You are on page 1of 55

ATMOSFER KİMYASI

DERS NOTU
ATMOSFER KİMYASI KONUSU

• Atmosfer biliminin bir dalıdır.


• Dünya atmosferi ve diğer gezegenlerin
atmosferlerini inceler.
• Disiplinler arası araştırma alanıdır (kimya, fizik,
meteoroloji)
• Atmosferin kimyası ve canlılar arasındaki
etkileşim?
ATMOSFER KİMYASI KONUSU-devam

• Atmosfer Bileşimi değişiklik gösterir:


– Antropojenik kaynaklar
– Doğal kaynaklar
• Hava kirleticiler?
– Hava kirleticilerin atmosfere etkisi
DERSİN KAPSAMI

• Atmosferin oluşumu
• Havanın Bileşimi
• Atmosferin yapısı
• Atmosferdeki Kimyasal rxnlar
– Kükürt , Azot ve UOB bileşikleri, Oksijen, Ozon
• Hava kirlenmesi, Hava Kirleticiler
• Asit Yağmurları
• İklim Değişikliği
ATMOSFER
Güneş sistemi
ATMOSFER-devam

• Bir gezegende atmosferin oluşabilmesi için o atmosferi


oluşturan gazların gezegene yakın olarak yeterli bir süre
yakınında kalması gerekir.
• Bütün gezegenlerin etrafında çeşitli gazlar bulunur ama bu
gazlar en hafif gazlardan başlayarak uzay boşluğunda kaybolup
gider.
– Neden?
• Gezegenin kütlesi, çekim ivmesi, yarıçapı
• Ortam sıcaklığı
ATMOSFER-devam

• Gaz kütleleri yeterince yoğun olmayan


gezegenlerin atmosferi yoktur.
• Atmosfer, Dünya’ya en yakın özellikler taşıyan
Merkür, Ay ve Jüpiter’in uydusu Io’da yoktur.
– Diğer gezegenler : Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün
• Bunların yüzeyi atmosferdeki gazların sıvı ya da katı
hallerinden oluşmaktadır
GÜNEŞ
Yeryüzünde yaşamı sağlayan enerjinin kaynağı güneştir.

Samanyolu galaksisinde orta


yaşlı normal bir G2 yıldızıdır.

Çapı 1,39 milyon km


Ağırlıkça %75’i Hidrojen,
%25’i Helyum, %0.1’i metal
buharlarından oluşur.
Güneşin Enerjisi

• Güneşin yüzeyinden merkezine doğru inilecek


olursa yoğunluğun, basıncın ve sıcaklığın arttığı
görülür.
• Güneşin uzaya verdiği ısı enerjisi güneşin
merkezinde üretilmektedir.
• Güneşin bu ısı enerjisini bileşiminin %60’ı olan
hidrojeni çekirdek füzyonu ile helyuma çevirerek
elde ettiği bilinmektedir.
• Güneş çekirdek füzyonu sayesinde çevresine
4x1026 Watt' lık güç yaymaktadır
Güneşin Enerjisi-devam
• 700.000 km çapa göre çekirdekte oluşan ışığın hızı da göz önüne
alındığında yüzeye yaklaşık 2sn de gelmesi gerekirken, aşırı hidrojen
yoğunluğuna bağlı olarak bu süre 10 milyon yıldır. Aslında biz
güneşin 10 milyon yıl önce oluşturduğu ışığı görüyoruz.

• 15 milyon K iç sıcaklığa sahip olan güneş,yaydığı enerji göz önüne


alındığında saniyede 4.7 milyon ton kütle kaybetmektedir. Diğer bir
ifade ile güneş yılda kütlesinin 100 milyarda birini kaybetmektedir.

• Güneşin kütlesinde ve yaydığı enerjide sezilebilir bir değişme ancak


6 milyar yılda ortaya çıkabilir. Dünyanın 4.5 milyar yaşında olduğu
düşünülürse, bu da demektir ki güneş, yeryüzü var olduğundan beri
hiç değişmemiştir.
DÜNYA

• Güneşin Merkür ve Venüs’ten sonra 3. uydusudur.


