You are on page 1of 80

BÖLÜM 1 SİYASETİN TANIMLANMASI

(DEFINING POLITICS)
SİYASET NEDİR?
Siyaset, en geniş anlamda, insanların
(WHAT IS POLITICS?) hayatlarını düzenleyen genel kuralları
‘İnsan doğası gereği politik bir yapmak, korumak ve değiştirmek için
hayvandır.’ (Aristoteles, Siyaset, 1) gerçekleştirdikleri faaliyetlerdir. Siyaset
akademik bir konu olmakla birlikte (bazen
GİRİŞ (PREVIEW) büyük S harfiyle “Siyaset” şeklinde
Siyaset ilgi çekicidir, çünkü insanlar kullanılır), aslında hiç şüphesiz bu
birbirleriyle uyuşmazlık hâlindedirler. faaliyetin incelenmesidir. Bu çerçevede,
İnsanlar nasıl yaşamaları gerektiği siyaset, çatışma ve işbirliği olgularıyla
konusunda hemfikir değildirler. Kim neyi karmaşık bir bağlantı içindedir. Bir yandan,
almalıdır? İktidar ve kaynaklar nasıl rakip fikirlerin, farklı isteklerin, rekabet
dağıtılmalıdır? Toplum işbirliği temeline mi eden ihtiyaçların ve çatışan çıkarların
dayanmalıdır, yoksa çatışma temeline mi? varlığı, insanların beraberce tâbi oldukları
Aynı zamanda insanlar, bu gibi sorunların kurallar hakkında hemfikir olmamalarını
nasıl çözüme kavuşturulacağı konusunda beraberinde getirir; diğer yandan, insanlar
da hemfikir değildirler. Kolektif kararlar bilirler ki, bu kurallar üzerinde etkili olmak
nasıl alınmalıdır? Söz kimde olmalıdır? Her veya onların yürürlükte kalmasını
bir kişinin ne kadar etkisi olmalıdır? Ve sağlamak için birlikte çalışmak, yani,
bunun gibi. Aristoteles’e göre, insanların Hannah Arendt’in siyasî iktidarı
kendi hayatlarını iyileştirmek ve İyi tanımlarken kullandığı ifadeyle, “elbirliği
Toplumu yaratmak için giriştikleri faaliyet etmek” zorundadırlar. İşte bu nedenle,
olarak siyaseti “en üstün bilim” yapan siyasetin temel özelliği, genellikle rakip
budur. Siyaset, her şeyden önce sosyal bir görüşlerin ve birbiriyle rekabet hâlindeki
faaliyettir; o dâima bir diyalogdur, asla bir çıkarların uzlaştırıldığı bir çatışmayı çözme
monolog değildir. Robinson Crusoe gibi süreci olarak tasvir edilir. Ancak, siyaset,
yalnız bireyler basit bir ekonomi bu geniş anlamıyla, tüm çatışmaların
geliştirebilirler, bir sanat ortaya çözüme kavuşturulduğu veya
çıkarabilirler, vesaire; ama siyaset kavuşturulabildiği faaliyet olarak değil,
yapamazlar. Siyaset ancak bir başka bunun başarılmasından çok, bir çatışma
insanın, Cumanın gelişiyle ortaya çıkar. Ne çözme arayışı olarak düşünülebilir.
var ki, siyasetin özünde yatan uyuşmazlık, Bununla birlikte, çeşitliliğin (hepimiz aynı
aynı zamanda onun doğası ve nasıl değiliz) ve kıtlığın (talebi karşılamaya
incelenmesi gerektiği konularında da yetecek miktarda mal-hizmet asla
geçerlidir. İnsanlar karşılıklı sosyal olmayacak) kaçınılmazlığı, siyaseti insanlık
etkileşimi “siyasî” yapanın ne olduğu durumunun zorunlu bir boyutu hâline
konusunda olduğu gibi, siyasî faaliyetin en getirir.
iyi nasıl analiz edilebileceği ve Siyasetin anlamını netleştirmeye yönelik
açıklanabileceği mevzusunda da hemfikir her çaba, yine de iki büyük problemle karşı
değildirler. karşıyadır. Bunlardan ilki, kelimenin
gündelik dilde kullanımından kaynaklanan
bir yığın çağrışımla ilgilidir; diğer bir
ifadeyle siyaset “yüklü” bir terimdir. manipülasyon yapma vs. Bu kitapta ileri
İnsanlar genellikle örneğin iktisadı, sürülen “genel sosyal kuralların yapılması,
coğrafyayı, tarihi ve biyolojiyi sırf korunması ve değiştirilmesi” şeklindeki
akademik bir konu olarak görürken, pek az siyaset tanımının üstünlüğü, rekabet
insan siyasete kendi ön fikirlerinden hâlindeki tanımların tümünü değilse bile
bağımsız olarak bakar. Örneğin pek çokları, çoğunu kapsayacak kadar geniş olmasıdır.
siyaset konusuna tarafsız ve hislere Bununla birlikte problem, bu tanımın
kapılmaksızın yaklaşabilmenin mümkün açılmasında ve anlamının
olduğuna inanmayı güç bularak, otomatik netleştirilmesinde ortaya çıkar. Örneğin
olarak siyaset incelemecilerinin ve “siyaset” kuralların yapılmasına,
hocalarının bir şekilde tarafgir olduklarım korunmasına ve değiştirilmesine ilişkin
farz ederler. Daha kötüsü, siyaset belirli bir yolu mu (barışçı yolla, tartışarak
genellikle “kirli” bir kelime olarak değiştirilmesini mi) ifade etmektedir,
düşünülür: bir yandan sıkıntıyı ve derdi, yoksa bu yolların tümünü mü? Buna
kargaşayı ve hatta şiddeti, diğer yandan benzer diğer bir soru da şudur: Siyaset
aldatma, manipülasyon ve yalana ilişkin tüm sosyal bağlamlarda ve kurumlarda mı
imgeleri çağrıştırır. Bu çağrışımlar yeni bir geçerlidir, yoksa bunlar arasında sâdece
şey de değildir. Samuel Johnson, 1775 gibi belirli bir tanesinde, yani devlette ve
erken bir tarihte, siyaseti “dünyada kamusal hayatta mı geçerlidir?
yükselmenin aracından başka bir şey değil”
Bu çerçeveden bakıldığında siyaset,
diyerek hor görürken, 19. Yüzyıl Amerikan
terimin çok sayıda kabûl edilebilir veya
tarihçisi Henry Adams, onu, “nefretin
meşru anlamı bulunması anlamında, “özü
sistematik organizasyonu” olarak
bakımından tartışmalı” bir kavram olarak
özetliyordu. Bu yüzden, siyaseti
değerlendirilebilir. Diğer yandan, bu farklı
tanımlamaya yönelik her girişim, terimi bu
görüşler, aynı kavrama ilişkin rakip
tür çağrışımlardan ayırma çabasını gerekli
anlayışlardan ibaret olabilirler. İster rakip
kılmaktadır. Bunu yapmanın en bilinen
kavramlar isterse alternatif anlayışlar söz
yolu, terimi bu kötü şöhretinden
konusu olsun, en derin entelektüel ve
kurtarmak ve siyasetin değerli, hatta
ideolojik anlaşmazlıkların bir bölümü bu
övgüye değer olduğu fikrini yerleştirmek
konunun akademik olarak incelenmesinde
için çaba sarf etmektir.
açığa çıktığından, “siyasetin ne olduğu”na
Çatışma (Conflict): Farklı görüşler, ilişkin tartışma yapılmaya değer. Burada
tercihler, ihtiyaçlar veya çıkarları yansıtan incelenecek olan siyaset hakkındaki farklı
karşıt güçler arasındaki rekabet. görüşler şunlardır:
İşbirliği (Cooperation): Birlikte çalışmak; 1. Hükümet Etme Sanatı Olarak
toplu eylem yoluyla hedeflere ulaşmak. Siyaset
2. Kamusal İşler (kamu meseleleri)
İkinci ve hâlledilmesi daha zor olan güçlük,
Olarak Siyaset
saygın otoritelerin bile bu kavram
3. Uzlaşma ve Mutabakat Olarak
hakkında hemfikir olmayışlarıdır. Siyaset
Siyaset
şu tür farklı biçimlerde tanımlanır: iktidar
4. İktidarın ve Kaynakların Dağıtımı
kullanma, otorite kullanma, kolektif karar
Olarak Siyaset
alma, kıt kaynakların tahsisi, aldatma ve
akademik araştırmanın devlet aygıtının
personeli ve mekanizması üstünde
odaklanması eğiliminde ifadesini bulur.
Siyaseti incelemek de aslında devleti veya
daha geniş anlamda otoritenin kullanımını
incelemektir. Bu görüş, siyaseti “değerlerin
Şekil 1.1: Siyaseti tanımlamaya yönelik otorite aracılığıyla paylaştırılması” olarak
yaklaşımlar. tanımlayan etkili bir Amerikan siyaset
bilimcisi olan David Easton’ın yazılarında
1- Hükümet Etme Sanatı Olarak Siyaset
(1979, 1981) ileri sürülmüştür. Bununla
“Siyaset bir bilim değil... bir sanattır”. Easton’un kastettiği, siyasetin, devletin
Bunu Şansölye (Başbakan) Bismarck’ın toplumdan gelen baskılara özellikle
Alman Parlamentosunda söylediği rivayet çıkarların, ödüllerin ve cezaların
edilir. Bismarck’ın zihnindeki sanat, dağıtılması yoluyla cevap verdiği çeşitli
hükümet etme sanatıdır; yani, kolektif süreçleri kapsadığıdır. “Otorite aracılığıyla
kararların alınması ve uygulanması yoluyla dağıtılan değerler”, toplumda yaygın
toplum içinde kontrol tesis etmektir. Bu, olarak kabûl edilen ve vatandaşlar
muhtemelen, politikanın, Eski Yunandaki tarafından bağlayıcı olduğu düşünülen
orijinal anlamından türetilen klâsik değerlerdir. Bu yaklaşımda siyaset, toplum
tanımıdır. “Siyaset” (Politics) kelimesi için bir faaliyet planı tesis eden resmî veya
polis’ten gelir ki bunun sözlük anlamı şehir otoriteye dayanan kararlar anlamındaki
devletidir. Eski Yunan toplumu, her biri “siyasa”yı (policy) akla getirmektedir.
kendi hükümet sistemine sâhip bağımsız
KAVRAM
şehir devletleri topluluğu şeklindeydi. Bu
şehir devletlerinin en büyüğü ve etkili Otorite (Authority)
olanı, genellikle demokratik yönetimin
beşiği olarak tasvir edilen Atina idi. Bunun En basit şekliyle otorite ‘meşru iktidar’
ışığında siyaset polisin işlerine, daha olarak tanımlanabilir. İktidar, başkalarının
doğrusu “polisle ilgili olana atıfla davranışlarını etkileme gücü iken, otorite
bunu yapma hakkıdır. Dolayısıyla otorite
anlaşılabilir. Bundan dolayı, bu tanımın
modern biçimi, “devletle ilgili olan”dır. Bu herhangi bir şekilde zorlama veya
siyaset görüşü, terimin gündelik manipülasyondan ziyâde, kabûl edilmiş bir
itaat ödevine dayanır. Bu anlamda otorite
kullanımında açıkça belirginleşir: kamu
meşruluk veya haklılıkla örtülü iktidardır.
görevi alan insanların “siyasette” oldukları
veya buna çalışanların “siyasete girdikleri” Weber, itaatin tesis edilebileceği farklı
söylenir. Bu, akademik siyaset biliminin de zeminlere dayalı üç çeşit otoriteyi
birbirinden ayırmaktadır: geleneksel
devamına katkıda bulunduğu bir tanımdır.
otorite köklerini tarihten almakta,
Polis: (Yunan) Şehir devleti; Klasik olarak karizmatik otorite kişilikten gelmekte ve
en yüksek veya en çok arzu edilen sosyal hukukî-rasyonel otorite ise bir dizi gayri
organizasyon biçimini ima ettiği anlaşılır. şahsî kurala dayanmaktadır.
Birçok bakımdan, siyasetin “devletle ilgili Ancak, bu tanımın dikkati çeken yönü, çok
olan” anlamına geldiği fikri bu disiplin sınırlı bir siyaset görüşü sunmasıdır.
hakkmdaki geleneksel görüştür ve bu fikir Siyaset, devlet aygıtı etrafında dönen bir
sosyal örgütlenme sisteminde (Polity) hareket eden ve siyasî partiler gibi resmî
gerçekleşen şeydir. Dolayısıyla, siyaset bir örgüte üyelik yoluyla bu kanaatlerini
bakanlar kurulunda, yasama meclislerinde, gerçekleştirmek için çalışan devlet
hükümet dâirelerinde ve bu kapsamdaki aktörlerinin faaliyetleriyle
yerlerde yürütülür; ve özellikle siyasetçiler, sınırlandırılmaktadır. Bu, siyasetçilerin
kamu görevlileri ve lobiciler gibi sınırlı “siyasî” kamu görevlilerinin ise, -hiç
sayıdaki belirli bir insan grubu tarafından kuşkusuz tarafsız kaldıkları veya
gerçekleştirilir. Bunun anlamı, insanların profesyonel tarzda davrandıkları sürece-
çoğunun, kuramların çoğunun ve sosyal “gayri siyasî” şeklinde tanımlandıkları
faaliyetlerin çoğunun siyasetin “dışında” anlamdır. Benzer biçimde hâkimler de,
kabûl edilmesidir. İş çevreleri, okullar, hukuku tarafsız ve geçerli kanıtlara uygun
diğer eğitim kurumlan, cemaatler, aileler biçimde yorumladıklarında “gayri siyasî”,
ve diğerleri bu anlamda “siyasî eğer kararları kendi kişisel tercihlerinden
olmayan”dır; çünkü bunlar “ülkenin veya diğer türden bir tarafgirlikten
yönetimi” işine dâhil değildirler. Bunun etkilenmişse “siyasî” olarak görülürler.
yanında, siyaseti temelde devlete-bağlı bir
Siyaset ile devlet işleri arasındaki ilişki,
faaliyet olarak tasvir etmek, ulus-aşan
siyasete neden bu kadar sık biçimde
teknoloji ve çok uluslu şirketler gibi,
negatif veya pejoratif (kötüleyici) imajlar
modern hayatta gittikçe daha fazla önem
yüklendiğini açıklamaya da yardımcı
kazanan uluslararası veya global etkileri
olabilir. Bunun sebebi, toplumdaki yaygın
göz ardı etmek demektir. Bu anlamdaki
algılayışta, siyasetin siyasetçinin
siyaset tanımı, ulus-devletin dünya
faaliyetleriyle yakından bağlantılı
olaylarında hâlâ bağımsız bir aktör olarak
görülmesidir. Kabaca ifade etmek
görülebildiği günlerden kalmadır. Dahası,
gerekirse siyasetçiler, genellikle kişisel
karmaşık toplumların yönetimi ödevinin
ihtiraslarını kamu hizmeti retoriğiyle veya
artık sâdece hükümet tarafından
ideolojik yargılarla örten, iktidar peşindeki
yürütülemeyeceğine ve geniş ölçüde bir
iki yüzlüler olarak görülürler. Bu algı,
dizi kamu ve özel sektör topluluklarının da
aslında gittikçe yoğunlaşan medya
buna dâhil olmasını gerektirdiğine ilişkin
ifşaatlarıyla, yolsuzlukların ve eğriliklerin
yaklaşım gittikçe daha fazla kabûl
daha etkili biçimde gün ışığına
görmektedir. Bu durum, hükümet etmenin
çıkarılmasıyla beraber modern dönemde
yerine “yönetişim”in geçmesi fikrinde
çok daha yaygın hâle gelmiş olup, anti-
yansımasını bulmaktadır.
siyaset gibi bir olgunun ortaya çıkmasına
Polity: Siyasi otoritenin uygulanması da sebep olmuştur. Klâsik siyasî hayatın
yoluyla örgütlenmiş bir toplum; kadrosuna ve aygıtına ilişkin bu reddedişin
Aristoteles'e göre, herkesin çıkarına olan kökleri, kendi çıkarına hizmet eden, iki
çoğunluk tarafından yönetin. yüzlü ve ilkesiz bir faaliyet olarak siyaset
görüşünde ifadesini bulur ve “makam
Bu tanımı daha fazla daraltmak da
siyaseti” veya “politicking” (siyaset
mümkündür. Siyasete, parti siyasetiyle
oynamak) gibi küçültücü sözlerde açıkça
eşdeğer bir anlam verme eğiliminde
görülebilir. Bu tür bir siyaset imajımn
belirgin biçimde bunu görebiliriz. Başka bir
kaynağı, Hükümdar (Il Prince, [1531] 1961)
ifadeyle burada “siyasî olan”ın alanı,
adlı eserinde kimi zaman siyasî liderler
bilinçli bir biçimde ideolojik kanaatlerle
tarafından kurnazlığın, zâlimliğin ve yozlaşır”. Ancak, siyaseti böyle görenlerin
manipülasyonun kullanılışına dikkat bile pek azı, siyasî faaliyetin sosyal
çekerek, tamamen realist bir siyaset varoluşun sürekli ve kaçınılmaz bir boyutu
değerlendirmesi geliştiren Niccolö olduğundan kuşku duyarlar. Değerlerin
Machiavelli’nin yazdıklarına kadar geriye otorite aracılığıyla bölüştürülmesine ilişkin
götürülebilir. bir çeşit mekanizmanın olmaması
durumunda toplum, erken dönem sosyal
Anti-politika: Resmi veya yerleşik siyasi
sözleşme teorisyenlerinin ileri sürdükleri
süreçlerle ilgili, katılmama, sistem karşıtı
gibi, kolaylıkla herkesin herkese karşı iç
partilere destek veya doğrudan eylem
savaşa girmesiyle bir parçalanma
kullanımına yansıyan hayal kırıklığı.
yaşayabilecektir. Dolayısıyla, yapılması
ANAHTAR DÜŞÜNÜR gereken, siyasete bir son vermek veya
siyasetçileri tasfiye etmek değil, siyasetin,
NICCOLÒ MACHIAVELLI (1469–1527)
hükümet gücünün kötüye
İtalyan politikacı ve yazar. Bir sivil avukatın kullanılmamasını sağlayacak bir frenler ve
oğlu olan Machiavelli'nin kamusal yaşam kısıtlamalar çerçevesi içinde yürütülmesini
bilgisi, siyasi olarak istikrarsız Floransa'da sağlamaktır.
bazen tehlikeli bir varoluştan elde edildi.
KAVRAM
İkinci Şansölye (1498-1512) olarak görev
yaptı ve Fransa, Almanya ve İtalya'nın her Güç (Power)
yerine görevlere gönderildi. Kısa bir
Güç, en geniş anlamıyla, bazen bir şeyler
tutukluluk döneminden ve Medici
yapma 'gücü' olarak görülen, istenen bir
yönetiminin yeniden tesis edilmesinden
sonuca ulaşma yeteneğidir. Bu, kendini
sonra, Machiavelli edebi bir kariyere
hayatta tutma yeteneğinden hükümetin
başladı. Başlıca eseri, 1532'de yayınlanan
ekonomik büyümeyi teşvik etme
Prens, ağırlıklı olarak Cesare Borgia'nın
yeteneğine kadar her şeyi içerir. Ancak
devlet idaresi ve dönemine egemen olan
siyasette güç genellikle bir ilişki olarak
güç politikaları hakkındaki ilk elden
düşünülür; yani, başkalarının davranışlarını
gözlemlerine dayanıyordu. Birleşik
kendi seçmedikleri bir şekilde etkileme
İtalya'nın gelecekteki prensi için bir rehber
yeteneği olarak. Bu, insanlar üzerinde 'güç'
olarak yazılmıştır. 'Makyavelist' sıfatı daha
sahibi olmak anlamına gelir. Daha dar bir
sonra 'kurnaz ve ikiyüzlü' anlamına geldi.
ifadeyle, güç, 'etki'nin aksine, onu zorlama
Bu tür olumsuz bir siyaset algısı, özellikle veya manipülasyona yaklaştırarak
bireylerin kendi çıkarlarının peşinde cezalandırma veya ödüllendirme yeteneği
koştukları, siyasî gücün yozlaştırıcı olduğu, ile ilişkilendirilebilir.
çünkü bu gücün “iktidardakileri”
2- Kamusal İşler Olarak Siyaset
makamlarını kişisel amaçları için başkaları
pahasına istismar etmeye sevk ettiği İkinci ve daha geniş anlamda siyaset
şeklindeki liberal siyaset görüşünü kavrayışı, hükümetin dar alanının ötesine
yansıtmaktadır. Bu fikir en meşhur geçerek, “kamu hayatı” veya “kamusal
ifadesini Lord Acton’un (1834-1902) şu işler” olarak düşünüleni içine alır. Diğer bir
vecizesinde bulur: “İktidar yozlaşmaya ifadeyle “siyasî olan” ile “siyasî olmayan”
meyillidir; mutlak iktidar ise mutlaka ayrımı, özellikle hayatın kamusal alanı ile
özel olarak düşünülen alanı arasındaki ANAHTAR DÜŞÜNÜR
ayrımla örtüşür. Bu tür bir siyaset
Aristoteles (MÖ 384-322)
yaklaşımı, genellikle meşhur Yunan
filozofu Aristoteles’e kadar götürülebilir. Yunan filozofu. Aristoteles, Platon'un
Aristoteles, Siyaset eserinde insanm öğrencisiydi ve genç Büyük İskender'in
“doğası gereği bir siyasî hayvan” olduğunu öğretmeniydi. MÖ 335'te Atina'da kendi
ifade ediyordu. Bununla insamn ancak felsefe okulunu kurdu; Bu, konuşurken
siyasî toplum içinde “iyi hayat”ı aşağı yukarı yürüme eğiliminden dolayı
yaşayabileceğini anlatmak istiyordu. Bu 'gezici okul' olarak adlandırıldı. Ders notları
bakış açısına göre siyaset, “âdil toplum” olarak derlenen günümüze ulaşan 22
yaratmaya ilişkin etik bir faaliyettir; incelemesi mantık, fizik, metafizik,
Aristoteles’in ifadesiyle “bilimlerin astronomi, meteoroloji, biyoloji, etik ve
üstadı”dır. politikayı kapsar. Orta Çağ'da Aristoteles'in
çalışması İslam felsefesinin temeli oldu ve
Ancak, “kamusal” hayat ile “özel” hayat
daha sonra Hıristiyan teolojisine dahil
arasındaki sınır nerede çizilmelidir?
edildi. En iyi bilinen siyasi eseri, şehir
Kamusal alan ile özel alan arasındaki
devletini erdem ve refahın temeli olarak
geleneksel ayrım, devlet ile sivil toplum
betimlediği ve demokrasinin oligarşiye
ayrımına uymaktadır. Devlet kurumlan
tercih edilebilir olduğunu savunduğu
(hükümet aygıtı, mahkemeler, polis, ordu,
Politika'dır.
sosyal güvenlik sistemi ve diğerleri),
topluluk hayatının kolektif olarak KAVRAM
örgütlenmesinden sorumlu olmaları
Sivil Toplum (Civil Society)
anlamında “kamusal” olarak görülebilirler.
Dahası bunlar, vergilendirme yoluyla Sivil toplum aslen “siyasi topluluk”
gerçekleştirilen kamusal harcamalarla anlamına geliyordu. Bu terim artık
finanse edilirler. Buna karşılık sivil toplum, devletten daha yaygın olarak ayırt
Edmund Burke’ün “küçük müfrezeler” edilmektedir ve hükümetten bağımsız
olarak isimlendirdiği, aile ve akrabalık olmaları ve kendi amaçları doğrultusunda
grupları, özel işletmeler, sendikalar, bireyler tarafından organize edilmeleri
kulüpler, cemaat grupları ve diğerlerinden bakımından 'özel' olan kurumları
oluşur; ve bunlar, bireysel vatandaşlar tanımlamak için kullanılmaktadır. Bu
tarafından, toplumdan ziyâde kendi nedenle sivil toplum, özerk gruplar ve
çıkarlarını tatmin etmesi için kurulmuş ve dernekler alanına atıfta bulunur:
finanse ediliyor olmaları anlamında işletmeler, çıkar grupları, kulüpler, aileler
“özel”dir. Bu “kamusal/ özel” ayrımı vb. 'Küresel sivil toplum' terimi, sivil
temelinde siyaset, devletin kendi toplum kuruluşlarına (STK'lara) ve
faaliyetleriyle ve sâdece kamusal organlar ulusötesi sosyal hareketlere atıfta
eliyle yürütülen sorumluluklarla sınırlıdır. bulunmanın bir yolu olarak moda
Dolayısıyla bireylerin kendi kendileri için olmuştur.
yaptıkları ve yapabildikleri faaliyetlere
Alternatif bir 'kamusal/özel' ayrımı bazen
ilişkin hayat alanları (iktisadi, sosyal, ev
daha ileri ve daha incelikli bir ayrım olarak
hayatına ilişkin, kişisel, kültürel ve sanatsal
tanımlanır; yani, 'siyasi' ve 'kişisel'
alanlar vb.) açıkça “siyasî olmayan’dır.
arasındaki (bkz. Şekil 1.2). Sivil toplum
devletten ayırt edilebilmesine rağmen, ev içi sorumlulukların dağılımını ve kişisel
yine de, daha geniş anlamda “kamusal” ve cinsel davranış politikalarını içerir.
olarak düşünülen, kamunun içinde faaliyet
gösteren ve kamunun erişebildiği açık
kurumlar olarak düşünülen bir dizi kurumu
içerir. Bunun can alıcı sonuçlarından biri,
politik kavramımızı genişleterek, özellikle
ekonomiyi özelden kamusal alana transfer
etmesidir. Böylece işyerinde bir siyaset
biçimi bulunabilir. Bununla birlikte, bu
görüş işletmeler, topluluk grupları, Şekil 1.2: Kamu/özel ayrımının iki
kulüpler ve sendikalar gibi kurumları görünümü.
“kamu” olarak görse de, sınırlı bir siyaset
görüşü olmaya devam etmektedir. Bu Siyasetin özünde "kamusal" bir faaliyet
bakış açısına göre siyaset, “kişisel” işlere olarak görülmesi, hem olumlu hem de
ve kurumlara tecavüz etmez ve olumsuz imajlar üretmiştir. Aristoteles'e
etmemelidir. kadar uzanan bir gelenekte siyaset, tam da
"kamusal" karakterinden dolayı asil ve
Siyasetin 'kişisel olanı' dışlaması gerektiği aydınlanmış bir faaliyet olarak
fikrine yine de feminist düşünürler görülmüştür. Bu pozisyon, The Human
tarafından meydan okundu. Feminist bakış Condition'da (1958) siyasetin insan
açısına göre, toplumsal cinsiyet eşitsizliği faaliyetinin en önemli biçimi olduğunu
tam olarak korunmuştur çünkü toplumun çünkü özgür ve eşit vatandaşlar arasındaki
içinden geçen cinsiyete dayalı işbölümü etkileşimi içerdiğini savunan Hannah
geleneksel olarak "politik" olmaktan çok Arendt tarafından kesin olarak
"doğal" olarak düşünülmüştür. Siyaseti, işi, desteklendi. Böylece hayata anlam verir ve
sanatı ve edebiyatı kapsayan hayatın her bireyin benzersizliğini onaylar. Jean-
kamusal alanı tarihsel olarak erkeklerin Jacques Rousseau ve John Stuart Mill gibi
malıdır, kadınlar ise aile ve ev içi siyasal katılımı kendi içinde bir iyi olarak
sorumluluklar merkezli esasen özel bir betimleyen teorisyenler benzer sonuçlara
varoluşla sınırlandırılmıştır. Politika varmışlardır. Rousseau, devletin yalnızca
yalnızca kamusal alanda yer alıyorsa, tüm yurttaşların siyasal yaşama doğrudan
kadınların rolü ve toplumsal cinsiyet ve sürekli katılımı yoluyla ortak iyiye ya da
eşitliği sorunu, siyasi önemi çok az olan "genel irade" dediği şeye bağlı
veya hiç olmayan konulardır. Bu sadece olabileceğini savundu. Mill'in görüşüne
kadınları siyasetten dışlamakla kalmaz, göre, "kamu" işlerine katılım, bireyin
aynı zamanda radikal feministlerin (Bölüm kişisel, ahlaki ve entelektüel gelişimini
2'de tartışıldığı gibi) özellikle iddia ettiği desteklediği için eğiticidir.
gibi, erkek egemenliğinin ve kadın
tabiiyetinin ortaya çıktığı temel süreçleri ANAHTAR DÜŞÜNÜR
siyasi analizden dışlar. Bunlar, aile içinde HANNAH ARENDT (1906–75)
koşullandırmayı (erkek ve kızların zıt
'erkeklik' ve 'kadınlık' klişelerine uymaya Alman siyaset kuramcısı ve filozof. Hannah
teşvik edildiği süreç), ev işlerinin ve diğer Arendt orta sınıf bir Yahudi ailede büyüdü.
1933'te Nazizm'den kaçmak için gruplar tarafından kabul edilen geniş bir
Almanya'dan kaçtı ve sonunda ana anlaşmayı ima eder.
eserinin üretildiği ABD'ye yerleşti. Geniş
İkincisi, kesin veya kesin bir anlaşmanın
kapsamlı, hatta kendine özgü yazıları
aksine, temel veya temel ilkeler hakkında
Heidegger (1889–1976) ve Jaspers'ın
bir anlaşmayı ifade eder. Başka bir deyişle,
(1883–1969) varoluşçuluğundan
bir fikir birliği, vurgu veya ayrıntı
etkilenmiştir; Bunu 'engelsiz düşünmek'
konularında anlaşmazlığa izin verir.
olarak tanımladı. Başlıca eserleri arasında
Prosedürel konsensüs, istişare ve pazarlık
Nazi Almanyası ile Stalinist Rusya arasında
süreci yoluyla karar verme istekliliğidir.
paralellikler kuran Totalitarizmin Kökenleri
Temel bir fikir birliği, geniş politika
(1951), başlıca felsefi eseri The Human
hedefleri hakkında anlaşmayı yansıtan
Condition (1958), On Revolution (1963) ve
ideolojik konumların örtüşmesidir.
Eichmann in Jerusalem (1963) sayılabilir.
Son çalışma, Eichmann'ı çılgın bir 3- Uzlaşma ve Mutabakat Olarak Siyaset
ideologdan ziyade bir Nazi görevlisi olarak
Üçüncü siyaset anlayışı, siyasetin
tasvir ederek "kötülüğün sıradanlığını"
yürütüldüğü alanla değil, kararların alınma
vurguladığı için özel tartışmalara yol açtı.
biçimiyle ilgilidir. Spesifik olarak, siyaset,
Bununla birlikte, tam tersine, kamu çatışmayı çözmenin belirli bir yolu olarak
faaliyeti olarak siyaset de istenmeyen bir görülür: yani, güç ve çıplak güç yerine,
müdahale biçimi olarak tasvir edilmiştir. uzlaşma ve müzakere yoluyla. Politika
Özellikle liberal teorisyenler, 'özel' hayatın 'mümkün olanın sanatı' olarak tasvir
bir seçim, kişisel özgürlük ve bireysel edildiğinde ima edilen budur. Böyle bir
sorumluluk alanı olduğu gerekçesiyle tanım, terimin günlük kullanımının
devlet yerine sivil toplumu tercih doğasında vardır. Örneğin, bir sorunun
etmişlerdir. Bu, en açık şekilde, genellikle çözümünün "siyasi" bir çözüm olarak
iş, spor ve aile hayatı gibi özel tanımlanması, genellikle "askeri" bir
faaliyetlerden siyaseti "uzaklaştırma" çözüm olarak adlandırılanın aksine, barışçıl
arzusu olarak ifade edilen "siyasi" alanını tartışma ve tahkim anlamına gelir. Bir kez
daraltma girişimleriyle gösterilir. Bu bakış daha, bu siyaset görüşünün izleri
açısına göre siyaset, basitçe, insanların Aristoteles'in yazılarına ve özellikle onun
istedikleri gibi hareket etmelerini "politika" olarak adlandırdığı şeyin,
engellediği için sağlığa zararlıdır. Örneğin, "karma" olduğu için ideal yönetim sistemi
firmaların işlerini nasıl yürüttüğünü, nasıl olduğu inancına kadar götürülmüştür. hem
ve kiminle spor yaptığımızı veya aristokrat hem de demokratik özellikleri
çocuklarımızı nasıl yetiştirdiğimizi birleştirir (bkz. Bölüm 4). Bu görüşün önde
etkileyebilir. gelen modern savunucularından biri
Bernard Crick'tir. Crick, In Defense of
KAVRAM
Politics adlı klasik çalışmasında şu tanımı
Mutabakat (Consensus) yaptı:
Konsensüs anlaşma anlamına gelir, ancak “Politika, belirli bir yönetim birimi içindeki
belirli bir tür anlaşmayı ifade eder. İlk farklı çıkarların, tüm toplumun refahı ve
olarak, şartları çok çeşitli bireyler veya hayatta kalması için önemleri oranında
güçte bir pay vererek uzlaştırıldığı olduğunu (kısmen, başkalarının görüşlerini
faaliyettir.” (Crick, [1962] 2000) dikkatlice dinlemeyi gerektirdiğinden)
anlamadaki başarısızlık, dünyanın pek çok
Bu görüşe göre, siyasetin anahtarı bu
yerinde demokratik siyasete karşı büyüyen
nedenle geniş bir güç dağılımıdır.
popüler bir hayal kırıklığına katkıda
Çatışmanın kaçınılmaz olduğunu kabul
bulunmuş olabilir. gelişmiş dünya. Bu,
eden Crick, sosyal gruplar ve çıkarlar güce
popülizmin yükselişinde (bkz. s. 53) ve
sahip olduğunda uzlaştırılmaları gerektiğini
uzlaşma ve uzlaşmayı küçümseyen ve
savundu; sadece ezilemezler. Bu nedenle
çatışmaya çok daha fazla vurgu yapan bir
siyaseti "düzen sorununa şiddet ve
siyaset tarzının ortaya çıkışında ifade
zorlama yerine uzlaşmayı seçen çözüm"
edilmiştir. Donald Trump'ın ABD başkanı
olarak tasvir etmiştir. Böyle bir siyaset
olarak seçilmesinin genellikle bu eğilimi
görüşü, liberal-rasyonalist ilkelere derin bir
gösterdiği söylenir (bkz. s. 11).
bağlılığı yansıtır. Tartışma ve tartışmanın
etkinliğine olan kararlı inancın yanı sıra, 4- Güç Olarak Siyaset
toplumun uzlaşmaz çatışmalardan ziyade
Politikanın dördüncü tanımı hem en geniş
fikir birliği ile karakterize edildiği inancına
hem de en radikal olanıdır. Bu görüş,
dayanır. Başka bir deyişle, var olan
siyaseti belirli bir alanla (hükümet, devlet
anlaşmazlıklar yıldırma ve şiddete
veya "kamusal" alan) sınırlamak yerine,
başvurmadan çözülebilir. Ancak
siyaseti tüm sosyal faaliyetlerde ve insan
eleştirmenler, Crick'in siyaset anlayışının,
varlığının her köşesinde iş başında görür.
Batılı çoğulcu demokrasilerde yer alan
Adrian Leftwich'in Politika Nedir? Etkinlik
siyaset biçimine karşı büyük ölçüde
ve Çalışması (2004), 'politika, tüm insan
önyargılı olduğuna dikkat çekiyor: aslında,
gruplarında, kurumlarda ve toplumlarda
siyaseti seçim seçimi ve parti rekabeti ile
resmi ve gayri resmi, kamusal ve özel tüm
eşitledi. Sonuç olarak, onun modelinin
kolektif sosyal faaliyetlerin merkezinde yer
bize, diyelim ki tek partili devletler veya
alır'. Bu anlamda siyaset, toplumsal
askeri rejimler hakkında söyleyecek çok az
etkileşimin her düzeyinde yer alır;
şeyi var.
uluslararasında ve küresel sahnede olduğu
Bu siyaset görüşü, şüphe götürmez kadar aileler içinde ve küçük arkadaş
biçimde olumlu bir karaktere sahiptir. grupları arasında da bulunabilir. Bununla
Politika kesinlikle ütopik bir çözüm değildir birlikte, siyasi faaliyetin ayırt edici özelliği
(uzlaşma, tavizlerin tüm taraflarca nedir? Politikayı diğer herhangi bir sosyal
verilmesi ve kimseyi tam olarak tatmin davranış biçiminden ayıran nedir?
etmemesi anlamına gelir), ancak şüphesiz
ODAKLAN . . .
alternatiflere tercih edilir: kan dökme ve
gaddarlık. Bu anlamda siyaset medeni ve GÜCÜN 'YÜZLERİ'
medenileştirici bir güç olarak görülebilir.
A, B'nin başka türlü yapmayacağı bir şeyi
İnsanlar siyasete bir faaliyet olarak saygı
B'ye yaptırdığında, gücün kullanıldığı
duymaya teşvik edilmeli ve kendi
söylenebilir. Ancak A, B'yi çeşitli şekillerde
topluluklarının siyasi hayatına katılmaya
etkileyebilir. Bu, gücün farklı boyutları
hazırlanmalıdır. Bununla birlikte, siyasetin
veya "yüzleri" arasında ayrım yapmamızı
bir uzlaşma ve uzlaşma süreci olarak
sağlar:
zorunlu olarak sinir bozucu ve zor
Karar verme olarak güç: Gücün bu yüzü, kullanımı, propaganda kullanımında ve
bir şekilde kararların içeriğini etkileyen daha genel olarak ideolojinin etkisinde
bilinçli eylemlerden oluşur. Bu iktidar görülür.
biçiminin klasik açıklaması Robert Dahl'ın
En geniş anlamıyla siyaset, toplumsal
Kim Yönetiyor? Democracy and Power in
varoluş sürecinde kaynakların üretimi,
an American City (1961), kararları ilgili
dağıtımı ve kullanımı ile ilgilidir. Politika
aktörlerin bilinen tercihleri ışığında analiz
özünde güçtür: herhangi bir yolla arzu
ederek kimin güce sahip olduğuna dair
edilen sonuca ulaşma yeteneği. Bu kavram
yargılarda bulundu. Yine de bu tür kararlar
Harold Lasswell'in Politika: Kim Neyi, Ne
çeşitli şekillerde etkilenebilir. Gücün Üç
Zaman, Nasıl Alır? (1936). Bu
Yüzü'nde (1989), Keith Boulding güç
perspektiften, siyaset çeşitlilik ve çatışma
kullanımı veya sindirme (sopa), karşılıklı
ile ilgilidir, ancak temel bileşen kıtlığın
kazanç içeren üretken değiş tokuşlar
varlığıdır: basit gerçek şu ki, insan
(anlaşma) ve yükümlülüklerin, sadakatin
ihtiyaçları ve arzuları sonsuz olsa da, onları
ve bağlılığın yaratılması (öpücük) arasında
tatmin etmek için mevcut kaynaklar her
ayrım yaptı.
zaman sınırlıdır. Bu nedenle siyaset, kıt
Gündem belirleme olarak güç: Bachrach kaynaklar üzerinde bir mücadele olarak
ve Baratz'ın (1962) öne sürdüğü gibi, görülebilir ve güç, bu mücadelenin
gücün ikinci yüzü, kararların alınmasını yürütüldüğü araç olarak görülebilir.
önleme yeteneğidir: yani, aslında, 'karar Siyasetin güç olarak görülmesinin
vermeme'. Bu, siyasi gündemi belirleme savunucuları arasında feministler ve
veya kontrol etme, böylece meselelerin Marksistler yer alır. 1960'larda ve
veya tekliflerin ilk etapta yayınlanmasını 1970'lerde kadın kurtuluş hareketinin
önleme becerisini içerir. Örneğin, özel yükselişi, feminizme artan bir ilgiyi
işletmeler hem önerilen tüketici koruma beraberinde getirerek, 'siyasetin' doğası
yasasını yenmek için kampanya yürüterek hakkında daha radikal düşünmeyi teşvik
(birinci yüz) hem de tüketici hakları etti. Modern feministler, radikal feminist
sorununun kamuoyunda tartışılmasını slogan olan "kişisel olan politiktir" ile en
önlemek için lobi faaliyetleri yürüterek cesurca öne sürülen bir kavram olan
(ikinci yüz) güç kullanabilirler. siyasetin yer aldığı görülebilecek alanları
genişletmeye çalışmakla kalmamış, aynı
Düşünce kontrolü olarak güç: Gücün
zamanda siyaseti bir süreç olarak görme
üçüncü yüzü, bir başkasını ne
eğiliminde olmuşlardır. özellikle başkaları
düşündüğünü, istediğini veya ihtiyaç
üzerinde güç kullanımıyla ilgili. Bu görüş,
duyduğunu şekillendirerek etkileme
Kate Millett tarafından, siyaseti "güç yapılı
yeteneğidir. Bu, ideolojik telkin veya
ilişkiler, bir grup insanın bir başkası
psikolojik kontrol olarak ifade edilen
tarafından kontrol edildiği düzenlemeler"
güçtür. Bu, Lukes'un (2004) iktidara
olarak tanımladığı Cinsel Politika'da (1970)
'radikal' bakış açısı dediği şeydir ve
özetlenmiştir.
