You are on page 1of 32

• • •

Utgiven av
sımurg Media AB
YR1ZMA AiLESiNE
Ansvarlg utglvare och '
HOŞ GELDİNİZ!
chefredaktör
Sahibi ve genel yayın PRİZMA sizin derginiz.
yönetmeni Sizler için doğdu, sizler için varolacak.
Dilek Yaraş Prizma, İsveç'te yaşayan ve Türkiye kökenli
Fotograf ya da Türkçe konuşan topluluğun,
aynası olma görevini üstlenmiş durumda.
Anna wıııen
PRİZMA'yı sizlerle beraber yaşatmayı hedefliyoruz
Layout/Mizanpaj ve
Ali öztürk bütün okuyucularımızı, hiçbir ayırım yapmadan
PR&Annonserlng Prizma ailesinin doğal bir üyesi sayıyoruz
Halkla ilişkiler Bize,
ve reklam PRİZMA' da okumak istediğiniz konulan
Fatma östıund düşünce ve duygularınızı,
Tryck/ Baskı anılarınızı, şiirlerinizi, kısa öykülerinizi
crafiska Punkten YAZIN.
Çare bulamadığınız her türlü sorununuzu
ve yanıt aradığınız sorularınızı
SORUN.
Yazışma adresi:
PRlZMA PRİZMA, uzmanlardan oluşan kadrosuyla
Box 132 siz sevgili okuyucularımızın yanında.
101 22 stockholm Prizma, geniş ve uzman bir kadronun elbirliğiyle
Tel&fax: 08-795 35 02 büyük bir özveri ve iyi niyetle yola çıkıyor.
İlk sayımızda hatalarımız, kusurlarımız olabilir ama,
1
bütün eksiklerimizi sizlerin de yardımıyla gidererek
Bu sayıda katkıda buhınaınlar devamlı daha iyi, daha geniş kapsamlı bir
Bidrog gjorcle i detta nummer: Prizma için çalışacağız.
Buket Tosun, Melek Özberk, PRİZMA'da gördüğünüz her türlü hatayı,
Sibel Tulunay, Uğur Dinçer eksikliği bize bildirin. Bizi bol bol eleştirin ama,
arasıra yüreklendirmeyi de unutmayın.

ı Ett stort tack till,


Amelia Adamo, Ana-Maria 1
İkinci sayımızda daha güzel, daha zengin içerikli
bir PRİZMA ile karşınızda olacağız.
: Narti/IMKF, Annacarin Walin, ---------İçindekiler---------
Annika Ranje, Birgitta Lagerström,I
Curt Jonsson,Dorothee Simon, 1 11999 yılında... (5)
Emanuel Poli, 1 Bravo kızlar... (6-7)
1 Eva Forsen Ingers, Gro Süssly, Bilim aşkı... (8·9)
Gülay Gerecci, Gülay Cakar, Kırk milyonluk proje... (10-11)
İslamın hoş çocukları ... (12-13)
1
1
Göksel Karasar, Gözde Denktasli,
Hikmet Kuran, Iris From, J Bütün İsveç ağladı... (14-15)
Antalyalı Tomte... (16-17)
J an Franzen/ALMI, Kürdo Baksi,
Adresi belli mi vefasızlığın... (18-19)
Liliana Johanneson-Pasquini,

Duvar kağıtçılığından borsaya... (20-21)


Luis Abascal, Macit Can, Maria

Film: Hollywood Kaçakları (22-23)


Rudberg, Hami Dagli,
Monica Olsson, Muammer Özer,
Nil Gün, Ove Ernström, emo'nun müzik köşesi (24)
Rafael Bermejo/IFS, Saim Koç, Şiir Köşesi... (25)
Seya Ketula, Hep umutla... (26)
Synnöve, Tandogan Uysal, Kitap Tanıtımı {27)
Tuna Özer, Turkish Tüketici haberleri... (28)
1
National Tourist Office,
Yemek tarifleri... (29)
Okuyucu Mektubu (30)
Vukica Bosnjak, Önder Tulunay...

Prazma 1/99 2
KARAR VERME
ZAMANI!
i t nsanoğlu, dayanıklı ve güçlü bir varlık. Pek çok şeyin yoksunluğuna,
hatta hiç dayanamam sandığı olaylara bile başına gelince katlanır. En zor
anlarda bile ayakta k�lmasını sağlayan bu gücün, olmazsa olmaz bir koşulu
vardır. Umut.
Dilek Yaraş
Umuttur bize güç veren, çekilen bütün sıkıntıların bir gün biteceğine, herşeyin
düzeleceğine olan inancımızı yeşerten. Umudun olmadığı anda ise çöküş başlar.
Çabaladıkça batarız adeta. Dipsiz bir kuyu gibidir umutsuz yaşamak. En kötüsü
de, bir gün çabalamaktan da vazgeçeriz. İnsan olmanın verdiği hiç bir nimetten
yararlanamayacak duruma geliriz o noktada, yaşayan bir ölü oluruz adeta. Daha
da beteri, çevremize yani sevdiğimiz insanlara da bulaştırırız bu ruh halimizi.
Sevinç te keder de bulaşıcıdır.
Sürekli umut içinde olan insanların sayısı çok az. Çünkü, umudumuzu yok edecek
öyle çok şey duyar ve görürüz ki, bütün bunlara karşı hala umudumuzu
koruyabilmek için bayağı bir uğraşmamız gerekir. Neyse ki, umut, sandığımız
kadar da zor ele geçen bir duygu değil. Hatta insanoğlunun v ar olmasını sağlayan
temel içgüdülerden biri. Onun için de, hiç ummadığımız bir anda tam da herşey
bitti derken aniden ortaya çıkar. O zaman, herşeye yeniden başlayacak, bütün
olumsuzlukları yok edecek gücü buluruz kendimizde. Bir dönüşümdür bu.
İnsanoğlunun, en karanlık günlerden bu sayede çıktığı bir dönüşüm.
Umudumuzu korumanın ya da yeniden yeşertmenin hiç de zor olmayan, evrensel
koşulları var. Birinci koşul; korkularımızı yenmek ve sevgiye yol açmak. İkinci "Hemen şimdi,
koşul ise; bunu bir yaşam biçimi haline getirmek, yani sürekli uygulamak. buradaki ve şu
Bir düşünün; herkesin birbirini sevip saydığı, ihtiyacı olanın yardımına koştuğu, andaki hayatımızı
yaşanan anı daha da iyi ve güzel yapmak için elinden geleni yaptığı bir dünya... daha güzel yapmak
Gelecekteki güzel günler için hayal kurmakla zaman kaybetmeyelim. Hemen şimdi, için uygulamaya
buradaki ve şu andaki hayatımızı daha güzel yapmak için uygulamaya geçelim. geçelim. Sevmekle,
Sevmekle, i stisnasız herşeyi sevmekle başlayalım işe. Sevmek ve sevgiyi istisnasız herşeyi
korumakla. • sevmekle başlayalım
Sanıldığı kadar da zor değil bunu gerçekleştirmek. Sadece, kararımızı vermemiz işe."
ve seçimimizi yapmamız gerekiyor. Yaşamsal önemi olan bir karar ve seçim.
Korkulardan arınmış bir halde yaşamaya dair karar verip, seçimimizi sevgiden
yana yaparak sevgi dolu ışıltılı bir dünyaya geçiş yapabiliriz ... Çizgilerin
noktalardan oluştuğunu hiç unutmayalım ve sevgiden yana seçimimizin gücünü
küçümsemeyelim. B izim alacağımız bu karar çevremizi doğrudan etkileyecektir.
İşe umutlarımızı yeşertmekle başlayalım. Hepimizin içinde varolan o olağanüstü
gücü ortaya çıkaralım. Umutlarımızla birlikte sevgi ve iyiliğe kucak açalım.
Başkalarının sevgisizliğini ya da kötülüğünü boşverelim. Biz iyi olalım gerisi
kendiliğinden gelir. Hem, o başkalarının da bizi sevgisiz ya da kötü sanmadığı ne
malum.
Bizler, "Prizma" için yola çıkarken seçimimizi yaptık ve kararımızı verdik.
Amacımız, siz sevgili okuyucularımızın keyifle okuyacağı, bilgi alacağı, birlik ve
beraberlik duygusunu yaşayacağı bir dergi hazırlamak. Umutlarınızı yeşertmenize
ve korumanıza yardımcı olmak istiyoruz. Belki bir söyleşiyle, belki ilginç bir
yazıyla, belki de tesadüfen( ! ) söylenmiş tek bir sözcükle...

hoşça kalın.
yİ f
Umudunuzun hep canlı kalması dileğiyle, ikinci sayımızda görüşmek üzere lı

V L
.

3 Prizma 1/99
e
FOTOCRAFC:ILIK REKLAMCILIK
.....
.....

İsveç'te sizin seyahat acenteniz
Resecentrum i City AB -
.....ı::
o

Sveavagen 39 · 111 34 STOCKHOLM


Telefon: 08-22 22 90 • Telefax: 08-22 44 90

....... PRISMACOLOR
<1)
ı:: = cı,
cı,

sr
<1)

Postgiro: 56 32 94-8 • Bankgiro: 5670-3671 <1)


Haber ve belgesel film çekimi
ı:: cı,
E-mail: info@resecentrum.se o Negatif ve slayt (Dia. Pozitif)

cıs film Banyoları
Intemet: www.resecentrum.se
Her ebatta renkli baskılar
Duratrans (ışıklı fotoğraf) baskılar
Emin Dinler Profesyonel Slayt Çekimleri
Reklam, Sanayi, Mimari, Turizm, Tıp
Filiz Sayın Arkeoloji, Sanat Fotoğraflan
Video çekimleri, reklam, video klip, model tanıtımı
Türkiye'de sizin otelleriniz Eski resimleriniz bilgisayarla
Dinler Hotel Ürgüp **** işlenir, renklendirilir.
Telefon: +90 (0)384 341 3030 Türkiye İsveç
Dinler Hotel Alanya **** De Gol Caddesi 15/1 Bilgen Tufan
Telefon: +90 (0)242 526 2094 Tandoğan- Ankara
Produktion
Tel: 0312- 223 86 38

HOŞGELDİNİZ! Cep: 0532-381 25 96


Fax: 0312- 222 65 52
0708-510 848
08-640 54 61

Prizma 1/99 4
1 999 YILINDA ...
1 Oktay Aksoy Musa Demircan
T.C. Büyükelçisi Süryani Federasyonu Bşk.
Her yeni yılın, simgesel de Biz İsveç Süryani Federas­
olsa, bize yeni bir sayfa aça- yonu olarak, Prizma okuyu­
cağ ına, taze bir başlangıç cularının yeni yılını kutlarken
sağlayacağına ve ku şkusuz Türkiyeli kardeşler arasın­
benimse d iğ im iz hedeflere dak i kardeşlik ve dayanış­
ulaşmamız için bize yeni bir maya yö nelik bu davranış ve
girişiminizin takdir edici bir
kararl ıl ık kazan d ıracağ ı na
inanmak isteriz. n i teliğe sah ip olduğunu
1 9 9 9 y ıl ı , daha ş i m d i d e n
belirtmek isteriz.
bize İsveç 'te kültür yaşantı­ Bilindiği gibi, geride bırak­
mızı renklendirecek , hem de bizlere ana dilimizle tığımız her yıl, değişik mutluluk ve acılarla tarihe
ulaşacak yeni bir derginin müj desini getirdi. Bu güzel gömülmektedir. Fakat, gururla vurgulamak isteriz ki,
g ir iş imler i n de n ö türü genç Pr izma derg is i n in ufak bazı sorunların yaşandığı, medeniyetlerin beşiği
yayıncılarını içtenlikle kutluyorum. Anadolu'da değişik milletler arasındaki kardeşlik ortam
Doğal olarak, dergileri okurlar ı yaşatır. Yen i yılın ve atmosferi her zaman ö n planda tutulup, tüm so·
çağrıştırdığı çoşkuyla, ülkemiz ile İsveç arasında bir runların üstesinden gelinebilmiştir.
kültür kö prüsü oluşturduklarına inand ığım sevgili Asırlardır Anadolu coğrafyasında yaşam mücadelesi
vatan daşlarımıza seslenerek , yeni yılın onlara hak veren Türk, Kürt, Süryani, Arap, Ermeni gibi halklar
ettikleri güzellikleri getirmesini diliyorum. dünyaya en büyük kardeşlik örneğini verebilmişlerdir.
Göçmenlikten, deyim yerindeyse, "yeni İsveçliliğe" B i z , Süryani halk ı ve Fe derasyonu olarak , bu
olan dö nüşümlerini ülkemiz için en yararlı olacak kardeşliğin, daha nice yıl ve asırlara taşınabilmesini
biçimde gerçekleştirme süreci n de olan vatandaş­ diler ve bu vesile ile de bu kardeşlik ve barışın devam
larımızın eğitime, bilime, kültüre olan inançları şüphe edebilmesi için hepimize bazı görevlerin düştüğünü
yok ki yeni yılda daha da güçlenecektir. Prizma dergisi­ vurgulamak isteriz.
nin bu bakımdan yol gösterici olmasını umuyorum. Özell ikle yirminci asr ın so n yılına g ir d iğimiz bu
Ayrıca, bu yıl birçoğumuz için manevi bir anlam taşı­ günlerde, tüm halkların yeni yılını kutlar, 19 99 sene­
yan kutsal Ramazan ayının bu dö neme tesadüf etmiş sinin barış, kardeşlik ve savaşsız bir yıl olması dileğiyle
olması dolayısıyla da i.sveç'te yaşayan vatandaşlarımıza sevgi ve saygılarımızı iletiriz.
aileleriyle birlikte sağlık, mutluluk ve huzur dolu Keya Izol
günler diliyorum. Kürt Federasyonu Başkanı
Bu vesileyle, Prizma dergisi y,ayınının uzun ömürlü 1 9 9 9 yıl ı n da, ö ncel ikle ,
olmas ı ve toplumuza yararl ı h izme tler sunmas ı Türkiye'de bir barış ortamı
ümidiyle, vatandaşlarımızın yeni yıllarını bir kez olmasını istiyorum. Bu son
daha kutluyorum. d ö nemlerdek i k ışkır tma­
Osman Özkanat ların Kürtlere ve Türklere,
İsveç Türk İşçi Dernekleri Türkiye'de yaşayan herkese
Federasyonu Başkanı çok zarar vereceğ i n i dü­
Vatandaşlarımızın yeni yılını şünüyorum. B izlerin, yurt
ku tluyorum. Her yen i y ıl dışında yaşayan Kürtler ve
umutları da beraberinde ge­ Türkler olarak bu tür kış­
tirir. Biz de umutla; yeni yılda kırtmalara alet olmamamız
savaşlar ve kavgalar bitsin, gerekiyor.Umarım ki herkes sağduyulu düşünürek söz
problemlerin yerini çözümler ve davranışlarında dikkatli olur. Bu konuda hepimize
alsın ve problemleri çözebil­ görev düşüyor. Biz, Kürt Federasyonu olarak bu göre­
mek iç i n ye n i me to dlar vin bilincindeyiz.
üretilsin istiyoruz. Kavga ve Kısacası, yirminci yüz yılın son una gel diğimiz bir
savaş ı n yer i n i d iyalog ve hoşgörünün almas ı n ı dönemde barış ve kardeşliğin esas parola olmasını ve
diliyoruz. herkesin birbirine karşı saygılı olmasını diliyorum.

