You are on page 1of 84

ATATÜRK

Dersin adını
İLKELERİ
buraya
VEyazınız.
İNKILAP
TARİHİ II I. MODÜL

Eğitimci
Doç.Dr.
adını
Sadık
buraya
ERDAŞ
yazınız.
İç Siyasi Gelişmeler ve Siyasi İnkılâplar

• CUMHURİYETE GİDEN YOL


• II. Meclis’in Açılması
• Lozan Antlaşmasının Onaylanması
• Halk Fırkası’nın Kuruluşu
• İstanbul’un İtilaf Güçleri Tarafından Tahliyesi
• Ankara’nın Başkent Olması
• Hükumet Krizi
• Cumhuriyetin İlanı ve Tepkiler
• Cumhurbaşkanı’nın Seçilmesi ve Cumhuriyet Hükumeti Modeline Geçiş
• Muhalefetin Ortaya Çıkması
İç Siyasi Gelişmeler ve Siyasi İnkılâplar

• Halifeliğin Kaldırılması ve İnkılâp Kanunları (3 Mart 1924)


• Muhalefetin Ortaya Çıkması
• TBMM’nde Temsil Edilen Siyasi Partiler ve Siyasal Olaylar
• Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası
• Şeyh Sait İsyanı
• Takrir-i Sükun Dönemi:
• İzmir Suikastı Girişimi ve İttihatçıların Tasfiyesi
• Atatürk’ün Büyük Nutku
• Serbest Cumhuriyet Fırkası
• Menemen Olayı
Saltanatın Kaldırılması

• Mudanya mütarekesi sonrasında İstanbul hükümetinin başında bulunan Tevfik Paşa, TBMM
başkanı Mustafa Kemal Paşaya gönderdiği 17 Ekim 1922 tarihli telgrafında, son başarılardan
sonra İstanbul ile Ankara arasındaki anlaşmazlık ve ayrılığın giderildiğini, Avrupa’da
toplanacak barış konferansına her iki tarafta çağrılacağından, milletin iyiliğine yönelik
konuları önceden görüşüp anlaşmak üzere güvendiği bir şahsı İstanbul’a göndermesi
çağrısında bulundu.
• Mustafa Kemal Paşa ise cevabında, söz konusu konferansın Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ile şekil
ve mahiyeti net olarak ortaya konan yeni devletin ordularının elde ettiği zafer üzerine
gündeme geldiğinin altını çizmiş ve "Türkiye Devleti’nin yalnız ve ancak Türkiye Büyük
Millet Meclisi Hükümeti tarafından temsil olunacağının, hukuki ve meşru olmayan
heyetlerin devletin siyasetine karışmaları halinde mesul olacaklarını" bildirdi.
• Tevfik Paşa, 29 Ekim 1922’de gönderdiği cevabında, ‘’Hem ülkenin geleceği, hem milletin
haklarının savunulması konusunda görüşülmek üzere Büyük Millet Meclisince seçilecek bir
kişinin özel talimatla hemen gönderilmesini’’ istemekteydi.
Saltanatın Kaldırılması
• Bu telgraf, bardağı taşıran son damla oldu. İstanbul Hükümetinin zafere ortak olmak ve barış
konferansına katılmak istemesi, Mecliste tartışmalara yol açtı. Söz alan milletvekilleri
İstanbul’da kendisine hükümet sıfatı vermiş olan heyetin milletçe hiç bir yasal dayanağı
kalmadığı fikrinde birleştiler.
• Konuşmalarda, Meclisin her şeye hâkim olup hilafet ve saltanatın da millet adına sahibi
olduğunun altı çizilerek bunun açık ve net biçimde ilan edilmesi istenmiştir. Bu aşamada
Sinop milletvekili Dr. Rıza Nur, Türk Milletinin aslında 23 Nisan 1920'de kararını verdiğini,
hâkimiyetin millete ait olduğunu, dolayısıyla Osmanlı imparatorluğunun yıkıldığını, yerine
dinç ve milli bir Türkiye devleti doğduğunu ifade etmiştir.
• Kazım Karabekir ise, »İstiklal harbinde düşmanın işini kolaylaştıranların bu gün de barış işini
karıştırmak istediklerini» ifade etmiştir. İstanbul hükümetinin fetvalar ve bu gibi yazışmalar
ile düşmanın yurttan atılmasını iki sene geciktirdiğini belirten Karabekir, bütün milletin bu
insanlara lanet ettiğini belirtmekteydi.
• Meclisin eğilimini dikkate alan Mustafa Kemal, saltanatı kaldırmaya, hilâfet konusunda ise
elverişli zamanı beklemeyi uygun gördü. 1 Kasım 1922 günü Melis’te yapılan hararetli
toplantıda söz alan Mustafa Kemal, Türk ve İslam tarihinden örnekler vererek Hilâfet ve
saltanatın ayrılabileceğini izah etti.
• Meclisin ikinci oturumunda teklif kanunlaştı. Yasanın birinci maddesine göre, saltanat
İstanbul'un işgal edildiği 16 Mart 1920 tarihinden geçerli olmak üzere kaldırılıyordu. İkinci
maddeye göre, hilâfet Osmanlı hanedanına ait olup, bu makama Osmanoğulları ailesinin
her bakımdan en layık olanı TBMM’nce seçilecektir.
Saltanatın Kaldırılması
• Saltanat kaldırıldığına, İstanbul TBMM Hükümetine bağlandığına göre, üzerinde
sadece halife sıfatı bulunan Vahdettin’in durumu ne olacaktı?
• Saltanatın kaldırılması kararından sonra 4 Kasım1920’de hükümet toptan istifa
etmiştir.
• İçişleri eski bakanı Ali Kemal’in kaçırıldıktan sonra linç edilmesi, İstanbul'da
saltanat karşıtı birtakım gösterilerin yapılması ve Ankara’daki Türkiye Büyük
Millet Meclisi’nin ve Başkanı Mustafa Kemal Paşa’nın kendisini muhatap
almaması üzerine Vahidettin’in paniğe kapıldığı anlaşılmaktadır.
• Bu durumda Vahdettin, işgal kuvvetleri Komutanı General Harington’a
başvurarak; “ İstanbul’da hayatımı tehlikede gördüğümden, İngiltere Devleti
fehimesine iltica ve bir an evvel İstanbul’dan mahalli-i ahara naklimi talep
ederim efendim” diyordu.
• Vahdettin 17 Kasım 1922 Cuma sabahı sarayın yan kapısına yanaşan bir
ambulansa birkaç hizmetçisi ile binerek uzaklaştı. Rıhtımdan Malaya zırhlısına
nakledilen Vahdettin, Malta’ya götürüldü.
• Vahdettin'in ülke dışına çıkışı sonrasında Meclis, Şer’iye Vekili Vehbi
Efendinin fetvası ile “hilafetten bilfiil feragat etmekle şer ‘an münhall
(tahttan indirilmiş) olduğuna” karar vermiştir.
• Yapılan gizli oylamada Abdülmecit Efendi: 148 oy alarak halife seçildi.
Oylamada Şehzadelerden Abdürrahim Efendi 2 oy
Selim Efendi 3 oy almış ve 9 oy çekimser kalmıştır.
• Halife’ye bağlılık arz etmesi konusunda tartışmalar yapılmış ve
İstanbul’a gönderilen 15 kişilik TBMM heyeti 24 Kasım 1922’de yeni
halife tarafından kabul edilmiştir.
Halife Abdülmecit Efendi
Abdülmecid’e ait resimler
CUMHURİYETE GİDEN YOL
II. TBMM’nin Açılması

