Professional Documents
Culture Documents
Siyaset
HAFTA-1
Siyaset Nedir?
Siyasetin tek odağı insandır…
Aristoteles’e göre asıl anlamda varolan ideal olan değil, tek tek varolanlardır.
Dolayısıyla Aristoteles’in siyaset felsefesi de onun temel felsefi düşüncelerine
dayanır. Aristoteles siyaset felsefesini Politika adlı yapıtında sunar. Platon gibi
ideal biçimlerin asıl anlamda varolanlar olduğunu düşünmediğinden ideal bir
devlet resmi çizmez. Bunun yerine tek tek varolanlara öncelik veren temel
düşüncesinden hareketle varolan devlet (polis) ve yönetim biçimlerini eleştirir.
Aristoteles’in toplum ve devlet anlayışı da onun insan anlayışına bağlıdır.
Aristoteles’e göre insan her şeyden önce bir “zoon politikon”dur, toplumsal bir
varlıktır. Bu insanın olanaklarını ancak bir toplum ve devlette
gerçekleştirebileceği anlamına gelir. Bu yüzden de insanın kendi olanaklarını
gerçekleştirebilmesi açısından toplumsal düzenin ve devletin varlığı
zorunludur.
.
Devletin varlık nedeni
Devletin varlık nedeni de erdemli yurttaşlar yetiştirmek, insanları erdem bakımından
geliştirmektir. Yönetim biçimlerinin doğru ya da yanlış yönetimler olduğunu gösteren de göz
önünde tuttukları amaçlarıdır. Devleti insanları erdemli kılmak amacına uygun yöneten yönetim
biçimleri doğrudur. Aristoteles “Kendi gözlemlerimiz, bize, her devletin iyi bir amaçla kurulmuş
bir topluluk olduğunu söyler” der (Aristoteles 2004, s. 7). Aristoteles’e göre devlet siyasal bir
birlikteliktir, siyasal bir bütündür. Bütün birliktelikler bir iyiyi amaç edindiği için her siyasal
birliktelik ortak bir iyiyi amaç edinir ve bu ortak iyi de devlettir. Aristoteles’e göre devlet en
yüksek iyidir çünkü devlet herkesin iyi yaşaması ya da ortak mutluluğu için vardır. İnsan doğası
gereği hep bir iyiye yöneldiğinden, siyasal düzen olarak devletin ortaya çıkışı da doğal bir
zorunluluk olmaktadır
Devletin nedeni insanın doğasına, insanın toplumsal bir varlık olmasına
bağlıdır. İnsan doğası gereği toplumsal bir varlık olduğundan, Aristoteles
“Devletin doğası gereği varolan şeyler sınıfına girdiğini” söyler. İnsanın doğası
gereği toplumsal varlık olması, insanın doğası gereği bir birlikteliğe yönelmesi
anlamına gelir. Aristoteles’e göre insanı diğer hayvanlardan ayıran yönü akıl
sahibi olmasıdır. Akıl sahibi olan insan konuşan bir varlıktır. İnsanın bu doğası
onu bir arada yaşamaya yöneltir. İnsan bütün olanaklarını bir arada yaşarken
gerçekleştirebilir. Bu yüzden insanın bir arada yaşaması sonucu toplum
oluşmuş, köyler ve şehir-devletler ortaya çıkmıştır. Aristoteles’e göre iki
kişinin üreme amacıyla bir araya gelmesiyle aile oluşur. Ailelerin bir araya
gelmesiyle köyler oluşur. Köylerin bir araya gelmesiyle de şehir-devletleri
ortaya çıkar.
Devleti incelemek için önce onu oluşturan yurttaşları ele almak gereklidir.
Çünkü “Devlet yurttaşların toplamıdır” (Aristoteles 2004, s. 70). Aristoteles
tarafından devlet yurttaşlar topluluğu olarak tanımlanınca, yurttaşın ne olduğu
sorusu sorulur. Aristoteles’e göre belli bir ülkede yaşamak bir insanı yurttaş
yapmaz. Dava açma ve dava edilebilme hakkı da bir insanı yurttaş yapmaz.
Yurttaşlardan oluşan birkaç kuşaktan gelmek de bir insanı yurttaş yapmaz. O
hâlde yurttaş kime denir? Yurttaş devlet yönetimine, yargıya katılarak siyasal,
yasal ve yönetimle ilgili görevler alan kişidir. Devlet de yurttaşların bir anayasa
içinde birleşmeleri demektir. Dolayısıyla yurttaşın tanımı belirli bir anayasal
yönetim içinde yönetime katılan insan olmaksa, yönetim biçimine bağlı olarak
yurttaşın anlamı da değişecektir. İyi yurttaşın erdemi de yönetmeyi ve
yönetilmeyi bilmesidir. “Aristoteles’in yurttaş kavramı modern yurttaş
kavramından büyük ölçüde farklıdır; çünkü ona göre yönetim temsili değil,
doğrudan yönetimdir” (Ross 2002, s. 287). Başka bir deyişle, yurttaşlar
yöneticilerini seçmede söz sahibi olmak dışında devletin yasalarını yapmaya
bizzat katkıda bulunurlar.
