Professional Documents
Culture Documents
SAĞLIK BAKANLIĞI
PATOLOJİ BÖLÜMÜ
UZMANLIK TEZİ
TEZ DANIŞMANI
İSTANBUL
2014
2
T.C.
SAĞLIK BAKANLIĞI
PATOLOJİ BÖLÜMÜ
UZMANLIK TEZİ
TEZ DANIŞMANI
İSTANBUL
2014
4
I
TEŞEKKÜR
İÇİNDEKİLER
sayfa
TEŞEKKÜR......................................................................................................... I
İÇİNDEKİLER………………………………………………………................. II
SEMBOL VE KISALTMALAR………………………………………………… IV
ÖZET…………………………………………………………………………….. 1
1.GİRİŞ………………………………………………………………………….. 3
2.GENEL BİLGİLER…………………………………………………………… 6
2.3. BCL-2………………………………………………………………….. 40
3. MATERYAL VE METOD…………………………………………………… 42
4. BULGULAR………………………………………………………………….. 45
5. TARTIŞMA…………………………………………………………………… 65
6. SONUÇ……………………………………………………………………….. 73
7. KAYNAKLAR……………………………………………………………….. 75
IV
SEMBOL VE KISALTMALAR
Ark : Arkadaşları
ER : Östrojen reseptörü
H&E : Hematoksilen&Eozin
İHK : İmmunohistokimya
LN : Lenf nodu
PR : Progesteron reseptörü
TNM :Tümör-nod-metastaz
Giriş: Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanserdir. Meme kanserleri içinde en yaygın
tip invaziv duktal karsinomdur. p16INK4a ve bcl-2 genleri hücre siklüs kontrolundeki major
yolaklarla ilişkilidir. Aynı zamanda meme karsinogenezinde de rol oynarlar. Bu çalışmada
invaziv duktal karsinom olgularında “Modifiye Scarff-Bloom-Richardson” mikroskopik
derecelendirme sistemindeki histopatolojik parametreler ile p16 ve bcl-2 ekspresyonu
arasındaki ilişki araştırılmıştır.
Bulgular: Olgularımızda p16 ekspresyonundaki artış ile tubül yapısı, pleomorfizm ve mitoz
sayısı ve histolojik grade artışı arasında istatistiksel açıdan anlamlı ilişki bulundu ( p=0,008,
p=0,001, p=0,005 , p<0,001). bcl-2 ekspresyonundaki artış ile mitoz ve histolojik gradenin
azalması arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptandı (p=0,026, p=0,024).
SUMMARY
Introduction: Breast cancer is the most frequent cancer among women. The most common
type of the breast carcinoma is invasive ductal carcinoma. The p16INK4a and bcl-2 genes are
two of the major pathways involved in control of the cell cycle. They also play key roles in
breast carcinogenesis. In this study, the relationships between the histopatologically
parameters in the “Modified Scarff-Bloom-Richardson” microscopic grade system,
expression of p16 and bcl-2 gene in the cases with invasive ductal carcinoma was to
investigate.
Materials and Methods: In our study, 88 cases which were diagnosed as invasive ductal
carcinomas the years between 2011-2013 at Haseki Educational and Research Hospital
Pathology Department were examined. One of them was male, 87 patient were female. The
patients' ages ranged from 39 to 89 years, with a mean age of 57,9 years. p16 ve bcl-2 was
performed on 3 µ routinely processed paraffin sections.
Results:In our cases, istatistically significant relationship was determined between the
increases of the expression of p16 gene with increased the tubule formation, pleomorfism, the
mitosis rate and histological grade ( p=0,008, p=0,001, p=0,005 , p<0,001). İstatistically
significant relationship was determined between the increases of the expression of bcl-2 gene
with decreased the mitosis rate and histological grade (p=0,026, p=0,024).
1.GİRİŞ
Uluslararası Kanser Ajansı 2012’de kadınlarda meme kanser insidansının bir önceki
tahminlere göre %20, meme kanserinden ölümlerin ise %14 arttığını belirtmiştir. Meme
kanseri kadın kanserleri içinde en fazla ölüme neden olan kanserdir. Dünyada kanser olan her
dört kadından biri meme kanseridir. Uluslararası Kanser Ajansına göre meme kanseri
insidansı gelişmiş ülkelerde gelişmekte olan ülkelere göre daha yüksek iken meme
kanserinden ölüm ise daha düşük orandadır. Bu durumun az gelişmiş ülkelerde yaşayan
kadınların meme kanseri teşhis, tarama ve tedavi hizmetlerine ulaşmaktaki sıkıntıdan
kaynaklandığı belirtilmiştir (1).
Meme kanseri çevre dokulara invazyon ve uzak organlara metastaz yapabilen bir grup
malign epitelyal tümördür (8). Aynı histolojik grade ve tipte olan tümörler bile farklı biyolojik
davranış ve moleküler görünüm sergilerler (9). İnvaziv duktal karsinom (İDK) meme
karsinomlarının % 75-80’ini oluşturan malign meme tümörlerinin en önemli grubudur (10).
2010 yılında yapılan bir çalışmada histolojik grade’in proliferasyon göstergesi olan
Ki-67 indeksi ile pozitif korelasyon gösterdiği görülmüştür (16). Histolojik gradenin tedaviyi
yönlendirmede de önemli bir rol aldığı, özellikle grade 1 ve 2 tümörlerde adjuvan
kemoterapiye gerek duyulmadığı vurgulanmıştır (16).
bcl-2 apopitozu inhibe ederek hücre sağkalımını artıran bir onkogendir (7,19). bcl-2
ekpresyonu meme kanserli hastalarda prognostik göstergedir (20). bcl-2 proteini Hodgkin
lenfoma gibi bazı kanserlerde agresif davranışın göstergesi iken invaziv meme karsinomunda
iyi diferansiye tümörle ve pozitif östrojen reseptörü (ER) ile ilişkili olduğu belirtilmiştir (7,19
,21,22,23). Meme karsinomunda dediferansiasyonu baskıladığı, diğer prognostik faktörler ile
5
birlikte hormon tedavisi ve kemoterapiye yanıtı etkilediği bildirilmiştir (24). Bir çalışmada
bcl-2’nin östrojene cevap veren bir gen olduğu endokrin tedaviye ve kemoterapiye iyi cevap
verdiği gösterilmiştir (25). Aynı zamanda yüksek rekürrensle ve tümör progresyonu ile
ilişkili olduğu söylenmiştir (24,26).
Araştırmamızda 2011-2013 tarihleri arasında 88 İDK tanısı almış olguya p16INK4a ile
bcl-2 immunohistokimyasal boyalarını uyguladık.
Çalışmamızın amacı;
2. GENEL BİLGİLER
1980’lerde meme kanserinden ölüm sabit kalırken meme kanseri insidansı artmıştır
(31). 1994 yılında meme kanserinden ölüm tüm kadınlarda %30’dan %20’ye düşmüştür (31).
Bunun nedeni görüntüleme yöntemlerinin gelişimi ile hastaların daha erken evrede tanı alması
ve daha etkili tedavi yöntemlerinin gelişmesindendir (31). Globacan 2008 verilerine göre
gelişen ve gelişmekte olan ülkelerde meme kanseri en sık kanserden ölüm nedeni olup
yaklaşık 269000 ölüm bildirilmiştir (30).
Meme kanseri 30 yaştan önce nadir olup, reprodüktif yıllarda hızlı bir artış gösterir,
menopozdan sonra ise daha düşük bir ivmeyle devam eder (32). Sağlık Bakanlığı’nın 2008’de
7
yapılan kanser istatistiklerinde meme kanserinin yaşa göre dağılımı Grafik 1’de
gösterilmiştir (1).
Grafik 1: Kadınlarda en sık görülen beş kanserin yaşa özel insidans hızları , Türkiye, 2008
8
Meme kanseri gelişimi için en önemli risk faktörü cinsiyettir, çünkü erkeklerde
yalnızca %1 oranında görülür (31). Kadının yaşamı boyunca insidans artar, 75-80 yaşlarında
zirve yapar sonra azalır (31). 25 yaş öncesinde nadir görülmesine karşın, bu yaşlarda
görüldüğünde genellikle ER negatif ya da c-erbB2 pozitiftir ve kötü klinik seyir gösterir
(4,31). İnvaziv meme kanserlerinin %66’sı 55 yaş ve altında görülürken, %12’si 45 yaş
altında görülür (19).
Seks steroidleri ( androjen, östrojen, progesteron) meme tümörü gelişiminde önemli bir
rol oynar (8,10). Yüksek insulin seviyeleri overlerde ve/veya adrenallerde seks steroidlerinin,
özellikle androjenlerin, artmış sentezini ve seks hormonlarını bağlayan globulinin azalmış
hepatik sentezini başlatarak riski artırır (10).
9
İlk doğumunu 20 yaşından küçük yapan kadınlarda risk diğer kadınlara göre daha azdır
(31). Hamilelik ve uzun süreli emzirme kanser öncülü olabilecek hücrelerin süt üreten luminal
hücrelere farklılaşması kanser riskini azaltsa da stromadaki değişikliklerle in situ karsinom
invaziv karsinoma ilerleyebilir (8,31).
Meme kanserinde ailede birinci derecede akrabada özellikle de erken yaşta ve iki taraflı
meme kanseri görülmesi, kanser riskini genel populasyona göre 2-3 kat artırır (33). Ancak
aile hikayesi olan kadınların %87’sinde meme kanseri gelişmez (31).
Memede atipisiz duktal epitelyal değişikliklerin olması riski az oranda artırırken, atipik
duktal epitel hiperplazisinde risk daha fazladır (31).
Gögüs bölgesine genç yaşta ve yüksek dozda radyasyon almak kanser gelişimi
açısından risk taşır (31,33).
10
Meme karsinomu; karsinom gelişiminde en önemli major risk faktörü olan hormonal ve
genetik etkiye göre ikiye ayrılmaktadır (31).
Meme kanserinin büyük çoğunluğunu oluşturur (34). En büyük risk faktörü hormona
maruziyet ile ilişkili durumlardır (10). Bunlar cinsiyet, menarş ve menopoz yaşı, reprodüktif
hikaye, emzirme ve ekzojen hormonlardır (31). Hormona maruziyet potansiyel hedef hücre
sayısını arttırmak, hücrelerin büyümelerini uyarmak gibi görevler üstlenir (31). Sporadik
meme kanserlerinde bcl-2 ekspresyonunun yüksek olduğu belirtilmiştir (23,36).
12
2.1.3. KARSİNOGENEZ
Genel bir karsinogenez modelinde normal bir hücrede malign dönüşüm için genetik
Gen amplifikasyonu ise hücre döngüsünün bozulmasına yol açar. Meme kanserinde görülen
en sık genetik değişiklik olmakla birlikte invaziv duktal karsinomda da bu gende yapısal
değişiklik olduğu gösterilmiştir. Ras plazma membranında büyüme faktörleri reseptörlerinin
yakınına yerleşerek GTP (Guanozin trifosfat ) ile aktiflenir ve protein kinazlarla ilişkiye
girerek mitozun aktifleşmesinde rol alır (34).
c-erbB2 insan meme kanserinde en sık amplifiye olan, normal hücrelerde tek kopya
halinde olup 17. kromozomda lokalize bir transmembran glikoproteinini kodlayan onkogendir
(3,6,37). Bu genin ürünü hücre bölünmesine ve farklılaşmasına katılırken, amplifikasyonu
meme kanserinde kötü prognostik parametrelerden olan onkogene dönüşür (3,34).
