You are on page 1of 35

I5 ŞUBAT 1981 50 Lira 4

Bu Sayıda...
YORUM FİLİSTİN - İSRAİL II
MAKALE SÖMÜRGECİLERİN YENİDEN
CANLANMASINI SAĞLAYAN KAN :
İRAN PETROLÜ
MAKALE TÜRKİYE'NİN KAÇIRDIĞI İRAN OLANAĞI
HAErER İNGİLTERE'DE BİRÇOK FABRİKA KAPANIYOR
HABER IRAK KADDAFİ'Yİ DEVİRMEK AMACIYLA
GERİLLA YETİŞTİRİYOR.
HABER-RÖPORTAJ ORTADOĞU RÜZGARLARI I
MAKALE AYETULLAH'A ÖDEYECEĞİMİZ BEDEL
MAKALE ORTADOĞU'DA ABD TIRMANIŞI VE
SÜPER PAZARLIKLAR
HABER İSRAİL ORTADOĞU'DA BARIŞA MANİ
OLUYOR
GÖZLEM İRAN'DA NELER OLUYOR?
MAKALE AMERİKA MEKTUBU
MAKALE GÜVEN VE ONUR
MAKALE ROGERS PLANI
ARAŞTIRMA-YORUM HUMEYNİ'NİN İRAN'I IV
FIKRA KAPALI KAPILAR ARDINDA ANKARA (2)
HABER GENERAL ROGERS ANKARA'YA YENİ
PLAN GETİRDİ.
YORUM iRAK-İRAN SAVAŞINDAN KAZANANLAR
VE KAYBEDENLER
FIKRA BATI YOL GÖSTERİYOR
FIKRA OSMANLI ARAB'I SÖMÜRDÜ MÜ?
FIKRA GERİLİKLE DELİLİK
YORUM OLAYLARIN ARDINDAKİ GERÇEK
HABER İRAN RUSYA'NIN YARDIMINI REDDETTİ.
BİBLİYOGRAFYA BU SAYININ KİTAP VE MAKALELERİ
İNCELEME IMF REÇETELERİNİ UYGULAYAN GÜNEY
KORE'DE 1000'İN ÜZERİNDE
FABRİKA KAPANDI
selam ile
Sayın okuyucu,
İktibas'ı belirli amaçları gerçekleştirmek için ya-
yınlamaya başladığımızı ilk sayımızda belirtmiştik.
Ve demiştik ki «Ülkemiz insanının silahsız-kavgasız
birbiriyle diyalogunu sağlamaya çalışmak ve doğrular
üzerinde birleşebilmelerine yardımcı olmak.» Kısa ve
Öz olarak İktibas'ı bunun için çıkarmaya başladığımı-
zı söylemiş idik.
Gerektiği kadar duyaramamamıza rağmen Iktibaa'a
gösterilen ilginin birbirinden farklı ve belki cin-
sinin ilki olmasının sonucu çok değişik olduğunu gör-
dük. Henüz İktibas tan haberdâr olmayanlar çoğun-
lukta bulunmasına rağmen bize gelen mektuplar, edi-
len telefonlar ve bizzat büromuzu ziyaretler sırasında
belirtilen hususları özet olarak sunmak ve sizleri bilgi
sahibi kılmak istiyoruz
1. Dergi t Türkiye'de bugüne kadar eşi görülme-
yen bir yayın türüdür.
2. İktibas, Şu'cu veya Bu'culuk doŞil doğrular
dan yana ve değişik görüşlere yer veren bir dergidir.
3. Dış basmı tarama imkânı bulunmayanlara gö-
türülen bir hizmettir.
4. jç basmı da gerek vakit, gerek maddî imkân-
sızlıkları nedeni ile lüzumu kadar takib imkanı bula-
mayanlara hazırlanmış bir fırsattır.
5. Hiçbir gazete veya Derginin en yeni sayısı gö-
rüldükten sonra bir önceki sayısı genellikle sı anmaz*
ken ve günü geçmiş telâkki olunurken, İktibası onun-
cu sayısında bile tanıyanın tazeliğini yitirmeyen yazı-
lara yer vermesinden dolayı birinci sayısından itiba-
ren elinde bulundurmayı isteneceği bir dergi elması
farkıdır. Bu fark İ k t i b a s a «okunması gereklilik vasfı»
kazandırmaktadır.
6. Türkiye için söylemek gerekirse genelinde filan
gazete veya dergiyi filan fikre yakınlık duyanlar oku-
maktadır. Falan gazete veya derginin okuyucuları ise
falan fikrin taraftarlarında °'o 100'e yakın bir çoğun-
lukla takib edilmektedir.
Halbuki İktibas, gözlemlerimiz odur ki her fikrin
sahibi okuyucu tarafından neı-ede ise eşit miktarda
okunmakta, alınmaktadır. Bu özellik bugüne kadar
bildiğimiz kadarıyla Türkiye'de ilk olarak İKTİBAS'a
nasib olmuştur, olmaktadır. Bu da Îktibas'm, diğerle-
rinden ayırıcı belirgin özelliklerinden biridir.
7. Diğer gazete ve dergiler okunduktan sonra
belki bazı yazı ve resimleri kesilip gerisi evde bırakıl-
mazken Îktibas'm hiçbir nüshası evden işyerinden,
kütüphaneden çıkarılıp atılacak durumda değildir ve
«Arşiv» niteliğini haizdir. Bu da Îktibas'm önemli
özelliklerinden biflkllr.

(Devamı S. 32'de)

# > İKTİBAS
YORUM
FİLİSTİN - İSRAİL
DÜNÜ - BUGÜNÜ - YARINI
(Geçen Sayıdan Devam)
Şerif Hüseyin'in oğlu, İngilizlerin Osmanlı mek bir türlü mümkün olmadı. İsrail'e komşu
mirasından kalma malları - topıakları - paylaş- devletlerin yöneticilerinin de yardımı ile ve plân
tırdıklarından Haşimî Kral Abdullah'ın Filistin dahilinde 5 Haziran 1957 harbi başlatıldı. O
müslümanları yahudilerle halk olarak savaş ve- zamanın İsrail'li yöneticileri İngiliz yanlısı kişi-
rirken onları kandırarak, kendilerinin düzenli ler idi. Suriye ve Ürdün de İngiliz yanlılarınca
ordularının yahudileri topraklarından çıkarıp bir yönetiliyordu. Bunlar Amerikancı Nasır'ı da al-
hafta sonra evlerinize dönersiniz deyip savaş- datarak israil'in bölgede kabul edilmesini sağ-
maktan alakoyarak Filistin'i Yahudilere teslim lamak için Suriye'den El-Hûlâ vadisi ile strate-
ettiğini görüyoruz. Bu Kral Abdullah şu Türki- jik önemi büyük Golan Tepelerini, Ürdün'den
ye'ye geldiğinde İsmet Paşa'nm camiin kapısın- Şeria Nehrinin batı yakasını, Mısır'dan da Koca
da beklerken Hacıbayram'da namaz kılan Kral Sinâ Yarımadasını almasında yardımcı oldular.
Abdullah'tır ve kendisinden hiç te aşağı kalma- Nâsir'ın, İngilizlerin Kıbrıs'taki üslerinden yap-
yan şimdiki Ürdün kralı Hüseyin'in dedesidir. tığı istihbaratı değerlendirerek ve israil arması
Kendilerinden (!) olanların vaadleri ile top- taşıyan İngiliz uçaklarının da yardımı ile alçak-
raklarını terkeden 1 milyondan - 1947-48'lerde tan uçarak henüz havalanmadan bütün uçakla-
bu kcria'dılar - fazla Filistinli müslüman çıkarıl- rının meydanlarda telef olması ile işi bitirildi. 5
dıkları ve bir hafta sonra hemen dönüverecek- Haziran'ın hemen birkaç gün öncesinde zaten
leri topraklarına 33 seneden beri hâlâ dönecek- olanı o kadar olan 50 pilotunu ABD'ye eğitime
lerdir. Golda Meir'in, o yıllarda gizlice Kral Ab- gönderen kral Hüseyin, açıkta bulundurduğu
dullah'la Inj'uşarak yakasından yapışıp «Hani tanklarının da İsrail tarafından telef edilmesini
biz Filistin'i ele geçirirken size karşı bir tek A- sağladı. Sunyeliler de İsrail Sinâ'da ilerlerken
rab'a silah çektirtmem demiştiniz, sözünüzü tu- ve İsrail'deki birsürü yerleşme merkezi ve stra-
tunuz!(1) » dediğini artık herkes biliyor. teijk önemi bulunan Akkâ, Safad gibi şehirleri
İsrail müslümanların kan ve kemikleri üze- dururken birkaç Kibutz'dan başka hiçbir şeyin
rinde kurulurken İngiliz adamı Kral Faruk da bulunmadığı El-Hûlâ vadisinde zafer marşları
üzerine düşeni Mısır olarak yapmıştı. O günle- söyleyerek ilerliyorlardı. İsrail Mısır'ın işini bi-
rin Suriye yöneticileri ve Suudiler de İsrail'in tirdi, dönüp Suriye ve Ürdün'ün üzerine çullan-
kurulması'nda Kral Abdullah'dan geri kalmadı- dı, batı şeria'yı tümüyle aldığı gibi Şam'a 60 km.
lar. yaklaştı. Böylece bir plân gerçekleştirilmiş ol-
1956'da İngilizler Mısır'ı lehine kay- du. Artık Arap yöneticiler halklarına «-Görüyor-
bettiklerinin acısını Nasır'dan çıkarmak için İs- sunuz üçümüz bir olduk yine İsrail'in hakkın-
rail'i Mısır'ın üzerine yürüttüler. Fransız ve İn- dan gelemedik, varlıklarını kabulden başka ça
giliz donanmaları da Ancak Amerika'nın isteği re varmı?» diyebilecek duruma gelmiş oldular.
üzerine araya girerek Londra ve Paris'e nota Nitekim o gün bugündür mes'ele, İsrail'in
veren Sovyetlerin müdaahlesi ile Akdenizde 67 harbi öncesi hudutlarına çekilmesi ile ilgili-
tornistan ettiler. dir. Birleşmiş Milletleri de, bölge devletleri de
İngilizler de Amerikalılar dc İsrail'in bölge bundan başka birşey istememektedir. Yani bu
halklarınca kabul edilmesini hep istediler. Böl- demektir ki 1967 Haziran Harbi öncesi İsrail
gedeki Devletlerin yöneticileri de bunu istedik- meşru' bir devlettir. Hudutlarıyla da.. Bunun
leri halde müslüman halklara bunu kabul ettir- kabul edilmesine direnmeler İsrail'i yakın zama-
(1) 3. sayının kitap tanımına bakınız nımızda Kudüs'ü başşehir yapmaya kadar tır-
inandırmıştır. Bütün bunlar İsrail'in varlığı'nın dan endişeye düştü. Ayrıca İrcn'daki Yahudi-
kabul edilmesi içindir. Bölge devletleri onun lerin d'i kaynatageldikleri «fitne» kazanının al-
varlığını tanısınlar, karşılıklı diplomatik ilişki tındaki ates söndürüdü İran'da. Kesif olarak
kursunlar ve ticaret de yapsınlar, böylece İsraii İran'da çalışan bir başka fesat ocağı «Bahaî-
bölgenin tabii bir devleti olsun. Bu olmayacak lik» le birlikte, yahudilerin fesat ocakları da
şeyi gerçekleştirmek için çok şeyler yapıldı. Ya- söndürüldü .
pılmaya devam da ediliyor.
İran İslâm Devrimi'ni takib eden günlerde
Bu amacı gerçekleştirmek için Amerika Mı- İsrail ile savaşmak üzere Lübnon'a gitmek iste-
sır'ı Camp David anlaşmasıyla satın aldı ve a- yen ve bir kısmı da giden İran lı müslüman genç
radan çıkarcj^ ki, kendini zayıf hissedecek diğer- -ihtiyar gönüllüler israil için korkulu rüyalar ol-
leri - birinci plânda Ürdün ve Suriye-de ister is- du. Zaten İslâmi bir yönetimin İran'da kuruluşu
temez hallerine razı olsunlar ve İsrail'i tanısın- bütün Batı'ya başta olmak üzere, Sovyetleri ve
lar. ABD'rsin aldığı bu tedbir işi halletmek yeri- bölgedeki ajan ve uydu devletleri hele hele İs-
ne büsbütün büyüttü ve Arap aleminin en çok rail'i çok endişelendirdi. Kurulduğundan bu ya-
nüfuslu ülkesi Mısır'ı, tecrit sonucunu doğur- na da İran'daki yeni Rejimin yıkılması için bin
du. Mısır yalnızlığa itilmiş durumdadır. Velhasıl türlü pl>ni-T yapılmakta ve dünya İran İslâm
Mısır'ın işin içinden çıkarılması da hiçbir şeyi Yönetimi'nin başına yıkılmak istenmektedir.
halletmedi ve bilakis daha da problemli hâle ge-
tirdi. Yeryüzünde Allah ile güç yarışına girenle-
rin - ABD ve Sovyetler başta olmak üzere - Al-
Olaylar böyle gelişirken diğer yandan bir
lah'ın mı, kendilerinin mi daha güçlü oldukları-
başka olay da gelişiyordu, İran Olayı. İran, sö-
na şahit olmaya başladığımız günler, yıllar ya-
mürgecilerin kendilerine en itaatli bulageldik-
şamaya başladık. Rehineleri kurtarma (!) ope-
leri İran karışmaya başlamıştı. Fakat bu karı-
rasyonumdan Irak'ı saldırtmaya kadar bütün o-
şıklıktan başlangıçta Batı, pek o kadar tedir-
yunlarının ayaklarına dolaştığına şahit oluyor
gin değildi. Zira buna benzer nicelerini görmüş,
ve Allah'ın gücüne olan inancımız daha da güç-
bastırmıştı Batı. Fakat bu böyle olmadı. Olay-
leniyor. Elbette Allah güçlü ve Kahredici'dir. O'-
lar birdenbire bastırılamaz boyutlara ulaştı; do-
nunla güç yarışına girenler, yeryüzünde rezil ve
ğunun da batının da boyunu aştı. Allah, hük-
perişan olacaklardır. Bu her zaman böyle tecel-
meylediğinin gerçekleşmesini diledi mi böyle
lî etmiştir. Sünnetullah böyledir. Eşyanın tabi-
olur. Gözler görmez, kulaklar işitmez, basiret-
atı böyledir.
ler bağlanır ve O'nun dilediği olur. Nitekim öy-
le oldu. İran'ın yeni rejiminden sonra İsrail'in var-
Hiçbir ülkenin sağlayamadığı imkânları ge- lığı gerçekten tehlikeye düşmüştür. Bunu en
nerallerine ve subaylarına, hattâ erlerine sağ- çok hisseden de bizzat Yahudilerdir. Bu sebeb-
layan İran Şahı, 500.000 mevcutlu ordusu ile ve le huzurları büsbütün kaçmıştır 1979 Yılının
arkasını dayadığı Amerika ile gelişmelere ma- başlarında -İran İslâm Yönetimi'nin ilk günlerin-
ni olamadılar ve eşya tabiatını icra etti. Şah de- İsrail Meclis'i Knesset'in bir gizli oturumun-
gitti. Hem de koca dünyada başını sokacak bir dan sonra Dış işleri yetkililerinden birinin açık-
yer bulamamacasına gitti. Koca dünyayı Allah laması, vchudilerin neler hissettiklerinin açık bir
isterse insanın başına nasıl dar getirirmiş bü- delilidir. Bu yetkili şöyle diyordu : «-Çok değil
tün insanlar gördü, ders alanlar aldı, almayan- en geç iki yıl sonra İran İslâm Orduları İsrail'in
lar daha çokta kaldı. hudutlarına gelip dayanacaklar, ne yapacağız.
İran İslâm'a döndü. İlk icraatlarından biri Halimiz ne olacak?». Evet bu beyanat üzerin-
de Tahran'daki İsrail elçiliğini bütün personeli den iki yıl geçmiştir ve henüz İran İslâm Asker-
ile hudut dışına çıkardı, siyasî ve ticarî tüm iliş- leri İsrail'in hudutlarına dayanmamıştır ama Ya-
kilerini kesti. Elcilik binasını da Filistin Kurtu- hudilerdeki bu endişe devam etmektedir ve e-
luş Örgütü'ne verdi. decektir. Ki'rulduğundarı hu yana yardakçıları
İsrail'in bölgede en büyük ve fiilî destekçi- ile b i r l i k Batı İran'ın ne yapıp yapıp hesabını
si, Şah'ın İran'ı idi. Petrolünü c sağlar, Savak'ı görmeye, defterini dılrmeye niyetlidir.
ile Mossad'ına yardımcı olur ve İsrail'i korur-
(Devamı Var)
du Pehlevîler. Bu hal son buldu. Ve İsrail ku-
rulduğundan beri ilk defa bu derecede varlığın-
Prof. Dr. Humayun İLAHİ
27 Aralık 1980

