You are on page 1of 27

SİYASET BİLİMİ NEDİR?

1. Siyaset Arapça kökenli bir sözcüktür At eğitimi anlamına geliyor. Politika sözcüğü yunan
kökenlidir.yunanca “ polis” kent devletlerine verilen isimdir.

2. Politika ise devlete ait işler anlamına gelir.

3. Siyaset sözcüğü Bülent DAVER in deyimiyle “ ülke, devlet,insan yönetimi “ biçiminde


tanımlamak mümkündür.

4. İktidar kavramı ise ; otoriteyi içerir. Otoritenin görüldüğü her yerde “ yöneten” ve
“yönetilen” ayrımı vardır. İktidar kavramı, karar alma ve onu uygulama gücünü içerir.

5. Siyaset Bilimini,” siyasal otorite ile ilgili kurumların ve bu kurumların oluşmasında ve


işlemesinde rol oynayan davranışların bilimi “ olarak tanımlayabiliriz.

6. Tüm bilimsel çalışmalar 3 aşamadan oluşur . 1-Gözlem 2- sınıflandırma 3- yorum. Gözlenen


olayların sınıflandırılması sonucunda değişmez, her zaman ve heryerde geçerli neden-sonuç
ilişkilerine varılabiliyorsa, bu bir “bilimsel yasa “ demektir. Ama böylesine bur sonuca
varılamıyorsa, yapılan yorumun adı sadece “kuram( teori )” olur.Yapılan sınıflandırma da,
gözlemciye bağlı kalacak, bir gözlemciden ötekine değiştirebilecektir.

7. Siyasal olayların nedenleri çok karmaşık ve karşılıklı etkileşim içinde oldukları gibi, aynı
zamanda sürekli bir değişim içindedirler.

8. Siyasal bilimci, gözlemlediği olaylardan neden-sonuç ilişkisi sezmeye çalışır .Bir


varsayım( hipotez) geliştirir.bu hipotezi doğrulayacak örnekler göstermeye çalışır. Ve böylece
o konuyla ilgili “ kuram “ ortaya çıkmış olur. Bu nedenlerden dolayı toplumsal bilimlerde
kesin bir determinizmden çok değişken determinizmden söz edilebilir. HERAKLEİTOS ‘un “
yanı ırmakta iki kez yıkanılmaz “ sözü , insan ve toplumların sürekli bir değişim içinde
olduğunu vurgular.
(Determinizm evrenin veya olayların ya da bir bilimsel disiplinin alanına giren tüm nesne ve olayların
önceden belirlenmiş olduğu, onla¬rın öyle olmalarını zorunlu kılan birtakım yasa veya güçlerin
etkisiyle meydana geldikleri¬ni ileri süren öğretiye verilen addır.)

9. Siyasal düşünce alanında felsefeden bilime doğru yönelişin ARİSTO (İ.Ö.384-322 ) ile
başladığını söyleyebiliriz. ( “ polika” adlı kitabı )

10. Batılı kaynakların sosyolojinin kurucusu saydığı İbni Haldun. Devlet ve iktidar kavramlarını
incelemiştir.

Nitelendirdiği İbni HALDUN devlet ve iktidar kavramlarını bilimsel bir yaklaşımla incelemiştir.

Marx dan çok daha önceleri toplumları “ üretim biçimleri” nev göre ayıran ibni HALDUN dur.

11. İtalyan MAKYAVEL dinsel ahlak açısından bakmayan var olanı saptamaya çalışmıştır. Laiklik
düşüncenin ilk temellerini Makyevelde bulanlar çoktur . Makyevel in “ prens” adlı kitabı
siyaset bilimin temel kaynakları arasındadır. “Amaca giden her yol meşru olduğu “ görüşüne
Makyevelizm adı verilir.

12. Fransız MONSTESQUİE “ Yasaların Ruhu “ adlı kitabında bir toplumda geçerli kuralların, o
toplumun içinde bulunduğu coğrafi ve toplumsal koşullarla olan bağlantısını araştırdı.
Montesguiu ya göre Nasıl ki fiziki çevrenin yasaları varsa, toplumsal olaylarında kendine özgü
yasaları vardır.( olması gerekeni değil olanı inceler )

13. Sosyolojinin kurucusu sayılan Fransız Agusto COMTE siyaset biliminin de doğmasına katkı
yapmıştır. ( sosyoloji deyimini ilkkez o kullandı ) Agusto Comte göre sosyoloji 2 bölüme
ayrılıyordu.
1- TOPLUMSAL STATİK ; kurulu düzeni 2- TOPLUMSAL DİNAMİK ; düzendeki değişmeyi

14. Karl MARX ın toplum bilimlerine bir başka katkısı, insan doğasının “ değişebilir” olduğunu
vurgulmasıyla ortaya çıkar. Toplumsal bilimlere öznelliğin yerine nesnelliği geçirmiş oldu.

15. Fransız Alexis de TOCGUEVİLLE nin “ Amerika da demokrasi “ kitabı tam anlamıyla bilimsel
sayılabilecek ilk ve önemli çalışmalardandır.

16. MAX WEBER Karl marxın toplumsal ağırlık yerine burokrasi kelimesini kullandı. Siyasal
iktidarın meşruluğunun temellerini açıklanmasında ortaya çıkar. Siyaset kişilerin diğer kişiler
karşısında egemenlik kumasıdır. MAX WEBER ise bürokrasinin, çağdaş siyasal rejimler
içindeki ağırlığını vurguladı. WEBER Sınıf ve statü arasında ayrım yapmıştır. Otorite kavramını
incelerken yaptığı otorite ayrımları hala kullanılmaktadır.Max Weber’in
1- GELENEKSEL OTORİTE, 2-BÜROKRATİK OTORİTE ( hukuksal otorite) 3- KARİZMATİK
OTORİTE

17. SİYASET BİLİMİNDE ÇAĞDAŞ GELİŞMELER Siyaset bilimi Görgül ( ampirik) araştırmalara, alan
araştırmalarına önem vermiştir. Bu eğilime zamanla “ davranışçı akım “ denilecektir.

18. 1- SİYASAL DAVRANIŞÇILIK; Charles Meriam ve Halrold D.Lasswell öncüleri .” karar alma
süreçlerini” de başlıca araştırma konuları arasına aldı.