• 5 milyar yıl önce oluşmuştur.
• İlk oluştuğunda dünyanın atmosferi yoktu.
• Soğuyarak katılaşırken hafif gazlar olan hidrojen ve
helyumlarını kaybetti.
• Bu nedenle mevcut atmosferimizdeki ilk bileşenler Dünya’nın
kendisinden ileri gelen gazlardır.
• Dolayısıyla atmosferimiz Güneş sistemi kökenli değil
kendisinden ileri gelen ‘ikincil ‘ kökenli bir atmosferdir.
DÜNYA-devam

• Volkanik faaliyetlerin çok yoğun olduğu jeolojik dönemlerde


yüzeye salınan sıvı maddeler donarak bir yandan karaları
oluşturmuş, ayrıca su buharı, CO2, N2, SO2, H2, Cl2 gibi gazların
çıkmasına neden olmuştur.
DÜNYA-devam
• Evrimin başlangıcında en basit anorganik H, C, O ve N
bileşiklerinden ve S, P ve Fe gibi yan bileşenlerin de etkisiyle
yaşamsal faaliyetler ortaya çıkmıştır.
• UV ışınları etkisi altındaki ve indirgen yapıdaki bir atmosferde,
tek bir canlı hücrenin içinde amino asit ve hücre içi organik
maddelerin meydana geldiği, ondan sonra adım adım daha
karmaşık kimyasalların sentezlendiği ve daha ileri canlıların
oluştuğu teorisi geliştirilmiştir.
• Kimyasalların bu ilkel evrimi sırasında oksijen muhtemelen
şiddetli bir zehirdi ve yaşamsal kimyasalları oksitliyor,
parçalıyor ve yok ediyordu. Oksijensiz ortama göre gelişen
yaşam kimyası, anoksik koşullardaki fotosenteze dayalıydı.
DÜNYA-devam
• Yer katmanlarını oluşturmuş kayaçlarda bulunan oksitler büyük bir
oksijen varlığına işaret etse de, havada serbest moleküler oksijen
bulunmamaktaydı.
• Güneşe olan mesafenin etkisi altında dünya atmosferinde suyun
buhar formu sıvı hale geçti; şiddetli yağmurlardan denizler ortaya
çıktı ve ilk yaşam biçimleri denizlerde görüldü.
• Biyolojik formların belli miktarlardaki stoklara ulaşması ve
bunlardan karbona dayalı metabolizmalara sahip bulunanların etkisi
ile atmosferin CO2 ve oksijen yüzdeleri sabitlendi.
• Su buharı moleküllerinin yavaş yavaş UV ışınları ile ayrışması ile
oksijen çok uzun bir süre içinde arttı:

2H2O + UV ışıması ‐‐‐‐‐‐ 2 H2 + O2


DÜNYA-devam

• Su buharı soğuyan alt atmosferde yoğuşarak su damlacıklarına


dönüşmeye ve bu sayede daha yükselmeden yağmur olarak
yere düşmeye başladı.
• Oksijen ise suyun fotoayrışması ile ortaya çıktığı için UV
ışınlarının bol olduğu yüksekliklerde su buharı eksikliği
nedeniyle fazlaca ortaya çıkamamaya başladı. Böylece yüzeye
yakın alt atmosferde zenginleşti.
• Bugün bile üst katmanda su buharı ve CO2 az olduğu için
oksijen üretim reaksiyonları görülmez.
DÜNYA-devam
• Oksijenin ilk oluşumları fotokimyasal reaksiyonlara göre olmuş olsa
bile, sadece bu reaksiyonlar sayesinde atmosferin bugünkü oksijen
oranına ulaşması mümkün olamaz.

• Bu noktada asıl kaynak, canlı biyolojik stokların özümleme


yeteneğidir. Klorifilli canlılar anorganik CO2 kullanarak organik
madde (nişasta) sentezlerken, dışarıya oksijen vermektedir.

• Ancak bu klorofilli bitki stoklarının gelişebilmesi de ilkel atmosfer


yapısında pek kolay olmamıştır. Nitekim dünya üzerinde ilk yaşam
izleri denizin derinliklerinde bulunmuştur.