Sömürgecilerin yeniden canlanmasını


sağlayan Kan: İRAN PETROLÜ
Petrolün içten yanmalı motorların çalışması ya ülkelerine yaptığı ekonomik sömürünün te-
için gerekli bir madde haline gelmesi ile, artık melini oluşturmuşlardır. İngiltere, özellikle İran'-
yalnız aydınlatma aracı değil, dünya ekonomisin- da petrol sanayiinin parlak geleceğinin farkı-
de temel unsur haline gelir. Özellikle 20. yüzyılın na varmıştır. Nitekim hemen İran - İngiliz Pet-
başangıcında petrol giderek önem kazanmış, sa- rol Şirketinin hisse senetlerini satın almıştır.
nayi ve ulaşımda gün geçtikçe daha çok kul- Öyle ki İran'da ilk Deniz Bakanlığı aracılığı ile
lanılır hale gelmiştir. bu şirk9ti'i tümünün denetimini eline geçirmiştir.
ingiltere, 1913 yılında savaş gemilerinin İngiltere, İran'da kendi denetimi altındaki böl-
dıştan yanmalı motor sisteminden, içten yanma- gelerde petrol üretimine başlamakla kendi De-
lı motor sistemine geçmeyi planlaması ile pet- niz Kuvvetlerine bedava yakıt sağladığı gibi,
rol, askeri ve stratejik bir araç haline gelmiştir. büyük bir gelir kaynağına da sahip olmuştur.
İngiltere'nin petrol politikasında öncelikle I. Dünya Savaşı sırasında petrolün, askeri
iki kişi önemli rol oynamıştır. Bunlar Lord Fis- ve ekonomik sektördeki stratejik önemi açıkça
her ve VVinston Churchill'dir. ortaya çıkmıştır. 1917'lerde Clemenceau petrol
Lord Fisher, 1904'te İngiliz savaş gemileri- için «savaş cephesinde zaferi sağlayan kan»
ni dıştan yanmalı motor sisteminden içten yan- demiştir.
malı motor sistemine geçme önerisini bu işle Clemenceau, ABD'ye yaptığı yardım çağrı-
görevli İngiliz Krallık Komitesine sunan kişidir. sında «ihtiyacımızı karşılayacak benzini sağla-
Lord Fisher şöyle der : «Petrol gücü, dünya gü- yamazsak, ordumuzun tümü çalışamaz hale ge-
cü..» lecektir» demiştir.
VVİnston Churchill ise, I. Dünya Savaşından Ledendrof ise hatıralarında «I. Dünya Sa-
önce İngiliz Denizcilik Bakanlığını yöneten ve vaşında Alman generallerinin ateşkes isteme-
Lord Fisher'in teorisini uygulayan kişidir. lerinin önemli nedeninin petrol ürünlerini bula-
Dıştan yanmalı motorların içten yanmalı mama endişesi olduğunu» itiraf etmiştir.
motorlara dönüşmesi, zamanın en kuvvetli ti- II. Dünya Savaşı sırasında kara motorlu
caret ve savaş donanmasına sahip ingiltere'nin araçları, savaş ve av uçaklarıyla denizaltı ve
petrol konusu üzerine özel bir ilgi ile eğilmesine savaş - ticaret gemilerinin gelişmesi, özellikle
neden olmuştur. nakliyatta (ki, yardım araçları ve takviye güçle-
İngiltere, diğerlerinden önce, imparatorlu- rinin ulaştırılmasında petrolün öneminin her
ğun ayakta durmasında en büyük rolü olan de- geçen gün artmakta olduğunu göstermekteyiz)
niz yollarında petrolün önemini kavramıştır. İn- petrolün, scvaşın devamı için en önemli etken o-
giliz Deniz Kuvvetlerinin kurucusu Fisher, daha luşturdiıöu gibi, savaşın kazanılabilmesi birinci
1882'lerde petrolün savaş gemilerinin gücünü derecede petrol ve petrol ürünlerine bağlıydı Öy-
% 50 oranında arttıracağını belirtmiştir. Fakat le ki hayati önemi olan bu kaynağı elde edeme-
uçsuz bucaksız İngiliz imparatorluğunda yapı- me savaş araçlarının tümünün kullanılmaz ha-
lan petrol aramalarından olumlu sonuç alama- le gelmesine neden olurdu dememiz doğru yo-
yan İngiltere, «Royal Dutch» ve «İran - İngiliz rum olacaktır.
Petrol Şirketi» gibi petrol şirketlerinin kurulma- Bu konunun anlaşılması ile savaşa giren
sına çalışmıştır. Bu petrol şirketleri baskı dip- devletler, bir taraftan petrol bölgelerini kendi
lomasisinin temelini oluşturur. egemenlikle altına almaya çalışırken diğer ta
İngiliz Hükümeti her yerde, görünüşte özel raftan ise ilk olarak düşmanın petrol kuyuları-
1
uruluşlar olan bu iki şirketin çeşitli ülkelerde nın bombalanmasını planlamışlardır. Fakat iti-
^'etrol
löl
arama ve işletme ayrıcalığı elde etmesi- laf ve İttifak devletlerinin durumu, hayati öne-
8 yardım etmiştir. Buna uygun olarak, adı ge- me sahip bu maddenin kendi egemenlikleri al-
(İ3n şirketler ise İngiliz imparatorluğunun dün- tına almada birbirlerinden farklı idi. >
a) ABD, petrolle çalışan gelişmiş sanayiye Hitler, petrol ihtiyacını giderip savaşı daha
sahip olduğu gibi zengin petrol kaynaklarına da uzun bir süre sürdürebilmesi için güvenilir kay-
sahip oluşu, bu ülkeyi petrol üretimi ve tüketi- nakları elde edebilmek amacıyla diğer ülkelerde
mi bakımından kendi kendine yeterli bir ülke petrol aramaya kalkmıştır. Hitler'in Kafkasya'-
haline getirmiştir. Burada karşı karşıya bulunan ya saldırısı bölgedeki petrol yataklarını elde
en büyük zorluk, bu maddenin savaş meydanı etmek için giriştiği eylemlerin birini oluşturmak-
na dönüşen Asya ve Avrupa'ya taşınmasında ta idi. Dünya çapında başlayan yeni petrol ya-
ortaya çıkan yol uzaklığı ve petrol tankerleri- takları araştırma çabaları sırasında, iran petro-
nin eksikliği yanında bu tankerlerin düşman de- lü oldukça önem kazanmıştı. 1941'de İran'da
niz gücü tarafından batırılması tehlikesiydi. üretilen petrolün yıllık miktarı 10.5 milyon ton-
Başka bir deyimle yolun uzaklığını göz önün- du. Bu miktar, SSCB ve ABD dışında dünyada
de tutmayıp da tankerlerini yeter miktarda iti- üretilen petrolün % 35'ini oluşturuyordu. İran'-
laf devletleri tarafından sağlanmasını bile düşü- da kuyulardan üretilen petrolün tümü, İngiliz
nürsek, petrolün İtilaf devletlerinin yakıt ihtiya- hükümeti denetiminde olup, İngiltere ve Alman-
cını gidermek için Amerika kıtasından Avrupa ya'nın tepki göstermesi hiç te boşuna sürdü-
ve Asya'ya taşınması oldukça zor koşullar altın- rülen bir çaba değildi. Almanya ve İtalya, Orta
da ve aşırı hasara katlanmakla ancak mümkün Doğu'daki politikalarında petrol yatakları hu-
olmakta idi, ki bu hasara katlanma ise müttefik- susuna özel bir önem vermekteydiler. İtalya ve
ler için o zor koşullarda hiç te kolay değildi. Almanya hükümetleri arasında imazlanan gizli
b) Dünya petrol üretiminin % 11 "ini elinde bir antlaşma gereğince Avrupa ülkelerindeki
bulunduran SSCB, petrole ihtiyaç duymamak- Petrol yatakları, iki ülke arasında paylaşılma-
taydı. lıydı. Fakat iran'ın petrol yataklarının bö-
lünmesi hususunda bu iki ülke aynı ka-
c) ingiliz imparatorluğu, geniş topraklara nıyı paylaşmıyorlardı. Zira Almanya, İran
sahip olmasına rağmen, Burma'nın kuzeylerin- petrol yataklarının Arap dünyası dışın-
de bulunan önemsiz yataklardan başka elinde da olduğundan dolayı, buradaki petrolü İtalya
petrol bulunmuyordu, ingiltere, bu nedenle Or- ile paylaşma hususunda kendisini sorumlu gör-
ta Doğu'yu kendi denetimine alabilmek için ça- müyordu. 25 Ağustos 1941'de İran'ın işgal edil-
ba harcamaktaydı. Bununla birlikte İtilaf dev- mesi, İran'ın petrol kuyularının taşıd^jı önemi
letleri yani ABD, SSCB ve İngiltere'nin İran, Irak daha da artırmıştır. Söz konusu petrol kuyuları-
ve diğer ülkelerde petrol kaynaklarını elinde nın İtilaf devletleri için taşıdığı önemi şöyle sı-
tuttuğunu nazarı dikkate alırsak, dünyada pet- ralayabiliriz :
rol üretiminin büyük bir kısmı kendilerine alt
idi. 1 — İttifak devletleri, İran'ın petrol bulunan
bölgesini işgal etmeleri durumunda, kendileri-
d) İttifak devletleri, İtilaf devletlerine naza- nin petrol ihtiyacını gidermesi yanı sıra İtilaf
ran daha uygun koşullarda değildiler Almanya'- devletlerinin de Orta Doğu'daki esas petrol
nın 1941 'de tüm petrol üretimi ise yalnız 400.000 kaynaklarının elinden çıkmasına neden olurdu.
ton idi. Üretim kapasitesi 5 milyon ton olan ve 2 — İtilaf devletlerinin, Orta ve Yakın Do-
önemli petrol rezervlerine sahip Romanya pet- ğu, Afrika ve daha sonraları Akdeniz'de ve İtal-
rol kuyuları, Almanya ve İtalya için önemli kay- ya'da bulunan askeri gücü, İran petrolüne dayalı
nak sayılmışsa da, düşman saldırıları karşısın- idi.
da kuyular kolayca tahrip edilebilirdi. Almanya'- 3 — İngiltere ve ABD'nin, iran üzerinde
da ise savunma koşulları bundan daha iyi de- SSCB'ne gönderdikleri askeri yardımlar, taşıt-
ğildi. Alman petrol kuyu ve depolarının bomba- ların petrol ihtiyacını karşılayacak petrol kuyu-
lanması ülkeyi kısa zamanda çok güç durumda larının bulunmayışı halinde, mümkün değildi.
bırakmıştı. Bu iş öylesine etkiliydi ki, 1941 yılın- 4 — Bölgede savaşa giren İtilaf devletleri,
da İngiltere'de doğrudan askeri saldırılara va için İran petrolünün taşıtlara ihtiyaç gösterme-
Alman topraklarında ve Avrupa'daki işgal ettiği den taşınıp kullanılması daha kolay olmaktay-
ülkelerde c&keri müdahale edilmesine gerek dı.
görülmeyo, Hitler'in daha çabuk yenilgiye uğra- 5 — İran petrol kuyuları, düşmanın bom-
tılabilmesi için Almanya'da bulunan petrol ku- bardıman eylemleri dışında kalıp bölgeye sal-
yularının ve petrol tesisatının bombalanması dırması mümkün değildi.
için yeterli olacağı kanısında idiler. (Devamı Sayfa 32'de)
M. Ali BİRAND
23 Ocak 1981

TÜRKİYE'NİN KAÇIRDIĞI
İRAN OLANAĞI
İR elimde IMF'iıı raporu, yanı başımda VVa&J Gıpta etmemek elde ini?
B hington dönüşü konuştuğum OECD ve yeni
yardım paketiyle ilgili gelişmeler hakkındaki
Benim Cezayir'den neyim eksik? Üstelik bu rol
ilk başlarda Ankara'ya verilmek İstenmemiş miydi,
ııotlar ve göz ucuyla izlediğim İran ile Cezayir'de yo<
hem Amerikalılar, hem de İranlılar tarafından?
ğunlaşan TV haberleri.
Türk Büyükelçisi Tülüıneıı önemli girişimlerde bulun,
Cezayir'e gıpta ettim, kendimize de bir o kadar mamış mıydı?
üzüldüm. Sonra? Somasını getirememiştik.
Bir olanak daha. dünya çapındaki tüm siyasî
Gıpta ettim Cezayirlilere...
prestiji ve milyonlarca dolarlık yararıyla burnumu-
zun bidinden geçip gitmişti. Bize de seyirci olmak ÖZÜM yannndaki notlarıma kaydı...
kalmıştı. G OECD'de 1981 yılında Türkiye'ye yeni bir
kredi açılması için hem OECD'de ( hem üye
Birkaç yüz milyon dolar için kapıları aşındıran*
ülkeler, hem de Aknanya'daki eski heyecan yok. .
ancak «ağırbaşlı» bir seyirci...
raporunu okuyorum : Mathöffer bu yıl, geçen defaki gibi, Türkiye'ye
j f | f 14 aralık 1980 tarihli bu rapor, Türkiye'deki vardım paketinin oluşturulmasında koordinatörlük
«iyi gidiyor-köşeyi döndük/kötü gidiyor.daha rolü almak istemiyor. Bu hafta başında tatilinden dö-
da battık» tartışmalarına son verecek oıanda açık. nen Alman Maliye Bakanı, önümüzdeki günlerde
Başbakan Sihmidt ile görüşecck ve görevin başkası-
Özeilemrk gerekirse 20 sayfalık belgede söyle- na verilmesini isteyecek. Bu kararım yakın yardunV
nenler şunlar : cılanna söylemiş.
— 1981 yılında kemerler çok dalla fazla sfckıl^ Başbakan ısrar ederse ne olur şimdiden belli de-
mak zorundadır. Türk resmî yetkililerin 1981 tahmin- ğil ...
leri fazla iyimserdir, önce kamu, ardından da özel'
sektörde maaşlar belirli oranda dondurulmalı, KİT'- Matlıöffer'e yakm çevrelerin bize verdikleri bil-
ler elden geçirilmeli, krediler daha kısılmalıdır. giye göre, Alman Maliye Bakanı özellikle «sosyal de-
mokrat» olması ve parlamentoda karşılaşabileceği
— Türk istikrar programının temel ilkeleri doğ.
eleştirilerle, kendi ülkesinin ekonomik sıkışıklıkla"
rudur ve desteklenmelidir, ancak daha uzunca bir sü- n n d a n dolayı bu rolden ayrılmak amacında...
re büyük fedâkârlık gerekecektir.
V t «'ye gözüm kayıyor. Geçen yıl Alman hükümeti tüm dış temsilcilikle-
rine bir bildiri yolluyarak, harcamalardan yüzde 10)
3 \ f Bütün dünyanın gözü Cezayir'in üzerinde,
kısrntı yapılmasını emretmiş ve gerekçe olarak da 1
İran'daki rehinelerin serbest bırakılması ko-
«Türkiye'ye ivedi yardımı» göstermişti... Bu yılki du-
nusunda oynadıkları rol, başta Amerikalılar olmak
rum daha da guç. Mathöffer de isteksiz.
üzere tüm yanlı-yansız ülkeler tarafından alkışlanı-
yor. Mathöffer'in isteksizliğinin yaratacağı sakmealar,
ekonomik kriz içindeki di*er OECD ülkelerinin tu-
Cezayirliler büyük bir ustalık ve ağırbaşlılıkla işin tumları dikkate alınırsa, daha da artıyor. Mathöffer
içinden çıktılar ve dünyamı» hayranlığım kazandılar. geçen yd bir başkentten diğerine uçaıak 1 milyar
Sadece o kadar mı? 106 milyonluk paketi oluşturmıştu. Şimdi Ma t hötfer'-
siz ve isteksiz OECD ülkeleriyle paket ııe olabilir ki?
İran'ın dondurulmuş paralarının Cezayir Merkez Türkiye'nin gerçek gereksinmesi ise (OECD) den yak.
Bankası'na aktarılması, Cezayir parasının uluslarara- laşık 2 milyar dolara yakın.
sı bankalarda yüzde 22 değer kazan dır ıvermeye yet-
ti. OECD yetkilileri, «Zaten bu durumu gördüğünden
dolayı Özal, yardım isteğini düşürmeye haşladı ve en
Heyecan içinde Cezayir uçakları izlendi, Cezayir- son 1 milyar 200 milyon dolara kadar indi demeç--
li aracıların göz kırpmaları dahi dünyaya yansıtıldı. lerinde» diyorlar.
Büyük ağırlık, büyük prestij sağladı ülke Sözüne
ıvenilen ve ağırlık bir yeri oluveıdi.
Milli Gazete
9 Ekim 1980
Cumhuriyet
23 Ocak 1981

LİBYA YİE BAŞKANI:


ANKARA, (ANKA).
Libya Yüksek İslâm Enstitüsü
Başkanı ve Öğretim Üyesi Ahmed
TÜRKİYE'Yİ
MUad Kaddur'un başkanlığında^
enstitüsü öğretim üyeleri ve öğren-
cilerden oluşan bir heyet dün Dev-
let Bakanı Mehmet Özgüneş'i ma-
İSLÂM kamında ziyaret etmiştir.
ÖZGÜNEŞİN SÖZLERİ
Ziyaret sırasında bir konuşma ya.
DÜNYASININ pan Devlet Bakanı Mehmet Özgti-
neş, şunları söylemiştir :
«Lib>a bizim kardeşimizclir. Biz
aynı devletin izindeydik. Libya'dan
LİDERİ Osmanlı devletinin sadrazamları,
büyük devlet adamları çıktı. Bugün
ise tek millet iki ayrı devlet var-
GÖRMEK dır. Göreceksiniz ki, Türkiye'de her
TLirk sizi bir öz kardeşi sayacak-
tır.»
KADDUR'UN
İSTİYORUZ KONUŞMASI
Heyet adına bir konuşma yapan
Ahmcd Milad Kaddur, Özgüneş'in
ve Türk halkının gösterdiği yakınlı-
ğa teşekkür ederek, «Türkiye'nin YAZISIZ
biz Libya'lılar İslâm dünyasının li-
deri olarak görmek istiyoruz.»

Türkiye'ye yardım kredilerindeki İOO milyon do- Ankara'dan siyasî ekonomik destek bekliyordu. Ya-
larlık fark dahi çok önemli etki yapacağı bu günler- u d a kalmış milyarlarca dolarlık inşaatlar, milyarlar-
ca dolarlık ithalât Türkiye üzerinden gerçekleştirile-
de tek umut. Reagan yönetiminin 700 milyon dolar-
bilecekti...
lık 1981-1982 bütçesindeki yardımı 900 milyon dolara
(500 ekonomik ve 400 askeri) çıkartması .. Gerek mi vardı, İran'ı yerin dibine batıran bir
bildiriye Türkiye'nin imzasını atmasına? Bir defa tu-
ÖZÜM yine TV'ye takılıyor.
G Carter ve Reagaıı, Cezayirlilere teşekkür
tum saptamak yetmez miydi?

Gerek mi vardı, Birleşmiş Mületler'de daha tar-


ediyor, Beni Sadr da aynı şekilde memnun. . tışma açılmadan «ekonomik ambargoyla uyacağımı-
Türk diplomasisi «İran olanağını» elinin tersiyle zı» açıklamaya?
itivermlşti. Aynı, Lübnan olaylarından sonra, Atina
Gerek mi vardı, İran'ın Türkiye üzerinden itha-
ve Lefkoşe'nin kaymağı alıp, dalganın bizim üzeri- lâtını kolaylaştırma isteklerini görnıemezliğe gelme-
mizden geçmesi gibi. İran olaylarının yarattığı ola ye?
naklardan da Cezayir, Pakistan, Hindistan ve Türki-
Gerek mi vardı, et ve buğday anlaşmaları yapıp
ye'den fazla Yunanistan yararlandı. ardından bozmağa?
Türkiye ise «Onurlu ve ağırbaşlı bir tutııın» ile
seyirci kaldı. Gerek mi vardı kraldan da fazla kralcı olmaya?
1979 sonu ve 1980 başlarında İran ilk Türkiye'ye Üzülmemek elde mi?
açılmıştı. Beni Sadr açıkça «Bizim neye gereksinme- Tek umudumuz, yeni yönetimin bu tip yaklaşım-
miz varsa, sizde bol, gelin bizi destekleyin* demişti. ları değiştirme«i...
Cumhuriyet Cengiz ÇANDAR
26 Temmuz 1979

İRAN'DA NELER OLUYOR ?


îran, Şah rejiminin yıkılışından bu yana geçen Humeyni ile Bazergan arasındaki farklı çizgiye
varım yıl içinde üçüncü Genelkurmay Başkanını işaret eden kimi siyasal gözlemciler, Kum'un bilge
değiştirdi. Ovdu karmakarışık. Görevinden azledilen kişisi ile Tahran'daki Başbakanı, Şah'ı yıkan Cami-
bir polis komutanı —General Rahimî— kararı tanı- Pazar ittifakının siyasal temsilcileri olarak tanımlıyor-
mıyor. Humeyni den aldığı güçle görevine devam lar. Devrimin zaferine dek elele yürüyen bu iki top-
ediyor. Sonra birdenbire istifa ediyor. Onun istifası- lumsal güç, görev başarıldıktan sonra birbirlerin-
nı, Arap etuik topluluğu ile devrim muhafızları ara- den ayrılmaya başlıyor. İran tarihinde çok kez yok-
sında kanlı çatışmalara sahne olan petrol bölgesi sul kitlelerin önünde yürüyen Şii müçtehidleri ile
Huzistan'ın Genel Valisi ve Deniz Kuvvetleri Komu- Bazergan'ın kişiliğinde temsil edilen Tahran çarşı-
tanı Amiral Madani'nin kabul edilmeyen istifası iz- sının ticaret burjuvazisi arasındaki iktidar savaşıma
liyor. Kum ile Tahran arasındaki yetki çatışması bir yeni yeni filizleniyor.
alevleniyor, bir uzlaşmayla duruluyor ama sürüp gidi-
Musfiazefin (mülksüzler), kentlere yığılan kır
yor. Bütün bu toz bulutu içinden zaman zamanda la-
yoksulları ve İran'ın ulusal kişiliğini silen Batı'ya
vik muhalefetin, sol grupların sesi yükseliyor.
huıç'la dolu yığınların öndeıi Humeyni, ABD'yi «em-
İran'da neler oluyor? peryalist yılanın başı» olarak görüyor, Şah dönemi-
nin tüm artıklarıyla birlikte yerle bir edilmesini, dı-
Bu soruya tarihin engin boyutları içinde baka- şa bağunlılığm ve Şah terörünün simgesi ordunun
rak yanıt vermek pek o kadar gıiç değil. Bastille'iu dağıtılıp, yerine İslam devrimirun yarattığı güçler-
ele geçirilip, monarşinin zulmüne Fransız halkının den oluşan yeni silahlı kuvvetlerin kurulmasını is-
ağır yumruğunun indiği 1789'dan, Robesplerre'in boy- tiyor.
nunu giyotinin bıçağına uzattığı 1795 e kadar Fran-
sa'da ne olmuşsa, o oluyor demek mümkün. Bazergan ise Pazar'ın yüksek çıkarlarına uygun
î r a n devrimin doğal gelişimini yaşıyor. İran alt- olarak düzenin sağlanmasına, bu nedenle düzeni
üst oluyor. sağlamanın temel aracı ordunun dağıtılmasına değil
Iran devrimi yüzyıllara kök salmış bir monarşi- toparlanmasına çaba harcıyor. Pazar'ın ekonomik
yi ortadan kaldırdı. Yüzyılların kurumlaştırdığı güç gücünün artması ve siyasal iktidara ağırlığını koy-
odağının iskambilden bir şato gibi yıkılması, tarihte ması, büyük ölçüde Batı ile düzenli ekonomik ilişki-
her devrim sonrasında örneği sık görülen bir biçim- lerin canlanmasına bağlı. Bu nedenle, Bazergan Ba-
de, devrimin dinamizmini ayakta tutmak ve devrimi tı ile iyi geçinmek, devrimin zedelediği bağlan yeni-
derinleştirerek sürdürmek ile ülkeyi sükünete kavuş- den kurmak uğraşı içinde. Bu olgu. Kum ile Tah-
turmak ve düzeni yeniden sağlamak görünümünde or- ran arasında iç politikada olduğu gibi, dış politika-
taya çıkan ikilemi yarattı. da da belirli bir yönelim farkını ifade ediyor

Humeyni'nin Kum'u ile Başbakan Baaergan'm Bütün bunlara rağmen, İran'ın içinde bulundu-
Tahran'ı arasında gözlenen yetki çatışması, aslında ğu bugünkü koşullar nedeniyle henüz ne Humeyni
bu iki ikilemi simgelemekte ve aynı zamanda dev- ne de Bazergan kopmayı göze alamıyor. Nitekim,
rim sonrası İran'ının değişik sınıf çıkarlarını yansıt- Başbakan, sürtüşmenin doruk noktasına tırmanma-
maktadır. ya başladığı ve General Rahııııi olayıyla orduya da
yansıdığı bir sırada Kum'a gidip Humeyni yle uzlaş-
İran'da olup bitenlerin tümü, yenel olarak, Kum tı.
ile Tahran arasındaki çekişmeni,ı renklerinin sergi-
lenmesi dir. Humeyni . Bazergan uzlaşması, İslâm Devrim
Konseyi'nin beş üyesinin hükümete alınmasıyla nok-
Şiî ideolü.îisiıun tüm militan özelliklerine sadık, talandı. Birçok yorumcu, bu gelişmeyi Bazergan
yığınların önderi Humeyni ile İslamcılığından kuşku hükümetinin güçlendirilmesi olarak yorumladı. Oy-
duyulmamakla birlikte Fransız üniversitesinden ye- sa, gerçek, Humeyni'nin Bazergan hükümeti üzerin-
tişmiş bir : v " i o k r a t olan «hesap adamı» Bazergan deki denetimini arttırması gibi gözüküyor. Geçtiği-
arasında Önemli çizgi farkı ve görüş ayrılıkları var. miz hafta, bu uzlaşmanın arifesinde, İran kentlerin-
de onbinler, yüzbinler değil, milyonların Humeyni'-
Birincisi ne ölçüde militan ruhlu, atılcran, ulus- ye bağlılık yürüyüşü yapmaları Kum'un Tatfıran
lararası i l i ? . ' ) T ; n kalıplaşmış kurallarına kıüak as- karşısındaki kozunun gösteıisi idi.
mayan bir idealist ise, ikincisi o ölçüde tedbirli. Şah
(loneminio izim ini kökünden bilmekten değil, Şah İran'ı kaplayan toz bulutu ne kadar koyuysa da,
bürokrasisine karşı hoşgörülü davranıruk devlet ge- ülkenin yazgısına Humeyni'nin vurduğu göz alıcı
mesinı yüzdünr.ekten yana, pıagnıatik bir yönetici. damga açık seçik görülebiliyordu.
Tercüman Hürriyet
11 Ekim Î9S0 6 Ekim 1989

Türkiye'de 150 Milyon kişiye Son 3 0 yılda 5 0 0


y e t e c e k tarım kapasitesi var Amerikan Firmasından
ANKARA (AKAJANS) lanabilmesi için tarım kesiminde yarısı yok oldu
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan- kullanılan elektriğin 3 katma, mo- ANKARA (THA i • 1950 yılından
lığı, Farını ve Orman Bakanlığı ile torinin de 2 katma çıkarılması ge- bugüne kadar 500 Amerikan firma,
Sanayi Odaları tarafından düzenle- rektiğini kaydederek, çalışmaların suıdan yarısının yok olduğu ya da
nen «Tarımsal Mckanizasyon ve bugünkü tempo ile sürdürülmedi ha- başka firmalara katıldığı belirlenv
Enerji Sempozyumu» dün sona er- linde önümüzdeki 10 vıl içinde Tür- di.
di. kiye'deki bütün köylerin elektriğe Fortune dergisinin yaptığı araş-
Sempozyumun son gününde, ça- kavuşturulacağnu söyledi. tırmalara göre Amerikan ekonomi-
lışmaların genel bir değerlendirme, 5 gün süren Tarımsal Mekanizas. sinin kuvvetli durumda olduğu be-
sini yapan Prof. Dr. Güngör Ya- yon ve Enerji Sempozyumunda ta- lirtilerek bir zamanlar iyi yerlere
vuzalp, «Ülkemizin bugünkü üre- rım konularında 26, enerji konula- sahip olan gıda, kauçuk, kimya,
tim kapasitesi, 150 milyon insana rıyla ilgili olarak da 18 bildiri tar- demir-çelik ve metalürji işletmele-
hayat sağlayabilecek güçtedir» de- tışıldı. 400 yerli ve yabancı delege- rinin gelişme hızım kaybettikleri
di. nin katıldığı sempozyum dolayısıy- açıklandı.
Kırsal kesimde ısı enerjisinin la açılan sergiye ise 40'ı büyük fir- Öte yandan yapılan araştırma-
vüzde 80, mekanik enerjinin yüzde ma olmak üzere 100 dolayında ta- lar ABD'de elektronik, enformatik,
19 ve elektrik enerjisinin de yüzde rımsal makina katıldı ve 30'a ya- ecza ve kozmetik endüstrilerinin
1 oranında kullanıldığım belirten kın sanayi kuruluşunun ürettiği ağır endüstrinin yerlerini almış du-
Yavuzalp, ihtiyacın bütünüyle karşı- mamuller sergilendi. rumda olduğunu ortaya çıkardı.