Meme kanser patogenezinde bir başka faktör tirozin kinaz aktivitesine sahip olup bu
yolak üzerinden transkripsiyon faktörlerinin uyarılmasını artırarak hücre büyümesini uyaran,
overekspresyonu ile mitozu indükleyen EGFR (Epidermal büyüme faktörü) ailesidir (34,38).
EGFR gen amplifikasyonunun meme kanserinde kötü prognozla ilişkili olduğu gösterilmiştir
(34).
Siklinler, SBK ve SBKİ’leri hücre döngüsünü doğrudan kontrol eden proteinlerdir (34).
SBK aktifleşince Rb ve diğer bazı nükleoproteinleri fosforilleyerek G0 fazından mitoza
girmeyi sağlar (34). SBK’ların işlevi siklinler tarafından düzenlenir (34). Siklin D1 ve siklin
E’nin aşırı üretimi, SBK-2’nin homozigot delesyonu meme kanserinde tesbit edilmiştir (34).
Başlıca iki tip SBKİ vardır: Cip/ Kip ve INK4/ ARF ailesi.(39) Cip/ Kip ailesi; p21, p27, p57
bileşenlerinden oluşur. SBK ve siklin arasında meydana gelen komplekslere bağlanarak
inaktive ederler (39). Bu yolaklar Şekil-2’de gösterilmiştir (40).
İnsan INK4a/ ARF bölgesi iki protein kodlar: p16INK4a ve p14ARF. Bunlar hücre
siklusunu bloke ederler ve tümör baskılayıcı gibi faaliyet gösterirler (39). INK4 ailesi Rb ve
p53 yolu üzerinden G1’den S dönemine doğru hücre siklusunu kontrol eden faktör olarak
bilinir. p15INK4b ve p16INK4a proteinleri SBK 4/6’ya spesifik olarak bağlanarak hücre
siklusunu G1 fazında bloke ederler. p16INK4a, siklin D-SBK 4 üzerinden etki gösterirken,
p14ARF, p53 azalmasını önler (39,41).
Meme kanserinde rol oynayan önemli bir tümör baskılayıcı gen kromozom 17p13-
12’de yer alan p53’dür. Bu gen karsinojenlerin hücrede oluşturduğu hasarı ortadan kaldırır,
kaldıramadığı zaman hücreyi apopitozise yönlendirir. Meme kanserinde dokuda mutant p53
saptanması tanıyı %80-90 doğrularken, aşırı p53 üretimi kötü prognostik faktördür (34).
bcl-2 geni, apopitoz kaybı ile ilişkili olan meme karsinogenezinde rol alan bir diğer
gendir (34). Telomeraz isimli gen ürünü DNA replikasyonunda kısalan kromozom ucundaki
tekrarlanan dizilerin tamamlanmasını sağlayarak kanser hücrelerinde aktivasyon gösterir (34).
Bunlara ek olarak meme karsinomunda rol alan ailesel yatkınlık genleri olan BRCA1 ve
BRCA2 vardır. BRCA1 17q21’de, BRCA2 ise 13q12’de lokalizedir (2,34). BRCA1,
normalde hücre siklusunda negatif regülatör fonksiyon gören ve neoplastik gelişmenin aktif
bir inhibitörü olan nükleer bir fosfoproteindir (28). Hücre siklus kontrolünü, apopitozu ve
DNA tamirini regüle ettiği gösterilmiş bir tümör süpresör gendir (28). BRCA2 ise normal
hücrelerde özellikle hücre siklusunun geç-G1/erken-S fazında eksprese edilen nükleer bir
proteindir (28). Bu genlerdeki mutasyonlar ve BRCA proteinlerinin inaktivasyonu; tümör
baskılayıcı proteinleri ve diğer genom koruyucu proteinleri inaktive ederek tümör oluşumuna
yol açar (34).
15
Şekil-2: Siklin, SBK ve SBKİ’nin G1/S hücre siklusu geçişinde düzenleyici rolleri
16
EPİTELYAL TÜMÖRLER
c) Apokrin adenom
d) Pleomorfik adenom
e) Duktal adenom
MYOEPİTELYAL LEZYONLAR
1- Miyoepiteliyozis
2- Adenomiyoepiteliyal adenozis
3- Adenomiyoepiteliyoma
4- Malign miyoepiteliyoma
MEZENKİMAL TÜMÖRLER
1- Hemanjiyom
2- Anjiyomatozis
3- Hemanjiyoperistom
4- Psödoanjiyomatöz stromal hiperplazi
5-Myofibroblastom
6-Fibromatozis( agresif )
7-İnflamatuar myofibroblastik tümör
8-Lipom
a)Anjiyolipom
9-Granüler hücreli tümör
10-Nörofibrom
11-Schwannom
12-Anjiyosarkom
13- Liposarkom
14-Rabdomyosarkom
15-Osteosarkom
16-Leiomyom
17-Leiomyosarkom
19
FİBROEPİTELYAL TÜMÖRLER
1-Fibroadenom
2-Filloides tümör
a)Benign
b)Borderline
c)Malign
3-Periduktal stromal sarkom
4-Mamaryal hamartom
MALİGN LENFOMA
METASTATİK TÜMÖRLER
b) İnvaziv
20
Tümör evresi meme kanserli hastanın tedavisine yön verecek önemli bir prognostik
faktördür (42). Meme kanserlerinde evreleme klinik ve patolojik olarak yapılır. Klinik
evrelemede günümüzde, hemen her yerde UICC (Union International Contre Cancere) ve
AJCC (American Joint Commitee on Cancer)’nin biçimlendirdiği en son 2010 yılında
güncellenen TNM sistemi kullanılmaktadır. Buna göre primer tümörü T, koltukaltı lenf
bezlerini N, uzak metastazları ise M temsil etmektedir (42,43,44). Rezeke meme dokusundan
yapılan patolojik evreleme klinik bilgi ve mikroskopik incelemenin kullanıldığı standart
evrelemedir (19).
Evre prognostik bir faktördür, evre arttıkça prognoz kötüleşir. Evre 1 hastada beş yıllık
sağ kalım %90’dan fazla iken, evre 4 hastada %30’dan azdır (19).
T- Primer tümör
Tx Saptanamayan tümör.
T0 Primer tümöre ait bulgu yok.
Tis Karsinoma in situ.
Tis(DCIS) Duktal karsinoma in situ.
Tis(LCIS) Lobüler karsinoma in situ.
Tis(Paget) Tümör olmaksızın meme başının Paget hastalığı.
Not:Tümörlü Paget hastalığı tümörün boyutuna göre sınıflandırılır.
T1 Tümör en büyük boyutunda 2cm veya daha az.
T1mic Mikroinvazyon en büyük boyutunda 0,1cm veya daha az.*
T1a Tümör en büyük boyutunda 0,1cm’den büyük, 0,5cm’den küçük ölçüde.
T1b Tümör en büyük boyutunda 0,5cm’den büyük, 1cm’den küçük ölçüde.
T1c Tümör en büyük boyutunda 1cm’den büyük, 2cm’den küçük ölçüde.
T2 Tümör en büyük boyutunda 2cm’den büyük, 5cm’den küçük ölçüde.
T3 Tümör en büyük boyutunda 5cm’den büyük ölçüde.
T4 Tümörün boyutuna bakmaksızın göğüs duvarına veya deriye direk yayılımın bulunması.
Not:Göğüs duvarı tanımı, kaburgalar, interkostal kaslar ve serratus anterior kasını içerir,
ancak pektoral kası içermez.
T4a Göğüs duvarına yayılım.
21
T4b Ödem (portakal kabuğu görünümü) veya meme derisinde ülserasyon veya aynı taraf
memede satellit deri nodülleri.
T4c Yukarıda belirtilen 4a ve 4b’nin birlikte görülmesi.
T4d İnflamatuar karsinom.**
Not:*Mikroinvazyon en büyük çapında 0,1cm’den büyük bir odağı içermeyen kanser
hücrelerinin bazal membranı aşarak çevre dokulara yayılmasıdır. Birden fazla mikroinvazyon
odağı varsa mikroinvazyonu sınıflamak için sadece en büyük odağın ölçüsü değerlendirilir.
Birden çok mikroinvazyon odağının varlığı, birden çok ve daha büyük invaziv karsinomlarla
birlikte olabileceğinden belirtilmelidir.
** Memenin inflamatuar karsinomu genellikle altta bir kitle olmaksızın meme derisinin
erizipeloid sınırları olan diffüz belirgin deri endürasyonu ile karekterlidir. Klinik olarak
inflamatuar karsinomun patolojik evrelemesi sırasında (T4d) eğer deri biopsisisi negatifse ve
lokalize ölçülebilir primer bir kanser yoksa T kategorisi evre pTx kabul edilir. Evre T4b ve
T4d’de belirtilenler hariç, meme başının retraksiyonu veya diğer deri değişiklikleri T1, T2,
T3’de de sınıflamayı etkilemeksizin görülebilir.
M- Uzak Metastaz
pN1 Aynı taraf 1-3 aksiller lenf nodunda metastaz ve/veya klinik olarak tespit edilemeyen,
ancak sentinel lenf nodu araştırılmasında internal mamaryal lenf nodlarında mikroskobik
metastaz.**
pN1b Klinik olarak tespit edilemeyen ancak sentinel lenf nodu biopsisi ile tespit edilen
internal mamaryal lenf nodlarında mikroskobik metastaz.
pN1c 1-3 aksiller lenf nodunda metastaz ve klinik olarak tespit edilemeyen ancak sentinel
lenf nodu incelemesinde tespit edilen internal mamaryal lenf nodlarında mikroskobik
metastaz.
pN2 Aynı taraf aksiller lenf nodlarında 4-9 metastaz ve/veya aynı taraf aksiller lenf nodu
metastazı olmaksızın, aynı taraf internal mamaryal lenf nodlarında klinik olarak tespit
edilmiş metastaz.
pN2a 4-9 aksiller lenf nodu metastazı, en az bir tanesinde çap 2mm’den büyük.
pN2b Aksiller lenf nodu metastazı olmaksızın klinik olarak tespit edilebilen internal
mamaryal lenf nodlarında metastaz.
pN3 Aynı taraf aksiller lenf nodlarında 10 veya daha fazla lenf nodu veya infraklaviküler lenf
nodlarında metastaz veya klinik olarak tespit edilmiş aynı taraf internal mamaryal lenf nodu
metastazı ve bununla birlikte bir veya daha fazla aksiller lenf nodu metastazı veya 3’den daha
fazla aksiller lenf nodu metastazı ve bununla birlikte klinik olarak tespit edilememiş ancak
internal mamaryal lenf nodlarında metastaz veya ipsilateral supraklaviküler lenf nodlarında
metastaz.
pN3a Aksiller lenf nodlarında 10 veya daha fazla metastaz (en az bir tanesi 2mm’den büyük)
veya infraklaviküler lenf nodlarında metastaz.
pN3b Klinik olarak tespit edilmiş internal mamaryal lenf nodu metastazı ve bununla birlikte
bir veya daha fazla aksiller lenf nodu pozitifliği veya 3’den fazla aksiller lenf nodunda
metastaz ve klinik olarak tespit edilmemiş ancak sentinel lenf nodu biopsisi ile tespit edilmiş
internal mamaryal lenf nodunda metastaz.
pN3c Supraklaviküler lenf nodlarında metastaz.