• Çünkü ancak bu derinliklerde yere ulaşan bol miktardaki öldürücü


UV ışınları etkisini yitirebilir.
DÜNYA-devam

• İlkel atmosferde atomik halde yani son derece aktifleşmiş


bulunan zayıf oksijen varlığı, hem yere yakın yerlerde ozon
oluşmasını hemde atmosferin son derece korozif olmasını
sağlamıştır.
• Volkanlardan yeni püskürtülmüş bulunan tüm metaller
yüzeyde metal oksit haline geçmiş ve böylelikle oksijen
atmosferde oluştukça yüzeydeki metalleri oksitlemeye
harcanmış, atmosferde uzun süre net bir birikim
gösterememiştir.
• Bu sıralarda oksijenin atmosferdeki konsantrasyonu binde
birden bile azdı.
DÜNYA-devam

• İlkel atmosferden sonra günümüzün oksijence zengin


atmosferine geçiş, biyolojik kökenli fotosentez reaksiyonları
sayesinde başgösterdi.
• Bazı araştırmacılar bugünkü oksijen seviyesine ulaşmak üzere
2000 yıl süren bir hızlı fotosentez döneminin yaşandığını
hesaplamaktadır.
• Benzer hesaplara göre okyanuslardaki tüm suyun ise 2.106
yılda birikmiş olduğu tahmin edilmektedir. Bu süreler
milyarlarca yıl süren jeolojik çağlar yanında son derece kısadır.
DÜNYA-devam

• Fotosentezin ani artışı denizlerde 10 m derinliğin altında


gelişen canlılar sayesinde olmuştur. Bu derinliklerde öldürücü
radyasyon oldukça zayıftır,buna karşılık fotosentez için ihtiyaç
duyulan uygun dalga boylu gün ışıması mevcuttur.

• Karasal organizmalarda görülen fotosentez artışı içinse, yer


seviyesinde öldürücü dalga boylarındaki güneş radyasyonunun
azalması için su buharının miktarında artış ve yerden 15‐20 km
yükseklerde ortaya çıkan ozonca zengin bir katmanın varlığını
beklemek gerekmiştir.
DÜNYA-devam

• Oksijenden başka daha bir çok gaz bileşen de biyolojik


faaliyetler sonucunda ortaya çıkmaktadır.
• Topraktaki ve denizlerdeki pek çok canlı türü atmosferden bazı
gazları almakta, diğer bazılarını atmosfere ulaştırmaktadır.
• Örneğin toprakta yaşayan bazı mikroorganizmalar metabolik
faaliyetleri sonunda asal bir gaz olan azottan; diazot monoksit
(N20) molekülünü oluşturarak havaya salarlar. Bu gaz, düşey
taşınımlarla yukarı çıktığında UV ışını ile bir miktar ozon
oluşturur.
DÜNYA-devam

• Dünya üzerindeki ilk yaşam izleri deniz yüzeyinden birkaç bin


metre derinlikte başlamıştır.
• İlk atmosferden sonra günümüzün oksijence zengin
atmosferine geçiş biyolojik kökenli fotosentez reaksiyonları
sayesinde oldu. 2000 yıl süren bir hızlı fotosentez döneminin
yaşandığı hesaplanmıştır.
• Atmosferde oksijen arttırıcı etkiler?
– H2O molekülünün fotoayrışması, Fotosentez
• Atmosferde oksijen azaltıcı etkiler?
– O2 ve O3 ile yüzeydeki maddelerin oksitlenmesi, Bozunma ve biyolojik
solunum, O2’nin suda çözünmesi
GÜNÜMÜZDE DÜNYA ATMOSFERİ

• Atmosfer en çok azot ve oksijen gazlarının karışmasıyla


oluşmuştur.
• Gaz karışımındaki gaz molekülleri aşırı seyreltik olmaları
yüzünden kendi aralarında ve kendiliklerinden kimyasal rxn
vermezler
• Reaksiyona girebilmeleri için yüksek basınç, sıcaklık veya
enerji seviyesinde normalin üstünde bir artış olmalıdır.
GÜNÜMÜZDE DÜNYA ATMOSFERİ-devam

• Bu rxnların en uygun yolu, güneş ışığının belli dalga boylarında


fotonlar ile bombardıman edilen parçacıkların enerji
seviyelerini arttırmak suretiyle, ya kendi yapılarında meydana
gelen farklılaşma ile ya da fazlalık enerjilerini uygun bir
biçimde diğer parçacıklara aktararak reaksiyon vermeye
başlamasıdır. Bunlar fotokimyasal mekanizmalardır.
• Fotokimyasal, atmosfer süreçleri arasında yaygın bir tür,
‘fotoliz’ ya da ‘fotoayrışma’ adı verilen ve ışığa duyarlı
moleküllerin ayrışarak başlattığı bir mekanizmadır.
GÜNÜMÜZDE DÜNYA ATMOSFERİ-devam

• Fotokimyasal süreçler sayesinde atmosferdeki iz miktardaki


molekül veya molekül parçalarının miktarında gece-gündüz
arası veya mevsimsel farklar görülebilir.