s Prizma 1/99
BRAVO
KIZLAR!
" iz bu ser bestliği dürüstlüğümüzle, bile dışarı çıkamıyormuş orada...
Bailelerimizin güvenini kazanarak elde Kızlar dernek dışında da hep beraberler. Zaten çoğu
ettik. Kaybetmeye hiç niyetimiz yok. " birbiriyle akraba. Erkek arkadaşları ile ise durum
farklı. Yıllarca beraber okudukları çocukluk (erkek)
Tensta Kızlar Derneği, arkadaşlarıyla yolları dokuzuncu sınıftan sonra ayrı­
yılında dokuz kızın lıyor. Öyle ki, karşılaştıklarında selam bile vermiyorlar
birbirlerine. Dedikodu olmasın diye.
-arı ııerne1<
biraraya
oıag . ııerı bifl-•. Evlenen kızlar ayaklarını kesiyorlar dernekten. Malum,
giirııerırı hayat gailesi, yerine getirilmesi gereken sorumluluk­
lar...
Yabancılarla, yani İsveçli ile falan evlenen yok gibi.
Gülsen: Kululu erkekler istediğiyle evlenir. Ama
kızları İstanbullu'ya bile vermezler.
Zeliha: Bırakın yabancıyla evlenmeyi, biz daha
akraba evliliğini bile aşamadık.
Özlem: Biz Boluluyuz. Bizde akraba evliliği çok
a�p.
. Zeliha: Bizde ise akra baya
--- "<::

gelmesiyle ku­
Derneğin bugün on
tiç - yirmi üç yaş arası kırk beş üyesi var.
Dernek olarak, basket, fotoğraf, saz, ud kursları
düzenliyorlar. Okul zamanı ise gereksinmesi olan
çocuklara derslerinde yardım ediyorlar.
Bir dönem "forum"' tiyatrosunu kurmuşlar.
Sahneledikleri oyunlar büyük ilgi görmüş. Çünkü;
konuları günlük hayattan seçiyorlar ve seyircileri
de oyunun içine katıyorlarmış.
Zeliha: Doğaçlama oynuyorduk. "Dedikodu"
konulu oyunumuz çok tutuldu. "Dışarı çıkma yasağı':
" Ezen-ezilen" konularında da oynadık. Oyunun bir
noktasında duruyor ve seyircileri sahneye çağırıp "Siz gitmesin mantığı var.
olsaydınız ne yapardınız?" diye soruyorduk. Bu sefer Kızlar, dernekçiliğin bireysel ve
de aynı sahneyi, seyirciyle, yani anne ya da babamızla toplumsal gelişimlerine çok katkısı olduğunu düşünü­
oynuyorduk. yorlar.
Gülsen: Aynı oyunu Danimarka'da da oynadık ama, Zeliha: Okuldan sonra gidebileceğimiz, faaliyette
bizim ele aldığımız konular oradaki Türk grubuna bulunabileceğimiz bir yerin olması çok önemli.
çok abes geldi . "Oyununuz bize eski Türk filmlerini İsveçlilere pek yanaşamadığımızdan, kendi aramızda
anımsattı." dediler. bir şeyler yapalım dedik. Evde oturmakla birşey
Zeliha: Onlar sosyete oldukları için anlamadılar bizim olmuyor. Burada hem öğreniyor, hem eğleniyor hem
sorunlarımızı. de dertleşiyoruz.
Özlem: "Aa, ne kadar da geriymişsiniz." bile dediler. Komşu dernek, yani erkek tarafı genelde destekliyor
Ama, onları da anlamak lazım. Biz de Paris'e gittiğimiz­ kızların çalışmalarını. Ama, aralarında bu durumdan
de orada yaşayan Türkleri çok geri bulmuştuk. Oğlanlar hoşlanmayanlar da var.
Prizma 1/99 6
" 137 .000 kişi yanılıyor olamaz!
Siz de onlar gibi yapın,
ABF'in kurslarına katılın! "


STOC K H O LM
Sveavagen 41
Tel. 08-453 41 00 Fax: 08-20 26 90
Box 1305 1 1 1 83 STOCKHOLM

Restaurang MERHABA
GÜLERYÜZ
SICAK DOSTLUKLAR
Danimarka 'daki tiyatro gösterisinden sonra .. .
VE
Zeliha: Bizim toplumumuz kızların kendi ayaklarının
ü s tünde durmasını değil, erkekler tarafından LEZZETLi YEMEKLER
yönetilmesini istiyorlar. Kendi başımıza işler HİZMETİ NİZDEYİZ!
yaptığımızda hiç hoşlarına gitmiyor. Kıskançlık belki
de ... Ringvagen 110 T-bana Skanstoll
Özlem: Aslında, dernek olarak biz kabul etmiyoruz
erkekleri. Onlar da bizi kabul etmemişlerdi başlan­
Rezervasyon:08-644 20 60
gıçta.
Ya aileler ne diyor kızlarının dernekçiliklerine?
Zeliha: Buraya gelenlerin ai1e1eri
karşı değil. Ama bazı aileler
yan tarafta erkeklerin
översattnings Service
derneği olduğu için Her türlü tercüman ve tercüme ihtiyacınız karşılanır.
kızlarını buraya yolla­• Vekaletname, doktor raporları, diploma, mahkeme
mıyorlar. kararları, v.b. işlemleriniz diplomalı tercüman ve
çevirmenlerimiz tarafından yapılır.
Rinkebysvangen 70 A, 3tr • Möllan
163 74 SPJ\NGA
Tel : 08-795 34 94 • Tel/Fax: 08-795 34 1 5
Türkçe konuşan elemanımız vardır.

PRİZMA
GENÇLERE FIRSAT SUNUYOR
Özlem: Halbuki kapıyı da GENÇLER!
kilitliyoruz! Prizma'da kendi sayfalarınızı
Gülsen: Başlangıçta, arkamızdan çok dedikodu yapıl­ hazırlamak ister misiniz?
dı ama biz aldırmadık. Çünkü, biz derneğin adını
hiçbir zaman kötüye kullanmadık. Ailelerimize hiçbir Öyleyse, kısa bir özgeçmişiniz ve
zaman yalan söylemedik. kendinizi
Zeliha: Biz bu serbestliği dürüstlüğümüzle, ailelerimizin
güvenini kazanarak elde ettik. Kaybetmeye de hiç •
anlatan bir mektupla
niyetimiz yok. l'RlZMA'ya başvurun.
7 Prizma 1/99
■ ■

Bi Li M
ASKI Yazı: Gülderen Sonsuz


I
sveç'e hep siyasi ya da Karun ve Seher, bu ülkedeki beklen­
ekonomik göç nedeni ile tilerinin yerine geldiği kanısındalar.
gelinecek değil ya. Bazı- Hemen bir dönüş söz kon u s u
larımız da görev gereği hem de değil.Bu arada Umea'da doğan
İsveç kurumlarının davetlisi ola­ kızları İdil'de dört yaşını doldurmuş
rak geliyor. bile bu ülkede.
İşte size, İsveç'e 1 9 9 1 yılında, Karun : Yaşan tımızdan,işimizden
Umea'daki Norland Üniversitesinin memnunuz.İş yerinde, buranın
daveti üzerine gelen ve altı yıl ora­ kendine özgü sorunları olsa da,
da çalıştıktan sonra, Stockholm' bunlar ile şimdilik baş edebiliyoruz.
deki Karolinska Hastahanesinden İnsan yaşadıkça, deneyimleri arttık­
aldıkları iş teklifi üzerine Stock­ ça anlıyor ki yaşam hiç bir yerde öyle
holm' e ye rleşerek halen bu güllük gülüstanlık değil.
hastahanede uzman olarak görev Türkiye'deki doktorlar ile bura­
yapan Karun Korkmaz ile yine aynı dakiler arasında çok büyük bir fark
" İsveççe öğrenmek te hastahanede Farmakolog (Eczacı) olmadığını düşünüyor Ka run
bir zorunluluk olmamış olarak çalışan eşi Seher Korkmaz. Korkmaz.
onlar için. Çoğumuz gibi Hacettepe Tıp Fakültesinde Kalp ve Karu n : Diğer bölümlerdeki
Damar Hastalıkları bölümünü biti­ doktorları değerlendiremem ama
o kurs senin ren Karun Korkmaz, 1990 yılında benim uzmanlık alanıma giren kalp
bu kurs benim diyerek kalp ve damar cerrahisi uzmanı ve damar cerrahisinde, Türkiye'
zaman kaybetmemişler. oldu. Aradan çok geçmeden, 1 9 9 1 dekilerle buradakiler arasında çok
Çünkü, bilim dili İngilizce." yılında, Norland Üniversitesi büyük bir fark yok. Ben, buraya
tarafından iş teklifinde bulunuldu davet edilerek geldim ve gördüm ki
doktor Karun'a. Artık kalp damar kendi ülkemde çok iyi bir cerrahi
cerrahi uzmanlığına İsveç'in kuzey eğitimi almışım. Bizim meslekte
kentlerinden birisi olan Umea'da modern teknoloj iyi takip etmek
devam edecekti. Seher Korkmaz ise, gerekir. Türkiye, bu konuda geri
Türkiye'de Hacettepe Üniversitesi olabilir ama cerahi açısından bakar­
Farmakoloji bölümünü bitirdikten sak İsveç'ten daha geri değil.
sonra, Ankara Tıp Fakültesinin Seher: Eğitim bakımından sınıf
Farmakoloj i bölümünde ihtisas hacmi bakımından büyük bir fark
yapmıştı ve sıra doktorasını yap­ yok. Fark şurada var ; temel tıp
maya gelmişti. bilimlerine olan ilgi, araştırma
Seher: Aslında bir yıllığına geldik, yaparken size sunulan imkanlar
kısa bir yurt dışı deneyimi olacaktı burada daha çok. Türkiyede olan
mesleğimiz için. Türkiye'de bilimsel kayanaklan ancak profosyeneller
araştırma yapmak için kaynaklar çok kullanabiliyor, öğrencilerin bu kısıtlı
yetersiz. Kurumlar en basit labara­ kaynaklardan yararlanması hemen
tuvar aletlerini bile alacak durumda hemen hemen imkansız..
değil. İsveç bu açıdan çok zengin bir Türkiye'deki hastahanele rle
ülke .Belki bu yüzden İsveç bize buradakileri kıyaslamak mümkün
cazip geldi, geliş o geliş. Doktoramı mü acaba?
da Umea'da tamamladım bu arada. Karun: Buradaki hastahaneler
Prizma 1/99 s
modern teknolojisiyle tüm imkan- Karun: Bir çok yabancı insanın dil sadece miletimiz aynı diye de ilişki
lara sahip. Türkiye'de bir kaç hol- sorunu olduğunu hepimiz biliyoruz. kuramasınız. Görüştüğümüz ahbap­
dinge ait hastahaneleri saymazsak, Bu sorun birazda motivasyon, yani larımız var, ama zaman problemi
diğer has taneleri buradakilerle isteyip istememek meselesi. İnsan yüzünden sık sık bir araya gelemi­
karşılaştıramayız. Kaldı ki, İsveç' isterse bir yılda olmayabilir belki yoruz. Kızımızla bile gönlümüzce
teki hastahanelerin standartları ama, bir kaç yılda öğrenir bir dili. ilgilenemiyoruz.
dünya standartları içinde bile çok Bir göçmen burada yaşamak isti­ Seher: Allah'tan annem burada.
yüksekte kalıyor.. yorsa, bu ülkenin olanaklarından Yoksa, bu kadar y oğun çalışma
S eher: Alt yapısından gündelik faydalanmak istiyorsa, dilini öğren­ temposunun içinde çocuk sahibi
temizliğine kadar her şey olması mek zorunda. Ayrıca sadece dili öğ­ olmak çok zor.
gerektiği gibi. renmek te yetmez. Bu ülkenin bir Korkmaz'ların İsveç'teki hayatları
Karun: İsveçliler hastahane inşaat- ' tarihi var, gelenekleri var, anlıya­ çoğu kişiden daha sorunsuz, daha
ının apayrı bir teknik olduğunun cağınız devam eden canlı bir süreç yoğun ve doyumlu görünse de, vatan
bilincindeler. Burada, her hangi bir bu. hasreti herkes gibi onları da etkiliyor.
inşat şirketi hastahane yapamaz. Sohbetimiz iş ve toplumsal değer­ Seher: İsveç'te yaşamak güzel ama,
Ancak , bu konuda uzmanlaşmış lendirmelerinden günlük yaşama karlı ve soğuk havaları seviyorsanız.
firmalar inşa edebilir hastahaneleri. kayıyor yavaş yavaş. Buradayken, Türkiye'yi özlüyoruz,
Kuşkusuz , Türkiye de inşaat U me a' da geçirdikleri günleri arkadaşlarımızı, akrabalarımızı, eski
alışkanlıklarımızı arıyoruz.
Karun: Sadece onları mı? Havası,
sıcağı. ...
Seher: Neden olduğunu açıklamak
zor ama, insan hep bir parçasını
orada bırkamış gibi hissediyor
kendisini.
Herşeye rağmen burada kalıcı gibi
görünüyor Korkmaz ailesi. Çünkü;
bu ülkede kendilerine sunulan
bilimsel araştırma, inceleme ve
geliş me olanaklarından , çok
memnunlar.


