You are on page 1of 5

Aliağa Tarihi:

Aliağa, tarih boyunca insanlık tarihinin en önemli uygarlıklarının kurulduğu Aiolis bölgesinde
kurulmuştur. Tarih içinde birçok uygarlık bölgede var olmuştur. Aiolis kentlerinden Kyme ve Myrina,
günümüzde Aliağa ilçe sınırları içinde yer almaktadır. Aliağa, Osmanlı döneminde bir çiftlik
halindeyken süreç içinde küçük bir köye, Cumhuriyet döneminde 1937’den itibaren bir balıkçı
bucağına dönüşmüştür.

Aliağa, 1960’lı yıllarda hayata geçirilen 1. beş yıllık kalkınma planı uyarınca sanayileşme için uygun yer
olarak seçilmiş ve bu tarihten itibaren sanayi kimliği ile öne çıkmaya başlamıştır. Bu yıllara kadar
Menemen’e bağlıyken, 1982 yılında İlçe statüsüne kavuşmuştur

Arkeologların yaptığı kazılar ve arkeolojik bulgulardan Aliağa’nın bulunduğu bölgede ilk yerleşimlerin
İ.Ö 3.500’lü yıllarda olduğu anlaşılmaktadır. Tarih içinde Aioller belgeye gelmiştir. Kyme, Myrina,
Gryneia, Pitane gibi tarihi kentler Aliağa bölgesindedir. Bizans’ın iç dinamiklerinden kaynaklanan
sorunlar, Arap akınları ve doğal afetler bölgenin tarihsel sürecinde önemli değişikliklere neden
olmuştur. 1025’de meydana gelen deprem bölgeye büyük zarar vermiştir.

1313 yılından itibaren Saruhan beyliğinin egemenliğine giren Aliağa, bu beyliğe bağlı bir komutan
tarafından, Saruhan Sancaklarından Güzelhisar topraklarının içinde yönetilmiştir. O dönemde, köy
biçiminde bir yerleşme yerine, çiftlik şeklinde işlenen topraklar söz konusudur. 1530 yılına ait tarihi
kayıtlarda Güzelhisar kazasına bağlı çiftliklerden biri Ali Ağa çiftliğidir.

Osmanlı Padişahı III. Murat dönemine ait 1585 tarihli Saruhan Kadılık sicillerinde Aliağa Çiftliği’nden
söz edilmektedir. Söz konusu belgede, çiftlikte 23 kişinin ikamet ettiği ve bunlardan sadece birinin
toprak vergisi verdiği belirtilmektedir.

Batılı devletler, Osmanlı egemenliğindeki kıyı köylerdeki tahıl, bakliyat, zeytinyağı, deri ve hayvanları
toplayarak bunları küçük teknelerle açık denizdeki büyük gemilere götürüyor, ancak bunun için büyük
insan gücüne ihtiyaç duyuyordu. Bu sorunu aşmak için Ege adalarında yaşayanlar Aliağa ve çevresine
göç ettirilerek yerleştirildi. Tarihi kayıtlarda, 19. yüzyılda Ali Ağa çiftliğinde 62 hanelik bir Osmanlı-
Rum köyünün oluştuğu yazılmaktadır.

Charles Mac Farlane'nin yöreye yaptığı gezi: 1828 İlkbaharında, İzmir'den Bergama'ya gelen İngiliz
bilgini, bu gezisini, İzmir Voyvodası Hacı Hüseyin Ağanın izniyle gerçekleşmiştir.

