Professional Documents
Culture Documents
Joseph Mazur - Matematik Sembollerinin Kısa Tarihi
Joseph Mazur - Matematik Sembollerinin Kısa Tarihi
POPÜLER BİLİM
JOSEPH MAZUR
MATEMATİK SEMBOLLERİNİN KISA TARİHİ
ÖZGÜN ADI
ENLIGHTENING SYMBOLS
A SHORT HIST ORY OF MATHEMAT ICAL NOTATIO N AND
ITS HIDDEN POWERS
ÇEVİREN
BARIŞ GôNüLŞEN
ENUGHTENING SYMIIOLS: A SHORT HISTORY OF MATifEMATJCAL NOTATION AND JTS HIDDEN POWERS
NO PART OF THIS IIOOKMAY BE REPRODUCED, iN ANY FORM wrn-ıoUT WRllTEN PERMJSSON FROM THE
rtıllUSHEJL PUBUSHED BY AIUlANGEME.NT WITI-I TifE SnJART AGENCY VIA ANATOLIALIT AGENCY.
EDİTÖR
CUMHUR ôZTüRK
D İZİN
NECAn BALBAY
GÖRSEL YÖNETMEN
BİROL BAYRAM
ISBN 978-605-332-836-0
BASKI
AYHAN MAT BA ASI
M AHMUTBEY MAH. DEVEKALDIRIMI CAD. GELİNCİK SOK. NO: 6 KAT: 3
BACCILAR ISTANBUL
Tel: (0212) 445 32 38 Fax: (0212) 445 05 63
Sertifika No: 22749
T0RKIYE $BANKASI
Kültür Yayınları
Bana her şeyi O,dan öğreten ağabeyim Barry"ye...
İçindekiler
1. KISIM: RAKAMLAR
1. Tuhaf Başlangıçlar. . . --·--__________-·----·--··---· · ·· · ··-··---·· -·-· --5
2. Bazı Antik Sayı Sistemleri_··--·---· · --··· ·····-· ·- ····-- -·- ····-· -··----15
3. İpek Yolu ve Kral Yolu.. ·- ··-·-···-·-------·· · -··---·-----· ___ 35
4. Hint Hediyesi. ... ·--··--·· ·· ···· ·· · ···-···------- ____ 47
5. Avrupa'ya Gelişi_·· -·- ·•··- · ·--··--·-·--·-·-·-·-·-------·-·• ·-• -··-·--·----65
6. Arap Hediyesi... . . --··- -·· -·-·-··. ... . . . . -·-. . -·-__-·---------------·---- n
7. Liber AbbacL.. · ·•· ·-----·-· ····-··· ···· · · ·· · · · · · ·· · -·-··-------------·----83
. ç··urutu
8 . K o.. k enın .. ··1m esı. __ ····· -· ···-···· ··--·- · ----·----- -·· - __ 95
2. KISIM: CEBİR
9. Sembolsüz.. . ·-· --· · ·· · · · ... .... ... . · - · ·-·---·--·--·--·· -··-· -· ----------111
10. Diophantos'un Arithmetika'sı .... .... . ·-·--····-- - - --·---·--121
11. Büyük Sanat __. .... .. ... · --- -- - · ---- ·------- __ 141
12. Sembollerin Bebekliği . . . . . · - -·---- ·-----··· -·---·---149
13. Çekingen Sembol.... ... _. . .. --· ·· ···-- _____ 163
14. Haysiyet Hiyerarşisi . _ . . ______ l 71
15. Sesli ve Sessizler __ ____..181
16. Patlama ____ 193
17. Semboller Kataloğu .. ______ 205
18. Sembol Ustası 211
19. Son Sihirbaz ·-----· 215
3. KISIM: SEMBOLLERİN GÜCÜ
20. Zihinde Buluşma ... . . 225
21. İyi Sembol _ .... . ... · ·· ····· _ 239
22. Görünmez Goriller ... 243
23. Zihinsel Resimler _ ... ·· · ··•··· · · ·· ·-· ··· ·· · 265
24. Sonuç . __ 273
ıx
mi, şu dik üçgenin kenarlarının karelerini toplamayla ilgili
olan?"
"Yok... On ikinci yüzyıldan önce 'artı' için de bir sembol
yoktu!"
Ortama derin bir sessizlik çöktü. Bizler de pahalı Baro
/o'larımızı koklayıp yudumladık.
Sonradan benim doğru söylemediğim ortaya çıktı.
MÖ 18. yüzyıl gibi çok eski bir tarihte Mısırlılar, insanla
rın tam da eklenen ya da çıkarılan miktarlarda birbirlerine
doğru ya da birbirlerinden uzağa koştuğu oymalarla top
lama ve çıkarmayı belirten hiyerogliflere sahiptiler. Mate
matiksel metinler kaleme alan kişiler de zaman zaman
sembolik ifadelere başvurdular. Kelimeleri ve hatta birkaç
kelimeden oluşan ifadeleri görsel işaretlerle temsil etme
denemeleri oldu. MÖ 2. yüzyıldaki Bakhshali Elyazma
sı'nda negatif sayılar bizim artı işaretimize benzeyen bir
sembolle gösterilmişti. 3. yüzyılda İskenderiyeli Diophan
tos bilinmeyeni adlandırmak için bir Yunan harfi, çıkarma
işlemi için de yukarıyı gösteren oka benzer bir şekil kul
landı. 7. yüzyılda Hintli matematikçi Brahmagupta bugün
"sıfır" adını verdiğimiz yeni bir sayıyı ilk kez ortaya atar
ken bunu küçük siyah bir noktayla gösterdi. 15. yüzyılın
ikinci yarısından itibaren de semboller yavaş yavaş mate
matikte kalıcı bir yer edinmeye başladı. Elbette tüm pozitif
sayıları numaralandırmak için kullandığımız semboller de
yüzyıllardır vardı.
Enoteca· gecesinde sembollerin kullanılmaya başlan
ması konusundaki tahminimde birkaç yüzyıllık bir hata
yaptığımı bilmiyordum. Diophantos 'un 3. yüzyılda birkaç
işaret kullandığı kesindi elbette, ama 12. yüzyıldan önce
semboller işlem yapma amacıyla sembolik düzeyde, yani
denklemlerdeki tamamen sembolik işlemlerde kullanılmı
yordu. Belki de iddiamın yarattığı hayreti daha da büyüt-
•
İtalya'ya özgü şarap evlerine verilen ad. (e.n.)
X
mek için matematik ifadelerin çoğunun 16. yüzyıldan önce
sözel olduğunu söyleseydim doğru olurdu.
O geceki sohbetimizden sonra da, konuştuğum insanla
rın çoğunun matematiksel gösterimlerin 16. yüzyıla dek ger
çekten sembolik hale gelmediğini söylediğimde şaşırdıklarını
gördüm. O halde şunu da merak etmeliyiz: Cebirin sembo
lik bir biçim alması bize ne kazandırdı? Ne kaybettirdi?
Kökenlerine dek indiğimizde sembollerin maddi görü
nüş ya da iletişimden kazanılan biçimlenme ve kalıplardan
anlam elde etme, çıkarma ve yaratma araçları olduğunu
goruyoruz.
"Sembol" kelimesi Yunanca "gösterge" ya da "kimlik
göstergesi" ifadesinden geliyor ve iki kelime kökünün bir
leşiminden, sum ("birlikte" ) ve bal/o ("getirmek" ) fiilinden
oluşuyor. Daha serbest bir yorumla bunun ''bir araya getir
mek" anlamına geldiğini söyleyebiliriz. Kelimenin etimoler
j isi çok eski zamanlarda bir kişinin kimliğinin ya da bir kiş i
nin bir başkasıyla ilişkisinin ispatlanmasına dayanıyor. Bir
dal ya da kemik parçası ikiye bölünür ve ilişkideki kişilere
birer parça verilirmiş. İlişkiyi doğrulamak için de parçaların
birbirine tam olarak uyması gerekirmiş.
Daha derin anlamıyla "sembol" kelimesiyse, bilinen
şeyin bilinmeyen, yeni yaranlan bir şeyle bir araya getiril
mesini anlatır. Ya da daha değişik bir şekilde ifade edersek,
bilinçsiz bir fikir bilinçli bir fikre uyduğunda yeni bir anlam
ortaya çıkar. İşte sembol tam olarak budur: Bilinçli ve bilinç
siz düşüncelerin bağlannlanndan çıkartılan anlam.
Matematik sembolleri bunu yapabilir mi? Hedeflenen
bunu başarmaları mıdır? Belki de semboller ile gösterimler
[notasyonlar] arasında bir ayrım yapılması gerekir. Göste
rimler hızlı yazmaktan, terimlerin kısalnlmalanndan gelir.
Eğer semboller bize bilinçli düşünceleri sağlayan gösterim
lerse, gelin "+ " yı ele alalım. Tek başına bu bir gösterimdir
ve Latince et kelimesinin kısa yazımından doğmuştur. Evet,
Xl
et'teki "t"den gelmektedir. İlk kez 1489 yılında Johannes
Widmann'ın yazdığı Behende und hubsche Rechenung auff
ailen Kauffmanschafft (Ticarette Hızlı ve Düzgün Hesap
lama) kitabında karşımıza çıktığını görüyoruz. Hem ''ve"
kelimesini hem de bir matematiksel işlemi simgelemek için
kullanılmış.
2 + 3 = 5 gibi bir arionetik ifadede kullanıldığında "+" bize
yalnızca 2 ve 3'ün 5 ettiğini söyler. Fakat x2 + 2xy + y 2 gibi
bir cebirsel ifadede genellikle "x2 ve 2 xy ve y 2"den daha
fazla bir anlama sahiptir. Bir matematikçi +'lan (x + y) 2
tam karesini oluşturan yapıştırıcı olarak görür. Aynı mate
matikçi elbette "ve"yi de yapıştırıcı olarak görecektir. Tam
karenin varlığını fark etmek muhtemelen birkaç saniye daha
fazla sürecektir, ama aşina olduğumuz semboller eğer bir
nesnenin başka bir faydalı kullanımı olduğunu biliyorsak o
nesneye baknğımızda bize faydalı çağrışımlar sağlar.
Sembolik temsil ile basit gösterim arasında bir ayrım
yapmak sadelikçi bir yaklaşım olur. Benim bundan daha
verimli olabilecek bir bakış açım var: Rakamlar ve bütün
mecazi işlem gösterimleri farklıdır, ama yine de semboller
olarak düşünülürler, çünkü benzemedikleri şeyleri temsil
etmektedirler.
2 + 3 = 5 ifadesini yeniden okuyun. Matematikte bu,
özneleri, bağlacı ve yüklemiyle tam bir cümledir. Okuyup
geçmeniz yaklaşık bir saniyenizi aldı. Doğruluğunun sağ
lamasını yapma süreçlerinizi hiç kullanmadan buna, küçük
bir çocukken size söylenenlerden başlayarak yılların deneyi
miyle topladığınız dağ gibi ek kanıtlara dek uzanan birçok
nedenden kaynaklı inanırsınız. Bunun doğruluğunu bilmek
için doğru kanıtları içeren zihin kütüphanenizi bilinçli şekil
de araştırmanız gerekmez.
Buna rağmen bir matematikçi ile bir yazarın sanatı
arasında bariz bir fark vardır. Yazar kişisel bir yaşam yol
culuğundan kökleri derinlere uzanan zihin durumları yarat-
XlJ
mak ya da duyguları sarsmak amacıyla sembolleri dene
yimle çelişen biçimlerde kullanma özgürlüğüne sahipken,
matematikçi olmayana ergi yöntemi gibi standart gerek
çelendirme haricinde çelişkiler oluşturamaz. Matematik
sembollerinin kesin öncelikli bir hedefi vardır: Anlamanın
çabuklaştırılması için karmaşık bilginin derli toplu biçimde
paketlenmesi.
Yazarlar matematikçilerden daha fazla özgürlüğe sahip
tir. Edebi semboller, kültürün ve söylencelerin prangasını
taşıyor olabilirler ama birçok biçimde kullanılırlar. Emily
Dickinson "A Narrow Fellow in the Grass"· şiirinde
"yılan" sözünü hiç kullanmaz ve bu yolla imalar kullana
rak kötülükle, sinsilikle ve tehlikeyle doğrudan bağlarından
kaçınır. Joseph Conrad Heart of Darkness'ta (Karanlığın
Kalbi) Kongo Nehri'ni "muazzam bir yılan açıldı, kafası
denizin içinde" diye betimlerken sürünerek ilerleyen sinsi
kötülüğün çağrıştırdığı tüm anlamlara başvurur. Bir yazarın
"yılan" sözcüğünü şüphelenilmeyen, kurnaz ya da tehlikeli
bir şeyi kastetmeksizin, masum bir şekilde kullanması da
mümkündür. "Nehrin kıyıları bir yılan gibi kıvnlmaktadır"-
da olduğu gibi sadece betimleyici bir ifade olabilir. Yazar
bir imgeyi taşıdığı kültürel anlamından soyutlayarak uyan
dırmak istiyor olabilir. Bunu bu kadar sık mecazi olarak
kullanılan kelime ya da ifadelerle yapmak zor, hatta belki
olanaksızdır.
Matematikçiler "yılan yardımcı teoremi" denen ve
"yılan diyagramı" adı verilen bir şekil içeren bir yardımcı
teorem (büyük bir teoremi ispatlamak için sıçrama tahtası
olarak kullanılan küçük bir teorem) kullanırlar; bt4 içinde
şeytani, hilekar ya da tehlikeli bir şey olduğu anlamına
değil, şeklin yalnızca grafik bir betimleme olarak bir yılan
gibi gözüktüğü anlamına gelir.
• İngilizcedeki bu deyimin aslı "a snake in ehe grass"nr ve yüze gülüp arka
dan kuyu kazan sinsi (yılan) insanlar için kullanılır. (ç.n.)
XIII
İnsan yapımı matematik sembolleri, müzikte görülen
kültürel olarak esnek, duygusal sembollerden ya da şiirlerde
bulunan metaforik sembollerden farklıdır. Fakat içlerinden
bazıları da bilinçaltına dönük olarak keskin şekilde odak
lanmış algı ve bağlantıları çağrıştırabilir. Benzerlik, yakınlık
ve analoji yoluyla anlam taşıyabilen metaforik düşünceleri
de aktarabilirler ve böylesi aktarımlar da bir kitap sayfasın
daki kelimeler gibi iş görebilir.
Cebirsel ifadelerin okunmasında deneyimli bir matema
tiksel zihin, hayli kısa bir nörotransmiter gecikme süresinde
inanılmaz sayıda bağlantıdan geçer.
Bütün okul çocuklarının bildiği 1t sayısı örneğini ele
alalım. Bir sembol olarak ilişkilendirmeler yoluyla çağrışım
yaratan bir duyusal düşünce ifadesidir. Tanımı gereği, bir
çemberin uzunluğunun çapına bölünmesiyle elde edilen
sa bit bir orandır. Bir sayı olarak da yaklaşık 3, 14 15 9'dur.
Farklı biçimlerde karşımıza çıkar. Örneğin şu sonsuz seri
olarak:
4 4 4 4 4
n=---+---+-- ···
1 3 5 7 9
ya da şu sonsuz çarpım:
2 2 4 4 6 6 8 8
n= 2·-·-·-·-·-·-·-·-····
1 3 3 5 5 7 7 9
ya da şu sonsuz kesir:
4
1T = ---� -
12
1 +--2-z
J+ 32
sryr
XJV
Hem analitik hem de aritmetik hesaplamalarda sık sık
ortaya çıkar. Bilgili bir okur n'yi bir denklemde gördüğünde
dairesel bir şeyin pusuda beklediğini otomatik olarak bilir.
Dolayısıyla (elbette hayli modem olan) bu sembol, sembo
lün okunduktan çok sonra imgelemde devreye girmek üzere
zihinde farkına varılmadan dolanan çok sayıdaki görünüşü
ne aşina olan matematikçiyi aldatamaz.
İşte n'nin aldığı bir başka görünüm daha: Hafif eğimli
bir arazide, düzgün şekilde aşınabilen kumda akan bir
nehir düşünün. Kuram, nehrin gerçek uzunluğunun nehrin
başlangıcı ile sonu arasındaki doğrusal uzaklığa bölünme
sinin zaman içinde n'ye yakınsayacağını öngörür. Bunun
nedeninin çemberle ilgili olduğunu tahmin ettiyseniz doğru
düşünmüşsünüz demektir.
Fizikçi Eugene Wıgner "The Unreasonable Effectiveness of
Mathematics in the Natura! Sciences" 1 (Matematiğin Doğa
Bilimlerindeki Mantıksız Etkililiği) adlı ünlü makalesinde
yerinde bir öykü anlatır. Bir istatistikçi Gauss dağılımı göste
ren nüfus artışlarını konu alan bir yayında geçen sembolle
rin anlamını açıklamaya çalışmaktadır. Arkadaşı "Buradaki
sembol nedir?" diye sorar.
"Ha, o mu?" der istatistikçi. "Bu pi."
"Nedir o?"
"Çemberin uzunluğunun çapına oranı."
"Açıkçası ben nüfusla bir çember uzunluğunun herhangi
bir alakası olmadığına eminim."
Wigner'in bu hikayeyi anlatma nedeni matematik kav
ramlarının nehirlerin uzunluğu ve nüfusun arnşı gibi hiç
beklenmeyen şaşırtıcı koşullarda karşımıza çıkmalarıdır.
Elbette kendisi daha çok matematik ile fiziksel dünya
arasındaki beklenmeyen bağlannların nedenini anlamakla
ilgileniyordu, ama anlattığı hikaye de neden bu tür kavram
ların soyut matematik içerisinde de beklenmeyen biçimlerde
karşımıza çıktığı sorusuna işaret ediyor. 2
XV
Eukleides'in Stoikheia (Elemanlar) kitabı iki dairenin
alanlarının oranının çaplarının oranının karesine eşit o ldu
ğunu söyleyen kanıtlanması zor gerçeğin ispatını içermesin e
karşın, Stoikheia'da 1t sembolünün (antik Yunan alfabesinin
on alnncı harfi olması dışında) hiçbir anlamı yoktu. 3 Yunan
matematik düşünüşündeki olağanüstülük, ispatlanabilen
evrensel doğruların var olduğunun kavranmış olm asıdır:
Bir çemberi çaplarından herhangi biri ortadan ikiye böler,
herhangi bir üçgendeki açılar toplamının her zam an aynı
sabit sayı olması, üç boyutta yalnızca beş adet düzgün
cisim olabilmesi gibi. Eukleides II. Kitap 4. Ö nerme'd e
bizim bugün basit bir cebirsel özdeşlik olduğunu düşüne
bileceğimiz (a + 6)2 = a2 + b2 + 2ab gibi şeylerin nasıl ispat
lanacağını gösterir, ama onun önermesinde ya da ispatınd a
toplamanın ya da üslerin (bir sayının kendisiyle kaç kere
çarpılacağını söyleyen, sayının üstündeki küçük yazılmış
sayılar) göstergesi olan herhangi bir cebir sembolü bulamaz
sınız, çünkü onun ifade ve ispatları geometrik olduğu gibi,
aynı zamanda tümüyle anlatım biçimindedir.
İskenderiyeli Diophantos Eukleides'ten en az beş yüzyıl
sonra doğmuştur. Büyük eseri Arithmetika bize x + y = 100,
x - y = 40 gibi iki bilinmeyenli özel doğrusal denklemlerin
cebir çözümlerine daha yakın bir çözümünü sağlar. Bunu
sembollere dayanarak değil, senkoplu gösterimle, yani o
dönem sık rastlanan bir uygulamayla kelimelerin ortasından
bazı harfleri arına yoluyla başarır. Dolayısıyla onun çalışması
da sözlü açıklamadan tümüyle azade değildir. 4 Fakat mate
matiği normal dilden farklı olarak ifade etmenin ilk adımıdır.
Tüm matematiği hiç sembol kullanmadan da yapmak
mümkündür. Genelde yasa maddeleri, yasal belgeler hari
cinde pek az kişinin kullanacağı "irtifak hakkı" , "mezkur n ,
" esbab-ı mucibe" gibi hukuk dili ifadeleri haricinde sembol
içermez. Hukuk, gelenek ve elbette amaçları gereği sem bo
lik kesinlik yolunu izlememiştir. İngilizce ya da Latince gibi
xvı
doğal dillerdeki kelimeler kısa ve özlü bir anlam bildirebilir,
ama sembolik cebirin yapabildiği sertlikte bir kesinliğe
hemen hemen asla ulaşamazlar. Yazılı hukuk ağırlıklı olarak
niyete dayanır ve yasaları kullanan zeki insanların boşluklar
bulmaları beklenir.
Akıllıca tasarlanmış bol miktarda sembolü olmaksızın
hala tümüyle sözel kalmış olsaydı matematiğin günümüz
de neye benzeyeceğini hayal etmeye çalışın. Harizmi'nin
Cebir'inden (MS 820 dolayları) bir pasaj alalım; metindeki
sayıların bile kelimelerle ifade edildiğini göreceğiz:
xvıı
kullandı. Aryabhata da, Brahmagupta da manzum tarzda
yazdılar, dolayısıyla kullandıkları sembolizm her neyse
bunun vezne uyması gerekliydi. Bir nokta gördüğünde
okurun nokta için kullanılan kelimeyi okuması gerekirdi.
Bu, sembollerin kullanımına sınırlamalar getirdi. 6 Negatif
sayı bir noktayla gösterilirken, kesirler sadece pay ile payda
arasındaki çizgi olmadan aynı bizim yazdığımız gibi yazıldı.
16. yüzyılın başı gibi geç bir tarihe dek Avrupa'da mate
matik yazımı, bazı ülkelerde sık kullanılan bazı kelimeler
yüzyıllardır kısaltılıyor olmasına rağmen, esasen halen daha
sözlüydü. Kısaltmalar daha da kısaldı ve sonraki yüzyıla
gelindiğinde François Viete, Robert Recorde, Simon Stevin
ve nihayet Descartes'ın eserleriyle birlikte bu kısaltmalar
daha önce görülebilen köken bağlantıları tamamen yok
olacak şekilde küçüldü.
Matematikte sözel bir ifadenin sembolik biçimi, kolaylık
sağlayan bir kısa yazımdan daha fazla bir şeydir. B irincisi
herhangi bir dile özel değildir; dünyadaki hemen heınen
bütün diller farklı yazı biçimlerinde olsalar da aynı göste
rimi kullanır. İkincisi ve belki de daha önemlisi sembolik
biçim, zihnin doğal dildeki yazılı kelimelerin taşıdığı beli r
sizlik ve yanlış anlaşılma olasılıklarını aşmasına yardımcı
olur. Zihnin tikel ifadeleri genel biçime yükseltmesine ola
nak verir. Örneğin bir bilinmeyeni bilinmeyenin karesinden
iki kez çıkar ve buna bir ekle sözel ifadesi x2 - 2x + 1 olarak
yazılabilir. Sembolik ifade bizim x2 - 2x + 1 'in tekilliğinden
zihinsel olarak daha genel ikinci derece biçim olan ax 2 + bx
+ c'ye geçişimizle birlikte de ifadenin daha toplu bir yönünü
akla getirebilir. x2 - 2x + 1 'i artık sadece bir türün temsilcisi
olarak algılarız.
Descartes'ın zamanında, yani 1 7. yüzyıla girilirken
(x + a) 2 :x> x2 + a2 + 2ax
xıx
doğal dillerden daha zor olan bir işaretler, simgeler ve sem
boller batağına dalıp diğer fanilerden uzaklaşırlar.
Yine sıklıkla, konuşnıklarının anlaşılması amacıyla m ut
lak kanıtlamadan hafif uzaklaşma pahasına sağlam argü
manlarını biraz gevşetirler. "Sözlü semantiğin cömertliği"
ya da kültürden bağımsız mesleki uzmanlık ve deneyimin
getirdiği bir müşterek öz yoluyla birbirlerini anlamaları
denebilecek bir şeye yaslanırlar.
Fakat sözlü semantiğin cömertliğinde bile mutlak kanı
tın ötesinde bir şey kaybedilir. Matematik, hatta uygulamalı
matematik, fizik ve kimya, bir grafik sembol haricinde
fiziksel olarak hayal edilebilen hiçbir şeye gönderme olmak
sızın da yapılabilir. Dolayısıyla fizikçinin sözel açıklaması
ile matematikçinin açıklaması arasındaki fark bir kavram
sallaştırma farkıdır.
Fizikçilerin halkla iletişim kurmada daha başarılı olma
larının nedeni bu olabilir; fizikçiler bize bu dünya içerisin
deki "şeylerin" açıklamasını yapabilirler. Bu şeyler galak
siler, bilardo topları, atomlar, temel parçacıklar ve sicimler
olabilir; hatta on boyutlu uzayda, bir metrenin 1 0-35 'inden
de daha küçük sicimler bile bu şeyler dahilinde hayal edilir.
Elektrik ve manyetik alanlar da şeyler olarak düşünülebilir.
Fizikçi popüler bir kitap yazdığında okurlarının her birinin,
kendi dilindeki cisimlerin bazılarıyla deneyimi olacağını bil
menin avantajıyla işe başlar, zira onun konu aldığı sonsuz
küçüklükte cisimler bile "şeyler" olarak hayal edilebilir.
Bir matematikçinin elemanlarıysa biraz daha soyuttur.
Belirli bir sayıyı temsil eden N sembolü, belirsiz bir sayıya
gönderme yapmak için faydalanılan gösterimsel bir kolay
lıktan daha fazlasıdır. Günümüzde dünyaya yakın gönder
meleri pek az olan zihindeki bir objeyi temsil etmektedir;
başka bir deyişle N dünyada belirli bir "varlığı" olmayan,
zihnin içerisindeki bir "varlık"tır. Dolayısıyla fiziksel olma
yan cisim bilişsellik yoluyla bir ontolojiye sahip olur. Zihin
XX
bir sayının, diyelim ki üç sayısının modem kavranışını işle
me tabi tutar -tıpkı soyutlamada yaptığı gibi, insan dene
yimi içerisindeki belirli sayıda şeylerden başlayarak daha
genele ulaşmak için birkaç basamak yukarıya tırmanır:
Tarlada üç koyun, üç koyun, üç canlı şey, üç şey... böylece
en üstte " üç olma "ya ulaşır. Genellik arttıkça fiziksel cisim
lerin akla gelmesi azalır. Bu nedenle matematiksel sembol,
tikelden geneli kavrama sürecinde zihne yardım eden görsel
bir çıpadır.
XXI
Tanımlar
XXV
1 . Kısım
Rakamlar
2
Hint-Arap basamak gösteriminin Batı'daki bilinen
ilk açıklanışına yer verir.
LEONARDO PISANO BIGOLLO (Fibonacci) (takriben
1 1 70- 1 250): İtalyan. Matematikçi.
İtalyan tüccarlar için İtalyanca yazdığı Liber abbaci
( 1 202) adlı eserinde Hint-Arap sistemi kullarulmışnr.
ALEXANDER DE ViLLA DEi (takriben 1 1 75-1 240):
Fransız. Fransiskan rahip ve şair.
Latince manzum olarak kaleme aldığı Cannen de
Algorismo adlı eseri, sıfır dahil olmak üzere Hint
rakamlarıyla hesaplama yöntemlerini açıklıyordu.
JOHANNES DE SACROBOSCO ( 1 1 95-1 256): İngiliz.
Gökbilimci, keşiş.
Hint-Arap rakamları ve bunların hesaplamalarda
nasıl kullanılacağını konu edinen Algorismus adlı
kitabı Avnıpa'da çok satan bir ders kitabı oldu.
3
1 . Bölüm
Tuhaf Başlangıçlar
6
modern yazıya ulaşıldı. "Piktogram" adı verilen resim-yazı,
anlatılmak isteneni aktaran bir resim anlamına gelmekte
dir. Asya'da bu yazım türü modem Çin hanzi'si ve Japon
kanji'sinin temelini oluşturdu. Günümüz dünyasında bir
çatal bıçak resmi, bir restoranı temsil edebilmektedir. Çatal
ve bıçağın üzerine atılan bir çizikse bir " ideogram" olur:
Yemek yemek yasaktır anlamına gelebilir. Bir piktogram
nesneleri betimlerken, bir ideogramsa benzerlik ya da ana
loji yoluyla bir anlamı ifade eder. Örneğin " ev" kelimesini
ideogramla ifade etmek için eski Çin'de " çan" için olan
piktogram ile "domuz" için olan piktogram birleştirilerek
"ev" kelimesi oluşturulurdu. En az otuz bin yıl boyunca
hikayeler resimler kullanılarak anlatıldı ve yıllar ilerledikçe
bu hikayeler daha ayrınnlı hale geldi.
Bundan birkaç yıl önce bir arkadaşım Tayland'dan
döndü ve bana göçmen kampında yaşayan bir dokuma
cıdan satın aldığı Hmong işi nakışlı bir "hikaye örtüsü"
hediye etti. Ö rtü Vietnam Savaşı sırasında gündelik yaşa.mı
öykülüyordu ve buradan yaşam döngüsünün " okunması"
mümkündü. Bir çocuğun doğumu, tarlalarda çalışmas4 aşık
olması, düğün ve yeni bir doğum -hikayenin hepsi, yazılı
tek kelime olmadan karşımdaydı.
Basit öykülerin basit dünyasında piktogramlann anlaşıl
ması kolaydır. Öykü anlatımı karmaşıklaşnkça problemler
doğmaya başlar. Odysseia'nın piktogram karakterleriyle
"yazıldığını" hayal edin. Tam olarak kim anlayabilirdi?
Hikayenin içine girmek çok yorucu ve zahmetli olur, ağır
şiirselliğin metaforik karmaşıklıkları için gereken esneklik
lere de imkan vermezdi. Bir sözcenin diğerinden ayırt edile
bilmesi için "ah" için a, "be" için b şeklinde karakterlerin
konuşma fonemlerini de temsil edebilmesi gerektiğini de
düşünmek zorundayız.
Kelimelere sahip olmak ile kelimeleri kendi başına
düşünmek bambaşka şeylerdir. Cümleler yazmak, konuş-
7
maktan tamamen farklıdır: Bunun için önce büyük top
lumsal ilerlemeler, ilk uygarlıkların gelişimi, krallar ve
imparatorların ortaya çıkışı, ardından maceraperest kabile
üyelerinin aşina oldukları sınırların ötesine çıkarak macera
ve ticaret peşinde dolaşmaya başlamaları ve bunun ardın
dan da uzun bir zamanın daha geçmesi gerekir.
Sokaktaki bir insana "Sizce uygarlık tarihinde en önem
li icat nedir ?" diye sorsanız muhtemelen herkesin b ildiği
"tekerlek" yanıtını alırsınız. İlginçtir, tekerlek Geç Neolitik
Çağ'dan önce ve muhtemelen de Erken Bronz Çağı'na
gelene dek ortaya çıkmamıştır. Bu MÖ 6000 ile MÖ 3 5 00
yılları arasında bir yere karşılık gelir. Tekerlekli b ir araba
resminin ilk örneğine 1 976 yılında Polonya, Bronocice'de
yapılan kazıda çıkartılan bir seramik çömlekte r astla
nIL Bronocice çömleği takriben MÖ 3500-3350 yıllarına
tarihlenmektedir. 7 Fakat o dönemdeki yeni tarım teknik
leri düşünüldüğünde tekerleğin kaçınılmaz b ir icat olduğu
söylenebilir; sonuçta daire şeklinde çömlekler vardır ve
ağaç kütüğü parçaları dönen bir tekerden faydalanma
konusunda sağlam ipuçları vermiş olmalıdır. Elbette silindir
şeklindeki kütükler basit tekerlekler var olmadan önce de
kullanılır. Fakat tekerlek dönen diskten ibaret değildir. Yük
kaldırmakta kullanılan makaralar da hayli karmaşık b ir
fikir olarak buna dahildir.
Peki ya alfabe ? Şampiyonluk onun hakkıdır. Bugünkü
yaşamlarımızı olanaklı kılan diğer önemli icatların çoğunun
alfabe olmadan ya da en azından konuştuğumuz kelime
leri yazmanın bir başka akıllı yolu olmadan etkili şekilde
var olamayacaklarını iddia edebilirim. Doğru; sokaktaki
insanlar da Mısır'ın müthiş piramitlerinin, ağaç kütüklerin
den de olsa, kölelerin işini kolaylaştıran tekerlek olmadan,
dünyadaki uzun taş binaların makaralar olmaksızın inşa
edilemeyeceğini ileri sürebilirler. Tekerlek dünyaya er ya da
geç gelecekti, fakat çıkarttığımız sesleri yazmanın b ir yolunu
bulmak diğer her şeyi gölgede bırakmaktadır.
8
Modern alfabetik yazım, konuşulan dilin kaba bir tak
lididir. Sümer dilinin her hecesinin kilin üzerine bir çiviyle
yapılan özel bir resimle gösterildiği Sümer resim yazısının
alfabeden de önce var olduğunun kanıtlarına sahibiz. Aslen
bu izlerin, aktarılması istenen kelimenin hece sesiyle aynı
olan nesnelerin resimleri olması gerekiyordu. Bu sadece pilc
tograflar kullanılan yazımdan daha farklı türde bir yazım
şekliydi. Şansımıza Sümerce çok sayıda heceden oluşan
kelimelere sahip bir dildi ve çoğu zaman hecelerin kendileri
de somut nesnelerin isimleri oluyordu. Yazım her biri bir
heceyi belirten işaretlerden oluşuyordu. Örneğin bir elin
tuttuğu ev resmi "evde yaşayanlar" anlamına gelebilirdi:
Hiyeroglif resim yazısı Sümer resim yazısıyla hemen
hemen aynı dönemde Akdeniz bölgesinde Mısır civarında
kullanılıyordu ve resimsel karakterinden sıyrılarak önce saf
bir ses-işaret sistemine, en sonunda da alfabetik bir şeye
evrilinceye dek bir dizi aşamadan geçti. 8 Fenike alfabesinin
ortaya çıktığı MÖ 1 . binyılın hemen öncesinde, dünyanın
neredeyse bütün köşelerindeki pek çok kültür, görsel sem
boller kullanarak bir tür temsili yazım biçimi geliştirmiş
durumdaydı . Bu kültürler bu sayede doğrudan iletişim
araçlarına kavuştukları gibi, gelecek nesillere bir bilgi kaydı
bırakmanın yolunu da elde etmişlerdi.
Her kelimenin sembollerinin, söylenen kelimenin sesle
rini temsil ettiği bugün sahip olduğumuz fonetik yazımdan
farklı olarak resimli yazı, sesin değil söylenen kelimenin
anlamının bir göstergesiydi. Fakat MÖ 1. binyılın onalann
da resimli yazı yerini fonetiğe bırakn.
Resimler, ses yoluyla kelimeleri temsil edeceği şekilde
kullanılabilir. Örneğin İngilizcede bir göz (eye), bir an ( bee)
ve bir yaprak (leaf) resmini yan yana koyarak �ı believe"
10
nezdindeki temsilcileri olan rahipler yönetti . 1 1 Tapınak aynı
zamanda gözlemevi, kütüphane, hastane, müze ve hazine
eviydi. Babilliler MÖ 1200 yılında hayli kapsamlı yıldız
kataloglarına sahip olsalar da, gökyüzünün kutsallığına
inanan Mısırlı rahipler MÖ 3000 gibi erken bir tarihte yıl
dızları ve takımyıldızları haritalamışlardı. 1 2 Arazi etüdleri
ve vergilerin yanı sıra yıldız haritası hesaplamalarındaki çet
refillikler, tarladaki koyunların hesabında faydalı olan basit
ve küçük sayılardan farklı sayıların yazılmasını gerektirdi.
İlkel insanların basit ihtiyaçları vardı. Başlangıçta sayma
çok küçük sayılarla sınırlıydı. Çoban, saymaya ihtiyaç duy
madan sürüden bir koyunun eksildiğini bilebilirdi . Bunu
bütün maymunlar da yapabilir; yani, ailenin bir üyesinin
eksik olduğunu bilebilir. Bir şeyin kayıp olduğunu bilmek
niceliksel değil niteliksel bir küme anlayışıdır. İlkel yaşamda
gerçek anlamıyla sayılara gerek duyulmaz. Bu yüzden de
kimse sayının ne olduğunu bilmeye ihtiyaç duymamıştır.
Yine de, açıklanması çok güç görünen harika bir neden
le insanlar (hatta ilkel insanlar) sayıların farkına varma
konusunda, kelimelerle sahip oldukları düzeyin ötesinde,
esrarengiz bir beceriye sahiptiler. Bugün çocuklara sayılar
nicelikle bağlantılı kelimelerle ilgili bir his edinmeleri ama
cıyla anaokulunda ezberletilmeye başlanır. 1 'den l 0'a kadar
olan sayıları ezberden kolayca sayabilirler. Fakat sayıların
ezberden sayılması ile bu sayıların aslında ne anlama gel
diklerinin anlaşılması aynı şey değildir. Üç yaşında bir çocuk
"bir", "iki", "üç", "dört", "beş" kelimeleri ile bir eldeki
beş parmağın bire bir karşılık geldiğini anlamadan da 5'e
kadar sayabilir. Çocuk ya da insan gelişiminde bu karşılık
gelmenin gerçekleştiği an, beyinsel olgunluk açısından dev
bir sıçrama anlamına gelir. Bu sıçrama anını fark eoneyiz.
Görünen o ki, söz konusu anda " hah işte! " türünde bir
deneyim yaşanmıyor. Bir elde beş parmak olması, doğal
olarak ilk on sayıya bire bir karşılık bulunmasını sağlamıyor
11
gibi gözüküyor. Geçtiğimiz yüzyılın ortalar ına dek Avust
ralya'daki birkaç yerli kabilesi sayılar için kelime lere sahip
değildi, fakat kumda işaretler yaparak sayabiliyorlardı. 1 3
Yine ilginçtir; Avustralya, Pasifik adaları ve Amerika k ıra
sında (en azından 20. yüzyıldan önce) bire bir sayma a racı
olarak modern sayılar kavramının henüz olgunlaşmadığı
nın göstergesi olarak 4'ten sonraki sayılar için kelimelere
sahip olmayan birkaç yerli kabile vardı. 1 4
Matematiksel yazımın ortaya çıkışı Batı'da da, Doğu'da
da edebiyattan bin yıldan fazla süre önce olmuştur. Hatta
İlyada'dan bin yılı aşkın bir süre önce yazılmış bir Sümer
şiiri ve elimizdeki en eski yazılı hikaye olan Gılgamış Des
tanı'ndan bile daha öncesine dayanmaktadır. Ne sayısal
yazımın ilk kez nerede ya da ne zaman gerçekleştiğine i lişkin
ne de yazının ilk nerede ve ne zaman gelişmeye başladığına
dair doğrudan kanıtlara sahibiz. Kimileri sayısal yazımın ilk
örneklerini Erken Taş Devri'ne dek giderek Çinlilere atfe
diyor. Yine de bu çok kesin değil. Fakat MÖ 3400 yılında
görülen çiviyazısı şeklindeki Sümer sayı yazımıyla hemen
hemen örtüşmesi mantıklı gözüküyor. 1 5
Kuzey Fransa ve kuzeybatı İspanya'daki mağaralarda
bulunan resimlerde görüldüğü gibi, sayı yazımı da insanın
kaydenne uğraşı sayesinde ortaya çıktı. 1 6 D ünyanın günü
müze ulaşmış en eski yazılı kayıtlarından biri ( Alman Arke
oloj i Enstitüsü Müzesi, no: W 1 9408,76+ ) MÖ 4. binyılın
sonlarında yazılmıştır ve iki tarlanın alanının hesaplanması
için yapılmış bir alıştırmaya benzemektedir. Uruk kentinin
eski yapılarının enkazı arasında bulunan parçalanmış kil
tabletlerin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuştur. Karbon
tarihlemesi (y. MÖ 3350-3200) tabletin, yazının, en azın
dan konuşulan bir dille fonetik olarak bağlantılı olduğunu
kabul ettiğimiz yazının orta ya çıkışına dair bilinen bütün
örneklerden daha eski olduğunu gösterir.
12
Avrupa ve Asya'daki mağaralarda kil tabletler üzerinde
1 0.000 gibi büyük sayıların görüldüğü Sümer sayı yazımı
nın izlerine rastlanmıştır. Mısır hiyerogliflerinde 1 0.000
sayısı için ayrı bir sembol kullanılıyordu. MÖ 1 600 yılında
ünlü Rhind (ya da Ahmes) papirüsündeki cebir problemle
rinde, sayıları göstermek için kullanılanların dışında hiçbir
sembol içermeyen basit denklemler vardı.
13
2. Bölüm
17
Babil ülkesi, yabancılara düşmanlık üzerinden d eğil ,
doğal coğrafi engellerden yoksunluğu ve bu nedenle yabancı
işgaline karşı korunaksızlığı nedeniyle antik çağın " eri tme
potası", buluşma noktasıydı. Güneydeki düz ovalar ve
körfezin suları kolay giriş olanağı veriyor, doğu ve kuzeydo
ğudaki tepeler de Babil ülkesinin kentsel merkezlerine kolay
geçiş yolları sunuyordu. Yarı göçebe toplulukların sürekli
işgalleriyle tüm bölge, iç içe geçen ve birbirine karışan h iç
biri bir diğerine benzemez etnisitelerle doldu.
Güney Mezopotamya'nın geniş ve büyüyen kentsel mer
kezleri, tarihte ilk kez ticaret ve emeğin yönetimi, d üzenlen
mesi ve kaydedilmesi için idari bir işgücünü gerektiren eşi
benzeri görülmemiş genişlikte bir sosyoekonomik düzene
dayanıyordu. Burada kayıt tutulması zorunluydu. Hesap
ların kaydı burada başladı. Kile yazılan hesaplar, kaydedi
len nesnelerin (arazi, insanlar, besi hayvanları ) piktogram
şeklindeki betimlemelerinin yanı sıra bazı sembollerden
oluşmaktaydı. 3
19 00'lü yılların başlarında, çöküş sürecindeki Osman
lı İmparatorluğu'nun eski eserler ticaretini artık (rüşvet
ve bürokratik engeller haricinde de) zar zor yönetir hale
geldiği dönemde Amerikalı diplomat, antika koleksiyon
cusu, roman yazarı ve gezgin arkeolog Edgar J ames Banks
yüzlerce çiviyazısı tableti satın aldı. Ardından bu tabl etleri
Amerika'ya götürerek birçoğunu müzelere, kütüphanelere
ve koleksiyonculara sattı. Koleksiyonundaki parçalardan
birinin matematik tarihçileri için özel bir önem taşıdığı orta
ya çıktı. Tablet, antik Babil kentlerinden Larsa ve İbrahim
peygamberin Güney Irak'taki doğum yeri olan Ur'un yakın
l arındaki bir arkeolojik alanda, Tel Sankara'da bulunm uştu.
Banks tableti 1922 yılında New Yorklu yayımcı George
Arthur Plimpton'a 10 dolara sattı (Amerikan tüketici fiyat
endeksine göre şu anki değeri 130 dolara denk düşmek
tedir).4 Tarihin kırıntılarından bir kültürün parçalarını
18
r lW 41r r "sff
rr � � tf "'
nr q � if Alf
lf 4lf rr�
w
�
'ıgf lY i&11T
"w
�
lW � yy �
r nr
�
ff �
r AJT
�
,�
� ffl7
"
.q
,�
lW y ('l'
,4
�
� ,��
lW
4f f�
ŞEKİL 2.2: Nippur tableti. f 1 , � 1 0 anlamına gelmektedir. R. Creighton
Buck, " Sherlock Holmes in Babylon" kaynak alınarak çizilmiştir (Americ.an
Mathematical Monthly, cilt: 87, no: 5 ( 1 980): 335-334). Amerika Matematik
Birliği'nin izniyle basılmıştır.
19
Şekil 2.2'deki çizim bundan takriben 3700 yıl önce Babil
ülkesinin merkezinde yer alan antik Nippur kentinde yapıl
mış bir Bahit tabletinin dolmakalemle çizilmiş bir eskizidir.
İşaretler kuşların küçük ayak izleri değil, kama şeklinde bir
taş kalemle yapılan baskılardır. Taş kalem, yaş kil levhalara
r
bastırıldığında ya da .( şeklinde bir iz b ırakırdı. 7 Ardın
dan da levhalar pişirilirdi.
Sol sütünü yukarıdan aşağıya doğru inceley in. Antik
yazı hakkında hiçbir şey bilmeden bu sütünun 1 'de n 1 2'ye
kadar olan sayıları gösterdiğini tahmin ede biliriz. Peki s ol
daki ikinci sütun? İlk tahminimiz doğruysa (ki nas ıl doğru
olmayabilir?) bu sütundaki ilk sembolün 9 sayısını temsil
ettiğini bilebiliriz. Onun altındaki sayı ne olabilir ? B unun
1 O için kullanılan sembol ile 8'in semb olünün yan yana
koyulmuş hali olması gerekir. 1 8 olabilir mi? Aynı mantıkla
üçüncü sembol de 27 gibi gözüküyor. Hımın . . . acaba ikinci
sütun 9'un katları olmasın? Aşağıya doğru altıncı satıra
gelinceye dek bu doğru gibi gözüküyor, yani 6 x 9 = 54.
Fakat yedinci satırda garip bir şey olmuş anlaşılan. Semb ol
sanki 4'müş gibi görünüyor. Ama öyle mi? Eğer öy leyse, o
zaman ikinci sütun 9'un katları değildir. Nedir öyleyse ?
İlk kama işareti ile diğer üçü arasında bir boşluk old uğu
nu fark ediyoruz. İkinci sütunun 9'un katları oln1ası umu
dunu besleyeceksek, o halde yedinci sembolün 63 olması
gerekir. Belki de boşluk bırakılması üç kamayı toplamadan
önce 60'la çarpmamız gerektiğini gösteriyordur. Bu şekilde
9'un katına doğru şekilde ulaşabiliriz.
Bu hipotezi geriye kalan girdilerle test ettiğimizde akıl
yürütmemizin işe yaradığını görürüz:
8 X 9 = 1 X 60 + 1 2 = 72
9 X 9 = 1 X 60 + 2 1 = 81
1 0 X 9 = 1 X 60 + 30 = 9 0
1 1 X 9 = 1 X 60 + 39 = 99
12 X 9 = 1 X 60 + 48 = 1 08
20
Sonraki iki sütunda da sorunsuz işlemektedir. Sonuç ola
rak burada bir "boşluğun " sembol olarak kullanıldığı çok
akıllıca bir gösterimle karşı karşıyayız.
Sayı sembollerimiz (yani şu an kullandıklarımız) bundan
çok daha farklı ve çok daha karmaşıktır. 72 sayısı 7 çarpı
1 O artı 2 anlamına gelir. İstediğimiz her sayıyı göstermek
üzere sadece on rakam için (O, 1 , 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9)
sembollere ihtiyacımız var. Babil sistemi konunun yaban
cısı gözlere sanki elli dokuz ayrı işarete gerek duyuyor gibi
gözükse de, aslında sadece iki sembole ihtiyaç duyuyordu.
60'dan daha küçük bir sayıyı tanımlamak için daha küçük
sayıların sembolleri sistematik olarak birbirlerinin üzerine,
neredeyse yapışacak şekilde yığılıyordu. Örneğin 39 sayısı
şöyle yazılıyordu:
21
mını taşımalıdır. Bağlamrr r r
'in (360 1 ) 'den (21 6.001 )
ayın edilmesini sağlar mıydı? Olabilir.
Birisinin çıkıp sistemin çalışmasını sağlayan bir alet icat
etmesi gerekirdi. 21. yüzyıldan geriye doğru bakmanın avan
tajıyla bizler bu aletin ne olduğunu bilebiliriz. Bırakılan boşluk
için rasgele bir şeklin, diyelim ki � 'in kullanıldığını varsa
yalım. Bu durumda okuyan kişi r� r r ��r
ile arasında
rahatlıkla aynın yapabilir. O halde bu neden yapılmamış
acaba?
Yapılmış. Ama bu modem Pekin'in aksine günün birinde
birden kurulmamış, daha çok Roma misali gerçekleşmiş.
Birilerinin zekice bir planla ortaya çıkması ve bunun ger
çekleşmesi için bin yıldan fazla bir süre geçmesi gerekmiş.
MÖ 700 ile 300 yıllan arasında bir tarihte boş alanın temsil
edilmesi için , 'e çok benzeyen bir sembolün kullanılması
akıl edilmiş. İşte yer tutucu böyle icat edilmiş; bizim m odem
sıfır kavramımızla tam olarak aynı olmasa da buna B abil
sıfırı da denmektedir. Bunun ardından r r 'i r r 'den s ade
ce bağlama yaslanmak zorunda kalmadan da ayırt etmek
mümkün olmuştur.
Biz.e ne kadar garip görünürse görünsün aslında d ah ice
bir sistemdir. Babilli bir aritmetikçi boşlukları ayırt edebil
diği koşullarda sadece iki sembol ve boşluğun s ınırlarını
çizen bu egzotik işareti kullanarak bütün değerleri yazabi
liyordu.8
Babilli katiplerin Nippur'un sıcak güneşi altında elle
rindeki kamışlan kile basnrdıkları dönemlerden çok önce
Mısırlılar taş, metal ve tahta abidelere hiyerogliflerini kazı
yorlardı. Bu dönemde sayılar nesnelerin resimleriydi ve on
sayısının her üssü için farklı bir sembol vardı. 1 sayısı dik ey
bir çomakla temsil ediliyordu; 1 0 yarım daire şeklinde bükül
müş bir sopayla; 100 salyangoz şekliyle; 1 000 bir nilüfer
çiçeğiyle; 10.000 işaret eden bir parmakla; 1 00.000 küçük
bir kuşa ya da belki bir balığa benzer bir şeyle; 1 .000.000 da
22
büyüklüğün muau.amlığından şaşınruşcasına ellerini havaya
kaldırmış bir adamla gösteriliyordu (Şekil 2.3).9
n t ' l'
l 10 100 1 .000 1 0.000 100.000 1.000.000
ŞEKİL 2.3: Esk.i Mısır sayı yazımı. Kaynak: Florian c.a� A Hiıtory of
Mathematical Notatians (New York: DoYeı:, 1 993), 12.
23
kanşnncı birçok soru vardır. Örneğin hiyerogliflerde birim
kesir ½ [ resmiyle, ½ ise � şeklinde yazılırdı.
İbranilerde farklı bir düzenleme vardı. Alfabe lerinde her
b iri bir sayıyı sembolize eden yirmi iki harf b ulun uyordu
(bkz. Tablo 2. 1 ). Bunların dışında sadece kelimelerin sonla
rında kullanılan beş harf daha vardı. Bunlar ı, c, T, rı ve f idi
ve 5 00, 600, 700, 800 ve 900'ü temsil ediyordu .
Binleri belirtmek için baştan başlanıyor v e harfin üzerine
i ki nokta koyuluyordu. Böylece N 1 000 anlamına, ::i 2000
anlamına geliyor ve bu böyle devam ediyordu. Şimdi p üf
noktası geliyor: İbranice sağdan sola doğru okun ur ve
binden büyük sayılar iki şekilde yazılabilirdi. Bu sayfalarda
ele aldığımız İbranilerin sayı şemalarında olduğu gibi her
kültürün sayı şeması yüzyıilar boyunca birçok deneme ye
ve değişikliğe uğradı. MS 8. yüzyıla gelindiğinde iki harfli
Mı4 sembolü 500 1 anlamına geliyordu. K harfi normalde
1 'i temsil eder ama başka bir harfin (diyelim ki ;ı) sağında
karşımıza çıktığında 1 000 anlamına gelir. Bir karışıklık doğ
maz, çünkü harfler sağdan sola doğru okunmuş olsaydı bile,
harflerin sayı karşılıklarının değerde alçaldıkları a n l a şılırdı.
Bu yüzden sağında N ile ;ı 1 005 anlamına gelmektedir.
'
Tablo 2. 1 . İbrani Alfabesi
N Alef 1 Lamed 30
J Bet 2 � Mem 40
l Gimel 3 J Nun 50
ı Dalet 4 o Sameh 60
;ı He 5 l7 Ayin 70
, Vav 6 � Pe 80
T Zayin 7 � Tsadik 90
n Het 8 i' Kuf 1 00
'(j Tet 9 ı Reş 2 00
'I
Yud 10 TJl Şin 3 00
:) Kaf 20 n Tav 400
24
Şema gayet hoş bir biçimde işlemektedir. 968 6 sayısı ırm,
şeklinde yazılmaktadır. ı harfinin iki kez karşımıza çıkrığım
ama iki farklı sayıya işaret ettiğine dikkat edin. Tek başına
olduğunda 6 'yı temsil etmektedir. Sağdan sola doğru okun
duğunda birinci ı'ın o ile n arasındaki değere sahip olması
lazım; bu yüzden 9000 ile 80 arasındaki bir sayı anlamı
na gelmeli, dolayısıyla da bu ı, 600 olmak zorunda. Son
konumdaki ı ise muhtemelen temsil edebileceği en küçük
sayı olmalı ki bu da 6'dır.
Sembollerin doğasında bir ruh hali yarannak amaayla
bağlantısız anlamlan birbirine bağlamak yatar. İbranicede
1 5 sayısı normalde sağdan sola , ( l 0'un sembolü) artı ;ı ( 5'in
sembolü) şeklinde yazılır. Fakat 1 5'i bu şekilde yazmak aynı
zamanda Tanrı'nın adının ilk iki harfini yazmak demektir.
Bu yüzden 1 5 sayısı 9 + 6 (ıo) şeklinde yazılırdı ( bugün de
böyle yazılmaktadır).
Yunanlar sayı temsil sistemlerini İbranilerden aldılar.
Onlar da her sayıyı alfabelerinin bir harfiyle gösterdiler. Bu
büyük sayıların belirtilmesi açısından büyük rahatsızlık
veren bir düzenlemeydi.
a y 8 .. .
1 3 4 ...
25
metiği kolaylaştıracak daha iyi bir yolunu neden göremedi
ler? Hesaplamaların çoğunda bir tür abaküsün kullanılması
buna neden olmuş olabilir.
Belki de bu onların matematiğin geniş kapsamını bütün
den kavramakla ilgilenmelerinden kaynaklanıyordu. Tüm
dengelim özelliği taşımayan matematikle uğraşan kesinlikle
çok sayıda büyük matematikçi olsa da, hesaplama aslı nda
onların iyi olduğu alan değildi. Onların asıl alanı kati ş ekil
de tümdengelimsel bilim, kanıtlama, çözümler, kusursuzluk
ve Eukleides uzayının ve bu uzayı dolduran cisimlerin i lişki:
lerinin anlaşılmasıydı ve bunların hepsini hayli garip bir sayı
sistemiyle ve aslında bir sayı sistemini de pek gerektirmeyen
bir beceri düzeyiyle yapıyorlardı!
MÖ 8. yüzyılda Yunanlar Fenikelilerin alfabesine ve b u
alfabeyle birlikte "akrofonik" rakamlara, sayıları betimle
yen yazılı kelimelerin ilk harflerinden çıkarılan sembollerin
kullanımına geçtiler (bkz. Tablo 2.2).
Bu sistemin MÖ 5. yüzyılda her biri kendi alfabelerine
sahip İbraniler, Suriyeliler ve Fenikelilerle sürdürülen k üre
sel ticaret koşullarında popülerlik yarışında olduğu diğer
sistemlerin önüne geçmesi hayli yavaş bir süreç oldu . Bu
gerçekleşince de alfabe zekasına sahip Fenikeliler alfabe
lerinden Mısır hiyeroglif işaretlerini kaldırdılar, bunlara
özgün sesler verdiler ve bu sesleri harfler olarak betimledi
ler; ama yine de garip bir biçimde sayıları göstermede kendi
alfabelerini kullanmadılar, bunun yerine dikey çubuklardan
oluşan bir sistem kullandılar.
26
Tablo 2. 2. Yu nan Ak rofonik Sistemi
1 I lota
5 n Ptvn:
10 A Dt1ecı
1 00 H H1ea-r6v
1 000 X X Üı.tot/xwfu;
10.000 M Mupıov
Not: Bir sayının 5 katının yazılması için ilgili sayı, şemsiye sembolünün (1)
HHHH+HH = HlH
AAAA+M = ıi1 A
28
2 değil, 20 anlamına gelir. 23 sayısı J}y olarak yazılabilirdi. 1 3
Buna burada değinmemin nedeni, sembol gösterim terci
hinin ilerlemenin önünde engel oluşturabileceğini göster
mektir. Tüm alfabe rakam sistemlerinde olduğu gibi Yunan
şeması da küçük sayılarda iş görürken, büyük sayılarda
hantallaşmaktadır.
Bu antik alfabeler özgün kimliğe sahip katı dilsel öğele
rin toplamlarından ibaret değildir; çoklu anlamlara uygun
yapıtaşlarıdır. MÖ 5. yüzyılda yaşayan Yunanlar dünyadaki
her şeyin tamsayılarla ilişkilendirilebileceğine inanırlardı.
2 sayısı ( " � " harfi) fikir, 3 ( "y" ) uyum, 4 ( "ö" ) adalet anla
mına geliyordu. Tek sayılar eril, çift sayılar dişiydi. 5 sayısı
( "E" ) evliliği simgeliyordu, bunun nedeni muhtemelen ilk
çift sayı ile ilk tek sayının toplamı olmasıydı. 1 O sayısı da
( " L" ) kutsaldı, çünkü ilk dört boyunın (nokta, doğru, üçgen,
dörtyüzlü) toplamıydı; 1 + 2 + 3 + 4 = 1 0. Böylece bu antik
sayı sistemlerinin bin bir türlü metaforik ruh halini uyandır
dığını görmeye başlıyoruz.
fJ
M M,
10.000 20.000 30.000
ŞEKİL 2.4: Yunan dizisel alfabetik sistemi. 6'yı temsil eden harf ç, el
yazısıyla yazılmış digama MÔ 7. yüzyıl öncesinde Yunan alfabesinden çıkmış
olan antik bir harftir. Gorünüşü kelimelerin sonunda kullanılan sigmaya
benzer, ama sesi çok farklıdır. 2. Kısım'da karşımıza çıkacak olan rakam
olmayan öteki sigma konusuna geldiğimizde bunu akılda runnak önemli
olacak. Doğru alfasayısal sıra açısından bakıldığında 6'yı Ç'nın temsil eonesi
gerekirken, 6'nın ç'yla gösterilmiş olduğuna dikkat edin.
29
Yunan akrofonik sistemine çok yakın olan R omalı ların
sistemi büyük sayıları göstermek için toplama pre nsibini
kullanıyor, ayrıca da zekice bir çıkarma kuralı nı uygulu
yordu: Küçük bir sayı büyük bir sayının soluna yerleştiril
diğinde bu, küçük olanın büyükten çıkarılma sı anlamına
geliyordu (bkz. Tablo 2.3 ).
•
• •
• • •
• • • •
• • • • •
• • • • • •
• • • • • • •
• • • • • • • •
• • • • • • • • •
1 2 3 4 5 6 7 8 9
ı ı�
ŞEKİL 2.5 : Azteklerde küçük rakamlar.
10
<> [P �
20 1 00 200
J 300 400 8000
ŞEKİL 2.6: Azteklerde büyük rakamlar.
•• •
• •
: [P :
ŞEKİL 2. 7 : Azteklerde 26.504'un yazılışı .
31
Mayaların yaklaşımıysa (tarih tam olarak b il inmiyor
ama MS 250-900 arası Klasik Dönem olması muhtemel)
yirmilik bir sisteme (taban 20) yakındı. Söz konusu Maya
aritmetik sistemi Columbus öncesi döneme dayanır ama
yine de birbirleriyle 50.000'i aşkın yıldır temasa geçmemiş
bu iki kıtada karakterlerin toplanması ve taşınması anlayışı
birbirine benzerdir. Babil sistemine benzer şekilde nokta,
çizgi ve sütunlardan oluşan bir sistemde sıfırın yer tutucu
özelliğinden faydalanılmıştır. Bir nokta bir birimi, bir çizgiy
se beş birimi temsil eder. Örneğin 3.2 1 2. 1 99 sayısı Şekil
2.8'de gösterilen biçimde yazılır.
•
• •
•
• •
• • •
• • • •
32
Aşağıdan yukarıya yapılan toplama da şudur:
ısı ss
Ardından da her bir sırayı birbirine ekleyerek şu sonuca
ulaşırdı:
206
206
33
3 . Bölüm
U sta Sun der ki: [Matematigin amacı] iki qi'nin [diger deyi$1e
Y i n ve Ya ng' ı n] düşüşü ve yükselişini incelemek için [dogadaki]
çeşitli d üzenlerin toplaşma ve dagılışını araştırmaktır.