Seher ve Kanın Korkmaz buraya davetli olarak geldiler. ..
al anında gelişmiş b ir ülke , ama gülümseyerek anımsıyorlar. Umea'
hastahanelerin inşası açısından luların daha cana yakın oldukları
henüz çok geri. Korkmaz'ların ortak kanısı.
Gö rünen o ki; Seher ve Karun , Seher: Umea, küçük bir kent. Tra­
göçmen ayrımcılığını pek yaşama- fik problemi yok. Öğrenci şehri. Gelecek sayımızdan
mışlar. İsveççe ö ğrenmek de bir Mesleğiyle ilgilenmek , sakin bir
z orunluluk olmamış onlar için . hayat yaşamak isteyenler için çok itibaren, sağlık ile ilgili
Çoğumuz gibi o kurs senin bu kurs güzel. Ayrıca insan ilişkileri de da­ her türlü sorunuza, bu
b eni m diyerek z a man kaybet- ha sıcak. Büyük kentlerde kimsenin sayfalarda,
memişler. Çünkü, bilim dili İngi- kimseyle ilgilencek hali yok.
lizce.
Karun ve
Zaman darlığı nedeniyle buradaki
Seher: Araştırma dünyasında her Türk t oplumuyla fazla ilişki Seher Korkmaz
şey İngilizce.Ben, İsveççeyi "fıka" kuramamışlar. tarafından
odasındaki sohbetler sayesinde öğ- Karun: Herkes bir koşturmaca yanıt verilecektir
rendim diyebilirim. içinde zaten , ayrıca, insanlarla
9 Prizma 1/99
otkyrka belediyesi,

B Fittja'yı kalkındırmak için


devletten 40 milyon kron
alınca bütün dikkatleri üzerine çekti.
Tarih 1 6 Nisan 1 9 9 8 . Botkyrk a
belediyesi Fitj a bölgesini k alkın­
dırmaya yönelik bir proje hazır­
lamış ve bu proje için İçişleri Ba­
kanlığından 40 milyon kron almayı
başarmıştı.
Haber İsveç medyasında bomba
gibi patladı. Bütün gözler Fittja'ya
çevrildi. Uzun süre bu 40 milyon
konuşuldu. Yabancı düşmanları,
"Devlet yine bizim ödediğimiz ve r­
gile rle karakafalara hizmet veriyo r. "
derken, göçmenler,
" İsve çliler yine bizi kullanara k
milyonlara kondu. " dediler.
Asıl istenen miktar
100 milyon kron!
Botkyrka Belediyesi, bu proje için
ilk başvuruyu 3 Mart 1 9 9 8 ta­
rihinde y apıyor . Bu b aşvuruda
projenin gerçekte 200 milyon krona
gereksinmesi olduğu yazılıyor ve
bu mikt arın yüz milyon kronu
İçişleri Bakanlığından talep edi­
liyor. Bir buçuk ay sonra, yani 16
Nisanda istenen miktarın milyonlar ve büyük umutlar vaat
kırk milyonluk b ö- eden bir proje olunca daha kelli
lümü onaylanıyor. felli birileri ile k arşıl aş ac ağını
Paralar alındıktan sanıyor insan.
hemen sonra kollar Annika, 3 2 y aşınd a. Göçmenler
sıv anıyor ve Eylül hakkında pek fazla bir tecrübesi
ayından itibaren de olmasa da proje idare etme konu­
projenin uygulama- -s unda oldukça deneyimli ve en
sına geçiliyor. Proje önemlisi de, kendine güveniyor. Bizi,
sorumlusu ol ar ak yani Türkiyeli topluluğu t anıyıp
Stockholm belediye- t anımadığını sorduğumuzd a,
sinde pl anl amacı Fittj a'd a otur an g öçmenlerin
olarak çalışan çoğunluğunun Türkiye'den geldiği­
Ann i k a L i n db l a d n i bildiğini ama haklarında fazla
seçiliyor. bilgi sahibi olmadığını söylüyor.
Annika bu konud a Projenin uygulanması sırasınd a
deneyimli, daha ön- bütün Fi ttj ahl arı t anıy ac ağını
ce, benzeri bir proje umuyor.
için Güney Afrika'da 1998 yılının sonlarında 40 milyonun
görev yapmış. Şimdi büyük bir kısmı bitmiş ama Anni­
sıra Fittj a'da. İnsan ka, 1999 ve 2000 yıllarında otuzar
Annika'yı g örünce milyon daha alacaklarını umuyor.
" Bu küçücük kız mı Neden Fittj a?
kalkındıracak yılla- Çünkü; Fittja 70 9 10 nüfuslu Bot­
rın Fittja'sını?" diye kyrk a Belediyesi'nde en fazl a
düşünmeden edemi- göçmenin bulunduğu bölge. 6970
yor . Ş artl anmışlık nüfuslu Fittja'nın %87,3 'ü göçmen.
iş te; işin ucund a Bu nüfusun büyük çoğunluğu işsiz
Prizma 1/99 10
Fedakar anneler! pıyorlar. Bu projeyi halka açı k ola­
Aslında kad ı nların çoğu çocuk ve rak gerçekleştirmek için göster­
o k u l s o ru n l a r ı y l a ilgili grub a dikleri çaba i s e iyi niyetlerinin
katılmışt ı . Hem de b u kad ı nları n göstergesi. Zaten, halk ı n işbirliği
çoğu hepsi Türkiyeli idi. olmadan gerçekleştirmenin müm­
Kısacası, kadınların, kadı n sorun­ kün olmadığı bir proj e bu. Tam
lar ı grub una kat ı lmamasın ı n as ı l da bu nokta da iş Fittj alılara düşü­
nedeni, çocuklarını n sorunlarını ve yor. Projeyi izleyecek, yönlendirecek
gereksinmelerini kendi sorunların­ ve hesap soracak olan onlar. İsveç,
dan ve isteklerinden daha önemli son yıllardaki olumsuz gelişmelere
bulmalarıydı. rağmen hala bilginin ç o k kolay
• En çok istedikleri ise çocukları na al ı nabildiği, hakların aranabildiği
doğru dürüst İsveççe öğretilme­ kurum ve kuruluşların bulunduğu
siydi. "Biz im çektiğim iz sıkı n t ıyı bir ülke. Her resmi görevli, vatan­
çocukla rı m ızın da çekm esini iste­ daşa bilgi ve hesap vermekle yü­
m iyo ruz. " diyorlar ve okula giden kümlü. Fit tj al ı lar bu durumu iyi
çocuklarının sınıfında İsveççe'den değerlendirerek kendileri için
Lena Kalm elid; çok Türkçe'nin konuşulduğundan yapılan bu p rojenin peşine düşmek
'Hep göçmen le r, h ep göçmen ler. Biz de yakınıyorlardı. Hatta öğretmenler z o r u n d a l a r . E ğ e r b u n u g e r ç e k­
varız b u ra da. Biraz da bizim le bile işin kolayına kaçarak Türkçe leştirmez de bazıları gibi " aman
ilgilen in. "diyo r. konuşuyorlarmış . s e n d e " d e r s e Fittj al ı l a r , s o n u ç­
Ve gençler l a r ı n d a n e tki l e n e c e k ol anlar ı n
ve kendi içine kapalı olarak yaşıy or. K a t ı l ı m ı n en faz l a o l d u ğ u ve ken dileri ve ç o cukl arı o l a c ağını
Çünkü ; Fittja'nın adı halk arasında tartışmal arın en hararetli geçtiği hatırlatmayı gereksiz buluyoruz.
" sorunlu b ölge" ye çıkmış durum­ grup gençlik grubuydu. Biz, Prizma olarak bu proj eyi takip
da. Çoğu Türkiy eli olan gençlerin e n e tmeye devam edeceğiz. Siz oku­
Fi ttjalıların güvenlik ve kadınlarla önem verdikle ri konulardan biri yucularımızdan da bu konu ile il­
ilgili hiçbir problemi yok gibi o kuldan sonra ne yapacakları idi. gili mektup bekliyoruz . . .
Ann i k a " Fi t tja ile i lgili ka ra rla rı Ç o ğu , kendi i şye rlerin i
Fittja lıla rla birlikte vereceğiz " diyor. açmak ve belediyeden de
Bunu gerçekleştirmek için de hal­ bu konuda destek
ka açık toplantılar dü zenliyor. g ö r m e k i s tiy o r l a r d ı .
B u to pl antıl arın ikin cis i 9 Aralık Bunun yanı sıra, bir
Çarş amb a akş amı gerçekle ş tiril d i . a r a y a g e l e r e k b o ş z a­
S aat altıd a b aşlayan to pl antı d ö rt m a n l a r ı g e ç i r e c e kl e r i
saat s ürdü . Katılımın ,oldukça yük­ lokaller, meslek kursları,
sek olduğu toplantıda, halkın s o­ o kul d aki d e rs l e ri n i t a­
run, beklenti ve taleplerini ile tecek­ mamlayıcı kurslar ve İn­
leri s er b e s t çalışm a gru pları qluş­ terne t kafe açılması da
turulm u ş tu . Bu gr u plar; gen çlik, çok önemliydi gençler­
okul, güvenlik, çe vre , kadın ve im iz i çi n . İ ç l e r in d e n
kültür kon ularındaydı. biri nin ehliye t ala bil­
Gr u pların arasında en çok rağbe t m ek i çin b ele diye ni n
gö re n ge nçlik ve oku l s o ru nl arı yardımcı olmasını is te­
gr u plarıydı. mesi gülüşmelere neden
En az ilgiyi d ör t kişiyle g üvenlik olduysa da haklı bulun­
gr u bu görürken, yalnızca on beş ve du ve p ro gram ka p s a­
on altı yaşlarındaki iki genç kızın mına alındı.
katıldığı kadın gr u bunun hali içler İş Fittj alılara düş üyor
acısıydı . Biz, " Herhalde Fittja ' da Fittj a büy ük a tılımlar
yaşayan kadınların hiçbir sorunu ve içinde. Görünürde Bo t­
kendileriyle ilgili talep leri yok' " kyrka B ele d iye s i ve
dediğimizde, gr u p sorumlus u bu proje sorumluları aldık­
görüş üm üze katılmadı ve " Evdeki ları p aranın hakk ı n ı
baskı öyle çok ki, bu tür çalışma­ verebilmek ve vaadlerini
lara katılmaya ne cesaretleri ne de yerine getirebilmek için
istekleri var. " diyor. ellerinden gel eni ya-
11 Prizma 1/99
ISLAM'IN

"o' c o Oır '- ıı


1 4 Kasım Cuma rtes i a k şamı, Mevlevi dergahına götürmüş.
İstan bul'dan gelen derv işler " Mevlev il ik b ir yaşam b i çim id ir.
İsve çhükümet in in yapamadığını İnsanın, insan olmayı öğrenme
yaptılar ve b ir a kşamlığına da o lsa sanatıdır ve bu öğ ren im hiç bitmez."
İsveçliler ile g ö çmenlerin kaynaşmasını diyor.
sağladıla r. Yurt dışında Sema ayinleri yapmak
Sema g öster ilerine gelenlerin yarısı maddi bir kazanım geti rmiyor
İsveçli, yarısı g ö çmendi neredeyse. dervişlere. Onları davet eden kuru­
luş masraflarını ödüyor, onlar da
kutsal kabul ettikleri bu görevlerini Şahiıı Şair - 15 yaşmdan
" Mevlevflik yerine getirmek için işlerini güçle­ bu yana ,\levlevı
bir yaşam biçimidir. rini bırakıp yola çıkıyorlar. ya da endişesi yaşamazlar mı hiç?
İnsanın, insan olmayı Kimisi öğrenci, kimisi serbest mes­ "Allah 'a h izmet etmen in yolu insana
öğrenme sanatıdır ve lek sahibi . Şahin Şai r sigo rtacı h izmet etmekten ge çe r. Ailen izin, ço­
bu öğrenim hiç bitmez. " mesela. cu klarınızın karnını doyurmak için
Bir mevlevinin günlük hayatı nasıl­ yemek yapmaktan, ekmek parası için
dır acaba? Dünyevi işlerle meşgul­ çalışmaktan daha kutsal ne ola bilir
Derviş deyince, Sema grubu deyin­ ken Allah'tan uzak düşme sıkıntısı k i ?" diyor Şahin Şair.
ce çoğunluğun kafasında dünya­ Bizim ıvırzıvır diye görüp anlamsız
dan elini eteğini çekmiş ak saçlı, "Biz takiyenin her türlüsüne karşıyız. bulduğumuz bir çok iş onlar için
ak sakalı dede görüntüleri oluşu­ Takiye politiktir. Bizim politikayla ibadetin çeşitli yollarından biri.
yor. Bu görüntüye uyanlar da var Sema ayinleri ise Allah ile doğru­
elbette ama Stockholm 'e gelen
işimiz yok. " Öyle ya, " Ya
dan bağlantı kurdukları çok özel
derviş grubunun görüntüsü bam­ anlar.
göründüğün gibi ol, ya da olduğun
başkaydı. Avrupalıları aratmaya­
gibi görün. " diyen Mevldna 'nın
Ruhların doyduğu akşam
cak modernlikte bir grup genç in­ öğrencilerine takiye yakışır mı hiç. " 14 Kasım Cumartesi akşamı derviş-
san ...
Zaten kendileri de "Avrupalıla r, bize
İslam'ın hoş çocukları d iyorlar" diyor.
Hele Sema grubunun liderinin iyi­
ce yaşlı olması gerekirmiş gibi geli­
yor insana.
Ama, karşımıza son derece modern
giyimli genç bir derviş çıkıyor.
"Yoksa takiye m i yapıyo rsunuz ?" diye
şakayla karışık sorumuza ciddi, la­
kin gönlümüzü ferahlatan bir cevap
alıyoruz.
"Biz tak iyen in her tü rlüsüne ka rşıyız.
Tak iye polit ikt ir. Biz im pol it ikayla
işim iz yok." Öyle ya, " Ya g öründüğün
g i b i ol, ya da olduğun g i b i g örün. "
diyen Mevlana'nın öğrencilerine
takiye yakışır mı hiç.
Sema grubunun başı Şahin Şair,
34 yaşında, Üsküdarlı. 15 yaşında,
ney sesine vurulmuş ve bu ses onu Onlarm derdi nefisleriyle. Sırları Alla/ı ile kendi aral.arrnda.
Prizma 1/99 12
İnsanı asıl etkileyen de, dönme
eyleminin kendisinden çok, o
koşulsuz kayıtsız kendini bırakış,
o teslimiyet. Kime, neye ya da niçin
olduğu hiç önemli değil. Zaten o
ruh haliyle bunları düşünmek de
mümkün değil. Zamanın ve meka­
nın ötesine geçiyorsunuz, sadece
hissediyorsunuz ve . . . belki de
birşeyleri idrak ediyorsunuz.
Dervişler ise, Üzerlerinde kefenleri,
başlarında mezartaşları bir elleri
güneşe diğer elleri toprağa doğru
kendi eksenleri etrafında dö nüp
duruyorlar (Sahnede güneşin yerini
lambalar, toprağın yerini kablolar
almış, ne gam). Nefisleri ise sahne­
nin kenarında yatıyor ve ayinin bit­
mesini bekliyor.

