Professional Documents
Culture Documents
Temel Kavramlar
Hafta 2
Siyaset: Etimolojik Bir Giriş
Devlete ait iktidar, otorite kurmak için fiziksel güç/zor kullanımını içerir. (belirli
bir şekilde davranmaya veya karar vermeye zorlayıcı olması açısından)
Otorite sadece devlete dayanmaz (mafya liderleri, dini liderler, aile büyükleri,
hocalar, sevilen kişiler vs.) otoriteye ve yaptırım gücüne sahip olabilir. Her
iktidar meşru olmayabilir. (meşruiyet, göreceli bir kavramdır.)
İktidar Kavramı
Power: potestas (power over – bir şey üstündeki güç) – potentia (capacity -
kapasite)
Meşruiyet, egemen olan güç ile ilintilidir. Egemen halk ise, meşruiyet seçime
(halkın iradesine) dayanır. Eğer egemen Tanrı ise, meşruiyet Tanrı
buyruğuna dayanır.
2 örnek:
Sezgiciler: Bir egemenlik alanı için o alanda güç kullanma tekeli olan kurum.
Keyfi kararlar ya da anarşi değil, siyasi sistemin herkes için belirlediği kurallara
hem yönetenin hem de yönetilenin uymak durumunda olması.
4) Modern Demokrasi - Kavramlar
İdeoloji:
Modern ideolojiler:
Liberalizm: Serbest Piyasa. Devlet ile piyasa ayrılmalı. “Gizli el,” ülkeleri
müreffeh kılar. Herkesin kendi çıkarı peşinde koşması toplumun da bireylerin
de çıkarınadır.
Sol-sağ: Köken: Tiers etat (üçüncü sınıf) Jakobenler (halk sınıfının temsilcileri). Diğer
iki sınıf: Aristokratlar ve Ruhban. Genel Mecliste (Konvansiyon) merkezdeki grubun
soluna oturuyor. Jirodinler (ancien regime destekçileri) sağ tarafa oturuyorlar.
Buna paralel olarak solun genelde toplumsal değişim ve dönüşümü, Sağ ise düzen ve
korumayı temsil ettiği kabul edilir.
4) Modern Demokrasi - Kavramlar
Sol ve sağ, her ülkede ve toplumda farklı anlaşılan bir kavram ikilisi.
Ör: Amerika: Sol: Liberal; Sağ: Cumhuriyetçi
Kavramların hepsi çok anlamlı ve çok geniş. Hepsinin kendine özgü ayrıntıları, kendi
içinde ayrımları var. O yüzden “sol” ya da “sağ” deyince, ya da “ideoloji” deyince tek
bir şey anlamak mümkün değil.
SİYASET FELSEFESİ
Hafta 3
Giriş
Bazı Kavramlar:
Polites: Vatandaş
Medeni Medine
Sofistlerin Etkisi:
Sokrates Etkisi:
Ona göre:
Ölüm kararını veren mahkeme episteme ile değil, doksa ile hareket ediyor.
Platon’un Siyaset Felsefesi
Dolayısıyla;
İyi toplum olmadan iyi yaşam olmaz. İyi toplum ve iyi bireyler yetiştiren bir
toplum için kararlar evrensel hakikatlere göre verilmeli. Keyfi olana/çoğunluğa
göre değil. (Çünkü çoğunluğun keyfi karar verme tehlikesi var).
Platon’un Siyaset Felsefesi
Sorular:
Temel Anlayış:
Bilgi – Politik (Siyasi) – Etik (hepsi birbiriyle ilgili, birbirinden ayrı şeyler değil)
Ruhun Bölümleri
«İşbölümü Prensibi»
Birey – Toplum
Bunlar hep birbirine paralel. Biri olmadan diğeri mümkün değil. İkisi de
organizma. Toplum, bu anlayışta bireylerden oluşan bir organizma (ayrı bir birey)
gibi düşünülebilir.