- Matematik Sanatı Üzerine Dokuz Bölüm 1
2 3 4 5 6 7 8 9 10
-- - l!9 :E... �
,\ -t /\,.. iL +
1 02 ı o ·' ı o•
a -t �
ŞEKiL 3. 1
36
Örneğin 26.999 sayısı şöyle yazılıyordu:
37
--- -
1 il 111 1111 11111 1 il 111 1111
1 2 3 4 5 6 7 8 9
-
--- - � -- -
-=-
1 0 20 30 40 50 60 70 80 90
ŞEKİL 3. 2 : Çin sayma çubukları.
38
Ne yazık ki, hemen hemen bütün MÖ 1 . binyıl kitap
larında yaşandığı gibi özgün eserin bugüne kalmış tam bir
kopyası yoktur. Özgün eser büyük olasılıkla İmparator
Ç in Şi H uang'ın MÖ 208 yılında verdiği bir kitap yakma
buyruğu sonucunda yok edildi. Kitap yakmanın saçma
bahanesi yeninin önünün açılması için eskimiş olanın saf
dışı bırakılması olsa da, asıl neden muhtemelen (kendine
güvensiz tüm tiranlarda olduğu gibi) Çin Şi'nin kendi
saltanatını kendisinden öncekilerle karşılaştırma olanağını
sağl ayacak bütün delilleri ortadan kaldırmak istemesiydi.
Buna rağmen Zhang Chang ve Geng Shouchang tarafından
M Ö 1 . yüzyılda derlenmiş bir eserin MS 263 tarihli bir kop
yasına sahip olduğumuz için şanslıyız. Kitap Liu Hui'nin
yazdığı ek yorum ve açıklama bölümlerine sahip. 6 Liu Hui
ö nsözde şöyle yazmış:
J9
sayılar için de siyah çubuklar kullanılıyor ve bunlar toplama,
çıkarma, çarpm a ve bölme işlemlerinin gerçekleştirilmesi
amacıyla sayma karelerinin içine yerleştiriliyor ya da için
den çıkartılı yordu. ıo
Bu basamaklı bir sayma sistemiydi, dolayısıyla örneğin
26 .999 şöyle yazılıyordu:
il JJii � iiii
Bizim Hint-Arap onluk sistemimize çok benzemektedir.
Fakat 2.600.999 gibi bir sayıyı ifade etmek gerektiğinde
sorun çıkmaktadır. Henüz daha sıfırın bir yer tutucu ola
rak kullanılması yaklaşımı ortaya çıkmamıştır. Hint-Arap
onluk sistemi ilk başta sıfır sembolüne sahip değildi belki,
ama boş basamak için bir kelimeye sahipti (Hindistan'da
sunya, Müslümanlarda sifr); Çin çubuklarında da durum
aynıydı, boş basamak için bir kelime (kong) kullanılıyor
ve yer tutucu olarak da boşluk bırakılıyordu. 1 1 Boşluklar
Babil sistemindeki gibi sayılıyordu, ama bir elyazması kale
me alınırken sık sık belirsizlikler doğuyordu. Örneğin Şekil
3.3'teki Çin çubuk sayısı 2.600.999 anlamına mı, 260.999
anlamına mı geliyor?
1111 § 1111
ŞEKİL 3.3: 2.600.999 mu, yoksa 260.999 m u ?
il J_ iiii � iiii
6 ile 9 arasında iki boşluk varmış gibi görünüyor., bu
dur umda sayı 2. 600.999 olmalıdır; ama emin olmak için
çubukların yönlerinin değiştiğine dikkat edin.
6 ile 9 arasında yalnızca bir boşluk olsaydı, 2 ve 6'nın
yönlenmeleri Şekil 3.3'teki gibi olurdu. Sistem 26.9 90 ile
2 699'un ayırt edilmesinde de hayli yardımcı oluyor. 26.9 90
şöyle gösteriliyor:
11J_ iiii �
2 69 9 da şöyle:
41
logların Çin'in iç bölgelerinde keşfettikleri MÖ 1 . yüzyıldan
beri kapalı kalmış antik bir mezardan çıkarılanlardan biri
de bu kitaptı. 1 2 Mezarda yaklaşık iki yüz adet geleneksel
bambu şeridi bulundu; bunlar birleştirildiklerinde Suan shu
shu ortaya çıktı. Kitap yine sayma çubukları h akkındaydı
ama başka bir şeyi daha, aritmetik hesaplamalarda kullanı
lan bir matris sistemini içeriyordu. 1 3 Şekil 3 .4 'teki çizimler
653 8'in 9'a nasıl bölüneceğini göstermektedir:
d
-
i b C
ır ır - lf
.l 1111 - lii .l 11111 - lii il - iii il - iii
iiil iiii iiii Tiii
-
g
ır - ır - T
726
ır T 9)65 38
63
lii - lii 1111 23
18
iiii 1111 iiii 58
54
4
ŞEKIL 3 .4: 6538'in 9'a bölünmesi. Kaynak: Philip D. Stra ffin J r., " Liu Hui
and the First Golden Age of Chinese Mathema tics, " M,ıthematics Magazine,
cilt: 7 1 , no: 3 ( 1 998): 1 64. Amerika Matematik Birliği 'nin izniyle bJ.sıl mıştır.
42
çarpma ve bölme hesaplamalarının nasıl yapıldığını aynnnh
olarak anlatır. 1 5 Sun Zi Suan Jing'de çarpma ve bölme hesap
larının yapılışı, Harizmi'nin aritmetik kitabında Hint-Arap
rakamlarıyla yapılanlarla aynıdır. İki sistemdeki hesaplama
ların neredeyse aynı olması kimi uzmanların bizim Hint-Arap
sistemimizin Hindistan'a Çin'den gitmiş olabileceğini düşün
melerine yol açmıştır. Fleeting Footsteps'in iki yazan da aynı
görüştedir: " Hint-Arap rakam sistemiyle kavramsal olarak
özdeş olan, b ilinen tek rakam sistemi buydu. " 1 6
Antik kültürlerin çoğunda ilk üç rakam için kullanılan
semboller, parmakların ya da çubukların temsilinden evril
miş olması çok muhtemel dikey ya da yatay çizgilerden
oluşmaktadır. Dört için kullanılan sembole geldiğimizdeyse
genelde dört dikey ya da dört yatay çizgi yerine çizgilerden,
büyük olasılıkla da dört çizgiden oluşan bir şekil görüyoruz.
Bazı kültürlerde paralel çizgi işaretlerinden başka şekillere
altı sayısına gelmeden geçilmiyor. Çin sistemi, mannklı bir
parmak sayma ya da çubuk sayma şeklinde ilerleyen en eski
sistemlerden biri. 1 7 6 için kullanılan sembolün aln dik ey
çubuk olmaması gerekiyor, çünkü beş dikey çubuğu aln
d ikey çubuktan saymadan ayırt etmek zor olur ki, rakamlar
için kullanılan sembollerin tüm esprisi saymak zorunda kal
mamaktır. Günümüzde tutulan çetelelerde de çok benzer bir
durum görürüz; 5, dört dikey çizgi ve bunları yatay olarak
kesen beşinci bir ç izgiyle gösterilir.
Çocuklar gökkuşağının renklerini rengin anlamını kav
ramalarından çok önce öğrenirler. Aynısı sayı kelimeleri ve
sayı kavramı için de geçerlidir. Bizlerden, kimsenin daha
önce görmediği bir sayı sistemi icat eonemiz istense ortaya
m uhtemelen Yunan ya da İbrani sistemine benzer bir sistem
çıkacaktır. İcat edilmesi basit (neredeyse doğal) olsa da ., eski
masaüstü bilgisayarlarda olduğu gibi kullanımı güç olur.
Sayıların bir taban sistemi kullanılarak yazımının düşü
nü lmesinden çok önceki dönemlerde sayı yazımı işaretler
43
şeklinde, sıkça da beşli şekilde gruplanarak yapılıyordu.
Grupların sayısı çok büyük olmadıkça, sayıların kendilerine
özgü sembollere sahip olmalarına da ihtiyaç duyulmuyordu .
"Grupların sayısı " gibi bir niceliği işaret etmek için herhangi
bir kelime ya da sembolün olmadığı koşullarda "çok b üyük
olmadıkça " ne anlama geliyordu ? Böyle bir sistem diyelim
ki on ya da yirmi işarette sorunsuz işliyor, ama her s ayı için
bir isim ya da resmin olmadığı koşullarda çeteleler b üyüdü
ğünde sistem de nkanıyordu.
Geçenlerde iki torunum arasında geçen bir konuşmaya
kulak misafiri oldum. Beş yaşındaki Lena on yaşı ndaki
kuzeni Sophie'ye sordu: "Sağ elimde niçin beş parma k var?"
Sophie daha doğru bir cevap veremezdi herhalde: " Doğru
sayalım diye... " Bu kadar harika şekilde nedenle sonucu
kanşnnp işi tersine çevirebilecek bir yanıtı bir çocuktan
başkası akıl edebilir miydi ?
Platon'un kısa diyaloglarından birinde b ir Ati nalı say
mayı nasıl öğrendiğimizi bilgece sorar:
44
Sayılar insanlara yasak olsaydı bizlerin asla akıllı olamaya.
cag ı m ız seklindeki, son derece haklı ilk gözlemimizi hatırlayın.
Zira bir mahlukun ruhu, o mahluk akılcı söyleme hiç sahi p olma.
saydı, kesinlikle tam erdeme erişemezdi ve ikiyi ve üçü, teki ve
cifti ayırt edemeyen, sayıları hiç bilmeyen bir mahluk, onu erdem,
yigitlik ve itidalden uzak tutan hiçbir şey olmasa da, sadece
d uyumlar ve anılar edinebildigi şeylerin akılcı bir açıldamasmı
yapamazdı. 1 9
45
4. Bölüm
Hint Hediyesi
1
- -
2
- t r 3 4 5
"
6
')
7
'> ?
8 9
CC o ;7' � :ı -t � <D �
' "
10 20 30 40 50 60 70 80 90
/
1 00
r
200
fi.
500 1 .000 4.000
,,.
70.000
47
manzum ya da sutra denen kısa cümleler biç imindeki i lahi
ya da dualar bütünü "Vedalar"m (bilgi ) kaleme a lındığı
Sanskrit dilinin alfabesi Devanagari daha uygun b ir kay
naknr. Rakamlar, doksan dokuz şehri yıkmış ya da altı bin
at bağışlamış Hint tanrılarının başardıklarını anlatan Veda
lar'ın aynlmaz bir parçasıdır. Bazı Veda metinleri b ir trilyon
büyüklüğündeki sayılardan bile bahis açar. 2 Daha sonrasında
Vedalar tanrılara her gün sunulacak kurbanlar için hassas ast
ronomik zamanlamaların da verildiği kutsal bilgi kaynaklan
olarak değerlendirilmiştir. Bazı Vedalar'da da büyük sayılan
betimlemek için l O'un ardışık üsleri kullanılmıştır.
Ne yazık ki ağır subtropikal iklim koşulları yüzünden
MÖ 1 . binyıl öncesinden kalma Hint matematiğinin b üyük
bir bölümünün izine bugün ulaşılamamaktadır. Eldeki
çok az arkeolojik ipucundan hareketle Hint rakamları nın
kökenlerinin neredeyse sadece taş yazıtlar üzerinde kalmış
çok sınırlı bir yazı varlığına dayandığını söyleyebi l iyoruz.
Dolayısıyla sayılarımızın nasıl bir evrim gösterdiği son
derece belirsiz. Yine de bu taş hitabelerin bazılarında, a nt ik
Hinclistan'ın bir tür basamaklı sayısal sisteme aşina o lduğu
nu gösteren onluk sistemde rakamlar kullanılmıştı.
Sayılar için kullanılan Sanskrit kelimelerden bahset
tikten sonra bunu söylemek biraz garip kaçabilir a ma b u
sayı kelimelerinden bazı harf kombinasyonlarının b izim şu
anki yazımızın morfografik tarihinin ilk dönemlerine şeki l
yönünden etki etmiş olması mümkündür ( bkz. Şekil 4.2 ).
Hını - Arap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 o
Samlını ltdımrler ckah dvau t ryah catvarah paıica sat sapta ashta nava suun ya
Sanslu-ıt yazım
' � � V "\ fi " � � o
48
Bu rakamlar bize bir basamak sisteminin var olduğunu
daha açık gösterdiği gibi, sıfırın bir sayı olarak kullanıldığı
bir sistemin varlığı na da işaret ediyor. Basamaklı bir sayı
sisteminde rakamlar birbirlerine göre konumJanna bağlı
olara k farklı değerler alır. Günümüzde dünya bilim camiası
Hint-Arap sistemini benimsemiş durumda. Fakat Ortadoğu
ve Uzakdoğu'da kullanılan yazılarda küçüklü büyüklü fark
lılıklar da var. Doğu Arap ya da Hint rakamları günümüzde
Pakistan ve İran'da kullanılıyor. Diğer sistemlerde, örneğin
Japon sisteminde, yatay yazımda Arap, dikey yazımda
Çin rakamları olmak üzere, hem Hint-Arap hem de kanji
karakterler kullanılıyor. Ayrıca kanji rakamlarından ayn
olarak adli ve ticari belgelerde, ikinin bir çizgi eklenip üç
yapılmasını önlemek gibi gerekçelerle daiji adı verilen özel
bir yazım kullanılıyor.
Brahmi'den başlayarak bugün kullandığımız Hint-Arap
rakamlarımızın morfografisine kısmi bir bakış Şekil 4.3'te
görülebilir.
... ::ı i l' r � ? c, ?
Brahmi
/ 2. ) .C. f , , ı , 0
l 'i. yuzyıl ( Amml
1ıJ 1 5 67110
1 6 . yuzyıl ( Dun:r)
ŞEKİL 4.3: Modem rakamlann soyağ.ıcı. Y�niden ,izilmek üzere .ılınan kayn.ık:
Kari Menninger., Number Word.s ,md Number Symbols: A GJturııl History of
Nımıhers, çev: Paul Broneer ( Cambridge, 1\ lA: MIT Press. 1 969), 4 1 8.
49
Tarihin sınırları belirli, düz bir hat boy unca a k tığına
nadiren rastlanır. Modern rakamların nıorfoloj isi Şek i l 4 . 3 'te
verilen akış şemasından çok daha parçalıdır. Asl ı n d a e ski
yazım şekillerinden günümüzdeki modern rakamlara doğru
kurallı ve tanımlanmış bir ilerleme yaşanmamıştır. Yazım
nıalzeme ve araçlarının yanı sıra çizim hata larının, rak amla
rın , özgün hallerine hiç benzemeyen şekiller a lmasına sebep
olduğu kesindir.
Doğrulanabilir kanıtlara sahip olmasam da, parmakla
saymanın, sayı sembollerinin tasarım ve evrimine neden
olduğu düşüncesindeyim. İbrahim peygamberin döneminde
Ur'da bir pazara balık almaya gittiğinizi düşünün. Sadece
bir balık istiyorsanız bunu büyük olasılıkla bir parmağınızla,
iki balık istiyorsanız da iki parmağın ızla gösterirdi niz. Elini
zin yönü yatay da dikey de olabilirdi. Bu nedenle " 2 " sem
bolü iki dikey parmakla ya da iki yatay parmakla gösterile
bilir. Dolayısıyla bu da hızla iki yatay çizgi şeklinde çizilmiş
ve giderek daha hızlı gösterilmesi nedeniyle zaman içinde
morfografik olarak şekil değişikliğine uğramış olab i lir.
Brahmi sisteminin gerçek kökenini bilmiyoruz; tarihi
kayıtlarda göz ardı edilmiş başka birçok ara uğrak h a kkın
da da bilgi sahibi değiliz. MÖ 3 . yüzyıldaki Brahmi sistemi
Brahmi alfabesinden mi, başka bir alfabeden mi, eski Mısır
rakamlarından mı, daha eski bir Hint k ü ltüründen mi,
yoksa daha da eski antik rakamlardan mı gelmiş ? Bir basa
mak sistemine sahip Gvalior rakamları matematik tarihçisi
Lay Yong Lam'ın iddia ettiği gibi Çinlilerden mi gelmi ş ?3
Onun belirttiğine göre MS 1 . yüzyılda Çinliler doku z i şaretli,
sıfır kavramının olduğu, onluk ta bana dayalı basamaklı b ir
sayı sistemi kullanıyorlardı.
George Gheverghese Joseph The Crest of the Peacock
(Tavuskuşunun İbiği ) adlı kitabında bizim bugün k ul l an
dığımız basamaklı sayı sistemimizin Babillilerin akıll ıca
oluşturulmuş, altmışlık tabandaki sayı sisteminin basamak
50
fikri dışında ta mamen Hint kökenli olduğunu söylemek
tedir.4 Rohert Kaplan da The Nothing That Is: A Natura/
History of Zero (Olmayan Şey: Sıfırın Doğal Tarihi )
kitahı nda sistemimizin Hint sistemi olduğunu ama asıl
kökeninde Yunanların yattığını söylemektedir. Yazılı kesin
kanıtlar olmaksızın tarihin boşluklarını doldurmanın bir
yolu yoktur. Gerçekten bildiğimiz tek şey, zekice oluşturul
muş basamaklı sayı sisteminin tarih içinde bir yerlerde, bir
şekilde Hintlilerden Araplara, daha sonra da Avrupalılara
aktarılmış olduğudur.
Fransız matematikçi Pierre Simon Laplace'ın güvenle
iddia ettiği gibi:
51
eoniştir. 7 Yine Cantor'un iddiasına göre, sıfır haricinde ki
Hint raka mları Harizmi'nin Cebir'inin Latinceye çevri lme
sinden en az bir yüzyıl önce, yani 1 1. yüzyıld a Hıristiy an
Avrupa 'ya ulaşmıştır. 8
Doğu ile Batı arasında bazı küçük farklılıklar olsa da,
Hindistan 'dan dünyanın dört bir yanına kültürler ve ülke
ler aşarak yayılmasına karşın temel yazım biçimlerinin on
beş yüzyılı aşkın bir süredir hemen hiç değişmeden k almış
olması dikkat çekicidir. Buradaki önemli nokta, sembol
lerin kendisi farklı görünümler alsa da Brahmi dışındaki
bütün sistemlerin 1O'un kuvvetleri ve sıfır temelinde b asa
mak değerleri kullanmasıdır. Brahmi, gelişkin b ir b asamak
lı sayı sistemi değildi. 1O, 20, 3 0, 40, . . . , 90 ve 1 00, 200,
3 00, 400, ..., 1000 için ayrı sembollere sahipti. B i r B rahmi
iki yüz yirmi iki sayısını bir basamak değer sisteminde yazı
lacağı gibi � � � şeklinde değil, Y0 :: biçiminde yazardı.
Zira 200 için kullanılan Brahmi sembolü Y , 20 içi n k ulla
nılan sembol de 0 idi. 9
Sorumuz hala yanıtlanmış değil: Batı'nın sıfırlı rakam
sistemi nasıl oluştu ? Yanıt için önce parmakla saymaya,
kum tahtasına ve abaküse dönmemiz gerekiyor.
İkinci binyılın ilk yarısında bir dönem tacirler saymayı
ve basit arinnetik işlemleri parmak bükme yoluyla yaptılar.
Tacir elini avuç içi açık biçimde tutar ve sayıları aşağıdakine
benzer şemalar yoluyla gösterirdi (Şekil 4 . 4 ) :
1 . Sol elde:
1 sayısını göstermek için, yalnızca 5. parmak yarı kapalı.
2 için 4. ve 5. parmaklar,
3 için 3 ., 4. ve 5. parmaklar,
4 için 3 . ve 4. parmaklar,
5 için yalnızca 3. parmak,
6 için yalnızca 4. parmak,
7 için yalnızca 5. parmak,
52
ŞEKİL 4 .4 : Luca Pacioli'nin 1 494'te yayım1anan Summa de Anthmetıca
k itabından, parmakla sayma yöntemini gösteren sayfa.
53
Elle yapı lan hu tür semboller hunlardan türetilere k yapı
lan arinnerik hesaplamalar olmadığı için, birbirlerinin dilini
bilmeyen tacirler açısından sayısal bir işaret dili olmanın
ötesine geçmiyordu. Günümüzde de el işaretleri New York
Ticaret Borsası, Amerika Menkul Kıymetler Borsası ve
diğer menkul kıymetler borsalarında "sesli müzayede" nin
bir parçası olarak alım satım emirlerinde kullanılmaktad ır:
Simsarlar satın alma işlemi için parmaklarını avuç içleri
kendilere doğru bakacak şekilde, sarına işlemi için de dışa
doğru bakacak şekilde açarak çok geniş alım satım olası
lıklarına işaret eden karmaşık beden hareketleri yapmak
tadırlar. Bu vesileyle bundan neredeyse yarım yüzyıl önce
Venezuela'da Orinoco üzerindeki Cabruta'ya yaptığım seya
hat sırasında yaşadığım bir macerayı aktarayım. Pazarın
kuruJduğu ve herkesin kahve içmek üzere köy meydanında
toplaşoğı bir günün sabahında erkenden uyandım. Bölgenin
yerli halkı olan Panareler pazarda havuç, maymun, yavru
oselolar ve nehir yunusları satıyorlardı. Panare dilinde uzuv
larla ilgili kelimelerin sayıları belirtmek için kullanıldığını
öğrendim. El için kullanılan kelime 5 anlamına geliyordu;
"diğer el" için kullanılan kelimeler 6 anlamına geliyordu;
"iki el birden" için kullanılan kelimeler 1 O anlamın a geliyor
du. "Ayak", "diğer ayak" ve " iki ayak birden" gibi beden
bölümleri için kullanılan kelimelerse daha yüksek sayı
değerlerini veriyordu; tam hatırlayamıyorum, ama sanırım
bunlar da 1 1 , 16 ve 20 olsa gerek.
İnsanların toplama ve çarpma becerisi belki parmakla
saymayla, belki taşlarla, belki de daha imgesel bir şeyle,
ama mutlaka bir işaret düzeniyle başlamış olmalıdır. Baş
langıç aşamalarında sayma, nesnelere bire bir işaret e tme
yoluyla doğrudan yapılmış olsa gerek. Azteklerden günü
müze kalan dilllerde sayılar bir taş, iki taş[lar], üç taş [lar]
vesaire şeklinde kullanılır. Bir meyve, iki meyve, üç meyve
diye sayan Güney Pasifik dilleri de vardır. Lakin zamanla
54
sayma ( parmaklar, taşlar, meyveler, tahıllar gibi belirli grup
lar cinsinden) sayılan nesnelerin karakterinin artık önemli
olmadığı soyut bir aşamaya doğru gelişti. Ve bu matematik
ti. S oy ut an lamıyla sayı fi krinin oluşumu, parmaklarla ya da
başka bir işaret düzeniyle yapılan sayırnJann tekrarlanması
nın bir sonucu olarak gelişti.
Bütün sayı sistemlerinin el parmaklan, ayak parmaklan
ve diğer beden kısımlarıyla saymaktan evrimleştiğini iddia
etmeye yetecek kanıta sahibiz. Çocuklar doğal bir biçimde
p armaklarını, sayıların isimleriyle bire bir eşleme yapacakla
rı bir küme olarak kullanırlar. Belki de bu aritmetik gelişim
açısından önemlidir.
Yeni Gine'nin ücra dağlık bölgelerinde yaşayan Yupno
k abilesinin üyeleri parmaklarını belli bir sırayla lcuUanarak
3 3 'e kadar saymakta, ardından da saymaya vücudun her iki
tarafındaki uzuvlarıyla devam ennektedir.11 Yupno sayma
sistemi ö nemli bir üstünlüğe sahiptir. Amerikalı çocuk
lar parmakla sayarken önce bir yumrukla başlaı; sırayla
parm aklarını açar ve son sayıda dururlar. Yanıt, açılmış
parm akların sayısıdır. Sıralama önemli değildir: Elbette bazı
kültü re l ölçütler olsa da, çocuk herhangi bir pannakla baş
layab ilir ve ardından da açılmamış herhangi bir parmağını
açabilir. Yupno sistemiyse belirli bir sıralamayı gerektirdiği
için somut bir üstünlüğe sahiptir: Yanıt, sayılan son vücut
parçasıyla ilişkilenmiştir.
Esk iden, pazar yerinde yazmanın zahmetli olduğu dönem
lerde parmak hesabı yaygındı. 19 20'lerin tarihi kanıtlaruıa
dayanarak Amerikalı matematikçi David Eugene Smith şöyle
y azmıştı: "Rakamsal gösterim biçiminin genel amaçlan ulus
lararası büyük fuarlarda dillleri anlaşılmayanlarla paı;ırlığın
kolaylaştırılması, abaküs hesabında sayıların hanrlanması ve
basit hesaplamaların yapılmasıydı. '' 1 2 Antik dönemlerden
parm akla sayıma ilişkin eksiksiz tarihi kayıt niteliğindeki
tek klasik metin, 8 . yüzyılda yaşamış Benedikten keşişi Aziz
55
Bede'nin kaleme aldığı De computo ve/ loquela digitorum
( Parmakla Hesaplama ve Konuşma Üzerine) adlı eserdir.
Bede, ortaçağ alimleri arasında adını, Yahudilerin Hamur
suz bayramıyla çakışmayacak şekilde ayarlanan ve her yıl
değişen Paskalya gününün hesaplamasıyla duyurmuştu .
Hıristiyanlıktaki bütün dini günler de Paskalya 'ya göre
belirlendiği için Bede'nin hesaplamaları önem kazanıyordu.
Bede sadece parmak açıp kapatarak 1 'den 1 milyona kadar
olan sayıların nasıl gösterilebildiğini anlatıyordu . 1 3 Parmak
la gösterim parmakla saymanın, o da parmak hesabının
önünü açtı. Hatta iki sayıyı çarpmak için 5 x 1 O ' dan sonra
çarpım tablosuna ihtiyacıınız yoktur. Küçük sayıların çarpı
mı için l O'la çarpıp 100 eklenerek parmak saymak yeter lidir.
Örneğin 6'yla 8'i çarpmak için iki sayıdan da 5 çıkartarak 1
ve 3 elde ederiz. Sol elde bir parmağı ve sağ elde üç parmağı
açarız. Açılmış parmakları sayarız ( 1 + 3 = 4) ve 1 O'la çarpa
rak 40 sonucunu elde ederiz. Ardından kapalı par makların
sayısını birbiriyle çarpar (4 x 2 = 8 ) ve çıkan sonuca 40 ekle
riz. Sonuç 48'dir. 1 4 1 1 ile 15 arasındaki iki sayıyı çarpmak
için her ikisinden de 10 çıkartır ve çıkan iki sayıyı parmakla
gösteririz. Açık parmakları sayar ve 1 O'la çarparız. Çıkan
sonucu açık parmakların sayısıyla çarparız ve buna 1 00
ekleriz. Örneğin 1 2'yle 14'ü çarpmak için her ikisinden de
1 O çıkarttığımızda 2 ve 4 sonucuna ulaşırız. Sol eli mizde iki
parmağı, sağ elimizde de dört parınağı açarız. Açı k parmak
ları sayarız (2 + 4 = 6) ve l O'la çarparak 60 sonucunu elde
ederiz. Açık parmakların sayısını birbiriyle çarparız (2 x 4 =
8 ) . 1 00, 60 ve 8'i toplayarak 1 6 8 sonucuna ulaşınz. 1 5
1 6. yüzyıl metinleri bize bu basit çarpım işlemlerinin yazı
yoluyla nasıl yapıldığını göstermektedir. 1 6 Hatta bu metinler
çarpma işaretinin kökenine ilişkin bir ışık da tuta bilir. 6 ile
8'i çarpmak istiyorsanız, her iki sayıyı l O'dan çıkartarak 4
ve 2 'yi elde edin. Ş imdi bu dört sayıyı resimdeki gibi bir kare
oluşturacak şekilde yazın. 48 sonucuna ulaşmak için 6 'dan
56
2'yi çıkartıp elde ettiğimiz 4'ü onlar basamağına yazın.
Ardından sağ sütundaki iki sayıyı çarparak 8 sayısına ulaşın.
6 4
8 2
4 8
57
Dolayısıyla torunum haklı olabilir: Belki de elimizde beş
parmak .. doğru sayalım diye... ,, var.
Parnıakla sayma ilkesi çakıltaşlarına aktarılınış ve b ura
dan da kumda hesaplamaya ve abaküslere ilerlen miş ola
bilir. " Olabilir,, dememin nedeni, bazı eski tarihi e fsaneler
haricinde böyle bir iddiayı destekleyen güvenilir kanıtlara
sahip olmamamız. Fakat bu dikkate alınması gereken bir
düşünce. Yüz çakılı saymak, otlarken çevreye yayılmış yüz
koyunu saymaktan çok daha kolaydır. Keza her birinde on
çakıl bulunan on öbeği saymak da yüz çakılı saymaktan
çok daha kolaydır. Mısırlılar, Yunanlar ve Çinliler günlük
hesaplamalarını farklı büyüklükte çakıllar k u llandık la rı bu
tür çakıl sayma teknikleriyle yaptılar. Bel irli bir büyüklükte
ki çakıl, daha küçük boyutlu bir grup çakılı temsil ediyordu.
Diyelim ki on çakıl daha küçük yüz çakıla denkti. Çakılları
sayan kişi, on çakılı temsil eden çakılları diğerlerinden a yrı
bir yere yerleştirmeyi öğrendiği için de zan1anla sistem
büyüklükler arasında ayrım yapınaya gerek duyulmayan
bir sisteme dönüştü .
Öyle müthiş bir düşünce gibi gözükmese de bunun akla
hemen abaküsleri getirdiğini söyleyebiliriz. İlk a baküsler
aslında çakılların birler, onlar, yüzler şeklinde yerleştiri l diği
basit çakıl sayma düzenekleriydi. Dört yüz yirmi üç çakıllık
bir yığını saymak kolay değildir, ama eğer her büyük çakı l
yüz çakılı, her orta boy çakıl on çakılı ve her k üçük çakıl
da bir çakılı temsil ederse, bu durumda dört büyük çakıl,
iki orta büyüklükte çakıl ve üç küçük çakılla 423 sayısı nı
gösterebiliriz (bkz. Şekil 4.5 ).
Hesaplamalar yapılırken sayıların yerlerinin değiştirilme
si ya da bazılarının silinmesi gerektiğinden, derin o l maya n
bir kum kabına benzeyen kum tahtaları kullanılmaya baş
landı. Böylece bundan yüzyıl önce ilkokul öğrencilerini n k ul
lanmaya başladığı karatahta ve silgiyle ya da yüzyılımızda ki
beyaz tahtalarda yapıldığı gibi, hesaplama sırasında sayıları n
yerleri değiştirilmekte ve sayılar yazılıp silinebilmekteydi .
58
ŞEKİL 4.5: Çak ılla hesaplamada çizgiler kuma çizilirdi. Kaynak: Gcorgcs
Ifrah, The Universal History of Computing: From the Abacus to the
Quantum Computer (New York: John Wiley & Sons, 2001 ), 1 1 .
59
ŞEKİL 4.7: Bir Roma abaküsünün modern replikası.
60
5 3 7 2
61
Gerbert abaküsü, 1 0. yüzyılın sonundan 1 2 . yüzyılın
ortalarına dek süren kısa bir dönemde yaygın kulla n ıldı .
Orijinal Gerbert abaküsleri hakkında çok az şey biliniyor
(hiçbiri bugüne kalmadı), fakat yakın zamanda keşfedilen
bazı elyazmalannın Gerbert abaküsünü örneklerle açıkl a dığı
düşünülüyor. 21 Bunlardan biri Lüksemburg'un doğusunda
yer alan Echtemach'taki bir Benedikten manastırında yakın
larda keşfedilen Echternach elyazması (takriben MS 1 000),
diğeri de İngiltere, Cambridgeshire'daki Thorney Abbey'de
yazılmış Computus elyazmasıdır (takriben MS 1 1 00 ) .
Computus'un bir sayfasında, hesap tahtasındaki sütunla
rın 1 O'un kuvvetleri şeklinde sıralandığını görüyoruz. Şekil
4.9'da sağdan alnncı sütunun en üstünde, C'nin ( = 1 00.000)
altında 5 işareti taşıyan tekil bir "sayaç" olduğunu görüyo
ruz. (Gerçek bir ortaçağ hesap tahtasında b u daha çok y 'ye
benzeyen bir sembolle gösterilirdi. ) Ger bert hesap tahtasının
özgün sayaçları boynuz uçlarından oyulmuştu; bu sebeple
muhtemelen apeksli bir koniye benzedikleri içi n , bunlara
"apeksler" denirdi. 22 Bu apeksler bizim Hint rakamlarımıza
çok benzer görünümdeki garip sembollerle işaretlenmişti
(Şekil 4.3'teki çizelgede gösterilen Hint-Arap sayılarının
evriminde dördüncü bağlantı halkası). Aritmetik açıdan özel
bir üstünlük sağlamasa ve yalnızca estetik amaçlı tasarımlar
olsa da, Gerbert büyük bir şevkle boynuzdan y üzlerce a peks
yapn; ondan sonra gelen abaküs zanaatkarlarının tercihiyse
Romalıların abaküslerindeki sayaçların yapımında k ullanı
lan malzemelerdi: fildişi, metal ya da cam.
Belirli bir sıradaki bir çakıl grub u n u n yerin i bir
sembolle gösterilen tek bir nesneye bırakması eşi ben
zeri olmayan bir fikirdi ve bu a peksler Batı ' d a i l k k ez
görülmekteydi. 2 J Hint-Arap rakamlarıyla d üşünen bizler
açısından Gerbert'in hesap tahtası, Roma hesap tahtasının
doğal bir sonucu gibi gözükebilir; ama o dönemde bu,
sembol gelişim tarihinde çok nadir görülen b ü y ü k s ıçrama-
62
0
�
Daha büyük
basamaklarla
0 00
devam eder
(gösterilmemiş).
S03.072
63
lardan biriydi. Gerbert, Arap düşüncesinin d oğurduğu ola
ğanüstü olanaklardan muhakkak haberdardı . Yeni r akam
sisteminin yazılı hesaplamalarda sunduğu avantajl arı n
büyük olasılıkla farkındaydı, ama tahtası y alnızca y azılı
hesaplamalara ihtiyaç duyulmayan b ir hesaplama a leti
olarak kullanılmıştı. Yeni rakamların ası l değeri Batı 'd a
tam anlaşılmadığı için Gerbert'in talebeleri de bu gizemli
sembolleri gerçek potansiyellerinin hiç farkına v armadan
kullanmaya devam ennişlerdi.
A}Tiı semboller, bazen sanki sorun hangi tarafın yuka
rıya bakacağıymış gibi, farklı açılarda dönd ürülerek çeşitli
biçimler aldı. Bunun bir nedeni de sayma tahtasının d oğru
yönü ya da sabit, yerleşmiş bir kullanım şekli olm amasıy
dı; nitekim abaküsçü ile tahtanın diğer tarafından izleyen
biri farklı şeyler görebilmekteydi. Şekil 4 . 9 'd a ( Computus
elyazması) 3 ve 8 sayıları aynı elyazmasında iki farklı şekil
de yazılmış olarak görülür. Fakat biçim n asıl olu rsa olsun
sistem aynıydı; sadece dokuz sembolle her s ayı k olayca
gösterilebiliyordu.
1 0. ile 12. yüzyıllar arasında, sütunlarında l O'un kuv
vetlerinin sıralandığı bir parşömen ya da olukl u bir saym a
tahtası şeklindeki abaküs tahtası Batı Avrupa'da uygulamalı
aritmetik çalışmaları için temel yöntemdi. "Algor izma" adı
veril en Gerbert abaküsündeki işlem, tüy k alem ve p arşömen
kullanılarak da gerçekleştiriliyordu. 24
64
5 . Bölüm
Avrupa'ya Gelişi
65
�FK I I . 5 . 1 : Fıhonacu .
68
dolayısıyla Hin t-Arap rakamlarını Batı'ya onun taşıdığı söy
lenebilir. 6 Günümüzde yayımlanan bazı popüler kitaplarda
d a Hint-Arap rakamlarını Avrupa'ya onun getirdiği iddia
edilmektedir. Fak at 1960'lardan bu yana kimi tarihçileı:,
Fibonacci'nin döneminde bulunan ve Hint-Arap rakamlarına
yer verilen hesaplama kitaplarının Liber abbac,�den bahset
m ed iklerin i ileri sürmektedir. Daha yakın dönemde, 200 2'de
D an imarkalı m atematik tarihçisi Jens Heyrup, hesaplama
kitap larının İber Yarımadası ve Provence'tan Kuzey İtal
y a'ya yayıldığını ileri sürerek Fibonacci'nin Hint-Arap
rakam larını Avrupa'ya getiren kişi olmadığını söylemiştir. 7
69
türden şeylere acil bir ihtiyaç duyduklarını söylüyor ve
devam ediyor: "Analizden çıkarsadığımız bilgi, 1 3 . yüzyıl
abbaco geleneğinin, bir gelenek olarak yerleşmiş olsa bile
Fibonacci geleneği olmadığıdır. " 9
Bundan yüzyıl önce ünlü matematik tarihçileri David
Eugene Smith ve Louis Charles Karpinski şöyle yazmışlardı:
T-ypus Arithmeticae
72
ŞEKİL 5.3: Typus Arithmeticae. Gregor Reisch'ın yanın yüzyıl ooyunca
yüksekokullarda ansiklopedik bir ders kitabı olarak kullanılmış 1503 tarihli
Mararita Philosophica'sından bir ağaç baskı resim. Arionetiği simgeleyen
bir kadın figürün yönettiği bir yarışta hesap yapan (Pythagoras sayma
tahtasının başında, Boethius Hint sistemiyle hesap yaparken) iki kişi
betimlenmiştir. Kaynak: Kongre Kütüphanesi.
73
magupta tarafından yaklaşık 150 yıl önce kaleme alınmış,
astronomi üzerine Sanskrit dilinde yazılmış bir kitaptır.
Mansur edebiyatın ve ilmin yayılmasının büyük bir tarafta
rıdır, bu yüzden de Brahmasphutasiddhanta'nın Arapçaya
çevrilmesini emreder.16 Hikayenin efsaneden ibaret olması
büyük bir ihtimaldir, zira Arap astronomisi için birçok
kaynak olması gerekir. Belki efsane, belki değil, ama Arap
alimlerin astronomiyi takip etmesine bu kitabın yol açmış
olması muhtemeldir.
Sıfırımız hem bir sayı hem de bir yer tutucu olarak ilk
kez bir kitap içerisinde muhtemelen MS 628 yılı civarında
karşımıza çıkmıştır. Sıfırın negatif sayılarla ("borçlar")
ve pozitif sayılarla ("mülkler") kullanılma kurallarını
ilk kez Brahmagupta'nın Brahmasphuta.siddhanta'sında
görüyoruz. Brahmagupta sıfırı, bir sayı kendisinden çıkar
tıldığında ortaya çıkan sayıyı tanımlamak amacıyla, tek
başına siyah bir nokta şeklinde gösterdi. Sıfır sadece bir yer
tutucu değildi; belki de ilk defa hiçi temsil eden bir sayı var
oluyordu. 17
Brahmagupta hakkında fazla şey bilinmiyor. Muhteme
len Hindistan'ın kuzeyindeki Bhillamala'da doğdu; kesin
olarak bildiğimiz şey ise gençliğinde, 6. yüzyılda yaşamış
Hintli matematikçi ve gökbilimci Aryabhata tarafından
kurulmuş matematik ve gökbilimi araştırmaları merkezin
de çalışmak üzere 400 kilometre güneydoğudaki Ujjain'e
yerleştiğidir. İleri astronomi alanında çalıştı, kareköklerin ve
ikinci dereceden denklemlerin çözümlerinin bulunması için
algoritmalar da geliştirdi .
Aryabhata'nın yaşadığı döneme ait yazılı tarih kaynak
ları çok az olduğundan, o dönemden hakkında bilgi sahibi
olduğumuz pek fazla Hintli matematikçi yok. Söz konusu
yıllarda Hintliler bilim dahil hemen her şeyin kutsal ve
ruhani bir kökene sahip olduğuna inanırlardı. Astronomi
ve matematik, dünyayı yaratmış olan Brahma'ya atfedilir
74
ve bu yüzden bilimsel keşiflerin sahibi gerçek insanlar kayda
alınmazla rdı. 18
W. W. Rouse Bali, Arapların çölden ayrılarak Bağdat ve
Şam gibi şehirlere yerleşmeleriyle birlikte bağışıklık sahibi
olmadıkları hastalıklara maruz kaldıklarını ileri sürer. O
dönemde Yunanlar ve Yahudiler tıpta Araplardan çok daha
ileriydi. Aristoteles ve Galenos'un çalışmaları sayesinde
bilim alanında genel olarak da çok daha ileriydiler. Bu
yüzden halifeler Yunan ve Yahudi hekimlerin bu alanlar
daki geleneklerini koruyarak bildiklerini öğretmeleri için
ülkelerine gelmesini teşvik ettiler. Bali'a göre "Araplann
bilimsel bilgisi ilk olarak Bağdat'taki halifelerin çağrısına
uyan Yunan hekimlerden elde edildi."19
800 yılı civarlarında halife Hanın Reşid Yunanca eserle
rin Arapçaya çevrilmesini emretti ve bu emir yüzlerce Yunan
ve Hint eserinin kopyalanması için Konstantinopolis'in ve
Hindistan'ın büyük kütüphanelerine bir heyet yollayan oğlu
Memun döneminde de geçerliliğini korudu. Heyet dön
dükten sonra da Suriyeli katiplerden oluşan kalabalık bir
gruba Eukleides, Arkhimedes, Apollonios ve Ptolemaios'un
eserlerinin Arapçaya ve Süryaniceye çevrilmesi emri verildi.
Bu eserlerin toplanmış olması bizim için çok büyük bir
şans, zira günümüze bir tek bu kopyalar ulaşmış durumda.
B all'un belirttiği diğer bir ilginç nokta da, Diophantos'un
eserlerinin ilk baştaki yabancı eserlerin hızla Arapçaya
çevrilmesinin üzerinden 15 O yıl geçtikten sonra ancak fark
edilmesidir. O dönemde Araplar kendilerine ait bir cebir
gösterim sistemine zaten sahiplerdi.
75
6. Bölüm
Arap Hediyesi
77
ŞEKİL 6.1: Harizmi.
78
yüz yıl boyunca süren İslam'ın Altın Çağı'nın önemli bir
entelektüel merkezi haline dönüştü. Astroloji, matematik,
tarım, tıp ve felsefe alanındaki eserler Yunanca, Çince ve
diğer dillerden Arapçaya hep Beytü'l Hikme'de çevrildi.
Harizmi burada çalıştı; çalışırken de şans eseri kütüphane
kurtlarının elinden kurtulmuş olan Brahmagupta'nın Brah
masphutmasiddhanta'sı dahil Hindistan çıkışlı tüın kopya
lara özel ilgi gösterdi. Gizemli karakterlerin şifresini çözerek
kitabı Arapçaya çevirirken çok önemli, hayret verici bir şey
keş fetti: Aritmetik yapmanın külfetli Arap tekniğinden çok
daha basit bir yolu vardı.
O döneme dek Mezopotamya'nın bu tarafındaki Arap
lar aritmetiği, yıldızların konumlarıyla ilgili hassas hesap
lamalar yaparken bile parmakla sayma, abaküs, karmaşık
Roma rakamları sistemi ya da sayıları kelimeler şeklinde
yazma gibi zahmetli yöntemlerle yapıyorlardı.
Harizmi, Brahmasphutmasiddhanta'yı incelediğinde,
ihtiyaç duyulan bütün sayma sayılarının sadece on sembol
le kolayca gösterilebildiği müthiş bir yol görmüş olmalıdır.
Babillilerin altmışlık sayı sistemini de duymuş ve bu sayede
onluk bir sistemle temsil yolunu da sezinlemiş olabilir. Erken
ortaçağda yaşayan Arapların ticaret dünyasında ondalık sis
tem revaçta değildi. Yine de muhtemelen Harizmi bu fikrin
akıllıca oluşturulmuş bir öncü sistem olarak dünyanın değil
se bile, en azından ciddi bilimsel ilgi duyanların dikkatine
sunulması gerektiğini düşünmüştür.
Hiç anlamına gelen, hiçin niceliği olan garip siyah nok
tayı da görmüş olabilir. Brahmasphutmasiddhanta'yı kim
okursa okusun, bu onu şaşkına çevirirdi. Okumaya devam
ettikçe borçların negatif değerli sayılarla temsilinden esin
lenmiş olabilir. Düşünce dünyasına yepyeni bir sonsuz şeyler
kümesi giriyordu böylece: Hiçten de az nicelikleri sembolize
eden n esneler, yani negatif sayılar.
79
Harizmi'nin Hindistan'a seyahat ettiği ve burada Brah
magupta'nın matematik elyazmalarını gördüğü de rivayet
edilir. Hintli gökbilimci Kanka'nın MS 770'te Bağdat'taki
Beytü'l Hikme'yi ziyaret etmesi ve Brahmasphutasiddhanta
dahil birçok elyazmasını beraberinde getirmesi daha olası
dır. Zira Kanka'nın ziyaretinden yaklaşık elli yıl sonra Hint
Rakamlarıyla Hesap adlı eserini yazacak olan Harizmi o
sırada Bilgelik Evi'nin alimlerden biriydi. Bu kitap Hint
sayma sisteminin hem Arap dünyasında hem de Avrupa'da
yayılmasını neredeyse tek başına sağlayan kitaptır.
O dönemde Arapların kendi rakam sistemi yoktu. Arap
coğrafyasında hem Arapça hem de Yunanca konuşuluyor
du; kullanılan sistem de ya Yunanların alfabetik sistemi
ya da Yunan modelinden devşirilerek sayıların çoğunlukla
Arapça kelimelerle yazılı olarak gösterildiği sistemdi. Yeni
rakamların kimi zaman Hint, kimi zaman da Arap kökenli
olduğu söyleniyordu. Fibonacci Liber abbaci'nin ilk bölü
münün ilk satırlarında dokuz rakanıı Hint rakamları olarak
açıkça belirtmiştir:7
987654321.
80
Karışıklık büyük ihtimalle dokuz rakamın gösterilmesin
de birbirinden çok farklı el yazıları kullanılmış olmasından
kaynaklanmıştı. Fakat bir yüzyıl sonrasında el yazılarının
çoğu bizim bugün kullandığımıza çok yakın bir standartta
birleşti. 8 Buna rağmen Arap fethi sonrası yüzyıllar boyunca
da Arap astronomi cetvellerinde [ zic] alfabetik rakamların
kullanımı sürdü. İslam dünyasında sayısal alanda Hint-A
rap rakamlarının tutarlı bir kullanımı yoktu.9
81
7. Bölüm
Liber Abbaci
84
Stoikheia'sının Hint rakam yazısının Doğulu biçimleri
k ullanılarak Toskana'da kaleme alınmış Yunanca-Latince
çevirisini biliyor olması gerekmez miydi? Fibonacci'nin
Pisa'daki evinden sadece yüz elli kilometre uzaktaki noterler
o dönemde Hint rakamlarını kullanıyorlardı. 4 Toledo'dan
Lyon'a, Münih'ten İrlanda'ya hesaplama üzerine yazılmış
Latince kitapların hepsinde Hintlilerin dokuz harfli numa
ralandırmalarından ve bunların bütün sayıları nasıl göster
diklerinden bahsediliyordu.
Anlayacağınız, Avrupa'ya Hint rakamlarıyla sayma pra
tiğini ilk kimin getirdiği ve kimin bu konuda etkili olduğu
sorusunun basit bir yanıtı yok. Çok sayıda, birbirinden
farklı kanıtlar var. Fibonacci Pisa'da bir tacir olarak yetiş
tirildi. O kulda ona abaküs tahtasında Roma rakamlarıyla
yazma ve sayma öğretildi. Çıraklığında malların fiyatlarının
nasıl hesaplanacağını, ağırlık ve ölçülerle nasıl baş edilece
ğini ve eşit değerdeki paraların birbirine nasıl çevrileceğini
öğrendi. Becaye'ye gittiğinde artık abaküs tahtasının ticaret
aritmetiğinde kullanımına hakimdi. Hint rakamlarının
mantığını ve ona bağlı aritmetik işlemleri öğrendikten sonra,
Hint sayma yönteminin Pisa'da kullanılanlara kıyasla üstün
yanlarını fark etti. Pisa'ya dönüşünde artık Becaye'de öğren
miş olduğu Hint sistemi hakkında yazılmış Latince metinleri
okumaya ihtiyacı yoktu. Fibonacci'nin Hintlilerin dokuz
rakamlı sayma sanatını açıkça anlatan daha önceki eserleri
bildiğ ine dair herhangi bir şey söylememesinin açıklaması
b u olabilir.5
Yakın zamana kadar ortaçağ uzmanları tartışmasız
biçimde, modern aritmetiğin Batı'ya girişinde esin kayna
ğının Fibonacci'nin Liber abbaci'si olduğunu düşünüyordu.
2004 yılında matematik tarihçisi Raffaella Franci Liber
abbaci'yi " İtalya'da abaküs öğretimi için en önemli kaynak"
olarak değerlendirdi. 6 İki yıl öncesinde bir başka önemli
tarihçi, Elisabetta Ulivi Toskana lehçesinde yazılmış abaküs
85
öğretme metinlerinin Fibonacci'ye atfedilen iki kaynaktan,
Liber abbaci ve Practica geometria'dan a lınma olduğunu
iddia etmişti.7 Daha öncesinde, 1 980 yılında da Warren van
Egmond, Liber abbaci'ye dayanan ve 1 4. yüzyılın ortalarına
dek kaleme alınmış çok sayıda abaküs metninin bir katalo
ğunu oluşturarak İtalya'da Hint rakamlarının yayılmasına
ve bu yayılmanın Fibonacci'yle bağlantılarına ilişkin kanıt
lar ortaya koymuştu.
Ardından ( 1 989 öncesinde) Gino Arrighi'nin keşfi geldi:
Floransa'daki Biblioteca Reccardiana'da bulduğu bir kitap,
Livero de l'abbecho (Abaküs Kitabı) Umbria lehçesiyle
yazılmışn. 8 Livero'nun 1289'da (artı eksi bir yıl) Umbria'da
yazılmış olduğuna hiç kuşku yok. Anonim bir metindir: Bu
lehçeyle yazılmış ve günümüze ulaşmış en eski abaküs met
nidir. Daha eski bir kitap örnek alınmış da olabilir, nitekim
girişte şu sözlere yer verilmiştir:
86
Livero de tabbecho'nun ilk kısmının Liber abbaci''den
olmaması, Liber abbaci'yle hiçbir benzerlik göstermediği
anlamına gelmez. 11
Heyrup'un dikkatli okumasına riayet eden Franci, aba
küs u yazarlarının Leonardo'nun kullandıklarından farklı
Arapça kaynaklara ulaşmış olabileceklerini" ileri sürerek
Fibonacci 'nin katkısına dair ilk görüşlerinde bir değişik
liğe gitti. 1 2 Franci şu an Liber abbaci'nin ilk sekiz bölü
münden çok fazla esinlenmiş olan, 13. yüzyılın sonunda
ya da 14. yüzyılın başında Pisa'da yazılmış iki abaküs metni
üzerinde çalışıyor. 1 3
Hint rakamlarının Batı'ya girişinin 10. yüzyılın sonların
dan itibaren gerçekleşmiş olduğuna hiç kuşku yok; ama bu
Hint hesaplama usullerinin Fibonacci'den önce kullanılma
ya başladığı anlamına gelmez. Fakat yine bir başka seçkin
matematik tarihçisi, Charles Burnett'e göre Fibonacci'nin
bir öncü o lmadığına işaret eden 12. yüzyıl tarihli çok sayıda
abaküs metni var. 1 4
Fibonacci Liber abbaci'sinin önsözünde bize ticarette
kullanılan dokuz Hint rakamını babasıyla seyahat ederken,
Mısır, Suriye, Y unanistan ve Provence'taki tacirlerle kar
şılaşmalarında öğrendiğini söyler. Provence mı? Provence
Batı Avrupa 'da değil miydi? O zaman Provence'la ticaret,
İtalya 'da abaküs aritmetiğine nasıl ilham vermemiş olabi
lir?
Heyrup suçun " büyük kitap ilkesinde" olduğunu düşü
nüyor; buna göre her kitap ya kendi orijinalliğine sahiptir
ya da içindeki fikirleri artık var olmayan ünlü bir kitaba
borçludur. Şöyle diyor:
87
Fibonacci Hint rakamlarına zaten bilinenlerin ötesinde
yeni bir katkıda bulunmadı . Fakat yeni ve zor kavramları
harika bir biçimde açıkladı . Bir açıklayıcı olarak sahip
olduğu bu yetenek, belki de yeni sistemin İtalya'dan tüm
Avrupa 'ya yayılmasında rol oynadı. 1 3 . yüzyılın ortalarında
yeni sistemi Avrupa'nın kuzeyine tanıtan birkaç Latince
metin vardı . Örneğin Fransiskan rahip Alexander de Villa
Dei'nin 1240'ta yazdığı ve daktilik, alnlı ölçüde 244 dizede
hesaplama yöntemlerini açıklayan Carmen de Algorismo
çok popüler bir bilimsel incelemeydi:
88
'. Quefunt tales . 0. 9. 8. 7. 6.5.4.3.2. 1 . Decima uero dicitur
' teca, uel circulus uel cifra uel fıgura nihili quia nihil
1
fıgnifıcat, ipfa tn locu tenes dat aliisfıgnifıcare na fıne
1 cifra uel cifris purus non poteft fcribi articulus.
89
düşünün. Yeni bir sistemin avantajlarını ancak onu kullan
ma olanağına sahip olduktan sonra bilebilirsiniz.
1 1. yüzyılın sonunda Hint sistemi, Hint rakamlarının
kullanıldığı Gerbert abaküsü sayaçlarıyla bütün Avrupa'da
duyulmuştu . O halde neden Fibonacci'ye Avrupa'ya Hint
rakamlarını tanıtma konusunda bu kadar çok pay biçiyo
ruz ?
Modem rakamların kökeni konusundaki tartışma, Smith
ve Karpinski'nin 1 9 1 1 'de The Hindu-Arabic Numerals'ı
( Hint-Arap Rakamları) yayımlamalarından neredeys e yüz
yıl öncesinden beri yürümekteydi. Smith ve Karpinski
" [Hint rakamlarının] ticari işlemlerde genel kabulü yalnızca
son dört yüzyıldır var olan bir hadisedir" diyorlar. 1 8 Webst er
sözlüğünde O ile 9 arası Arap rakamları olarak tanımlanmış
olsa da, Kuvayk Nehri kıyısındaki Kınnesrin manas tırında
yaşamış Süryani alim Piskopos Severus Sebokht'un MS 622
tarihli elyazmasının elimizde olan parçasında bu rakamla
rın Hint kökenli oldukları belirtiliyor. Şu an Bibliotheque
National de France'ta olan bu parça (MS Syriac [BNF], No:
346), Hindistan sınırları dışından günümüze ulaşan, Hint
rakamlarına referans veren en eski kaynak tır:
90
yici yorumu bir yana, bizim bütün sayıları dokuz işaretle
ifade etme fikrini Hintlilere borçlu olduğumuzu iddia
etmektedir. ıo
Sebokht sistemin Hindistan'dan banya doğru İran üz.e
rinden geldiği düşüncesindedir. 21 Daha yakın dönemde
( 1 977'ye "yakın" diyebilirsek) ortaçağ astrolojisi tarihçisi
Richard Lemay, Harizmi'nin Hisab'il Cebri ve'l Mukabe
le'sinin yanı sıra, Hint Rakamlarıyla Hesap'ımn 1 2. yüz
yılda Latinceye üç ayrı versiyon olarak çevrildiğini yazdı.
Onun ifadesine göre "Batı'nın Hint-Arap rakam sistemini
tanımasındaki en önemli kanal", rakamların aslolarak
Hintlilerden geldiğini belirttiği Hint Rakamlarıyla Hesap'ı
değil, Astronomik Cetveller'i oldu. " 22
Araplar arasında dokuz rakama " Hint harfleri " ya da
"şekilleri" de denirdi (el-huruf el-hindi). Güvenilebilir nite
likteki az sayıdaki kaynaktan biri, Arap gezgin ve hikaye
anlatıcısı Mesudi'nin (Ebu'l-Hasan Ali) MS 957'de yayını
ladığı otuz ciltlik büyük eseri Altın Bozkırlar ve Cevher
Madenleri içindeki 10. yüzyıl anlatımıdır.2 3 Mesudi birinci
bölümde kitabının başlığını "içindeki konulara dair bir arzu
ve merak uyandırmak ve zihni tarihle tanışması için istekli
kılmak amacıyla " seçtiğini yazar. 24 Mesudi Perslerin, Hint
lilerin, Yahudilerin, Romalıların ve Doğu uygarlığındaki
kültürlerin tarihlerini derleyen meraklı ve hevesli bir insandı.
Bağdat'ta doğa n Mesudi Hindistan'a, Seylan'a (bugünkü Sri
Lanka), Hint Okyanusu'nu geçerek Madagaskar'a, oradan
Kızıldeniz üzerinden Mısır, Filistin ve Suriye'ye seyahat etti.
Onu 926 yılında Taberiya Gölü'nde; 943'te Akdeniz kıyı
sındaki Antakya'da ya da Kilikya'da; iki yıl sonra Şam'da
görebili rdiniz. 25 " Öğrenmesi ilginç ya da faydalı olabilecek
her konu ve geçen zaman içerisinde ortaya çıkmış tüm bil
giler hakkında yazarak" oluşturduğu kitabını "krallara ve
i lim insanlarına hediye" olarak sundu. Mesudi, astronomi
cetvelleri derlemiş ve dünyanın çevresi ve çapı hakkında çok
91
yanlış bilgiler nakleden Hüseyin adlı bir gökbilimciyi betim
lediği bölümden başlayarak tüm eseri boyunca Hint-Arap
rakamlarını kullanmıştı. 26
Albelda de Iregua, İspanya 'nın kuzeyinde, bugün San
Martin de Albelda Benedikten manastırının harabesinin
bulunduğu bir kasabadır. En parlak dönemini yaşadığı 1 O.
yüzyılda Batı Avrupa 'nın en önemli ve gelişmiş kültür mer
keziydi; bunun nedeni büyük ihtimalle Ebra Irmağı boyun
ca uzanan ve kuzeybatıdaki Kastilya'yı Akdeniz'e ulaştıran
ticaret yollarının tam üzerinde olmasıydı. 1 'den 9 ' a dek
Arap rakamlarının Batı Avrupa'daki ilk vesikası dahil,
Ban' daki en zengin ortaçağ İspanyol edebiyatı koleksiyo
nuna ev sahipliği yapan çok büyük bir kütüphanesi vardı.
Sevilla'lı Isidore tarafından 976 yılında manastırda Latince
kaleme alınmış Etymologiae elyazmasında 4 haricindeki
rakamlar, hemen hemen modern biçimleriyle yer almıştı.
Temel stiller ve ayrı edici özellikler bir standarda doğru yak
laşırken zaman içinde biçimler de evrim geçirdi. Biçimlerin
bir standarda oturduğu zamanı tespit etmek olanaksız olsa
da, başka ülkelerden gelip geçen matematikçilerin bunda
etkili olduğunu düşünüyorum.
Hint aritmetiği konusunda günümüze u laşan en eski
Arapça eser Ebu') Hasan el Uklidisi'nin Kitab al fusal fil
hisab al Hindi adlı kitabı, takriben MS 952'de Şam'da
kaleme alınmıştır. Hint rakamı kullanımının en eski Arap
ça örneklerine, insanların canlı bir timsaha ta ptıklanna
şahit olan Yunan kaşiflerin verdiği isimle Crocodilopolis •
kentinde (Mısır'daki en eski kent) papirüse yazılmış iki
hukuki belgede rastlanır. Bu dokümanlar Arap rakamla
rıyla MS 873-874 ve 888-889 tarihlidir; daha yakın tarihli
örneklereyse 1 1 . yüzyılda rastlanır. Takriben 1204 'te ölen
Faslı matematikçi İbnü'I Yasamin'in de tespit ettiği üzere,
12. yüzyıla gelindiğinde İslam dünyasının batı bölgeleri ile
92
doğu bölgeleri arasında Hint-Arap rakamlarının yazılışları
açısından çok net bir farklılık görülmektedir. İtalyan dilinde
Hint-Arap rakamlarının kullanıldığı bilinen en eski kitap
Libro di nuovi conti ( Yeni Hesaplamalar Kitabı) 1260 yılı
civarında yazılmıştı, ama günümüze ulaşmamıştır. 2 7
Elimizdeki tüm bu belge ve kanıtlarla rakamlarımızın
k ökeni hakkında hangi sonuca varabiliriz ? Hint miydiler?
Arap mı ? Çin mi ? Fransız mı ? Hint-Arap rakamlarının
kökeni uzmanlarca neredeyse iki yüz yıldır tartışılıyor.