Ge l, ge l; ne olursan ol yine ge l
Kafir, putperest, mecus i olsan da
yine ge l
Bizim de rgahımız ümi tsiz lik dergahı
deği ldi r,
Yüz kere t övbeni bozmuş olsan da
yine ge l

Konu Türk kü ltürü ve manev i


değer lerimiz o lunca manga lda kü l
bırakmayan lar neredeydi ler ?
Galata Mevlevihanesi Sema Gru­
bunu buraya Ozan Sunar'ın kurdu­
ğu Re:Orient bir haftalık Mistisizm
programı kapsamında getirdi. Bu bir
hafta b oyunca, büyük dinlerdeki
mistisizm konusu tartışıldı.
ler için olduğu kadar salonu dol­ etmek çok güç. Müziğin etkisiyle Bu toplantıları izleyenlerin çoğun­
duran yüzlerce izleyici için de�çok mi, yoksa sahnede huşu içinde luğu İsveçlilerdi her zamanki gibi.
özel bir akşamdı. Dervişler sahneye dönüp duran birkaç varlığın etki­ Hatta, Şahin Şair ile Sufizm ve
çıktığında nefesler tutulmuştu. siyle mi bilinmez, siz de oturdu­ Mevlevilik konulu açık oturuma
Sema ayini dualar ve il ahilerle ğunuz yerde transa benzer bir ruh bile gelenler yalnızca İsveçlilerdi.
başlıyor. Bu süre içinde de hem der­ haline geçiyorsunuz. İnsan bu durumu görünce, konu
vişler, hem de izleyiciler olaya kon­ Arasıra ayılıp ta olayın kendisine Türk kültürü ya da manevi değer­
santre olma fırsatını buluyorlar. dikkat ettiğinizde ise " Be mübarek­ lerimiz olunca mangalda kül bırak­
Daha sonra, bir saat boyunca hiç ler hiç mi yorulmazsınız, hiç mi mayanlar neredeler acaba diye
durmayan bir dönüş başlıyor. Bu birbirinize çarpmazsınız ? " diye soruyor ister istemez.
dönüş anında insan ruhunda uya­ soruyorsunuz kendi kendinize. Bu arada, bir soru da Re:Orient'e
nan duyguları kelimelerle ifade Döndükleri yerin kıyısı kablo dolu. yöneltmek istiyoruz.
İnsan, dikkatlice yürüsebile Şahin Şair ile olan toplantı, İngilizce
kurtulamaz o kabl olara d olan­ yapılacağına, Derviş 'in kendi
"Bizim ıvırzıvır diye gör üp anlamsız dilinden İsveççe ' ye çevrilerek
maktan. Derviş ler ise sanki
bulduğu muz bir çok iş onlar için kabloların arasında değil de yapılsaydı nasıl olurdu acaba?
ibadetin çeşitli yollarından biri. bulutların üstündeymişler gibi Malum, herkes İngilizce bilmek
Sema ayinleri ise Allah ile doğrudan döndükçe dönüyorlar. zorunda değil. Üstelik, böylesine
ağlantı kurdukları çok özel anlar. " Bu dönüşten normal bir insan derin konuları insan en iyi kendi
olup ta etkilenmemek imkansız. dilinde anlatır ve anlar.

13 Prizma 1/99
Prizma 1/99 14
bile sağduyuyu bırakmadan akılcı bir meden edemiyor insan. Türkiye ile Bakın İsveçli bir gazeteci, Lasse
şekilde tartışmamız gerekiyor. ilgilenmemeliyiz anlamına gelmi­ Anrell "Aftonbladet" gazetesinde ne
Bu sorunların çözülmesi için, içinde yor bu. Ama, Türkiye'de, Türkiye' diyor bu konu ile ilgili.
yaşadığımız toplumla ilgilenerek nin sorunlarıyla ilgilenecek mil­ " O çocuklar, arkadaşlarını kurtar­
haklarımıza sahip çıkmamız ve koru- yonlarca insan var. Buradaysa, bizim mak için kendilerini ateşin içine
mamız gerekiyor. Bunu ise, öncelikle sorunlarımızla ilgilenecek, hakları­ attılar. .. Hep gençlerin bencilliğin­
kendi aramızdaki birliği sağlayarak mıza sahip çıkacak olan sadece biz­ den, sorumsuzluğundan, tembel­
gerçekleştirebiliriz. Biz kendi ara- leriz. liğinden yakınır dururuz. Ama,
mızdaki birliği sağlayamadıktan, Bu arada, bu acı olayda İsveç çapın­ gördük ki, söz konusu yaşam ve
kendi haklarımız için mücadele et- da meydana gelen birliği de göz ardı ölüm olunca, onlar, biz yetişkinlerin
medikten sonra İsveçliler ne yapsın? etmemek gerekir. çoğunun cesaret edemeyeceği büyük
Örnek mi istersiniz. Alın size bu ' İsveçliler belki de ilk defa duygusal bir güçle arkadaşlarının yardımına
sayımızda yer alan Fittja projesi. İşte bir yakınlık kurdular bizlerle, acımı­ koştular...
size milyonlar, işte olanaklar. Dev- zı yürekten paylaştılar. Ölümün v e Gazetelerde yazan yazılar, televiz­
letten büyük paralar alınıyor orada acının mi lliyetinin o lmadığının on-far yonlarda yapılan yayınların, bütün
yaşayanların yaşama koşullarını da- da farkında. Olayın üzerinden İsveç'i saran hüznün ve dayanışma­
ha iyi yapmak için. Peki, bu alınacak haftalar geçmesine rağmen, yapılan nın acılı ailelere bir tesellisi olup
kararları belirleyen halka açık top- her toplantıyı kazada yaşamını olmadığını bilmiyorum.

DESSA BA RN VAR EN DEL


AV
S V E R I G E S F R A M t \O \

lantıya kaç kişi katıldı bizden? En yitiren gençlere saygı duruşu ile açtı­ Ama, en azından acılarını yürekten
fazla on ya da onbeş kişi. Bundan lar. paylaştığımızı anladıklarını umuyo­
sonraki toplantılar da böyle olacak Sembolik de olsa, güzel bir dayanış­ rum.".
muhtemelen. Biz sıcak odalarımızda ma örneğiydi bu saygı duruşları. Yazının kendisi uzun ve duygu yük­
Türk kanallarından yayınlanan Bu güne kadar sorunlara, kötülük­ lü. Biraz da toplumsal bir günah çı­
"Aynalı Tahir"i seyredip onun lere yoğunlaştık da ne oldu. Gazete­ karma gibi. Belki de, "bazı" İsveçliler
sorunları için kederlenip duruyorken lerin, dergilerin arşivlerini karıştırıp ancak bu olayla, bizlerin de insan
birileri bizleri doğrudan etkileyen on-yirmi yıl geriye gittiğimizde deği­ olduğunu en az kendileri kadar in­
yaşamsal kararlar alacak. "Apo'yu şen hiç bir şey olmadığını görü­ sanca yaşamaya hakkımız olduğunu
Türkiye'ye verin (ya da vermeyin)" yoruz. Bu sefer bir değişiklik yapa­ anladılar.
diyerek sokağa çıkan gruplar , lım ve karanlıkların içindeki ışığı Bizlere düşen görev bu duygusal
gençlerimizin, burada yaşayan insan­ görmeye çalışalım. Yani, bu kadar dayanışmanın farkında olduğumuzu
larımızın sorunları, ihtiyaçları için dışlandığımız bir toplumda en acı belli ederek her alanda sürmesini
de birlik olup sokağa dökülseler, top­ günümüzde bizimle duygu birliğine sağlamak. Farkedilmeyen iyilik ve
lumu ve kurumları etkilemeye çalış­ giren insanların güzelliğini, dostluk güzellikler çabuk kaybolur çünkü.
salar nasıl olur acaba diye düşün- ve dayanışmasını.
1s Prizma 1/99
�ntaıvaıı Tomte
• •
SEVGiLi NOEL BABA, BANA DA
ARMAĞANLAR GETİR!
Yazı ve Fotoğraflar: Abdullah Gürgün
ürkiye 'de doğdu Gelir çocuklara armağanlar dağıtır.

T Türkiye 'de öld ü. Evi


Finlandiya 'da, adresi
Kuzey İsveç 'te. İzlandalıla ra g öre geçen
Kimi zaman bacadan girip odanın
içindeki çam ağacının dibine bırakır
hediyeleri,kimi zaman pencereden
y ı l İz l a n d a 'y a g ö çt ü . . . Me za r ı içeri atar, kimi zaman da kapının
Türkiye 'de, cesedi İtalya 'da, kendisi önündeki ayakkabıların içine sak­
her yerde. . . Japonyada çekik g özl ü lar.
Güney Afrikada kara der ili. . . "Kim­ 6 Aralık Aziz Nikola günü ile 6 Ocak
dir bu garip kişi ?" diyeceksiniz. tarihleri arasında değişik ülkelerde
O, dünyanın en ünlü gezgini, her­ dolaşır.
kesçe sevilen babasıdır. Çocukların Noel Baba, asıl memleketi Türkiye'
sevgilisi, yoksulların yardımcısı, ye ise iyice kırgın. Ne evi barkı var,
denizcilerin koruyucusudur. ne de umursayan kimsesi . Antalyalı Tomte
Onu herkes tanır ve kendi dilince Ülkesinin daha başka binlerce Aslında, bu sevecen ihtiyar Arıado-
çağırır. Aziz Nikola, St. Nikalaus, zenginliği gibi, O da güzel mozaiğin­ 1u'da Akdeniz sahillerinin güzel
Santa Claus, Sinter Klaas, Ded den silinmiş gitmiş. Son yıllarda kenti Patara'da doğmuştur. Doğum
Moroz, Joulua Pukki, Jöuluvana, Noel Baba Vakfı y ö neticisi tarihi için degişik görüşler var. 2 70
Jultomte, Weihnachtsmann, Father Muammer Karabulut ve birkaç yılında doğdu diyenler var. 2 65 yılı
Christmas, Pappa Noel, Noel Baba özverili insanın girişimiyle 6 Aralık civarı diyenler var. Yuvarlak hesap
isimlerinden bazıları . . . tarihinde Demre'deki kilisesinde 300 yılı diyenler var.
Noel bayramlarında kimi yere atına yapılan ayini ve etkinlikleri saymaz­ Noel Baba, iyi bir eğitim gördükten
biner gelir, kimi yere geyiklerin çek­ sak kimsenin bu ünlü hemşehri­ sonra papaz olur. İyi yürekliliğiyle
tiği kızağıyla, bazı yere motorsikle­ mize sahip çıktığı yok. Bu etkin­ çevrede herkesin sevgi ve saygısını
tiyle . . . Helikopteriyle geldigine bile liklere Hıristiyan propagandası diye kazanır.
tanık oldum . Yakında uzay me­ karşı çıkanların sayısı da dehşet · Gemicilerin Azizi
kiğine de binerse şaşmam. verici. Gençliğinde Mısır ve Filistin'de
dolaşır. Söylenceye göre; Kudüs'ten
d ö nerken fırtına çıkar . Gemi
denizde bir ceviz kabuğu gibi sal­
lanırken tayfalar, Noel Baba'dan
kendileri için dua etmesini isterler.
Noel Baba'nın duasından biraz
sonra fırtına diner. Bu işe Noel Ba­
ba da şaşar ama bozuntuya vermez
ve böylece gemicilerin azizi olur .
Kudüs dönüşü Myra'ya (Şimdiki
adıDemre) yerleşmeye karar verir.
Daha sonra da Myra Piskoposu olur.
Piskopos olması da ayrı bir alem.
Bir gün,sabah erkenden kiliseye
geldiğinde tüm rahiplerin başına
toplandıklarını ve kendisini kucak­
ladıklarını görünce pek şaşırmış ve
buna bir anlam verememiş . " Sen
bizimyeni piskoposumuzsun" de-
Prizma 1/99 16
mişler. Aziz Nikola, yani Noel Baba,
gene anlayamamış . Rahipler izah
etmişler . "Piskoposumuz birkaç
gün önce öldü, onun yerini kimin
alacağını tartışıp duruyorduk. Dün,
"Yarın kiliseden girecek ilk kişiyi
seçin! "diyen bir ses duyduk. Siz ilk
gelen kişisiniz. Yeni piskoposumuzu
selamlıyoruz !"
Noel Baba daha gençliğinde Hz .
İsanın ölüm yıldönümü olan 25
Aralık'ta yoksul ailelerin evlerinin
kapılarının önü ne altın elmalar,
oyuncaklar , çerezler bırakırmış .
Kimse de bu iyiliksever kişinin kim
olduğunu bilmezmiş . Bu yıllarca
böyle devam etmiş, Sonunda Myra'
nın gece bekçisi acaip bir giysi içinde
armağ anlar dağı tan bu kişiyi
yakalamış. Kafasındaki kukuletayı
Noel Baba'nın mezarı
çıkarınca bir bakmış ki, Noel Baba Hemen kiliseden bir kese altın çocuk yeniden dirilmiş.
karşısında afacan bir çocuk gibi getirip pencereden içeri atmış. Tarih Noel Baba 6 Aralıkta ölmüş. Ölüm
gülüyor . B ö ylece halk bu 25Aralık imiş . Adam bu parayla yılı 3 3 3 mü, 3 3 4 mü , yoksa başka
iyilikseverin kim olduğunu kızına çeyiz alıp evermiş. Diğer yıl yıl mı, bilen yok. Ama, ardından
öğrenmiş. yine atmış . İkinci kız evlenmiş . bi nlerce Noel Baba doğmuş ve
Noel Baba ile ilgili söylenceler Üçüncü yıl çok soğuk geçtiği için çocuklara armağanlar dağıtmaya
Çok yoksul bir adamın üç kızı var­ pencereler kapalıymış. Çatıya çık­ devam ediyor hala . . .
mış. O zamanlar çeyizsiz kız ever­ mış ve altın kesesini bacadan içeri Ne ki, her yerde, herkese değil . . .
mek mümkün değilmiş. Adamcağız atmış. O sıra, küçük kız çoraplarını Kendi ülkesinde çocukl arın
da çeyiz alacak parası olmadığın­ yıkamış kuruması için ocaktaki çoğunun boynu bükük.
dan sevgili kızlarını everemiyor­ ipe asmaya çalışıyormuş. Altınlar Boğaz tokluğuna sabahtan akşama
m uş . Büyük kız, kendisinin esir çoraplardan birinin içine düşü­ çalışan, seks ticaretinde kullanılan,
pazarında satılmasını ve parasıyla vermiş. Böylece küçük kız da çeyiz çatışmalara gönderilen çocuklar var.
çeyiz alınıp diğerlerinin evlendiril­ parasına kavuşmuş. İstanbulda ekmek dilenen, İzmir'de
mesi fikrini ortaya atmış. Diğer-leri Bir ara, Myra'da büyük bir kıtlık çöpleri karıştıran, Diyarbakır'da ya­
karşı çıkmışlar. Onlar. tartı-şılırken olmuş . O sıra, limana buğday lınayak çamurlarda dolaşan çocuk­
Noel Baba duymuş. yüklü bir gemi gelmiş. Noel Baba lar var.
allem kallem edip, gemi kaptanını Ve ben yine de oğluma bir kaç ar­
ikna etmiş ve erzağı almış. Gemi mağan alıp, süsleyip püsleyip salona
liman-dan ayrılmış, gideceği yere yerleştirdiğim plastik çam ağacının
varmış . Gemiciler ambarları bir dibine bırakmadan edemiyorum.
açmışlar ki, içerde öncekinden da­ Arkadaşları sorduğunda boynunun
ha çok erzak var. . . bükük kalmasını istemiyorum.
Noel Baba özellikle çocukları çok Noel Baba, ne olur boynu bükük ço­
severmiş. Yoksul, ana babası olma­ cuk kalmasın!
yan çocuklara bir meslek edinene
ve evlenene dek bakarmış.
Bir keresinde, üç okul öğrencisi YENİ YILINIZ
öldürülmüş. Noel Baba dilenci kılı­