19. 2- YAPISAL – İŞLEVCİ AKIM; toplumsal yaşamda hiçbirşeyin tek başına bir bütün
oluşturmadığı ve her şeyin bir bütününü parçası olduğu görüşünden kaynaklanır. Toplumdaki
tüm yapı ve kurumlar, belli bir gereksinmeye yanıt evermek amacıyla doğmuşlardır. “ önce
çekiç yapıp sonra o çekice bir işlev bulunmaz . . İşlevci yaklaşım yapan İlk ünlü ismi
MALİNOWSKİ , ilkel toplulukları bizzat gidip görerek inceledi.

20. MERTON nu getirdiği “ bozuk işlev, açık ve gizli işlev” gibi kavramlar açısından önem taşıyor.

21. Antroropolog CLAUDE LEVİ- STRAUSS a göre toplumsal gerçeğin yapısı, doğrudan
gözlenemez.

22. Talcott PERSONS, Her toplumsal sistemin dört işlevsel zorunlulğa karşı vermesi gerektiğini
söylüyor:

1) Hedefin izlenmesi 2) Kuralsal yada gizli istikrar, 3) fiziki ve toplumsal çevreye uyum 4) üyelerin
toplumsal sistemle bütünleşmesi

22. 3- SİYASAL SİSTEM ANALİZİ ; Sistem yaklaşımının siyaset bilimindeki öncülüğünü yapan David
EASTON, siyasal sistemin, fizik, biyolojik,toplumsal ve psikolojik ortamlara çevrili
bulunduğunu vurguluyor.

Her iktidar kararı toplum üstünde bir etki yapar. Girdilerin çıktılara dönüştüğü bir ortamdır. Eksikliği
değişmeyi açıklayamamaktadır. EASTON a göre siyasal sistemin üç öğesi bulunmaktadır. 1) siyasal
topluluk 2) rejim 3) siyasal otorite

İşlevci yaklaşımın en büyük eksikliği “ değişmeyi” açıklamakta karşılaştığı sıkıntılardır. Oysa sistem
analizi, gelişmeyi, değişmeyi, evrimleşmeyi açıklamaya daha çok yatkın görünüyor.
24. Spencer toplum bir organizma demiştir.

25. SİYASET BİLİMİNİN KAPSAMI

UNESCO nun öncülüğünde 1948 yılında yapılan bir çalışma genellikle hareket noktasını oluşturuyor.

1. SİYASET KURAMI

 SİYASET KURAMI ( GENEL)

 SİYASAL DÜŞÜNCELER TARİHİ

2. SİYASAL KURUMLAR

 ANAYASA

 DEVLET ORGANLARI

 YEREL YÖNETİMLER VE BÖLGE YÖNETİMLERİ

 KAMU YÖNETİMİ

 DEVLETİN EKENOMİK VE TOPLUMSAL GÖREVLERİ

 KARŞILAŞTIRMALI SİYASAL KURUMLAR

3. PARTİLER SİYASAL GRUPLAR, KAMAOYU

 SİYASAL PARTİLER

 SİYASAL GRUP VE DERNEKLER

 YURTTAŞIN DEVEL TVE HÜKÜMET İŞLERİNE KATILMASI ( SEÇİMLER )

 KAMUOYU

4. ULUSLAR ARASI İLİŞKİLER

 ULUSLAR ARASI SİYASET

 ULUSLAR ARASI ÖRGÜTLER VE YÖNETİM

 DEVLETLER HUKUKU

UNİTE 2 SİYASAL YAŞAMIN ETKENLERİ

1. Siyaset olgusu, ancak topluluk halinde yaşayan insanlar arasında doğar. Bu topluluğun
yerleşmiş olduğu doğal çevre vardır. Ekonomik yapıda siyasal yasal gelişim üzerinde önemli
etki yapar.

Kültürel etkenleri de gözünönüne almak gerekir.

Doğa, insanlar ve ikisinin etkileşimi sonucu oluşan teknolojik, ekonomik yapıyı bir bütün olarak ele
aldığımızda, bunu toplumun “ alt yapısı” . Kurumsal ve kültürel etkenleri ise “ üst yapı” kavramı
içinde değerlendirebiliriz.
Doğal etkenler iklim, doğal kaynaklar, ülkenin genişliği ve konumu gibi alt bölümlere ayrılabilir.

2. ARİSTO ya göre soğuk ülke insanları cesaretli ama az zeki,

Sıcak ülke insanları zeki ama az cesaretlir

Ilıman iklimdekiler ise hem zeki hemde cesaretlidir.

3. MONTESGUİEU, insan davranışları arasındaki bu farklılığın, aynı ülkenin kuzey ve güneyindeki


insanlar arasında da görülebileceğini söyler. “ sıcak iklim insanın korkak, ürkek oldukları için
köle, soğuk iklim insanını özgürlük içinde yaşadığını “ ifade eder. Bu durum doğal bir
nedeninin sonucudur.

4. Fransız tarihci MİCHELET özellikle 1789 temmuz devriminden esinlenerek devrimlerle sıcak
mevsimler arasında ilişki kurar.

5. Reymond ARON un “ Ulslararası savaş ve barış “ yapıtında vurguladığı gibi, toprak yalnızca
siyasal çatışmanın konusunu oluşturduğu zaman değil, siyasal çatışmanın ortamı ya da
sahnesi olarak da önem taşır.

6. Doğal kaynakların zenginliği ülkenin ekonomik zenginliği anlamına gelir. Zenginliğin, bolluğun
, siyasal yaşamdaki çalışmaları yumuşattığını barışçı eğilimleri güçlendirdiğini söyleyebiliriz

7. TOYNBE ‘nin düşüncesinde “ Meydan okuma” olarak nitelediği zorluklar ne çözülemeyecek


kadar ağır , ne de rahtlıkla çözülebilecek kadar kolay olmalıdır.

8. En az gelişmiş ülkeler kutuplarda, ekvatorda ve çöllük bölgelerde bulunuyor. Gelişmiş


ülkelerin ise büyük çoğunluğu ılıman iklim kuşağında yerleşmiştir. Bozkırlarla kaplı ülkeler ise
az gelişmişliğin üst sınırında yer alıyor.