'yumuşak' güç kavramıyla örtüşür. Buna
bir örnek, reklamın, genellikle bir "marka" Marksistler ise "siyaset" terimini iki
ile çağrışımlar geliştirerek tüketici anlamda kullanmışlardır. Bir düzeyde,
zevklerini şekillendirme yeteneği olabilir. Marx "politika"yı devlet aygıtına
Siyasal hayatta, bu iktidar biçiminin gönderme yapmak için geleneksel
anlamda kullandı. Komünist Manifesto'da cinsel devrim yoluyla yeniden
([1848] 1967), o (ve Engels) siyasi düzenlenmesi gereğini ilan ettiler. Ancak
iktidardan "bir sınıfın diğerini ezmek için siyasetin güç ve tahakküm olarak tasvir
yalnızca örgütlü gücü" olarak söz etti. edildiğinde, toplumsal varoluşun
Marx'a göre siyaset, hukuk ve kültürle kaçınılmaz bir özelliği olarak görülmesine
birlikte, toplumsal yaşamın gerçek temeli gerek olmadığı da açıktır. Feministler,
olan ekonomik "altyapı"dan farklı bir insanlara toplumsal cinsiyet temelinde
"üstyapı"nın parçasıdır. Ancak, ekonomik değil, kişisel değerlerine göre değer
"temel" ile yasal ve siyasi "üstyapı"yı verildiği cinsiyetçi olmayan bir toplumun
tamamen ayrı görmedi. "Üstyapı"nın inşasıyla ulaşılan “cinsel politika”nın
ekonomik "temel"den doğduğuna ve onu sonunu ararlar. Marksistler, sınıfsız bir
yansıttığına inanıyordu. Daha derin bir komünist toplumun kurulmasıyla 'sınıf
düzeyde, bu görüşe göre siyasi iktidar, bu siyaseti'nin sona ereceğine inanırlar. Bu da
nedenle sınıf sisteminde kök salmıştır; nihayetinde devletin “sönmesine” yol
Lenin'in belirttiği gibi, "siyaset, açacak ve aynı zamanda geleneksel
ekonominin en yoğun biçimidir". Siyasetin anlamda siyaseti de sona erdirecektir.
devletle ve dar bir kamusal alanla
EYLEMDE SİYASET. . .
sınırlandırılabileceğine inanmanın aksine,
Marksistlerin “ekonomik olanın politik TRUMP'UN ZAFER: KUTUPLAMA VE ÖFKE
olduğuna” inandıkları söylenebilir. Bu OLARAK SİYASET?
perspektiften, Marksistlerin sınıf
Olaylar: ABD başkanlık seçimleri günü olan
mücadelesi ile olduğuna inandıkları şekilde
8 Kasım 2016'nın erken saatlerinde,
karakterize edilen sivil toplum, siyasetin
Donald Trump'ın isimsiz bir kıdemli
tam da kalbidir.
danışmanı CNN'de “Kazanmak bizim için
Bu gibi görüşler siyaseti büyük ölçüde bir mucize olacak” dedi. Olayda, mucize
olumsuz terimlerle tasvir eder. Politika, gerçekleşti. Gerçekten de, "mucize",
oldukça basit, baskı ve boyun eğdirme ile Cumhuriyetçi Parti'nin ön seçim yarışında
ilgilidir. Radikal feministler, kadınların tartışılmaz bir liderlik elde eden Trump'ın 3
sistematik olarak erkek gücüne tabi Mayıs'ta partinin olası adayı ilan edildiği o
kılınması ve tabi kılınması bakımından yılın oldukça başlarında başlamıştı. Bu,
toplumun ataerkil olduğuna inanırlar. Trump'ın ne Cumhuriyetçi seçkinlerden ne
Marksistler geleneksel olarak, kapitalist bir de muhafazakar medya figürlerinden
toplumda siyasetin, proletaryanın neredeyse hiç destek almamasına ve
burjuvazi tarafından sömürülmesiyle adaylık için diğer üç aday tarafından büyük
karakterize edildiğini savundular. Öte ölçüde harcanmasına rağmen gerçekleşti.
yandan, bu olumsuz çıkarımlar, siyasetin Başkanlık seçimlerinin kendisinde, Trump,
aynı zamanda özgürleştirici bir güç, geniş çapta kazanması beklenen Demokrat
adaletsizlik ve tahakküme meydan Parti adayı Hillary Clinton'a karşı zafer
okunabilecek bir araç olarak görülmesi kazandı. Clinton popüler oyu yaklaşık üç
gerçeğiyle dengeleniyor. Örneğin, Marx, milyon oy farkla almasına rağmen, Trump
sınıf sömürüsünün bir proleter devrim çok önemli Seçim Koleji oylamasını 306'ya
tarafından devrileceğini öngördü ve karşı 232 kazandı. Bunu yaparak, daha
radikal feministler, cinsiyet ilişkilerinin bir önce seçimlere katılmadan veya
seçimlerde görev almadan göreve kazandırdı. Bu, çeşitli şekillerde ortaya
başlayan ilk ABD başkanı oldu. bir askeri çıktı. Örneğin, Trump'ın siyasi
veya hükümet görevi. muhaliflerine yönelik eleştirileri, kapsamlı
ve derinden kişisel bir karaktere sahipti. En
Önem: Donald Trump'ın 2016'daki zaferi,
yakın Cumhuriyetçi rakibi olan Ted Cruz,
yalnızca (kişisel zenginliğine ve ünlü
bu nedenle tekrar tekrar 'Lyin' Ted' Cruz
statüsüne rağmen) geleneksel siyasi
olarak anılırken, Hillary Clinton 'Crooked
deneyimden yoksun, arketip bir siyasi
Hillary' olarak damgalandı. Benzer şekilde,
yabancı olduğu için sürpriz olmadı. Bir
Washington siyaset kurumuna ve medyaya
başka neden de, kişiliği, mizacı ve siyasi
yönelik saldırıları sert ve küçümseyiciydi.
tarzıyla Trump'ın çoğu başkan adayından
Sözde yozlaşmış ve başarısız yerleşik siyasi
belirgin şekilde farklı olmasıydı. Birincisi,
sistemle ilgili olarak, ana akım medya rutin
kampanya retoriği sırayla övünen, yıpratıcı
olarak “sahte haber” tedarikçileri olarak
ve bazılarının görüşüne göre son derece
eleştirilirken, “bataklığı kurutma” sözü
saldırgandı. Gerçekten de, Trump'ın
verdi. Öte yandan, Trump'ın endişelerini
adaylığı, belirgin biçimde kutuplaşmış ve
dile getirmeye en hevesli olduğu kişiler -
kutuplaştırıcı bir siyaset biçimini örnekledi;
durgun veya düşen yaşam standartları, iş
bölünme ve saldırıdan zevk alıyor gibiydi
güvencesizliği ve kadın ve azınlıkların
ve uzlaşma ve fikir birliği oluşturmayı
yükselişinin bir sonucu olarak öfkeli
küçümsedi. Ancak, bu siyaset biçiminin
olduğuna inanılan beyaz, ağırlıklı olarak
basitçe 2016'daki çalkantılardan çıktığını
erkek işçi sınıfı. gruplar – 'gerçek insanlar'
söylemek yanlış olur; bunun yerine,
olarak tasvir edildi. Bu, meşru siyasi
Ronald Reagan'ın başkanlığının (1981-89)
çıkarları olan tek grup olduklarını, diğer
ilk yıllarından beri ABD parti siyasetinde
tüm grupların bir şekilde otantik
meydana gelen gelişmelere kadar
olmadığını ve bu nedenle ahlaki değerden
sürülebilir. Bunlardan en önemlisi, hem
yoksun olduklarını gösteriyordu.
Demokratların hem de Cumhuriyetçilerin
siyasetin pragmatik merkez zeminini terk KAVRAM
etme ve aile ve yaşam tarzı sorunlarıyla
Bilim (Science)
ilgili konularda daha ideolojik bir duruş
benimseme eğilimleri olmuştur. Bu süreç, Bilim, tekrarlanabilir deneyler, gözlem ve
yeni Hıristiyan sağının artan etkisi ile tümdengelim yoluyla fenomenlerin
önemli şekillerde ateşlendi (2. Bölümde güvenilir açıklamalarını geliştirmeyi
tartışıldı). Bu nedenle ABD siyasetinde göç, amaçlayan bir çalışma alanıdır. Bu
silah kontrolü, ırk entegrasyonu, okullarda nedenle, hipotezlerin mevcut kanıtlara
cinsel eğitim, eşcinsellik ve kürtaj dahil karşı test edilerek doğrulandığı
kadın hakları gibi konularda bir dizi sözde (doğruluğunun kanıtlandığı) “bilimsel
kültür savaşı gelişti. yöntem”, değerden bağımsız ve nesnel
gerçeği açıklamanın bir aracı olarak
Bununla birlikte, Trump'ın ortaya çıkışı,
görülmektedir. Ancak Karl Popper (1902-
özellikle Trump'ın, tipik popülist
94), "gerçekler" her zaman daha sonraki
politikacılar için, dünyayı ışık ve karanlık ya
deneylerle çürütülebileceğinden, bilimin
da iyi ve kötü arasındaki çatışma açısından
yalnızca hipotezleri yanlışlayabileceğini
görme eğilimi göz önüne alındığında,
öne sürdü.
kutuplaşma siyasetine yeni bir ivme
POLİTİKA EĞİTİMİ tanımlanır. Fikirleri Augustine (354-430) ve
Aquinas (1225-74) gibi ortaçağ
Siyaset Bilimine Yaklaşımlar
teorisyenlerinin yazılarında yeniden su
Siyasi faaliyetin doğası hakkındaki yüzüne çıktı. Örneğin, Platon'un
anlaşmazlık, siyasetin akademik bir disiplin çalışmasının ana teması, onun görüşüne
olarak doğası hakkındaki ihtilafla eşleşir. göre bir filozof krallar sınıfının egemen
En eski entelektüel araştırma alanlarından olduğu iyi huylu bir diktatörlük biçimini
biri olan siyaset, başlangıçta felsefenin, alan ideal toplumun doğasını tanımlama
tarihin veya hukukun bir kolu olarak girişimiydi.
görülüyordu. Temel amacı, insan
Normatif (Normative): Değerlerin ve
toplumunun dayanması gereken ilkeleri
davranış standartlarının reçetesi; 'olan'
ortaya çıkarmaktı. Bununla birlikte, on
değil, 'olması gereken'.
dokuzuncu yüzyılın sonlarından itibaren,
bu felsefi vurgu, siyaseti bilimsel bir Bu tür yazılar, siyasete 'geleneksel'
disipline dönüştürme girişimiyle yavaş yaklaşımın temelini oluşturmuştur. Bu,
yavaş yer değiştirdi. Bu gelişmenin doruk politik düşüncenin merkezinde yer alan
noktasına 1950'lerde ve 1960'larda, daha fikir ve doktrinlerin analitik olarak
önceki geleneğin anlamsız metafizik olarak incelenmesini içerir. En yaygın olarak,
açıkça reddedilmesiyle ulaşıldı. Bununla "büyük" düşünürlerin (örneğin Platon'dan
birlikte, o zamandan beri, katı bir siyaset Marx'a uzanan) bir koleksiyonuna ve bir
bilimine yönelik coşku azaldı ve siyasi "klasik" metinler kanonuna odaklanan bir
değerlerin ve normatif teorilerin kalıcı siyasi düşünce tarihi biçimini almıştır. Bu
öneminin yeniden kabul edilmesi oldu. yaklaşım edebi analiz karakterine sahiptir:
Herkes tarafından kabul edilebilir evrensel öncelikle büyük düşünürlerin ne
değerler için "geleneksel" arayış büyük söylediğini, görüşlerini nasıl geliştirdiklerini
ölçüde terk edildiyse, bilimin tek başına veya gerekçelendirdiklerini ve içinde
gerçeği açıklamanın bir yolunu sağladığı çalıştıkları entelektüel bağlamı
ısrarı da büyük ölçüde terk edildi. Ortaya incelemekle ilgilenir. Bu tür bir analiz,
çıkan disiplin, tam da bir dizi teorik eleştirel ve titiz bir şekilde
yaklaşımı ve çeşitli analiz okullarını gerçekleştirilebilse de, 'Devlete neden
kucakladığı için daha verimli ve daha itaat etmeliyim?', 'Ödüller nasıl
heyecan vericidir. dağıtılmalıdır?' ve 'Neler' gibi normatif
sorularla ilgilendiğinden hiçbir bilimsel
Felsefi Gelenek
anlamda nesnel olamaz. bireysel
Siyasal analizin kökenleri Antik Yunan'a özgürlüğün sınırları olmalı mı?'
kadar uzanır ve genellikle 'siyaset felsefesi'
Objektif: Gözlemcinin dışında,
olarak adlandırılan bir geleneğe dayanır.
kanıtlanabilir; duygular, değerler veya
Bu, esasen etik, kuralcı veya normatif
önyargı ile lekelenmemiş.
sorularla meşgul olmayı içeriyordu ve
neyin 'olduğu'ndan ziyade neyin 'olması
gerektiği', 'olması gerektiği' veya 'olması
gerektiği' ile ilgili bir endişeyi yansıtıyordu.
Plato (bkz. s. 13) ve Aristoteles genellikle
bu geleneğin kurucu babaları olarak
ANAHTAR DÜŞÜNÜR normatif yaklaşım, yargılarda bulunması
ve önerilerde bulunması anlamında
PLATO (427-347 M.Ö.)
'kuralcı'dır.
Yunan filozofu. Platon aristokrat bir
Ampirik: Gözlem ve deneye dayalı;
aileden doğdu. Etik ve felsefi
ampirik bilgi, duyu verilerinden ve
diyaloglarında baş figür olan Sokrates'in
deneyimden elde edilir.
takipçisi oldu. Sokrates'in MÖ 399'da
ölümünden sonra Platon, yeni Atina Tanımlayıcı politik analiz, felsefi temelini,
yönetici sınıfını eğitmek için kendi 17. yüzyıldan itibaren John Locke ve David
akademisini kurdu. Platon, maddi Hume (1711-76) gibi teorisyenlerin
dünyanın soyut ve ebedi "fikirlerin" çalışmaları aracılığıyla yayılan ampirizm
kusurlu kopyalarından oluştuğunu öğretti. doktrininden almıştır.
Cumhuriyet ve Kanunlar’da açıklanan
Ampirizm doktrini, deneyimin bilginin tek
siyaset felsefesi, ideal devleti bir adalet
temeli olduğu ve bu nedenle tüm
teorisi açısından tanımlama girişimidir. Her
hipotezlerin ve teorilerin bir gözlem süreci
iki eser de kesinlikle otoriterdir ve gücün
ile test edilmesi gerektiği inancını
eğitimli bir elitin, filozof kralların elinde
geliştirdi. 19. yüzyıla gelindiğinde, bu tür
olması gerektiğine inanarak, bireysel
fikirler, özellikle Auguste Comte'un (1798-
özgürlüğe hiç dikkat etmez. Dolayısıyla
1857) yazılarıyla ilişkilendirilen entelektüel
demokrasinin sıkı bir eleştirmeniydi.
bir hareket olan 'pozitivizm' olarak bilinen
Platon'un çalışması, Hıristiyanlık ve genel
şeye dönüştü. Bu doktrin, sosyal bilimlerin
olarak Avrupa kültürü üzerinde geniş bir
ve dolayısıyla tüm felsefi araştırma
etki yarattı.
biçimlerinin doğa bilimlerinin
Ampirik Gelenek yöntemlerine sıkı sıkıya bağlı kalması
gerektiğini ilan etti. Bilim, gerçeği
Normatif teorileştirmeden daha az belirgin
açıklamanın tek güvenilir yolu olarak
olmasına rağmen, betimleyici veya ampirik
algılandıktan sonra, bir siyaset bilimi
bir gelenek, siyasi düşüncenin ilk günlerine
geliştirme baskısı karşı konulmaz hale
kadar izlenebilir. Aristoteles'in anayasaları
geldi.
sınıflandırma girişiminde, Machiavelli'nin
gerçekçi devlet yönetimi açıklamasında ve Davranışçılık
Montesquieu'nün sosyolojik hükümet ve
19. yüzyılın ortalarından bu yana, ana akım
hukuk teorisinde görülebilir. Birçok
siyasi analize, pozitivizmin artan etkisini
yönden, bu tür yazılar, günümüzde
yansıtan “bilimsel” gelenek hakim
“karşılaştırmalı hükümet” olarak
olmuştur. 1870'lerde Oxford, Paris ve
adlandırılan şeyin temelini oluşturuyor ve
Columbia üniversitelerinde 'siyaset bilimi'
disipline esasen kurumsal bir yaklaşıma yol
dersleri verilmeye başlandı ve 1906'da
açtı. Özellikle ABD ve Birleşik Krallık'ta bu,
Amerikan Siyaset Bilimi İncelemesi
baskın analiz geleneği haline geldi. Politik
yayınlandı. Bununla birlikte, bir siyaset
analize ampirik yaklaşım, politik
bilimine duyulan coşku, 1950'lerde ve
gerçekliğin tarafsız ve tarafsız bir
1960'larda, en güçlü şekilde ABD'de,
açıklamasını sunma girişimi ile karakterize
ağırlıklı olarak davranışçılığa dayanan bir
edilir. Yaklaşım, analiz etmeye ve
siyasi analiz biçiminin ortaya çıkmasıyla
açıklamaya çalıştığı için 'açıklayıcı' iken,
zirveye ulaştı. İlk kez bu, politikaya (genellikle devletler) arasındaki
güvenilir bir bilimsel kimlik sağladı, çünkü benzerlikleri ve farklılıkları tanımlamayı ve
daha önce eksik olan şeyi sağladı: keşfetmeyi içerir. Karşılaştırmalı yöntem,
hipotezlerin test edilebileceği nesnel ve bazen, deneysel tekniklerin
ölçülebilir veriler. David Easton (1979, uygulanmasındaki pratik zorluklar göz
1981) gibi siyasi analistler, siyasetin doğa önüne alındığında, siyasetin bilimsel
bilimlerinin metodolojisini bilgisini geliştirmek için en uygun teknik
benimseyebileceğini ilan ettiler ve bu, olarak görülür.
nicel araştırma yöntemlerinin kullanımına
Ancak davranışçılık, 1960'lardan itibaren
en uygun alanlarda, örneğin oy verme
artan bir baskı altına girdi. İlk olarak,
davranışı, yasa koyucuların davranışları ve
davranışçılığın politik analizin kapsamını
belediye politikacılarının ve lobicilerin
önemli ölçüde kısıtladığı ve doğrudan
davranışları. Uluslararası ilişkilerin nesnel
gözlemlenebilir olanın ötesine geçmesini
“yasalarını” geliştirme umuduyla
engellediği iddia edildi. Her ne kadar
davranışçılığı uluslararası ilişkilere (Uİ)
davranış analizi, oylama çalışmaları gibi
uygulamak için girişimlerde bulunuldu.
alanlarda kuşkusuz paha biçilmez içgörüler
Davranışçılığın yükselişi, karşılaştırmalı
üretmiş ve üretmeye devam etse de,
siyasetin sistemik çalışmasına da büyük bir
ölçülebilir verilere yönelik dar bir saplantı,
ivme kazandırdı.
siyaset disiplinini çok az şeye indirgemekle
Pozitivizm: Sosyal ve aslında tüm tehdit etmektedir. Daha da endişe verici
araştırma biçimlerinin doğa bilimlerinin bir şekilde, bir nesil siyaset bilimcisi, tüm
yöntemlerine sıkı sıkıya bağlı olması normatif siyasi düşünce geleneğine
gerektiği teorisi. sırtlarını dönmeye meyletti. 'Özgürlük',
'eşitlik', 'adalet' ve 'haklar' gibi kavramlar,
Davranışçılık (Behaviouralism): Sosyal
ampirik olarak doğrulanabilir varlıklar
teorilerin yalnızca gözlemlenebilir
olmadıkları için bazen anlamsız oldukları
davranışlar temelinde inşa edilmesi
için bir kenara atıldı. John Rawls ve Robert
gerektiği ve araştırma için ölçülebilir
Nozick gibi teorisyenlerin yazılarında
veriler sağlaması gerektiği inancı.
yansıtıldığı gibi, 1970'lerden bu yana
KAVRAM normatif sorulara olan ilgi yeniden
canlandıkça, davranışçılıktan duyulan
Karşılaştırmalı Siyaset
memnuniyetsizlik de artmıştır.
(Comparative Politics)
Rasyonel-Seçim Teorisi
Karşılaştırmalı siyaset, hem disipliner bir
Siyasete son zamanlardaki teorik
alt alana hem de bir analiz yöntemine
yaklaşımlar arasında, çeşitli şekillerde
atıfta bulunur. Disiplinsel bir alt alan
"rasyonel seçim teorisi", "kamu tercihi
olarak, özellikle ABD'de, genellikle basitçe
teorisi" ve "politik ekonomi" olarak
'yabancı ülkelerin siyaseti' anlamına gelir.
bilinen, "biçimsel siyaset teorisi" olarak
Bir analiz yöntemi olarak karşılaştırmalı
adlandırılan şey vardır. Analize yönelik bu
siyaset, 'temellendirilmiş teoriler'
yaklaşım, genellikle ilgili bireylerin
geliştirmek, hipotezleri test etmek,
rasyonel olarak kendi çıkarlarına yönelik
nedensel ilişkiler çıkarmak ve güvenilir
davranışları hakkında, prosedürel kurallara
genellemeler üretmek için siyasi birimler
dayalı modeller oluşturmada ekonomik hedefler dizisine sahip olduğu ve nadiren
teori örneğinden yararlanır. En sağlam tam ve doğru bilginin ışığında kararlar
biçimde ABD'de yerleşik olan ve özellikle aldığı gerçeğini görmezden geldiği için
de sözde Virginia Okulu ile ilişkilendirilen insan rasyonelliğini abartabilir. Ayrıca,
biçimsel siyaset teorisi, en azından soyut bir birey modelinden yola çıkarak,
seçmenlerin, lobicilerin, bürokratların ve rasyonel seçim teorisi, diğer şeylerin yanı
politikacıların eylemlerine ve aynı sıra, insan kişisel çıkarlarının sadece
zamanda siyasilere ilişkin içgörüler doğuştan değil, sosyal olarak koşullu
sağlayabilecek yararlı bir analitik araç olabileceğini kabul etmekte başarısız
sağlar. Devletlerin uluslararası sistem olarak, sosyal ve tarihsel faktörlere
içindeki davranışları. Bu yaklaşım, siyasi yeterince dikkat etmez.
analiz üzerinde en geniş etkisini,
KAVRAM
“kurumsal kamu tercihi teorisi” olarak
adlandırılan biçimde yapmıştır. Parti Yapılandırmacılık (Constructivism)
rekabeti, çıkar grubu davranışı ve
Konstrüktivizm (ya da sosyal inşacılık),
bürokratların politika etkisi gibi alanlarda
bizim onu anladığımızdan bağımsız olarak
bu tür tekniklerin kullanımı sonraki
nesnel bir sosyal ya da politik gerçeklik
bölümlerde tartışılacaktır. Yaklaşım,
olmadığı inancına dayanan bir analiz
ekonomiden çok matematik alanında
yaklaşımıdır. Bu nedenle konstrüktivistler,
geliştirilen oyun teorisi biçiminde de
sosyal dünyayı somut nesnelerin dış
uygulanmıştır. Bireysel davranışlarla ilgili
dünyası anlamında "dışarıda" bir şey
bulmacaları analiz etmek için ilk ilkelerin
olarak görmezler; bunun yerine, bir tür
kullanılmasını gerektirir. Oyun teorisindeki
özneler arası farkındalık olarak yalnızca
en iyi bilinen örnek, "mahkumlar"
"içeride" var olur. Son tahlilde insanlar,
ikilemidir (bkz. Şekil 1.5). Oyun teorisi, Uİ
ister birey olarak ister sosyal grup olarak
teorisyenleri tarafından, örneğin
hareket etsinler, dünyayı bu yapılara göre
denizlerde aşırı avlanmayı veya
“inşa ederler”.
istenmeyen rejimlere silah satışını
önlemeyi neden devletlerin zor bulduğunu Yeni Kurumsalcılık
açıklamak için kullanılmıştır.
1950'lere kadar, siyaset çalışması büyük
Oyun teorisi (Game Theory): Bir aktörün ölçüde kurumların incelenmesini
strateji seçiminin diğerinin en iyi seçimini içeriyordu. Bu 'geleneksel' veya 'eski'
nasıl etkilediğini ve bunun tersini kurumsalcılık, hükümetin kuralları,
açıklayarak çatışma veya işbirliği prosedürleri ve resmi organizasyonuna
sorunlarını keşfetmenin bir yolu. odaklandı ve hukuk ve tarih
araştırmalarında kullanılanlara benzer
Bununla birlikte, siyasi analize yönelik
yöntemler kullandı. 'Davranışsal devrim'in
rasyonel seçim yaklaşımı hiçbir şekilde
ortaya çıkışı, onun yansıtıcı olmayan ve
evrensel olarak kabul görmemiştir.
esasen tanımlayıcı yöntemlerine (bazen
Destekçileri, siyasi fenomenlerin
siyaseti bir örgütsel kurallar ve yapılar
tartışılmasına daha fazla titizlik getirdiğini
toplamına indirgemekle tehdit eden)
iddia ederken, eleştirmenler temel
ilişkin artan endişelerle birleştiğinde,
varsayımlarını sorguladılar. Örneğin,
1960'larda ve 1970'lerde kurumsalcılığın
insanların nadiren net bir tercih edilen
marjinalleşmesine yol açtı. Bununla gösterdikleri kurumsal bağlamların
birlikte, 1980'lerden itibaren "yeni “tutsakları” olarak görüldüğü yapısalcı bir
kurumsalcılık" olarak adlandırılan şeyin mantığa katılmakla suçlanır.
ortaya çıkmasıyla buna olan ilgi yeniden
Kritik Yaklaşımlar
canlandı. Yeni kurumsalcılık, siyasi
yapıların siyasi davranışı şekillendirdiği 1980'lerden bu yana, siyasete eleştirel
düşünüldüğünde, “kurumların önemlidir” yaklaşımların yelpazesi önemli ölçüde
şeklindeki temel kurumsalcı inanca sadık genişledi. O noktaya kadar, Marksizm ana
kalsa da, bir “kurumu” neyin akım siyaset biliminin başlıca alternatifini
oluşturduğuna dair anlayışımızı birçok oluşturmuştu. Gerçekten de Karl Marx,
açıdan revize etmiştir. siyaseti bilimsel terimlerle tanımlamaya
çalışan ilk teorisyen olarak görülebilir.
Kurum (Institution): Resmi bir rol ve
Marx, sözde "materyalist tarih anlayışı"nı
statüye sahip köklü bir organ; daha geniş
(bkz. s. 39-43) kullanarak, tarihsel
olarak, düzenli ve öngörülebilir davranışı
gelişmenin itici gücünü ortaya çıkarmaya
sağlayan bir dizi kural, "oyunun kuralları".
çalıştı. Bu da onun, doğa bilimlerindeki
Siyasal kurumlar artık siyasal örgütlerle eş yasalarla aynı statüye sahip olan
tutulmuyor; bunlar "şeyler" olarak değil, “yasalar”a dayalı olarak gelecekle ilgili
bireysel aktörlerin davranışlarını öngörülerde bulunmasını sağlamıştır.
yönlendiren veya sınırlayan "kurallar" Bununla birlikte, modern politik analiz,
dizisi olarak düşünülür. Ayrıca, bu kurallar feminizm (bkz. s. 47-8), eleştirel teori, yeşil
resmi olduğu kadar gayri resmi de olabilir, ideoloji (bkz. s. 49-50), yeni eleştirel bakış
politika oluşturma süreçleri bazen resmi açılarının ortaya çıkışının bir sonucu olarak
düzenlemelerden ziyade yazılı olmayan hem daha zengin hem de daha çeşitli hale
sözleşmeler veya anlayışlar tarafından geldi. yapılandırmacılık, postyapısalcılık ve
şekillendirilir. Her şeyden ayrı olarak, bu, postkolonyalizm. Bu yeni eleştirel seslerin
kurumların neden reform, dönüştürme ortak noktası nedir ve hangi anlamda
veya değiştirmenin genellikle zor olduğunu 'eleştirel'dirler?
açıklamaya yardımcı olabilir. Son olarak,
KAVRAM
kurumları bağımsız varlıklar olarak görmek
yerine, ki bu durumda neredeyse zaman Postmodernizm
ve mekanın dışında var olurlar, yeni
Postmodernizm, ilk olarak Batı
kurumsalcılar kurumların belirli bir
sanatlarında, mimarisinde ve genel olarak
normatif ve tarihsel bağlamda "gömülü"
kültürel gelişmede deneysel hareketleri
olduğunu vurgularlar. Bu nedenle,
tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Bir
kurumsal bir ortamdaki aktörlerin temel
sosyal ve politik analiz aracı olarak
kural ve prosedürleri kabul etmek için
postmodernizm, sanayileşme ve sınıf
sosyalleşmesi gibi, kurumun kendisi de
dayanışması tarafından yapılandırılmış
daha geniş ve daha temel bir varsayım ve
toplumlardan giderek daha fazla
uygulamalar bütünü içinde faaliyet
parçalanmış ve çoğulcu “bilgi”
gösterir. Bununla birlikte, bu değişimlere
toplumlarına geçişin altını çizer. Bunlarda
rağmen, kurumsalcılık eleştirileri çekmeye
bireyler üreticiden tüketiciye dönüşür ve
devam etti. Örneğin, bazen siyasi
sınıfsal, dini ve etnik bağlılıkların yerini
aktörlerin, az ya da çok, içinde faaliyet
bireycilik alır. Postmodernistler kesinlik 'eleştirel'dir, çünkü sadece ana akım
diye bir şey olmadığını iddia ederler; yaklaşımların sonuçlarını tartışmakla
mutlak ve evrensel gerçek fikri kibirli bir kalmazlar, aynı zamanda bu yaklaşımların
iddia olarak bir kenara bırakılmalıdır. kendilerini eleştirel incelemeye tabi
tutarlar. , içlerinde işleyen önyargıları
Eleştirel yaklaşımlar, iki geniş ve bazen
ortaya çıkarmak ve bunların etkilerini
bağlantılı özelliği örneklemektedir.
incelemek. Bu, özellikle yapılandırmacılıkla
Birincisi, farklı şekillerde, (genellikle)
ilgili olarak görülebilir.
marjinalleştirilmiş veya ezilen grupların
çıkarlarıyla hizaya girerek siyasi statükoya Post-pozitivizm: "Nesnel" bir gerçeklik
itiraz etmeye çalıştıkları için 'eleştirel' fikrini sorgulayan, bunun yerine insanların
olmalarıdır. Dolayısıyla her biri, ana akım içinde yaşadıkları dünyayı ne ölçüde
yaklaşımların görmezden gelme eğiliminde kavradıklarını veya "inşa ettiklerini"
olduğu eşitsizlikleri ve asimetrileri ortaya vurgulayan bir bilgi yaklaşımı,
çıkarmaya çalışır. Örneğin feminizm, postyapısalcılık.
siyaseti tüm biçimleriyle ve her düzeyde
Yapılandırmacılığın uluslararası ilişkiler
karakterize eden sistematik ve yaygın
üzerinde siyaset bilimi üzerindeki
toplumsal cinsiyet eşitsizliği yapılarına
etkisinden çok daha büyük bir etkisi oldu
dikkat çekmiştir. Frankfurt Okulu'nun neo-
ve birçok kişi artık yapılandırmacılığı ana
Marksizminde kök salan eleştirel teori,
akım uluslararası ilişkiler teorisi olarak ele
eleştiri kavramını geniş bir etki
alıyor. Bununla birlikte, yapılandırmacılık
yelpazesinden yararlanarak tüm sosyal
analitik bir araç olarak çok önemli bir teori
pratiklere genişletmiştir. Yeşil ideoloji veya
değildir. İnsanların aslında içinde
ekolojizm, yerleşik siyasi ve sosyal teorinin
yaşadıkları dünyayı "inşa ettiklerini" öne
insan merkezli (insan merkezli) vurgusuna
sürerek, dünyanın bir tür "öznellerarası"
meydan okudu ve siyasi ve sosyal anlayışa
farkındalıkla işlediğini öne sürerek
yönelik bütünsel yaklaşımları savundu.
yapılandırmacılar, ana akım politik analizin
Postkolonyalizm, neredeyse tüm
nesnellik iddiasını sorguya çektiler.
gelişmekte olan dünyada resmi siyasi
Örneğin, öznel varlıklar olarak siyasi
bağımsızlığın elde edilmesine rağmen,
aktörlerin sabit veya nesnel çıkarları veya
dünyanın geri kalanı üzerindeki Batı
kimlikleri yoktur; daha ziyade bunlar,
kültürel ve siyasi hegemonyasının nasıl
herhangi bir zamanda geçerli olan
korunduğunu göstererek, sömürge
gelenekler, değerler ve duygular
yönetiminin kültürel boyutunu vurgular.
aracılığıyla biçimlendirilir (ve yeniden
Siyasete eleştirel yaklaşımların ikinci biçimlendirilebilir).
özelliği, farklı biçimlerde ve farklı
Postyapısalcılık, postmodernizmle birlikte
derecelerde de olsa, ana akım siyaset
ortaya çıktı ve iki terim bazen birbirinin
biliminin pozitivizminin ötesine geçmeye,
yerine kullanıldı. Postyapısalcılık, tüm
bunun yerine toplumsal davranışı ve
fikirlerin ve kavramların, karmaşık güç
dolayısıyla siyasal dünyayı şekillendirmede
ilişkileriyle iç içe geçmiş bir dilde ifade
bilincin rolünü vurgulamaya çalışmalarıdır.
edildiğini vurgular. Özellikle Fransız filozof
. Bu sözde post-pozitivist yaklaşımlar
ve radikal entelektüel Michel Foucault'nun
(bazen 'yorumculuk' veya 'temelcilik
(1926-84) yazılarından etkilenen
karşıtlığı' olarak da adlandırılır) bu nedenle
postyapısalcılar, söylem fikrini veya sunarsa suçsuz serbest bırakılacak, ortağı
“iktidar söylemlerini” kullanarak iktidar ve tüm suçu üstlenecek ve on yıl hapis
düşünce sistemleri arasındaki bağlantıya cezasına çarptırılacak. Her iki mahkum da
dikkat çektiler. Kaba terimlerle, bu, bilginin itiraf ederse, her biri altı yıl hapis cezasına
güç olduğu anlamına gelir. Bununla çarptırılacak. Her ikisi de itiraf etmeyi
birlikte, evrensel bir referans çerçevesi reddederse, sadece küçük bir suçtan
veya kapsayıcı bir bakış açısının hüküm giyecekler ve her biri birer yıl hapis
yokluğunda, yalnızca her biri belirli bir cezası alacak. Şekil 1.3, mahkumlara
iktidar söylemini temsil eden bir dizi sunulan seçenekleri ve hapis cezaları
rekabet eden bakış açısı vardır. açısından sonuçlarını göstermektedir.
Postyapısalcılık ve postmodernizm, mutlak
Karşılaştıkları ikilem göz önüne alındığında,
ve evrensel hakikat (temelcilik) fikrini
her iki mahkûmun da, yapmazlarsa
reddetse de, postyapısalcılar, belirli
diğerinin 'ciyaklayacağından' ve azami
kavramlar, teoriler ve yorumlardaki gizli
cezayı alacaklarından korkarak itiraf
anlamların bir yapısöküm süreciyle açığa
etmesi muhtemeldir. İronik olarak, oyun
çıkarılmasının mümkün olduğunu
rasyonel davranışın en az olumlu sonuçla
savunurlar.
sonuçlanabileceğini gösteriyor
Söylem (Discourse): İnsan etkileşimi, (mahkumların birlikte toplam 12 yıl hapis
özellikle iletişim; söylem, güç ilişkilerini yattığı). Aslında, işbirliği yapmadıkları veya
ifşa edebilir veya gösterebilir. birbirlerine güvenmedikleri için
cezalandırılırlar. Bununla birlikte, oyun
Yapısöküm (Deconstruction): Çeşitli kör
birkaç kez tekrarlanırsa, mahkûmların
noktaları ve/veya çelişkileri göz önünde
kendi çıkarlarının işbirliği yoluyla
bulundurarak felsefi veya diğer metinlerin
geliştirildiğini öğrenmeleri ve bu da her
yakından okunması.
ikisini de itirafı reddetmeye teşvik etmesi
ODAKLAN . . . mümkündür.

TUTUKLARIN İKİLİMİ Kavramlar, Modeller ve Teoriler


(THE PRISONERS’ DILEMMA)
Kavramlar, modeller ve teoriler politik
analizin araçlarıdır. Ancak siyasetteki çoğu
şeyde olduğu gibi, analitik araçlar da
dikkatli kullanılmalıdır. Önce kavramları
ele alalım. Bir kavram, genellikle tek bir
kelime veya kısa bir cümle ile ifade edilen
bir şey hakkında genel bir fikirdir. Bir
kavram, özel bir isimden veya bir şeyin
Şekil 1.3: Mahkumların ikilemindeki adından daha fazlasıdır. Örneğin, bir kedi
seçenekler. hakkında konuşmak (belirli ve benzersiz bir
Ayrı hücrelerde tutulan iki mahkûm, kedi) ile bir "kedi" kavramına (bir kedi fikri)
birbirlerine "gıcırdamak" ya da sahip olmak arasında bir fark vardır. Kedi
"cıyaklamamak" arasında seçim yapmak kavramı bir "şey" değil, bir "fikir"dir, bir
zorunda kalırlar. İçlerinden sadece biri kediye kendine özgü karakterini veren
itiraf edip diğerini mahkum edecek delil çeşitli niteliklerden oluşan bir fikirdir:
"tüylü bir memeli", "küçük", "evcil", gerçekliklerden daha kapsamlı ve tutarlı
"fareleri yakalar ve fareler' vb. 'Eşitlik' olma tehlikesi her zaman vardır. Max
kavramı bu nedenle bir ilke veya idealdir. Weber, belirli kavramları 'ideal tipler'
Bu, bir koşucunun bir dünya rekoruna olarak kabul ederek bu sorunun
"eşit" olduğunu veya bir mirasın iki kardeş üstesinden gelmeye çalıştı. Bu görüş,
arasında "eşit olarak" paylaşılması kullandığımız kavramların, söz konusu
gerektiğini söylemek için terimi olgunun belirli temel veya merkezi
kullanmaktan farklıdır. Aynı şekilde, özelliklerini ayırarak inşa edildiğini ima
'başkanlık' kavramı belirli bir başkana eder; bu, diğer özelliklerin indirgendiği
değil, yürütme gücünün organizasyonu veya tamamen göz ardı edildiği anlamına
hakkında bir dizi düşünceye atıfta bulunur. gelir. “Devrim” kavramı, bu anlamda,
temel ve genellikle şiddetli bir siyasi
KAVRAM
değişim sürecine dikkat çekmesi
Uygun Tip (Ideal Type) bakımından ideal bir tip olarak kabul
edilebilir. Böylece, aralarındaki önemli
İdeal tip (bazen 'saf tip'), mantıksal bir
paralellikleri vurgulayarak, örneğin 1789
aşırılığın sunumu yoluyla, aksi takdirde
Fransız Devrimi ile 1989-91 Doğu Avrupa
neredeyse sonsuz derecede karmaşık bir
devrimlerini anlamlandırmamıza yardımcı
gerçeklikten anlam çıkarmaya yönelik bir
olur. Bununla birlikte kavram dikkatle
girişimde bulunulan zihinsel bir yapıdır.
kullanılmalıdır, çünkü aynı zamanda
İdeal tipler ilk olarak ekonomide, örneğin
yaşamsal farklılıkları gizleyebilir ve
tam rekabet kavramında kullanıldı. Max
dolayısıyla bu durumda, örneğin devrimin
Weber tarafından sosyal bilimlerde
ideolojik ve sosyal karakteri hakkında
savunulan ideal tipler, gerçekliğin
anlayışı çarpıtabilir.
tahminleri değil, açıklayıcı araçlardır; ne
"gerçeği tüketirler" ne de etik bir ideal Bir başka sorun da, siyasi kavramların
sunarlar. Weberci örnekler, otorite genellikle derin ideolojik tartışmaların
türlerini ve bürokrasiyi içerir. konusu olmasıdır. Politika, kısmen,
terimlerin ve kavramların meşru anlamı
O halde kavramların değeri nedir?
