You are on page 1of 5

HASAN

EL-BASRÎ’YE
NĐSBET
EDĐLEN
“KADER RĐSALESĐ”
HAKKINDA

Bilal HATTAB
2
Bilindiği gibi; Emevî sultanı Abdulmelik b. Mervan’ın(ö: 86/705) “kader” hakkındaki
görüşleri üzerine, Hasan el-Basrî’nin(ö: 110/728) ona bu risale ile cevap verdiği iddia
edilmektedir. Bu risalenin son yıllarda, bildiğimiz kadarıyla iki çevirisi yapılmıştır. Birisi
Lütfi Doğan ve Yaşar Kutluay’ın çevirisi olup, “Ankara Üniversitesi Đlahiyat Fakültesi
Dergisi, Ankara-1954, s.75-84” arasında yayınlanmıştır. Diğeri ise; Mustafa Đslamoğlu’nun
çevirisi ve şerhi ile, Düşün Yayıncılık tarafından basılmıştır. Bu risaleye “neden bu kadar
önem verildiği” elbette üzerinde durulması ve düşünülmesi gereken bir meseledir. Ancak; biz
sadece bu risalenin Hasan el-Basrî’ye ait olup-olmadığını sorgulamak istiyoruz.

Mezkur risaleden, Şehristânî(ö: 548/1153) “Milel”de bahsetmiştir. O şöyle demektedir:

“Hasan el-Basrî’ye nisbet edilen, Abdulmelik b. Mervan’ın kader ve cebir


konularındaki soruları üzerine yazılmış, Kur’an ayetleri ve aklî delillerle istidlalde
bulunan fakat verilen cevaplar tamamen Kaderiyye’nin düşüncelerine uygun olan bir
risale gördüm. Öyle anlaşılıyor ki bu risale Vâsıl’a ait.(Vâsıl b. Atâ: Kader konusunda
Ma’bed’in düşüncelerini alan, Mu’tezilenin kurucusu.) Zira Hasan el-Basrî kadere,
hayr ve şerrin Allah’tan olduğuna (iman edip), Selefe muhalefet etmezdi.”1

Bu ifadeler ışığında, parçaları birleştirmeye çalışalım. Hasan el-Basrî’nin; kader


konusundaki düşüncelerinden dolayı Ma’bed’in2 dalâlette olduğunu söylemesi ve daha sonra
öğrencisi olan Vâsıl b. Atâ’yı3 da, bu sebeple meclisinden kovarak Mu’tezile mezhebinin
oluşmasına sebep olması ile, Hasan el-Basrî’nin bu risalede “Kaderiyye”nin görüşüne
muvafık şeyler söylemesi ve adeta bu mezhebin sözcülüğünü yapması, birbirine tamamen zıt
şeylerdir. Hasan el-Basrî kader konusunda, şayet kendisine nisbet edilen bu risaledeki
düşüncelere sahipse; neden Ma’bed’in düşüncelerinden insanları sakındırdı ve Vâsıl’ı
meclisinden kovma gereği duydu? Bu; meselenin açıklaması imkansız olan birinci boyutudur.
Bir diğer meseleye ise, son dönem alimlerinden Muhammed Mustafa el-A’zamî’nin şu
görüşleri akabinde değinelim. el-A’zamî şöyle demektedir:

“…Bu risaleyi Hasan el-Basrî’ye dayandırmak oldukça şüphelidir. Bu risalenin Hasan


el-Basrî’ye veya Đslamın ilk yüzyılında yaşayan herhangi bir müellife ait olmadığına
inanmak müsbet bir sebeptir. Çünkü Hasan el-Basrî bir ‘muhaddis’ti. Onun devrinde,
yazılı herhangi bir şeyin ‘isnad’ aracılığıyla rivayet edilmiş olması gerekirdi. Bunun da
ötesinde; o dönemde yaşamış alimlerce yazılan herhangi bir risalenin (veya cüz’ün)
başında, sonunda ve hatta yanlarında bir okuma sertifikası (icâzet) olması icap ederdi.
Bu, yıllarca süregelen bir uygulamaydı. Fakat; bu risalenin yazılı metninin ne başında
ne de herhangi bir yerinde isnad bulunmamaktadır. Bu sebeplerden dolayı, ‘dönemin

1
Şehristanî, Milel, s.59
2
Ma’bed el-Cuhenî. Kaderiyye’nin kurucularındandır. Kesin olmamakla birlikte hicrî 20 yılında doğduğu ve 83
yılında da, Abdulmelik b. Mervan ya da Haccâc tarafından idam edildiği belirtilmektedir.
3
Tam adı: Vâsıl b. Atâ el-Gazzâl el-Elsag. Đlk kelamcı ve zahidlerden olup, Mu’tezile’nin kurucusudur. Hicrî
131’de vefat etmiştir.