Platon’un Siyaset Felsefesi
Ana Fikir:
İyi ideası + Arkitektonik bilgisi (Politika sanatı. Politik görev nedir, nasıl
yapılmalıdır vs. bilgisi)
Nomoi (Yasalar)
Özetle;
Platon’un Ütopyasında:
Potansiyel Eleştiri: Gelişime – eleştiriye izin vermeyen bir sistem (Bu sistemde
bunlara gerek yok, çünkü zaten ideal durum olarak sunulmuş)
SİYASET FELSEFESİ
Hafta 4
Aristoteles’in Siyaset Felsefesi
Dolayısıyla; soru: İYİ NEDİR – (Birey için nedir? Toplum için nedir? – Bu ikisi
birbirine doğrudan bağlı)
Aristoteles’in Siyaset Felsefesi
İyi’nin bilgisi 1) Teorik değil (eğitim, karakter vs ile ilgili.). 2) Pratiğin olanağı.
İyi’nin ortaya çıkması için: RETORİK (ikna) önemli. Çünkü otorite ve rıza için
gerekli.
İnsan: Zoon ekhon logon olduğu için «zoon politikon»: İnsan, düşünebilen,
akıl sahibi, rasyonel hayvan olduğu için politik.
Başka bir deyişle: Hem hayvan (çıkar çatışması – kavga) hem de rasyonel logos
sahibi; bir araya gelip ortak bir yön – iyi belirleyebiliyor; yani tartışıp sistematik
karar verebiliyor). Bu iki özelliğin bir arada olması insanı «zoon politikon»
yapıyor.
Aristoteles’in Siyaset Felsefesi
Retorik’in erdemi: Yerinde (mutluluk, iyi için; toplumda: ortak iyi için)
kullanılması.
Başka bir deyişle iyi bir yurttaş ve yönetici retorik sanatının bilgisini ve siyasi
erdemleri haiz olmalıdır.
Polis’in neliği
Adalet (dikaiosyne)
Yasalar (nomoi)
Aristoteles’in Siyaset Felsefesi
Polis, Aristoteles’e göre bütün toplulukların kendisine yöneldiği bir erek (telos) ve
biçimdir (eidos).
Aristoteles’in Siyaset Felsefesi
Polis, en iyi politeia’yı (yönetim biçimi, anayasa) bir olanak (potentia) olarak
taşır.
POLİS’in Erdemleri:
Bağımsızlık
Özerklik (otonomluk)
Kendine Yeter Olma
Aristoteles’in Siyaset Felsefesi
Aristoteles, bir tözü madde ve formun bir aradalığı olarak görür (hyle, eidos).
2) Praksis (eylem)
Bu özellikleriyle POLİS, doğaya bağımlılıktan üstün bir özgürlük alanı olarak var.
Aristoteles’in Siyaset Felsefesi
Yurttaşın 2 Etkinliği:
Otorite Çeşitleri:
Nikomakhos’a Etik:
3 tür yaşam:
A) Haz Yaşamı
B) Siyaset Yaşamı
C) Theoria Yaşamı: En üst, kendisi için istenen yaşam. Siyaset, bunun için
boş zaman ve barış yaratması bakımından değerli.
Tamamlanmış insan: Etik, Siyasi, Teorik varlık. Bunu Polis mümkün kılıyor.
SİYASET FELSEFESİ
Hafta 5
Niccolo Machiavelli’nin Siyaset Felsefesi
Machiavelli, İlkçağ geleneğine bir karşı çıkışı temsil eder. Yeni Çağ ve
Rönesans Biliminin ve bilimsel düşüncesinin filizlendiği zamanlara ait bir
düşünürdür. Yeni bir siyasi perspektif ortaya koyar.
Ortaya koyduğu siyasi perspektifi daha iyi anlamak ve tarihteki yerini tespit
etmek için şu 3 soruya cevap aramak yerinde olacaktır:
Fortuna (talih)
Özgürlük
Yasa
Niccolo Machiavelli’nin Siyaset Felsefesi
«İktidarda kalmak isteyen bir Prens, yeri geldiğinde iyi olmamayı öğrenmelidir.»