• Havanın bileşiminde bulunan ve fotolitik süreçlere katılmayan


asal gazlar olan ‘argon, neon, helyum, kripton’ un miktarları
sabittir.
GÜNÜMÜZDE DÜNYA ATMOSFERİ-devam

• Atmosferde en iyi bilinen fotokimyasal rxn: ‘Ozon’ reaksiyonu


• Güneşten gelen morötesi (UV) radyasyonunun iki atomlu
oksijen molekülünü parçalayarak oluşturduğu aktif bir oksijen
atomunun bir diğer oksijen molekülü ile birleşmesi ile oluşur.
• Bu rxn, güneş ışığının UV şiddetinin henüz yeterince yüksek
olduğu, oksijenin ise pek az olmadığı optimal bir yükseklikte
görülür. Bu yükseklik yerden yaklaşık 15-19 km civarındadır. Bu
yükseklikte ozon, atmosferdeki en yüksek konsantrasyonuna
ulaşır (5-10 ppm).
GÜNÜMÜZDE DÜNYA ATMOSFERİ-devam

• Yer seviyesinde ozon seviyesi sadece bir kaç ppb seviyesinden


bile daha azdır.
• Ozon atmosferde o kadar azdır ki, tüm ozon varlığı
saflaştırılabilse ve yer seviyesindeki basınç ve sıcaklık
seviyesine getirilse idi, sadece 3 mm yükseklikte bir tabaka
oluşturabilirdi.
GÜNÜMÜZDE DÜNYA ATMOSFERİ-devam

• Yerden 15-19 km yüksekteki UV ışınlarının ozon dönüşüm


rxn’larında harcanması,o yükseklikte görece bir ısınmaya
neden olur.
• Yerden yükselmeye çalışan gaz molekülleri ozon tabakasını
aşamaz ve alt atmosfer ( troposfer) içinde hapsolur. Ozon
katmanı sıcaklıkla ani yükselmenin görüldüğü en alt katmandır
(tropopoz).
• Tropopoz, havanın yerden yukarılara yükselirken karşılaştığı bir
sınır tabakadır. Bu tabakayı aşmak hava molekülleri için kolay
değildir. Bu sayede alt atmosferin bileşimi sabitlenmiş olur.
Havanın Bileşimi

• Havanın doğal bileşiminin oluşmasında önem


taşıyan başlıca üç grup kaynak vardır:

– Biyolojik mekanizmalar
– Jeokimyasal süreçler
– Atmosferdeki reaksiyonlar
Biyolojik kökenli bileşenler

• Yaşam evrelerini içeren karbon, su, kükürt, azot gibi madde


döngüleri atmosferin bileşimini belirlemede önemli roller
üstlenmiştir.
• Fotosentez (özümleme) fotokimyasal reaksiyonu yaşamın
temelidir. Bu reaksiyonda havadaki anorganik karbon dioksit,
su ile birleşerek ve bu sırada belli dalga boyunda gün ışığından
enerji sağlayarak organik madde yapımını sağlar. Bu esnada bir
molekül Oksijen havaya atılır.
Biyolojik kökenli bileşenler-devam
• Organik karbon bileşiğini “CH2O” şeklindeki yapıtaşlarından
oluşmuş kabul edersek,

CO2 + H2O + hv → CH2O + O2

• Bu reaksiyon tüm canlılarda organik karbonun


oksidasyonuna dayalı “solunum” reaksiyonunun tam
aksidir. Diğer bir deyişle sağdaki ürünler canlı
organizmaların bünyesinde reaksiyona girdiklerinde
soldakileri meydana getirir, bu sırada açığa çıkan enerji de
organizmayı canlı tutar.