,
ğında gelmiş ve katilleri ortaya kutlu olsun!
çıkarmış . Çocukları hayata dön­ Yeni yılda
dürmesi için Tanrı'ya yalvarmış .
Tanrı da meleklerini göndermiş ve tüm çocuklar
çocukları yaşama döndürmüş.
Bir keresinde de küçücük bir çocu­
şeker de yiyebilsin •
ğun ölmesine dayanamamış, üzün­ Abdullah Gürgün
o bir Antalyalı idi ... tüyle çocuğa öyle bir bakmış ki
17 Prizma 1/99
• • •
ADRESi BELLi
- MI
VEFASIZLIOIN?

S
avcı, çevirmen, sözlük doğrusu. Bu kaçışta en büyük des­ lara doğru yola çıkar. Kompartı­
yazarı, öğretmen Durusoy tek ve yardımı annesinden alıyor. man arkadaşı İsveçli bir doktordur.
Yazan'ın Yüksekova'dan "Tahsilimi anneme borçluyum. Doktorla İngilizce sohbet etmeye
Uppsala'ya savcılıktan öğretmen­ Babam, benim köy işlerine, özel­ başlar ve kısa zamanda ahbap olur­
liğe uzanan meslek yolculuğu ... likle davar çobanlığına çok yatkın lar. Doktor, Yazan'ın İsveççe öğren­
olduğumu bildiği için liseden • mek için yanıp tutuştuğunu gö­
1935 yılında Adana'nın Feke kaza­ sonra okumamı istemiyordu. Za­ rünce yol sohbetleri İsveççe kursu­
sına bağlı Göbelli köyünde dünya­ ten ancak abimi okutmaya gücü na dönüşüverir.
ya gelen Durusoy Yazan, yedi çocuk­ vardı. Abim, İstanbul Tıp'ta oku­ "O güzel insanı hep gönül borcuy­
lu bir ailenin oğlu. Babası kasaba­ yordu o zamanlar. Bense, ille de la anarım. Ertesi sabah, Stock­
nın adliyesinde başkatip. Yedi çocuk hukukçu, özellikle de savcı olmak holm istasyonunda vedalaştığı­
büyüten annesinin işi b aş ından istiyordum ... " mızda, İsveççe dilbilgisinin temel
aşkın. Evden ayrıldıktan sonra altı yıl kurallarını bagajıma atmış du­
Evden kaçış ortalıklarda görünmez. rumdaydım."
Henüz on iki yaşında iken, o devirde Dönüş İsveç macerası
kasabalarda ortaokul ve lise olma­ "Bir gün, 1960 yılının Temmuz İsveç'teki ilk yılında, meslek hane­
dığı için baba ocağından ayrılmak ayında, cebimdeki hukuk diplo­ sine bulaşıkçılık, postacılık, hamal­
zorunda kalıyor. masıyla babamın karşısına çıkı­ lık, şoförlük, kapıcılık gibi işleri de
"Ben de Cemal Süreya ve Fethi verince, beni affeti. Daha sonraları ekler. Çünkü devletten aldığı burs
Naci gibi hep yatılı okullarda Yüksekova'ya atandım ve üç yıl parası olan 5 50 kron tek odalı bir
okudum. Bu yüzden arkadaşlık boyunca savcılık yaptım orada." evin kirasına bile yetmemektedir.
duygusu, kardeşlik duygusundan Yıl 1966. Durusoy Yazan, Adalet Dil sorununu kısa bir süre içinde
daha çok gelişmiştir bende." Bakanlığının açtığı bir sınavı ç ö zdükten sonra, Türkler için
1954 yılında üniversiteye gitmek kazanarak o yıllarda yeni yürürlüğe İsveççe öğretmenliğine başlar.
için, babasının onay ve rızasını alma­ giren İsveç ceza yasasını incelemek "Burad aki yurttaşlarımın e n
dan evden ayrılıyor. Kaçıyor daha ve Türkçe'ye çevirmek üzere kutup- büyük sorununun, dil öğrenme
Prizma 1/99 1s
so-runu olduğunu sezerek, bir dertli. Bu konuda "Türkler dünya­ Ah, o sevgili ozanımız yaşıyor
eğitim seferberliği başlattım. nın en vefasız insanları." diyecek ka­ olup İsveç'e geleydi de, ben ona o
Haftanın yedi günü, Stockholm dar da karamsar. sorduğu adresleri bir bir göste­
kazan ben kepçe misali kurstan "İsveçlilerle zor dostluk kurulur reydim...
kursa koştu-ruyordum." ama, bir kere kurulduktan sonra Dostunu da düşmanını da hiç
Sözlük yazarlığı da artık arkanızdan hançerlenme unutmuyor
Durusoy İsveççe öğretmenliği ile de tehlikeniz yoktur. .. Türkler ile ise Asıl mesleği hukukçuluk, hem de
yetinmez ve 1 9 6 9 yılında terim kolay kurulur dostluk ilişkisi. çifte kavrulmuşundan ( 1 9 6 0'da
sözlükleri hazırlamaya başlar. (Ter­ Ama, marifet ilişki kurmak değil. Ankara, 7 3 'de Stockholm Hukuk
cümanlar için Terimler Sözlüğü; Onu insanca, efendice sürdüre­ Fakültesi) ama, hal ve gidiş ede­
Hukuk Terimleri sözlüğü ; Tıp bilmek ve yollar ayrılınca da o biyat. İnsanların vefasızlığından
Terimleri Sözlüğü ; Okullar için · ilişkiyi belli bir düzeyde tuta­ yakınıyorsa da, seveni sevmeye­
İsveççe-İngilizce-Türkçe Sözlük) bilmektir . . . Siz arkanızda sevgi ninden, dostu düşmanından çok.
"Bu uğraşı beni giderek sözlük Dostluklarına emek veriyor, özen
yazarlığına yöneltti. İsveççe ile gösteriyor. Belki de onun için ara
Türkçe arasında sağlam bir köprü sıra olan hayal kırıklıkları onda bu
kurmak tutku haline gelmişti kadar büyük ve derin etki yapıyor.
bende. " Dostunu da düşmanını da hiç unut­
Yirmi yıl kadar Devlet Göçmen muyor. Günümüzün gittikçe meka­
Dairesindeki başçevirmenliğinin nikleşen, duyguların neredeyse
yanı sıra, Stockholm, Uppsala, kodlarla ifade edilebilecek düzeye
Norrköping ve Linköping mahke­ indirgendiği dünyamızda o, duygu
melerinde mahkeme tercümanlığı ve düşüncelerini uzun mektuplarla
yapar. dile getiriyor ve bu mektuplar belli
"Ülkemizin başına gelmiş en adreslere gidiyor...
büyük felaket olan, 1 2 Mart ve 1 2 D urusoy Yazan'ın dil serüveni
Eylül, darbelerinin ardından, o devam ediyor. Şu sıralar, Uppsala
darbeleri izleyen karanlık yıllarda, Üniversitesi Türkoloji bölümünde
çevirmen olarak, nerdeyse on bine Türkçe ve çeviri öğretmenliği
yakın siyasi sığınmacının dosyası yaparak bilgi ve birikimlerini
geçti elimden. Hayatta en iyi gençlerle paylaşıyor.
bildiğim şeylerden biri, insanların "İkinci kuşak gençlerimiz ara­
bana emanet ettikleri sırları sında çeviri çalışmalarına yatkın,
saklamaktır." yetenekli insanlar var. Onları tek
1 9 72- 1 9 7 6 yılları arasında İsveç tek gün ışığına çıkarıp, birikim­
televizyonundaki "Aktuellt" isimli lerimi aktarmayı kutsal bir görev
haber programında çevirmenlik kabul ediyorum."
yapar. Nihayet, 1 9 8 4 yılında, en
büyük hayallerinden birini daha
gerçekleştirir ve 650 sayfalık İsveççe­
Türkçe sözlüğü hazırlar. Durusoy Yazan,
"İsveççe'ye ve İsveç toplumuna gelecek sayımızdan
özgü, yaklaşık 1 200 terim ve kav­
itibaren;
rama Türkçe karşılıklar bulma
onurunu taşıyorum. Ama, sözlük Göçmen Dairesi ve
alanında yapılacak çok iş var hukukla ilgili
daha." bıraktığınızı sanırken, bir bakı­ her türlü soru
Pek de kolay olmamış sözlüğü hazır­ yorsunuz cadı kazanları kurulmuş ve sorununuza
lamak. Sebep: İnsanlar ve onların bile ... Böyle yüzlerce, binlerce zehir bu sayfalardan
haset duyguları. gibi acı anılar. Bunları anlatmak
"Sözlük yaparken o kadar çok için Pınar Kür gibi bir romancı
yanıt verecek.
engellemeler ve olumsuzluklarla olmak gerek. Onun da Türk insa­ Bu konulardaki
karşılaştım ki, o günleri düşün­ nının vefasızlığından içi çok ya­ sorularınızı
mek bile bana hüzün veriyor." nıktır. Tıpkı benim gibi. . .. Hani ve sorunlarınızı
Türkler dünyanın en vefasız d e ğ e rli o z anımız C ahit Sıtkı PRİZMA'ya
insanları Tarancı bir şiirinde "Adresi belli
Türklerin vefasızlığından yana çok mi vefasızlığın?" diye sorar ya ...
yazın.
19 Prizma 1/99
bireysel devrimciliği toplumsal rünse de çok akıllıcadır. Uppsala'da,
devrimciliğe doğru yelken açar insanların önünde kuyruk olduğu
o yıllarda. bir tek pizzacı vardır ve bir
Sene 19 72. ikincisine ihtiyac olduğu ayan
Aradan d ö rt yıl beyan ortadadır. İşte bu ikinci pizza
geçtikten sonra çok restoranını da Çağlar açar. Tahmin
far klı bir ortamda ede-ceğiniz gibi işler çok iyi gitmek­
bulur kendisini tedir. Ama, dedik ya serde gelişim­
Çağlar. Toplumsal cilik var. Daha iyisi, daha yenisi
dönüşümünü öyle ya olmalı. Henüz iki yıl dolmadan, ne
da b ö yle gerçekleş­ yapsam da işimi geliştirsem diye
tirmiş ve artık bireysel kafa yormaya başlayan Çağlar, 80
dönüşümlerin peşine yılının başında İsveç'teki ilk kebap
düşmüş bir toplumda restoranını açar. Sonraki gelişimin
yani İsveç'te. hızı baş dö ndürücü. 8 7 yılına
Saffet Çağlar'ın İsveç'e gelir gelindiğinde İsveç genelinde sekiz
gelmez yaptığı ilk ve en önemli restoranın sahibidir artık. Hele hele,
iş, İsveççe sorununu halletmek "Elaka Mans" isimli tereciye tere
evrim ve isyan: Bu olur. Hemen İsveççe kurslarına yazı­ satan yani geleneksel İsveç

D iki kelime bir araya


geldiğinde, hele bir
de politik amaçla söylenirse pek
lır. Bu arada 25 yıl aynı yastığa baş
koyacağı hayat arkadaşı Barbro'yu
da bu kurslarda tanır (Barbro ve
yemeklerini hazırlayıp sun-duğu
restoran büyük ün ve başarı
kazandığı gibi İsveç'in en iyi