• Saltanatın kaldırılması sonrasında henüz barış anlaşması


yapılmadığı için halifelik makamının bir süre daha muhafaza
edilmesi uygun görülmüştü.
• Mecliste bazı milletvekilleri, halifenin dünyevi yetkilerinin bu
makamın ayrılmaz bir parçası olduğu tezini ileri sürmekteydiler. Bu
düşüncenin Mecliste oldukça güçlenmesi, barış anlaşması
konusunda zorluklar çıkacağının anlaşılması ve tartışmaların çok
sertleşmesi üzerine, seçimlerin yenilenmesi kararı alındı.
(1 Nisan 1923).
CUMHURİYETE GİDEN YOL
II. TBMM’nin Açılması

• Meclis dağılmadan, vatana ihanet yasasını değiştirdi.


Buna göre ‘’halihazır devlet şekline her ne suretle
olursa olsun karşı gelenlerin vatan haini’’ sayılması
kabul edilmiştir.
• Yapılan seçimlerde, “dokuz umde”yi program olarak
benimseyen ve Gazi M. Kemal’i destekleyen
Müdafaa-i Hukuk Grubu, muhalif “ İkinci Grubu” fiilen
tasfiye etti.
• II. TBMM, 1923 yılı Ağustosu’nda çalışmalarına
başladı.
CUMHURİYETE GİDEN YOL

• Lozan Barış
Antlaşması’nın
TBMM Tarafından
Onaylanması
CUMHURİYETE GİDEN YOL
Halk Fırkası’nın Kuruluşu
•Seçimlerden sonra Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
çekirdeği etrafında Halk Partisi kuruldu (9 Eylül
1923).
•Böylece Gazi M. Kemal, güvenebileceği, disiplinli
siyasî bir kadro oluşturmuştu. O düşündüğü
yenilikleri artık bu kadro ile yönlendirecektir.
• “Halk Partisi Cemiyetler Kanununa göre
Clicksiyasî
oluşmuş to edit MasterGayesi
bir cemiyettir. titlemillî
style
egemenliğin gerçekleşmesine rehberlik
etmek, Türkiye’yi tam manasıyla çağdaş bir
devlet haline eriştirmektir.
• Halk Partisi bir ihtilâl komitesi değildir. Bir
inkılâp partisidir. Partiden olanların
gerçekten halkçı olmaları şarttır.
• Parti hiçbir fert, hiçbir cemaat için ayrıcalık
tanımadığı gibi, kanun koyma ve
uygulamadaki mutlak bağımsızlığını
sınırlayıcı ve değiştirici gelenek ve
teamüllerin meşruiyetini de tanımaz. Kanun
karşısında herkes eşittir.
• Türk kültürünü kabul etmiş her fert, partiye
girebilir”.
CUMHURİYETE GİDEN YOL
İstanbul’un İtilaf Güçleri Tarafından Tahliyesi
• İstanbul komutanlığına atanan Selahattin Adil Paşa ile Müttefik
Kuvvetlerin başkomutanları arasında Boğazlar bölgesinin
boşaltılması için bir protokol imzalanmıştır. (1 Ekim 1923)