9. Gordon CHİLDE a göre” fiziksel çevredeki değişikliklere hayvanlar biyolojik evrimle insanlar
ise kültürel gelişmeyle uyarlar. “ tarihte neler oldu “ yapıtında bu konuyu özetlemiştir.

10. Jean BRUNHES a göre, şiddetli kışların hüküm sürdüğü orta asya bozkırlarında insanların
yerleşip tarımla yaşamaları olanaksızdı. Sürüleri ile dolaşan göçebe toplulukları bu doğal
koşulların ürünüydü. Uçsuz bucaksız bozkırlarda uzağı görme, mesafelere ve öteki insanlara
egemen olma yeteneğini kazandılar.

11. İbni HALDUN a göre göçebeler kentlilerden daha yiğit ve cesurdurlar.çünkü kentliler rahat
döşeklerinde uyurken, göçebeler kendilerini korumak zorundaydılar.

12. MONTESGUİE , avrupayı değerlendirirken top pembe, asyayı değerlendirirken olumsuz bir
bakışa sahipti.

13. TONYBEE Türklere göçebe hayatlar çok şey kazandırmıştır demiştir. Disiplini ordan almıştır.

14. DURKHEİM topluluk ve toplum ayrımını

1- MEKANİK DAYANIŞMA; birbirlerine benzeyen bireyler arasındaki dayanışma

2 ORGANİK DAYANIŞMA; birbirlerini tamamlayan işlevlere sahip kişiler arasındaki dayanışmaya

Olarak nitelendirmiştir.

15. TONNİES e göre Topluluğa duygusal samimi ilişkiler Topluma mantık ve çıkar ilişkilerin
egemen olduğunu düşünüyor.

16. Toplulukta “ biz” duygusu . Topluma egemen olan ise “ ben “ duygusudur.

17. Kalabalık Toplumlardaki siyasal yaşamda iki önemli değişiklik görüyoruz. Bürokratikleşme ve
yerinden yönetim.

18. İngiliz Thomas – Robert MALTHUS un öne sürdüğü kurama göre; Robert malthus insanlar açlığa
mahkum olacaktır varlıklı insanlar çocuk yapsın fakirler yapmasın demiştir.

19. Gasthon BOUTHOL ; demografik etken içinde genç nüfusa özel bir önem vermektedir.

Ürütülen ürünler tüketime yetmeyince şu sonuçlar ortaya çıkar

1- Toplumsal huzursuzluk doğar 2- siyasal çatışma sertleşir


2- Bunun sonucu içerde şiddete dayalı başkaldırma 4- Dışarda savaşlar görülebilir.
20. MARX a göre, toplumsal yapının temelinde “ üretici güçler 2 yer alır. Üretici güçler ile üretim
ilişkileri, birlikte bir toplumun Alt yapısını oluşturur. Üst yapı da ise dinsel inançlar, siyasal
ideolojiler ,çeşitli değer yargıları ile birlikte siyasal, toplumsal ve hukuksal kuramlar bulunur.

21. Marksizme göre, en önemli siyasal kurum olan devlet , toplumsal sınıflar arasındaki çatışmanın
bir ürünüdür. Devletin yokolmasından önce , bir geçiş aşaması olur “ proleterya diktatörlüğü”
öngörülmüştür.

Marksist evrim şeması şu sırayı izlemektedir.

- Teknolojik değişim – ekonomik değişim

- toplumsal değişim -siyasal değişim

23. ÜRETİM DÜZEYİ VE SİYASAL KURUMLAR

Reymond ARON ; “ sanayi toplumu” kavramına önem vermekle birlikte, sanayi toplumlarının
rejimleri arasında zamanla bir yakınlaşma olacağını kabul etmiyor. Aron a göre sanayi toplumuna
Sosyalist yada Kapitalist modelle ulaşılabilir. Bireylerde “ siyasal bilinç” oluşumu ; bireylerin siyasal
davranışlarını belirleyen temel olgu gelir düzeyleri ya da gelir düzeyleri arasındaki adaletsizlikleri
değil, onların beklentileri ile gelir düzeyleri arasındaki farktır.

24. GERİ KALMIŞLIK VE SİYASAL KURUMLAR

Geri kalmışlığını en belirgin özelliği ekonomik geri kalınmışlıktır. Ekonomik geri kalmışlığın en açık
göstergesi kişi başına düşen yıllık gelirin düşüklüğüdür.

Geri kalmış ülkelerin özellikleri şunlardır.

1- Besin yetersizliği
2- Yapısal açıdan geri bir tarımın ekonomi içinde büyük bir ağırlık taşıması
3- Çok sınırlı bir sanayileşme

4-ekonominin gelişmiş ülkelere yakından bağımlı olması

5-ticaret kesiminin aşırı büyümesi

6- gizli ve açık işsizliğin fazlalığı

7- ulusal gelirin yaşam düzeylerinin düşüklüğü

8-kitle iletişim araçlarından yararlanma düzeyinin düşüklüğü

9- gelir dağılımındaki büyük adaletsizlik

10- orta sınıfların zayıflığı

11- eğitim düzeyinin düşülüğü gibi


Geri kalmışlık sınır içinde kaldıkları halde, çoğulcu demokrasi uygulayabilen Hindistan – Türkiye-
Meksika gibi ülkeler bu konuda çok ender örneklerdir.

Geri kalmış ülkelerde TEK ŞEF –TEK PARTİ- OTORİTER YÖNETİM rol oynar .

25. KURUMSAL ETKENLER

Kurum ; toplumun varlığını koruyabilmesi için meşru olan ve olmayanı tanımlaşan,zorlayıcılığı ,


tutarlılığı, ve göreli bir sürekliliği bulunan kurullar ve ilişkiler bütünüdür. Kurumlar, gelenek ve
alışkanlıkların etkisiyle ya da yasayla oluşur.

Aile , din, eğitim , hukuk, siyaset ve ekonomi hemen akal gelen önemli toplumsal kurumlardır.

Bu kurumlardan birisi olan devleti ise, bazı siyasal bilimciler “ Kurumlar Kurum “ olarak nitelendirir.

26. KURUMSAL DEĞİŞME VE SİYASAL KURUMLARIN GÖRELİ BAĞIMSIZLIĞI

Siyasal kurumların değişimi ve evrimi konusunda, birbirine zıt iki görüş vardır.