üzerinde bir mücadeledir. Düşmanlar
Kavramlar, düşündüğümüz, eleştirdiğimiz,
tartışabilir, savaşabilir ve hatta savaşa
tartıştığımız, açıkladığımız ve analiz
girebilir, hepsi de "özgürlüğü
ettiğimiz araçlardır. Sadece dış dünyayı
savunduklarını", "demokrasiyi
algılamak kendi başına bize onun hakkında
savunduklarını" veya "adaletin kendi
bilgi vermez. Dünyayı anlamlandırmak için
tarafında olduğunu" iddia edebilirler.
bir anlamda ona anlam yüklememiz
Sorun şu ki, 'özgürlük', 'demokrasi' ve
gerekir ve bunu kavramların inşası yoluyla
'adalet' gibi kelimeler farklı insanlar için
yaparız. Bu anlamda kavramlar, insan
farklı anlamlar taşıyor. 'Gerçek'
bilgisinin yapı taşlarıdır. Bununla birlikte,
demokrasinin, 'gerçek' özgürlüğün veya
kavramlar kaygan müşteriler de olabilir. İlk
'gerçek' adaletin ne olduğunu nasıl
olarak, anlamaya çalıştığımız siyasi
kurabiliriz? Basit cevap,
gerçeklik sürekli değişiyor ve oldukça
yapamayacağımızdır. Tıpkı 'siyaseti'
karmaşık. "Demokrasi", "insan hakları" ve
tanımlama girişiminde olduğu gibi, birçok
"kapitalizm" gibi kavramların,
siyasi kavramın birbiriyle rekabet eden
tanımlamaya çalıştıkları şekilsiz
versiyonları olduğunu kabul etmek anlamını ve önemini vurgulayan bir ilişkiler
zorundayız. Bu tür kavramlar en iyi şekilde ağı içerdiğinden bu görevin
'esas olarak tartışmalı' kavramlar olarak gerçekleştirilmesine yardımcı olur. Bunu
kabul edilir (Gallie, 1955/56). Gerçekte, anlamanın en iyi yolu bir örnektir. Siyasal
tek bir terim, hiçbiri onun "gerçek" anlamı analizde en etkili modellerden biri, David
olarak kabul edilemeyecek bir dizi rakip Easton (1979, 1981) tarafından geliştirilen
kavramı temsil edebilir. Örneğin, siyaseti siyasal sistem modelidir. Bu şematik olarak
devleti ilgilendiren, kamusal yaşamın gösterilebilir (bkz. Şekil 1.4).
yürütülmesi, tartışma ve uzlaşma, güç ve
TARTIŞMA . . .
kaynakların dağılımı olarak tanımlamak da
aynı derecede meşrudur. SİYASET ÖĞRENCİLERİ OBJEKTİF VE SİYASİ
OLARAK NÖTR OLMALI MIDIR?
Esasen Tartışmalı Kavram (Essentially
Contested Concept): Hakkında hiçbir kesin Pek çoğu, siyaset okumakla siyaset
veya tarafsız tanımın geliştirilemeyeceği yapmak arasında, konuya akademik ilgi
kadar derin tartışmalara neden olan bir duymakla siyasetle meşgul olmak veya
kavram. kendini adamış olmak arasında kesin bir
ayrım yapılması gerektiğine inanıyor.
Model: Önemli ilişkileri ve etkileşimleri
Ancak bu ayrım incelemeye dayanabilir
vurgulayarak anlayışı ilerletmeyi
mi? Biz (öğretmenler kadar öğrenciler de)
amaçlayan deneysel verilerin teorik bir
siyaset çalışmasına tarafsız bir şekilde,
temsili.
“bilimsel” bir nesnellik duruşu
Modeller ve teoriler kavramlardan daha benimseyerek mi yaklaşmalıyız? Yoksa
geniştir; tek bir fikirden ziyade bir dizi siyasette çıkar ve bağlılığın kaçınılmaz
fikirden oluşurlar. Bir model, genellikle bir olarak bağlantılı olduğunu ve bu siyasi
oyuncak bebek evi veya oyuncak uçak kanaatin bile siyasi anlayışı
örneğinde olduğu gibi, genellikle daha yönlendirebileceğini kabul etmeli miyiz?
küçük ölçekte bir şeyin temsili olarak
EVET:
düşünülür. Bu anlamda modelin amacı,
orijinal nesneye mümkün olduğunca sadık Açıklama arzusu: Siyaset okumak ve
bir şekilde benzemektir. Ancak kavramsal siyaset yapmak için güdüler farklıdır – ya
modellerin hiçbir şekilde bir nesneye da olmalıdır – farklıdır. Siyaset öğrencileri
benzemesi gerekmez. Örneğin, her şeyden önce (çoğunlukla karmaşık ve
ekonominin bir bilgisayar modelinin şaşırtıcı olan) siyasi dünyayı anlamaya ve
ekonominin kendisine fiziksel bir benzerlik açıklamaya çalışmalıdır. Bir şeyleri
taşıması gerektiğinde ısrar etmek saçma 'anlamlandırmak' istedikleri için, sahip
olur. Bunun yerine, kavramsal modeller olabilecekleri herhangi bir kişisel tercih
analitik araçlardır; değerleri, aksi takdirde kesinlikle ikincil öneme sahip olarak ele
şaşırtıcı ve düzensiz bir olgular alınmalıdır. Buna karşılık, siyaset
koleksiyonuna anlam yüklenebilecek uygulayıcıları (politikacılar, aktivistler ve
araçlar olmalarıdır. Basit nokta, benzerleri) esas olarak siyasi dünyayı kendi
gerçeklerin kendileri için konuşmadığıdır: inançları veya tercihleri doğrultusunda
yorumlanmaları ve organize edilmeleri yeniden şekillendirmekle ilgilenirler.
gerekir. Modeller, ilgili ampirik verilerin Böylece siyasi kanaatler, insanları
“uygunsuz” gerçeklere karşı kör ederek, yaşadığımız ve büyüdüğümüz toplumun
siyasi analizin siyasi savunuculuğun yapısı ve işleyişi ile ilgili soruları ele alır.
ihtiyaçlarına hizmet etmesine izin verir. Aile geçmişi, sosyal deneyim, ekonomik
konum, siyasi sempati vb. bu nedenle,
Objektif bilgi: Bilimsel yöntem biçiminde
incelemeye çalıştığımız siyasi dünya
rakipsiz bir otoriteye sahip bilgi edinme
hakkında her birimizin önyargılarını
yaklaşımı vardır ve bu, siyaset (veya
oluşturur. Gerçekten de, belki de güvenilir
"siyaset bilimi") dahil olmak üzere tüm
bilgiye yönelik en büyük tehdit,
öğrenme alanlarına uygulanmalıdır.
önyargılardan değil, siyasi tarafsızlığa
Bilimsel yöntem, gözlem, ölçüm ve deneyi
yönelik sahte iddialarda yansıyan önyargıyı
kullanarak, hipotezlerin 'gerçek dünya'
kabul etmedeki başarısızlıktan
hakkında bildiklerimizle karşılaştırılarak
kaynaklanmaktadır.
doğrulanmasına veya yanlışlanmasına
olanak tanır. Bu tür bilimsel ilkeler Özgürleştirici bilgi: Çok az insan, yalnızca
tarafından yönlendirilen sistematik ilgisiz bir bilgi arayışıyla siyaset çalışmasına
araştırma, bilgi üretmenin ve biriktirmenin çekilir. Bunun yerine bilgiyi bir amaç için
tek güvenilir yoludur. Bu bilgi 'nesnel'dir, ararlar ve bu amacın her zaman normatif
çünkü ampirik sorularla ilgilenen ve bir bileşeni vardır. Marx'ın ünlü bir şekilde
normatif yargılarda bulunmaya belirttiği gibi, 'Filozoflar dünyayı yalnızca
çalışmayan, değerden bağımsız bir çeşitli şekillerde yorumladılar; mesele onu
yaklaşımla üretilir. değiştirmek' Böyle bir yaklaşım, en açık
biçimde, özgürleştirici siyasete açık bir
Serbest dolaşan entelektüeller: Eğitim ve
bağlılık benimseyen modern eleştirel
entelektüel araştırma, öğrencilerin ve
teorisyenler tarafından benimsenir.
öğretmenlerin zaman içinde sosyal ve aile
Eleştirel teorinin amacı, bireysel ve kolektif
geçmişlerinden kaynaklanan bağlılıklardan
özgürlük davasını ilerletmek için iç ve
ve önyargılardan kendilerini
küresel siyasetteki baskı ve adaletsizlik
uzaklaştırmalarına izin veren, tarafsız
yapılarını ortaya çıkarmaktır.
bilimde bir eğitim alanıdır. Alman sosyolog
Karl Mannheim (1893-1947) bu nedenle Rekabet eden gerçekler: Postpozitivist
nesnelliğin kesinlikle "toplumsal olarak teorisyenler, dünyanın anlaşılabileceği
bağımsız entelijansiya"nın, tek başına birden fazla yol olduğunu öne sürerek
disiplinli ve tarafsız soruşturmaya girebilen bilimsel nesnellik fikrini sorgularlar. Bu
bir entelektüeller sınıfının korunması nedenle, gözlemcinin inançlarından,
olduğunu savundu. Serbest dolaşan fikirlerinden ve varsayımlarından ayrı,
entelektüeller olarak, anlamaya çalıştıkları oradaki 'gerçek dünya' hakkında tek bir
dünyadan geri durabilirler ve böylece onu kapsayıcı gerçek yoktur. Eğer özne (siyaset
daha net görebilirler. öğrencisi) nesneden (siyaset dünyası)
güvenilir bir şekilde ayırt edilemiyorsa, o
HAYIR:
zaman tarafsız bilim, en iyi ihtimalle,
Tarafsızlık efsanesi: Doğa bilimcileri ulaşılamaz bir ideal olarak ele alınmalıdır,
çalışmalarına nesnel ve tarafsız bir bakış sosyal ve politik analiz, kaçınılmaz olarak
açısıyla yaklaşabilirken, siyasette bu değer yüklü bir faaliyettir.
mümkün değildir. Siyaset nasıl
tanımlanırsa tanımlansın, içinde
kullanılan kavramsal yapılardır. Bununla
birlikte, kesinlikle konuşmak gerekirse, bir
teori bir önermedir. Bir ampirik veri
gövdesinin sistematik bir açıklamasını
sunar. Buna karşılık, bir model yalnızca
açıklayıcı bir araçtır; daha çok henüz test
edilmemiş bir hipotez gibidir. Bu anlamda
siyasette teorilerin az çok “doğru” olduğu
Şekil 1.4: Siyasi sistem.
söylenebilirken, modellerin ancak az çok
Bu iddialı model, sistem analizi denen “yararlı” olduğu söylenebilir. Bununla
şeyin uygulanması yoluyla, tüm siyasi birlikte, açıkça, teoriler ve modeller sıklıkla
süreci ve aynı zamanda büyük siyasi birbirine bağlıdır: geniş siyasi teoriler bir
aktörlerin işlevini açıklamayı amaçlar. dizi modelle açıklanabilir. Örneğin,
Sistem, organize veya karmaşık bir çoğulculuk teorisi (3. ve 4. Bölümlerde
bütündür, kolektif bir varlık oluşturan tartışılan) bir devlet modelini, bir seçim
birbiriyle ilişkili ve birbirine bağlı parçalar rekabeti modelini, bir grup siyaseti
kümesidir. Siyasi sistem durumunda, modelini vb. kapsar.
Easton'un "girdiler" ve "çıktılar" olarak
Teori (Theory): Genellikle (bir hipotezden
adlandırdığı şeyler arasında bir bağlantı
farklı olarak) güvenilir bilgi olarak sunulan
vardır. Siyasal sisteme girdiler, genel
ampirik verilerin sistematik bir açıklaması.
halktan gelen talep ve desteklerden
oluşur. Talepler, daha yüksek yaşam KAVRAM
standartları, daha iyi istihdam beklentileri
Paradigma (Paradigm)
ve daha cömert refah ödemelerinden
azınlık ve bireysel hakların daha fazla Bir paradigma, genel anlamda, belirli bir
korunmasına kadar değişebilir. Destekler olgunun ilgili özelliklerini vurgulayan bir
ise halkın siyasi sisteme vergi ödeyerek, model veya modeldir. Bununla birlikte,
uyum sağlayarak ve kamusal hayata Kuhn (1962) tarafından kullanıldığı
katılmaya istekli olarak katkıda bulunma şekliyle, bilgi arayışının yürütüldüğü,
biçimleridir. Çıktılar, politika oluşturma, birbiriyle ilişkili değerler, teoriler ve
yasaların kabulü, vergilerin uygulanması ve varsayımlardan oluşan entelektüel bir
kamu fonlarının tahsisi dahil olmak üzere çerçeveye atıfta bulunur. "Normal" bilim,
hükümetin kararları ve eylemlerinden bu nedenle, yerleşik paradigma içinde
oluşur. Açıkçası, bu çıktılar, daha fazla yürütülürken, "devrimci" bilim, eski bir
talep ve desteği şekillendiren 'geri bildirim' paradigmayı yenisiyle değiştirmeye çalışır.
üretir. Easton'ın modelinin sunduğu temel Bu teorinin radikal iması, "doğru" ve
anlayış, siyasi sistemin uzun vadeli "yanlış"ın yalnızca geçici yargılar
dengeye veya siyasi istikrara yöneldiğidir, olduğudur.
çünkü hayatta kalması çıktıların girdilerle
Bununla birlikte, neredeyse tüm kavramsal
aynı hizaya getirilmesine bağlıdır.
cihazlar, teoriler ve modeller, gizli değerler
'Teori' ve 'model' terimleri siyasette veya örtük varsayımlar içerir. Bu nedenle,
sıklıkla birbirinin yerine kullanılır. Teoriler tamamen ampirik teoriler inşa etmek
ve modeller, politik analiz araçları olarak zordur; değerler ve normatif inançlar her
zaman araya girer. Kavramlar söz konusu
olduğunda, bu, insanların terimleri 'hurra!
kelimeler' (örneğin, 'demokrasi', 'özgürlük'
ve 'adalet') veya 'boo! kelimeler' (örneğin,
'çatışma', 'anarşi', 'ideoloji' ve hatta
'politika'). Modeller ve teoriler, bir dizi
önyargı içermeleri anlamında da Şekil 1.5: Kavramsal analiz seviyeleri.
"yüklüdür". Örneğin, rasyonel seçim
2008'de New York Menkul Kıymetler
teorilerinin değerden bağımsız olduğu
Borsası. Finansal çöküş, küreselleşen
iddiasını kabul etmek zordur. İnsanların
dünyamızda bir ülkedeki olayların nasıl
temelde bencil ve özsaygılı oldukları
dünya çapında yankıları olabileceğini
varsayımına dayandıklarından, politik
gösterdi.
olarak muhafazakar olan politik sonuçlara
sıklıkla işaret etmeleri belki de şaşırtıcı KÜRESEL ÇAĞDA SİYASET
değildir.
Ulusal/Uluslararası Ayrımının Ötesinde
Bu nedenle, modeller ve mikro teoriler gibi Mi?
analitik cihazların daha geniş makro
Akademik bir disiplin olarak siyaset,
teoriler temelinde inşa edildiği bir anlam
geleneksel olarak devlete ve özellikle
vardır.
devlet aygıtına odaklanmıştır: devletin
Bu makro teorilerin çoğu, belli başlı kurumsal çerçevesi, iktidarın içinde
ideolojik geleneklerden birinin veya bulunduğu yer, kararların nasıl alındığı vb.
diğerinin varsayımlarını ve inançlarını Bu devlet temelli paradigma, siyasetin
yansıtır. Bu gelenekler, Thomas Kuhn'un belirgin bir mekansal veya bölgesel
Bilimsel Devrimlerin Yapısı'nda (1962) karaktere sahip olduğu bir paradigmadır.
atıfta bulunduğu "paradigmalara" benzer Kısacası, sınırlar ve sınırlar önemlidir. Bu,
bir şekilde işler. Gerçekte, bir paradigma, özellikle, devletin kendi sınırları içinde
içinde bilgi arayışının yürütüldüğü düzeni sağlama ve düzenlemeyi yürütme
çerçeveyi oluşturur. Kuhn'a göre doğa rolüyle ilgilenen iç politika ile devletler
bilimlerine her zaman tek bir paradigma arasındaki veya devletler arasındaki
hakimdir; bilim, eski bir paradigmanın ilişkilerle ilgilenen uluslararası politika
yerini yeni bir paradigmanın aldığı bir dizi arasındaki ayrım durumunda geçerlidir. Bu
"devrim" yoluyla gelişir. Bununla birlikte, anlamda, devletin en yüksek veya
siyasi ve sosyal soruşturma farklıdır, çünkü tartışılmaz otoritesi olan egemenlik,
o, çatışan ve rekabet eden paradigmaların siyasetin "iç"ini "dışarıdan" ayıran bir "sert
bir savaş alanıdır. Bu paradigmalar, kabuk"tur.
genellikle "siyasi ideolojiler" olarak
Bu yerel/uluslararası veya “iç/dış” ayrımı,
adlandırılan geniş sosyal felsefeler biçimini
aynı zamanda, geleneksel olarak oldukça
alır: Liberalizm, muhafazakarlık, sosyalizm,
farklı iki siyasi etkileşim alanı olarak
faşizm, feminizm vb.
görülenleri de ayırır (bkz. Şekil 1.6).
Kavramsal analizin çeşitli seviyeleri Şekil "İçerideki" siyaset, devletin iç alan içinde
1.5'te şematik olarak gösterilmiştir: yukarıdan yönetim dayatma yeteneğinden
kaynaklanan düzenli veya düzenlenmiş bir
karaktere sahipken, "dışarıdaki" siyaset, spekülasyon yapmaya teşvik etti (Hay,
içinde hiçbir otoritenin olmaması 2010).
gerçeğinden türetilen anarşik bir karaktere
Ulusötesi (Transnational): Ulusal
sahiptir. uluslararası alan egemen
hükümetleri veya eyalet sınırlarını çok az
devletten daha yüksek. Devlet temelli
dikkate alan veya hiç dikkate almayan,
paradigmanın telkin ettiği uzamsal
olaylara, kişilere, gruplara veya kuruluşlara
bölünme, ayrıca, "siyaset bilimi" ile
uygulanabilen yapılandırma.
"uluslararası ilişkiler" veya Uluslararası
İlişkiler arasındaki geleneksel bir alt Siyasi faaliyetin artık ayrı yerel ve
disiplin işbölümüne de yansır. Siyaset uluslararası alanlarda yer aldığı
bilimi devletleri siyaset dünyasında makro görülmüyorsa, siyaset belki de en iyi
düzeyde aktörler olarak görme şekilde bir dizi alan arasındaki ve
eğilimindeyken, Uluslararası İlişkiler tipik arasındaki örtüşmeler ve karşılıklı ilişkiler
olarak devletleri daha geniş uluslararası (küresel, bölgesel, ulusal ve yerel) olarak
arenada mikro düzeyde aktörler olarak ele anlaşılır (bkz. Şekil 1.6). Bununla birlikte,
almıştır. iç/uluslararası ayrımı katı bir doktrin
yerine belirli bir alana ve etkileşimler
Bununla birlikte, devlet temelli siyaset
dizisine öncelik vermenin bir yolu olarak
paradigması, özellikle küreselleşmeyle ilgili
ele alındığından, siyasete böyle bir
olanlar değil, son eğilimler ve gelişmelerin
yaklaşımı tamamen yeni olarak tasvir
bir sonucu olarak baskı altına girmiştir.
etmek yanlış olur. Örneğin, liberal
Özellikle, sınır ötesi veya ulusötesi
Uluslararası İlişkiler teorisyenleri uzun
akışlarda ve işlemlerde – insan, mal, para,
süredir devletin anayasal yapısının
bilgi ve fikir hareketlerinde – önemli bir
devletin dış davranışını etkilediğini
büyüme olmuştur. Devlet sınırları giderek
tartışırken, devrimin nedenlerini inceleyen
daha fazla “geçirgen” hale geldikçe,
siyaset bilimciler her zaman savaş ve
geleneksel yerel/uluslararası veya “iç/dış”
işgalin bazen onların patlak vermesinde
ayrımının sürdürülmesi daha zor hale
belirleyici faktörler olabileceğini kabul
geldi. Bu, hem 2007-09 küresel mali
ettiler.
krizinin geniş kapsamlı etkisinin gösterdiği
gibi, dünyanın başka yerlerinde meydana
gelen olaylara karşı yerel ekonomilerin
önemli ölçüde daha fazla kırılgan olmasıyla
hem de dijital teknolojilerin daha geniş
kapsamlı kullanımıyla gösterilebilir.
insanların birbirleriyle cep telefonları ve
internet gibi ulusal hükümetlerin kontrol
etmekte çok zorlandığı araçlar aracılığıyla
iletişim kurmasını sağlar. Mekânsal
karşılıklı bağımlılığın ölçeğindeki,
kapsamındaki ve bazen doğasındaki artış, Şekil 1.6: Mekansal politikanın zıt
bazılarını siyaset bilimi ve uluslararası modelleri.
ilişkiler arasındaki disipliner ayrımın Bu, politik analiz söz konusu olduğunda
ortadan kaldırılması gerektiği konusunda bizi nerede bırakıyor? Siyasetin yalnızca
küresel, bölgesel, ulusal ve yerel alanlarda inceler ve bu nedenle uluslararası ilişkiler
değil, aynı zamanda bu çeşitli alanlar alanında geleneksel olarak incelenen
arasındaki ilişkiler yoluyla da önemli bir fikirlere, konulara ve teorilere özel önem
şekilde gerçekleştiğini kabul etmenin verir.
sonuçlarından biri, siyasetin
ODAKLAN . . .
parametrelerini ve karmaşıklığını o kadar
genişletmesidir ki, zorlaşır. ve belki de bir SİYASET VE IR: İKİ DİSİPLİN MİSİNİZ, BİR
bütün olarak anlamlandırmak imkansız. Mİ?
Bu, örneğin, savaş ve barış, nükleer
Siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler (IR) iki
silahların yayılması, terörizm, yoksulluk ve
ayrı disiplin midir, yoksa aynı geniş disiplin
kalkınma, uluslararası örgütler vb. gibi
içinde alt alanlar veya farklı analiz
konuların yanı sıra seçimler, siyasi partiler,
seviyeleri olarak mı düşünülmelidir:
anayasalar, meclisler ve ulusal hükümetin
Siyaset mi yoksa siyasi analiz mi? Çoğu
diğer yönleri gibi konuları incelememizi
bağlamda, siyaset bilimi ve Uluslararası
gerektirecektir. . Ayrıca, yerel/uluslararası
İlişkiler birbirinden bağımsız olarak ortaya
ayrımı şüphesiz küreselleşen eğilimler
çıktı. Siyaset bilimi, 19. yüzyılın
tarafından tehlikeye atılmış olsa da, bunun
ortalarından itibaren ABD'de ve Avrupa'da
tamamen anlamsız hale getirildiğini iddia
akademik bir disiplin olarak kurulurken,
etmek zordur. Yalnızca, siyasetin - ve bu
Uluslararası İlişkiler I. Dünya Savaşı'nın
nedenle, diğer her şeyin - tüm parçalarını
ardından gelişti; ve büyük ölçüde kalıcı
bölünmez, küresel bir bütün halinde
barışın koşullarını ortaya çıkarma
özümseyen bir karşılıklı bağlantılılık
arzusuyla şekillendi (çalışmalarının
girdabına kapıldığı hayali fikrine abone
politikayla ilgisiyle ilgili, hiçbir zaman aynı
olan sözde 'hiper-küreselleştiriciler'
şekilde siyaset bilimine uygulanmamış bir
başarısız olur. Devletlerin çoğu zaman
endişe).
dönüşmüş olsalar da hem iç hem de
uluslararası alanda en önemli aktörler Siyaset ve Uluslararası İlişkiler, birincisinin
olmaya devam ettiğini kabul etmek. 'iç' meseleleri ve gelişmeleri (devlet içinde
Egemenlik artık "içerideki" siyaseti olup bitenlerle ilgili olarak) ele alması,
"dışarıdaki" siyasetten ayıran bir "sert ikincisi ise 'uluslararası' meseleleri ve
kabuk" olmayabilir, ancak en azından gelişmeleri (devletler arasında ne olduğu
"yumuşak bir kabuk" olarak kalır. ile ilgili olarak) ele alması anlamında ayrı
bilgi alanlarını oluşturur. Siyaset ve
Bu kitap, mekânsal karşılıklı bağımlılığın
Uluslararası İlişkiler bu nedenle kendi
sonuçlarını ve özellikle devletler içinde
analitik araçlarını ve teorik perspektiflerini
olup bitenlerin ve devletler arasında olup
geliştirerek, her birinin, örneğin ekonomi
bitenlerin birbirlerini her zamankinden
veya sosyoloji ile aynı derecede disiplinsel
daha fazla etkilediğini kabul eden bütüncül
özgünlüğün keyfini çıkarmasına yardımcı
bir yaklaşımı benimsemesine rağmen,
oldu.
siyasetin etkileşimlerini farklı açılardan ele
alıyor. öncelikle yerel bir bakış açısı. Buna Ancak Siyaset ve Uluslararası İlişkiler
karşılık, eşlik eden kitabı Global Politics arasındaki disiplin ayrımı her zaman keyfi
(2014), siyasetin etkileşimlerini öncelikle olmuş olabilir. Bu görüşe göre Siyaset ve
uluslararası veya küresel bir perspektiften Uluslararası İlişkiler, ayrık olarak değil,
birbiriyle örtüşen disiplinler olarak
görülebilir: Farklı (her zaman ilişkili olsalar
da) siyasi etkileşim düzeyleri hakkında çok
benzer sorular sorarlar. Hem siyaset hem
de Uluslararası İlişkiler, öncelikle iktidarla
(dağıtımı, uygulaması, sonuçları vb.) ilgili
sorularla ilgilenir ve her ikisi de devletin
doğasına, rolüne ve faaliyetlerine güçlü bir
vurgu yapar. Siyaset bilimi devleti makro
düzeyde bir aktör olarak görse bile, IR ise
onu mikro düzeyde bir aktör olarak
görüyor.
Sosyal ilişkilerde çatışma ve işbirliği
arasındaki denge ile ilgili sorular da her iki
disiplinin merkezinde yer alır. Disiplin
ayrımı fikri, "iç" ve "uluslararası"nın
birbirini her zamankinden daha fazla
etkilediği, giderek birbirine bağımlı hale
gelen bir dünyanın ortaya çıkması
nedeniyle özellikle sorunlu hale geldi.
Küreselleşme, iklim değişikliği, çok düzeyli
yönetişim, güvenlik ve suç, geleneksel
yerel/uluslararası ayrımını karıştıran
sorunlardan sadece birkaçıdır ve belki de
katı disiplin veya disiplin altı fay
hatlarından vazgeçilmesi gerektiğini
düşündürür (Hay, 2002).
BÖLÜM 3 (CHAPTER 3) ışığında devletin siyasetteki merkezi
önemini kaybedip kaybetmediğine
SİYASET VE DEVLET bakılmaktadır.
(POLITICS AND THE STATE) DEVLETİN TANIMLANMASI
‘Devletin amacı her zaman aynıdır: Bireyi Devletin Kökenleri ve Gelişimi
sınırlamak, evcilleştirmek, ona tabi
kılmak, boyun eğdirmek.’ - MAX STIRNER, Devlet tarihsel bir kurumdur: 16. ve 17.
The Ego And His Own (1845) yüzyıl Avrupa'sında, Kilise de dahil olmak
üzere (ve özellikle) diğer tüm kurum ve
GİRİŞ (PREVIEW) grupları tabi kılmayı başaran, rekabet eden
Devletin gölgesi hemen hemen her insan ve örtüşen otorite sistemlerine son veren
faaliyetinin üzerine düşer. Eğitimden bir merkezi yönetim sistemi olarak ortaya
ekonomik yönetime, sosyal refahtan çıkmıştır. Ortaçağ Avrupa'sını karakterize
sanitasyona, iç düzenden dış savunmaya etmişti. Vestfalya Barışı (1648), toprak
kadar devlet şekillendirir ve denetler; egemenliği ilkesini tesis ederek Otuz Yıl
şekillendirmediği veya kontrol etmediği Savaşları'nın sonunda sonuçlandı;
durumlarda düzenler, denetler, yetki verir genellikle, devleti iç ve dış ilişkilerde baş
veya yasaklar. Hayatın genellikle kişisel aktör olarak kurarak modern devlet
veya özel olarak düşünülen yönleri (evlilik, anlayışını resmileştirdiği kabul edilir.
boşanma, kürtaj, dini ibadet vb.) bile KAVRAM
nihayetinde devletin otoritesine tabidir.
Bu nedenle siyasetin genellikle devletin Devlet (The State)
incelenmesi, kurumsal örgütlerinin analizi, Devlet, tanımlanmış toprak sınırları içinde
toplum üzerindeki etkisinin egemen yargı yetkisini kuran ve bir dizi
değerlendirilmesi vb. olarak anlaşılması kalıcı kurum aracılığıyla yetki kullanan
şaşırtıcı değildir. İdeolojik tartışma ve parti siyasi bir birliktir. Bu kurumlar, komünal
siyaseti, kuşkusuz, devletin uygun işlevi yaşamın kolektif örgütlenmesinden
veya rolü konusu etrafında dönme sorumlu oldukları ve masrafları kamu
eğilimindedir: Devlet tarafından ne tarafından karşılandıkları için "kamusal"
yapılmalı ve özel bireylere ve derneklere olarak kabul edilen kurumlardır. Devlet
ne bırakılmalıdır? Devlet gücünün doğası böylece hükümetin çeşitli kurumlarını
böylece siyasi analizin temel ilgi kucaklar, fakat aynı zamanda
alanlarından biri haline geldi. Bu bölüm, mahkemelere, ulusallaştırılmış
genellikle devletle ilişkilendirilen özellikleri endüstrilere, sosyal güvenlik sistemine ve
hem yerel hem de uluslararası bir benzerlerine kadar uzanır; tüm 'beden
perspektiften incelemektedir. Devlet politikası' ile tanımlanabilir.
gücünün doğası konusunu ele alır ve bu
süreçte siyaset teorisindeki en derin ve en Bununla birlikte, devletin neden ortaya
kalıcı bölünmelerden bazılarına değinir. çıktığı konusunda daha az anlaşma vardır.
Bu, devletin birbiriyle çelişen rol ve Örneğin Charles Tilly'ye (1990) göre,
sorumluluklarının ve devletlerin üstlendiği modern devletin gelişimini açıklayan temel
farklı biçimlerin tartışılmasına yol açar. Son faktör, onun savaşma yeteneğiydi. Bu
olarak, küreselleşme ve diğer gelişmeler görüşe göre, 16. yüzyıldan itibaren askeri
karşılaşmaların ölçeğinde ve doğasında ulaştı ve 2011'de 193 üyeye ulaştı (Güney
meydana gelen dönüşüm (örneğin, Sudan'ın tanınmasıyla). Bu nedenle devlet,
barutun kullanılmaya başlanması, organize dünya çapında siyasal örgütlenmenin
piyade ve topçuların kullanılması ve sürekli evrensel biçimi haline gelmiştir.
orduların ortaya çıkması yoluyla) sadece
Ulus-Devlet (Nation-State): Yurttaşlık ve
yöneticilerin kullanabileceği zorlayıcı gücü
uyrukluğun örtüştüğü egemen bir siyasi
büyük ölçüde artırmakla kalmadı, aynı
birlik; tek bir devlet içinde bir ulus.
zamanda devletleri daha kapsamlı
vergilendirme ve yönetim sistemleri Devlete Yaklaşımlar
geliştirerek nüfusları üzerindeki
Bununla birlikte, "devlet" terimi, şaşırtıcı
kontrollerini genişletmeye zorladı. Tilly'nin
bir dizi şeye atıfta bulunmak için
(1975) böylece belirttiği gibi, 'Savaş
kullanılmıştır: bir kurumlar topluluğu, bir
devleti, devlet de savaşı yaptı'. Buna
bölgesel birim, bir felsefi fikir, bir zorlama
karşılık Marksistler, devletin ortaya çıkışını
veya baskı aracı vb. Bu karışıklık kısmen
büyük ölçüde ekonomik terimlerle
devletin dört farklı şekilde
açıklamışlardır; devletin kökenleri
anlaşılmasından kaynaklanmaktadır:
feodalizmden kapitalizme geçişe kadar
uzanır ve devlet esasen yükselen burjuva 1- İdealist Bir Bakış Açısı
sınıfı tarafından kullanılan bir araçtır 2- İşlevselci Bir Bakış Açısı
(Engels, [1884]). 1972). Michael Mann 3- Örgütsel Bir Bakış Açısı
(1993), kendi adına, devletin ideolojik, 4- Uluslararası Bir Bakış Açısı
ekonomik, askeri ve politik güç biçimlerini
İdealizm: Ahlak ve ideallerin önemini
(bazen 'IEMP modeli' olarak adlandırılır)
vurgulayan bir siyaset görüşü; felsefi
birleştirme kapasitesini vurgulayan
idealizm, fikirlerin maddi dünyadan daha
devletin ortaya çıkışının bir açıklamasını
"gerçek" olduğunu ima eder.
sundu.
1- İdealist Bakış Açısı: Devlete idealist
Devlet yine de değişen koşullar ışığında
yaklaşım en açık şekilde G. W. F. Hegel'in
gelişmeye devam etti. 19. yüzyılda ulus-
yazılarında yansıtılır. Hegel, toplumsal
devlete dönüşen ve ardından kademeli bir
varoluşun üç "an"ını belirledi: Aile, sivil
demokratikleşme sürecinden geçen
toplum ve devlet. Aile içinde, insanları
devlet, yirminci yüzyılda ve özellikle 1945
çocuklarının veya yaşlı akrabalarının iyiliği
sonrası dönemde daha geniş ekonomik ve
için kendi çıkarlarını bir kenara bırakmaya
sosyal sorumluluklar edindi; davalar,
teşvik eden "özel bir özgecilik"in işlediğini
1980'ler ve 1990'lardan 'geri alınacak'.
savundu. Buna karşılık, sivil toplum,
Avrupa devlet modeli ayrıca diğer
bireylerin kendi çıkarlarını diğerlerinin
topraklara ve diğer kıtalara da yayıldı. Bu,
çıkarlarının önüne koyduğu bir “evrensel
II. Dünya Savaşı'nı takip eden on yıllarda
egoizm” alanı olarak görülüyordu. Hegel,
hızlanan dekolonizasyon süreci,
devleti karşılıklı sempatiyle desteklenen
bağımsızlığın egemen devlet olma
etik bir topluluk olarak tasarladı -
başarısını ima etmesiyle gerçekleşti. Bu
"evrensel özgecilik". Ancak idealizmin
sürecin bir sonucu, BM üyeliğinde hızlı bir
dezavantajı, devlete karşı eleştirel
büyüme oldu. 1945'teki orijinal 51 üye
olmayan bir saygıyı beslemesi ve devleti
devletinden, BM 1970'e kadar 127 üyeye
etik terimlerle tanımlayarak, devletin
parçası olan kurumlar ile devletin dışındaki Sivil Toplum (Civil Society): Devletten
kurumlar arasında net bir ayrım veya kamu otoritesinden bağımsız, özerk
yapamamasıdır. gruplar ve derneklerden oluşan özel bir
alan.
2- İşlevselci Bir Bakış Açısı: Devlete
işlevselci yaklaşımlar, devlet kurumlarının KAVRAM (CONCEPT)
rolüne veya amacına odaklanır. Devletin
Egemenlik (Sovereignty)
temel işlevi, değişmez bir biçimde,
toplumsal düzenin sürdürülmesi olarak Egemenlik, en basit anlamıyla, mutlak ve
görülür, devlet, düzeni koruyan ve sınırsız güç ilkesidir. Ancak, egemenlik
toplumsal istikrarı sağlayan kurumlar dizisi farklı şekillerde anlaşılabilir. Yasal
olarak tanımlanır. Böyle bir yaklaşım, egemenlik, uyumu emretme "hakkı" ile
örneğin, devleti, kapitalist sistemin uzun tanımlanan en yüksek yasal otoriteyi ifade
vadede hayatta kalmasını sağlamak için ederken, siyasi egemenlik, uyumu
sınıf çatışmasının iyileştirildiği bir emretme "yeteneği" ile tanımlanan mutlak
mekanizma olarak görme eğiliminde olan siyasi gücü ifade eder. İç egemenlik, devlet
neo-Marksistler tarafından içindeki en yüksek güç/otorite kavramıdır
benimsenmiştir. Bununla birlikte, işlevselci (örneğin, parlamenter egemenlik). Dış
devlet görüşünün zayıflığı, düzeni sağlayan egemenlik, bir devletin uluslararası
herhangi bir kurumu (aile, medya, düzendeki yeri ve bağımsız ve özerk bir
sendikalar ve kilise gibi) devletin kendisiyle varlık olarak hareket etme kapasitesi ile
ilişkilendirme eğiliminde olmasıdır. Bu ilgilidir.
nedenle, aksi belirtilmedikçe, bu kitap
Bu çerçevede devletin 5 temel özelliğini
boyunca devlet tanımına örgütsel bir
tespit etmek mümkündür:
yaklaşım benimsenmiştir.
 Devlet egemendir. Toplumdaki diğer
3- Örgütsel Bir Bakış Açısı: Örgütsel görüş,
tüm dernek ve grupların üzerinde
devleti en geniş anlamıyla hükümet aygıtı
durduğu için mutlak ve sınırsız bir güç
olarak tanımlar; yani, toplumsal varoluşun
uygular. Thomas Hobbes, egemenlik
kolektif örgütlenmesinden sorumlu
fikrini, devleti genellikle bir deniz
oldukları ve masrafları kamu tarafından
yaratığı olarak temsil edilen devasa bir
karşılanarak finanse edildiği kabul
canavar olan “leviathan” olarak
edilebilir bir şekilde "kamusal" olan
betimleyerek aktarmıştır.
kurumlar dizisi olarak. Bu tanımın erdemi,
 Devlet kurumları, sivil toplumun 'özel'
devlet ile sivil toplum arasında net bir
kurumlarının aksine, kabul edilebilir bir
ayrım yapmasıdır. Devlet, hükümetin
şekilde kamusaldır. Aileler, özel
çeşitli kurumlarını içerir: bürokrasi (bkz. s.
işletmeler ve sendikalar gibi özel
374), ordu, polis, mahkemeler, sosyal
kuruluşlar bireysel çıkarları tatmin
güvenlik sistemi vb. tüm 'beden politikası'
etmek için varken, kamu kurumları
ile tanımlanabilir. Örgütsel yaklaşım,
toplu kararlar almaktan ve
devletin sorumluluklarını genişletmek veya
uygulamaktan sorumludur.
daraltmak ve kurumsal mekanizmasını
 Devlet bir meşrulaştırma pratiğidir.
genişletmek veya küçültmek anlamında,
Devletin kararları genellikle (zorunlu
devleti "ileriye çevirmek" veya "geri
olmamakla birlikte) toplum üyeleri
almak" hakkında konuşmamıza izin verir.
üzerinde bağlayıcı olarak kabul edilir, Devlete bu yaklaşım, onu bir 'ülke'
çünkü iddia edildiği gibi, kamu yararına kavramına çok yaklaştırmaktadır. Devletin
veya kamu yararına verilir; devlet güya siyaset felsefecileri ve sosyologlar
toplumun kalıcı çıkarlarını yansıtır. tarafından nasıl anlaşıldığı ile uluslararası
 Devlet bir tahakküm aracıdır. Devlet ilişkiler (IR) akademisyenleri tarafından
otoritesi zorlama ile desteklenir; nasıl anlaşıldığı arasındaki temel fark,
Devlet, yasalarına uyulmasını ve ihlal ilkinin sivil toplumu devletten ayrı olarak
edenlerin cezalandırılmasını sağlama ele alırken, ikincisinin sivil toplumu
kapasitesine sahip olmalıdır. Max devletin bir parçası olarak ele almasıdır.