• Dolmabahçe Sarayı önünde yapılan tören sonrasında işgal


kuvvetleri İstanbul’u terk ettiler. (2 Ekim 1923)

• Şükrü Naili Paşa komutasındaki Türk ordusu, halkın sevinç


gösterileri arasında şehre girmiştir. (6 Ekim 1923)
CUMHURİYETE GİDEN YOL
Ankara’nın Başkent Oluşu
Lozan sonrası kesin barış sağlanmış, siyasî kadro
oluşmuştu. Artık rejim meselesi çözüme bağlanmalıydı.
Önce Başkent meselesi ele alındı.
Eski başkente dönülmeyecek miydi?
İş adamları, diplomatlar, bir kısım milletvekilleri ve
memurlar hükümetin İstanbul’a taşınmasına taraftardılar.
İstanbul ülkenin kültür ve ticaret merkeziydi. Coğrafî
durumu, iklimi, tarihi geçmişi ile ülkenin gözbebeği
durumundaydı.
CUMHURİYETE GİDEN YOL
Ankara’nın Başkent Oluşu
• Ankara küçük, tozlu, gelişmemiş ve her türlü konfordan
yoksun bir şehirdi. Nüfusu 30.000 civarındaydı. Mevcut şartlar
Ankara’nın aleyhineydi.
• İstanbul basını bu konuda kıyametleri koparmaktaydı. Ankara
merkez olunca, hilâfet bir bakıma devletin dışına itilmiş
olacaktı. Dolayısıyla İstanbul şiddetli bir hassasiyet içinde
görünmekteydi.
• İstanbul’dan başka bir merkez bahis konusu olunca, Eskişehir,
Bursa ve Konya hatıra gelmekteydi.
• Falih Rıfkı Atay’ın ifadesiyle, “Ankara susuzdu. Ağaçsızdı. Kuru
ve yabaniydi. Fakat Büyük Millet Meclisi orada kurulmuş,
orada toplanmış, bütün savaş oradan idare edilmişti. Yeni
idarenin milletlerarası edebiyatta adı Ankara Hükümetiydi.”
CUMHURİYETE GİDEN YOL; Hükumet Krizi:
• Rauf Bey’in 4 Ağustos 1923’de istifâ etmesi üzerine, 14 Ağustos
1923’de İstanbul Mebusu Ali Fethi Bey İcra Vekilleri Heyeti
Başkanlığına seçilmişti.
• Fethi Bey üzerinde bulunan Dâhiliye Vekilliğinden 24 Ekim’de istifâ
etmişti. Meclis İkinci Başkanı olan Ali Fuat Paşa’da askerî kariyeri
tercih ettiğinden görevinden ayrılmıştı.
• Hükümet, Dâhiliye vekilliğine Ferit Bey’i, Meclis İkinci Başkanlığına
Yusuf Kemal’i aday göstermiş, fakat ikinci Başkanlığa Rauf Bey,
Dâhiliye Vekilliğine Erzincan Mebusu Sabit Bey seçilmişlerdi (25 Ekim
1923). Bu bir tepkinin ifadesiydi.
CUMHURİYETE GİDEN YOL; Hükumet Krizi:
Mustafa Kemal Melis’te gizli muhalif bir hizip oluştuğu ve Meclis
çalışmalarına hissiyatın hâkim olduğu kararına vararak hükümet
üyelerinin istifâ etmelerini, yeni hükümeti teşkil çalışmalarına
katılmamalarını istedi. Genel Kurmay Başkanı Fevzi Paşa bu kararın
dışında tutuldu.
Böylece muhaliflere istedikleri şekilde bir hükümet oluşturma imkânı
verildi. Eğer kriz uzarsa, bu vesile ile köklü çözüm getirilmesi söz
konusuydu.
Fethi Bey 27 Ekim’de ’’Meclis’in tam desteğine sahip, gayet kuvvetli
bir hükümetin kurulması’’ amacıyla istifâsını verdi. Ancak Melis’teki
hizipler, Meclisten güven alacak bir liste oluşturamadılar.
Cumhuriyete Giden
• İstanbul’daki basın organları, Mustafa Kemal’e muhalefet
maksadıyla Rauf Bey, Kazım Karabekir ve Ali Fuat Paşa’lar ile
Dr. Adnan Beyi ön plana çıkaran yayınlar yapmaktaydı.
• 28 Ekim akşamına kadar bir netice alınamayınca yeniden
harekete geçen Mustafa Kemal, Çankaya da topladığı
arkadaşlarıyla durum değerlendirmesi yaparak
“Cumhuriyeti ilan edeceklerini” bildirmiş ve meselenin halli
için kendisinin Meclis’e çağırılması talimatını vermiştir.
Cumhuriyetin İlanı ve Tepkiler