çok insanı özellikle de güç odak­ Saffet Çağlar 'ın 22 yaşında bir restoranı ödülünü de kazanır aynı
larını yerinden hoplatıyor. Ama, oğulları, 20 ve 16 yaşlarında iki · amanda da Çağlar'a en iyi işlet­
z
bu kelimeleri kişiye özel nitelikler kızları var.). meci ödülünü getirir. Bu ödülü ve­
olarak ele aldığımızda ortaya Çağlar, kurs dönemi bittiğinde bir ren İsveç Otel ve Restorancılar
bambaşka sonuçlar çıkıyor. Devrim taşla iki kuş vurmuş durumdadır. Birliği.
s ö zcüğü ; insanın elindekilerle Öyle ya, yeni bir hayata başlamak Tam da bu nokta da, Çağlar 'ın
yetinmeyip daha ö teye gitme için en önemli iki unsuru bir anda sıkılacağını ve yeni birşeyler yapıp
arzusunu ifade ederken, isyan ; bu halletmiştir. Hem dil problemini daha da gelişme hayalleri kura­
arzunun karşısına çıkan engelleri aşmıştır hem de düzenli bir hayata cağını bilmek için kain olmaya ge­
kaldırma gucunu anlatıyor. adım atmıştır. Artık ticari başarılar rek yok. Restorancılıktan ithalata
Anlaşılan 1950 yılında Gaziantep'te için yelken açmaya hazırdır. geçer bu sefer ve Türkiye'den
zengin ve köklü bir ailenin çocuğu Geleceğin parlak iş adamı, yeni ithale yönelik bir firma kurar. Bu
olarak dünyaya gelen Saffet Çaglar ülkesindeki iş hayatına mütevazi yetmezmiş gibi 1990 yılında bir­
da bu özellikler fazlasıyla var. Daha bir başlangıç yapar. kaç İsveçli iş adamıyla bir olup
on beş yaşında iken babasının as­ Bir kursa katılarak duvar kağıdı Türk- İsveç Ticaret Odasını kurar ve
keri okula girmesi için baskı yap­ işini öğrenir ve üç yıl boyunca bu iki sene başkanlığını yapar.
ması sonucu evden kaçıyor. Asker­ işi yapar. Bu arada Türkiye'deki "Dünya"
lik onun isyankar ruhuna uygun Ticaret hayatına ilk ve gerçek gazetesine de ekonomik ağırlıklı
değil çünkü. adımını 78 yılında atar. Sermayesi: yazılar yazar.
İnsanın yapısı bu olur da 6 8 Kendi biriktirdiği yedi bin kron ve 1 9 9 6 yılında ise "E laka Mans "'u
rüzgarlarından etkilenmez mi hiç. bankadan alınan otuz bin kronluk satarak restoran alanındaki son
Hele de yaş on sekizse. Çağlar'ın borç. Atılan adım küçük gibi gö- bağını da koparır ve 86 yılından
Prizma 1/99 20
beri ilgilendiği borsa alanına "aktif kabul etmemizin yanlışlığından !erinde bu duru mun bilincinde
protfölj yöneticisi" olarak girer. Bu çekiyoruz. Geleneklerimizi bir kül­ olduğunu görüyoruz. Yani, İsveçli
yeni işinde de alı şılmı ş geleneği tür ve alternatifi olmayan bir yaşam tüketici, arabasını İsveçli bir galeri­
bozmaz ve yine başarılı olur. biçimi gibi g ö rmemiz en büyük den almayı tercih ederken pizzasını
Senelik işlem hacminin iki milyar hatamız. Benim böyle bir saplantım göçmenlerin işlettiği restoranlarda
kronu bulduğu yeni işinde eskisi olmadığı için zorluk çekmedim. yemeyi tercih eder. Böyle bir durum­
kadar ko şturmaca yok Çağlar'ın . Ticaret alanında da hiç bir zorlukla da da "ne yapmalıyız"diye düşün­
Çünkü , gelişen tekniğin bütün karşılaşmad ım . Ama , işi mi k u r­ meye pek gerek yoktur aslında.
imkanlarından yararlanılan bir iş . madan önce zor olanı seçtim. Yani, Sanki gizli bir anlaşmayla herkes
Her şey bilgisayar aracılığıyla olup ilk önce bürokrasinin nasıl çalış­ kendi çalışma alanını belirlemiş
bitiyor. Bu da eskiye oranla biraz . tığını ve iş yapacağım insanların na­ durumdadır. "
daha boş zaman anlamına geliyor. ' sıl düşünebileceklerini öğrenmeye Başar ıya ulaşma yolunda, bilgi
Ama, tam da bu nokta da büyük çalıştım . Bu da finans bulmak ve edinmek, iletişim sağlamak, dürüst
bir sorun çıkıyor Çağlar'ın karşı- başarıya ulaşmak için gerekli olan ve vizyonları ol mak her zaman
sına. Durmadan çalışmaya o kadar yolu açtı. " geçerli olan anahtar kelimeler
alışmış ki , bo ş zamanlarında ne Gö çmen işverenlerin koşulla n Saffet Çağlar'a göre.
yapacağını bilemiyor ve "Boş za - " Bizler çağdaş ticari kimliğimizin İşlerinin en yoğun olduğu günlerde
manla rımı değerlend irmes in i olmayışının sıkıntılarını çekiyoruz . bile kitap okumaya zaman ayıra-bi­
becerem iyorum." diyor. Bu ülkede yaşayan göçmen iş adam­ len Çağlar'ın son okuduğu kitap
Kendisi " Şu andaki durum bu m es- tarının ilgi alanları hep teknoloji ve Mina Urgan'dan " Bir Dinazor'un
!ekte kalacağımı g österiyor." dese de bilimsel üstünlüğün daha az belirgin Anıları".
biz, onun sürekli değişiklik arayan olduğu sektörlere kaymış durum- Saffet Çağlar gelecek için en önem-

pıNDAN BORSAYA
şbilirliğin birleşmesinden doğan başarı.
l
ruhunun ne zaman yeni bir alan
keşfedeceğini merakla bekliyoruz.
Çağlar' ın yaptığ ı işle ri , ulaşt ığı
başarıları duyanın içinden "Ac;aba,
İsve ç 'e ilk geldiğ i yıllarda çok sıkıntı
çekt i m i ?" diye bir düşünce geçiyor
hatta cevabının da " evet çok zorluk
çektim, İsveçliler başarılı olmamam
için herşeyi yaptıla r . " olacağ ını
sanıyor. Fakat, son derece gerçekçi
ve üze rin de uzun süredir kafa
yorulduğu anlaşılan bir cevap geli­
yor Çağlar'dan.
"İsveççe dışında ciddi bir zorlukla
karşılaşmadım. Onu da en kısa za­
manda halletmek için elimden ge­
leni yaptım . Aslında, yaşanan en Saffet Çağlar, eşi Barbro ve çocuklarıyla beraber
büyük zorluğu İsveç toplumundan dadır. Çünkü; İsveçli işadamlarının li planını ise;
değil, yetiştiğimiz yörelerde yanlız gelişmiş teknolojik , e ndüst riyel , " Yaş amak , bu güne k adar
bize özel geleneklerimizin dünya­ bilimsel ve düşünsel üstünlüğünü ç a lı şmak t an z am a n a y ı ra­
nın tek geçerli ve yaşanabilecek en hep enselerinde hissediyorlar. madığım için yaşamak. " diyerek
doğru , en güzel kültürü olarak Ayrıca, İsveçli tüketicinin de seçim- bir cümleyle özetliyor.
21 Prizma 1/99

I
s v eç s i n ema l ar ında y eni b i r T ürk fi l m i i z l e me
ş ans ın ı bu l ac a ğ ı z y akında .
F ilmin i s mi H o lly w oo d Kaç aklar ı , y ö ne tme ni i s e
25 y ı l d ır Stockho l m ' de y aşay an Mu amm e r Öz e r.
H o lly w oo d Kaç ak l ar ı , Muamm e r Öz e r ' in otuz y ılı a ş kın
ü
s ine m a s e r v e n i ne s ığ an 4 . u zun m e tr aj l ı fi l mi . Yirmi b e ş

kıs a fi l m d en s o nra, " Karde ş Kanı " ismind ek i i lk uzun


fi l mini 1 9 8 4 y ı l ın d a İs v eç ' te çeken y ö n e tmen , 1 9 8 5
y ı l ın da b aş r o l ler i n i Ta r ık A ka n v e Ha l e Soy g a zi ' nin
p ay l aş tığı ikin ci uzun fi l mi " B i r Av u ç Cennet " i le y ur t
i ç i v e y u r t dış ınd aki fe s ti v al l erd e b i r ço k ö dü l a larak

s i n ema dü ny asındaki y er ini sağl am laş tır dı .

1 9 8 7 y ı l ın d a , b a ş r o l l e r i n i Z u h a l O l c a y v e H a l u k
B i lg i ner ' in payl aş tı ğı v e çok i lgi gören " Kar a S e v dalı
Bulut " filminden on yıl sonra i se neredey se b ir öm ür boy u
üzerin d e çalıştığı " Ho lly w oo d Kaç aklar ı " nı ç ekti .
H o lly w o o d Kaç akl ar ı , Muammer Özer ' in ken di yaş am
öyküs ünden yola ç ı kara k yazd ı ğı bir s enaryo . Özer, bu
s enar y oy u i lk kez 1 9 62 yı l ında yazmı ş ve 1 994 yı lında
d a son ş eklini v ermi ş .

H al i l Erg ün , Fü s un D em i re l , B ü l ent Kay a b aş , S err a


Yı lmaz , Mazlum Kiper, Ati lla Erg ün ve Suzan Akay gi b i
us ta oy unc uların r o l ald ığı Ho lly wood Kaçaklar ı ' nda,
" Kocağl an " r o lünü oynayan , Hali l İbrahim Kuzuc u gibi
genç ve yetenekli oy unc ular da rol alıyor. Hali l İbrah i m
Kuzuc u bu filmdeki rolünden sonra sonra ardı ardına film
ve te l e v izy on dizi si tekl i f l eri alarak önem l i r o l l erde
oynadı .
Filmin kahramanı , Tuna rolün ü oynayan Rahim Çakmak
daha önce " S oğuk Gecel er " filminde öneml i bir r ol
almış tı . Tuna 'nın kan kardeşi Fedai rolündeki Mehme t
Balkız ise Zülfü Livanelli 'nin çektiği " Şahmeran " isimli
filmde başr olü Türkan Şoray ile paylaşmış tı .
Filmin öyküsü kentin kenar mahallesinde geçer. A yn ı
okula giden , aynı mahallede yaşayan bir grup haylaz
çocuğun serüven ve yaşam dolu öyküs ü. Bu çocukların
en se vdiği oy un alanı mahallenin çöplüğüdür. Yaşı belli
olmayan, sanki tarih öncesinden kalmış duygusu veren
Kocakar ı (Suzan Akay) ve onun safoğlu Kocaoğlan (Halil
İbrahim Kuzucu) da bu çöplüğü mekan tutmuşlardır.
Kocakar ı ve Kocaoğlan, mahallenin çocuklar ı ile birlikte,
zengin bir adam tarafından ölecek diye çöplüğe bırakılan
soylu bir atın (Herkül) bakımını üstlenirler.
Haylaz mahalle çocuklarının elebaşısı Tuna (Rahim
Çakmak), sözcüğün tam anlamıyla bir sinema tutkunudur.
Prizma 1/99 22
Tuna, büyüyünce filmci
olmak ve düşlerini sine­
maya yansıtmak ister.
Tuna ' nın kan kar deşi
Fedai (Mehmet Balkız)
ise, futbo l hastası dır.
Fedai de " Pe le " gibi
büyük bir futbolcu olma
hayalleri kurmaktadır.
Ama, hayallerinin önün­
de dağ gibi engeller var­
dır. Anne-baba baskısı
gibi, yoksulluk gibi ...
Tuna ve Fedai düşlerini
gerçekleşt irmenin tek
yo lunun Hol lywood ' a
kaçmak olduğuna karar
verirler ve kaçış planları
kurmaya başlarlar.
Bu arada mahalleye yeni
Muammer Özer Hollywood Kaçakları'nın setinde ...

tiyatro ve sinema sanatçısı Suzan Akay'a En Başarılı


K ar akter O yuncusu ö dülünü get iren Ho l lywood
Kaçakları, zaman zaman güldüren, zaman zaman ağlatan,
çocuklarınızla beraber izleyebileceğiniz hoş bir aile filmi.
Son sözü yönetmen Muammer Özer'e bırakıyoruz:
" Hollywood Kaçakları, dostluğu, dayanışmayı,
sevgiyi, tutkuyu, çoşkuyu, başkaldırıyı, ergenlik
çağındaki gençlerin hala güncel sorunlarını ve
Üzerlerindeki baskıları anlatıyor. Aynı zamanda da;
çocukların televizyon ve atari gibi araçların esiri
olmadıkları, oyuncaklarını kendilerinin ürettiği,
nenelerin masal anlattığı, doğa ile iç içe ve uyum içinde
Suzan Akay Yeşilçam'ın en eski oyuncusu, Halil İbrahim yaşayabildikleri, günümüzde yitirilmiş bir dönemin
Kuzucu Türkiye'nin en uzun boylusu . . . güzelliklerini anlatıyor."
bir aile taşınır ve ailenin kızı Funda ile Tuna'nın arasın­
da duygusal bir yakınlaşma başlar...
Adana Film Festivalinde, Çukurov alı Gazetec iler
Cemiyeti Özel Ödülünü alan ve " Kocakarı " rolüyle
ÇOCU KLAR!
Sizi unuttuk sanmayın.
Şiir, öykü ve resimlerinizi
bize gönderin.
Anılarınızı, düşünce ve
duygularınızı,
sizi mutlu eden ya da
canınızı sıkan herşeyi
bize yazın.
Bülent Kayabaş, Ajlan Aktuğ, Füsun Demirel, 'MUZMA
Halil Ergün, Atilla Ergün ve Halil İbrahim Kuzucu
23 Prizma 1/99
Nostalji 4-5-6 : Leman Sam'ı ilk dinlediğinizde
hoşunuza gitmeyebilir ama, pes
Muazzez Ersoy ***** etmeyin. Benim gibi bir kaç kez
"Dünyada ilk defa kırk bir eser üç dinlediğinizde seveceğinize inanı­
kasette" diyen reklamlara çok rast­ yorum.
layacaksınız gelecekte ve Türkiye'de
"Kırmızılım "
buna benzer üçlü, dörtlü kasetler
daha çok çıkacak. Atilla Taş**
Muazzez Ersoy, o güçlü yorumuyla Kır mızılım 'ın yapımcısı Er ol
yine çoğumuzu ağlatacak. Son albü­ Köse'nin adı anılınca akla ilk gelen
münde hem Türk Halk Müziğine tekno müzik olur. Çok ince bir sese
hem de arabeske yer veren sanat­ sahip olan Atilla Taş "Azize" ve "
çının albümünde Ferdi Tayfur'un Zennube" parçalarına yepyeni bir
ö lümsüz parçası " Merak E tme yorum getirmiş. Silifkenini ham
Sen"in yanı sıra, Türk Sanat Müziği­ çökeleğinin nasıl olduğunu merak
nin klasikleri arasına giren " Nasıl ediyorsanız Atilla Taş'ı, Atilla Taş
Geçti Habe rsiz", " O Ağacın Altını" ve yapan parça olan ' 'Ham Çökelek"
"Sigaramda Duman Duman" gibi hala i dinleyeceksiniz. Ben bu parçayı

