You are on page 1of 10

Sultan Abdülmecid Dönemi Kurulan Meclisler

Hümeyra AKBAL

GİRİŞ

Abdülmecid dönemi, Türk yenileşme tarihi açısından önemli bir merhaleyi


oluşturmaktadır. Döneme damgasını vuran olaylar, Tanzimat ve Islahat fermanları olarak
bilinen hukukî ve idarî düzenlemeler bütünüdür. Her iki fermanda devletin idarî, hukukî ve
bürokratik bakımdan içine düştüğü buhrandan çıkması için, uygulaması gereken
düzenlemelere yer vermiştir. Sultan Abdülmecid, bizzat kendi iradesi ile kutsal yetkilerinin
üstünde “kanun” kuvvetinin varlığını Tanzimat Fermanı ile tanımış ve kabul etmiştir.

Tanzimat Fermanı’nın ilanı ile Sultan Abdülmecid, kendi yetkilerini kendi arzusuyla
Babıâli ve Meclis-i Vala’ya devretmiştir.1 Böylelikle yürütme işleri Babıâli’ye, yasama ve
yargı işleri ise Meclis-i Vala’ya bırakılmıştır. Bütün alanlarda gerekli görülen yenilikler
öncelikli olarak komisyonlara hazırlatılıp, özel meclislerde tartışıldıktan sonra Meclis-i
Vala’ya gönderilmekte, karar bağlatılmakta ve oylanarak yürürlüğe konmaktadır. Bu yöntem
mutlak monarşiden demokrasiye geçişin önemli adımlarındandır.2

Sultan Abdülmecid ıslahatlara önem vermiş, bunu saltanatı boyunca uygulamaya


çalışmıştır. Gerek idari manada gerekse ticari manada olsun bir çok meclis kurmuş ve devletin
idari ve mali yapısında düzenlemeler yapmıştır.

I. Sultan Abdülmecid Dönemi (1839-1861)

Sultan II. Mahmud ile Bezmiâlem Valide Sultan'ın oğlu olan Abdülmecid (1823-1861),
31. Osmanlı padişahıdır. Akşehirli Ömer, Şehrî Hafız Emin ve Mehmed Tahir efendilerden
aldığı geleneksel eğitimin yanı sıra, özel hocalardan Fransızca, müzik ve resim dersleri
almıştır. Tanzimat'ın başlangıcı olan Sultan Abdülmecid döneminde (1839-1861), Batılılaşma
ve buyrukçuluktan tüzel kararlara yönelme başlayıp, kurumsallaşma süreci yaşanır. Tanzimat
ve Islahat fermanlarıyla getirilen mülk edinme olanaklarından yararlanan gayrimüslimler, Batı
tarzı yapılaşmaya ve yaşamaya öncülük ederken, Topkapı Sarayı'nı terk eden Sultan
Abdülmecid saray yaşamında köklü değişiklikleri benimsemiştir. Batı etkili sosyokültürel
değişimleri yansıtan Dolmabahçe Sarayı'nın 1856 yılında tamamlanmasıyla devletin yönetim
merkezi buraya taşınır. Osmanlının yüksek rütbeli sivil ve askerî erkanı ile yabancı devlet
temsilciliklerinin yaptırdığı konaklar, sahilhaneler ve yalılarda da değişen yaşam tarzı
görülmeye başlar. Kültürel, sosyal, askerî ve dinî pek çok önemli kurumun hizmete sokulduğu
bu dönemde, 1844 yılında genel nüfus sayımı yapılması ve Mecidiye adlı ilk kimlik
belgesinin halka verilmesi, 1845 yılında Karaköy ile Eminönü'nün ikinci bir köprüyle
birbirine bağlanması, 1847 yılında köle ticaretinin yasaklanması, 1850 yılında Şirket-i
Hayriye'nin kurulması, 1854'de Şehremaneti örgütünün kurulması, 1846 yılında ilk müzenin
açılışı ve ilk bilim akademisi olan Encümen-i Daniş'in 1851 yılında çalışmaya başlaması gibi
1
Mehmet Seyidanlıoğlu, Tanzimat Devrinde Meclis-i Vala (1838-1868), Türk Tarih Kurumu Basımevi,
Ankara 1999, s. 41.
2
Musa Çadırcı, “Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Ülke Yönetimi”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye
Ansiklopedisi, C.I, İletişim Yayınları, İstanbul 1985, s. 211.
yenilikler görülür. Dolmabahçe Sarayı’nda vefat eden Sultan Abdülmecid, Fatih'teki Yavuz
Sultan Selim Camii avlusundaki kendi yaptırdığı türbesine defnedilmiştir.3

I.I. Tanzimat Fermanı ( 3 Kasım 1839)

3 Kasım 1839'da okunan Tanzimat Fermânı, Türk tarihinde batılılaşmanın ilk somut
adımıdır. Sultan Abdülmecit döneminde Hariciye Nazırı Koca Mustafa Reşit Paşa tarafından
okunmuştur. Gülhane Parkı'nda okunması nedeniyle Gülhane Hatt-ı Şerif-î (Padişah Yazısı)
veya Tanzimât-ı Hayriye (Hayırlı Düzenlemeler) olarak da anılır.