Niccolo Machiavelli’nin Siyaset Felsefesi
Ütopya: Hayali bir yer. Gerçeklikle bir ilgisi yok. Aşkın. İnsanlığın doğasından
uzak bir tasarım.
Önkabuller:
İktidarı sürdürmek (bu, bir yöneten için ana perspektif) için gereken:
Prens adlı eser, iki önemli siyaset düşüncesi eserinden ilki. Medici ailesine
yaranmak için yazıyor. (s. 137).
Amaç: İktidara gelmiş yeni bir yönetimin hangi koşullarda iktidardaki gücünü
koruyabileceğini göstermek.
Ordu:
a) Paralı asker X
b) Prensin kendi kurduğu ordu 🗸
a) Virtus (erdem)
b) Fortuna (talih)
Bir prensin,
Erdem ≠ Mutluluk
Belirli bir ölçüye kadar iyilik gerekir. Düşman kazanmak da zararlı olabilir. Ama
şartlar gerektiğinde kötü olunmalıdır. (s. 142-143)
Prens, sevilenden ziyade korkulan olmalıdır. (Korku daha sağlam bir kaynaktır).
Niccolo Machiavelli’nin Siyaset Felsefesi
a) Askeri Önlemler: İyi bir ordu. Cumhuriyetin kendi ordusu. «Dosta güven,
düşmana korku».
b) Siyasi Önlemler:
-Uyumsuzluk Fikri (Katmanlar arasında uyumsuzluk ve tartışma kabul
edilmelidir. Bu, dinamizm yaratır, güçlendirir ve iyi yasaların ortaya çıkmasını
sağlar.
-Ortak İyi İdeası: Her toplum bu ideaya göre örgütlenmelidir.
c) Hukuki Önlemler: -Yasalar: Bireyleri ortak iyi’ye zorlar. (insan doğası: kötü)
Hafta 6
Toplum Sözleşmesi Düşüncesi: Thomas Hobbes
Siyaset felsefesinde doğa durumu gerçek bir durum olarak tasarlanmaz. Bir
«düşünce deneyi»dir.
İnsan Doğası:
İnsan, doğası gereği bencildir. (İnsan doğasına yönelik bir metafizik görüş)
Doğal Eşitlik: İnsanların fiziksel güç veya zeka açısından farkları yoktur, ya da
ittifaklarla dengelenebilir.
Doğal haklar her şeyi (yemek, içmek, şiddet, vs.) kapsar, ama bazıları
devredilemez: ör. Yaşama hakkı.
Toplum Sözleşmesi Düşüncesi: Thomas Hobbes
Sürekli bir savaş, herkes süreğen bir tehdit altında. Bu durumda, doğa durumu
bir savaş ve korku durumu. Üstelik kazananın olmadığı bir savaş durumu.
Toplum Sözleşmesi Düşüncesi: Thomas Hobbes
Devletin Temellendirilmesi:
Başka bir deyişle akıl, insanları bir nevi sözleşmeye iter. Aksi takdirde korku
ve savaş sürüp gidecektir.
Devletin Temellendirilmesi:
1) bizim için iyi olduğunu düşündüğümüze yönelir, bizim için kötü olduğunu
düşündüğümüzden kaçınırız (yaklaşma ve kaçınma)
2) kendimizi korumayı arzularız
3) birbirimize eşitiz (i. Beden gücü ve kırılganlığı, ii. Mental kuvvet, zekâ, iii.
Haklar açısından)
AMA: Kaynaklar sınırsız değil, kısıtlı. Herkesin her hakkına / isteğine yetecek
kaynak yok. O yüzden doğada hepimiz rakibiz, düşmanız.