“İzmir'den deniz yoluyla Karşıyaka'ya geçildi. Osmanzade İskelesinden haftada bir Bergama'ya giden
kervanın kiralık hayvanlarıyla yola çıkıldı. İki saat sonra Menemen'e gelindi. Menemen dağınık evleri
ile bir köye benziyordu.
Tepenin üstünde bulunan yel değirmenlerinden birçoğunun harap olduğu görülüyordu. Oysa daha
önce buradan geçmiş olan gezginler, Menemen'in bayındır, oldukça şirin bir kasaba olduğunu
yazmışlardı. Bunun bu sırada patlak veren Yunan ayaklanmasından ileri geldiği söylenebilir.
Menemen'den bir saat sonra, Gediz Çayı üç köşeli bir kayıkla geçildi. İnsan ve hayvanların bir arada
geçişleri korkulu olduğu kadar eğlenceliydi. Yolun bozuk ve birçok yerlerinin patikadan ibaret oluşu
hayvanların yol almasını güçleştiriyordu. Mene-men'den sekiz saat sonra, Güzelhisar Köyüne
varılmıştı. Burada bulunan harap ve pis bir kahvehaneye inildi. Burası kervanın durak yeriydi.
Kahvehanede bulunan korkunç kılıklı zeybeklerin hiç de kaba davranmadıkları görülüyordu.

Sabah erkenden buradan ayrılan kervan, iki saat süren tatlı bir vadiyi geçerek deniz kıyısına inmiş, beş
saat sonra da Bakırçay ahşap köprüsünden geçilmiştir. Yollarda zamanın yere serdiği birçok antika
esere rastlanıyordu. Bunlar bu bölgenin kültür ve uygarlık tarihinde çok görkemli rol oynadığını
kanıtlıyordu. Yol boyunca, küçüklü büyüklü birçok İslam mezarlıkları vardı. Bunlar bu yerlerde yaşayan
Türklerin nüfus sayısının çokluğunu anlatıyordu. Yollarda ve köylerde birçok leylekler görüldü.

Bunlar Türkler tarafından öldürülmediği ve çevre bataklık olduğundan kolayca barına-biliyordu.


Damların çoğunda bekçi bulunuyordu. Bunların daha çok korsanlara karşı görev yaptıkları
anlaşılıyordu. Çünkü bundan beş yıl önce adalardan Yunanlılar Çandarlı'yı basmışlardı.”

Tanzimat dönemiyle birlikte Osmanlı’da emlak, arazi, hayvan ve kazanç sayımı ve envanter
oluşturulması çalışması başlatıldı. 1844-45’de yapılan sayımlardan biri de “2028 sayılı Aliağa Çiftliğine
ait temettü’at defteridir. Deftere göre o yıl Ali Ağa çiftliğinde 62 hane olup; 152 vergi mükellefi
bulunmaktaydı. Bunların bir kısmı ortakçıydı. Vergi mükelleflerinin 13’ü Müslüman, 139’u ise
Hıristiyan Osmanlı vatandaşıydı. Çiftlik işçileri, çoğunlukla çevre köy, kasaba ve kazalardan geliyor,
çiftlik binalarında yatıp kalkıyorlardı.

Ali Ağa çiftliği bölgesinde 1867’lere gelindiğinde yavaş yavaş köy şeklinde yerleşim başlamıştır. 1867
yılı tarihli Emr-i Şarif ile Saruhan Sancağı Güzelhisar-ı belgesinde Ali Ağa çiftliği yanında Pazar günleri
her hafta halkpazarı kurulmasına izin verildiği yazılıdır.

Baltazzi Ailesi:

Aliağa, 1890 yılı Aydın Vilayeti Salnamesinde Menemen kazasına bağlı bir köy olarak kayıtlıdır. Bu
dönemde köyde 101 hanede 801 nüfus yaşamaktadır. Aliağa Çiftliğinin, 19. Yüzyıl içinde
Baltacızadelerin elinde olması, bu topraklara yerleşmek isteyen Rumlar ile bölgede geniş arazilere
sahip bu aile arasında anlaşmazlıklara neden olmuştur.
1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sonucu Osmanlı ülkesinde eyalet sınırları ve yönetimde önemli
değişiklikler olmuştu. Bu ağır yenilgi sonucu Avrupa malları Osmanlı ülkesine daha kolay girebilir hale
gelmişti.

Bergama- İzmir yolu Aliağa'dan geçmekte, bazı Bergama'lılar Soma üzerinden demiryolu ile İzmir'e
nakliye yapmaktaydı. Bergama-Soma demiryolunun açılması girişimine Bergamalı deveciler karşı
çıkmıştı. Ticari malların taşındığı kara yolu içerlerden deniz kıyılarına doğru kaymıştı.