II.Mahmud Yeniçeri Ocağı’nın kaldırdıktan sonra devletin merkez teşkilatında köklü


reformlara girişti. Bunların bir sonucu olarak resmi anlamda “Tanzimat-ı Hayriyye” veya
“usûl-i nizâm-ı müstahsene” gibi bir takım nitelemelerle ifade edilen Tanzimat’ın II.
Mahmud’un saltanatının son senelerinde ilan edileceği, ancak Mısır meselesinin bir türlü
çözülememesi ve bazı devlet adamlarının gayretleriyle bu girişimin iptal edildiği
bilinmektedir. Yine de II. Mahmud, Sadrazam M. Emin Rauf Paşa, Hariciye Nazırı Mustafa
Reşid, Serasker Said, Hasib ve Nafiz paşalardan müteşekkil bir heyete Tanzimat meselesinin
bütün ayrıntılarıyla incelenmesi için görev vermişti. Meclis-i Vâlâ reisi Hüsrev Paşa’nın
başını çektiği bazı devlet adamları ise Tanzimat fikrine karşıydılar. II. Mahmud’un
hastalığının ortaya çıkmasıyla birlikte özellikle Mısır sorununun çözümsüzlüğü başkentte
yenilik taraftarı bürokratların aleyhinde gelişti. Mustafa Reşid Paşa’nın İngiltere ile olan
müzakerelere bir son vererek İstanbul’a dönmesi istenmişti. İşte tam da bu sırada, Hüsrev
Paşa’nın Mustafa Reşid Paşa’ya bir komplo kurduğu ve M. Reşid Paşa’nın ise bundan
haberdar olup yolculuğunu Paris’e çevirdiği dile getirilir. Bu noktada, II. Mahmud döneminde
olgunluğa erişen Tanzimat düşüncesinin özellikle başkentteki bürokrasi içerisinde yaşanan
mücadeleler neticesinde ilan safhasına kadar geldiği belirtilmelidir.

Fermanın ilanı, ülkenin her tarafında büyük yankı uyandırdı. Tanzimat’ı her zümre
kendisine göre yorumladı. Müslüman halk ve ulema, gayrimüslimlere verilen müsaadelerden
hoşlanmadı. Balkanlardaki gayrimüslim halk, büyük ümitlere kapılarak yer yer sevinç
gösterilerinde bulundular.4

Tanzimat Fermanı, bir anayasa ya da kanun olmaktan daha çok, hükümdarın kendi
yetkileriyle halkın hakları arasındaki ilişkilerde değişiklik yapılacağını vadeden charte (senet)
türünden bir belgedir.5

Bu ferman, büyük ölçüde bozulan devlet düzenini yeniden tesis etmeye yönelik ilkeler
içermektedir. Devlet yönetiminde bir kaç yüzyıldan beri sürmekte olan keyfilik yerine
“kanun" ve “düzeni", emniyetsizliğe karşı da “güven"i ikame etmek amacını taşıyordu.
Ferman, devlet-vatandaş ilişkilerinde yeni bir anlayışı getirmekteydi. Bu anlayış, gayri şahsi
düzenlemelerin ya da kanunların, hayatın her alanına girmesi ve “yasa" anlayışının hakim
kılınmasıdır.6

3
http://www.millisaraylar.gov.tr/portalmain/Sultans.aspx?KisiId=2
4 Halil İnalcık, “Tanzimat'ın Uygulaması ve Sosyal Tepkileri”, Belleten, Sayı 109-12, Ankara, 1964, s. 623.
5 Niyazi Berkes, Türkiye’de Çağdaşlaşma, Doğu-Batı Yay., İstanbul, 1978, s. 208.
6 Bilâl Eryılmaz, Tanzimat ve Yönetimde Modernleşme, işaret Yay., İstanbul, 1992, s. 98.
Evrensel yazılı hukuk kuralları aracılığıyla Osmanlı imparatorluğumun yerel ve bölgesel
olarak veya şahıslara göre farklılık içeren hukuk kural ve uygulamaları yerine, yönetimde
kolaylık getiren bir adım atılmıştır.7 Böylece Osmanlı siyasal sisteminde temel bir değişim
ortaya çıkmış, meşruluğun egemenlik ilişkilerindeki tanım değişmiştir. Otorite açısından
incelendiğinde hükümdarın buyruk verme ve ahalinin itaat etme nedeni dinsel ve örfi içerikli
gelenekten, hukuk nizamını tesis edici muayyen ve kesin kaidelere dönüşmeye başlamıştır.8
Osmanlı İmparatorluğumda siyasal otoriteye ilişkin yapı geleneksel bir çerçeveden sapmaya
Tanzimat’la birlikte başlamıştır.