Yunanca Polis Kökünden Gelen Kelimeler:
Polis: Devlet
Politis: Vatandaş
Nicolla Machiavelli(1469-1527)
Büyük övgülere ve yergilere uğramış, Floransalı siyasetçi ve düşünür olan
Machiavelli’ye göre Siyaset, din ve ahlaktan ayrılması gereken bir uğraştır. Bu
şekilde siyaseti din ve ahlaktan ayırarak analiz etmek isteyen Machiavelli’ye
göre siyaset “gerçekliktir”. Bu yüzden modern siyaset biliminin kurucusu
Machiavelli’dir. En önemli eseri Prens (Hükümdar) olan Machiavveli’ye göre
“Amaca varmak için her yol mübahtır”. Makyavelizm olarak da adlandırılan bu
kavrama göre amaca ulaşmak için ahlaki kriterler göz ardı edilebilir.
Franz Oppenheimer (1864-1943)
1907 yılında kaleme aldığı Devlet adlı eseriyle Siyaset’in tanımına radikal bir
bakış açısı geliştirmiştir. Bu eserde Oppenheimer, hayatını sürdürmek için bir
geçim yolu arayan insanın karşısında, başvurmak zorunda olduğu birbirine
taban tabana zıt iki yol vardır. Bunlar: Çalışmak ve soymaktır. Biri kimsenin
kendi emeğine dayanması, öteki ise zorla el koymaktır. Oppenheimer birinci
yola, yani insanın kendi emeğine dayanması ve bu emeğin ürünlerini
başkalarınki ile eşit olarak değiştirmesine “ekonomi”, başkalarının ürününe
karşılıksız olarak el konulmasına da “siyaset adını vermektedir. Dolayısıyla
Oppenheimer’da Siyaset kavramı pejoratif (aşağılayıcı, kötüleyici) bir içeriğe
sahiptir.
İbn-i Sina (980-1037)
Felsefe, astronomi, matematik, fizik, kimya, tıp e müzik gibi alanlarda
Doğu’yu ve Batı’yı uzun süre peşinden sürüklemiş İslam filozofudur. Siyasetle
ilgili görüşlerinde genellikle eski yunan filozoflarından esinlenmiştir.
İbn-i Sina, beşeri otorite tarafından toplumun refahını emniyet altına almak için
konulan kanunları zaruri bulmaktadır. Ayrıca, tıpkı Platon’un yapmış olduğu
gibi toplumu; yöneticiler, esnaf ve koruyucular olmak üzere 3 kısma ayırır.
Yine Platon’a benzer şekilde ilahi sistem (idealar evreni) ve dünyevi sistem
(nesneler evreni) ayrımı yaparak siyaset felsefesini şekillendirir. Dolayısıyla
devleti dünyevi sistemin bir parçası olarak değerlendirip, yönetenlerin de hem
ilahi bilgiye sahip, hem de yönetim işlerine hakim bilgeler tarafından
oluşmasını tavsiye eder.
Farabi (878-950)
Ortaçağda yaşayan islam aleminin en büyük mantıkçı filozoflarındandır. Yunan
felsefesinden, özellikle de Aristoteles’ten etkilendiği için ikinci Aristoteles diye
de bilinir. Platon gibi siyasetin görevinin ideal toplum yaratmak olduğunu
savunan düşünüre göre, filozofların görevinin devlete kılavuzluk etmek
olduğunu dile getirir. Farabi siyaset ile ahlak arasındaki ilişkiye dayanarak
yöneticinin iyi bir ahlaka sahip olması gerektiğini savunduğu için politikacı,
Farabi’ye göre, aynı zamanda ahlak prototipi olmalıdır.
Farabi, Aristo’nun “zoon politikon” deyişini,
“hayvanat-ı medeni” olarak kullanır ve toplum
hayatının temelinde insanın tabii eğilimleri
bulunduğuna dikkat çeker. Siyaset ilmini,
“mükemmelliğe ulaşmak için gerekli beşeri
faaliyetleri ve alışkanlıkları araştıran” bir ilim
olarak tarif eder.
Siyaset - Bilim İlişkisi