Toplum Sözleşmesi Düşüncesi: Thomas Hobbes
1) Hayatta kalmak, kendini korumak için ne gerekiyorsa onu yap. Ama doğa
durumu bir savaş durumu (bellum omnium contra omnes). Bu durumda,
sonsuza dek süren ve kimsenin kazanmayacağı bir savaş durumu oluşur. O
zaman, yapman gereken şudur: DÜZENİ / BARIŞI / GÜVENLİĞİ SAĞLA!
Eğer bir grup olursa: Grup içinde görüş ayrılıkları ortaya çıkabilir. Bu da
düzensizlik ve doğa durumuna dönüş yaratır. Tek kişiyi egemen yapmak, bir
grubu yapmaktan daha elverişlidir.
• Kral, düzenin devamı ve millet adına yasalara uymayanı yok etme hakkına
sahiptir. Hakkın kaynağı güçtür. Güç, halktan geldiği için kralın gücü aslında
halk iradesinin bir yansımasıdır.
Hafta 7
Toplum Sözleşmesi Düşüncesi
Siyaset felsefesinde doğa durumu gerçek bir durum olarak tasarlanmaz. Bir
«düşünce deneyi»dir.
• Locke doğa durumunu bir özgürlük ve eşitlik durumu olarak tasarlar. Doğa
durumu doğal hukukun, doğa yasalarının egemen olduğu durumdur.
• Doğal hukuk açısından herkes eşit ve özgürdür: Tanrı herkesi eşit ve özgür
yaratmıştır. Bu eşitlik anlayışı, Hobbes’un düşüncesinden farklı olarak,
siyasi/politik bir eşitlik anlayışıdır.
• Doğal hukuka göre hiç kimse başka bir kimsenin canına, malına ve
özgürlüğüne zarar veremez.
Toplum Sözleşmesi Düşüncesi: Locke
• Doğa durumunda doğal hukuka aykırı davranarak doğa yasasına karşı gelen
birini diğer insanların cezalandırma hakkı yine doğal hukuktan gelen bir
haktır. Doğa durumunda her insan suç işleyenleri, yani doğal hukuka karşı
gelenleri cezalandırma hakkını elinde tutar. Devlet durumunda olduğu gibi
doğa durumunda da işlenen suç cezalandırılabilir.
• Devlet durumunda suçu cezalandırmak için nasıl pozitif hukuk varsa doğa
durumunda da doğal hukuk vardır.
• Başka bir deyişle, yasa koyucular yurttaşlar için yasa koyuyorlarsa bu yasalar
aynı zamanda hem doğa yasalarına uygun olmalı hem de bu yasaları
yapanların kendilerini de bağlamalıdır.
Soru: Peki o zaman Tanrı’nın yasaları olan doğa yasalarını uygulama hakkımızı
neden bir otoriteye devretmeliyiz?
3) Bunu ancak tarafsız (yasaya göre hareket eden) ve fiziksel güce sahip
(silahlı) bir otorite yapabilir.
• Ortak / standart doğa yasası yorumunu devlet insanlara icbar edebilir / onları
kurallara uymaya zorlayabilir.
• Ancak, devlet (güçler / erkler ayrılığına) dayanmalı. Her güç, bir diğerinin
denetleyicisi, dengeleyicisi olmalı. Aksi takdirde keyfi durumlar ortaya
çıkabilir. Bu da Tanrı’ya dayanan eşitlik ilkesine (kimse bir diğerinin keyfi
kararlarına terk edilemez) aykırı bir durum olur.
• Locke’a göre sivil toplum devlet oluştuktan sonra da bir denetleme aracı
olarak mevcudiyetini korur.
Hafta 8
Toplum Sözleşmesi Düşüncesi: Jean Jacques Rousseau
• İnsan doğal halinde, akıl temelinde eylemde bulunan bir varlık olmayıp daha
ziyade içgüdüleri ve duyguları ile hareket eden bir varlıktır. Zaman içerisinde
insanın akli melekeleri gelişmiştir ama bu gelişme insanın masumiyetini
kaybetmesi, doğallığını yitirmesi ve yozlaşması pahasına olmuştur.