Not:* Bölgesel lenf nodlarında sadece izole tümör hücrelerinin olduğu vakalar pN0 olarak
sınıflandırılır. İzole tümör hücreleri H&E ile veya İHK metodlarla bulunan 0,2mm’den daha
küçük çapa sahip tek tümör hücresi veya küçük hücre kümeleri ya da bir histolojik kesitte 200
hücreden daha az hücre içeren kümedir.
pM- Uzak metastaz. pM kategorileri diğer M kategorileri ile aynıdır.
24
TNM sistemine göre yapılan 2010 yılı evrelemesi Tablo-1’de verilmiştir (43,44).
Evre 0 Tis N0 M0
Evre IA T1 N0 M0
Evre IB T0 N1mi M0
T1 N1mi M0
Evre IIA T0 N1 M0
T1 N1 M0
T2 N0 M0
Evre IIB T2 N1 M0
T3 N0 M0
Evre IIIA T0 N2 M0
T1 N2 M0
T2 N2 M0
T3 N1 M0
T3 N2 M0
Evre IIIB T4 N0, N1, N2 M0
Evre IIIC Herhangi T N3 M0
2003 sınıflamasındaki evre I, 2010 sınıflamasında evre IA ve evre IB olarak ikiye ayrılmıştır.
25
Meme kanseri tanısı aldıktan sonra hastalığın seyri farklılık göstermektedir. Hastalarda,
tümörün patolojik ve klinik davranış farklılıklarını ve hastalığın daha hızlı seyir gösterdiği
yüksek risk gruplarını belirleyip bu faktörlere göre tedaviyi düzenlemek için prognostik
faktörler kullanılır.
AJCC’nin yaptığı, hastaları sağkalımlarıyla ilişkili olarak beş evreye bölen evreleme
sistemine göre meme kanserinden ölüm için en güçlü öngörücü faktörler major prognostik
faktörler olarak belirtilmektedir (31).
1-Tümörün invazivliği: DCIS’ların çoğunda mastektomi ile tam kür elde edilirken,
invaziv karsinomların en az yarısı tanı anında lokal veya uzak metastaz yapmıştır (31).
2-Uzak metastaz: Hormon tedavisine yanıt veren hastalarda uzun süreli remisyon
sağlanmasına rağmen, uzak metastaz olan hastalarda tam kür elde edilememektedir (31).
Metastatik meme kanseri olan hastalarda tutulum bölgesi, hormon reseptör durumu, hastanın
performans durumu ve bcl-2 ekspresyonunun sağkalımı etkilediği kanıtlanmıştır (45).
3-Lenf nodu metastazı: Uzak metastazın olmadığı durumlarda aksiller lenf noduna
metastaz hastalıksız sağkalımı ve total sağkalımı gösteren en önemli prognostik faktördür
(5,27,29,33). Lenf nodu pozitifliği değerlendirmesi biopsi ile yapılmalıdır. Çünkü klinik
olarak pozitif olduğu düşünülen ele gelen lenf nodları negatif çıkabilirken, negatif olarak
düşünülen küçük lenf nodları ise mikroskopik olarak pozitif olabilmektedir. Nodal metastaz
olmadığında 10 yıllık hastalıksız sağkalım %70-80, 1-3 lenf nodu pozitifken %35-40, 10’dan
fazla lenf nodu pozitifse bu oran %10-15 arasındadır (31). Metastatik lenf nodu sayısı kadar,
metastatik lezyonun çapı, lenf nodu çevresi yumuşak dokuya yayılım da prognozu olumsuz
yönde etkilemektedir (27,29,46).
Çoğu meme karsinomu ilk olarak sentinal lenf noduna drene olur. Eğer sentinal lenf
nodu negatif ise aksiler lenf nodu diseksiyonu yapılmaz (31). Lenf nodundaki metastaz
alanının boyutu 0,2-2 mm ise ‘mikrometastaz’, daha küçük boyutta ise ‘izole tümör hücreleri
olarak değerlendirilir (29). 0,2cm’den büyük makrometastazlar kanıtlanmış prognostik öneme
sahiptir (5,31). Lenf nodlarını seri kesitler halinde inceleme, keratin immunohistokimyasal
26
boyalarının kullanımı ve PCR’ın kullanımı ile 0,2 cm ve daha küçük metastazlar tespit
edilmeye başlansa da bunların prognostik önemi net değildir (5,31). İnternal mammarian lenf
nodu tutulumu ise kötü prognozu gösterir (46).
6-Lokal olarak ilerlemiş hastalık: Deriyi ve iskelet kasını invaze etmiş tümörler sıklıkla
büyük çaptadır ve ameliyatla tedavi şansları azdır (7,31).
1-Histolojik alt tip: Özel tip invaziv karsinomda (tubüler, müsinöz, medüller, lobuler,
sekretuar, kribriform ve papiller) 30 yıllık sağkalım oranı yüksektir. Medüller karsinom
dışındakilerin çoğu orta-iyi diferansiye olup ER pozitif, HER2/neu negatiftir (31). Prognoz
açısından İDK ve invaziv lobüler karsinom arasında fark yoktur (33). İnflamatuar,
indiferansiye, metaplastik, nöroendokrin özellik gösteren karsinomların prognozu kötüdür
(33).
2- Histolojik grade: Histolojik grade lenf nodu tutulumu ve tümör çapından bağımsız
olarak sağkalımla yüksek ilişkilidir (31,47). Günümüzde Scarff-Bloom-Richardson’un Elston
ve Ellis modifikasyonu kullanılmaktadır (47). Bu sistemde tümörde tubül formasyonu,
nükleer özellikler ve mitoz sayısı ayrı ayrı toplanır ve elde edilen sonuca göre tümörün
histolojik diferansiasyonu 1,2,3 olarak değerlendirilir. Histolojik ve nükleer derece özellikle
aksiller lenf nodu metastazı olmayan evre I tümörlerde prognozla doğrudan ilişkilidir (46).
Grade 3 tümörlü hastalarda ölümlerin çoğu ilk 10 yıl içinde olmaktadır (31). TÜBİTAK
tarafından yapılan bir çalışmada ortalama sağkalım ve hastalıksız sağkalımı değerlendirmede
grade’in evreden daha önemli olduğu gösterilmiştir (15). Gen ekspresyon profil çalışmaları
histolojik grade’in lenf nodu ve tümör boyutuna göre moleküler özellikleri daha iyi yansıttığı
27
3-Evre: Meme kanserinin evrelendirilmesi, primer tümör (T), bölgesel lenf nodları (N)
ve uzak metastazların (M) değerlendirilmesi temeline dayanır (15,32). TNM sistemi bağımsız
prognostik faktördür (15).
10- Gen ekspresyon profili: Sağ kalım süresini, rekürrensi ve kemoterapiye cevabı
öngörmede önemlidir (31,33).
11-Hastaya ait faktörler: Hastanın tanı sırasında 50 yaşından genç olması, erken evrede
iken tanı konması, BRCA1 mutasyonu taşımaması iyi prognostiktir. Hamilelikte veya
laktasyonda gelişen karsinomlar agresif gidişlidir. İnternal mammaryan lenf noduna metastaz
kötü gidişle koreledir (33).
14-Deri tutulumu: Deri ve göğüs duvarı tutulumu evreyi etkileyen kötü prognostik
faktörlerdir (46,47). Meme başı ve areola tutulumu ise tümör büyüklüğü ve histolojik türle
ilişkili bulunmuştur (46).
1-Luminal A: En sık görülen (%40-55), hormon tedavisine yanıtı ve prognozu iyi olan,
yavaş büyüme gösteren bir tiptir (31,52). ER pozitif, PR pozitif veya negatiftir (32). HER2,
EGFR ve CK5/6 negatiftir (9,52, 53). CK8 ve CK18 pozitiftir (27). Bu tümörler çoğunlukla
postmenopozal kadında görülür (31).
3-c-erbB2 overeksprese eden: Bu tümörler HER2 pozitif, ER, PR, CK5/6 ve EGFR
negatiftir (9). Prognozu kötü olmasına rağmen neoadjuvan tedaviye yüksek sensitivite
gösterir (52).
4-Bazal benzeri: CK5/6, CK8/18 ve/veya EGFR pozitif; ER, PR ve HER2 negatiftir
(31,32,52). Bu tümörler aynı zamanda triple negatif fenotip ile de ortak özellikler taşır. Triple
negatif tümörler meme kanserinin %10-20’sini oluşturan ER, PR ve HER2 negatifliği
gösteren agresif tümörlerdir (54). BRCA1 mutasyonu ile ilişkili olan bu tip, prognozu en kötü
tip olmasına rağmen kemoterapiye iyi yanıt verir (33,52). Bu kanserler genelde yüksek
gradeli, mitozu, nekrozu, nükleer pleomorfizmi yüksek olan tubül formasyonu göstermeyen
tümörlerdir (9,31).
30
5-Normal meme benzeri: ER pozitif, HER2 negatif olan iyi diferansiye tümörlerdir
(31). Normal meme benzeri tipin sınıflandırılamayan tip ile aynı olduğu düşünülürdü ancak
son çalışmalarla farklı tipler olduğu anlaşılmıştır. Sınıflandırılamayan grupta ER, PR, HER2,
CK5/6 ve EGFR negatif olup iyi prognoz göstermektedir (52).
Erkek meme kanseri, kadın meme kanserine göre oldukça nadir rastlanır ve daha ileri
yaşlarda ortaya çıkar (55). Ortalama insidans kadınların %1’i kadardır, yaşam boyu risk
%0,11’dir. Risk faktörleri kadınlarınkine benzerlik göstermektedir. Birinci derecede akrabada
meme kanseri varlığı, azalmış testiküler disfonksiyon (Klinefelter sendromu), ekzojen
östrojen alımı, ileri yaş, obezite, iyonize radyasyona maruziyet risk faktörleri arasında iken
jinekomasti risk faktörü değildir (31).
Erkekte meme epiteli meme başı etrafındaki geniş duktuslara sınırlı olduğundan meme
kanseri sıklıkla subareolar bölgede gelişir (31). Ayrıca lobül içermediğinden erkeklerde en sık
görülen meme kanser tipi İDK olup %85-90 civarındadır. Meme kanserinin kadınlarda
görülen tüm tipleri erkeklerde görülebilir (55).
En önemli prognostik faktorler kadınlarda olduğu gibi tümör boyutu ve aksiller lenf
nodu metastazıdır. Erkek meme kanserinde kadınlara gore yüksek oranda ER (%75-94) ve PR
(%67-96) pozitifliği izlenir. bcl-2 ekspresyonunun ise %94 olduğu bildirilmiştir (55).
31
b)İn situ papiller karsinom: İyi sınırlı kitle şeklinde görülebilen miyoepitel hücre
tabakasının olmadığı fibrovasküler kor etrafında gelişmiş hücrelerden oluşan bir lezyondur
(31). Bu lezyonun varyantları ise; intrakistik papiller karsinom, solid varyant ve enkapsüle
papiller karsinomdur (33).
d)Kribriform DKİS: Glandlar içinde oval, düzenli boşlukların olduğu düşük dereceli
bir lezyondur (33). Mikrolümenleri çevreleyen hücreler uniformdur (56).
f)Klinging DKİS: Geniş boş bir lümen etrafında bir veya iki sıralı malign hücrelerden
oluşan, glandüler lümen içerisinde tümör hücre hayaletlerini içeren lezyondur (33).