Tanzimat’la Osmanlı yönetimi Avrupa’nın vesayeti altına girmiştir. Elçiler, hükümete


sürekli müdahale etmeye başlamışlar ve bir nüfuz yarışına girmişlerdir.9 Buda
bağımsızlığımız için önemli bir tehdittir.

Ferman büyük ölçüde bozulan kamu düzenini yeniden inşa etmeye yönelik ilkeler
içermektedir. Devlet yönetiminde yüzyıllardır süren keyfiliğe karşılık “kanun" ve “düzeni"
toplumsal güvensizlik yerine de “güveni" ikame etmek amacını taşıyordu. Bu “yasa"
anlayışının hakim kılınması demektir. Şüphesiz Tanzimat’ın bu olumlu yanlarından başka,
olumsuz olan bir takım gelişmeleri de vardır. Tanzimat yönetimi geniş halk kesimlerinin
hayatında kayda değer bir iyileştirme sağlayamamıştır. Siyasi ve idari alandaki
modernleşmenin faturası Osmanlı maliyesi ve ekonomisine yüklenmiştir.

I.II. Islahat Fermanı (18 Şubat 1856)

3 Kasım 1839'da ilan edilen ve bütün Osmanlı tebaasının kanun önünde eş t sayıldığını.
herkesin can. mal ve namus dokunulmazlığının devletin güvencesi altında olduğunu açıklayan
Gülhane Hatt-ı Hümayunu'nu yeterli bulmayan Batılı devletlerin, Osmanlı tebaası
müslümanlarla gayri müslimler arasında bazı siyasi ve hukuki farklılıkların bulunduğunu ileri
sürerek daha köklü reformlar yapılmasını istemeleri sonucunda hazırlanan ferman olup
Osmanlı tarihinde önemli bir yere sahiptir.10

Bab-ı Ali tarafından ilan edilen Hatt-ı Hümayun, Islahat Fermanı, Kırım Savaşı
ateşkesinden 18 gün sonra, 18 Şubat 1856’da ilan edilmiştir. Islahat Fermanı Gülhane Hatt-ı
Şerif reformlarını genişletmiştir.

Bu fermanın amacı, Millet-sistemini kaldırarak bütün din topluluklarının


eşit vatandaşlık hakları sağlayarak Müslüman ve gayrimüslim Osmanlı tebaası arasında tam
bir eşitlik sağlamaktır. Böylece Millet-i Rum haricinde gayrimüslimlere de devlet
kademelerine memur olma yolu açılmıştır. Din değiştirme hakkı kabul edilmiş, İslam’dan
çıkmanın ölüm cezasıyla cezalandırılması usulüne son verilmiştir. Gayrimüslimlere askeri
okullara gitme hakkı tanınmıştır. Ayrıca uygulanan vergilerde de bir eşitlik sağlanmıştır. Bu
anlamda 15. madde ile “eşit haklar beraberinde eşit yükümlülükler getirir” düşüncesi

7 Hıfzı Veldet, “Kanunlaştırma Hareketleri ve Tanzimat”, Tanzimat I, Maarif Matbaası, İstanbul, 1940, s. 167.
8
Veldet, s. 141.
9 Eryılmaz, s. 106.
10
İslam Ansiklopedisi, “ Islahat Fermanı Maddesi’’, C.19, TDV, İstanbul, 2004, s.185.
getirilmiştir. Böylece gayrimüslimlerin de askerlik yapma yükümlülüğü doğmuş, askerlik
yapmak istemeyenlere de askerlik vergisi olan (bedel-i askeri) olanağı sunulmuştur. Bu
Müslüman tebaa da para karşılığında (bedel-i nakdi) askerlik görevinden muaf olma şansını
yakalamıştır.

Ali Paşa hükümeti tarafından ilan edilen bu fermanın hazırlanmasında İngiliz ve


Fransız elçileri de bulunmuştu. Bu şekilde hazırlanan ferman, Paris konferansından önce, 28
Şubat 1856'da Bab-i Ali'de Islahat Hatt-ı Hümayunu adıyla devlet erkanı, şeyhülislam,
patrikler, hamam başı ve cemaatlerin ileri gelenleri önünde okunarak ilan edildi.

Islahat Fermanı ile gayri müslimlere ve ecnebilere özel haklar tanınması,


imparatorlukta edindikleri maddi zenginliklerine şimdi politik hakların da ilave edilmesi
müslümanların da tepkisine yol açtı.11

Islahat Fermanı'nın uygulamaya konulmasıyla birlikte ülkenin çeşitli yerlerinde


birtakım olaylar patlak verdi. Gayri müslimlere getirilen ayin serbestliği dolayısıyla
kiliselerde çan çalınması müslümanların tepkisine yol açtı. Hıristiyanlar arasında
müslümanların kendilerine saldıracakları şeklinde çeşitli yalan haberler yayıldı. Eskiden beri
yan yana yaşayan iki topluluk birden bire düşman kutuplara ayrıldı. Çeşitli yerlerde
müslümanlarla gayri müslimler arasında kanlı çatışmalar başladı.