• Ona göre bu düşünürler «vahşet halindeki insandan söz açmışlar fakat uygar
insanı anlatmışlardır.»
• Doğa halindeki “vahşi” insanlar, sürekli geleceği düşünerek daha fazla güç
elde etmeye çalışan, bu nedenle birbirinin kurdu olan bencil varlıklar değildir.
İstekleri sınırlı olan ve merhamet duygusuna sahip olan bu insanlar arasında
savaş da yoktur.
Toplum Sözleşmesi Düşüncesi: Jean Jacques Rousseau
1) Doğayla ilişkisi bakımından insanın özgürce seçim yapma, karar alma erkine
sahip olması.
2) Gelişme yetisi.
Bir toprak parçasının etrafını çitle çevirip “ bu bana aittir.” diyebilen, buna
inanacak kadar saf insanlar bulabilen ilk insan uygar toplumun gerçek kurucusu
oldu. ( …) [Ö]yle görünüyor ki, bu toprağın etrafını çevirme olayının olduğu
zaman işler o güne kadar oldukları gibi sürüp gidemeyecekleri noktaya artık
gelmişlerdi. Çünkü ancak birbiri ardından meydana gelebilen daha önceki birçok
fikre dayanan bu mülkiyet fikri insan aklında birden bire teşekkül etmedi. Tabiat
halinin bu en son sınırına varmadan önce hayli ilerlemeler kaydetmek, birçok
hünerler ve bilgiler elde etmek, bunları bir çağdan ötekine aktarmak, çoğaltmak
gerekmişti (Rousseau, İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı, ss.131-32).
Toplum Sözleşmesi Düşüncesi: Jean Jacques Rousseau
• Özel mülkiyet kurumu ile birlikte doğal kaynakların bazı insanların elinde
eşitsiz bir şekilde birikmesi bir insanı karnını doyurabilmek için başka bir
insana muhtaç hale getirmiş; doğmakta olan toplumda kesin çizgilerle ayrılan
iki sınıfı ortaya çıkarmıştır. Yoksullar ve zenginler şeklinde oluşan bu ayrım ve
aralarındaki uçurum ise bir savaşın çıkışını kaçınılmaz kılar (Bican, s. 10).
• Daha geniş bir ifadeyle, mülkiyetin ortaya çıkması ile yönetim biçimlerindeki
farklılıklara göre zengin-yoksul eşitsizliği, güçlü-güçsüz eşitsizliği ve son
olarak da köle-efendi eşitsizliği doğmuştur.
Toplum Sözleşmesi Düşüncesi: Jean Jacques Rousseau
• Artık doğal duruma dönüş mümkün değildir. İnsanın umabileceği şey medeni
durumdaki özgürlüğü yakalayabilmektir.
• Burada özgürlük dolaylı bir biçimde geri geliyor: Ortak iradeye katılarak.
Toplum Sözleşmesi Düşüncesi: Jean Jacques Rousseau
Toplum sözleşmesi şöyle ifade edilebilir: İçimizden her biri, varlığını, bütün
kuvvetini, müştereken genel iradenin emrine verir ve biz, her ortağı bütünün
bölünmez birer parçası olarak kabul ederiz. (Rousseau, Toplum Sözleşmesi).
Toplum Sözleşmesi Düşüncesi: Jean Jacques Rousseau
• Genel irade, özel iradelerin TOPLAMI DEĞİL, ORTAK YANI (Ortak paydada
birleşmesi). Uzlaşma. (Kaynağı: İnsan aklı).
Hafta 9-10
Karl Marx’ın Siyaset Düşüncesi
1) Kapitalizmde işçi sınıfının iş koşulları çok ağır olduğu için, işçiler neşeli bir
şekilde üretmek yerine bir zulüm deneyimlerler. İş tatmini yoktur. İşin amacı
tatmin değil, yalnızca yaşamını sürdürebilmektir.