Weber'e göre devlet, "meşru şiddet" Devlet, sadece etkili bir hükümeti değil,
araçları üzerindeki tekeli tarafından aynı zamanda kalıcı bir nüfusu da
tanımlandı. kapsaması bakımından. Bazıları için
 Devlet, bölgesel bir dernektir. Devletin uluslararası yaklaşım, devleti esasen bir
yargı yetkisi coğrafi olarak tüzel kişi olarak görür; bu durumda devlet
tanımlanmıştır ve vatandaş olsun ya da olma, diğer devletler veya uluslararası
olmasın, devletin sınırları içinde kuruluşlar tarafından resmi olarak
yaşayan herkesi kapsar. Uluslararası tanınmaya bağlıdır. Bu görüşe göre,
sahnede, devlet bu nedenle (en Birleşmiş Milletler (BM), tam üyelik
azından teoride) özerk bir varlık olarak vererek yeni bir devletin ne zaman ortaya
kabul edilir. çıkacağını belirleyen organ olarak yaygın
olarak kabul edilmektedir. Bununla
4- Uluslararası Bir Bakış Açısı: Devlete
birlikte, devletin önemini değerlendirmek
uluslararası yaklaşım, devleti öncelikle
ve siyasetle olan hayati ilişkisini keşfetmek
dünya sahnesinde bir aktör olarak görür;
için iki temel konunun ele alınması
gerçekten de, uluslararası siyasetin temel
gerekmektedir. Bunlar, devlet gücünün
'birimi' olarak. Bu, devletin ikili yapısını
doğası ve devletin üstlendiği ve üstlenmesi
vurgular; biri dışa, diğeri içe bakan iki yüzü
gereken rol ve sorumluluklarla ilgilenir.
olması. Önceki tanımlar devletin içe dönük
yüzü, sınırları içinde yaşayan kişi ve ANAHTAR DÜŞÜNÜR
gruplarla ilişkileri ve iç düzeni sağlama
GEORG WILHELM FRIEDRICH HEGEL
becerisi ile ilgiliyken, uluslararası görüş
(1770–1831)
devletin dışa dönük yüzü, devletle olan
ilişkileri ile ilgilenir. Uluslararası hukukta Alman filozof. Hegel, modern idealizmin
devletin klasik tanımı, Devletin Hak ve kurucusuydu ve bilinç ile maddi nesnelerin
Görevlerine İlişkin Montevideo aslında birleşik olduğu fikrini geliştirdi.
Sözleşmesi'nde (1933) bulunur. Phenomenology of Spirit’te (1807), insanlık
Montevideo Sözleşmesinin 1. maddesine tarihinin tüm sürecini ve aslında evrenin
göre devletin 4 özelliği vardır: kendisini, mutlak Zihnin kendini
gerçekleştirmeye doğru ilerlemesi
 Tanımlanmış bir bölge
açısından yorumlayarak geleneksel
 Kalıcı bir nüfus
Hıristiyanlığın yerini alacak rasyonel bir
 Etkili bir hükümet
sistem geliştirmeye çalıştı. Ona göre tarih,
 Diğer devletlerle ilişkilere girme
özünde, insan ruhunun belirli bir son
kapasitesi
noktaya doğru ilerleyişidir. Başlıca siyasi
eseri, Felsefenin Hukuku (1821), devleti 1- Çoğulcu Devlet
etik bir ideal ve insan özgürlüğünün en
Çoğulcu devlet teorisi çok açık bir liberal
yüksek ifadesi olarak tasvir eder. Hegel'in
kökene sahiptir. Devletin toplumda bir
eserinin Marx ve diğer sözde "genç
“hakem” veya “hakem” olarak hareket
Hegelciler" üzerinde hatırı sayılır bir etkisi
ettiği inancından kaynaklanmaktadır. Bu
oldu. Aynı zamanda T. H. Green (1836-82)
görüş, en azından Anglo-Amerikan
gibi liberallerin fikirlerini şekillendirdi ve
düşüncesinde, devlet ve devlet örgütlerini
faşist düşünceyi etkiledi.
küçümseme ve bunun yerine “hükümet”e
DEVLET TARTIŞMASI: odaklanma eğilimini açıklayarak ana akım
siyasi analize de egemen olmuştur.
DEVLETİN RAKİP TEORİLERİ
Gerçekten de, mahkemeler, kamu hizmeti
Devlet gücünün doğası nedir ve devlet ve ordu gibi kurumlar bir devletin unsurları
kimin çıkarlarını temsil eder? Bu açıdan olarak değil, kendi başlarına bağımsız
bakıldığında, devlet 'esas olarak tartışmalı' aktörler olarak görüldüğünden, 'devlet'in
bir kavramdır. Her biri devletin kökenleri, bir soyutlama olarak reddedilmesi bu
gelişimi ve toplum üzerindeki etkisi gelenekte alışılmadık bir durum değildir.
hakkında farklı bir açıklama sunan çeşitli daha geniş durum makinesi. Bununla
rakip teoriler vardır. Gerçekten de, devlet birlikte, bu yaklaşım yalnızca devletin
gücünün doğası hakkındaki tartışmalar, tarafsızlığına ilişkin temeldeki ve genellikle
modern siyasi analize giderek daha fazla kabul edilmeyen varsayımlara dayandığı
egemen oldu ve disiplindeki ideolojik ve için mümkündür. Devlet, ancak o günün
teorik anlaşmazlıkların kalbine gitti. hükümetinin iradesine boyun eğebilecek
Bunlar, örneğin, devletin özerk ve tarafsız bir hakem veya hakem olarak
toplumdan bağımsız olup olmadığı veya görüldüğü için görmezden gelinebilir.
esasen toplumun bir ürünü olup olmadığı,
Çoğulculuk: Çeşitlilik veya çokluğa olan
güç veya kaynakların daha geniş
inanç veya bağlılık; ya da modern
dağılımının bir yansıması olup olmadığı ile
toplumlarda gücün geniş ve eşit bir şekilde
ilgili sorularla ilgilidir. Dahası, devlet ortak
dağıldığı inancı.
ya da kolektif iyiye mi hizmet ediyor, yoksa
ayrıcalıklı gruplar ya da egemen bir sınıf Bu devlet görüşünün kökenleri, Thomas
lehine mi ön yargılı? Benzer şekilde, Hobbes ve John Locke gibi düşünürlerin
devlet, sorumlulukları genişletilmesi sosyal sözleşme teorilerine kadar geri
gereken olumlu veya yapıcı bir güç mü, götürülebilir. Bu tür düşünürlerin temel
yoksa sınırlandırılması veya belki de kaygısı, bireyin devlete itaat etmek ve
tamamen parçalanması gereken olumsuz saygı duymak zorunda olduğu siyasi
veya yıkıcı bir varlık mı? Devlete ilişkin 4 yükümlülüğün gerekçelerini incelemekti.
zıt teori şu şekilde tanımlanabilir: Devletin, yalnızca egemen bir gücün
kurulmasının onları doğa durumunun
1- Çoğulcu Devlet
güvensizliğinden, düzensizliğinden ve
2- Kapitalist Devlet
acımasızlığından koruyabileceğini kabul
3- Leviathan Devleti
eden bireyler tarafından yapılan gönüllü
4- Ataerkil Devlet
bir anlaşma veya sosyal sözleşmeden
doğduğunu savundular. Devlet olmadan
bireyler birbirini istismar eder, sömürür ve bir "hakem" veya "hakem"dir. Devletin
köleleştirir; devlet ile düzen ve medeni tarafsızlığı, devletin tüm vatandaşların
varlık güvence altına alınır ve özgürlük çıkarları doğrultusunda hareket ettiği
korunur. Locke'un dediği gibi, “yasanın gerçeğini yansıtır ve bu nedenle kamu
olmadığı yerde özgürlük de yoktur”. yararını veya kamu çıkarını temsil eder.
Hobbes'un görüşüne göre, istikrar ve
Siyasi Yükümlülük (Political Obligation):
düzen, ancak ne sorgulanabilen ne de
Vatandaşın devlete karşı görevi; devletin
sorgulanamayan bir güce sahip mutlak ve
yönetme hakkının temelidir.
sınırsız bir devletin kurulmasıyla güvence
ANAHTAR DÜŞÜNÜR altına alınabilirdi. Başka bir deyişle,
yurttaşların mutlakiyetçilik ile anarşi
THOMAS HOBBES (1588–1679)
arasında katı bir seçimle karşı karşıya
İngiliz siyaset felsefecisi. Hobbes, daha olduklarını savundu. Öte yandan Locke,
sonra ailesini terk eden küçük bir din sınırlı devletin daha tipik bir liberal
adamının oğluydu. Sürgündeki Galler savunmasını geliştirdi. Ona göre, devletin
Prensi Charles Stewart'ın öğretmeni oldu amacı çok spesifiktir: bir dizi "doğal" ya da
ve Cavendish ailesinin himayesi altında Tanrı tarafından verilmiş bireysel hakların
yaşadı. İngiliz Devrimi'nin hızlandırdığı bir savunulmasıyla sınırlıdır; yani “yaşam,
belirsizlik ve iç çekişme döneminde yazan hürriyet ve mülkiyet”. Bu, devletin
Hobbes, Aristoteles'ten bu yana ilk sorumlulukları (esas olarak, iç düzenin
kapsamlı doğa ve insan davranışı teorisini sürdürülmesi ve mülkiyetin korunması) ile
geliştirdi. Klasik eseri Leviathan (1651), bireysel vatandaşların (genellikle sivil
siyasi zorunluluğun temellerini tartıştı ve toplumun alanı olarak görülen)
şüphesiz İç Savaşın etkisini yansıttı. sorumlulukları arasında net bir ayrım
Mutlakıyetçi hükümet için bir savunma oluşturur. Ayrıca, devlet doğal hakları
sağladı, ancak sosyal sözleşme biçimindeki koruyacağı kadar kolayca tehdit
mantıklı argümana başvurarak ilahi hakkın edebileceğinden, vatandaşlar devlete karşı
savunucularını da hayal kırıklığına uğrattı. bir tür korumadan yararlanmalıdır; Locke
bunun ancak anayasal ve temsili hükümet
Doğa Durumu (State of Nature): Siyasi
mekanizmaları yoluyla sağlanabileceğine
otoriteden ve birey üzerindeki resmi
inanmıştır.
(yasal) kontrollerden yoksun bir toplum;
genellikle teorik bir cihaz olarak kullanılır. Anarşi (Anarchy): Kelimenin tam
anlamıyla, 'kuralsız'; anarşi genellikle
İlahi Hak (Divine Right): Dünyevi
istikrarsızlığı ve hatta kaosu ima etmek için
yöneticilerin Tanrı tarafından seçildiği ve
aşağılayıcı bir şekilde kullanılır.
dolayısıyla tartışılmaz bir otoriteye sahip
oldukları doktrini; monarşik mutlakiyetçilik Bu fikirler 20. yüzyılda geliştirilmiş ve
için bir savunma. çoğulcu devlet teorisine dönüşmüştür. Bir
toplum teorisi olarak çoğulculuk, liberal
Liberal teoride, devlet bu nedenle
demokrasilerde gücün geniş ve eşit bir
toplumdaki rekabet halindeki gruplar ve
şekilde dağıldığını iddia eder. Bir devlet
bireyler arasında tarafsız bir arabulucu
teorisi olarak çoğulculuk, devletin çeşitli
olarak görülür; her vatandaşı diğer
grupların ve çıkarların ve tüm sosyal
vatandaşların tecavüzlerinden koruyabilen
sınıfların etkisine duyarlı olduğu sürece
tarafsız olduğunu kabul eder. Devlet, teorisyenleri, bireylerin sözleşmeyi
herhangi bir özel çıkar veya grup lehine kendileri yapmış gibi hareket etmelerini
önyargılı değildir ve toplumun isterler. Klasik biçiminde, sosyal sözleşme
çıkarlarından ayrı kendi çıkarlarına sahip teorisinin üç unsuru vardır:
değildir. Schwarzmantel'in (1994) belirttiği
1. Varsayımsal bir devletsiz toplum imajı
gibi, ‘devlet toplumun efendisi değil
(“doğa durumu”) kurulur. Sınırsız
hizmetkarıdır'. Bu nedenle devlet,
özgürlük, hayatın "yalnız, fakir, kötü,
kendisine uygulanan baskıları ve kuvvetleri
vahşi ve kısa" olduğu anlamına gelir
pasif olarak emen bir “iğne yastığı” olarak
(Hobbes).
tasvir edilebilir. Bu görüşün altında iki
2. Bu nedenle bireyler, yalnızca egemen
temel varsayım yatmaktadır. Birincisi,
bir gücün düzen ve istikrarı güvence
devletin fiilen hükümete tabi olmasıdır.
altına alabileceğini kabul ederek, bir
Seçilmemiş devlet organları (kamu
toplumsal sözleşmeye girerek doğa
hizmeti, yargı, polis, ordu vb.) kesinlikle
durumundan kaçmaya çalışırlar.
tarafsızdır ve siyasi efendilerinin
3. Sosyal sözleşme, vatandaşları devlete
otoritesine tabidir. Bu nedenle devlet
saygı duymaya ve itaat etmeye,
aygıtının, kamu hizmeti ve siyasi hesap
nihayetinde yalnızca bir siyasi yönetim
verebilirlik ilkelerine uygun olduğu
sisteminin sağlayabileceği istikrar ve
düşünülmektedir. İkinci varsayım,
güvenliğe şükran duymaya zorlar.
demokratik sürecin anlamlı ve etkili
olduğudur. Diğer bir deyişle, parti rekabeti Bununla birlikte, modern çoğulcular,
ve çıkar grubu faaliyeti, günün devlete ilişkin neopluralist teorisi olarak
hükümetinin kamuoyuna karşı duyarlı ve adlandırılan daha eleştirel bir devlet
duyarlı kalmasını sağlar. Sonuç olarak, bu görüşünü benimsemişlerdir. Robert Dahl,
nedenle, devlet yalnızca, genel olarak Charles Lindblom ve J. K. Galbraith
halkın dikte ettiği yöne üflenen bir rüzgar teorisyenler, modern sanayileşmiş
gülüdür. devletlerin hem daha karmaşık hem de
popüler baskılara klasik çoğulculuğun
ODAKLAN . . .
önerdiğinden daha az duyarlı olduğunu
SOSYAL SÖZLEŞME TEORİSİ kabul etmeye başladılar. Örneğin
neopluralistler, iş dünyasının hükümetle
Bir sosyal sözleşme, örgütlü bir toplumun
ilgili olarak diğer grupların açıkça rekabet
veya devletin ortaya çıktığı bireyler
edemeyecekleri bir “ayrıcalıklı konuma”
arasında yapılan gönüllü bir anlaşmadır.
sahip olduğunu kabul ettiler. Politika ve
Hobbes, Locke ve Rousseau gibi
Piyasalar’da (1980), Lindblom, toplumdaki
düşünürler tarafından teorik bir araç
en büyük yatırımcı ve en büyük işveren
olarak kullanılan, toplumsal sözleşme,
olarak iş dünyasının, ideolojik eğilimleri
John Rawls gibi modern teorisyenler
veya manifesto taahhütleri ne olursa
tarafından yeniden canlandırıldı.
olsun, herhangi bir hükümet üzerinde
Toplumsal sözleşme nadiren tarihsel bir
önemli ölçüde egemenlik kurmaya bağlı
eylem olarak görülür. Daha ziyade,
olduğuna dikkat çekti. Dahası, neo-
hükümetin değerini ve siyasi
çoğulcular devletin kendi bölgesel
yükümlülüğün temellerini göstermenin bir
çıkarlarını oluşturabileceğini ve
aracı olarak kullanılır; sosyal sözleşme
oluşturduğunu kabul ettiler. Bu şekilde,
üst düzey memurlar, yargıçlar, polis şefleri, şeklindeki klasik formülasyonla
askeri liderler ve benzerlerinden oluşan bir anlaşılmıştır: Devlet, sınıf sisteminden
devlet seçkininin, ya kendi sektörlerinin doğar ve bir anlamda onu yansıtır.
bürokratik çıkarlarını ya da müşteri Bununla birlikte, son yıllarda Marksist
gruplarının çıkarlarını takip ettiği teori içinde, Marksist devlet teorisini bu
görülebilir. Gerçekten de devlet, başlı klasik formülasyondan çok uzaklara
başına bir siyasi aktör olarak kabul edilirse, taşıyan zengin bir tartışma yaşanmıştır.
toplumda güçlü (belki de en güçlü) bir Birçok yönden, devlete yönelik Marksist
çıkar grubu olarak görülebilir. Bu argüman tutumları gözden geçirme kapsamı,
dizisi, Eric Nordlinger'i (1981) "demokratik Marx'ın kendi yazılarında bulunabilen
devletin özerkliğine" dayanan devlet belirsizliklerden kaynaklanmaktadır.
merkezli bir liberal demokrasi modeli
Marx, sistematik veya tutarlı bir devlet
geliştirmeye teşvik etti.
teorisi geliştirmedi. Genel anlamda
KAVRAM devletin, toplumsal yaşamın gerçek temeli
olarak görülebilecek ekonomik “altyapı”
Neopluralizm
tarafından belirlenen veya koşullandırılan
Neopluralizm, klasik çoğulculuğu örneğin bir “üstyapı”nın parçası olduğuna
elit, Marksist ve Yeni Sağ teorilerin ışığında inanıyordu. Ancak, temel ile üstyapı
gözden geçirme veya güncelleme ihtiyacını arasındaki ve bu durumda devlet ile
kabul ederken çoğulcu değerlere sadık kapitalist üretim tarzı arasındaki kesin ilişki
kalan bir sosyal teorileştirme tarzıdır. Yeni belirsizdir. Marx'ın yazılarında iki devlet
çoğulculuk, geniş bir perspektif ve konum teorisi tanımlanabilir. Birincisi, Komünist
yelpazesini kucaklasa da, belirli ana Manifesto'dan ([1848] 1967) sık sık
temalar tanımlanabilir. Birincisi, post- alıntılanan vecizesinde ifade edilir:
endüstriyel toplumun ortaya çıkışı gibi "Modern devletin yürütme organı, tüm
modernleşme eğilimlerini hesaba katar. burjuvazinin ortak işlerini yönetmek için bir
İkincisi, kapitalizm sosyalizme tercih komiteden başka bir şey değildir". Bu
edilirken, serbest piyasa ekonomik perspektiften, devlet açıkça topluma
doktrinleri genellikle modası geçmiş olarak bağımlıdır ve kapitalizmde burjuvazi olan
kabul edilir. Üçüncüsü, Batı demokrasileri, ekonomik olarak egemen sınıfına
büyük şirketlerin orantısız etki uyguladığı tamamen bağımlıdır. Lenin böylece devleti
“deforme olmuş poliarşiler” olarak açıkça "sömürülen sınıfın ezilmesi için bir
görülüyor. araç" olarak tanımladı.

Kapitalist Devlet Burjuvazi (Bourgeoisie): Kapitalist bir


toplumun yönetici sınıfını, üretken
Marksist bir kapitalist devlet nosyonu,
servetin sahiplerini ifade eden Marksist bir
devletin tarafsız bir hakem veya hakem
terim.
olarak çoğulcu imajına açık bir alternatif
sunar. Marksistler tipik olarak devletin, Yine de ikinci, daha karmaşık ve incelikli
toplumun ekonomik yapısından ayrı olarak bir devlet teorisi, Marx'ın 1848 ile 1851
anlaşılamayacağını savundular. Bu görüş, arasında Fransa'daki devrimci olaylara
genellikle, devletin sınıf baskısının bir ilişkin analizinde bulunabilir, Louis
aracından başka bir şey olmadığı Bonaparte'ın On Sekiz Brumaire'i ([1852]
1963). Marx, devletin sınıf sisteminden KAVRAM
"göreceli özerklik" olarak görülen şeyden
Neo-Marksizm
yararlanabileceğini, Napolyon devletinin
"korkunç bir asalak beden" olarak hareket Neo-Marksizm (bazen 'modern' veya 'Batı'
ederek iradesini topluma dayatabileceğini Marksizmi olarak adlandırılır), Marksist
öne sürdü. Devlet herhangi bir sınıfın metodolojinin belirli Marksist ilkelerine
çıkarlarını dile getirdiyse, bu burjuvazinin veya yönlerine sadık kalarak Marx'ın klasik
değil, Fransız toplumundaki en kalabalık fikirlerini gözden geçirme veya yeniden
sınıfın, küçük toprak sahibi köylülüğün biçimlendirme girişimlerine atıfta bulunur.
çıkarlarıydı. Marx bu görüşü ayrıntılı olarak Neo-Marksistler tipik olarak Marksizmin
geliştirmemiş olsa da, bu perspektiften hakikatin tekelinde olduğunu kabul etmeyi
devletin özerkliğinin yalnızca göreli olduğu reddederler ve bu nedenle Hegelci felsefe,
açıktır, çünkü devlet çatışan sınıflar anarşizm, liberalizm, feminizm ve hatta
arasında aracılık ediyormuş gibi görünür rasyonel seçim teorisine bakarlar. Hâlâ
ve böylece sınıf sisteminin kendisini sosyal adaletsizlikten endişe duysalar da,
varlığını sürdürür. neo-Marksistler ekonominin diğer
faktörler üzerindeki önceliğini ve onunla
Bu teorilerin her ikisi de liberal ve daha
birlikte tarihin öngörülebilir bir karaktere
sonra çoğulcu devlet iktidarı
sahip olduğu fikrini reddederler.
modellerinden belirgin şekilde farklıdır.
Özellikle, devletin eşit olmayan sınıf gücü Marx, devleti bir proletarya "diktatörlüğü"
bağlamı dışında anlaşılamayacağını ve olarak tanımlarken, devleti ekonomik
devletin ya egemen sınıfın kullandığı bir olarak egemen sınıfın (o zamana kadar
baskı aracı olarak hareket ederek ya da proletaryanın) diğer sınıfları bastırıp boyun
kapitalist toplumdan doğduğunu ve onu eğdirebileceği bir araç olarak görerek ilk
yansıttığını vurgularlar. daha incelikli devlet teorisini kullandı. Bu açıdan
olarak, sınıf karşıtlıklarının iyileştirildiği bir bakıldığında bütün devletler sınıf
mekanizma olarak. Bununla birlikte, diktatörlükleridir. "Proletarya
Marx'ın devlete karşı tutumu tamamen diktatörlüğü", mülksüzleştirilmiş
olumsuz değildi. Kapitalizmden burjuvazinin başlattığı karşı devrimi
komünizme geçişte devletin önleyerek devrimin kazanımlarını
“proletaryanın devrimci diktatörlüğü” korumanın bir aracı olarak görülüyordu.
biçiminde yapıcı bir şekilde Bununla birlikte, Marx, devleti gerekli veya
kullanılabileceğini savundu. Kapitalizmin kalıcı bir toplumsal oluşum olarak
devrilmesi, burjuva devletinin yıkılmasına görmedi. Sınıf karşıtlıkları azaldıkça
ve alternatif bir proleter devletin devletin “söneceğini”, yani tamamen
yaratılmasına yol açacaktır. komünist bir toplumun da devletsiz
olacağını öngördü. Devlet, sınıf
Proletarya (Proletariat): Emek gücünün
sisteminden çıktığı için, sınıf sistemi bir kez
satışı yoluyla varlığını sürdüren bir sınıfı
ortadan kaldırıldığında, devlet çok basit bir
ifade eden Marksist bir terim; kesinlikle
şekilde varlık nedenini kaybeder.
söylemek gerekirse, proletarya işçi sınıfına
eşdeğer değildir. Marx'ın ikircikli mirası, modern
Marksistlere veya Neo-Marksistlere devlet
iktidarının analizini ilerletmek için önemli
bir kapsam sağlamıştır. Bu aynı zamanda, tarafından kullanılan bir “araç” olmaktan
yönetici sınıfın egemenliğinin sadece açık ziyade, herhangi bir zamanda toplum
zorlamadan ziyade ideolojik manipülasyon içindeki güç dengesini ve süregiden
yoluyla elde edildiğini vurgulayan Antonio hegemonya mücadelesini yansıtan
Gramsci'nin yazıları tarafından da teşvik dinamik bir varlıktır.
edildi. Bu görüşe göre, burjuva egemenliği
Leviathan Devleti
büyük ölçüde “hegemonya” aracılığıyla
sürdürülür: Yani, süreçte önemli bir rol Devletin bir "leviathan" (aslında,
oynayan devletle birlikte entelektüel genişleme ve büyütmeye yönelik kendi
liderlik veya kültürel kontrol. kendine hizmet eden bir canavar) imajı,
modern siyasette Yeni Sağ ile
1960'lardan bu yana, devlete ilişkin
ilişkilendirilen bir imajdır. Böyle bir
Marksist teoriler, rakip araçsalcı ve
görüşün kökleri erken dönem ya da klasik
yapısalcı devlet görüşleri tarafından
liberalizmde ve özellikle de radikal bir
yönetildi. The State in Capitalist Society'de
bireycilik biçimine bağlılıkta yatmaktadır.
([1969] 2009), Miliband, devlet
Yeni Sağ ya da en azından neoliberal
seçkinlerinin orantısız bir şekilde ayrıcalıklı
kanadı, devletin hem bireysel özgürlüğü
ve mülk sahibi saflardan çekildiğini
hem de ekonomik güvenliği tehdit eden
vurgulayarak, devleti egemen sınıfın bir
asalak bir büyüme olduğu inancından
aracısı veya aracısı olarak tasvir etti.
doğan, ekonomik ve sosyal hayata devlet
Devletin kapitalizm lehindeki önyargısı, bu
müdahalesine karşı güçlü bir antipati ile
nedenle, bir yanda memurlar ve diğer
ayırt edilir. Bu görüşe göre devlet,
kamu görevlileri ile diğer yanda bankacılar,
çoğulcuların önerdiği gibi tarafsız bir
iş dünyası liderleri ve sanayi kaptanları
hakem ya da arabulucu olmak yerine,
arasındaki sosyal arka planların
insan varlığının her yönüne müdahale
örtüşmesinden kaynaklanmaktadır. Nicos
etmeye ya da karışmaya can atan, baskıcı
Poulantzas, Politik İktidar ve Sosyal
bir “dadı”dır. Bu görüşün temel özelliği,
Sınıflar'da (1968), bu sosyolojik yaklaşımı
devletin toplumun çıkarlarından (onu
reddetti ve bunun yerine ekonomik ve
Marksizm'den ayrı kılan) çıkarlar peşinde
sosyal iktidar yapısının devlet özerkliği
koşması ve bu çıkarların bizzat devletin
üzerinde ne derece bir kısıtlama
rolünde veya sorumluluklarında amansız
uyguladığını vurguladı. Bu görüş, devletin
bir büyüme talep etmesidir. Bu nedenle,
içinde faaliyet gösterdiği sosyal sistemi
Yeni Sağ düşünürler, yirminci yüzyılın
sürdürmek için hareket etmekten başka
devlet müdahalesine yönelik eğiliminin,
bir şey yapamayacağını ileri sürer.
ekonomik ve sosyal güvenlik için popüler
Kapitalist devlet söz konusu olduğunda,
baskıyı veya sınıf gerilimlerini iyileştirerek
rolü, kapitalist sınıfın bazı kesimleri
kapitalizmi istikrara kavuşturma ihtiyacını
tarafından bu eylemlere karşı çıkılsa bile,
değil, daha çok devletin iç dinamiklerini
kapitalizmin uzun vadeli çıkarlarına hizmet
yansıttığını savunuyorlar.
etmektir. Neo-Marksistler, devleti,
çıkarlar, gruplar ve sınıflar arasındaki Yeni Sağ teorisyenleri, devlet gücünün
mücadelenin yürütüldüğü zemin olarak yayılmacı dinamiklerini hem talep hem de
giderek daha fazla görüyorlar. Devlet, arz yönlü baskılara atıfta bulunarak açıklar.
egemen bir grup veya yönetici sınıf Talep yönlü baskılar, genellikle seçim
demokrasisi mekanizması aracılığıyla bürokrasinin kendisinin genişlemesine yol
toplumun kendisinden kaynaklanan açar, bu da iş güvenliğinin sağlanmasına,
baskılardır. Yeni Sağ, seçim rekabetinin, bu ücretlerin iyileştirilmesine, terfi
tür politikaların uzun vadeli zarara yol beklentilerinin açılmasına ve kamu
açacağına bakılmaksızın, artan harcamalar görevlilerinin statüsünün yükseltilmesine
ve daha cömert hükümet programları vaat yardımcı olur. . Bu kendi kendini arayan
ederek politikacıları birbirinden 'daha fazla bürokratlar imajı, bir kamu hizmeti etiği ile
teklif vermeye' teşvik ettiğini savunuyor. dolu ve sıkı bir şekilde siyasi kontrole tabi
ekonomiyi artan vergiler, daha yüksek olan çoğulcu bir devlet makinesi
enflasyon ve yatırımların 'dışarıya çıkması' kavramıyla açıkça çelişmektedir.
şeklinde. Arz yönlü baskılar ise devletin
Ataerkil Devlet
içsel baskılarıdır. Dolayısıyla bunlar, devlet
aygıtının kurumları ve personeli açısından Devlet hakkındaki modern düşünce, son
açıklanabilir. En etkili biçimiyle, bu olarak, feminist teorinin sonuçlarını
argüman "hükümet arz fazlası tezi" olarak hesaba katmalıdır. Ancak bu, devletin
bilinir. sistematik bir feminist teorisi olduğu
anlamına gelmez. Feminist teori, bir dizi
Fazla arz tezi genellikle, ilgili bireylerin
gelenek ve bakış açısını kapsar ve bu
rasyonel olarak kendi çıkarlarını gözeterek
nedenle devlet iktidarına karşı çok farklı
hareket ettikleri varsayımına dayalı olarak
bir dizi tutum üretmiştir. Dahası,
kamu kararlarının nasıl alındığını inceleyen
feministler genellikle devlet gücünün
kamu tercihi teorisiyle ilişkilendirilmiştir.
doğasını merkezi bir siyasi mesele olarak
Örneğin Niskanen (1971), ABD Kongresi
görmediler, bunun yerine aile ve
gibi yasama organlarındaki bütçe
ekonomik sistem gibi kurumlara
denetiminin tipik olarak zayıf olduğunu,
odaklanan erkek gücünün daha derin
bütçe yapma görevinin büyük ölçüde
yapısına odaklanmayı tercih ettiler.
devlet kurumlarının ve üst düzey
Gerçekten de bazı feministler, örneğin,
bürokratların çıkarları tarafından
devletin meşru şiddet tekelini uyguladığı
şekillendirildiğini savundu. Bu, hükümetin
fikrinin, aile ve ev hayatında rutin şiddet
devlet tarafından yönetildiğini ima ettiği
ve yıldırma kullanımı tarafından tehlikeye
ölçüde (devlet seçkinleri seçilmiş
atıldığını öne sürerek, devletin geleneksel
politikacıların düşüncelerini
tanımlarını sorgulayabilir. Bununla birlikte,
şekillendirebilir), kamu tercihi modeli ile
bazen örtük ve bazen de açıkça
yukarıda tartışılan Marksist görüş arasında
feministler, devlet iktidarı üzerine yeni ve
paralellikler vardır. Ancak bu iki görüşün
meydan okuyucu bakış açıları geliştirerek
ayrıldığı yer, devlet aygıtının hizmet ettiği
devlet tartışmasını zenginleştirmeye
çıkarlarla ilgilidir. Marksistler devletin
yardımcı oldular.
daha geniş sınıf ve diğer toplumsal
çıkarları yansıttığını savunurken, Yeni Sağ KAVRAM
devleti kendi çıkarlarının peşinden koşan
Ataerkillik (Patriarchy)
bağımsız veya özerk bir varlık olarak tasvir
eder. Bu görüşe göre, bürokratik kişisel Ataerkillik, kelime anlamı olarak "babanın
çıkar, her zaman 'büyük' hükümet ve yönetimi", koca-babanın aile içindeki
devlet müdahalesini destekler, çünkü bu, egemenliği, karısının ve çocuklarının
tabiiyeti anlamına gelir. Bununla birlikte, yapısını yansıttığını savunan radikal
terim genellikle daha genel anlamda feministler tarafından daha eleştirel ve
'erkeklerin yönetimi' anlamında kullanılır olumsuz bir devlet görüşü geliştirilmiştir.
ve kadınların maruz kaldığı baskı ve Devlet iktidarına ilişkin Marksist ve radikal
sömürünün tümüne dikkat çeker. feminist görüşler arasında bir takım
Dolayısıyla ataerkillik, toplumdaki erkek benzerlikler vardır. Örneğin her iki grup da
iktidar sisteminin, hem ailedeki babanın devletin kendi çıkarlarının peşinde koşan
egemenliğini yansıttığını hem de ondan özerk bir varlık olduğunu reddeder. Bunun
kaynaklandığını ima eder. Ataerkillik, yerine, devlet anlaşılır ve önyargıları, genel
toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sistematik, olarak toplumdaki iktidarın “derin
kurumsallaşmış ve yaygın olduğunu yapısına” atıfta bulunularak açıklanır.
vurguladığı için radikal feminist analizde Marksistler devleti ekonomik bir bağlama
anahtar bir kavramdır. yerleştirirken, radikal feministler onu
toplumsal cinsiyet eşitsizliği bağlamına
Cinsel ya da toplumsal cinsiyet eşitliğinin
yerleştirir ve devletin esasen bir erkek
kademeli reform yoluyla sağlanabileceğine
iktidarı kurumu olduğu konusunda ısrar
inanan liberal feministler, esasen çoğulcu
eder. Marksizm ile ortak olarak, bu
bir devlet görüşünü kabul etme eğiliminde
feminist konumun kendine özgü araçsalcı
olmuşlardır. Kadınların yasal ve siyasi
ve yapısalcı versiyonları geliştirilmiştir.
eşitlikten ve özellikle oy kullanma hakkı
Araçsalcı argüman, devleti, erkeklerin
reddedilirse, devletin erkekler lehine
kendi çıkarlarını savunmak ve ataerkil
önyargılı olduğunu kabul ederler. Bununla
yapılarını desteklemek için kullandıkları bir
birlikte, devletin temel tarafsızlığına olan
aracı veya “araç”tan biraz daha fazlası
inançları, bu tür herhangi bir önyargının
olarak görür. Bu argüman dizisi,
bir reform süreci ile üstesinden
ataerkilliğin, toplumun farklı "kamusal" ve
gelinebileceği ve aşılacağı inancına yansır.
"özel" yaşam alanlarına bölünmesine
Bu anlamda liberal feministler, tüm
dayandığına, erkeklerin birincisine
grupların (kadınlar dahil) potansiyel olarak
hükmediyor, kadınların ikincisine
devlet gücüne eşit erişime sahip olduğuna
hapsolduğuna dair temel feminist inancına
ve bunun adaleti ve ortak iyiliği
dayanıyor. Oldukça basit, bu görüşe göre,
desteklemek için tarafsız bir şekilde
devlet erkekler tarafından ve erkekler için
kullanılabileceğine inanırlar. Liberal
yönetilir.
feministler bu nedenle devleti genellikle
olumlu terimlerle görmüşler, devlet Araçsalcı argümanlar devletin personeline
müdahalesini cinsiyet eşitsizliğini ve özellikle devlet seçkinlerine
düzeltmenin ve kadınların rolünü odaklanırken, yapısalcı argümanlar devlet
artırmanın bir yolu olarak görmüşlerdir. kurumlarının daha geniş bir ataerkil
Bu, eşit ücretli yasalar, kürtajın sisteme ne derece gömülü olduğunu
yasallaştırılması, çocuk bakım tesislerinin vurgulama eğilimindedir. Modern radikal
sağlanması, sosyal yardımların feministler, refah devletinin ortaya
genişletilmesi vb. kampanyalarında çıkışına, onu yeni bir tür ataerkil gücün
görülebilir. ifadesi olarak görerek özellikle dikkat
ettiler. Refah, özel bağımlılıktan ("ev
Bununla birlikte, devlet iktidarının
kadını" olarak kadınların "ekmek kazananı"
ataerkillik biçiminde daha derin bir baskı
olarak erkeklere bağımlı olduğu) kadınların 1- Minimal Devletler
giderek genişleyen devletin kurumları
Minimal devlet, amacı bireylerin mümkün
tarafından kontrol edildiği bir kamusal
olan en geniş özgürlük alanından
bağımlılık sistemine geçişi sağlayarak
yararlanmasını sağlamak olan klasik
ataerkilliği destekleyebilir. Örneğin,
liberallerin idealidir. Bu görüş, sosyal
kadınlar devlet hizmetlerinin (çocuk bakım
sözleşme teorisinde kök salmaktadır,
kurumları, kreş eğitimi ve sosyal hizmet
ancak yine de esasen devlete ilişkin
gibi) müşterisi olarak giderek devlete
"olumsuz" bir görüş geliştirmektedir. Bu
bağımlı hale geldiler; ve özellikle "bakım"
açıdan devletin değeri, insan davranışlarını
adı verilen mesleklerde (hemşirelik, sosyal
kısıtlama ve böylece bireylerin başkalarının
hizmet ve eğitim gibi) çalışanlar olarak.
hak ve özgürlüklerine tecavüz etmesini
DEVLETİN ROLÜ önleme kapasitesine sahip olmasıdır.
Devlet yalnızca koruyucu bir organdır ve
Devlet gücünün zıt yorumlarının, devletin
temel işlevi, vatandaşların hayatlarını en
arzu edilen rolü veya sorumlulukları için
iyi düşündükleri şekilde sürdürebilecekleri
açık sonuçları vardır. Devletler ne yapmalı?
bir barış ve sosyal düzen çerçevesi
Devlet hangi işlevleri veya sorumlulukları
sağlamaktır. Locke'un ünlü benzetmesinde
yerine getirmeli ve hangileri özel kişilere
devlet, hizmetleri yalnızca düzenli varoluş
bırakılmalıdır? Pek çok açıdan bunlar,
tehdit edildiğinde çağrılan bir gece bekçisi
seçim siyasetinin ve parti rekabetinin
olarak hareket eder. Yine de bu, 'minimal'
etrafında döndüğü sorulardır. Devleti
veya 'gece bekçisi' durumunu üç temel
temelde kötü ve gereksiz olarak reddeden
işlevle bırakır. Her şeyden önce devlet, iç
anarşistler dışında, tüm siyasi düşünürler
düzeni korumak için vardır. İkincisi, özel
devleti bir anlamda değerli görmüşlerdir.
vatandaşlar arasında yapılan sözleşmelerin
Leninist “devleti parçala” sloganından
veya gönüllü anlaşmaların uygulanmasını
ilham alan devrimci sosyalistler bile,
sağlar ve üçüncüsü, dış saldırılara karşı
kapitalizmden komünizme geçişi
koruma sağlar. Minimal bir devletin
“proletarya diktatörlüğü” şeklinde
kurumsal aygıtı bu nedenle bir polis gücü,
yönetecek geçici bir proleter devletin
bir mahkeme sistemi ve bir tür ordu ile
gereğini kabul ettiler. Bununla birlikte,
sınırlıdır. Ekonomik, sosyal, kültürel, ahlaki
devletin tam olarak oynaması gereken rol
ve diğer sorumluluklar bireye aittir ve bu
ve dolayısıyla devlet ile sivil toplum
nedenle kesinlikle sivil toplumun bir
arasındaki uygun denge konusunda derin
parçasıdır.
bir anlaşmazlık vardır.
Haklar (Rights): Belirli bir şekilde hareket
Geliştirilen farklı devlet biçimleri arasında
etmek veya muamele görmek için yasal
şunlar yer almaktadır:
veya manevi haklar; medeni haklar insan
1. Minimal Devletler haklarından farklıdır.
2. Gelişimsel Devletler
Minimal devlet davası, modern siyasi
3. Sosyal Demokrat Devletler
tartışmalarda Yeni Sağ tarafından ele
4. Kolektifleştirilmiş Devletler
alındı. Erken liberal fikirlerden ve özellikle
5. Totaliter Devletler
serbest piyasa veya klasik ekonomik
6. Dini Devletler
teorilerden yararlanan Yeni Sağ, “devletin
sınırlarını geri alma” gereğini ilan etti. 2- Gelişimsel Devletler
Robert Nozick'in yazılarında bu, bireysel
Minimal devletlerin en iyi tarihsel
hakların, özellikle mülkiyet haklarının
örnekleri, 19. yüzyılda erken sanayileşme
savunulmasına dayanan Lockeçu
döneminde Birleşik Krallık ve ABD gibi
liberalizmin yeniden ifade edilmesi
ülkelerdekilerdir. Ancak genel bir kural
anlamına gelir. Friedrich von Hayek ve
olarak, bir ülke ne kadar geç sanayileşirse,
Milton Friedman gibi serbest piyasa
devletinin ekonomik rolü o kadar geniş
ekonomistlerinin durumunda, devlet
olacaktır. Örneğin Japonya ve Almanya'da
müdahalesi rekabeti, verimliliği ve
devlet, başından itibaren daha aktif bir
üretkenliği azaltan bir “ölü el” olarak
"kalkınma" rolü üstlendi. Bir kalkınma
görülmektedir. Yeni Sağ perspektifinden,
durumu, endüstriyel büyümeyi ve
devletin ekonomik rolü iki işlevle
ekonomik kalkınmayı teşvik etme özel
sınırlandırılmalıdır: istikrarlı bir mübadele
amacıyla ekonomik hayata müdahale eden
aracının veya 'sağlam para'nın (düşük veya
bir devlettir. Bu, piyasayı “sosyalist” bir
sıfır enflasyon) sürdürülmesi ve tekel gücü
planlama ve kontrol sistemi ile değiştirme
üzerindeki kontroller, fiyat sabitleme
girişimi anlamına gelmez, daha ziyade
yoluyla rekabetin teşvik edilmesi. ve
devlet ile büyük ekonomik çıkarlar
benzeri.
arasında, genellikle muhafazakar ve
ANAHTAR DÜŞÜNÜR milliyetçi önceliklerle desteklenen bir
ortaklık inşa etme girişimi anlamına gelir.