“CH2O” + O2 → CO2 + H2O + enerji


Biyolojik kökenli bileşenler-devam

• Metan ve hidrojen sülfür gazları ölü organik maddenin


çürümesi esnasında ortaya çıkan çok yaygın uçucu organik ve
inorganik maddelerdir. Metan, bataklıklarda, pirinç
tarlalarında, çöp deponi alanlarında, büyükbaş hayvanların
sindirim sistemlerinde, kömür madenlerinde, vb. yerlerde
oluşur.
• Bitkilerde büyüme hormonu olarak görev alan etilen gazı da
doğal olarak havaya karışır. Bunun yanında çok çeşitli
hidrokarbon türleri de doğal olarak bitkiler tarafından
üretilerek havaya atılır.
Jeokimyasal Oluşumlar

• Havada bulunan gazların tür ve miktarlarını


belirlemede en önemli jeokimyasal kaynak geçmişte
jeolojik çağlarda olduğu gibi günümüzde de
volkanlardan atılan gaz ve buharlardır.
• Kükürtlü gazların en önemli kaynağı günümüzde bile
volkanlardır. Öyle ki aktif püskürme döneminde Etna
yanardağından bir yılda havaya atılan kükürt dioksit
bütün Avrupa’daki kirletici endüstri bacalarından
topluca havaya atılandan daha fazladır.
Jeokimyasal Oluşumlar-devam

• Kayaçlardan az miktarda da olsa gaz çıkışı


olmaktadır. Bunlar daha çok jeolojik çağlar
boyunca yeraltında birikmiş olan radyoaktif
bozunma ürünleri helyum, radon, argon gibi
gazlardır.
• Jeokimyasal reaksiyonlara bağlı metalik
maddelerin yarattığı bileşenler ise daha çok
partikül formundadır.
Atmosfer reaksiyonları

• Atmosferdeki reaksiyonlar ortam sıcaklığında


ve basıncında ortaya çıkan ve dolayısıyla pek
hızlı olmayan türdendir.
• Eğer bu reaksiyonların başlangıç enerjisi
ihtiyaçları varsa bu da yıldırım, şimşek gibi
elektriksel deşarjlarla veya fotokimyasal olarak
karşılanmaktadır.
Atmosfer
• Dünya’da uzaydaki diğer gezegenlerden
farklı olarak yaşam bulunmasının
sebebi etrafını saran atmosferdir. İklim
ve hava olaylarının görülmesi ile
yeryüzünde yaşamın bulunmasını
sağlayan faktör atmosferin varlığıdır.

• Atmosfer; yerçekiminin etkisi ile


yeryüzünü çepeçevre saran gaz kütlesidir.
Eski Yunancada atmos: nefes, sphere: küre
demektir. Atmosfer ise nefes küre ya da
hava küre anlamına gelir.
Atmosfer

• Atmosferi oluşturan gazların % 75’i, içerisinde


canlıların yaşadığı alt katman (Troposfer) da
bulunur. Atmosfer; Azot (% 78), Oksijen (% 21) ile
CO2, su buharı, argon, neon, metan, kripton ve
hidrojen gibi diğer gazlardan (% 1) oluşur.

• Azot ve oksijen yaşam için büyük önem taşırlar ve


bu gazların atmosferde ki oranı sabittir. Ancak CO2
ve su buharının miktarı bulundukları yere, zamana
ve iklim şartlarına göre değişir.
Atmosferde bulunan gazlar

• Atmosferde devamlı bulunan ve çoğunlukla


miktarları değişmeyen gazlar
– azot, oksijen ve diğer asal gazlar
• Atmosferde devamlı bulunan ve miktarları
değişen gazlar
– karbondioksit, su buharı, ozon
• Atmosferde her zaman bulunmayan gazlar
– kirleticiler
Atmosfer Bileşimi
Atmosfer Katmanları

• Yerküreyi saran gazlar yoğunlukları ve bileşimleri


birbirinden farklı olduğu için yerçekiminin de
etkisiyle iç içe kürelerden oluşan katmanlar
oluştururlar.
• Atmosferin temel olarak 5 katmanı bulunur.
– Troposfer
– Stratosfer
– Mezosfer
– Termosfer
– Ekzosfer
Atmosfer
Katmanları
Troposfer

• Atmosferin yere temas eden en alt katmanıdır. Gazların %75′i,


su buharının ise tamamı bu katmanda bulunur.

• Ekvator üzerindeki kalınlığı 16–17 km, 45° enlemlerinde 12 km,


kutuplardaki kalınlığı ise 9–10 km’dir.

• Katman kalınlığının ekvatorda ve kutuplarda farklılık


göstermesinin nedeni, ekvatorda ısınan havanın hafifleyerek
yükselmesi, kutuplarda ise havanın soğuyarak çökmesi ve
yerçekimidir.
Troposfer-devam

• Hava akımları, bulutluluk, nem, yağışlar, basınç değişiklikleri


gibi bilinen bütün meteorolojik olaylar bu katmanda meydana
gelir.