2) İşçiler bir insandan ziyade bir makinanın parçası, bir dişlinin çarkı oluverir.
Çoğu zaman ne ürettiklerini bile bilmezler. EMEKLERİ BİR META OLUR
(alınıp satılabilir, şeyleşmiştir). İşçiler kendi ihtiyaçları için değil, kapitalistlerin
metalarını üretmek için çalışırlar. Dolayısıyla kendilerine ve ürettikleri
ürünlere yabancılaşırlar.
Ekonomik Teori: Yabancılaşma ve Artı Değer
ARTI DEĞER:
• Ancak, işçiler aldıkları ücretten daha fazla değer üretir. Bu artı değerdir.
Kapitalistlerin (üretim araçlarını elinde tutanların) elindedir.
Ör: Bir işçi 5 saatte kendi ihtiyaçlarını karşılayacak kadar değer üretir. Ama 12
saat çalışır. 7 saati kapitalistin artı değeridir.
Ekonomik Teori: Yabancılaşma ve Artı Değer
• Kâr etmeye karşı değil. Ama bunun kapitalistlerin tekelinde olan bir şey
olması sömürüye yol açıyor. Sermaye herkes tarafından üretilen bir şey. Bu
yüzden mülkiyeti herkesin olmalı. Bir sınıfa ait olmamalı.
Ekonomik Teori: Yabancılaşma ve Artı Değer
• Kâr etmeye karşı değil. Ama bunun kapitalistlerin tekelinde olan bir şey
olması sömürüye yol açıyor. Sermaye herkes tarafından üretilen bir şey. Bu
yüzden mülkiyeti herkesin olmalı. Bir sınıfa ait olmamalı.
• Hegel: Tarih, tinin tamamlanmasına yönelik bir değişim, ilerleme. Bir idea
olarak tez, diğer bir idea olan Antitez ile sınanır. Bu ikisinin çatışmasından
sentez oluşur. Tarih bu şekilde ilerler. Tin kendi bilincine ulaşınca tarih biter.
• Marx: Evet, tarih çatışmalarla ilerler. Ama Tin değil, madde üzerinden.
Diyalektik, dünyevi çıkarlar üzerinden gerçekleşen çatışmalar üzerinden olur.
(Sınıf Çatışması).
• Bir dönemin bitip yenisinin başlamasını ağlayan şey hep birbirine karşı
toplumsal sınıflar olmuştır. (Sınıf Savaşı)
Tarihsel Teori: Diyalektik Materyalizm
1) İlkel komünizm
2) Kölelik (imparatorluk)
3) Feodalizm
4) Kapitalizm
• Eski yönetici eliti devirmekle yetinmeyip yeni bir üretim modeli (ilişkileri)
getirecektir.
Siyasi Teori: Devlet, İdeoloji, Sınıf Çatışması, Proleterya
Devrimi
• Bilinçlenme ile gelen politize olma durumu. Bu, öncü proleterya ile
gerçekleşecek (halkı bilinçlendirecek)
Siyasi Teori: Devlet, İdeoloji, Sınıf Çatışması, Proleterya
Devrimi
Enternasyonalizm:
Hafta 11
Adalet Tartışması: Rawls
• John Rawls, siyaset felsefesi alanında bir alternatifi temsil eden teorisi ile hem
faydacı kuramların birey ve toplum karşıtlığı arasında çözümsüz kalan
yaklaşımlarına hem de siyaset ve ahlak arasındaki ilişkiyi göstermeye çalışan
sezgici kuramlara farklı bir bakış açısı getirmeyi amaçlamıştır.
• Bir Adalet Teorisi adlı eserinde adalet ilkelerini sunan Rawls, genel adalet
kavrayışını kaynakların eşit dağıtımı ilkesi üzerine kurar. Ancak bu noktada,
eşitlik temelindeki adalet kavrayışının ölçütü olarak; kaynakların sadece eşit
dağıtımını değil, kaynakların en dezavantajlıya dair eşitsizliği giderecek
şekilde adil dağıtımını temel alır.