M el'ı\O' kllk sevilerek dinlenen parçalar da var. ilk defa duyduğumda bir kadın
Muazzez Ers o y yaptığı N os talji sanatçı tarafından söyleniyor san­
albümleri ile üç milyon satar ak , mıştım. Taş'ın hakkında çıkarılan
Türkiye'de en çok satan albümler dedikoduları ise bu köşemizin

Müzi� içinde bir numaraya oturdu . Bu konusu olmadığı ve de bıktırdığı


nostalji albümlerine 4-5-6 'yı da için es geçiyorum.
ekleyerek birinciliği kimsey e
.
k aptırmamaya nıyet 1ı· gı·b ı· goru-
·· ·· ,,,.,..,
.ı. uı ·�r,,u .ıı .ı

Kösesi
.dl ·�,e,r"
nüyor. Beyaz **
''E.s1�nu
... "1·m " Türkiye ' nin meşhur s tan d - u p
Yaşar **** k o medyeni Beyaz , " Gemilerde
Esirinim Yaşar'ın ikinci albümü. Talim Var", "Mendilimde Gül Oya"
Sanatçı bu albümde on parçaya yer gibi sevilen türkülerden oluşan on
vermiş . Bu parçaların neredeyse iki parçalık albümün ü hazırlar
hepsinde söz ve müzik Yaşar'a ait. hazırlamaz tanıtım amacıyla Avrupa
Değişik lis telerde yavaş yavaş turnesine çıktı. Albümdeki " Sıra
zirveye doğru tırmanmaya başlayan Sıra Siniler" isimli parçanın klibi,
bu albüm özellikle "Kuşlar" parçası Türkiye'deki bütün özel televizyon
ile zirvedeki devleri zorlayacak gibi. · kanallarında gösterilmekte.
Yaşarın İspanyol ritmlerine oryantal "R"leri telaffuz edemeyen Beyaz'ın
renkler kattığı ve kendine özgü bu özelliği albümündeki şarkılara da
kısık bir sesle yorumladığı albüme yansımış . Albümdeki müzikler çok
ismini veren "Esirinim" parçası çok güzel ama, aynı şeyi Beyaz'ın sesi
aranılan bir diskotek parçası olmaya için sö yleyemeyeceğim. İsmiyle
aday. satıyor gibi bir hava var.
"İlla "
Leman Sam ****
Leman Sam, üç yıllık bir aradan
sonra " İlla" albümü ile yine Gökkuşağı FM: 99,6 Mhz
sevenlerinin karşısında.
Leman Sam'ın sesi beni her zaman Radyo Göçmen: 91,1 Mhz
etkilemiş ve duygulandırmıştır. En
güzel yorumları Azeri parçalarda
yapan sevilen sanatçı yeni albü­ Merhaba Radyosu: 89,6 Mhz
müne de bir kaç Azeri parça seçmiş.
"Laleler", "Yarim" Bu Azeri parça-
lardan bazıları.
Eğer kulak alışkanlığınız y oksa,
Prizma 1/99 24
S. · k ..
t l !L
·
Sizin
O $ e,S l şiirleriniz
c., f. H O

� ��
J' r ıı... 9 Kista stadsdelsfön1altning
BİR İSVEÇ ŞİİRİ
Acı tatlı geçti günlerim İsveç'te,
Yirmi üç yıldır.
Yazın yeşil, kışın kara bir orman bura.
İnsanları filiz vermiş, aynı yerde dura dura...
il
Dostluk yok, sohbet yok, aşk meşk yok.
'

�KAilA eı1
..
Alkol, narkotika, kumar, hırsızlık çok.
Misafirlik, komşuluk yıldan yıla...

"'- -·r-
İsveç, üstüne yelken takılı bir tabut.
Seyredip gidiyor, adalar arasında;
ya da takmış kıçına motoru,
oto yolda, bir aşağı bir yukarı. AKALLA
•• ••
KOYU
Dümeni bazen sola çeker, bazen sağa,
şunu biraz sıkı tut, İsveçli kaptan ağa!

İsveç'te insanların,
yüzde doksanı uzun ömürlü; Akalla'ya ilk yerleşim, taa 3 bin yıl öncesinden
kaloriferler, uzaktan gelen sıcak suyla ısınır, başlamıştı. Yapılan arkeolojik kazılar da bunu
yanlız bir virgül dördü, kanıtlamaktadır. Her ne kadar, buranın en eski
linyit kömürlü. haritası, 193 6'da çizilmişse de buraya "
Çiçeklerin yüzde seksen biri Mayıs'ta Akarlarnas Köyü" ismi, 1323 yılında verilmiştir.
gerisi Haziran'da açar. Bu gerçek, eski bir ahitte belirtilmiştir. Akalla
Daha yaz sonu gelmeden, Köyü, Stockholm çevresinin en verimli
göçmen kuşlar buradan kaçar. ..
tarlalarına sahiptir. Orada, 1 7. yy sonlarından
Burda bir erkeğe bir virgül iki kadın düşer,
İsveç'te yaşlıların yüzde dördü, kalma birçok yapı vardır ve iç mimari
altına işer ... çalışmalarında da,
Fritidsgardenler her gün, o devirden izler bulunmaktadır.
üç beş arası açık, Hububat ekimi ve hayvancılık, Akalla Köyü'nün
akıl hastaneleri, günde yirmi dört saat, başlıca geçim kaynağı idi ve bu verimli topraklar
ve bir sürü kaçık ... 1974 yılına kadar, beş kuşak boyunca, Jansson
Aşkın Özcan ailesinin elindeydi.
1975 yılından bu yana ise, Akalla Köyü, serbest
zaman etkinlikleri için cennet gibi bir yerdir.
VE ÖZLEMLERİM N orra Ji:i.rva' da bulunan eski bir çiftlik, tarihi
Sıcaklığını aramışım geçmişiyle ziyaretçilerin ilgisini çeker. Bu çiftlik,
şehirlerin yaşayan gümbürtüsü arasında. Kista Belediyesine bağlı "Kultur och kommuni­
Taşınmışım düşlerde kation" bölümünce işletilmektedir. Serbest
beklemişim.
zaman etkinlikleri açısından, burada, her yaştan
Gölgelerin arasına dalmış
aramışım.
insan için zengin olanaklar vardır.
Sensizliği Çiftliğin etkinliklerine katılmak ve orada
Senle olan vakitleri bulunan atölyelerden yararlanmak için, yıllık
kabullendim kaç zaman sonra. üyelik kartı edinebilirsiniz.
Olmuyor Yıllık kartı olanlar; oyun malzemesi ödünç
boş kalıyor sorgu kareleri alabilirler, bilardo ve voleybol gibi etkinliklere
Olmuyor katılabilirler.
yalanlarla beslenilen sevgiler.
Gülçin Kayhan T-bana till Akalla
Ho şg eldiniz ...
25 Prizma 1/99
Hep RAŞIT SUNAL
u m utl a Her türlü bel, sırt,
boyun ağrıları ve
Süleyman Duman hastalıklarında ayrıca
Sosyal İşler ve Din Hizmetleri Müşavari.
spor sakatlıklarında

A uzman
cısıyla tatlısıyla koca bir yılı daha geride bırakırken,
yine hüzünlü ve karmaşık duygular içindeyim.
Ömür sermayesinden üç yüz altmış beş gün daha SABB.
tükendi. Yunus Emre'nin ifadesiyle:
Geldi geçti ömrüm benim /Şol yel esip geçmiş gibi. SJUKGYMNASTIK
Ama bu duygular yine de içimdeki umudun güçlü aydınlığına Haftanın her günü!
karşı koyamıyor.
Tanımlar içinde, insanı en basit biçimle tanımlayan şu tanımı çok Tel : 08-690 53 5 1
beğenirim "İnsan, aklı ve ruhu olan, konuşan ve düşünen toplumsal bir
varlıktır. ''İşte insanlığın bütün erdemleri bence bu tanımda saklı:
Akıl, şuur, idrak, insaf.. .Ahlak, fazilet, bilim, uygarlık . . . Sevgi, barış,
hoşgörü, kardeşlik. .. Kısacası insanlık, insancıllık.
Her yeni yıla girerken kendime sormadan edemem. İnsan için ne
EFES TAVERNA
yaptık? İnsanlık için ne yaptık? Çünkü, Allah evrendeki her şeyi UPPLEV MEDELHAVET
insan için yaratmış. Sevgiye, barışa, hoşgörüye ne katkıda MITT I CITY
bulunduk? Bilime, uygarlığa ne kazandırdık? Birbirimizle konuşup
anlaşabildik mi? Uzlaşmayı becerebildik mi? Dar kalıplardan sıyrılıp Levande musik & magdans
sorunlarımıza düşünce ile yaklaşabildik mi? Akıl nimetinden Fredag & Lördag
yeterince yararlanabildik mi?
Çoğu zaman kişisel alan ile toplumsal alanı birbirinden ayırmaya
Öppettider:
çalışırız. Halbuki bu iki alan birbiriyle içiçedir. Kişisel alanda 10.30 - 03.00
değerler manzumesi içinde yaptığımız her davranış toplumu
ilgilendirir. Ama nedense biz hep kişisel alanı başarmadan toplum­ Brunkebergs Torg 3
sal alanı düzenlemeye kalkarız. Niye? Çünkü kişisel alanı başarmak Stockholm
kolay değil, sözle de olmuyor.
Ah .. .İnsan olarak bencilliğimizi, tembelliğimizi, cehaletimizi,
Tel: 08-21 00 62
hoşgörüsüzlüğümüzü, gururumuzu, hasedimizi bir yenebilsek ... Fax: 08-21 33 69
Bütün sorun bu.
Şuna kesinlikle inanıyorum; biz kendimizle· barışık olalım, içimizi ••
VI ONSKAR
temizleyelim, ruhumuzu yüceltelim, toplumsal barış kendiliğinden
olacak. O halde kendimizle, toplumumuzla, içinde yaşadığımız İsveç
toplumu ile barışık olabilmek için akıllı, bilinçli ve kararlı bir
çabanın içinde olmamız gerekmez mi? Ümitsiz, karanlık tablolar MUTLU YILLAR
çizmeye hiç gerek yok. Gelecek mutlaka aydınlık olacak.
Bu arada Müslümanlar olarak Kutlu Ramazan ayını da idrak et­ GOTT NYTT AR
miş bulunuyoruz. Kutsal kitabımız Kur'an'ın sevgili Peygamberimiz HEAPY NEW YEAR
Hz. Muhammed'e indirilmeye başladığı bu ayı, oruçlarla, sahur­
larla, iftarlarla yaşayarak Kuran'ı özellikle tercüme veya tefsirinden GUTES NEUES JAHR
okuyarak şenlik ve esenlik içinde Bayrama kavuşacağız.
O halde, hem Ramazan, hem de yeni yıl için mesajımız yine barıştan,
FELICES FIESTAS
sevgiden ve hoşgörüden yana, umutla dolu olmalı diyorum. HYVAA DUTTA
Yunus Emre gibi:
Ben gelmedim dava için /Benim işim sevi için,
VUOTTA
Dostun evi gönüllerdir, /Gönüller yapmaya geldim. S NOVYM GODOM

l'rufttCe,ıJraJen
Daha nice yıllara . . .Nice Ramazan'lara .. . Kalın sağlıcakla ...
Not: Din ile ilgili soru ve sorunlarınız olursa "Hep Umutla"
köşemizde cevaplandırmaya çalışacağız.
Prizma 1/99 26
"Türkiye •• k'1
Erik Cornell
TUr Avrupa'nın
8 Eşiğinde
TURK-ISVEC TiCARET OOASI
•• ■ ■

Avrupa'nın �

İdeal amaçlı, Türk-İsveç Ticaret Odası, Türk ve İsveçli


esiğinde" işadamlarınca kurulmuş olup, iki ülke arasındaki dış
ticaretin gelişmesi için faaliyet göstermektedir.
Verdiğimiz hizmetler:

K
itabın yazarı Erik
Şirketler arası ticarete elverişli koşullar yaratmak,
Cornel, 1990-1995
Şirketlerle resmi kuruluşlar arası diyalog sağlamak
yıllan arasında İsveç'in
İhtalat ilişkileri kurmada aracılık etmek
Ankara büyükelçisi olarak Türkiye'de bulunmuş ve bu süre
Pazar araştırmaları yapmak
içindeki gözlemlerini,araştırmave incelemelerini bir kitap Hukuki alanda danışmanlık yapmak
haline getirmiş. Gülseren Ergün'ün Türkçe'ye çevirdiği İletişim ve reklam servisi sağlamak
kitap; Cem Yayınevi tarafından Kulu Gelişim Vakfı'nın Üyelik koşulları:
katkılarıyla yayınlandı. Her türlü mal üretiminde, işletmeciliğinde, iç ve dış
Türkiye Avrupa'nın Eşiğinde; Avrupa kimliğinin İsla­ ticarette ve benzeri alanlarda Türkiye' de ve İsveç'te
miyet'in yayılmasını önlemeye çalışan bin yıllık bir uğraşı etkinlik gösteren kişiler, şirketler ve kuruluşlar
sonucu oluştuğu düşüncesinden yola çıkarak yazılmış. Odamıza üye olabilirler.
Türkiye'nin, Avrupalı'ya bir Avrupalı tarafındana nlatılma, The Turkısh-Swedish Chamber
hatta benimsetilme çabası. Bu arada bizler de Türkiye'nin ofCommerce
güncel sorunlarını, politik ve toplumsal yapısını yabancı Stockholms Modecenter
bir diplomat ve tarihçinin gözüyle görme olanağını bulu­
yoruz.
Arstaangsvagen 13
Sözü kitaba, yani yazarın kendisine bırakalım: S-117 60 Stockholm, Sweden
Türkiye'nin bulunduğu bölge, tarihin gün ışığına çıktığı Phone +46 8 744 4410
andan itibaren Avrupa politikasının bir parçası olmuştur. Fax +46 8 744 44 05
Osmanlılar, fethettikleri topraklardaki halkları sistematik