I M F reçetelerini uygulayan Güney


GÜNAYDIN
11 Ekim 1980 Kore'de binin üzerinde fabrika kapandı GÜNAYDıN
6 E k i m 1980
Bu yılın ilk yedi ayında arka 1978 yılları arasında büyük çap-
arkaya kapanan fabrikaların ta yabancı sermaye akımı ol-
yüksek faizli krediye ve iç piya- muş, yatırımlar hızlanmıştı. Bu- Leyland Şirketi onbinlerce
sada talebin düşmesine dayana- na paralel olarak da dış borçla-
mayan firmalar olduğu belirtildi. rı artmıştı. işçiyi işten çıkaracağını
SEUL (Ajanslar) — Ekonomik
krizden kurtulmak için IMF re-
Cumhuriyet açıkladı
çetelerini uygulayan Güney Ko-
13 Şubat 1980 LOMDRA, (a.a.) — Ünlü İngiliz
re'de bu yılın ilk yedi ayında
Otomobil Şirketi Leylaııd, üretilen
1141 küçük ve orta ölçekte fir- ingiltere'de birçok otomobile karşı iç talebin büyük öl-
manın kapandığı bildirildi. çüde azalması nedeniyle onbinlerce
Kapanan fabrika sayısının
fabrika kapanıyor işçinin işten çâkianlmasınm plan-
LONORA (ANKA-DPA) İngil- landığım açıklamıştır.
toplam firmalar içindeki payı
. tere'de birçok fabrikanın peşpeşe Şirket Genel Direktörü Ray Hor-
yüzde 5,5'e ulaşıyor. : kapandığı ve işsiz sayısının iki mil-
roeks, Leyland işçilerini temsil
Yaklaşık 40 milyon nüfusu o- yonıın çok üzerine çıktığı bildirili- eden sendikaya gönderdiği yazıda,
; yor.
lan Güney Kore'de son aylarda şirketin otomobil pazarında kalabil-
Son olarak İngiltere'nin cn büyük
ardarda kapanan fabrikaların ) mesi İçin tek yolun büyük ölçüde
yüksek faize ve iç piyasan'n da- kimyasal maddeler üreten firması personel kısıtlamasına gitmek oldu-
>İmperiaI Chemical Industries» fir- ğunu belirtmiştir. Genel Direktör
ralmasına dayanamayan kuru-
ması Kuzey İrlanda ve İskoçya'da kaç işçisinin işine son verileceğini
luşlar olduğu belirtiliyor. bulunan iki fabrikasının kapatıldı- açıklamamış, ancak bazı kaynak-
Güney Kore'de yatırımların ğını duyurdu. Fırına buna neden lar, 100 bin işçinin uzun bir süre
ise son yıllarda düştüğü görülü- olarak bu fabrikalardaki suni elyaf için evlerine gönderilebileceklerini
üretiminin ekonomik olmaktan çık-
yor. Oysa bu ülkeye, 1970 söylemişlerdir.
masını gösterdi.
DAİLY MAİL
Hürriyet Yazan : Nicholas BETHELL

16 Şubat 1979

AYETULLAH'A ÖDEYECEĞİMİZ BEDEL


İMKANSIZ sanılan şey oldu. Halk kitleleri Türkiye'deki radar ve dinleme üslerinin
Gülistan Sarayı'na saldırdı ve Tâvus Kuşu Tah- faaliyeti durdurulduğunda İran Batı için bu gö-
tı'nı devirdi. Şah'ın Phantom uçakları ve Cen- revi sürdürmüştü.
turion tankları ile donatılmış güçlü ordusu, e- Amerika 1974'teki Kıbrıs bunalımıyla ilgili
linde bir nüsha Kur'ân-ı Kerim'den başka hiçbir olarak Türkiye ve Yunanistan'daki birçok im-
silahı olmayan 78 yaşındaki yaşlı bir adama tes- kânları kaybetti. Ardından Pakistan, ne yapaca-
lim oldu. ğı kestirilemez, gazetecileri kırbaçlatan, şimdi
de selefini asmaya hazırlanan bir aşırı İslâmcı-
Öyle görünüyor ki Tanrı Kelâmı makinalı nın eline geçti. Geçen yıl da, hiçbir zaman Ba-
tüfeklerden daha güçlüdür. Bunu kimse kesti- tı'nın müttefiki olmamış Afganistan, olgun bir
remedi, ne CİA, ne de Dışişleri Bakanı David armut gibi Rusya'nın kucağına düştü. Şimdi
Owen. iran'ı saran kaosla Bcıtı'nın bölgedeki düzeninin
Ayetullah Humeyni'nin iktisat uzmanı Dr. bozulması tamamlanmış sayılabilir.
Hasan Beni Sadr, katı İslam Cumhuriyetinin ge 1976'dcı Şcıh, aralarında benim de bulun-
tireceği bazı sonuçları açıkladı. duğum bir parlamento hey'etine, iran körfezinin
girişinde, Hürmüz Boğazı'ndaki üç küçük ada-
ÇOK uluslu bazı şirketlerin faaliyetine son
yı elinde tutmak istediğini anlatmıştı.
verilecek. İş hayatında ve bankalarda faiz alı-
«— Sadece haritaya böyle bir bakın», di-
namayacak ve verilemeyecek. Petrol üretimi
yordu, »Körfez devletleri petrol ihtiyacımızın
yavaşlatılacak. Çok tabii olarak, alkollü içki
büyük kısmını karşılıyor. Eğer bu adalar yanlış
üretmek ve tüketmek de yasak, bu Kur'ân-ı
ellere geçecek olursa körfez tıkanır ve siz Ba-
Kerîm'de yazılıdır.
tılılar felç olursunuz. Bu konuda sizin ve bizim
Ve şimdi ingiltere'nin Leyland firması, za- çıkarlarımız aynı noktada birleşir.»
ten yeterince sorunu yokmuş gibi, İran'ın en po- O to r ihte biz ona inandık. Tahtı emniyette
püler otomobil Peykan için parça yapımı işini görünüyordu ve dış politikası Batı'ya karşı son
herhalde kaybedecektir. derece dostçaydı. Fakat şimdi o yok ve söz ko-
nusu adalar Ayetullah'a bağlı İran birliklerince
Şah'a tank ve hovercraft sağlayarak mil-
işgal edilmiş halde.
yarlarca dolar kazanmayı uman İngiliz firmala-
Ayetullah bu adaları nasıl kullanacaktır a-
rının bu hesapları suya düşmüş sayılır.
caba? Belki de makul bir tutum izleyecektir.
Hiç değilse öyle umalım. Şu sırada bir onu ce-
PAHA BİÇİLMEZ
zalandırmaya muktedir değiliz, öyleyse onun
İRAN'ın iyi para kazanan işçileri için birayı yanında olmaya çalışalım.
ingiüz bira üreticileri sağlıyordu. Şimdi bu da Ancak Ayetullah; kendisine ve halkına,
bir hayal oldu. yaptığımıza inandığı kötülükler konusunda bizi
bağışlayacak mıdır? Bizimle normal ticari alış-
Bunların sonuçları çok yakında işsizlik is-
verişi sürdürmeye ve bize petrol satmaya razı
tatistiklerinde görülecektir.
olacak mıdır?
Yıllar önce CENTO ve NATO müttefikleri- VE BORU HATTI HİKAYESİ
miz bize Sovyetler'in etrafında bir üsler çembe- PEK ciddî olmasa bile Ayetullah harekâtı-
ri sağlıyc'd 1 :. 1950'lerde U-2 uçakla.'i Pakistan'- na Marksistler başından beri sızdıkları için so-
dan doğruca Norveç'e uçuyor ve paha biçilmez nucu en duyarlı şekilde karşılayan ülke Sovyet-
bilgiler topluyordu.
Milliyet GÜNAYDıN
23 Ocak 1981 DENKTAŞ: «İslâm Birliğinin yeniden 23 Ocak 1981

kurulması, İslâm ülkelerinin dünya barışına ve Irak, Kaddafi'yi devirmek


kalkınmasına büyük katkıda bulunabilir» dedi amacıyla gerila yetiştiriyor
Suudi Arabistan'ın Taif kentinde arasında bir savunma paktı kurul,
yapılacak 3. İslâm Ülkeleri Zirve masına ilişkin bir soru üzerine de, LONDRA - Irak'da Saddam Hü-
Konferansı'ııa katılmak üzere bugıin «İslâm dünyasının birleşmesi ve seyin rej iminin ( Libya Lideri Kad-
İstanbul'dan Suudi Arabistan'" gi- özellikle ekonomik konularda İslâm dafi'yi devirmek amacıyla gerilla-
decek olan KTFD Başkanı Rauf ülkelerinin birbirlerine destek ol ( l a r yetiştirdiği belirtiliyor. İngiliz
Denktaş, İslâm Birliği'nin yeniden Daily Telegraph gazetesine göre
m a l a n şarttır. Savunma bunun bir
güçlü bir biçimde kurulması halin- Libya'da Kaddafi'ye karşı olanlar-
parçasıdır» demiştir. dan yaklaşık 250 kişiyi Bağdat ya-
de İslâm ülkelerinin dünya barışı-
Denktaş, daha sonra Zirve Kon- kınlarında bir kampta toplayan
na ve kalkınmasına büyük katkıda
feransında Kıbrıs sorunun görü- Saddaır. Hüseyin kendilerine lıer
bulunabileceklerini söylemiştir.
şülmeyeceğini belir imiij, bu yıl BM türlü olanağı sağlıyor ve silahlı,
Kıbrıs'tan dün uçakla İstanbul'a Genel Kurulu'nda da Kıbrıs oru- ayaklanma konusunda eğitiyor.
gelen KTFD Başkanı ( Yeşilkoj Ha- nunun ele alınmadığım hatırlatarak
«Kıbrıs'ta devam eden görüşmele- Siyasi gözlemciler, Irak'ın, İran
valimam'nda verdiği demeçte, Zirve ile savaş sırasında Libya'nın İran'ı
re gölge düşürmemek için Kıbrıs
Konferansı nda İslâm dünyasını il- şartsız desteklemesinden son derece
sorununu bu gibi toplantılarda gö-
gilendiren hayati sorunların ele al' kızgın olduğunu ve Kaddafi'yi dö-
rüşmemeyi tercih ediyoruz» şek-
nacağını belirtmiş, İslâm ti'keleri linde konuşmuştur. neklikle suçladıklarını bildiriyorlar.

leı'dir. Zira Abadan'dan Rusya'nın güneyine bu konuda İngiltere kıskanılabilecek bir iyi du-
uzanan bir boru hattı yıllardır bölgenin tabii ruma sahiptir - Birçok ülkenin fanatik müslü-
gaz ihtiyacını karşılamaktadır. manların egemenliği altına girmesini beklemeli-
Ve bu boru hattından haftalardır hiçbir şey yiz.
akmıyor. Savunma anlaşmalarımız, sanayimizin
Kremlin liderlerinin bölgedeki İslâmî can- hammadde ihtiyaçları, sanayiimizin pazarları....
lanışı dalgalanmasız bir sevinçle karşılamaları Bütün bunlar şimdi Kur'an-ı Kerîın'in egemenli-
da pek beklenemez. Zira bu tür olayların etrafa ğindeki, ya da siyâsî saygınlık kazandığı ülke-
sıçrama eğilimi vardır ve unutulmamak gerekir lerde tehlikededir.
ki İran'ın kuzeyinde bulunan Orta Asya Sovyet Biz, Batı olarak artık dünyaya egemen de-
Cumhuriyetleri geleneksel olarak müslüman ğiliz. Böyle birşey istemiyoruz da. Ülkelerimiz
topluluklardan oluşur. öbürlerinden daha zengin. Ama biz de melek
Ama, ne olursa olsun bu gelişmeden en değiliz, buna karşılık vazgeçemeyeceğimiz siyâ-
çok zarar görecek olan Batı'dır. Hazer Deni- sî özgürlük ve demokrasi konusunda yüzlerce
zi'nden elde edilen havyarın fiyatı şimdiden iki yıllık geleneğimiz var.
misline çıktı ve petrolün bir galonu da çok ya-
Refahımızı ve tecrübemizi dostlarımızla yü-
kında bir sterline yükselecektir. En azından bi-
rekten paylaşmak isteriz. Bunun Şah'lıkla, ya
zim kaygılarımız bunlar.
da Şah'a karşıt düzenle hiçbir ilgisi yoktur.
İleriye dönük daha başka tehditler de var :
Ayetullah'ın başarısından yüreklenen fanatik Fakcıt birbiri arkasına bazı ülkelerin bizim-
dinci guruplar Türkiye'de de çabalarını artıra- le işbirliği yapmak istemediğini görüyoruz. Biz
cak bu ülkeyi Avrupa'dan koparmaya kalkışa- İran'ın iyi dostu sayıyorduk kendimizi, anlaşılı-
bilirler. yor ki değilmişiz. Bu hale göre yaptığımız hata-
ların bedelini ödeyeceğiz demektir.
AÇIKÇASI ŞU Kİ
Batı, 1979'da başka ülkelerce gönülsüzlük-
İSRAİL'e yönelik tehdit şimdi daha ciddî hâ- le karşılanabilir. Zira o ülkeler 30 yıldır komü-
le gelirken Mısır Devlet Başkanı da güvenirliği- nist dünyadan adetâ tecrit edilmişti. Ama şimdi
ni kaybedecektir. Petrol konusunda Batı olarak de daha büyük bir hızla gelişmiş dünyadan tec-
ihtiyacımızı karşılama imkânlarını bulsak bile-ki rit ediliyorlar.
Cumhuriyet Cengiz ÇANDAR
17 Ocak 1980

O R T A D O Ğ U R Ü Z G Â R L A R I (1)

A R A F A T : ,,İsrail'i
tanımasını Türkiye'den
beklemezdim,,
© ARAFAT, GEÇMİŞİ UNUTUP GELECEĞE
BAKALIM DENDİĞİNDE «BEN O GEÇMİ-
ŞİN FİYATINI KANIMLA VE TOPRAĞIMLA
ÖDÜYORUM» KARŞILIĞINI VERDİ.
$ FİLİSTİNLİLER VE LÜBNANLILAR ARASIN-
DA OSMANLI DÖNEMİNE ÖZLEM GELİ-
ŞİYOR; OSMANLILARIN TARİHTE OLUM-
LU BİR ROL OYNADIĞI DÜŞÜNCESİ SA-
VUNULUYOR.
# FKÖ YETKİLİLERİNDEN MÜNİR ŞEFİK :
«SİZDE İTTİHAT TERAKKİ TÜRK MİLLİ-
ye'den, Filistin'den, Güney Lübnan'dan, İran'-
YETÇİLİĞİNİ, BİZDE ŞERİF HÜSEYİN A-
dan söz ediyoruz.
RAP MİLLİYETÇİLİĞİNİ POMPALAYARAK
Ağızlarından adeta ezberlenmiş cümleler;
BATI'NIN OYUMUNU OYNADILAR.»
«Biz hepimiz tek devlet altında yaşadık. Hedef
Sykes - Picot. Bugünlerde Lübnan'da çok gene aynı. Bir gün gelecek Araplar, Türkiye ve
sık işitilen iki sözcük. 1918 yılında Arap dün- İran birleşecek. Humeyni'nin devrimi bu süreci
yasını İngiltere ile Fransa arasında paylaşmayı açtı.»
kararlaştıran gizli anlaşman;n adı. İçlerinden biri Sykes - Picot'ya kızıyor :
Sykes - Picot, Filistinlilerin ve müttefik «O Sykes - Picot yok mu, o Sykes - Picot. Ah,
Lübnanlıların ağzında lânetli bir isim. Onları sizi bizden, bizi birbirimizden ayırdı. Bir zaman-
Türklerden ayıran, dahası birbirlerinden de ayı- lar Filistinli, Lübnanlı, Ürdünlü, Suriyeli, Iraklı,
ran ve parçalayan Batı emDeryalizminin uğur- Türk yoktu. Aramızda sınırlar yoktu. Pasaporta
suz formülü. Lübnanlılar ve Filistinliler arasın- gerek yoktu. Biz aynı halk, aynı ülkenin insan-
da, bugünün bütün kötülüklerinin tohumlarını larıydık.»
Sykes - Picot'da, Batı'nın İslam dünyasını hatta Bir başkası atılıyor: «Bir zamanlar İstanbul-
daha somut olarak Osmanlı devletini parçala- da benim vatanıındı. Kudüs'e gelince, benim ol-
masında görenlerin sayısı hiç az değil. duğu kadar sizindi de.»
Bu sözleri işittikten tam bir gün sonra, 1
Beyrut havaalanının burnunun dibinde bir ocak gece yarısı, yeni yılın ilk günü dolarken
Filistin mülteci kampı Burç El-Brajni. Onbinlerce Filistin Kurtuluş Örgütü Lideri Yaser Arafat'ı
Filistinliyi barındırıyor. Kampın bizim gecekon- dinliyoruz. Arafat, çalışma adasında uzun bir
duları anımsatan bir evinin avlusunda söyleşi- masanın başında Masanın çepeçevre üç yanın-
yoruz. Ev sahiplerimizin biri öğretmen, biri un da CHP'li Altan Öymen, AP'li Orhan Çalış, MSP
çuvalı taşıyarak yaşamını kazanan bir yaşlı e- li Hasan Aksay, Tabii Senatörler Ahmet Yıldız
mekçi, bir diğeri ise bir oto tamircisinin çırağı. ve Suphi Karaman, Prof. Mümtaz Soysal, DİSK
Karıları, çocukları, hep birlikte oturmuş Türki-
ten Burhan Şahin ve TRT görevlileri oturuyor. «BANA SİLAH VERİN»
Arafat'ın tam karşısına, bizim arkamıza düşen
Türkiye'nin büyük ekonomik zorlukları ha-
duvarda kocaman bir Humeyni resmi.
tırlatılıyor FKÖ liderine. Özellikle petrol sorunu-
Filistin sorununun kaynaklarını anlatıyor
na bir çözüm bulunursa Tüyrkiye'nin Batı kar-
Arafat. Sykes - Picot ile başlayarak.
şısında büyük manevra alanı bulabileceği ve
ARAFAT ANLATIYOR Arap dünyasına daha fazla yakınlaşabileceği
ileri sürülüyor. Arafat «Bu konuyu Türkiye'ye
Bir ara İran sayesinde güçlü bir müttefik
geldiğimde Ecevit'le görüştük. Cesur bir adım
kazandığı kendisine hatırlatılıyor, gülümseyerek
atarak Arapları köşeye sıkıştırmaksınız. Tıpkı
Humeyni'nin fotoğrafını işaret ediyor. «Bcıkın»
Afrikalıların yaptığı gibi», karşılığını veriyor.
diyor; «içtenlikle konuşalım. Filistin, benden
«Benim elime de silah vermiş olursunuz. Af-
çok sizin manevi sorumluluğunuz altındadır. Fi-
rikalılar israil ile ilişkilerini kestikleri zaman
listin'i ben işgal etmedim. Filistin sizindi, ingiliz-
kendilerine büyük ekonomik destek sağladılar.
ler, Filistin'i benden değil, sizden aldılar ve is-
Ben, Afrika ülkelerine Arap desteği sağlamak
rail devletinin kuruluşuna giden yol onların ka-
için bütün etkimi ve gücümü kullandım. Arap-
natları altından geçti. lar, Afrika ülkelerine destek sağlamak zorunda
Hâlâ İsrail ile ilişkilerinizi kesmediniz. Bu bırakıldılar. Son Tunus Zirvesi'nde bile bazı A-
bölgede israil'i Türkiye'den başka İran ve E- rap ülkelerinin direnmesine rağmen bu konuda
topya destekliyor. Etopya, Haile Selasiye'nin yı- karar çıkarttırdım. Sadece Zambiya'ya 80 mil-
kılışından sonra bile belirli kanallar aracılığıy- yon dolar olmak üzere 7 Afrika ülkesine 500
la İsrail ile ilişkilerini sürdürdü. milyon dolarlık Arap yardımı yapılması karara
bağlandı. Bu cesur adımı atın. Benim elime si-
Açık konuşayım israil'e yakınlık gösterme-
lahı verin.»
yi Etopya'dan hatta bir islam ülkesi olmasına
rağmen Şah dönemindeki İran'dan bile bekle- OSMANLILARIN OLUMLU ROLÜ
yebilir ve şaşırmazdım ama sizden beklemez-
dim. Siyonist hareketin Filistin'e yerleştirilmesi- Münir Şefik, FKÖ Yürütme Kurulu'na poli-
ni reddetmiş olan Osmanlıların torunları olan tika seçenekleri sunan Plânlama Merkezi'nin
Türklerden hiç ama hiç beklemezdim. Filistin yetkilisi. Eski bir Marksist, Arap dünyasında
sizindi. Buraların yöneticisi sizlerdiniz. Sizden tanınmış bir kuramcı.. 10 kadar eseri var. Kimi-
hiç beklemezdim. si İngilizceye çevriliyor.. Kimisi de İbrahim Yaz-
dı tarafından Farsçaya çevrilmiş..
Üstelik, Türkiye, Arap - Yahudi çatışması
çıktığı dönemde Birleşmiş Millet Uzlaştırma Ko- «Sizde ittihat Terakki Türk milliyetçiliğini,
misyonu üyesiydi. Uzlaştırma Komisyonunun tek bizdeyse Şerif Hüseyin Arap milliyetçiliğini
İslam üyesiydi. Sonra gitti, İsrail'in kuruluşunu pompaladılar... Her ikisi de milliyetçiliklerini Ba-
ilk tanıyan devletler arasında yer aldı. Bu nasıl tı'dan ithal etmişlerdi. Sonuçta birbirimizden
olur?» koparıldık. Batı'dan başka kim yararlandı bu
kopmadan?..»
Prof. Mümtaz Soysal atılıyor, «Kanada ve
Fransa da Uzlaştırma Komisyonu üyesiydiler.» — Bizde Birinci Dünya Savaşı'nda Arapla-
Arafat hemen yanıtlıyor, «Evet ama ben bu rın bizi arkadan vurdukları inancı yaygındır.
konuda başkalarını kınayamam oysa kardeşleri-
mi kınayabilirim. Ötekileri kınasam bile ayrı dü- «Bütün Araplar değil. Şerif Hüseyin hare-
zeyde yaklaşırım. Sanırım, kardeşlerimi kınaycı- keti. Şerif Hüseyin sözde Arap milliyetçisi, öz-
ya hakkım vardır.» de İngilizlerin adamıydı.»
Mümtas Soysal gene söze giriyor, «Geçmi-
Münir Şefik Osmanlıların olumsuz yanla-
şi unutalım. Geleceğe bakalım. Artık ilişkilerimiz
rı bulunmakla birlikte Ortadoğu tarihinde esas
eskisi gibi değil. Düzeliyor. Gelişiyor.»
olarak çok olumlu roller oynadığını belirtiyor.
Arafat'ın yüzünde acı bir gülümseme, «E-
vet» diyor. «Geçmiş. Ama unutmayın ben o geç- Münir Şefik, «gelecekte bir olmayı düşünü-
mişin fiyatını hâlâ kanımla ve toprağımla ödü- yoruz, düşlüyoruz.. Eğer geçmişimizde olumlu
yorum.»
bir şey bulmazsak, geçmişimizi kapkara çizer- ser Arafat ve Abu Cihad'ın yüzünde gülümse-
sek, nasıl gelecek konusunda iyimser olabiliriz. me. Arafat zafer işareti yaparak elini iranlı gö-
Ortak geçmişimizde güzel şeyler bulabilmeliyiz nüllülere doğru sallıyor. Sokağa birikmiş kala-
ki, geleceğimize güvenle bakabilelim» diye ek- balık Arapça haykırıyor : «Bu gün İran, yarın
liyor gülümseyerek.. Filistin» Abu Amınar — Humeyni»