Bu uzmanlardan biri olan Fransız matematikçi ve tarihçi
Michel Chasles, sahte olduğu çok açık olan belgelere daya
narak bu rakamların aslında Fransız kökenli olduğuna
ilişkin s açma bir iddiayı yurtseverce savunmuştur. 2 8
93
8 . Bölüm
Kökenin Çürütülmesi
96
güçlü bir sosyopolitik husumetin kendini gösterdiği açık bir
düşmanlığa dönüşmüştü.
3 8 yaşında Fransız Kütüphaneleri'nin başmüfettişliğine
atanan Libri artık, eskiden beri çok sevdiği nadir kitaplarla
ilgilenebilirdi. Ancak bir yandan da nadir elyazmalannı
çalma konusunda kendine engel olamıyordu. 45'ine geldi
ğinde hakkında tutuklama kararı çıktı. 20.000'in üzerinde
nadir kitap ve elyazmasıyla birlikte Londra'ya kaçn; götür
düğü kitaplar arasında henüz gençliğinde Floransa'daki
B iblioteca Medicea Laurenziana'dan çaldığı bazı kitaplar
da vardı. Akademik görevler üstlenen seçkin kişilerin, böy
lesine tuhaf bir şekilde kitap çalmasını anlamak zor olabilir,
ama bu tür davranışlar 19. yüzyıl Fransa'sında o kadar da
sıra dışı değildi.
1 9. yüzyılın büyük bir bölümünde basamaklı ondalık
notasyonun Hint kökenleri tartışma konusu olmuştu.6
Ardından 1 907 yılında Britanya Hindistanı'nın yazlık baş
kenti Shimla'daki Hindistan Hükümeti Eğitim Bakanlı
ğı'nda çalışan Hindoloji uzmanı amatör bir İngiliz ]ournal
of the Asiatic Society of Bengal adlı dergide bir makale
yayımladı. 7 Bu m akalede George Rusby Kaye ( 1866-
1 929) rakamların ve ondalık sayı sisteminin Hint kökenli
olamayacağını iddia etti. Tezinin temeli kısmen Bakhshali
Köyü ( günümüzde Pakistan'da) yakınlarında, huş ağacı
kabuğu üzerine Sanskrit ve Prakrit dillerinde yazılmış ve
1 88 1 yılında ortaya çıkarılmış Bakhshali Elyazması'nın
yanlış yorumlanması ve tarihlendirilmesine dayanıyordu.
E lyazması parçalar halinde bulunmuş ve gerekli özen göste
rilmediği için hasar görmüş yüzlerce parçadan sadece yenniş
tanesi sağlam olarak ele geçirilebilmişti.8
Bakhshali Elyazması'nda basamaklı sayı sistemimizin
yanı sıra rakamlarımızın bir çeşidinin görüldüğü çok açık
tır. Fakat elyazmasının tarihi tartışmaya konu olmuştur.
Kimi uzmanlar MS 400, kimileri MS 700 'e tarihlemişlerdir.
97
Kaye'e göreyse MS 1 200 olması kuvvetle muhtemeldi, fakat
son derece etkili olan 1 907 tarihli makalesinde şunları da
yazdı: "Biraz daha ileri giderek, Hint matematiğinin tüm
seyri boyunca MS 1 0. yüzyıldan önce basamak fikrinin
kullanıldığına dair en ufak bir işaret olmadığını k esinlikle
söyleyebiliriz. " 9 Tartışma konusu notasyonun Arap kökenli
olduğunu belirtti. Ya basamak notasyonunu anlamamıştı ya
da Hint kökenli olmasını muhtemel görmeyerek Britanya
Hindistanı'nın sömürgeci yaklaşımını yansıtıyordu. 1 ° Son
dönemde ulaşılan bilgiler ışığında, kullanılan dilin 3 . yüz
yıla dek geçerliliğini koruduğundan hareketle elyazması
M Ö 200 ile MS 300 arasına tarihlenmek tedir. 1 1
Universite Paris VIl-CNRS'den Agathe Keller, Kaye'e
dair şu değerlendirmeyi yapıyor:
98
nın Batı'da bilindiğini ileri sürdü. Keller, Kaye'in "Ban bil
gisi " derken Arap alimlerce Batı'ya aktarılan Yunan-Latin
bilgeliğini kastettiğine inanıyor. Kaye, basamak sisteminin
eski Sanskrit metinlerinden kökenini aldığı fikrinden büyük
azap çekiyormuş gibi görünüyor.
Kaye'in tezleri bu kadar ciddiye alınmamış ol.say� tüm
bu söylenenler pek sorun olmayabilirdi. Makaleleri Hind<r
loji uzmanları arasında popülerdi ve saygıdeğer matematik
tarihçilerince, hatta 20. yüzyılın başlarında D. E. Smi� L C.
Karpinski, Florian Cajori ve George Sarton gibi seçkin uzman
lar tarafından kaynak gösterildi. 1 927 gibi bir tarihte ünlü
Hintli m atematik tarihçisi Bibhutibhusan Dana şunları yaz.de
1 00
Hint rakamları büyük oranda tacirler ve ticaret dünyası
yoluyla yayılsa da, standart haline gelmesi kaplumbağa
hızıyla gerçekleşiyordu. " 1 6. yüzyıla dek yeni rakamlar
okullarda ve ticarette tam bir zafer elde edemedi. Nikolaus
Copernicus'un öldüğü yıl olan 1543'te yayımlanan ünlü
e seri De revolutionibus'ta bile Roma ve Hint rakamlarının
garip bir karışımının kullanıldığı, hatta sayıların kelimeler
şeklinde yazıldığı görülmektedir. " 20
Sistemimizin kökeni konusunda titizlikle pek çok çalış
ma gerçekleştirildi, fakat akademik olarak yüz yıllık kap
samlı bir araştırmanın sonunda bile sistemimizin başlangıcı
ve evrimi konu sunda sadece kabaca tahminlere sahibiz
( Şekil 8 . 1 ) .
Codex Vigilanus, İ spanya' da Albedo
Manashn'nda MS 976'da yazılmış, HinJ.
Arap rakamlannı kullanan en eski özgün
Avrupa elyazması.
Aziz Gall elyazmosı, l O. yüzyıl, Zürich
T <.D "' P '4 0 '7 1 S Üniversitesi Küfüphanesi
101
Rakamlarımızın morfografileri hakkında fikir yürütebi
liriz. Hemen hemen her kültürde küçük rakamların yazım ı
ya nokta ya da çizgiyle başlar; bu, büyük olasılıkla bu iş
için kullanılabilecek aletlerden kaynaklanmaktadır: bıçak,
keski, dal ya da kamış. Tahtaya, taşa ya da kile muhtemelen
yavaş yazılabiliyordu. Ama papirüs, parşömen ya da kağıda
mürekkeple yazarken fırça ya da kalemi kaldırmak zorun
da kalınmadığı için hız kazanılır. 1 'den 9'a kadar modern
rakamlarımızın tümü sanki birer tasarım ürünüymüşçesine
morfografi =,
kalemin tek bir hareketiyle yazılır. "2 " mizi ürenniş doğal
2 , 2 gibi görünüyor. Elimizde bunun kesin
bir kanıtı olmasa da doğru gibi gözüküyor. Çapraz çizgi,
üstteki çizgiden alttaki çizgiye geçerken zaman kaybetme
mek adına kalemin ya da fırçanın parşömenden kaldırıl
mamasıyla oluşan bir mürekkep lekesine benziyor. Benzer
şekilde muhtemelen "3 " de, üç adet yatay çizginin hızlı
yazımından oluşmuşnır. O dönemlerde bu çizgiler dikey
yerleştirilirdi; bu durumda da sayılar şimdiki sayılarımıza
çok benzer görünürlerdi; tek fark 90 derece döndürülmüş
olmalarıydı.
Peki ya "4" ? Bu nereden geldi ? İlk bakışta sadece üç
vuruş görülür: dikey, yatay ve verev. Buna iki köşebent ola
rak ..J r , yani hızlıca yazılmış dört kısa çizgi olarak - 11 -
baktığımızda, kesintisiz tek bir işaret+ haline gelir. Verev
dediğimiz çizgi, dikey çizgiden yatay çizgiye g eçerken iste
meden oluşur.
Modern sayı yazımımızdaki vuruş sayısının, sayının
kendisiyle doğrudan herhangi bir bağlantıya s ahip olma
ması ilginçtir. Sayı sembollerinin eski morf f a rının izi artık
sürülememektedir. Örneğin (bkz. Şekil 8 . 1 ) 1 O. yüzyıl
dan 1 6. yüzyıla doğru ilerlerken 5 sayısı, farklı yönlere
dönmüş (bazen ters, bazen değil) bir "'h"ye çok benziyor.
1 6. yüzyıldan önce 4 sayısı, modern 4'ümüzle hiçbir ben
zerlik taşımı yor. 2 ı
1 02
Tarih istenmeyen sonuçlarla, sık sık da öngörülmesi wr
ve kontrolü çetin tesadüf ve kazalarla ilerler. Güneş ışığı
sığ su birikintilerindeki çamuru ısıtarak dünya üzerinde
yaşamın başlamasına uygun biyokimyasal koşullan yara
tır. Depremler uygarlıkları yıkar. lnuslar, ne liderlerinin
zaaflarından kaynaklanan dirayetlerinin ne de kararlarının
getirdiği tehlikelerin herhangi bir ipucu vermediği etkenlerle
değişir. 1. Dünya Savaşı'nı sonlandıran barış anJaşması
nın doğurabilecekleri anlaşılmış olsaydı, II. Dünya Savaşı
yaşanmayabilirdi. Hitler delikanlılık çağında ateşli roma
tizmadan ölmüş olsaydı, bütün bir 20. yüzyıl çok ama çok
farklı olabilirdi. Rasyonel eylemler belirli bir rol oynar, ama
bu etki, tesadüf ve sonuçların oluşturduğu ağın bir parçası
olmakla sınırlıdır. Bir insanın doğarken bir başkasının çok
kısa bir yaşam sürme olasılığı, doğal bir felaketin kritik bir
sorunun çözüm yolunu ortadan kaldırma olasılığı, doğal bir
felaketin çözüme giden yolu açma olasılığı, bir belge kaylxr
lurken bir diğerinin bulunma olasılığı vardır. İnsanın kader
yolculuğunda yaşanan iniş çıkışlar, sıkıcı şeylere de şahane
ş eyler kadar yakındır ve açık denizlerdeki hava durumu
kadar da karmaşıktır.
Antik belgelerdeki sembol gösterimlerinde yaşanan bir
zorluk vardır: Belgeler ne kadar dikkatle incelenirse ince
lensin, gösterimin nasıl ortaya çıktığı konusunda her zaman
bir belirsizlik olacaktır. Acaba yazan kişi özgün metinde
olmayan bir şey mi ekledi ? Kağıda döken kişi kendi baskı
tekniğine uyacak şekilde gösterimde bir değişiklik mi yapa ?
Yazarların ne düşündükleri ya da eserlerinin başkalarını
nasıl etkilediği hakkında bilgilere sahip olmak, tarihçinin
en doğru hi kayeye ulaşmak için yapabileceği en iyi şeydir.
Bazen uzman tarihçiler bile aralarında anlaşamaz. İnsan bil
gisinin gelişimi, hayatta olmayan bilim insanlarının yaşam
hikayele ri gi bi, o kadar çok iç içe geçmiş nedensel-bilimsel,
ekonomik, teolojik, politik bağlantıya sahiptir ki, akıl
1 03
yürütme bunları birbirine bağlamanın en iyi yoludur. Mate
matiğin kurucularının kafalarında ne olup bimiğini bize
söyleyen tweetler yoktur.
Garip şeyler olur. İyi şeyler olur. Tarih böyle işler.
Dünyanın en seçkin matematik tarihçileri her zaman
aynı fikirde olmazlar. Bu iyi bir şeydir. Daha fazla araşnrma
yapılma sını teşvik eder; zaten tarihin heyecan veren yönü
de bu değil midir? Yüz binlerce yıldır toprak altında kalmış
bir organizma bir depremle aniden toprak üstüne ç ıkar. Bir
manastır kütüphanesinde bulunan ve yeniden k ullanılmış
bin yıllık bir parşömenin uzun zamandır aranan matematik
eseri olduğu anlaşılır. Yüzlerce yıl boyunca donmuş lav
tabakasının altında korunmuş bir elyazma sı, bize bir hika
yenin aslını anlatmak üzere yüzeye çıkar. Beklenmeyen olay
lar tarihe yeni bir şekil verir. Ve bu her yüzyılda gerçekleşir.
1 04
2. Kısım
Cebir
Önemli Öncüler
1 06
landı . Bu durumda, sec ve ter ifadelerinin ikinci ve
üçüncü bilinmeyen olarak kullanıldığı 3 a)D sec
3x 2 z 2
<DM ter®, -Y- anlamına geliyordu.
CHRISTOFF RUDOLFF ( 1 499-1 545): Alman. Den kitabı
yazarı .
Die Coss ( 1 525 ). Karekök, küpkök ve dördüncü
kuvvetten kök için sırasıyla ., , ..ı ve w sembol
lerini ortaya attı.
GEROLAMO CARDANO ( 1 501-1576): İtalyan. Fizikçi,
matematikçi, astrolog.
1 545'te yazdığı Ars Magna'da üçüncü ve dördüncü
dereceden denklemleri çözen matematikçi. Sanal ve
karmaşık çözümlerin olabileceğini gördü.
ROBERT RECORDE (takriben 1 512-1558): Galli. Fizikçi
ve matematikçi.
Whetstone of Witte'si (Mannğın Bileytaşı, 1557)
geniş kesimlere ulaşa ve Avrupa'nın kuzeyindeki
ülkelere eşittir ( =) sembolünü soktu.
RAFAEL BOMBELLI ( 1 526-1 572): İtalyan. Matematikçi.
Üçüncü ve dördüncü dereceden denklemlerin çözüm
leri yle uğraştı ( 1 5 72) . .Q., !, �, ... ifadelerini bilinmeye
nin, bilinmeyenin karesinin, küpünün vs temsilinde
kullandı.
GUILIELMUS XYLANDER (aynı zamanda Wıllıehıı
Holzmann) ( 1 532- 1 576). Alman. Bilgin.
Klasik dönem bilgini. Eukleides'in Stoikbew'sını ve
Diophantos'un Arithmetika'sını Latinceye çevirdi.
FRANÇOIS VIETE ( 1 540- 1603): Fransız. �latematikçi.
Sayıları genel nesneler olarak göstermek için kulandı
ğı harfleri, sayılarla aynı cebirsel kural ve çıkanmlara
bağlı kıldı.
SIMON STEVIN ( 1 548- 1 620): Flaman. Matematikçi ve
mühendis.
l07
De Thiende (1 585) adlı eserinde üslerin yazımında
İndeks Planı (kök üssü) adı verilen usulü kullandı; bu
sayede x2 - 3x + 2 artık 1 @ - 3 CD + 2@ şeklinde yazıla
bilecekti .
lHOMAS HARRIOT ( 1 560- 1 62 1 ) : İngiliz. Gökbilimci,
matematikçi, etnograf.
Polinomları sıfıra eşitleyerek a'nın derecesi beşten
küçük bir polinom denkleminin kökü olması duru
munda x - a'nın polinomun çarpanı olduğunu ortaya
koydu .
WILLIAM OUGHTRED (1 574- 1 660) : İngiliz. Matematikçi.
Clavis mathematicae ( 1 63 1 ). Y üzden fazla sembol icat
etti, ama bunlardan sadece on kadarı 1 7. yüzyıl sonra -
sına kaldı. Çarpma için x işaretin i, bölme için iki nokta
": " işaretini kullandı .
PIERRE HERIGONE ( 1 5 80- 1 643): Fransız. Matematikçi
ve gökbilimci.
Cursus mathematicus ( 1 6 34) . Hemen hemen tamamı
sembollerle yazıln11ş altı ciltlik bir cebir kitabı kaleme
aldı. l. (diktir) ve L (açı) sembolle rini icat etti .
CLAUDE GASPARD BACHET ( 1 5 8 1 - 1 638) : Fransız.
Matematikçi, dilbilimci, bilgin.
Arithmetika'yı Yunancadan Latinceye çeviren ilk ki şi
( 1 621).
RENE DESCARTES ( 1 596- 1 650) : Fransız. Matematikçi,
filozof.
La Geometrie ( 1 63 7) . Bir polinon1un pozitif tam sayı
üslerini göstermek için sayısal üstsin1ge kullandı. Ayrı
kuvvetleri sayısa l olarak gruplandırdı. Bilinen sabit
niceliklere alfabenin başlangıç harflerini, deği şkenler
ve bilinmeyenlere de sonrakileri verme geleneğini
başlattı.
JOHN WALLIS ( 1 61 6- 1 703): İngiliz. Matematikçi.
Mathesis Universalis ve A rithnıetica Infinitorum
1 08
( 1 65 5 ) . Negatif üsleri kullandı ve sonsuzluğu oo sem
bolüyle gösterdi.
ISAAC NEwrON ( 1 642- 1 727): İngiliz. Fizikçi-matematikçi,
sımyacı.
Bilinmeyen değişkenleri, bir eğri boyunca akan nice
l ikler ( bizim " bağımlı değişkenler" dediğimiz) "akış
değişkenleri " olarak düşündü. Türevi x, y, z şeklinde
tek noktalı harfler biçiminde gösterdi.
GOTTFRIED LEIBNIZ ( 1 646-1716 ): Alman. Matematikçi,
filozof.
Sembollerin sınırlarını ve kavramsal güçlerini yorum
ladı. Yazdıklarının daha açık olması için sembol
kullanımına başvurdu. Türev ve integral hesabında
kullanılan sembolleri icat etti.
LEONHARD EULER ( 1 707- 1 783): İsviçreli. Fizikçi, mate-
matikçi.
Recuei/ des pieces qui ont remporte /es pris de l'aca
demie royale des sciences ( 1777) adlı eserinde Fi 'i
i şeklinde gösterdi.
WILLIAM JONES ( 1 746- 1 794): Galli. Dilbilimci, antik
Hindistan uzmanı.
Yunanca harf 1t'yi kullandı.
GUSTAVE-PETER LEJEUNE DiRiCi-iLET ( 1 805-1 859):
Alman . Matem atikçi.
Modern fonksiyon kavramını getirdi.
WILLIAM ROWAND HAMILTON ( 1 805- 1 865 ):
İrlandalı . Fizikçi-matematikçi.
Karmaşık sayılara yer verilen dört boyutlu yeni bir
sayı sistemi olan "dördeyleri" ortaya koydu.
1 09
9. Bölüm
Sembolsüz
111
ki şeylerin hiçbirini yapmamayı, kalem ya d a fotoğraf maki
n esi, alevli ya da ateşli şeyler kullanmamayı kabul ettim.
Ardından bana bir çift beyaz eldiven verildi ve Eukleides
MS D'Orville 30 1 konuk defterini özel bir k alemle imzala
mam istendi. İmzaladığım sayfaya baktığımda bir an durak
sadım, çünkü o anda imzamın o sayfada, Isa ac Newton'ın
imzasının sadece on iki satır altında bin yıl boyunca kalabi
leceğini fark ettim.
Sıska adam birden kalemi geri istedi ve beni Abe
Lincoln'ın yüzü kadar ciddi bir yüzle uyardı: " Sayfaya
kesinlikle eldivensiz dokunmayın! "
Odada bu muhteşem dokümanla baş başa kaldım. Bu
kadar eski bir metinle aynı odada yalnız olmanın ne kadar
heyecan verici ve ayrıcalıklı hissettiren bir şey olduğunu
sizlere anlatamam. O anda bir ortaçağ manastırındaki keş i ş ,
Bohemya işi kütüphanesinde bir kont, orijinal kitapta neden
hiç sembol olmadığı sorusu üzerine düşünen Newton'dım.
O odada yalnızken son binyılda yaşamış tüm alim, katip
ve matematikçilerle, özellikle de eseri MS 8 8 8'de parşömen
üzerine büyük bir zahmetle Petraslı Arethas için kopyalamış
olan Katip Stephan'la ruhsal bir bağ hissettim. Beyaz eldi
venli parmaklarım MS D'Orville 30 1'in sayfalarını büyük
bir dikkatle çevirdi. (Bkz. Şekil 9. 1 )
Elbette noktalar yerine kullanılan harfler, çizgiler yerine
kullanılan ikili harfler ve açılar yerin e kullanılan üçlü harf
ler haricinde hiçbir matematik sen1bolü yoktu. Ve elbette
tam ve kesirli sayılar Yunan dizisel alfabetik sistemiyle
sembolleştirilmişti. Benimle aynı yemin i etmiş olan ve hepsi
terk-i diyar eylemiş okuyucuların kenarlardaki boşluklara
karaladıkları şeyler haricinde, toplama, çarpma ya da eşit
lik için herhangi bir sembol bulmayı beklemiyordum ve de
bulamadım. Sayfa kenarları Hint rakamlarıyla düşülmüş
n otlarla ve hatta benim Newton'ın bıraktığını hayal ettiğim
cebir denklemleriyle ve geometri karalamalarıyla doluydu.
1 12
ŞEKİL 9 . 1 : Bodleian Kütüphanesi'ndeki eserden örnek bir görüntü. Kaynak:
Clay Matematik Enstitüsü Tarih Arşivi, http://www.claymath.org/library/
historicaVeuclid/images/euclid_l_48.jpg. Bod.leian Kütüphane!� Oxford
Üniversitesi, MS. D'Orville 301 , fols. 3 1 v-32r.
1 13
Bu geometrik bir ifadedir, yine de bunu aşina olduğumuz
denklem olarak görebiliriz:
(a + b ) 2 = a2 + 62 + 2a b
114
bağlantılı Eudoksos ve Theaitetos gibi başka arkadaşlardan
öğrendi. Teoremleri öğrenmek, onların bir aksiyomatik
m antık yaklaşımı olmadan ispatlanabildikleri anlamına
gelmez. Dolayısıyla bazı geometrik teoremlerin güvenilir,
zekice argümanlar sayesinde içgüdüsel olarak doğru olduk
ları hissedilebilse de, kuşkusuz bunlar Eukleides'in kesin bir
mantığa uyan aşikar doğrulardan ya da aksiyomlardan inşa
ettiği ispatlara ulaşmada kullandığı müthiş yapıdan daha az
inandıncıydılar. Stoikheia matematiğe asli doğasını, ilk ispat
modelini verdi.
Pythagoras teoremi Eukleides'in Stoikheia'sı var olma
dan yüzlerce y ıl öncesinde biliniyordu. Mısırlılar bili
yordu; Çinliler biliyordu; Hintliler biliyordu ve elbette
Pythagorasçılar biliyordu. Fakat kuşku kalmayacak şekil
de ispatlanması Stoikheia'nın birinci kitabının sonunda,
46 önermenin ardından oldu.
Eukleides arkadaşımızın İskenderiye'de, Büyük
İskender' in MÖ 3 3 1'de şehri kurması, komutanı
I. Ptolemaios'u şehrin yönetimine getirmesi ve Dinokrates'ten
şehri planlamasını istemesinin hemen ardından çalışmaları
nı gerçekleştirdiğini biliyoruz. Şehir düz caddeler ve bunlara
dik sokaklardan oluşan bir ızgara plana sahip olacak.o.
E ukleides'in döneminde de şehirde hareketli bir büyüme
dönemi y aşanıyordu. Daha o zamandan iki harika kütüp
hane, limana yanaşan gemilerden el konulan kitaplara ev
sahipliği yapıyordu. Tiyatrolarda tragedyalar oynanıyor ve
felsefe okulları filizleniyordu.
Eukleides'in yaşadığı dönemden beş yüz yıl sonrasına
dek İskenderiye matematik, bilim ve np alanlarında eğitim
ve araştırmanın merkezi olmaya devam etti. Diophantos'un
yaşadı ğ ı 2. y üzyılda şehir hala insanı kendine hayran
bırakıyordu. Taşla kaplanmış geniş caddeleri ve sokak.lan
geceleyin meşalelerle hafifçe aydınlanlıyordu, ancak Avrupa
şehirlerinin sonraki iki bin yılda olduklarından çok daha
1 15
iyi aydınlatılmışlardı. Şehir surlarının bir ucundan diğerine
uzanan kireçtaşından sıra sütunları da henüz ayaktaydı.
Parkları ve Kleopatra heykelleri duruyordu. Parfüm ve
parşömen üretiminin yanı sıra cam ürünleri ve kaymak
taşından süs eşyaları ile imalat sanayi i gel işmeye devam
ediyordu. Tapınakları ve sinagogları ayaktaydı. Sokak
satıcıları, sanatçıları, tefecileri ve hayat kadınlan vardı.
'" Müthiş şehveti ve yüksek entelektüel düzeyiyle insanın ruh
halini değiştiren bir şehir, antik dünyanın Paris'iydi. " 4 Bu
kadar çok matematikçinin çalışmak için buraya gelmesine
şaşmamalı.
Kesin olarak bilmesek de Diophantos da muhtemelen
burada doğmuştu. Kesin olarak bildiğimiz şeyse, ortaçağ
karanlığında unutulan ve 1 6. yüzyılda yeniden keşfedilen
büyük eserinin cebirin gelişimi üzerinde çok büyük bir etkisi
olduğudur.
Bahsedilen yıllar okumanın yüksek sesle okuma anlamı
na geldiği zamanlardı. İçinden okun1a diye bir şey yoktu ve
hiç kimse de böyle okumazdı. Okumak, parşömen rulosunu
dengede tutmayı ve aynı zamanda açmayı gerektiren yoğun
bir çaba istiyordu. 5 Diophantos'un döneminde kelimeler
ayrılmıştı. Fakat daha önceki elyazmaları kelime, cümle ve
paragraflara ayrılmadan ve noktalama işaretleri olmadan
yazılırdı. Okumak zordu ve ustalık gerektiren b i r i ş olarak
görülürdü. Okuma ve yazma genellikle ışığın olduğu ve
günün sıcağının bastırmadığı sabah saatlerinde yapılırdı.
Diophantos muhtemelen parşömen üzerinde sazdan bir
kamış kullanarak çalışmıştı.
Eserini kopyalayan ve çeviren katip ve çevirmenle
re güvenirsek, kuvvetler ve bilinıneyen ler için semboller
kullandığını söyleyebiliriz. Bilinmeyenler için, Yunancada
kelime sonlarında kullanılan sigmayı (ç;) andı ran ve metnin
içerisinde geçen sigmalardan daha büyük ve daha yatık
bir sembol kullandı. 6 Bu, Yunancada sayı anlamına gelen
1 16
kelimenin ilk iki harfinin bitişik yazımı da olabilir. Bize öyle
görünmüyor olabilir, ama tanınmış klasik matematik uzma
nı Sir Thomas Heath bunun özensiz yapılmış bir dizi kop
yalama sonucunda ortaya çıkmış olabileceğine inanıyordu.
Diophantos yukarı doğru bakan (bazen de aşağıya bakan)
bir oka benzeyen bir eksi işareti de uydurmuştu. Fakat bu
da a slında bir kısaltmaydı, büyük ihtimalle eksi kelimesinin
ilk iki harfinin iç içe geçmiş haliydi.7 Kim bilir, belki de
daha sonraki yüzyıllarda katibin biri bu kısalona şeklindeki
sembolleri kullanma fikrini kendi kendine hayata geçirmişti.
Matematik tamamen retorik olsaydı, semboller olma
saydı ya da akıllıca tasarlanmış pek çok sembol olmasaydı
acaba nasıl bir şey olurdu? Aşağıda, metindeki sayıların
b ile kelimeler olarak ifade edilmiş olduğu Harizmi'nin
Cebir'inden bir pasaj var:
117
Çözümün dili Harizmi'nin yazdığı şekliyle bize soruya
özgü gibi gözüken bir işlem sağlıyor. Rutin bir yöntem, ifa
denin arkasına gizlenmiş bir algoritma olabilir, ama işlemi
ifade etmek biraz emek gerektirebilir. Öte yandan sembo
lik cebirsel işlem bu türden çok sayıda sorunun yanıtını
verir. Modern sembolik açıdan çözüm şu şekilde bulunur:
On, muhtemelen biri diğerinden büyük o lacak şekilde iki
parçaya bölünür. Demek ki parçalar x ve 1 0 - x şeklinde
gösterilebilir. Bu iki parçanın çarpımı 21 'e eşit olmalıdır.
Dolayısıyla x( 1 O - x) = 2 1. Bunu açtığımızda x2 - 1 Ox +
21 = O şeklindeki ikinci derece denklemi elde ederiz; onun
çözümü de x = 3 ya da x = 7 olur. 1 0
Fakat problemin sözlü olarak muhtemelen bu kadar
kolay çözülemeyeceğini hatırlatalım. Öncelikle bir çeşit yazı
tahtasında çözülmesi, ardından metin sunumu için sözlü
olarak kurulması gerekecek. Üstelik l O'un iki parçaya,
çarpımları 2 1 olacak şekilde nasıl bölüneceği sorusunun
akıldan bile yapılarak verilebilecek basit bir yanıt ı var:
21 'in sadece iki çarpanı var, 3 ve 7 ve bunlar t oplandığında
1 O ediyor. Bu aynı zamanda standart bir Babil geometri
problemi: İki parçayı x ve y diye yazın ve probleme x ve y
kenarlarının toplamı 1 O, alanı da 2 1 olan bir dikdörtgen
olarak bakın. Bu geometri problemi, çözülecek iki denklemi
olan bir cebir problemi olarak düşünülebilir:
x + y = l0
{
xy = 2 1
1 18
yapmadan sorudan yanıta doğru ilerleyen bir tür retorik
algoritmik indirgeme sunmaktadır. Anlaması çok zor olan
retorik cebir yoluyla bize nasıl ilerleneceğini söylemektedir.
Çözümünde hiçbir sembol, hatta sayısal sembol bile yoktur.
Bunu Jens H0}'rup şöyle açıklıyor: "Basit denklemlerin
çözümü için cebir ispatları Arap geleneğinde bulunmaz ...
Cebirsel sembolizmin varlığı ile onun mümkün kıldığını
gördüğümüz akıl yürütme şeklinin ortaya çıkması arasında
doğrudan bir bağlantının olmasını beklememeliyiz. " 1 2
Retorik bir ifadenin sembolik formunun yalnız.ca bir
kısa yazım kolaylığından ibaret olduğunu düşünmemeliyiz.
Bir kolaylıktır tamam, ama bundan daha önemlisi, zihnin
doğal dildeki yazılı kelimelerce sürüklendiği tüm anlam
karmaşalarını ve yanlış anlaşılmaları aşmasına yardım
etmektedir. Dahası bu sembolizm, zihnin özel ifadeleri genel
formlara dönüştürmesini sağlamaktad1L Descartes'ın zama
nına geldiğimizde denklemler neredeyse tamamen modem
sembolik formda yazılıyordu: Sembol nihayet -Tobias
Dantzig'in ifadesiyle- "cebiri kelimenin köleliğinden kurtar
mayı'' başarmıştı. 1 3
1 19
1 0. Bölüm
Diophantos'un Arithmetika'sı
12 1
ise, o halde x = 2 + 4 - 3 = 3'tür. Bu basit bir yerine koyma
işlemidir, ama aynı zamanda özü itibarıyla 1 9. yüzyıldan
itibaren bilinen Cramer kuralıdır. Thymaridas'ın zamanın
da buna "Thymaridas'ın çiçeği" denirdi. Devam edip diğer
bilinmeyenleri bulursak y = - 1 ve z = 1 sonuçlarına ulaşı
rız. y = - 1 çözümü doğru olsa da, - 1 'in negatif bir nicelik
olmasından dolayı saçma olduğu düşünülürdü. Kesirler ve
rasyonel sayılarla ilgili bir problem yoktu, ancak 1 6. yüzyıl
öncesinde negatif sayılar (borç anlamında sorunsuz kulla
nılmasına rağmen) Avrupa'da hakiki sayılar o larak kabul
edilmiyordu.2
Eukleides'in Stoikheia'sının 9. yüzyıl versiyonunda (MS
D'Orville 301) il., V. ve VII. kitaplarında geometr i dili
yoluyla farkında olmadan cebirle uğraşılır; yani, doğru
parçaları olarak verilen büyüklükler, a ve b pozitif sayılar
olmak üzere, (modern gösterimimizle) x 2 + ax = b2 şek
lindeki ikinci dereceden denklemin çözümünü verir. Bizler
2 1 . yüzyılda bunu şöyle ifade ederiz: x'in yerine geçerek
denklemi eşitleyecek iki sayı vardır; bu sayı l a rdan biriyle
hesap yapıldığında sol taraf sağ tara fa eşitlenecektir. Fakat
1 5. yüzyıldan önce yaşan1ış biri çözüme, hangi şeylerin sayı
olarak kabul edilebilir olduğu konusunda kesin bir yargıyla
semboller olmadan ulaşırdı.
x 2 + 3x = 4 denkleminin iki çözümü vardı r (x = 1 ve
x = -4); ancak bunlardan sadece biri pozitiftir ve bu yüz
den sadece biri sayı olarak kabul edilebilirdi. Aslında bu tür
bir denklem bir geometri probleminden kaynaklanabili rdi;
örneğin, boyu eninden üç stadion (yaklaşık 555 metre) daha
uzun ve alanı dört "stadion kare" olan bir dikdörtgenin
eninin bulunması gibi. Böyle bir durumda, bu tür bir geo
metri probleminde x2 + 3x = 4 eşitliğini sağlayan negatif sayı
- 4, pozitif boyutlara sahip olması gereken bir dikdörtgen
için uygun değildir. 1 5 . yüzyıl matematikçileri, bu negatif
sayının neden denklemin bir çözümü olduğunun yanıtının
1 22
geometride saklı olduğunu bilemezlerdi. Bu negatif sayı
çözümü geometride gayet gerçek bir şeyi temsil etmesine
rağmen, denklemin kendisi geometrinin göstermediği bir
şeyi gösteriyordu.
Modern matematik esasen üç köke sahiptir: Cebir, geo
metri ve analiz; ve bu üçünün yetiştiği toprak olan mannk.
Birbirlerine bağlılıklarının bir kökü diğerinden ayırmayı zor
kıldığı toprağın altında bu kökler dolanık ve iç içe geçmiş
haldedir: Bugün artık soyut cebir tekniklerini geometri
teknikleriyle birleştiren matematiğin nispeten yeni bir dalı,
cebirsel geometri; kısmi diferansiyel denklemler üzerinde
çalışmak için geometri yöntemlerini kullanan bir disiplin,
geometrik analiz ve integral problemlerini çözmek için
analizi kullanan sayı kuramının bir dalı, analitik sayı kura
mından söz edebiliriz. Yine de temelde, matematiğin çok
eski, toprak altındaki köklerinde cebir, geometri ve analizin
olduğunu görmekteyiz.
Sembolik modern matematiğin ilk gelişim aşamalanrun
izini Diophantos'un Arithmetika'sına dek sürebiliriz. Özgün
metnin elimizde olmadığını hatırlatalım; dolayısıyla kopya
larda bulunan gösterimlerin katipler ya da çevirmenlerce
eklenmiş olabileceği uyarısını da yapalım.
Diophantos eserini İskenderiyeli Hypsikles'ten sonra
(çünkü D iophantos Hypsikles'ten alıntı yapar), Hypatia'nın
babası İskenderiyeli Theon'dan önce (çünkü Theon
D io p hantos'tan alıntı yapar) yazdı. Bu onun kabaca
MS 1 20 ile 400 arası dönemde yaşadığı anlamına gelir.
Aynca (günümüz Türkiye'sinin güneybatısında yer alan)
Laodikeia Piskoposu Anatolius'un MS 250 yılı civarında
bir ilmi eserini Diophantos'a adadığını iddia eden, 1 1. yüz
yılda yaşamış bir Bizans keşişine ait bir mektup vardır. Bu
ithaf, D iophantos'un çalışmalarını MS 250 dolaylarında
gerçekleştirmiş olduğunun göstergesidir.3
1 23
Fakat 1980'li yıllarda seçkin matematik tarihçisi Wilbur
Knorr, uzun zamandır İskenderiyeli Heron'a atfedilmiş
olan bir kitabın aslında Diophantos tarafından yazıldığını
öne sürdü. Knorr, Heron'un yazdığı düşünülen kitabın
üslubunu değerlendirerek bunun Diophantos'un üslubuna
çok benzediğini gördü. Laodikeia Piskoposu'nun mektu
bunda başka bir Diophantos'a atıf yapmış olabileceğini ileri
sürdü. Heron MS 70'te öldü, dolayısıyla özgün Arithmetika
3. değil, 1. yüzyılda yazılmış olmalıdır.
Diophantos'un yaşı hakkında, mezar taşı yazıtına benze
yen aşağıdaki şiirden de bilgi edinebiliriz:
x =
ve X
y -= -
2
1
-31 x + -x
1
8
+ 1
-
4
x + -5 x + ıo + ı = x
1 26
Yeni yazıyla kopyalama işi kolaylaşmış ve ucuzlamışn .
Kitaplar çok daha çabuk yazılabiliyordu, ancak bu kez de
muğlak yazımlardan kaynaklanan sürekli bir yorum ihtiyacı
baş göstermişti.
MS 64 1 yılında Arapların Mısır'ı fethinin ardından, o
dönemde edebiyata çok fazla ilgi duyulmamasına rağmen
parşömen talebi ciddi şekilde arttı. Papirüs plantasyonları
tükenmek üzereydi. Yazım malzemelerine artık kolayca ve
düşük maliyetle ulaşılamıyordu. Fakat MS 850'ye gelindi
ğinde, bilimsel bilgiye duyulan ilginin canlanmasıyla örtüşe
cek şekilde (ya da bunun sayesinde) elyazması yazımı hem
görünüm hem de üretim yönünden değişti.
Çinlilerin batıya, Kazakistan'ın içlerine doğru ilerleyişini
Arapların durdurduğu 751 yılındaki Talas Savaşı sırasın
da Semerkant'ta iki Çinli esir edilmişti. Kazakistan'daki
Araplar bu iki Çinli askerden kağıt imalarını öğrendiler.
Kağıt sayesinde yazım maliyeti makul düzeylere geriledi.
Böylece 9 . yüzyılda eski uncial metinlerin yeni miniskül
yazıyla harf çevirisi yapılarak Yunan edebiyatının en önemli
eserleri korunabildi. Antik Yunan metinlerinin sonraki
bütün kopyaları, daha önce bir ya da daha çok kez papi
rüs lere yazılmış uncial yazım örneklerinden çoğalnlnıış ve
hemen hepsi de 9. yüzyıl nüshalarından elde edilmiştir.
Ne yazık ki, harf çeviri sırasında da hatalar olur. Harfler
karışt ır ılır ya da yanlış okunur. Yunanca eserlerde yapılan
birçok hatanın genellikle aynı kaynaklardan, 9. yüzyıldaki
elyazmas ı kopyalardan kaynaklandığı görülür. Uncial kay
naklardan miniskül kopyalar çıkartıldıktan sonra, orijinaller
bir kenara atıldı ve m iniskül kopyalar sonraki bütün kopya
ların kaynağı haline geldi. Böylece birçok metin sadece tek
kopyayla günümüze ulaştı. Diophantos'un Arithmetika'sına
gelirsek, özgün hali önsözüne göre on üç kitaptan oluşan
bu e serin yalnızca altı kitabı ve yedinci kitabın da bir kısmı
elimize ulaştı.
127
Arithmetika'ya hızlıca baktığımızda onun cebirsel karak
terine ilişkin ipuçlarını hemen fark ederiz. Geçmişte bazı
tarihçilerin cebirin Diophantos 'la başladığını iddia etmele
rinin nedeni budur . Daha dikkatli baktığımızdaysa, eserin
mükemmelliğinin yanı sıra kullanılan notasyonun kabalı
ğını da görürüz. Kitap bize birinci ve ikinci d ereceden bazı
denklemlerin nasıl çözüleceğini öğretir, ancak kul lanılan
notasyon, çözümlere ulaşmak için başv u ru lan hesapla
malarda kuvvetlerin ve bilinmeyenlerin kısal tmalarından
ibaretmiş gibidir.
Dionysios (tanrı Dionysos'la ilgisi yok) adında birine
kareler, küpler ve sayıların diğer özellikleri hakkında zor
soruların sorulduğu ve yanıtlandığı eserde, kareler ve küp ler
için harf temelli isimler tanımlanmış, bilinmeyen nicel iği ise
"sayı " anlamına gelen apt8µ6ç'la gösterilmiştir. Çalışmanın
hemen başından itibaren de Diophantos apt8µ6ç kel imesi
nin hepsini yazmak zormuş gibi L, sembolünü kullanır.
Konu üzerine çalışanlar L, sembolünün n ereden geldi
ğini tam iki yüz yıldır tartışıyorlar. 5 Bazıla rı bunun Yunan
harfi sigmanın yazılı bir kelimenin sonunda k ullanılan hali
nin bir almaşığı olduğu düşüncesindeydi. Bu d üşünceye göre
Diophantos ç'nın bir sayıyla karıştırılnıayacağını biliyordu .
Yunan alfabesindeki harflerin sayısal bir karşılığı vardı, ama
kelime sonundaki ı; harfi Yunan sayı sisteminde bir sayı
olarak hiç düşünülmemişti. L, 'nın ı;'nın sadece yana yatmış,
biraz daha büyük hali olduğu iddiası buna dayanıyordu.
Fakat bir diğer görüşe göre L, , apt8µ6ç kelimesinin ilk iki
harfi (ilk hecesi) ap'ın yazılmasından doğmuştur ve sembol
tanımımıza göre de kesinlikle bir cebir sembolü değ ildir.
Tüm önemli savların anlamlı gerekçeleri vardır. 20. yüz
yılın başında seçkin matematik tarihi uzmanı Sir Thomas
Heath L, 'nın kelime sonundaki sigma ya da bir çeşit hiye
roglif değil, apt8µoı; kelimesinin ilk iki harfinin şekil değiş
tirmiş hali olduğu düşüncesine yönelik ikna edici bir gerekçe
1 28
sundu. Bunun "Diophantos'un kullandığı farklı kısaJonalar
arasında bir türdeşlik" sağladığını ileri sürerek şu tezi ortaya
attı: " Bu ona doğal olarak paralel bir yol izlemelerini bekle
memiz gereken bu kısaltmalarda sorun olmaması için değiş
meyen bir ilkeye da yalı ol malan gerektiğini gösterdi. " 6 µ. ô
ve K harfleri, temsil etmeleri gereken Yunanca kelimelerin,
yani monad (bilinmeyenimiz x), kare ve küp kelimelerinin
ilk harflerine karşılık geliyordu. Heath bu harflerin sayısal
karşılıklarıyla, yani 40, 4 ve 20'yle karıştırılabileceğini de
ileri sürdü. Bundan kaçınmak için Diophantos Yunanca
µovaöwv, öuvaµıç ve ıru�oç kelimelerinin her birinin ikinci
harflerini de eklemişti . Fakat bu durumda da µo, bu ve ıru,
sayısal karşılıkları olan sırasıyla 4070, 4400 ve 20 .400'le
karıştırılabilirdi.7 İşte bu karışıklıktan kaçınmak için de her
kelimenin ikinci harfi üst simgeyle gösterilmişti. Kısalonalar
böylece µ0 , öiı ve Ku oldular. Bunu apL8µ6ç kelimesine
uyguladığımızda kısaltması aP oldu. Zaman zaman başka
semboller de karşımıza çıktı, örneğin belirsiz bir sayı µ0
kısaltmasıyla gösterildi .
Peki, Heath aP'dan L., 'ya nasıl ulaştı? Şimdilik
Diophantos'un döneminde kesirlerin, normalde payda
payın üstsimgesi olacak şekilde yazıldığı gerçeğini, dolayı
sıyla aP'ın 1 / 1 OO'in gösterimiyle karışabileceğini bir kenara
koyalım.
Katipler yazarken her zaman dikkatli davranmıyordu.
Uzun saatler boyunca hızla (bazen pencereden sızan ışıkla
bazen de titrek bir mum ışığı altında) çalışmak durumunda
kalan katip, Yunanca harf çifti ap'ı el yazısına L., ya da �'ya
benzeyen bir grafik şekille aktarmış olabilir, zira s'ye benzer
her iki biçim de daha sonraki harf çevirilerde kullanılmışnr.
Heath bu noktada antik elyazmalarında el yazısı kullanı
mının aşama aşama ilerlediğini öne süren saygın 1 9. yüzyıl
dilbilimcisi Viktor Emil Gardthausen'e başvurmaktadır.
Yunanca harf çifti aP dönüşerek U? halini almıştır. Bu,
1 29
Diophantos'un apLSµoç kelimesinin kısa yazılışı olabilir.
Heath'e göre metnin defalarca kopyalanması ve yeniden
kopyalamasının ardından yeni nesil katipler işareti artık iki
harf olarak değil, ne olduğu belirsiz miniskül bir biçim ola
rak görecekler ve gördükleri gibi yazacaklardır.
Katibin işi kopyalamaktı, kopyalarken düzeltmek ya da
herhangi bir biçimde içeriğini geliştirmek ya da değiştirmek
değildi. Katipler ya keşiş ya da bu işi ücret karşılığında
yapan kimseler olur ve çoğu zaman kopyaladıkları şeyin,
özellikle de bu bir bilim ya da matematik kitabıysa, ne
olduğu konusunda hiçbir fikirleri olmazdı. Aylarca, bazen
de yıllarca kendi başlarına çalışırlardı. Yazar genellikle yıllar
ya da yüzyıllar öncesinde hayatını kaybetmiş olduğundan
başlarında yaptıkları hataları düzeltecek biri bulunmazdı.
Kendi hallerine bırakılmış bu katipler kitapları kendilerince
süsler, çıkarma ve eklemeler ve elbette hatalar yaparlardı.
Arithmetika gibi daha bilinen metinler zaten kopya metin
lerdi, dolayısıyla yapılan yanlışların yazardan mı yoksa kop
yalayandan mı kaynaklandığını anlamaya çalışan ortaçağ
uzmanlarına saç baş yolduracak düzeyde olması şaşırtıcı
değildi .
Heath'in savı, bana makul gelse de, birçok akade
misyen tarafından tartışmaya açıldı . 20. yüzyıl başında
yaşamış İskoç matematiksel biyolog D'Arcy Wentworth
Thompson'ın, l.'ın nasıl ortaya çıkmış olabileceğine dair
bir teorisi vardı. 8 Sembol genellikle çekim ekleri eklenerek
ç' ya da ç0ü ya da (çoğul durumunda) çç0 i' şeklinde yazılırdı
ve bu da sembolün bir kelimenin parçası olduğu anlamında
değerlendirilebilirdi . Heath'in fikri 20. yüzyıl başındaki
matematik tarihi dünyasında duyulmaya başladıktan hemen
sonra, 1 9. yüzyıl matematik tarihçilerinden James Gow dos
tane üslupla yazılmış bir makale kaleme aldı. Gow'a göre L,
ne ilk iki harfin kısaltması ne de apLSµoç kelimesindeki son
daki sigmaydı. Sondaki sigma görüşünü elemesinin nedeni,
1 30
ç'nın yalnızca Yunanca el yazısında karşımıza çıktığı ve bu
yazının 8. yüzyıldan önce kullanılmadığı tespitiyle bağlantı
lıydı. 9 L, 'nın bir şekilde bozulmuş el yazısından kaynaklan
dığı fikrine de kuşkuyla yaklaştığından bunun Hint, Babil
ya da hiyeratik ( Mısır resimli yazısı) kökenli olabileceği
düşüncesini öne sürdü. Arkadaşı, Mısırbilimci Samuel Birch
ona ç''nın şeklen, papirüs tomarına karşılık gelen hiyera
tik işaretin hemen hemen aynısı olduğunu ve bunun aynı
zamanda bilinmeyen bir kuvveti simgelediği gibi, "öbek "
( Mısır dilinde hau) anlamına da geldiğini söyledi. Ahmes,
bilinmeyeni adlandırmak için papirüs tomarı anlamında
ki o hiyeratik işareti kullanmıştı. Ahmes (ya da Ahmose)
uygulamalı problemlerle ilgili bir el kitapçığı niteliğindeki,
" şeylere, var olan bütün şeylerin bilgisine girişin doğru
hesabı için bir rehber" olan yaklaşık MÖ 1550 tarihli ünlü
Rhind papirüsünün katibiydi; papirüs günümüzde British
Museum'dadır. Hiyeratik işaretlerin hepsi biçim yönünden
küçük farklılıklar gösterir ve farklı hiyeroglif resimlerinden
türetilmiştir; ancak "genel toplam" için kullanılan işaret de
papirüs tomarı işaretine çok benzemektedir. 1 0 Gow savını
yayımladı, Heath de aksini gösterdi. 1 1 Böylelikle tarnşma
sonuçsuz kaldı.
Diophantos " artı " için bir sembol kullanmamışnr. Fakat
burada da bir baş ka gizem söz konusudur: 1621'de Fransız
matematikçi, dilbilimci ve araştırmacı Claude Gaspard
B achet, Diophantos'un Arithmetika'sını Latinceye tercüme
etti. Bu çeviriye göre Diophantos bize açıkça şöyle demekte
dir ( kitap I, tanım IX) : " Bir noksan [eksi] bir noksanla çar
p ıldı ğında bir mevcut eder ve noksan, \l, harfinin tepesinin
kesilip ters çevrilmesiyle oluşturulan il\ 'yle gösteril ir. " 1 2 '1\
sembolü sık sık eksi işareti olarak karşımıza çıkar; gerçek
bir semboldür bu ve "eksi" kelimesinin yazılışıyla görünür
de doğrudan hiçbir bağlantısı olmayan, soyut bir şeydir.
131
DEFINITO IX Minus per ıninus multiplicatum,
producit Plus. At minus per plus multiplicatum, pro
ducit minus. Et defectus nota est litera '4' decurtata, &
deorsum, sic /f\ .
Çevirisi: IX. Tanım: Daha az ile daha azı çarpmak daha çok
üretir. Daha çok ile daha azı çarpmak daha az üretir. Ve eksi, 'V
harfinin kısaltılıp ters çevrilmesiyle gösterilir.
1 32
ti rmeli bir toplama, çıkarma ya da benzerleri bir araya
getirme işlemiyle sadeleştirebiliyor ve tüm bunJan mlü
olarak ve işlemin nasıl yapıldığını bdinmeden yapıyordu.
Bizim kuralları başka bir yerden, belki başka bir kitap ya
da öğretmen aracılığıyla bildiğimizi varsayıyordu. Bu yüz
den sonuca mucizevi şekilde vanyor ve susuyordu. Aklıma
gelmişken, kesirleri yazarken hala yan yana koyma fikrini
kullandığımızı belirteyim; 2 ; şeklindeki tam sayılı kesir
2 + 1 anlamına gelmektedir.
Arithmetika' nm Kopyaları
LB
Fiziki bir yapısı yoktu. Varlıklı ailelerden gelen öğrenciler
Avrupa'nın dört bir yanından İtalya'nın bu küçük k entlerine
ortak dil olan Larinceyle eğitim almak üzere akıyorlardı.
Öğrennenlerine doğrudan ödeme yapıyorlardı. 1 7 Ö zgür.,
çalışmak zorunda olmayan, "özgür sanatlar " öğrencileriydi.
1463 yılında Latince Regiomontanus adını kullanan
Alman matematikçi ve gökbilimci Johannes M üller, iki yüz
yılı aşkın bir süre önce kurulmuş Padua Üniversitesi'nde
ders veriyordu. Dersi kapsamında matematik bilimlerinin
hepsini tanıtma iddiasıyla bir konuşma gerçekleştirdi.
Konuşmasında "Şimdiye dek kimse bütün bir aritmetiğin
özü olan, bugün Arapça ismiyle Cebir dedikleri ars rei et
census'u barındıran Diophantos'un on ü ç güzel kitabını
Yunancadan Latinceye tercüme etmedi." t espitinde b ulun
du. 1 8 Bir Avrupalı yazarın Diophantos'un bir eserinden
ilk bahsedişi bu olabilir. 1 9 Ardından İtalyan matematikçi
Giovanni Bianchini'ye gönderdiği bir m ektupta Venedik'te
" Diofantus'u, Latinceye henüz çevrilmemiş bir Yunan
a ritmetikçiyi " bulduğunu yazdı. 20 Regiomontan us'un
Arithmetika'nın bu kopyasını nasıl bulduğunu kimse
tam olarak bilmiyor. 1620 yılı civarında Bachet, Ka rdinal
Perron'un Diophantos'un on üç kitabının tamamına yer
verilen bir elyazmasına sahip olduğunu iddia etti. Perron
kitabı bir arkadaşına vermiş, o kişi de kitabı iade etmeden
ölmüştü. 2 1
Osmanlıların Konstantinopolis'i 145 3 'te ele geçirmele
rinden iki yüz yıl önce şehrin büyük kütüphanesinde çıkan
yangın sonucunda yüz binin üzerinde kitap yok oldu. Yine
de birkaç yıl sonra kütüphane kaynakları, Yunanca ve Ara
mice eserlerin Arapçaya tercüme edilınesine seferber edildi
ve parçalanan antik papirüs metinlerin parşömene akta
rılması için yüzlerce katibe ödeme y apıldı. Eskiden büyük
Konstantinopolis Kütüphanesi'ne ait olan kopyalar bir
şekilde savaş ganimeti olarak batıya taşınarak özel kolek-
1 34
siyonlara ya da Vatikan ve Avrupa'nın don bir yanındaki
giderek büyüyen üniversite kütüphanelerine girdi.
Ardından 1 448'de Papa V. Nicolaus papalık ı;arayında
halka açı k bir kütüphane oluşturdu. İlk başlarda kütüp
haneye büyük pencereli, fresklerle kaplı birkaç oda ev
sahipliği yapıyordu. Papanın önem taşıdığını ya da te-zhip
terinin güzel olduğunu düşündüğü kitaplar oturma sırala
rına zincirlenmişti. Zamanla kütüphane mekanının kendisi
başlı başına bir güzellik taşımaya başladı. V. Nicolaus'un
öldüğü 1 455 yılında koleksiyondaki kitap sayısı binin epey
üzerindeydi. 1 4 7 5'te Papa IV. Sixtus'un atadığı ilk Vatikan
kütüphanecisi olan Bartolomeo Platina kendi eliyle 3500
kitaplık bir katalog hazırladı; bu Avrupa'daki en büyük
kitap koleksiyonuydu.
Kitaplar çoğunlukla teolojiyle ilgiliydi. Fakat Platina'nın
altı yıllık görev süresinin sonuna gelindiğinde Yunanca ve
Latince seküler eserler koleksiyonu, Ban dünyasında klasik
eserler açısından en önemli merkez haline gelecek kadar
büyüdü. E n doğuda Çin'e dek uzanan çeşitli imparatorluk
ve krallıklardan satın alınmış ya da yağmalanmış, sanat,
müzik, felsefe, teoloji, Roma kilisesi tarihi, bilim ve mate
matik alanında binlerce tezhibli kitap bulunuyordu. Bugün
o dönemde Vatikan Kütüphanesin'de en az iki Diophantos
kopyası olduğunu biliyoruz.
1 6 . yüzyılda yaşamış Alman araşnrmacı Guilielmus
Xylander bize Arithmetika'nın bir kopyasına 1571 Ekim'in
de, Wittenberg'de Andreas Dudicius isimli bir kişinin sahip
olduğu bir Arithmetika elyazmasının birkaç sayfasını elde
etmiş bir grup matematikçiyle konuşurken rastladığını
söylüyor. Xylander Wittenberg'den ayrılıp Leipzig'e dön
meden, o sırada Leipzig'te profesörlük yapan ve daha
önce elyaz ması için Dudicius'la yazışmış Simon Simonius
Lucensis' e göste rmek için buradaki bir proble mi ve çözü
münü kopy alıyor.
1 35
Bundan bir önceki elyazması Biblioteca Apostolica
Vaticana'daki, 1 5. yüzyıl kopyası Matritensis 48'di (Vat. gr.
1 9 1 ). Üç yüz yıl sonra Fransız matematikçi ve matematik
tarihçisi Paul Tannery Arithmetika'nın 1 3. ile 1 6. yüzyıllar
arasında yapılmış yirmi üç kopyalık bir listesini derleyip
düzenledi. 22
5. yüzyılda yaşayan Hypatia da sonrasında kaybolan
bir kopyaya sahipti. 8. yüzyıl ya da 9. yüzyıl kopyalarına
yapılmış referanslar da vardı. Diophantos'un Arithmetika'yı
yazdığı zaman ile Matritensis 48'in yazıldığı zaman arasın
da yaklaşık bin yıl vardır. Kopya ardına kopya, Yunancadan
Arapçaya, Aramiceye, tekrar Yunancaya derk en sadece
hatalar değil eklemeler de yapılmış olmalıdır. Bizim özgün
eserde olduğunu düşündüğümüz kısaltmalar bu arada yapı
lan kopyaların birinde eklenmiş olamaz m ı ?
Bir kopyadan diğerine notasyonların izinin sürülmes i
çok zordur. Üç çeviriyi incelediğiınizde çok olağanüstü
farklar buluruz: Heath'in İngilizce çevirisi, Xylander'ın
Latince çevirisi ve Bachet'in yan yana Latince/Yunan
ca çevirisi. 23 Heath kopyasında seın boller i Xylander ve
Bachet'de görülmeyen bir forma dönüştürerek a ktarmıştı,
ama yine de popüler literatürün neredeyse tümü Heath'in
transkripsiyonunu kullanmaktadır. Madrid elyazmasında
(Matritensis 48) bilinmeyen, karşırnıza Latin harfi " h "nin
dikey ve yatay yansımasına çok benzer biçimde 'll olarak
çıkmaktadır. 1 5 . yüzyıl Venedik elyazn1asında ( Marcianus
308) aynı işaret S olarak, Bodleian'da � olarak ç ı k ma k ta
dır. 2 4 Heath bu sembollerin hepsinin bir k ısaltmanın bozul
muş halleri olduğunu ileri sürdü. Böyle bir va rsayım µ, ö ve
K seınbollerinin sırasıyla µovabwv. öüvaµıç ve ıd,f3oç'tan
kare ( üs) ve kübü imler ha le geln1eleriy le çok daha uyumlu
olurdu. 2 5
Bachet'nin çevirisi bile bilinmeyen ( bizin1 x' imiz) için
birkaç gösterim kullanmaktadır. İkinci tanımda karşımıza
Yunan harfi ç'ya benzer bir şey olarak çıkar. Kimi zaman
üzerinde bir aksanla ç', kimi zaman bir üstsimgeyle ç" şek
linde; k imi zaman da bir üst-üstsimgeyle Ç°' biçimindedir.
Bunların hepsi Diophantos'un o apL9µ6ç, "sayı " dediği
şeyin kısa yazımından doğan işaretlerdir. Sembolün bazen
Çol olarak, bazen de ç
6v
olarak yazıldığını görürüz. Bu
farklılıklar dolaylı nesne "sayı"nın kullanılışının anlam ya
da gramer formunu yansıtır; zira cümle içindeki gramer
y apılarına bağlı olarak cipL8µ6ç'un alabileceği çeşitli olası
lıkların (apL8 µo( ya da cipL8µ6v) kelime sonlarını yansınrlar.
Bir çift sigma çoğula işaret eder; aynı sayfada yine gramere
bağlı olarak ççm'.ıç ya da çç Lov veya çç<>tç' yı görebiliriz.
ç harfi 2. yüzyılın başlarında yaşamış Platoncu filozof
Smymalı Theon'un eserlerinde de görülür. Dolayısıyla
Theon matematikte kelimeleri kısaltmayı düşünmüş ilk kişi
olabilir.
Parsinius 2379'daki �-�=ıı.aı. polinomu,
Bachet'nin ( Q'nun x2 'yi, N'nin x'i temsil ettiği)26 gös
terimiyle 9 Q + 14 - 9N şeklinde, bizim gösterimimizle
9x2 - 9 x + 14 şeklinde çevrilmektedir.27 çç 'ya dikkat edin.
Burada Diophantos nesneyi çoğul şekilde kullanıyor, çünkü
dokuz negatifi tek bir terimde birleştirmiş. Diophantos'un
katsayılarının ( yani 8=9 ve Lô=l4) tür sınınndan ( yani
c;ç-B'dan) sonra yazıldığına dikkat edin. Bizim gösterimi
mizde çç-8, 9x anlamına gelir ve 9x'ten kaynaklı çift sigma
olarak x çoğ uldur. Diğer bir deyişle lx ya ça ya da yalnızca
c; olarak yazılırken, 2x çç� olarak yazılır (bkz. Tablo 10. 1 ) .