• Güçlü yatay ve dikey hava hareketleri bu katmanda oluşur.

• Troposfer genellikle yerden yansıyan güneş ışınlarıyla ısınır bu


nedenle alt kısmı daha sıcaktır ve yerden yükseldikçe sıcaklık
yaklaşık her 200 metrede 1°C azalır.
Stratosfer
• Troposferden itibaren 50 km yüksekliğe kadar uzanır.

• Yatay hava hareketleri (rüzgarlar) görülür. Su buharı


bulunmadığı için dikey hava hareketleri oluşmaz.

• Yalnızca yatay hareketlerin oluşması da diğer tabakalar


ile stratosfer arasında bu katmandan kaynaklanan bir
taşınım olmamasına sebep olur.Bu durum çok tehlikeli
olabilir çünkü diyelim ki bir yanardağın patlamasından
ortaya çıkan küller troposferi aşıp stratosfere ulaşırsa
burada birikir ve kalıcı bir kirlilik oluşturur.
Stratosfer-devam
• Bu katmanda sıcaklık değişiklikleri olmaz ve
katmanın sıcaklığı yaklaşık olarak ‐45°C’dir.

• Stratosferde yerçekimi azaldığı için cisimler


gerçek ağırlıklarını kaybederler. Bu katmanın üst
kısımlarında ozon gazı bulunur ve güneş ışınlarını
çeken bu gaz katmanın ısınmasına neden olur.
Mezosfer
• Stratosferden itibaren 80 km yüksekliğe kadar uzanır.
• Mezosferde atmosfer yoğunluğu deniz düzeyindekine göre
1/1000‐ 1/1.000.000 kadardır.
• Ancak bu seyrek gaz kütlesi de yeryüzündeki yaşam
açısından önemlidir. Küçük boyuttaki göktaşları, hızla girdikleri
bu katmanda sürtünme etkisi ile buharlaşarak yok olurlar.
• Ozonosfer ve Kemosfer olarak iki kısımdan oluşur.
– Ozonosfer: Bu tabakada ozon gazı bulunur. Güneşten
gelen zararlı ultraviyole ışınlar, ozon gazı tarafından tutulur.
Bundan dolayı canlılar için koruyucu katmandır.
– Kemosfer: Zararlı ışınların tutulması az miktarda
burada da görülür. Ayrıca gazların iyonlara ayrılmaya başladığı
yerdir.
Termosfer

• Mezosferden itibaren 400 km yüksekliğe kadar uzanan


katmandır.
• Bu tabakadaki gazlar ultraviyole ışınlarının etkisi ile
iyonlara ayrılmıştır. İyonlaşma sırasında açığa çıkan enerji
ile sıcaklığı yükselmiştir. Sıcaklığı güneşin etkisine göre
200 ile 1600°C’dir.
• Yer çekimi azaldığı için gazlar seyrek iyonlar
halindedirler.
• Bu katmanda gazlar iyon halinde bulunur ve iyonlar
arasında elektron alışverişi oldukça fazladır. Bu nedenle
haberleşme sinyalleri ve radyo dalgaları çok iyi iletilir.
Ekzosfer

• Atmosferin en üst katıdır.