Birinci görüşü paylaşanlar, siyasal kurumların, ekonomik yapıya bağlı olarak değişime uğradığını
savunurlar. ( Marksistler )

İkinci görüşü paylaşanlar siyasal kurumların önceliğine ya da bağımsızlığına inanıyor.

Marksizm’de siyasal kurumların sınıf çatışmaları sonucunda ve çatışmadaki güç dengelerine yani
sınıfın gereksinmelerine göre oluştuğu görüşü vardır.

27. SİYASAL KURUM OLARAK DEVLET VE İKTİDAR

Devlet ancak ulusal toplum aşamasından sonraya çıkan bir kurumdur. Ulusal toplumlar, Avrupa da
feodalitenin yıkılmasından sonra doğduklarına göre, devletin doğması da ancak 16.-17. Yy. Dan
başlayarak söz konusu olacaktır.

Devleti oluşturan Temel öğeler

1-ÜLKE 2- ULUS 3- İKTİDAR ; başkalarının davranışlarını denetleyebilen, bişeyi yapma yada


yapmamaya zorlayabilme gücü olarak tanımlanır. Max WEBER e göre iktidar başkalarını yönetme
gücüdür. ( siyasal iktidar en kapsamlı, en üstün, zor kullanma yetkisine meyru olarak sahip tek ikitar
türüdür. ) 4- EGEMENLİK

28. WEBER otoriter türlerini 3 e ayrılır


1- GELENEKSEL OTORİTE ( Ataerkil aile ve feodal toplum )
2- KARİZMATİK OTORİTE ( Atatürk, Napolyon, churcill , Lenin, Humeyni, costro mao
gibi)
3- HUKUKSAL OTORİTE ( iktidarın kaynaığını akıl ve kurallar oluşturur.
29. Kültür, toplumların geçmişleri ile gelecekleri arasında vazgeçilmez köprüdür.

Kültür ve ideolojileri ; DURKHEM , kültürü bir duyuş, düşünü ve davranış birliği olarak tanımlar

Uygurlık; kültürden daha geniş , evrensel kültürden ise daha dar bir kavramdır. Benzer kültürlerin
ortak yanlarını ve teknolojik düzeydeki birlik yada bütünlüğü içerir.

Evrensel Kültür ; Tüm ulusal kültürlerin katkılarıyla oluşur. Belirli bir ulusal kültürün, diğer toplumları
genellikle tek yanlı olarak etki altına alması, söz konusu ulusal kültürün taşşğdığı değerleri sisteminin
bir alışkanlık yaratılarak yayılmaya başlamasıdır.

Kültür emperyalizmi yaratan temel öğe ileri teknoloji ve ileri teknolojiye bağımlı ekonomik güçtür.

İdeoloji, toplumda benzer koşulları paylaşanların, bu koşullardan doğan ortak gereksinimlerini


karşılayan, kendi içinde tutarlı inanç sistemleri olarak tanımlanabilir.

30. Siyasal inanç, değer ve davranışların birey tarafından benimsenmesine yada toplum
tarafından bireye öğretime süreci olarak tanımlanır. Başında aile gelir .

31. Kültürü öğelerine ayırırsak inançlar, kurumlar ve tenkillerle karşılaşırız.

MARX a göre , kültürü bütünleştiren öğe üretim biçimidir. Düşünce davranış ve toplumsal yapı bir
bütün oluşturur.

Deniel BELL e göre tekno ekonomik düzenle, kültür arasında kopukul vardır. Kültüre egemen olan
eğilimler , akılcı olmayan eğilimlerdir.

UNİTE 3 SİYASAL YAŞAM İÇİNDE BİREYİM YERİ

1. Tutum kanı ve davranışların bütünüdür. Freud ölüm iç güdüsünün önemli rol oynamaya başlağını
görüyoruz.

2. David Reisman Geleneksel haraket Vicdanına göre ve Başkasının ağzına göre hareket edenler
demiştir

3. Gaston Boult demiş ya zihniyetiniz evren ile aramıza prizma gibi girer.

4. Liberaller serbes ilkesi yaşam için savaş ve ekonimi kıtlık gibi düşünceler Darvim tarafından destek
buldu.

5. Siyasal yaşamın 5 etkeni yerleşme yaşam eğitim yaş cinsiyet.

6. Karl Mannheim tutumların anlaşılması için gençler üzerinde idolojik ve enerji den kaynaklanın
biçimdir.
7. Yücelme nevroz saldırganlık bunlar Roger Master e göre bireysel uni içinde uni dışında çözülür
demiştir.

8. Ortodox markist öğrenci hareketleri sınıf çatışmasının uzantısıdır. Jean Pronteau öğrenci gençliği
salaktır

9. Ortodox markist asıl görevi emekçi sınıflara bilinç götürmektir.

10. Kadınlar siyasal katılmaya az eğilimli, tutucu partileri, Partide kararlık yok, adayın kişiliği,kocasının
partisi, güçlü olanı seçme. Erkeklerde tersi. Kadınlar dinci tutucu partiler.

11. Kadınlar ilk kez 1935 yılında girmiştir. 3,8 oranla çoktur Sonra zamanla oran düşmüştür.

12. Matei doğan jacgues norbon kadınların erkeklerin içinde yaşadıkları toplumsal koşullardan
bağımsız olarak yalnızca cinsiyete bağlı olarak tutumlar sergilememiştir.

13. Eskiden Türkler hem demokrat hemde feministi isalam dinini kabul ettikten sonra. Kadınlar
değişmeye başladı arap ülkelerinin olumsuz etkisiyle ortünme olayı fatih ten sonra bizansın işin içine
girmesiyle olmuştur.

14. İlk kız lisesi 1913 yılında istanbulda kurulmuştur.

UNİTE 4 SİYASAL YAŞAM İÇİNDE KÜÇÜK GURUPLARIN YERİ.