TÜRKİYE'DEKİ BUNALIMIN NEDENİ Abu Ammar, Arafat'ın takma adı Filistin-


lilerin arasındaki yaygın adı, İranlılardan yanıt
Beyrut'ta bir grup Lübnanlı aydın ile bir
geliyor. «Allahu — Akbar, Humeyni — Abu
evde oturmuş konuşuyoıuz. Hararetli bir tartış-
Ammar».
ma yapılıyor. Türkiye'deki siyasal ve ekonomik
bunalımın nedenleri üzerinde. Seçimlerden ön- İran'ın ve Humeyni'nin Filistinliler nezdinde
ce Türkiye'ye gelerek bir süre kalan Mişel Na- ve Arap Lübnan'ın her yanındaki büyük presti-
ufal konuşuyor. Mişel Naufal, An—Nahar gaze- jini görmemek mümkün değil. Filistin Kurtuluş
tesinin İran uzmanı olarak ün yapan muhabiri. Örgütü bürosunda, caddelerdeki her kontrol
Naufal, Arap basının yakın tarihinde Tür- noktasında evlerde Arafat ile Humeyni'nin re-
kiye hakk'nda dizi yazı yazmış olan tek gazete- simleri yanyana asılı. Duvarlarda, dükkânlarda
ci aynı zamanda. Türkiye'deki bunalımın neden- Huıneyni'nin resimleri.
lerine ilişkin tartışmayı kısaca çözümlüyor:
1 Ocak günü Beyrut belediye stadında Fi-
«Türkiye'nin sorunu kişilik sorunu. Türkiye Do-
listin Devrimi'nin yıldönümü için askeri geçit
ğu'dcın kopmuş ama Batı'ya da ait olamamış.
töreni yapılıyor. Askeri araçların önüne asılı ko-
Türkiye kişiliğini kaybetmiş, kişiliğini arıyor.
caman Humeyni resimleri, Selam duran Ara-
Türkiye, bu bölgenin bağrına, Ortadoğu'ya dön-
fat'ın önünden geçiyorlar.
medikçe bunalımdan çıkamayacaktır.»
1 Ocak akşam üstü, Beyrut Üniversitesi
TÜRKİYE ARANİYOR salonunda hıncahınç dolu bir kalabalık, folk-
Ortadoğu'nun siyaset merkezinde, Beyrut'- lor ve müzik şöleniyle Devrim'in 15. yıldönümü-
ta Türkiye'ye böylesine bir ilgi, ilgiden de öte nü kutluyor. Konuşmalar yapılyor, şiirler okunu-
bir özlem var. Türkiye'nin bölgeden kopukluğu- yor. Humeyni'nin adı geçtiği anda salon ayağa
na şaşılıyor. Türkiye aranıyor. kalkıyor. Dakikalarca süren bir tezahürat başlı-
Arap Ortadoğu'sunda Türkiye kadar tarih- yor. «Allahu — Akbar, Humeyni — Abu Am-
sel birikimi bulunmayan İran'ın, yeni iran'ın mar».
Lübnan'da estirdiği rüzgarlara tanık olunca,
(Devamı Var)
Türkiye'nin olanaklarını farketmeınek mümkün
değil.
31 Aralık 1979. Akşam karanlığı basmış.
1980'lerin başlamasına bir kaç saat var. Filis-
tin Devrimi 15. yıldönümünü kutlama törenleri-
ne başlıyor. Bey, ut'un Filistinlilerin denetimin-
deki bir ınahellesinde Yaser Arafat'ın bürosu-
nun bulunduğu binanın önünde kaiabalık top-
lanmış. Arafat, binanın önüne konmuş bir ma-
sanın üzerinde Sağ yanında Filistin Devrimi'-
nin iki numaralı ismi Abu Cihad, sol yamnda
1979 başlarında bir suikast sonucu öldürülen
kişisel muhafızlarının komutanı Abu Hasan'ın
10 yaşlarındaki oğlu. Birazdan meşaleler taşı-
yan Filistin birlikleri Arafat'ın önünden geçe-
cekler.
Birdenbire karşı kaldırımda biriken kala-
balık arasında bir dalgalanma oluyor ve Fars-
ça marşlar duyuluyor. Marşlarla birlikte bir al-
kış kopuyor. «İranlı gönüllüler» diyorlar. Ya-
Milli G a z e t e
2 Ekim 1930 ORTA DOĞU'DA Emre MALİK

ABD TIRMANIŞI ve SÜPER PAZARLIKLAR


Ortadoğu ve yakındoğu'da ABD - Sovyet tırma- Türkiye'nin manevra alanını hayli daı altmıştır.
nışı yeni boyutlar kazanıyor. Sovyetler, Afganistan'- Yeni Ulusu hükümetinin geçmişin biriken oluın
la yakmdoğu parantezini tamamlarken ABD de sü- »uzluklarım da hesaba katarak daha dengeli bir dış
per pazarlıklar doğrultusunda emperyalist çemberi politika izleme zarureti ortadadır. Artık Türkiye,
kapatmak üzere : belirsiz yarınları hazırlayacak bir takım angajman-
Sovyetlerin yakmdoğu tırmanışına karşı, İsrail- lara girmekten çok yerli düşünceye dayalı, politik
Mısır ve Suudi Arabistan'la ABD tırmanışının odağı- hırslardan arındırılmış bir politika izlemek zorundan
nı oluşturma çabalarının sonuçsuz kalması, ABİ) tır- ılır. Yoksa kendimizi soğuk bir savaşın «Göbek ta-
manışını Ortadoğu'da yeni aı ayışlara itmiştir, lraıı- şı» nda bulabiliriz. Çağı anlayamamak, kangren ol-
lrak savaşının nedenlerini sadece bölgesel gerginlik- maya başlanan temel sorunlar karşısında kolaycılı-
lerde değil, ABD'ııin Ortadoğu'daki bu yeni tırmanı- ğa kaçmak daha karanlık yarınları çağırabilir.
şında aramak gerekir.
Son yıllarda emperyalist çullanma ınüslüman
İran devrimiyle birlikle ABD-Sovyetier süper güç halklar üzerinde baskısını giderek arttırmaktadır.
pazarlıkları çıkmaza girnış, özellikle Ortadoğu ve ya- Dlinya müslümanlan kara ve kızı i en-peryalİ7jmi-
kmdoğu pazarlığında uzun süredir, İran bir yere nin kuşatması altında. Dünyanın bütün bölgelerinde
oturtulamamıştır. Yeni İran yönetiminin siyasal ve müslümanlan susturmak ve İslami uyanışı durdur-
ekonomik anlamda bağımsızlık ve Müslüman halk- mak için yeni emperyalist jandarmalıklar oluşturu-
ların yatımda olma politikası ABD ve Sovyetleri hav- luyor. Afganlı müslümanlar, sözde İslâm ülkesi ola-
li rahatsız etmiştir. rak bilinen ülkeler ve dünya ülkelerince yalnızlığa
Şimdi İki süper güç, İraıı ve İrak savaşı karşı- terkedilmiş, kızıl Sovyet tırnağı ile başbaşa bırakıl-
sında ortaklaşa bir suskunluk katarı almışlardır. mıştır. Filipinlerde Eritre'de Filistin'de müslüman-
İki süper emperyalist güç de Irak vasıtasıyla İran'a) lar kafir tasallutu altındadır. Yine Kudüs Müslüman
ders vermekle kararlı görünüyorlar. «Kırmızı tele- ülke adıyla bilinen ülkelerin çapaçulluklan ve ken-
fon» da ne tür pazarlıklar yapıldığını bilemeyiz ama dilîerinin bile duymadığı cılız protesto sesleri arasın-»
muhtemeldir ki emperyalist pazarlıkta pürüz teşkil da oldu bittiye getirilmiştir. Ve nihayet yaptığı İs-
eden İran'ı bu vesileyle hayli sarsmak için ABD ve lam devrimiyle İslami uyanış ve dirilişten çığırım
Sovyetler Irak'ı ortaklaşa destekleme kararı almış açan İran Jandarması olmaya aday Irak çullanması...
olabilirler. Zaten Irak'ın «Amacımız Humeyni reji- jandarması olmaya aday Irak çullanması...
mini yıkmak» şeklindeki açıklamalarından da anla- Irak çullanması arkasında saf tutan kara ve kı-
şılmaktadır ki teme] amaç Ortadoğu'daki ABD tır- zıl emperyalizm İran İslam dev riminin çökeceği umu-
manışına yeni boyutlar kazandırmaktadır. duna kapıldı. Tüm batı emperyalizmi, özellıkk- ABD
ABD'nin Ortadoğu parantezinin öbür ucunda Tür- ve Sovyetler kara bir çılgınlığı yaşıyor şimdi. Ama
kiye olabilir. Dolayısıyla stratejik konum ve bölge- artık ne zulüm rüzgarları ne süper pazarlıklar müs-
sel gerginlikler Türkiye'nin işini zorlaştırabilir. Za- lüman halkların uyanış ve dirilişini durduramaya-
ten geçmiş yılların çapaçullukları sakat tutumları caktır.

YENİ ASIR Türkiye


ABD Büyükelçiliğinde
25 Ocak 1981 10 Ekim 1980

Danimarka Dışişleri Bakanı:


bulunan belgeler bir kitapta İsrail, frtadoğu'da barışa
h'nııı serbest bırakılmalarından beri
toplanacak ilk kez bu konuda bir yorumda mani oluyor
TAHRAN — bulunan militan öğrenciler rehine- KUVEYT (AP./AA — Danimarka
AHRAN'daki ABI) Büyükel- lere herhangi bir şekilde işkence Dışişleri Bakanı Keıl Olson, İsra-
T çiliği'ni basarak, 52 Ameri-
kalı görevliyi rehin alan mi-
yapılmış olduğuna ilişkin iddiaları
da yalanlayarak «rehinelere nazik!
il'in «Kudüs'ün statüsünü değiştir-
me ve işgal altındaki Gazze ve Ba-
litanlar, halen ellerinde bulundur- davranıldığıııı» ve sağlık durumlan- lı Şeria bölgesinde izlediği yerleş-
dukları Büyükelçilik binasını CİA 11111 çok iyi olduğunu söylediler. me politikası ile Orta Doğu'da ba-
ajanları ile devrik Şah'ııı zulmün- Militan öğrenciler ayrıca ABD rışı engellediğini» söylemiştir.
den ve Iıak Devlet Başkaıu Saddam Büyiikelçiliği'nde bulunan ve ABD'- «El Kubaş» gazetesine bir demeç
Hüseyin'in saldırılarından zarar gör- ııin İran'ı karşı düzenlediği komp- veren Danimarka Dışişleri Bakanı
müş kimselere ve ailelerine tahsis loları gösteren belgelerin bir kitap ayrıca, ülkesinin Kudüs'ü İsrail'in
edeceklerini söylediler. halinde yavmlaııacağuu da açıkladı- başşehri olarak tanımaya niyetli
4^4 (Tîiıı tutsak kalım <? lar. r»1rn">f1ıK>nı bildirmiştir.
Cumhuriyet Haluk ŞAHİN

23 Ocak 1981

AMERtKA MEKTUBU
TÜRK-ABD İLİŞKİLERİNDE DEĞİŞİKLİK BEKLENİYOR
WASHİNGTON — ciler, General Haig'in Türkiye'deki Bu arada Başkan Reagan'ın in-
onald Reagan'ın Başkan ol- yönetimin önde gelen fcışiferini san hafciarı /conusuncfe Carter'a
R masının Türkiye — ABD
ilişkilerinde olumsuz bir de-
NATO'dan tanımasının y a k m l a ş t m
cı bir etmen olabileceğini belirtiyor,
oranla daha pasif bir tutum takın-
masının bölgedeki gelişmelere yan-
ğişikliğe yol açması beklcnmyor. lar. Önümüzdeki yıllarda, Amerika- sıması olabileceğinden söz edenler
Dört yıl öncesine kıyasla iki ülke nın silahlanmasına paralel olarak, d\; var. Reagan, ABD'nin dostları-
arasındaki sorunlar daha az çap- Türkiye'ye yapılacak askeri yardı- nı, yönetim biçimlerine göre değil,
raşık, psikolojik, ortam ise daha mw artabileceği ve askeri ilişkile- ülkenin çıkarlarına göre seçmesi
uygun. Jimmy Carter 1976 seçim rin daha da pekişebileceği öne sü- gerektiğini savunuyor. Bazı Avru-
kampanyasında Yunan lobisine bol rülüyor. pa ülkeleri ise rejim sorunlarına
keseden vaatte bulunmuştu. Rea- daha fazU duygunluk gösteriyorlar.
Jimmy Carter Başkan seçildiğin-
gan'ın bu türden borfçfcarı ybk. Bu durumun ilerde Avrupa ile ABD
de Atina'da ve Kıbrıs'ın Rum kesi-
ABD'nin Türkiye'ye uyguladığı si- arasında jöriiş çatışmalarına yol
lah ambargosu kaldırılmış, üsler minde bir bayram havası esmişti.
açabileceği öne sürülüyor.
sorunu ise bir süre için çözülmüş Bu kez durum ijarkh. Yunanlılar
durumda. ve Kıbrıslı Rumlar, 1974 Kıbrıs ha- Türkiye — ABD ilişkilerinin gele-
rekatı nedeniyle Kissinger ile Ha- ceği, kuşkusuz, ABD'nin yaşamsal
Dış politika alanında hiçbir dene-
ig'e güvenmiyorlar. Dış politika uz- çıkarlarının söz konusu olduğu Or-
yimi olmayan yeni Başkan'ın Tür-
manları da, yeni yönetimin Türki- tadoğu bölgesi için Reagan yöneti-
kiye konusundaki görüşleri ayrıntı-
lı olarak bilinmiyor. Ancak, Reagan ye ile Yunanistan arasında bir seç- minin Sovyetler Biıliği'ne karşı
yönetiminin dış politikasını pfanfa- me yapnıak durumunda kalması oluşturacağı genel plandan sovut
yıp yürütecek olan uzmanların, ör- halinde terazinin Türkiye kefesinin lanamaz. Bu plan uyarınca Türkiye'-
neğin Dışişleri Bakanlığına aday daha ağır çekeceğini öne sürüyor- ye ne gibi roller verilmek iste-
gösterilen eski NATO Başkomutanı lar. Bunun nedeni, hem Türkiye'- necek? Türkiye bu rolleri üstlen-
Alexandcr Haig ile perde arkasın- nin Ortadoğu'daki kritik konumu, meye razı olacak mı? Türk — Ame-
da önemli bir rol oynayacak olan hem de Yunanistan'ın ne kadar gü- rikakan siyasal ilişkilerinin Reagan
Henry Kissinger'in, Türkiye'ye jeo- rültü ederse etsin Batının eteğine dönemindeki gelişimi büyük çapta
politik açıdan büyük önem verdik- yapışmaktan başka bir seçeneğinin "bu sorulara verilecek yanıtlara bağ-
leri bilinmekte. Buradaki gözlem- olmadığının bilinmesi. lı görülüyor.

GÜNAYDıN Leo Hochstetter


1 Mart 1980

Amerikalıların y a p t ı ğ ı h e s a b a göre...
azınlıklara kuzeyde yaşayan Eski-
Rusya'dakı Müslüman sayısı, molar da dahil, istatistik rakamları,

Türkiye'nin nüfusunu 3 cn kalabalık Müslüman grubun Öz-


bekler olduğunu gösteriyor. Özbek
sek düzeyi olarak biliniyor. 1970
milyon yılında 35 milyon olan nüfus, dokuz
ler'ın nüfusu 14 milyonu aşmış du-
rumda. Kazaklar ve Türkmenler de
yılda 13 milyon artış gösterdi. Müs-
geçti lüman nüfusun artması ise ülkede
toplanı 8 milyon nüfusla ikinci sı-
rada yer alıyorlar. Şchirleşmiş Müs-
yaşamakta olan etnik azınlıkların
lümanlardan sayılan Tatarlar 6,3
oranını düşürdü.
milyon nüfusla toplam Müslüman
WASHİNGTON (Özel) - Sovyet- AZIVLIKLAR nüfusunun yüzde 15'ini teşkil edi-
ler Birliği nde yaşayan Müslüman
Moskova'da yayınlanan aylık ra- yor. Eütün bu toplulukların son on
sayısının 48 milyonu bulduğu belir-
tildi. Türkiye nüfusunu 3 milyon pora göre Sovyetler Bitliği'nde 90 ay. yıl içinde önemli gelişmeler kay-
aşan bu rakam son yılların en yük- rı milliyetten azınlık bulunuyor. Bu dettiği ifade ediliyor.
Tercüman
7 Ekim 1980