DKİS’nun diğer nadir varyantları ise taşlı yüzük hücreli, multinükleer dev hücreli,
apokrin tip, skuamöz özellik gösteren, nöroendokrin diferansiasyon gösteren in situ
karsinomlardır. Lobüllerin içinde DKİS görüldüğünde ise lobüler kanserizasyon olarak
isimlendirilir (33).
Doğal davranışı histolojik tipine ve derecesine göre değişmektedir (57). DKİS tedavi
edilmediğinde invaziv kanser gelişme oranı her yıl için %1’dir (31). Mastektomi ile hastaların
%95’inde kür sağlanabilmesine rağmen günümüzde meme koruyucu cerrahi ve radyoterapi
uygulanmaktadır (57). Meme koruyucu cerrahide ise lezyonun gradesi, boyutu, cerrahi sınıra
yakınlığı, komedonekroz varlığına göre nüks oranı daha fazladır (56). Cerrahi sınıra en az 1
cm uzaklık rekürrensi azaltır (31).
33
İnvaziv duktal karsinom özel tiplerin herhangi biri içinde sınıflandırılamayan, tüm
meme karsinomunun %40-75’ini oluşturan tümörlerdir (8,33). Genelde 40 yaş altında nadir
görülür (8).
1-Mikst tip İDK: Tümörün %10-49’unu İDK NOS oluşturup geri kalanını tanımlanmış
spesifik bir patern oluşturuyorsa bu gruba girmektedir (8).
3-Osteoklastik dev hücreli karsinom: Stromada yer yer epitel komponentini içine alan
yer yer lümen içinde bulunan osteoklast tipi dev hücrelerin bulunduğu bir tiptir. Bu dev
hücreler CD68 ile pozitif boyanır (8). Beş yıllık yaşam diğer karsinomlardan daha yüksektir
(58).
Meme kanserindeki gradelemeyi ilk olarak Greenough 1925’te yaptığı bir çalışmada
gland formasyonu, nükleer şekil ve boyut farklılıkları (pleomorfizm) ve hiperkromatik
figürlerin de arasında olduğu birtakım özelliğe göre derecelendirme yapmıştır (11,59).
1928’de ise Patey ve Scarff bu çalışmanın üç önemli değişkenini kullanmakla birlikte
glandlarda sekresyon olması gerekliliğini ve mitoz sıklığını modifiye etmiştir (46,59).
Günümüzde invaziv duktal karsinomun gradelemesinde en çok kullanılan Bloom’un 1950
yılında yaptığı, 1957’de Bloom ve Richardson tarafından kullanılan Elston and Ellis’in
modifiye ettiği skorlama sistemidir (12,13,14,28,59). Bu gradeleme sisteminde tümör
hücrelerinin nükleer özellikleri, oluşturdukları tubül yapılarının oranı ve mitoz sayıları ayrı
ayrı 1-3 arasında skorlanarak elde edilen toplam skora göre grade belirlenmektedir
(14,48,59). Bloom ve Richardson histolojik gradenin potansiyel malignite derecesini
yansıttığını belirtmiştir (12,13).
Mitoz değerlendirilirken mikroskoba göre alan çapı değişiklik göstermekle birlikte alan
çapı 0,59 mm olan mikroskopta 10 büyük büyütme alanında 0-9 ise 1 puan, 10-19 ise 2 puan,
20 ve üzerinde ise 3 puan verilir (28,32). Alan çapı 0,44 mm olan mikroskopta (x40) 10
büyük büyütme alanında 0-5 ise 1 puan, 6-10 ise 2 puan, >11 ise 3 puan verilir (14). Alan çapı
0,63 mm olan mikroskopta (x40) 10 büyük büyütme alanında 0-11 mitoz varsa 1 puan, 12-22
36
mitoz varsa 2 puan, >23 mitoz varsa 3 puan verilir (14). Hiperkromatik nukleuslar ve apopitoz
dikkate alınmaz (14,28). 3-9 puan arası elde edilen skorlar şu şekilde gradelenir (14,28).
Skor(puan)
Tubul yapımı
Nukleus özellikleri
0-9 1
10-19 2
>20 3
0-5 1
6-10 2
>11 3
10 yıllık sağ kalım oranı grade 1 tümörler için %85, grade 2 için %60, grade 3 için
%15’dir (29). Bu sistem patologlar tarafından kolay uygulanabilen, yalnızca H&E boyası ile
yapılan morfolojik incelemeye dayanan, düşük maliyetli bir yöntemdir (48).
Nottingham prognostik indeksi: Tümör boyutu, lenf nodu durumu ve histolojik grade
gibi önemli prognostik parametrelerin birlikte değerlendirildiği prognostik bir indekstir
(29,48).
Hesaplama sonucunda elde edilen skora göre 3 prognostik grup oluşturulmuştur (skor
<3.4: iyi prognostik grup, 3.4-5.4: orta prognostik grup, >5.4: kötü prognostik grup). Bu
gruplardaki 10 yıllık sağkalım oranı sırası ile %80, %42, %13 olarak bulunmuştur (29).
Nottingham grubunun 2219 meme kanserli hastada yaptığı çalışmada histolojik grade
ile lenf nodu evresinin birlikte değerlendirilmesi klinik gidişi öngörmede önemli olduğunu
göstermiştir (60).
38
2.2. P16INK4A
p16 INK4a protein ailesinin bir üyesi olan, 9p21 kromozomunda kodlanan, SBK-4 ve
SBK-6’yı inaktive eden üç eksondan oluşan bir tümör supresör gendir ( 39,40,41,61,62).
p16INK4a, SBK 4’e bağlanmak için siklin D ile yarışır. Siklin D-SBK 4 kompleksi Rb
fosforilasyonunu inhibe eder (17,61,63). p16 ise Rb genini fosforilleyerek inaktive eder (62).
Böylece hücre siklusu geç G1’de durur (39) p16INK4a, insan kanserlerinde sıklıkla
hipermetilasyon ile inaktive veya mutasyona uğramış durumdadır (17,39,41,61). p16
fonksiyonu Şekil-3’de gösterilmiştir (64).
Bir tümör supresör olan p16 insanlardaki kanserlerin yaklaşık yarısında görülür (63).
INK4a/ ARF bölgesinin mutasyonu ailesel melanomun %20’sinde sporadik tümörlerden
pankreatik adenokarsinomların ve özofagusun yassı epitel hücreli karsinomunun %50’sinde
mevcuttur. Ayrıca mesane, baş, boyun tümörlerinde ve kolanjiyokarsinomda da p16INK4a
mutasyonu bulunmuştur. Servikal kanser gibi bazı tümörlerde ise p16INK4a, sıklıkla genin
hipermetilasyonu ile inaktivedir (39). Meme kanserinin yanında over ve mide kanserlerinde
de overekspresyon izlenmiştir (62).
Memede in situ karsinomda p16 overekspresyonu invaziv karsinoma hızlı ilerleyişte rol
almaktadır (64). Meme kanserinde overekspresyonu infiltratif tümör sınırları ve bazal benzeri
fenotiple uyumlu bulunmuştur. Ayrıca p16 ekspresyonunun anjiogenez ve VEGF inhibisyonu
ile korele olduğu bildirilmiştir (63).
39
2.3. BCL-2:
bcl-2; bcl-2 gen ailesinin bir üyesi olan, kromozom 18q21’de lokalize, normal dokuda
sıkça eksprese edilen apopitozu zıt yönde etkileyen bir onkogendir (7,36,65,66). Apoptozis
programlanmış hücre ölümüdür ve fizyolojik bir olaydır.(7) bcl-2 ilk olarak B hücreli
lenfomalardaki translokasyon (14:18) çalışmalarında tanımlanmıştır (24,36,67). Bu ailedeki
bcl2, bcl-x ve MCL1 apoptozisin mitokondriyal yolunu inhibe ederken, bax ve bak hücre
ölümüne sevkeder (68). Bu proteinler normalde mitokondriyal membranlar ve sitoplazmada
bulunurlar ve salınımları hücre ölümünü indükler (69,31). bcl-2 veya bcl-x seviyeleri
azaldığında mitokondriyal membran geçirgenligi artar ve sitokrom-c gibi birçok kaspaz
kaskadı proteinleri dışarı çıkarak aktive olur. Sitokrom-c ise sitozolde Apaf-1 (apoptozis
aktifleştiren faktör-1) ve kaspaz-9 gibi proteinleri bağlar (31,68,69). bcl-2 ve bcl-x direk
olarak Apaf-1’i baskılayabilir (68). Apoptozisin mitokondriyal yolu proapoptotik ve protektif
moleküller arasındaki denge ve mitokondriyal geçirgenlik ile düzenlenir (6,31,69). Bu
mekanizmalar Şekil-4’de gösterilmiştir (31,69). bcl-2 ekspresyonu ER ve p53 ile ilişkilidir
(67). ER overekspresyonunda bcl-2’nin de arttığı görülmüştür (67). bcl-2
overekspresyonbulunan hücrelerin yaşam süresi uzayarak onkojenik değişim gösterme riski
artar (68). p53 bcl-2’yi baskılarken, bax’ı arttırarak apoptozisi indükler (36,70). bcl-2
antiapopitotik rolüne ilaveten hücre siklus kontrolünde de rol alır (25). p53’ün büyümeyi
inhibe edici etkisine benzer şekilde G0 fazını uzatarak G1 fazına geçişi geciktirir (25,65). Bu
fonksiyonların birbirine üstünlüğü hücre tipine ve fizyolojisine göre değişir (25). Bu
antagonistik fonksiyonlar meme neoplazisinin gelişiminde ve meme epitelyal
diferansiasyonunda da önemli rol oynar (68).
bcl-2 gelişim boyunca her dokuda eksprese edilirken, erişkinde olgun lenfoid
dokularda, mitoz göstermeyen hücrelerde (nöron), kompleks organize epitelde (deri) ve
glandüler epitelde hormonal ve büyüme faktörlerinin kontrolü altında bulunur (70,71). bcl-2
pozitifliği mitokondrinin dış zarında, nükleer membranda ve daha az derecede hücre
membranında gösterilmiştir (24,36,70). İmmunohistokimyasal çalışma ile dokuda sitoplazmik
bir boyanma paterni gösterir (24).
41
bcl-2 antiapopitotik özelliği ile ilişkili olarak akut myeloid lösemi, agresif non-hodgkin
lenfoma, testis, prostat, kolon kanserinde ve nöroblastomda kötü prognostik göstergedir
(66,67). Küçük hücreli dışı akciğer kanseri, özefagusun skuamöz hücreli karsinomu, servikal
karsinom, malign melanom ve meme karsinomunda ise iyi bir klinik gidiş ve sağkalımla
ilşkilidir (19,66). Nazofaringeal karsinomların %80’ninde, prostat karsinomlarının %76’sında
pozitif olarak bulunmuştur (7).