Hıristiyan halka haklar tanınmasına rağmen Avrupalı devletler Hıristiyanlara istediği


sözlerini geçirme hakkına sahip olmuşlar ve Tanzimat ve Islahat Fermanları ile Avrupalılar
Osmanlı içindeki azınlıklara etken olmuşlardır.

I. I. Sultan Abdülmecid Döneminde Yapılan Diğer Islahatlar

Bu dönemin ıslahatlarının başında Tanzimat Fermanının yayınlanması gelir. Çünkü bu


fermanla Osmanlı Devleti artık bir hukuk devleti olma yoluna girmiştir. Yani anayasallaşma
yolunda atılan adımlardan biridir. Bunun dışın devletin halkın özel mülkiyetine el koyması
yani müsadere usulünün kaldırılması da önemlidir.

Bu dönemde gayrimüslim ve müslimler arasındaki farkı kaldırılma yoluna girilmiştir.


Mahkemeler adil ve hukuk çerçevesinde yapılmaya başlanmıştır. Yasaları hazırlama görevi
Meclis-i Ahkam-ı Adliye’ye verilmiştir. Avrupa Hukukundan da yararlanılarak ceza,
memurlar ve ticaret yasaları çıkarılmıştır. Askerlik, herkes için zorunlu hale
getirilmiş, iltizam usulü kaldırılarak vergiler tahsildar denilen devlet memurlarınca
toplanmıştır.

Memleket yönetim bakımından İl (vilayet), sancak, kaza (ilçe), nahiye (bucak) köy
birimlerine ayrılmıştır. Eyalet kaldırılmıştır. İllerde valiye yardımcı olmak üzere, üyelerinin
bir bölümü halk tarafından seçilen “İl meclisi” kurulmuştur.

Arazi kanunu çıkarılmış, toprak mülkiyeti yaygınlaştırılmıştır. Demiryolları yapılmıştır.


Kırım Savaşı sırasında Avrupa’dan ilk borç para alınmış ve ilk kağıt para bastırılmıştır.12

11
İslam Ansiklopedisi, ‘’a.g.m.’’, s. 188.
Öğretmen okulu, sanat okulu, idadi (lise), mülkiye mektebi (yönetici yetiştirmek için)
açıldı. Dar-ül Fünun (üniversite) açılması için çalışmalar başladı.

Abdülmecid’in Tanzimat Fermanını yayınlamasının nedenleri ise; İmparatorluğu


dağılmaktan kurtarmak, Avrupalıların iç işlerine karışması engellemekti. Hızını alamayan
Abdülmecit 1856 yılında Islahat Fermanını yayınlar. Bu ferman Rusya savaşında
kullanabilmek amacıyla Avrupa’dan alınan borç para karşılığında ilan edilmiştir. Abdülmecid
dönemi ile ilk dış borçlanma başlamıştır.

Islahat Fermanın en büyük özelliği gayrimüslimlere dönük hazırlanmasıdır. Eğitim,


askerlik, devlet yönetimi, mülk edinme, okul açma, mahkemelerde tercüman bulundurma gibi
haklar içermektedir. Böylece Müslüman – gayrimüslim farkı ortadan kaldırılmıştır. 13

II.II. Sultan Abdülmecid Dönemi Kurulan Meclisler

Sultan Abdülmecid idarî anlamda ilk olarak II. Mahmud’un kurduğu başvekillikten
vazgeçerek, sadrazamlık makamını yeniden tesis etmiş ve yirmi iki yıllık saltanatı süresince
yirmi iki kez sadrazam değişikliğine gitmiştir. Karakter itibarıyla hissi ve alıngan olan
padişah, mizacına uygun düşmeyen sadrazamları azletmekten çekinmemiştir. Padişahı
sadrazam değiştirmeye sevk eden başlıca sebeplerden biri de dış müdahalelerdir ki Tanzimat
Fermanı’nın ilanından sonra Avrupa devletlerinin Osmanlı Devleti’ne müdahalesi daha da
fazla artmıştır. İngiltere ve Fransa’nın İstanbul elçileri padişaha akıl hocalığı yapmak
hususunda adeta yarışa girişmişlerdir.