1. Birinci guruplar birbirine sıkısıkı bağlı guruplardır. İkinci guruplar daha resmi örnek iş arkadaşlarıdır

2. Birinci guruplar yazılı kurallara bağlı olmayıp ikinci guruplar yazılı kurallar ağır basmaktadır.

3. Morenonun sosyo metri kişiler arası duygusal bağları tespit etmekte kullanılır düşünce önderi

4. Gurup dinamiğini ortaya atan Lewin dinamik bir bütündür gurubun bir bölümdeki hareket hepsini
etkiler.

5. Birinci guruplar otoriter. İkinci guruplar demokratik üçüncü gurup bırakınız yapısıncılar.

6. Gurup içi dinamik kurt lewin guruplar arası olan muzaffer şerif.

7. Laswell aratırmalarına göre kişinin sosyalist tutucu anarşist yada terörist olmasında aile önemli rol
oynar.

8. Muzaffer şerif özellikle arkadaş gurupları etkin olmaktadır.

9. Ali köy boy tarikat gibi egenmen olmasında otoritedir.

10. Derneklerin sendikaların, koperatiflerin, siyasal partilerin demokratikleşmede etkisi olmuştur.

11. Durkneim küçük duruplar bireyler arasındaki boşluğu doldurarak anomi tehlikesini ortadan
kaldırır.

12. Kısaca kurallar konumlar görevler küçük gurupların yapısını oluşturur.

13. Komumistlerde gurup içi kurallar yumuşak hoşgörü artmıştır.

UNİTE 5 SİYASAL YAŞAM İÇİNDE TOPLUMSAL SINIFLAR


1. Tabakalar kast sınıf tabakadır. Toplumdaki en katı katlaşma kastdır. Dokunulmazlar paryalardır

2. Avrupada rastlanan zümre veya düzenler de daha basit toplumsal yapı görüntüsü ile hukuksal
eşitsizlik karşıtı.

3. Irkçı kast uygulanmasını sürdüren son ülke günet Afrika ama oda bitti sonraları

4. Toplumsal sınıflandırmada gelir düzeyi yaşam biçimi toplumsal saygınlık derecesidir.

5. Kingsley more Toplum sal eşitsizlik herkezin baş vurduğu kaynaklar arasında yer alır.

6. Markist sınıf anlayışı ne kadar olduğu değil nasıl kazanıldığı önemlidir. Sınıf yaratan iş bölümüdür.

7. Eflatudan beri gelen işbölümü üretim araçları üzerinde üretim araçlarıda toplumsal sınıflarlı
yaratıyor.

8. Karl max köleci toplumda efendi köle feodal toplumda derebeyi serf kapitalistlerde sermayeder ve
işçi

9. Markimasite göre devlet bu egemen sınıfın elinde basit araçtan başka bir şey değildir.

10. Sınıf çatışması itici güçtür. İşçi sınıfı proteryadır. Sınıf bilicini örgütlenince siyasal güç ortaya çıkar.

11. luxenburb kitle bilici Lenin işçi salaktır bu bilinç ona götürülmelidir. Tekno Eko Toplumsal Siyasal.

12. Duverger sınıf çatışmasında siyasal büyük bir etkendir. Dinsel yada ideolojik rekabet.

13. Geri kalmış ülkelerin temel özelliği orta sınıf zayıflığıdır.

14. Sultan galiev proleter sınıflar yerine proter uluslar düşüncesi ortaya atmıştır.

UNİTE 6 TOPLUMSAL YAŞAM

1. Coğrafi konum ispanya pirenler doğal kaynaklar besin kaynakları. Nufus bunlar ulusal güçtür.

2. Herzkotiviz bir kültür bir halkın yaşam biçimidir. Ali yapısı eğitimle ilgili gelenekler disiplin
anlayışıdır

3. Milliyetçilik Yurtseverlik Siyasal milliyetçilik ulusal bağımsızlığı ekonomik milliyetçilik ülkenin yer
altı yer üstü kaynaklarına sahip çıkmayı ve toplum olarak ekonomik olanakları artırma Toplumsal
milliyetçilik gibi

4. Raymond aronda efendi köle ilişkisi hiçbir zaman sürekli bir kavram olamaz demiştir.

5. Uyuşmazlıkların yolu hukuki yollar hakemlik ve yargı olarak adlandırılır.

6. Kültürel emperyalizim kitle iletişim araçların geliştiği günümüzde. Daha çok önem kazanmıştır.

UNİTE 7 SİYASAL GÜÖ OLARAK PARTİLER

1. Kdro partileri ekonomik açıdan güçlü toplum kesim temsilcileri.

2. İşçi sınıfının mücadelesi sonucu oy hakkının yaygınlaştırılması ile birlikte. Çıkan farklı yapıdaki
partilere kitle yığın partileri denmekte. Kadro partilerinin temel taşları komiteler ve ocaklar gelir.
3. Kadro partilerinde ağırlık meclis guruplarıdır. Parti disiplini ve merkez oteritesi zayıfdır. İdeolojiye
verilen önem azdır.

4. Kitle partilerinin etkinlikleri ve süreleri daha yaygındır. Birbirlerine bağlı genel meclis ile meclis
gurubu arasında geniş denge vardır. Sıkı sıkı bir disiplin vardır. Komunist ve faşist partileri etki altına
alırlar.

5. Faşist partiler toplumsal ekonomik bunalım döneminde paniğe kapılan burjuvazi orta sınıf
insanlardır.

6. Üyelerin niteliğine önem veren totoliter partilerdir.

7. Komunist partiler eylem ci olmak zorundadır.

8. İlk siyasi partiler 1908 den sonra çıkmıştır 1839 tazminat fermanından yararlanarak ortaya
çıkmıştır.

9. 1889 da askeri tıp öğrencileri ittihat terakki partisini kurdurlar. Hücre carbonari ve masondan
etkilenirler.

10. Chp kitle partileri gibi ocak kültürüne sahiptir.

11. Komunist partiler mahelle ve işyeri düzeyinde kurulur. Üye olmak için ideolojik benimseme
olmalıdır

12. Batıcı İslamcı turan cılar olmaktadır. Ancak iki partili parlementoda olabilir.

13. Tek turlu çogunluk iki büyük partiye şans tanır İki turlu çogunluk blok yapar. Orantilı temsil küçük
partileri bitirir.Neuman bireysel temsil demokratik bütünleşme.

UNİTE 8 SİYASAL GÜÇ OLARAK BASKI GURUPLARI.