• Cumhurbaşkanı’nın Seçilmesi ve Cumhuriyet Hükumeti Modeline Geçiş


• Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir. İdare şekli, halkın kendi kaderini
kendisinin tayin edeceği temeline dayanır. Devletin hükümet şekli
Cumhuriyettir.
• Türkiye Devleti’nin dini İslam dinidir. Resmi dili Türkçedir. Başkenti
Ankara’dır.
• Türkiye Devleti TBMM tarafından yönetilir.
• Türkiye Cumhurbaşkanı, TBMM genel kurulunca kendi üyeleri arasından
seçilir.
• Türkiye Cumhurbaşkanı devletin de başkanıdır. Gerektiğinde Meclis’e ve
Bakanlar Kurulu’na başkanlık eder.
• Başbakan, Cumhurbaşkanı tarafından Meclis üyeleri arasından seçilir.
Neden Cumhuriyet?
• Bu gelişmeler değerlendirilirken aklımıza gelecek sorulardan biri
de neden cumhuriyet rejiminin tercih edildiği konusudur. Bunun
farklı ama birbiri ile bağlantılı bir çok sebebi sıralanabilir.
• Her şeyden önce yeni Türkiye'nin ve Türk devriminin mimarı M.
Kemal, J.J. Rousseau ve Montesquieu okumuş biridir. Öğrencilik
yıllarından itibaren en iyi yönetim şeklinin cumhuriyet olduğu
kanaatindedir.
• Nasıl ki bir mimar ortaya koyduğu eserinde kendi düşüncelerini,
estetik anlayışını yansıtıyorsa M. Kemal de «en büyük eserim»
dediği Cumhuriyet’e geçerken kendi görüş ve kanaatlerini
yansıtmıştır.
Neden Cumhuriyet?
• Mazhar Müfit Kansu’ya dikte ettirdiği notlarına bakılırsa
Gazi M. Kemal’in bu konudaki fikri, Erzurum Kongresi
günlerinden beri belirlenmişti. Fikrini gerçekleştirmek için
elverişli ortamın oluşmasını beklemekteydi.
• 27 Eylül 1923‟de Neue Freie Presse muhabirine verdiği
demeçte “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir. Yasama
kudreti ve yürütme yetkisi milletin biricik gerçek temsilcisi
olan Mecliste belirmiş ve toplanmıştır. Bu iki kelimeyi bir
kelimede özetlemek mümkündür: Cumhuriyet”.
Cumhuriyetin İlanı ve Tepkiler