Yüzyıllardır her türlü idarî ve kazaî işlerde devletin karar organı olan Divan-ı Hümayun
önemini kaybetmiştir. Yerine sadrazam başkanlığında, adliye reisi, hariciye nazırı, maliye
nazırı, hazine-i hassa nazırı, ticaret nazırı, zaptiye müşiri ve sadaret müsteşarlarından oluşan
Meclis-i Has ya da Meclis-i Vükela kurulmuştur.14 1850’de bu meclise giren memurların
padişaha ve devlete sadakatle hizmet edeceklerine dair yemin etmeleri usûlü getirilmiştir.15
Söz konusu yemin Kur’an-ı Kerim’e el basmak üzere şu şekilde edilmiştir: “Padişahıma ve
Devlet-i Aliyelerine sadakatten ayrılmayacağıma ve her nasıl nam ve tevil ile olursa olsun
rüşvet almayacağıma ve Padişahımın ruhsat-ı seniyesiyle kabulü mecaz olan hedayayı
resmiyeden başka memnu olan hediyeyi kabul etmeyeceğime; ve emvali miriyeyi irtikap ve
telef etmeyip hiç kimseye ettirmeyeceğime ve lüzumu hakiki tebeyyün etmedikçe Hazine-i
Miriyeye masarif vukuunu tecviz eylemeyeceğime ve icabı sahibi olmadıkça mücerret riayeti
hatıra mebni memur istihdamına lüzum göstermeyeceğime yemin ederim...”16

Söz konusu yemini şeyhülislâm huzurunda okuyan vekiller, ardından “Ve taraf-ı
Padişahîden memur buyrulduğum umur-u şer’iyenin icrasına ve mal-i yetimin ahkâm-ı
şer’iyeye tatbikan hüsnü muhafazasıyla telef olunmamasına kemal ile tekayyüt ve ihtimam

12
Seyfettin Gürsel, ‘’Osmanlı Dış Borçları ‘’, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, C.3,
İletişim Yayınları, İstanbul, 1985, s. 675.
13
Muzaffer Sencer, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Tanzimat Sonrası Siyasal ve Yönetsel Gelişmeler”, Amme
İdaresi Dergisi, Cilt 17, Sayı 3, TODAİE, Eylül 1984, s. 46.
14
Seyidanlıoğlu, a.g.e., s. 19.
15
Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, C. VI, TTK, Ankara, 2007, s. 118.
16
Karal, a.g.e., s. 118.
edeceğime ve mutad olan resmî caizeden ziyade akçe almayacağıma elhasıl hilaf-ı şer’i şerif
ve mugayir-i kanun münif hareketi bir veçhile tecviz etmeyeceğime yemin ediyorum.”
ifadeleriyle yemini sonlandırmıştır.17 Öncelikli olarak vekillerin yemin etme usûlü
benimsenmişken, daha sonra bu uygulama bütün mülkiye memurları için de kabul edilmiş ve
ilk kez 22 Eylül 1858’de Vazife ve Salahiyet Kanunnamesi çıkarılmıştır.18

Sultan Mahmud döneminde M. 24 Mart 1838 / H. 27 Zilhicce 1253 tarihinde Meclis-i


Vala-yı Ahkâm-ı Adliye19 ve Dar-ı Şura-yı Bab-ı Ali adlı meclisler oluşturulmuştur. Meclis-i
Vala bir başkan ve beş üye olmak üzere toplam altı kişiden, Dar-ı Şura-yı Bab-ı Ali ise; altı
üye ve iki kâtipten oluşması belirlenmiştir. Dar-ı Şura’da görüşülen her konu Meclis-i Vala’ya
gönderilerek, orada yeniden incelenip; son şekli verildikten sonra Babıali’ye gönderilecektir.20
Meclis-i Vala, Tanzimat Fermanı’nın ilanından sonra Dar-ı Şura ile birleştirilmiş ve asıl
gücünü kazanarak; gerçek bir yasama organı haline dönüştürülmüştür.21 Tanzimat
Dönemi’nde ise fermanın müzakere meselesiyle ilgilenmek üzere ve Tanzimat Meclisi
niteliğinde Meclis-i Vala-yı Ahkâm-ı Hayriye oluşturulmuştur.

Dönemin diğer meclis oluşumları ise geçici meclisler olarak nitelendirilen ve gerekli
görülen hallerde önem verilen konuların çözümü amacıyla geçici bir süreyle faaliyete
geçirilmiş olan meclislerdir ki bu meclislerin en önemlileri Meclis-i İmariye olarak
adlandırılan imar meclisleri ve bir diğeri 1854’te Meclis-i Ali-i Umumi olarak adlandırılan
Yüksek İstişare Meclisi’dir.22 Tüm bu geçici meclisler, Meclis-i Vala-yı Ahkâm-ı Hayriye’ye
bağlı olarak ve onunla uyumlu bir şekilde faaliyetlerini yürütmüşlerdir. Söz konusu dönem
taşra teşkilâtında da Fransız idarî sistemi alınarak; yeniden düzenlenmiş ve Osmanlı Devleti
için uygulanabilir bir hale getirilmiştir.