B unların hepsi Diophantos'un bilinmeyeni, görsel ola
rak kelimeden yoksun (ama kavramsal olarak kelimeyle
bağlantılı ) bir sembol olarak değil, sadece bir kısaltma
olarak gösterdiğ ine işaret eder gibidir. Fakat 1 9. yüzyılda
y aşamış matematik tarihçisi Paul Tannery, Bizans döne
minden öncek i antik elyazmalarında bu farklı gramer
durumlarının kullanılmadığını ve muhtemelen sonraki
l 37
Tablo 10. 1 . Diophantos'un Notasyonu
µn (bir(im)ler) - örneğin µnE 5 birim anlamına gelir.
il\ (eksi)
t0 (eşittir) - muhtemelen "eşit" anlamına gelen lCJOÇ kelime
sinin ilk iki harfinden
� (bilinmeyen) x
ôY (kare) x 2
3
Ky (kü p) x
6Y6 (kare-kare) x4
6KY (kare-küp) x5
KKY (küp-küp) x6
3x 1 - 2xl x 1
Diophantos sayıların tersini yazmak için X işaretini kul
landı. _!_ yazmak için, ç;x yazardı. 2 9 Ama bölme, " paylaşım
138
içinde" anlamına gelen tv µop(ep kelimeleriyle gösterilirdi.
Dolayı sıyla tju Tµ0 aqıKE tv µop(ep l)u 6aµ0 rr6 6u µ bizim gös
terimimizle şöyle yazılmaktadır:
300x 2 + 1 725
x 4 - 40x 2 + 84
1 39
1 1 . Bölüm
Büyük Sanat
1 42
karanlık ve gizemli şeyleri anlatan bu kitaba daha sonra
Aljabra, cebir öğretisi adının verildiğini söyleyerek devam
ediyordu. 4
Gizemli mi ? Evet. Ama karanlık mı? Harizmi'nin kita-
bının Chester'lı Robert'a ait Latince çevirisinin başhğı
A lmucabola çıkardığı ses itibarıyla İngilizce konuşan bir
insanda karanlık ve gizemli şeyler hissi uyandırıyor. Belki
de iki isim de bu sanatın adlandırılması için uygundur:. 5
9. yüzyılın İran'ında bu sanatın öğrencisi için gizemli olan .,
bugünkü öğrencilere bilindik gelebilir. Almucabola şu örne
ğ i veriyor: 6
Onu iki parçaya öyle bir biçimde bölüyorum ki, bir parçanın
d igeriyle çarpımı 2 1 sonucunu veriyor.
Şimdi bir parçayı kök [x] temsil etsin, bunu da diger pare;�
yı temsil eden on eksi kökle [ 1 O - x] çarpalım. Çarpım sonucu
on kök e ksi kare [ 1 Ox - x2 ] 2 1 'e eşittir. On kökü kareye
tamamla [ 1 O'u x 2 'ye] ve bu kareyi [x2] 2 1 'e ekle. Bu, on kök
[ 1 Ox] eşittir kare artı 2 1 [x2 + 2 1 ] sonucunu verir. Köklerin
ya rısını al, bu 5 ' tir ve bun u kendisiyle çarp, 25 eder. Bundan
2 1 ç ı ka r, 4 olur. Bunun kökünü al, 2 ve bunu köklerin yansın
d a n ç ı ka r, 3 kalır ve bu parçalardan biridir.
143
İşlemi sadece sembollerle şöyle yaparız:
x2 - 1 Ox + 2 1 = O
x2 - l Ox = -2 1 (her iki taraftan 2 1 çıkartılır)
x 2 - 1 0x + 25 = -2 1 + 25 (orta terimin çarpanının 1/2'inin
karesi her iki tarafa eklenir)
( x - 5 )2 = 4 (sol tarafın tam kare olduğu fark edilir)
(x - 5) = ± 2 (her iki tarafın karekökü alınır)
x = 3 ve x = 7 (her iki tarafa 5 eklenir)
145
Bunu biz şöyle yazarız: 2x2 + 1 Ox = 48
İlk önce iki kareyi bire indirmeniz gerekir ve iki karenin birinin
her ikisinin yansı oldugunu da biliyorsunuz. Ardından ifadede
bahsi gecen her şeyi yansına indirin, o zaman soru sanki şuymuş
gibi olur: Bir kare ve bes kök eşittir yirmi dört dirhem ya da kökü
bes kez eklendiginde yirmi dört d irheme eşit olan karenin miktan
nedir?
Simdi köklerin sayısının yarısı nı a lın; yarısı iki buçuktu r.
-2
147
Sıhr eksi sıhr, sıhra eşittir.
Sıhr eksi bir borç, bir alacaga eşittir.
Sıh r eksi bir alacak, bir borca eşittir.
Sıhr çarpı bir borç ya da bir alacak, sıfıra eşittir.
Sıfır çarpı sıhr, sıhra eşittir.
1 48
1 2. Bölüm
Sembollerin Bebekliği
1 50
Bizim hayli yakın zamanlı negatif sayı kavramımızdan
ve negatif sayıları sembollerle temsil etme olanağına sahip
o lmamızdan önce ax2 + bx + c denkleminin ax2 = bx + c
denkleminden tamamen farklı görüldüğünü öğrenen günü
müz ö ğrencileri buna çok şaşırıyorlar. Ayrıca her ilcisi de ax2
+bx + c = O'dan farklıydı. Bu tuhaf görünebilir, çünkü bizim
açımızdan birinin çözümü diğerlerinin de çözümü olur;
üstelik rasgele seçilmiş rasyonel sabit terimler a, b ve c'nin
16 . yüzyıldan önce pozitif olması gerekiyordu.
Babil matematiğinde akıllı rakamlar ve piktogramlar
dışında, bizim sembol tanımımıza uyan bir sembol genelde
yoktu. Gördüğümüz gibi Diophantos bile sembol kullanı
mından tam olarak faydalanmıyordu. Yine de cebir sanan
icra edildi, çünkü bu sanat yalnızca sembollerin kullanıl
masından ibaret değildi ve hiçbir zaman da olmadı. Cebir
(kelimelerin ya da bizzat sembollerin retorik ormanına
dalarak) ilişkilerin anlaşılması sanatıdır ve " eşitlik" bu ilişki
türlerinden sadece biridir.
Her nesilden, insanın varoluşunu ilerleten ya da dünyayı
herkes için daha iyi bir yer yapan işleri gerçekleştirerek hay
ranlık uyandıran kişiler çıkar; Johannes Gutenberg, Gahleo
Galilei, Leonardo da Vinci, Martin Luther King Jr. ve Nelson
Mandela gibi insan lar buna örnektir. Newton ve Leibniz gibi
büyük matematikçilerin tek bir sembolün bile olmadığı bir
dünyada da muhteşem bir matematik yapabileceklerinden
hiç kuşkum yok . Ayrıca böyle bir dünyada çalışmalannın
ciddi çabalar gerektireceğinden ve muhtemelen de neredeyse
aşılmaz engellerle karşılaşacağından da hiç kuşku duymuyo
rum; neredeyse aşılmaz diyorum, çünkü insanların aşama
yacağı hemen hemen hiçbir şey yok. O halde 1 6. yüzyılın
ikinci yarısında semboller ve cebir gösterimleri istilasına
uğramamızı sağlayan ve 1 7. yüzyıldan itibaren matematik
ve bilimin yapılma biçimini tamamen değiştirmeye yetecek
k adar güç l ü bir akım yaratan şey neydi?
151
Cebir hala tamamen sözel olsa ve sadece kısaltılmış keli
meler kullanılıyor olsaydı, bugün ne halde olacağımızı hayal
etmeye çalışın. Cebir öğrencileri, temel cebir kitaplarında
sayfalarca yer işgal eden "sözlü problemlerden" korkarlar.
Elbette bunlar 1 5 . yüzyıldaki öğrencilerin çözmeleri gereken
problemlerden daha kolaydır, çünkü çağımızın öğrencileri
tek yapılması gerekenin problemi sembolik notasyona çevir
mek olduğunu ve sonrasının sembollerin düzenlenmesiyle
hallolacağını bilirler.
Abaküs cebiri Fibonacci'nin döneminde başladı ve
1 4. yüzyılın ortalarında yaygınlaştı. Kural lar ve geometrik
tanıtlamalarla desteklenen çok sayıda aritmetik ve cebir
probleminin ele alındığı abacus okullarından ve maestri
d'abbaco kitaplarından gelen bir problem çözme geleneğiy
di bu. 1 6. yüzyılın ilk yarısından itibaren sembol ik cebirin
doğuşunu da kısmen bu geleneğe borçluyuz.
Semboller cebirin gelişimine değil, cebir fikirleri sembol
lerin gelişimine neden oldu. Robert Recorde Whetstone of
Witte (1 557) adlı kitabında "is equal to " (eşittir) kelimele
rini yaklaşık iki yüz kez kullandıktan sonra " can sıkıcı tek
rarlardan kaçınmak" için bu üç kelimeyi == sembolüyle
kolayca ifade edebileceğini düşündü. Başlangıçtaki amaç
kısalnna ihtiyacından kaynaklanıyordu, ama eşitlik sembo
lü bir kez kullanıldıktan sonra başka bir şey devreye girdi .
Sembolün özlü yapısı planlanmamış bir faydayı beraberinde
getirdi: Beyinde anlamayı kolaylaştırabilen sade bir görün
tüye olanak sağladı.
Eski tarihçiler aritmetik işlemlerde Arap alfabesinin
harflerini kullanan ilk kişi olma onurunu Arap cebir uzmanı
Kalasadi'ye verirlerdi. Bugün İspanya 'nın güneydoğusunda
yer alan bir Mağribi kenti Baza'da doğdu ve burada hukuk
ve Kuran eğitimi aldı. Daha sonra Kastilyalılar fet ihleri
ni doğuya doğru genişleniklerinde güneye, Endülüs'teki
Granada 'ya yerleşti. 1 5. yüzyılın başlarında İspanya ve
Portek iz'in neredeyse tümü Müslümandı ve Kastilyalı
ve Aragonlu Hıristiyanlarla sürekli savaş halindeydi.
Kalasadi'nin k ısaltılmış Arapça kelimeler ve harflerden oluş
turu lmuş matematik gösterimlere yer verdiği kitaplarından
birkaçı aritmetik biri de cebir üzerineydi. Cebir alanındaki
bilimsel çalışması EI-Tebsira fi 'ilm el-hisab'da da (Aritmetik
Biliminin Açıklanması) bu tip bir notasyon kullanılmışn.
Onun gösterim sistemi, bizim gerçek semboller diy e
bileceğimiz şeye ilk kez bu kadar yaklaşan kısaltmalar
aracılığıy la cebiri sembolleştirme girişimiydi; fakat bunla
rın Kuzey Afrikalı Müslüman matematikçilerce en az yüz
yıldır kullanıldığını da unutmamalıyız. Yani fikir babası
o değildi. Kalasadi'den bir yüzyıl önce Mağripli matema
tikçiler İbnü'l-Banna ve İbnü'l-Yasarnin de alfabeye dayalı
bir tür kısaltmalı gösterim kullanıyorlardı. Benzer alfabetik
sembollerin doğuda 13. yüzyıldan çok daha öncesinde bile
kullanıldığı kesindir. 5
İnsan zekasının ilerlemesini ve bundan dünyanın fayda
görmesini sağla yan ufak tefek şeyler günümüzde de oluyor.
1940'lardan bu yana yaşadığımız modem programlanabilir
bilgisay ar devrim inin bize sunduğu dil araçlarını ve bunların
ne kadar hızlı bir değişimle bize modem laptop ve aıfe.,,leri
sağladığını düşünün. Genel amaçlı bir bilgisayar program
lama dili olmadan, bütünüyle alt seviye makine dillerine ya
da birleştirici dillere dayanan bütün bu laptop uygulamala
rına sahip olabilir miydik ? Elbette yapabilirdik! Fakat bunu
yapacak insanların iş yükünün ne kadar ağır olacağını ve
işin ne kadar uzun süreceğini düşünün. İşin bıktıncılığı ve
karmaşıklığı, şu an yetiştirdiğimizden çok daha fazla sayıda
yetenekli kişiye ihtiyaç duyulmasını beraberinde getirirdi.
16. yüzyı lda sem bollerin çocukluk evresinde de durum
aynıydı. 1 6 . yüzyılın sonlarında geliştirilen sembol dili olma
dan bugünkü modern matematik ve fizikteki durumumuza
erişebilir miydik? Elbette! Fakat aynı başarıya ulaşmak için
153
hangi bedellerin ödenmesi gerekirdi ? En azından kendini bu
işe adamış devasa bir matematikçiler kadrosunun olmas ı
gerektiği kesin.
Araplar İspanya'ya getirdikten sonra Avrupa'ya yayılan
cebir sanatından faydalanma konusunda İtalya elini çok
çabuk tuttu. Ne yazık ki, 1 300'den önceki Avrupa cebir
eserleri hakkında Fibonacci'nin çalışmaları haricinde hemen
hemen hiçbir şey bilinmemektedir. Bu dönemin ilk eserleri
Fibonacci, Paolo deli'Abacco ve Belmondo de Padua 'ya
aittir. 15 . yüzyılın sonuna gelindiğinde cebir, sadece bir
bilinmeyenli ikinci dereceden denklemlerin, yani günü
müzdeki lise eğitim müfredatına y akın bir düzeyin ötesine
geçmemişti. O dönemde cebir halen daha retorikti ve henüz
bilinmeyenler için de, işlemlerde de işaret ve semboller kul
lanılmıyordu. İkinci dereceden denklemlerin yalnızca pozitif
kökleri vardı.
1505 yılında Scipione de Floriano de Geri del Ferro
(takriben 1465-1526), daha bilinen ismiyle Scipio del Ferro,
üçüncü dereceden bir denklemin, a ve b pozitif sayılar
olmak üzere x 3 + ax = b özel durumunu çözdü. O dönemde
negatif sayılar hala kuşkuyla karşılanıyor ve kullanılmı
yordu. Avrupa'ya girmesinin üzerinden dört yüzyıl geçmiş
olmasına karşın yine kuşkuyla yaklaşılan sıfır için de aynısı
geçerliydi. Dolayısıyla x 3 + ax = b ve x 3 = ax + b denklemleri
birbirinden farklı şekilde ele alınıyordu . Negatif sayıların ve
sıfırın kullanıldığı sembolik cebirimizde bu iki durum da
x 3 + ax 2 + bx + c = O genel durumundan çok farklı değildir. 6
Del Ferro'nun çözümü (o dönemin m atematiğinde genel
de olduğu gibi) bildiğimiz anlamda katsayılarla değil, stra
tejik olarak seçilmiş uygun sayılarla yapılıyordu . Formülün
üçüncü dereceden x 3 = 9x + 2 8 denklemine uygulanmasıyla
çözümlerin x = 4 ve x = -2 ± i..,/3 olduğunun bulunması,
genel bir yöntemin bulunabileceği yönünde bir güven verdi.
Zihin, tekrarlanan örnekler yoluyla soyutlamala ra ulaşmayı
1 54
sağlayan kendisine özgü yollara sahiptir, ama gizemli bir
şekilde de tek bir örnekten genelleme yapma yeteneğindedir.
Sembollerin yokluğunda bu kesinlikle kolay olmazdı. Her
ne kadar genel bir yönteme ulaşmayı engeUemeyecek olsalar
da, çözüm sırasında 9 ve 28 katsayılarının hesaplama amaç
ları açısından uygun oldukları anlaşılır. İşte, Del Ferro'nun
döneminde cebir böyle yapılırdı.
Üçüncü dereceden denklemi ikinci dereceden terimin
olmadığı bir denkleme indirgeyen o harika yerine koyma,
y = x - ; , geometrik olarak ve sadece belirli üçüncü dere
ceden denklemlere uygulanıyor olsa da, Del Ferro'nun da
bildiği genel bir işlemdi. Bu durumda a belirli bir ikinci
dereceden terimin katsayısı, bir sayı olabiliyordu. Yerine
koyma fikri, bir problemin daha basit bir probleme indir
genmesinin yolu olarak bugün modem cebir işlemlerinde
o kadar temeldir ki, bunun hayranlık uyandıncı bir deha
örneği olarak semboller kullanılmadan yapılabilmesinde.ki
olağanüstü yaratıcılığa şapka çıkarılması gerekir. Sözlü
ifadeler yoluyla kolaylıkla anlatılamayacak bir fikir olarak
bunun sembol yaklaşımı açısından büyük bir kazanını oldu
ğu kesindir. Vel hasıl Del Ferro x3 = ax + b üçüncü dereceden
denkleminin genel çözümünü bulmayı başarmışnr:
1 55
gelin bunu daha sonraya, 1 4. Bölüm'de tekrar ele alacağı
mız zamana bırakalım.
1 545'te İtalyanlar (özelde de Gerolamo Cardano, onun
öğrencisi Lodovico Ferrari ve rakibi Niccolo Fontana
Tartaglia) üçüncü ve dördüncü dereceden denklemlerin
genel çözümlerine ulaşmışlardı. Cardano'nun resmi adı Artis
Magnae, Sive de Regulis Algebraicis Liber Unus ( Büyük
Sanat ya da Cebirin Kuralları, Birinci Kitap) olan kitabı,
kısa ismiyle Ars Magna'sı aynı yıl yayımlanmıştı. Kitap o
zamana dek üçüncü ve dördüncü dereceden denklemler
hakkında bilinen her şeyi içeriyordu ve buna, bir kitapta
ilk defa olmak üzere üçüncü dereceden denklemlerin kökleri
olarak gerçel ve karmaşık sayılar (kitapta bunlara "gerçek"
ve "hayali" deniyordu) dahildi. Kuralları geometrik şekilde
veriyor ve Cardano'nun üçüncü dereceden denklemlerin
çözümünde kullandığı kuralların (ispatın değil) Niccolô
Tartaglia'dan alındığını, ama Tartaglia'nın da kuralları Del
Ferro'dan öğrendiği belirtiliyordu. O dönemin cebiri halen
büyük oranda söze dayalıydı ve sadece kök için kullanılan
Ik gibi birkaç sembol arada kendisine yer bulabiliyordu.
Muhtemelen Re de Latincede "kök" anlamında kullanılan
radix kelimesinin kısa yazımıydı; negatif sayıların karekökleri
Ik .riı. olarak yazılırdı, dolayısıyla & .m. 1 5 d e v 15 anla
mına geliyordu . Del Ferro fikirlerini küçük bir öğrenci,
meslektaş ve dost çevresine açmış ve hiç yayımlamamış
tı. Bu yüzden Del Ferro'yla buluşmak üzere Milano'dan
Bologna'ya giden Cardano'nun bizzat aktardıklarının hari
cinde çalışmalarının doğrudan kanıtlarına sahip değiliz.
Muhteşem eserinin büyük başarısının arkasında, mate
matik tarihindeki en acımasız düşmanlık hikayelerinden
birinin yattığı bilinmesine rağmen Cardano, eski dostu
Niccolô Tartaglia dahil birçok kişinin çalışmalarından
övgüyle bahsetmiştir.7 x 3 = ax + b'nin çözümüne ilişkin Ars
Magna'nın birinci bölümünde Cardano şu i fadeleri kullanır:
1 56
Günümüzde Bol og nalı Scipione del Ferro üeüncü ve birinci
kuvveti n bir sabite eşit oldugu durumu çok şık ve takdire deger
bir beceriyle çözmüştür. Bu sanat insan zekôsını ve fani yetenek
leri n i n sınırlarını aştıgı ve gerçekten Tanrı vergisi bir ş,ey ve insan
aklının kapasitesinin açıkça sınanması oldugu için, buna kendisini
adayan kişi anlayamayacagı hiçbir şeyin olmodtgına inonacak
h r. Ona benzeme çabası içerisinde arkadaşım Brescialı Niccoo
Tartag l ia aynı örnegi [Scipione'nin] ögrencisi Antonio Maria
Fior' la bir yarışmaya girerek sırtının yere gelmemesi arzusuyla
çözd ü ve benim yalvarmalarıma d anamayarak bono verdi. 8
ay
1 57
Ars Magna cebirde yepyeni bir çığır açtı. Bir süre sonra
icat edilecek olan sembollerin yer almadığı kitabın yazılması
son derece zor ve okunması zahmetli olmasına rağmen, bu
kitap matematikçilere anlamanın kolaylaşma sı ve güçlen
dirilmesi için sembol kullanımına gerçekten ihtiyaç duyul
duğunu görme olanağı verdi. O günlerde geometri daha
çok görsel mantık alanına giren bir konuydu; bir konunun
ardındaki mantığın kabul edilmesi için bir ç izimin görülme
si (ya da en azından kafada canlandırılması) gerekirdi. Az
sayıda alternatif araç olmasının da etkisiyle birçok proble
min geometrik araçlarla (uzayda tahayyül edilen doğrular,
kareler ve küplerle) ve geometrik ispatlarla çözüldüğü
Pythagorasçıların, Eukleides, Apollonios ve Arkhimedes 'in
yaşadığı dönemlerden bu yana böyleydi bu.
A ,---------,---, B
G
El--------=+--ı
D._________.
F__.C
1 58
alanını yeniden eklememiz gerekir. Cebirsel olarak yapnğı
mız, x2 'den 2ax'i çıkarmak ve buna tekrar a2 'yi ekleyerek
( x - a) 2 'ye ulaşmaktır. Bu yüzden de x2 - 2ax + a2 =
(x - a) 2'dir.
Cardano bizim sahip olduğumuz katsayılar gibi uygun
sayılarla çalışma avantajına sahip değildi. Az önceki özdeş
liği ispatlarken yapabileceği şey, a için özel bir değer ver
mekten ibaretti. Dolayısıyla ax2 = bx + c biçimindeki bir
denklemi ele alırken ancak a, b ve c için, örneğine uygun
düşecek pozitif sayılar seçebilirdi; bunlar diyelim ki 1, 1 0
ve 1 44 olsun. İlk örneğinde (Ars Magna, V. Bölüm) bize
x2 = 1 O x + 1 44 için tek çözümün (negatif çözüm x = -8'i
göz ardı ederek) x = 18 olduğunu söylemektedir.
Cardano eğer cebiri doğrudan gerçekleştirmesi için
gereken sembol kullanımına sahip olsaydı, o da bizim yap
tığımızı yapabilirdi. Denklemleri kurallar yoluyla ilerleterek
(x - a) 2'yi (x - a) (x - a) olarak alır ve dağılma yasasını
sağdan işleterek (x - a)x - (x - a)a'ya ulaşırdı. Ardından
değişme özelliğini kullanarak x(x - a) - a(x - a)'ya ulaşır ve
bir kez daha dağılma yasasını kullanarak x2 + (-ax) + (-ax)
+ (-a) (-a) sonucunu elde ederdi. Fakat burada nkanır�
ç ünkü (-a) çarpı (-a)'nın +a 2 olduğunu kabul ennek zorun
da kalırdı. Bunun yerine sonuçta +a2'nin karşımıza çıkma
nedenin in (-a) çarpı (-a)'nın +a2'ye eşit olması gerçeğinin
bir sonucu olmadığını, bunun yalnızca bir kez çıkamlması
gerekirken iki kez çıkartıldıktan sonra yerine koyulması
gereken bir alan olmasından kaynaklandığını ileri sürerdi.
Hatta kendisinin yaptığı gibi, istenen sonucu elde ennek için
kareler ve dikdörtgenlerin toplanma ve çıkarnlma geometri
sinin gerçekleştirilebildiğini bilmenin güveniyle Eukleides'in
Stoikheia'sı, 11. Kitap, 7. Önenne'den alınn bile yapardı.
Elinde gereken semboller olsaydı bile, gerçekleştirmek iste
diği herhangi bir işlemi gerekçelendirmek için belli cebir
kurallarına sahip olması gerekirdi ve bu tür kurallar henüz
tamamen yerleşmiş değildi.
1 59
Üçüncü dereceden daha yüksek derecede polinomlann
çözümlerinin aynnnlı ispatlan söz konusu olduğunda artık
geometriden de faydalanamıyordu. "Buradan daha ileri git
mek aptallık olur, doğa buna izin vermiyor," diye yazmışh . 1 2
Dolayısıyla Ars Magna, özellikle de daha yüksek dereceden
denklemler söz konusu olduğunda hem yazım hem de anla
ma açısından bir mücadeleyi gerektiriyordu. Cardano'nun
kendisi de bize bunun çok zor olduğunu söylüyordu. 1 3
Sözel ve külfetli olmasına rağmen Cardano'nun çalış
masının en çarpıa yönü, daha önceki yazarların tamamen
ıskaladığı sanal ve karmaşık çözümlerin değerini açıkça fark
etmiş olmasıydı. İki negatif sayıyı çarparak bir pozitif sayı
elde etmiyor olsa da, iki karekökü çarpma ve bölme konu
sunda hiçbir kaygı duymuyordu.
C-ebir, sembollerle belli bir biçimde düşünmeye engel
olan eski dil ve gösterimlerin sınırları içerisine sıkışmışn.
Bu nedenle cebirsel düşünüşümüzün başladığı anı tam ola
rak tespit ettnek zordur. Bilinmeyen nicel iklerin ve tüm bu
niceliklerle yapılan işlemlerin hepsinin uzun isimleriyle ifade
edilişini kafanızda canlandırmaya çalışın. İnsanlar yorucu
tekrarlardan nefret ederler; tekrarlar çok arttığında da basit
leştirme arayışına girerler.
On beş yaşımdayken yazın bir haftalığına ( yasadışı ola
rak) amcamın serigrafi atölyesinde çalıştığımı hatırlıyorum.
Modern Times'taki (Modern Zamanlar ) Cha rlie Chaplin
gibi, 8.30'dan 1 6. 30'a kadar bütün gün boyunca, basit
devreli bir robot gibi bir yerde durdum ve birbiri a rdına
gelen mürekkebi kurumamış posterleri alıp kurutma raf
larına astım: İki elini uzat, köşelerden tut, kaldır, dön, rafa
koy, köşeleri bırak, geri dön, tekrarla. Sıkıcı saa derimin en
mutlu anları bir raf dolup onun yerine bir başkasının koyul
ması gerektiğinde gerçekleşiyordu; robotun programındaki
bu ara, bana bir ya da iki adım atma şansı tan ıyordu.
Mürekkebi kurumamış posterler tek tek önümden geçerken
1 60
ben de dakikaları sayıyordum . Sanki daha da acı vermek
için normalde bir tren istasyonu için tasarlanmıt olması
muhtemel büyük bir Seth Thomas saati, kurutma raflarının
tam önündeki duvarda asılı duruyordu; dünyada en yavaş
işleyen saat buydu.
Her gece, insanların bağlandığı bu taşıma kayışlannın
tekdüzeliğini günün birinde hafifletebilecek yeni bir meka
nik tertibat icat eder ve çizerdim. Keşke açıkgözlük edip
fikirlerimin patentini alsaymışım. . .
İnsanlar tekrarlanan işleri yapmada kullanılacak alet ve
makineler icat edegelmiştir; yinelenen sorunlar için soyut
çözümler tasarlar, yorucu ayrıntılar için kısa yollar bulurlar.
İşte aynı şekilde, tekrarlanan binlerce arionetik kelimeyi
yazdıktan sonra matematikçiler kelimelerin kendileri yerine
baş harflerini kullanmayı akıl ettiler.
Ernst Mach'ın sözleriyle:
161
1 3 . Bölüm
Çekingen Sembol
1 64
Die Coss büyük olasılıkla, Almanca yazılmış eksiksiz
ilk cebir metn iydi. 1 6. yüzyıl başındaki tüm cebir bilgisi
hakkında referans niteliğinde bir çalışmaydı ve sonraki
ders kitabı yazarları için de harika bir kaynaktı. BasıJdığı
dönemde sembollerin çoğu hala üzerinde uzlaşmaya varı
lamamış kelime kısaltmalarından oluşuyordu. + ve - ara
sıra kullanılıyor olsa da, p ve m de kullanılıyordu.• .,ı da
R, Ik ya da "şey" in Latince karşılığı olan ve bulunması
gereken bilinmeyen şey anlamına gelen res(x)5 şeklinde
gösterilebiliyordu. Die Coss'un yayımlanmasının ardından
tarihçiler yıllarca .,/ sembolünün hızla yazılmış "r" harfi
olduğunu düşündüler. Euler de bu fikirdeydi.6 Fakat gör
düğümüz gibi sembol, noktanın bir tür kuyruklu nokta,
belki de noktanın hızla yazılmasıyla kalemin kağıtta bırak
tığı iz sonucu a ldığı haliyle, yani { sembolüne dönüştüğü
Alman elyazmalarından evrimleşmiş olabilir. Rudolff'un
Die Coss'unun M ichael Stifel edisyonunda bulunan orijinal
./ sembolünde " r" ye benzer bir görünüm verecek yatay bir
çizgi bulunmaz.
1 344 tarihli Aliabraa arbibra adlı yayımlanmamış elyaz
ması M aestro Dardi di Pisa adlı bir kişiye atfedilmiştir.
Dardi hakkında, kelimelerin kısaltılmış gösterimlerini orta
ya atarak ortaçağ matematiğinde önemli bir rol oynamış
bir abaküsçü olduğu haricinde neredeyse hiçbir şey bilinme
mektedir. İtalyanca konuşma dilinde yazılmış ve özel olarak
cebiri konu edinmiş en eski elyazması olduğuna inanılan
bu eserdeki adı dahi silinmiştir.7 Aliabraa arbibra'da, radix
( kö k ) için Ik, m ( İtalyancada "daha az" anlamına gelen
meno kel imesinin ilk harfi), bilinmeyen için c (cosa'nın ilk
harfi ) ve dördüncü kuvveti belirtmek için cerıso di censo
( karenin karesi ) anlamında ce ce gibi kısaltmalar kullanır.
İşlemler sembolleştirilmez; ancak çarpma için kullanılmış
olmaları muhtemel bazı garip şekiller vardır. 8 Dardi'nin
•
Latince plııs ( daha fazla ) ve mınus ( daha az ) kelimelerinin başharflen. (ç.n.)
1 65
hesaplamalarında karşılaştığı Jx + Jl2 gibi iç içe geçmiş
karekökler konusunda ne yapılması gerektiği üzerine kafa
yormuş ve bunu " Ik de zonto censo co Ik de 1 2" şeklinde
yazmıştır.
Stifel'in 1553'te üzerinde küçük değişiklikler yapmasının
a rdından Rudolff'un karekök sembolü artık yerleşmeye
başladı. Böylece 1570 yılına gelindiğinde Almanların -J
sembolü, Avrupa'da batıda Fransa ve İngiltere'ye, güneyde
İspanya ve İtalya'ya kadar yayıldı.
Pacioli dahil birçok yazar genellikle polinomlann kökü
nü belirtmek için Ik gösterimini kullandı; bu bir süre sonra
daha bitişik bir tasarımla � halini a ldı. Nicolas Chuquet
cebir metni Triparty en la Science des Nombres'de (Sayılar
Bilimi Üzerine Üç Kısımlı Kitap) bu sembolü, üst simge
olarak 2 ile birlikte kullandı. Ama Chuquet bu sembo
lü bir polinomun kökü olarak kullanmamıştı; o bunun
karekökü sembolize etmesini istemişti. 9 Triparty'nin tam
olarak ne zaman yazıldığını bilmiyoruz. Yazım tarihi 1 484
civarında olsa gerek, ancak elyazması 1 8 7O'lerde bulun
du ve basılana dek aradan neredeyse dört yüz yıl geçti.
Dolayısıyla gösterimlerin tarihsel gelişimine fazla etki
etmiş olamaz . Bunun tek istisnası Chuquet'nin öğrencisi
Estienne de la Roche'un çalışmayı gizlice kopya layarak
kendi adıyla yayımlaması ve ilk Fransızca cebir kitabının
yazarı olarak anılması oldu .
Chuquet'ye göre sayılar birinci köktü. � 1 9 yazmışsa,
bu 9 sayısı anlamına geliyordu. R 2 9 yazdığında da bu, 3
demekti . 1484 yılında Chuquet bunu şöyle ifade ediyordu:
}k . p a = X O ,
& . 2a = X, }k . 3 a = x ı ' &.4 a = x
3
ve
167
Ik . ma . Ik . na = x m - 1 • x " - 1 = x< m - J )+(n - 1 ) =
xm +n - 2 = Ik . ( m + n _ t )a
z
lm
sembolüyle gösterebiliyordu. Bu notasyon :XÜ'ın 1 'e
eşit olmasını gerektiriyordu; bunu Chuquet de f ark etti ve
kullandı.
Dolaylı bir şekilde Triparty cebirdeki ilerlemeyi hızlan
dırarak modern üslü gösterimin erkenden gelişmesine kat-
1 68
lada � ,._\A,,,. ,,, hı u -\u� ı ıhı ı.e►lı l,o,HH�•
yu� dlı na �tıt,,, •'" .-� , ,o unl.ııııı• •l•l,Hıl,,_,.
ın.ı�,-.. , ��'"'"" ,.
ıçın h,,... ,,�._,,,,,, r_,.
--•�ı. ' ' "''' "'" ""•""'
dan h,a t,ndar ı ı,ı., ,.,.,,.,
ya�� "" �•, \\'a U�,u "•""' ıı,ı,,, � uf6'.1tıf,.
�ı ·11111�'\ı, ,-� k.�k "'" �, 1 1 11, �ıl ., ,,.,, ._.
masnu � "-'fUI� l"'"''� - ' •
Sriid. 1 55_�� llıııi '- \\�\u" "-"'''� " J h • ,,,_
1 Zın3Rp2 '-�.ü. l.ı�,u.ı..ı ,,"ı�ı hır lltlı� ııırn yıııy.-,6
Bö�ie bir ��1 sıstttnu"k' hıhnmryrn /.',lı, �• ,ı,İ/,,.
yerini nıuı: l.ı�� ·sı�,sı .... .lnl.ln\nhı MC"irıı , ,n,u, �
sinin eski -�-:hhk.ı �'� k"'l\l�i �c-,ı.su.ı'tJtn Mt'lır, 1 1 it , z,..,.
karekökoour. &ziın °'-"'..lS�'\.ll\Ull\Ull\ hu, v,! ,r�l,ndır Wd�
lir ,-e elbette 1-ııer- :um.ın f".'1ırittir. Ru lfah11 iyi hir nıJUtyaL
imkan ,�� �..!".lnt kökkr fikrini tümüyle pcrddem
sanal ol.ıbth-ek k'--�n � J..ıha en baştan saf d t1 ı en.
ıs-s·e gelınJ.iginJc .ıynı ifade ( 1 Zm.3Rp.2) l Q
+ 2 haline .....
geld.ı .. d..ıh.ı sonr.ı d.ı l AA - 3 A + 2 oldu. 8t
gösterimin avanra1ı ilk i.kı terim arasındaki ilişkiyi açık.
göstermesidir. yanı hemen ilk bakışta birinci ve ikinci ırrinı
ler arasında kuv·vetlen hariç hemen hiçbir fark :! ıdı
anlaşılmaktadır. Polınomu l AA - 3A + 2 şeklindr ra f �
mızda ilk iki terim arasındaki ilişkiyi görüyo� ama ...
JX>lİnoma 1 Q - 3 � + 2 olarak baknğımızda bu I el w
" görmüyoruz " . Bu polinomu modern notasyc:ıı---•
x2 - 3x + 2 şeklinde yazarız.
1 69
1 4 . Bölüm
Haysiyet Hiyerarşisi
.. �-,'. � ..
fılslıl1E'tf
E R A ·
... ,....
' 1
O ... U l da BoJop � '-1
ın uc LI ıt .
ŞEKİL 1 4. 1 : L'A lgebra, kap ağı ve il. Kitap s. 2 17, Centro dı Rıt.·ercJ
Matematica Ennio De Gıorgı.
173
Bombelli'nin sembollerle cebir yapma şeklini görmek
için bu çarpmayı nasıl gerçekleştirdiğini inceleyin ( bkz. Şekil
14. 1 ). İlk yatay çizginin altında iki sütün vardır, bunlardan
biri piu ( "daha fazla", "artı" anlamında ), diğeri meno
( "daha az", "eksi" anlamında) şeklinde adlandırılmıştır. Piu
sünınunda iki 2'yi toplayarak 4'ü elde etmiş, daha sonra
dignita 1 'in katsayılarından 1 O, sonra bir 1 O daha elde
ettniştir. Ardından dignita l 'in katsayılarını çarparak 25'i
bulup bunu dignita 2'ye taşımıştır. Daha sonra dignita 2'nin
katsayılarını çarparak elde ettiği 1 6'yı dignita 4'ün yanına
yükseloniştir. Böylece piu sütunundaki tüm işlemler biter.
Meno sütununda da benzer toplama ve çarpmalarla işlem
tamamlanır. Dignita'lar birbirine karıştırılmadan yapılan
toplamanın sonucunda doğru yanıta ulaşılır:
16�.p.92-.p.20,..!.,.p.4.m.4o2..-
Tanto -2.,
Potenza ...:.,
Cubo -2,,
Potenza di potenza ....!-,
Primo re/oto ...:.,
1 76
(Bkz. 1 2. Bölüm)
Del Ferro'nun formülünü, a = 9 ve b = 28 olmak üzere
x 3 = 9x + 2 8 denklemine uygulayın. x = 4 sonucu elde edi
lir. Biz modem matematikçilerin var olduğunu bildiği diğer
iki çözüm nerededir? Del Ferro'nun formülü, küpköklerin
içindeki karekökler negatif olmasa bile bize sadece bir
çözüm verdi. x = 4 dedik, ama a'nın yerine 9 ve b'nin yerine
28'i koyarsak x = Y27 + Vı sonucunu buluyoruz. Doğru,
Y27 = 3 ve vı = 1 'dir. Ama Vn 'yi gerçekten bulmak isti
yorsak, x = 1/27 deriz ve x'i bulmaya çalışırız. Bu x3 = 27
denklemine bir çözüm bulmak anlamına gelir ve modem
notasyonumuzla x3 - 27 = O olduğunu biliriz. Sol taraf
( x - 3 ) ( x2 - 3 x + 9 ) çarpımı şeklinde yazılabilir.
Bu son denklem üç çözüme sahiptir; çözümlerin biri x
- 3 = O'dan, diğer ikisi, ikinci dereceden x2 - 3x + 9 denk
leminden gelir. Tüm çözümleri x = Vn ve x = Vı'e katnğı
mızda, her üçü de x3 = 9x + 28'in çözümü olan x = 4 ve x
= -2 ± 'ı'-3 çözümlerini elde ederiz.
Bombe ll i ' n in negatif sayıların karekökleri olan bu garip
şeylerle karşılaştığını hayal edin. L'Algebra'nm il. Kitabı'nda
olanlar çok çarpıcıdır, ama bunu daha fazla araşnnrsak
hedefimizden sapmış oluruz. Bu konuda daha fazla bilgi için
Barry Mazur' un harika ( "olağanüstü" -bu samimi ama bir
yandan da kuşku veren kayırmacı derecelendirmelerimden
dolayı keşke başım hiç derde girmese) kitabı lmagining
Numbers 'ı n ( Sayıları Düşlemek) 7. Bölürn'üne bakınız.&
Şimdilik Bombelli'nin sanal sayılarla karşılaşnğıru ve bun
ların varlığını kabul ettiğini, hatta bunlar için bir kısalttnalı
gösterim yarattığını bilmemiz yeterli.
1 77
Piu radice di meno ( "eksi kökün fazlası") kısalarak piiı
di meno olmuş ve daha da kısaltılarak p.dm haline gelmiştir.
Böylece � , p.dm.2 olarak yazılmış ve Fi de yalnızca
p.dm olmuşnır. Fi 'in temsili için i seınbolünün gelmesine
daha çok vardır; ancak p.dm bu yönde önemli bir ilerleme
dir, zira hatalardan kaçınmaya uygun nitelikte bir notasyon
kullanıldığında aritmetik hata yapma ihtimali de azalır.
Euler'in iki yüz yıl sonra � y-:::j = V6 ve � � = 2
şeklinde yazmasıyla yaprığı yanlışlardan, ilk çarpımı -V6
sonucunu vermek üzere (iyı ) (iyJ ) ve ikinci çarpımı
-2 sonucunu vermek üzere i(i/4 ) şeklinde gösteren bir
notasyonla kaçınmak mümkün olabilirdi. Elbette Euler'i
de suçlamamak lazım, çünkü Vollstandige Anleitung zur
Algebra'sı bu yanlışlarla basıldığı sırada kendisi artık kör
olmuşnı.7 Euler Fi sanal sayısı için i sembolünü ilk kulla
nan kişi olsa da, sembol 1 867'de Gauss tekrar kullanıncaya
dek bir daha karşımıza çıkmadı. 8
Simon Stevin x2 - 3 x + 9 polinomunu 1 �-3 CD + 9 @ ş ek
linde yazacaktı. Bir şekilde cosa, "kök", "şey" ( bilinmeyen
nasıl adlandırılıyorsa) anlaşılmıştı ve bu yüzden tümden
notasyon dışında bırakılmıştı. 1 59 1 'de François Vıete aynı
polinomu A quad - 3 in A + 9 plana şeklinde yazacaktı.
Ardından 1 63 1 'de Thomas Harriot da x x - 3 x + 9 ş eklinde.
Harriot ayrıca son derece akıllıca bir şey yaptı. O zama
na dek matematikçiler hep polinomların kökleriyle, yani
polinomu sıfıra eşit yapan sayılarla ilgilenmişlerdi. Harriot
dahice bir fikirle önce polinomu sıfıra eşitledi, böylece bir
denklem, bir polinom denklemi oluşturarak bu denklemi
sağlayan sayıları aradı. Bunun sadece gramerle ilgili bir
farklılık olduğunu ve yeni bir şeye sebep olamayacağını
düşünebilirsiniz. Fakat bu polinomların ele alınışında yep
yeni bir kapının açılmasını sağladı. Harriot bir polinomun,
aynı bir sayıda olduğu gibi, kendi çarpanlarının çarpımın
dan elde edilebildiğini gördü. Örneğin ileride göreceğimiz
1 78
üzere x4 - 4 x 3 - 1 9xx + 1 06x - 120 = (x - 2)(x - 3 )( x - 4 )
( x + 5 ) 'tir.
Bu zekice fikir, ezber bozucu bir yenilikti; polinomlann
köklerinin bulunması problemi hızla polinornların çarpan
larına ayrılması problemi haline geldi. Gramerle ilgili bu
küçük manevra her polinom denkleminin muhtemelen bir
gerçel sayı ya da bir karmaşık sayı şeklinde bir köke sahip
olma olasılığını arttırdı. Bunun eksiksiz bir genel kanınnın
yapılması 1 7. yüzyıl şartlarında pek olanaklı değildi. Böyle
bir genel kanıt için neredeyse iki yüz yıl beklemek gere
kecekti; bizim cebirin temel teoremi dediğimiz genel form
sayesinde, bir polinomun en yüksek derecesiyle aynı sayıda
( birden çok olanlar da sayılarak) kökü olduğu tespit edildi.
Bundan da önemlisi bu düşünce matematikçilere bir
cebir formunun nasıl olınası gerektiğine ilişkin bir his verdi.
Tüm terimler denklemin soluna koyulacak ve sağda yal
nızca sıfır bırakılacaktı. x 2 + 3x + 2 = O denklemi, örneğin
3 x + 2 = O denkleminden hayli farklı bir kategoriye aitken,
5 x3 + 2x 2 + 3x + 2 = O da üçüncü bir kategorinin parçasıdır.
Cebir sadece denklemlerle değil, aynı zamanda formlarla da
ilgili bir şeydi.
Ve son olarak 1 63 7 yılında Rene Descartes, modem gös
terim sistemimize alışkın herkesin kolayca okuyabileceği La
Geometrie adlı eserinde bir polinomun pozitif tamsayı kuv
vetlerini göstermek için sayısal üstsimgeler kullanma fikrine
ulaştı. Tekil kuvvetleri sayısal şekilde derecelendirme şeklin
deki bu basit fikir, kuvvetleri değişkenin kendisiyle çarpılma
sayısı olarak gören (yani x 2 = x.x ve x 3 = x.x.x) biz modem
insanlara gayet doğal bir şey gibi gelse de, polinomlara bakı
şımızı ve bunlarla çalışma biçimimizi tamamıyla değiştirdi.
Descartes, Viete ve Harriot'ın başlattığı bilinmeyen için x ve
x 2 için xx yazılması geleneğini bir sıralama şemasına doğru
genişletiyordu.
1 79
1 5 . Bölüm
Sesli ve Sessizler
Propositio 11
Si eidem circulo inscribantur polygona ordinata i n infinitum,
& n u merus laterum primi sit ad numerum laterum secundi sub
duplus, ad n umerum vero laterum tertii subquadruplus, quarti
s u boctuplus, qui nti subsexdecuplus, & ea de inceps continua
ratione s ubdupla.
Erit polygonum primum ad tertium, sicut planum sub apotomis
laterum polygoni primi & secundi ad quadratum o diametro.
Ad q uartum v ero, sicut solidum sub apotomis laterum primi
secundi & tertii polygoni ad cubum o diametro.
Ad q uintum, sicut plano-planum sub apotomis laterum primi
secundi tertii & quarti ad quadrato-quadratum o diametro.
Ad sextum, sicut plano-folidum sub apotomis laterum primi
s econdi tertii quarti & quinti polygoni ad quadratocubum o
diametro.
Ad septimum, sicut solido-solidum sub apotomis laterum primi
secundi tertii quarti quinti & sexti polygoni ad cubocubum o
diametro. Et eo i n i nfinitum continuo progressu.
181
Il. Önerme bize n için yaklaşık bir değerin nasıl buluna
cağını anlatır: Önce dairenin içine bir kare çizilir, kenarların
orta noktasından çembere çizgi çekilerek bir sekizgen elde
edilir ve ardından önce sekizgenle, sonra ortaya çıkan her
çokgenle bu işlem tekrarlanır. 2 Bu, Arkhimedes'ten kalan
eski bir yöntemin, hesaplamaları basitleştirmek üzere ufak
düzeltmeler yapılmış haliydi. Vıete önermesini altı kelimelik
bir cümleyle bitiriyordu: Et eo in infinitum continuo prog
ressu; anlamı "Ve bunu sonsuza dek devam ettiriyoruz'' . Bu
(benim bildiğim kadarıyla) bir cebir işlemini sonsuza dek
sürdürme fikrini bir Avrupalı yazarın ilk kez kullanışıydı. En
nihayetinde, k 'nin aşağıdaki sonsuz sayıdaki iç içe geçmiş
teri m lerin sonsuz çarpımına eşit olduğunun bularak 1t'yi
hesapla ya biliriz: 3
2 ..fi. ✓2 + /2 J2 + ✓2 + -Jz
-=- X --- X -------- · · ·
TT 2 2 2
1 82
Viete bize Yunan geometrisi ile cebiri arasındaki yakın
ilişkiyi gösteriyordu; doğruların, şekillerin ve cisimlerin
matematiğini sembolik cebirin altında yatan kanallara
bağlayan, hep var olan ama tam olarak hiç fark edilmemiş
bir ilişkiye dikkat çekiyordu. Bağlantıları çok açık şekilde
görmüş kimi yorumcular vardı; bu doğru. İskenderiyeli
Heron 1 . yüzyılda Eukleides geometrisine cebirsel bir yak
laşım geliştirmiş ve Petnıs Ramus 1 569'da Geometria.e libri
septem et viginti'de ( Yirmi Yedi Geometri Kitabı) geometri
ile cebir arasındaki bağlantılar konusunda yazmıştı. 6 Fakat
bunları en a çık şekilde ortaya koyan Viete oldu.7
Geometria'da Viete 3X2A - A3 = X2B formundaki denk
lemlerle ilgileniyordu. Bunlar bugün "homojen denklemler"
dediğimiz, her bir terimdeki harflerin kuvvet toplamının
3 olduğu denklemlerdir. Bu formda denklemler Eukleides'in
Stoikheia'sında da karşımıza çıkar. II. Kitap tamamen
dikdörtgenler, kareler ve diğer şekillerin geometrisi üzeri
nedir. " Geometri nasıl cebir olabilir? " diye bir şaşkınlık
yaşıyorsanız, şunu düşünün: Toplama ya da çıkarma işlemi,
doğruların uzatılması ya da kesilmesiyle aynı şeydir; a ve
b sayılarının çarpımı, a ve b komşu kenarlarına sahip bir
dikdörtgenin geometrik inşasından farksızdır. a'nın karekö
künü almak, a lanı a olan bir kareyi bulmakla aynıdır. Bunu
cebirsel bir bakış açısıyla görebiliyoruz; fakat Eukleides'in
ispatladığı cebirsel değil geometrik bir teoremdi.
Stoikheia II. Kitap'taki 4. önermeyi cebirsel ipuçları elde
etmek için inceleyelim . 8 Şöyle diyor:
1 83
parçaların oluşturduğu dikdörtgen ifadeleri yorum gerektir
mektedir. Şimdilik daha fazla incelemeyle bunların anlamla
rının açıklık kazanacağına güvenin.
Doğrunun iki ucuna A ve B, rasgele kesim yerine de C
diyelim. Burada uçları harflerle, örneğimizde A ve B'yle
işaretlenen doğruların AB olarak adlandırılma konvansiyo
nunu izliyoruz. Aynı şekilde her köşesi birer harfle işaretle
nen bir dikdörtgen de bu dört harfin yan yana dizilmesiyle
adlandırılacak. Kenar uzunluğu AB olan bir kare oluştura
lım. Bu karenin köşelerini Şekil 1 5 . 1 'deki gibi A, B, E, D
harfleriyle adlandıralım ve C noktasında AB'ye dik bir CF
doğrusu çizelim.
1 84
ACGH dikdörtgenidir. Çizimden ABED alanının, HGFD
alanı artı CBKG alanı artı ACGH alanı artı GKEF alanı
olduğunu görüyoruz.
Şimdi a = A C ve b = CB diyerek bu son cümleye cebirsel
olarak baktığımızda şu sonuca ulaşıyoruz:
(a + b)2 = a2 + b2 + 2ab
185
İkinci bir neden ise, soyut büyüklüklerle yapılan aritmetik
işlemlerin (toplama, çıkarma, çarpma, bölme ve kökünü
alma) hesaplamada kolaylık sağlamayan sembolik hare
ketler gibi gözükmesiydi. 3 x 4 = 12 yazmak, üç şeyi dört
şeyle gruplayan kolay bir işlemdir. Fakat B multiplicata per
C aequalis B multiplicata per C yazmak ne gibi bir kolaylık
sağlayabilir? Bu acayip gereksiz B x C = BC totolojisinin
yapılmasına benzemektedir.
Vıete bilinmeyenlerin temsili için sesli, bilinenlerin tem
sili için sessiz harfler kullandı . Bu konvansiyon iki şeye
yarar: Bilinenler ile bilinmeyenlerin temsilleri aras ında bir
karışıklık doğmasını engeller ve (daha önemlisi) birden
çok bilinmeyene sahip olmamıza izin verir. Bu durumda
bir denklemde bilinmeyenler arasında ayrım yapılabilir.
Örneğin 3X2 E - U3 = X2 B eşitliği iki bilinmeyen, E ve U'yu
içerir; biz bu eşitliği 3a2 x - y 3 = a 2b şeklinde yazardık ve a
ve b bilinen sabitler, x ve y de bilinmeyenler olurdu .
Viete'in harf verme sisteminin bir avantajı daha vardır:
A ünlüsü, bilinmeyen niceliği imlemek için kullanılmış ve
ardışık kuvvetler de A quad., A cubus., A quad.quad şek
linde adlandırılmıştı. Köklerin a 1 , a , a_3 , R.
2
4,. ..şeklinde
işaretlendiği (ve bu sayede sıraya koyulduğu) Chuquet'nin
sistemi gibi Viete'in sistemi de, aynı bizim x, x 2 , x 3 , x4 , . . .
gösterimimizin yaptığı gibi, tekil bir bilinmeyenin s ıralı
kuvvetleri arasında zihinsel bir bağlantı sağladı. Vıete'in
yazdıklarında hiçbir yeni işlem sembolü kullanılmamış olsa
da, ortaya attığı harf sistemi mateınatiğin sonraki gelişimi
için neredeyse temel bir rol oynadı.
Bugün Viete'in harf sisteminin gayet açık bir notasyon
konvansiyonu sağladığını düşünsek bile, böylesi bir notas
yon 1 6. yüzyılın sonlarında bile devrin1ci nitelik taşıyordu .
Bu nedenle yer yer onun ismi de cebirin kurucu babaları
arasında sayılır.
1 86
Viete'in sesli-sessiz harflerle gösterim sisteminin ömrü
kısa oldu, ama bu sembolik cebir için dev bir ilerlemenin
esin kaynağıydı. Bizim açımızdan böyle bir fikrin neden
bu kadar akıllıca bulunduğunu anlamak ror olabilir. Bizim
için, bilinen sabit sayıların ve bilinmeyen değişken sayıların
harflerle temsil edilmesi doğaldır. Fakat bizler akıllı alışkan
lıkların ürünüyüz. Bir şeyleri öğreniriz ve onları bilmek için
öğrenmemiz gerektiği bir zamanlar olduğunu unuturuz.
20 10'lu yıllarda yaşayan bizler bugün cep telefonlarını
ve GPS'le yön bulmayı teknolojik olarak ileri bulabiliriz,
ama bir sonraki yüzyılda bu tür olguların yerini çok daha
gelişkin başkaları aldığında insanlar geriye dönüp bakacak
ve bizim gelişmelerimizi, şimdi bizlerin diyelim ki daktiloyu
ya da bahçe hortumunu gördüğümüz gibi basit bulacaklar.
Yaygın sembol kullanımımız içerisinden bakarak, Viete'in
fikrinin Diophantos'tan Bombelli'ye en parlak matematik
çilerin hiçbirinin a klına neden gelmediğini anlamak zordur.
Rudolff'un & 'i, Fibonacci'nin res'i, Chuquet'nin �'si
ve Vıete'in sesli-sessiz harf gösterimleri arasında kavramsal
olarak pek de fark olmadığı düşünülebilir. Ama vardır.
Vıete'in seslileri ne kültürün tabularını yıkar ne de sayının
ne o lması gerektiği konusunda kabul görmüş yaklaşımlara
gem vurur. }k de, res de, ifade etmek istedikleri şeyi anla
tır; Chuquet'nin R. 'si bile i fade etmek istediği şeyi anlanr.
Bunlar gerçek anlamda sembol değildir, çünkü benzerlik
gösterdikleri şeyleri temsil eden önanlamlar taşırlar. Vıete
bize salt yeni bir notasyon olmakla kalmayan, bunun öte
sinde bir şey vermiştir. Onun Nsı {bizim x'imiz) gerçek bir
semboldür; temsil ettiği kabul edilen nesnenin somutluğunu
aşar. Tobias Dantzig'in dediği gibi " Cebiri pratik kısalt
malar düzeyinin üzerine yükselten işte bu şekil değiştirme
gücüdür. " 1 0
Fakat sesli-sessiz harf notasyonunun bir başka faydası
daha vardır. Viete'in sesli ve sessiz harfleriyle işlemler yapa-
1 87
bilirken, garip sözel ifadeleri onlarla eşdeğer a ma çok daha
rahat biçimlere dönüştürmekten gelen avantaj . Dantzig'in
dediği "cebiri uygun kısaltmalar düzeyinin üzerine yüksel
ten " işte bu dönüştürme avantajıdır.
Bir başka özellik daha var: Cebiri yükselten sesli-sessiz
notasyonu. ax2 + bx + c genel ifadesiyle uğraşmak yerine a ,
b, ve c katsayılarını sayılar olarak açıkça belirtmek zorunda
olsaydık cebirin nasıl bir şey olacağını hayal etmeye çalışın.
Bu, örneğin x2 + 2x + 3 şeklinde ikinci dereceden bir polinom
içeren bir problemin çözümünün, mesela 2x2 + 3x + 1 şek
linde ikinci dereceden polinom içeren bir problemin çözü
münden, ilk polinom ikincinin çözümü için çabucak somut
bir yol sunsa bile, farklı olarak düşünüleceği anlamına gelir.
Nasıl ilerleneceği konusunda bazı ipuçları olsa da, her ifa
denin farklı şekilde ele alınması gerekecektir. Viete'in hari
ka sesli-sessiz harf notasyonu bize müşterek olanla, genel
olanla, her biri ve hepsiyle düşünme ve çalışmanın yolunu
sunuyor. Dantzig'in de hemfikir olacağı üzere bu d a "cebiri
uygun kısaltmalar düzeyinin üzerine yükselten " güçtür.
Genelleştirilmiş sayı kavramının oluşumunda oynadığı
rol bundan da önemlidir. Viete'ten önce cebirciler ( bizim
bilinmeyeni x'le adlandırma notasyonumuzla ) x2 + 2x = 3,
x2 - 2x = 2 ve x2 - 2x + 2 = O'ı farklı tipte ikinci derece
den denklemler olarak görürlerdi ve elbette bir anlamda da
öyleydiler. "Kare ve bir şey çarpı bir bilinmeyen eşittir bir
sayı " biçiminde bir ifadenin " kare eşittir bir şey çarpı bir
bilinmeyen ve bir sayı" ile aynı şey olmadığı kabul edilirdi.
Bu, sembollerle oynamaktaki bir ürkeklikten değil, negatif
sayılar ve sıfırla ilgili sorun ve çelişkilerden kaynaklı bir
şeydi. 1 1 Biz üçünü birden bir çırpıda aynı formda görüyo
ruz: x2 + bx + c = O.
İlk eşitlik x = 1 olduğunda karşılanıyor, i kincisi . . . bunun
rasyonel bir çözümü yokmuş gibi görünüyor, keza üçün
cüsünün de. Bugün ikinci eşitliğin iki çözümü olduğunu
1 88
biliyoruz: x = 1 + V3 ve x = 1 - Y3 . x2 - 2x + 2 = O'ın
çözümlerini bulmaya çalıştığımızda x = 1 + Fi ve x = 1
- Fi gibi görünen sembollere ulaşıyoruz.
Bu son iki çözümün Viete hayattayken bir anlamı yoktu.
Ama x 2 + bx + c = O gibi bir notasyonla genel terimlerle
ifade edi ldiğinde, sonuçların her zaman şunlar olduğunu
buluyoruz:
-b ± ✓ b 2 - 4ac
2a
1 89
zorlugu n asgari bir kısmın ın rasyonel bir çözüm gerektirdigini
göstermesiyle, kalan parca, yani bir negatif niceligin kareköküyle
korsılasıldı ve bunun sonuclon artan bir güvenle ele alınd ı . 1 3
1 90
deyse tamamen harflerden oluşur. a, b ve c harfleri bilinen
değerleri temsil eder, x ve y harfleriyse bilinmeyen değerlerin
tümünü üstlenir. a, b ve c'yi gerçekte ne oldul<lanyla hiç ilgi
lenmeden değerlerin temsilleri olarak düşünürüz. Bu sayede
tüm eşitlik her şeyden önce x ve y arasındaki bir bağırın ola
rak düşünülür. Fakat bağıntı bir kez kuruldu mu, bu harika
notasyon anlayışı, a, b ve c'ye değişik değerler vererek ax +
by + c = O formunu daha yakından incelememize ve böylece
x ile y arasında bir dizi bağıntı daha kurmamıza izin verir.
Bu yeni durumda denklemin formu, iki değer kümesi (sabit
ler ve değişkenler) arasında sembolik bir aynın yapılmadan
hayal edilemeyecek olan bir denklemler sınıflandırmasının
önünü açan yeni bir araştırma alanı halini alır.
Viete lsagoge'sini büyük harfle yazılmış dört kelimeyle
bitirir ve son nokta işaretini koyarak kalemi bırakır. Şöyle
yazar:
Denique fastuosum problema problematum ars
Analytice, . . . jure fibi adrogat, Quod est, NULL UM NON
PROBLEMA SOLVERE. 15
Çevirisi: En sonunda analitik sanat... problemlerin en
görkemlisini kendine hakkıyla mal eder, ki bu, HİÇBİR
PROBLEMİ ÇÖZÜLMEDEN BIRAKMAMAKTIR.
191
1 6 . Bölüm
Patlama
1 94
yakın bir ilişki olduğundan kuşkularulırdı. MÖ 3. yüzyıl
da Pergeli Apollonios bir koninin bir düzlem tarafından
kesilmesi yoluyla üretilebilecek eğrileri -elips, parabol ve
hipe rboller- araştırdı. İskenderiyeli Heron 1. yüzyılda alan
ve hacimlerin hesaplanmasına ilişkin cebirsel bir yaklaşım
geliştirdi. Diophantos'un çağdaşlarından geometrici Pappos
geometri ile cebir arasında bir bağlantı olması gerekti
ğini ima etti. Menaikhmos 4. yüzyılda konik kesitler ile
denklemler ara sında bağlantılar keşfetti ve erken dönem
Yunan coğrafyacılar koordinat sistemleri kullandılar. Nicole
Oresme 1 3 6 1 'de, üzerinde çalıştığı enlem ve boylam siste
miyle, zamanın yatay, hızın dikey bir çizgiyle temsil edildiği
eksiksiz bir koordinat sisteminin ilk unsurlarını ortaya
koydu .