İRAN'DA ÖLEN IRAK ASKERLERİNE


ŞEHİT TÖRENİ YAPILIYOR
• «Savaşta ölerı her Müslüman duları her '.aman başarı göstermiş atışlarına başlıyordu. Artık çevrede
asker şehittir» diyen Iran'hiaı- ve kahramanca savaşmışlardır.» ağır silahların ve jetlerin seslerin-
Irak'lı Pilotlara İran'a sığınma çağ- den başka bir şey duyulmuyordu.
HALK NE DİYOR?
rısı yapıyorlar. İki, bazen üç saat süren bu saldırı-
Savaş İran'ın üzerine bir kara- ların ardından beyaz alarm ile bir-
İran'dan döııen
bulut gibi çökmüştü. Yaşlı . genç likte halk derin bir soluk alıyor-
Özden AKBAL yazıyor
herkes sıcak savacın havasını te- du. Savaşın bu korkunç kâbusunu
İran Genelkurmay Başkanlığı nda neffüs ediyordu. Savaş cephelerde yaşayan halk şöyle diyordu :
deniz, dava ve kara harekatını yö- bütün şiddeti ile devam ederken, «Savaş çok kötü bir olav, Ancak
neten bir çok komutan Türk su- gündüzleri îran şehirlerinde hayat inancımız büyüktür. İran ordusu
bayları ile birlikte Harp Akade- normal olaraK sürüyordu. Ancak sonunda gelip gelecek ve Müslü-
milerinde eğitim yapmış. Cepheler- güneşin batmasına az bir zaman ka- mam Müslüman» kırdıran Irak yö-
de savaşın içindeki yüzbaşılardan, la herkes koşarak evferfne kapanı- netimine hak ettiği dersi verecek-
Genelkurmaydaki binbaşılara kadar yordu. Ellerinde küçük fenerler, cep- tir.»
birçok komutanın, arkadaş olduk- lerinde radyolar, bütün sivil İran
İRAKLI AhKERI İRANLI
ları Türk Subayları var. İran Ge- halkı evlerinin camından gelişmele-
SUBAYLAR TOPRAĞA
nelkurmay Başfcaıı/ığı Harp Daire- ri bekliyor, savaşın en ürkütücü
VERDİ
sinde görevli Albay Mehmet Cevati- kâbusu o andan itibaren başlıyor-
du. Verilen alarm ile birlikte şe- İran'da, İrak halkına ve askerine
kar şöyle diyordu :
hirlerin her bir yanından başlayan karşı hiç bir düşmanlık yok. Savaş
«Türk subaylarından bir çok ar esirlerine çok iyi muamele yapılı-
kadaşım var Türkiye'de Harp Aka-
siren sesleri kulakları tırmalayarak
çevreye yayılıyordu. Daha sonra şe- yor. Zaman zaman İran radyo ve
demisinde eğitim yaparken çok şey televizyonundan Iraklı pilotlara
öğrendim. İran Silahlı Kuvvetlerin- hirleri". etrafındaki dağların tepe-
lerinde beliren düşman jetleri çev- çağrıda bulunularak şöyle denili-
deki komutanlar Savaştaki başarısı- yor :
nın önemli bir kısmını Türklere reyi bombalamaya hazırlanırken,
İran birlikleri de uçaksavar, roket «Uçaklarınıza binin, İran'a gelin,
borçludur. Tarihte Türk ve İran or- Paraşütlerinizi açarak toprakları-
mıza atlayın, îran halkı sizi bekli-
yor. İran halkı size kucağını açı-
yor.»
Milliyet 28 Eylül gecesi Kirmanşah Aske-
8 Ekim 1980 DİŞ HABERLER SERVİSİ ri Hava Üssünü bombalamak üze-
|LI A T r t Avrupa Müttefik re gelen bir Irak Mig uçağı, uçak-
savarlar tarafından düşürülmüş,
N A I U Kuvvetleri Başko-
ba/.ı binaları yıkmış, daha sonra da
mutanı General Ber-
parçalanmıştı. Mig uçağmm pilotu-
nard Rogers'-ıı önceki gün Anka-
nun cesedi o gün tekbir sesleri ve
ra'ya yaptığı 3 saatlik gezi ve Dev-
Rogers'in let Başkam Orgeneral Kenan Evren
ife g ö r ü ş m e s i , gizliliğini korumak-
İranlı subayların gözyaşları arasın-
da şehir töreni ile toprağa veril-
mişti.
tadır. Ankara'da ve Brüksel'deki
Ankara'yı NATO karargâhında, bu ikili gülüş-
me hakkında vn ufak bilgi verilme-
«Ölen Iraklılar da Müslüırian,
Savaşta oien her Müslüman asker
mektedir şehittir» diyen İranlılar «Savaş ne
ziyareti Diplomatik çevrelerde, sadece
zaman bitecek» diye soruyorlar.
Şehirler bombalanıyor, insanlar
«Görüşmelerin Yunanistan'ın NATO ölüyor, her gün binlerce mermi atı-
gizliliğini askerî kanadına dönüşüyle ilgili ol-
duğu/,- bi-hrlilmekle, ancak General
lıyor, jetler tonlarca benzin tüketi-
yor. Savaş daha uzun sürerse İran'.
Rogers'in ne gibi yeni görüşler ge- ın savaş gücü zayıflar mı? Yoksa
koruyor... tirdiği hakkında bir açıklama ya-
pılmamaktadır
savaşı sürdürecek stoklara sahip
mi? İran da herkes bunu merak
ediyor.
Dünya pcıra piyasasındaki son gelişmeleri
Milliyet Mümtaz SOYSAL bilenler buna kesinlikle «hayır» diyeceklerdir.
Çünkü, artık, yavaş yavaş IMF dışında düşü-
11 Ekim 1980
nülmesi gereken bir para piyasası oluşuyor.
OPEC'in, yani Petrol Üreten Ülkeler Örgütü'nün
parası bundan sonra kendi başına ayrı bir ku-
GÜVEN VE ONUR tup yaratacak.
Yakın bir tarihte bir buçuk trilyonluk düzeye
çıkması beklenen petrol dolarları, dünya piya-
sasında şimdiye kadar başlıca iki yoldan dön-
Aşağı yukarı bir yıldır pek söylenmediği i-
mekteydi : Dıştaki Arap yatırımları ve IMF. Ama,
çin unutulmuş olabilir. Yeniden söylemekte ya-
artık, varili 1974'te 10 dolar eden petrolün 1979
rar var : Türkiye sanıldığı kadar Batı'ya «muh-
da 40 dolara satılabildiğini gören ve parayı çar-
taç» değildir.
çur etmektense üretimi akıllıca p anlamayı dü-
Hatta, Batı için endişe kaynağı olan ya da
şünen OPEC ülkeleri, petrol dolarının kullanıl-
çetrefil ve karanlık hesapların yapılmasını ge-
masında da daha titiz davranmaya başlamış-
rektiren olaylar, Türkiye için, tam tersine, yep-
lardır. Arap paralarını işletenler şimdi eskisi ka-
yeni olanakların ve ufukların açılması anlamı-
dar serbest değiller ve neredeyse her hafta pa-
na gelebilir.
ra sahiplerine rapor vermek zorundalar.
Örnek mi?
Fakat, asıl baskı IMF üzerindedir. Döndü-
İran'la Irak arasındaki savaşı alalım.
rülen paranın büyük kısmında dolaylı yoldan
Batı ekonomileri, bu savaşın sokunu na
hak sahibi olduklarını bilen Araplar, IMF yöne-
sil atlacaklarını kaygıyla düşünüyorlar. Ame-
timinde de daha çok söz sahipliği istiyorlar.
rikan sermaye çevrelerinin dergisi «Business
Filistin Kurtuluş Örgütü'niin temsiliyle ilgili son
Week», son sayısında, «Savaş uzarsa, zaten
tartışma bunun açık bir belirtisi. Araplara yete-
çok düşen ve gelecek yıl için ancak yüzde bir-
rince ağırlık verilmezse, sonuç, OPEC parala-
le bir buçuk arasında olacağı hesaplanan büyü-
rının IMF elinden kayıp gitmesi olacak. Batı
me hızı böyle bir şoka dayanabilir mi?» diye
A'manya ve Hollanda gibi Avrupalılar bunun
sormakta. Korkulan, büyük çapta bir durgunluk-
farkındalar. Amerika ise, hâlâ, umutsuzca dire-
tur.
niyor.
Oysa, aynı savaş, her iki ülkeye ae Komşu
Oysa, olacak olanlar olmaya başlamıştır
olan Türkiye'nin önüne mut'aka kullanılması
bile.
gereken fırsatlar sermiştir.
Hem de, siiah ticareti gibi kötü damga ye- Arap parası, Kuveyt, Suudi Arabistan, Irak
meyecek olan, insancıl fırsatlardır bunlar. ve Körfez Emirlikleri tarafından kurulan ve
İrcın, et, yağ, kuru sebze gibi zaten ısrar- ABC kısa adını taşıyan «Arap Bankacılık Kuru-
la istemekte olduğu maddelere bugünlerde şid- luşu»nca kredi kaynağı olarak kullanılmaya
detle gereksinme duyduğunu bildirmiştir. çoktan başlandı. Bu kuruluşun geçen yıl ver-
Irak da. diği bir milyar do'arlık kredilere baktığınız za-
Üstelik, savaşın yıkımı, savaş sonrası için man, IMF kredilerinden çok farklı bir kullanı-
«inşaat» firmalarına büyük iş alanları acacak- lış biçimiyle karşılaşıyorsunuz : Krediler, Batı'-
tır. yla ticareti arttırıcı alanlar için değil, millileştir-
Şu sırada bütün bürokratik engelleri aşa- me, ağır sanayi ve ulcışım gibi toplum yapıla-
rak bu ülkelere yöneltilecek bir dışsatım sefer- rını değiştirici girişimler için verilmiş.
berliği Türkiye'ye çok şey kazandırabilir. Böy- Sözün kısası, Türkiye, bazı'arının iddia et-
lesi, kuşkusuz, Washington ve Bonn kapıların- tiği g bi hemen teslim olmayı gerektirecek ka-
da para için dolanmaktan çok daha sağlıklıdır. dar köşeye sıkışmış değildir ve birazcık akılla
Bütün sorun, «Batı'ya muhtacız» saplantı- birazcık cesaret çok şeyi değişt;reb:l ;r.
sını bırakıp yeni ufukları görebilmektir. Bu topSum, çevresindeki bunca fırsat ve ye-
Daha doğrusu, buna niyet etmek. tişmiş bunca insanıyia, tek reçeteli doktor-
Örneğin, IMF'ye sanıldığı kadar «muhtaç» ların eline sarılıp kalmayacak kadar güven ııo
mıvız ? onur sahibi olması ner^kpn b : r tonhım.
GÜNAYDIN Teoman EREL
7 Ekim 1980

ROGERS PLANI
Türk ve Yunan Dışişleri Bakanlarının New rumu tekrar elde etmek için uğraşmaktadırlar.
York'taki görüşmelerinden sonra yapılan açık- O durum Türkiye açısından sakıncalıydı, inisi-
lamada, Yunanistan'ın NATO'nun askeri kanadı- yatifi Yunanistan'a veriyordu. Türkiye o eski
na dönüşü ile ilgili meseleler ittifak çerçevesin- fiili durumu kabul etmemektedir. Bu konudaki
de ele alındığı için bunlara değinilmediği belir- müzakerelerde Türk tarafı uzun süre şu poli-
tilmiş ve şöyle denilmiştir : tikayı gütmüştür.
«Bununla beraber bakanlar bu meselelerin «-Önce ihtilaflar halledilsin, Yunanistan
çözümlenmesi hususunda karşılıklı ümit izharın- bundan sonra NATO'nun askeri kanadına dön-
da bulunmuşlardır.» sün.»
Bu ifadeler, Türkiye ile Yunanistan arasın- Ancak son aylarda bir yandan NATO'nun
daki Ege anlaşmazlığının çözümü için, NATO'- Yunanistan'ın dönüşüne ihtiyacının artması, bir
nun devreye girdiği ve inisiyatif kullandığı ha- yandan da Ankara'daki yetkililerin daha yumu-
berlerini doğrulamaktadır. Washington ve Brük- şak davranacakları konusunda umut vermeleri,
sel kaynakları bu konularda yeni bir plan ha- Batılıların «İkna çabaları»m daha çok Türkiye'-
zırlandığını ve NATO askeri kuvvetleri Başko- ye yöneltmelerine sebep olmuştur.
mutanı General Rogers'a bu konuda aktif rol
Türkiye'ye şu söylenmiştir.
verildiğini bildirmektedirler. Yine bu haberlerde
General Rogers'ın bu planı Atina'ya götürece- «-Yunanistan'ın ittifakın askeri kanadına
ği bildirilmiştir. dönmesine karşı çıkmayın. Meseleleri, dönüş
Ancak General Rogers'ın bu konuda Ati- gerçekleştikten sonra çözelim.»
na'ya gitmeden önce Ankara'yı ziyaret etmeyi «Uzun lafın kısası, Türkiye şimdi kendisin-
uygun gördüğü anlaşılmaktadır. den bir şeyler beklenen ülke durumundadır.
Her zaman olduğu gibi...»
Sızan haberlere bakılırsa, Rogers'ın Ege
Bu konuda Batılıların fazla ısrarlı olmama-
ile anlaşmazlığı çözmek için hazırladığı yeni
larını dileriz. Türkiye'deki yeni yönetimden aşı-
plan öncelikle Yunanistan'ın NATO'ya dönmesi
rı isteklerde bulunmak, son derecede sakıncalı-
ilkesine dayanmakta ve asıl çözümü ertelemek-
dır. Yanlış teşhise dayanmaktadır. Aslında Tür-
tedir.
kiye'nin Ege'deki sorunlarınr. Yunanistan'ın ya-
NATO açısından şu sırada Yunanistan'ın rattığı emrivakilerin güvenliğimiz açısından ne
bir an önce NATO'nun askeri kanadına dönme- gibi kritik durumlar ortaya çıkardığını sivil po-
si acil bir ihtiyaçtır. Bu bakımdan, NATO'nun litikacılara zamanında anlatanlar, yine asker-
ve Amerika'nın Ortadoğu'nun iyice kızıştığı bir lerdir.
sırada bu konuda acele etmelerinde bir man-
Askerler ise Ege sorunlarında ulusal çıkar
tıksızlık yoktur. Zaten, Türk tarafı da bu konu-
çizgisini, teknik olarak sivillerden iyi bilirler.
da acele edilmesini haklı bulduğunu, Atina'nın
Ve tahmin ediyoruz ki, daha net bir dil kullana-
NATO'ya dönmesine prensipte karşı çıkmadığı-
bilirler. Hükümet Başkam Biilend Ulusu, Ege
nı ifade etmektedir.
sorunlarını teknik olarak bizzat yaşamış bir e-
Ancak burada bir ince nokta vardır Yunan- mekli oramiraldir.
istan, NATO'daki bu sabırsızlığı Ege'de kandisi Bu bakımdan, Batı'da Türkiye'yi bir kez da-
için avantaj sağlamak amacıyla kullanmak is- ha Yunanistan karşısında geriletecek yöndeki
temektedir. Yunanlılar özellikle Ege hava saha- beklentilerin yanlış değerlendirmelere dayandı-
sının kontrolü konusunda, 1974 öncesi fiili du- ğına inonmnk istiyoruz.
FORE-lGN
Eric ROULEAU
AFFAIRS
Sonbahar 1980

HUMEYNİ'NİN İRAN'I
(Geçen sayıdan devam)

Kraliyet rejimine karşı ayaklanma ve ge- bir «CİA ajanı» suçuyla tutuklandı. Aynı etiket
çici bir Hükümetin yönetiminde İslam Cumhu- taşıdıkları bildirilen Azerbaiçjan'ın Tebriz ken-
riyetinin kurulmasından sonra devrimin üçün- tindeki ayaklanmayı başlatmış değilse de des-
cü aşaması Bazargan'ın istifasıyla başladı. Re- teklemiş olan Ulusal İran Petrol Şirketi Başka-
hinelerin tutsak alınmasından hemen sonra İ- nı Hasan Nezih ile küçücük Radikal Parti'nin
mam Humeyni yeni aşamayı «İkinci Devrim» ola- Başkanı Rahmetullah Mukaddem Maraghi ülke-
rak nitelendirdi. Kum'un saygıdeğer sahibi Baş- yi terketmeye mecbur oldular. Liderliğinde
bakanının bütün yararılığı ve etkinliğini yitirdi- Azerbaiçjan ayaklanmasının başlayıp yayıldığı
ğine kanaat getirmişti. İslam komitelerince da- sağcı liberal Ayetullah Şeriatmedari, Tahran'da
ğıtılan ve etkisiz hale getirilen Kraliyet Ordusu «uzlaşma belgelerinin esrarengiz şekilde da-
artık Cumhuriyet için bir tehlike teşkil etmiyor- ğıtılmasından sonra susup bir kenara çekilmek
du. Ekonomik güce sahip olan büyük sanayici- zorunda kaldı. Şeriatmedari'nin oğlunun liderli-
ler alınan başta devletleştirme olmak üzere çe- ğindeki Müslüman Halk Cumhuriyet Partisi bir-
şitli tedbirlerden sonra mevki ve itibarlarını kay- çok üyesinin ya tutuklanması ya da öldürülmesi
betmişlerdi. Şimdi yapılacak tek şey orta sını- üzerine faaliyetini durdurdu. Yine Amerikan Bü-
fın temsilcilerini tarafsızlaştırmaktı. Bunlar «ı- yükelçiliğinden çıkan belgeler sayesinde birkaç
lımlı milliyetçiler» ve «Batılaşmış liberaller» o- parlamenter meclis üyeliğini kaybetti, çünkü
larak biliniyor ve «Emperyalizm ile uzlaşmaya «düşmanla işbirliği), yaptıkları tesbit edilmişti.
hazır» kişiler olarak tanınıyordu. Aynı adını taşıdığı güçlü kabilenin reisi olan
Hüsrev Kaşgai ve geçen Ocak ayında yapılan
Yeni düşmanı gizlendiği yerden çıkarıp Cumhurbaşkanlığı seçiminde iki milyondan faz-
kovma işi İslamcı öğrencilere düştü. Öğrenciler la oy kazanmış olan Amiral Ahmed Medeni gibi
o sıralarda en çok sevilen kişilerdi. Dünyanın ünlüler siyaset sahnesinden çekildiler. İslamcı
en güçlü devletleri arasında yer alan Amerika'yı öğrencilerin kurbanlarının listesi böylece uza-
dize getiren bu gençler gerek Amerikan yöneti- yıp gidiyor. Ancak bu liste «ikinci devrim»de
mi gerekse Amerikan kitle haberleşme araçları öğrencilerin kararlı ve etkili rol oynadıklarını da
tarafından odak noktası haline getirilmiş, bu kanıtlıyor. Ayrıca Carter yönetiminin İmam Hu-
Tanrı vergisi durumdan yararlanıp devrimci ha- meyni'ye elle tutulur herhangi bir öneri veya ö-
reketin hem fikri hem silahı olduklarını kanıtla- dün vermek suretiyle rehineleri kurtarmaya yö-
ma fırsatını bulmuşlardı. Öğrenciler, İslam Cum- nelik ciddi bir girişimde bulunmadığını da orta-
huriyetinin muhaliflerinin yokedilmesinden son- ya koyuyor.
ra imam Humeyni'nin gizli desteğiyle ön plana Rehineler sorunu, iç politikada sağı sol'dan
çıkmayı bildiler. ayıran en önemli konulardan biri haline geldi.
Müslüman öğrencileri destekleyenler iki kam-
inandırıcı belgeleri sergileyen (ki bu bel-
pa alındılar, emperyalizm aleyhtarı ve devrim-
geler Tahran'daki Amerikan Büyükelçiliğinin ar-
den yana kişiler ilan edildiler. Bunun aksine ha-
şivinden alınmışlardı) İslamcı öğrenciler İran
reket edenler yani, öğrencileri tasvip etmedik-
Devrimiyle ilgili olarak Batı yanlısı olarak bili-
lerini tavır veya hareketleriyle belli edenlere
nen politikacı ve partilerin tutuklanıp halkın gö-
Batı yanlısı ve karşı devrimci etiketi yapıştırılı-
zünde küçük düşürülmesine sebep oldular. Ba-
verdi. Dolayısıyla Amerikan Büyükelçiliği işga-
zargan Hükümeti döneminde önce Başbakan
line karsı seslerini resmen çıkaran çok az kişi-
Yardımcılığını yapmış daha sonra Stockholm
Büyükelçiliğine getirilmiş olan Emir Entezam
HERGÜN
3 Ocak 1980

yımlanan demecinde, «iran, mücadelenin. Amerikan halkına


Şah'ın düşüşünden beri Birleşik değil, Amerikan hükümetine kar-
HUMEYNİ: Amerika'ya karşı sürdürdüğü
mücadelesindeki aynı güçle
şı olduğunu tekrarladı ve «em-
peryalist - siyonist propaganda
Sovyetler Birliği'ne karşı müca- perdesi aralanacak olursa, Ame-
«Sovyetlere de dele edecektir» dedi.
Humeyni, «Time» dergisinin
rikalılar bize karşı tutumlarını
değiştireceklerdir» şeklinde ko-
Tahran'daki muhabirinin sınırdı- nuştu.
ABDy' e şı edilmesinden az önce, Aralık Birleşik Amerika Başkanı
ortalarında, verdiği bu demecin- Jimmy Carter'a şiddetle çatan
yaptığımı de, «Sovyetler Birliği»nin, bir-
gün, İran üzerinde baskı yapma-
Ayetullah Humeyni, Başkan
Carter'ın «İran'a karşı düşman-
sı halinde, Amerikalıların üste- ca» tutumunu değiştireceğine
yaparım» dedi sinden gelmelerine imkân veren
aynı kararlılıkla mücadele ede-
inanmadığını belirtti ve «Car-
ter'ın başkanlığının, Amerika i-
NEW YORK - İranlı dinî lider ceklerini» söyledi. çin bir tehlike olduğunu ve Bir-
Ayetullah Humeyni, Amerikan Humeyni, öte yandan, öğren- leşik Amerika'nın millî onurunu
dergisi «Time» tarafından \n- cilerin Tahran'da sürdürdükleri tehdit ettiğini» söyledi.

nin olduğuna şaşılmamalı. Halk Mücahitleri Ör- birkaç kez yineledi ve o tarihten beri İmam Hu-
gütü, İran'ı hala Birleşik Amerika'ya bağladığı- meyni ile olan ilişkilerinde bozulma olduğu da
nı iddia ettiği 900 anlaşma ve sözleşmenin tü- göze çarpar.
münün feshedilmesinin resmen açıklanmasın- İşin tuhafı, Bazargan ile uzun süre kıran
dan yana idi. Örgüt bu isteğinin yerine getiril- kırana mücadele etmiş olan geçici Hükümetin
memesine rağmen 4 Kasım 1979 günlü elçilik Başkanı Beni Sadr zamanla eski Başbakanın
işgalini desteklediğini ilan etti. (Bu örgüt daha yıkılışına sebep olan çizgiye oturmaya başladı.
sonra müslüman öğrencilerin davranışlarını be- Böylelikle, muhaliflerine karşı zayıf kalarak ö-
ğenmediğini açıkladı). Devrimin ilk aylarında zellikle İslam Cumhuriyet Pertisi ve Başkanı
İmam Humeyni'nin emperyalizm aleyhtarlığıyla Ayetullah Beheşti tarafından «liberal»lerin gu-
alay ederek bunun «vüzeysel» olduğunu öne rubuna itiliverdi. Muhalifleri kendisinin Birle-
süren Halk Fedayileri Örgütü de belli bir çekin- şik Amerika'ya karşı uzlaşmacı ve tavizci bir
genlik devresi geçirdikten sonra elçiliği işgal tutum takındığını ayrıca Avrupa ve Japonya ile
edenleri tam olarak desteklediğini belirtti. Ilım- İran arasında yakın işbirliği gibi bir hayale ka-
lı parti ve kişiler Birleşik Amerika'nın savunucu- pıldığını da belirttiler. Hatta, militan ulema'nın
su suçlamasıyla karşı karşıya kalmamak ama- doktrini olan «ne Doğu ne Batı» ilkesine bağlı
cıyla genellikle ya suskun kalmayı ya da müp- kalarak Afganistan'a Sovyet müdahalesinin kı-
hem bir tavır takınmayı tercih ettiler. Yalnız Be- nanmasına ilişkin Beni Sadr'ın çağrısına bile
ni Sadr 6 Kasım'da rehinelerin tutsak alınması- şüphe ile bakıldı. Bazılarına göre Beni Sadr
nın gerek İslam ahlakına gerekse devrim çıkar- böylece Doğu'dan gelecek bir tehlikeye karşı
larına aykırı olduğunu söyleme cesareti — ya koyabilmek amacıyla Batı ile birlikte hareket
da başka bir deyimle, tedbirsizliği — ni göster- edilmesi gerektiğini tezini savunuyordu.
di. Elçilik işgaline karşı olduğunu Beni Sadr (Devamı Var)
MİLLİYET
Örsan ÖYMEN
12 Ocak 1980