• Az miktarda hidrojen ve helyum atomlarından
oluşur.
• Kesin sınırı bilinmemekle birlikte üst sınırının
yerden yaklaşık 10.000 km yükseklikte olduğu kabul
edilmiştir.
• Bu katmandan sonra artık bir sınır olmadığı için
boşluğa geçiş başlar.
• Yapay uydular bu katmanda bulunurlar, yerçekimi
çok düşüktür ve gazlar çok seyrektir.
Atmosferde Düşey Sıcaklık Profili
Katmanlardaki Sıcaklık Değişimlerinin
Nedeni
• Güneşten gelen X‐ışınları, UV‐ışınları gibi yüksek enerjili ve düşük
dalga boylu ışınlar, atmosferin üst katmanlarındaki gazlarla
gerçekleşen tepkimelerle soğurulurken, görünür bölge ve kızılötesi
ışınları yer kabuğuna kadar ulaşırlar. Bir kısmı yeryüzünde
tutulurken bir kısmı yansıtılır. Yeryüzünden yayılan bu ışınlar ve
enerji troposfer tabakasındaki su buharı ve gazlar tarafından
tutulduğundan yer kabuğuna yakın atmosfer daha sıcaktır. Yer
kabuğundan yükseldikçe gaz yoğunluğu azaldığından sıcaklık düşer.
• ‐56 oC ‘lik minimum sıcaklık kuşağı olan tropopoz geçiş tabakası bu
düşük sıcaklık sayesinde su buharının donup kristalleşmesine ve
troposfere geri dönmesine neden olur. Böylece su varlığının
buharlaşarak daha fazla yükselip uzayda kaybolması önlenmiş olur.
Katmanlardaki Sıcaklık Değişimlerinin
Nedeni-devam
• Stratosferde alt ve üstteki atmosfer tabakalarının hiç
birinde görülmeyen zengin bir ozon varlığına rastlanır.
• Ozon (O3), oksijen molekülü (O2) ve atomik oksijen (O)
parçacıklarının çarpışmaları ile meydana gelir.
• Oksijenin foto‐ayrışma ürünü olan (O), stratosferin
altında morötesi ışımanın az olmasından dolayı
aşağılarda fazla oluşamaz. Daha yükseklerde ise hava
öylesine seyreltiktir ki, oluşan (O) parçacıkları çarpışma
şansını dahi yakalayamazlar.
Katmanlardaki Sıcaklık Değişimlerinin
Nedeni-devam
• Oluşumu sırasında ozon yakın morötesi (UV)
bölgesindeki güneş ışınlarını soğurarak ısıya
dönüştürmektedir. Böylece ozon stratosferdeki
yükseklik sıcaklık profilinde bir kırılma
sağlamaktadır.
• Daha yüksek yerlerde de ozonun varlığı nedeniyle
stratosferde hava yükseldikçe ısınmaktadır.
Böylece yaklaşık olarak yerden 50 kilometrelere
kadar olan stratosfer katmanı içinde sıcaklık – 56
°C’den –2 °C’ye kadar yükselmektedir.
Katmanlardaki Sıcaklık Değişimlerinin
Nedeni-devam
• Stratosferden daha yukarılara çıkıldığında gün
ışınlarını soğurup ısınmaya yol açabilecek hava
molekülleri kalmamıştır. Bu yüzden 50‐85’inci
km’ler arasında yeralan mezosfer de troposfer
gibi, ama ondan farklı nedenlerle, içerisinde
yükseldikçe sıcaklığı azalan bir tabakadır.
Mesosfer içerisinde yükseldikçe hava –2’den –
92 °C’ye soğur.
Katmanlardaki Sıcaklık Değişimlerinin
Nedeni-devam
• Daha yukarılara çıkılırsa, Güneş'ten kaynaklanan güçlü
enerji yayılımı, molekülleri ayırır. Böylece elektronlar ve
iyonlar oluşur. Bu nedenle, 80 km'nin üstündeki bu
tabaka; iyonosfer, ya da termosfer, olarak adlandırılır.
• Termosferde, Güneş'ten gelen elektromanyetik
dalgalar, yansıtılır. Bu katmandaki tüm hareketler,
Güneş'ten gelen elektrik yüklü parçacıklardan
kaynaklanır. Ne kadar yükseğe çıkılırsa, Güneş
ışınlarının etkisi de, o kadar artar. 600 km yükseklikte,
sıcaklık da, yaklaşık 1000°C'dir. Termosferin ötesinde,
seyrelme devam eder ve gezegenler arası gazlarla
karışır.
Sıcaklık Gradyanı
• Neme doygun olmayan kuru hava yükseldikçe basınç azaldığı için
adyabatik olarak (yani dışarıyla ısı alışverişi yapmaya fırsat
bulamadan) soğur. Bu şekilde belirlenen eğriye teorik hesaplarla
bulunmuş kuru havanın adyabatik termal değişim eğrisi (profili)
denir.
• Kuru havayı ideal gaz gibi düşünerek hesaplanan eğrinin eğimi
yükselme sırasında yaklaşık 1oC/100 m’dir.
• Nemli hava ise yükselme sırasında soğuyan havanın içerisinde
bulunan nem, çiğlenme noktasının altındaki sıcaklıklara inmesi ile sıvı
veya buz haline geçerken dışarıya ısı verir.
• Bu nedenle nemli (veya gerçek) havada termal gradyanın eğimi
sadece 0.3 – 1 oC / 100 m kadardır. Basınç, ortam sıcaklığı gibi gerçek
koşullara da bağlı olmakla birlikte gerçekte ölçülen değer 0.6oC/100 m
civarındadır.

You might also like