Geometri kökenini, zihinde canlandırılabilen doğruhu;
şekiller ve cisimlerle çalışma niyetinden alıyordu. Cebir de
kökenini, görsel şekillerin geometrik olarak algılanmasında
temel noktayı sayıların oluşnırduğu problemlerden alıyor
du. Ortaçağın sonlarında cebir giderek daha soyut bir sayı
anlayışına kayıyordu; bu eğilim özellikle Viete'in sabitlere
ve bilinmeyenlere yer verdiği, cebiri geometrik metaforun
sınırlamalarından kurtaran notasyonunu geliştirmesiyle hız
landı. Cebir artık soyut büyüklüklere odaklanabileceği daha
genel amaçlarına doğru bir sıçrama yapabilirdi.
Toplama, çıkarma, çarpma ve bölme gibi cebirsel işlem
lere ve karekök almaya geometride karşılık gelen işlemler
olduğunu gördük. Peki, bu işlemler hakikaten gerçekleşti
rilebilir miydi ? Viete iki sayı, a ve b'nin çarpımının, a ve b
kenarlarına sahip b ir dikdörtgenin geometrik inşasıyla aynı
olduğunu ve yine a'nın karekökünün alınmasının, alanı a
olan bir geometrik karenin bulunmasıyla aynı şey olduğunu
biliyordu. Pek i , b u fiilen nasıl yapılabilirdi?
Descartes Geometrie'sinin ikinci sayfasında bunun nasıl
olduğunu gösterdi.2 Önce çarpma: AB ve AC olarak adlan-
1 95
dırılmış iki doğru parçamız var diyelim. Bunları istediğiniz
şekilde yerleştirin ama bu ikisi A ucunda birleşsin ( bkz. Şe kil
1 6. 1 ).
1 birim
ŞEKİL 1 6. 1 : Çarpma.
B
A ı------+---------- c
o '---,,-
1 96
AC'yi O noktasında iki eşit parçaya bölün. AC çapın
da O merkezli bir çember oluşturun. B'den AC'ye dik
bir doğru çizin. Bu D'de çemberle kesişir. Bu durumda
BD = -./AB olur.
Bu işlemlerin hepsi cetvel ve pergelle oluşturulabilir ve
bu yüzden Eukleides'in aksiyomlanyla kanıtlanabilir nite
liktedir. Yalnızca cetvel ve pergel kullanılarak geometrik bir
yapıyla ifade edilebilen her problem aynı ı.amanda birinci
ya d a ikinci dereceden bir polinom denklemiyle de ifade
edi lebilir.
Kartezyen koordinat sistemi, salt bir konumlama sistemi
ya da bir yerden bir yere ulaşma yolu olmanın ötesinde
bir şeydir. Geometriyi cebir gözüyle görmenin bir yoludur.
Descartes ( ve aynı zamanda Fermat) bize son derece özel
bir şey vermiştir. Farklı düşünme yollan olduğunu göster
miştir. Bize bir problemi kavramsallaşnrmanın farklı yollan
olduğunu öğretmiştir. Rasgele bir açının sadece cetvel ve
pergel kullanılarak üç eşit parçaya ayrılıp ayrılamayacağı
şeklindeki antik geometri problemini çözmek isteyebiliriz.
Bu problem " doğru" ve " açı" gibi kelimelerle geometrik
şekilde doğal olarak ifade edilebilir. Fakat bizler bazen doğal
olduğunu d üşündüğümüz şey konusunda hataya düşebifu;
kavramsallaştırmanın getirdiği gereksiz çarpıtmalar yüzün
den kapana kısılabilir, sınırlandırılabiliriz.
D escartes bize kavramsallaştırma türlerinin birinden
diğerine geçmenin, geometrik problemleri cebirsel koordi
nat sistemine taşımanın yolunu sundu. Yunan geometricile
rin noktaları, doğruları ve eğrileri artık, fiziksel uzay algımı
zın prangalarından kurtulmuştu ve hayal gücünü içerisinde
yaşadığımız maddi dünyanın ötesine taşıyarak genelliğin
m ucizelerine doğru ilerleyebilmesini sağlayan soyut cebirsel
ifadelerle temsil edilebilirlerdi.
Rasgele bir açının üçe bölünmesi, üçüncü dereceden
belirli bir denklemin rasyonel bir kökünün olup olmadığı
1 97
sorusuna eşdeğerdir. Descartes, bizim şimdi bildiğimiz yan ı tı
biliyor olamazdı: Böyle bir kök yoktur.
Kartezyen sistemin geometri ile cebir arasında bağ
lantıyı bize nasıl sağladığını görmek için lise matemati
ğinde öğretilen bir şeyi kısaca hatırlayalım. Descartes'ın
(keza Fermat'nın) yarattığı koordinat sistem inin tam olarak
bizim bugün kullandığımız sistem olmadığını unutmayalım .
Aslında bu koordinat sisteminin ilk düşünülüşü de değildi:
1 4. yüzyılda yaşamış rahip Nicole Oresrne de benzer bir
fikre sahipti. Fakat Descartes'ın fikri, daha sonra ortaya
konacak bugünkü gelişmiş konsept için bir sıçrama tahtası
oldu. Dünyayı, tıpkı bilmediğimiz bir şehirde dolaşırken
yön bulmak için büyük bir b inayı kerteriz aldığımızdaki
gibi rasgele seçilmiş sabit bir nirengi noktası olan bir düz
lem üzerinde görmeye başlarız . Bu nirengi noktas ına (0,0)
diyelim; bu sembolün neden böyle olduğu birazdan anlaşı
lacak (bkz. Şekil 1 6 .3) . Düzlem, bir bilgisayar ekranının düz
yüzeyi gibi, (0,0)'dan geçen yatay ve dikey sayı doğrularına
sahip; ok yönündeki uzaklıklar pozitif ve aksi yöndeki
uzaklıklar da negatif değerler taşıyor.
y ekseni
. (9.7)
'
6
...
ŞEKiL I 6 . 3 : Bir noktanın konumu.
1 98
Bu düzlemde herhangi bir nokta seçin. Buna şimdilik P
diyelim. P'nin nirengi noktamız (0,0)'a göre nerede oldu
ğunu soralım. P'nin konumu için doğal bir tanım (başka
tanımlar olsa da) ( 0,0)'dan yatay ve dik ey yönlerde oklara
göre (istediğiniz herhangi bir birimi kullanarak) ne kadar
uzak ( pozitif ya da negatif) olduğudur. örneğin ( 9,7) sağ
üst köşedeki siyah noktanın ve (-1 0,4) çemberin solundaki
siyah noktanın konumudur.
Bu harika sistemi kullanarak merkezi (0,0)'da, yarıça pı
7 olan bir daireyi göstermek için tek yapmamız gereken, bir
ucu ( O,O)'da olan doğrunun çember üzerinde rasgele kesece
ği ( x,y) noktasını belirlemektir. Sonuçta bu doğru dairenin
yarıçapıdır ve bu yüzden her zaman 7 birim büyüklüktedir.
Tabanı x ve yüksekliği y olan üçgene Pythagoras teoremini
uygulayarak x2 + y2 = 72'ne ulaşıyoruz. x2 + y2 = 72 denk
lemini sağlayan her x, y sayı çifti bize bu 7 yarıçaplı çember
üzerindeki bir noktanın koordinat konumunu verecektir.
Tersinden, bu çember üzerindeki her noktanın koordinat
konumu, x ve y, x2 + y2 = 72 denklemini sağlamak üzere
( x,y) şeklinde olacaktır. Çemberi, bağların kurmanın ne
kadar basit olduğunu gösterme amacıyla sadece bir örnek
olarak kullandık.
Descartes geometri problemlerini çözmek için analitik
geometri denklemlerini güvenle kullanmış gibi görünüyor.
Bu şekilde de çözmüş, ama cebir ispatlarını hep geometri
yoluyla onaylama ihtiyacı hissetmiş. 3 Newton ve Leibniz
de sonsuz küçük hesaplarında aynısını yapmışlar. Bunun
başlıca nedeni her parçayı görmeyi arzulayan bütüncü
matematikçiler olmalarıdır.
Şaşırtıcı gözükebilir ama bilinen sabit nicelikler için
alfa benin başlangıç harflerini ve bilinmeyenler için sonraki
leri kullanan Descartes (küçük harf kullanımının ötesinde)
pek az sayıda yeni sembol icat etti. Bombelli ve Stevin'in
bilinmeyenin kuvvetleri için kullandığı gösterimde ufak bir
1 99
değişiklik yaparak bilinmeyenin sayısal kuvvetlerini üstsim
gelerle gösterdi. Ha evet, bir de bağ çizgisi ( " vinculum" )
denen ve çizginin alnndaki bütün terimlerin kök alınmadan
önce gruplanacağını belirtmek için, karekökü belirten eski
Alman sembolü .J ile birleştirilen yatay çizgi var. Bu, bizim
modem karekök sembolümüzdür: ✓ . Bunun ne kadar
önemli bir ilerleme olduğunu görmüştük.
Geometrie'de4 Descartes şöyle yazıyor:
z :o b, ııut
Z 2 :0 - aZ + b2 , ı.ıııt
Z 3 :O + a Z 2 + b2 Z - c3 , ı.1ııt
Z 4 ::0 + a Z 1
+ b2 Z 2 - c 3 Z + J-4, &c.
200
Sayfa 6 9'da ilk defa denklemin sanki bir 20. yüzyıl ders
kitabından alınmış gibi gözüken gayet net okunabilir bir
yazımına rastlıyoruz. 7
20 1
Fakat bir sorun vardı. Bir polinomda birden fazla bilin
meyen, örneğin bi r x ve bir y bulunabilir; bu yüzden Jx2 +
5y2 lndeks Planı kurallanyla yazılamaz. Descartes'ın n otas
yonu bizimkiyle aynı olduğu için daha çok seviyoruz ama
bunun bir nedeni de kendisinden önceki bulanık notasyon
lara göre daha iyi olması ve daha iyisinin ortaya çıkmamış
olması ... en azından şimdilik.
Bir sembol gelenekselleşerek yüzyıllarca kullanımda
kalabilir, ta ki yetersiz olmaya başlayacağı bir bağlam
ortaya çıkana dek. 1 6. yüzyıl İndeks Planı'nın başına gelen
de budur. Şu an polinom cebir notasyonu, önümüzdeki
birıyılda pek değişecek gibi gözükmeyen olgun bir gösterim
sistemidir. Pacioli'nin lk'i bazı yerlerde iki yüz yıla yakın bir
süre hayatta kaldı. Rudolff'un ✓ sembolü, gösterim açısın
dan daha az değerli bazı denemelerle rekabet ederken ufak
tefek değişikliklere uğrasa da, Descartes ona bir bağ çizgisi
ekleyene dek yüz yıl boyunca değişmedi.
Desca.nes'ın Geometrie'sinde, Alman karekök sembolü
�/'e kökü alınması gereken terimleri birleştirmek için bir
bağ çizgisi eklenmesiyle kullandığımız karekök sembolünü
görüyoruz (bkz. Şekil 1 6.4). 8 Biz nasıl bugün üslü göste
rimlerimizin kalıcı olduğunu düşünüyorsak, bazı kişiler de
muhtemelen Ik için aynı şeyi düşünmüştü.
21
Zxı - a +
F 4
- aa + bb.
202
İç içe karekökler görülüyor ki, buradan hayal gücünü
fazla kullanmaya gerek kalmaksızın iç içe geçmenin devam
ederek Viete'in ; 'ye yakınsayan harika n. Önmnc'sinin gös
terilebileceğini öngörebiliyoruz.
Florian Cajori, bize Descartes'ın yeni kök işaretini,
bağ çizgisi dahil şekilde ortaya a�ğını söylüyor. Merak
uyandıran soru şudur: Bağ çizgisi fikrini ilk kim ona
ya attı ? Francisci van Schooten 1 648 yılında Vıete'in
Opera mathematica'sını yayıma hazırlarken, yorumlannda
bağ çizgisini kullanmıştı. Hımın ... Şekil 1 6.4, Descartes'ın
Geometrie'sinin 1 659 tarihli Van Schooten edisyonunda.ki•
bir sayfadan alınmıştır. Descartes'ın anlaonak istediğini
basitleştirmek için bağ çizgisini Geometria'ya Van Schootcn
sokmuş olabilir mi ?
Çok şanslıyız ki Descartes etkili bir matematikçiydi ve
bir sonraki yüzyıla aktarılacak en iyi notasyonun standart
laşmasında yardımcı olabildi. Zira 1 7. yüzyıl, matematik
teki ilerlemeye yıllarca sekte vurabilecek her türlü garip ve
külfetli notasyon denemelerine sahne olmuştu.
Yunan geometriciler için bir eğri neredeyse statik bir
şekildi. Descartes eğriyi daha farklı düşünmeye başlamışn.
Onun koordinat sistemi bir kural gereği (denklem) dinamik
şekilde hareket eden bir noktalar toplamı ve reel sayılar x ve
y ile gösterilen konumlara (yani noktalara) sahip bir cebir
objesi olarak değerlendiriliyordu. Bu reel sayılar (koordinat
lar) karşılıklı olarak düzenlenmiş bir sayısal bağınn içerisine
girmişlerdi ve biri diğerinin izni olmadan değiştirilemezdi.
Bu yeni geometriye göre eğriler aslında değişkenler arası
bağıntılardı. Bu, matematiğin taktiklerini ve tanını kökten
değiştiren, kalkülüsü mümkün kılan ve hareketi ele alışımızı
sonsuza dek değiştiren çok büyük bir ilerlemeydi.
1 7. yüzyıl başlarındaki tipik bir ampirik gözlem, hava
ya a tılan bir cismin değişik zamanlardaki yüksekliğini bir
204
1 7. Bölüm
Semboller Kataloğu
du. Örneğin 22, yirmi iki sayısı anlamına mı, yoksa 2 çarpı
2 a nlamına mı geliyordu?
Yan yana yazmanın kullanılması, bir sembol değildi;
karışıklığa yol açan bir notasyon fikriydi. 15 4 5 yılında
Michael Stifel çarpma ve bölme işlemleri için sırasıyla M
ve D harflerini kullandı. 1 585'te Simon Stevin de aynı s ını
yaptı.
207
sayım çizelgele rinde tebeşirle çizilen işaretler olabilecek leri
ileri sürülmüştür. 5
Bu işaretler Stifel'in Arithmetica lntegra'sının 1 544
edisyonunda kullanıldı . Johannes Widmann'ın 1 4 8 9
tarihli çalışması Behende und hubsche Rechenung auff
ailen Kauffmanschafft'ta da (Ticarette Hızlı ve Düzgün
Hesaplama) karşımıza çıkmışlardı. Fakat Widmann'ın + 'sı
toplama işlemi değildi; "+2 beklenenden iki fazladır" gibi,
" fazla" anlamına geliyordu. Bir süre sonra toplama işlemi
için başka işaretler de ortaya çıktı. Favorilerden biri de p ya
da işlemi bir nicelikten ayırt etmek için p'nin üstünden ya da
üzerinden geçen bir çizgiyle birlikte p şeklindeki kısaltma
sıydı . Tartaglia toplamayı göstermek için Yunan harfi cp'yi
kullanmayı tercih etti. Eksi için kullanılan işaretlerin tarihi
Diophantos'un dönemine, yukarı doğru ya da aşağı doğru
bir ok gibi göründüğü zamanlara dek uzanı yordu. Yan
yatmış Latin haçı şeklindeki -+ popülerdi , hatta Descartes
Geometrie'sinde yer yer demir haç ( � ) bile kullandı; tabii
bunlar yeni bir harf baskısı oymamak için hurufat dolapla
rında bulabildikleri en yakın sembolü kullanan yayıncılar
tarafından da eklenmiş olabilir. 1 6. yüzyılın sonuna gelindi
ğinde +'den (bizim bölme işaretimiz) ='e (evet, bizim eşittir
işaretimiz), -'ye ve en sonunda, başka umut vaat eden
seçenekler denendikten sonra (\J 'ye dek çeşitli biçimler aldı.
Sonuncu sembolü Pierre Herigone Cursus mathematicus
adındaki "teferruatlı bir semboller kümesi ortaya atmadaki
pervasız denebilecek arzusu " nedeniyle ün kazanmış temel
matematik kitabının 1 634 tarihli baskısında eksi işareti için
kullanmıştı. 6 Eksiyi sembolize eden bugün kullandığımız
düz yatay çizgi içlerinde en basitiydi, fakat cümlelerde
tire olarak da kullanıldığı için bazı karışıklıklara da yol
açtı. 1 8. yüzyıldan önce eksi sembolü standa rtlaşmamıştı.
1 7. yüzyıl elyazmalarında aynı sayfada farklı eksi işaretleri
olduğu görülürdü.7
208
Oughtred'in 1 63 1 yılında x sembolünü ortaya a tma
sından sonraki yıllarda da çarpma sabit bir sembole sahip
değildi. Harriot bir nokta kullandı, Descartes da yan yana
yazmayı tercih etti. Bugün halen bu üç gösterimi de kulla
nıyoruz. Fakat bundan kimin sorumlu olduğu belli değil
-yazarlar mı matbaacılar mı? Daha sonra Oughtred bölmeyi
göstermek için iki nokta imini (:) kullanacakn. Arap kesir
sembolünde, iki niceliği bölmek için a - b, a/b ve i- örnekle
rinde olduğu gibi bir çizgi kullanılırdı. Şu an kullandığımız
sembol a + b Oughtred'in iki noktalı işaretiyle Arapların
kesirlerde kullandığı çizgi sembolünün bir birleş imidir. 8
İleride en önemli matematik notasyonlarından bazılarını
yaratacak olan Leibniz bile çarpma için v, bölme için n
i şaretlerini k ullandı. Bunların tutulmamış olmasına çok şaşı
rıyorum. Birbirlerinin yansıması olan ikili yapılan aslında
bölmeyi çarpmanın tersi olarak gösterdiği için çok akıllıcay
dılar. Sorun el yazısındaydı; ikisi birbirine kanşnrılabilirdi.
Bugün sonsuzluk için kullandığımız oo sembolünü
Romal ıların, çok büyük bir sayı olması nedeniyle 1 000
sayısını belirtmek için kullandıkları oluyordu (bkz. Şekil
4.7 ve 4. 8 ) . 1 6 . yüzyılın sonuna gelindiğinde bu işaret,
en iyi eşitlik sembolü yarışında Robert Recorde'nin yatay
çizgileri ve Xylander'ın dikey çizgileriyle anlamsız bir reka
bete girdi . Nihayet 1 655 yılında John Wallis Arithmetica
Infinitorum' unda onu sonsuzluğu belirtmek için kullana
na dek zavallı CX) sembolü bir onu bir bunu temsil eonek
üzere ortal arda dolandı . Yerini ancak 1 7 1 3 yılında James
Bernoulli'nin A rs Conjectandi adlı eserinde kullanmasıyla
sağlamlaştırabildi . 9
Herigone'un altı ciltlik eseri 1 642 yılında tamamlanıp
basıldığında cebir artık büyük oranda sembolikti. Yeni
matematik yazım biçiminden herkesin mutlu olduğu söy
lenemezd i. Neredeyse hiç sözel açıklama içermeyen birkaç
geometri kita bının basılması durumun geldiği son noktay-
209
dı. Herigone yöntemini açıkladıktan kısa bir süre sonra ,
1 648'de felsefeci Thomas Hobbes geometrideki sözel ispa t
tan sembolik ispata kayışla ilgili şöyle yakınıyordu:
210
1 8 . Bölüm
Sembol Ustası
21 l
ortamını ele geçirecek olan öngörülmeyen karmaşanın pek
de bilincinde değildi.
Gördüğümüz üzere Descartes birçok sembolü başka
larından alıp üzerlerinde değişiklikler yaparak geliştirdi.
Oughtred işe yarayıp yaramayacakları üzerinde fazla düşün
meksizin yüzlerce sembol üretti. Bazıları açıkça sorunlu o lsa
da, tutarlılıktan şaşmama adına bunları kullanmaya devam
etti. Herigone da aynı şekilde davrandı.
Öte yandan Leibniz'in berrak yazma çabasında öncelik
sembollerdeydi. İnsan düşüncesine ilişkin tüm alan larda
mükemmel bir notasyonun, konunun anlaşılabilmesi için
vazgeçilmez olduğuna inanıyordu. Şöyle yazmıştı: " Gerçek
yöntem ilerleyişimizde bize bir Ariadne ipi gibi yardımcı
olmalıdır; yani aritmetik öğrenen kişi için oluşturulmuş
işlem formülleri ve geometride çizilen doğrular gibi zihne
rehberlik edecek mantıklı ve somut bir araç olmalıdır. '' 2
Yunan mitolojisinde Ariadne, Girit kralı Minos'un güzel
kızı; Theseus ise labirentte Minotauros'a kurban edilmek
üzere Atina'dan gönderilmiş oğlandır. Theseus'a aşık olan
Ariadne ona mağaraya girerken çözeceği bir ip yumağı
verir. İp, Minotauros öldürüldükten sonra mağaradan çıkı
şın ipucudur. Theseus, Minotauros'u öldürüp mağaradan
çıktıktan sonra Ariadne'yi Naksos Adası'na bırak arak terk
eder. [ İngilizcede] "ip yumağı'' anlan11na gelen clew kelimesi
evrimleşerek bugün kullanılan clue [ ipucu] halini almışrır.
Açıkça Leibniz Ariadne'nin ipi seınbolünü kullanarak,
matematik ve onun doğru akıl yürütme gücüne ulaşmanın
ipucunun, notasyonun özelliklerinde yattığı d üşüncesini
vermek istemiştir. Kendisinin kalkülüs notasyonu, ele alınan
konunun işlemlerine ve temel n1antıksa l işlemlere o kadar
n1ü kemmel uymaktadır ki, sıradan bir öğrenci bile idrak
etıne konusunda hiç şüphe duymadan akıl y ürütme labi
rentlerinde bu ipe tutunarak düze ulaşa bilir.
Leihniz sembolleri, kavran1sal güçleri ve sınırlarıyla
birlikte kavrıyordu. Tanıdığı herkesle yazışarak, titizliğini
2 12
bilen dönemin önde gelen matematikçilerine danışarak, bazı
semboller üzerinde değişiklikler yaparak, bazılarını tümden
reddederek yıllar boyunca denemeler yapn. Recorde'nin
eşittir işaretine kanı kaynamamışn ve çoğu zaman bunun
yerine zımbaya benzer n sembolünü kullanmayı tercih etti.
Sanının bu iki taraf arasında bir köprü anlamına geliyordu.
Bugün, f'nin x'in her değeri için bir y sayısı verdiğini
belirtmek için "y, x'in fonksiyonudur ,, diyor ve y = f ( x)
gösterimini kullanıyoruz. Leibniz 1 692'de eğrilerdeki teğet
ler hakkında yazarken daha sınırlayıcı bir notasyon ortaya
atn. Ona göre bir fonksiyon, cebir ve analiz işlemlerinden
oluşan bir ifadeydi; örneğin ax + b Ja2 - x 2 toplama, çıkar-
- ma, üssünü alma ve köklerini alma cebir işlemlerinden
oluştuğu için bu nitelikteydi. Fonksiyon kavramı 1 837'ye
dek çeşitli d eğişikliklere uğradı. Bu tarihte Gustave-Peter
Lejeune Dirichlet bugün matematikte kullandığımız dahice
tanımı yaptı: " Eğer x'in her değeri y'nin benzersiz bir değeri
ne k arşılık geliyorsa y, x'in bir fonksiyonudur. " Dirichlet'in
tanımı karşılık gelmenin nasıl olacağı konusundaki tüm
sınırlamaları ortadan kaldırıyordu. Descartes bu kadar
özgür bir tanıma sahip değild i; denklemleri eğrilerle ilişki
lendirmesi, bu yüzden de uzaydaki noktaların zamana karşı
harek etinde olduğu gibi bir değişkenin bir başkasına göre
nasıl d eğiştiğini araştırması gerekiyordu.
Leibniz'in icat ettiği iki yüz yeni sembol içerisinde diferan
siyel ve integral kalkülüs sembolleri de vardı. Kalkülüs dersi
alan herkes "y'nin x'e göre türevi" anlamına gelen ! sembo
lünü gönnüştür ( bkz. Ek A).
: niçin bu kadar iyi bir semboldür? Gerekçesiz sembo
lik manipülasyonu sorgulamadığımızda : bir kesir olarak
düşünül ebilir; : = x gibi bir eşitliğin her iki tarafı dx'le çar
p ıldığında dy = xdx elde edilir. Ne kadar kullanışlı ! Bu garip
küçük değişkenler dx ve dy'nin gerçekten de sentetik olarak
c ebir kurallarına uyduğu ortaya çıkar.
213
Leibniz'in diferansiyel kalkülüsteki dx , dy ve integral
kalkülüsteki J sembolleri, kalkülüs alanında çalışan diğer
matematikçilerin kullandığı sembollerin hepsinden çok
daha üstündü. Newton'ın ya da Fermat'nın sembolleri
hayatta kalsaydı olacaklarla karşılaştırıldığında kalkülüs
dünyasında hayatı müthiş kolaylaştırdılar. Dizgiciler sayfa
!
nın sanr aralığı yapısına uymayan gibi üç katlı sembollere
itiraz etriler.3 Az daha bunun alternatifi olan J y şeklindeki,
sanki d'nin üstü kırılmış ve sola kaydırılmış gibi ya da bu
kırılmış uç, üstsimge şeklinde bir 1 'miş gibi görünen sem
bole mahkum olacaktık. Asıl bu kadar saçma bir sembolün
dizgicilerin kabusu olacağını düşünüyorum. Şanslıyız ki,
tutunamamış.4
Dizginin bu örnekteki gibi göz önüne alınması da sem
bol tasarımında önemli bir etmendi. Leibniz bir işlemin, bir
dizi terim üzerinde yapılacığını gösteren bağ çizgisi kullanı
mına yönelik kabul görmüş uygulamayı devam ettirdi; bağ
çizgisi işlem görecek terimlerin hepsini kapsayacak şekilde
uzatılıyordu. Bu da dizgiciler açısından sorunlar yarattı ve
bu yüzden Leibniz sayfa üzerinde satırlar arasında ki boşlu
ğu genişlenneyen başka bir yol icat etti. Böylece dizgicilerin
gönlünü almak ve sayfanın daha güzel görünmesini sağla
mak amacıyla hangi terimlerin dahil edileceğini gösterecek
bir çift parantez kullanma fikrini ortaya attı.
Leibniz sembol reformunun başarılı olacağından çok
emindi. Böbürlenerek şöyle yazmıştı:
214
1 9 . Bölüm
Son Sihirbaz
215
ve günün birinde bir gezegeni yörüngesinde tutan kuvveti, tabii
buna kuvvet dersek, ölçecek kişi de oymuş. 3
216
Newton'ın metin leri darmadaAınık ha ldeydi. Tom, 1 7. yüz
yıl matematik ta rihi hak k ında ki yü ksek li�ans teı.i ü1_.erinde
C',a mhri�'de ça lışma larını sürdürürken mevcut matematik
tarihi hil�ilerinin çoğunun kuşkulu ve üstünkörü olduğu
nu düşünmeye haşlamıştı. Cambridge'de bir kütüphane
görevlisine Newton 'ın metinlerine ulaşıp ulaşamayacağını
sormuş ve kendisine göz gezdirmesi için hemen sekiz kutu
yazı verilmişti. Tom'un sekiz ciltlik eserini hazırlaması tam
�;rmi üç yıl sürdü.
Ara sıra ben de, gizemli bir lezzet bulmuş olan bir farey
le paylaştığımızı düşündüğüm VII. Cilt'e göz atarım. 6 Her
seferinde bir sayfa ama; çünkü tek başına yedinci cilt bile,
üzerinde düşünmek için bir ömür harcansa yetmeyecek
kadar bilgiyle doludur.
Newton bilinmeyen değişkenleri, bir eğri boyunca akan
nicelikler olarak düşündü. Latince fluxus'tan ["fluid": akış
kan] yola çıkarak Fluent [ akış değişkeni] adını verdiği bu
şeyler, bugün bizim bağımlı değişkenler dediğimiz x'lere çok
benzer ama zamana bağımlılıklarıyla sınırlanmışlardır.
1 704 yılında, ilk kullandığından neredeyse kırk yıl sonra
Newton bunları şöyle değerlendirmektedir:
217
sabitti , statikti, denklemi tarafından tanımla nmı ş ve sonsuz
küçüklükte kenarla rıyla sonsuz bir çokgenden olu şmu ştu . 8
Öte yandan Newton eğriyi dinamik olarak ele alıyor ve eğer
eğrinin izlediği yolla sınırlanmamış olsaydı parçacığın uçup
uzaklaşacağı yöndeki teğetin olduğu yerde hareket eden bir
parçacığın izi olarak düşünüyordu. Eğrilerden nicelikleri
temsil eden "nokta akışları" olarak bahsediyordu, ama yine
de kalkülüs açısından bunlar Leibniz'in statik eğrileriyle
aynı şeyler anlamına geliyordu.
Zaman değiştikçe eğri üzerindeki nicelik, eğri boyunca
yeni bir niceliğe akıyordu. Bir akış değişkeninin değişim
hızı "akış değişkeninin akışıydı " ve bu, tek noktalı x, y,
z'ler şeklinde sembolleştiriliyordu; noktalı harfler denen bu
semboller standart akış notasyonu olarak çok çabuk kabul
gördü. (Ayrıntılar için bkz. Ek B.) İlginçtir, daha yüksek
türevler değişkenlerin üzerinde daha fazla sayıda noktayla
gösteriliyordu, dolayısıyla =J,'' , y akış değişkeninin sekizinci
akışı anlamına geliyordu ve bu y akış değişkeninin akışı
nın akışının akışının ... akışı ( 8 kere) demekti . Birisi y gibi
bir şey yazmayı akıl edene dek sanki eski üssel sıralama
hikayesinin yeniden yeniden anlatılması gerekiyordu. Aynı
şey için bizim kullandığımız nıodern Leibnizci notasyon
d8 y bundan çok daha tatmin edici bir gösterimdir. Sekizinci
türev için ddddddddy ifadesinin okunmasının gerektiğini
bir düşünün. Leibniz'in zamanında bu kad a r yüksek değerli
bir türevin alınmasına ihtiyaç olınayabilir, ama sonuçta
daha karmaşık terimlerin ortaya çıkması da kaçınılmazdır:
1 2ddddddddxdddddydddddz gibi kabuslarla ister istemez
karşılaşılacaktır. Şansımıza Leibniz'in notasyununda bu,
1 2d8 x.d 5 y.d 5 z şeklinde gösteriliyordu.
Kısıtlayıcı notasyondaki bir başka problem de akışların,
genelde zaman değişkeni t olan ama böyle olması da şart
olmayan bağımsız değişkenin kavramsal doğasına açıklık
kazandıracak bir bağlamı gerektirmesiydi. x'in akışının
218
zaman deği şkenine göre olduğu anlaşılıyordu ve dolayısıyla
notasyonuyla ı
aslında x'in hızından başka bir şey değildi; bu, Leibniz'in
Newton'ın notasyonuyla da x, şekJinde
ifade edilirdi. Bunun modem dilimizdeki karşılığıysa x'in t'ye
göre türevidir.
Newton'a göre kalkülüsün temel görevi verilen akış
deği şkenlerinin akışlarını ve verilen akışların akış değişken
lerini bulmaktı. Fakat Newton da yaşamı boyunca birkaç
farklı yaklaşım geliştirdi ve aynı zamanda sonsuz küçüklerin
de savunucusuydu. 9
Bir örnek olarak y - x2 = O'ı ele alalım; x yerine x + xo ve
y yerine y + yo'yu koyabiliriz. (Newton'ın x0'in akışını nasıl
bulduğunu görmek için bkz. Ek B.) Buradaki o "o" harfidir;
çok çok küçük ama sıfır olmayan bir niceliği ifade eonek
için kullanılmıştır. Aslında bu Newton'ın sonsuz küçük bir
nicelik olarak adlandırdığı şey olmalıdır; ne anlama geliyor
sa artık . . . Bu yaklaşımla denklem şu hale gelir:
y + yo - (x + xo)2 = Ü
Bu da şununla eşdeğerdir:
y + yo - x 2 - 2:xxo - x2 o2 = 0
219
kurallara uygundur. Fakat o'nun sıfır olmadığı ama (ne
anlama geliyorsa) sonsuz küçük olduğu öne sürülürse işte
bu İrlanda, County Cork'taki Cloyne Angl ikan Psikoposu
felsefeci George Berkeley'e göre birkaç önemli soruyu
cevapsız bırakır:
22 1
ve tiyatro oyunları üzerine konuştukları, mektuplarını alıp
en yeni bilimsel haberleri duyabildikleri yerlerdi . Bilim
akademileri ve toplulukları kuruluyor ve bunlar dergilerin
yayımlanması, yeni araştırma yöntemlerinin geliştirilmesi
ve pahalı ölçüm aletlerinin üretilmesi için maddi destekte
bulunuyorlardı .
Newton 'ın ölümünden sonraki elli yıl içerisinde Denis
Diderot ilk ansiklopedinin on yedi cildini tamamlayacak,
Edward Gibbon Decline and Fail of the Roman Empire
(Roma İmparatorluğu'nun Gerileyiş ve Çöküş Tarihi) ese
riyle dünyayı sarsacak, Jean-Jacques Rousseau Du contrat
sociafı (Toplum Sözleşmesi) yazacak, James Watt buhar
makinesini yapacak, Mozart serenat ve senfonilerini yaza
cak, Bach ölecek ve Beethoven doğacaktır.
Köle ticareti artmış ve Avrupa'nın her tarafında s ömür
geler, ticaret ve deniz hakimiyeti nedeniyle savaşlar s ürüyor
olsa da, Aydınlanma Çağı'nda bilim, sanat, edebiyat ve
pratik icatlar patlama yapmak üzereydi. Orta sınıf giderek
daha bilgili hale geliyor ve sadece siyaset değil, bilim ve ede
biyat üzerine de düşünmeye başlıyordu.
Küresel bilgi otobanları felaketler, entelektüel dünyadaki
gözde konular ve bilimsel keşiflerle ilgili haberleri yaymak
üzere işbaşındaydı. Çok çarpıcı bir şekilde dallanıp budak
lanarak gelişen insan kültürü hareketleri ç ok geçmeden
daha büyük keşiflere yol açacaktı, fakat daha da önemlisi
gezegenin hareketlerini (top gülleleri ve oklardan bahsenne
ye gerek bile yok) kalkülüs belirliyor gibi görünüyordu . 1 3
Bilimin buğulu ufuklarına şahit olunan bir çağdı bu; ders
kitabı yazarları da sayıları hızla artan üniversite öğrencileri
ne matematiği aktarmanın yeni yollarını arıyorlardı .
222
3. Kısım
Sembollerin Gücü
223
20. Bölüm
Zihinde Buluşma
226
bozucu biçimde Yunanca gibi görünür; bunun bir nedeni de
gerçekten de Yunanca olmalarıdır.
Alfred North Whitehead bize meydan okuyor:
x+y=y+x
(x +y) + z =x + (y + z)
xXy=yxx
(x X y) X z = X X (y X z)
x x (y + z) = (x X y) + (x x z)
227
miz kelimelerle iletir. Bazı keliıneleri de belirsiz anlamların
düzenlenmesi yoluyla, rakip anlamların hangisinin bağlama
daha iyi uyduğunu değerlendirerek öğreniriz (ya da öğren
mişizdir). Bir sandalye ile bir tabure, bir fincan ile bir kupa,
bir kapı ile bir geçit arasındaki fark nedir?
Matematik sembolleri de bazen örtük anlamlara sahiptir,
ama onlann amacı saf düşünceyi öne çıkarmaktır. Bir n1ate
matik sembolünün neyi simgelediğini bağlamdan çıkarmak
da mümkündür. Biz matematik sembollerinin anlamlarını
çoğunlukla tanımlarından öğreniriz: Çoğunlukla, çünkü
usule uygun matematikte, deneyimlenmiş aşina özelliklerle
ilişkilendirilemeyen tanımları herkes kolayca kavrayamaz.
Warwick Üniversitesi'nden David Tall ve Kudüs İbrani
Üniversitesi'nden Schlomo Vinner çığır açan makalelerin
de, muallak tanıma ilişkin birçok kavramın muntazam bir
tanım doğmadan önce, kişisel imgelerden oluşan bilişsel bir
yapı halinde zihinde zaten var olduğuna dikkat çekmekte
dirler. 4
Sembolik dilin, bilinçaltına anlık imgesel göz atışlardan
gelen kendi örtük anlamlarını geliştirdiği kesindir. Ancak
en iyi semboller, anlama tam olarak işaret eden ama yine
de zihnin hızla benzer bağlam örüntülerinden oluşan veri
bankasında karşılaştırma yapması, aktarması ve bilinmeyen
şey ile bilinen şey arasında yaratıcı bir ilişki kurması için
dolaşmasına izin verenlerdir.
Matematikte semboller içeriğin kesin şekilde ifade edil
mesi için kullanır. Ünlü klasik eseri On Growth and
fomı'da (Gelişme ve Biçim Üzerine) D'Arcy Thompson,
gökkuşağının şekli ile bir hortumdan fışkıran suyun şekli
arasındaki farkı nasıl ortaya koyacağımızı sorar. 5 Şeklen
aynı olabilirler; hatta her ikisi de gökkuşağının bütün
renklerine sahiptir. Her ikisi de su damlacıklarından oluşur.
Gündelik dilde bunların benzer görünün1lü, eğriliği az olan
yaylar olduğunu söyleyebiliriz.
228
Fakat bu eğrilere sembollerin gözünden baktığımızda
çok farklı şekillerde olduklarını görürüz. Gökkuşağının üu
rindeki bir noktanın (x, y) koordinatlan y = Jaz - x z denkle
mine, hortumdan çıkan suyun üzerindeki bir noktanın (x, y)
koordinatlarıysa y = ax2 + bx + c denklemine uymak wrun
dadır; buradaki a, b ve c, eğrilerin iki uç noktası arasındaki
yüksekliğini ve genişliğini belirleyen sabit sayılardır. Biri bir
yarıçember, diğeri bir paraboldür. a, b ve c parametrelerini
ne kadar kurcalarsanız kurcalayın, iki eğri çakıştırılarak tek
bir eğri haline getirilemez. 6
Doğru ve uygun sembolleri kullanarak, doğal dilin
gözünden bakıldığında soluk ve bulanık görülebilen örün
tüler, simetriler, benzerlikler ve farkları daha net görebiliriz.
x2 + y2 = xy + 4 denklemini ele alalım. Hımın . . . Şu xy
terimi olmasaydı, elimizde basit x2 + y2 = 4 denklemine
uyacak, yarıçapı 2 olan bir çemberimiz olurdu. Ama xy
terimi var; o halde bu, çemberde nasıl bir değişiklik yaranr?
Bu terim nedeniyle iki değişkenimiz x ve y birbirine öyle bir
dolanmıştır ki, denklemi sadeleştirecek bir dönüşüm olma
dan birbirlerinden ayrılamazlar. Fakat orijinal denklemdeki
x ve y simetrisi bize eğrinin geometrisi hakkında bir ipucu
verir. x ve y'yi birbiriyle değiştirirseniz, yine tam olarak aynı
denklemi elde edersiniz. Aha! İşte bu, eğrinin y = x doğ
rusuna göre simetrik olduğu anlamına gelir. Gerçekten de
eksenleri saat yönünde 45 derecelik bir açıyla döndürür ve
elde ettiğimiz yeni eksenlere s ve t adlarını verirsek, denklem
mucizevi biçimde 3s2 + t2 = 8 biçimini alır. Bu yeni biçimde
st terimi yoktur; s ve t çarpma yoluyla birbirine dolanma
mıştır. Bu güzel denklemi s ve t koordinatlarına göre çizdi
ğimizde ortaya çıkan resim, (0,0) merkezli bir elipstir ve s ve
t eksenlerine göre simetriktir.
x2 + y 2 = r2 denkle minin simetrik formu nasıl ÇEı\'1BER!
ÇEMBER! diye bağırıyorsa, xy terimi de aynısını yapar:
x'in y'ye çarpmayla yapışması, serebral korteksimizin sol
229
yarısına hemen DÖND(JRME! DÖNDÜRME! diye sesle
nir. Bu 45 derecelik dönme, x ve y değişkenlerini bi rbi rinden
çözerek xy teriminin ortadan kalkmasını sağlar.
Bir denklemdeki simetri her zaman, o denklemi betim
leyen eğrinin geometrisinde bir tür simetri anlamına gelir.
Bizim x2 + y2 = xy + 4 denklemimizde de durum aynıdır.
Eğri, yatay eksenle 45 derecelik bir açı yapan iki diyagonal
doğruya simetrik bir elipstir.
Zihin eğrinin bir elips olduğunu söyleyecek kadar hızlı
işlemeyebilir, ama denklem bize bu şey her neyse onun
y = x doğrusuna göre simetrik olması gerektiğini söylemekte
oldukça hızlıdır; zira x'in y'yle yer değiştirmesi eğriyi değiş
tirmez. Yapabileceği tek değişiklik, değişkenlerin isimleriyle
sınırlıdır.
Cebir ile geometri arasındaki bağlar neredeyse görünmez
olsalar da, kopmaz niteliktedir. Cebir işlemlerine görsellik
kaz.andırırlar. Bize zihinde, kelimelerle sadece ima edilebi
len örüntüler, bağlantılar, benzerlikler ve garip buluşmalar
sağlarlar. Whitehead'in meydan okumasını kabul edelim ve
x 2 + y2 = xy + 4'ün geometrisini, denklemin tam anlamını
hiçbir sembol kullanmadan yazarak görmeye ç alışalım .
Yapılabilir; ama beyindeki kan akışını hızlandırmadan
olmaz.
Simetri birçok biçimde olabilir. " George Was hington'ın
beyaz atının rengini" soran esprili bilmece aslında bizi yanıt
için sorun un kendisini incelemeye davet eder. Kares i 4 olan
sayının karesi nedir diye sorduğumuzda aslında yanıtı soru
nun içinde vermiş oluruz. Sembolik yönden soru y anıttır ve
yanıt da sorudur: (../4 ) 2 = 4 . Yüzeyde bu totolojik özdeşlik
yeni bir bilginin peşinde değildir, hatta herhangi bir bilginin
de peşinde değildir. Fakat bunu semboller yoluyla tüm pozi
tif sayılar için genelleştirilmiş ( vx ) 2 = x şekliy le gördüğü
m üzde, yaratıcı yeteneğimiz benzer sorular sormay a yönelir:
( 1/i) 3 = x özdeşliği doğru mudur? ( 1/x ) 4 = x özdeşliği doğru
230
mu ? Peki ya bütün pozitif tamsayı n'ler için, ( Vi )" = x doğ
ru mudur?
Yeteneklerim iz buradan 'Vi sembolünün yeni bir kavra
nışına sıçray abilir. Eğer x0 x'in kendisiyle n kere çarpılması
demekse ve eğer n ve m pozitif tamsayılar olmak üzere ( x" )m
= xnxm ise, bu durumda x-;; sembolünün Vi 'in yerini a lınası
mümkündür; yani böyle bir sayı olduğunu varsayarsak
"n'inci kuvveti x olan sayı" . Bu şekilde cebir ı.aten bilmekte
olduğumuz şeyi doğrular,, ama aynı zamanda kendisini bir
üsler aritmetiğine doğru da genişletir. Şöyle ifade edebiliriz:
ı
- n -xn
( X nı ) = Xn = x1 = X
23 1
Sayılar on parmağı, iki gozu, bir burnu saydığımız
başlangıç aşamalarından bu yana çok ilerledi. Artı k sadece
gördüğümüz şeylere ve saymamız gereken şeylere karşılık
gelmiyorlar. Modern matematik tanımlamayla, a kıl yürüt
meyle ve bize sembollerle görünür olan örüntülerle ilgileni
yor. Hatta tanımlar matematik kurallarına ve sembollerin
diline uyduğu müddetçe, gündelik dilimizdeki k elimelerle
ve sezgisel kavramlarla, özellikle de sezgisel fiziksel kavram
larla çelişebiliyor. Görülebilir doğanın ötesinde ki mantı k
dünyalarının kapılarını açıyorlar. Bunun e n bariz örneği,
rasyonel sayıların ötesinde neyin yattığını anlamaya başladı
ğınızda oluyor. Yalnızca soyut matematik dili, aşırı gelişmiş
sembolik algısıyla ötede yatan şeyi görebilir.
Bir zamanlar karesi negatif olan bir sayının var olabil
mesi bu ötenin de ötesinde gibi gözüküyordu . y-i gibi
sanal bir şeyin nasıl bir kullanımı olabilir? x 2 - 2x - 2 = O
denklemini çözmek için doğru sembolik dili kullandığınızda
akla yatkın iki sonuç bulursunuz: 1 + -/3 ve 1 - Y3 . Fakat
aynı sembolik dili ikinci dereceden x2 - 2x + 2 = O denklemi
üzerinde denediğinizde ne çıkar? İki garip çözüm : 1 + -Fı
ve 1 - Fi . Bu çözümlerden istediğinizi alın, karesini alıp
kendisini iki kere çıkartın ve 2 ekleyin. Sonuç s ıfırdır. Ayrı
ayrı bu çözümler işe yaramaz gözükebilir; aına birbirleriyle
toplayın, kolayca 2'ye ulaşırsınız. Diğer bir deyişle garip
y-İ terimi çözümleri denkleme yerleştirdiğinizde ortadan
kaybolur. 7
1 6 . yüzyıldan gelip bu bölümü okusaydınız 1 + Fı ile
1 - Fı 'i toplayarak 2 elde etme işinde şüpheli bir yön
olduğunu düşünebilirdiniz (ki düşünmeniz de gere kirdi ) .
Böyle bir toplama Fi - y-İ = O olduğuna işaret eder.
Bu doğru mudur ? Modern yanıt şudur: " Kesinli kle; x ne
olursa olsun, x - x sıfıra eşit olmak zorundadır. ,, Bunun arit
metiğin olağan kurallarına uyan sayılar için doğru olduğu
kesin. Fakat şu ana kadar bildiğimiz tek şey, Fı 'in ikinci
232
dereceden bir denklem üzerinde gerçekleştirilen sembolik
cebirin bir sonucu olarak ortaya çıkmış bir şeyin sembolü
olduğu. Fı hakkında aslında, tanımı gereği "kendisiyle
çarpıldığında'' (bu da ne demekse) "negatif sayı - 1 elde
edilir n şeklinde bir özelliğe sahip gizemli bir şey'i simgelediği
haricinde hiçbir şey bilmiyoruz.
( Günümüzün notasyonuyla) x2 - 2x + 2 = O gibi ikinci
dereceden bir denkleme dek izi sürülebilecek gerçek dünya
o lgu larının var o lduğuna dair bariz bulgular olmadığı için
geçmişten gelen yabancı olarak siz 1 + Fi ve 1 - Fı 'in
saçma sonuçlar olduğunu düşünebilirsiniz. 16. yüzyılın
sonundan geliyor ve dik koordinat sisteminde ikinci derece
den denklemlerin çizimi konusunda bilgi sahibi olsaydınız
grafiğin, tepe noktası (0,2)'de olan bir parabol olduğunu
söyleyebilirdiniz. Bu x-ekseninin iki birim üzerinde bir nok
tadır. * y'nin değerinin sıfır olduğu bir x yoktur.
Ama daha öteye bakmalısınız. Dik koordinatları bir
kenara atın ve farklı bir şey düşünün. Eğer şimdi, a ve b
reel sayılar kulübüne çoktan kabul edilmiş herhangi iki sayı
olmak üzere, a + by'=ı formundaki bütün sayılan sayı sis
temimize kabul edersek ne olur? Böyle bir kabulün aptalca
olacağını düşünüyor olabilirsiniz; ama sembolik açıdan, bu
şey ler her neyse, hepsi bizim olağan sayılarımızın dilbilim
ve söz dizimi ne son derece uygundur. Alelade sayıların tüm
yasaları na uyuyor gibi gözükmektedirler: İki ekle, ilci çıkaı;
ikiyle çarp, ikiye böl, yine a + bFi 'in bir başka formunu
elde edersiniz. Bütün olağan yasaların geçerli olduğuna
inanın ve hepsini uygulayın! Fakat neden bu sayının temsil
ettiği şeye dair artık alışmaya başladığınız Fi. sembolünün
imgesi dışında ( 1 , 2, 3 , . . . gibi normal sayılar ya da 3/4, ıt,
- - - - -- ---- ------ --
234
sayılar hayatımıza girdi. Peki, bu karmaşık sayılar denen
şeyler neyi sayıyor ya da ölçüyor? Belki de onlara "sayı
çiftleri" adını vermeliydik, ama bu bile bizim normal sayı
al gı mızı tatmin etmezdi. Zaten sayı çifti de değildirler; zira
çiftin ikinci sayısına eklenmiş şu yapışkan şey vardır. 8
Tam sayılar için sahip olduğumuz imgeler bir doğru
şeklindedir. Her tamsayı, pozitif tamsayılar sağa, negatif
tamsayılar sola doğru olmak üzere O'dan bir birim uzaklığı
ölçer gibi konumlanır. Aynısı devirli ondalık sayılar olarak
yazılabilen rasyonel sayılar ve reel sayılar için de geçerlidir.
Uygarlığımızın getirdiği bilinçte sayıların, bulanık olsa bile,
zihinde bir resmini n canlanmasını arzulayan bir şey vardır.
Fakat karmaşık sa yıl a rın görselleştirilmesi, daha yarancı bir
çaba gerektirir ( bkz. Ek D) .
Zamanında sayı kavramı basit bir sıfat olarak temsil edi
lirdi: " on" parmak . Çok çok sonraları bir isim haline geldi:
sayılabilir adlara ihtiyaç olmadan sadece "on" . Sembollerin
matematik diline sel gibi aktığı 1 6 . yüzyılın ortalarından
itibarense, sayı tanımı kavramsal olarak bir varoluş tipini ya
da eylemini kapsayacak şekilde genişledi. Şimdi de i'ye sahi
biz; bir eylem olan bir sayı bu: 90 derece döndürme eylemi.
Karmaşık sayılara gelirsek: Cardano'nun üçüncü dere
ceden polinomlara çözüm formülünün sanal sayıların ( piş
manlık yaratan isimlerine rağmen) faydalı olabileceği fikrine
yol açtığı dönemde en saygıdeğer matematikçi ve felsefeciler
bile bu s ayıların gizemi karşısında şaşakalmıştı. Bu kısmen
de tatbik edilememelerinden kaynaklanıyordu. Güller başka
bir i simle de aynı güzellikte kokuyorsa, o halde � sanal"
haricinde bir isim alacak y-İ de aynı şekilde gerçek ola
caktı. Sonuçta bunun talihsiz bir isimlendirme olduğu açık.
Negatif sayılar x + a = b gibi denklemlerle oynanırken
ortaya çıktı. Sanal sayılar x 2 + a = b gibi denklemle rle
oynanırken ortaya çıktı . Dolasıyla denklemin saçma olup
olmaması, a ve b sembollerinin ilişkisine ve negatif sayıla-
235
nn kareköklerinin meşruluğuna d ayanmaktadır. a, b'den
büyük olduğunda bir problem doğar: Bir sayı çarpı kendisi
negatif sonuçlanmaktadır. Biz negatif sayıların karekökleri
ni sayılar kulübüne kabul etmedikçe, bu tür bir şey s açma
ve anlamsız olur. Bu anlamsızlığın anlamlı olması için
matematiğin temel sorusuna yeniden dönmemiz şarttır (sayı
nedir? ) ki, böylece x2 + a = b formundaki bütün denklem
lerin çözümleri bir anlama kavuşsun. Biz a ve b rasyonel
sayılar olduğu sürece ✓b a'nın (her zaman) bir anlama sa
hip olmasını isteriz.
Belki de gizemli bir şekilde bu a nlamsız görünümlü i
sembolünün, sanaldan ziyade gerçek bir şey olarak biraz
meşruiyeti, bir miktar geçerliliği vardır. Belki de bu garip,
anlamsız semboller bir biçimde problemlerin çözümlerine
ulaştıracak ve geçerli sonuçlar doğuracak şekilde kullanı
labilir.
Whitehead biraz da alaycı bir tonla şöyle demiştir:
236
her pozitif sayıyı negatif ve her negatif sayıyı pozitif yapmı ş
olursunuz. Reel sayılar doğrusuna grafik olarak bakarsanız,
sayı doğrusunu bir bütün olarak ilk baştaki görünümünden
1 80 derece döndürmüş olursunuz. Daha önce sağa doğru
artan sayılar, sola doğru artan sayılar haline gelir. Herhangi
bir karmaşık sayıyı i'yle çarpın, bu durumda da onu ilci
boyutlu düzlemde saat yönünün tersinde 90 derece döndür
müş o lursunuz.
(x, y, z) şek linde bir üçlüye dayanan üç boyutlu bir sayı
sistemi o luşturmaya çalıştığınızda, kaçınılmaz olarak "sıfır
böleni" (çarpımları sıfır olan, ama kendileri sıfır olmayan
sayılar) adı veri len, denklemlerin çözümünde kullanılan
normal cebiri altüst eden nahoş şeylere sahip bir sayı
sistemine u laşırsınız. Bu yüzden üç boyutlu uzayı atlayıp
sıfır böleni olmayan ve birleşme özelliğine uyan -a.(b.c) =
(a. b) .c- bir sayı sistemi oluşturmanın mümkün olduğu bir
sonraki boyut olan dört boyutlu uzaya gidin. Bunun bir
bedeli de var elbette: Şimdiye dek karşılaşnğımız tüm sayı
larda var o lan değişme özel liğini feda ennek zorundayız; a.b
artık b.a'ya eşit değil.
19. yüzyılda yaşamış İrlandalı matematikçi Wılliam
Rowand Hamilton'ın verdiği isimle dördeyler, karmaşık
sayıları ve değişme özelliği hariç cebirin bütün yasalarına
uyan bir çarpım sistemini içeren, dört boyutta geçerli yeni
bir sayı sistemine aittir. Hamilton, dördeyleri Dublin'de karı
sıyla yürüyüş yaparken keşfetti. Şöyle yazmıştır: uHemen o
anda ve orada düşüncenin galvanik devresinin tamamlan
dığını hissettim ve saçılan kıvılcımlar, o zamandan bu yana
kul landığım şekliyle i, j, k arasındaki temel denklemler
oldu. " 1 0 (Dördeyler hakkında daha fazlası için bkz. Ek E.)
Whitehead'in meydan okumasını bir kez daha düşünün;
dördeylerin temel denklemlerinin tüm anlamını hiç sembo l
kul lanmadan yazmaya çalışın.
2 1 . Bölüm
İyi Sembol
240
lerin sembolleri olan cebir ve analiz i,aretferinin kullanımı, zihnin
bu şekilde maddi yükünün hafifletilip, tüm mekanik işlerin ele
yüklenmesiyle zihin gücünün daha önemli ve daha zor görevlere
ayrı l abilecegini görmemizden kaynaklanır.
Bir matematik ögrencisi elinde �u kalemle cisim leşen
bilimin, kendisini zekô yönünden aştıaı yönünde rahatsız edici bir
d uyguya sık sık kapılır; büyük Euler'in de pek kafasından ota mo
dıgını iti raf ettigi bir kanıdır bu.6
242
22. Bölüm
Görünmez Goriller
243
oluyor, etrafındaki dünya da onunla beraber dönüyor.
Havuzun kenarından uzun bir kamış kopartın ve yavaşça
ucunu kurbağanın gözlerine doğru götürün . Oynatmadan
tutun; kurbağanın hiç istifini bozmadan, sanki havuzun
ötesine bakar gibi oturduğunu göreceksiniz. Kamışın ucunu
oynann,. hemen aldanan kurbağa bu kez kamışı yakalamak
için dilini ok gibi fırlatacaknr. Hiç gözünü kırpmadan izle
diği görüş alanından geçen bir böceği 357'1ik Magnum'dan
çıkan kurşun kadar hızla yakalayacaktır.
"Iskaladığı olur mu?" Bu soruyu kurbağaları n gerçekte
ne gördükleri üzerine ufuk açıcı makaleyi kaleme almış
Jerry Lettwin'e sormuşnım.2 "Yani," dedi Jerry, "görüş ala
nında kaldığı ve dikkati dağılmadığı sürece o hareket eden
şeyi hanrlayacaktır. " 3
Kurbağa hareketi görür. Görüş alanında engelleyici
herhangi bir düzensizlik olmadığı için sinekleri bu kadar iyi
yakalayabilmektedir. Arka plan beyaz ya da tek renk oldu
ğunda insanlar da sinek avlamada fena değildir, ama sinek
arka planın kafa kanşnrıcı olduğu bir alana girdiği anda
hareketini takip eonekte zorlanırız.
Semboller, saf anlam üzerine düşünebileceğimiz boş bir
arka plan sağlar. Sanki kurbağanın gözlerinden bakıyor
gib� içerikte ayıklama yapmamızı sağlarlar: tali olanla asli
olanı, düzensizliğin içinden esası ayırt ederiz.
x2 - ab = O denklemini önüme koyduğunuzda, hemen
x = :t: v'ab olduğunu bilirim. Ama aynı zamanda karşılaş
nnlmak için yanıp tutuşan bir kare ve bir dikdörtgen de
g örürüm. Zihnimin beyaz tahtasının önünde küçük bir
soru kafamı kurcalamaya başlar: "Uzunluğu a, genişliği b
olan bir dikdörtgenle aynı alana sahip bir karenin kenar
uzunluğu nedir?"
Tanıdığım bütün matematikçilerin kafasında bu soru
dolaşIL Bu bir müzisyenin ya da nota okumasını bilen her
hangi birinin gözlerinin önüne şu notaları koymaya benzer:
244
/'f
J , J JJI J I J 1
Zihin dört notalık "kısa-kısa-kısa-uzun" motifin ilci kez
çalındığını duyar ve bunun Beethoven'ın Op. 67 Do minör
5 . Senfonisi' nin açılış motifi olduğunu bilir:
Küçük sorum, birkaç serebral resim uyandım:. Bunlardan
biri geometrik bir imgedir; bir kare ve bir dikdörtgen kafam
da benim dikdörtgeni yeniden şekillendirerek kare haline
getirebileceğim bir biçimde karşılaştınlıı:. a ve b belirlenmiş
değerlere sahip olmadığı için bu ancak sembollerle yapıla
bilecek bir egzersizdir. Okulda öğrendiğim cebir kurallarma
başvururum: Her iki tarafa ab ekleyip ab'nin karekökünü
alarak x = ± vah sonucuna ulaşırun.
Bu esnada zihnim neredeyse hemen yüzlerce özel duru
mun üzerinden geçerek böylesi bir denklemde a'nın ve keza
b'nin de -3, -2, - 1 , O, 1 , 2, 3, 4,rz, n gibi değerler aldığı
başka zamanlardaki durumlarla bağlann arar. Bu belirti
durumlar bana belirli dikdörtgenlerin sabit imgelerini veriı:.
a = 3 ve b = 12 olduğunda ve çarpma gerçekleştirildiğinde.,
alanı 3 6 birim kare ve kenar uzunluğu 6 birim olan tam
karenin farkına varırım. Örneğin a = 3 ve b = 1 O ohay�
alanı 30 birim kare olan bir kareyi arardım ve böyle bir
karenin kenarı biraz daha küçük olurdu.
Bu noktada zihnim ikinci vitese geçmek zorundadır.
Kök alma yönünden düşünmek ve kök alına konımında
yıllar boyunca biriktirdiğim bilgilerin hepsini kullanarak
düşünmek zorundayım. Of! 30'un karekökü nedir? Yakın
bir zamanda hesaplamamışsam, zor bir soru. Bunun 5�"tcn
az, ama diyelim ki 5,2'den çok olduğunu hanrbyorum.
Ama sonra kendime aslında bunun tam olarak ne olduğuyla
ilgilenmediğimi hanrlanyorum; � demek de yeterli ya da
✓ 2 x 3 x 5 desem de yeterli olacak.
245
1 9. yüzyılın başında Alman doğa tarihçisi Gotthilf von
Schubert, Freud ve Jung üzerinde yaptığı etkiyle ü n kazana
cak olan, rüyalar hakkında yazılmış en etkili kitabı kaleme
aldı. Von Schubert bizim sözel dille değil, " cebirin yüksek
bir türü" olan Traumbildsprache'yle ( "görsel rüya diliyle " )
rüya gördüğümüzü gözlemledi. Gördüğümüz görüntüler
dünyanın her yerinden insanların söylence ve ritüellerinin
sembolleridir. Fakat bu görüntüler çoğunlukla sessizdir.
Sözlü bir faaliyetin olduğu nadir durumlar haricinde, rüya
gören kişinin çıkardığı sesler uyanık birine bozuk, boğuk
sesler olarak gelir. Kabusta atılan çığlıklar bile sessizdir
rüyalarda; rüyayı gören gergin kişinin en zayıf sesi çıkarmak
için bile kendisini zorlaması gerekir.