Tanzimat Dönemi’ni diğer dönemlerden ayıran bir başka özellik de kamuoyu kavramının
ortaya çıkmış olmasıdır. 1840 yılında ilk özel gazete olan Ceride-i Havadis İngiliz vatandaşı
olan William Churchill tarafından İstanbul’da yayınlanmaya başlamıştır. Ekim 1860’da ise
Agâh Efendi ve Şinasi’nin birlikte çıkarmaya başladığı Tercüman-ı Ahval gazetesi
kurulmuştur. Kurulan bu özel gazetelerle birlikte basın siyasal eleştiri görevine başlamıştır.23

İdari alandaki tüm bu batılılaşma yansımaları yanında sosyal alanda da bir takım yeni
uygulamalar göze çarpmaktadır. 1840 yılında Posta Nezareti kurulmuş; ardından teşkilâtın
uyacağı esaslar ve çalışma şartlarını düzenleyen ilk Posta Nizamnamesi yürürlüğe
konulmuştur. 1849 yılında Boğaziçi’nde yolcu taşımak amacıyla Şirket-i Hayriye kurulmuş ve
faaliyete geçirilmiştir.24 İlk telgraf bağlantısı 1853 yılında, Kırım Savaşı sırasında, İstanbul-
Edirne arasında yapılmıştır.25 Ardından 1856 yılında yine Osmanlı Devleti için tamamen yeni

17
Karal, a.g.e., s.118.
18
Karal, a.g.e.,s. 133.
19
Seyidanlıoğlu, a.g.e., s. 36.
20
Seyidanlıoğlu, a.g.e.,s.37.
21
Seyidanlıoğlu,a.g.e.,s.39-41.
22
Seyidanlıoğlu, a.g.e.,s. 70.
23
Murat Tuğluca, “Ankara Vilayetinin Resmi Gazetesi”, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2003, s. 1.
24
Karal, a.g.e., s. 264-265.
25
Karal, a.g.e.,s.267.
bir uygulama olan Aydın-İzmir Demiryolu Şirket-i Osmaniyesi kurularak; demiryolu
yapımına başlanmıştır.26

Sultan Abdülmecid’in ülkeyi kalkındırma faaliyetlerine ilk destek annesi Bezmialem


Valide Sultan’dan gelmiştir. Valide Sultan tarafından 1843 yılında Yenibahçe’deki Nakkaş
Paşa arsasında temeli atılmış olan Gureba-i Müslimin Hastanesi, fakir Müslümanlara hizmet
vermek üzere kurulmuş27 ve 1845’te tüm donanımı temin edildikten sonra padişahın da
katılmış olduğu bir küşad resmî (açılış töreni) ile faaliyete geçirilmiştir.28 Cuma günü açılışı
gerçekleştirilen hastanenin, camii-i şerifinde namaz kılındıktan sonra; Cuma selamlığını Fatih
Camii’nde icra eden Sultan Abdülmecid’i, davetliler hastane avlusunda karşılamıştır. Hastane
koğuşları ve diğer binaları gezdikten sonra padişah Beylerbeyi Sarayı’na geçmiştir.

Babıâli’de de padişahın hatt-ı hümayunlarındaki buyrukların yerine getirilebilmesi için


komisyonlar toplanmış ve kararlar alınmıştır. Mektep işlerinin belli bir program ve düzen
içine konulması için Meclis-i Vala’da günlerce tartışılmıştır. Bu tartışmalar sonucunda
öncelikle Sıbyan Mektepleri’nin ıslahı, diğer yandan Babıâli’de eğitim işlerinin enine boyuna
görüşüleceği bir Meclis-i Muvakkat’ın kurulması kararlaştırılmıştır.