1. Kitle baskı gurupları gücünü üyelerinin sayısından ve örgütlenme düzeyinden alırlar. Disiplin
bürokratik yapı.

2. Kitle baskı gurupları işçi sendikalarıdır.

3. Gücünü üyelerinin çokluğundan değil üye niteliklerinden alan baskı gurupları kadro baskı
guruplarıdır.

4. Otoriter totaliter baskı gurubu yapısına faşist örgütler örnekverilebilir. Komunist ve sosyalist
partiler.

5. İngiliz işçi partisi olup 1927 yılına kadar parti sendika kooper sosyalist derneklerden ibarettir.

6. Baskı gurupları kendilerine iletilen mesajları siyasal organlara iletir. Jean meynaud şöle ayırır karar
organlarıyla tabanda bir karar alıp bunu organlara ileterek uyulmasını istemeleri uzlaşmaya katkıda
bulunması.

7. Partilerin belirli bir destek vererek örgütlediği çıkar guruplarıda vardır kolektif rüşvet denir.

8. Kadın ve geçlik kollarının belli bir idolojiye sahip olarak sınıfsal kökenli baskı gurupları vardır.

9. Tic san odaları işveren baskı gurubu. TUSIAD en büyük iş adamlarını toplayarak sermaye baskı
gurubu.
10. Kitle baskısı olarak en büyük işçi sendikalarıdır. Grev gibi bir hakkı kötüye kullanırlar.

11. İşçi sendikasının sıksık iktidara gelen sol partilerle işbirliği vardır.

12. Duverger diktatörlük kuramı göre gelişme düzeyi yükseldikçe ülke yönetime el koyması azalır.

13. Siyasal eğilimleri gelişmesi ekonomi büyümesi rejimin sağlamlığı subay kesiminin toplumsal
kökeni.

14. Bürokrasi artık teokrasi olarak adlandırılmakta olup alt üst pramit yetkileri vardır.

15. Bürokrasiye max weber çok önem vermiş olup karl max ın sınıf çatışması bunda
burokrasidir.Kominumizi proterya diktatörlüğünden çok burokratların diktatörlüğü denilmekteydi.

16. Duverger tekno demokrari demiş sonradan teknorrasi olmuştur.

17. Eflatun tekno siyasetçiler yer alması şeklinde demiştir.

SİYASET BİLİMİ

ÜNİTE 9 – SİYASAL GÜÇ OLARAK SEÇKİNLER

SEÇKİNCİ KURAMLAR : SEÇKİNLERİN TOPLUMLARI YÖNETMELERİ GEREKTİĞİ GÖRÜŞÜ EFLATUNDAN ,


NİCE YE JOSE ORTEGEY GASTET YE KADAR UZANIR. AMA BUNLAR OLMASI GEREKENİ ARAŞTIRAN
OLDUĞU İÇİN FELSEFENİN KONUSUNA GİRER.( FELSEFE : OLMASI GEREKENİ – BİLİM : OLANI
İNCELER )

1- KLASİK SEÇKİNCİ KURAMLAR


2- ÇAĞDAŞ SEÇKİENCİ KURAMLAR

KLASİK SEÇKİNCİ KURAMLAR : BAŞINDA VLİFEREDO PARETO YER ALIR.

PARETO YA GÖRE ; EN BAŞARILILARI SEÇKİNLER OLUŞTURUR. ÇELİŞKİ SEÇKİN AZILNLIKLA SEÇKİN


OLMAYAN ÇOĞUNLUK ARASINDADIR. SEÇKİNLER ÜSTÜN KİŞİLERDİR. EĞER SEÇKİNLER, TOPLUMUN
ALT TABAKALIRANDAN ORTAYA ÇIKAN EN BAŞIRILILARI ARALARINA ALEBİLİRLERSE “ SEÇKİNLER
DOLAŞIMI “ SÜRER. DEVRİM “ SEÇKİNLERİN TOPTAN DEĞİŞİMİ OLAYIDIR. “ SEÇKİNLİK ÖLÇÜTLERİ SOY
VE AİLENİN YANISIRA VARLIKLI, AKILLI, YETENEKLİ VE SAĞLAM AHLAKLI OLMAK. SEÇKİNLERİN
DOLAŞIMI KURAMINI OLUŞTURURKEN İBNİ HALDUNDEN ETKİLENMİŞTİR.

GAETANO MOSCA DA “ YÖNETİCİ SINIFI” KAVRAMIŞLA SEÇKİNLER KURAMINA KATKIDA BULUNUR.

PRETO VE MOSCA MAKSİSMİN SINIF ÇATIŞMALARI GÖRÜŞÜ YERİNE SEÇKİNLER ARASI ÇATIŞMALARI
KOYMAKTADIR. DEMOKRASİNİN GERÇEKLEŞMESİNE OLANAK YOKTUR.

ROBERTO MECHELS SEÇKİNLERİN BÜTÜN TOPLUMLARDA KAÇIŞINLAMZ OLARAK VAR OLACAĞI


KANISINDADIR. HER TOPLUMDA HER ÖRGÜTTE ORTAYA ÇIKAN KÜÇÜK YÖNETİCİ GRUBUN GİDEREK
BİR OLİGARŞİ EĞİLİMİ TAŞIDIĞINI SÖYLÜYOR. ( OLİGARŞİNİN TUNÇ YASASI )

KLASİK SEÇKİNCİ KURAMINDAN EN ÇOK FAYDALAMAN EDEOLOJİ FAŞİSZMDİR.


KARL MARX “ EGEMEN SINIF” KAVRAMINI EKONOMİK GÜCÜN ELDE BULUNDURULMASINA
DAYANDIRIR. OYSA ÖZELLİKLE PARETO SEÇKİNLERİN EGEMENLİĞİNİN NEDİ ONLARIN DOĞAL VE
PSİKOLOJİK ÜSTÜNLÜKLERİDİR.

ÇAĞDAŞ SEÇKİNCİ KURAMLAR : BU KURAMININ EN ÖNEMLİ ÖZELLİĞİNİN SEÇKİNLERİN DOĞAL


ÜSTÜNLÜKLERİ DÜŞÜNCESİNİN TERKEDİLMESİNDEN KAYNAKLANDIĞI SÖYLENEBİLİR.

DEMOKRATİK BİR TOPLUMSAL DÜZENDE SEÇKİNLER ARASINA GİREBİLMENİN TOPLUMUN HER


KESİMİNE AÇIK OLMASI GEREKTİĞİ VURGULANIR.