ROBERT NOZICK (1938–2002)
Kalkınmacı bir devletin klasik örneği
ABD'li akademik ve politik filozof. Nozick'in
Japonya'dır. Meiji Dönemi (1868-1912)
ana eseri Anarchy, State and Utopia
sırasında, Japon devleti, İkinci Dünya
(1974), Yeni Sağ teorileri ve inançları
Savaşı'na kadar Japon ekonomisine hakim
üzerinde derin bir etkiye sahipti. Locke'a
olan büyük aile işletmesi imparatorlukları
yakın olan ve Spooner (1808-87) ve Tucker
olan zaibutsu ile yakın bir ilişki kurdu.
(1854-1939) gibi on dokuzuncu yüzyıl ABD
1945'ten bu yana, Japon devletinin
bireycilerinden açıkça etkilenen bir
gelişimsel rolü, Japonya Merkez Bankası ile
liberteryenizm biçimi geliştirdi. Servetin ilk
birlikte özel yatırım kararlarını
etapta adil bir şekilde elde edilmesi veya
şekillendirmeye ve Japon ekonomisini
bir kişiden diğerine adil bir şekilde
uluslararası rekabet gücüne
aktarılması şartıyla mülkiyet haklarının
yönlendirmeye yardımcı olan Japon
kesinlikle desteklenmesi gerektiğini
Uluslararası Ticaret ve Sanayi Bakanlığı
savundu. Bu pozisyon, asgari hükümet ve
(MITI) tarafından üstlenilmiştir. Benzer bir
asgari vergilendirme için destek anlamına
kalkınma müdahalesi modeli, hem sol hem
gelir ve refah ve yeniden dağıtım davasını
de sağ hükümetlerin ekonomik planlama
baltalar. Nozick'in hak temelli adalet
ihtiyacını kabul etme eğiliminde olduğu ve
teorisi, John Rawls'un fikirlerine yanıt
devlet bürokrasisinin kendisini ulusal
olarak geliştirildi Daha sonraki yaşamında,
çıkarların koruyucusu olarak gördüğü
Nozick aşırı liberteryenizmini değiştirdi.
Fransa'da mevcuttu. Avusturya ve bir
dereceye kadar Almanya gibi ülkelerde,
ekonomik kalkınma, devlet ile başlıca
ekonomik çıkarlar arasında yakın bir
ilişkinin sürdürülmesine vurgu yapılan bir önemli ölçüde genişletilmesine rağmen,
“ortaklık devleti”nin inşası yoluyla kalkınmacı bir devlete evrilemedi. Sosyal
sağlanmıştır. büyük iş ve organize emek. demokrat devleti anlamanın anahtarı,
Daha yakın zamanlarda, ekonomik devleti zorunlu bir kötülükten biraz daha
küreselleşme, örnekleri Doğu Asya'nın fazlası olarak gören 'olumsuz' bir devlet
kaplan ekonomileri arasında bulunan görüşünden, içinde bulunduğu devlete
'rekabet devletlerinin' ortaya çıkmasını dair 'olumlu' bir görüşe geçiş olmasıdır.
teşvik etti. Rekabet devletleri, ulusötesi özgürlüğü genişletmenin ve adaleti
rekabetin yoğunlaştığı bir bağlamda geliştirmenin bir yolu olarak görülüyor.
ekonomik başarının başlıca garantisi olarak Dolayısıyla sosyal demokrat devlet, hem
eğitim ve öğretimi güçlendirme ihtiyacını modern liberallerin hem de demokratik
kabul etmeleriyle ayırt edilirler. sosyalistlerin idealidir.
Ekonomik Küreselleşme (Economic Sosyal Adalet (Social Justice): Maddi
Globalization): Ulusötesi üretim ve ödüllerin ahlaki olarak haklı bir dağılımı;
sermaye akışları yoluyla ulusal sosyal adaletin genellikle eşitlikten yana
ekonomilerin tek bir "sınırsız" küresel bir önyargıyı ima ettiği görülür.
ekonomiye dahil edilmesi.
Sosyal demokrat devlet, yalnızca düzenli
Rekabet Devleti (Competition State): varoluş koşullarını ortaya koymaktan çok,
Küreselleşmiş bir ekonomide uzun vadeli aktif bir katılımcıdır; özellikle, bir piyasa
rekabet gücünü sağlamak için stratejiler ekonomisinin dengesizliklerini ve
izleyen bir devlet. adaletsizliklerini düzeltmeye yardımcı
olmak. Bu nedenle, servet üretimine daha
Kaplan Ekonomileri (Tiger Economies):
az ve servetin adil veya adil dağılımı olarak
Japonya'da modellenen hızlı büyüyen ve
görülen şeye daha fazla odaklanma
ihracata yönelik ekonomiler: Örneğin:
eğilimindedir. Pratikte bu, yoksulluğu
Güney Kore, Tayvan ve Singapur.
ortadan kaldırma ve sosyal eşitsizliği
3- Sosyal Demokrat Devletler azaltma girişimine dönüşür. Dolayısıyla
sosyal demokrat bir devletin ikiz özellikleri
Kalkınmacı devletler ekonomik ilerlemeyi
Keynesçilik ve sosyal refahtır. Keynesyen
teşvik etmek için müdahaleciliği
ekonomi politikalarının amacı, büyümeyi
uygularken, sosyal demokrat devletler,
teşvik etmek ve tam istihdamı sürdürmek
genellikle adalet, eşitlik ve sosyal adalet
amacıyla kapitalizmi "yönetmek" veya
gibi ilkelere uygun olarak daha geniş bir
"düzenlemektir". Bu, bir planlama unsuru
sosyal yeniden yapılanma sağlamak
gerektirebilse de, klasik Keynesyen
amacıyla müdahale eder. Avusturya ve
strateji, maliye politikasında ayarlamalar
İsveç gibi ülkelerde devlet müdahalesine
yoluyla 'talep yönetimini' içerir; yani,
hem kalkınma hem de sosyal demokrat
kamu harcamaları ve vergilendirme
öncelikler rehberlik etmiştir. Bununla
seviyelerinde. Refah politikalarının
birlikte, kalkınmacılık ve sosyal demokrasi
benimsenmesi, sorumlulukları vatandaşları
her zaman el ele gitmez. Marquand'ın
arasında sosyal refahın teşvik edilmesine
(1988) işaret ettiği gibi, Birleşik Krallık
kadar uzanan sözde “refah devletleri”nin
devleti II. Dünya Savaşı'ndan hemen
ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bu anlamda,
sonraki dönemde sosyal-demokrat çizgide
sosyal-demokrat devlet, bireysel
yetkilendirme ilkesine adanmış bir 'güçlü Kamu yaşamının temeli: Devlet, bencil
devlet'tir. veya özel çıkarlardan ziyade ortak veya
kolektif çıkarları temsil eden tek kişi olması
Refah Devleti (Welfare State): Bir dizi
bakımından diğer organ ve kurumlardan
sosyal güvenlik, sağlık, eğitim ve diğer
farklıdır. Devlet, sadece toplumun
hizmetlerden (farklı toplumlarda farklı olsa
parçaları için değil, bütün toplum adına
da) ayrılan vatandaşlarının sosyal refahı
konuşur. Bu haliyle, devlet, insanların
için birincil sorumluluğu alan bir devlet.
kendilerinden daha büyük bir şeye dahil
TARTIŞMA. . . olmalarına, diğer vatandaşlara karşı
sorumluluklarını yerine getirmelerine ve
DEVLET İYİLİK İÇİN BİR GÜÇ Mİ?
uygun olduğunda kolektif kararların
Siyasi ve ideolojik tartışmalar genellikle alınmasına katılmalarına izin veren bir
devlet meselesi ve özellikle devlet ile sivil "kamusal" varoluş alanını mümkün kılar.
toplum arasındaki uygun denge etrafında Aristoteles ve Hegel'e kadar uzanan bir
döner. Bir uçta anarşistler, devletlerin ve gelenekte, bu nedenle devlet, sivil
dolayısıyla tüm yönetim sistemlerinin gayri toplumdan ahlaki olarak üstün görülebilir.
meşru olduğunu iddia ederler. Diğer
Sosyal adaletin temsilcisi: Devlet,
görüşler, devletin zorunlu bir kötülük
modernleşmenin kilit bir aracıdır ve bir dizi
olarak gönülsüzce kabul edilmesinden,
ekonomik ve sosyal fayda sağlar. Serbest
devletin iyiliğe yönelik bir güç olarak
piyasa ekonomisinin destekçileri bile,
olumlu bir şekilde onaylanmasına kadar
ekonominin ancak devlet tarafından
uzanır. Devletin hayatımız üzerinde olumlu
kurulabilecek bir sivil düzen bağlamında
veya olumsuz bir etkisi var mı? Kutlanmalı
işleyebileceğini kabul ederek bunu kabul
mı yoksa korkulmalı mı?
ederler. Bunun ötesinde, devlet,
EVET: sürdürülebilir büyüme ve tam istihdam
sağlamak için müdahale ederek piyasa
Medeni varoluşun anahtarı: Devlet lehine
ekonomisinin doğasında var olan
en temel argüman, devletin düzen ve
istikrarsızlığa karşı koyabilir ve hiçbir özel
sosyal istikrarın hayati bir garantisi
hayırseverliğin sağlayamayacağı, kamu
olduğudur. Bir devlet kesinlikle gereklidir,
tarafından finanse edilen refah hizmetleri
çünkü yalnızca zorlama araçlarının tekelini
sunarak insanları yoksulluktan ve diğer
elinde bulunduran egemen bir organ
sosyal dezavantajlardan koruyabilir. Erişim
(üzücü ama kaçınılmaz) çatışma ve
ve kalite açısından rakip.
rekabetin barbarlığa ve kaosa sıçramasını
önleyebilir. Bir devletin yokluğunda HAYIR:
yaşam, Hobbes'un ünlü olarak belirttiği
Bozukluğun nedeni: Anarşistlerin iddia
gibi, "yalnız, fakir, kötü, vahşi ve kısa"
ettiği gibi, devlet düzen sorununun
olacaktır. Bu, güvenilir bir hukuk ve düzen
çözümü değil nedenidir. Devlet, çatışmayı
sisteminin yokluğunda iç savaş ve savaş
ve huzursuzluğu besler, çünkü insanları
ağalığının hüküm sürdüğü, sözde
ahlaki özerkliklerinden mahrum ederek ve
“başarısız” devletlerin uğradığı üzücü
kendilerinin koymadıkları kurallara
talihsizliklerin altı çizilen bir derstir.
uymaya zorlayarak onları “çocuksulaştırır”
ve ahlaki gelişimlerini engeller. Bu onları
temel içgüdülerin etkisine bırakır ve 4- Kolektifleştirilmiş Devletler
bencillik, açgözlülük ve saldırganlığın
Kalkınmacı ve sosyal demokrat devletler,
yayılmasını sağlar. Ahlaki gelişme, özgürlük
büyük ölçüde özel bir ekonomiyi
ve eşitlik koşullarında gelişirken, devletin
yönlendirmek veya desteklemek amacıyla
otoritesini azaltmak veya tercihen onu
ekonomik hayata müdahale ederken,
tamamen ortadan kaldırmak, düzenin
kollektif devletler, ekonomik hayatın
doğal ve kendiliğinden “aşağıdan”
tamamını devlet kontrolü altına alır. Bu tür
doğmasına izin verecektir.
devletlerin en iyi örnekleri, SSCB gibi
Özgürlük düşmanı: Devlet en iyi ihtimalle ortodoks komünist ülkelerde ve tüm Doğu
gerekli bir kötülüktür. Düzenin korunması Avrupa'daydı. Bunlar özel teşebbüsü
açısından faydaları kabul edilse bile, devlet tamamen ortadan kaldırmaya ve bir
kesinlikle asgari bir rolle ekonomik bakanlıklar ve planlama
sınırlandırılmalıdır. Bunun nedeni, devlet komiteleri ağı tarafından yönetilen
otoritesinin egemen, zorunlu ve zorlayıcı merkezi olarak planlanmış ekonomiler
olması nedeniyle “kamusal” alanın doğası kurmaya çalıştı. Bu nedenle, sözde
gereği bir baskı alanı olmasıdır. Bu nedenle "komuta ekonomileri", nihayetinde
anarşistler tüm devletlerin gayri meşru komünist partinin en yüksek organları
olduğunu iddia ederken, diğerleri bunun tarafından kontrol edilen bir "yönerge"
yalnızca devletin düzenli varoluş planlama sistemi aracılığıyla kuruldu ve
koşullarını ortaya koyma temel rolünün örgütlendi. Devlet kolektifleştirmesinin
ötesine geçtiğinde geçerli olduğunu öne gerekçesi, özel mülkiyet yerine ortak
sürüyorlar. Özgürlük, 'kamusal' alan mülkiyete yönelik temel bir sosyalist
daraldıkça, sivil toplum devletten ahlaki tercihten kaynaklanmaktadır. Bununla
olarak üstün olduğu ölçüde genişler. birlikte, devletin bu amaca ulaşmak için
kullanılması, devlet iktidarına karşı Marx
Yoksulluğun tarifi: Ekonomi, devlet
ve Engels'in (1820-95) klasik yazılarında
tarafından yalnız bırakıldığında en iyi
ana hatlarıyla belirtilenden daha olumlu
şekilde çalışır. Piyasa ekonomileri kendi
bir tutumu akla getirir.
kendini düzenleyen mekanizmalardır; arz
ve talep güçleri birbiriyle uyumlu hale Kolektifleştirme (Collectivization): Ortak
geldikçe uzun vadeli dengeye yönelirler. veya kamu mülkiyeti sistemi lehine özel
Devlet ise aksine, kaba bir makinedir: mülkiyetin kaldırılması.
ekonomik ve sosyal hayata devlet
KAVRAM
müdahalesi ne kadar iyi niyetli olursa
olsun, kaçınılmaz olarak piyasanın doğal Devletçilik (Statism)
dengesini bozar ve dolayısıyla büyümeyi
Devletçilik (veya Fransızca'da étatisme),
ve refahı tehlikeye atar. Bu, ortodoks
devlet müdahalesinin siyasi sorunları
komünist sistemlerin kaderi tarafından en
çözmenin veya ekonomik ve sosyal
grafiksel olarak gösterilen bir dersti, ancak
kalkınmayı sağlamanın en uygun yolu
aynı zamanda aşırı düzenlenmiş kapitalist
olduğu inancıdır. Bu görüş, kolektif
sistemlerin zayıf ekonomik performansı
eylemin organize edilebileceği ve ortak
tarafından da altı çizildi.
hedeflere ulaşılabileceği bir mekanizma
olarak devlete duyulan derin ve belki de
sorgulanmayan bir inançla Bu tür rejimlerin temel direkleri, kapsamlı
desteklenmektedir. Devlet böylece etik bir bir gözetim ve terör polisliği süreci ve
ideal (Hegel) olarak ya da "genel irade" ya yaygın bir ideolojik manipülasyon ve
da kamu yararına hizmet ediyor olarak kontrol sistemidir. Bu anlamda totaliter
görülür. Devletçilik, ekonomik yaşamı devletler sivil toplumu etkili bir şekilde
düzenleyen ve kontrol eden, muhtemelen söndürür ve hayatın “özel” alanını
Sovyet tarzı devlet kolektivizasyonuna tamamen ortadan kaldırır. Bu, yalnızca
kadar uzanan hükümet politikalarına en bireysel kimliği toplumsal bütün içinde
açık şekilde yansır. eritmek isteyen faşistlerin açıkça
onaylamaya hazır olduğu bir hedeftir.
Marx ve Engels, ulusallaştırmayı hiçbir
Bazen Mussolini'nin totaliter bir devlet
şekilde dışlamadılar; Engels, içinde
nosyonunun, Hegel'in devlete, üyelerinin
özellikle, "proletarya diktatörlüğü"
fedakarlığını ve karşılıklı sempatisini
sırasında devlet kontrolünün fabrikaları,
yansıtan bir "etik topluluk" olarak
bankaları, ulaşımı vb. kapsayacak şekilde
inancından kaynaklandığı iddia edilir. Bu
genişletileceğini kabul etti. Bununla
perspektiften, insan uygarlığının
birlikte, proleter devletin kesinlikle geçici
ilerlemesi, açıkça devletin büyümesi ve
olacağını ve sınıf karşıtlıkları azaldıkça
sorumluluklarının genişletilmesi ile
"söneceğini" öngördüler. Buna karşılık,
bağlantılı olabilir.
SSCB'de kolektifleştirilmiş devlet kalıcı hale
geldi ve giderek daha güçlü ve bürokratik Totalitarizm (Totalitarianism): Yaygın
hale geldi. Stalin döneminde, sosyalizm ideolojik manipülasyon ve açık vahşet
etkili bir şekilde devletçilikle eşitlendi, içeren, her şeyi kapsayan bir siyasi
sosyalizmin ilerlemesi devlet aygıtının yönetim sistemi.
genişleyen sorumluluklarına ve yetkilerine
6- Dini Devletler
yansıdı. Gerçekten de, Kruşçev 1962'de
proletarya diktatörlüğünün sona erdiğini Görünüşte, dini bir devlet kendi içinde bir
açıkladıktan sonra, devlet resmen "tüm çelişkidir. Modern devlet, büyük ölçüde
Sovyet halklarının" çıkarlarıyla sivil otoritenin dini otorite üzerindeki
özdeşleştirildi. zaferiyle ortaya çıktı; din, kilise ve devlet
arasındaki bir ayrım yoluyla giderek özel
5- Totaliter Devletler
alanla sınırlı kaldı. Devlet egemenliğinin
Müdahaleciliğin en aşırı ve kapsamlı biçimi ilerlemesi bu nedenle genellikle
totaliter devletlerde bulunur. sekülerleşmenin ileri yürüyüşüyle el ele
Totalitarizmin özü, etkisi insan varlığının gitti. ABD'de devletin laik doğası, ibadet
her yönüne nüfuz eden, her şeyi kapsayan özgürlüğünün kısaltılmamasını garanti
bir devletin inşasıdır. Devlet sadece eden anayasanın Birinci Değişikliği'nde
ekonomiyi değil, aynı zamanda eğitim, kutsal kabul edilirken, Fransa'da kilise ve
kültür, din, aile hayatı vb. konuları da devlet ayrımı bu ilkeye sıkı bir vurgu
doğrudan devlet kontrolü altına alır. yapılarak korunmuştur: Laiklik (Laïcité).
Totaliter devletlerin klasik örnekleri, Kuzey Norveç, Danimarka ve Birleşik Krallık gibi
Kore gibi modern rejimlerin benzer ülkelerde, bu dinlerin sahip oldukları
özelliklere sahip olmasına rağmen, ayrıcalıklar teokratik yönetimin çok
Hitler'in Almanya'sı ve Stalin'in SSCB'sidir. gerisinde kalmasına ve siyasi etkileri
genellikle yüksek düzeyde bir sosyal hükümetler, anayasal laiklik taahhüdünü
sekülerleşme tarafından koruyan bir bağlamda faaliyet
sınırlandırılmasına rağmen, "yerleşik" veya göstermektedir. Bu, Türkiye'deki AKP
devlet dinleri gelişmiştir. iktidarı için geçerlidir.
Laiklik (Laïcité): (Fransızca) Devlet işlerine DEVLETİN TUTULMASI ?
dinin karışmaması ve devletin din işlerine
1980'lerin sonlarından bu yana, devlet
karışması ilkesi.
hakkındaki tartışmalar, devletin "geri
Devlet Dini (State Religion): Devlet çekilmesi" veya "gerilemesi" ile ilgili
tarafından resmi olarak onaylanan, iddiaların gölgesinde kaldı. Bir zamanların
kendisine özel ayrıcalıklar veren, ancak güçlü leviathanı -genelde siyasetin
(genellikle) resmi siyasi otorite olmayan kendisiyle birlikte yaygın olarak görülen-
dini bir kurum. görünüşte alçaltılmıştı, diğer şeylerin yanı
sıra küresel ekonominin, piyasanın, büyük
Totaliter bir devletin en iyi bilinen örneği,
şirketlerin, devlet dışı sektörlerin artan
burada 1930'larda bir mitinge hitap
önemiyle devlet otoritesi zayıflamıştı.
ederken resmedilen, Adolf Hitler
aktörler ve uluslararası kuruluşlar. Bu
liderliğindeki Nazi Almanya'sıydı (1933–
nedenle, iç ve dış politikaya yönelik
45).
“devlet merkezli” yaklaşımların yeniden
Bununla birlikte, 1980'lerden bu yana düşünülmesi veya tamamen terk edilmesi
geçen dönem, dini köktencilik içindeki yaygarası büyüdü. Bununla birlikte,
kamusal/özel ayrımını reddetme ve dini "devlet-merkezcilik" ile "geri çekilmecilik"
siyasetin temeli olarak görme eğilimi arasında yapılacak basit bir seçim, en iyi
tarafından yönlendirilen dini devletin ihtimalle yanıltıcıdır. Örneğin, devletler ve
yükselişine tanık oldu. Siyasi alanı doğası piyasalar genellikle rakip güçler olarak
gereği yozlaşmış olarak görmekten çok tasvir edilse de, aynı zamanda iç içe
uzak olan köktendinci hareketler, tipik geçerler ve birbirlerini tamamlarlar.
olarak devletin kontrolünü ele geçirmeye Piyasalar, her şeyden ayrı olarak, yalnızca
ve onu ahlaki ve manevi yenilenmenin bir devletin kurabileceği ve koruyabileceği bir
aracı olarak kullanmaya çalışmışlardır. Bu, mülkiyet hakları sistemi olmadan
örneğin Pakistan'da 1978'den sonra işleyemez. Ayrıca devletler bazı açılardan
General Zia-ül-Hak yönetiminde başlatılan yetkilerini kaybetmiş olsalar da;
"İslamlaştırma" sürecinde, 1979 diğerlerinde, daha güçlü hale gelmiş
devriminin bir sonucu olarak İran'da bir olabilirler.
"İslam Devleti"nin kurulmasında ve laikliğe
Devletin Gerilemesi ve Çöküşü
resmi bağlılığına rağmen, özellikle Tamil
ayrılıkçılığına karşı şiddetli mücadele 1- Küreselleşmenin meydan okuması:
yıllarında Sri Lanka devleti ile Sinhala Küreselleşmenin yükselişi küreselleşmiş bir
Budizmi arasındaki yakın bağlar açıktı. dünyada devletin gücü ve önemi hakkında
büyük bir tartışmayı teşvik etti. Üç zıt
Kesin olarak konuşursak, dini devletler dini
pozisyon tanımlanabilir: İlk olarak, bazı
ilkeler temelinde kurulmuş ve İran
teorisyenler, küreselleşmenin yükselişinin
modelinde açıkça teokratik özellikler
kaçınılmaz olarak anlamlı bir aktör olarak
içerse de, diğer durumlarda dini yönelimli
devletin gerilemesi ile işaretlendiğini öne
sürerek, “egemenlik sonrası yönetişimin” finans piyasalarıyla ilgili olarak özellikle
ortaya çıktığını cesurca ilan ettiler açıktır; örneğin, hiçbir devletin dünyanın
(Scholte, 2005). Güç, devletten özellikle diğer bölgelerindeki mali krizlerin
küresel pazarlara ve ulusötesi şirketlere etkisinden yalıtılamayacağı anlamına gelir.
(TNC'ler) doğru kayar. Sözde "hiper- Sınırlar geçirgen hale geldiyse ve eski
küreselciler" tarafından geliştirilen bu coğrafi kesinlikler sarsıldıysa, en azından
argümanın en uç versiyonunda, devletin geleneksel anlamda devlet egemenliği
fiilen gereksiz hale geldiği kadar "içi boş" yaşayamaz.
olduğu görülüyor. Yine de diğerleri,
Bu, 21. yüzyılda yönetimin gerçekten
küreselleşmenin dünya politikasının temel
egemenlik sonrası bir karaktere
özelliğini değiştirdiğini, yani daha önceki
büründüğü anlamdır. Ekonomik
dönemlerde olduğu gibi egemen
egemenliğin küreselleşmiş bir ekonomiyle
devletlerin kendi sınırları içinde olup
nasıl uzlaştırılabileceğini görmek özellikle
bitenlerin birincil belirleyicileri olduğunu
zordur. Ekonomik yaşam üzerinde
ve dünya sahnesinde başlıca aktörler
egemenlik denetimi ancak ayrı ulusal
olarak kaldığını inkar ediyor. Bu görüşe
ekonomilerin olduğu bir dünyada
göre, küreselleşme ve devlet ayrı ya da
mümkündü; bunlar tek bir küresel
daha az karşıt güçler değildir; daha ziyade
ekonomiye dahil edildikleri veya oldukları
ve şaşırtıcı derecede, küreselleşme
ölçüde, ekonomik egemenlik anlamsız hale
devletler tarafından yaratılmıştır ve
gelir. Bununla birlikte, "sınırsız" bir küresel
dolayısıyla onların çıkarlarına hizmet
ekonomi retoriği çok ileri götürülebilir.
etmek için vardır. Ancak bu iki görüş
Örneğin, piyasa temelli ekonomilerin
arasında, küreselleşmenin devletin
ancak, yalnızca devletin garanti
rolünde ve öneminde ve egemenliğin
edebileceği bir yasal ve sosyal düzen
doğasında niteliksel değişiklikler meydana
bağlamında başarılı bir şekilde
getirdiğini kabul eden, ancak bunların
işleyebileceğine dair artan bir kabul vardır
devleti basit bir şekilde değil,
(Fukuyama, 2005).
dönüştürdüğünü vurgulayan üçüncü bir
konum vardır. gücünü azalttı veya artırdı. Kültürel Küreselleşme (Cultural
Globalization): Dünyanın bir bölümünde
Uluslararası göçün yükselişi ve kültürel
üretilen bilgi, meta ve görüntülerin, uluslar
küreselleşmenin yaygınlaşması gibi
ve bölgeler arasındaki kültürel farklılıkları
gelişmeler, devlet sınırlarını giderek daha
'düzleştirme' eğiliminde olan küresel bir
fazla “geçirgen” hale getirme eğiliminde
akışa girdiği süreç.
olmuştur. Bununla birlikte, devletin
değişen doğası ve gücü hakkındaki Supraterritoriality: Devlet sınırlarının,
tartışmaların çoğu, ekonomik coğrafi mesafenin ve bölgesel konumun
küreselleşmenin etkisiyle ilgilidir. öneminin azalmasıyla meydana gelen
Ekonomik küreselleşmenin temel özelliği, coğrafyanın yeniden yapılandırılması.
ekonomik faaliyetin giderek “sınırsız bir
Ekonomik Egemenlik (Economic
dünya” içinde yer aldığı süreç olan
Sovereignty): Devletin, maliye ve para
“yurtüstü”nün yükselişidir (Ohmae, 1989).
politikalarının bağımsız kontrolünü ve
Bu, sermayenin görünüşte anında dünya
ticaret ve sermaye akışları üzerindeki
çapında aktığı için, gerçekten küreselleşen
kontrolünü içeren, ulusal ekonomik yaşam devletler, kanun yapmak ve ordu kurmak
üzerindeki mutlak yetkisi. gibi çokuluslu şirketlerin ancak hayalini
kurabilecekleri şeyleri yapabilirler. Sivil
KAVRAM
toplum kuruluşları (STK'lar) da özellikle
Yönetim (Governance) 1990'lardan bu yana sayı ve etki
bakımından istikrarlı bir şekilde
Yönetim, hükümetten daha geniş bir
büyümüştür. Uluslararası STK'ların toplam
terimdir. Yerleşik veya üzerinde anlaşmaya
sayısına ilişkin tahminler genellikle
varılmış bir tanımı olmamasına rağmen, en
30.000'i aşıyor ve 1.000'den fazla grup BM
geniş anlamıyla, sosyal hayatın koordine
tarafından resmi danışma statüsünden
edildiği çeşitli yollara atıfta bulunur.
yararlanıyor. Uzmanlıkları, ahlaki
Dolayısıyla hükümet, yönetişime dahil olan
otoriteleri ve yüksek kamu profilleri,
kurumlardan biri olarak görülebilir;
Greenpeace, Uluslararası Af Örgütü ve
“hükümetsiz yönetim” mümkündür
Care International gibi STK'ların
(Rhodes, 1996). Terimin daha geniş
uluslararası kuruluşlar içinde zaman zaman
kullanımı, yeni kamu yönetimi biçimlerinin
ulusal hükümetlerinkine rakip olabilecek,
gelişmesi ve kamu-özel ortaklıklarının
hatta onu aşan bir etki düzeyine sahip
büyümesi gibi değişikliklerden
olmalarını sağlar. Diğer devlet dışı aktörler,
kaynaklanan devlet/toplum ayrımının
kadın hareketi ve anti-kapitalist
bulanıklaştığını yansıtmaktadır.
hareketten IŞİD, gerilla orduları ve
2- Devlet dışı aktörler ve uluslararası ulusötesi suç örgütleri gibi terör ağlarına
kuruluşlar: Devletin düşüşünün bir başka kadar uzanmaktadır. Bu tür gruplar 'sınır
tezahürü, devlet dışı veya ulusötesi ötesi' bir karaktere sahip olduklarından,
aktörlerin yükselişinde ve uluslararası genellikle herhangi bir devletin yargı
örgütlerin artan öneminde açıkça yetkisinden kaçan şekillerde faaliyet
görülmektedir. Bu, siyasetin önemli gösterebilirler.
yönlerinin artık yalnızca devlet içinde veya
Siyasetin devletin ötesinde büyümesi,
aracılığıyla değil, daha çok devletin dışında
siyasi küreselleşme eğiliminde de
veya ötesinde gerçekleştiği gerçeğini
belirgindir. Bununla birlikte, etkisi
yansıtıyor. Devlet dışı aktörler arasında,
karmaşık ve bazı açılardan çelişkili
çokuluslu şirketler genellikle en önemli
olmuştur. Bir yandan BM, Avrupa Birliği
olarak kabul edilir. Genellikle ekonomik
(AB) ve Dünya Ticaret Örgütü (WTO) gibi
büyüklükleri açısından devletleri cüceler.
uluslararası kuruluşlar, devletlerin kendi
Kurumsal satışlar ile ülkelerin GSYİH'si
kendini yöneten siyasi birimler olarak
arasındaki (oldukça kaba) karşılaştırmaya
faaliyet gösterme kapasitelerini baltaladı.
dayanarak, dünyanın en büyük 100
Hükümetler arası veya uluslarüstü
ekonomisinden 51'i şirketlerdir; sadece 49
düzeyde alınan kararların kapsamı ve
tanesi ülke. General Motors, bu anlamda
önemi arttıkça, devletler bölgesel veya
Danimarka'ya genel olarak eşdeğerdir;
küresel organlar içinde ve bunlar
Wal-Mart, Polonya ile kabaca aynı
aracılığıyla etkide bulunmaya veya onlar
büyüklükte; ve Exxon Mobil, Güney Afrika
tarafından oluşturulan çerçeveler içinde
ile aynı ekonomik ağırlığa sahiptir. Bununla
hareket etmeye zorlanmıştır. AB
birlikte, ekonomik büyüklük mutlaka siyasi
örneğinde, giderek artan sayıda kararlar
güç veya etki anlamına gelmez. Ne de olsa
(örneğin para politikası, tarım ve balıkçılık kalkınma stratejilerini takip etmede
politikası, savunma ve dış ilişkiler oldukça başarılı olmuştur. Yine de
konularında) üye devletler yerine AB diğerleri, zayıflıkları ile ayırt edildi, bazen
kurumları tarafından alınmaktadır. Bu, çok “yarı devletler” veya “başarısız devletler”
düzeyli yönetişim olgusuna yol açmıştır, olarak tasvir edildi; örnekler arasında
ancak aynı zamanda üye ülkelerle, özellikle Suriye, Irak, Yemen, Somali, Güney Sudan
Birleşik Krallık ile gerilimlere yol açmıştır. ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti yer
DTÖ, kendi adına, küresel ticari alıyor. Bu devletler, devlet gücünün en
anlaşmazlıkların yargıcı ve jürisi olarak temel testinde başarısız oluyorlar: iç
hareket eder ve üyeleri arasında ve üyeleri düzeni ve kişisel güvenliği sağlayamıyorlar,
arasında ticaret anlaşmalarının müzakere bu da iç çekişme ve hatta iç savaşın
edilmesi için bir forum görevi görür. Öte neredeyse rutin hale geldiği anlamına
yandan, siyasal küreselleşme devlet için geliyor.
fırsatlar yaratmakta ve onları
KAVRAM (CONCEPT)
küçültmektedir. Bu, egemenliğin
'birleştirilmesi' yoluyla gerçekleşir. Başarısız Devlet
Örneğin, AB'deki en güçlü politika
Başarısız bir devlet, kendi topraklarında
oluşturma organı olan AB Bakanlar
güç kullanımını tekeline alarak iç düzeni
Konseyi, üye devletlerin bir ürünüdür ve
sağlamadaki kilit rolünü yerine
ulusal politikacıların ulusüstü düzeyde
getiremeyen bir devlettir. Son yıllarda
kararlar almasına olanak tanıyan bir forum
başarısız olan devletlere örnek olarak
sağlar.
Kamboçya, Haiti, Ruanda, Liberya ve
Siyasi Küreselleşme (Political Somali verilebilir. Başarısız devletler,
Globalization): Uluslararası kurum ve güvenilir bir hukuk ve düzen sisteminden
kuruluşların ve genel olarak ulusötesi yoksun olduklarından, artık geçerli siyasi
siyasi güçlerin artan önemi. birimler olarak faaliyet gösteremezler.
Vatandaşlarına hizmet
3- Başarısız devletler: Gelişmekte olan
sağlayamadıklarından ve işleyen bir
dünyada, devletin çöküşüne ilişkin
altyapıya sahip olmadıklarından, artık
tartışmaların yerini bazen zayıf, başarısız
uygulanabilir ekonomik birimler olarak
veya çökmüş devletler endişesi almıştır.
faaliyet gösteremezler. Nispeten az sayıda
Cooper (2004), 'modern öncesi' dünya
devlet tamamen çökse de, çok daha büyük
olarak adlandırdığı şeyi, var olan devlet
bir sayı zar zor işliyor ve tehlikeli bir
yapılarının (Weber'in sözleriyle) meşru bir
şekilde çöküşe yakın.
güç kullanımı tekelini kuramadığı, böylece
sömürgecilik sonrası bir kaos dünyası Warlordism: Yerel olarak yerleşik
olarak tasvir etti. endemik savaş ağalığı, militarize çetelerin egemen bir devletin
yaygın suçluluk ve sosyal altüst oluş. yokluğunda iktidar için rekabet ettiği bir
Bununla birlikte, bu tür koşullar, durum.
gelişmekte olan dünya genelinde tutarlı bir
Bu tür devletlerin başarısızlığı öncelikle,
şekilde geçerli değildir. Hindistan, Güney
sona erdiğinde (esas olarak 1945 sonrası
Kore ve Tayvan gibi durumlarda,
dönemde) uygun bir siyasi, ekonomik,
gelişmekte olan dünya devletleri,
ekonomik ve sosyal güvenlik düzeyine
ekonomik modernizasyon ve sosyal
sahip olmayan toplumlara resmi siyasi bir takım gelişmeler, devletin
bağımsızlık bırakan sömürgecilik güçlenmesine yardımcı olmuş ve devletin
deneyiminden kaynaklanmaktadır. ayrı asli öneminin altını çizmiştir. Devletin
varlıklar olarak etkin bir şekilde işlev dönüşünü ne açıklar? İlk olarak, devletin iç
görmek için sosyal ve eğitimsel gelişme. Bu düzeni sağlama ve vatandaşlarını dış
tür devletlerin sınırları, kültürel olarak saldırılara karşı koruma konusundaki
birbirine bağlı bir nüfusun varlığından benzersiz kapasitesi, yirmi birinci yüzyılda
ziyade tipik olarak sömürge hırsının ortaya çıkan yeni güvenlik sorunları
kapsamını temsil ettiğinden, postkolonyal tarafından güçlü bir şekilde vurgulanmıştır;
devletler genellikle derin etnik, dini ve özellikle, ulusötesi terörizmle bağlantılı
kabilesel bölünmeleri de kapsar. Bazıları olanlar. Bu, Bobbitt'in (2002) temel bir
1990'lardan bu yana devlet gerçek olarak gördüğü şeyin altını çizer:
başarısızlığındaki artışı öncelikle yerel “Devlet şiddeti yönetmek için vardır”; bu
faktörler (otoriter yönetime eğilim, geri nedenle esasen bir "savaşçı kurum"dur.
kurumlar ve sanayi öncesi, tarım Soğuk Savaş'ın sonunda meydana gelen ve
toplumlarından modern endüstriyel 'barış payı' olarak adlandırılan askeri
toplumlara geçişi engelleyen dar görüşlü harcamalardaki düşüş, 1990'ların sonunda
değer sistemleri gibi) açısından açıklasa da, tersine dönmeye başladı ve küresel askeri
dışsal faktörler. faktörler de büyük rol harcamalar 11 Eylül terör saldırılarının
oynamıştır. Bu, en azından ardından hızla arttı. 'teröre karşı savaş'.
küreselleşmenin gelişmekte olan dünya Ayrıca, terörle mücadele stratejileri
ekonomilerini yerel ihtiyaçlardan ziyade genellikle devletlerin daha sıkı sınır
küresel piyasaların dikteleri etrafında kontrolleri dayatması ve daha geniş
yeniden yönlendirme ve eşitsizliği gözetim, kontrol ve bazen gözaltı yetkileri
genişletme eğilimi yoluyla uygulandı. üstlenmesi ve hatta “ulusal güvenlik
devletleri” haline gelmesi anlamına
Devletin Dönüşü?
gelmektedir. Avrupa'da, ABD'de ve başka
21. yüzyılın başlarında devlet hakkındaki yerlerde, artan göç akışlarına yanıt olarak
tartışmalara geri çekilme, gerileme ve sınırlar da güçlendirildi.
hatta çöküş konuşmaları hakim olmuştur.
EYLEMDE SİYASET. . .
Ancak gerçek daha karmaşıktır. Örneğin,
küreselleşme devlet sınırlarını daha BREXIT: KONTROLÜ GERİ ALMAK MI?
'geçirgen' hale getirebilse de,
Olaylar: Ocak 2013'te, zamanın Birleşik
küreselleşme isteksiz devletlere empoze
Krallık başbakanı David Cameron,
edilmemiştir; daha ziyade, devletler
Muhafazakar Partisinin yaklaşmakta olan
tarafından kendi ulusal çıkarları olarak
2015 genel seçimlerini kazanması halinde
tanımladıkları şeyin peşinde koşmak için
Birleşik Krallık'ın Avrupa Birliği üyeliği
tasarlanmış bir süreçtir. Benzer şekilde,
konusunda bir giriş/çıkış referandumu
uluslararası örgütler tipik olarak, devlet
düzenleyeceğine söz verdi. Referandumun
gücünü gasp etme niyetinde olan organlar
(eğer yapılırsa) AB üyeliğini destekleyeceği
yerine, devletlerin karşılıklı çıkar
inancına güvenerek, referandum vaadinin
meseleleri üzerinde uyum içinde hareket
hem Avrupa üzerinde on yıllardır süren
edebilecekleri forumlar olarak hareket
Muhafazakar iç savaşa bir son vereceğini
eder. Ayrıca, son yıllarda meydana gelen
hem de Muhafazakar seçmenlerin Avrupa Birliği Antlaşması'nda (1993)
karşıtlara kaçmasını durduracağını emeğin serbest dolaşımı ilkesinin Birliğin
umuyordu. AB Birleşik Krallık Bağımsızlık dört özgürlüğünden biri olarak tanınması,
Partisi. Ancak Cameron'ın yüksek bahisli üye devletlerin sınırları üzerindeki yargı
kumarı çok yanlış gitti. AB referandumu yetkisini kısıtladı ve bu süreçte toprak
sonunda Haziran 2016'da yapıldığında, bütünlüklerini tehlikeye attı.
