatlı kayaların
oluşumunda tüketilir.
4-Ölen canlıların bünyelerindeki karbon
zamanla basıncın etkisiyle petrol, kömür
gibi fosil yakıtlara dönüşür.
Doğada Karbondioksit açığa
çıkması;
1-Canlıların solunumları sonucu
doğaya döner.
2-Ölen canlıların çürümesi,
3-Orman yangınları,
4-Karbonatlı kayaların fiziksel ve
kimyasal olarak ayrışması,
5-Suyun hava ile teması ile karbon
havadan suya, sudan havaya geçer.
6-Volkanizma olayları sonucunda,
7-Fosil yakıtların yakılması,
AZOT DÖNGÜSÜ
 Azotun doğada en bol olarak
bulunduğu yerler;
 1.Atmosfer,
2.Canlıların yapısı (Canlı vücudunda
Proteinlerin, Nükleik asitlerin, çeşitli
hormonların ve vitaminlerin yapısında
bulunur.)
Azotun asıl kaynağı atmosferdir. Atmosfer
%78 oranında azot (N2) içerir. Bazı
mikroorganizmalar hariç canlılar azot
gazını doğrudan doğruya kullanamazlar.
 Azotun bitkiler tarafından kullanabilmesi
için bazı süreçlerden geçerek nitrit ve
nitratlara dönüştürülmesi veya
bağlanması gerekir. Azot bitkiler
tarafından inorganik nitrat(NO3)- , bazı
bitkiler tarafından da amonyum
tuzları(NH4)+ hâlinde kullanılır. Hayvanlar
azot ihtiyaçlarını beslenme yoluyla diğer
bitki ve hayvanlardan karşılarlar. Ayrıca
azot topraktaki verimi oldukça etkiler.
Azotun doğadaki dolaşımı:

 1-Atmosferde yıldırım ve volkanik faaliyetler sırasında


ortaya çıkan elektrik deşarjları gibi atmosferik olaylar
sonucunda azot oksijen ile birleşerek nitratlara dönüşür.
Bu nitratlar yağışlarla yere inerek toprağa karışır.
Bitkiler tarafından alınır duruma getirilir

2- Azotun toprağa bağlanması topraktaki bazı bakteriler
tarafından gerçekleştirilir.( örneğin fasulye ve bezelye
gibi bitkilerin köklerinde yaşayan bakteriler) Tüm
canlıların ölüleri ve atıklarındaki proteinler parçalanarak
önce amino grup asitlere, sonra amonyağa
dönüştürülür. Amonyak, nitrit bakterileri ile nitrit
tuzlarına, nitrit tuzları nitrat bakterileri ile nitrat
tuzlarına dönüştürülür.

3- Tüm canlıların ölüleri ve atıklarındaki
proteinler ayrıştırıcılar tarafından
parçalanır. Çeşitli mikroorganizmaların ve
bakterilerin de etkisiyle azotun bir kısmı
suda çözünmüş nitrat tuzları şeklinde
toprakta kalır. Bir kısmı da azot gazına
indirgenmiş olarak yeniden atmosfere
döner. Bu şekilde azot döngüye katılmış
olur.
Azot döngüsü aksarsa ne olur?

 İnsanlarda azot döngüsünü de olumsuz


etkilemektedir. Havadaki azot geliştirilen
teknoloji sayesinde yapay gübre
yapımında kullanılır. Yapay gübrenin
tarımda verimi arttırmak için fazla
kullanılması toprağın doğal özelliklerinin
kaybolmasına neden olur. Dolayısıyla
çevrede bitkilerce kullanılabilir azot
eksikliği, insanlar açısından da beslenme
yetersizliği ve açlık sorununu gündeme
getirmektedir.
 Sanayi tesislerinin fazla olduğu yerlerde
petrol ve kömür gibi fosil yakıtların çok
kullanılmaları sonucu havada azot dioksit
birikir. Havada biriken azot dioksit de asit
yağmurlarına neden olur.

 Ülkemizde yaz aylarında çıkan ya da


çıkartılan orman yangınları da havada
karbondioksit ve azot dioksidin birikmesine
neden olur
OKSİJEN DÖNGÜSÜ
 Canlıların aldıkları besinleri enerjiye
dönüştürebilmeleri için oksijen gereklidir.
Atmosferde % 21 civarında oksijen bulunur.
Oksijen doğada üç şekilde O, O2, O3 olarak
bulunur. Atmosferde serbest halde moleküler
oksijen (O2) Şeklinde bulunur. Çok reaktif bir
gaz olduğu için çeşitli elementlerle birleşir.
Ozon her zaman atmosferde bulunmaz
güneşten gelen ultraviyole ışınları ve yıldırım
etkisiyle O2 nin O3 e dönüşmesi ile oluşur.
Atmosferin Zaralı ışınları süzen filtresi
durumundadır.
Oksijenin kaynakları:

 1-Atmosfere en önemli oksijen sağlayan kaynak yeşil


bitki ve alglerin fotosentez sonucunda kullandığı CO2
yerine oksijen vererek oksijen döngüsü
gerçekleştirmelerdir. Canlılar tarafından solunumunda
kullanılır ve karbondioksite dönüştürülür. Bu olayı
denizlerde algler gerçekleştirir. Dünyamızdaki oksijenin
% 90’lık kısmını algler sağlar. Ayrıca oksijen, ultraviyole
ışınları etkiyle ozona dönüşür.
2-Atmosfere oksijen sağlayan bir başka kaynakta
atmosferdeki suyun ışık yardımıyla oksijen ve hidrojene
ayrışması sonucu açığa çıkan oksijendir.(Fotoliz)
Atmosferdeki oksijen
tüketimi:
 Solunum, Yakıt madenlerin yanmasında,
organik maddelerin oksidasyonunda
(besinlerin yakılmasında) kullanılır.
Dünyada oksijen miktarında henüz
önemli bir değişiklik olmamıştır. Oksijen
döngüsü denk kapanmıştır.
FOSFOR DÖNGÜSÜ
Fosfor;
1.Canlılarda, dişlerin, kemiklerin ve nükleik asitlerin
(DNA-RNA) yapısında bulunur.
2.Doğadaki fosfat kaynakları ise yer kabuğundaki fosfatlı
kayalar ve denizler fosfor kaynağıdır.
Bu döngünün temeli fosforun karalarda denizlere
denizlerden de karalara taşınmasıdır. Kayalardaki
fosforun bir kısmı yağmur ve erozyon etkisiyle çözünerek
suya karışır. Sudaki fosfor bitkiler tarafından alınır ve
fosforlu bileşikler dönüştürülür. Besin zinciri yoluyla
hayvanlara geçer. Bitki ve hayvan atıklarından
ayrıştırıcılar tarafından tekrar inorganik fosfata
dönüştürülerek bitkiler tarafından kullanılır. Denizlerdeki
fosfor denizlerdeki bitki ve hayvanların ihtiyacını karşılar.
Balıklarla ya da suda avlanan kuşların dışkıları ile tekrar
karaya taşınır.
Fosfatlı kayalar işlenerek yapay gübre
elde edilir. Yapay gübre olarak toprağa
atılan fosfor, toprak erozyonu ile
akarsulara, oradan da tekrar denizlere
sürüklenir. Böylece fosforun karalardan
denizlere dönüşü hızlandırılmış olur.
İnsanların bu ve benzeri faaliyetleri ise
fosfor kaynaklarının tükenmesine yol
açabilir.
KÜKÜRT DÖNGÜSÜ
 Kükürt,toprakta ve proteinlerin yapısında bol
miktarda bulunur. Fakat bitkiler kükürdü
sülfatlara çevrildikten sonra kullanabilirler.
Kükürt içeren proteinler,önce topraktaki çeşitli
organizmalar aracılığıyla kendilerini oluşturan
aminoasitlere parçalanır,ardından amino
asitlerdeki kükürt başka bir dizi toprak
mikroorganizması yardımıyla hidrojen sülfüre
dönüşür.
 Hidrojen sülfür oksijenli ortamda,kükürt
bakterileri aracılığıyla önce kükürde sonra
sülfata çevrilir;sülfatlar da başka bakteriler
tarafından yeniden hidrojen sülfüre
dönüşür.Eğer bitki veya hayvan
ölürse,yapılarındaki proteinin parçalanmasıyla
kükürt H2S şeklinde açığa çıkar.H2S kükürt
bakterileri tarafından önce S2O‘ye daha sonra
da SO iyonuna dönüştürülür.SO iyonları,bazen
doğada serbest olarak reaksiyona girerek sülfatlı
bileşikleri de verebilirler.Organizmalar tarafından
alındığı takdirde kükürt içeren iki aminoasit olan
Sistein ve Metionin’nin yapısına katılırlar.
MADDE DÖNGÜLERİNİN
YARARLARI
• Tüm canlılar dünyanın yüzeyinde ya da
yüzeye çok yakın ince bir toprak katmanında
yaşarlar ve güneş enerjisinin dışındaki
gereksinimlerini bu katmanın içerdiği
kaynaklardan karşılarlar. Eğer yaşamın
sürmesi için gerekli olan su,oksijen ve diğer
maddeler sadece bir kez kullanılmış olsaydı
hepsi şimdiye kadar tükenmiş olurdu.
• Doğanın tüm işlevlerinin çevrimler halinde
düzenlenmiş olması bu işlevlerin sonsuza dek
yinelenmesini
sağlamaktadır.Hava,su,toprak,bitkiler ve
hayvanlar arasında sürekli bir alışveriş olması
yeryüzünün tüm zenginliklerinin tekrar tekrar
kullanılabilmesine ve böylelikle yaşamın
sürmesine olanak verir.

You might also like