Meclis-i Vala bünyesinde kurulan Meclis-i Ali-i Tanzimat’ta alınan, Sultan Abdülmecid
tarafından onaylanan bir karar sonucu Türk demokrasi tarihi için ilk uygulamalardan
sayılabilecek bir girişim gerçekleştirilmiştir. Yerel yönetimler alanında tasarlanan ıslahatın
bölgelere uygun ve halkça kabul edilebilir yapılabilmesi için ilk kez bir seçim düzenlenmesi
kararlaştırılmıştır. Her memleketin ahalisinden, kendi yöresel sorunlarını ve özelliğini
anlatmak üzere; güvendikleri, aklı başında iki temsilci seçerek İstanbul’a göndermelerine
karar verilmiştir. Yol masrafları yerel mal sandıklarından karşılanmış olan bu temsilciler, iyi
bir organizasyonla karşılanmış ve konuk edilmiştir. Bütün temsilcilerin gelmesi üzerine,
gruplar halinde Meclis-i Vala’ya çağırılmış ve bölgelerinin durumu ile yapılması gerekli
olduğu düşünülen ıslahatlar hakkında kendilerine sorular yöneltilmiştir. Bu yanıtlar daha
sonraki oturumlarda da değerlendirilmek üzere tutanaklara geçirilmiştir. Alınan ön kararla da
her eyalete merkezden “Meclis-i Muvakkat” adı altında birer heyet gönderilmesi ve bu
heyetlerin, Tanzimat’ın gereklerinden olarak teşkil edilmiş bulunan Eyalet Büyük Meclisi ve
kaza merkezlerindeki küçük meclis üyeleri vasıtasıyla doğrudan halkla temas kurması;
vergilendirme, askerlik, güvenlik, imar gibi temel sorunlar konusunda, halkın isteklerini
karşılayıcı, eskiden beri devam eden haksızlıkları önleyici tedbirlerin tespit edilip,
belirlendikten sonra Babıâli’ye bildirilmesi öngörülmüştür. Bu çalışmalar son derece yararlı
sonuçlar vermiş, ilk kez genel bütçeden ayrılan ödeneklerle vilayetlerin yol, köprü, liman
yapımları başlatılmıştır. Sultan Abdülmecid’i diğer dönem Osmanlı padişahlarından ayıran en
temel özelliği, idarî alanda yapılan ıslahatları halkın içinde gözlemleyebilmek ve
değerlendirmek amacıyla belli zamanlarda farklı bölgelere bir takım yurt gezilerine çıkmıştır.

26
Ali Akyıldız, Anka’nın Sonbaharı Osmanlı’da İktisadi Modernleşme ve Uluslararası Sermaye, İletişim
Yayınları, İstanbul, 2005,s. 17.
27
Hüdai Şentürk, Bezmialem Valide Sultan, C. VI, Türk Diyanet Vakfı Vakıf Yayınları, İstanbul, 1992, s.108.
28
Necdet Sakaoğlu,Nuri Akbayar, Avrupalılaşmanın Yol Haritası ve Sultan Abdülmecid, Denizbank
Yayınları, İstanbul 2001, s. 41.
Abdülmecid zamanında nezaretlerin sayısının artmasıyla birlikte ihdas edilen çok sayıda
meclis, nezaretlere bağlı olarak faaliyete geçtik. Tanzimat Dönemi'nde, Meclis-i Umûr-ı
Nâfıa, Meclis-i Karantina, Meclis-i Muhasebe-i Maliye, Meclis-i Ziraat, Meclis-i Ticaret,
Meclis-i Es’ar ve Meclis-i Maâdin gibi nezaretlere bağlı olarak çalışan meclislerin yanında,
nezaretlerin üzerinde kumlan Meclis-i Hass-ı Vükelâ, Meclis-i Alî-yi Umûmî, Meclis-i Vâlâ-
yı Ahkâm-ı Adliye, Dâr-ı Şûrâ-yı Bâbıâli, Meclis-i Maârif ve Meclis-i Tanzimat gibi
meclisler faaliyet göstermişlerdir.

Bu dönemde, gerek Ticaret Nezareti'ne bağlı olarak faaliyet gösteren, gerek başka bir
nezarete bağlı olmakla beraber faaliyet alanı içine ticaretin girdiği meclisler Ziraat ve Sanayi
Meclisi, Nafıa Meclisi, Ticaret Meclisi, Bahriye Ticaret Meclisi, Ziraat Meclisi, İstinaf
Meclisi, Ticaret Nezareti Meclisi ve Ticaret ve Ziraat Meclisi olmak üzere sekiz tanedir.29

SONUÇ

Sultan Abdülmecid’i ıslahat yapmaya, almış olduğu eğitimler yanında, söz konusu dönem
hadiseleri de zorlamıştır; çünkü yaklaşık beş yüz küsur seneden beri yerleşmiş kural ve
kaidelerle geleneksel olarak idare edilmekte olan devletin siyasî, içtimai, iktisadi alanlarda
eskimişliklerini, noksanlıklarını değiştirmek gereği bir mecburiyet haline gelmiştir.

Tanzimat Fermanı, taslağından ilanı aşamasına dek, dönemin büyük siyasî dehası olan
Mustafa Reşid Paşa’nın çaba ve gayretleri sonucunda oluşturulmuştur. Ferman artık düzenin
eskisi gibi işlemediğinin ve ciddi bir takım önlemler alınması gerektiğinin fark edilmesi
açısından önemli bir adımdır. Osmanlı Devleti için kısmi olarak anayasal faaliyetlerinin
başlatıldığını göstermesi bakımından önemlidir ve padişahın mülkî otoritesini kendi isteğiyle
sınırladığını göstermektedir.