1 940'larda Amerikalı psikologlar Calvin Hall ve Vernon
Nordby rüyaları derlemeye başladılar. Otuz yıl boyunca
dünyanın her yerinden ve her yaştan insanın 50.000'den
fazla rüyasını özet şeklinde biriktirdiler. Yaptıkları sınıflan
dırma sayesinde dünyanın çeşitli yerlerinden rasgele seçilmiş
grupların rüyalarının çok farklı değil, benzer olduklarını
keşfettiler.
Niçin dünyanın dört bir tarafındaki çok farklı kültürler
de aynı rüya konuları karşımıza çıkıyor ? Hali ve Nordby
bunlara "tipik rüyalar" adını verdiler: " Tipik rüyalar adını
vereceğimiz bu rüyaları, neredeyse herkes görüyor. Bu tipik
rüyalar bütün rüya görenlerin ortak kaygı, ilgi ve meşgale
lerini ifade ediyor. Bunların insan ruhunun evren sel sabitleri
oldukları söylenebilir. " 4
Neden ? Olası yanıt, resim dilinin sözel dilden daha eski
bir tarihe dayanması ve rüyaların kolektif bilinçdışının bir
parçası olmasıdır -Jung'un kuramı . Zihindeki resimler; bir
zamanlar insanların hayatta kalması açısından çok önemli
rol oynamış olan bir proto dili sağlamışlardı. Bir zamanlar
insanlar, bir tazının acı havlamalarından pek de farklı olma
yan seslerle düşündüler ve iletişim kurdular. İlk sözel dil,
246
daha çok homurdanmaya benziyor ya da tek bir sesli harfle
belirtilen ihtiyaç göstergelerinden oluşuyordu. Kuş, kendi
kendine öterek düşünmez. Yuva yapma işini, ne yapnğı
hakkında hiçbir fikri olmadan, temsili yuvayı model alan
imgeler sayesinde yürütür; ama yine de yuvasını merke-zi
sinir sisteminden gelen içgüdüsel algısının talimatları doğ
rultusunda kurar. Türüne özgü davranış kalıplarıyla günlük
işlerini yerine getirir.
Görsel anlamlar çıkartma becerimizin gelişmes� bugün
d il olarak adlandırdığımız iletişim araana sahip olmamızın
çok öncesinde yaşandı. Bu yüzden kelimelerden çok imge
lerin sezgisel bilişin merkezinde olmasını yadırgamamamız
gerekir. Kendimizle sessiz sohbetler yapmış, kendimizle
diyaloglar geliştinniş olabiliriz; ama gördüğümüz imgeler
daha ilkeldir ve gördüğümüzü anlamamızı sağlamak için
kelimelere gereksinim duymaz. İmgelerimizi söze çevirebili
riz , ama düşünce için bu tür çeviriler şart değildir.
İmgeler ve sesler, düşüncenin görünmez duyusal ifade
lerinin görünmesini, düşüncenin duyulmaz duyusal ifade
lerinin duyulmasını sağlarlar. Duyusal düşüncenin faydalı
olabilmesi için, bazı imge ve sesleri bilince taşıyan bir
tür dönüşüm şifresi olmak zorundadır. İmgeler ilkeldir.
Yazılı kelimeler ve matematiksel semboller keşfedilmiştiı:.
Ormanda kısa bir gezinti çok sayıda imge sağlar: Çeşitli
şekillerde taşlar, yere düşmüş dallar, akarsuyun kenarında
birikmiş nemli yapraklar, yemyeşil çimenleı:, ağaç dallannın
arasından görünen mavi gökyüzü. Bunlar söze dökülmez.
Bunun yerine beynin kimbilir neresinde yer alan kendi
halindeki düşünceler alanına depolanmış imgelere dönüşür
ler. Gerçek olaylara ve zihinsel imgelere ait benzer hanra
larla karşılaştırılarak ve ilişkilendirilerek diğer deneyimlerle
sentezlenir ve onlara karışırlar.
Amerikalı felsefeci Suzanne Langer'ın 1 967 yılında
kaleme aldığı etkileyici son çalışması An Essay on Human
24 7
Feeling'te (İnsan Duygusu Üzerine Bir Makale) ileri sürdüğü
gibi, matematikteki sembollerin rüyalarda, söylencelerde,
ritüellerde ve şiirde görülen, deneyimsel duyulardan kay
naklı sembollerden farklı olduğu düşüncesi doğru olabilir.
Öte yandan bir denklemi okuduğumuz anda, zihinde sözel
düşüncelerle birlikte (basit ya da karmaşık) imgeler oluşur
ve bunlar daha önce görülenlerle çoklu metaforik bağlantı
ve çağrışımlar doğurur. 5 Kişinin bilgisinin imgelerin ve sözel
düşüncelerin serebral hatıralarından başka bir şey olmadığı
da söylenebilir. Ormanda yapılan gezinti misali, kolektif
matematik yolculuğunun bütün eski sembolik keşiflerinden
yeni bir sentez doğar ve bu sentez bir soyutlama süreciyle
ortaya çıkar. Langer 1 954'te şöyle yazmıştır:
248
ve görüşlerimizi şekillendirmemize yardım etseler de, iletile
bilir fikirlerin karmaşıklığını yalnızca semboller, uyumJu ifa
deler şekline sokabilir. Elbette kelimeler de aynısını yapabilir
ve tasavvur ve fikirlerin açıklanması için gerekJidir. Fakat
kelimeler tek seferde yalruz.ca bir düşünceyle uğraşmak
zorunda olduklarından, düşüncenin tamamlanması için
gereken müteakip kelimelerin saldırısı alnnda hızla kannaşa
çukurlarında kaybolabilirler. Matematikteki semboller ken
dilerini tanımlayan açıklayıcı kelimelerle sıkı sıkıya tanımlı
olsalar da, kelimelerin doğrudan hedeflemediği, yönlendirici
düşüncelere imkan tanırlar.
Cebir söz konusu olduğunda, görsel kavrayış fiziksel
dünyayla hiçbir benzerlik taşımamaktadır. Bunda da bir
sorun yoktur; daha önce belirttiğimiz gibi matematik ne
fiziksel dünyanın ne de bizim "gerçeklik" dediğimiz şeyin
endişesini taşır. Matematiğin temeli sembolik tutarWık
ve anlamdır. Kesinliktir. Düş gücüdür. Yarana süreçtiı:.
Hipotezdir. Deneyimin ötesinde inançnr. Bilgi serüvenidir.
Ve günümüzün karmaşıklığında matematik yapmak için
sembolik tasavvurdan daha iyi bir yol yoktur.
Günümüzde matematiksel temsiller çok çeşitli olabi
liyor. Bazıları temsil ettikleri şeye benzemeleri anlamında
görüntüseldir. Bazıları gerçekten semboliktir. Bazıları da
sadece dizinsel amaçlarla kullanılmaktadır. Representation
and Productive Ambiguity in Mathematics and the Sciences
(Bilimde ve Matematikte Temsil ve Üretken �fuğlaklık)
adlı kitabında Emily Grosholz konuyu şöyle tarnşıyor:
"Hangi temsillerin emrimize amade olduğu ve bwılan
nasıl birleştirdiğimiz, problemleri formüle eone ve çözme.,
şeylerin farkına varma ve işlemleri belirone, savunularunıza
kanıt sağlama ve açıklamalar sunma olanaklanmızı belirler.
Temsillerin nasıl anlaşılması gerektiği, içe aktarım ve anlam
ları konusunda, mevcut problem çözme geleneği içerisinde
ki k ullanımlarına gönderme yapılması zorunludur. '' 8
24 9
Geçenlerde Boston'daki bir matematik konferansında,
tümü matematik profesörü olan bir dizi meslektaşımla
m ülakat yaparak sembolik biliş (idrak) üzerine küçük bir
deney yaptım . Öyle elle nınılur bir bilimsel proje falan da
değildi. Dizüstü bilgisayarımın ekranında bir karekök ve
birkaç kareden oluşan sembolik bir ifade vardı. İfadenin ne
olduğu önemli değil. (Mülakatlardan birinin deşifre metni
için bkz. Ek C.) Her mülakat benim bilgisayar ekranın a
işaret ederek "Bunun gibi bir şey gördüğünüzde aklınızdan
ne geçiyor?" sorusunu sormamla başlıyordu . Deneğe doğru
ya da yanlış cevap olmadığını söyledikten sonra da, her
seferinde uzun bir sessizlik oluyordu . Ardından bir cevap
denemesi geliyor ve bu da genellikle denklemin grafiğiyle
ilgili geometrik bir argüman oluyordu. " Bu bir elipsle ala
kalı olabilir," cevaplardan biriydi . " Bu bir koni," diğeriydi.
Bir noktadan sonra, ilk baştaki denkleme doğru yönel
miş iki okla yeni bir ifade formunda bariz bir ipucu ekranın
üst tarafında yavaş yavaş beliriyordu. 1 O san iye ekranda
kaldıktan sonra, denekler doğrudan ekrana baktığı sırada
denklem ve oklar kayboluyordu .
Bu şekilde dokuz kişiyle görüştüm; ikisi hariç hepsi soru
yu denklemin grafiğiyle ilişkilendirmeye çalıştı . Fakat 1 O
saniye görünüp kaybolan ifadenin ardından, deneklerimden
ilcisi aynı fikre vardı. 9 Verdikleri yanıtlar tam da i pucun un
gerektirdiği gibi, ikinci dereceden genel bir denklemin çözü
müydü . İki deneğin ekranda görünüp kaybolan denklemin
bilincinde olduğuna dair sözel bir gösterge yoktu . S onunda,
her deneğe denklemi düşünürlerken bilgisayar ekranımda
alışılmadık bir şey görüp görmediklerini sordum . Şaşırdılar.
Herkes, istisnai iki kişi dahil hepsi, herhangi bir şeyin görü
nüp kaybolduğunu görmediklerini iddia etti .
Bilgisayarımda denklem sembolik yoldan değil de sözel
yoldan gösterilmiş olsaydı ne olurdu ? İster istemez birisi bu
sözlü ifadeleri sembollere çevirirdi . Fakat hala Gerolanıo
250
Cardano'nun 16. yüzyıl ortası matematik dünyasında yaşı
yor olsaydık, yani ikinci dereceden bir denkle min çözümü
nün (Brahmagupta'nın 7. yüzyılda yaptığı gibi) ancak keli
melerle ifade edilmesini bilen bir dünyada, görünüp ka y bo
lan denklemimden gelen ipucunun sözlü betimlemesinden
yola çıkılarak bu ilişki bu kadar çabuk kurulabilir miydi ?
Benim yaptığım biçimde " ... aklınızdan ne geçiyor?"
gibi bir sorunun sorulması, yanıtların ölçümü için pek az
mekanizmanın olduğu 20 . yüzyılın ortalarında gerçekleş
tirilen sosyal bilim deneylerini akla getiriyor. ömeklemim
o kadar küçüktü ki, yanıtların frekansını saptamak aslında
mümkün değildi. Üstelik örneklem çok daha büyük olsa
bile, yakın zamanlı çağrışımların ani serebral tepkileri nasıl
boyunduruk altına aldığına ilişkin iki modem yaklaşımı da
göz önüne almalıydı. Bugün artık üzerinde iyi çalışılmış bir
konu olarak, bilinçli akıl yürüoneleri yönlendirebilen bilin
çalrının iki özelliğine tabi olduğumuzu biliyoruz: "hazırla
ma etkisi " ve " referans etkisi''.
Hazırlama etkisi, yakın zamanda yaşanan olaylardan
edindiğimiz deneyimin eylemlerimizi ve duygulanmızı etki
lediğini söyler. Örneğin "S_ _ P" kelimesinin boşluklannı
doldurmanız istenirse, eğer ellerinizi yeni yıkamışsanız
" SOAP" [sabun] yazmaya, akşam yemeğine başlamak
üzereyseniz de " SOUP" [çorba] yazmaya meyilli olursunuz.
Sizi utandıran bir eylemi düşünmeniz istendiğinde Freudçu
bir okumayla, lekelenmiş bir ruhun temizlenme araa
olması anlamında "SOAP" [sabun] yazacağınızı iddia eden
Freudçu sembolik bağlannlar da vardır. 1 0
Referans etkisi daha farklıdır. Görüşlerimizin bir tema
yülü " referans " alma eğilimi bizi bilinçsizce dar bir çağ
rışımlı düşünceler alanına hapseder. 1 974'te Tve.rsky ve
Kahneman tarafından gerçekleştirilen bir deneyde denek
lerden Birleşmiş Milletler üyesi olarak kabul edilmiş Afrika
ülkelerinin yüzdesini tahmin eoneleri istenir. Üzerinde O'dan
25 1
1 OO'e dek saytlann yazılı old� hir çark döndürülür. Çark
bir sa,,nın
. üzerinde. divelinı
. ki X'te durur. Deneklerden
ilk önce X'in. sorunun yanıtından az mı çok mu olduğunu
belirtmeleri istenir. Ardından deneklerden bu sayı dan yuka
nya ya da aşağıya doğru giderek niceliğin değerini tahmin
etmeleri istenir. Tuhaf sonuç şu olur: Çarkın 1 0'un üzerin de
durduğunu gören grupta Birleşmiş Milletler'e üye Afrika
ülkelerinin yüzdesi için yapılan tahminlerin med yanı 25
olurken.. çarkın 65'te durduğunu gören grupta medyan 45
olur. Doğru yanıt 30'dur. 1 974 yılında Birleşmiş Milletler'e
üye ülkderin sayısıyla bir çarkıfelek arasında ne gibi bir
ilişki olabilir?
Bir deneyde " ... aklınızdan ne geçiyor? " gibi bir soru
sorulduğunda, hazırlama ve referans etkilerinin, gelecek
ce\·aplann dolaysız çağnşımlann etkisi altında kalmasında
önemli rol oynadığını anlamak durumundayız. Belli tür bir
düşünceye daha yeni maruz kalmış bir denek, o düşünce
tarafından hazırlanmış ve o düşünceyi referans almış olabi
lir. Fakat ben matematik sembolleri okunurken hazırlanma
ve referans almanın pozitif şekilde yeni sonuçlara yol açabi
leceğine inanıyorum. Metamatiksel sembollerin okunması
sırasında hazırlama ve referans alma, eşzamanlı olarak
öncelikli ilgi gerektiren rakip bağlantıların oluşturacağı
engelleri aşmamızda yapıcı bir yol gösterecek şekilde bir
lilcte ç.alışıL Referans alına hemen biraz önceki düşüncelere
kilirlenmemize sebep olabilir, ama bu matematik i çin iyi bir
şey de olabilir.
Bilişsel psikologlar Keith Stanovich ve Richard West
bizlerin ilci düzeyde düşündüğümüzü söylüyor; deneyle
riyle ilgili bir yönlendirmede bulunmamak için de bunlara
"' 1 . Sistem" ve "2. Sistem" adlarını veriyorlar. 1 1 Ben bunla
ra "'otomatik mod" ve "odak modu" diyeceğim. Otomatik
mod bilinçli kontrol için herhangi bir ça ba ve duyuya
ihtiyaç duymazken, odak modu düşünce nesnesini odakta
2 52
nıtmak için kontrollü bir çaba olduğu anlamına gelrrxk
tedi r. Boş bir yolda araba sürerken müzik dinleyebilir ve
2 + 2'n in son ucunu soran bir çocukla konuşabiliriz. Bunun
için bir çaba harcanması gerekmez. Sizin ,u an oln.ıduğunuz
gibi bir kitabı okurken hem odak modunu hem ek otomatik
modu kullanıyoruz. Matematik okurken, ne kadar basit
olursa olsun, her ikisini de kullanıyoruz. Odağın otom2rik
üzerinde bir etkisi olabileceği anlamında her ikisini de kul
lanıyoruz. Bu nasıl oluyor?
Christopher Chabris ve Daniel Simons'ın ünJü
"Görünmez Goril" deneyi, odak modunun otomatik modla
nasıl etkileşime geçebileceğini gösterdi.12 "İstem dışı kör
lük" ( bir görev üzerinde çalışılırken beklenmeyen, görünür
bir nesneyi a lgılayamama) konusunda yapılan deneyler
yeni değil. 1 3 Son yapılan deneyleı; 1950'ler ve 60'1arda
yapılan işitsel çalışmalar ve bunların görsel benzeşimlerine
dayanmaktadı r. Chabris ve Simons'ın Görünmez Goril
deneyi çok çarpıcıdır. Öğrenciler (biri beyaz, diğeri siyah
formalı) iki takıma ayrılarak bir basket topunu aralannda
çevirdikleri bir dakikalık bir film çekmişlerdir. Den�
siyah formalı oyuncuların paslarını göz ardı ederek beyaz
formalı oyuncuların verdikleri pas sayısını içlerinden say
maları istenmiştir. Video biter bitmez deneklerin saydık.lan
pas sayısı nı bildirmeleri gerekmektedir. Videonun anasında
bir yerde, tüm vücudunu kaplayan bir goril kostümü giymiş
bir kadın öğrenci oyun alanının ortasına yürür, kameranın
tam önü nde durur, göğsünü yumruklar ve görüntüden çıkaı:.
Video bittikten sonra deneklere bir dizi soru sorulur.
S: Verilen ödevi yaparken sıra dışı bir şey fark ettiniz mi ?
Y: Ha yır.
S: Oyuncula rın dışında herhangi bir şey fark ettiniz mi?
Y: Asansörler vardı, bir de duvara yazılmış S hartleri. Bu
S'ler nedir, biln1iyorum.
S: Oyunc u la rın dışında başka birini fark ettiniz mi?
25.\
Y: Hayır.
S: Bir gorilin varlığını fark ettiniz mi?
Y: Neyin, neyin ? ! 1 4
Deneklerin yaklaşık yarısı gorili fark etmemiştir!
Doğrudan oyun alanının ortasından geçen bir gorili ! Gorilin
verilen ödeve bir katkısı yoknır; bu nedenle bir dikkat y ok
sunluğu oluşmaktadır ve bu nedenle goril görülmez.
Deney matematik yaparken zihnin nasıl çalıştığını açık
lamak gibi bir hedefle yapılmamıştır; deneyin amacı, y oğun
görsel dikkat göstermemiz istendiğirıde beklenmedik şeyleri
gözden kaçırabileceğimizi göstermektir. Söylenenler yine
de bir bakıma matematik için de geçerlidir. Bir problem
üzerirıe derin düşüncelere daldığında odadaki canlı gorilin
hiç farkına varmayacak çok sayıda matematikçi tanıyorum .
Kimbilir kaç kere karımın söylediği bir şeyi "hiç duymadı
ğımı" iddia etmişimdir. Goril odada olabilir ve ben bunu
bilmeyebilirirn; ama üzerinde çalıştığım probleme bir etkisi
oluyorsa, var olduğunu bilmem için göğsünü yumruklama
sına falan da gerek kalmaz.
Görünmez Goril deneyi, sadece görsel alanlardaki bek
leruneyen nesnelere dönük istem dışı körlük durumları
içirı geçerlidir. Matematik problemleri içindeki gorillere ne
diyeceğiz, peki? Amerikan Matematik Derneği ve Amerika
Matematik Birliği'nin ortak toplantılarından birinde ger
çekleştirdiğim deneye geri dönelim . İki kişi kendilerine daha
önce gördükleri bir şeyi hatırlatan bir şey görmüştü. D okuz
deneğin hepsi de bilinçaltında aynı ipucuna şahit olmasına
rağmen, iki deneğin cebirsel bir şey gö rmesini, ama yedi
deneğin grafiksel bir bağlantı aramasını sağlayan şey neydi?
Belki de bu, Poincare'nin iddia eniği gibi s adece bir mate
matiksel beyin tipi meselesidir:
254
" u zayda görm e" konusunda yetersiz, digerleri de uzun hesapl�
m a lardan çabucak yorulduklan için kafolan konşıyor. 1 5
255
düşünülmesi sırasındaki beyin faaliyetleri arasındaki far k
lılıkları incelemek için (beyin fa aliyetinin ele ktri k akımı
ürettiği fikrinden yola çıkarak) elektroensefalografi te kni k
lerini kullandılar. Beynin 4'ün 5'ten küçük olduğuna karar
vermesinin ne kadar sürdüğünü milisaniyeli k bir hassasi
yetle bulmak için Hint rakamlarını ve sayı kelimeleri ni bir
bilgisayar ekranı üzerinde kısa sürelerle gösterdiler. Bir dizi
sürpriz sonuç ortaya çıktı.
Gönüllülerden 5'ten küçük sayılar için sol elleriyle
bir tuşa, 5'ten büyük sayılar içinse sağ elleriyle başka bir
tuşa basmaları istendi. Beyin faaliyetinin ürettiği elektri k
gerilimindeki çok küçük değişimler, kafa derisi üzerine yer
leştirilen 64 elektrotla milisaniyelik sürelerle kaydedildi) 7
Yaklaşık ilk 1 00 milisaniyede elektiksel potansiyel sıfıra
yakın olarak kaydedildi; ardından oksipital (artkafa) lobu
nun görsel bölgelerinin harekete geçtiğinin belirtisi olarak
kafatasının arkasında pozitif bir potansiyel kay dedildi.
Görsel faaliyetlerin devreye girdiği bu aşamada Dehaene,
Hint rakamları ile İngilizce sayı kelin1eleri arasında algı
lanabilir bir fa rk bulmadı. Fakat ardından, birden " dört"
gibi kelimeler sadece sol yarımkürede negatif potansiyeller
üretmeye başlarken, "4" gibi rakamlar aynı anda her i ki
yarımkürede birden potansiyel üretmeye başladı.
Bir sayının 5'ten büyük mü, küçük mü olduğunun
zihirısel olarak işlenmesi şeklindeki tek bir olay ( sayının
tanınmasından seçilen düğmeye basına motor tep kisine
dek) ortalama yarım saniyeden az bir sürede gerçe kleşir.
Peki, bu süreçte ne yaşanıyor? Yaklaşık olarak 1 50 milisani
yede, büyük olasılıkla sayı sembolünün herhangi bir anlam
yüklenmeden şeklinin tanınmasında, görsel korteksin ilgili
özel alanları aktif hale geliyor. Ardından, sayısal niceliğin
ilk kez kodlandığının düşünüldüğü yaklaşık 1 90 milisaniye
civarında 5 'e yakın rakamlar ile 5 'ten uzak olanlar arasında
elektrik potansiyeli büyüklüğünde bir farklılık tespit edili-
256
yor; muhtemelen 5'ten uzak olan rakamların 5'ten büyük ya
da küçük olduğuna daha kolay karar veriliyor.
Şimdi ilk sürpriz: Sayı kelimeleri sadece sol yanmkü
rede bir negatif potansiyel üretmesine ve rakamlar her iki
yarımkürede birden akım yaratmasına rağmen, elektrik
potansiyeli büyüklükleri sayı kelimelerinde de, rakamlarda
da benzer çıkıyor. Başka bir deyişle, görünüşe göre alt yan
beyin bölgesi ( dil ve matematik işlemleriyle ilgili bölge),
sayıların soyut büyüklüğünü notasyondan bağımsız olarak
tanıyor.
İkinci sürpriz, motor tepkinin ilk mikro-anında, sayı
karşılaştırması tamamlanıp yanıt hazırlandıktan hemen
sonra, yani rakam ya da sayı kelimesi ekranda gözüktükten
yaklaşık 250 milisaniye ile 3 30 milisaniye arasında bir süre
sonra karşımıza çıkıyor. Tam o anda, sağ ve sol premotor ile
motor alanlar arasında belirgin bir voltaj farkı oluşuyor. Bir
denek sağ eliyle bir tepkiye hazırlandığında, sol yarunküre
deki elektrotlar negatif bir potansiyel gösteriyor. Sol elle bir
tepki hazırlığı sağ yarımkürede bir negatif potansiyel yara
tıyor. Bu da zihnin rakamın ya da sayı kelimesinin şeklini
tanı masının ve onun niceliksel anlamını çözmesinin çeyrek
saniye ile üçte bir saniye arasında sürdüğünü gösteriyor.
Ardından üçüncü sürpriz geliyor: Parmak kaslarının
kasılması ve bir düğmeye basması için bir 50 milisaniye
daha gerekiyor. Bir sayının 5'ten büyük mü, küçük mü
olduğuna karar vermeye çalışmak gibi basit bir görevde bile
insanlar hata yapıyor. Bu olduğunda, hatayı düzelonek için
zihinsel bir girişime işaret eder şekilde, ön (frontaJ) loblarda
( eylemlerin kontrolü ve istenmeyen davranışların engel
lenmesiyle ilgili bölge) ani ve yoğun bir negatif potansiyel
oluşuyor. Yanlış düğmeye basılmasından 70 milisaniyeden
a z bir süre sonra, inanılmaz bir hızla yaşanan bu olay, isten
meyen tepkiye verilen reaksiyonun psikodinamik nitelikli
olduğunu göstermesi açısından hayli şaşırtıcı.
257
Dehaene,in deneyleri, elektrik potansiyelin kafatasında
yayılması sayesinde beyin aktivite yerlerinin tam olarak
saptanabilmesine dayanmaktadır. Elektriksel faaliyetin ger
çekleştiği farklı bölgeleri tespit etmek için, elektrotların
doğrudan kortekse yerleştirilmesi gibi daha invaziv işlemlere
gerek duyulur. Böyle bir işlem sadece nöbet geçiren hastalar
gibi istisnai durumlarda yapılabilir. Kafa içine yerleştirilen
elektrotlarla bu tür bir işlemi 1 994 yılında Yale'den Truett
Allison ve Gregory McCarthy gerçekleştirdiler ve ulaştıkları
sonuçlarda beynin görsel işleme alanında birbirine komşu
bölgeler saptadılar: Bunlardan biri sadece kelimelere, ikin
cisi sadece Hint rakamlarına ve bir üçüncüsü de sadece
yüzlere reaksiyon veriyordu. 1 8
Dehaene, Allison ve McCarthy beynin frenolojik bir
biçimde çalışnğını ileri sürmemektedirler. En basit fonk
siyonların bile büyük ve farklı serebral bölgeleri harekete
geçirdiğini, beynin hiçbir alanı ya da bölgesinin tek başına
düşünemediğini biliyorlar. Beynin hiçbir bölgesi en basit
düşünme görevlerini bile tek başına gerçekleştirememesine
rağmen, yine de çok kısa anlar için bile olsa bir kelimenin
okunması ya da bir hesaplamanın yapılması gibi özelleşmiş
bir beyin etkinliğinde elektriksel aktivite yoğunlaşması oldu
ğu görülmektedir. Dehaene beyni "akılsız ajanlardan oluşan
heterojen bir gruba" benzetiyor, "hiçbiri tek başına fazla
bir şey yapamıyor, ama bir grup olarak bir p roblemi kendi
aralarında bölüşerek çözmeyi başarıyorlar. " 1 9
Kuşkusuz, birkaç sözcükten oluşan bir ifadenin okun
ması ile sembolik matematiksel bir ifadenin okunması
arasında bir fark var. Örneğin "üç ile iki arasındaki farka
eklenen dörde bir eklenir" ifadesi ( ( 3 - 2) + 4 ) + 1 ifadesin
den daha farklı okunur. Bu farklılık, Dehaene'in sorduğu iki
rakip soruyla incelenebilir: 2° Matematik ifadelerini anlama
becerimiz, dil yapılarını işleyebilme kapasitemizden mi kay
naklanmaktadır? Yoksa dilden bağımsızdır ve matematik
258
sembollerinin anlamını çözmemizi sağlayan görsel bir siste
me mi dayanmaktadır ?
Yanıt, matematiğin öncelikle görsel-uzamsal mı, yoksa
ağırlıklı olarak dilsel mi olduğuna indirgenebilir. Ağır
konuşma yitimi ya da bunama yaşasa da, basit sembolik:
cebir problemlerini hala anlayabilen hastalarda bir farklılık
var gibi gözüküyor.21 Beyinlerinin dil bölgesi dışında lez
yonlar olan hastalar da bazen Hint rakamlarını ve bunların
kelime karşılıklarını kavramsallaştırmada büyük wrluk
yaşıyorlar.22
Dehaene beynin "iç içe gömülü" adı verilen yapıdaki
matematiksel ifadeleri nasıl temsil ettiğini ve iç içe yapıya
sahip sembolik sayısal hesaplamaların, eşdeğer dilsel ifa
delerin çözümlenmesiyle ne kadar yakın bir ilişkiye sahip
olduğunu araştırma amacıyla 1 + ( 4 - (2 + 3 ) ) ifadesini
çözen deneklerin gözlerindeki mikro hareketleri özel olarak
inceledi.
Bir metindeki cümleyi okurken, asıl okwnadan önce
cümle içerisindeki noktalama işaretlerinin farkında olmak
zorundayız. "Ne" [İng. What] ile başlayan bir cümle,
her zaman bir soru cümlesi değildir. Hatta kullandığım
Microsoft Wor d yazım deneticisi bile önceki cümlenin bir
s oru olduğu konusunda ısrarcı.
Cümlelerin sonundaki soru işaretleri gibi, bir cümle
içerisindeki iç içe geçmiş ifadeler de okurun gözlerinin,
kavrayışının bir adım önünde olmasını gerektiriyor. Wılliam
Faulkner'ın Go Down Moses (Kurtar Halkımı A-fUSJ) adlı
eserinde yer alan kısa hikayesi "The Bear"den (Ayı) alın
tıladığımız şu cümle son ana kadar kafamızı kurcalamayı
bırakmıyor:
25 9
herhangi bir parcasını kendininmiş gibi gösterecek kadar insafsız
kızılderilinin; Binbaşı de Spain' den de kendini sahibiymiş gibi
g östermeye calışhgı kôgıt parcasından da daha büyük, böyle
olmadıgını bilerek; Binbaşı de Spain'in sahn aldıgı yaşlı Thomas
Sutpen' dan da daha yaşlı, ki o da böyle ol madıgını biliyordu;
Chickasaw reisi, yaşlı Sutpen'in topragı sahn aldıgı Koca l kke
motubbe' den bile koca, o da kendi sırasında biliyordu böyle
olmadıgını. 23
260
falografinin ( MEG) kullanıldığı deneyler yapıldı. Camegie
Mellon'dan J ared Danker ve John Anderson fMRJ ve MEG
görüntüleme kullanarak üç terim ve bir bilinmeyenli lineer
cebir denklemlerinin çözümünde deneklerin ayrıştırma hızı
üzerine incelemeler yaptılar.24 Beynin iki bölgesindeki (par
yetal korteks ve prefrontal korteks) aktiviteyi izole etmeyi
denediler. Frontal lobların arkasında ve oksipital loblann
üstünde bulunan paryetal korteksin ana işlevi duyusal
bilginin birleştirilmesi, özellikle de uz.ay ve yön bulma
muhakemesi için görsel olarak al gılanan verilerin entegre
edilmesidir. Prefrontal korteks (frontal loblann ön kısmı)
motor ve premotor alanların tam karşısında yer alır ve iyi
ile kötü , aynı ile farklı gibi çatışan düşüncelerden hangisinin
etkiyeceğini seçerek karmaşık bilişsel davranışı düzenleme
i şlevi görür.
Danker ve Anderson, gösterimlerin zaman dönüşümle
rini ve matematiksel olguların hafızadan çağrılmasını izole
edecek cebirsel sembollerle uğraşılacak görevler kullanarak
beynin bu iki bölgesini denklem çözmeye dayalı iki adımlı
bir bilişsel süreç içerisinde incelediler. ilk adım, paryetaJ kor
teksin görsel olarak alınan bilgi işlendiğinde ve bir görün
tü temsili dön üştürüldüğündeki durumunu inceliyordu.
İkinci adım, dönüştürülmüş temsili aldığında ve problemin
işleme uğrayan temsiliyle etkileşime giren matematik sel
olguların yeniden hatırlanmasını sağladığında prefrontal
kortekin durumunun incelenmesiydi. Bu iki adımlı işlem
bir ileri bir geri giderek ilerler. Örneğin harekete geçiren şey
i + 2 = a gibi denklemlerin çözülmesiyse, prefrontal korteks
8 - 2 = 6 sonucunu bulduktan sonra matematiksel bilgi
devreye girer; paryetal korteks denklemi dönüştürür ve
bunu i = 6 haline getirir; prefrontal korteks bu dönüştürme
yi alarak 3 x 6 = 1 8 çarpımına çevirir ve nihayet prefrontal
korteks denklemi dönüştürür ve bunu x = 1 8 şeklinde kod
lar. İki beyin bölgesi her adımda farklı biçimde davranır,
26 1
ama yine de matematiksel düşünmede yeniden düzeltme ve
temsil arasında güçlü bir etkileşimli ilişki vardır.25
Monash Üniversitesi'nden Anthony Jansen, Kim
Marriott ve Greg Yelland deneyimli matematik kullanıcıla
nnm cebir ifadelerini nasıl anladığı konusunda bir çalışma
yürüttüler.26 Cebir ifadelerinin kodlanma sın da matematik
sel sentaksın rolünü tespit etmek için bazı hafıza görevleri
düzenlediler ve deneyimli matematik kullanıcılarının daha
önce gördükleri, sentaks yönünden iyi oluşturulmuş ifadele
ri, kötü oluşturulmuşlara nazaran daha hızlı tespit ettikleri
sonucuna vardılar. Cebir ifadelerinin kodlanmasının esa
sen görsel işleme düzeyinin ötesinde gerçekleşen işlemlere
dayandığını buldular. Örneğin iyi oluşturulmuş 7 - x dizilimi,
kötü oluşturulmuş 7(x gibi dizilimlerden daha kolay hatır
landı. Burada şaşırtıcı olan bir tek, 4 - x2'nin 4 - x2 )y - 7
ifadesinde, 4 - x2 (y - 7) ifadesinde görüldüğünden daha
kolay hatırlanması oldu.
Monash ekibi daha sonra gözlerin sembolleri hangi
sırayla taradığını inceleyerek ve gözlerin ne kadar süreyle
sabitlendiğini ölçerek deneyimli matematik kullanıcılarının
cebir ifadelerini nasıl çözümlediğini araştırdı. 2 7
Metin okurken yancümle ve cümlelerin sonunda birkaç
milisaniye duraklarız. Bu da son derece doğal gözüküyor;
konuşma biçimimizle gayet uyumlu: hepsi tek bir düşünce
den çıkıp gelen isimler, bir ya da iki fiil, birkaç niteleme sıfa
tı, zarflar ve belki bir zamir. Bunu sadece sesli iletişimimizde
nefes almaya yardımcı olması için değil, aynı zamanda
kelime çeşitlerinin ve kelimelerin cümle içindeki karşılık lı
ilişkilerinin sahip olduğu düzen üzerinden cümle yapısını
nakletmek amacıyla yapıyoruz. Aynı okuma düzeninin bir
matematiksel ifadeyi okurken gerçekleşmesini beklemeyebi
liriz, a ma Monash ekibi matematiksel ifadeleri okurken de
yine benzer bir şey yaptığımızı tespit etti: Gözler aritmetik
bir ifadenin sonundaki semboller üzerinde, başındaki ya
262
da ortasındaki sembollerden çok daha uzun süre sabidc
niyordu. Bu bizim cebir ifadelerini de, tıpkı doğal dildeki
cümlelerde olduğu gibi, sentakslarına göre "okuduğumuza "'
işaret etmektedir.
Dehaene'in deneyinde, matematik eğitimi almış denek
lerin 4 + ( 3 - (2 + 1 )) gibi iç içe geçmiş aritmetik ifadeleri
hesaplarken ölçülen göz hareketleri de incelendi. Gözler en
içteki ( 2 + 1 )'e gidiyor ve buradan adını adım dışarı çıka
rak hesaplamayı tamamlıyordu. Başka bir deyişle, en içteki
ifadenin y eri, soldan sağa doğru neredeyse hiç okunmadan
hemen tespit e diliyordu; tıpkı metin formunda olsaydı yapı
lacağı gibi. Bu, deneklerin sentaksın düğümünü hızla çözdü
ğünü, gözlerini sentaks hiyerarşisinin diğer basamaklarına
doğru kaydırmadan önce işlem işaretleri ve parantezleri
ipucu olarak gördüklerini ve her adımda hesaplama için
ihtiyaç duyulan konum bilgisini elde ederek ilerlediklerini
gösteriy ordu.
Denekler Fransız üniversitelerinde genel matematik eği
timi almış genç ( 1 9 ile 2 7 yaş arası) insanlardı. Dizilimlerde
hep 1 'den 4 'e dek dört rakam, iki artı işareti, bir eksi işareti
ve iki parantez kullanıldı. Zorluk derecesi 0-3 arasında olan
toplam dört karınaşıklık düzeyi vardı. En yüksek düzey 3 'tü
ve bu ( ( 3 - 2 ) + 4 ) + 1 gibi matematiksel olarak geçerli terim
dizil imlerinden oluşuyordu. İkinci düzeyde dıştaki parantez
lerin yönü değiştiriliyor ve dışlarındaki semboller kanşnnlı
lıyordu; örneğin )(3 - 2) + 4 ( + 1 böyle bir dizilimdi. Birinci
düzey iç parantezin yönünün değiştirilmesi ve dışlarındaki
bütün sembollerin karıştırılmasıyla oluşturulmuştu; örneğin
+ )3 - 2 ( 4 + ) 1 ( . Düzeyin O olduğu durumsa, bütün terimlerin
karıştırı lmasıyla oluşturulmuş matematiksel açıdan saçma
bir dizil imdi; örneğin 4 - + )3 )( +2( 1 .
Dehaene'in ekibi matematik eğitimi almış deneklerin
matematiksel ifadelerin karmaşıklığına duyarlı olduklarını
buldu. Karmaşıklık etk ileri, klasik dil alanlarının dışında
263
konumlanmış bir dizi kortikal bölgede lokalize olmuş
durumdaydı. Mateınatiksel ifadelerin çözümlenmesi daha
hemen görsel işleme süreci esnasında başlıyordu ve bu alan
büyük oranda fusiform kortekse dayalıydı. Fusiform kor
teks alanı da, beynin kelimeleri şekil-görüntülerinden ayırt
eonesiyle ve görsel dünyanın tanınmasıyla ilgili olmakla
beraber, iyi oluşturulmuş matematiksel dizilimlerin görsel
tespitiyle de ilişkiliydi.
Bazı notasyon düzenlemeleri, matematiksel ifadelerdeki
yapıyı fark etmemizde ve denklemlerin işlenmesinde bizlere
yardımcı oluyor gibi gözüküyor. Örneğin aralıkların uygun
olmaması, sentaks yapısında kafa karıştırıcı uzamsal grup
laşmalara sebep olabilir; 2+3 x4 ile 2+3x4'ün farklı sonuç
lar verebilmesi gibi. Dolayısıyla bir mate matiksel ifadenin
işlenmesinin ilk aşamaları, kelime işlenmesindeki ilk aşa
malar gibi olabilir: Her ikisinde de önce ifadenin parçaları
tespit edilerek kurallara uygun olup olmadıklarına bakılır
ve ardından sentaks çözümlemesine geçilir.
Bir zamanlar en saygıdeğer filologların bile düşüncelerin
yalnızca dil yoluyla gerçekleştiğine inandıkları günler yaşan
mışn. 28 Dil derken bu filologlar kelimeleri kastediyorlardı.
1 9. yüzyılın en büyük filologlarından Alman Max Müller şu
iddiayı ileri sürmüştü: "Karanlığı hissedebiliriz, anıa karan
lık için bir isme sahip olmayı ve karanlığı aydınlık olmayan
ya da aydınlığı karanlık olmayan diye ayrıştırmayı başarana
dek bir bilgi durumunda değil, sadece bir pasif uyuşukluk
durumundayız. " 29 Bu tür bir yaklaşımdan bugünkü anlayı
şımız.a dek epey uzun bir yol kat ettik . Peki, acaba hayvan
düşüncesinde durum nasıl?
264
23 . Bölüm
Zihinsel Resimler
266
Kelimelere gelince, Fransız matematikçi Jacques
Hadamard da tıpkı Galton gibi kelimelerin düşünceleri,
düşüncelerin de kelimeleri izlemediğini iddia ediyor:
267
bir gorille oynamayacaktır" şeklindeki mantıksal çıkarıma
varmamız ne kadar sürerdi?
Hadamard'm sonsuz sayıda asa) sayı olduğunun ispat
larken geçtiği aşamalarda bize kendi zihin resimlerini akta
rışı daha da açıklayıcı olacaktır:
268
kavramsallaştırılmasında aldatıcı ve hayal ürünü roller
oynamaktadır. Öyleyse bu kadar muğlak bir temsili düzen
leme, nasıl olup da bölünebilmeye tümüyle bağlı olan man
tıksal işleme yardımcı olmaktadır? Hadamard'ın imgeleri,
bölen özelliklerinden yoksun gibi gözükmesine rağmen,
argümanın bütün unsurlarının birden görülmesi için bir
mekanizma sağlamıştı. Buna probleme, şekli ve öullilderi
olan bir yüz, bir karakter kazandırmak için ihtiyaç duy
muştu.
Hadamard'ın yanıtı doyurucu olmadığı için bir süre bu
soru üzerine düşündüm. Asal sayıların sonsuzluğu, genç
bir matematikçinin öğrendiği gerçekten iyi ilk ispatlardan
biridir. Haki katen yetenekli genç bir matematikçi bunu
başka birisinin ispatına bakmadan da kanıtlayabilir. Benim
öğrendiğim ilk ispat, ikinin karekökünün rasyonel olmadığı;
ikincisi de asal sayıların sonsuz olduğuydu. İzin verin şim�
asal sayıların sonsuz olduğunun ispatını yeniden ele aldı
ğımda beninı zihnimde neler olduğu sorusunu yanıtlayayım.
Matematik zekam kesinlikle Hadamard'ın zihni kadar kes
kin olmasa da, düşüncelerim sadece bir yönden onunkilere
çarpıcı şekilde benzerdir.
Ben de sanki şeylerin karmakarışık bir hali olarak aynı
karmaşık yığını, yakındaki ve uzaktaki temsili noktalarla
birlikte görüyorum. Aradaki fark benim biraz daha gerçeğe
bağlı bir düşünür olmam sanırım, bu yüzden karmaşık yığı
nın içerisinde gerçek semboller de gözüme çarpıyor. Benim
yığınımın pek de karmaşık gözükmediğini de söyleyebilir
siniz elbette. Her neyse; sıra 1 1 'den büyük bir asal çarpan
aradığımız son adıma geldiğinde, ben karmaşık yığın ile
biri nci nokta arasında bir yerlerde bir soru işareti eklenmiş
gerçek b i r sayı görüyorum. Bunun nedeni sanıyorum ( bir
noktadan farklı olarak) soru işaretinin zihinsel olarak bir
bölme özelliği taşıyabilmesi, zira ( benim için) nokta daha
çok bir yer tutucu anlamına geliyor.
269
V2 'nin irrasyonel olmasının ispatı, farklı bir zihinsel
çeşni katar. Bu, olmayana ergi dediğimiz şeydir ve şöyle
yapılır: V2 'nin rasyonel olduğunu varsayın, bu durumda p
ve q tamsayı ve q sıfıra eşit olmamak üzere, vı= � olsun.
Aynca �'nun sadeleştirilemeyeceğini, yani p ve q'nun ikisi
nin birden çift sayı olamayacağını varsayın. Eşitliğin her iki
tarafının karesini alın, 2 = � . Her iki tarafı q 2 'yle çarparak
p2 = 2q 2 olduğunu ve bu nedenle p'nin de çift sayı olduğunu
gösterin. p çift sayı olduğu için, s tamsayı olmak üzere, p
yerine 2s yazılabilir. Denklemde p yerine 2s'yi koyun, böy
lece Y2 = � 'nun yerine yı = : yazabiliriz. Her iki tarafın
s
271
da telefon defterinde bir isme bakmam gerektiğinde (yani
kağıda basılı bir sözlük ya da telefon rehberine demek isti
yorum), herhangi bir imge falan oln1uyor. Garip bir şekilde
nerede olduğumu biliyor gibi davranıyorum ve doğru yere
ulaşmak için ince ayar yapmadan önce kelime ya da ismin
yaklaşık yerine doğrudan yaklaşabiliyorum.
Aylar meselesinde işler daha da garip bir hal alıyor.
Yerde, üzerlerinde ayların isimleri yazılı karolardan oluşan
büyük bir daire var. Şu anki aydan tam altı ay uzaktaki
karonun üzerinde duruyorum ve şu anki aya doğru dairenin
çapı boyun ca bakıyorum. Altı ay önceki mi yoksa altı ay
sonraki karonun mu üzerinde durduğum hiç fark etmiyor.
Bu acayip takvim tasarımının nereden kaynaklandığı hak
kında hiçbir fikrim de yok. Öğrencilerimden hiçbirinin de
şimdiye kadar aylara ilişkin böyle bir algıya sahip olduğunu
duymadım.
Bu son söylediğimden benim harfler ve kelimelerle
düşündüğüm izlenimi doğmuş olabilir. Öyle değil.
Kelimeler zihinde (görünüyorlarsa tabii ) bir sis gib i
dir; düşünme sürecinin hepsi o kadar anlıktır ki , kişinin
kendi düşünme sürecini değerlendirebilmesi imkansızdır.
Kelimeler, resimler ya da diğer şeyler sürecin bir parçası ola
bilirler, ama bunlar bir piyano konçertosunun tekil notaları
gibidir; bir ölçü çalındı mı, kulak hemen ilerlemeye devam
eder.
272
24. Bölüm
Sonuç
274
Şiirde olduğu gibi matematikte de arketipler vardır.
Aşikar gerçekler diye bir şey varsa, o halde dünya hakkında
insanın doğuştan bilebildiği şeylerin olması da muhtemeldir..
1 950'lerde Robert Frantz, Marc Bomstein, Eleanor
Gibson ve diğer psikoloji araştırmacılarının yaptıktan bebek
deneyleri, yeni doğmuş bebeklerin farklı örüntülere nasıJ
tepkiler verdikleri konusundaki izlenimlerimizi değiştirdi.
Sekiz haftadan iti baren bebeklerin bazı örüntülere daha
fazla ilgi duyduklarını gördüler. O dönemde bu önemli bir
keşifti, çünkü bize çok küçük yaştan itibaren çevremizdeki
dünyayı yapılandırmak için gördüklerimizi incelemeye,
çözümlemeye başladığımızın kanıtlarını sağlıyordu; bebek
ler genç sinir sistemlerini uyaran belli bazı gerçek dünya
örüntülerinin çekim alanına otomatik olarak giriyorlardı.
Başka bir deyişle bebeğin ilgi davranışı, içerisinde yaşaya
cağı dünyadaki yapılar tarafından doğrudan kontrol edili
yordu. Derin yapılar davranışlarımıza hükmediyor, okuma
ve düşünmemizin iki yolunu, bilinçli ile bilinçsizi birbirine
bağlıyordu.
Platon'un Menon diyaloğu bunun hakkındadır. Diyalog,
erdemin öğretilip öğretilemeyeceği konusunu ele alır. Fakat
ruhun ölümsüz olduğu savını kullanır. Bunu kanıtlamak
amacıyla Sokrates, eğitimsiz genç bir köleyi yanına çağırır.
Bir dizi soru sorarak Sokrates köle oğlanın hiç kimseden
yardım almadan, mantık yürüterek Pythagoras teoreminin
bulgularına ulaşmasını sağlar. Bunun nedeni de oğlanın bu
gerçekleri doğmadan önce bilmesi ve bunların daha önceki
yaşamların birinden bugüne çağrılarak hanrlanabilmesidir.
Bu, Freud'un "insan filogenisinin kolektif bilinçaln"
dediği şeyle hemen hemen aynı şeydir. Elbette Freud ruh
kavramına başvurmaz. Ona göre ruh spiritüel değildir, tüm
bir insan türünün kolektif bilinçalndır; yani folklor yoluyla,
din yoluyla, çevrenin değiştiği bir dünyada nasıl hayatta
kalınacağı konusunda birikmiş genel bilgi yoluyla nesilden
275
nesile aktarılan bilinçsiz anılardır. iki nokta arasında tek
bir doğru vardır gerçeğini, keza yılanın ölüm, ölüler diyarı,
seks, doğurganlık, hastalık ve sağlık anlamlarına gelebil
diğini bilmemiz böyle mümkün olur. Yılan matematik te
karşımıza çıkmaz; bunun istisnası benim bildiğim sadece iki
durumda, birçok girdinin olduğu bir durumda seçimin nasıl
yapılacağını gösteren yılan eğrilerinde görülür. Velhasıl, arit
metik ve geometrideki aksiyomlarımızı oluşturan bu aşikar
gerçekler bize insan filogenisinin kolektif bilinçaltından,
kalıtsal sembollerin köklerinden gelir.
Semboller bir iletişim aracı olmanın ötesinde şeylerdir.
Dilimizde hazır ve nazırdırlar ve anla ma yönelik k ültürel/
duygusal bir yatkınlık sağlamak üzere matematiksel imge
lemde bilinç ile bilinçalnnı, bilinen ile bilinmeyeni birbirine
bağlayıp ilişkilendirme yönünden merkezi olmasa da önemli
bir rol oynayarak yarancılık sürecini geliştirirler.
Frost'un "The Road Not Taken" (Seçilmeyen Yol ) şiiri
nin ilk dizesi ne kadar sembolikse, İki nokta arasında tek bir
doğru vardır matematik ifadesi de o kadar sembolik tir. Her
ikisinin de belirleyici özelliği kolektif bilinçaltından gelen
baskın bilinçaln güçleridir. Matematik sembolleri folklorik
bir arka plandan gelen yılan, güvercin, aslan gibi k lasik
arketipik semboller kataloğunda genellikle yer almasalar
da, bilinmeyen ile aşina olunan arasında bağlantılar k urul
masını teşvik ederler. Fizikte Maxwell denklemleri vardır:
Elektriksel ve manyetik alanların yük yoğunluğu ve akım
yoğunluğuyla nasıl bir ilişki içinde olduğunu ve bunların
z.amanla nasıl değiştiğini söyleyen birbiriyle bağlantılı dört
denklemdir. Bütün harika şiirler gibi Maxwell'in denklemleri
de bize dilde görünenin çok ötesini aktarır. Elektrodinamiğin
ve optiğin temelini oluşturur, hatta görelilik v� kuantum
mekaniği konusunda yaratıcı düşünmenin yolunu açarlar.
Doğal dilde sıradan kelimeler gördüklerimizi, düşün
düklerimizi ya da hayal ettiklerimizi betimler. Aşina olma-
276
<lığımız dünyaları yaratma ve onları imgelemimize sokma
gücüne sahiptirler. Bu dünyalara kabul edilmek için� başka
insanlarla paylaşılan bir kültür içerisinde yetişmiş olmak
haricinde pek az özel beceri gerekir. Bunlara erişmek için tek
ihti yacımız, insan olma deneyimidir.
Matematik farklıdır. Genellikle bir beceri, bazen bir yete
nek, sık sık da olağanüstü bir deneyime sahip olmak için
yıllar harcanmasını gerektirir. Genellikle diyorum; çünkü
çocukluk ve gençlik dönemlerinde matematiğe bariz bir
yatkınlık göstermemiş, üstün başarılı birçok matematikçi
ve fizikçi vardır. 1 Matematik, iletişimi basitleştirmek için
gereksiz laf kalabalıklarını paketleyen sembolik bir dil kul
lansa da, aynı zamanda anlaşılırlığın temel paketlerini açan�
şaşılacak derecede hızlı zihinsel bir işlemden de faydalanır:
Yine şiir gibi , okurların gizli anlamlan ve sözel yoldan hayal
edilebilir olmayan şeyleri bilmesini mümkün kılan bir dilsel
yapı kullanır.
Matematikte kullanılan tipil< semboller işleçler, grup işa
retleri, bağıntılar, sabitler, değişkenler, fonksiyonlar, matris
ler, vektörler ile küme kuramı, mannk, sayı kuraffi4 olasılık
ve istatistikte kullanılan sembollerdir. Semboller tek başına
bir matematikçin in yaratıcı düşüncesi üzerinde çok büyük
bir etki yaratmayabilir, ama bir bütün olarak benzer�
ilişkilendirme, özdeşlik, çağrışım ve tekrarlanan imgeler
yol uyla güçlü bağlantılar kurulmasını sağlarlar. Hatta bilinç
düzeyinde olmayan düşünceleri bile ortaya çıkarabilirler.
Bir denklemde ✓x 2 + y2 şeklinde bir ifadeyle karşılaşan
matematikçi bunun ölçülebilir bir şeyi, örneğin bir koordinat
sistemi ndeki bir uzaklığı temsil ettiğini "bilir". Matematikçi
için bu bilginin doğal kaynağı, (a,b) koordinatlarına sahip
bir noktanın (c,d) koordinatlarına sahip bir noktaya olan
uzaklığının ✓ cc - a) 2 + (d - b) 2 olduğunu söyleyen Pythagoras
teoremidir. Daha yüksek boyutlarda aynı ifade Jx2 + y2 +z 2
ya da üçten fazla karenin toplamının karekökü olarak kar-
277
şımıza çıkabilir. Bu ifade kökenini herhangi bir fiziksel özel
likten almıyor olabilir, ama okur ilişkilendirmelere imkan
tanıyan bir geometrik model yoluyla bunu anlamlandırabi
lir. Örneğin R yarıçaplı bir çember, R = Jx 2 + y 2 denklemini
sağlayan bütün (x,y) noktalar kümesidir. Bu geçici bir şeyi,
geometrik bir imgeyle bağlantılandırır. Belki Jx 2 + yı , folk
lor kaynaklı, bilinçaltı güçlere sahip klasik arketipik sem
boller kataloğunda olmayabilir, ama yine de bilinmeyen ile
aşina olunan arasında bağlannlar kurulmasına imkan verir.
Bazı matematik sembolleri, deneyim ile bilinmeyen
arasında bağlantılar kurulması için ve analoji ve benzerlik
yoluyla anlam ileone becerisi kazanan metaforik düşüncele
ri aktarma amacıyla özel olarak yaratılmış tasarımlar olarak
ortaya çıkar. Aynısını tesadüfen yapan semboller de olabilir.
Örneğin, sonlu ama çok sayıda sayısal terimin "toplam " ını
belirnnek için, sonlu sayıda köşesi olan (nasıl sayıldığına
bağlı olarak 3 diyelim) büyük bir sigma L, Yunan alfa
besindeki "S" harfi kullanılır. Kökeni de büyük ihtimalle
Latincedeki summae ( "toplam ") kelimesidir. Sonsuz sayıda
terimin toplanması söz konusu olduğunda da S'ye benzer
şekilli, sonsuz toplam hissi veren kavisli J sembolünü kul
lanırız.
Anlam ve anlama, deneyim ve kolektif bilinçaltı yoluyla
benzeşim ve bağlantılara derinlemesine nüfuz etmiş olabilir.
Tıpkı şiir ve sanatta olduğu gibi matematikte de, estetik açı
dan güçlü sembollerle beslenen kültürel kabuller, güzelliğin
duygusal takdirinde belli bir rol oynayabilir. Yine de mate
matikteki güzelliği büyük oranda (ispattaki zerafet, açıkla
madaki basitlik, yaratıcılıklar, karmaşıklıkların basitleşti
rilmesi, akıllıca bağlantılar kurulması) zekice oluşturulmuş
minicik sembollerin göz kamaştırıcı etkinliğine borçluyuz.
278
Ek A
Leibniz'in Notasyonu
(x - 2) (x + 2)
x-2
Bu noktada paydanın payın çarpanlarından biriyle aynı
olduğunu görüyoruz. Bu yüzden sonuç itibarıyla ilk baştaki
oranın aslında, x = 2 olmadığı müddetçe, x + 2 olduğunu
söyleyebiliriz. Fakat buradaki 2 sayısının özel bir niteliği
yoktur. Aynısını herhangi bir sayıyla da yapabilirdik, örne
ğin a sayısıyla da. Bu durumda başlangıçtaki oranımız
x 2 - az
x-a
olurdu ve x = a olmadığı müddetçe sonucwnuz x + a olur
du. Burada x - a sıfıra yakınsadığında orana ne olduğunu
279
bilmek isteriz. Zira x - a sıfıra yakınsadığında oran bize,
a'ya çok yaklaşnğımızda x değiştikçe x2 'nin değişme hızını
söyler. Elbette x - a'nın sıfır olmasına izin veremeyiz, çünkü
bu durumda x + a'yı elde ennek için gerekli olan sadeleştir
meyi gerçekleştiremeyiz. Bunun yolu x - a sıfıra yakınsadı
ğında ne olduğuna bakmaktır. Bu x + a'yı 2a'ya yakınsama
ya zorlar. a rasgele bir sayı olarak seçilmiş olduğundan a'nın
ne olduğu önemli değildir. Bu, başlangıçtaki
2
x - a2
x-a
oranının, a'ya gerçekten bağlı bir sayıya yakınsadığı anlamı
na gelir. Buna a'nın fonksiyonu deriz. :: sembolü bu fonk
siyonu temsil eder ve buna "y'nin x'e göre türevi" denir.
dy neden bu kadar iyi bir semboldür? Nihayetinde ulaşı-
dx ..
lan sonucun iki şeyin oranı olması şart değildir. Orneğimizde
sonuç, kesinlikle bir oran olmayan 2a oldu.
Fiziksel olgularla ilişkili problemlerin çoğunda önce bir
fonksiyonun değişim hızı hakkında bir şeyler bilirsiniz ve
ardından fonksiyonun kendisini bilmek istersiniz; örne ği n
: = olduğunu bilebilirsiniz. Buradaki sembolik hileleri sor
l[
ı�
Eğer y x'in ve x de t'nin bir fonksiyonuysa, bu durumda
= it" olur. Ve eğer hem x hem de y t'nin fonksiyonuysa
dy
dt = dy
c1x
- -
dx
dt
280
İşte bu da Leibniz'in diğer harika sembolü " integral"in
tertibidir. İntegral bir fonksiyon üzerinde etkide bulunur.
Basitleştirme amacıyla bir kez daha bir örnek kullanalım ve
bu da y = x olsun. y üzerinde etki eden integral bize y'nin
değişim hızı olduğu fonksiyonu verir.
Burada da eğer i ki fonksiyon eşitse, o halde integralleri
arasında sadece bir sabit sayı farklılığı vardır. Bu durumda
integral sembolü f ydx'tir. Dolayısıyla dy = xdx denkleminin
her iki tarfının integralini alırsak, bunu sembolik olarak
f dy = f xdx şeklinde gösteririz. Sol taraf, y değişkenine
göre değişim hızı 1 olan fonksiyonu aramaktadır. Bu y'nin
kendisidir. Sağ taraf, x değişkenine göre değişim hızı x olan
2
fonksiyonu aramaktadır. Bunun da x2 olduğu ortaya çıkar.
2
Bu nedenle de C bir sayısal sabit olmak üzere 1 - •2 = c 'dir.
28 1
Ek B
nn - n
no x 0 - ı + ---
2
oox 0 2 + &c
-
nn - n n
nx n - ı + ---
2
ox -2 + &c
283
284
Ek C
Deney
�
✓ lı) + C' + 2
Sanki ikinci denek ilk deneğin ne yazdığını görmüş
gibiydi.
Denek x 2 + bx + c = O yazdı .
Y: Hayır, hayır. . . ( +b'nin yerine - b koyarak denklemi
baştan yazdı).
286
+c'nin yerine -c koyarak den klemi yeniden yazan denek
yeni den kleme bakmaya devam etti. Ben hiç ağzımı açma
dım. Sonunda, aradan birkaç saniye geçtikten sonra x2 - bx
- c 2 = O yazdı. Kendinden emin devam ederek en sonunda
da x 2 - y x - z2 = O yazdı .
S: Güzel!
Y: ( Gözbebekleri büyüyerek) "İşte, bu (ekranının ona
sında ki ifadeye işaret ederek) x'in x2 - yx - z = O denkle
minde ki pozitif değeridir.
yerı ne
287
tinin altında her zaman karşılarına çıkan b2 - 4c ifadesini
hanrlattığını söylediler. Grafik olarak
Jm2 + zı + �
288
Ek D
(0,2) (3.2)
, (0, 1 ) --
(0 - 1 )
(0.-2)
(-2 , -2 )
289
geçerli aritmetik kurallarına uyn1alarıdır. İkisini toplayın,
bir üçüncüsünü elde edersiniz: (a,b) + (c,d )'yi (a+c,b+d) ola
rak tanımlayın. [(a + c,b + d)'nin (a + ib) + (c + id )'yi temsil
eden nokta ve bunun da (a + c)+ i(b + d ) olduğuna dikkat
edin.] Peki ya çarpma ? (a,b)'nin (c,d)'yle çarpımını (ac - bd,
ad + be) şeklinde tanımlarız. [(ac - bd,ad + bc)'nin (a + ib) (c
+ id)'yi temsil eden nokta ve bunun da (ac - bd) + i(ad + be)
olduğuna dikkat edin .] Bu toplama ve çarpma tanımlarıyla
tüın arionerik yasaları hiçbir çelişki olmadan karşılanmak
tadır. Fakat biraz daha derinden baktığımızda ilginç bir
şey gerçekleşir. Çarpmanın bir anlamı vardır. i'yle çarpma,
saat vönünün tersinde 90 derecelik bir dönme anlamına
gelir. di'yle çarpma, saat yönünün tersinde 90 derecelik bir
dönmenin ardından (ya da öncesinde) d büyüklüğünde bir
ölçeğin de işin içinde olduğu anlamına gelir.