Normal meme dokusunda luminal hücreler myoepitel hücrelere göre daha fazla
boyanma gösterir (70). ER ve PR varlığı ile bcl-2’nin ilişkili olabileceği ve EGFR, HER2 ile
ters ilişkili olabileceğini gösteren çalışmalar vardır (19,68). Meme kanserinde bcl-2 %40-80
eksprese edilir (19). Normal meme epitelinde %96, intraduktal karsinomda %79, invaziv
karsinomda %45 olması tümör agresifliği arttıkça bcl-2 ekspresyonunun azaldığını
desteklemektedir (19). Bir çalışmada bcl-2 ekspresyonunun meme kanserinde görülen
komedonekroz ile de ters ilişkili olduğu gösterilmiştir (51).
42
3. MATERYAL VE METOD
İmmunohistokimyasal boyama :
p16 için; nükleer boyanma oranı esas alınarak 0-3 arası puanlama yapıldı.
bcl-2 için sitoplazmik boyanma esas alınarak 0-3 arası puanlama yapıldı.
1+: Tümör hücrelerinin 1/3’den azında sitoplazmik boyanma görülmesi: hafif derecede
boyanma.
Her iki marker için 0 ve 1+ değer alanlar negatif, 2+ ve 3+ değer alanlar pozitif kabul
edildi. p16 için pozitif internal kontrol olarak fibroblastlar, eksternal kontrol olarak serviksin
skuamöz hücreli karsinomu değerlendirildi. bcl-2 için pozitif internal kontrol olarak
lenfositler, eksternal kontrol olarak lenf nodu dikkate alındı.
İstatistiksel değerlendirme:
İstatistiksel analiz için SPSS 15.0 for Windows programı kullanıldı. Tanımlayıcı
istatistikler; kategorik değişkenler için sayı ve yüzde, sayısal değişkenler için ortalama,
standart sapma, minumum, maksimum olarak verildi. Bağımsız gruplarda kategorik
değişkenlerin oranları Ki-kare analizi ile test edildi. Gruplarda oranların ilişkileri Mantel-
Haenszel test ile değerlendirildi. Koşulların sağlanamadığı durumda Monte-Carlo
simülasyonu uygulandı. Ordinal değişkenlerin ordinal ve sayısal değişkenlerle ilişkisi
Spearman korelasyon analizi ile incelendi. İstatistiksel alfa anlamlılık düzeyi p değerinin
0,05’ten küçük olması durumu olarak kabul edildi.
45
4. BULGULAR:
Tablo 3 Sayı(yüzde)
Yaş (yıl) Ort.SD (min-maks) 57,9±11,6 (39-89)
Ameliyat tipi n (%) Sol mastektomi 23 (26,1)
Sağ mastektomi 25 (28,4)
Sol lumpektomi 21 (23,9)
Sağ lumpektomi 19 (21,6)
Tümör tipi n (%) İDK NOS 84 (95,5)
İDK; Yaygın
insitulu 4 (4,5)
Tümör çapı Ort.SD (min-maks) 3,1±1,9 (0,7-15)
Mitoz n (%) 1 36 (40,9)
2 23 (26,1)
3 29 (33,0)
Pleomorfizm n (%) 1 2 (2,3)
2 43 (48,9)
3 43 (48,9)
46
Tablo 4
Pozitif lenf nodu sayısı Ort.SD (min-maks) 4,7±6,1 (0-25)
Pozitif LN n (%) 0 23 (33,3)
1-3 16 (23,2)
4-9 18 (26,1)
10 ve üstü 12 (17,4)
Negatif lenf nodu sayısı Ort.SD (min-maks) 11,5±6,9 (0-36)
Metastatik en büyük LN Ort.SD (min-maks) 2,1±1,1 (0,8-6)
Perikapsüler yayılım n (%) 27 (65,9)
ER yaygınlık n (%) 0 21 (23,9)
1 11 (12,5)
2 14 (15,9)
3 42 (47,7)
ER yoğunluk n (%) 0 21 (23,9)
1 9 (10,2)
2 23 (26,1)
3 35 (39,8)
PR yaygınlık n (%) 0 22 (25,0)
1 9 (10,2)
2 17 (19,3)
3 40 (45,5)
PR yoğunluk n (%) 0 22 (25,0)
1 6 (6,8)
2 19 (21,6)
3 41 (46,6)
CERBB2 n (%) 0 56 (64,4)
1 10 (11,5)
2 5 (5,7)
3 16 (18,4)
EKADHERİN n (%) Pozitif 40 (45,5)
48
Olguların 23’ünde (%33,3) aksiller lenf nodu metastazı görülmedi. 16 (%23,2) vakada
1-3 arası lenf nodunda, 18 vakada (%26,1) 1-3 arası lenf nodunda, 12 vakada (%17,4) 10 ve
daha fazla lenf nodunda metastaz izlendi. Metastatik lenf nodlarında 27 vakada (%65,9)
perikapsüler yayılım mevcuttu.
Vakalarımıza uyguladığımız p16 ve bcl-2 İHK boyama sonucunda p16 için; 34 (%38,6)
vakada 0, 27 (%30,7) vakada 1+, 14 (%15,9) vakada 2+, 13 (%14,8) vakada 3+ boyanma
görüldü. (Resim 4,5,6) bcl-2 ise 17(%19,3) vakada 0, 11 (%12,5) vakada 1+, 25 (%28,4)
vakada 2+, 35 (%39,8) vakada ise 3+ boyanma izlendi. (Resim 7,8,9) Bu değerlerin
dağılımları Grafik-3’te verilmiştir.
p16 düzeyi ile mitoz, pleomorfizm, tubül, grade düzeylerinde istatistiksel olarak anlamlı
ilişki vardı (sırası ile p=0,005 p=0,001 p=0,008 p<0,001). Mitoz, pleomorfizm, tubül, grade
3’te p16 düzeylerindeki artış dikkat çekiciydi. Bu ilişki Tablo-5 ve Grafik-4’te verilmiştir.
p16
0 1 2 3
N % N % N % N % p
Mitoz 1 18 52,9 9 33,3 6 42,9 3 23,1
2 10 29,4 10 37,0 2 14,3 1 7,7 0,005
3 6 17,6 8 29,6 6 42,9 9 69,2
Pleomorfizm 1 1 2,9 1 3,7 0 0,0 0 0,0
2 23 67,6 13 48,1 4 28,6 3 23,1 0,001
3 10 29,4 13 48,1 10 71,4 10 76,9
Tubül 1 2 5,9 1 3,7 0 0,0 0 0,0
2 16 47,1 13 48,1 4 28,6 2 15,4 0,008
3 16 47,1 13 48,1 10 71,4 11 84,6
Grade 1 7 20,6 3 11,1 1 7,1 0 0,0
2 20 58,8 14 51,9 5 35,7 4 30,8 <0,001
3 7 20,6 10 37,0 8 57,1 9 69,2
54
Grafik-4: p16’nın mitoz, pleomorfizm, tubül ve grade ile ilişkisinin yüzde oranları
p16 0-1 düzeyi negatif, 2-3 düzeyi pozitif kabul edilerek yapılan değerlendirmemizde
mitoz, pleomorfizm, tubül, grade düzeylerinde gruplar arasında pozitiflik oranlarında fark
istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0,007 p=0,005 p=0,027 p=0,006). Mitoz, pleomorfizm,
tubül, grade 3. düzeyde p16 poziflik oranlarındaki yükseklik dikkat çekiciydi. (Tablo-6)
55
p16
Negatif (0-1) Pozitif (2-3)
N % N % P
Mitoz 1 27 44,3 9 33,3
2 20 32,8 3 11,1 0,007
3 14 23,0 15 55,6
Pleomorfizm 1 2 3,3 0 0,0
2 36 59,0 7 25,9 0,005
3 23 37,7 20 74,1
Tubul 1 3 4,9 0 0,0
2 29 47,5 6 22,2 0,027
3 29 47,5 21 77,8
Grade 1 10 16,4 1 3,7
2 34 55,7 9 33,3 0,006
3 17 27,9 17 63,0
56
bcl-2 düzeylerinin mitoz, pleomorfizm, tubül, grade düzeylerinde sadece mitoz ve grade
ile ilişki istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0,026 p=0,024). Mitoz ve grade düzeyi artıkça bcl-
2 düzeyindeki düşüş dikkat çekiciydi. (Tablo-7 ve Grafik-5)
bcl-2
0 1 2 3
N % N % N % N % P
Mitoz 1 4 23,5 2 18,2 11 44,0 19 54,3
2 7 41,2 2 18,2 6 24,0 8 22,9 0,026
3 6 35,3 7 63,6 8 32,0 8 22,9
Pleomorfizm 1 0 0,0 0 0,0 0 0,0 2 5,7
2 7 41,2 3 27,3 14 56,0 19 54,3 0,055
3 10 58,8 8 72,7 11 44,0 14 40,0
Tubül 1 1 5,9 0 0,0 0 0,0 2 5,7
2 5 29,4 1 9,1 12 48,0 17 48,6 0,079
3 11 64,7 10 90,9 13 52,0 16 45,7
Grade 1 2 11,8 0 0,0 3 12,0 6 17,1
2 7 41,2 2 18,2 13 52,0 21 60,0 0,024
3 8 47,1 9 81,8 9 36,0 8 22,9
57
Grafik-5: bcl-2’nin mitoz, pleomorfizm, tubül ve grade ile ilişkisinin yüzde oranları
bcl2
Negatif (0-1) Pozitif (2-3)
N % N % P
Mitoz 1 6 21,4 30 50,0
2 9 32,1 14 23,3 0,036
3 13 46,4 16 26,7
Pleomorfizm 1 0 0,0 2 3,3
2 10 35,7 33 55,0 0,122
3 18 64,3 25 41,7
Tubül 1 1 3,6 2 3,3
2 6 21,4 29 48,3 0,034
3 21 75,0 29 48,3
Grade 1 2 7,1 9 15,0
2 9 32,1 34 56,7 0,014
3 17 60,7 17 28,3
59
p16 boyanma oranları ile bcl-2 boyanma oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı
ilişki saptanmadı (p=0,153). p16 düzeylerinde bcl-2 pozitiflik oranlarında istatistiksel olarak
anlamlı fark vardı (p=0,025). p16’nın en yüksek oranda boyandığı vakalarda bcl-2 düşüklüğü
dikkat çekiciydi. (Tablo-9)
Ayrıca p16 ve bcl-2 düzeylerinin yaş ve pozitif lenf nodu sayısı ile istatistiksel olarak
anlamlı ilişkisi yoktu (p16 p=0,354 p=0,064 bcl2 p=0,232 p=0,612). (Tablo-11)
Tablo-11: p16 ve bcl-2 boyalarının yaş ve pozitif lenf nodu sayılarıyla karşılaştırılması
p16 bcl-2
Rho P Rho P
Yaş -0,100 0,354 -0,129 0,232
Pozitif LN Sayısı -0,225 0,064 -0,062 0,612
p16 düzeyi ile ER, PR yaygınlık yoğunluk düzeylerinde istatistiksel olarak anlamlı ilişki
vardı (tümü için p<0,001). ER, PR yaygınlık yoğunluk düzeylerinde p16 düzeylerindeki düşüş
dikkat çekiciydi. c-erbB2 ile istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptanmadı (p=0,836). (Tablo-