'Ayrıl' kampanyası için yüzde 52 ila 48'lik
Bununla birlikte, İngiltere'nin Brexit
bir zaferle sonuçlandı. Mart 2017'de
yoluyla egemen devletliğini geri alabileceği
Birleşik Krallık hükümeti, Avrupa
fikri de sorgulandı. Birincisi, egemenlik
Konseyi'ne AB'den ayrılma niyetini resmen
diplomatik bir incelikten biraz daha fazlası
bildirmiş ve böylece Avrupa Birliği
olabilir. Çünkü hiçbir devlet, hatta en
Antlaşması'nın (TEU) 50. Maddesini
hakim devletler bile mutlak ve sınırsız güce
gündeme getirmiştir. Bu, Birleşik Krallık ile
hükmedemez. Gerçekten de, özellikle
Brüksel arasında, Birleşik Krallık'ın AB'den
küreselleşen bir ekonominin devletleri bir
çıkış koşulları hakkında azami iki yıllık bir
karşılıklı bağımlılık ağına çekmesi
müzakere sürecinin başlangıcı oldu ve
nedeniyle, son yıllarda devletler üzerindeki
Birleşik Krallık'ın planlanan ayrılış tarihi
kısıtlamalar önemli ölçüde büyümüştür.
olarak 29 Mart 2019 belirlendi.
Dolayısıyla Brexit, karşılıklı bağımlılığı
Önem: Egemenlik ve devlet olma bağımsızlıkla değiştirmek anlamına
meseleleri, Brexit üzerindeki tartışmaların gelmez, daha ziyade bir karşılıklı bağımlılık
merkezinde yer aldı. AB referandumunda modelini bir başkasıyla değiştirmek
Ayrılma sonucu için kampanya yürütenler anlamına gelebilir (belki de ABD, Çin veya
nadiren 'egemen devlet' terminolojisine genel olarak Asya ile daha yakın ilişkilere
atıfta bulunmuş olsalar da, bunun nedeni dayalı). İkincisi, AB ile olası herhangi bir
güç ve kontrolün dilinin (ve özellikle de Brexit sonrası ilişkinin, Birleşik Krallık'ın
'Kontrolü Geri Al' sloganının) böyle egemen bir güç olarak statüsünü
olacağını kabul etmeleriydi. daha anlaşılır etkilemesi muhtemeldir. Bu en açık şekilde
ve daha büyük politik yankı uyandırır. Bu sözde 'yumuşak' Brexit (İngiltere'nin AB
bağlamda 'kontrol', büyük ölçüde yasaların unsurlarına katılmaya devam ettiği veya
yapılması ve ulusal sınırların idaresi AB'nin unsurlarına erişimi olduğu)
üzerindeki kontrol anlamına geldiğinden, durumunda görülebilir, ancak daha az
AB üyeliğinin özgür ve bağımsız bir üyelikle ölçüde olsa bile geçerlidir. AB'nin
bağdaşmadığı inancına dayanarak İngiltere'nin en büyük ticaret ortağı
egemenliğin geri alınması için bir kod işlevi olmaya devam edeceği kesin olduğundan,
gördü - yani, egemen - İngiltere. Bu birçok 'sert' bir Brexit durumu. Son olarak,
şekilde görülebilir. Örneğin, o zamanlar alternatif bir argüman, devlet egemenliğini
Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) olarak tehdit etmek veya azaltmak yerine, AB
adlandırılan şeyin kurucu antlaşması olan üyeliğinin üye devletlerin egemenliklerini
Roma Antlaşması (1957), Avrupa “bir araya getirmelerine” izin vererek güç
hukukunun ulusal hukuktan 'daha yüksek' ve etkilerini artırabileceğini öne sürüyor.
olduğu ilkesini kurmuş ve böylece üye Bu görüş, üye devletlerin AB kurumları
devletlerin egemenlik statülerini elinden aracılığıyla birlikte çalıştıklarında bağımsız
almıştır. tüzel kişiler. Benzer şekilde, devletler olarak hareket ettiklerinden daha
fazlasını başarabilecekleri varsayımına
dayanmaktadır.
-
Ayrıca, devletin dirilişinin önemli bir
ekonomik boyutu olmuştur. Komuta ve
kontrol ekonomik yönetimi günleri sona
ermiş olsa da, devlet bazen kendisini
modernleşmenin bir aracısı olarak yeniden
ortaya koymuştur. Rekabet devletleri
bunu, üretkenliği artırmak ve önemli
ihracat endüstrilerine destek sağlamak için
eğitim ve öğretimi geliştirerek yaptılar. Çin
ve Rusya gibi devletlerin her biri, piyasaya
önemli tavizler vererek ekonomilerini
modernleştirdi, ancak devlet kontrolünün
önemli bir unsuru muhafaza edildi veya
yeniden dayatıldı. Daha geniş bir düzeyde,
devletin ekonomik ilişkilerdeki hayati rolü,
2007-09 küresel mali krizi tarafından
vurgulandı. G20 (üyeleri arasında önemli
gelişmiş güçlerin yanı sıra kilit gelişmekte
olan güçler de bulunuyor) devletlere
eşgüdümlü bir küresel yanıt geliştirmeleri
için bir forum sağlamış olsa da, üzerinde
anlaşmaya varılan devasa mali ve diğer
müdahale paketleri şunlardı ve yalnızca
şunlar olabilirdi: devletler tarafından
uygulanmaktadır. Gerçekten de, 2007-09
çöküşünün ve ardından gelen mali ve mali
krizlerin derslerinden biri, küresel
ekonominin devlet tarafından (tek başına
hareket ederek veya uluslararası
kuruluşlar aracılığıyla) kendi haline
bırakıldığında en iyi şekilde çalıştığı fikrinin
ortaya çıkmış olması olabilir. bir efsane
olarak.
BÖLÜM 6 (CHAPTER 6) onun ayırt edici özellikleri nâdiren
İncelenmekte veya sorgulanmaktadır; ulus
MİLLETLER VE MİLLİYETÇİLİK basitçe veri olarak kabûl edilir. Bununla
(NATIONS AND NATIONALISM) beraber, [bu konuda] kafa karışıklığı
boldur. ‘Ulus’ terimi belirsiz bir şekilde çok
“Milliyetçilik bir çocukluk hastalığıdır. O kez devlet, ülke, etnik grup ve ırk gibi
insanlığın kızamığıdır.” - Albert Einstein, terimlerle eş anlamlı kullanılmaktadır.
Mektup (1921) Örneğin, Birleşmiş Milletler, bir ulusal
GİRİŞ (INTERVIEW) halklar örgütü değil bir devletler örgütü
olması anlamında açıkça yanlış
Son 200 yıldır ulus en uygun, ve belki de isimlendirilmiştir. Öyleyse, ulusun
tek, siyasal yönetim birimi olarak kabul karakteristik özellikleri nelerdir? Bir ulusu
edilmektedir. Gerçekten de uluslararası diğer sosyal gruplardan veya diğer kolektif
hukuk büyük oranda bireyler gibi ulusların kimlik kaynaklarından ayıran şey nedir?
da dokunulmaz haklara sâhip olduğu ‘Ulus’ terimini tanımlamanın zorluğu, tüm
varsayımı üzerine temellenmiştir. Bu ulusların kültürel ve siyasal
hakların en önemlileri siyasal bağımsızlık karakteristiklerin bir harmanı olarak
ve kendi kaderini tâyin (self- objektif ve sübjektif özelliklerin bir
determination) haklarıdır. Bununla birlikte karışımını içermelerinden
ulusun önemi hiçbir yerde siyasal bir inanç kaynaklanmaktadır. Objektif anlamda,
olma potansiyelinden daha dramatik uluslar kültürel varlıklardır: aynı lisanı
olarak sergilenmez. Birçok biçimde, konuşan, aynı dine sâhip olan, ortak bir
milliyetçilik 3. bölümde incelenmiş olan geçmişle bağlı olan halk toplulukları. Hiç
daha kesin ve sistematik siyasal ideolojileri şüphesiz, bu tip faktörler milliyetçilik
gölgede bırakmıştır. O, savaşların ve siyasetini şekillendirmektedir. Kanada’da
devrimlerin patlak vermesine katkıda Quebec’lilerin milliyetçiliği büyük oranda
bulunmuş; yeni devletlerin doğmasına, Fransızca konuşan Quebec’liler ile ağırlıklı
imparatorlukların dağılmasına ve sınırların olarak Kanada’nın İngilizce konuşan geri
yeniden çizilmesine neden olmuş; var olan kalanı arasındaki dil farklılıkları üzerinde
rejimleri pekiştirmenin yanı sıra onların temellenmektedir. Hindistan’daki
yeniden şekillendirilmeleri için milliyetçi gerilimler değişmez bir şekilde
kullanılmıştır. Mamafih, ulus çağının bir örnekleri Pencap’taki Sihlerin ayrı bir ülke
sona yaklaştığını düşünmemizi sağlayacak (Khalistan) için verdikleri mücadele ve
nedenler bulunmaktadır. Birçok milliyetçi Keşmir’deki Müslümanların Keşmir’in
kuşağın gerçekleştirmek için çabaladığı Pakistan’a katılması için yürüttükleri
ulus-devlet gittikçe hem iç hem de dış kampanyada görülen dinî ayrımlardan
baskılarla yıpratılmaktadır. kaynaklanmaktadır. Mamafih, bir ulusu
ULUS NEDİR? sâdece objektif unsurları kullanarak
tanımlamak mümkün değildir. Tüm uluslar
Milliyetçilik olgusunun etrafım saran bir miktar kültürel, etnik ve ırksal çeşitliliği
tartışmaların çoğu bir ulusu neyin içinde barındırmaktadır. İsviçre ulusu,
oluşturduğu hakkındaki farklı görüşlerden [İsviçre’de] birçok yerel diyalektlerin yanı
kaynaklanmaktadır. Ulus fikri o kadar sıra Fransızca, Almanca ve İtalyanca olmak
yaygın bir şekilde kabûl edilmektedir ki, üzere üç ana lisanın kullanılmasına rağmen
kalıcı ve yaşayabilir olduğunu ispatlamıştır. getirmeyip aynı zamanda çok farklı
Kuzey İrlanda’da rakip milliyetçiliklerin milliyetçilik türlerine bağlanmışlardır.
yükselmesine neden olan Katolikler ve
ANAHTAR DÜŞÜNÜR
Protestanlar arasındaki ayrımlar ada
İngilteresi’nde büyük oranda önemsiz iken JOHANN GOTTFRIED HERDER (1744–1803)
Almanya gibi ülkelerde sâdece marjinal bir
Sıklıkla kültürel milliyetçiliğin 'babası'
öneme sâhip olmuştur.
olarak nitelenen Alman şair, eleştirmen ve
Bu, nihaî olarak, ulusların sâdece üyeleri filozof. Bir öğretmen ve Lutherci din adamı
tarafından sübjektif olarak olarak Herder, 1776'da VVeimar’da Grand
tanımlanabileceği gerçeğini vurgular. Son Düklüğü'nün ruhanî lideri olarak yerleşene
analizde ulus psikopolitik bir inşadır. Bir değin Avrupa'da dolaşmıştır. Hayatının
ulusu diğer tüm grup ve kolektivitelerden erken dönemlerinde Kant ve Montesquieu
ayıran şey onun üyelerinin kendilerini bir gibi düşünürlerden etkilenmiş olmasına
ulus olarak kabul etmeleridir. Bu ne rağmen Aydınlanma'nın önde gelen bir
demektir? Bu anlamda bir ulus kendisini entelektüel muhalifi olmuş ve Almanya'da
özel bir siyasal topluluk olarak romantik akımın gelişmesinde önemli bir
algılamaktadır. Bu bir ulusu bir etnik etkiye sâhip olmuştur. Herder'in ayırt edici
gruptan ayıran şeydir. Hiç şüphesiz, bir bir lisan, kültür ve'ruh’ile karakterize
etnik grup bir topluluk kimliğine ve edilen bir organik grup olarak ulus
kültürel onur duygusuna sâhiptir, ancak, üzerindeki vurgusu hem kültürel tarihin
ulustan farklı olarak o kolektif siyasal kurulmasına hem de ulusal kültürün esasi
emellere sâhip değildir. Bu emeller değerini vurgulamış olan belli bir
geleneksel olarak siyasal bağımsızlık ve milliyetçilik türünün yükselmesine
devlet olma çabası veya [zaten olunmuşsa yardımcı olmuştur.
onu] muhafaza etme arzusu şeklini
Kültürel Topluluklar Olarak Uluslar
almıştır. Bununla birlikte, daha mütevazı
bir düzeyde, bu emeller belki de bir Bir ulusun esasen bir etnik veya kültürel
federasyonun veya devletler varlık olduğu fikri onun ‘birincil’
konfederasyonunun bir parçası olarak belli kavramlaştırması olarak vasıflandırılmıştır
bir otonomi (özerklik) kazanma arzusunu (Lafont, 1968). Bu fikrin kökleri 18. Yüzyıl
içerebilir. Mamafih, karışıklık burada sona Almanyası’na ve Herder ve Fichte (1762-
ermemektedir. Milliyetçilik kısmen çeşitli 1814) gibi kişilerin yazılarına kadar
milliyetçi geleneklerin ulus kavramını farklı götürülebilir. Herder’e göre her ulusal
şekillerde görmesi nedeniyle güç bir grubun yaratılış özellikleri nihâî olarak,
olgudur. İki karşıt kavram özellikle etkili yaşam biçimi, çalışma alışkanlıkları,
olmuştur. Bunlardan biri ulusu esasen tutumları ve bir halkın yaratıcı eğilimlerini
kültürel bir topluluk olarak resmeder ve şekillendiren doğal çevresi, iklim ve fiziksel
etnik bağlar ve bağlılıkların önemine dikkat coğrafyası tarafından belirlenir. Hepsinden
çeker. Diğeri ise onu esasen bir siyasal önemlisi, Herder bir halkın ayırt edici
topluluk olarak görür ve vatandaşlık gelenekleri ve tarihsel hâtıralarının
bağlarının ve bağlılıklarının önemini cisimleşmiş hâli olduğuna inandığı lisanın
vurgular. Bu rakip görüşler sâdece ulusun önemini vurgular. Ona göre, böylece her
kaynağı hakkında alternatif tanımlar ulus kendisini şarkılarda, mitlerde ve
efsanelerde gösteren ve bir ulusa onun Milletler ve Milliyetçilik’te (Nations and
yaratıcılık kaynağım sağlayan bir Nationalism, 1983) Ernest Gellner
Volkgeist’e sâhiptir. Bu nedenle Herder’in milliyetçiliğin modernleşmeye ve özellikle
milliyetçiliği, açıkça siyasal bir devlet olma de sanayileşme sürecine olan bağlılık
çabası yerine ulusal geleneklerin ve derecesini vurgulamıştır. Gellner, modern
hâtıraların farkında olma ve değerini öncesi veya ‘agroliterate tarımsal
bilmeyi vurgulayan bir tür kültürcülüğe toplumlarm feodal bağlar ve bağlılıklar ağı
karşılık gelir. Bu tip fikirler 19. Yüzyıl tarafından yapılandırılırken doğmakta olan
Almanyası’nda ulusal bilincin uyanmasında sanayi toplumlarının sosyal hareketliliği,
önemli etkiye sâhip olmuştur. Bu, eski kişisel mücadeleyi ve rekabeti ilerletmiş ve
mitlerin ve efsanelerin, örneğin Grimm böylece yeni bir kültürel bütünleşme
kardeşlerin folk hikâyelerinde, yeniden kaynağım gerektirdiğine dikkat çekmiştir.
keşfinde ve Richard Wagner’in (1813- Bu milliyetçilik tarafından sağlanmıştır. Bu
1883) operalarında ifadesini bulmuştur. nedenle milliyetçilik belli sosyal koşullar ve
şartların ihtiyaçlarını karşılamak üzere
Volksgeist: Kelime manâsı olarak, halkın
gelişmiştir. Öte yandan, Gellner’ın teorisi
ruhu; bir halkın, kültüründe ve özellikle
modern öncesi zamanlara dönüş mümkün
lisanında ifadesini bulan organik kimliği.
olmadığı için milliyetçiliğin ortadan
Herder’in kültürelciliğinin bir sonucu kaldırılamaz olduğunu önermektedir.
ulusların [kökünün] çok eski zamanlara Bununla beraber, Ulusların Etnik
kadar geri götürülebileceği ve aynı şekilde Kökleri’nde (The Ethnic Origins of Nations,
insan toplumu devam ettiği sürece devam 1986) Anthony Smith milliyetçilik ve
edecek ‘doğal’ veya organik varlıklar modernleşme arasındaki bağı modern
olduğudur. Benzer bir görüş insanların bir uluslarla kendisinin ‘etniklikler’ olarak
güvenlik, kimlik ve aidiyet hissi kazanma adlandırdığı modern öncesi etnik
gayesiyle gruplar kurma eğiliminde topluluklar arasındaki devamlılığı
olduğuna işaret eden modern sosyal vurgulayarak sorgulamıştır. Bu görüşe
psikologlar tarafından öne sürülmüştür. Bu göre, uluslar tarihsel olarak gömülüdür:
perspektiften, insanlığın uluslara onların kökleri ortak bir kültürel mirasa ve
bölünmesi, insanlığın kendilerininkine devlet olmayı başarmayı ve ulusal
benzer bir kültürü, geçmişi ve yaşam bağımsızlık arayışını bile önceleyebilen
biçimini paylaşan insanlara doğal lisana uzanmaktadır. Bununla beraber,
yakınlaşma eğiliminden başka bir şeyi Smith etnisitenin milliyetçiliğin öncüsü
ifade etmez. Bununla birlikte, bu tip olmakla birlikte modern ulusların sâdece
psikolojik anlayışlar milliyetçiliği tarihsel yerleşik etnikliklerin doğmakta olan siyasal
bir olgu olarak, yani, belli bir zaman ve egemenlik doktrinine bağlandığında ortaya
yerde, özellikle erken 19. Yüzyıl çıktıklarını kabûl etmiştir. Bu bağlantı
Avrupası’nda, yükselmiş olan bir olgu Avrupa’da geç 18. Yüzyıl ve erken 19.
olarak açıklamazlar. Yüzyıl’da, Asya ve Afrika’da ise 20.
Yüzyıl’da meydana gelmiştir.
Kültürcülük (Culturalism): İnsanların
kültürel olarak tanımlanmış yaratıklar
olduğu, kültürün kişisel ve sosyal kimliğin
evrensel temeli olduğu inancı.
KAVRAM ve Malcolm X’in (1926-1965) eserlerinde
Afrika’nın ruhanî ve kültürel anavatan’
Kültürel Milliyetçilik
olarak yeniden keşfine bağlanmıştır. Aynı
Kültürel milliyetçilik ulusun soyut bir süreç modern Avustralya’da ve, bir
siyasal topluluktan ziyâde ayrı bir dereceye kadar, Yeni Zelanda’da işliyor
medeniyet olarak yeniden yaratılmasına görünmektedir. Örneğin Avustralya’daki
birincil vurgu yapan bir milliyetçilik cumhuriyetçi akım ulusu Birleşik
türüdür. Kültürel milliyetçiler, devleti, Krallık’tan* ayrı bir siyasal ve kültürel
genellikle, yabancı değilse bile, çevresel bir birim olarak yeniden tanımlama arzusunu
varlık olarak görürler. Siyasal milliyetçilik yansıtır. Bu ağırlıklı olarak Anzak miti, yerli
'rasyonel' ve genellikle ilkeli iken, kültürel halklarla ilişki ve bir yerleşimci folk
milliyetçilik kendi 'ruhu' ile harekete külütürünün yeniden keşfedilmesine
geçirilen eşsiz, tarihsel ve organik bir dayanan öz-onama sürecidir.
bütün olarak gördüğü ulusa romantik bir
Alman tarihçi Friedrich Meinecke (1907)
inanç beslemesi anlamında 'mistik'tir. Tipik
bir adım daha ileri gidip ‘kültürel uluslar’
olarak elit veya ’yüksek’ kültüre
ve ‘siyasal uluslar’ arasında bir ayrım
dayanmaktan daha çok 'popüler’ ritüeller,
yapmaktadır. ‘Kültürel’ uluslar yüksek
gelenekler ve efsanelere dayanması
düzeyli etnik homojenlikle karakterize
anlamında 'aşağıdan yukarı' bir milliyetçilik
edilmektedir. Sonuçta, ulusal ve etnik
türüdür. Karakter olarak sıklıkla modern
kimlikler çakışmaktadır. Meinecke
karşıtı olmakla birlikte kültürel milliyetçilik
Yunanlıları, Almanları, Rusları, Ingilizleri ve
aynı zamanda halkın kendisini 'yeniden
Irlandalıları kültürel ulusların örnekleri
yaratmasını' mümkün kılarak bir
olarak belirlemiştir fakat bu târif aynı
modernleşme aracı da olabilir.
şekilde Kürtler, Tamiller ve Çeçenler gibi
Ulusların kaynaklarından bağımsız olarak, etnik gruplara da uygulanabilir. Bu tip
belli milliyetçilik biçimleri siyasal olmaktan uluslar, siyasal güçlerden ziyâde doğal
ziyâde belirgin şekilde kültürel bir veya tarihsel güçler tarafından
karaktere sâhiptir. Kültürel milliyetçilik şekillendirilmeleri anlamında ‘organik’
genellikle ulusal öz-onama şeklini alır; o, olarak kabûl edilebilir. Güçlü ve tarihsel bir
bir halkın ulusal gurur ve öz-saygısının ulusal birlik hissiyle bağlı olan kültürel
yükseltilmesi vasıtasıyla kendi kimliklerinin ulusların gücü istikrarlı ve uyumlu
daha berrak bir anlamım elde etmelerini olmalarındadır. Öte yandan, kültürel
sağlayabilecek bir araçtır. Bu, siyasal uluslar kendilerini dışlayıcı gruplar olarak
bağımsızlık arayışından çok daha fazla görme eğilimindedirler. Ulusa üyelik,
Galce lisanını ve genel olarak Gal gönüllü olarak üstlenilen bir siyasal
kültürünü koruma teşebbüsleri üzerine bağlılıktan değil fakat bir şekilde miras
yoğunlaşan Gal milliyetçiliğinde alınan bir etnik kimlikten
gözükmektedir. ABD, Batı Hint Adaları ve kaynaklanmaktadır. Bu anlamda, basitçe
Avrupa’nın birçok kısmındaki siyah halkın inançlarını ve dilini kabûl ederek
milliyetçiliği de güçlü bir kültürel karaktere kişinin bir Alman, bir Rus veya bir Kürt
sâhiptir. Onun vurgusu özel bir siyah ‘olması’ mümkün değildir. Böyle bir
bilincini geliştirmek ve ulusal gurur hissi dışlayıcılık, dar fikirli ve gerici milliyetçilik
yaratmak üzerindedir. Bu, Marcus Garvey
biçimlerini beslemiş ve ulus ile ırk çıkarmıştır. Modern ulusların uzun süreli
arasındaki ayrımı zayıflatmıştır. yerleşik etnik topluluklardan gelişmiş
olduğunu kabûl etmek yerine Hobsbavvm
Siyasal Topluluklar Olarak Uluslar
tarihsel devamlılık ve kültürel saflığa
Ulusların esasen siyasal varlıklar oldukları duyulan inancın değişmez bir biçimde bir
görüşü kültürel kimlikten daha çok mit olduğunu ve dahası milliyetçiliğin
vatandaşlık bağlarını ve siyasal bağlılıkları kendisi tarafından yaratılmış bir mit
vurgular. Buna göre ulus, kültürel, etnik ve olduğunu ileri sürmektedir. Bu görüşe
diğer bağlılıklarından bağımsız olarak göre, milletlerin milliyetçiliği yaratması
esasen paylaşılmış vatandaşlık bağıyla değil, milliyetçiliğin milletleri yaratması söz
bağlı bir insanlar grubudur. Sıklıkla bu ulus konusudur. Örneğin, kimi zaman popüler
görüşü, bazen modern milliyetçiliğin milliyetçilik de denilen, yaygın bir ulus
‘babası’ olarak görülen Jean Jacques olma bilinci 19. Yüzyıl’ın sonlarına değin
Rousseau’nun eserlerine kadar geri gelişmemiştir. Bu belki de ulusal marşların
götürülür. Rousseau’nun spesifik olarak ve bayrakların icadı ve ilk öğretimin
ulus sorununa hitap etmemesine veya yaygınlaştırılmasıyla şekillendirilmiştir.
milliyetçilik olgusunu tartışmamasına Kuşaktan kuşağa aktarılan ve bir ulusal
rağmen, sonuçta toplumun ortak yararı kültürü somutlaştıran ana dil’ fikri
anlamına gelen, ‘genel irade’ fikrinde kesinlikle sorgulanabilir. Gerçekte, lisanlar
ifadesini bulan halk egemenliğine vurgusu her kuşak onları kendi farklı ihtiyaç ve
1789 Fransız Devrimi süresince ortaya koşullarına adapte ettikçe yaşar ve
çıkan milliyetçi doktrinlerin tohumu gelişirler. Dahası, bir ‘ulusal’ lisan
olmuştur. Yönetimin genel irade üzerinde nosyonunun 19. Yüzyıla kadar insanların
temellenmesi gerektiğini ilân ederek çoğunluğunun lisanlarının yazılı formunun
Rousseau güçlü bir monarşik iktidar ve bilgisine sâhip olmadıkları ve genellikle
aristokratik ayrıcalık eleştirisi geliştirmiştir. eğitimli elitin lisanıyla çok az ortak şeye
Fransız Devrimi süresince, bu radikal sâhip olan bölgesel diyalektler
demokrasi ilkesi, Fransız halkının artık konuştukları gerçeği göz önüne alındığında
hükümdarın sâdece bir ‘tebaası’ olmayıp, bir saçmalık olduğu ileri sürülebilir.
dokunulmaz haklara ve özgürlüklere sahip
Benedict Anderson da (1983) modem
‘vatandaş’lar oldukları iddiasında ifadesini
ulusu bir yapım olarak betimlemiştir.
bulmuştur. Böylece, egemen güç Fransız
[Bunu ifade etmekiçin o], ‘hayâl edilmiş
ulusuna aitti. Bu nedenle Fransız
topluluk’ (imagined community) tâbirini
Devrimi’nden doğan milliyetçilik biçimi
kullanmıştır. Anderson ulusların ortak bir
kendi kendini yöneten bir halk veya ulus
kimlik fikrini sürdürmek için yüzyüze
vizyonuna vücut vermekte ve ayrılmaz bir
etkileşim düzeyi gerektiren gerçek
şekilde özgürlük, eşitlik ve kardeşlik
topluluklardan daha çok mental
ilkelerine bağlı kalmaktaydı.
görüntüler olarak var olduklarına işaret
Ulusların etnik değil siyasal topluluklar etmiştir. Uluslar içinde bireyler
olduğu fikri birçok milliyetçilik teorisi kendilerinin bir ulusal kimliği güya
tarafından desteklenmiştir. Örneğin, Eric paylaştığı diğer kişilerin çok küçük bir
Hobsbawm (1983) ulusların ne derece oranını tanıma fırsatı bulur. Eğer uluslar
‘icad edilmiş gelenekler’ olduklarını açığa var ise, onlar bizim için eğitim, kitle
iletişim araçları ve siyasal sosyalizasyon temellenmektedir. ‘Göçmenlerin ülkesi’
tarafından inşa edilen, hayâl edilmiş olarak ABD, belirgin bir şekilde çok etnikli
yapımlar olarak var olur. Rousseau’nun bir ve çok-kültürlü bir yapıya sâhiptir. Bu
ulusun demokrasi ve siyasal özgürlük durum ABD’nin paylaşılan kültürel ve
fikirleriyle canlandırıldığı şeklindeki tarihsel bağlar temelinde bir ulusal kimlik
görüşüne karşın, ulusların ‘icat edilmiş’ inşa etmesini imkânsız kılar. Bunun yerine,
veya ‘hayâl edilmiş’ topluluklar olduğu bir Amerikan ulusu hissi, bilinçli bir şekilde
nosyonu milliyetçiliğin burjuva eğitim sistemi ve özellikle Bağımsızlık
ideolojisinin bir türü olduğu şeklindeki Bildirgesinde ve Amerikan Anayasasında
Marksist inanışla daha fazla ortak noktaya çerçevesi çizilen ortak değerler setine
sâhiptir. Ortodoks Marksist bakış açısından saygının yeşertilmesi aracılığıyla
milliyetçilik, yönetici sınıfın kendisi geliştirilmiştir. Benzer şekilde Fransız
aracılığıyla sosyal devrim tehditini ulusal ulusal kimliği 1789 Fransız Devrimi’nin
bağlılığın sınıf dayanışmasından daha gelenekleri ve ilkeleriyle yakından
güçlü olmasını sağlayarak ve böylece işçi ilişkilidir.
sınıfını mevcut iktidar yapısına bağlayarak
Teoride, bu tip ulusların ortaklaşa sâhip
karşıladığı bir araçtır.
oldukları şey, varolan bir kültürel kimliğe
Uluslar ister özgürlük ve demokrasi karşıt olarak, onların bir ortak ilkeler veya
arzusuyla isterse de sâdece siyasal elitlerin amaçlar setinin gönüllü kabûlü temelinde
veya bir yönetici sınıfın sinsi icatlarıyla kurulmuş olmalarıdır. Kimi zaman bu tip
ortaya çıkıyor olsun, belli uluslar toplumlarda gelişen milliyetçilik türünün
yanılmaya hiç yer bırakmayacak şekilde tipik olarak daha hoşgörülü ve demokratik
siyasal bir karakter taşırlar. Meinecke’yi olduğu ileri sürülür. Eğer bir ulus esasen
izleyerek, bu uluslar ‘siyasal uluslar’ olarak siyasal bir varlıksa, üyeliğin lisan, din, etnik
sınıflanabilir. Bir ‘siyasal’ ulus, içinde ve benzeri kriterleri karşılayanlarla sınırlı
vatandaşlığın etnik kimlikten daha çok olmaması anlamında kapsayıcı bir gruptur.
siyasal önem taşıdığı bir ulustur. Sıklıkla, ‘Eritme kabı’ (melting pot) ulus imajıyla
siyasal uluslar birden çok etnik grubu ABD ve ‘gökkuşağı toplumu’ olarak
içlerinde barındırırlar ve böylece onlar görülen ‘yeni’ Güney Afrika bunun klâsik
kültürel heterojenlikle belirlenirler. Birleşik örnekleridir. Diğer taraftan, siyasal uluslar,
Krallık, ABD ve Fransa sıklıkla siyasal kültürel uluslarda bulunan organik
ulusun klâsik örnekleri olarak görülürler. bütünlük ve tarihsel köklülük hissini kimi
Birleşik Krallık sonuçta dört ‘kültürel’ zaman tecrübe edememektedirler.
ulusun bir birliğidir: İngiliz, İskoç, Gal ve Örneğin bu İngiltere’de spesifik Britanya
Kuzey İrlanda (bu sonuncu ulusun milliyetçiliğinin İskoç milliyetçiliği, Gal
Protestan Birlikçiler ve Katolik milliyetçiliği ve kimi zaman ‘küçük
Cumhuriyetçiler olmak üzere iki ulusu İngiltereci’ (little Englander) milliyetçiliği
kapsadığı düşünülebilir). Ayırt edici bir olarak adlandırılan İngiliz milliyetçiliğinin
Britanyalı ulusal kimliği varolduğu ölçüde izole edici biçimiyle karşılaştırıldığında
bu Taca ortak bağlılık, Westminster göreli olarak zayıf olmasını açıklayabilir.
Parlamentosuna saygı ve Britanya halkının
Gelişmekte olan dünya devletleri ulusal
tarihsel hak ve özgürlüklerine duyulan bir
kimlik yaratma mücadelelerinde belli
inanç gibi siyasal faktörler üzerinde
problemlerle karşılaşmışlardır. Bu tip
uluslar iki anlamda ‘siyasal’ olarak Irksalcılık insanlığın biyolojik olarak ayrı
nitelenebilir. İlk olarak, birçok durumda, ırklara bölündüğü fikrinden siyasal veya
devletliklerini sömürgeci yönetime karşı sosyal sonuçlar çıkartan tüm inanç ve
yürütülen bir mücadeleden sonra elde doktrinleri kapsar. Böylelikle ırksalcı
etmişlerdir. Bu durumda, ulusun ulusal teoriler iki varsayım üzerine
kimliği ulusal bağımsızlık ve özgürlük temellenmektedir. İlk olarak, genetik
arayışı tarafından derinden etkilenmiştir. farklılıklar insanlığın ırkların bir toplamı
Üçüncü dünya milliyetçiliği bu nedenle olarak muamele görmesini
güçlü bir anti-sömürgeci karaktere sâhip meşrulaştırmaktadır (ırk nihâî olarak türü
olma eğilimindedir. İkinci olarak, bu uluslar ima etmektedir), ikinci olarak, insanlar
sıklıkla eski sömürgeci yöneticilerinden arasındaki kültürel, entelektüel ve ahlâkî
miras alınan ülke sınırlan tarafından farklılıklar daha temel genetik
şekillendirilmiştir. Bu durum özellikle farklılıklardan kaynaklanmaktadır. Siyasal
Afrika’da söz konusudur. Afrika ulusları terimlerle, ırksalcılık ırksal ayrım
sıklıkla, ortak bir sömürgeci geçmişin yanı (apartheid) taleplerinde ve 'kan' üstünlüğü
sıra çok az şey tarafından bir arada tutulan ve aşağılığı (örneğin Aryanizm ve anti-
geniş bir etnik, dinî ve bölgesel gruplar Semitizm) doktrinlerinde belirgindir.
yelpazesidir. [Önce], devlet olmayı onun Irkçılık daha dar anlamda, bu gelişmiş bir
öncesinde var olan ulusal kimlik temelinde ırksal teoriye bağlı olsun veya olmasın,
arzulayan klâsik Avrupa kültürel uluslarının insanlara yönelik olarak onların ırksal
yaratılmasına karşıt olarak, Afrika’da var kökenleri temelinde önyargı veya
olan devletler temelinde uluslar ‘inşa’ düşmanlık beslemeyi ifade etmekte
etme teşebbüsünde bulunulmuştur. kullanılabilir.
Nitekim, sonuçta ortaya çıkan siyasal ve
TARTIŞMA . . .
etnik kimliklerin uyumsuzluğu, örneğin
Nijerya, Sudan, Rwanda ve Burundi’de MİLLETLER “DOĞAL” SİYASİ
olduğu gibi yinelenen gerilimleri TOPLULUKLAR MIDIR?
beslemiştir. Ancak, bu tip çatışmalar,
Milliyetçilik iki temel varsayıma dayanır:
hiçbir surette sâdece kadim ‘kabilecelik’in
birincisi, insanlığın doğal olarak farklı
yansımaları değildir. Büyük oranda onlar
uluslara bölündüğü ve ikincisi, ulusun en
sömürgeci geçmişte kullanılan böl ve
uygun ve belki de tek meşru siyasi yönetim
yönet siyasetlerinin bir sonucudurlar.
birimi olduğudur. Bu nedenle milliyetçiler,
Kabilecilik (Tribalism): Tipik olarak rakip mümkün olan her yerde devletin sınırlarını
gruplara karşı düşmanlıkla beslenen, tecrit ulusun sınırlarıyla uyumlu hale getirmeye
ve münhasırlık ile karakterize edilen grup çalışmışlardır. Fakat insanlık "doğal olarak"
davranışı. farklı uluslara mı bölünmüştür? Ve neden
ulusal topluluklara bu özel, gerçekten eşsiz
KAVRAM
siyasi statü tanınmalıdır?
Irksalcılık (Racialism), Irkçılık (Racism)
EVET:
Irksalcılık ve ırkçılık terimlerinden ikincisi
'Doğal' topluluklar: İlkelci bilim adamları
modern kullanımda daha yaygın hâle
için, ulusal kimlik tarihsel olarak yerleşiktir:
gelmekle birlikte bu iki terim sıklıkla
uluslar, devlet olma veya bağımsızlık
birbirinin yerine kullanılmaktadır.
arayışından çok önceye dayanan ortak bir tanıdıklarımıza, özellikle ailelerimize ve
kültürel mirasa ve dile dayanır (Smith, yakın arkadaşlarımıza verme yönündeki
1986). Bu görüşe göre, milletler organik neredeyse evrensel eğilimin bir uzantısıdır.
olarak daha basit etnik topluluklardan Ayrıca, ulusal yanlılığın "yabancılara"
evrimleşir ve insanların doğal olarak grup yönelik ahlaki bir kaygıyı engellemesi için
yönelimli olduğu, aynı kültürel özellikleri hiçbir neden yoktur.
paylaştıkları için kendilerine benzeyen
HAYIR:
diğerlerine doğal olarak çekildiği gerçeğini
yansıtır. Her şeyden önce, ulusal kimlik, 'İcat edilmiş' topluluklar: Uluslar, doğal
akrabalık bağlarına benzeyen derin veya organik varlıklar olmaktan ziyade, az
duygusal bağlar yaratarak, bölgesel aidiyet veya çok siyasi yapılardır. Uluslar kesinlikle
duygusu ve ortak bir yaşam biçiminin "hayali topluluklardır", çünkü insanlar
(genellikle ortak bir dil tarafından sözde ulusal bir kimliği paylaştıklarının çok
kolaylaştırılan) bir kombinasyonu ile küçük bir kısmıyla karşılaşırlar (Anderson,
oluşturulur. 1983). Marksistler ve diğerleri daha da ileri
giderek, yönetici ya da seçkin grupların,
Demokrasi için araç: Ulus, ancak
işçi sınıfını ve genel olarak dezavantajlıları
milliyetçilik doktrini sayesinde, ideal bir öz-
mevcut iktidar yapısına bağlamak için
yönetim birimi, ulusal kendi kaderini tayin
milliyetçiliği "icat ettiğini" ileri sürüyorlar
etme ilkesinde cisimleşen bir kavram
(Hobsbawm, 1983). Ulusal marşlar, ulusal
olarak görüldüğünde siyasi bir karakter
bayraklar ve ulusal mitler ve efsaneler bu
kazandı. Milliyetçilik ve demokrasi bu
nedenle bir tür ideolojik manipülasyondan
nedenle el ele gider. Ulusal dayanışma
biraz daha fazlasıdır.
bağlarıyla birbirine bağlanan insanlar,
ortak sivil bağlılıkları benimsemeye ve 'İçi boş' uluslar: Ulus, anlamlı bir siyasi
toplumlarının yaşamına tam olarak birim ve demokrasi ve vatandaşlık için bir
katılmaya teşvik edilir. Ayrıca, demokratik temel olarak gününü geçirdi. Uluslar,
uluslar kapsayıcı ve hoşgörülüdür, azınlık görece ayrık ulusal ekonomilerin
gruplarının ayrı kimliklerine saygı gelişmesiyle şekillenen bir sanayi çağında
gösterme yeteneğine sahiptir. Dolayısıyla uygun siyasi topluluklardı. Bununla
milliyet, etnik köken ve din gibi diğer birlikte, birbirine bağımlı bir dünyanın
kişisel kimlik kaynaklarını bastırmaz. büyümesi ve karar verme yetkisinin ulusal
hükümetlerden hükümetler arası veya
Ulusal tarafgirliğin faydaları: Milliyetçilik
uluslar üstü organlara devredilmesi,
kaçınılmaz olarak tarafgirliği, kişinin 'kendi'
ulusun siyasi önemini ciddi şekilde
halkının ihtiyaç ve çıkarlarını diğer
zayıflattı. Uluslar yalnızca siyasi rolleri
halklarınkilere tercih etme eğilimini ima
açısından "boşluklanmakla" kalmamış, aynı
eder. Bu, toplulukçu teorisyenlerin iddia
zamanda uluslararası göç ve kültürel
ettiği gibi, ahlakın evde başladığı gerçeğini
çeşitliliğe yönelik görünüşte amansız
yansıtır. Bu açıdan ahlak, yalnızca yerel
eğilimler, ulusun organik birliğini (eğer
temelli olduğunda, ait olduğumuz ve
varsa) ölümcül bir şekilde tehlikeye
yaşamlarımızı ve değerlerimizi
atmıştır.
şekillendiren topluluklarda
temellendiğinde anlam kazanır. Dolayısıyla İnsanlığın minyatürleştirilmesi: Ulusal
ulusal tarafgirlik, ahlaki önceliği en iyi kimlik, insanları bir bütün olarak
insanlıktan ziyade insanlığın bir parçasıyla Bu karmaşa kısmen yukarıda incelenen
özdeşleşmeye teşvik eder. Bu nedenle, ulus kavramının nasıl anlaşılması
ahlaki duyarlılıklarımızı daraltır ve ortak bir gerektiğinden ve kültürel kriterin mi yoksa
insanlık anlayışımızı yok eder. Daha da siyasal kriterin mi belirleyici olduğu
kötüsü, milliyetçilik kaçınılmaz bölünme ve hakkındaki tartışmalardan kaynaklanır.