KAPALI KAPILAR
A R D I N D A A N K A R A (2)
Sovyetler'irı Afganistan operasyonuna la- milyona yükseltmenin de çarelerini arayalım ne
net okuyoruz ya... derseniz?
Hop oturup, hop kalkıyoruz ya.. — Birikmiş borçlarınız mı? Ne kadar?
Aslında bizimkiler için için nasıl da dua e- — 500 milyon dolar mı?
diyorlardır Kremlin'dekilere : — Goley canım, içinde bulunduğunuz eko-
«Siz onu tanımasanız bile Allah gene nomik darboğazın farkındayız. Bir kalemde si-
de sizden razı olsun» gibisinden.. lip bitiriveririz gerekirse... Başka?
Neden mi? VVashington'dan gelen Noel babalarımız
Bir zamanlar Kıbrıs yüzünden, ellerinden meğer ne kadar da eli açık kişilermiş... Oysa
gelene ardlarına komayan Batılı dostlarımız bir- bir zamanlar, bu eller hep kol saati gösteriyor-
denbire aşka geldiler.. du. NATO'nun sadık bekçisine..
Ekonomik darboğazımızı bile düşünüveri-
Ambargonun her çeşidiyle anamızı ağlatan- yorlar, iki yıl adamı sürüm sürüm süründürdük-
lar şimdi kış demeden kıyamet demeden An- ten sonra...
kara'ya üşüşüverdiler.. Hem de «dostlar alışve-
Üstelik, hayrettir, ne «Kıbrıs» sözü, ne
rişte görsün» kabilinden değil...
«ödün» pazarlığı..
NATO'nun tahta tüfekli sadık sınır bekçi- Ne Amerikan Kongresi'nin Sarbenasları,
sinin, ne denli âcil sorunları olduğunu kavraya- > ne Egaltonları, ne de yönetimin Bardemasları...
)
rak . Günaydın... Süleyman Bey sayesinde mi?
NATO komutanları, birbirlerinin ardından Yok canım Kremlin soyesinde...
demeç üstüne demeç patlatıyorlar... «Adana'da»ki İncirlik Üssü meselesi mi?
«Türk asker çıplak el ile mi dövüşecek? Onu da yakında hallederiz canım... Şimdi-
Ayıptır, günahtır, yardım etmeliyiz» diyorlar. lik geçici statü ile idare ediverelim yeter...
Amerikan Savunma Bakanlığı ile Dışişleri Temel anlaşmanın parafe edilmesinden beş
Bakanlığı'nın Noel babaları sırtlarındaki torba- saat önce, daha Noel babaların Washington'a
ları boşaltıveriyorlar cömertçe : dönüşlerini bile beklemeden, yani özel uçak,,
okyanus üzerinde uçarken, önce «Amerika'nın
— Boşverin F-4'leri, F-5'leri, bunların mo-
Sesi» ile BBC, sabahın köründe haberi veriyor-
dası çoktaaan geçti. Alın size sesten süratli, en
lar :
gelişmiş füze taşıyan avcı uçaklarıyla s c ı mo-
«Türk - Amerikan Ortak Savunma İşbirliği
da F-16'lar...
Anlaşması imzalandı...»
— Haydi topatan firmanın malları bunlar, Üsler konusunda ise Washington kaynaklı
seç seç al... bir yorum :
— Tanklarınız M-47 ve M-48 mi? Bunlar «Türk makamları üslerin NATO'nun amaç-
yetmez, Batı Avrupa'daki üslerimizde bulunan ları doğrultusunda kullanılmasına izin verecek-
modern «Leopard»larla takviye ediverelim. lerini bildirirken gerek Türkiye, gerekse ABD'-
— Yedek parçanız mı yok? Vah vah... Der- nin ulusal çıkarlarını tehlikeye sokacak geliş-
hal göndeririz eğer isterseniz... melerde de kullanılması yolunda Türkiye'nin o-
— Ulusal savunma sanayiiniz için 500 mil- lumlu bir davranış içine girdiği» haber verili-
yon dolar mı istiyorsunuz? Bunu da iktisadi yor
yardım çerçevesinde ele alabiliriz gerekirse. Bu «olumlu davranış»ın ne olduğunu «hele
— 1980 içinde 250 milyon doları askerî bir İncir'ik» alanının statüsüyle kullanış biçimi
100 milyon doları ekonomik olmak üzere üç açıklığa kavuşsun.. Ondan sonra göreceğiz.
yüz elli milyon âcil çıkartalım, ilerde 500 ilâ 600
Ama bir noktayı vurgulamakta yarar var : Ankara'dakı, İnqiliz Büyükelçiliği ısınsın di-
Amerika, herhalde Türk'ün kara kaşına, ka- ye 30 adet soba...
ra gözüne âşık olduğu için aralamıyor, askerî Öyle ya, ingiliz soğukluğuna, başkentin
araç - gereç deposunun yıllar yılı kapalı tutu- yakıtsızlığı eklenince Büyükelçilik nerdeyse buz
lan kapılarını... tutacaktı.
Taaa, Başkan Truman zamanında «Karşılıklı Bize?
Savunma Yardımı ve İşbirliği» Yasasfnın ge-
Biz de, NATO içinde, Amerika dışındaki Av-
rekçesinde şöyie açıklanıyor, gene Başkan
rupalı NATO'cuların Türkiye ve Portekiz gibi
Truman'ın ağzından, Vehbi'nin kerakesi :
silaha muhtaç üyeleri için kurulan eski konsor-
«Yabancı devletlere yapılacak yardımlar, siyomun işleyeceği muştusunu...
onların iktisadî ve siyasa! güvenliklerini sağla-
Beş yıldır, bu konsorsiyom kâğıt üzerinde
makla beraber, aslında Amerika'nın güvenliği
kalmıştı... Her yıl NATO üyelerine gönderdiği-
uğruna yapılmış yardımlar olarak düşünülmek-
miz gereksinme listelerimiz sümen altı ediliyor-
tedir.»
du... En son üç ay kadar önce İngiltere'ye de
Bu güvenliğin nereden geçtiği de belli.. başvurmuştuk, bazı askerî araç - gereç için...
— Üslerden, tesislerden... Başvurmuştuk ama, lâf olsun diye... Gene bir
Amerika öksürdü mü, İngiltere de boğma- yanıt gelemeyeceğini bile bile...
ca nöbetine girecek elbette... Lord Carrington, bu başvurumuzun «olum-
Eh, ne de olsa, Orta Doğu'da Amerika'dan lu bir sekide yanıtlanacağını vurgulayıverdi..
önce İngiliz çıkarları yatıyordu... Ama, Türkiye de Pakistan'a öteki İslâm ül
Az mı bekçilik yapmıştık, 1950'lili yıllarda keleciyle birlikte dayanışma içinde yardım ede-
hazretlere... bilir miydi?
Dışişleri Bakanı Lord Carrington, daha A- Pakistan dost değil miydi, kardeş değil
merikalılar havalanırken bir yumuşak iniş yapı-
miydi?
verdi Ankara'ya..
Yardım mı? Nasıl olurdu? Kendisi himmet-i
Gece onuruna verilen yemekte, durup du-
muhtaç bir dede, nerde kaldı elâleme yardım
rumken bir lâf attı masaya :
ede...
— P j Araplar, sizleri de bizler gibi sev-
mezler değil mi? Canını bunun da bir kolayı düşünülebilir-
di. ingiltere bu konuda destek olabilirdi...
Yenisi başı onaylarken, eski dışişleri baka-
Ne demişler?
nı Gündüz Ökçün sordu :
Asılacaksan ingiliz sicimiyle asıl..
— Neden sevmesinler?
Amerika ile karışık, şimdi de İngiliz sicimi
— Eh ne de olsa bir zamanlar sizler de,
Türkiye'nin dış politikasında bazı ipotekleri bağ-
bizler gibi hükmettiniz bu bölgedekîlere.
!cıma görüntüsü veriyordu...
Birisi çıkıp da :
Şu sıralar, Türkiye'nin yakın komşularıyla
«Sayenizde sevmezler Lord hazretleri» di-
arasının açılmasına yönelik bazı garip işaret fi-
yemezdi elbette...
şekleri de çata - pata ediyordu, durup durur-
Bunu, Batı ile olan tek yönlü hızlı aşkımı-
ken..
zın, nafakasından doğan bir sürtüşmeye bağla-
Örneğin kaynağı meçhul bir Irak haberi
yamazdı.
«— Beş Türk idam edilecek» miş...
Yemek «diplomatik» bir yemekti
Haberin ardından Irak Ordu Günü nedeniy-
Türkiye'den petrol körfezine, oradan da
le Ankara Oteli'ndeki resepsiyonda bir bomba
Hindistan'a uçacak olan Lord Carrington'un
ihbarı.. Polis araması... Kavga... Karakol...
Noel baba torbasında ne vardı?
Tahran'da Türk Hava Yolları bürosunu yak-
Afganistan'a karşı «Pakistan'ı maddî - ma-
mak.
nevi destekleme» planı.
Humeyni'nin demecine kızıp, hangi kaynak-
Bu desteklemeyi, Carter önerisinin ışığı al-
tan geldiği belli olmayan bir öneri ile, büyükel-
tında bir İslâm ülkeleri konsorsiyumu aracılığı
çiliktekilerin eşlerini, çocuklarını gece yarısı ö-
ile güçlendirmek istiyordu.
zel uçaklarla geri çektirmek...
Pekiy ama Türkiye'ye ne getiriyordu, İngi-
liz'in torbası? (Devamı S. 32'de)
de bulunduracak ve gerek Türk ve
Hürriyet gerekse Yuııaıı hava ve deniz kuv-
7 Ekim 1980 Yunanistan'ın NATOy'a dönüşü ele alınıyor vetleri onun emrinde olacak. NATO
' Başkomutanının yardımcılıklarını

General Rogers Ankara'ya ise Türk ve Yunanlı generaller ya-


pacaklar.
Diplomatik gözlemcilerin belirt-
yeni plan getirdi tiklerine göre Amerika, Türkiye'nin
Ortadoğu'daki son gelişmeler İran
• Dün Ankara'ya gelen NATO ve Irak arasındaki savaş nedeniyle
Başkomutanı, havaalanından doğru, stratejik önemnıin artması dolayı-
ca Genelkurmav'a giderek Devlet sıyla direkt bir baskı uygulayamı-
Başkanı Evren'le bir görüşme yaptı. \or. Bu konuda çözüme Amerikan
Hükümeti de, MATO'yu yetkili kıl-
NKARA (Hürriyet) - NATO
A Avrupa Müttefik Kuvvetle-
ri Başkomutanı Orgeneral
NEWYORK'TAKİ GELİŞMELER
Yunanistan'ın NATO'nun askeri
dı. General Rogers'in Türkiye ile
NATO arasında mekik dokunması-
nın gerekçesi, soruna çözüm bul-
Bernard Rogers, Yunanistan'ın NA- kanadına dönmesini sağlamak aıııa-
mak için Türkiye'nin yumuşaması-
TO'nun askeri kanadına dönmesi cıyla NATO Başkomutanı General
nı beklediği yolunda. General Ro-
ve tümüyle Ege sorununun çözümü Rogcıs'in hazırlamış olduğu yeni
gers, açıkça belirtildiği gibi iki ülke.
için hazırlanan «Öneri paketi» ile plaııı Türk Hükümetine kabul ettir-
yi uzlaştırıcı sihirli bir formül ara-
ilgili görüşmelerde bulunmak tizerc mek için 15 gün içinde 3 defa An-
makta. Şu anda herkes Yunan i s-'
dün saat 15.00'de Brüksel'den An- kara'ya gitmesi Yunanistan'da bü-
t a n ı n NATO'ya dönme ümidini Ge-
kara'ya geldi. Rogers, Genelkurmay yük ilgiyle karşılandı.
karargâhında, yapılan resmi görüş- neral Rogers'a bağlamış bulunuyor.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Önümüzdeki yıl Yunanistan'da
melerden sonra, saat 1830'da An- toplantılarına katılan Türk ve Yu-
kara'dan ayrıldı. Rogers'ın Türki- genel seçimlerin yapılacak olması
nan Dışişleri Bakanlarının Pazar yüzünden Yunan sol partilerinin bu
ye'yi ziyareti 3,5 saat sürdü. güııü aralarında yaptıkları dört konuyu istismar etmek için ellerin-
spatlik ikili görüşmelerde Türkiye den geleni yapacaklarına muhak-
NATO Başkomutanı Rogers, özel
ile Yunanistan arasındaki sonuçla- kak nazarıyla bakılıyor Başta PA-
bir uçaklja Etimesgut Askeri Ha-
ra değinilirken, Yunanistan'ın NATO SOK olmak üzere sol partiler, Yu-
vaalanına gelişinde ve ayrılışında
askeri tören yapıldı. Saat 15.00'te ya dönüşü konusuna hiç değinme, nan Hükümetini yıpratma kampan-
Ankara'ya gelen Rogers, doğruca meleri ve sorunun çözümünü doğ- yasını şimdiden başlattılar ve elle-
Genelkurmay Başkanlığı'na gitti. rudan NATO'ya bıraktıklarını açık- rinde koz olarak da NATO mesele-
Burada Devlet Başkanı, Genelkur- lamaları, buna örnek olarak göste- sini bulunduruyorlar. Nitekim dün-
may ve Millî Güvenlik Konseyi Baş- riliyor. kü Yunan basını da Türkmen ile
kanı Orgeneral Kenan Evren'le bir Çeşitli diplomatik çevrelerden ya- Miçolakis arasında cereyan eden gü-
görüşme yaptı. Bu arada, Genel- pılan açıklamalara ve yorumlara lüşmelerden sonra Yunan Hükümet
kurmay karargâhında öteki ilgilile- göre, NATO Başkomutanı General Sözcüsünün «Yunanistan son yıl-
rin de katıldığı bir toplantı yapıla- Rogers, bundan önce General Ha- ların en kritik durumu ile karşı
rak, Yunanistan'ın NATO'nun aske- ig'in planının değişik bir şeklini karşıya bulunuyor» şeklindeki ko-
ri kanadına dönmesi ve buna bağlı uygulamak istiyor. Rogers, planın- nuşmasını ele alarak, «NATO, Tür-
olarak Ege'nin yeni statüsü konu- da Ege'de NATO Başkomutanı, tek kiye'nin planını Yunanistan'a kabul
sunda ayrıntılar ele alındı. komutan olarak bütün yetkileri elin- ettirmek istiyor» demektedirler.

New York'daki Yale Üniversitesi


GÜMYDIN doktorları ilginç bir ameliyat yapa-
rak 17 yaşındaki Kenneth Blount'u
14 Ocak 1980
ölümden kurtardılar. Kafatasma gi-
ren 9,5 santimetrelik çiviyle hasta-
Beynine 9,5 santimlik çivi neye baş vuran Kenneth Bloıtnl,
üç saatlik bir operasyondan sonra

girdiği çividen kurtuldu. Çivinin beynine


girdiği halde genci öldürmemesi
karşısında hayrete düştüklerini be-
halde lirten doktorlar, «Çivi beynin içine
girdiği halde tehlikeli iıiç bir nok-
ölmedi taya rastlaımyjrdu. Genç marangoz
işçisi belkile milyarda bir meydana
gelebilecek mucizeyle ölmedi» dedi-
ler.
Ali ABBUD