• Muhalefetin Ortaya Çıkması


• Rauf Bey’in Cumhuriyetin ilanı konusunda bir İstanbul
gazetesine verdiği demeç, Halk Partisinde sert tartışmalara
yol açtı.
• Rauf Bey demecinde Cumhuriyet’in ilânında acele
edildiğine, iyice tartışılmadan, Anayasadaki ilgili hükümler
düzeltilmeden gündeme sokulduğuna dair eleştiriler ileri
sürmüştü.
Hilafetin Kaldırılması
• Saltanatın kaldırılması ile hukuki zeminini kaybettiği, etkinliğinin “sözde”
kaldığı yerli ve yabancı araştırmacılar tarafından kabul edilen, bu sebeple
meclis içinde ve dışında tartışmalara konu olan Hilafetin akıbeti Cumhuriyetin
ilanından sonra artık tamamen halife ve taraftarlarının tutumuna bağlı
kalmıştı.
• Cumhuriyete geçiş olayı bazı İstanbul gazetelerinin de halifeliğin statüsü ve
geleceği tartışmalarına yol açmıştır.
• Hint Müslüman liderlerinden Ağa Han ve Emir Ali’nin Londra’dan İsmet
Paşa’ya gönderdikleri mektup İstanbul gazetelerinde yayınlanmıştı. Mektupta
halifenin Müslüman ülkelerinin güven ve saygısına lâyık bir yere konulmasını
isteniyordu.
Hilafetin Kaldırılması
• Gazi M. Kemal 16-17 Ocak 1923 tarihlerinde İstanbul gazetecileriyle
görüşürken, onların Hilâfet hakkında görüşlerini sormuş, bu vesileyle
hilâfetle ilgili görüşlerini şimdilik mahrem kalması kaydıyla açıklamıştı.
• Halkla olan sohbetlerinde de “ ... Yeni devletin mukadderatına,
muamelatına, istikbaline ismi halife olsun, padişah olsun, ne olursa
olsun hiç kimsenin müdahale edemeyeceğini” açıkça ifade etmişti.
• Cumhuriyetin ilânından sonra Hilâfet makamı etrafındaki gelişmeler,
bilhassa dış müdahale Gazi’nin bu konudaki kararını çabuklaştırdı.
Hilafetin Kaldırılması
• 15-20 Şubat tarihleri arasında gerçekleştirilen Harp Oyunları sırasında
ve sonrasında Paşalar ile görüş alışverişinde bulundu. İkinci Ordu
müfettişi olan Ali Fuat Paşa, kendisine aktarılan plan ve projeleri laik
ve demokratik bir yaklaşım için derhal yapılması gereken işler olarak
vasıflandırdığını ifade etmiştir.
• Hilafet meselesinde ise “iki otoritenin aynı hudut içerisinde
yaşayamayacağına göre derhal lağvı ve Osmanlı hanedanının Türkiye
dışına çıkarılması gerektiğini” belirtmekteydi.
• Kamuoyu oluşturma çalışmasının son ayağını Üniversite
oluşturmaktaydı. Yapılan görüşmelerde hilafet başta olmak üzere
çeşitli konulardaki görüş alışverişi yapılmış, eğitimin millî olması gereği
üzerinde durulmuştur.
Hilafetin Kaldırılması
Mart 1924 tarihli Meclisi açış konuşmasında Cumhurbaşkanı
Gazi Mustafa Kemal, üç hususun özellikle altını çizme ihtiyacı
hissetmiştir:
1-Millet, Cumhuriyetin her türlü taarruzdan korunarak
olumlu bir esasa bağlanmasını istemektedir.
2- Terbiye ve tedrisatın birleştirilmesi hususunda millet
hemfikirdir.
3- İslamiyet'i asırlardan beri yapıldığı gibi siyaset vasıtası
olmaktan çıkarmak ve yüceltmek çok lüzumludur
Hilafetin Kaldırılması
Konu hakkında Meclise verilen teklif şu hususları
öngörmekteydi.
I. Halife hal edilmiştir.
2.Hal edilen halife ve Osmanlı hanedanının erkek kadın bütün
üyeleri ve damatları Türkiye Cumhuriyeti toprağında oturmak
hakkından ebediyen mahrumdurlar.
3. İkinci maddede bahis konusu olan kişiler on gün içinde Türkiye
Cumhuriyeti arazisini terk etmeye mecburdurlar.
4. İkinci maddede bahis konusu olan kişilerin Türk vatandaşlığı
sıfat ve hukuku kaldırılmıştır.
Hilafetin Kaldırılması
5.İkinci maddede zikredilen kimseler; Türkiye Cumhuriyeti dâhilinde
taşınmaz mala sahip olamazlar. İlişkilerinin kesilmesi için bir sene
içinde vekilleri aracılığı ile devlet mahkemelerine başvurabilirler. Bu
müddetin bitiminden sonra, hiçbir mahkemeye başvurma hakkı yoktur.
7. İkinci madde de zikredilen kimseler Türkiye Cumhuriyeti arazisi
dâhilindeki bütün taşınmazlarını hükümetin bilgi ve onayı ile elden
çıkarmaya mecburdurlar.
8. Osmanlı İmparatorluğundan Padişahlık etmiş kimselerin Türkiye
Cumhuriyeti arazisi içinde tapuya bağlı taşınmazları millete intikal
etmiştir.
Hilafetin Kaldırılması
Abdülmecid Efendi ailesiyle birlikte 4 Mart 1924’de trenle
İsviçre’ye gönderildi. Hanedana mensup 33 erkek 36 kadın
hemen birkaç gün içinde yurtdışına çıkarıldılar.
Halifeliğin kaldırılmasına gerek yurt dışında gerekse yurt
içinde bir takım tepkiler olmuştur. Ancak bunlar uzun ömürlü
olmamış kısa bir süre sonra gündemden düşmüştür.
Halifeliğinin devamını sağlamak için bizzat Abdülmecid’in
yayınladığı beyanname ve yaptığı dolaylı temaslar netice
vermemiştir.
Kahire'de Hilafet Kongresi 1922
Halifeliğin Kaldırılması ve İnkılâp Kanunları
• Cumhuriyetin ilanı sonrası gerçekleştirilen inkılâplarla rejimin yerleşmesini
önleyecek her türlü engel ortadan kaldırıldı (3 Mart 1924)
• Halifelik kaldırıldı
• Eğitimin Birleştirilmesi (Tevhid-i Tedrisat) Kanunu
• Tüm okullar denetim altına alınarak eğitimin millileştirilmesi
amaçlandı.
• Şer'iye ve Evkaf Vekâlet'inin Kaldırılması
• Diyanet İşleri Başkanlığı ve Vakıflar Umum Müdürlüğünün Kurulması
• Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Vekâleti Kaldırılarak Genelkurmay Başkanlığı
kuruldu.
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın Kuruluşu
• Atatürk’ün en yakın arkadaşları cumhuriyete ve demokrasiye
karşı olmadıklarını ancak cumhuriyetin ilanının bir oldu-
bittiye getirildiğini belirterek, ilan ediliş tarzına karşı çıktılar.
• Rauf Bey basına yaptığı açıklamalarda Cumhuriyet’in ilanının
aceleye getirildiğini ve asıl önemli olan meselenin rejimin
adının değil, içeriğinin olduğunu vurguladılar.