çatışmayı besler. Birinin kendi ulusu Bununla birlikte milliyetçiliğin karakteri,
benzersiz veya "özel" ise, diğer uluslar içinde milliyetçi emellerin yükseldiği
kaçınılmaz olarak aşağı ve muhtemelen koşullar ve kendisinin ilişkili olduğu siyasal
tehdit edici olarak görülür. Dolayısıyla nedenlerle de yoğurulur. Böylece,
milliyetçilik, bağımsız ulus-devletlerden milliyetçilik yabancı hâkimiyeti veya
oluşan bir dünyaya değil, militarizm, sömürgeci yönetim tecrübesine bir
saldırganlık ve fetihten yaralanan bir reaksiyon olduğunda özgürlük, adâlet ve
dünyaya yol açar. İnsanlığın mücadele ve demokrasi amaçlarına bağlı özgürleştirici
savaşın ötesine geçebilmesi için bir güç olma eğilimindedir. Milliyetçilik
milliyetçiliğin terk edilmesi ve her zaman sosyal altüst olma ve demografik değişimin
olduğu gibi bir çocukluk hastalığı gibi ele ürünü olduğunda sıklıkla ayrılıkçı ve
alınması gerekir. dışlayıcı bir karaktere sâhiptir ve ırkçılık ve
yabancı düşmanlığı (xenophobia) aracı
Milliyetçiliğin Çeşitleri
hâline gelebilir. Nihâyet, milliyetçilik onu
Milliyetçiliğin siyasal karakterini yoğun destekleyenlerin siyasal idealleriyle
tartışma çevreler. Bir taraftan, milliyetçilik şekillenir. Kendi farklı tarzlarında,
ulusal birlik ve bağımsız bir gelecek vaad liberaller, muhafazakârlar, sosyalistler,
eden ilerlemeci ve özgürleştirici bir güç faşistler ve hatta komünistler milliyetçiliğe
olarak görünmektedir. Öbür taraftan, ilgi duymuşlardır. Tüm büyük
siyasal liderlerin askerî yayılma ve ulus ideolojilerden belki de sâdece anarşizm
adına savaş siyasetleri gütmelerine imkân milliyetçilikle tamamıyla ters düşmüştür.
sağlayan irrasyonel ve gerici bir itikat [da] Bu anlamda, milliyetçilik kapsayıcı bir
olabilir. Gerçekten de, milliyetçilik birden ideolojidir. Milliyetçiliğin belli başlı
fazla kişilik sendromunun siyasal görünümleri şunlardır:
denginden muzdarip olmanın tüm
1- Liberal milliyetçilik
işaretlerini sergilemektedir. Çeşitli
2- Muhafazakâr milliyetçilik
zamanlarda, millliyetçilik ilerlemeci ve
3- Yayılmacı milliyetçilik
gerici, demokratik ve otoriteryen,
4- Anti-kolonyal (sömürgecilik
özgürleştirici ve baskıcı, solcu ve sağcı
karşıtı) milliyetçilik
olmuştur. Bu nedenle, belki de
milliyetçiliği tek veya tutarlı bir siyasal olgu Yabancı Düşmanlığı (Xeonophobia):
olarak görmek yerine bir ‘milliyetçilikler’ Yabancılardan korkma veya nefret etme;
serisi, yani her biri kendine özgün şekilde patolojik etnosentrizm.
ulusun merkezî önemini kabûl etme
ANAHTAR DÜŞÜNÜR
anlamında bir ortak noktaya sâhip olan bir
gelenekler kompleksi olarak görmek daha GIUSEPPE MAZZINI (1805–72)
iyidir.
İtalyan milliyetçisi ve liberal
cumhuriyetçiliğin havarisi. Mazzini,
İtalya'nın Cenova kentinde doğdu ve bir Liberal milliyetçiliğin belki de en açık
doktorun oğluydu. Yurtsever gizli toplum ifadesi Amerikan Başkanı Woodrow
Carbonari'nin bir üyesi olarak devrimci VVilson’un ‘Ondört Prensip’inde
siyasetle temasa geçti. Bu, tutuklanmasına bulunabilir. 1918’de hazırlanmış olan bu
ve Fransa'ya sürgüne gönderilmesine ve ilkelerle, Birinci Dünya Savaşından sonra
Fransa'dan sınır dışı edilmesinden sonra Avrupa’nın yeniden inşasının temeli
İngiltere'ye sürülmesine yol açtı. 1848 hazırlanmış ve Versailles Antlaşması (1919)
Devrimleri sırasında kısa bir süre İtalya'ya ile uygulanmış olan köklü sınır
döndü, Milan'ı özgürleştirmeye yardımcı değişikliklerinin taslağı sağlanmıştır.
oldu ve kısa ömürlü Roma Cumhuriyeti'nin
Tüm milliyetçilik biçimleriyle ortak olarak,
başı oldu. Kararlı bir cumhuriyetçi olan
liberal milliyetçilik insanlığın doğal olarak
Mazzini'nin etkisi, daha sonra Garibaldi
her biri ayrı bir kimliğe sâhip bir uluslar
(1807-82) dahil olmak üzere diğer
koleksiyonuna bölündüğü temel varsayımı
milliyetçi liderler, İtalyan birliğini sağlamak
üzerinde yükselir. Bu nedenle uluslar
için Savoy Hanedanı'na baktıkça azaldı.
siyasal liderlerin veya yönetici sınıfların
Resmi olarak İtalya'ya hiçbir zaman geri
suni yaratıları değil gerçek veya organik
dönmemiş olsa da, Mazzini'nin liberal
topluluklardır. Mamafih, liberal
milliyetçiliği Avrupa'da ve ABD'deki
milliyetçiliğin karakteristik konusu ulus
göçmen grupları üzerinde derin bir etkiye
fikri ile nihâî olarak Rousseau’dan türetilen
sahipti.
halk egemenliğine olan inancı birbirine
1- Liberal Milliyetçilik bağlamaktır. Bu kaynaştırma 19. Yüzyıl
(Liberal Nationalism) milliyetçilerinin kendilerine karşı
savaştıkları çok-uluslu imparatorlukların da
Liberal milliyetçilik Avrupa liberalizminin
otokratik ve baskıcı olmaları nedeniyle
klâsik biçimi olarak görülebilir. O, Fransız
ortaya çıkmıştır. Örneğin, Mazzini sâdece
Devrimi’ne kadar geri gider ve onun birçok İtalyan devletlerini birleştirmek istememiş
değerini içerir. Hakikaten, 19. Yüzyıl ortası aynı zamanda otokratik Avusturya’nın da
Avrupası’nda, milliyetçi olmak liberal, etkisini yıkmak istemiştir. Bu sebeple, bu
liberal olmak da milliyetçi olmak anlamına tip milliyetçiliğin merkezî konusu ulusal
gelmiştir. Örneğin, 1848 Devrimleri ulusal kendi kaderini tâyin hakkına bir bağlılıktır.
bağımsızlık ve birlik mücadelesiyle, sınırlı Onun amacı bir ulus-devletin inşasıdır.
ve anayasal yönetim talebini birbiriyle Ulusdevlet, yönetimin sınırlarının mümkün
kaynaştırmıştır. Bu hiçbir yerde, özellikle olduğu kadar ulusun sınırlarıyla çakıştığı
İtalyan birleşmesinin ‘peygamberi’ bir devlettir. J. S. Mill’in ([ 1861] 1951:
Guiseppe Mazzini tarafından ifade edildiği 392) sözleriyle:
şekliyle, İtalyan ulusal akımının
Herhangi bir güçde ulusluk duygusu
‘Risorgimento’ (yeniden doğuş)
varolduğu zaman, ulusun tüm üyelerini
milliyetçiliğindeki kadar açık değildir.
yalnızca kendilerine ait olan bir devletin
Benzer ilkeler, 19. Yüzyıl’ın başında Latin
[çatısı] altında birleştirmek için bir gerekçe
Amerikan bağımsızlık hareketini yöneten
daha ilk bakışta mevcuttur. Bu sâdece,
ve İspanyolların Hispanik Amerika’dan
yönetim meselesinin yönetilenler
çıkartılmasına yardımcı olan Simon Bolivar
tarafından kararlaştırılması gerektiğini
(1783-1830) tarafından benimsenmiştir.
ifade eder.
Hepsinden önemlisi liberal milliyetçilik dayanışmasına (proleter
ilkeli bir milliyetçilik türüdür. O bir ulusun enternasyonalizmi) bir inanca dayanır.
çıkarlarını diğer ulusların çıkarları pahasına
Bu bakış açısından milliyetçilik sâdece
savunmamaktadır. Bunun yerine, her
siyasî özgürlüğü arttırmanın bir aracı değil,
ulusun özgürlük ve kendi kaderini tâyin
fakat aynı zamanda barışçı ve istikrarlı bir
hakkına sâhip olduğunu ilân etmektedir.
dünya düzeninin de temin edilmesinin bir
Bu anlamda, tüm uluslar eşittir. Öyleyse,
aracıdır. Örneğin, Wilson Birinci Dünya
liberal milliyetçiliğin nihâî amacı bir
Savaşına, yayılmacılık ve savaş üzerine
egemen ulus-devletler dünyası inşa
kurulu otokratik ve askeri
etmektir. Böylece, Mazzini Genç İtalya gizli
imparatorlukların hâkimiyeti altında olan
örgütünü birleşik İtalya fikrini geliştirmek
bir ‘eski düzen’in sebep olduğuna
için kurmuştur. Aynı zamanda Mazzini tüm
inamyordu. Bununla beraber, ona göre
kıtada milliyetçi fikirleri yayma ümidiyle
hem kültürel hem de siyasî birliğe sâhip
Genç Avrupa’yı kurmuştur. Benzer şekilde,
oldukları için savaşmak ve başka ulusları
Versailles Antlaşmasının hazırlandığı Paris
kendi hâkimiyetleri altına almak dürtüsüne
Barış Konferansında, Woodrow Wilson
sâhip olmadıklarından demokratik ulus-
kendi kaderini tâyin hakkı ilkesini sâdece
devletler esas itibarıyla barışçı olurlar.
Avrupa imparatorluklarının çöküşünün
Bunun ışığında, milliyetçilik bir güvensizlik,
Amerika’nın ulusal çıkarlarına hizmet
şüphe ve çekişme kaynağı olmaktan ziyâde
etmesinden dolayı değil, fakat
her bir ulusun içinde birliği ve ulusal
Polanyalıların, Çeklerin, Yugoslavların ve
haklara ve özelliklere karşılıklı saygı
Macarların hepsinin Amerikalıların zaten
temelinde uluslar arasında kardeşliği
sahip oldukları sıyası bağımsızlık hakkına
teşvik edebilen bir güç olarak
sâhip olmaları gerektiğine inandığı için ileri
görülmektedir.
sürmüştür.
Yine de, liberalizmin ulusun ötesine giden
KAVRAM
bir anlamı vardır. Bu iki sebepten ortaya
Enternasyonalizm çıkar. İlk olarak, bireyciliğe olan bağlılık
liberallerin ırk, inanç, sosyal geçmiş ve
Enternasyonalizm, ulusötesi veya küresel
milliyet gibi faktörlerden bağımsız olarak
işbirliğine dayalı siyaset teorisi veya
tüm insanların eşit ahlâkî değere sâhip
pratiğidir. İnsan doğasıyla ilgili, onu siyasi
olduğuna inandığını ima eder. Bu nedenle
milliyetçilikle çelişen evrenselci
liberalizm bireylerin her yerde aynı statü
varsayımlarda kök salmıştır. Başlıca
ve haklara sâhip olması anlamında
enternasyonalist gelenekler liberalizm ve
evrenselciliği tâkip eder.Bu son
sosyalizmden alınmıştır. Liberal
zamanlarda yaygın olarak insan hakları
enternasyonalizm, insan haklarının ulusal
nosyonunda ifade edilir. Liberaller bireyi
egemenliğe dayalı iddialardan "daha
ulusun üzerine yerleştirerek, ‘beyaz’
yüksek" bir statüye sahip olduğu
Güney Afrika rejimini apartheid'ı
varsayımında yansıtılan bireyciliğe dayanır.
terketmeye zorlamak için gerçekleştirilen
Sosyalist enternasyonalizm, ortak bir uluslararası kampanyada olduğu gibi ulusal
insanlık hakkındaki varsayımlarla egemenliği ihlâl eden bir temel tesis
desteklenen uluslararası sınıf ederler. İkinci neden, liberallerin egemen
ulus-devletler dünyasının bir ‘uluslararası
doğa hâline dönüşebileceği korkusudur. âdil olup olmadığına bakmaksızın
Tıpkı sınırsız özgürlüğün bireylerin savaşmaya, öldürmeye ve ülkeleri için
birbirlerini sûiistimâl etmelerine ve ölmeye ikna edebilecek olan duygusal
köleleştirmelerine imkân sağlaması gibi, gücünü daha az anlamaktadırlar. Böyle bir
ulusal egemenlik de yayılmacılık ve fetih bakış ‘benim ülkem, haklı veya haksız’
için bir kisve olarak kullanılabilir. Özgürlük şeklindeki savunmada ifadesini
dâima hukuka tâbi olmalıdır ve bu aynı bulmaktadır.
şekilde bireyler ve uluslar için de
İkinci olarak, liberal milliyetçiliğin bir ulus-
geçerlidir. Sonuç olarak, liberaller Milletler
devletler dünyasının inşası şeklindeki
Cemiyeti, Birleşmiş Milletler ve Avrupa
amacı temelden yanlış yönlendirilmiş
Birliği gibi ulus-üstü kurumlar tarafından
olabilir. Kendisi temelinde Avrupa
nezâret edilecek bir uluslararası hukuk
haritasının büyük parçalarının yeniden
sisteminin tesis edilmesine yönelik
çizildiği Wilsoncu milliyetçiliğin hatası,
kampanyaların en önünde yer almışlardır.
ulusların uygun ve ayrı coğrafî bölgelerde
Bu görüşe göre, milliyetçiliğin bu nedenle
yaşadıklarını ve devletlerin bu bölgelerle
asla ayrılıkçı ve dışlayıcı olmasına müsaade
çakışacak şekilde kurulabileceklerini
edilmemeli ve fakat daha çok
varsaymasıydı. Pratikte, tüm sözde ulus-
kozmopolitanizm üzerine olan [ve
devletler’, bazıları kendilerini ‘ulus’ olarak
milliyetçilikle] rekabet hâlindeki bir diğer
kabûl eden, birden çok dilsel, dinî, etnik ve
vurguya karşı dengelenmelidir.
bölgesel grubu kapsamaktadır. Bu hiçbir
Evrenselcilik (Universalism): Her yerde yerde, Versailles’de barış görüşmecileri
insanlar tarafından paylaşılan insan tarafından ‘Slavların ülkesi’ olarak
kimliğinin ortak bir özü olduğu teorisi. nitelenen eski Yugoslavya’dan daha açık
bir şekilde görülmemiştir. Bununla
İnsan hakları (Human rights): İnsanların
beraber, eski Yugoslavya aslında etnik
insan olmaları nedeniyle sahip oldukları
toplulukların, dinlerin, lisanların ve farklı
haklar; evrensel ve temel haklar (bkz. s.
tarihlerin oluşturduğu bir mozaikten
304).
ibaretti. Dahası, Yugoslavya’nın 1990’ların
Liberal milliyetçiliğin eleştirileri iki başındaki dağılışının gösterdiği gibi, onun
kategoriye girme eğilimindedir. İlk kurucu cumhuriyetlerinin her biri bir etnik
kategoride, liberal milliyetçiler naif ve mozaikti. Gerçekten de, Nazilerin ve daha
romantik olmakla itham edilebilir. Onlar, sonra Bosnalı Sırpların fark ettiği üzere,
milliyetçiliğin ilerici ve özgürleştirici siyasal olarak birleşik ve kültürel olarak
yüzünü görmektedir; onlarınkisi hoşgörülü homojen bir ulus-devleti yaratmanın tek
ve rasyonel milliyetçiliktir. Bununla kesin yolu bir etnik temizlik programı
birlikte, liberaller belki de milliyetçiliğin uygulamaktır.
daha karanlık olan yüzünü görmezlikten
KAVRAM
gelmektedirler: yani, ‘bizi’ yabancılardan
ayıran ve ‘onlar’ı tehdit eden irrasyonel Vatanseverlik (Patriotism)
‘kabilecilik’ bağlarım. Liberaller,
Vatanseverlik (Latince patria'dan,
milliyetçiliği evrensel bir ilke olarak
'anavatan' anlamına gelir) bir duygudur,
görmekte fakat onun savaş zamanında
kişinin ulusuna psikolojik bir bağlılıktır
insanları neredeyse uluslarının davasının
("birinin ülkesine olan sevgisi").
“Milliyetçilik” ve “vatanseverlik” terimleri sırasında daha öne çıkan bir dış siyasetin
genellikle karıştırılır. Milliyetçilik doktriner kabûlüyle yeniden alevlenmiştir.
bir karaktere sahiptir ve ulusun bir şekilde
Muhafazakâr milliyetçilik evrensel kendi
siyasi örgütlenmenin merkezi ilkesi olduğu
kaderini tâyin hakkına dayanan ilkeli
inancını somutlaştırır. Vatanseverlik bu
milliyetçilikten çok, ulusal yurtseverlik
inancın duygusal temelini sağlar.
duygusunda somutlaşan sosyal bütünlük
Vatanseverlik böylece her türlü
ve kamu düzeni vaadi ile ilgilidir.
milliyetçiliğin temelini oluşturur; En
Hepsinden önemlisi, muhafazakârlar ulusu
azından bir ölçüde vatansever sadakate
insanların bir temel güdü olarak
sahip olmadan, örneğin siyasi bağımsızlık
kendileriyle aynı görüşlere, alışkanlıklara,
talep eden bir ulusal grubu tasavvur etmek
yaşam biçimine ve görünüşe sâhip olan
zordur.
kimselere yakınlık hissetmelerinden doğan
2- Muhafazakâr Milliyetçilik bir organik varlık olarak görürler. Kısaca,
(Conservative Nationalism) insanlar bir ulusal topluluğa üyelik
vasıtasıyla güvenlik ve kimlik
Tarihsel olarak, muhafazakâr milliyetçilik
arayışındadırlar. Bu bakış açısıyla,
liberal milliyetçilikten daha sonra
yurtsever bağlılık ve ulus olma bilinci
gelişmiştir. 19. Yüzyıl’ın ikinci yarısına
büyük oranda milliyetçiliği tarih tarafından
kadar muhafazakâr siyasetçiler
onaylanmış değerlerin ve kuramların bir
milliyetçiliği devrimci olmasa bile yıkıcı bir
savunusu hâline dönüştüren bir ortak
inanç olarak gördüler. Bununla birlikte
geçmiş fikrinde kök bulmaktadır. Böylece
yüzyıl ilerledikçe muhafazakârlık ve
milliyetçilik bir gelenekselcilik biçimine
milliyetçilik arasındaki bağ gittikçe aşikâr
dönmektedir. Bu muhafazakâr
olmuştur. Bunun örnekleri Disraeli’nin ‘Tek
milliyetçiliğe belirgin bir nostaljik karakter
Ulus’ idealinde, Bismarck’ın Alman
vermektedir. ABD’de bu, Göçmen Atalar,
milliyetçiliğini Prusya’nın güçlenme
Bağımsızlık Savaşı, Philadelphia
davasının hizmetine koşmasında ve Çar III.
Konvansiyonu ve benzeri şeylere vurgu
Alexander’ın pan-Slavik milliyetçiliği
yapılması vasıtasıyla sağlanır. Britanya
onaylamasında görülmektedir. Modern
milliyetçiliği veya daha doğrusu İngiliz
siyasette, milliyetçilik tümü için değilse
milliyetçiliği durumunda ise ulusal
bile çoğu muhafazakâr için bir iman
yurtseverlik monarşi kurumuyla yalandan
meselesi hâline gelmiştir. Bu Birleşik
ilişkili sembollere dayanır. Birleşik Krallık
Krallık’da en açık şekilde Margaret
ulusal marşı Tanrı Kraliçeyi Korusundur ve
Thatcher’in 1982 Falkland Savaşı’ndaki
Kraliyet Ailesi Ateşkes Günü gibi ulusal
galibiyete verdiği muzafferâne tepkisinde
kutlamalarda ve Parlamentonun açılışı gibi
gözükmektedir. Aynı şekilde bu tekrar
devlet törenlerinde önemli rol oynarlar.
tekrar ortaya çıkan ‘federal Avrupa’
öcüsüne ilişkin olarak Muhafazakâr sağın Muhafazakâr milliyetçilik ulus inşası
yerleşik ‘Avrupa şüheciliği’nde sürecinde olanlardan ziyâde yerleşik ulus-
(Euroskepticism) belirgindir. Benzer bir devletlerinde gelişme eğilimindedir. [Bu
milliyetçilik biçimi ABD’de, Reagan tip milliyetçilik], tipik olarak ulusun
tarafından Grenada’nm işgâli ve Libya’nın içeriden veya dışarıdan bir şekilde tehdit
bombalanması ve Bush tarafından altında olduğu algısından ilham alır.
Panama’nın işgâli ve 1991 Körfez Savaşı Geleneksel ‘dâhili düşman’ sınıf düşmanlığı
ve nihâî sosyal devrim tehlikesi olmuştur. Muhafazakâr milliyetçilik askerî mâcera ve
Bu bağlamda, muhafazakârlar milliyetçiliği yayılma ile bağlantılandırılmış olsa da
sosyalizmin panzehiri olarak görmüşlerdir: onun ayırt edici karakteri içe dönük ve
yurtsever bağlılıklar sınıf dayanışmasından ayrılıkçı olmasıdır. Eğer muhafazakâr
daha güçlü olduğu zaman, işçi sınıfı fiilen yönetimler dış siyaseti kamu heyecanını
ulusa entegre olmaktadır. Bu nedenle, canlandırmak için bir araç olarak
ulusal birlik çağrılan ve tâvizsiz kullanmışlarsa bu muhafazakâr
yurtseverliğin bir kamusal erdem olduğu milliyetçiliğin tâvizsiz bir şekilde saldırgan
inancı muhafazakâr düşüncede tekrar ve doğası gereği militer olmasından değil
tekrar gündeme gelen konulardır. Ulusal bir siyasal oportünizm eylemi
kimliği tehdit eden ‘hâricî düşmanlar’ göç olmasındandır. Bu muhafazakâr
ve ulus-üstücülüktür. Bu bakışa göre, göç milliyetçiliğin esasen bir elit
yerleşik ulusal kültürü ve etnik kimliği manipülasyonu veya yönetici sınıf
zayıflatma eğiliminde olduğu ve böylece ideolojisi türü olduğu eleştirisine yol açar.
düşmanlığı ve çatışmayı kışkırttığı için bir Bu bakış açısına göre, ‘ulus’ icat edilmiştir
tehdit oluşturur. Bu korku 1960’larda ve kesinlikle siyasal liderler ve yönetici
Birleşik Krallık’da daha fazla Milletler elitler tarafından rıza üretmek ve siyasal
Topluluğu (Commonwealth) göçünün pasiflik yaratmak maksadıyla
ırksal çatışma ve şiddete yol açacağı tanımlanmıştır. Kabaca, başları derde
uyarısında bulunan Enoch Powell girdiğinde tüm hükümeder ‘milliyetçilik
tarafından ifade edilmiştir. Benzer bir konu kartı’nı oynamaktadır. Bununla birlikte,
1979’da Margaret Thatcher’ın Birleşik muhafazakâr milliyetçiliğin daha ciddî bir
Krallık’ın göçmenler tarafından ‘silinip eleştirisi onun hoşgörüsüzlük ve bağnazlık
süpürülme’ tehlikesi altında olduğu ürettiği şeklindedir. Ayrılıkçı milliyetçilik
şeklindeki referansında gündeme dar bir kültürel ulus kavramına dayanır:
gelmiştir. Britanya Milliyetçi Partisi yani, ulusun genel olarak geniş bir aileye
tarafından yürütülen göç karşıtı benzeyen dışlayıcı bir etnik topluluk
kampanyalar, Le Pen’in Fransa’daki Ulusal olduğu inancı. Bu nedenle, bir ulusun
Cephesi ve Almanya’da Cumhuriyetçiler üyeleri olanlarla ona yabancı olanlar
gibi aşırı sağ gruplar da ilhamlarını arasında kesin bir ayrım yapılır. Kültürel
muhafazakâr milliyetçilikten almaktadırlar. saflık ve yerleşik geleneklerin
Aynı şekilde, ulusal kimlik ve onunla korunmasında ısrar ederek
birlikte bizim güvenlik ve ait olma muhafazakârlar göçmenleri veya genel
kaynağımız ulus-üstü kuramların artışı ve olarak yabancıları bir tehdit olarak
kültürün küreselleşmesiyle tehdit resmedebilir ve böylece ırkçılığı ve yabancı
altındadır. Birleşik Krallık’da ve diğer AB karşıtlığını ilerletebilir veya en azından
üye devletlerinde ortak bir Avrupa para meşrulaştırabilir.
birimine direniş sâdece ekonomik
Etnik temizlik (Ethnic cleansing): 'yabancı'
egemenliği kaybetme endişesini değil aynı
halkların zorla sınır dışı edilmesi veya yok
zamanda ulusal paranın ayrı bir ulusal
edilmesi; genellikle soykırım için bir
kimliğin devam ettirilmesinde hayatî önem
örtmece olarak kullanılır.
taşıdığı inancını yansıtmaktadır.
Avrupa şüpheciliği (Euroscepticism): Daha
fazla Avrupa entegrasyonuna muhalefet,
genellikle AB'den çekilme dürtüsüne KAVRAM (CONCEPT)
(Avrupa karşıtlığı) kadar uzanmaz.
Irk (Race)
3- Yayılmacı Milliyetçilik
Irk, bir grup insanı ten ve saç rengi, fiziği
(Expansionist Nationalism)
ve yüz özellikleri gibi biyolojik gerekçelerle
Milliyetçiliğin üçüncü biçimi saldırgan, birbirinden ayıran, insanoğlu arasındaki
militer ve yayılmacı bir karaktere sâhiptir. fiziksel veya genetik farklılıkları ifade eder.
Birçok bakımdan, bu milliyetçilik türü Dolayısıyla bir ırk, ortak bir ata ve 'tek kan'
liberal milliyetçiliğin özünü teşkil eden eşit paylaşan bir grup insandır. Bununla
haklar ve kendi kaderini tâyin hakkına olan birlikte, terim hem bilimsel hem de politik
ilkeli inancın antitezini teşkil eder. olarak tartışmalıdır. Bilimsel kanıtlar,
Milliyetçiliğin saldırgan yüzü ilk kez 19. insanlar arasında tür-tür farkı anlamında
Yüzyıl’ın sonlarında Avrupa güçleri ulusal 'ırk' diye bir şeyin olmadığını
şan ve ‘güneş altındaki yerleri’ adına Afrika göstermektedir. Politik olarak, ırksal
için kapışmaya giriştiklerinde sınıflandırma genellikle kültürel
gözükmüştür. 19. Yüzyıl Avrupa stereotiplere dayanır ve en iyi ihtimalle
emperyalizmi önceki dönemlerin basit, en kötü ihtimalle zararlıdır.
sömürgeci genişlemesinden, ulusal
En uç şekliyle, bu tip milliyetçilik yoğun bir
prestijin gittikçe bir imparatorluk
duygudan ve hatta kimi zaman bütüncül
sâhipliğiyle bağlantılandırıldığı ve her
milliyetçilik (integral nationalism) adı
sömürgeci zaferin popüler coşku
verilen histerik bir milliyetçi coşkudan
gösterileriyle veya jingoizm ile
kaynaklanmaktadır. Bütüncül milliyetçilik
selâmlandığı bir popüler milliyetçilik
terimi, sağcı Action Française’in (Fransız
ikliminde beslenmesi anlamında farklıdır.
Hareketi) lideri Fransız milliyetçi Charles
Büyük oranda, 20. Yüzyıl’ın her iki dünya
Maurras (1868-1952) tarafından
savaşı bu yayılmacı milliyetçilik türünün
uydurulmuştur. Maurras’m siyasetinin
sonucudur. Uzun süreli bir silâhlanma
merkezî noktası ulusun büyük öneminin
yarışı ve bir uluslararası krizler serisinin
vurgulanmasıydı. Buna göre ulus her şey
ardından Ağustos 1914’te Birinci Dünya
birey hiçbir şey idi. Ulus böylelikle
Savaşı patlak verdiğinde fetih ve askerî
herhangi tek bir bireyin hayatının ötesinde
zafer ümidi Avrupa’nın tüm büyük
bir anlam ve varlığa sâhiptir. [Ayrıca]
başkentlerinde kendiliğinden kamusal
bireysel varoluş sâdece ulusun birlik ve
sevinç yaratmıştır. İkinci Dünya Savaşı
devamlılığına adandığı ölçüde bir anlama
büyük oranda Japonya, İtalya ve Almanya
sâhiptir. Böylesine fanatik bir yurtseverlik,
tarafından tâkip edilen milliyetçiliğin ilham
milliyetçiliği kendisi aracılığıyla gurur ve
verdiği emperyal yayılmanın bir
öz-saygmın yeniden kazanılabileceği bir
sonucudur. Bu tip milliyetçiliğin
araç olarak gören yabancılaşmış, tecrit
Avrupa’daki en yıkıcı modern örneği
edilmiş, ve güçsüz kimseler için özellikle
Bosnalı Sırpların ‘Büyük Sırbistan’ı yaratma
güçlü bir çekiciliğe sâhiptir. Bununla
hayâlleri olmuştur.
birlikte bütüncül milliyetçilik, milliyetçilik
Jingoizm: Askeri genişleme veya emperyal ile demokrasi arasında daha önce tesis
fetih tarafından kışkırtılan bir halk coşkusu edilmiş olan bağı koparır. Bir ‘bütüncül’
ve kutlama havası. ulus, gönüllü bağlılıklardan ziyâde
geçmişten gelen bağlılıklarla birarada birbirine yaklaşır ve kendi kimliğinin ve
tutulan dışlayıcı bir etnik topluluktur. öneminin yoğunlaşmış bir hissini kazanır.
Ulusal birlik serbest tartışma ve iktidar için Böylece, şovenistik milliyetçilik ‘onlar’ ve
açık ve yarışmacı bir mücadele ‘biz’ arasında kesin bir ayrım tesis eder.
gerektirmemektedir; o disiplin ile tek ve ‘Biz’ hissinin tesis edilmesi için kendisiyle
üstün lidere itaat gerektirir. Bu Maurras’ı alay edilecek veya kendisinden nefret
demokrasiyi bir zayıflık ve yozlaşma edilecek bir ‘onlar’ın olması zorunludur.
kaynağı olarak tasvir etmeye ve yerine Böylece dünya genellikle ırksal kategoriler
monarşik mutlakıyetin yeniden tesis aracılığıyla bir ‘iç grup’ bir de ‘dış grup’a
edilmesini talep etmeye yönlendirmiştir. bölünmüştür. ‘Dış grup’, ‘iç grup’un çektiği
bütün sıkıntıların ve hayâl kırıklıklarının
Bu militan ve yoğun milliyetçilik türü
günah keçisi olma vazifesini görür. Bu en
değişmez bir biçimde şovenistik inançlar
net şekilde Alman Nazizminin temeli olan
ve doktrinlerle ilişkilendirilmektedir.
nefret dolu anti-Semitizmde görülmüştür.
Napolyon’a fanatik bağlılığı ile bilinen bir
Hitler’in Kavgamı (Mein Kampf, [1925]
Fransız askeri olan Nicolas Chauvin’in
1969) sırasıyla tarihî aydınlık ve karanlık
isminden türetilen şovenizm (chauvenism)
güçleri veya iyilik ve kötülüğü temsil eden
bir kimsenin kendi grup veya halkının
Aryanlar ve Yahudiler arasındaki
hâkimiyeti veya üstünlüğüne duyulan
Manichean" bir mücadele olarak tasvir
irrasyonel bir inanıştır. Bu nedenle ulusal
etmiştir.
şovenizm, tüm ulusların eşit olduğu fikrini
ulusların özel karakteristikleri ve nitelikleri Yayılmacı millliyetçiliğin tekrarlanan bir
olduğu ve bu yüzden çok farklı konusu ulusal yeniden doğuş veya yeniden
kaderlerinin olduğu şeklindeki inancın yaratılış fikridir. Bu tür milliyetçilik yaygın
lehine reddeder. Bazı uluslar yönetmeye olarak geçmişteki büyüklük ve ulusal şan
uygundur; diğerleriyse yönetilmeye. Tipik efsanelerine dayanır. Mussolini ve İtalyan
olarak, bu ulusçuluk türü etnik ve ırksal faşistleri Emperyal Roma günlerine özlem
üstünlük doktrinleriyle geliştirilir. Böylece duymuşlardır. Rejimlerini ‘Üçüncü Reich’
o milliyetçilik ve ırkçılığı birbiriyle olarak betimleyerek Alman Nazileri, hem
kaynaştırır. Şovenistin kendi ulusu tek ve Bismarck’ın ‘İkinci Reich’ına hem de
özel, bir biçimde ‘seçilmiş halk’ olarak Şarlman’ın Kutsal Roma İmparatorluğuna
görülür. Fichte ve Jahn gibi erken Alman atıfta bulunuyordu. Bu tip mitler yayılmacı
milliyetçilerine göre sâdece Almanlar milliyetçiliğe açıkça geriye dönük bir
gerçek Volk (organik bir halk) idi. Sâdece karakter vermekte ve fakat ulusun
onlar kan saflığını koruyabilmiş ve kaderini belirlemeleri anlamında aynı
lisanlarının kirlenmesini engelleyebilmişti. zamanda geleceğe de bakmaktadırlar. Eğer
Maurras’a göre, Fransa benzersiz bir milliyetçilik büyüklüğün yeniden tesisinin
şâheser, tüm Hıristiyan ve klâsik ve ulusal şanın yeniden elde edilmesinin
erdemlerin bir hâzinesidir. bir aracı ise, o değişmez bir şekilde militer
ve yayılmacı bir karaktere sâhip olacaktır.
Bununla birlikte, bu tip milliyetçilikte daha
Kısaca, savaş bir ulusun sınav zeminidir.
az önemli olmayan bir şey bir tehdit veya
Bütüncül milliyetçiliğin gönlünde genellikle
düşman olarak bir başka ulus veya ırk
yayılma arzusu veya koloniler arayışı
imajıdır. Düşman karşısında, bir tür
içeren bir imparatorluk projesi yatar. Bu
‘negatif bütünleşme’ başararak, ulus
durum pan-nasyonalizmin türlerinde 4- Sömürgecilik Karşıtı (Anti-Kolonyal)
görülebilir. Nitekim, Nazi Almanyası yine Milliyetçilik
en iyi bilinen örnektir. Hitler’in yazıları üç
Gelişmekte olan dünya, tamamı bir
aşamalı bir yayılma programının yol
biçimde kolonyal (sömürgeci) yönetime
haritasını ortaya koymuştur. İlk aşamada,
karşı mücadeleden ilham almış olan çeşitli
Naziler Avusturya, Çekoslavakya ve
milliyetçilik türlerini bol miktarda
Polonya’daki etnik Almanları genişlemiş
üretmiştir. Bu tip milliyetçiliğin ironisi ilk
Reich’ın içine dâhil ederek bir ‘Büyük
kez Avrupa’da ‘ulus-inşası’ sürecinde
Almanya’yı yaratmayı amaçlamışlardır.
geliştirilmiş olan doktrinleri ve ilkeleri
İkinci aşamada, Rusya’nın içlerine kadar
Avrupalı güçlerin kendilerine karşı
uzanan Alman hâkimiyetindeki bir
yöneltmesindedir. Bir diğer ifadeyle,
imparatorluk kurarak bir Lebensraum’u
kolonyalizm (sömürgecilik) milliyetçiliği
(yaşam alanı) gerçekleştirmeye niyet
küresel önemi haiz bir siyasal inanca
etmekteydiler. Üçüncü aşamada, Hitler
dönüştürmeyi başarmıştır. Afrika ve
nihâî olarak Aryan hâkimiyetindeki bir
Asya’da o ‘ulusal bağımsızlık’ arzusuyla
dünyayı hayâl etmekteydi.
şekillenen bir ulus olma hissini
Pan-milliyetçilik (Pan-nationalism): Ya geliştirmeye yardımcı olmuştur. Hakikaten,
yayılmacılık ya da siyasi dayanışma yoluyla 20. Yüzyıl boyunca dünya siyasal
farklı insanları birleştirmeye adanmış bir coğrafyasının büyük bir bölümü anti-
milliyetçilik tarzı ('pan' hepsi ya da her biri kolonyalizm tarafından dönüştürülmüştür.
anlamına gelir). İki savaş arası dönemde ortaya çıkan
bağımsızlık hareketleri İkinci Dünya
KAVRAM
Savaşının sona ermesinin ardından yeni bir
Yahudi Düşmanlığı (Anti-Semitism) ivme kazanmıştır. Aşırı genişlemiş olan
Britanya, Fransa, Hollanda ve Portekiz
'Semitler' geleneklere göre Nuh'un oğlu
imparatorlukları yükselen milliyetçilik
Sam'in torunlarıdır. Orta Doğu halklarının
karşısında çökmüşlerdir.
çoğunu içerirler. Anti-Semitizm, özellikle
Yahudilere karşı önyargı veya nefrettir. En Hindistan İkinci Dünya Savaşı sırasında
eski biçiminde, dini anti-Semitizm, bağımsızlık sözü almış ve bu söz 1947
Hıristiyanların, İsa'nın öldürülmesinde yılında yerine getirilmiştir. Çin gerçek birlik
sözde suç ortaklığına ve onu Tanrı'nın oğlu ve bağımsızlığı sâdece işgâlci Japonlara
olarak kabul etmeyi reddetmelerine karşı verilen sekiz yıllık bir savaşın
dayanan Yahudilere karşı düşmanlığını ardından 1949 komünist devrimiyle
yansıtıyordu. Ekonomik anti-Semitizm Orta gerçekleştirmiştir. Bir Endonezya
Çağ'dan itibaren gelişti ve Yahudilere cumhuriyeti 1949’da Hollanda’ya karşı
tefeci ve tüccar sıfatıyla karşı duyulan yürütülen üç yıllık bir savaşın ardından ilân
hoşnutsuzluğu dile getirdi. On dokuzuncu edilmiştir. Askerî bir başkaldırı Fransızları
yüzyılın sonlarından itibaren ırksal anti- 1954 yılında Vietnam’dan çekilmeye
Semitizm gelişti ve Yahudi halklarını zorlamış ancak nihâî bağımsızlık ABD’ye
temelde kötü ve yıkıcı olmakla suçladı. karşı verilen ondört yıllık bir savaşın
ardından Kuzey ve Güney Vietnam’ın
birleştiği 1975 yılına değin
kazanılamamıştır. Güney Doğu Asya’daki
milliyetçi mücadeleler Afrika’da benzer ulusları 19. Yüzyıl’ın yeni yaratılmış
akımlara ilham kaynağı olmuştur. Gana’da devletlerinden farklı bir konumdaydılar.
Nkrumah, Nijerya’da Dr. Azikiwe, daha Afrika ve Asya ulusları için siyasal
sonra Tanzanya olacak olan Tanganyika’da bağımsızlık emeli, sosyal gelişme ve
Julius Nyerere ve daha sonra Malawi onların Avrupa’nın sanayileşmiş
olacak olan Nyasaland’da Hastings Banda devletleriyle ABD’ye tabiyetlerine bir son
gibi liderlerin önderliğinde bağımsızlık verilmesi arzusuyla ayrılmaz bir şekilde
hareketleri doğmuştur. Afrika’da bağlantılıydı. Bu nedenle ‘ulusal kurtuluş’
kolonilerin sona ermesi (dekolonizasyon) hedefi, siyasal boyutun yanı sıra ekonomik
1950’lerden itibaren hızlanmıştır. Nijerya bir boyuta da sâhiptir. Bu anti-kolonyal
İngiltere’den bağımsızlığını 1960’ta, hareketlerin milliyetçi özlemlerini ifade
Cezayir [ise] Fransızlara karşı verilen uzun etmenin bir aracı olarak liberalizm yerine
süreli bir savaştan sonra 1962’de neden tipik bir şekilde sosyalizme ve
kazanmıştır. Kenya 1963’te, Tanzanya ve özellikle de Marksizm-Leninizme
Malawi ise bir yıl sonra bağımsız döndüklerini açıklamaya yardımcı olur.
olmuşlardır. Afrika’nın geriye kalan son Yüzeysel olarak, milliyetçilik ve sosyalizm
kolonisi olan Güney Batı Afrika nihâyet birbiriyle uyuşmaz siyasal inançlar olarak
1990’da Namibya olarak bağımsızlığını görünmektedirler. Sosyalistler insanlığı tek
almıştır. bir varlık olarak görmeleri ve onun ayrı
uluslara bölünmesinin şüphe ve
KAVRAM
düşmanlığı beslediğini ileri sürmeleri
Sömürgecilik (Colonialism) itibarıyla geleneksel olarak
uluslararasıcılığı savunmuşlardır. Özellikle
Sömürgecilik, yabancı bir toprak üzerinde
Marksistler sınıf dayanışması bağlarının
kontrol kurma ve onu bir 'koloniye'
milliyet bağlarından daha güçlü ve daha
dönüştürme teorisi veya pratiğidir.
gerçek olduğunu vurgulamıştır. Bu
Sömürgecilik bu nedenle emperyalizmin
düşünceyi Marx Komünist Manifesto'da
özel bir biçimidir (bkz. s. 442).