20 Ocak 1981

IRAK - İRANSavaşından Kazananlar ve Kaybedenler


Irak-iran savaşı dördüncü ayına girerken, manda dünya kamu oyunun dikkatini bu yöne
gözlemcilerin çoğu bu savaşın çok yakın gele- çekerek meşgul etmek, Orta Doğu anlaşmazlı-
cekte sona ermiyeceği ve giderek her iki ülke ğından uzaklaştırmak ve bu yolla da bölgedeki
ekonomisinin kanayan bir yara gibi yok olma- genişleme politikasını gerçekleştirmektir. Nite-
sına neden olacağı görüşündedir. Bu savaşın kim Golan tepelerini İsrail'e ilhak etmek için
böyle bir faciaya dönüşmesi ABD, Siyonizmin Meclise kanun tasarısı sunmuş, yeni yeni böl-
temsilcisi israil ve AET ülkelerinin işine yarıya- geler elde etmek amacıyla, -özellikle Lı'tani neh-
caktır. Bunun açık delili, sözkonusu tarafların ri - yerli halkı göçe zorlayarak güney Lübnan'a
son derece kaygısız tutumları ve bu ihtilafın acımasız hava akınlarını arttırmış, istila ettiği
halli için herhangi bir ciddi girişimde bulunma- yerlerdeki Yahudi yerleşim merkezlerini geniş-
malarıdır. Savaşın merhale ve hedeflerini özet- letmiş, Gazze ve Batı Kıyısı halkına karşı bas-
lemek için şöyle bir soru geliyor akla; bu sava- kılarını arttırmıştır. Aynı zamanda Irak - İran
şın kazanan ve kaybedenleri kim ve kimler..? savaşı, İsrail'in bölgedeki ana anlaşmazlığın
Savaşın devam etmesinden kazananların sadece Filistin problemi olmadığı yolundaki id-
ve yararlananların başında İsrail gelmektedir. diaları için büyük bir fırsat olmuştur. Gelecekte
Keza, bilinmeyen bir tarihe kadar sürmesi ve ABD ve Batı Avrupa'nın Filistin konusunda her-
her iki ülkenin yıllarca ayakta duramıyacak ka- hangi bir taviz vermesi için İsrail'e baskı yap-
dar enkaz haline dönüşmeleri, israil'i yakından malarının hatalı olacağını, aynı zamanda bölge-
ilgilendirmektedir. Zira, Irak ve iran'ın zayıfla- de yanlız İsrail'in problemler kaynağı olmadığı-
ması İsrail'in ana hedeflerinden biridir. İsrail, nı, Araplar arasında ve Araplar ile komşuları a-
gelecekteki bir İsrail - Arap savaşında Irak or- rasında da köklü anlaşmazlıkların bulunduğu
dusunun kendisine karşı nasıl kullanılacağını gerçeğini vurgulamak için bu savaş iyi bir ol-
inceden inceye hesaplamaktaydı. Buna ek ola- gu (!) olmuştur.
rak Irak, Suriye ordusu için güvenilir ikmal kay- Savaşta kazançlı olan diğer bir ülke ABD-'
nağıdır. İsrail hiçbir zaman Saddam Hüseyin'in dir. Basra körfezi bölgesine tekrar dönmesi için
bu orduyu İsrail'e karşı olmayan bir savaşta ve kapılar kendisine protestosuz, gürültüsüz ardı-
Filistin'in kurtuluşu dışında ezdireceğini hayal na kadar açılmıştır, artık. Hatta bazı arap ül-
bile edemezdi. Böylece Irak rejimi, israil'in üze- keleri topraklarında askeri üsler kurulmasına
rine çökmüş olan kâbusu dağıtmış ve rahatlat- dair ABD'ye vaatte bile bulunmuşlardır. Halbu-
mıştır. ki geçmişte bu gibi düşünceleri planlayanlar ik-
Saddam Hüseyin, Irak'ı Arap Kurtuluş sa- tidardan dahi düşebilirlerdi. Böylece ABD, İran
vaşından ihraç etmekle kalmadı, aynı zamanda ordusunun harekâtı hakkında Irak rejimine do-
Arap Milletine dost olan ve Siyonizme karşı ci- laylı yoldan malumat veren ve bir körfez ülke-
had ilan eden diğer bir kuvveti de (İRAN'I) ez- sinde radarlı casus uçaklarına ek olarak, Sina
meye çalışmaktadır. Geçmişte İsrail'in müttefik Yarımadası, Mısır, Somali, Umman ve israil'de
saydığı, beşeri, askeri ve ekonomik bakımdan askeri üslere sahip olmuştur.
büyük bir güç olan iran, akşamla yatsı arasın- ABD'nin savaştan başka bir kazancı; her
da İsrail'e karşı düşman bir ülkeye dönüşüver- iki ülkenin askeri ve ekonomik güçlerini imha
miştir. Buna göre bu kuvveti, İran'ın siyonizme etmektir, ki bu da apaçıktır. Körfez bölgesinde
karşı ilan ettiği herhangi bir cihada kullanama- bariz olarak tek bir gücün meydana çıkmaması-
aan yok edilmesi İsrail için büyük önem taşı- nı hedefleyerek savaştaki taraflardan birinin
maktaydı. Bu ender fırsatı da israil, Saddam diğerine karşı kesin bir zafer elde etmesini ön-
Hüseyin vasıtasıyla elde etmiş oldu. lemektedir. Hatta bölgede serbestçe hareket
İsrail'in savaştan kârı sadece iki ülkenin elmesi için siyasi boşluk oluşturmaktadır. Irak,
askeri güçlerini kırdırmakla kalmayıp, aynı za-
uzun süre gücünü restore edemiyecek hale gel- ABD'ye sadık bir hükümet kurmak amacıyla
miş, körfezde gerginlik oluşturulmuş ve ABD iran'a karşı kesin bir askeri zafer elde edebile-
de umduğu hedeflerini böylece gerçekleştir- ceğini aklından geçiriyorsa, emperyalizmin böl-
miştir. Aynı zamanda, stratejisini tekrar kurarak ge eğilimini ne olursa olsun herhangi bir Arap
iran'daki karşı - Devrim unsurlarını tahrik etme- gücünün ortaya çıkmasını hoşgörüyle karşılı-
ye yönelmiştir. yamayacağını unutmaktadır. Buna göre İran
Irak - İran savaşından kazançlı çıkan üçün- devrimini cüceleştirmek, devrimle Arap milleti
cü taraf AET ülkeleridir. Arapların baskısıyla arasındaki uçurumu derinleştirmek ve körfezi
Filistin problemini giderek artan bir şekilde des- ABD ağzında yutulması kolay bir lokma haline
tekleyen AET ülkeleri şimdi kendilerini bu yol- getirmek için Saddam iyi bir alet olarak kulla-
da VVashington'dan uzaklaştırıcı baskılardan nılmaktadır.
kurtarmışlardır. Bu da, Brüksel'de yapılan son Irak - İran savaşı öyle planlanmıştır ki; sa-
toplantılarında açığa çıkmıştır. Burada, Orta vaşan her iki ülke tüm maddi dayanaklarından
Doğu promlemine ciddi bir şekilde değinilme- yoksun kalacak ve yakın bir gelecekte askeri
miş, ve Filistin konusunda Avrupa'nın tutumun- ve ekonomik güçlerini restore edemiyecek ka-
da geriye dönüş olmuştur. Evvelce petrol sev- dar zor durumlara düşeceklerdir. Savaş şimdi-
kiyatının durmasından korkarak dünyaya bu sa- ki şekliyle her iki ülkeye de büyük zararlar
vaşı sona erdirmeye gayret ettiğini göstermeye vermektedir. Uzun müddet ekonomik projelere
çalışan Avrupa, şimdi savaşın devam etmesinden sarılmalarını engelleyecek ve devamlı seferber-
en çok yararlanan kendisidir ve savaş sürdükçe lik halinde olmalarını gerektirecektir. Bu da her
de menfaatleri artmaktadır. Mesela Fransa, iki ülkenin gelirlerinin tükenmesi demektir. Her
Irak'ın telekominikasyon şebekesini onarmak i- iki tarafın şimdiye dek uğradıkları takribi zayiat
çin hazır olduğunu bldirmiş İngiltere de adı ge- 40 milyar dolar tahmin edilmektedir. Savaş tüm
çen ülkenin savaş neticesi tahrip edilmiş olan üretken sektörleri kapsadığından ayrıca haya-
petrol tesislerinin onarımı için gereken etüdleri tın normale dönüşmesi için milyarların harcan-
yapmış olduğunu açıklamıştır. Aynı zamanda yı- ması gerektiğinden, zararların tamamının tes-
kılan binalar, fabrikalar, petrol-kimya kompleks- biti imkansızdır.
leri tasfiye tesisleri ve petrol boru hatlarının tek-
Petrol akımının durması endişesiyle, baş-
rar inşası, çok uluslu Avrupa şirketleri için ge-
langıçta telcışlcı savaşı sona erdirmek için çcıba
niş fırsatlar doğurmuştur. Daha önemlisi ABD
göstermiş ise de, Saddam Hüseyin rejiminin
ve Avrupa ülkeleri, mevcut tüm şeylerinin harp
bu husustaki teminatı Batı'yı kaygısız hale ge-
sonucu yokolmasından sonra, savaşan her iki ül-
tirmiştir. Gözlemcilere göre savaşın uzun vade-
kenin askeri araç ve gereçlerinin tekrar dona-
deki hedefi Orta - Doğu'da yeni gerginlik nok-
tımı, ve modern silahların verilmesi için büyük
tası oluşturarak körfez ülkelerinde patlak ver-
kolaylıklar sağlıyacaklarını belirtmişlerdir. Bu
meşi muhtemel olan olayları veya gerginlikleri
harcamalar, bütçelerine açık verecek değil ise
gölgelemektir. Bu da, Suriye'yi bunaltmak ve
de, ellerindeki tüm nakit paralarını alıp götüre-
israil'i rahatlatmak amacıyla Güney Lübnan'da
cektir.
oluşturulan gerginlik noktasının bir diğer ben-
Irak ve İran, ekonomilerini ve askeri güç- zeridir. Bcızı Arap ülkeleri bu bahaneyle ve ko-
lerini karşılıklı ezdiler. Arap milleti de, Irak ve laylık sağlamak adı altında ABD üslerinin ku-
ileride Arcıp ordusu için yedek bir güç teşkil rulmasını kabullenmişlerdir. Bu olay Başkan
edebilecek olan İran ordularını da kaybetmiş- Sedat'ı, tarihte benzerine ender rastlanan ve
lerdir. Böylece körfez bölgesi emperyalist plan- tüm Mısır'ı ABD kuvvetleri için harekat alanı
larına karşı koyacak güçlü bir ordudan mahrum haline getiren kararını vermeye cesaret'enlir-
kalmıştır. Irak - iran savaşı batı için, bu savaşı ıniştir. Diğer gözlemcilere göre Irak - İran sa-
planlıyanlcırın ve yürürlüğe koyanların umduk- vaşının hedefi Arap dünyasını şimdikinden da-
larından daha fazla hedefler gerçekleştirebil- ha fazla parçalamak için bir başlangıçtır. Bu
miştir. İşte bundan böyle, savaşın çabuk sona da, bölgenin tekrar planlanması ve coğrafi tak-
erdirilmemesi hiçte şaşılacak bir şey değildir. simini güden Henry Kissinger'in nazariyesiyle
Eğer Saddam Hüseyin bir an için İran'ı şah mutabıktır. Lübnan olayı da bu komplo planları-
günlerine döndürmek veya İran devrimi yerine nın ilk başlangıcıdır.
Cumhuriyet Ali SİRMEN — Sen kurt ile kuzu öyküsünü biliyor mu-
5 Ekim 1980 sun?
— Evet, hani kurt kuzuya suyumu bulan-
dırıyorsun demiş de.. Sonra da kuzu ne demiş-
BATI YOL GÖSTERİYOR se derdini anlatamamış. Sonunda anlaşılmış ki
«en güçlünün gerekçesiymiş en geçerli olan.»
— Evet işte o.
Türkiye'ye vize uygulayan uygulayana. Ön- — Eee yani?
ce İsveç bu yolu tutmuştu. Stokholm, bir kaç — En güçlünün gerekçesidir geçerli olan
yıl önce başlattığı bu uygulamaya kendine gö- anladın mı?
re gerekçeler ileri sürdü. Pek geçerli gerekçe- Ba soru üzerine konuyu anlamamaya ola-
ler değildi bunlar. Bu sütunlarda İsveç'in uygu- nak var mı?
ladığı vize üzerinde zamanında uzun uzun du- İşte böyle. Batı, Türkiye'den belirli ekono-
ruldu. Türkiye'nin de karşılık ilkeleri gereğince, mik önlemleri almasını istiyor. Türkiye alıyor
hemen İsveç'e karşı aynı uygulamaya girişmesi ve karşılığında bazı şeyler istiyor. Batı dirsek
gerektiği belirtildi. Ne yazık ki, birbirini izleyen çeviriyor. «Dostluk» diyorsunuz, yanıt hazır :
orta-sağ, orta-sol iktidarlar, bu yola girmediler. — Ekonomide dostluk olmaz.
Bu yaz F. Almanya Türkiye'ye vize uygula- Ama, arkasından ekliyor :
yacağını belirtti. Bonn siyasi sığınma isteyenle- — Sen Batı'nın dostusun. Ortadoğu'da bi-
rin artması üzerine bu yola başvurduğunu açık- zim çıkarlarımızı biraz daha kolla.
ladı. Bonn'u Paris izledi, Paris'i Bern izliyor. — Hani ekonomide dostluk olmazdı?
Tanrı bilir, onu kimler izleyecek. Zincirleme bir — Eee bu ekonomi değil ki, politika,
oluşum içinde Avrupa kapıları Türk uyruklulara — Peki sen bana politika faslından biraz
kapanıyor. ekonomik yardım yap.
Gerçekte, uygulama son derecede ilginç. — Yoo! Ekonomi ile politika birbirine karış-
Çünkü uygulama Batı'nın Türkiye'den istek- tırılmaz.
lerinin arttığı bir döneme raslıyor. — Ama sen bana ekonomi diye politik ön-
F. Almanya Türkiye'ye bazı ekonomik öne- lemler öneriyorsun.
rilerde bulunuyor. — O başka şey bu başka şey. Sen daha
— Sen kapılarını yabancı sermayeye aç. bunları anlamazsın.
Onu ürkütmeyecek bir istikrar sağla. Biz rahat- Hep böyle sürüyor konuşma. Batı hep isti-
lıkla yatırım yapalım diyor. yor Türkiye'den. Türkiye sürekli veriyor, karşı-
Hans Dayıya yanıt veriyoruz : lığında Avrupa'nın kapıları kapanıyor yüzüne,
— Peki sen de hani şu bizim AET ile an- biraz kendi çıkarlarını kollasa silah ambargosu
laşmamıza uy da, yurttaşlarımıza kapını aç da geliyor. Türkiye biraz kendi politik ve ekono-
onlar da senin sermayenin benim ülkemdeki mik çıkarlarına dönse, hemen uyarı geliyor.
özgürlüğüne sahip olsunlar senin ülkende. Gerçekte Batı, Türkiye'ye yol gösteriyor.
Karşılık kısa ve kesin. Anlayana sivrisinek saz olduğu bir dünyada,
— Nein! geçmiş iktidarlar davul zurnayı az bulan bir an-
— Neden? lamazlığın içindeydiler.
— Çünkü senin yurttaşların benim ülkem- Türkiye Cumhuriyeti elli yılı aşkın bir süre-
de sorunlar doğurur. dir, bunca yanlışa, bunca darbeye karşın ayak-
— Peki senin sermayen benim ülkemde ta ise, bunu Batı'nın Osmanlılara yıllarca gös-
sorun doğurursa? terdikleri yolun ne olduğunu, gören, anlayan
— O senin sorunun. ve kurt - kuzu öyküsündeki kuzu rolünü kabul-
— Öyleyse, benim işçilerin doğuracağı so- lenmeyen bir önder ile onun çevresinde kenet-
runlar da beni değil seni ilgilendirir. O zaman lenen bir kadro ile ulusa ve onun kurtuluş ha-
sen de bana karşı bu itirazı ileri süremezsin. reketine borçludur.
— Sürerim. Önderin adını, hareketin tarihini belirtmeye
— Nasıl sürersin? gerek yok sanırız.
DÜNYA Atilla İLHAN
2 Temmuz 1978

OSMANLI ARAB'I SÖMÜRDÜ MÜ ?


Türk - Arap ilişkileri üzerindeki konferan- KOSKOCA BİR İNCELEME ALANI
sa beş ülkeden seksene yakın bilim adamı ka- Türkler kendi aralarında söyler durur : Ya-
tılmış, 30 dolayında bildiri sunulmuş. Sadece hu kardeşim biz Arap topraklarında sömürgeci-
şu, sayılar bile, Türklerle Araplar arasındaki lik filan etmedik... Bunun yaman bir kanıtı da
ilişkinin ne kadar güncel, nasıl gündemde oldu- var : Her sömürgeci ülke, sömürdüğü yerleri
ğunu göstermeye yetiyor. Ben, hanidir sorun tamtakır bırakır, kendisi semirir. Eh dinini se-
üzerinde durduğumdan, konferansla ilgilendim. ven söylesin, İmparatorluğu yitirdikten sonra,
Sonunda bu türden toplantıların ilerde de yapıl- Anadolu'da öyle semirmiş bir hal var mıydı?
masının kararlaştırıldığını, hatta bunların örgüt- Yoktu elbet, Anadolu'nun durumuyla, Mısır'ın,
lenmesi için Ankara'da sürekli çalışan bir ko- Suriye'nin ya da Libya'nın durumu arasında
mite'nin kurulmasının uygun görüldüğünü bili- benzerlik açıktı : Onlar da çıplak ve açtılar, biz
yorum. Başlangıç için, hiç de fena sayılmaz. de. Emperyalizm, Arapları kendisi sömürebil-
mek için düşmanlıklarını Türklere tercih ettirdi,
Fakat asıl güzel olan, toplantıda sunulan
bu arada tutabildiği kadar yükünü tuttu. Şimdi
bildiriler : içlerinde öyleleri var ki, sorunun hem
Arap ülkeleri birer ikişer bu gerçeğin farkına va-
Arapları, hem Türkleri ne kadar derinden meş-
rıyorlar : Bir süre önce Kaddafi'nin, Libya'da
gul ettiğini gösteriyor. Hele yayınlanan bildiri-
ciddi bir kültür devrimine giriştiğini tartışmıştık,
de aşağıdaki satılan okumak, yine ister iste-
okullar da Türkleri sömürgeci gösteren öğreti-
mez, çok daha önce size bu köşede aktardır
me bir son vermeye çalışıyordu. Bu defa, kon-
ğım Mustafa Kemal Paşa'nın bazı 'gizli' demeç-
lerine aldı götürdü. Hatırladınız değil mi? Hani feransta konuşan Cezayir'in eski Ankara Bü-
Kemal Paşa, Kurtuluş Savaşı'nın başında, önce yükelçisi Ahmet Tevfik El Medeni de, bakın ne
Suriye ve Irak'ın ulusal güçleriyle kurtulmaları demiş :
gerektiğini söylüyor, sonra da gerekirse Türki- «...Müslüman Türkler tarihte Arap ülkele-
ye'nin bu ülkelerle bir federasyona gidebilece- rinde sömürgeci olarak bulunmamışlardır. Düş-
ğini açıklıyordu. Hatay sorunu sırasında söyle- manlarımız, Osmanlı'nın Cezayir toprağında bu-
diklerini de düşünmedim değil : Ne demişti Ke- lunmasını sömürgecilik vurgunculuk ve istis-
mal Paşa, «Ben Hatay'a geçer, Fransız emper- marcılık olarak göstermişlerdir. Bu iddialar as-
yalizmine karşı kurtuluş savaşı örgütlerim. Bu- la doğru değildir.»
nu Suriye için de yaparım. Çünkü, Fransızlar Doç. Salih Özbaran ise, soruna başka bir
bağımsızlık konusundaki sözlerini tutmamakta- yanından yaklaşıyor : «...Osmanlı İmparatorlu-
dırlar». Bunlar Atatürk'ün kendi sözleri. ğumun Arabistan Yarımadasındaki görüntüsü
şimdiye kadar birkaç küçük araştırmaya konu
Şimdi bir de toplantı sonundaki bildiriden
olmuşsa da aydınlığa kavuşturulamamıştır. Os-
şu satırları okur musunuz : «Türk ve Arap ulus-
manlı'ların Arabistan'a getirdikleri yönetimin
ları, yalnızca teknik, kültürel ve ekonomik işbir-
niteliğini, sosyo-ekonomik yapıyı, o dönemler
liği yapmakla kalmamalı, bölge ve dünya barı-
için zenginleşmeye başlayan Türk arşiv kay-
şı için birlik, birbirlerinin davalarına destek ve
naklarına dayanarak ortaya koymaya başlamak
dayanak olmalıdır .» Daha büyük, daha geniş ve
mümkündür.»
ayrıntılı bir iş ve güçbirliği için, bu hiç kuşku-
Bir kere, gerek Arap gerek Türk tarafının
suz önemli bir adım sayılır. Bundan sonraki a-
dımlar, elbette, yıllarca emperyalizmin Türkler değindiği üzere, bu sorunun üzerine gitmek
ve Araplar arasına ektiği ayrılık tohumlarını a- şart. Kefere elbette Türkler Arapları sömürdü
yıklamak doğrultusunda olacaktır.
Afrika'nın kara derilisi mi? Yoksa pek uygar, pek
Cumhuriyet İlhan SELÇUK akıllı, pek üstün, ve de efendim insanlığın nazar bon-
8 Şubat 1981
cuğu Avrupalı mı? Birinci Dünya Savaşının dinami-
tini geri toplumlar mı ateşlediler? İkinci Dünya Sava-
sının fitiline kibrit çakanlar Üçüncü Dünya ülkeleri
GERİLİKLE DELİLİK mi? 1929'da patlayan kapitalizmin bunalımını milyon-
larca insanın canı pahasına dünyaya ödeten devletler
on günlerde Batılı uzmanlar dünyanın iyice ka- gezegenimizin uygarları değil mi? 1973 ten bu yana
S rıştığını ve daha beter olacağını söylüyorlar.
Herkes saygıyla ve kaygıyla dinliyor. Önemli
önüne geçilemeyen Amerikan bunalımı en sonunda
eski Holivut oyuncusu Reagan'ı Beyaz Saray'a oturt-
adamlar çok bilmişcesine başlarını sallıyorlar; sıra- madı mı? Şimdi bu aktör diyor ki :
dan kişiler burunlarını kaşıyorlar. Gözler dönüp do- — Nötron bombası yapacağım, atacağım...
laşıp Ortadoğu'ya yöneliyor; çoğu kişinin ağzından «At ulan, atmazsan hatırım kalır» demek gelmi-
öfkeli sözler dökülüyor : yor mu insanın içinden? Bu kafayla sen atom bomba-
— Arabi çorabı başımı/a bela kesildi... sı da atarsın, nükleer bomba da atarsın, nötron bom-
— Körfez'i savunmak gerek. . bası da atarsın; Humeyni'ye kızarsın... Oysa Humey-
ni'nin sakalına kurban ol!...
— Ah o Humeyni yok mu?
Böyle dönemlerde ortalığı toz duman kaplar, pro- Yetmiş yaşında boyalı saçları ve matruş çehre-
pagandanın havan toplan çalışmaya başlar. Beviıı yı- siyle ortaya çıkıp dünyanın tozunu atmaya kalkan-
kama makinelerinin uskurları fırıldaklaşırlar. Az ge- Reagan'a bozulacağımıza neye takılıyoruz?
lişmiş toplumlardaki hınk deyiciler Batıdan esen — Petrol fiyatları dengeyi bozuyor.
rüzgârların horozları gibi ötüp durduklarından, gece Peki, hani «serbest rekabet, serbest piyasa» dün-
mi bastırıyor, gün mü işiyor belli olmaz. Biziır. T ü r ya ekonomisinde en geçerli kuramı oluşturuyordu?
kiye'de tatlısu aydınları Basra Körfezi'ııin kaygısına Arap, petrolün fiyatını artırıyorsa, Amerikan petrol ki-
düşüp ahkâm keserler. Oysa Körfez eski Körfez'uir. ralı neden daha ucuza satıp piyasayı kırmıyor? Fi-
Taaa Birinci Dünya Savaşında uğruna yüzbinlercc yatlar dengesi en iyi düzeyini serbest rekabette bul-
Türk'ün kanım akıttığımız Bağdat, Basra ve Arap duğuna göre Arap şeyhine kızmak neden?
çölleri için yine mi Türkiye'nin başı belaya sokulacak? •
diye kimse öfkelenme/ de Humeyni'nin sakalına bo- Dünyanın ciddi gibi görünen çoğu sorununda dan-
zulmak çağdaşlık sayılır. Sanki yeryüzünde Humeyni' galaklık felsefesi uluslararası politikanın mantığım
den başka kızılacak adam yokmuş gibi Şiî imamının oluşturur. Amerikanın bugünkü tüketim ekonomisi
Ortadoğu'da Amerikan çıkarlarının tekerine çomak dünyanın doğal zenginliğini somürüyor; bunun üstü-
sokması bizi neden tedirgin eder? ne Almanya'yı Japonya'yı da koydun mu gezegenimi-
Bir de madalyayı tersine çevirip düşünmek yok zin tüm kaynaklarının hesabına girmek gerekir. Bu
mu? bozuk düzeni Tanrının vergisi sayan ziıttürükler de
Evet, Ortadoğu'da Arap çorap vardır; Asya'da Ye yoksul halklar başkaldırdıkça öfkelenirler.
cüç Mecüç ayaklanmıştır. Afrika'da bir dudağı yerde — Susun, yerinizde oturun, kurulu düzeni bozma-
bir dudağı gökte zenciler çizmeden yukarı çıkıp bevaz yın, dengeyi sarsmayın, soııra savaş çıkar...
egemenlere kafa tutmaya başlamışlardır. Dünyanın Üçüncü Dünya'da gerilik; uygar sayılan dünyada
kurulu düzeni bozuluyor diye ağlamak bize mi dü- delilik vardır. Böyle dünya dü/eni olmaz, olmuyor.
şer? Hem yeryüzünün başına 20 inci yüzyılda iki dün- Böyle dünya düzeninin kaygısı da saygısı da bize mi
ya savaşını kim sardı? Yemen göllerindeki Arap mı? düşüyor?