3
usûlünden haberdar olan birisi’ bu risalenin Hasan el-Basrî’ye atfedilmesini veya
orjinalitesinin 2. yüzyılın başında yazıldığını söylemekte güçlük çeker.”4

el-A’zamî’nin de ifade ettiği gibi; Hasan el-Basrî dönemin önde gelen muhaddis ve
fakihlerindendi. Ve o dönemde ‘isnad’, bilhassa muhaddisler arasında ‘olmazsa olmaz’
prensiplerin başında geliyordu. Böylesi önemli(!) bir konuda yazılan bir risalenin hiçbir
isnad’a sahip olmaması; bu risaleyi Hasan el-Basrî’ye nisbet etmeyi, “ilmî açıdan” imkansız
kılmaktadır. Sened’i muttasıl olan hadisleri dahi, hevalarına uygun olmayınca reddebilenlerin;
hiç senedi olmayan rivayetleri iştahla kabul etmeleri oldukça düşündürücüdür. Velhasıl; bu
risale hakkında “asla Hasan el-Basrî’ye ait değildir” diyen birisi, bu sözünden dolayı
kınanamaz ve kendisinden bir ispat da istenemez. Çünkü; isbat mükellefiyeti, bu risalenin
Hasan el-Basrî’ye ait olduğunu “iddia eden”lerin üzerine bir borçtur. Oysa ki; bu risaleyi
çeviren Mustafa Đslamoğlu dahi şunu itiraf etmektedir:

“Eserin dünyada bilinen tek nüshası, Risaletü’l-Kader (Kader Risalesi) adıyla şu anda
Đstanbul’da bulunan Süleymaniye Kütüphanesi’ndedir.”5

Peki; haber-i ahad’ı dinde hüccet görmeyen birisi, dünyada bilinen tek nüshası bulunan ve
bu nüshasında da herhangi bir icazet ve sened bulunmayan bir rivayeti nasıl “sahih” kabul
edebilmektedir? Bir başka yerinde de şöyle demektedir:

“Risale’nin tamamı elyazma Arapça/talik hattı ile yazılmış, rahle ebat 3 varaktır (6
sayfa). Hicri 8. Miladi 14. yüzyılda bilinmeyen bir kaynaktan istinsah edilen bu metnin
istinsah tarihi, Ayasofya’daki Haccac’ın risalesinden yaklaşık bir asır öncesine tekabül
etmektedir.”6

Peki; Hasan el-Basrî hicrî ikinci asırda yaşamışken, ondan yaklaşık 6 asır sonra istinsah
edilen ve nerden istinsah edildiği de belli olmayan bir rivayet, hangi usûl kaidesince “sahih”
kabul edilebilmektedir? En iyi ihtimalle; bu risale, munkatı hadis içerisinde yer alan “mu’dal
haber” cinsindendir.(Kaldı ki; senedi hiç olmadığı için, mu’dal dahi denemez.) Ve böyle
haberler ile de dinde herhangi bir şey iddia edilemez. Bu risalenin Mustafa Đslamoğlu’na ait
olduğunu ve O’nun “kaderî” düşüncesini yansıttığını söylemek, hem ilmî açıdan hem de
Đslamoğlu’nun düşünce yapısını yansıtması bakımından doğruya daha yakın bir iddia
olacaktır.

Bilal Hattab
Kasım, 2013

4
el-A’zamî, Đslam Fıkhı ve Sünnet, s.154
5
Đslamoğlu, Kader Risalesi, s.64
6
age, s.64,65

4
BĐBLĐYOGRAFYA
- Ebu’l-Hasen el-Eş’arî, Makâlâtu’l-Đslâmiyyîn ve Đhtilâfu’l-Musallîn (Đlk Dönem Đslam
Mezhepleri, Çev:Mehmet Dalkılıç,Ömer Aydın), Kabalcı Yayınları, Đstanbul, 2005
- Muhammed b. Abdulkerim eş-Şehristânî, el-Milel ve’n-Nihâl (Çev: Mustafa Öz), Lıtera
Yayıncılık, Đstanbul, 2011
- Mustafa Đslamoğlu, Hasan el-Basrî’nin Kader Risalesi ve Şerhi, Düşün Yayıncılık, Đstanbul,
2012
- Prof. Dr. Muhammed Mustafa el-A’zamî, On Schacht’s Origins of Muhammadan
Jurisprudence (Đslam Fıkhı ve Sünnet-Oryantalist Schacht’a Reddiye, Çev: Mustafa Ertürk),
Đz Yayıncılık, Đstanbul, 2010

You might also like