12)
p16
0 1 2 3
N % N % N % N % P
ER Yaygınlık 0 2 5,9 4 14,8 6 42,9 9 69,2
1 5 14,7 5 18,5 1 7,1 0 0,0 <0,001
2 5 14,7 7 25,9 1 7,1 1 7,7
3 22 64,7 11 40,7 6 42,9 3 23,1
ER Yoğunluk 0 2 5,9 4 14,8 6 42,9 9 69,2
1 5 14,7 3 11,1 1 7,1 0 0,0 <0,001
2 8 23,5 10 37,0 3 21,4 2 15,4
3 19 55,9 10 37,0 4 28,6 2 15,4
PR Yaygınlık 0 3 8,8 4 14,8 6 42,9 9 69,2
1 5 14,7 3 11,1 0 0,0 1 7,7 <0,001
2 12 35,3 2 7,4 2 14,3 1 7,7
3 14 41,2 18 66,7 6 42,9 2 15,4
PR Yoğunluk 0 3 8,8 4 14,8 6 42,9 9 69,2
1 3 8,8 2 7,4 0 0,0 1 7,7 <0,001
2 11 32,4 7 25,9 1 7,1 0 0,0
3 17 50,0 14 51,9 7 50,0 3 23,1
c-erbB2 0 20 58,8 20 74,1 9 64,3 7 58,3
1 5 14,7 3 11,1 1 7,1 1 8,3 0,836
2 3 8,8 0 0,0 0 0,0 2 16,7
3 6 17,6 4 14,8 4 28,6 2 16,7
62
Tablo 13: p16 pozitifliği ile ER, PR yoğunluk -yaygınlık düzeyleri ve c-erbB2’nin
boyanma oranlarının karşılaştırılması
p16
Negatif (0-1) Pozitif (2-3)
N % N % P
ER Yaygınlık 0 6 9,8 15 55,6
1 10 16,4 1 3,7 <0,001
2 12 19,7 2 7,4
3 33 54,1 9 33,3
ER Yoğunluk 0 6 9,8 15 55,6
1 8 13,1 1 3,7 <0,001
2 18 29,5 5 18,5
3 29 47,5 6 22,2
PR Yaygınlık 0 7 11,5 15 55,6
1 8 13,1 1 3,7 <0,001
2 14 23,0 3 11,1
3 32 52,5 8 29,6
PR Yoğunluk 0 7 11,5 15 55,6
1 5 8,2 1 3,7 <0,001
2 18 29,5 1 3,7
3 31 50,8 10 37,0
c-erbB2 0 40 65,6 16 61,5
1 8 13,1 2 7,7 0,735
2 3 4,9 2 7,7
3 10 16,4 6 23,1
63
bcl-2 ile ER, PR yaygınlık yoğunluk düzeylerinde istatistiksel olarak anlamlı ilişki
vardı (tümü için p<0,001). ER, PR yaygınlık yoğunluk düzeylerinde bcl-2 boyanmasındaki
düşüş dikkat çekiciydi. C-erbB2 ile istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptanmadı
(p=0,066).(Tablo-14)
Bcl2
0 1 2 3
N % N % N % N % P
ER Yaygınlık 0 8 47,1 6 54,5 5 20,0 2 5,7
1 3 17,6 1 9,1 2 8,0 5 14,3 <0,001
2 4 23,5 1 9,1 2 8,0 7 20,0
3 2 11,8 3 27,3 16 64,0 21 60,0
ER Yoğunluk 0 8 47,1 6 54,5 5 20,0 2 5,7
1 3 17,6 1 9,1 1 4,0 4 11,4 <0,001
2 5 29,4 1 9,1 6 24,0 11 31,4
3 1 5,9 3 27,3 13 52,0 18 51,4
PR Yaygınlık 0 10 58,8 6 54,5 5 20,0 1 2,9
1 3 17,6 1 9,1 3 12,0 2 5,7 <0,001
2 2 11,8 2 18,2 8 32,0 5 14,3
3 2 11,8 2 18,2 9 36,0 27 77,1
PR Yoğunluk 0 10 58,8 6 54,5 5 20,0 1 2,9
1 4 23,5 1 9,1 1 4,0 0 0,0 <0,001
2 1 5,9 0 0,0 9 36,0 9 25,7
3 2 11,8 4 36,4 10 40,0 25 71,4
c-erbB2 0 9 56,3 8 72,7 13 52,0 26 74,3
1 0 0,0 1 9,1 4 16,0 5 14,3 0,066
2 2 12,5 1 9,1 0 0,0 2 5,7
3 5 31,3 1 9,1 8 32,0 2 5,7
64
bcl2
Negatif (0-1) Pozitif (2-3)
N % N % P
ER Yaygınlık 0 14 50,0 7 11,7
1 4 14,3 7 11,7 <0,001
2 5 17,9 9 15,0
3 5 17,9 37 61,7
ER Yoğunluk 0 14 50,0 7 11,7
1 4 14,3 5 8,3 <0,001
2 6 21,4 17 28,3
3 4 14,3 31 51,7
PR Yaygınlık 0 16 57,1 6 10,0
1 4 14,3 5 8,3 <0,001
2 4 14,3 13 21,7
3 4 14,3 36 60,0
PR Yoğunluk 0 16 57,1 6 10,0
1 5 17,9 1 1,7 <0,001
2 1 3,6 18 30,0
3 6 21,4 35 58,3
c-erbB2 0 17 63,0 39 65,0
1 1 3,7 9 15,0 0,223
2 3 11,1 2 3,3
3 6 22,2 10 16,7
65
5. TARTIŞMA
Kadınlarda en sık görülen kanser meme kanseridir (27,28). Meme kanseri etyolojisi
multifaktöriyel olup; hormonal durum, diyet, reprodüktif faktörler, alkol, vücut ağırlığı,
fiziksel aktivite gibi pek çok etken rol oynamaktadır (28). Genetik eğilim ise etyolojide rolü
olan önemli faktördür (28). BRCA1 ve BRCA2 genleri herediter meme kanser olgularının
önemli bir kısmından sorumlu olan duyarlılık genleridir (28).
p16 ve bcl-2 meme karsinomu patogenezinde önemli rol almaktadır. p16 INK4a
protein ailesinin bir üyesi olan, 9p21 kromozomunda kodlanan, SBK-4 ve SBK-6’yı inaktive
eden bir tümör supresör gendir (39,40,41,61,62). p16 insanlardaki kanserlerin yaklaşık
yarısında görülür (63). INK4a/ ARF bölgesinin mutasyonu ailesel melanomun %20’sinde
sporadik tümörlerden pankreatik adenokarsinomların ve özefagusun yassı epitel hücreli
karsinomunun %50’sinde mevcuttur. Ayrıca mesane, baş, boyun tümörlerinde ve
kolanjiyokarsinomda da p16INK4a mutasyonu bulunmuştur. Servikal kanser gibi bazı
tümörlerde ise p16INK4a, sıklıkla genin hipermetilasyonu ile inaktivedir (39). Meme
kanserinin yanında over ve mide kanserlerinde de overekspresyon izlenmiştir (62). p16 meme
66
Geradts and Wilson’un 1996 yılında 104 meme karsinomlu vaka üzerinden yaptıkları
çalışmada p16’nın nükleer grade, histolojik grade ve mitoz ile ilişkili bulunmamakla birlikte ,
hasta sağkalımını ve tedaviye cevabı tahminde önemli rol aldığı vurgulanmıştır (17).Geradts
ve ark.’ın 2000 yılında 81 invaziv meme karsinomunda yaptığı başka bir çalışmasında p16,
p53, siklin D1, Rb gen ekspresyonları incelenmiş ve hücre siklus kontrolünün bozulmasında
en önemli hedefin p16 olduğunu belirtmişlerdir (18). p16’nın meme tümörlerinin hemen
hemen yarısında olmadığını ve p16 yokluğunun p53 fazlalığıyla ilişkili olduğunu
göstermişlerdir (18). Çalışmamızda p16 ekspresyonunun %0-10 olduğu vaka sayısı 34 olup
tüm vakaların %38,6’sını oluşturuyordu.
Çin’de 2001 yılında yapılan bir çalışmada normal duktal epitelde p16 ekspresyonu
izlenmezken, grade 1 ve grade 2 tümörlerde belirgin artış, grade 3 tümörlerde azalma
izlenerek p16 ile grade arasında zıt bir ilişki olduğu gösterilmiştir (72). Çalışmamızda ise p16
ile negatif vakaların 7 (%20,6)’si grade 1, 20 (%58,8)’si grade 2 iken p16’nın 3+ olduğu
vakaların 9 (%69,2)’u grade 3 idi. Grade arttıkça p16 pozitifliği istatistiksel olarak anlamlı bir
şekilde artış gösterdi (p<0,001).
Cha eve ark.’nın 2011’de Kore’de 98 meme kanserli olguda yapılan bir çalışmada; p16
meme kanserinde infiltratif tümör sınırlarıyla ilişkilendirilmiş ve %69,4’ünde overekspresyon
67
izlenmişir (62). Ayrıca p16’nın infiltratif tümör sınırları ile ilişkili olduğu ve meme kanserinin
gelişiminde rol aldığı belirtilmiştir (62).
Peurala ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada ise c-erbB2 negatifliği ile p16
ekspresyonunun korele olduğu gösterilmiştir (p=0,022)( 63).
bcl-2; bcl-2 gen ailesinin bir üyesi olan, kromozom 18q21’de lokalize, normal dokuda
sıkça eksprese edilen apopitozu zıt yönde etkileyen bir onkogendir (7,31,36,66). Meme
kanserinde bcl-2 %40-80 eksprese edilir (19). Normal meme epitelinde %96, intraduktal
karsinomda %79, invaziv karsinomda %45 olması tümör agresifliği arttıkça bcl-2
ekspresyonunun azaldığını desteklemektedir (19). bcl-2’nin menstural siklus boyunca
endometrium ve memede ekspresyonu östrojenin kontrolü altında olduğunun göstergesidir
(70).
Leek ve ark.’nın 1994 yılında 46 meme kanserli hastada yaptığı çalışmada bcl-2
ekspresyonunun ER pozitifliği ile ilişkisi gösterildi ancak tümör boyutu, diferansiasyon tipi ve
lenf nodu ile ilişki gösterilemedi. bcl-2 ekspresyon kaybı ise EGFR, cerbB-2 ve p53
pozitifliği ile ilişkili olarak izlendi. Normal meme epitelinin hemen hepsinde bcl-2’nin pozitif
ekspresyonu olmakla birlikte ekspresyon kaybının ise ileri evrelerde görüldüğü bulunmuştur
(36).
Slooten ve ark. tarafından 1996 yılında 441 erken evre meme kanserli hastada yapılan
bir çalışmada; bcl-2 ekspresyonunun iyi diferansiye tümör, düşük tümör grade, ER ve PR
pozitifliği ile pozitif bir ilişki gösterildi (p<0,001)(70). Ayrıca bcl-2 büyük tümör boyutu
(p=0,006) cerbB-2 pozitifliği (p<0,001) ve yüksek Ki-67, yüksek mitozla (p<0,001) zıt ilişkili
69
bulundu. Hasta yaşı ile ilişki ise görülmedi. bcl-2’yi orta-yüksek derecede eksprese eden
tümörlerde hastalıksız sağkalım ve ortalama sağkalım daha yüksek bulunmuştur (70).