Tüm bunlar, bu yeni i temsili yerine, aynı sanal anlama
sahip Fi 'in korunduğu notasyon kullanılarak da söyle
nebilirdi. Fakat i, dönme (rotasyon) kavramını kök alma
algısından yalıtarak zihne, cebirsel bir sonuç ile sayı fik rinin
genişletilmesi arasında bir ayrım sunmaktadır.
290
Ek E
Dördeyler
292
Teşekkürler
2 94
yan gerçek bilginlere: Florian Cajori, Sir Thomas Heath,
Louis Charles Karpinski ve Kari Menninger. Baskının son
anlarında bir dizi İngilizce yazım hatasını yakaladığı için
Çekçe baskının çevirmeni Marek <'.:tmact'a da çok teşekkür
ediyorum.
Editörüm Vickie Kearn'e kararlı desteği için ve çok kısa
sunumumun ardından bu projede umut ışığı gören temsil
cim Andrew Stewart'a özel olarak teşekkür ediyorum.
Mazur Jefferies ailesine: Catherine, Tom, Sophie, Yelena
ve Ned'e; Marshall ailesine: Tamina, Scott ve Lena'ya; kar
deşim Barry'ye, eşimin kard eş i Carole Joffe ve kardeşimin
eşi Grechen Mazur'a benden teşviklerini hiç esirgemedikleri
için teşekkür ediyorum.
295
NOTLAR
GİRİŞ
(Sayfa ix-xxi)
TANIMLAR
( Sayfa xxiii)
297
1 . BÖLÜM: TIJl-lAF BAŞLANGIÇLAR
(Sayfa 5- 1 3 )
298
ı 5 James Henry Breasted'a göre tarihi bclirlı ılk olay (MÔ 4241 ) Mısır tak
vimidir. Şu an kullandığımızdan daha iyi gibi goninen, on ıkı ay� her
ayda otuz günün olduğu bir takvimdir. Bu Mutr takviminın gaçekrm de
bu kada r eski olduğu konu'iunda bazı ku,kular vardır. Yalnız.ca Birinci
Haneda n 'a dek uzanıp Kral Djer (y. MO 3000) ı.amanında ortaya çıkmış
olması da mümkündür. Bkz. James Henry Breasted, Anaem Tımes (Bot
tan: Ginn & Co., 1 966).
1 6 Joseph Campbell, Myths to Live By (New York: Penguin, 1 993), 8.
299
3. BÖLÜM: İPEK YOLU VE KRAL YOLU
(Sayfa 35-45)
300
4. BÖLÜM: HİNT HEDİYESİ
(Sayfa 47-64)
301
1 8 W. Pcnfield ve T. Rasmusscn, The C..erebral Cortex of Man (New York :
Maanillan, 1 952).
1 9 Bilinen sadece ilci Roma abaküsü vardır. Biri Paris'te Cabinet des
Medailles'de (Bibliotheque nationale de France), diğeri de Roma 'da
Mu� delle Terme Dioclcziano'dadır.
2.0 Sağdan ikinci yuva, her biri bir Roma onsunu temsil edecek şekilde beş
sayaca sahiptir ve bu sayaçlar bir onsun katlarına işaret eder. Kısa yuvada
ki sayaç aln onsu temsil eder. Sağdan birinci sayaç üç parçaya böl ünmüş
tür., bunlar yanın ons, çeyrek ons ve üçte bir ons anlamına gelir.
2. 1 Bkz. Charlcs Bumen, "The Abacus at &htemach in ca. 1 000 AD,"
Soııras and Commentarie.s in Exact Sciences, cilt 3 (2002): 9 1 - 1 08 .
2.2. Apices (Apeksler), hesaplamayla ilgili ortaçağın zirve dönemine ait metin
lerde karışık anlamlara sahip bir terimdir. Kimi zaman, ( Pythagoras'ın bu
fikre hiçbir katkısı olmadığı kesin olsa da) Pythagoras kemerleri diye de
geçen Gerbert abaküsünün kendisi anlamında kullanılır. Başka yerlerde
de daha uygun bir şekilde, konik şekilli oldukları için apekslere sahip
sayaçları belirtecek şekilde kullanılır. Başka yerlerdeyse sayaçların üzerinde
görülen semboller anlamında. Bu kitabın geri kalanında sayaçların fiziksel
olarak bütünü anlamında kullarulacaknr.
2.3 Menninger, Number Words and Number Symbols, 324.
24 Bumen, "The Abacus at Echtemach in ca. 1 000 AD," 92.
302
8 Fibonacci'nin Liber abb�ı..,sinin Latince ÖMOZÜflMn alınan bu çeviri Pro
fesör Albrecht Heeffer'in şu makalesinin 8. sayfasında bulunabilir: Ccntte
for Logic and Philosophy of Science, Ghcnt Oniveniteı� .. Epistomic
Justification and Opcrational Symbolism"; aynca şuradan: http://1ogica.
ugent.be/albrecht/thesis/Epistemicjustıfıcation.pdf (Erişim tarihi: 1 3.Ağus
tos 20 1 3 ).
9 Jens H"'Yrup, " Leonardo Fibonacci and Abbaco Culrure: A PropoYI to
Inverı the Rol es," Revue d'histoire des mathematiques, cilt 1 1 ( 2005 ):
23-56.
ı o D. E. Smith ve L. C. Karpinski, The Hindu-Arabic Numerals (Boston:
Ginn and Co., 1 91 1 ), iii.
ı ı Thomas Frank, Steven John Livesey ve Faith Wallis, Medıeııal Science,
Technology, and Medicine (Londra: Routledge, 2005 ), 1 35.
ı 2 Warren van Egmond, "The Commercial Revolution and thc Beginnings of
Western Mathematics in Renaissance Florence, 1 300- 1 500," doktora t�
Indiana University, 1 976.
1 3 D. E. Smith ve Yekuthiel Ginsburg, "Rabbi Ben Exra and thc Hindu-Ara
b ic Problem," American Mathematical Monthly, cilt 25 ( 1 91 8): 99-1 08.
1 4 W. W. Rouse Ball, A Short Account of the History of Mathematics (Lond
ra: Macmi llan, 1 908), 1 68.
1 5 Al-Biruni, Alberuni's India: An Account of the Rebgion, Philosophy,
Literature, Geography, Chronology, Astronomy, Customs, Laws and
Astrology of lndia about A.S. 1 030, ed: Edward C. Sachau, cilt il (Loııdra:
Tru bner & Co, 1 888), 15.
16 Jan P. Hogendijk ve Abdelhamid 1. Sabra, editörleri, The Enterpri.se of
Science in Islam: New Perspectives (Dibner lnstitute Studies m tbe History
of Science and Technology) (Cambridge, MA: MiT Pr� 2003), 3-1 8.
ı 7 Sıfırın tarihi konusunda bir dizi iyi kitap var, o yüzden burada aynnnya
girmeye gerek yok. Benim tavsiyelerim Robert Kaplan, The Notbing That
Is: A Natura/ History of Zero (New York: Oxford University Prcss., 2000)
ve Charles Seife, Zero: The Biography of a Dangerou.s idea (Ncw York:
Penguin, 2000).
ı 8 Radha Charan Gupta, "lndia," Writing the History of Mathematic.s: lts
H istorical Development içinde, ed: Joseph Warren Dauben ve Christophcr
J. Scriba ( Basel: Birkhauser, 2002), 307.
ı 9 W. W. Rouse Ball, A Short Account of the History of Mathematıcs, 144- 146.
ı Arap isimlerinde geçen "el", "şu yerde doğdu" anlamına gelir. Harezm,
günümüz Özbekistan'ındaki bir ilin ismidir.
ı. Cari B. Boyer ve Uta C. Menbach, A History of �thematıcs (New York:
John Wiley, 20 1 1 ), 228.
303
3 1 0. yüzyılda Hint rakamları konusunda çok sayıda Arap memi vardır.
Örneğin:
• Ebu'I Hasan el Uklidisi. Kitab al (usa/ fil hisab al Hindi (MS 950)
• lbnü'I Kıfti, Tarihu 'I hükema (MS 900), Hint basamaklı sayı sistemi
üzerine bir bölüm de içerir.
• Kindi. Kitab fi istimal al Adad al-Hindi (Hint Rakamlarının Kullan ı
mı Üzerine) ( yaklaşık MS 830)
• Ebu'I Vefa el Buz.cani, Kitab al Hindusa ( Hintlilerin Bilimi ) ( MS 940-
997, 998 )
• Kuşyar bin Lebban Gilani, Kitab fi usul Hisab el Hindi ( MS 9 7 1 );
Hint rakamları üzerine günümüze ulaşan en eski Arapça kitaptır.
Daha fazla aynntı için bkz. Ebu Kamil, Principles of Hindu Reckoning,
İngilizce çev. Martin Levey (Madison: University of Wisconsin, 1 96 6 ), 24.
4 Harizrni'nin Cebir'inin Chester'lı Robert tarafından yapılan Lati nce çevi
risi (New York: Macrnillan, 1 9 15).
5 Harimı.i'nin Cebir'inin yapılan ilk çevirilerinin kapsamlı bir listesi için bkz.
Albrccht Heeffer, "A ConcepruaJ Analysis of Early Arabic Algebra," Unity
of Scierıce in the Arabic Tradition içinde, ed: Shahid Rahman, Ton y Street
ve Hassan Tahiri (New York: Springer-Verlag, 2008), 9 1 -92.
6 1 3 . }iiz),lda yapılmış Latince bir çeviriye Cambridge Üniversitesi Kütüp
b.anesi'nde MS li, vi.5, 1 04r- 1 1 1 v sıra numarasıyla ulaşılabilir.
7 Fibonacci, Liber abbaci, çev: L. E. Sigler ( New York: Springer-Verlag,
2002), 1 7.
8 Charles Burnett, "' Leaming Indian Arithmetic in the Early Thirteenth
Cennıry,., Baletin de la Asociaci6n Matenuitica Venezolana, cilt IX, no: 1
(2002): 15.
9 Otto Neugebaur, The E.xact Sciences in Antiquity ( New York: Dover
Publications, 1 969), 24n.
304
8 Bu kitabın keşfedilme tarihini ram olarak bilmiyorum, ama 1 989'dan
önce olduğu kesin. Bazı popüler kitaplarda bu keıif Raffadla franci'ye
atfedilmiş. Fakat Franci'yle konuştuğumda kmdiıi lutabın atlında Arrighi
tarafından keşfedildiğini M>yledi.
9 Gino Arrighi, "Maestro Umbro (S«. XID) Livero De L'Abbecbo (cod.
2404 delta Biblioteca Riccardiana di Firmze)," Boll.ettıno Dellıı Deı,utıı
zione Di Storia Patria Per L'Umbria, cilt LXXXVI ( 1 989): 5-1-10.
ı o Jens Heyrup, " Leonardo Fibonacci and Abbaco Culture: A Propoul to
Invert the Roles," Revue d'histaire des mathematiqua, cih 1 1 (2005):
2 7-28 .
ı ı Şu an Franci'nin üzerinde çalıştığı 1 3. yüzyılın başında Pisa'da yazılmış iki
bilimsel çalışma Fibonacci'nin kayıp Liber mmoris gui.se'5İııin içeriği konu
sunda yeni ipuçları verebilir. Bkz. Raffaella Franci, '"Leonardo Pisano e la
trattaristica dell'abaco in Italia nei secoli XIV e XV," Bollettino di Staritı
de/le scienze matematiche, cilt 23, no:2 (2003): 33-54.
ı 2 a.g.e., 82.
1 3 Fibonacci'nin Hint rakamlarının İtalya'da yayılışı üzerindeki etkisi hak
kındaki tamşmaya açıklık getirdiği için Raffaella Franci'ye teşddcur borç
luyum.
ı 4 Charles Burnett'la yazışmalanınızdan.
ı 5 Heyrup, " Leonardo Fibonacci and Abbaco Culnıre," 23.
ı 6 Cannen de Algorismo'nun çok sayıda elyazması kopyasının haJcn bulun
ması eserin zamanında popüler olduğunu gösterir. Bkz. James Andrew
Corcoran, Patrick John Ryan ve Edmond Francis Prmdergast, •11ıe
Catholic Church and the Gentle Science of Num�" Americ.an Catbolic
Quarterly Review, cilt 44 ( 1 9 1 9): 1 35.
1 7 1 2. yüzyılda Salem Manasnn'nın kütüphanesi Avnıpa'nm en önemli
kütüphanelerinden biriydi.
ı 8 Smith ve Karpinski, The Hindu-Arabic Numerals, üi. Georges Ifrah..
The Universal History of Numbers (New York: Wıley, 2000), 556-566.
Sacrobosco'nun meminin büyük bir bölümünün ek açıklamalı düzgün
bir çevirisi şurada bulunabilir: A Source Book in Mecheııal Saence, ed. E
Gram ( Cambridge, MA: Harvard University Press 1 974), 94-102.
ı 9 A. L. Basham, The Wonder That Was lndia: A Sımıey of the c.,,,Jıxn of
the lndian Sub-Continent before the Coming of the Muslims (New Ddhi:
P icador, Hindistan baskısı, 2005), 414.
20 Thomas F. Glick, Steven Livesey ve Faith Wallis, editörleri., Medieııal Sa
ence, Technology, and Medicine: An Encyclopedia (Routlcdgc Encydope
dias of the Middle Ages) (Oxford, UK: Routledge, 2005 ), 39.
2 ı Charles Bumen, "The Semanrics of Indian Nwnerals in Ara� Grttk..
and Latin," ]oumal of lndian Philosophy, cilt 34 (2006): 15-30.
2 2 Richard Lemay, ••Toe Hispanic Origin of Our Present Numeral Forms,"
Viator içinde, cilt 8: Medieval and Renaissance Studies, ed: Henry Ansgar
Kelly ( Los Angeles: University of Califomia Press, 1 9n). 435-438.
2 3 EI-Mas'udı, Meadows of Gold, cilt 1, çev: Aloys Sprenger (Londra: Orien
tal Translation Fund, 1 84 1 ), 20 1 .
305
14 a.g.e. , 27.
2. 5 Clement Huan, A Histor,• of Arabic Litt"rature (Londra: William Heine
mann, 1 903), 1 83.
2.6 El-Mas'udi, Meadows of Gold, 200-20 1 .
2 7 Bana elimizdeki Hint rakamlarının kullanıldığı en eski kitap Livero del
abbecho'nun yaklaşık olarak 1 290 tarihli olduğu söylendi, ama bu kitabı
görmedim. Fakat şurada adı geçiyor: Warren van Egmond, Practical
Mathmıatic.s in the Jt,a/ian Renaissana: A C-atalogue of ltalian Abbacus
Manu.scripts and Printed Books to 1 600 (Florence: Insrituto e Museo di
Storia Della Scienza, 1 9 8 1 ).
2 8 Georgc Peacock, "History of Arithmetic," Encyclopedia Metropolitana
içinde, ed. Samuel Taylar Coleridge, Londra: ( 1 847), 369-523.
C. A. Bayly, Em.pire an.d lnfomıation: lntelligence Gathering and Social
OJmmımuation in lndia, 1 780-1 870 (Cambridge, UK: Cambridge Uni
versit)· Press, 1 996). Aynca Kapil Raj, "Colonial Encounters and the For
ging of New Knowledge and National ldentities: Great Britain and India,
1 760- 1 850,., Osiris, cilt 1 5 (Narure and Empire: Science and the Colonial
F.nterprise, 2000): 1 1 9-1 34. Kapil Raj, Relocating Modern Science: Cir
aılation and the Construction of Scientific Knowledge in South Asia and
Europe, 1 7th and 1 9th Centuries (Delhi: Pennanent Black, 2006) .
Elbette başka nedenler de göz önüne alınmalı; örneğin Peacock 'ın sadece
İngiliz.ce okunan çevrelerde okunması gibi.
Şu makaleye de bakın: Charles Bumett, "lndian Numerals in ehe Mediter
ranean Basin in the Twelfth Cenrury, with Special Reference to the Eastem
Forms," From China to Paris: 2000 Years ' Transmission of Mathematical
ldeas (Boethius. Texte und Abhandlungen zur Geschichte der Mathema
tik und der Naturwissenschaften) içinde, ed. Benno van Dalen, Joseph
Dauben, Yvonne Dold-Semplonius ve Menso Folkerts ( Wiesbaden: Franz
Steiner Verlag, 2002), 240-245.
306
6 Paris Üniversitesi VII-CNRS'tc görevli Agathe Kelleı:, uyılann ve aritme
tiğin kökeni konusunda t 827 ile 1 907 yıllan ara5tnda yayımlanmış 99
kita ba ulaştı ve bu listenin de eksiksiz olmadığı inancında.
7 G. R. Kaye, " Notes on Indian Mathematio- Arithmetical Notarion5, "
Journal of the Asiatic Society of Bengal, n.s. cilt m, no:7 ( 1 907): 475-508.
8 Huş ağacından parçalar Oxford'da ki Bodleian Kutüphann i'ndedir
( MS. Sansk. d. 1 4 ), ancak kırılgan yapıları nedeniyle incclcnmıeyccek
durumdadır.
9 G. R . Kaye, " Notes on Indian Mathemarics, " 493.
ı o Bibhutibhusan Datta, "Review: G . R. Kaye, The Bakhshali Manwcript-A
Study in Medieval Mathematics, " Bul/etin of the American Mathematic.al
Society, cilt 35, no:4 ( 1 929): 579-580. Aynca bkz. Bibhunbbusan Datta,
" The Bakhhshali Manuscript," Bulletin of the Calcutta Mathematical
Society, cilt 2 1 ( 1 929): 1 -60.
ı ı G. G. Joseph, The Crest of the Peac.ock, Non-fııropean Root5 of
Mathematic.s (Princeton, NJ: Princeton University Pr� 2000), 2 15-2 1 6.
ı 2 Centre Pour la Cornmunication Scientifıque'in arşivlerinde karşımıza
çıkan bir makaleden alıntıdır ve hakemli bir dergide yayımlanmanuşoı:.
Şuradan ulaşılabilir: http://hal.archives-ouvertes.fr/docs/00/45/53/92IPDF/
PeacockAK.pdf (Erişim tarihi: 1 3Ağustos 201 3).
ı 3 Benoy Kumar Sarkar, Hindu Achievements in the Exact Sciences (Ithaca,
NY: Cornell Üniversitesi Kütüphanesi [ 1 9 1 8 baskısından taranmıştır1
2009), 8 - 1 1 .
1 4 G . R. Kaye, "Notes on lndian Mathematics, " 293-297.
ı 5 Bibhutibhusan Dana, "The Bakhshali Manuscript, " 1�0.
ı 6 Kari Menninger, Number Words and Number Symbols: A CıJ:ııı,aJ
History of Numbers (New York: Dover, 1992), 406.
ı 7 Charles Burnett, "Leaming Indian Arithınetic in the Early Thirreenth
Century," Boletin de la Asociaci6n Matematic.a Vennolana, cilt IX. no: 1
( 2002 ) : 1 5-26.
ı 8 Benno van Dalen, Joseph Dauben, Yvonne Dold-Samplonius ve Mcnso
Folkets, editörleri, China to Paris: 2000 Years ' Transmission of Math
ematical Ideas (Boethius. Texte und Abhandlungen ı:ur Gescbicbte dn
Mathematik und der Natunvissenscha�en) (Wiesbaden: Franz Sreincr
Verlag, 2002 ), 266.
ı 9 Menninger, Number Words and Number Symbols, 3 15.
20 O rstein Ore, Number Theory and lts History (New York: Dover., 1 988),
21.
21 Bkz. G. F. Hill, The Development of Arabic Nımıerals ın Eınope ıOxford.
UK : Oxford University Press, 1 9 1 5), 28.
307
9. BÖLÜM: SEMBOLSÜZ
(Sayfa 1 1 1-1 1 9)
10 � (10)2 - 21
• = 7 ± .Jl2J
= 5 ± v'25 - 21
= 5 ± .Ji
= 5±2
= 3 ya da 7
308
ı Bunu A rithmetika, kitap V, problem 2'de görüyoruz: Htt biri belli bir
sayıya eklendiğinde bir kareyi veren geommik dizidrlu uç tayıyı bulma
problemi. Belli sayıyı 20 olarak ıcçiyor ve 4x2 + 20 = 4'ü (,ÖZlneye giri
şiyor. Ardından da bunun saçma (atOffOY) olduğunu, çünkü -4'un 20'dm
büyük bir sayı olması gerektiğini söylüyor.
3 Sir Thomas L. Heath, A Histary of Greelı Maıhmuztıa, cilt D (Oxfor�
UK: Clarendon, 1 92 1 ), 458.
4 L. D. Reynolds ve N. G. Wilson, Scribes ımd Scholmı: A � to the
Transmission of Greek and Latin Literatıne (Oxfor� U1(; Oarmdon
Press, 1 978), 50.
5 D' Arcy Thompson, "The S of Diophantos," Transadionı of the R.ayal
Society of Edinburgh, cilt XXXVIII, no:1 7 ( 1 896): 607-609. Aynca blız_
James Gow, History of Greek Mathematics (Cambridge, U1(; Cambridge
University Press, 1 884), ekle� ix.
6 Sir Thomas L. Heath, Diophantus of Alexandria: A Study in the History
of Greek Algebra (Cambridge, UK: Cambridge Univenity � 1 91 0),
62-64.
7 B u kısaltmaların aynı zamanda ilk heceler olduğuna dikkat edelim.
8 D'Arcy Thompson, "The S of Diophantos," 607-609.
9 James Gow, History of Greek Mathematics, ekler, dipnot 1 09.
1 o E. A. Wallis Budge, Egyptian Hieroglyphic Dictionary (Whitcfim, MT:
Kessinger Publishing, 2003).
1 1 Heath, Diophantus of Alexandria, 32-36.
1 2 Şuradan ulaşılabilir: http://books.google.com/booksicbRL 1 CAAAA.cA
AJ &printsec=frontcover&source=gbs_ge_summary_r&cad=O#v=onepa
ge&q&f=false ( Erişim tarihi: 1 2 Ağustos 201 3).
1 3 James Gow, History of Greek Mathematic.s, ekler, dipnot 109.
1 4 En eskisi (Vat. gr. 1 9 1 ) 1 3. yüzyıl tarihli. 14., 15 ., 16. yüzyıl tarihli olan
d iğerleri de Biblioteca Apostolica Vaticana'da Barb. gc. 267, Pal � 391,
Reg. gr. 1 28, Ross. 980, Urb. gr. 74, Vat. gr. 200, VaL gt. 304 plinde
kayıtlı.
1 5 İngilizce çeviri şurada bulunabilir: Kosta bin Luk� çev� Tbe Arabic Te:xt
of Books I V to VII of Diophantos's Arithmetika (Ann Arbor, MI: Umver
sity Microfilms, 1 979).
1 6 Şu a n Google e-Books sayesinde Bachet'nin Diophantos'un A�
b askısının tümüne internetten bakılabilir:
h ttp://books.google .com/ebooks/reader?id=RL 1 CAAAAc.AAJ&printsc
c=fron tcover&output=reader (Erişim tarihi: 12 Ağustos 20 13).
1 7 John W. Baldwin, The Scholastic Culture of the Middle Ages, 1 000- 1 300
( Le xington, MA: D. C. Heath, 1971 ), 40.
1 8 Sanıyorum ars rei et censııs'un çevirisi "'şey'in sanan ve niteliği ... .ınlamına
geliyor; burada rei, " şey " kelimesiyle "bilinmeyen" demek istemiş olduğu
n u sanıyorum.
1 9 Heath, Diophantı,s of Alexandria, 2 1 .
2 0 a.g. e., 20.
2 ı a.g. e. , 20.
309
2.2. Tannery, Paul, Dictiorra')• of Scimtifıc Biography (New York: Scrib
ner, 1 970), 25 1 -257. Aynca bkt. Sir Thomas L. Heath, Diophantus of
A lexandria, 1 5.
2.3 Europcan Culnıral Heritagt Online sayesinde Wilhelm Xylander'ın
VI. kitap çe,irisinin elya mıasının tümüne şuradan ulaşılabilir: http://echo.
mpiwg-berlin.mpg.de/ECHOdocu Viewfull ?start= 1 &view Mode=ima
ges&ws= 1 .5&mode=imagepath&url=lmpiwg/online/pc rmanent/l i bra ry/
W770Y3H9/pageimg&pn= l (Erişim tarihi: 12 Ağustos 201 3 ).
2.4 Marcianus 308 Vmedik'teki Biblioreca Marciana'da muhafaza edilmektedir.
■.
ı. 5 Bachet çe\irisinde karakterler küçük harflidir ve x-kare şu garip sem bol
dür: Fakat diğer çe\irilerde semboller büyük yazılmıştır.
26 15. yüzyılın onasından 1 7. yüzyılın ortasına dek birçok antik elyazması
nm Latin çe\irisinde kullanılan notasyon buydu. Bkz. W. W. Rouse Bali,
A Short Account of the History of Mathematics ( Londra: Macmillan,
1 908), 216.
2. 7 Bachet, Arithmetic.a, 32 1 .
2.8 Diophanci Alexandrini, Opera Omnia, cilt 1, Latinceye çev. ve ed. Paulus
Tannery (Leipzig: B.G. Teubneri, 1 908), xxxiv-xxxix.
2.9 Diophanri Alexandrini, Opera Omnia, 6-7.
3 0 Bachet VL problem 12. Aynca basit kesirler için bkz. Heath, A History of
Greek Mathematic.s, 460; Gow, History of Greek Mathematics, 1 1 O.
3 ı Bu Jarnes Gow'un History of Greek Mathematics, ekler, 1 08'deki çevi
risidir. Daha doğru bir çeviri için Heath, Diophantus of Alexandria,
129: "Belki de konu aşina olunmadığı için biraz zor görünüyor ( yeni
başlayanlar genellikle başaramayacakları konusunda karamsardır); ama
sen hevesin sayesinde ve benim öğreciciliğimden faydalanarak bu k onuda
u.st.ala.şmakt.a zorlanmayacaksın; zira öğrenme arzusu öğrenimle birleşti
ğinde hızlı ilerleme kaçınılmazdır. "'
3 2 Büyük sayılarda üç sayıda bir nokta koyularak verilen araların da fayda
sını görüyoruz. Böyle bir düzenleme Fibonacci'nin Liber abbaci'sinde de
kullanılıyor, ancak onda basamakların gruplandırılması için nokta yerine
paranteze benzer şeyler kullanılıyor.
310
1 1 . BÖLÜM: BÜYÜK SANAT
(Sayfa 1 4 1 - 1 4 8 )
31 1
ıo Albrecht Hccffcr. uNcgativr Num�rs as an Episremic Difficult Concept:
Some Lessons from History." ön makale. Bilim Mannğı ve Felsefesi
Merkezi, Ghent Üniversitesi, 5. (yıl belirtilmemiş).
ı ı a.g.e.• 6.
ı 2. Cardano. Ar-s Mag,ıa or the Rules of Algebra, 9.
1 3 a.g.e.
ı ◄ Emst Mach. Popı.Jar Scientific Lectures, çev. l11omas J. McCormack
(Chicago: Open Coun, 1 895), 1 95-1 96.
312
1 300- 1 600 içinde, ed. C. Hay (Oxford, UK: Oxford Univerıity P�
1 988), 73-8 8. Ayrıca bkz. B. M°", .. Ch uqudı Marhemariıea.1 Executor.
Could Estienne de la Roche Have Changıd the Hiırory of Algebra ? ",
a .g.e. içinde, 1 1 7- 1 26.
ı 3 Ca jori, A History of Mathematical Notatimu, cilr � 1 00.
ı 4 Negatif üsler fikri şurada bulunabilir: John Wallis, Mathais Unıversalis
(Oxford, UK: Oxford, 1 657), 65-68. Isaac Newron negatif mlcr fikrini
yetkinleştiren kişidir. Onun "De quadrarura Cervanım"unda negatif
üslere rastlanır ve şuradan görülebilir: The Mathematical Papers of 1�
Newton, cilt VII, 1 69 1 - 1 695, ed. D. T. Whiteside (Cambrİdgey UK:
Cambridge University Press, 1 976), 1 54.
ı 5 W. W Rouse BaU, A Short Account of the History of Mathmratics
( Londra: Macmillan, 1 908 ), 2 1 7.
313
1 5. BÖLÜM: SESLİ VE SESSİZLER
(Sayfa 1 8 1-191 )
ı-
van Schooten kitaba birkaç terimi içerecek şekilde uzatılabilen bağ
çi7.gili sembolünü de kullandığı notlar ve yorumlar ekledi. Van
Schooten'in Viete'in 400. sayfadaki sözel tanımını sembolik gösterime
çe,-irnıeye çalışırken ; 'nin formülünü yanlış yazması da ilginç bir nottur.
Bir ifade içerisindeki kelimelerin anlamını yorumlamaya çalışırken hata
yapmanın ne kadar kolay olduğunu gösterir.
4 Viete yer yer eşitlik işareti için Recorde'nin sembolünü kullanır. Bkz. Viete,
Opera mathemati� 20.
5 Vıere, Opera mathematiaı, 246. Şuradan ulaşılabilir: http://books.google.com/
ebooks'reader?id=DAGlicM_Ck.MC&printsec=frontcover&output=reader
(&işim tarihi: 1 3 Ağustos 201 3).
6 Michael Se.an Mahoney, The Mathematical Oıreer of Pierre de Fennat,
1 601 -1 665 (Princeton, NJ: Princeton University Press, 1 994 ), 3 2.
7 Euclid., Elements, cilt 1, çev. Sir Thomas Heath (New York: Dover, 1 95 6 ),
373.
8 a.g.e., s. 376.
9 (a + b)2 = (a + b)( a + b) = a(a + b) + b(a + b) = aa + ab+ ba + bb = a 2 +
2ab+ b2 = a2 +b2 + 2ab.
ıo Tobias Damzig, Number: The Language of Science, ed. Joseph Mazur
(New York: Plume, 2007), 90.
ıı Bu k onuya dikkatimi çektiği için Femando Gouvea 'ya teşekkür ederim.
1 2. Stevin De Thiende'sinde ( 1 58 5 ) irrasyonellerin sayı olarak kabul
edilmelerini destekler.
ı3 Aorian Cajori, A History of Mathematical Notations, cilt il (New York:
Dover, 1 99 3 ), 1 3 1 .
14 Aslında bundan daha fazlasını anlanr; tam ifade edersek, karmaşık
katsayalan olan n 2:: 1 dereceli bir polinomun en az bir çözümü olduğun u
söyler. Fakat eğer bir çözümü varsa, o zaman n çözüme sahip olmak
zorunda olduğunu görmek kolaydır. Bu polinomun iki polinomun
çarpımına bölündüğünü bilmekten ileri gelir; bunlardan biri (x - r),
buradaki r temel teoremin garanti eniği köktür ve diğeri de n - 1 dereceli
bir polinomdur.
ı5 Viete, Opera mathematica, 1 2.
31 4
1 6. BÖLÜM: PATI.AMA
(Sayfa 1 93-204)
ı Descartes'ın Geometrie'sini daha iyi anlamak içın blu. Emily R. Grosholz,
Representations and Productive Ambıguity in Mııthematia and the
Sciences (Oxford, UK: Oxford University PreM, 2007), 165-1 83.
2 Rene Descartes, Geometria a Ranato Descartes, ed. Florimondi de Beıune
ve Francisci van Schooten (Arnsterdam: Elzevir 1659), 2.
3 Bu konuya dikkatimi çektiği için Emily Grosholz'a çok tqcldcürlcr.
4 Rene Descartes, Geometrie, ed. F. van Schooten (Lciden: E.luviı;1 659), 3.
5 Florian Cajori, A History of Mathematic.al Notation.s, cilt 1 (New York:
Dover, 1 993 ), 374.
6 Descartes, Geometrie, 4.
7 a.g.e., 69.
8 a.g.e., 6.
9 1 7 . yüzyılda doğanın mekanik ve matematiksel olduğu fikrinin
kabul ündeki zorluğa işaret ettiği için Emily Grosholz'a teşekkür ederim..
ı o A . P. Youschkevitch, "The Concept of Funcrion up to the Middle of ehe
1 9th Cen tury, " A rchive far History of Exact Sciences, cilt 1 6, no: 1 ( 1 976 ):
3 7-85.
ı John Aubrey, " Brief Lives, " Chiefly of Contemporaries. Set Doum by
John Aubrey, between the Years 1 669 & 1 696, cilt il, ed. Andrew Clarlc
( Oxford, UK: Clarendon Press, 1 898), 108.
2 Florian Cajori, A History of Mathematical Notations, cilt 1, 250.
3 a.g.e.
4 A. N. Whitehead, An Introduction to Mathematics (Oxford, UK: Oxford
University Press, 1 95 8 ), 60.
5 a.g.e., 5 9 .
6 a.g.e., 200.
7 a.g.e., 244 .
8 Bali, A Short Account of the History of Mathematics, 241 .
9 a.g.e., 243. (Ars Conjectandi'ye baknğımda Bemoulli'nin co sembolünü
k ullandığı tek bir yer bulamadım.)
ıo İlk olarak William Oughtred'in Clavis mathmıatic«'sindc l 1 648)
yayımlandı ama şurada çok daha rahat bulunabiliyor: Cajori, A History
of Mathematical Notations, cilt 1, 427.
ı ı a.g.e., cilt II, 1 30- 1 3 1 .
315
1 8. BÖLÜM: SEMBOL USTASI
(Sayfa 2 1 1 -2 14)
316
1 1 Piskopos Gcorge Berkeley, The Analyıt; Or, A Diuour� Addrased to
an lnfidel Mathnnatician (Orijinal Londra baıkı.ıı J. Tonıorı için 1734're
yapıldı ); Willia m B. Ewald, ed., Fram Kant trJ Hilbm: A Soura Boolı.
in the Foundatians of Mathmuıtics (Oxford, UK: Oxford Univenity
Press, 1 996 ), 60-92. Şuradan ulaşılabilir: http-J/www.madıı. rcd . iır/publ
HistMath/People/Berkeley/Analyst/ Analyn.hanl (Erişim tarihi: 1 3 Ağustos
20 1 3 ).
ı 2 Bazı matematikçiler Berkeley'in hatalı olduğunu savundu. Blu. Kaa ve
Sherry, " Leibniz's Infinitesimals."
1 3 Joseph Mazu� The Motion Paradox (New York: Dutt� 2007), 1 5 1 - 1 52.
3 17
8 Bunu aynı zamanda + 1 ile - 1 'in geometrik ortalaması olarak da
düşünebiliriz. Başka bir deyişle + 1 'in i'ye oranı i'nin - 1 'e oranıdır.
Sembolik olarak bunu şöyle gösteririz: + 1 : i = = i : - 1 .
9 Whitehead. An lntroduction to Mathematic.s, 64.
ı o lan Stew� Wh), Beauty Is Trnth: A History of Symmetry (New York:
Basic Books., 2007). 1 52.
.
ı = cos -n2 + ı. sın. -n2 = e�,
1
·l = ( e 1-)
2
• 1
= e --•
n
ı Percy Bysshe Shelley, Prometheus Unbound, Perde 2, Sahne 2.3, Satır 35-42.
2 Jerry Lettvin 201 1 'de 9 1 yaşında öldü.
3 J. Y. Lettvin, H. R. Manırana, W S. McCulloch ve W. H. Pi� ..The
Mind: Biological Approaches to lts Functions," Proceedings of the lnsti
tute of Radio Engineering, cilt 47( 1 959): 1 940- 1 95 1 .
4 Calvin S. HaU ve Vemon J. Nordby, The lndivi.dual and Hi.s Dreams
( New York: New American Library, 1 972). Aynca '"What Peoplc Dream
About," Scientific American, cilt 1 84 ( 1 951 ): 6�3.
5 Suzanne Langer, Mind: An Essay on Human Feeling (Baltimore: Johns
Hopkins University Press, 1 984 ), 265.
6 Suzanne K. Langer, Philosophy in a New Key: A Study in the Symbohsm
of Reason, Rite, and Art, 6. basım. (Cambridge, MA: New American
Library, 1 954), 58.
7 a.g.e., 206-207.
8 Emily R. Grosholz, Representation and Productive Ambiguit'y in Math
ematics and the Sciences (New York: Oxford University Press, 2007), 25.
9 Biraz da gurur duyarak, konuştuğum bu kişinin şu an SUNY Plaasbwg'ta
matematik profesörü olan eski öğrencim Sam Northshield olduğımu söy
lemekte bir sakınca görmüyorum. Elbette eski öğrencimi seçmiş olmamın
bilimsel bir araşnnna açısından "şüpheli" gözüktüğüne de kuşku yok..
ıo Daniel Kahneman, Thinking Fast and Slow (New York: Farrar., Sttaus and
Giroux), 56.
ıı Keith E. Stanovich, Who Is Rational?: Studies of lndividual Diffe-renas in
Reasoning ( Mahwah, NJ: Psychology Press), 1 26.
r2 Christopher Chabris ve Daniel Simons, The lnvisible Gorilla; And Orber
Ways Our lntuitions Deceive Us (New York: Crown, 201 0), 5-7.
r3 U . Neisser ve R. Becklen, "Selective L<X>king: Attending ro Vısually Speci
fied Events, " Cognitiııe Psychology, cilt 7 ( 1 975 ): 480--494. Aynca bltz.
A. Mackve I. Rock, "lnattentional Blindness: Percepcion without Attenti
on, " Visual Attention içinde, ed. R. Wright (New York: Oxfurd University
Press, 1 998), 55-76.
ı4 Christopher Chabris ve Daniel Simons, .. Gorillas in Our �lidsc: Sustained
lnattentional Blindness for Dynarnic Evencs," Perceptıon, l.--i.lt 28 l 1 999):
1 05 9- 1 074.
1 5 H. Poincare, The Foundatio,ıs ol Science, çev. G. B. Halsred lNew York:
Science Press, l 9 1 3 ), 2 l 2.
319
16 David Tail, ed. Advanced Mathtmatic.al Thinking ( Hollanda: Kluwer,
1 991 ), 3-2 1 .
17 St.anislas Dehaene. "The Organiı.arion o f Brain Acrivarions i n Number
Comparison: Event-Related Potentials and the Additive-Factors Method, ••
)oumal of Cogniti� Nnıroscimce, cilt 8, no: 1 ( 1 996): 47-68 . Kısalnlmış
haline şuradan ulaşılabilir: Stanislas Dehaene, The Number Sense: How
the Mind Creat.es Mathematic.s (New York: Oxford University Press,
1 997), 223-22 7.
18 T. Allison, G. McCarthy, A. Nobre, A. Pruce ve A. Belger, " Human
Extrastriate Visual Cortex and the Perceprion of Faces, Words, Numbers
and Colors," urebral Cortex, cilt 5 ( 1 994 ): 544-554.
ı9 Dehaene, "The Orga niz.arion of Brain Activarions in Number Compari
son, .. 221 .
20 Masaki Maruyama, Christophe Pallier, Antoinette Jobert, Mariano
Sigman ve Stanislas Dehaene, .. The Cortical Representation o f Simple
Mathematical Expressions," Neurolmage, cilt 1 (20 1 2) : 1 444- 1 460.
21 M. Cappelletti, B. Butterworth ve M. Kopelman, "Spared Numerical
Abilities in Case of Semanric Demenria," Neurophychologia, cilt 3 9
(200 1 ) : 1 224- 1239.
22 C. Lemer, S. Dehaene, E. Spelke ve L. Cohen, "Approximate Quantities
and Exact Number Words: Dissociable Systems," Neuropsychologia, cilt
41 (2003 ): 1 942-1 948.
23 Wılliam Faulkner, Ayı, İletişim Yayınlan, çev. Murat Belge, 20 1 4, 1 1 .
24 Jared E Danker ve John R. Anderson, "The Roles of Prefrontal and
Posterior Parietal Conex in Algebra Problem Solving: A Case of Using
Cognitive Modeling to Infonn Neuroimaging Data," Neurolmage, cilt 3 5
(2007): 1 365- 1 3 77.
2.5 a.g.e.
26 Anthony R. Jansen, Kim Marriott ve Greg W. Yelland, "Comprehension
of Algebraic Expressions by Experienced Users of Mathematics, " Quar
terly ]ournal of Experimental Psychology, cilr 53, no: 1 (2003 ): 3-30.
27 Anthony Jansen, Kim Marriott ve Greg Yelland, "Parsing of Algebraic
Expressions by Experienced Users of Mathematics, " European Journal of
Cognitive Psychology, cilt 19, no:2 { Mart 2007): 286-320.
28 E Max Müller, Three lntroductory Lectures on the Science of Thought
(Whitefish, MT: Kessinger Publishing, 2003), 46-47.
2 9 a.g.e., 46.
320
3 Müller, Three lntroductory uctur� mı the Scima of Thought, 47.
4 Jacques Hadamard, The Psychology of lnvention m the Mııthmratial
Field (New York: Dover, 1 954), 69.
5 a.g.e. , 75 .
6 a.g.e., 76-n.
7 Bu tas1IT1 için: L. Carroll, Symbolic Logic (New York: Dover., 1 958), 1 1 8.
8 Hadamard, The Psychology of /nvention in the Mathematical Fie�
75-76 .
EK B: NEWfON'IN xn AKIŞI
(Sayfa 283)
32 1
DİZİN
2 (rakam ) 2 1 , 25, 29, 3 1 , 36, 50, Ahme1 papıru,u 1 3, 1 3 1 , 1 50
52, 63 , 64 Bkz. Rhınd (AhmnJ papiri11iı
morfografisi 4 8-50, 1 0 1 - 1 02 Akadlar 1 5
3 (rakam) 2 1 , 24-25, 29, 64 akış (fluk,iyon J 109, 2 1 7-20, 2 36,
morfografisi 48-50, 1 0 1 - 1 02 283
4 ( raka m ) 1 1 - 1 2, 20-2 1 , 24, 29, akış değişkenleri 1 09, 2 1 7- 1 9
3 1 , 36, 43, 47, 56, 1 02 aksiyomlar 1 1 5, 1 44, 1 97, 276
morfografisi 4 8-50, 1 01 - 1 02 alan ve hacimler 1 9 5
sembolleri 20 Albclda de Iregua 84, 92
5 (rakam) 1 1 , 2 1 , 24-25, 27, Alexander de Villa D� Carmnr
29-3 1 , 36, 42-43, 54, 6 1 -63, 80, de Algorismo 3, 8 8
8 8-89, 1 02, 1 43, 256-57 alfabe xvi, 8-9, 24-29, 47--48, 80,
grupların sayısı 44 1 28, 1 3 8, 1 53, 27 1 , 278
morfografisi 4 8-50, 1 0 1 - 1 02 Arkhimedcs 27, 1 26, 1 82
abaküs 2, 26, 42, 52, 55, 5 8-62, bulanık 229, 235, 266
64, 66-6 8 , 70, 72, 79, 84-87, örtük anlamlan 227-28
8 9-90, 1 00, 1 52, 1 6 5 sayılar için kullanılan 1 2, 48
a baküsçüler 60, 64, 67, 1 6 5 sayıların yazılması 1 1
Araplar 7 9 sözel matematik 207
Avrupalı tacirler ve alfabe/harfler x, xvi-xv� 6, 8-9,
muhasebeciler 8 9 24-29, 47-48, 50, 53, 57, 60-6 1 ,
Batı sisteminin kökenleri 5 2 72, 80- 8 1 , 85, 9 1 , 1 05 -1 08,
çakıl işaretleri 5 8 1 1 2, 1 1 7, 1 26-32, 1 36-3 8, 1 52-
Ç in çubuk sistemi 42 53, 1 6 1 , 1 65, 1 83-88, 1 9 1 , 1 93 ,
Fibonacci 8 5 , 8 7, 1 5 2 1 99, 20 1 , 206-208, 2 1 8- 1 9,
Gerbert abaküsü 2 , 62, 84, 90 226, 234, 239, 247, 253, 268 ,
Pythagoras 72 271-72, 278
Romalılar 60-62 aritmetik işlemJer 85, 1 52
Yunanlar 26 bilinen sabit nicelik.Jer 108,
a baküs cebiri 1 52 1 93, 1 99
abaküs okulları 67 bilinmeyenler 105, 108, 1 36,
a bbaco geleneği 67 1 86, 1 9 1 , 1 99
A braham ibn Ezra 2, 71 Brahmi rakam.lan 4 ...