Yaz mevsiminin kavun, karpuz ve üzümü Menemen'e, çoğunlukla ise, Aliağa Çiftliği İskelesi'ne doğru
ya kağnılarla ya da deve karalarıyla götürülmekteydi. Bu dönemde çevrede; Aliağa'da bulunan
Baltazzi ailesinin sözü çok geçmekteydi. Bu ailenin Menemen'de ve ülkenin değişik yerlerinde geniş
toprakları vardı. Aliağa Çiftliği'nde bu ailenin bilgisi dışında kuş uçmazdı. Buralarda her türlü ticari
faaliyet onların denetimindeydi. Bu ailenin İzmir'de, başkentte hatta Avrupa'da bile dostları vardı.
1881'de İngiliz Arkeoloğu Ramsay, İzmir'den Aliağa'ya geldiğinde Baltazzi ailesinin misafiri olmuştu.
Zamanın İzmir Valisi de Baltazzi'ye verilmek üzere Ramsay'a bir mektup vermişti. Aile İngiliz arkeoloğa
istediği atları vererek, rehber temin edip Aigai'ye (Köseler Köyü) gitmesini sağlamıştır.

19.yüzyılın ilk yarısından Cumhuriyet’in kuruluşuna kadar geçen sürede Baltacı ailesi topraklarını çok
genişletmiş, Menemen kazası içindeki en büyük çiftlik haline gelmiştir. Baltacılar, Aliağa çiftliği ile Araç
Çiftliği yarımadalarının hemen hemen tamamına sahip olan geniş arazilere sahip bir aileydi.

1875’li yıllarda Osmanlı uyruğuna bağlı olan Baltacızade’nin eşi Eliza Baltacı ölür. Varisi olmadığı için
toprakları devlete kalır. Devlet de toprakları verdiği bir ilanla satılığa çıkarır.

Aliağa Çiftliği denilen Osmanlı- Rum köyüne ilk göçmenler, Balkan Savaşı’nın ardından 1913 yılında
yerleşmeye başlamıştır.

Aliağa’nın adının öyküsü

Adını Ali Ağa adındaki bir kişinin çiftliğinden alan Aliağa'nın kuruluşunun 4. Murat dönemine kadar
uzandığı bilinmektedir. 4. Murat Bağdat'tan zafer alayı ile dönerken Bağdat Savaşı'nda Osmanlı
Ordusu’na yardımı dokunanları beraberinde getirir. Onlara Batıda geniş topraklar bağışlar. Bu bağışlar
sırasında bu bölgeyi Arapoğullarından Abdül Kerim Ağaya bağışlatmışlar. Abdül Kerim Ağa ölünce
toprakları dört oğlu arasında paylaşılmıştır. Abdül Kerim Ağanın oğullarından Kuzu Beyi ile Kerim Ağa,
Kuzubeyli taraflarına, Çelebi bey ile Ali Ağa da buraya yerleşmiştir.

Ali Ağa’nın soyu; Arapoğullarından Abdül Kerim Ağa, Çelebi Ağa, Ali Ağa, kerim Ağa, kuzu Bey,
Hüseyin Ağa (Hasan Ağa soydan kalan tek kişidir.) Soyları Bergama, Bölcek Köyü, Turanlı Alibey ve
Çandarlı gibi yerlere dağıtılmıştır.
Bir söylenceye göre; çiftliğin sahibi Ali Ağa, bir suç işler. İstanbul’da ölüme mahkum edilir. Avustralyalı
Baltacı Edwars (sonradan Müslüman oldu ve Kenan adını almıştır) tarafından bu cezadan kurtulur. Ali
Ağa bu can bağışının altında kalmaz ve adını değiştirmemek koşulu ile çiftliğini Edwars'a bırakır.
Edwars buraya üç katlı bir malikâne yaptırır. Aliağa'nın ilk yapısı budur.

1922 yılında kıyıyı top ateşine tutan İngilizler tarafından bu binanın üçüncü katı yıkılır. 1933 yılında
İzmir Valisi kazım Dirik tarafından bu malikâne ilkokul haline getirilmiştir. 1972'de yapı yıkılarak yerine
Atatürk İlkokulu yapılmıştır.