Çalışmamızda ER, PR ve mitoz ile ilişki bu çalışmayla benzerdir. Yaşla bcl-2 pozitifliği
arasında biz de bir ilişki gösteremedik.
Lee ve ark.’nın 1997 yılında 91 invaziv duktal karsinom ve in situ karsinomlu hastada
yaptığı bir çalışmada bcl-2 ekspresyonu histolojik grade (p<0,05), nükleer grade (p<0,01), ER
(p<0,001), PR (p<0,001) ile pozitif korelasyon gösterirken; tümör boyutu, aksiller lenf nodu
pozitifliği ile ilişkili bulunmamıştır. Bu çalışmada vakaların %52,72’si bcl-2 pozitif
boyanmıştır, çalışmamızda ise %68,2 pozitiflik izlenmiştir. Aynı çalışmanın sonucunda bcl-
2 pozitif tümörlü hastaların daha uzun hastalıksız yaşadığı görülmüştür. Agresif biyolojik
davranışın bcl-2 ekspresyon kaybıyla ilişkili olduğu sonucuna varılmıştır (24).
2002 yılında 55 (11 DKİS, 44 İDK) meme kanser vakasında yapılmış çalışmada bcl-2
ekspresyonu yavaş büyümeyle pozitif ilişkili bulunurken, artmış histolojik grade ve Ki-67 ile
negatif ilişkili bulunmuştur (71). Literatürde invaziv duktal karsinomda bcl-2 pozitifliği %61-
70, bu çalışmada %61,4, çalışmamızda ise %68,2’dir. Çalışmalarında ER, PR pozitifliği,
cerbB-2 negatifliği düşük nükleer grade ile ilişkili bulunurken, bcl-2’nin az ekspresyonu ise
70
2006’da meme kanserli hastalarda yapılan bir çalışmada grade arttıkça bcl-2
pozitifliğinin azaldığı saptanmış, pozitiflik oranı grade 1’de %44.4, grade 2’de %48.64, grade
3’te ise %18.1 olarak bildirilmiştir (7). Çalışmamızda ise grade 1’de pozitiflik %15,0, grade
2’de %56,7, grade 3’de ise %28,3 olup gruplar arasında farklılık anlamlı idi (p=0,014). Bu
sonuçlar ileri evre tümörlerde bcl-2 salınımının azaldığını göstermektedir. Bunun yanı sıra
bcl-2 pozitifliği ile ER ve PR pozitifliği arasında literatürle uyumlu olarak istatistik olarak
anlamlı ilişki saptamışlardır (p<0.05) (7). Çalışmamızda da benzer sonuç elde edilmişir. ER,
PR boyanma oranları arttıkça bcl-2 pozitifliği artış göstermiştir (p<0,001). Bu sonuç bcl-2
ekspresyonunda hormonal bir regülasyon olasılığını akla getirmekle birlikte endokrin
tedaviye alınacak yanıt için de yol gösterici olabilir (7). Çalışmalarında bcl-2 ile aksiller lenf
nodu tutulumları arasında istatistik olarak anlamlı ilişki saptamamışlardır (p>0.05)(7). Biz de
çalışmamızda anlamlı bir ilişki görmedik (p=0,612).
2007’de yapılan bir çalışmada literatürle uyumlu olarak yüksek bcl-2 ekspresyonu; iyi
diferansiye fenotip (düşük histolojik grade, pozitif ER ve PR, düşük proliferasyon oranı) ile
ilişkili iken; tümör boyutu ve nodal durum ile zayıf bir ilişki saptandı (66). Çalışmamızda ise
tümör boyutu ile ilişkisine bakılmamakla beraber diğer korelasyonlar bu çalışmayla
örtüşmektedir.
2013 yılında Libya’da 200 hasta üzerinden yapılan bir tez çalışmasında vakaların
%62,4’ünde bcl-2 pozitifliği saptanmıştır. bcl-2 pozitif vakaların %72,2’sinde ER pozitifliği
(p<0,0001), %71,8’inde PR pozitifliği (p=0,002) tesbit edilmiştir (19). Ayrıca bcl-2
pozitifliğinin erken evre (p=0,001), düşük tümör gradesi, düşük metastaz riski ve negatif lenf
nodu (p<0,0001) ile ilişkili olduğunu bulmuşlardır (19). bcl-2 ile sağkalım arasındaki ilişki
incelenmiş bcl-2 pozitif olgularda sağkalım %98,3 iken bcl-2 negatif olgularda sağ kalım
%16,7 olarak bulunmuştur. Ayrıca bcl-2 pozitif hastalarda hastalık rekürrensi ve hastalıktan
ölüm daha az görülmüştür (19).
71
Başka bir çalışmada ise bcl-2’nin iyi bir prognostik gösterge olduğu ve ER, PR durumu
ile pozitif korelasyon gösterilmiştir (21).
2010 yılında yapılan bir çalışmada bcl-2 ekspresyonunun düşük nükleer grade ve ER,
PR pozitifliği ile ilişkili olduğu belirtilmiştir (65).
249 invaziv duktal karsinom olgusunun değerlendirildiği bir çalışmada bcl-2’nin p27 ve
p53 ile ilişkili olduğu ve bunların ekspresyonunun meme kanserindeki proliferatif aktiviteye
bağlı olduğu gösterilmiştir (22). Aynı çalışmada bcl-2 negatifliği yüksek nükleer grade,
negatif ER, azalmış p27 ekspresyonu, p53 ve MIB-1 pozitifliği ile ilişkili olduğu bulunmuştur
(22). bcl-2 azalmasının tümör boyutu ve lenf nodu ile ilişkisi gösterilememiştir. Bizim
çalışmamızda ise bu çalışma ile uyumlu olarak bcl-2 düzeyi mitozla negatif ilişki gösterirken,
nükleer grade ile ilişki izlenmemiştir. ER ile ise bu çalışmaya zıt olarak ters bir ilişki
izlenmiştir. Bu çalışmada bcl-2 proteini ile c-erbB2 ters ilişkili bulunmuştur. Fakat biz
çalışmamızda bu ilişkiyi gösteremedik.
Soyuer ve ark.’nın 2004 yılında yapılan bir çalışmada bcl-2’nin invaziv duktal
karsinomda prognostik belirleyici olabileceği sonucuna varılmıştır. Bu çalışmada bcl-2’nin
negatifliğinin kötü prognostik olduğu belirtilmiş ve evre II tümörlerde %21 olan bcl-2
pozitifliğinin evre III tümörlerde %12’ye düştüğü gösterilmiştir (74). Çalışmamızda grade
1’de %15 pozitiflik, grade 2’de %56,7 pozitiflik, grade 3’de ise %28,3 pozitiflik bulunarak bu
çalışmayla uyumlu sonuçlar elde edilmiştir.
Histolojik grade ile ilgili ilk çalışma 1925 yılında Greenough tarafından yapılmıştır.
Grade’in prognozla ilişkili olması birçok çalışmada araştırılmıştır (12). 1957’de ise Bloom ve
Richardson’un yaptığı çalışma günümüzdeki grade’lemenin temelini oluşturmaktadır (12,13).
Çalışmalarında histolojik grade’in potansiyel maligniteyi yansıttığı vurgulanmış ve 15 yıllık
yaşam grade 1 tümörlü hastalarda %31, grade 2 tümörlü hastalarda %18, grade 3 tümörlü
hastalarda %10 olarak bildirilmiştir (12,13).
Elson ve Ellis ise 1991 yılında 1830 meme kanserli vakayla yaptıkları çalışmalarında
Bloom-Richardson sınıflamasında modifikasyonlar yaparak daha iyi tanımlayıcı özellikler
72
Meme kanseri tedavi sürecinde benzer özelliklere sahip hastaların prognozu farklılık
göstermektedir. Bu da yeni prognostik faktörlere ihtiyacı gündeme getirmiştir. Çok küçük
tümörlerde bile hastalığa bağlı ölümlerin görülmesine karşın büyük tümörlerde ve hatta uzak
metastaz gelişen olgularda uzun dönem sağ kalımların elde edilebilmesi amacıyla hastalığın
seyrini etkileyen prognostik faktörlerin ortaya konulmasına yönelik çalışmalara hız
kazandırmıştır (7).
Rakha ve ark.’ın 2008’de 70 yaşından küçük 2219 hasta ile yaptığı bir çalışmada; lenf
nodu pozitif veya negatif olsa da histolojik grade’in bağımsız prognostik faktör olduğu
gösterilmiştir. Çalışmalarındaki olguların 412’si (%18,6) grade 1, 790’ı (%35,6) grade 2 ve
1017’si (%45,6) grade 3 idi. Ayrıca doku fiksasyonunun suboptimal olmasının grade’in düşük
verilmesine sebep olduğu belirtilmiştir (60). Çalışmamızda ise 11 olgu (%12,5) grade 1, 43
olgu(%48,9) grade 2, 34 olgu (%38,6) grade 3 olarak değerlendirilmiştir.
Vaka sayımızın sınırlı olması da göz önüne alındığında p16 ve bcl-2’nin prognostik
önemini anlamak için daha geniş seriler halinde ve daha çok vaka üzerinden prospektif
çalışma yapılması gerekliliği kanaatindeyiz.
73
6. SONUÇLAR
7. KAYNAKLAR
2. Özdağ H, Tez M, Sayek I ve ark. Germ line BRCA1 and BRCA2 gene mutations in
Turkish breast cancer patients. Eur J Cancer 2000;36:2076-82.
4. Soerjomataram I, Louwman MW, Ribot JG, Roukema JA, Coebergh JW. An overview
of prognostic factors for long-term survivors of breast cancer. Breast Cancer Res Treat
2008; 107(3): 309–30.
5. Bradley KT. Prognostic and predictive factors in breast cancer. CAP Cancer Committee
Newspath 2007 .
7. Arıtaş Y, Akcan A, Köse T ve ark. Erken ve lokal ileri evre meme kanserlerinde bcl-2
c-erbB-2 düzeyleri ile prognostik faktörler arasındaki ilişki. J Breast Health
2006;2(1):7-11.
8. Tavasoli FA, Deville P. Pathology and genetics: tumors of the breast and female genital
organs; WHO classification of tumours, Lyon , IARC Press; 2003 p. 9-112.
9. Abou-Bakr AA and Eldweny HI. p16 expression correlates with basal-like triple-
negative breast carcinoma ecancermedicalscience 2013;7:317.
10. Erkinüresin T. Yaygın insitu duktal karsinomlu invaziv duktal karsinomlar ile insitu
duktal karsinomsuz invaziv duktal karsinomların normal meme epitelinde östrojen
reseptör ekspresyonunun karşılaştırılması (Uzmanlık Tezi) İstanbul: Haydarpaşa
Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi; 2009.
11. Greenough RB. Varying degrees of malignancy in cancer of the breast. J Cancer Res
1925;9:453-63.
12. Bloom HJG, Richardson WW. Histological grading and prognosis in breast cancer: a
study of 1409 cases of which 359 have been followed for 15 years. Br J Cancer
1957;11(3):359-77.
14. Elston CW, Ellis IO. Pathological prognostic factors in breast cancer.I. The value of
histological grade in breast cancer: experience from a large study with long-term
follow-up. Histopathology 1991;19: 403-10.
15. Dağlar G, Yüksek YN, Gözalan AU, Tütüncü T, Güngör Y, Kama NA. The prognostic
value of histological grade in the outcome of patients with invasive breast cancer. Turk
J Med Sci 2010; 40 (1): 7-15.