KULU
bir şekilde dinlerini değiştirmeye zorlamadılar. Batı
Avrupa'da ise bunun tam tersi geçerliydi...
Demokratik sol ve sağın kendilerine özgü sorunları var­
dır... Türkiye'deki demokratik solun Marksist bir ideoloji RESEBYRAAB
mirasına sahip olmadığına da dikkatleri çekmek gerekiyor...
Sol politikacılar Atatürk'ün o dönemde getirdiği değişik­
TÜRK HAVA YOLLARI
liklerin dışına çıkamamaktadırlar.. Sağın sorunu ise daha ACENTASI
çok dinle bağlantılıdır... GÖKLERDEKİ GURURMUZ
Özal, tüm mezhep ve etnik grupların kendilerini özgürce MİLLİ HAVAYOLUMUZ,
ifade edebilmelerini ve istedikleri takdirde politik parti­
TÜRK HAVA YOLLARI
lerini kurabilmelerini önerdi...
Kürtlerin özgürlüğüne giden açmaz, aslında içinde yaşa­ TERCİHİNİZ OLSUN!
dıkları ülkelerin uygulamalarından çok, kendi aralarındaki Tercih sizden,
uyuşmazlıklardan ve bölünmelerden kaynaklanmaktadır... Hizmet Bizden
Ayrıca aralarındaki çatışmalar da birbirlerini yok edici
boyutlardadır...
HÜSNÜ YILDIZ
Türklerin bugün, Ermenilerin Osmanlı İmparatorluğu döne­ TEL: 08-760 97 86
minde maruz kaldıkları haksızlıkların sorumlusu olarak
gösterilmelerine neden izin verdiklerini anlamak çok
070-731 67 66
zordur. Suçu ülkeyi terk etmeye zorladıkları Sultan' a FAX: 08-760 97 31
yükleyerek ithamlardan kurtulmak en kolay olanıdır...
(Telefonumuz 24 saat hizmetinizdedir)
Türkiye için Batı kulübüne girmek, neredeyse bir dini inanç
gibidir... Adres: Kuddbygrand 4
Türkiye Avrupa'nın eşiğinde mi diye merak ediyorsanız
bu kitabı okuyun.
(Rinkeby)
27 Prizma 1/99

Tüketici DIŞ
Haberleri • •
H EKi M i
•• •
Fotoğraf banyosu
Bir fotoğraf filminin banyo yapıldıktan sonra kaç
GULAY GEREÇÇi
liraya mal olacağı çoğumuz için bir bilmece. Bazı
fotoğraf stüdyoları banyo ücretinin içine albüm, Her tü rlü tedavi
çift kopya, yeni bir film şeridi gibi hediyelerin
ücretini de dahil ediyorlar. -Digital röntgen
Tüketici haklarını korumak üzere kurulan bir
kurum olan Tüketici Dairesi "Konsumentverket",
son zamanlarda artan şikayetler üzerine, fotoğraf
.. Uygun fiyat
stüdyolarının fiyatlarını çok açık ve ayrıntılı bir
-Odemede kolaylık
biçimde belirtmeleri kararını aldı. Försikringskassa ile bağlantılıdır.
Bundan sonra fotoğraf stüdyoları yaptıkları
reklamlarda fiyatlarını ayrıntılı ve yanlış
anlamalara yol açmayacak S:t Eriksplan 17, 1tr
şekilde bildirmek zorunda.

Ev alırken dikkat!
08: 32 08 06
Ev almaya karar verip te, evi size satan kurum ya
da kişiyle görüşmelere başladığınızda aklınıza İSVEC'İN İLK KEBAPCISI
takılan bütün soruları sormaktan çekinmeyin.
Çünkü; ev sahibi, siz sormasanız bile, ayrıntılı
bilgi vermekle yükümlü. Örneğin; daha
işin başında evin size toplam olarak kaça mal
olacağına dair gerçekçi bir fiyat vermek
zorunda. Ayrıca, alım işleminden önce, -siz yazıl ı
olarak aks in i belir tmediğ iniz sürece-, en az beş
yıllık ayrıntılı bir gider dökümü ile sizi
bilgilendirmesi gerekiyor. Bu arada, borç alma,
alınan borcun faizi gibi konularda da ayrıntılı
bilgi istemeyi ihmal etmeyin. İsveç ve Stockholm' ün ilk kebapçısı
olmanın gururunu taşımaktayız.
Yılların bize verdiği tecrübe ile size en
kaliteli ve en lezzetli kebabı
Marketini seç para kazan sunmak ana hedefimizdir.
Tüketici dairesinin yaptığı en son araştırma, İsveç genelinde günlük dağıtım hizmetimiz,
alışveriş yerinin seçiminin ne kadar önemli aksaksız olarak yapılmaktadır.
olduğunu bir kez daha kanıtlandı. Günlük Siparişleriniz istenilen kilolarda hazırlanır.
alışverişlerinizde ucuz dükkanları seçtiğiniz Yılların deneyimli, kebap ustalarımızla
zaman aylık kazancınız en az bin kron. Yüz on üç hizmetinizde olmaktan g urur duyarız.
bölgede, yüz kırk beş çeşit gıda malzemesi Dükkanımızda; Kebap çeşitleri ve
üzerinden yapılan araştırma sonucunda ızgaraıarımızla hizmetinizdeyiz.
Hammarby'nün en pahalı bölge olduğu ortaya İZMİR KEBAB
çıktı.
Tüketici dairesinin yetkilileri, 1999 yılı için çok
Kebabgrosist

daha geniş kapsamlı bir araştırma


Hötergshallen 29/ A, 111 57 Stockholm
Tel: 08-21 76 03 Fax: 08-21 85 22
başlattıklarını söylüyorlar. Mobil:070 -422 82 65

Prizma 1/99 28
Bihter Öğretmen'den

Kolay ve lezzetli
yemek tarifleri
yemek kaşığı rendelenmiş havuç, tencerede kaynatın. Kaynayan suya
FIRINDA tuz, karabiber, maydonoz. pirinci ekleyin. Kaynadıktan sonra
TAVUK Tavuk suyunuz çok yağlı ise soğuk ateşi iyice kısın ve arasıra
su ilave edin. karıştırarak pişirin. Pilav suyunu
Tavuk; haşlanarak ya da 3 kaşık unu bir kavanoza koyun, çekmek üzereyken, üzerine
haşlanmadan iki şekilde üstüne su ilave edin ve kapağını kızdırılmış tereyağı gezdirin ve 20
fırınlanabilir. kapatarak iyice çalkalayın. Çorbanın dakika kadar demlenmeye bırakın.
1- Haşlanarak fırınlanan tavuk: topak olmaması için unun iyice Hoşaflık üzümü yıkayıp kurulayın ve
Bütün veya parça halindeki tavuk erimesi lazım. bir kaşık tereyağında devamlı
tencereye konulur ve üzerine sıcak Soğuk tavuk suyuna iyice erimiş unu karıştırarak
su eklenir. Bu suya, tuz, biber, bir ilave edin ve karıştırın. Sonra kavurun. Hafif kavrulmuş üzümleri
bütün soğan ve bir tatlı kaşığı limon tencereyi ateşe oturtun ve devamlı genişce bir tepside pilavla karıştırın.
suyu da ilave edilerek kaynamaya karıştırın. Kaynamaya başlayınca
bırakılır. Tavuk piştikten sonra fırın karıştırmayı bırakın. Ciğerleri Yerken üzerine tarçın ve şeker
tepsisine yerleştirilir ve üzerine 2 ekleyin ve 5 dakika kısık ateşte karışımından koyabilirsiniz.
yemek kaşığı yoğurt, bir buçuk kaynamaya bırakın. Not: Pilavın lezzetli olması için
yemek kaşığı salça ve 2 yemek kaşığı 5 dakika sonra tencereyi ateşten alın princi az yıkayın ve tuzlu sıcak suda
sıvı yağ iyice karıştırılarak fırça ile ve rendelenmiş havucu ilave edin. bekletin. Teflon tencerede ve kısık
sürülür. Fırının ızgarasında, üstü Yumurta sarısı, limon suyu, tuz ve ateşte pişirirseniz daha iyi sonuç
kızarıncaya kadar bekletilir. karabiberi bir kasede iyice çırptıktan alırsınız.
2- Haşlanmadan fırınlanan tavuk: sonra dinlenmiş çorbaya yavaş yavaş
Tavuk, yıkandıktan sonra, tuz, akıtın ve hızlıca karıştırın. Bihter Olgun,
karabiber, bir adet dilimlenmiş Maydonuzu Kız Teknik Yüksek Okulu
soğan ve yarım limon suyu ile ovulur da koyduktan sonra bir taşım daha mezunu. Yirmi yedi yıl boyunca
ve 10 dakika bekletilir. Sonra, fırın kaynatın ve servis yapın. Konya ve Eskişehir liselerinde
tepsisine konur ve 17 5 derecede '!'.J-5- Not: Bu çorbayı teflon tencerede ve "Ev Ekonomisi" öğretmenliği
50 dakika pişirilir. Tavuğun pişerken mısır unu ile pişirirseniz çok iyi yaptı. Beş yıldır Stockholm 'de
kurumaması için, arasıra fırından sonuç alırsınız. yaşıyor.
çıkarılıp üzerine kaşıkla suyundan
dökülür.
Son 15 dakikada üzerine fırça ile yağ
sürülürse daha güzel kızarır. UZUMLU . VE
.
SUTLU · PiLAV
TAVUKSUYU
.. - .. iLE Malzeme ( 4 kişilik): 5 çay bardağı
DUGUN prinç, 4 kaşık tereyağı ya da marga­
rin, 1 su bardağı hoşaflık kuru
CORBASI üzüm, tuz, şeker, tarçın, 6 çay
bardağı süt, 4 çay bardağı su.
Malzeme: 1 litre tavuk suyu, 3 dolu Pirinci yıkadıktan sonra yarım saat
yemek kaşığı un (varsa mısır unu), sıcak ve tuzlu suda bekletin.
tavuk ciğeri (olmasa da olabilir), 1 6 çay bardağı süt ile 4 çay bardağı
yumurta sarısı, 1 limon suyu, 1 suyu tuz da katarak teflon bir
29 Prizma 1/99
AÇIK PAZAR
ABONE OLUN! Arkadaş ya da eş
arıyorsanız,
PRlZMA'nın adresinize eşya
sürekli ve düzenli olarak gelmesini almak
ya da
sağlamak; özel çekiliş ve satmak
istirorsanız,
sürprizlerimizden yararlanmak PRlZMA'nın
istiyorsanız .ÜCRETSİZ
. .
♦ KiŞiSEL iLAN
PR1ZMA'ya ABONE OLUN. hizmetinden
yararlanın.
Abone ücreti: (12

sayı için) 300:- Not: Duyurunuza, telefon numaranızı ya da
posta kutusu adresinizi yazmayı unutmayın!

PRiZMA Mutlu anlarınızı

Box 132, 101 22 Stockholm binlerce l'RlZMA


okuyucusu ile paylaşmak
ister misiniz?
♦ • Öyleyse,

l'RlZMA ABONELERINE
Düğün, doğum günü, sünnet gibi
unutulmaz anılarınızı belgeleyen
resimlerinizi bize yollayın yayınlayalım.

ÖZEL İNDİRİM! Not: Resimlerinizin altına isim ve


yayınlanmasını istediğiniz mesajı
yazmayı unutmayın!
İstikbal Mobilya Mağazası
Restaurang Merhaba (Bu hizmetimizin bedeli 500 krondur.)

ve
PRiZMA
♦ Prismacolor'dan
l'RlZMA ABONELERiNE Box 132
%10 101 22 Stockholm
İNDİRİM. Tel&fax: 08-795 35 02

Prizma 1/99 30
Türkiye'yi ayağınıza
getiren marketiniz...
� �y.ebY ORIE,VJ- (ı
� Ramazan bayramınızı kutlar, �.
yeni yılda sağlık ve mutluluklar diler
Hinderstorpsgrand 24
163 72 Spanga
Tel: 08 -761 36 61 Fax: 08 760 01 30
Açık saatler:
Pazartesi - Cuma: 09.00 - 19.00
Cumartesi: 09.00 - 18.00
Pazar: 10.00 18.00

ANTOUR

istikbal
'f}
svo•�ı.:�:�vRı\
RESEBUREAU AB ��
IA TA MOBİLYA MAĞAZASI
RINKEBY CENTRUM
TURKISH
AIRLINES MOBİLYA, ÇEKYAT, FİSKOS MASASI,
BEBEK KARYOLASI, UYKU SETİ,
8t.:ufthansa YORGAN,YASTIK, YATAK ÖRTÜSÜ,
NEVRESİM TAKIMLARI,
YAZ
. . REZERVASYONLARI
. . . . MASA ÖRTÜLERİ,
BEBEK UYKU SETİ
iÇiN HiZMETiNiZDEYiZ!
TAÇ İKİZ ORTOPEDİK
AÜSTRiAN>
. .
YATAK ÇEŞiTLERi
ÖZDİLEK HAVLU
swissairC
..ı

HALI, PERDE ÇEŞİTLERİ, NEVRESİM


TAKIMLARI, YORGAN
SİPARİŞ ÜZERİNE PERDE DİKİLİR
Ahmet Aksel +Nurcan Akdağ+ Didar Ünver
KUNGSGATAN 61 MOBİLYA SİPARİŞİ ALINIR
111 22 Stockholm
Tel: 08-24 39 30 Fax: 08-24 39 34 Tel: 08 - 36 12 05
31 Prizma 1/99

You might also like