Sefer ha-Ekhand (Birimler Descartes 1 08, 1 93, 1 99
Kitab ı ) 2 Harrior 1 93
Sefer ha- Mispar ( Sayılar ikili harfler 1 1 2
Kita b ı ) 2 küçük 1 26, l 93, 1 99
açılar x v i , 64, 1 0 8 , l 1 2, 1 82, 1 94, Newton 1 09
1 97, 207, 2 1 7, 230 noktalı h.ırtler 1 09, 2 1 8
Herigone'un sembolü 1 08, 207 önemi 8-9
üç eşit parçaya bölünmesi 1 82, polinomlar 1 85
1 97 sesli harfler 1 8 6-88, 24 7
üçlü ha rfler l 1 2 sessiz harfler 1 86-88, 20 1
323
Viete 1 07, 1 86-88, 1 9 1 , 1 93, Araplar 2, 49, 5 1 , 6 1 , 64, 6 6 - 72,
20 1 , 207 74-75, 77-8 1 , 90-93, 96, 98-99,
Yunan sayı sistemi 128 1 0 1 , 1 1 9, 1 26-27, 1 4 1 , 1 52,
Ayrıca bkz. Yunan alfabesi; 1 54, 209
İbraniler/İbrani sayı sistemi, a ritmetik 6 7-68, 79, 1 52
Fenike alfabesi basamak fikri 9 8
a lgorizma 64, 70, 84, 88 Batı'ya a ktarılan Yuna n-Latin
A/;abra 1 43 bilgeliği 9 9
Allison, Truett 25 8 bilim 6 1
Almucabala 1 42 cebir 6 7, 75, 77, 1 1 9, 1 4 1 ,
alanışlık (taban 60) sistem 1 5, 1 52, 1 54
50, 79 cebir ispatları 1 1 8 - 1 9
Amerika Menkul Kıymetler çeviriler 1 , 77-79, 1 26
Borsası 54 Gerbert 6 1 -64
analitik sayı kuramı 1 23 Hint harfleri 9 1
analiz ve modem matematik 1 23, Hint rakamları 6 1 , 72, 9 9
1 49, 255 kağıt imalatı 1 2 7
Anderson, John 26 1 Mısır'ın fethi 2 7
Ang, Tıan Se 3 9 onluk sistem 40
Fleeting Footsteps ( Geçici Ayak Şarlman 68
İzleri ) 39, 43 tıp 68, 75, 79
A nthologia Palatiruı 1 24-25 arazi etüdleri 1 1
apeksler 49, 5 1 , 62-63, 84 Arethas, Petraslı 1 1 2
Apo llonios, Pergeli 5 1 , 75, 1 26, Ariadne 2 1 2
1 58, 1 95 Aristoteles 75, 1 26 , 2 6 5
Aramice 1 26, 1 34, 1 36 aritmetik ifadeler xii, 2 6 3
Arap astronomisi 74, 8 1 aritmetik xii, 2, 2 2 , 2 7-2 8 , 3 2 - 3 3 ,
Arap notasyonu 96, 98 37, 42-43, 5 2 , 54-55, 6 2 , 6 4 ,
Arap sayıları 2, 5 1 , 66-67, 69-71 , 67-68, 7 1 , 7 9 , 8 4 - 8 5 , 9 6 , 1 34 ,
90, 92, 96, 1 0 1 1 4 1 , 1 4 7-49, 1 52-53, 1 6 1 , 1 63 ,
Boethius, 5 1 , 96 1 73, 1 78, 1 85-86, 1 94, 2 1 0,
Codex Vigilanus 2, 66, 1 O 1 2 1 2, 234, 262-63 , 276, 2 9 0
Fibonacci 66, 69-71 Çin matematiği 3 6 , 3 9
Gcrbert 6 1 , 64 Fibonacci 67-6 8 , 84- 8 5 , 1 48 ,
San Martin de Albelda 92 1 52
yasak 7 1 Libri 96
Ayrıca bkz. Hint-Arap pazar 54-55, 84
rakamları; Hint rakamları Stifel 1 6 3
Arapça xxiii, 1 , 49, 5 1 , 74-75, arketipik semboller 2 76, 2 7 8
77-80, 87, 92, 1 06, 1 1 8, 1 26, arketipler 2 7 5
1 3 3-34, 1 36, 1 4 1 -42, 1 49, 1 5 3 Arkhimedes 27, 5 1 , 75, 1 26 , 1 5 8 ,
aritmetik işlemlerde Arap 1 82
alfa besi 1 52 Psammites ( Ku m Sayac ı ) 2 7
çeviri 75, 77, 1 26, 1 34 Arnold, Bili, Who Were the
Diophantos'un Arithmetika'sm m Babylonians ? ( Ba bi l l i ler K im d i ? )
kopyaları 1 36 17
324
Arrigh i, Gino 86 Aziz Martin Man�Htırı 84
artı işareti x, 1 64, 263 Aztck dillerı 54
Bakhshali Elyazrna�ı x Azrck rakamları 30-3 1
Diophantos x
Stifel 1 64 Ba bil 1 5, 1 7- 1 8, 20-22, 25, 28,
Viete 1 8 2, 1 85, 207 32, 40-4 1, 1 1 4, 1 1 8, 1 3 1 , 1 5 1
Widrnann 1 06 Babilliler 1 1 , 1 5, 1 7, 1 9, 2 1 -23,
Ayrıca bkz. toplama 25, 3 1 , 50, 59-60, 79, 8 3-84,
artı x, 2 1 , 25, 27, 86, 1 06, 1 1 3, 90, 168
1 3 1 , 1 43 , 1 5 7, 1 63-64, 1 73-74, altmışlık (taban 60) !Hstrm 1 5,
1 82 , 1 8 5 , 207, 263 25, 50, 79
Bombelli 1 73-74 basamak sistemi 25, 84
Eukleides 1 1 3 Çin matematiği 40-4 1
işaretleri x, 1 64, 263 geometri 25, 1 1 8, 1 6 8
p kullanımı 1 65 , 207 Harizmi 79
Viete 1 82, 1 85 , 207 hesap tahtaları 59
Artin, Michael 268 sayı sistemi 2 1
Aryabhata xvii-xviii, 74, 98 sıfırın olmaması 83
asal sayılar 26 8-69 tek tabanlı sistem 3 1
astroloji 79, 9 1 , 1 4 1 Bach, J. S. 222
astronomi (gökbilim) 37, 48, 74, Bachet, Claudc Gaspard 1 08, 1 3 1 ,
8 1 , 90-9 1 , 1 00, 1 4 1 , 22 1 1 33-34, 1 36-38
Arap 74 bağ çizgisi 200, 202-203, 2 1 4
Babilliler 90 Bağdat 1 , 1 5 - 1 7, 72-73, 75, 78,
Brahmagupta xvii, 1, 1 05, 1 4 1 80, 9 1 , 1 26
cetvelleri 8 1 , 9 1 , 1 4 1 bağımlı değişkenler 109, 21 7
Çin matematiği 37 bağımsız değişken 2 1 8
Vedalar 48 Bakhshali Elyazması x, 1 , 97, 99
Aubrey, John 205 Bali, W. W. Rousc 71 , 75
Avrupa/Batı xviii, 2-3, 5, 1 2- 1 3, Short Account of the History
1 5 - 1 7, 1 9, 3 0, 35-36, 5 1 -52, of Mathematics ( Matematik
6 1 -62, 64-72, 77-78, 80, 83, Tarihinin Kısa Aktarımı) ... 1
8 5 -92, 96, 9 9- 1 0 1 , 1 05, 1 07, Banks, Edgar James 1 8
1 1 4, 1 22 , 1 33-35, 1 54, 1 63, basamak 1 -3, 25, 28, 33, 37-38 ,
1 6 6, 1 7 1 , 1 82, 22 1 -22, 226 40, 47-52, 60, 63, 7 1 , 84, 89,
aritmetik 64, 67-6 8 , 1 34 97- 1 00, 1 6 1 , 1 73, 263
basamak düşüncesi 3, 5 1 , 99 Abra ham ibn Ezra 2, 7 1
Harizmi 5 2 , 66, 80, 88, 9 1 Avrupalı tacirler ve
H int rakamları 8 3 , 85-88, 90, muhasebeciler 89
1 00, 1 05 Babillilerde 25, 40, 50, 60, 84
H int-Arap raka m sistemi 62, Bakhshali Elyazması 1, 97
6 7, 69, 78, 9 1 , 93, 1 0 1 Brahmi sistemi 47, 50
Roma rakamları 2 , 30, 69, 72, Çinliler 37-38, 49-50, 98
79, 8 5 , 8 9, 99- 1 0 1 Gerbert abakusu 2
s ı fırın olmaması 83 hesap tahtaları 2
Avustralya, yerli kabileleri 1 2 Johannes Hispalensis 2, 7 1
325
Kaye 97-99 harflerin kullanı lması 1 29
Roma rakamları 2, 89 Harizmi 1 45
Sanskrit sayı kelimeleri 48 kısaltmal a r xvii, 1 06 , 1 28-29,
Batı Arap rakamları ( Gobar) 49, 1 3 8, 1 65, 206
5 1 , 301 kuvvetler çarpımı 1 50, 1 79
Becaye 84-85 kuvvetleri 1 1 6, 1 28 , 1 50, 1 7 1 ,
Bede, De computo ve/ loquela 1 99-200
digitorum ( Parmakla Hesaplama Newton 1 09, 2 1 7
ve Konuşma Üzerine) 56 notasyon, bilinenler xi, 1 08,
Beethoven, Ludwig van 222, 245 1 28, 1 49, 1 85-86, 1 88 , 2 2 8
Beli, Eric Temple, The polinomlar 1 32, 1 67, 1 78, 1 82
Development of Mathematics sayısal kuvvetleri için
( Matematiğin Gelişimi) 1 50 üstsimgeler 1 99
Belmondo de Padua 1 54 seslilerin kullanılması 1 86
Bereketli Hilal 1 5 sözel ve sembolik ifa de
Berkeley, George 220 karşılaştırması xviii
Bemard, Chartres 'li 2 1 5 Viete 1 49, 1 79, 1 82, 1 86, 1 95
Bcmoulli, James, Ars Co,ıieaandi 209 x'in kullanılması 1 50
Bemoulli, Johann 204 Birch, Samuel 1 3 1
beyin 57, 1 52, 230, 254-6 1 birleşme özelliği 2 3 7
Beytü'l Hikme ( Bilgelik Evi ) 1 , Bizans 1 23, 1 37
78-80 Boethius 5 1 , 72-73, 96
Bibhutibhusan Dana 99 Arithmetica 96
bilim 1, 26, 35, 49, 68, 74-75, Bombelli, Rafael 1 07, 1 71 - 77,
98-99, 103, 1 1 5, 1 26, 1 30, 1 33, 1 85, 1 8 7, 1 99, 20 1 , 2 1 1 , 24 1 ,
1 35, 1 4 1 , 2 1 0, 2 1 6, 222, 25 1 294
bilinen nicelikler 1 08, 1 49, 1 99 Descartes 24 1
bilinmeyenJer x-x.i, xvi-xviii, 1 05- L'Algebra 1 71 -73, 1 76-77, 2 94
1 09, 1 1 6, 1 2 1 -22, 1 25, 1 28-29, Leibniz 1 99
1 3 1 -32, 1 36-3 8, 1 45, 1 49-50, polinom n otasyon u 1 7 1 , 1 73 ,
1 54, 1 60, 1 63, 165, 167, 1 69, 1 75, 1 8 5, 2 0 1 , 2 1 1
1 71 , 1 78-79, 1 82, 1 85-88, 1 9 1 , borç 74, 79, 1 22, 1 4 7-48
1 93, 1 95, 1 99-20 1 , 206, 2 1 7, Bornstein, Marc 2 7 5
228, 26 1 , 274, 276, 278 bottega 67
alfabenin sonraki harflerinin bölme 38, 40, 42-43, 72, 1 06 ,
kullanılması 1 93, l 99 l 0 8 , 1 3 8, 1 60, 1 82, 1 8 6, 1 94-
Arya bhara xvii-xviii 96, 206, 208-209, 2 1 9-20, 2 3 1 ,
Bom belli l 07, 1 71 , 200 269
Brahmagupra x, xvii Çin matematiği 36, 39
Dardi di Pisa 'nın kısaltması Çin sayma çubukları 3 8
1 65 D kullanımı 206
Descarres xviii, 1 08, 1 79, 1 93, Descarres 208-209
1 99-20 1 , 206 Diophanros 1 3 8, 1 95
Diophanros x, xvi, 1 05, 1 2 1 - geometri 1 94
22, 1 25, 1 2 8-29, 1 3 1 -32, iki nokra l : J k ullanımı 1 08 ,
1 36-38 209
326
Lei bniz'in işaretleri 209 1 97-99, 201 -204, 209- 1 1 , 2 1 3,
mevcut sembol r + 1 208 2 1 6, 227, 230-3 1 , 23 3-34, 2 37,
Sti fel 206 240-4 1 , 245--46, 249, 254, 259-
Brahma 73-74, 99, 1 4 1 63, 267-68, 280, 290-9 1
Brahma rahipler 99, 1 4 1 abakll.!I 2, 26, 42, 5 2, 55,
Brahmagupta x , xvii-xviii, 1 , 74, 5 8-62, 64, 66-68 , 70, 72,
77, 79-80, 98, 1 05, 1 4 1 , 1 47- 79, 84-87, 89-90, 1 00, 1 52,
48, 25 1 1 65
Brahmasphu tasiddhanta aldatıcı aritmetik 1 4 9
( Brahma'nın Doğru analitik sanat 1 49
Kurulmuş Öğretisi) 1 , 73-74, Anthologia Palatina 1 24-25
79-80, 1 05, 1 4 1 , 1 47 Araplar 75, 77, 1 1 9, 1 4 1 , 1 52,
Brahmi sayı sistemi 47, 50 1 54
Braille 57 Brahman rahipler 1 4 1
Breasted, James Henry 299 Dardi di Pisa 1 06, 1 65
Bronocice çömleği 8 Diophantos xvi, 1 05, 1 28,
Bronz Çağı 8 1 34, 1 39, 1 5 1 , 1 95
Burnett, Charles 87, 1 0 1 , 293 eğitimi 67, 69
Butterworth, Brian, What Counts Eukleides xvi, 1 1 3, 1 22, 1 83
( Beyinlerimiz Matematik İçin mi evrensel aritmetik 1 4 9
Yaratılmış ? ) 5 7 formlar 1 79
Büyük İskender 95, 1 1 5, 1 42 formu 1 79
geometri 1 1 8, 123, 1 67-68 ,
Cajori, Florian 23, 27, 99, 203, 1 75, 1 83, 1 93-95, 1 97-99,
295 204, 230
Campbell, Joseph 5 geometri dili yoluyla 1 22
Cantor, Moritz 5 1 -52 görsel kavrayış 248--49
Cardano, Gerolamo 1 07, 1 56 -57, Harizmi xvii, 2, 88, 1 06, 1 1 7-
1 5 9-60, 1 63 , 1 7 1 , 1 90, 235, 1 8, 1 42, 1 45-47
25 1 Hintliler 1 4 1
A rs Magna 1 07, 1 56-60, 1 63, ilişkilerin anlaşılması sanan
1 7 1 , 1 90 151
Carroll, Lewis 225, 267 İtalya'da gelişimi 67-68 , 1 54
"jabberwocky " 225 İtalyanca konuşma dili 1 65
CEA ( Commissariat a l'energie Kalasadi 1 5 2
atomique et aux energies Kosik Sanat l 63
alternatives) 255 modem matematik 1 23 , 1 55
cebir bulmacaları 1 24-25 Ramee 142
cebir ıfadeleri 1 06, 1 6 8, 262-63 Regula rei e census 1 4 9
cebir ispatları 1 1 9, 1 99 Rhind ( Ahrnes) papinisli 1 3,
cebir ix, xi-xii, xiv, xvi-xvii, xix, 1 50
vvi, x x i i i , 2, 1 3 , 67, 69, 75, 77, sembolik biçımden
96, 1 05 - 1 09, 1 1 2- 1 3, 1 1 6- 1 9, kazanılanlar xi
l 2 1 -2 5 , l 2 8 , 1 3 4, 1 3 9, 14 1 -4 7, sembolik xi, xvii, 1 1 8 , 1 24-25,
1 4 9 -60, 1 6 3-68, 1 7 1 , 1 74-75, 147, 152, 1 54, 1 83 , 209- 1 0,
1 79, 1 8 2-83, 1 85-90, 1 93-95, 233, 25 9
327
sözel 1 56 M kullanımı 1 06 , 206-207
Stifel 1 06 nokta kullanımı 209
tanımı xxiii, 1 50-S 1 parmakla hesa plama 3 8
Yunanlar 1 2 1 , 1 24. 1 28. 1 4 1 , sembolleri ix, 56, 1 06, 1 08,
1 83 1 65, 206-207, 209
cebirin temel teoremi 1 79, 1 90 sembolünün kökeni 56
cebirsel ifadeler xii, xiv, 1 97 Stifel 1 06, 206
cebirsel özdeşlik xvi yan yana yazma 205-207, 209
Chabris, Christopher 253 çemberler xiv-xvi, 1 82, 1 97, 1 99,
Chasles, Michel 93, 95-96 229, 239, 278
Chuquet, Nicolas 1 06, 1 66-69, çeteleler 36, 43-44
1 82, 1 86-87, 20 1 çeviri 1 -2, 4 1 , 66, 7 1 , 75, 77-79,
kökler 1 66 85, 8 8 , 90, 1 07, 1 1 3, 1 26-27,
polinom notasyonu 1 66, 20 1 1 2 9, 1 3 1 -33, 1 36, 1 38 , 1 42-43,
Tripart)• en la Scien.c.e des 1 82-83, 1 9 1 , 200, 247, 2 8 3,
Nombres (Sayılar Bilimi 294
Üzerine Üç Kısımlı Kitap) Arapçaya 77, 79, 1 26
1 06, 1 66, 1 68-69 Araplar 77
Code.x Vigilarıus 2, 66, 1 O 1 Bachet 1 08, 1 3 1 , 1 33, 1 36 ,
Compurus elyazması (Thomey 1 38
Abbey) 62-64 Brahmagupta 'nın 77, 79
Conrad, Joseph, Heart of Diophantos'un 1 3 1 -3 2
Darkness ( Karanlığın Kalbi) xiii Harizmi 66, 77-7 9
Cope rnicus, Nikolaus, De Harun Reşid 1 , 7 8
revolutıonibus 1 O 1 İslam'ın Altın Çağı 7 9
cosa 1 63, 1 65, 1 78 Johannes Hispalensis ( Sevilla'lı
John) 2, 7 1
çakıJtaşlan 58-59, 62 Konstantinopolis 75, 1 34
çarpma ix, xxiii, 20, 38, 40, 43, Ptolemaios'un Arapçaya 75
54, 56, 1 06, 1 08, 1 1 2, 1 32, Robert, Chester'lı 1 43
1 57, 1 60, 1 65, 1 67, 1 73-74, Xylander 1 07, 1 36
1 86, 1 95-96, 205-207, 209, çıkarma x-xi, xvii, 6, 30, 40, 1 33 ,
229, 23 1 , 24 1 , 245, 290-91 1 5 8-59, 1 83, 1 86, 1 8 9, 1 95,
Andreas haçı 205 2 1 3, 23 1
Babilliler 20 Brahmagupta 74, 1 4 7
Boethius 96 Çin sayma çu bukları 3 9
Bombelli 1 73-74 Diophantos x, 1 32-34, 1 8 7,
Çin çubuk sistemi 40-4 1 1 95
Çin matematiği 36, 39 geometri 1 5 8, 1 8 3 , 1 94-95
Descanes 1 95, 207, 209 hiyeroglifler x
geometri 1 57, 1 95, 207, 229 oka benzer şekil x
Harriot 209 parmak bükme 52
işaret düzenleri 54 Romalıların sistemi 30
işaret kuralları xxiii, 236 Ayrıca bkz. eksi sem bolü
işareti 56 Çin hanzi'si 7
Leibniz'in işaretleri 209 Çin Şi Huang 3 9
328
Çinliler 1 2, 36-38, 40, 50, 58, denklemler ix-x, xv-xvi, xxiii, 2,
l 15, 1 27, 148 1 3, 1 9, 74, 77, 106- 1 08, 1 1 2,
çakıl sayma 58 1 14, 1 1 8- 1 9, 1 2 1 -23, 1 25, 1 28,
Hind istan 40, 43, 72 1 32, 141, 143-45, 147-49, 1 5 1 ,
Hint-Arap sistemi 38 154-57, 1 59-6 1 , 163, 1 76-79,
İpek Yolu 35 1 82-83, 1 85-86, 1 88, 1 91 , 1 94-
kağıt imalatı 1 27 95, 1 97, 1 99, 201 , 203-204,
2 1 3, 2 1 8- 1 9, 227, 229-33, 235-
negatif sa yılar 148
37, 241, 244-45, 248, 250-5 1 ,
onluk sistem bilgisi 36-37
26 1 , 264, 270, 274, 276-78,
onluk tabanda basamaklı sayı
28 1 , 285-88, 291
sistemi 37 Anthologia Palatina 1 25
Pythagoras teoremi 38, 1 1 5 bilinmeyen kök 163
sayısal yazım 1 2 birinci ve ikinci dereceden 1 28,
sayma çubukları 37-39, 42 145, 1 97
sıfır 3 7, 40, 50 Cardano 1 07, 1 56-57, 1 59-
yer tutucu olarak boşluk 40 60, 25 1
çiviyazısı tabletler 1 8 Descartes 1 1 9, 1 99, 2 1 3
Diophantos � 1 2 1
D' Arezzo, Guido ix: Harizmi 77, 1 06, 1 1 9, 145,
dağılma yasası 1 59 147, 1 85
daiji 49 homojen 1 83
Danker, Jared 261 konik kesitler 1 94
Dantzig, Tobias 1 1 9, 1 87-88, 2 1 6 ortak çarpanların anlması 1 85
Dardi di Pisa (Jacopo), Aliabraa Rhind (Ahmes) papirüsü 1 3
arbibra 1 06, 1 65 sembolik işlemler x
simetri 229-30
Darios Vazosu 5 9
denklemler, dördüncü dereceden
D e Morgan, Augustus 6 5 , 1 89-90,
1 07, 156
210
Bombelli 107
değişkenler 1 08 - 1 09, 1 79, 1 82, Cardano 1 07, 1 56
1 8 7, 1 9 1 , 1 93, 203, 2 1 7- 1 9, denklemler, ikinci dereceden 74,
229-30, 277, 280-8 1 , 286 77, 1 1 8, 1 22, 128, 1 4 1 , 143-49,
alfabenin sonraki harflerinin 154, 1 88, 232-33, 250-5 1 , 286,
kullanılması 1 93 288, 291
bağımlı 1 09, 2 1 7 Brahmagupta 25 1
Descartes 1 79, 1 93, 203, 2 1 3 geometrisi 14 7
eğriler 1 09, 2 1 7 Harizmi 143-4 7
Newton 1 09, 2 1 7, 2 1 9 kareye tamamlama 143-44, 1 46
değişme yasası 291 negatif sayılar 1 47-48, 154
değişmeli varyete 268 denklemler, lineer 1 4 1 , 26 1
Dehaene, Stanislas 255-56, 258- Brahmagupta 1 4 1
59, 263, 294 Harizmi 141
Del Ferro, Scipio ( Scipione de denklemler, üçüncü dereceden
154-56, 1 76, 1 97
Floriano de Geri del Ferro) 1 54-
Bombe ili 1 76
57, 1 76-77
Cardano 1 56
demir haç 208
329
Descartes, Rene xviii, 83, 95, 1 08, benzer niceli klerin bir a raya
1 1 9, 1 49, 1 7 1 , 1 79, 1 93-95, getirilmesi 1 3 3
1 97-203, 206, 208-209, 2 1 1 - bilinmeyenler x, xvi , 1 05 , 1 2 1 ,
1 3, 24 1 1 25 , 1 2 8 , 1 32, 1 3 7- 3 8
bilinen sabit nicelikler 1 08, bölme 1 3 8
1 93, 1 99 cebir xvi, 7 5 , 1 05 , 1 1 6 , 1 2 1 ,
denklemler 1 1 9, 1 94, 1 97, 1 24, 1 28 , 1 3 9, 1 5 1 , 1 95
1 99, 203, 2 1 3 çıkarma 1 30, 1 3 3
eğriler 1 93-95, 1 97, 203, 2 1 3 denklemler x, xvi, 1 2 1 , 1 25 ,
Geometrie 1 08, 1 79, 1 93, 1 95, 1 32, 1 95
200, 202-203, 208 eksi sembolü 1 32 , 2 0 8
harfler 1 08, 1 93, 1 99, 206, eşitler 1 3 8, 1 5 1
208 Harizmi 1 44
modem sembolik form 1 1 9 kareler 1 2 8-29, 1 3 8
notasyon 1 93, 1 95, 202-203, kısaltmalar 1 1 7, 1 28-29, 1 32 ,
206 1 36-3 8, 1 44
polinomlar 1 08, 200-20 1 kuvvetler 1 1 6 , 1 2 8, 1 3 9
sa},sal üstsimgeler 1 08, 1 79 küpler 1 2 8-29, 1 3 8
Dickinson, Emily, .. A Narrow notasyon 1 3 8
Fellow in the Grass" xiii Pappos 1 95
Dicle Nehri 1 6 toplama 1 3 9
Dicle-Fırat vadisi 1 5- 1 6 Vatikan K ütüpha nesi 1 35
Diderot, Denis 222 Xylander 1 3 5
diferansiyel denklemler 1 23 Dirichlet, Gustave-Peter Lejeune
dignitiı 1 74-76 1 09, 204, 2 1 3
Ayrıca bkz. üsler dizgi 2 1 4
dik üçgenler x, 1 9, 1 90, 1 94 Doğu Arap 49, 5 1
dikdörtgenler 1 1 3, 1 1 8, 1 22, 1 5 8- dokuz rakam 2, 20-2 1 , 3 7, 5 0 ,
5 9, 1 83-85, 1 95, 244-45 64, 69, 80-8 1 , 84- 8 5 , 8 7, 90-9 1 ,
diktir sembolü 1 08, 207 1 00
Dinokrates 1 1 5 Çin 3 7, 5 0
Diophantos, İskenderiyeli x, xvi, Fibonacci 6 9 , 80, 84-85, 8 7,
75, 1 05, 1 07, 1 1 5- 1 7, 1 2 1 , 1 23- 1 00
25, 1 2 7-32, 1 34-39, 1 44, 1 5 1 , formları 1 00
1 8 7, 1 95, 208 Mesudi 2
A rithmetica (Marcianus 308) morfogra fikleri/formları 4 8 - 5 0 ,
1 36 1 O 1 - 1 02
A rithmetica (Matritensis 4 8 ) Severus Sebok ht 90
1 3 3, 1 36 Dostoyevsk i, Fyodor, Suç ve Ceza
A rithmetlca ( Parsinius 2379) 273
1 3 3, 1 3 7 dördeyler 1 09, 2 3 7, 2 9 1 -92
A rithmetica ( Vat. gr. 1 9 1 ) 1 36 dört boyutlu sayı sistem i 1 09, 2 3 7
A rithmetika kopyaları 1 3 3-39 Duhinsky, E . 255
A rithmetlka xvi, 1 05, 1 07- Dudıcius, Andreas l 3 5
1 08, 1 2 1 -39 d i.ışünce ix, x i , x i v, 5 - 7, 1 O, 1 9, 2 5 ,
a rtı işareti x, 1 3 1 3 7, 4 3 , 5 0 , 5 8 , 6 4 , 7 9 , 8 3 - 8 4 , 9 1 ,
330
1 1 9 , 1 28 , 1 3 1 , 1 3 9, 1 50, 1 60-6 1 , El Ca,rillo mağarası, lıpanya 6
1 72, 1 79, 1 8 8, 1 97, 203, 2 1 1 - d-Harizmi, Ebu Abdullah
1 2 , 2 1 6- 1 7, 222, 228, 232, 237, Muhammed bin Muıa xvii, 1 -2,
2 3 9-4 1 , 243, 245-49, 25 1 -52 , 43, 52, 66, 77-8 1 , 84, 88, 9 1 ,
254-55, 258, 26 1 -62, 264-67, 99, 1 06, 1 1 7- 1 8, 1 4 1 -47, 1 85
269, 2 70-76, 2 92 Algeb-ra et Almuc.abala 77
1 . Sistem ve 2. Sistem 252 Beytü'I Hikme t, 78-79
bilinçli ve bilinçsiz xi Brahrnagupta 77, 79-80
cebir sembolleri 1 60, 267 Cebir xvii, 2, 88, 1 06, 1 1 7,
duyusal xiv, 247 1 42
Ernst 1 6 1 , 240 Cebri ve'/ Mulı.abele 9 1 , 1 06
fiziksel olmayan cisimler xx dili xvü, 1 1 8
imgeler 247-48, 255 El- Kitab 'ul Muhtasar fi'/
Leibniz 2 1 1 - 1 3 Hisab'il Cebri ve'l Muluıbele
otomatik modda ve odak t , 1 06, 1 42
modunda 252-5 3 geometrik ispatlar 1 1 8
sembollerin etkisi xxi Hint-Arap ralcamlan 78, 8 1 ,
soyutlamalar 240, 248 91
sözel dil olmadan 246 Hintlilerin Hesaplaması
süreç, zihin resimleri 1 72 Ozerine 84, 99
yazarlarla matematikçilerin kareye tamamlama 1 43-44,
karşılaştırılması xiii 1 46
yönlendirici düşünceler 249 Kitab al Muhtasar fil Hisah
el Hind ( Hint Ralcamlanyla
Ebu'l Hasan el Uklidisi, Kitab al Hesap) 78
fusal fil hisab al Hindi 92 Robert, Cbestcr'lı � 78, 88,
Echternach elyazması 62 143
eğriler 1 09, 1 47, 1 94-95, 1 97, sayma sa yılan 79
203, 2 1 3 , 2 1 7- 1 8, 228-30, 276 Sun Zi Suan Jing 42
Einstein, Albert 2 1 6, 273 tamamlama ve eşitleme 1 45
eksi sembolü 2 8 , 1 05, 1 1 3, 1 1 7, terimlerin bir tarafta
1 3 1 -32, 1 3 8, 1 63 , 1 7 1 , 1 74, toplanması 1 45
1 82, 207-208, 263 Zicü 's Sindhind 1 4 1
Bombelli 1 71 elipsler 1 94-95, 229-30, 250, 2 8 5 ,
Brahmagupta x 287
Ca rdano 1 6 3 enlem ve boylam 1 95
Diophantos 1 05, 1 3 1 , 1 3 8, 208 Erken Han Hanedanlığı 3 6
Eukleides 1 1 3 eşitlik ix, xix, 28, 1 1 2- 1 3, 1 22 ,
Herigone 208 145, 1 5 1 -52, 1 5 8 , 1 7 1 -73, 1 85 -
m kullanımı 207 86, 1 8 8, 1 90, 209, 2 1 3, 2 70
standart haline gelmesi 207 Descartes 2 1 3
Stifel 1 6 3 , 207 sembolleri 28, 1 52
Viete 1 8 2 eşittir işareti ix, 1 07, 1 3 8, 1 5 2,
yatay çizgi 1 74 163, 1 72-73, 200
yukarı ya da aşağı doğru ok 208 Leibniz 2 1 3
Ayrıca bkz. çıkarma Recorde'nin yatay çizgileri 209
33 1
Eudemos, Rodoslu 1 1 4 Liber minoris guise (Daha
Eudoksos 1 1 5 Küçük Kitap) 8 6
Eukleides � xvi, 26, 38, 75, 84, negatif kök 1 4 8
1 07, 1 1 1 - 15, 1 22. 1 58-59, 1 68, Practica geometria 8 6
1 83, 1 97, 2 1 6 res 1 8 7
aksiyoma dayalı mantığı 1 1 5 tacirler 65, 6 7, 6 9- 7 1 , 84-85,
Arapçaya �vrilmesi 75 8 7, 8 9
Descartes 1 97 fizik xx, 2 1 6, 2 3 6 , 2 74, 292
Heron, lskenderiyeli 1 83 Floransa 67, 7 1 -72, 8 6 , 9 7, 1 0 1 ,
Hint rakam yazısı 85 1 33
pi (n) xvi Statuto Dell'Arte di Cambio
Stoikheia (MS D'Orville 30 1 ) 72
111 folklor 275, 278
Stoikheia xvi, 38, 85, 1 07, fonksiyonlar 1 09, 204, 2'1 3 , 2 5 8,
1 1 1 , 1 1 3- 1 5, 1 22, 1 5 9, 1 83 260, 277, 280- 8 1
Viere 1 83 Descartes 2 1 3
Xylander 1 07 Dirichlet 1 09, 2 1 3
Eukleides uzayı 26 Leibniz 204, 2 1 3 ,2 79- 8 1
Euler, Leonhard 1 09, 1 65, 1 78, Franci, Raffaella 85-87, 2 9 3
204, 22 1 , 239, 24 1 , 292 Franrz, R obert 2 75
Recueil des piec.es qui ant Freud, Sigmund 246, 275
remporte /es pris de Frost, Robert, "The Road Not
/'academie royale des Taken " ( Seçilmeyen Yol ) 2 76
scienc.es 1 09
Vollst.iindige Anleitung zur Galenos 75
Algebra 1 78 Galilei, Galileo 83, 95, 1 5 1
Gaitan, Francis 266-67
Fas 5 1 , 92 Gardthausen, Viktor Emil 1 2 9
Faulkner, William 259-60 Gauss dağılımı xv
.. The Bear" (Ayı ) 259 Gauss, Cari Friedrich xv, 1 78 , 2 92
Fenike alfabesi 9, 26 Geary, David 255, 2 94
Femıat, Pierre de 1 97-98, 2 1 4, Geng Shouchang 3 9
22 1 geometri 25, 67-6 8, 84, 8 6 , 1 1 2 ,
Ferrari, Lodovico 1 5 6 1 1 4, 1 1 8 , 1 22-23, 1 44 , 1 4 7,
Fırat Nehri 1 7 1 49, 1 5 8-60, 1 6 7-68, 1 75, 1 8 3,
Fibonacci, Leonardo 3, 65- 71 , 78, 1 94-95, 1 97-99, 203-204, 2 0 7,
8 0, 84-90, 96, 1 00- 1 0 1 , 1 48, 209- 1 0, 2 1 2, 22 1 , 22 9-30, 2 54 ,
1 52, 1 54, 1 8 7 276, 2 92
Arap sayılan 96 analitik 1 99
dokuz Hint rakamı 69, 80, 87 Cardano 1 5 9-60
Hine rakamları 69, 84-88, 90, cebirsel 1 23
1 00 Harizmi 1 1 8 , 1 44, 1 4 7
Hine-Arap rakamları 67, ikinci dereceden denklem 1 22 ,
6 9-70, 78 1 47, 1 97
Liber abbaci 3, 66-69, 7 1 , 78, ispatlar 25, 1 5 8 , 1 9 9, 207,
80, 84-87, 8 9, 96, 1 00- 1 0 1 2 1 0, 22 1
332
kareye tamamlama 144 Hammurabi 17
kökenleri 1 95 Han Hanedanlıı\ı 38
modern matematik 123 Harriot, Thorruı, 178-79, 1 93,
soyut 1 1 4 209
tarihi 1 1 4 Harun Rc,id 75, 78
üçüncü dereceden daha yüksek hayvanlar 6, 1 8, 36-37, 264
derecede polinomlar 1 60, hazırlama etki5İ 25 1
1 64 Hcath, Thomas 1 1 3, 1 1 7, 1 2 8-3 1 ,
Viete 1 49, 1 83, 1 95, 203, 207 1 36, 1 38, 295
geometrik analiz 1 23 Diophantus of Alnmıdna
geometrik ispatlar 1 5 8 308-3 10
geometrik kare 1 68, 1 95 Herigone, Pierrc 207-209, 2 1 1 - 1 2
geometrik tan ıtlamalar 1 52 Cursus mathematicus 1 08,
geometrik teoremler 1 1 5 207-208
Gerbert abaküsü 2, 62, 84, 90 Heron, İskmderiyeli 1 24, 1 26,
Ger bert d' Aurillac (il. Sylvestre) 2, 1 32, 1 83, 1 95
6 1 -64, 84, 90 Metrika 1 32
Gılgamış Destanı 1 2 hesap tahtaları 2, 39, 59, 6 1 -62
Gibbon, Edward, Decline and Fail Computus elyazması 62
of the R oman Empire ( Roma Gerben 61-63
İmparatorluğu'nun Gerileyiş ve Gerbert abaküsü 2
Çöküş Tarihi) 222 ortaçağ Avrupa'sında tacir ve
Gibson, Eleanor 275 muhasebeciler 62
Gobar 49, 5 1 , 3 0 1 Romahlar 62
Bkz. Batı Arap rakamları hesaplama kitaplan 69
( Gobar) Hıristiyanlar 52, 56, 71, 153
Gow, James 1 30-3 1 Hindistan 1, 35, 40, 43, 48,
gök k u şağı 43, 228-29 5 1 -52, 65, 72, 74-75, 79-80,
Görü nmez Goril deneyi 25 3-54 90-91, 97-98, 107, 1 4 1
Grosholz, Emily 249, 293 Çin 35, 40, 43, 72
R epresentation and Productive Harizrni 43, 80, 141
A mbiguity in Mathematics İpek Yolu 35
and the Sciences ( Bilimde kütüphaneler 75, 79
ve Matematikte Temsil ve Hindular 2
Üretken M uğlaklık) 249 Hint harfleri 91
G u te nberg, Johannes 1 42, 1 5 1 Hint kültürü 50
Güney Mezopotamya 1 7- 1 8 Hint rakamları 3, 48-49, 5 1 -52,
Güney Pasifik dilleri 54 61-62, 69, TI, TT-80, 8 3-88,
Gvalior 49-50 90-92, 98- 101, 1 05, 1 1 2, 144,
256, 258-59, 270
H a d a m a rd , Jacques 255, 267-69 Alexander de Villa Dei 3, 8 8
H a l i fe hikayeleri 72 Arapça metinler 77
halifeler 1 , 72-73, 75, 78 Araplar 72, 80, 9 1 , 98-99
Hali, Calvin 246 Araplarca iletilmesi 6 1
H a milton, William Rowand 237, Avrupalılar 5 1
291 Batı'da 71
333
d okuz 2, 69, 80-8 1 , 84-85, 87, hiperbol ler t 94-95, 2R5
90-9 1 Hmon� işi hikaye örtüsü 7
Eukleides'in Sroikheıa'sı 85 Hobbes, Th omas 2 1 O, 22 7
Fibonacci 69, 84-90 Hollar, Wenzel 205
Harizmi 52, 77-80, 84, 88, Homeros
99, 1 44 llyada 1 2
on 5 1 , 79 Odysseia 7
Severus Sebokht 90 H0yrup, Jens 69, 86-8 7, 1 1 9, 293
sıfır 3, 49-52, 80, 83-84 Huneyn b i n İshak 1 26
standart haline gelmesi 1 0 1 Hydruntius, Ioannes 1 33
Suriye' den geçerek Hypatia 1 05, 1 23, 1 36
İskenderiye'ye varışı 99-1 00 Hypsikles, İskenderiyeli 1 23
vasaklanması 72
A)Tıca bkz. Arap sayıları; Isidore, Sevilla 'lı, Etymologiae 92
Hint-Arap rakamları iamblikhos 1 2 1
Hint yazım 48 İbnü'I Yasamin 92, 1 53
Hint-Arap rakamları 1 -3, 42-43, İbnü'I-Banna 1 53
49, 62, 67, 69-70, 78, 8 1 , İbnü'l-Kıfti, Tarihu'l hükema
90-9 1 . 93, 1 0 1 (Alimlerin Tarihi ) 73
a baküsçüler 67 İbrahim peygam ber 1 8, 5 0
Abraham ibn Ezra 2 İbraniler/İbrani sayı sistemi 24-27,
basamaklar 2-3, 49 43, 89
Ban 3, 62, 69, 9 1 iç i çe geçmiş ifadeler 2 5 9, 263
Çin matematiği 36, 39 ideogramlar 6-7
Çin sayma çubuklan 4 2 ikiterimliler 1 64
evrimi 62 imgeler xiii, 228, 233-35, 245,
Fibonacci 3, 67-70, 78, 90 247-48, 255, 265-66, 269-70,
Gerbcrt hesap tahtası 62 272-73, 276-78
Harizmi 2, 43, 78, 91 İndeks Planı, üslerde 1 08 , 20 1 -202
İber Yarımadası ve Provence integraller 1 09, 1 23, 1 6 1 , 2 1 3- 1 4,
69 28 1
Johannes de Sacrobosco 3 İpek Yolu 35
Mesudi 2, 9 1 İran 1 5, 35, 49, 78, 9 1 , 1 43
modem morfografisi 49 irrasyonel sayılar 1 90, 234
onluk sistem 40 İskenderiye x, xvi, 5 1 , 99- 1 00,
Ayrıca bkı. Arap sayıları; Hint 1 05, 1 1 4- 1 5, 1 23-24, 1 26 , 1 32 ,
rakamları 1 83, 1 95
Hintl iler x, xvii, 1 , 28, 35-36, İspa nya 6, 1 2, 6 1 , 78, 84, 92, 1 0 1 ,
4 7-65, 73-74, 80, 84-85, 88-9 1 , 1 4 1 , 1 52, 1 54, 1 66
96-99, 1 05, 1 1 5, 1 4 1 , 148 ispatlar xi, xiii, xvi, 25, 3 8 , 1 1 3-
basamak düşüncesi 1, 5 1 , 84 1 5, 1 1 8 - 1 9, 1 56, 1 5 8-60, 1 83 ,
basamaklı ondalık nocasyon 1 85, 1 99, 207, 2 1 0, 22 1 , 226,
97 236, 255, 26 8-71
konumsal notasyon 96 biliş 255
negatif sa yılar x, xviii, 1 48 cebir 1 99
Pythagoras teoremi 72 cebirin temel teoremi 1 79, 1 90
334
Çin matematiği :ıci, 3�, 39 kalkiıliı• 149, 203, 210, 21 2- 1 4,
Desca rtes 1 1 9 2 1 6, 2 t 8-22, 280
Eukleides ,evi, 38, 1 1 4- 1 5, 1 8 3 kanji karakterin 49
geometride 25, 1 99, 2 1 O Kanlca 80
geometrik xvi, 1 5 8 Kaplan, Roben, The Nothıng
Harizmi 1 1 8 That Is (Olmayan �) 5 1
Hobbes 2 1 0 karelcökJer xvii, 42, 74, 105- 1 07,
matematikte 1 1 4, 226, 255 1 4 1 , 1 44, 146, 1 56-57, 1 60,
Yunanlar xi, xvi 1 63-64, 1 66, 1 69, 1 76-77, 1 82-
istem dışı körlük 25 3-54 83, 1 90, 1 95-96, 200, 202-203,
işlemler ix-x, xii, xvii, 40, 42, 52, 23 1, 234, 236, 245, 250, 269-
5 6 , 64, 72, 85, 1 1 8, 1 44, 1 52, 70, 277, 285, 288, 291
1 54-5 5 , 1 57, 1 65, 1 73-74, 1 82- alınması 144, 1 46, 1 63, 1 83 ,
8 3 , 1 85 - 8 7, 1 95, 1 97, 205-206, 1 95, 200, 23 1 , 245
208, 2 1 3- 1 4, 230-3 1 , 257, 260 Brahmagupta xvii, 105, 1 4 1
İtalya x, 67, 69-70, 84-85, 87-88, Chuquct 1 06, 1 66, 1 82
1 33 -34, 1 54, 1 66 , 293 Çin çubuk sistemi 42
İtalyanca konuşma dili 1 06 geometri 1 83
İtalyanlar 3 , 6 9 , 7 1 , 93, 96, 1 06- Harizmi 1 46
1 07, 1 34, 1 56, 1 63, 1 72-73, iç içe 203
181 iç içe geçmiş, sonsuz toplam
1 66, 1 82, 291
Jansen, Anthony 262 kullanılan kı.salonalar xvii.,
Japon kanji'si 7 105
Japon sistem i 4 9 negatif 1 77, 1 90
Jiuzhang suan-shu (Matematik negatif sayılar 1 06, 1 4 1 , 1 56-
Sanatı Üzerine Dokuz Bölüm) 38 57, 1 76-77, 1 90, 236
Johannes de Sacrobosco, notasyon 1 90
A lgorismus 3 , 88-89 Rudolff'un sembolü 1 64, 1 66
Johannes Hispalensis (Sevilla'lı sembolü 1 07, 1 64, 200, 202,
John), A rithmeticae practicae 288
in libro algorithms ( Uygulamalı Ayrıca bkz. radix
Aritmetikte Algoritmalar Kitabı) kareler xii, 40, 56, 1 05, 1 1 3, 1 1 -.
2, 7 1 122, 1 28-29, 143-46, 149, 1 58-
Johnson, Samuel 1 49 59, 165, 1 67-68, 1 83-84, 90.
Jones, William 1 09, 239 1 94-95, 244-45, 270. ın. 285
Joseph, George Gheverghese, Bombeili 107
The Crest of the Peacock Brahmagupta :ıcvii, 1 05
( Tavuskuşunun İbiği) 50 Dardi di Pisa 165
J u ng, Cari 246 Diophantos x, 1 1 7, 1 29, 144
Eukleides 122, 1 5 8-59, 1 68,
Kahneman, Daniel 25 1 , 294 1 83
Kalasadi 1 52-53 geometti 159, 16� 1 83, 1 95
EI-Tebsira fi 'ilm el-hisab Harizrni 1 l 7, 144-46
( Aritmetik Biliminin kullanılan kısaltmalar 1 06,
Açıklaması) 1 5 3 1 1 7, 1 44
335
karmaşık çözümler 1 07, 1 60 Kilise 68, 70
karmaşık sayılar 1 09, 1 56, 1 79, Kilise takvimi 70
1 89-90, 234-37. 239, 289. King, Martin Luther, Jr. 1 5 1
2 9 1 -92 Knorr, Wilbur 1 24
Karpinski, Louis Charles 70, 90, kolektif bilinça ltı 275-76, 278
99, 295 kong 40
The Hind"-Arabic Numerals konik kesitler 1 94-95
( Hint-Arap Rakamları ) 90 Konstantinopolis 75, 1 34
lcanczyen koordinat sistemi 1 9 3, 1 97 konumsal notasyon 96
katedral okulları 6 1 , 68 kök içindeki i fade 1 63
Katip Stephan 1 1 2 kökler 77, 1 07- 1 08, 1 1 7, 1 23,
katipler 23, 1 1 2, 1 1 6, 1 29 143-48, 1 54, 1 56, 1 63-67, 1 69,
katsayıl ar 39, 1 37, 1 54-55, 1 59, 1 77-79, 1 86, 1 90, 1 98, 200-
1 74, 1 8 8 203, 2 1 3, 23 1 , 233, 245, 2 86-
Kaye, George Rusby 97-99 88, 290
kayıtlar 6, 1 0, 1 2, 1 8, 36, 50, 55, alınması 200
72. 88 bilinmeyen 1 63
Kazakistan 12 7 Chuquet 1 66
kelimeler x-xiv, xvi-xvii-xix, xxiii, Descartes 1 98, 200-2 0 1 , 203
7- 1 2, 24, 26-27, 29, 40, 43-44, dördüncü 1 07, 1 63-64, 1 67
47-48, 54, 70, 79-80, 1 00- 1 0 1 , negatif 1 48, 1 69
1 1 6- 1 7, 1 1 9, 1 26, 1 28-32, 1 37- Pacioli 1 66-67
39, 1 42, 145, 1 49-53, 1 56, 1 6 1 , polinomlar 1 08, 1 66-67, 1 78-
1 63, 1 65, 1 67-69, 1 72-75, 1 8 1 - 79, 1 90, 20 1
82, 1 85, 1 9 1 , 1 9� 207, 2 1 0, Rudolff 1 07, 1 64
2 1 2, 225, 227-30, 232, 234, sembolü 1 0 7, 1 43
239-40, 247-49, 25 1 , 255-60, Stevin 1 78
262, 264, 266-68, 271 -74, 276, Ayrıca bkz. küpkökler; sanal
278, 288 kökler; karekökler
Keller, Agathe 98-99 kum tahtaları xvii, 52, 5 8
kentleşme 1 7 kum tezgahı 72
kesirler xiv, xviü, 24, 1 1 2, 122, kumda hesap 58
1 29, 1 33, 1 50, 20� 209, 2 1 3, kurbağalar 23, 243-44
234, 24 1 , 280 kuvvetler 4 7, 52, 62, 64, 1 00,
kısaltmalar xvii-xviii, 1 06, 1 1 7, 1 07- 1 08, 1 1 3, 1 1 6, 1 28 , 1 3 1 ,
1 28-30, 1 32, 1 36-38, 1 44, 1 39, 1 5 0, 1 5 7, 1 65, 1 6 7-69,
1 52-53, 1 64-65, 1 74, 1 77, 1 85, 1 7 1 , 1 74-75, 1 79, 1 8 3, 1 86 ,
1 87-8 8, 206, 208, 234, 240 1 99-200, 23 1 , 24 1
Brahmagupta 1 06 Bombelli 1 7 1 , 1 74-75, 1 99
Dardi di Pisa 165 Ch uquet 1 67-69, 1 86
Diophantos 12 9, 1 32, 1 3 7 Computus elyazması ( Th orney
duyulan ihtiyaç 1 52 Abbey) 62, 64
Kalasadi 1 53 çarpımı 1 68
Mağripli matematikçiler 1 5 3 Dardi di Pisa 'nın kısaltması
notasyon xi 1 65
Theon, Smyrnalı 13 7 Descartes 1 08, 1 79, 1 99-200
336
Diophantos 1 1 6, 1 28, 1 39 Li bri Carucci dalla Sornmaja,
Eukleides'te geometrik kelime Guglielmo 96-97, 1 83
olarak 1 6 8 Hiıtoıre tkı ıcimaı
Pacioli 1 67 mathbnatiqıuı m ltalie 96
sayısal gruplama 108 Libro di nıımıi contı (Yeni
sembolleri 52, 62, 1 00, 1 07, Hesaplamalar Kıtabı ) 93
1 1 3 , 1 1 6, 1 39, 24 1 limitler, modem kavram 220
Viete 1 8 3 , 1 8 6 Lipstropius, Daniel 1 93
Ayrıca bkz. üsler literatür 1 36, 274
küp 1 07, 1 2 8-29, 1 38 ' 149 ' 1 5 8 ' daha önceki matematik yazımı
1 6 8 , 1 94, 20 1 1 36
alınması 2 0 1 Liu Hui 39, 42
Bombelli 1 07 Livero de l'abbecho (Abaküs
Diophantos 1 3 8 Kitabı) 86-87
geometri 1 5 8 loncalar 68
Lucensis, Simon Simonius 1 35
k üpkökler 42, 1 07, 1 63-64, 1 77,
200
Mach, Ernst 1 6 1 , 240, 242
k ütüphaneler x i i , 1 , 1 1 , 1 8, 67,
maestri d'abbaco 67, 1 52
7 3 , 75, 78-79, 88, 92, 95, 97,
mağara sanan 6, 1 2- 1 3
1 0 1 , 1 04 , 1 1 1 - 1 3, 1 1 5, 1 33-35,
Mağripli matematikçiler 1 5 3
2 1 7, 2 94
manasnr elyazmalan 8 8
manasnr okulları 6 8
Lakoff, George 255, 294 Mandela, Nelson 151
Lam, Lay Yong 3 9, 50 Mansur, Halife 73-74
Fleeting Footsteps ( Geçici Ayak Marriott, Kim 262
İzleri ) 39, 43 matris sistemi 42
Langer, Suzanne, An Essay on Maxwell, James Clerk 276
Human Feeling ( İnsan Duygusu Maya sistemi 32
Üzerine Bir Makale) 247-48 Mazur, Barry 1 n, 2 1 1 , 293
Laodi keia Piskoposu Anatolius lmagining Nımıbers (Sayılan
123 Düşlemek) 1 77
Laplace, Pierre Simon 5 1 McCarthy, Gregory 258
Larsa 1 8 Memun 75
Latin haçı 20 8 Menaikhmos 19 5
Latince gramer 6 8 Mesudi, Murcü 'ı-Zeheb �
Leibniz, Gottfried Wilhelm 1 09 • Ma 'ıidini4 'l-Cevabir (Alon
1 5 1 , 1 99-200, 204, 209, 2 1 1 - Bozkırlar ve Cevher Madenleri)
1 4, 2 1 7- 1 8 , 220-2 1 , 279, 28 1 2, 9 1
çarpma ve bölme için işaretler metafor 5, 10, 1 68, 1 95
209 Metrodorus 1 24
fon k siyonlar 204 Mezopotamya 2, 1 -, - 1 8, --9. 1 2 6
i ntegra l ler 1 09, 2 1 3 , 28 1 Mısırlılar x , 1 1 , U-23, 58, 1 1 5
Newton 1 5 1 , 1 99, 2 1 9-20 çakıl sayma 58
Lema y, Richard 9 1 hiyeratik 1 3 1 -32
Leon ardo da Vinci 1 5 1 hiyeroglifleri x, 9- 1 0, 1 3, 22,
Lettvin, Jerry 3 1 9 24, 26, 128, 1 3 1
337
Nil Vadisi 1 7 Arkhimedes 1 82
Pythagoras teoremi 1 1 5 Chuquet 1 67-69, 1 82, 1 86-8 7
rakamları 23, 50-5 1 Descartes 1 93, 202-203, 206,
takvimleri 1 O 21 1-13
yıldız haritası hesaplamaları 1 1 Descartes'ın standartlaştırması
miniskül yazı 1 26-27. 1 30 203
monadlar 1 29. 149 Diophantos 1 3 8
Mozart. Wolfgang Amadeus 222 Herigone 207, 2 1 2
Müller. Johannes (Regiomontanus) Kalasadi 1 5 3
134 Pacioli 1 67, 202
Müller. Max 264 Rudolff 1 82, 1 87, 202
semboller ix, xi, xxi, 1 36 , 1 3 8 ,
Napier. John 24 1 1 52-53, 1 82, 1 85 , 1 8 8 - 8 9 ,
negatif kökler 1 48, 1 69 207, 209, 2 1 1 - 1 3, 2 1 8, 226,
negatif sayılar x, xviii, 74, 79, 240, 294
1 22, 147-48, 1 5 1 , 1 54, 1 56-57, senkoplu xvi
1 60, 1 68, 1 77, 1 8 8, 233-35, 237 senkoptik 1 32
Bakhshali Elyazması x
Stifel 1 69, 206-207
Brahmagupta xviii, 74, 1 06,
1 47- 148
onluk sistem 36-37, 40, 4 8
Cardano 1 56-57, 1 60, 235
orantılar 1 94
Chuquet 1 68
Oresme, Nicole 1 95 , 1 98
Çin 1 48
Osmanlı İmparatorluğu 1 8, 1 34,
Harizmi 79, 14 7
Hindiler 1 4 8 22 1
karekökleri 156-57, 1 60, 1 76, III. Otto 6 1
234 Oughtred, William 1 08 , 205-207,
nokta kullanımı xviii 209, 2 1 1 - 1 2
Scipio del Ferro 1 54 Clavis mathematicae 1 08 , 205
negatif terimler 1 39
Neolitik Çağ 8 özgür sanatlar 1 34
Nessclman, G.H.F. 297
Neugebauer, Otto 1 9 Pacioli, Luca Bartolomeo de 5 3 ,
New York Ticaret Borsası 54 1 06, 1 42, 1 66-67, 202
Newton, lsaac 83, 95, 1 1 2, 1 49, Alghebra e Almucabala 1 06 ,
1 5 1 , 1 99, 21 1 , 2 1 4-22, 283 1 42
V. Nicolaus 1 35 L'A rte Magiore ( Büyük Sanat)
Nil Vadisi 1 7 1 42
Nippur tableti 1 9-20 Summa de A rithmetica 5 3 , 1 67
Nordby, Vemon 246 Padua Üniversitesi 1 34
notasyon ix, xi, xxi, 96-98, 1 00, Pakistan 49, 97
1 28, 1 36, 1 38, 1 52-53, 1 67-69, Panareler 54
1 77-78, 1 82, 1 85-9 1 , 1 93, 1 95, Paolo deli' Abacco 1 54
202-203, 206-207, 209, 2 1 1 - 1 3, Pappos 1 95
2 1 6, 2 1 8- 1 9, 225-26, 233, 240, paraboller 1 94-95, 229, 2 3 3 , 2 8 5
257, 264, 279, 290, 294 parmak bükme 5 2
338
parmakla sayma 43, 50, 56 Polya, George 255
Araplar 38 pozitif ,ayılar x, 39, 74, 1 06, 1 22,
Batı sisteminin kökenleri 56 1 4 1 , 1 48, 1 54, 1 59-60, 1 76,
sayı sembollerinin tasarımı vt 230, 237
evrimi 50 Bombclli 1 76
parmaklar 1 1 , 23, 38, 43-44, Brahmagupta rnıi, 74, 1 06
52-5 3, 55-58, 235 Cardano 1 5 9-60
ilk üç rakam için semboller 43 ikinci dereceden dmklmıler
motor korteks 57 1 22
Pasifik adaları 1 2 Proklos, Eult.leides'in
Peirce, Benjamin 3 1 8 Stoikheia'smm /Ilı Kıtııbı
Pencap 28, 47 Üzerine Bir Değnlnulirme l 1 4
Penfield, Wilder 57 psikolojik ilerleme 25 5
Perron, Kardinal 1 34 Ptolmıaios 75
Philon 1 2 6 1. Ptolemaios 1 1 5
piktogramlar 7, 9 , 1 8, 1 5 1 Pythagoras ix, 1 9, 38, 72-73, 1 1 5,
Platina, Bartolomeo 1 35 1 94, 1 99, 275, 2n
Platon 44, 1 14, 1 37, 1 94, 275 Pythagoras teoremi i� 1 9, 38,
Akademisi 1 1 4 1 15, 1 94, 1 99, 275, 277
Menon 275
Pythagoras üçlüleri 1 9
Plimpton, George Arthur 1 8- 1 9 Pythagorasçılar 1 1 5, 1 2 1 , 1 58,
Plutarkhos 1 14 1 90
Poincare, Jules Henri 254-55
polinomlar 1 08, 1 32, 1 37-3 8,
quadrivium 68
1 60, 1 64, 1 66-67, 1 69, 1 7 1 -75,
1 78-79, 1 82, 1 85, 1 8 8, 1 90,
radix (kök) 1 56, 1 63, 1 65, 1 67
1 97, 200-202, 2 1 1 , 235
Aynca bkz. karekökler
bilinmeyenler 1 32, 1 67, 1 78-
Ramus, Petrus ( Pierre de la
79, 1 82, 20 1 -202
Ramee) 1 49, 1 83
birinci ya da ikinci dereceden
Arithmitique 1 42
denklem 1 97
Geometriae libri septem et
Bombelli 1 71 -75, 20 1 , 2 1 1
viginti ( Yirmi Yedi Geometri
cebirin temel teoremi 1 79, 1 90
Chuquet 1 66-67, 201 Kitabı) 1 83
çarpanlarına ayırma 147 rasyonel sayılar 1 22, 232, 2 35-36
Descartes 1 08, 1 7 1 , 1 79, 200- Recorde, Robert xvüi, 107, 1 52.
20 1 1 7 1 -73, 1 85 , 209, 2 1 3
harfle yazım 1 85 Whetstone of Witte ( Mannğın
Harriot 1 78-79 Bileytaşı) 1 07, 1 52, 1 7 1 - 72
ik inci dereceden 1 85, 1 8 8 reel sayı.lar 203, 233-35, 2 3 7
kökleri 1 78-79, 20 1 referans etkisi 25 1 -52
Leibniz 2 1 1 Reisch, Gregor, Mı.ıranla
sıfıra eşitleme 1 08, 1 78 Philosophica 7 3
Stevin 1 78, 20 1 res ( x ) 1 65
üçüncü dereceden daha yüksek res, Fibonacci 1 8 7
dereceden 1 60, 164 resimli semboller 9
Viete 1 78-79, l 82 resimli yazı 9- 10, 1 3 1
339
Rhind (Ahmcs) papirüsü 1 3, 1 3 1 , Sanskrit 48-49, 65, 74, 97-99
1 50 yazısı, Devanagari 4 8-49
Robcrt, Chesrcr'lı 2, 78, 88, 1 43 Sarton, George 99
Almuc.abala 1 43--44 sayı kuramı 25, 1 23, 1 49, 2 77
Robson, Eleanor 1 9 sayılar ( rakamlar)
Roche, Estienne de la 1 66 akrofonik 2 6
Rolle, Michcl, Traite d 'Algebre Arapça kelimeler 80
200 Babilliler 1 5, 7 9 , 1 6 8
Roma harfleri 6 1 Bakhshali Elyazması x , 1 , 9 7
hane düzeninde yazılması 6 1 bire bir sayma araçları 1 2
Roma rakamları 2, 30, 69, 72, 79, büyük 1 3, 1 5, 23-25, 27,
85, 89, 99- 1 0 1 29-30, 3 7, 48, 1 00, 2 5 6
Araplar 66, 9 1 Çin matematiği 3 6 , 3 9
Avrupalılar 1 00 çiviyazısı 1 2
basamak sistemi 2 en eski yazılı 1 2, 3 6 , 9 0
Fibonacci 69, 85, 89 ilk üç sayı için semboller 4 3
Gerbcrt abaküsü 2 kavramı 43, 1 5 1 , 1 8 8, 235
sıfırın bilinmemesi 60, 83, 89 Kaye 97-99
Romalılar 2, 60, 62, 89, 9 1 , 99, kelime olarak yazılması 29
209 konumsal 25
abaki.ıs 60-62, 79, 85 Mısır hiyeroglifleri 1 3, 22
hesap tahtaları 2, 62 modern sayıların morfografisi
modem sonsuzluk sembolü 48-50, 1 02
209 nesne resimleri 22
Rousseau, Jean-Jacques, Du on 1 1 , 2 1 -22, 2 8 , 5 5 , 99
contrat social (Toplum Roma sistemi 2, 30, 60 , 69,
Sözleşmesi ) 222 72, 79, 83, 8 5 , 89, 99- 1 0 1 ,
Rudolff, Christoff 1 07, 1 64-66, 209
1 82, 1 8 7, 202 soyut 1 95
Die Coss 1 07, 1 64-65 tam 1 08, 1 3 3, 207
Russell, Bertrand 45 üstsimge 1 29, 1 66 , 1 79, 200
rüyalar 5, 246, 248 Vedalar 48
Yunanlar 25, 27-30, 60, 1 1 2,
sabitler 1 86, 1 9 1 , 1 95, 246, 277 1 28
Sachs, Abraham 1 9 sayıların tersi 1 3 8
Salem Manastırı, Almanya 88 sayma çubukları 3 7-39, 42
San Martin de Al bel da Schuberr, Gotthilf Heinrich von
( Benedikten manastırı ) 92 246
sanal çözümler 1 07, 1 60, 1 6 9 semboller
Cardano 1 07, 1 60 anlamayı kolaylaştırması 1 52
sanal kökler 1 69 arkeripik 276, 278
sanal sayılar 1 77-78, 2 1 6, 234-35, belirsizlik ve yanlış
289 anlaşılmanın aşılması xvii i
Bombelli 1 77 bilgi paketleri 226
Euler 1 78 bilinçli ve bilinçsiz faaliyeti xi
i sembolü 234 Bombelli 1 74
340
cebir xi, xvii, 1 1 8, 1 24-25, Shelley, Percy Byııhe, Promnheus
1 47, 1 52, 1 54, 1 83, 209- 1 0, Unbound ( Zincirden Kurtulan
233, 259 Promethcuı) 243
deneyimsel duyular 248 sıfır böleni 237
Descartes 1 1 9, 1 99, 2 1 2 sıfır x, xvii, 1 -3, 22, 32-33, 37,
Diophantos x , 1 3 1 -32, 1 5 1 40-4 1 , 48-52, 60, 7 1 , 74, 80,
edebi xiii 83-84, 89, 1 00, 1 05, 1 08, 1 4 1 ,
etimolojisi xi 1 44, 147-48, 1 54, 1 57, l 78-79,
Eukleides 1 59 1 85, 1 88, 2 1 9-20, 232- 33, 237,
faydası 227 256, 270, 279-80
fiziksel olmayan cisimler xx Abraham ibn Ezra 2, 71
Freudçuluk 25 1 Alexander de Villa Dei 3
Güney Mezopotamya 1 7- 1 8 Babil sistemi 22, 32, 40-41
Harizmi xvii, 99, 1 4 5 bilinmemesi 60, 80, 8 9
boş basamak 33, 40, 99
hazırlama ve referans 2 5 1 -52
Brahmagupta x., l, 74, 1 05,
Herigone 207- 1 2
1 47
işlem yapma x
büyük sayılar 37, 1 00, 256
Kalasadi 1 5 3
Cardano 157
kazandırdıkları xi
Çin matematiği 36, 39
kısa yazım xi, xviii, 1 1 9, 1 30,
Fibonacci 80, 89, 1 00, 148, 154
1 3 7, 1 56 hesap tahtalan 2, 39, 59,
Langer 24 7-48 6 1 -63
Leibniz 1 09, 1 5 1 , 2 1 1 - 14, 28 1 Hint ra.kamlan 3, 49-52, 80,
miras kalan 1 1 4 83-84
notasyon ix, xi, xxi, 1 36, 1 38, Hint-Arap onluk sistemi 40
1 52-53, 1 82, 1 85, 1 8 8-89, kökenleri xvü, 40--4 1 , 5 1
207, 209, 2 1 1 -1 3, 2 1 8, 226, kuşku duyulması 37, 1 54
240, 294 modern 22
Oughtred 207, 209, 2 1 1 - 1 2 niceliğin yokluğu 8 3
örtük anlamları 227-28 Roma rakamları 8 9
rüyalar 248 Sanskrit sayı kelimeleri 4 8
sınırları ve kavramsal güçleri sayı 49
1 09, 2 1 2 Scipio del Fcrro 1 54, 157
sözel ix, xviii-xix, 207, 209- 1 0 siyah nokta 1 05
tikel ifadeleri genel biçime yer rutucu 1 , 22, 32, 37,
yükseltmesi xviii 40-4 1 , 74, 83-84
tikelden geneli kavrama xxi sifr 40, 80
uzmanlık 226 simetri 229-30
Viere 1 8 5-87 Simons, Daniel 25 3
senkoplu (senkopik) gösterim xvi, Sindhiler 1 4 1
1 32 Sindhind 1 4 I
sesli-sessiz harf notasyonu 1 87-88 iV. Sixtus 1 35
Severus Sebokhr 1, 90 Smith, David Eugenc 55, 70, 99
Shakespeare, William 17 5 The Hindu-Arabic Numerals
Shang Hanedanı 36 ( Hint-Arap Rakamları) 90
34 1
sonsuz küçük l 99. 2 l 6, 2 l 9-20 Talas Savaşı 1 2 7
sonsuzluk l 00, 1 09, 209, 2 1 6, Tali, David 228, 255, 2 94
220, 269 Tannery, Paul 1 3 6-3 7
sözel ix, xi, xvii-xx, 1 52, 1 60. tapınaklar 1 0- 1 1 , 1 1 6
1 8 8, 207, 209- 1 o. 240, 246, tarım 8, 1 O, 1 5 - 1 7, 79
248, 250. 255. 266-67, 277 Tartaglia, Niccolo Fontana 1 56-
Bkz. kelimeler 57, 208
sözlü problemler 1 52 tekerlek ler 8
Stanovich, Keith 252 Tel Sankara 1 8
Stevin. Simon xviii, 1 07, 1 78, 1 85, ters işlemler 23 1
1 99, 20 1 , 206 Thales, Miletli 1 1 4
De Thiende 1 08 Theaitetos 1 1 5
Stewart, lan 1 2 1 , 294 Theon, İskenderiyeli 1 23
Stifel, Michael (Stifelius) 1 06, 1 63- Theon, Smyrnalı 1 3 7
66, 1 69, 206-208 Theophrastos 1 26
Arithmetic.a l,ıtegra 1 63, 208
Theseus 2 1 2
Rudolff'un Die Coss'unun Thompson, D 'Arcy Wentworth
edisyonu 1 06, 1 64-65, 1 69 1 30, 228
Stirling, Jarnes 239
On Growth and Form
Suan shu shu 4 1 -42
( Gelişme ve Biçim Üzerine)
Sun Zi Suan Jing (Sun Ustanın
228
Matematik Klasiği ) 39, 42-43
Thymaridas, Paroslu 1 2 1 -22
sun,,a 40
ticaret 8, 1 7- 1 8 , 26, 3 5 - 3 7, 65,
Suriye 65, 8 7, 90-9 1 , 99, 1 26
Suriyeliler 26, 75, 90, 1 2 1 67, 72, 79, 85, 8 7, 92, 1 00- 1 0 1 ,
sutra 48
222
Sümerler 9, 1 2- 1 3 , 1 5 Ayrıca bkz. tacirler/ticaret
süreklilik 2 1 6, 220 Toledo ( Çevirmenler) Okulu 7 1 ,
sürem 2 1 6 84-85, 8 8
toplama ix-x, xvi, x xiii, 20, 30,
Şarlrnan 68 33, 38, 40, 54, 1 1 2, 1 3 3, 1 3 9,
şiir xiii-xiv, 6-7, 1 2, 65, 1 24, 22 1 , 1 74, 1 8 3, 1 86, 1 95 , 208, 2 1 3 ,
225, 248, 274-78 23 1 -32, 236, 24 1 , 290
Bombelli 1 74
tacirler/ticaret xii, 8, 1 7- 1 8 , 26, Çin matematiği 3 9
35-37, 42, 52, 54, 65, 67, Çin sayma çubukları 4 0
69-72, 79, 84-85, 87, 89, 92, Diophantos xvi, 1 3 9
99- 1 0 1 , 222 geometri 1 8 3, 1 95
Abraham ibn Ezra 7 1 hi yerogli fler x
Fibonacci 84-85 işaret düzenleri 54
Güney Mezopotamya 1 8 parmak bükme 52
Harizmi 52, 99 rakip işaretler 208
Hint rakamları 84, 1 00- 1 O 1 Romalıların sistemi 30
maestri d'abbaco 6 7 sem bolleri ix-x, 1 3 9, 208, 24 1
parmak bükme 52 Widmann 208
sayma çubukları 37 Yunanca phi ( )harfi 208
Ayrıca bkz. ticaret Ayrıca hkz. artı işareti
342
trigonometri ta blo,u 141 Vedalar 48
trivium 68 Venezuela 54
Turnbull, Herberr 2 1 5 vergiler 1 1 , 1 57
türevler 1 09, 2 1 3, 2 1 8- 1 9, 280 Vitte, Françoıs xviıi, 96, 1 07, 1 49,
Tversky, Amos 25 1 1 78-79, 1 8 1 -83, 1 85-91 , 1 93-
95, 201 , 203, 207, 2 1 1
Ulivi, Elisa betta 85, 294 cebir ve geometri 1 94
uncial karakterler 1 26-27 Descartes xviij, 1 79, 1 93, 1 95,
Ur 1 7- 1 8, 50 201 , 203
Uruk 1 2, 1 7 Geometria 1 83
uzay xx, 26, 1 5 8, 1 94, 1 97, 204, harfler 1 07
2 1 3, 237, 255, 26 1 , 291 -92 lsagoge 1 8 1 , 1 9 1
iç içe geçıni., karekökJer 1 82
üç boyutlu sayı sistemi 237 Lcibnjz 2 1 1
üçüncü dereceden denklemler 1 54- Opera mathematiaı 203
56, 1 60, 1 76, 1 97 sa bitler ve bilinmeyenler 1 9 5
üçüncü dereceden polinomlar 235 Vınne½ Schlomo 228
üniversiteler 1 9, 39, 67-68, 8 8, 98, Vrain-Lucas, Denis 95-96
1 0 1 , 1 1 3, 1 33-35, 221 -22, 228, Vyasa, Vyasa-Bhasya 98
262-63, 292,
üsler xvi, 22, 48, 1 0 8 - 1 09, 1 36, Wallis, John 1 08, 149, 169, 209
1 5 0, 1 67-69, 1 74-75, 20 1 , 2 1 3, Arithmetica Infinitorıım 1 08,
220, 23 1 , 240 209
Bombell i 1 74-75, 201 Mathesis Universalis 1 08, 169
Chuquet 1 67-69 Watt, James 222
Descartes 1 08, 2 1 3 West, Richard 252
İndeks Planı 1 08, 201 Whitehead, Alfred North 207,
kesirli 1 50 225, 227, 230, 236-37
negatif 1 09, 1 69 Whiteside, Derek Tbomas 2 1 6
pozitif tam sayı 1 08, 1 75, 23 1 Widm� Johann� Behnıde ımd
sayısal üstsimgeler 1 79 hubscbe Rechenung ı:JMf/ allnı
semboller xvi, 22, 1 09, 1 50, Kauffmanscbafft (Tıcarenc Hızlı
231 ve Düzgün Hesaplama) xii., 1 06,
Stevin 1 08, 201 208
toplama 1 74, 2 1 3, 23 1 Wigner, Eugene, ..The
Wallis 1 09, 1 69 Urueasonable Effectiveness of
yasaları xvi, 1 50, 1 67 Mathemarics in the Natural
Ayrıca bkz. kuvvetler Sciences" (Matematiğin Doğa
üstsimgeler 1 29, 1 37, 1 79, 200, Bilimlerindeki M.ınnlcsız
2 14 Etkililiği) XV
Wittgenstein, Ludwıg 265
Van Egmond, Warren 70, 86
Van Schooten, Francisci 203 Xiaocun 36
Varignon, Pierre 200 Xylander, Guilielmus (Wilhelm
Vatikan Kütüphanesi ( Biblioteca Holzmann) 107, 1 35-36, 209
Apostolica Vaticana ) 1 33, 1 35
343
Yahudiler 2, 56, 75, 9 1 pi (1t) xiv-xvi, 27, 1 09, 1 8 1 -
yardımcı teorem xiii 82, 233, 239 , 245
yazım xi, xviii, xxi, 7, 9- 1 O, psi (ı!ı) 1 3 1 -32
1 2- 1 3, 1 5, 23. 43, 48-50, 52, sigma (o) 28-29, 1 1 6, 1 28,
1 02, 1 08, 1 1 7- 1 9, 1 26-27, 1 37, 1 30-3 1 , 1 3 7-38, 278
1 4 1 , 1 44, 1 56, 1 60, 1 66, 1 68, Yunan coğra fyacıl a r 1 95
1 72, 200-20 1 , 207, 209- 1 0, Yunan dili ( Yunanca ) xi, 75,
225, 240, 259, 295 79-80, 85, 90, 1 08- 1 09, 1 1 3,
fonetik 9- 1 O, 1 2 1 1 6, 1 26-27, 1 29, 1 3 1 -36, 1 49,
kağıdın maliyeti 1 2 7 226-27
mürekkep 1 02, 1 60 çeviri 85, 1 36
parşömen 1 02, 1 2 7, 225 Yunan geometriciler 1 97, 203
Yelland, Greg 262 Yunanlar x v i 25-30, 43, 5 1 , 58,
Yeni Gine 55 60-6 1 , 75, 80, 90, 1 1 2, 1 28,
yer tutucu 1, 22-23, 25, 28, 32, 1 4 1 , 1 44, 2 1 6
3 7, 40-4 1 , 74, 83-84, 269 akrofoni k sistem 26-27, 3 0
sıfır 1, 22, 37, 40-4 1 , 74,
basamak sistemi 2 8
83-84
cebir 1 1 2, 1 28, 1 4 1
yılan diyagramı xiii
çakıl sayma 5 8
yılan yardımcı teoremi xiii
evrensel doğrul a r xvi
yıldızlar 1 1 , 79
halifeler 75
Yunan alfabesi x, xvi, 27-29, 53,
80, 1 28, 1 3 7-38, 208, 226, 238- hesap tahta ları 61
39, 278 İbra n i sayı sistemi 43
beta ( f3 ) 28-29 Kaplan 51
delta (fi. Ö ) 25, 27, 29, 53, kareye tamam l a m a 1 44
1 29, 1 36 literatür ü n korunması 1 36
Diophanros x, 1 28, 1 3 7-3 8, sıfı rın bilinmemesi 60, 8 3
208 tıp 75
dizisel a l fa berik sayı sisremi Yupno 55
27, 29
gama (y) 25, 29 Z (zensus) 1 69, 1 75 , 200
kapa (K) 28, 1 29, 1 36 Zagros Dağla rı 35
mu ( µ ) 28, 1 29, 1 36 Zhang Chang 39
344
YOLU AÇAN ÖNCÜLER
1 1
100 yıl
MS 1 63 1 Wılliam Oughtred'in
Clavis Mathematic«'si
MS 1 202
Fibonacci'nin MS 1 478 Keşiş Luca MS 1484 Nicolas
L iber abbad'si Pacioli Chuquet