• Bu türden bir adaletin gereği olarak doğal durum tezini ortaya atan Rawls, adil
bir toplumun kurulabilmesinin koşulunu eşit, özgür ve rasyonel bireylerin
katıldıkları ve adaletin ilkelerini başka hiçbir kaynağa dayanmaksızın birlikte
belirledikleri varsayımsal bir sözleşme öngörür.
• Rawls doğal durumu şöyle tanımlar: “Eşit ve özgür bireylerin, adil işbirliği
temelinde birleştikleri, bunun koşullarını belirledikleri ve yine bütün bunların
kamusal kabul edilebilirliğini aradıkları bir pozisyondur” (Rawls, 2017, s. 6).
(Cehalet Peçesi)
Rawls: Cehalet Peçesi
• Negatif Tez: «vatandaşların zengin ya da fakir bir aileye doğması, daha talihli
veya daha talihsiz özelliklere sahip olması, kadın veya erkek olması, bir
sosyal ya da etnik gruba mensup olarak doğması gibi şeyler rastlantısaldır, bu
gibi şeylerin adaletle ilgisi yoktur.» Başka bir deyişle, toplumsal bir müessese,
bireyleri bu gibi şeylerle kayırmamalı veya yargılamamalıdır.
(Ekonomik ilkeler)
(a) Fırsat eşitliği ilkesi: Fırsat eşitliği sonrası oluşmuş eşitsizlikler olmalıdır.
(b) Fark ilkesi: En dezavantajlı grubun faydasına olmalıdır.
Rawls: Cehalet Peçesi
• Rawls’a göre böyle bir durumdaki bireyler toplumdaki tüm bireylerin temel
insan hakları bakımından eşit olmasını birinci ilke olarak rasyonel bir
şekilde kabul ederler. Bunun yanı sıra, sözleşmeye katılan bireyler eşitliğin
toplumdaki dezavantajlı bireylerin dezavantajlılık durumları giderilecek
şekilde gerçekleştiğinde sağlanabileceğini de rasyonel olarak kabul
ederler.
Rawls ve Nozick
• Nozick’in temel kabulü, bireyin sahip olduğu haklarının tarihsellikleri içinde ele
alınması gerektiği ve müdahale edilemez olduğudur.
Nozick ve Adalet
• Rawls gibi toplumsal işbirliği için bireylerin hakları üzerinde devletin kısıtlama
ve denetimini meşru kılan dağıtıcı adalet teorilerine karşı olmak, onun
pozisyonunun çıkış noktasıdır.
«Bireylerin hakları vardır. Hiç kimsenin veya hiçbir grubun (haklarını ihlal
etmeden) onlara yapamayacağı şeyler vardır. Bu haklar öylesine güçlü ve
kapsamlıdır ki, devletin veya memurlarının neyi yapabilecekleri, eğer bir şey
varsa, sorusunu gündeme getirmektedir. Bireysel hakların içinde devletin yeri ne
olabilir? ... Devletle ilgili olarak vardığımız temel sonuçlar şu şekildedir: Güç
kullanımını, hırsızlık ve sahtekârlığı önleme, sözleşmelere uyulmasını sağlama
gibi dar fonksiyonlarla sınırlı olan minimal bir devlet mazur görülür; daha
kapsamlı herhangi bir devlet, insanların bazı şeyleri yapmaya zorlanmama
hakkını ihlal edeceği için mazur görülemez.» (Nozick, 2015, s. 21)
• Üçüncü ilke ise, ilk iki ilkenin uygunluğunu denetleyen ve bir ihlal varsa,
örneğin ilk edinim ya da transfer adil yollarla sağlanmadıysa, buradaki ihlalin
düzeltilmesini sağlayan ilkedir.