diyecekti. Ama Kaddafi'nin de altını çizdiği Çi- Bakhit şöylece özetlemiş : «... Araplarla Türkle-
zere, Osmanlı İmparatorluğumun, pekala, E- ri bir araya getiren komşuluk, coğrafi konum-
meviler, Abbasiler gibi bir İslam İmparatorlu- dan da öte, uluslararası ulaşım köprüsü olması
ğu sayılması da garçeği deyimleyebilir. Sonuca bakımından önemlidir. Ne var ki, Türkiye çeşit-
bakarsanız, (onlar da çulsuz, biz de) gerçek li paktlara üyedir. Bunun açıklığa kavuşması,
budur : Türkler, Araplar'ın aleyhine gelişseydi, Türkiye'nin arap dünyasına politikasını açıkla-
elbette, Batılı emperyalizmin iddiasında bir doğ- ması gerekir.»
ruluk payı arayabilirdik. Sizi bilmem ama ben Ahmet Bakhit'in yan-
Şu halde, genç bilim adamlarına, işte kos- lış söylediğini ileri süremem. Çok yakın bir ta-
koca bir inceleme ve araştırma alanı. rihe kadar Türkiye'nin bölgede İran ve İsrail'le
DfŞİŞLERİ'NİN GÖREVİ iş ve güçbirliği yaptığı herkesin belleğinde du-
Yalnız, Türk-Arap yakınlaşmasında, Arap- ruyor. Türk dış politikasına düşen görev, Arap-
ları rahatsız edebilecek bir nokta olduğunu hiç lar'ı (giderek bütün Müslüman ülkeleri) Müslü-
gözden uzak tutmamalıyız. Bunu da sanırım, manlığı anti-emperyalist bir yorumla ele aldığı-
Amman Üniversitesi Tarih Profesörü Ahmet na inandırmak olmuyor mu?
Kapalı Kapılar SELÂM İLE ( B a t t a n b S. 3'de)
(Baştarafı S. 25'de) 8. îktibas'ın yayınlanmaya başlandığı tarihin de
önemine değinen okurlarımız vardır. Anarşinin olanca
Ah şu kapalı kapılar yok mu, şu kapalı ka- hızıyla sürdüğü, kaldırılan tozdan etrafın görülemediği
pılar... günler sonrası yayınlanmaya başlaması da bir önemli
Kimbilir neler dönüyordur ardında... ihtiyaca cevap verme niteliği taşımaktadır.
Kapı deyince aklımıza geldi... Elinde silahı, gözü dönmüş, öldüreceği karşıt fik-
Bir başka kapalı kapı ardında, son günlerin rin adamını arayan insanların, tedirginlik doğurduğu
\ e kimsenin kimseye söz söylemeye ve dinletmeye gü-
konusu AP - CHP koalisyonunun kapısı da ka- cünün yetmediği günlerin ertesinden îktibas'ın yayın-
panıverdi Demirel tarafından... lanması, tansiyonu inmiş, heyecanı dinmeye yüz tut-
Önce İhsan Sabri Çağlayangil, Ecevit'e çıt- muş ve söz. dinlemeye ihtiyâcı olduğu günlerde insanı-
lattı üstü kapalı bir biçimde. mıza düşünerek, konuşarak, değerlendirerek ve doğ-
«Beyefendi ben Süleyman Bey'in kafasının ru yargılara varmasına yardımcı olarak bir ışık tutu-
cu olmuştur. Bu haliyle de iktibas insanların, ancak
içini iyi bilirim. Sizin bu diyalog tekerleminizin düşünerek ve doğruları arayarak bir yere-daha iyi
altında 'red' cevabı yatıyor, bilesiniz.» bir yere-varabilecegi gerçeğinin hatırlanmasına vesile
Sonra Demirel Genel İdare Kurulu üyeleriy- cl muştur.
le yaptığı söyleşide şöyle dedi : Sömürülmekten kurtulmuş, sömürmekte gözü ol-
— Şu anda bir AP - CHP ortaklığına gir- mayan bir dünya görüşüne sahip insanlar olmaya her
menin yararı yoktur. Ecevit'ı'n aklı şimdiye ka- zamankinden fazla ihtiyacımız vaıdır. Bu da ancak
b ı rl iktelik-doferular üzerindeki birliktelik» le gerçek-
dar nerçjeydi?
leştirilebilir.
Meraklılar sordular : Bize her vesile ile yardımcı olmaya çalışan okuyu-
— İyi ama muhtıra, pardon mektup? cularımıza huzurunuzda teşekkür etmek ve ilgilerinizin
— O mesele kapanmıştır, mektup bir tarih devamını dilemek istiyoruz.
olmuştur. Aklınızdan bile geçirmeyin. F H A N P E T K O L Ü
Önümüzde birçok önemli meseleler var, o- (Baştarafı S. 8'dal
nu düşünelim... 6 — İran petrolü daha karışık teknik ve iş-
— Komutanlarla ne görüştünüz? gücüne ihtiyaç göstermeden kolayca çıkarıla-
— Türkiye, bir emrivakî ile karşılaşırsa, ge- biliniyordu.
nel durum nedir, ne yapılabilir diye. uzun uzun 7 — En önemli konusu ise, İran petrolünün
bunu konuştuk, dış meseleleri konuştuk... üretimi, işlenmesi, paazrlama ve satış işlemle-
Anlaşıldı... rinin tümünün İngiliz hükümetinin denetimi al-
Demirel, CHP - AP koalisyonunun kapıları- tında bulunmasıydı. İngiltere ve dolayısıyla İti-
nı kapatırken, çok daha büyük koalisyonların lef devletleri, bu durumdan faydalanarak İran
kapılarıyla meşguldü... devletinin program ve isteklerine aldırmadan
Dışa dönük, süper politikaların ateş ve ba- — İran petrol kuyularını aşırı vaziyette faaliye-
rut kokan koalisyonlarıyla... te tabi tutup elde ettiği gelirin tümünü bir ku-
ruş İran'a ödemeden kendi ihtiyaçları yolunda
harcıyordu. İran-İngiliz Petrol Şirketinin yöneti-
İKTİBAS cileri İran devleti görevlilerinin doğrudan isteği-
ARAŞTIRMACI!.ARA ne rağmen, petrol şirketinin üretim ve pazarla-
KİTAP VE ması hususunda imtiyaz mektubunda sarahat-
MAKALELER la zikrolunmasına karşın, kendi tükettikleri pet-
LİSTESİ
rol karşılığını ödemek için şirketin defterlerini
40,— TL.
İran devletine göstermeden kaçırmışlardı. Böy-
NOT KAÇ ADET İSTENİ
YORSVO KADARLIK POSTA lece İtilaf devletleri, İran kuyularından ürettik-
PULUNU ADRESİMİZE GÖN leri aşırı petrolü, İran'ın diğer tabii varlığı ya-
DERMEK SURETİYLE TE nında yağmalayarak, kendi savaş araçlarının
MİN EDİLEBİLİR. giderlerinden düşürmeyi oldukça başarabilmiş-
SİPARİŞ ADRESİ : lerdir. Diğer bir deyimle İran milleti, kıtlık, açlık
P. K. 265 ve sosyal refahtan yoksun olduğu halde İtilaf
YENİŞEHİR/ANKARA devletlerinin savaş giderlerini karşılamağa mec-
bur olmuşlardır.
Cumhuriyet
8 Ekim 1980
OLAYLARIN A R D I N D A K İ GERÇEK
ON ay vc haftalar içinde
S NATO Başkomutanı Orge.
neral Bernard Rogers'ın
ROGERS Yunanistan arasındaki yetki ve gö-
rev paylaşımı, artık NATO çerçe-
vesini aşnuş, dalıa geniş ufuklu bir
Türkiye'ye sık.sık gelip gittiği iz-
lenmektedir. Bir tür «mekik diplo.
masisi-.ı sayılması gereken bu yönte-
PLÂNI anlam kazanmıştır. Çünkü Türki-
ye'nin elinde Lir koz bulunmakta,
dır. Yunanistan Ankara'yı bir yan-
min oluşturduğu sonuçlan kamu- dan AET çerçevesinde bir yandan
oyu merakla bekliyor. Avrupa Konseyinde, bir yandan Ege
Yüzeysel açıdan bakılınca Gene- ve K ı b n s sorunlannda köşeye sı-
ral Rogers'in çabası Yunanistan'ın denetimi altında bulunduğu görül- kıştırmaya çalışmaktadır. NATO1
NATO'nun askerî kanadına dönüşü- dü. Kıbns çıkarması nedeniyle ATİ- askerî kanadına Yunanistan'ın yeni-
nü sağlayarak örgütün Güneydoğu NA'rnn, NATO'nun askeri kanadın, den alınmasına Ankara hangi ko-
kanadındaki çatlağı onarmaktır. dan ayrılmasıyla durum kendiliğin- şullarla «evci» diyecektir? Eski
Olay bu yanıyla antlaşmayı güçlen- den değişti. Türkiye yeni bir konum Dışişleri ve Savunma Bakanı Ha-
dirmek, savunma ve işbirliği ke. içine girdi. NATO örgütlenmesi fnn Esat Işık bu konuda bir açık-
siminde sağlığa kavuşturmak ama- kapsamında Ege Denizinde ve gök- lama yaparak, «General Rogers bi.
cını taşımaktadır. 1974 Kıbrıs çı- lerinde Türkiye'nin çıkarlarına ters zi yeni ödünlere iknaya çağırnıama-
karmasıyla NATO'nun askerî kana. dtişmiyen yeni bir düzen oluştu. lı. Ege'de aşırı hırçınlıklarla dire-
dmdan çekilen Yunanistan'ın dönü- Şimdi, Yunanistan'la Türkiye ara- nen Yunanistan NATO'ya döndük-
şü, altı yıldan beri süregelen boş- sındaki sorun şudur : ten sonra makul olmaya ikna edi-
luğu dolduracaktır. lemez.» Ege'de Türkiye ile Yunan-
Yunanistan NATO'yu Ege'deki
Ne var ki, Türkiye açısından ola. 1974 statüsüne yakın bir düzenle- istan arasındaki ilişkileri Yunanis-
yııı başka anlamlan da vardır. 1974 meyle girmek istemektedir. Türkiye tan NATO askerî kanadına yeniden
yıluıda Kıbrıs çıkarması nedeniyle ise NATO'nun gereklerini hesapla- girdikten sonra düzenlemeye yönel-
Türkiye - Yunanistan gerilimi bir makla birlikte 1974 statüsünün hu- mek bu konuda elimizde bulunan
savaş tehlikesinin smırlanna yak- kuksal bir dayanağı olmadığını bil- öncelikleri yitirmek anlamına gele-
laştığında NATO'nun Ege denizinde mekte vc ulusal çıkarlarımıza tersi cektir.
ve gfiklerdekl düzeni ulusal çıkar- düşıniyecek, yeni bir düzenlemeyi NATO Başkomutanı Bernard Ro-
larımız açısından bir sorun olarak öngörmektedir. gers'in «öneriler paketi» önümüzde,
gündeme girmişti. Bu kapsamda Ege'nin sularında vc göklerindeki ki günlerin gelişmeleri içinde ay<
bölgenin gereksiz yere Yunanistan NATO örgü!İtilmesinin Türkiye ve dmlığa çıkabilecektir.

GÜNAYDIN Türkiye
24 Ocak 19S0 9 Ekim 1980 TAHRAN (REV A.A.)
— İran Başbakanı Muhammed
Yugoslavya "Sovyetlerin Ali Recai'nin askeri yardım teklifi-
ni reddettiği bildirilmiştir
bize saldıracağı yok, bu İRAN Tahran rfcıdyosuna göre, Başba-
kan Recai ile Sovyet Büyükelçisi
Batılıların vehmidir,, RUSYA'NIN Vladimir Vinogradov arasında dün
gece yeralan toplantıda, büyükelçi,
Bclgrad'da bulunan Batılı gazete- İrana askeri yardım yapmaya hazır
ciler, Dışişleri Bakanlığı adına
Basın Merkezi nde düzenlenen top- ASKERİ olduklarını bildirmiş, ancak Recai
Moskova ile Tahran arasında sağ-
lantıda, toplantı sözcüsü «Yabancı lıklı ilişkiler bulunmaması nede-
güçler, Yugoslavya'yı işgal edecek-
mi?» şeklinde soru yağmuruna YARDIMINI niyle, bağımsızlıklarını kremlin'
den gelecek yardımla değiş tokuş
tuttular. Yugoslavya Dışişleri Ba- etmeye hazır olmadıklarını» söyle-
kanlığı Sözcüsü Ulusal Savunma
konulu» toplantıda sorulan bu som-
REDDETTİ miştir. Vinogradov, Sovyetler Bir.
liğinin'de îran ile ortak dış sıva-
lara şu karşılığı verdi : «Yabancı seı görüşlerine sahip olduğunu ve
güçlerin, özellikle Sovvetler'in Yu- İran devrimine saygı duyduğunu
goslavya'yı işgali asla söz konusu belirtmiş, ancak ülkesinin İran'a
değildir. Bu Batılıların bir vehmin- teklif ettiği silah çeşitlerini açıkla-
den ibarettir.» mamıştır.
SAYIN OKUYUCU,
Bu sütunlarda sizlere her sayımızda Dergimizde yaptığımız hizmetin bir başka çeşidini
yapmaya çalışacağız. Belki buna dergi ile yapmaya çalıştığımızı tamamlama gözü ile bakılabi-
lir.
Her sayımızda önemli gördüğümüz kitap ve makaleleri sizlere kısa da olsa tanıtmaya gay-
ret göstereceğiz. Birkaç satırlık tanıtma cümleleri ile muhakkak herşeyi söyleyemeyeceğiz. Fa-
kat kitap veya makaleyi kimliği ile tanımanıza yardımcı olacağımızı sanıyoruz. Ve bunların
okunmasında yarar umuyoruz.
Bize bu konuda da yardımcı olmanızı diliyoruz.

BU SAYININ KİTAP VE MAKALELERİ İLE KAPSAMLARI HAKKINDA KISA BİLGİLER.


I OSMANLI DEVLETİNİN YIKILIŞINDA YEMEN SAN OLMANIN, İSLÂM OLMANIN BİLİNCİ SİZ-
İSYANLARI : DOÇ. DR. İHSAN SÜREYYA SIRMA DE GELİŞSİN VE EMPERYALİZMİ BİR KERE
1 CİLT, DÜŞÜNCE YAYINLARI, 1. BASKI, 1980 DAHA TANIYIN, UNUTMAMACASINA...
İSTANBUL. j SOĞUK SAVAŞTAN YUMUŞAMAYA : HALUK
UZUN ASIRLAR İDEOLOJİK BAĞLARIN AYNI GERGER, 1 CİLT, IŞIK YAYINCILIK, 1. BASKI,
HUDUTLAR İÇİNDE BERABER BULUNDURDU- 1980, ANKARA.
ĞU YEMEN İ COĞRAFYASI. İSLÂM ÖNCESİ TA- ULUSLARARASI İLİŞKİLER KÜRSÜSÜ MENSU-
RİHİ. MEDENİYETİ, EMPERYALİSTLERİM TA- BU OLARAK YAZAR HUKUKÎ TERİMLERLE
SALLUTLARINI, BERABERLİK ZAMANIMIZDA- ULUSLARARASI İLİŞKİLERİN ÜZERİNE OTUR-
Kİ GÜNLERİNİ, KOPMAYA YOL AÇAN GEREK TULMAYA ÇALIŞILDIĞI KAVRAMLARI BELİR-
OSMANLI İDARESİ'NİN GEREK YEMENLİLE- LEMEYE, KURAMLARI TANIMLAMAYA VE KO-
RİN İSLÂM'A UYGUN DÜŞMEYEN DAVRANIŞ- NUYA İLGİ DUYAN OKUYUCUYA EMPERYA-
LARINI BU KİTAPTA TAFSİLÂTI İLE BULABİLİR- LİST BATI İLE SOSYALİST BLOKUN ULUSLARA-
SİNİZ. BUGÜN BİRBİRİMİZDEN IRAK DA KAL- RASI İLİŞKİLERİ KENDİ NORMLARI ÎLE NASIL
MIŞ OLSAK YEMEN BİZlM, MÜSLÜMANLARIN ŞEKİLLENDİRMEK İSTEDİKLERİNİ ANLATIYOR.
ÜLKESİDİR. ONU TANIMAYA ÇALIŞSANIZ. KEN BATI'NIN GÜDÜMÜNDE ULUSLARARASI İLİŞ-
DİMİZİ TANIMAYA ÇALIŞMIŞ OLURSUNUZ. KİLERİN NASIL YÜRÜTÜLDÜĞÜNÜ BİLMEK
I İMAMIN ÖLDÜRÜLÜŞÜ : BARNEY DESÂÎ CAR İSTEYENLERİN OKUMASI GEREKLİ BİR ESER.
DİFF MARNEY, ÇEV : VEDAT ERGÜN, 1 CİLT< YOL AYRIMI : KEMAL TAHİR, 1 CİLT, SANDER
YERYÜZÜ YAYINLARI, 1. BASKI 1980, İSTAN- YAYINLARI, 1. BASKI 1971, İSTANBUL.
BUL. T '

ESERİN YAZARINI İLGİ ÇEKİCİ GÖRÜŞ VE


EVET. BİZE ÇOK UZAK BULUNAN VE BELKl
YARGILARIYLA ÇOK İNSAN TANIR. BU ESERİ
BAZILARIMIZIN HARİTADAN ANCAK HATIR
DE YAZARIN ROMAN TÜRÜNDE YAZILMIŞ BİR
LAYABlLDlĞİ EMPERYALİSTLERİN «KARA
YAKIN TARlH MUHASEBESİDİR. YAZAR NİCE
KIT'A. DEDİKLERİ KIT'ANIN EN GÜNEYİNDE
GERÇEKLERİ BECERİLİ BİR USTALIKLA AN-
GÜNEY AFRİKA'DA BİR AVUÇ SÖMÜRÜCÜ BE-
LATIYOR VE 4 MİLYON KİLOMETRE KARE BÜ-
YAZIN. ORA YERLİLERİNE VE ÖZELLİKLE
YÜKLÜĞÜNDEKİ BİR KOCA DEVLETİN - OS-
MÜSLÜMAN OLANLARINA NELER YAPTIKLA-
MANLI DEVLETİ LOZAN'DA NASIL BÜTÜN
RINA DAİR HABERLER VERİYOR KİTAP. ON-
BORÇLARININ KABUL EDİLEREK, TEREKESİ-
LARDAN BİRİNİN BAŞINA GELENLERt ANLA-
NİN REDDEDİLDİĞİNİ ANLATIYOR. YENİLEN-
TIYOR, BUNDAN ÇIKARACAĞINIZ SONUCU
LERE BİLE NASIL CÖMERTÇE PAYLAR DAĞI-
MİLYONLARCASININ ÜZERÎNE TEŞMİL EDE-
TILDIĞINI (S 436) VE DAHA NELERİ ANLATI-
BİLİRSİNİZ. VE ÖĞRENİN DÜNYANIN ÖBÜR
YOR. BU ESER MUTLAKA OKUNMALI ANLAT-
BUCAĞINDA SÎZİNLE AYNI İNANCI PAYLAŞAN
TIKLARI BİLİNMELİDİR KÎ HALlMÎZİ ANLA-
LARIN BAŞINA GELENLERİ... ÖĞRENÎN Kî İN
MAK KOLAYLAŞSIN

BU SAYIDA İKTİBAS YAPILAN DIŞ BASIN HAKKINDA KISA BİLGİLER

DAILY MAİL GÜNLÜK GAZETF İNGİLİZCE İNGİLTERE


ELBAAS GÜNLÜK GAZETE ARAPÇA SURİYE
FOREIGN AFFAIRS ÜÇ AYLIK DERGİ İNGİLİZCE ABD
ITTILAÂT GÜNLÜK GAZETE FARSÇA İRAN İSLAM CUMH.
OKUYUCUNUN DİKKATİNE!.

Derginizi beğeneceğinizi umuyoruz. Dalı ı da beğenilecek duruma gelmesi elbette sizin ilgilerini-
ze bağlıdır.
Belirtmek istiyoruz ki, Türkiye'de veya bir başka ülkede olunuz herhalde okuduğunuz bir gazete
veya dergi olmalı. îşte okuduğunuz gazete veya dergide sizin için önemli olan bir yorum, haber röportaj,
makale veya bir başka yazıya rastladığınız Y3 «— Bunu başkaları da okumalı!.» dediğiniz türden her
yazı ve fotoğrafı derginize gönderiniz. Ki sizin beğeninizi kazanan ve önemli gördüğünüz bir yazıdan
diğer okuyucularımız da yararlansın, bilgisi olsun.
Bize göndereceğiniz kupüre bir not ekleyerek lütfen

Gazete veya Derginin Tam adı :


Gazete veya Derginin Tarihi :
Gazete veya Derginin Yayınlandığı Ü l k j Adı:
Gazete veya Derginin Yayınlandığı Şehir Adı :
Gazete ise Numarası, Dergi ise Sayısı :

'nı da bildiriniz Ve klişe'sinin yapılabilmesi için iç sahifelerde en az 2 - 3 cm. uzunluğunda basılmış


isim karakterini taşıyan gazete veya dergi isim yazısı'nı keserek gönderiniz
Gönderdiğiniz kupür hangi dilde olursa olsun tercüme edilir ve uygun bir zamanda yayınlanır.
Yeter ki yayınlanmaya değer bulunsun.
Evet, siz sayın okuyucularımızdan hangi dilde olursa olsun, dergimiz İKTİBAS'ta yayınlanması
için kupür istiyor, bekliyoruz. Okuyucularımız arasında bilgi beraberliği oluşsun ve diyalog kurulması
kolaylaşsın. Olayların, problemlerin nedenleri hakkında ortak bilgisi olanların ortak çözümlerde bir-
leşmesi kolaylaşacaktır. '
Ülkemiz insanının buna büyük ihtiyncı vardır. Hep birlikte gerçekleştirmeye çalışalım.
Teşekkür ederiz.
YÜZLERCE GAZETE VE DERGİYİ
OKUYAMAZSINIZ;

ONBEŞ GÜNLÜK BİR SÜRENİZ OLSA BİLE.


OYSA SÜRELİ YAYINLARIN ÇAĞDAŞ KİTLE
İLETİŞMİ VE BİLGİ AKTARIMINDA NE DEĞİN
ÖNEMLİ OLDUĞUNU HEPİMİZ BİLİYORUZ.
ŞİMDİ «İKTİBAS» BÖYLESİNE ÖNEMLİ BİR
GÖREVİ YÜKLENİYOR.
'İKTİBAS, SÜRELİ YAYINLAR
TARAMA DERGİSİ' YERÜ, YABANCI
YÜZLERCE GAZETE VE DERGİYİ HER ONBEŞ
GÜNDE BİR

AYAĞINIZA GETİRİYOR.

ABONE OLMAKTA GECİKMEYİNİZ.


1 YIL ABONE - 24 SAYI - 750,— T L
6 AY ABONE - 12 SAYI - 400,— T L

POSTA ÇEKİ NO :
124427

HABERLEŞME
P.K. 1071
YENİŞEHİR - ANKARA

İKTİBAS
süreli yayınlar tarama dergisi

You might also like