Cumhuriyet Dönemi

Yunanlılar 15 Mayıs 1919'da İzmir'e asker çıkardıklarında, Aliağa'da yaşayan Müslümanlar 300'e yakın
haneyi boşaltmıştır. Boşaltılan Aliağa'ya Midilli adasından Rumlar gelip yerleşmişlerdir ve 9- 10
Haziran 1919'da Yunan işgali başlamıştır. Yunan Ordusu, Menemen’den gelip Bergama yönünde işgal
alanını sürdürmüştür. 800 piyade ve 80 Süvari, üç makineli tüfek, iki toptan oluşan Yunan Kuvveti, 10
Haziran’da Reşadiye’ye (Zeytindağ) ulaşmış, 12 Haziran’da ise Bergama’yı işgal etmiştir. Ancak İşgalin
ardından 172. Alaya bağlı Türk kuvvetleri 14 Haziran’da Yunan kuvvetlerine hücum ederek, mağlup
etti. Düşmanın gönderdiği takviye kuvvetler ise ancak Aliağa Çiftliği’ne kadar gelebilmiş ve orada
kalmıştır.

Düşmanın 9 Eylül’de İzmir’de denize dökülmesinin ardından, Türk Ordusu 13 Eylül 1922 günü Aliağa
Çiftliğine geldi. Aliağa Çiftliğindeki Yunan birlikleri ve yerli Rumlar bölgeyi bu sırada boşaltılar.
Kurtuluş yılından 1.5 yıl sonra, 1924'te Yunanistan'dan “Mübadele” diye bilinen olayla Türk
göçmenler Aliağa Çiftliğinde Kazım Dirik Mahallesi'ne yerleştirildi.

1936 yılı sonu ve 1937 yılında gelen Bulgaristan Göçmenleri de Kurtuluş Mahallesi'nde iskan edildi.
Göçmenler bu topraklara yerleştikten sonra, Aliağa Çiftliği Cumhuriyet döneminin bucak
merkezlerinden biri olmuştur.

1951-1952 yıllarında Aliağa'ya Bulgaristan ve Yugoslavya'dan yeni göçmenler geldi. Yeni gelenler,
Aliağa'nın değişik mahallerinde kendilerine yer buldular. Bu tarihlerde nüfus birden artınca 1952
yılında Aliağa'da Belediye teşkilatı kuruldu.

Belirtilen tarihlerde, Aliağa Beldesinde isim yine Aliağa Çiftliğiydi. Cuma günleri haftada bir Nahiye
Müdürlüğü binası ile Mehmet Saka'nın Bakkal dükkânı arasında “Hükümet Bahçesi” denilen alanın
etrafında Pazaryeri kurulmaktaydı. 1952–1960 dönemlerinde Aliağa Çiftliği bucak olmasına rağmen
tipik bir kıyı köyü görünümündeydi. Balığı ve deniz ürünleri lezizdi. Ancak denizden geçimini sağlayan
insan sayısı çok azdı. Halkın büyük çoğunluğu rençperlik yapmaktaydı. Çevre yollara akşama yakın
vakitte tarlalardan dönen dört tekerlekli at arabaları sıralanmaktaydı.
1970'li yıllar T.P.A.O ve İzmir Rafinerisi'nin kuruluş yıllarıydı. Hızlı bir gelişme vardı. İşleri yürütmek
üzere müteahhitlerle birlikte, teknik eleman ve iş arayanlar Aliağa'ya akın etti. Nüfus sürekli artıyor,
ekonomik yaşam giderek canlanıyordu.

14 Ocak 1982 tarihine gelindiğinde Aliağa beldesi ilçe olmuştu. Kasaba ilçe statüsüne erince, yeni
idareci ve memurlar atandı. Yurdun her tarafından ilçeye gelenlerle burada oturan insan sayısı daha
da çoğalmıştır.

Osmanlılar döneminde nahiye olan Aliağa, 1 Mart 1952 yılında belediyelik olmuştur. 21 Ocak 1982
tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 2585 sayılı kanun ile de Aliağa kasabası ilçe statüsüne
kavuşmuştur.

You might also like