([1848] 1967:102) ‘Emekçinin ülkesi
Sömürgecilik genellikle yerleşim ve
yoktur’ diyerek ortaya koymuştur.
ekonomik hakimiyet ile ayırt edilir. Afrika
ve Güneydoğu Asya'da tipik olarak Sosyalizmin gelişmekte olan dünyaya
uygulandığı gibi, sömürge yönetimi bir yönelik çekiciliği, sosyalizmin içerdiği
'ana ülkeden' bir yerleşimci topluluğu topluluk ve işbirliği değerlerinin
tarafından uygulandı. Buna karşılık, neo- geleneksel, sanayi öncesi toplumlarının
kolonyalizm, esasen, gelişmiş bir ülkeden kültürlerinde derin bir şekilde yerleşmiş
daha az gelişmiş bir ülkeye (örneğin, Latin olması gerçeği üzerine temellenir. Bu
Amerika'da sözde ABD 'dolar anlamda, her ikisi de sosyal dayanışma ve
emperyalizmi') sermaye ihracına dayanan kolektif eylemi vurguladığı oranda
ekonomik bir olgudur. milliyetçilik ve sosyalizm birbirleriyle
bağlantılıdır. Bu kritere göre milliyetçilik
Anti-kolonyalizmin erken biçimleri ağırlıklı
sosyalizmin daha zayıf bir şekli olarak
olarak ‘klâsik’ Avrupa milliyetçiliğine
görülebilir. Buna göre, milliyetçilik ‘sosyal’
dayanmış ve ulusal kendi kaderini tâyin
boyutu sâdece ulusu, sosyalizm de tüm
fikrinden ilham almıştır. Bununla beraber,
insanlığı kapsayacak şekilde
ortaya çıkmakta olan Afrika ve Asya
uygulamaktadır. Daha spesifik olarak, yolunu’ kabûl edenleri birleştiren bir
sosyalizm, ve özellikle Marksizm, kolonyal ulusaşırı siyasal kimlik geliştirmeye
tecrübenin kendisi aracılığıyla anlaşılıp teşebbüs eder. Bununla beraber, Ayetullah
meydan okunabileceği bir eşitsizlik ve Humeyni’yi (1900-1989) iktidara taşıyan
sömürü analizi sunmaktadır. Tıpkı baskı 1979 İran Devrimi, İslâmî
altında olan ve sömürülen proleteryanın, fundamentalizmin ulusal ve ruhanî
kurtuluşu kapitalizmin devrimci bir yolla yenilenmenin bir amentüsü olma
yıkılmasında görmüş olması gibi üçüncü potansiyelini göstermiştir. ‘İslâm
dünya milliyetçileri de ‘silâhlı mücadeleyi cumhuriyetinin tesisi genel olarak Batı
hem siyasal hem de ekonomik kurtuluşun maddeciliğinin özel olarak da ‘Büyük
aracı olarak görmüşler ve böylece siyasal Şeytan’nın (ABD) etkisini geleneksel
bağımsızlık ve sosyal devrim amaçlarım değerlere ve Şeriat veya kutsal İslâm
birbiriyle kaynaştırmışlardır. Çin, Kuzey hukukunda somutlaşan ilkelere dönerek
Kore, Vietnam ve Kamboçya gibi ülkelerde temizlemeyi amaçlamaktaydı. Ancak,
anti-kolonyal akımlar açıkça Marksizm- İslâmî milliyetçilik hiçbir şekilde türdeş bir
Leninizmi benimsemişlerdir. İktidara karaktere sâhip olmamıştır. Örneğin,
gelmelerinin ardından, Sovyet tarzı planlı Sudan ve Pakistan’da İslâmîleştirme
ekonomiler yaratma doğrultusunda esasen yönetici elitlerin iktidarım
yabancı mal varlıklarına el koymaya ve pekiştirmek üzere bir devlet idaresi aracı
ekonomik kaynakları millileştirmeye olarak kullanılmıştır. Yine de, Mısır ve
yönelmişlerdir. Afrika ve Orta Doğu Cezayir’de şehirli yoksullar adına ahlâkî
devletleri, Cezayir’de, Libya’da, Zambia, yenilenme ve siyasal temizlenme talep
Irak, Güney Yemen ve diğer yerlerde eden devrimci İslâmî hareketler
uygulanan, daha az ideolojik bir milliyetçi doğmuştur.
sosyalizm şekli geliştirmişlerdir. Bu
ANAHTAR DÜŞÜNÜR
ülkelerde ilân edilen ‘sosyalizm’ genellikle,
tipik olarak güçlü bir ‘karizmatik’ lider MOHANDAS KARAMCHAND GANDHI
tarafından sâhiplenilen birleştirici bir (1869–1948)
ulusal davaya veya çıkara hitap etme
Hintli bir manevi ve siyasi lider (Mahatma,
şeklini alır.
'Büyük Ruh' olarak adlandırılır), Gandhi
Bununla birlikte, gelişmekte olan İngiltere'de bir avukat olarak eğitim gördü
dünyadaki milliyetçiler dâima Batı’dan ve ayrımcılığa karşı protestolar düzenlediği
ödünç alman sosyalizm veya Marksizmin Güney Afrika'da çalıştı. 1915'te Hindistan'a
lisanıyla milliyetçiliklerini ifade etmekle döndükten sonra, sonunda 1947'de elde
yetinmemişlerdir. Özellikle 1970’lerden bu edilen bağımsızlık için yorulmadan
yana Marksizm-Leninizmin yeri dini kampanya yürüten milliyetçi hareketin
fundamentalizm türleri, özellikle de İslâmî lideri oldu. Gandhi'nin çileci yaşam tarzıyla
fundamentalizm, tarafından alınmıştır. Bu, pekiştirilen şiddet içermeyen direniş etiği
gelişmekte olan dünyaya spesifik olarak satyagraha, Hindistan bağımsızlığı
Batılı olmayan, aslında, Batı karşıtı bir ses hareketine muazzam bir moral verdi. yetki.
vermiştir. En azından teoride, İslâm bir Hinduizm'den türetilen Gandhi'nin politik
‘İslâm ulusu’ içerisinde Muhammed felsefesi, evrenin gerçeğin önceliği veya
Peygamberin öğretilerini ve ‘İslâmın satya tarafından düzenlendiği ve insanlığın
"nihayetinde bir" olduğu varsayımına devlet'. Bu itibarla, ulus-devlet ilkesi,
dayanıyordu. Gandhi, 1948'de fanatik bir ulusların “doğal” siyasi topluluklar olduğu
Hindu tarafından öldürüldü ve bağımsızlığı inancını somutlaştırır. Liberaller ve çoğu
izleyen vahşi Hindu-Müslüman şiddetinin sosyalist için ulus-devlet, büyük ölçüde
kurbanı oldu. sivil bağlılıklardan ve bağlılıklardan oluşur.
Muhafazakarlar ve ayrılmaz milliyetçiler
MİLLİYETÇİNİN GELECEĞİ
için etnik veya organik birliğe dayanır.
Ulus Devletler Dünyası
Pekin 2008 Olimpiyat Oyunlarının açılış
20. Yüzyıl ilerledikçe, milliyetçilik çağının töreni sırasında Pekin Ulusal
sona erdiği iddiaları ortaya atılmıştır. Bu Stadyumu'nda havai fişekler. Etkinlik,
milliyetçiliğin yerinin ‘daha üstün’ süper dünyanın geri kalanına Çin'in olumlu bir
ulus bağlılıkları tarafından alınmasından imajını yayınlamak için kullanıldı.
değil fakat onun görevinin tamamlanmış
EYLEMDE SİYASET. . .
olmasından kaynaklanmaktadır: dünya bir
ulus-devletler dünyası hâline gelmiştir. KATALONYA: BAĞIMSIZLIĞA GİREN YOL?
Sonuçta, ulus tek meşru siyasal yönetim
Olaylar: 1 Ekim 2017'de, İspanya'nın kuzey
birimi olarak kabûl görmüştü. Kesinlikle,
doğusunda bulunan Katalonya özerk
1789’dan beri dünya esas olarak milliyetçi
bölgesinde ('kaleler ülkesi') İspanya'dan
çizgiler boyunca yeniden şekillendirilmiştir.
bağımsızlık konusunda resmi olmayan ve
1989’da Birleşmiş Milletlerin tam üyesi
yasadışı bir referandum yapıldı. Yasaklı
olarak tanınan 159 devletin sâdece 15
sandıkta muhalif seçmenler oy kullanırken,
tanesi 1910’da var idi. 20. Yüzyıl’ın uzunca
polis oy verme yerlerine inerken yüzlerce
bir döneminde dünya halklarının pek çoğu
kişi yaralandı. Katalan yetkililer daha
hâlen Avrupa imparatorluklarının birinin
sonra, seçmenlerin yüzde 90'ından
kolonyal tebası konumundaydılar. Şu an
fazlasının, yüzde 43'lük bir katılımla
Orta Doğu ve Afrika’da varolan 65
ayrılmayı desteklediğini açıkladı. Katalan
devletten sâdece üç tanesi 1910 öncesinde
cumhurbaşkanı Carles Puigdemont, 'evet'
varolmuş ve 1959’dan bu yana 74’ten az
oyu kazanırsa oylamadan sonraki 48 saat
olmayan devlet varlık alanına girmiştir. Bu
içinde bağımsızlık ilan edeceğine söz
değişiklikler büyük oranda ulusal
vermiş olmasına rağmen, tereddüt ederek
bağımsızlık özlemiyle ateşlenmiştir ve bu
İspanya başbakanı Mariano Rajoy'un
yeni devletler istisnasız ulus-devlet
Katalan özerkliğini 12 Ekim'de askıya
örtüsünü üzerlerine almışlardır.
alarak inisiyatifi ele geçirmesine izin verdi.
KAVRAM ve Madrid'den doğrudan kural dayatmak.
30 yıla kadar hapis cezası gerektiren
Ulus Devlet
isyanla suçlanma ihtimaliyle karşı karşıya
Ulus-devlet, bir siyasi örgütlenme biçimi kalan Puigdemont, ay sonunda yurt dışına
ve siyasi bir idealdir. İlk durumda, örtüşen kaçtı. Katalan hükümetini görevden alan
vatandaşlık ve milliyet bağlarıyla birbirine Rajoy, Aralık 2017'de düzenlenen
bağlı özerk bir siyasi topluluktur. Katalonya'da bölgesel seçim çağrısı yaptı.
İkincisinde, Mazzini'nin hedefine yansıyan Bu seçimlerde, bağımsızlık yanlısı üç parti,
bir ilke veya ideal tiptir (bkz. s. 18): 'her 135 sandalyeden 70'ini alarak meclis
ulus bir devlet, tüm ulus için sadece bir sandalyelerinin çok az bir çoğunluğunu
elde etti, ancak çoğunluğu sağlayamadı. verilmiş olan geniş kapsamlı özerk yetkileri
halk oylamasından. Seçimin en büyük geri yüklemek yerine, 1979 Özerklik
kaybedeni, sadece 4 sandalyeye indirilen Tüzüğü yalnızca herkese devredilmiş
Rajoy'un Halk Partisi oldu. yetkiler verdi. İspanya'nın bölgelerinden.
Bu bağlamda, Katalan milliyetçileri,
Önem: Katalonya, kültürü, dili ve
egemen bağımsızlık arayışından ziyade,
coğrafyası ile her zaman İspanya'nın geri
öncelikle mevcut anayasal çerçeve içinde
kalanından ayrılmıştır. İspanya'ya entegre
özerkliği genişletme hedefine
edildiği süreç, 1469'da Aragonlu Ferdinand
odaklandılar. 2006 yılında İspanya ulusal
(Katalonya dahil) ve Kastilyalı Isabel'in
parlamentosu ve Katalan yasa koyucuları
hanedan birliğine kadar uzanır. Yine de
finans, sağlık ve eğitim gibi alanlarda
Katalonya'nın Savaş'ın sonuna kadar kendi
bölgeye daha fazla yetki devrine yönelik
yasalarını ve ayrıcalıklarını korumasına izin
bir anlaşmayı onayladığında bu yönde bir
verildi. 1714'te İspanyol Mirası. Çağdaş
adım atıldı. Bununla birlikte, 2017 sonrası
Katalan milliyetçiliğinin kökenleri, on
bağımsızlık krizinin gösterdiği gibi, çağdaş
dokuzuncu yüzyıla ve daha politik bir ulus
Katalan milliyetçiliğinin giderek ayrılıkçı bir
olma duygusunun büyümesine kadar
dönüş almasıyla 'bağımsızlıksız ulus olma'
uzanır. Bu, hem Katalonya'nın İspanya'nın
stratejisinden duyulan memnuniyet azaldı.
endüstriyel açıdan en gelişmiş bölgesi
Bu, hem İspanya'nın 2008 sonrası mali
olduğu gerçeğinden hem de İspanyol
krizinin Katalonya'nın bağlı olduğu daha
devletinin ortak bir ulusal kimlik duygusu
fakir bölgeler tarafından geride tutulduğu
oluşturarak etnik ve dilsel farklılıkların
algısını güçlendirmesi hem de kamuoyu
yarattığı güçleri kontrol altına almadaki
savaşında Madrid'in uzlaşmazlığının ters
başarısızlığından kaynaklandı. Yine de,
tepme olasılığı nedeniyle gerçekleşti.
1936'da Franco'nun yükselişi ve
Katalonya'nın Franco'nun Milliyetçilerine
karşı Cumhuriyetçilerin yanında yer aldığı
İspanya İç Savaşı'nın patlak vermesiyle
Katalonya ve Madrid arasındaki ilişkilere
derin bir acı enjekte edildi. Katalan dili ve
Katalan kimliğiyle bağlantılı kurumlar
vahşice bastırıldığından, Franco'nun
yönetiminin ilk yılları, Katalonya'da
kültürel soykırım anlamına gelen şeyle
karakterize edildi.
Bununla birlikte, İspanya'nın 1970'lerin
ortalarında diktatörlükten demokrasiye
geçişi, birçok Katalan milliyetçisini hayal
kırıklığına uğrattı ve Madrid, milliyetçilik
dalgasını yumuşatmak için büyük tavizler
vermeye isteksizdi. En önemlisi, 1932'de
İspanya İkinci Cumhuriyeti tarafından
ülkenin kültürel olarak farklı üç bölgesine
(Katalonya, Bask Bölgesi ve Galiçya)
BÖLÜM 7 (CHAPTER 7) neredeyse anında dünya çapında
iletilmesine izin verir.
KÜRESELLEŞME (GLOBALIZATION)
Supraterritoriality: Sosyal hayatın "sınır
“Ekonomi bu, aptal.” 1992 ABD başkanlık ötesi" ve "küresel ötesi" iletişim ve
seçim kampanyası sırasında Bill Clinton'ın etkileşimlerin büyümesi yoluyla toprakları
ofisinin duvarındaki hatırlatma. aştığı bir durum.
Küreselleşmeyi Anlamak Küreselleşmenin doğurduğu birbirine
bağlılık çok boyutludur (bkz. Şekil 7.1).
Küreselleşme kaygan ve anlaşılması zor bir
Küreselleşmenin popüler imajı, yukarıdan
kavramdır. 1980'lerden bu yana
aşağıya bir süreç olduğu, dünyanın her
küreselleşme olgusuna yönelik yoğun
yerinde kendini gösteren tek bir küresel
ilgiye rağmen, terim hala çeşitli şekillerde
sistemin kurulması olduğudur. Bu görüşe
bir sürece, bir politikaya, bir pazarlama
göre, hepimizin aynı televizyon
stratejisine, bir çıkmaza ve hatta bir
programlarını izlediği, aynı metaları satın
ideolojiye atıfta bulunmak için
aldığı, aynı yemeği yediğimiz, aynı spor
kullanılmaktadır. Küreselleşmeyle ilgili
yıldızlarını desteklediğimiz ve aynı spor
sorun, onun bir “onlar”dan çok “onlar”
yıldızlarını desteklediğimiz bir dünyada
olmasıdır: tek bir süreç değil, bazen
kültürel, sosyal, ekonomik ve politik
örtüşen ve iç içe geçen süreçler, bazen de
çeşitlilik yok edildiğinden, küreselleşme
çelişkili ve karşıt süreçlerdir. Bu nedenle,
homojenleşme ile bağlantılıdır. aynı
küreselleşmeyi tek bir temaya indirgemek
ünlülerin maskaralıklarını takip edin.
zordur. Belki de bunu yapmak için en iyi
Bununla birlikte, küreselleşme genellikle
girişim Kenichi Ohmae'nin (1989) "sınırsız
yerelleşme, bölgeselleşme ve çok
bir dünya" fikriydi. Bu, yalnızca ulusal ve
kültürlülük ile el ele gider (bkz. s. 185). Bu,
devlet sınırlarına dayalı geleneksel siyasi
çeşitli nedenlerle oluşur. Her şeyden önce,
sınırların geçirgen olma eğilimini ifade
ulus-devletin ekonomik ve politik yaşamı
etmez; aynı zamanda, daha önce zaman ve
anlamlı bir şekilde organize etme
mekanla ayrılan insanlar arasındaki
kapasitesinin azalması, gücün yukarıya
ayrımların daha az önemli hale geldiğini ve
doğru olduğu kadar aşağı doğru
bazen tamamen alakasız olduğunu ima
emilmesine de izin verir. Böylece, ulusa ve
eder. Scholte (2005) bu nedenle
siyasi milliyetçiliğe dayalı bağlılıklar
küreselleşmenin insanlar arasındaki
azaldıkça, bunların yerini genellikle yerel
'ülkeüstü' ilişkilerin büyümesiyle bağlantılı
topluluk veya bölge veya dini ve etnik
olduğunu savundu. Örneğin, devasa
kimliğe bağlı olanlar alır. Dini köktencilik,
elektronik para akışları artık bir bilgisayar
örneğin, küreselleşmeye bir yanıt olarak
anahtarının hareketiyle dünyanın dört bir
görülebilir. İkincisi, homojenleşme korkusu
yanına yayılıyor ve para biriminin ve diğer
veya tehdidi, özellikle emperyalizmin bir
finansal piyasaların dünyanın herhangi bir
biçimi olarak algılandığında, kültürel ve
yerindeki ekonomik olaylara neredeyse
politik direnişi kışkırtır. Bu, azalan dillere
anında tepki vermesini sağlıyor. Benzer
ve azınlık kültürlerine olan ilginin yeniden
şekilde, kablo ve uydu teknolojisi, telefon
canlanmasına ve en açık şekilde yeni “anti-
mesajlarının ve televizyon programlarının
kapitalist” ve serbest ticaret karşıtı
toplumsal hareketlerin ortaya çıkması
yoluyla küreselleşmeye karşı bir tepkiye birbirine bağlı bir küresel ekonomiye
yol açabilir. Üçüncüsü, küreselleşme emilir. OECD (1995), küreselleşmeyi “farklı
basitçe küresel bir monokültür meydana ulusal ekonomilerden oluşan bir
getirmekten ziyade, hem gelişmekte olan dünyadan, üretimin uluslararasılaştığı ve
hem de gelişmiş devletlerde bir şekilde finansal sermayenin ülkeler arasında
daha karmaşık sosyal ve kültürel çeşitlilik serbestçe ve anında aktığı küresel bir
kalıpları biçimlendirmiştir. Gelişmekte olan ekonomiye geçiş” olarak tanımlamıştır.
ülkelerde, Batılı tüketim malları ve Komünizmin çöküşü, ekonomik
imajları, bir yerlileştirme süreci aracılığıyla küreselleşmeye güçlü bir ivme kazandırdı,
daha geleneksel kültürel uygulamalara çünkü onun dışında kalan son önemli
dahil edildi. Gelişmiş devletler de Coca- devlet bloğunun küresel kapitalist sistem
Cola, McDonald's ve MTV karşılığında tarafından emilmesinin yolunu açtı.
giderek Batılı olmayan dinlerden Ekonomik küreselleşme, bu konuda, aynı
etkilenerek kültürel alışverişin daha geniş zamanda komünizmin çöküşünü
etkisinden kaçamadılar; ilaçlar ve terapötik hızlandırmaya da yardımcı oldu, çünkü
uygulamalar; ve sanat, müzik ve edebiyat. 1980'lerden itibaren daha düşük ticaret
engelleri, mübadele kontrollerinin sona
Homojenleştirme: Tüm parçaların veya
ermesi ve yatırım sermayesinin daha
öğelerin (bu durumda ülkeler) benzer veya
serbest dolaşımı, kapitalist Batı ile
özdeş olma eğilimi.
sermaye arasındaki ekonomik uçurumun
Yerlileştirme: Yabancı mal ve genişlemesine yardımcı oldu. ekonomik
uygulamaların yerel ihtiyaçlara ve olarak durgun komünist Doğu. Ekonomik
koşullara uyarlanarak özümsendiği süreç. küreselleşmenin kilit etkilerinden biri,
ulusal hükümetlerin ekonomilerini
yönetme ve özellikle serbest piyasa
çizgisinde yeniden yapılanmalarına
direnme kapasitesinin azalmasıdır.
KAVRAM
Neoliberalizm

Şekil 7.1: Sistemik karşılıklı bağımlılıklar. Neoliberalizm (bazen 'neoklasik liberalizm'


olarak adlandırılır), klasik liberalizmin ve
Küreselleşmenin farklı biçimleri de özellikle klasik politik ekonominin
tanımlanabilir. Bunlardan en önemlileri güncellenmiş bir versiyonudur. Ana
şunlardır: teması, serbest piyasa ekonomisine ve
1. Ekonomik küreselleşme atomist bireyciliğe olan inancı yansıtan,
2. Kültürel küreselleşme hükümet tarafından yalnız bırakıldığında
3. Siyasi küreselleşme ekonominin en iyi şekilde çalıştığı fikridir.
Düzenlenmemiş piyasa kapitalizmi
1- Ekonomik Küreselleşme verimlilik, büyüme ve yaygın refah
sağlarken, devletin “ölü eli” inisiyatifi
Ekonomik küreselleşme, hiçbir ulusal
ekonominin artık bir ada olmadığı fikrine baltalar ve girişimin cesaretini kırar. Kilit
yansır: tüm ekonomiler, az ya da çok, neoliberal politikalar arasında
özelleştirme, düşük kamu harcamaları, arasında Birleşmiş Milletler, NATO, Avrupa
kuralsızlaştırma, vergi indirimleri ve Ekonomik Topluluğu ve onun çeşitli
azaltılmış refah temini yer alıyor. halefleri, AT ve AB, Dünya Bankası,
Uluslararası Para Fonu (IMF), Uluslararası
2- Kültürel Küreselleşme
Para Fonu (IMF), Uluslararası Para Fonu
Kültürel küreselleşme, dünyanın bir yer almaktadır. Ekonomik İşbirliği ve
yerinde üretilen bilgi, meta ve Kalkınma (OECD) ve Dünya Ticaret Örgütü
görüntülerin uluslar, bölgeler ve bireyler (WTO). Hükümetlerarasılık ilkelerine
arasındaki kültürel farklılıkları uyduklarında, uluslararası örgütler,
'düzleştirme' eğiliminde olan küresel bir devletlerin en azından teoride, ulusal
akışa girmesi sürecidir. Bu bazen bir egemenlikten ödün vermeden uyumlu
McDonaldlaştırma süreci olarak tasvir eylemde bulunmalarını sağlayan bir
edilmiştir. Kısmen ulusötesi şirketlerin mekanizma sağlar.
büyümesi ve küresel metaların ortaya
Uluslarüstü organlar ise iradelerini ulus-
çıkmasıyla yönlendirilen kültürel
devletlere dayatabilirler. Siyasal
küreselleşme, aynı zamanda sözde 'bilgi
küreselleşmenin devletler arası vurgusu,
devrimi', uydu iletişiminin yayılması,
onu devlet dışı ve piyasa temelli aktörlerin
telekomünikasyon ağları, bilgi teknolojisi
rolünü vurgulayan rakip ekonomik ve
ve internet ve küresel medya şirketleri.
kültürel küreselleşme anlayışlarından
Bununla birlikte, daha önce de belirtildiği
ayırır. Ayrıca, enternasyonalizme ve bir tür
gibi kültür, küreselleşmenin güçlerine hem
dünya hükümetine idealist bir bağlılığı
hizmet eder hem de onları kısıtlar.
yansıttığı ölçüde, politik küreselleşme,
Hollywood filmlerinin, Nike koşu
ekonomik ve kültürel küreselleşmenin
ayakkabılarının ve Starbucks
belirgin bir şekilde gerisinde kalmaktadır.
kahvehanelerinin her yerde bulunmasına
Küresel bir devlet, çok uluslu şirketlerin
ek olarak, dünya çapında mal satmak, yerli
(TNC'ler), sivil toplum kuruluşlarının
kültürlere ve sosyal uygulamalara karşı bir
(STK'lar) ve uluslararası baskı gruplarının
duyarlılık gerektirir.
faaliyetlerine dayanan küresel sivil toplum
McDonaldlaştırma: Fast-food endüstrisi ile çok uzak bir ihtimal olarak kalırken, çok
bağlantılı küresel metaların ve ticari ve gerçek oldu.
pazarlama uygulamalarının giderek daha
Neoliberal küreselleşmenin yükselişi
ekonomik sektörlere hakim hale geldiği
süreç. Geniş ekonomik küreselleşme süreci
hakkında yeni bir şey yok. Sınır ötesi ve
3- Siyasi Küreselleşme
ulusötesi ekonomik yapıların gelişimi,
Siyasi küreselleşme, uluslararası örgütlerin emperyalizmin merkezi bir özelliği
artan öneminde açıkça görülmektedir. olmuştur ve tartışılabilir bir şekilde,
Bunlar, tek bir devlet içinde değil, birkaç ekonomik küreselleşmenin en yüksek
devletten oluşan uluslararası bir alanda noktası, Avrupa devletlerinin Afrika ve
yargı yetkisini kullandıkları için ulusötesi Asya'da sömürgeler için mücadelesiyle on
olan kuruluşlardır. Bu tür dokuzuncu yüzyılın sonlarında geldi. .
organizasyonların çoğu 1945 sonrası Bununla birlikte, küreselleşmenin modern
dönemde ortaya çıkmıştır: örnekler ve geçmiş biçimleri önemli şekillerde
farklılık göstermektedir. Bazen “proto- özellikle Japonya ve Almanya'daki görece
küreselleşme” olarak görülen daha önceki yavaş performansıyla birlikte, 1990'ların
küreselleşme biçimleri, genellikle sonlarında neoliberalizmin ABD'nin
yayılmacı siyasi projelerin arkasında egemen ideolojisi olarak rakipsiz bir
ulusötesi ekonomik örgütler kurdu. şekilde durduğu anlamına geliyordu. 'yeni'
Yayılmaları ve başarıları ne olursa olsun, dünya ekonomisi. Çin gibi sadece birkaç
imparatorluklar hiçbir zaman sınırları ve devlet, neoliberal küreselleşmeyle kendi
sınırları ortadan kaldırmayı başaramadılar; şartlarına göre başa çıkabildi, örneğin
onları yalnızca siyasi olarak baskın güçlerin döviz kurunu düşük tutarak rekabete
yararına yeniden ayarladılar ve genellikle maruz kalmalarını sınırladı.
"uygar" dünya ile "barbar" dünya arasında
Dünya ekonomisinin neoliberal çizgilerde
yeni sınırlar oluşturdular. Çağdaş
yeniden inşası, 1990'larda küresel
küreselleşme olgusunda ise, tersine,
ekonomik yönetişim kurumlarının,
ekonomik karşılıklı bağlılık ve karşılıklı
özellikle Dünya Bankası ve Uluslararası
bağımlılık ağı o kadar genişlemiştir ki,
Para Fonu'nun (IMF) 1990'larda neyin
dünya ekonomisini ilk kez tek bir küresel
geldiğine dair fikirlere dönüştürülmesiyle
varlık olarak kavramak mümkün olmuştur.
de teşvik edildi. 'Washington konsensüsü'
Bu, ekonomik hayatın "sınırsız" hale geldiği
olarak adlandırılacaktır (bkz. s. 165). Bu,
anlamdır.
gelişmekte olan devletleri ve komünizmin
Diğer bir fark, modern dönemde çöküşünden sonra “geçiş” devletlerini
küreselleşmenin neoliberalizmin serbest ticaret, sermaye piyasalarının
ilerlemesiyle el ele gitmesidir, öyle ki iki serbestleştirilmesi, esnek döviz kurları,
güç genellikle aynı daha büyük olgunun denk bütçeler vb. gibi politikalar izlemeye
parçaları olarak düşünülür: neoliberal yöneltti. Neoliberal küreselleşmenin
küreselleşme. Ekonomik küreselleşme ve ilerlemesi, yalnızca ABD'deki otuz yıllık
neoliberalizm neden bu kadar yakından büyüme ve 1990'larda yenilenen
bağlantılı? Bunun birkaç nedenden dolayı ekonomik üstünlüğü ile değil, aynı
gerçekleştiği görülebilir. Özellikle, yoğun zamanda dünya ekonomisinde otuz yıllık
uluslararası rekabet, hükümetleri büyüme ile aynı zamana denk geldi. Bu,
"içeriden" yatırımları çekme ve çokuluslu neoliberalizmin destekçilerini, büyüme
şirketlerin başka yerlere yerleşmesini modelinin, ABD'nin 1971'de Bretton
önleme umuduyla ekonomilerini Woods sabit döviz kuru sisteminden
kuralsızlaştırmaya ve vergi seviyelerini çekilmesinden bu yana düşüşte olan eski
düşürmeye teşvik etti. Artan küresel Keynesçi ortodoksiye karşı üstünlüğünü
rekabet bağlamında, ekonomi politikasının açıkça gösterdiğini iddia etmeye teşvik
temel hedefi olarak tam istihdamın etti. neoliberal büyüme modelinin temel
korunmasının yerini enflasyonun kontrol unsurları finansal piyasalar ve
altına alması gerçeğiyle, kamu harcamaları 'finansallaşma' sürecidir. Bu, Wall
ve özellikle refah bütçeleri üzerinde güçlü Street'in, Londra Şehri'nin, Frankfurt'un,
bir aşağı yönlü baskı uygulandı. Bu tür Singapur'un ve başka yerlerin artan
baskılar, ABD ekonomisinin yeniden önemini açıklayan, ekonominin finans
canlanan büyüme ve üretkenlik oranları ve sektörünün muazzam bir şekilde
diğer ulusal kapitalizm modellerinin, genişlemesiyle mümkün oldu. Bu süreçte
kapitalizm, artan yatırım ve daha yüksek geri alma ve maddi bir kişisel çıkar etiğini
tüketimde çıkış arayan büyük ölçüde ('açgözlülük iyidir') teşvik etmede,
genişleyen para akışlarından yararlanarak genişleyen eşitsizlik ve sosyal ilişkilerle
"turbo-kapitalizme" dönüştü. Bu süreç, olan ilişkisinden dolayı bir ekonomik
kamu ve genellikle özel borçta önemli bir doktrin olarak popüler meşruiyeti
büyümeyi içermesine rağmen, borcun sürdürmek için mücadele ettiğini ileri
körüklediği temel büyüme nedeniyle sürmüşlerdir. Yıkmak. Bu, 1990'larda Yeni
bunun sürdürülebilir olduğu Zelanda, Kanada ve Birleşik Krallık gibi
düşünülüyordu. Neoliberal büyüme ülkelerdeki 'neoliberal devrim'in bir reddi
modelinin diğer kilit özellikleri arasında, olmasa da değiştirilmesine ve hatta
1995'ten sonra DTÖ'nün kurulmasıyla 2009'da Başkan Obama döneminde
cesaretlendirilen açık pazarlara ve ticaretin ABD'de neoliberal önceliklerin yeniden
serbestleştirilmesine güçlü bir inanç ve değerlendirilmesine yol açtı. 17. Rusya
birçok gelişmiş ekonomide imalattan örneğinde, işsizlik ve enflasyonun artması
hizmetlere geçiş yer aldı; bunlardan ve 1990'larda neoliberal ilkelerin 'şok
birincisi giderek gelişmekte olan ülkelere terapisi' uygulamasının serbest bıraktığı
'ihraç ediliyor'. işgücü ve diğer maliyetlerin derin güvensizlikler, piyasa reformuna
daha ucuz olduğu dünya. karşı bir tepki yarattı ve milliyetçi ve
otoriter hareketlere desteğin
Finansallaşma: İşletmelerin, kamu
güçlenmesine yol açtı. Daha derin bir
kurumlarının ve bireysel vatandaşların
düzeyde, Robert Cox (1987), "hiper-liberal
borç para almalarına ve böylece
küreselleştirici kapitalizm" olarak
harcamalarını artırmalarına izin verecek
adlandırdığı şeyin kökünün büyük
şekilde finansmanının yeniden
çelişkilere ve mücadelelere dayandığını,
yapılandırılması.
yani onun egemenliğine meydan
KAVRAM okunmaya ve nihayetinde devrilmeye
mahkûm olduğunu savundu. Bu çelişkiler
Washington Mutabakatı
arasında, 'devletin uluslararasılaşması'
Washington konsensüsü terimi, John (devletin kamuoyundan ziyade küresel
Williamson tarafından Washington ekonominin diktelerine yanıt verme
merkezli uluslararası kuruluşların, IMF'nin, eğilimi), çevreyi tehditlerden korumak için
Dünya Bankası'nın ve ABD Hazine artan baskı tarafından üretilen
Bakanlığı'nın gelişmekte olan dünyadaki 'demokratik açık' yer almaktadır. amansız
ekonomilerin yeniden inşası için tercih ekonomik büyümenin yol açtığı yıkımlar ve
ettiği politikaları tanımlamak için icat devlet otoritesinin şirketlerin mali ve
edildi. Büyüme olarak 'ortodoks' kalkınma ekonomik çıkarlarına teslim olması.
modeline dayanan ve neoliberalizm Neoliberalizmin daha da karanlık bir
fikirlerinden yararlanan Washington yorumu Naomi Klein (2008) tarafından
uzlaşmasının özü, 'istikrarlılaştır, özelleştir geliştirilmiştir. 'Afet kapitalizminin'
ve liberalleştir' olarak özetlenebilir. yükselişini vurgularken, neoliberalizmin
ilerlemesinin ne ölçüde 'şoklar',
Neoliberal küreselleşmenin yine de
olağanüstü haller ve şu ya da bu türden
eleştirmenleri var. Örneğin,
krizlerle ilişkilendirildiğine dikkat çekti ve
neoliberalizmin sosyal yardım sağlamayı
böylece ABD'nin dış politika
maceracılığının, 1973'te Şili'de Salvador küresel kapitalizmin kaçınılmaz özellikleri
Allende'nin devrilmesinde CIA'nın midir? Yoksa istikrarsızlık sadece
rolünden 'teröre karşı savaşa' (bkz. s. 416) kapitalizmin dikkate değer dinamizminin
neoliberalizmin yayılmasıyla bağlantılı bir belirtisi midir, küresel refahı sağlama
olmuştur. Birçokları için, neoliberal kapasitesine sahip bir dinamizmdir.
küreselleşmenin altında yatan zayıflıklar
EVET:
en etkili şekilde 2007-09 küresel mali krizi
tarafından açığa çıktı. Aşırı üretim krizleri: Kapitalizmin en erken
ve en lanetli eleştirisi Karl Marx tarafından
2007-09 Krizi ve Mirası
geliştirildi. Marx, kapitalizmin döngüsel
2007-09 küresel mali krizindeki en ikonik aşırı üretim krizlerine eğilimine dikkat
an, 15 Eylül 2008'de 158 yaşındaki ABD çekti. İşletmelerin büyüme zamanlarında
yatırım bankası Lehman Brothers'ın iflas çıktıyı aşırı genişletme (aşırı üretim),
başvurusunda bulunmasıyla geldi. Bu, ABD durgunluk zamanlarında ise fazla sözleşme
finans piyasalarındaki çalkantıların yapma (yetersiz üretim) eğilimi nedeniyle
ortasında gerçekleşti. Diğer şeylerin yanı patlamalar ve çöküşler kaçınılmazdı. Marx
sıra, hükümet destekli iki ipotek şirketi için bu krizler giderek derinleşecek ve
Fannie Mae ve Freddie Mac, Federal sonunda sistemik çöküşe yol açacaktı. Bu
yetkililer tarafından kurtarılmak zorunda analiz, yerel ve küresel kapitalizm için eşit
kaldı; sigorta devi AIG sadece 58 milyar derecede geçerlidir.
dolarlık bir devlet kurtarma paketiyle
Yaratıcı yıkım: Joseph Schumpeter'e
kurtarıldı; ve dördüncü en büyük ABD
(1942) göre, kapitalizmin doğasında var
bankası olan Wachovia, 42 milyar dolarlık
olan istikrarsızlık, yerleşik işletmeleri yok
batık borcu emerek Citigroup tarafından
eden ve yenilerini ortaya çıkaran yenilik
satın alındı. Bankacılık krizleri başka
patlamalarından kaynaklanmaktadır.
yerlerde patlak verdi ve hisse senedi
'Yaratıcı yıkım' kavramı, hem ekonomileri
piyasaları dünya çapında serbest düşüşe
şekillendiren, büyüme yaratan ve başarı
geçti, hisse değerlerini büyük ölçüde
veya başarısızlık yoluyla iş çevrimlerini
düşürdü ve küresel bir durgunluğun
harekete geçirenin girişimciler olduğu
başlangıcını işaret etti. Bununla birlikte,
fikrini hem de inovasyonun zenginliğin ana
kısaca, küresel kapitalizm uçurumun
itici gücü olduğu fikrini yakalar.
eşiğinde sallanıyor gibi göründü ve
Schumpeter, dönemsel çöküşlerin insani
sistemik bir başarısızlığa düşmekle tehdit
ve toplumsal maliyetlerinin ve
etti.
dinamizmin, yaratıcılığın ve bireyciliğin
TARTIŞMA. . . elitizm ve devlet müdahalesinin büyümesi
yoluyla boğulmasının eninde sonunda
KÜRESEL KAPİTALİZM DOĞASI OLARAK
kapitalizmin uzun vadeli beklentileri
İSTİKRARSIZ VE KRİZE YAKIŞIR MI?
konusunda karamsardı. kapitalizmin
İdeolojik tartışma bir zamanlar kapitalizm ölümü.
ve sosyalizm arasındaki savaşa
Kumarhane kapitalizmi: Modern küresel
odaklanırken, şimdi küresel kapitalist
kapitalizmin krize karşı artan duyarlılığı,
sistemin yararları ve sakıncaları üzerine
devletleri savunmasız ve küresel
odaklanıyor. Risk, belirsizlik ve krize eğilim
piyasaların kaprislerine maruz bırakan
küreselleşmiş bir finansal sistemin ortaya
çıkmasıyla açıklanabilir. Susan Strange'in
(1996) "kumarhane kapitalizmi" olarak
adlandırdığı şeyde, dünya çapında büyük
miktarlarda "çılgın para" dalgalanması,
panik ilk sorunun kapsamının çok ötesine
yayıldığında ortaya çıkan finansal bulaşma
olgusunu yaratmaktadır. Bu tür
istikrarsızlıklar, çoğu modern finansal
büyümenin, “hedge fonları” ve “türevler”
gibi tamamen para ticareti yapan para
birimi ve menkul kıymet borsaları şeklinde
gerçekleştiği gerçeğiyle vurgulanmaktadır.
Böylece küreselleşmiş finansal akışlar,
"gerçek" ekonomilerin performansıyla çok
az ilgisi olabilecek yükselişler ve çöküşler
yaratır.

You might also like