• Asıl tartışma ve ayrışmayı 1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu
görüşmeleri başlattı.
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın Kuruluşu
• Ortaya çıkan sürtüşmelerin devam ettiği bir sırada, Mustafa Kemal
Paşa muhalefeti yakından takip ettiği için ordu ile siyasetin birbirinden
ayrılmasını sağlamaya çalışmıştır.
• Anayasa ve Seçim Kanunu’na göre askerlik ile milletvekilliği bir kişinin
şahsında birleşebiliyordu. Bundan dolayı, pek çok önemli komutan
aynı zamanda milletvekili idi.
• Bu durumun önüne geçmek için alınan karardan sonra ordu
komutanlarından Kazım Karabekir ve Ali Fuat Paşalar ordudan
ayrılarak milletvekilliğini tercih ettiler.
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın Kuruluşu
• 1 Kasım 1924’de Meclis açıldığında muhalifler işe hükümetle ilgili bir gensoru ile
başladılar ve tartışmalar kısa bir sürede genelleştirildi.
• Özellikle mübadele ve iskân işleri uzun tartışmalara konu oldu. Hükümet (18’e
karşı 146) güvenoyu almıştı. Tartışmalardaki şiddetli üslûp, kırgınlıkları daha da
artırmıştı.
• Güven oylamasından sonra bir kısım milletvekilleri Halk Partisinden istifâ ettiler.
• Kırgın milletvekilleri bir araya gelerek 17 Kasım 1924’de Terakkiperver
Cumhuriyet Fırkası’nı (TCF) oluşturdular.
• 27 Kasım’da yapılan seçimde Kâzım Karabekir Parti Başkanlığına, Rauf ve Dr.
Adnan Beyler Başkan yardımcılıklarına, Ali Fuat Paşa da genel sekreterliğe
seçildiler.
TBMM’nde Temsil Edilen Siyasi Partiler ve Siyasal
Olaylar
• Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (TpCF)
• Kazım Karabekir, Ali Fuat (Cebesoy), Refet (Bele), Rauf (Orbay) ve Adnan (Adıvar)
gibi, Milli Mücadele döneminin önde gelen komutan ve şahsiyetleri tarafından
kurulmuştur:
1-Türkiye Devleti’nin halkın hakimiyetine dayanan bir Cumhuriyet olduğu,
2- Fırkanın Hürriyetperverlik (Liberalizm) ve halk hâkimiyeti (Demokrasi) esasına
dayandığı,
3- Çıkarılacak kanunlarda halkın ihtiyacının, menfaatinin, eğiliminin, çağın
gereğinin ve adalet prensiplerinin göz önünde bulundurulacağı,
4- Fırkanın genel hürriyetlere şiddetle taraftar olduğu,
5- Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun milletten izinsiz tadil edilemeyeceği,
6- Fırkanın fikirlere ve dini inançlara saygılı olduğu hususlarına yer veriliyordu
Şeyh Sait İsyanı
İç politikada iktidar muhalefet çekişmesinin sürdüğü sırada 13 Şubat
1925’te doğuda Genç ilinin Piran köyünde başlayıp kısa sürede
bölgeye yayılan bir isyan patlak verdi. Şeyh Sait İsyanı olarak bilinen
bu isyanın çıkış sebepleri üzerinde farklı görüşler vardır.
• Söz konusu isyan, gerçekleştirilen inkılâplara tepki gösteren
çevrelerin başlattığı bir ‘karşı ihtilal’ hareketidir. Medreselerin
kapatılmasına ve halifeliğin kaldırılmasına karşı çıkan çevrelerin,
saltanat ve hilafeti geri getirmek amacıyla başlatmışlardır.
• Şeyh Sait ve isyanın Seyit Abdülkadir gibi isyanın elebaşlarının Kürt
kimliğinden dolayı bu hareketin dini değil, siyasi ve ayrılıkçı bir
hareket olduğu iddiasıdır.
Şeyh Sait İsyanı
• Lozan’da halledilemeyen Musul meselesinden dolayı İngilizlerle
sürdürülen görüşmeler esnasında Musul’u Türkiye’den almak isteyen
İngilizlerin, isyancıları destekleyerek bölgede bir Kürt meselesi
çıkarmak istemelerinin de payı vardır. Böylece, İngilizler Türk
hükümetini zayıflatarak, Musul meselesini kendi lehlerine
çözümlemek istemektedirler.
• Devletin bütün yetkileri elinde toplamak isteyen bir politika
izlemesinden dolayı, bölgedeki aşiret yapısının kaldırılması
girişimleri yüzünden, Şeyh Sait’in nüfuzunu kaybetme tehlikesine
karşı ayaklandığı iddiası da ileri sürülen görüşler arasındadır.
Şeyh Sait İsyanı
• Şeyh Sait ayaklanmasının derininde bölgenin sosyo-
ekonomik ve kültürel yapısının etkisi olduğuna da şüphe
yoktur. Bölge halkı, ortaçağlardan beri devam eden kendine
özgü, Şeyh ve ağa gibi feodal yapıların hâkimiyeti altında
fakir, yoksul ve eğitimden mahrum bir hayat sürmekteydi.
• Özetle bu isyanın çıkmasında tek sebepten bahsetmek
doğru değildir. Dolayısıyla bütün faktörlerin etkilerinin
olduğu söylenebilir.
Şeyh Sait İsyanı Karşısında Alınan Tedbirler
İsmet Paşa’nın hükümeti kurmasından sonra,
• Takrir-i Sükun Kanunu’nu çıkarılır.
• Biri Ankara’da diğeri ise isyan bölgesinde olmak üzere iki istiklal
mahkemesi kurulur.
• Kısmi seferberlik ve sıkıyönetim ilan edilir.
• Vatana ihanet yasasında da değişiklikler yapılarak, dini veya
mukaddesat-ı diniye’yi siyasi gayelere esas veya alet etmek, bu
gayelerle cemiyetler oluşturmak, bunlara üye olmak, bu amaçlarla
devlet şeklini değiştirmeye teşebbüs veya bu gayelerle devletin
güvenliğine zarar verme, halk arasında fesat ve nifak koyma gibi suçlar
bu yasa kapsamına alınmıştır.
Takrir-i Sükun Dönemi (1925-1929)
• Basına sansür getirilerek İstanbul’da yayınlanan ;
• Tevhid-i Efkar, İstiklal, Aydınlık, Son Telgraf, Tanin ve Sebilürreşad gibi
muhalif gazete kapatıldı ve gazeteciler tutuklandı.
• İsyan sonrası iç politikaya ağırlık verilerek laikleşme yolunda yeni ve
radikal adımlar atıldı. Bu amaçla çeşitli çevrelerce istismar edilen
tarikatlar yasaklanırken tekke, zaviye ve türbeler kapatılarak; şeyhlik
ve dervişlik gibi unvanlar yasaklandı.
• Daha da önemlisi Takrir-i Sükun Kanunu’nun getirdiği ortamdan
yararlanılarak Türk aile yapısında değişiklikler meydana getiren Türk
Medeni Kanunu bu dönemde kabul edildi (17 Şubat 1926).
İzmir Suikastı Girişimi ve İttihatçıların Tasfiyesi