Sultan Abdülmecid Batı’da var olduğunu duyduğu ya da gözlemlediği bütün sistemin


Osmanlı’da da var olmasını istemiştir. Bu durum sonucunda harem yaşamından mimarîye,
mimarîden eğitime, eğitimden sağlığa gibi birçok alanda Osmanlı devlet yapısı ve teşkilâtları
değiştirilmiştir, fakat bu değişiklikler yapılırken eski kurumlara da dokunulmamıştır. Bu
durum neredeyse bütün yapılanmalarda iki başlılığı ortaya çıkarmıştır.

Islahat Fermanı, Tanzimat Fermanı’ndan farklı olarak İstanbul’daki büyükelçilerin


direktifleri sonucunda oluşturulmuş ve ilan edilmiş bir ferman olduğundan devletin var olan
bağımsızlığına gölge düşürmekle birlikte; devleti dış müdahaleye de fazlasıyla açık hale
getirmiştir. Dolayısıyla fermana, Tanzimat Fermanı’nı mimarı olan Mustafa Reşid Paşa’dan
dahi eleştiri gelmiştir. Islahat Fermanı genel olarak gayrimüslim tebaa için yapılması gereken
ayrıcalıkları içermekle birlikte; içeriğindeki hükümlerle ne Müslümanlar ne de
gayrimüslimleri memnun edememiştir. Gayrimüslim tebaayı Müslümanlarla eşit seviyeye
getirmeyi amaç edinmiş olmakla birlikte; içeriği ne Müslümanlar ne de gayrimüslimler
tarafından tam olarak anlaşılabilmiştir. Devleti yıkılmaktan kurtarmak için yapılan tüm bu

29
Coşkun Çakır, ‘’19. Yüzyıl Osmanlı Ticareti ve Nizamnameleri’’, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul
1990, s.43-56.
teşebbüslerin önemi küçümsenemez; fakat kaçınılmaz sonu önlemek bir yana, bu sona daha
hızlı bir ivme kazandırması açısından dikkate değer gelişmelerdir.

Divan-ı Hümayun’un önemini kaybetmesinden sonra kurulan meclisler devletin yasama


organı olmuştur. Çeşitli alanlarda hizmet etmiş bu meclisler Osmanlı’nın varlığı açısından
büyük önem arz ederler. Kendilerine has adları ve özellikleriyle gerek işlevleri olsun gerek
çalışanları açısından olsun Abdülmecid dönemi kurulan meclisler de tarihimiz açısından ayrı
yere sahiptir.
KAYNAKÇA

AKYILDIZ, Ali, Anka’nın Sonbaharı Osmanlı’da İktisadi Modernleşme ve Uluslararası


Sermaye, İletişim Yayınları, İstanbul, 2005.

BERKES, Niyazi, Türkiye’de Çağdaşlaşma, Doğu-Batı Yay., İstanbul, 1978.

ÇADIRCI, Musa, “Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Ülke Yönetimi”, Tanzimat’tan


Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, C.I, İletişim Yayınları, İstanbul 1985.
ÇAKIR, Coşkun, ‘’19. Yüzyıl Osmanlı Ticareti ve Nizamnameleri’’, (Basılmamış Yüksek
Lisans Tezi), İstanbul 1990.

ERYILMAZ, Bilâl, Tanzimat ve Yönetimde Modernleşme, işaret Yay., İstanbul, 1992.

GÜRSEL, Seyfettin, ‘’Osmanlı Dış Borçları ‘’, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye


Ansiklopedisi, C.3, İletişim Yayınları, İstanbul, 1985.
İNALCIK, Halil, “Tanzimat'ın Uygulaması ve Sosyal Tepkileri”, Belleten, Sayı 109-12,
Ankara, 1964.

KARAL, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi, C. VI, TTK, Ankara, 2007.

İslam Ansiklopedisi, “ Islahat Fermanı Maddesi’’, C.19, TDV, İstanbul, 2004.

SAKAOĞLU, Necdet, Nuri Akbayar, Avrupalılaşmanın Yol Haritası ve Sultan


Abdülmecid, Denizbank Yayınları, İstanbul 2001.

SENCER, Muzaffer, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Tanzimat Sonrası Siyasal ve Yönetsel


Gelişmeler”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt 17, Sayı 3, TODAİE, Eylül 1984.

SEYİDANLIOĞLU, Mehmet, Tanzimat Devrinde Meclis-i Vala (1838-1868), Türk Tarih


Kurumu Basımevi, Ankara 1999.

ŞENTÜRK, Hüdai, Bezmialem Valide Sultan, C. VI, Türk Diyanet Vakfı Vakıf Yayınları,
İstanbul, 1992.
.
TUĞLUCA, Murat, “Ankara Vilayetinin Resmi Gazetesi”, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi,
Ankara 2003.
VELDET, Hıfzı, “Kanunlaştırma Hareketleri ve Tanzimat”, Tanzimat I, Maarif Matbaası,
İstanbul, 1940.

http://www.millisaraylar.gov.tr/portalmain/Sultans.aspx?KisiId=2 – Sultan Abdülmecid


Maddesi.

You might also like