Nozick: Yetkilenme Kuramı ve Aktarım İlkesi
“Locke’a göre, sahipsiz bir nesne ile ilgili mülkiyet hakları herhangi birinin ona
emeğini katmasıyla ortaya çıkmaktadır
• Nozick’in tarihsellik ilkesi; bir şeyin birey için hak olmasının ve bireyin o şey
üzerinde adil olarak yetki sahibi olmasının koşulunun, o şeyin edinimi, üretimi
ve getirileri konusunda tarihsel gerçekliğe ve zaman içindeki eylem ve
durumlara bakılarak belirlenmesi gerektiğini ifade eder.
Nozick: Yetkilenme Kuramı ve Aktarım İlkesi
• Tarihsellik ilkesi, birey için hem kendi ilk edinimini hem miras yolu ile edinimini
hem de Nozick’in “kendi kendinin sahibi olma” ilkesi gereği kendi bedeni ile
ürettiği ve doğal yetenekleri yoluyla edinimlerini kapsar.
• Nozick için “tek meşru vergilendirme, serbest değiş tokuş sistemini korumayı
amaçlayan kurumları ayakta tutmayı sağlayacak geliri elde etmeye yönelik
vergilendirmedir” (Kymlicka, 2016, s. 144). Bu kurumlar da sadece güvenlik
ve adalet kurumlarıdır.
Nozick: Yetkilenme Kuramı ve Aktarım İlkesi
• Nozick için hak sahibi olmak ahlaki bir konu değil, tarihsel bir konudur (Varian,
1975, s. 224). Bu yüzden, düşünür hak sahibi ve yetki sahibi olma durumunu
ahlaki sezgi ya da toplumsal fayda temelinde değil, sahip olunan şeyin ve ona
sahip olma hakkının tarihselliği temelinde değerlendirir ve bu temelde
toplumsal yapının devamlılığına dair bu türden bir denge arayışı içinde
değildir.
Nozick: Yetkilenme Kuramı ve Aktarım İlkesi
• Nozick bu durumu, kurumsal bir anlaşma ile insanların maç bileti ücretinin 25
sentinin Chamberlain için ayrı bir kutuya atmaları şeklinde tanımlar.
• Nozick insanların yapmayı sevdikleri ve gönüllü olarak tercih ettikleri pek çok
durum gibi, böyle bir durumda bu basketbol oyuncusunun herkesin ortalama
kazancının üstünde bir gelir elde etmesi neden adil olmasın? diye sorar.
• Dolayısıyla, ondan zorla alınıp bir başkasına aktarılacak olan kaynak, bir tür
hırsızlık olacaktır. Nozick buna «yasal hırsızlık» adını verir.
SİYASET FELSEFESİ
Hafta 12
Foucault: İktidar ve Özne
• Daha önce iktidar (ve özne-iktidar ilişkisi) hukuki-söylemsel bir biçimde eşle
alınmış. Foucault iktidarın bu şekilde ele alınmasının iktidarı anlamaya
kesinlikle yetmeyeceğini düşünüyor; hatta iktidarın işleyişinin bu şekilde yanlış
anlamalara yol açtığını iddia ediyor.
Foucault: İktidar ve Özne
HUKUKİ-SÖYLEMSEL İKTİDAR:
Foucault’cu İktidar:
• Kralın hukuku
• Kanun dışı yapılan eyleme ceza – Hukuku ihlal eden: Potansiyel Kral-Katili
• Cinselik çok önemli: Cinsel hayatın ile gelecek nesiller sağlıklı, üretken, uysal
ve iktidarın devamını sağlayıcı kılınabiliyor.
• Özne bu bilime aykırı bir durum olduğunda kendinde “bir problem” olduğunu
düşünüyor. VEYA Islah mekanizmaları çalıştırılıyor. (Cinsel Disipliner iktidar)
•
• Biyo-İktidar: Nüfus politikaları, sağlık politikaları vs.
Foucault: İktidar ve Özne