• Şeyh Sait isyanından sonra yeni devleti uğraştıran diğer bir


önemli olay Atatürk’e suikast girişimi olmuştur.
• Şahsi çekememezlik, kin ve haset, siyasi fikir ayrılıkları
dolayısıyla Mustafa Kemal Paşa’ya karşı olanların bir kısmı
siyasi mücadele yoluyla onun çalışmalarına engel olamayınca
işi suikasta kadar götürmüşlerdi.
• Birinci TBMM’de Rize Milletvekili olarak bulunan Ziya Hurşit,
Cumhuriyet’in ilanından sonraki gelişmeler karşısında
Meclis’teki muhalefeti yetersiz ve pasif bularak Atatürk’ü
ortadan kaldırmaya kalkışmıştır.
Suikast Girişiminin Planlaması
• Olayı soruşturan İstiklal
Mahkemesinin Terakkiperver
Cumhuriyet fırkasının ileri
gelen yöneticilerini de
tutuklamıştır.
• Yapılan yargılamada parti
yöneticilerinin suçsuzluğu
anlaşılmış, sadece yurtdışında
olan Rauf Bey, gıyabında
cezalandırılmıştır.
Nutuk
• Rejimin artık oturduğuna kanaatiyle İstiklal Mahkemelerinin
çalışmalarını 7 Mart 1927’de durdurdu. Ama ihtiyatlı davranmaya
özen gösterilerek Takrir-i Sükûn Kanunu 2 Mart’tan itibaren iki sene
süreyle uzatılmıştı.
• Gazi seçimlerin yenilenmesi ve Mecliste taze kan gelmesi için faaliyete
geçti. Önce parti grubu tüzükte bir değişikliğe giderek adayları seçme
yetkisi partinin Genel Başkanına veriliyordu.
• Eylül başlarında yapılan seçimleri her tarafta CHP adayları kazandı.
Meclis çalışmaya başlamadan önce, CHP’nin II. Büyük Kongresi
yapıldı.
Nutuk
• Gazi M. Kemal, Türk tarih literatüründe Büyük Nutuk,
İngilizce kaynaklarda “altı gün” konuşması veya “Maraton
Konuşma” denilen nutku CHP Büyük Kongresinde
okumuştur. 15 Ekimde başlayan nutuk, her gün ortalama
altı saat okunarak 20 Ekim’de sona ermiştir. Nutuk’un
okunması toplam 36 saat 31 dakika sürmüştür.
• Nutuk hangi olayları kapsamaktadır? Niteliği ve önemi
nedir? Sorularını cevaplandırmak gerekir.
1929 Krizi ve Türkiye
Ekim 1929’da ABD’de başlayan ekonomik kriz bütün dünyayı sardığı gibi,
Türkiye’yi de etkilemekteydi. Buğday fiyatları düşüktü. 1928’de Orta Anadolu
kuraklıktan ciddi şekilde etkilenmişti. 1930 başlarında ithalatın kısıtlanması,
kambiyo kontrolü konulması da piyasada sıkıntı yaratmıştı.
Türkiye'nin ihraç ürünlerinde görülen fiyat değişimi
Yıl Tütün Pamuk Afyon İncir Üzüm Fındık
1927 100 100 100 100 100 100
1928 70,4 111,2 81,1 97,4 82 106,3
1929 55,6 109,4 104,6 116.9 83,3 145
1930 59,6 77,9 70 85,6 76 116
1931 41,6 58,5 35,3 84,6 96,3 98,3