16. Rui Z, Hui-Jiao C, Bing W et al. Reproducibility of the Nottingham modification of the
Scarff-Bloom-Richardson histological grading system and the complementary value of
Ki-67 to this system. Chin Med J 2010;123(15):1976-82.
17. Geradts J, Wilson PA. High frequency of aberrant p16INK4A expression in human
breast cancer. Am J Pathol 1996;149(1):15-20.
18. Geradts J, Ingram CD. Abnormal expression of cell cycle regulatory proteins in ductal
and lobular carcinomas of the breast. Mod Pathol 2000;13(9):945–53.
19. Ermiah EEA. Libyan breast cancer:Health services and biology. Diagnosis delay and
prognostic value of DNA ploidy, S-phase fraction, and Ki-67 and Bcl-2
immunohistochemistry (thesis) Turku: Turun Yliopisto University of Turku; 2013.
20. Kristek J, Dmitrović B, Kurbel S et al. Tumor growth fraction, expression of estrogen
and progesterone receptors, p53, Bcl-2 and cathepsin D activity in primary ductal
invasive breast carcinoma and their axillary lymph node metastases. Coll, Antropol
2007;31(4):1043-7.
78
21. Hossein A. Comparison of two score systems in bcl-2 and bax protein expression in
invasive ductal carcinoma of breast and relation with öestrogen and progestrone
receptors. Breast J 2009;15(3):310-2.
22. Tsutsui S, Yasuda K, Suzuki K et al. Bcl-2 protein expression is associated with p27
and p53 protein expressions and MIB-1 counts in breast cancer. BMC Cancer 2006;
6:187.
24. Lee H-D, Koo JY and Jung WH. Correlations of bcl-2 expression with
clinicopathological features in breast cancer. Yonsei Med J 1997;38(4): 206-11.
25. Callagy GM, Webber MJ, Pharoah PDP, Caldas C. Meta-analysis confirms BCL2 is an
independent prognostic marker in breast cancer. BMC Cancer 2008;8:153.
26. Moran MS, Yang Q and Haffty BG. The Yale University experience of early-stage
invasive lobular carcinoma (ILC) and invasive ductal carcinoma (IDC) treated with
breast conservation treatment (BCT): analysis of clinical-pathologic features, long-term
outcomes, and molecular expression of COX-2, Bcl-2, and p53 as a function of
histology. The Breast J 2009;15(6): 571–8.
79
29. İlvan Ş. Meme karsinomu patolojisi. İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Meme Kanseri
Sempozyum Dizisi 2006;54:65-71.
30. Ferlay J, Shin HR, Bray F, Forman D, Mathers C and Parkin DM. Estimates of
worldwide burden of cancer in 2008:GLOBOCAN Int J Cancer 2010 15;127(12):2893-
917.
31. Kumar V, Abbas AK, Fausto N , Aster JC . The breast In Lester SC editor. Robbins and
Cotran Pathologic Basis of Disease. 8th ed. Philadelphia: Elsevier Saunders Company;
2010. p 1073-95.
Kumar V, Abbas AK, Fausto N , Aster JC. Neoplasia. In: Kumar V, Stricker TP editor.
Robbins and Cotran pathologic basis of disease. 8th ed. Philadelphia: Elsevier Saunders
Company; 2010. p 276-95.
32. Tuğcu Çayırcı M. Memenin invaziv duktal karsinomlarında siklin D1 ve p21 WAF1’ın
prognostik faktörler ve tamoksifen direnci ile ilişkisi (Uzmanlık Tezi). İstanbul: Lütfi
Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi; 2007.
80
33. Rosai J. Breast In: Rosai and Ackerman’s Surgical Pathology.Volume 2. 10th ed. China,
Mosby;2011, p. 1681-722.
34. Öztürk M. Meme kanserinin genetiği ve risk faktörleri. İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Meme Kanseri Sempozyum Dizisi 2006;54:15-26.
35. Bassarova AV, Nesland JM, Sedloev T et al. Simultaneous bilateral breast carcinomas:
a category with frequent coexpression of HER-2 and ER-α, high Ki-67 and bcl-2, and
low p53. Int J Surg Pathol 2005;13(3):239-46.
36. Leek RD, Kaklamanis L, Pezzella P, Gatter KC and Harris AL. Bcl-2 in normal human
breast and carcinoma, association with oestrogen receptor-positive, epidermal growth
factor receptor-negative tumours and in situ cancer. Br J Cancer 1994;69:135-9.
37. Arabacı E, Bilir G, Pak I, Demirbağ AE. 131 invaziv duktal karsinom olgusunda, c-
erbB-2 artmış ekspresyonunun, histopatolojik ve immünhistokimyasal prognostik
faktörlerle karşılaştırılması. Ege Tıp Dergisi 2005;44(2):111-5.
38. Patrana N, Georgescu CV, Fota GL, Enache DE and Pirici E. Invasive mammary
carcinoma: assessment of HER-2/neu status by immunohistochemistry. Rom J Morphol
Embryol 2012;53(3):781–7.
40. Özuyar Oran G. Serviks biopsilerinde p16 ve Ki-67 ekspresyonunun ayırıcı tanıdaki
yeri (Uzmanlık Tezi) İstanbul: Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi; 2008.
41. Çaylak B. Endometrium ve over yüksek dereceli seröz adenokarsinomlarında p16, p53
ve Ki-67 (MIB-1) dışavurumların ayırıcı tanı ve prognostik parametreler ile ilişkisi
(Uzmanlık Tezi). Ankara: Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi; 2009.
42. Ferahman M Meme kanserinde güncel TNM Evrelemesi. İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Meme Kanseri Sempozyum Dizisi. 2006;54;87-91.
43. Breast cancer staging AJCC(American joint commitee on cancer) 7th edition
http://cancerstaging.org/refernces-tools/quickreferences/Documents/Breas.pdf 2010.
45. Sezgin C, Zekioğlu O, Gökmen E. İlk tanıda meme kanseri ile başvuran hastaların
sağkalımını etkileyen prognostik faktörler. Türk Onkoloji Derg 2006:21(1); 20-5.
46. Canda T. Meme kanserinde prognostik faktörler. Türk Patoloji Derg 1995;11(2): 28-36.
48. Rakha EA, Reis-Filho JS,Baehner F, et al. Breast cancer prognostic classification in the
molecular era: the role of histological grade. Breast Cancer Res 2010;12:207
50. Sezgin VC, Karabulut B, Şanlı US ve ark. Meme kanserinde Ki-67 ekspresyonu ve
diğer prognostik faktörler ile ilişkisi. Ege Tıp Dergisi 2003;42(3):173-7.
51. Hosaka N, Ryu T, Cui W et al. Relationship of p53, Bcl-2, Ki-67 index and E-cadherin
expression in early invasive breast cancers with comedonecrosis as an accelerated
apoptosis. J Clin Pathol 2006;59:692–8.
52. Shawarby MA, Al-Tamimi DM, Ahmed A. Molecular classification of breast cancer.
An overview with emphasis on ethnic variations and future perspectives. Saudi J Med
Med Sci 2013;1:14-9.
53. Shan M, Zhang X, Liu X et al. P16 and p53 play distinct roles in different subtypes of
breast Cancer. PLoS ONE 2013;8(10): e76408.
54. Pala EE, Bayol Ü, Cumurcu S, Keskin E. Triple-negatif/bazal benzeri meme kanserinin
immünohistokimyasal özellikleri .Türk Patoloji Derg 2012;28(3):238-44
83
55. Küçük A. Erkek meme kanseri (Uzmanlık Tezi). İstanbul: Okmeydanı Eğitim ve
Araştırma Hastanesi; 2008.
56. Kapucuoğlu N. İn situ duktal karsinom ve lobüler neoplazi. TPD Meme Patoloji Kursu
İstanbul 2011:53-62.
57. Karabulut Gül Ş, Oruç AF, Mayadağlı A. Duktal karsinoma in situ. J Kartal
2013;24(2):130-5.
59. Meyer JS, Alvarez C, Milikowski C et al. Breast carcinoma malignancy grading by
Bloom–Richardson system vs proliferation index: reproducibility of grade and
advantages of proliferation index. Mod Pathol 2005;18:1067–1078.
60. Rakha EA, El-Sayed ME, Lee AHS et al. Prognostic significance of Nottingham
Histologic Grade in invasive breast carcinoma. J Clin Oncol 2008;26(19):3153-8.
62. Chae SW, Sohn JH, Kim DH et al. Overexpressions of Cyclin B1, cdc2, p16 and p53 in
human breast cancer: the clinicopathologic correlations and prognostic implications.
Yonsei Med J 2011;52(3):445-53.
64. Witkiewicz AK, Knudsen KE, Dicker AP, Knudsen ES. The meaning of p16(ink4a)
expression in tumors :functional significance, clinical associations and future
developments. Cell Cycle 2011;10(15):2497-503.
65. Lopes-Costa PV, Dos Santos AR, Dos Santos LG and Da Silva BB. Evaluation of
Ki-67 and Bcl-2 antigen expression in breast carcinomas of women treated with
raloxifene. Cell Prolif 2010;43(2): 124–9.
67. Eguchi H,Suga K, Saji H et al. Different expression patterns of Bcl-2 family genes in
breast cancer by estrogen receptor status with special reference to pro-apoptotic Bak
gene. Cell Death Differ 2000;7:439- 46.
85
68. Rosen PP. Invasive duct carcinoma: assessment of prognosis, morphologic prognostic
markers, and tumor growth rate. In Rosen’s Breast Pathology. 3rd ed. Lippincott
Williams and Wilkins; 2009 p. 358-404.
69. Erdem Ş. Böbrek hücreli karsinomlarda p53 ve bcl-2 immün pozitifliğinin tümör ile
ilişkili prognostik faktörlerle karşılaştırılması (Uzmanlık Tezi) İstanbul: Haseki Eğitim
ve Araştırma Hastanesi; 2009.
70. Van Slooten H-J, Clahsen PC, Van Dierendonck JH et al. Expression of BCL-2 in node-
negative breast cancer is associated with various prognostic factors, but does not predict
response to one course of perioperative chemotherapy. Br J Cancer 1996;74: 78-85.
71. Park S-H, Kim H,Song B-J. Down regulation of bcl2 expression in invasive ductal
carcinomas is both estrogen- and progesterone- receptor dependent and associated with
poor prognostic factors. Pathol Oncol Res 2002;8(1):26-30.
72. Wong SCC, Chan JKC, Lee KC and Hsiao WLW. Differential expression of
p16/p21/p27 and cyclin D1/D3, and their relationships to cell proliferation, apoptosis
and tumour progression in invasive ductal carcinoma of the breast. J Pathol 2001; 194:
35–42.
73. Rochaix P, Krajewski S, Reed JC, Bonnet F, Voigt J-J and Brousset P. In vivo patterns
of bcl-2 family protein expression in breast carcinomas in relation to apoptosis. J Pathol
1999;187:410-5.
74. Soyuer I, Soyuer S, Canöz Ö ,Özkan M, Özürk F, Ökten T. Evre II-III invaziv duktal
karsinom olgularında c-erbB-2, PCNA, bcl-2 ,FVIII immunreakivitesi. Erciyes Tıp
Dergisi 2005;27(4):141-6.
86