1932 33,3 47,4 35,2 50,8 76,5 61,3


Güdümlü Bir Muhalefet Deneyimi
Serbest Cumhuriyet Fırkası
• Ekim 1929’da ABD’de başlayan ekonomik kriz bütün dünyayı sardığı gibi,
Türkiye’yi de etkilemekteydi. 1928’de Orta Anadolu kuraklıktan ciddi şekilde
etkilenmişti.
• 1930 başlarında ithalatın kısıtlanması, kambiyo kontrolü konulması da piyasada
sıkıntı yaratmıştı.
Türkiye’deki siyasi durumun öngörülen çok partili demokratik ortama
kavuşmasını sağlamak Mustafa Kemal Atatürk'ün yerleştirmeye çalıştığı esaslar
arasındaydı.
Bu çerçevede, mecliste bir muhalefet partisinin faaliyet göstermesinin halkın
durumunun iyileştirilmesine katkı sağlayabileceğini düşünmüştür.
Serbest Cumhuriyet Fırkasının Kuruluşu
• M. Kemal Paşa Cumhuriyet Halk Fırkası’na karşı muhalefet
görevini yürütecek olan bir başka “fırka”nın kurulmasını
istedi.
Böyle bir fırkanın kurulmasında güdülen amaçlar arasında;
• halkta birikmiş hoşnutsuzlukların giderilmesini sağlamak
• hükümeti hem kusurlarını ve eksikliklerini düzeltmeye,
hem de ekonomik duruma yeni çareler aramaya
yöneltecek bir sistemin yaratılmasına sevk etme düşüncesi
vardı.
SCF Programı
• Vergiler herkesin gücüne göre alınacak ve Devlet gelirleri yararlı bir şekilde kullanılacak,
büyük bayındırlık girişimlerinin masraflarının yalnız bir kuşağa yüklenilmesinden
kaçınılacaktır.
• Paranın kıymetinin bir an önce tesbit edilmesi ve böylece yabancı sermayeye yol açılması,
• Vatandaşların refahına malî ve iktisadî her türlü girişimlerine engel olan Hükümet
müdahalelerinin kabul edilmeyeceği, Cumhuriyetin yararları için yapılması gerekli ve fertlerin
yetersiz olduğu durumlarda Devletin doğrudan müdahale edeceği.
• Köylü ve çiftçiye ucuz ve kolay kredi sağlanması.
• Ülke içindeki sanatların canlanması ve gelişmesi, yerli malların korunması sağlanacak.
• Halkın Hükümet katındaki işleri mümkün olduğu kadar çabuk ve kolaylıkla çözümlenecek,
rüşvet ve suiistimallerle merhametsizce mücadele edilecektir.
• Dış politikada bütün devletlerle dostluk siyaseti güdülecek ve Milletler Cemiyeti ile işbirliğine
önem verilecektir.
• Parti tek dereceli seçim usulünü ve siyasî hakların Türk kadınlığına uygulanmasını
savunacaktır
İzmir Mitingi
3 aylık bir ömrü olan SCF halktan büyük ilgi ve
destek gördü.
SCF
Yeni partinin etrafında çok sayıda muhalif gruplar toplandı.
Bunlar çeşitli toplantı ve gösterilerde kendini
gösteriyorlardı.
Fethi Bey partisinin teşkilatını açmak üzere İzmir’e gittiği
sırada binlerce kişilik bir grup tarafından karşılanması ve
bundan yaklaşık bir ay sonra (Ekim’de) ülke çapında yapılan
Belediye seçimlerinde SCF gibi yeni kurulan bir parti için
büyük sayılacak bir başarıyı göstermesi iktidar kanadında
rahatsızlık uyandırıyordu.
• 5 Ekim’de başlayan Belediye seçimlerine S.C.P. de katılmıştır. Tek dereceli olarak
ve kadınların da katıldığı seçimlere, halk büyük ilgi göstermiştir.
• Açıklanan sonuçlara göre, 502 belediyeden 22’sini S.C.P kazanmıştı. Ancak
Serbest Cumhuriyet Partisi mensupları, seçimlerde baskı yapıldığından,
seçmenlerin serbestçe oy kullanmalarının engellenmesinden, seçim
sonuçlarının değiştirilmesinden şikâyetçiydiler.
• C.H.P teşkilâtı, iktidarı kaybetme ihtimalinin hırçınlığı içinde, gerginliği
tırmandırarak Gazi ile Fethi Beyi karşı karşıya getirmek politikasını başarı ile
uygulamıştı. Halkta ikiye bölünme emareleri ortaya çıkmıştı.
• Atatürk'le karşı karşıya gelmek istemeyen Fethi Bey partisini 17 Kasım’da
feshetti.
• Bu sıralarda;
• Ahali Cumhuriyet Fırkası (1930 sonu).
• Türk Cumhuriyet Amele ve Çiftçi Fırkası (Eylül 1930.Hükümet
kurulmasına izin vermedi.)
• Laik Cumhuriyetçi İşçi ve Çiftçi Fırkası (1931) gibi başka partiler
kurulmuş veya kurulmaya teşebbüs edilmişse de bunlardan istenilen
sonuç alınamadı.
Click toOlayı
• Menemen edit Master title style
Serbest Fırka deneyiminin başarısızlıkla
sonuçlanmasının ardından, 23 Aralık 1930
tarihinde, Manisa’nın bir köyünden geldikleri
sanılan altı kişinin Menemen’e gelerek şeriat
istemeleri ile olay patlak verir. Olayın duyulması
üzerine, bölgeye gelerek kendilerine engel
olmak isteyen Asteğmen Kubilay ile Hasan ve
Şevki adındaki iki bekçi isyancılar tarafından
öldürülürler. Sıkıyönetimin ilan edildiği bölgeye
daha sonra askeri birliklerin gelmesiyle,
isyancılardan üçü vurulmuş diğerleri de
yakalanmıştır.
• Olayı Kubilay’ın şahsında Cumhuriyete karşı girişilen bir suikast olarak gören
devlet yönetimi meseleyi en üst düzeyde ele almıştır. Ayaklanma hakkında
derhal adli kovuşturma başlatılarak arka planda neler olduğunun ortaya
çıkarılabilmesi için çalışmalar yapılmıştır.
• 31 Aralık 1930 tarihli hükümet kararıyla Menemen ile Aydın ve Balıkesir’in
merkez kazalarında sıkıyönetim ilan edilmiştir.
• İsyanın bastırılmasından sonra suçlular Menemen Divan-ı Harbi Örfisi tarafından
ölüme mahkum edilmiştir. 34 kişinin idam edildiği olayda, 41 kişi de çeşitli
sürelerde hapse mahkum edilmiştir. (4 Şubat 1931). İsyanın bastırılmasından
sonra, bölgedeki sıkıyönetim kaldırılmıştır (26 Şubat 1931).
72
73
Yargılamalar

74
75
76
77
78
79
80
81
3 Şubat 1931 de 27 kişi idam edildi

82
83
TEŞEKKÜRLER

Doç. Dr. Sadık ERDAŞ

serdas@hacettepe.edu.tr

You might also like