LASWELL, TOPLUMUN UYUM İÇİNDE BULUNABİLMESİ İÇİN “ ORKESTRA ŞEFİ” GÖREVİNİ YÜKLENECEK
OLAN SİYASAL SEÇKİNLERE HER ZAMAN GEREKSİNME VARDIR.

SARTORİ , DEMOKROTİK SİSTEMLERDE SEÇKİNLERİN ÇOĞUL OLDUĞUNU VE TOPLUMA ÖNDERLİK


ETTİĞİNİ,DEMOKRATİK OLMAYAN SİSTEMLERDE İSE SEÇKİNLERİN TEKİL OLDUĞUNU VE TOPLUMA
HÜKMETTİĞİNİ SÖYLÜYOR.

RAYMAON ARON UN SEÇKİNLİKLERLE İLGİLİ KURAMI MARKSİZME KARŞI DIR.

WRİGHT MİLLS , TOPLUMU TEK BİR SEÇKİN GRUBUN YÖNETTİĞİ GÖRÜŞÜNÜ SAVUNUR. BİR YANDA
SIRADAN İNSANLAR, ÖTE YANDANDA ONLARIN YAŞANINI ETKİLEYECEK KARAR ALABİLME
DURUMUNDAKİ KİŞİLER VARDIR. BU KİŞİLER “ İKTİDARIN SEÇKİNLERİ “ DİR.

GERİ KALMIŞ ÜLKELERDE SEÇKİNLER :

1- BÜROKRATİK SEÇKİNLER
2- AYDIN SEÇKİNLER

MANNHEİM , AYDIN SEÇKİNLER KISMEN SINIFSIZ TABAKADIR.

GRAMSCİ , ALT YAPI VE ÜST YAPIYI ORGANİK OLARAK KAYNAŞTIRAN ÖĞE “ AYDINLARDIR .”

AYDIN SEÇKİNLER BİR YANDAN TOPLUMDAKİ KÜLTÜR DÜZEYİNİN YÜKSELMESİNE , ÖTE YANDANDA
YENİ İDEOLOJELERİN YAYILMASINA KATKIDA BULUNURLAR. BAZI YAZARLAR, BU NEDENLE AYDINLARI

YARATICI AYDINLAR(gelişmiş ülke aydınları ) , YİNELEYİCİ AYNDINLAR( geri kalmış ülke aydınları &
aktarıcı ) OLARAK İKİYE AYIRILIR.

GERİ KALMIŞ ÜLKELERİN EN ÖNEMLİ SORUNLARINDAN BİRİSİ,ULUSAL BİRLİĞİ VE BÜTÜNLEŞMEYİ


SAĞLAMAKTIR.

SİYASETADAMI UYGULAYICIDIR. SİYASET ADAMLARINI SİYASAL PROGRAMLARIN OLUŞUMUNDA, “


BİLİM ADAMI VE YAZARLAR” UYGULAMA AŞAMASINDA “BÜROKRATLAR VE TEKNOKRATLAR “
ETKİLER.

ULUSÇULK AKIMI DA GERİ KALMIŞ ÜLKE AYDINLARI ARASINDA DOĞAL BİR EĞİLİM OLARAK ORTAYA
ÇIKAR.
TÜRK SİYASAL YAŞAMINDA SEÇKİNLER : OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA İSTANBUL UN FETHİNE
KADAR SEÇKİNLER BÜYÜK ÇOĞUNLUKLU VE TÜRK KÖKENLİYDİLER.

YAKIN BİR ZAMANA KADAR,EN ETKİLİ UZUN ÖMÜRLÜ SEÇKİN GRUBUNU, BÜROKRAT SEÇKİNLERİ
OLUŞTURUYORDU.

GEREK TANZİMAT FERMANI GEREKSE MİLLİYETÇİ AKIMLARIN GELİŞMESİ SONUCU


İMPARATORLUĞUN BÖLÜNMESİNİ ÖNLEMEK İÇİN BENİMSENEN OSMANLICILIK SİYASETLERİ, HEP
BÜROKRATİK SEÇKİNLERİN ÖNCÜLÜĞÜNDE OLMUŞTUR.

1950 DE DEMOKRATİK PARTİNİN İKTİDARI ALMASINDAN SONRA BÜROKRAT VE AYDIN SEÇKİNELRİN


ETKİSİ AZALMAYA, TİCERET VE SANAYİ BURJUVAZİSİNİN ETKİSİ ARTMAYA BAŞLAMIŞTIR.

1960 DA ORDUNUN İKTİDARA EL KOYMASI AYDIN- SİVİL SEÇKİNLERİN İTTİFAKINI İFADE EDER.

1971 DE İSE SEVİL AYDIN VE BÜROKRATİK SEÇKİNLERLE, ASKER SEÇKİNLER ARASINDAKİ İTİTİFAK
SONA ERMİŞTİR.

ÜNİTE 10 – SİYASAL ÇATIŞMADA ARAÇLAR

1- ŞİDDETE DAYALI OLMAYAN ARAÇLAR

- PARA; 1848 lerin fransasında düşünceyi yaymanın tek yolu yazılı basındı. Gazete çıkarmak ve
gazeteyi yaşatabilmek parasal kaynaklara bağlıydı. Para,kitle iletişim araçlaırın etkilemenin yada ele
geçirmenin yolu olduğu gibi ülkeyi yönetenleri ve bunları seçenleri doğrudan etkilemenin bir
yoludur.Para silahı belirli partilerevebelirli siyaset adamlarına destek sağlamak içinkullanılır.

- SAYI VE ÖRGÜT; işçilerin ve geniş halk kitlelerinin gücünü oluşturur. Ücretli ya da gelirli toplum
kesimlerinin siyasal yaşamda ağırlık taşımaları, sayılarına ve örgütlenme düzeyine bağlıdır. Çoğulcu
bir demokraside para işveren için ne ise örgüt de işçi için o dur. Sendikalar ve kitle partileri , emekçi
ve dar gelirli kitlelerin siyasal yaşamdaki ağırlıklarının ik önemli amaşayı oluşturur. Grev, toplu
sözleşme hakkı, sendikaların , oy hakkının genişlemesi ise, kitle partilerinin gücünü arttırmıştır.

- KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARI; siyasal güçlerin kitlelere ulaşıbilmek için kendilerine yandaş bulabilmek
için kullanabilcekleri araçların sayı üç tanedir. Yazılı, sözlü ve görüntülü basın ( gazete , radyo,
televizyon ) Georges bardeau ya göre “ sermayesi olanlar düşünceleri seçebilirler, ama düşünceler
sermaye bulamazlar.” Duverger “çoğulcu bur demokraside kitle ileşitim araçları devlet karşısında
özgürdür ama para karşısında özgür değildir. Günümüzde kitle iletişim araçları “ dördüncü Güç “
sayılmakatdır.

2- ŞİDDETE DAYIL ARAÇLAR VE YÖNTEMLER

- TOPLUMSAL GÜÇLERİN KULLANDIĞI ŞİDDET; değişken güç dengesine bağlı olarak iktidarın el
değiştirebilmesi ya da yükselen toplumsal güçlerin güçleri oranında ikitidarı etikleyebilmeleri gerekir.
Şiddet ancak tüm barışçı yolların tıkandığı hak ve düşüncelerini savunmak ya da iktidara ulaşmak için
başka bir aracın kalmadığı düşüncesi yaygın olduğu durumlarda etkili ve geçerli bir yoldur. Siyasal
iktidarlara karşı kullanılan şiddetin başarıya ulaşabilmesi, büyük ölçüde ordunun durumuna bağlıdır.
Yasal olmayan her zorlama ve yöntemi bu sınıfa sokabiliriz. ( boykot ve işgal, çiftçilerin karayolunu
kesip trafiği engellemesi, araba yakma, patlayıcı madde taşıyan yazılar asma vb. )

- SİYASAL İKTİDARIN KULLANDIĞI ŞİDDET ; siyasal iktidara karşı şiddet kulalanlar , siyasal iktidarında
kendilerine karşı şiddet kullanmaya zorlamış olurlar. Faşizme kadar uzanan sağcı ideolojiler, insanın
doğuştan kötü olduğunu savunurlar. Ancak doğuştan iyi ve üstün yaratılmış olan küçük azınlık bu
çerçevenin dışındadır. Uygarlığın ilerlemesi o küçük seçkin azınlığın geniş halk kitlelerini baskı ve
eğitmelerine ve gerektiğinde şiddet kullanarak iyiye ve doğruya doru yönlendirmesine bağlıdır.
Devletin kullandığı baskı ve şitted , faşist rejimin vazgeçilmez bir parçasıdır. Oysa “ proeleterya
diktatörlüğü” nü Marksistler zorunlu ama geçici bir aşama saymaktadır. Solcu bakış açısında ise,
insanın toplumsal kötülüklere karşı korunması öncelik taşır. Maksistlere göre, o kötülükleri yaratan
kurumların temizlenmesinden sonra artık devlete bile gerek kalmamaktadır. Çağdaş libarel
düşüncenin bu iki uç arasında yer aldığını söyleyebiliriz. Çağdaş libareller insanın doğurtan iyi olduğu
kanısındadır. Faşist edeoloji barışçı araçları baştan reddeder.

ŞİDDETİN PSİKOLOJİSİ ;

1- TEPKİSEL ŞİDDET; insanın kendisindin ya da başkasının yaşamını, özgürlüğünü, onurunu ve malını


korumak için başvurduğu bir şiddet türüdür . tehditten korkudan kaynaklanıyor.

- KORUMA AMAÇLI ŞİDDET

- ENGELLEMELERDEN KAYNAKLANAN ŞİDDET ( ÖRN.KISKANÇLIK )

- ÖÇ ALICI ŞİDDET

- İNANCIN VE UMUDUN YIKILMASINDAN DOĞAN ŞİDDET

2- ÖDÜNLEYİCİ ŞİDDET ; ölüm sevgisinden daha hastalıklı bir şiddet türüdür. Güçsüzlüğü telefi
etmeye yönelik bir şiddettir.

3- KANA SUSAMIŞLIK

- ÖLÜM SEVERLİK; bunlar için gelecek değil geçmiş önemlidir. ( güçlülerle, güçsüzler, öldürenlerle
öldürülenler ) en iyi örnek hitler.

- YAŞAM SEVERLİK ; yaşam sevgisinin ağır bastığı bir kişiliktir. Bu duyguların gelişmesinde üç önemli
koşul var. – güvenlik – adalet- özgürlük Freuda göre insan güçlü bir önder tarafından yönetilen güçlü
bir grup içinde olmak isteyen düzensiz bir hayvandır.

4- TERORİZMİN SOSYOLOJİSİ ; Latince kökenli törer sözcüğü büyük korku yada korkudan titreme
anlamını taşır .Terorizm zayıf olanın seçtiği bir tür siyasal şiddet biçimidir. Tererist için şiddet bir
amaç değil bir araçtır. Terorizmin amacı çok insan öldürmek değil, kitleleri etkilemesidir. Terorizmin
tarihi M.Ö.73- 66 yılları arasında yaşamış Sicarjilere kadar dayanır. Ama Çağdaş anlamı ile tererizmin
kurcusu Hasan Sabbah ın batini tarikatı dır.

- SOLCU YA DA DEVRİMCİ TERÖR; amacı varolan toplumsal – ekonomik – siyasal düzeni yıkıp eyine
daha ileri bir düzen kurmak

- SAĞCI TEROR; amaç kurulu düzeni korumak ya da geriye dönük bir düzen oluşturmak ( DİNCİ TEROR
)

- ETNİK TERÖR ( bölücü terör ) ; kültürel öğelerin en çok rol oynadığı törer.

EYLEM ALANLARINA GÖRE TERÖR

- KIR TERÖRÜ; daha çok geri kalmış ülke ve yörelerde

- KENT TERER; daha çok gelişmiş ülkelere ve gelişmiş yörelere özgü.


TERÖRİZME KARŞI VERİLEN ŞAVAŞIMDA ÖNCELİKLE GÖZ ÖNÜNE ALINMASI GERKENELER

1- TEK BAŞINA SİLAHLI SAVAŞIM HİÇ BİR ZAMAN TERÖRÜ SONA ERDİRMEYECEĞİ GİBİ TERÖRÜN
SİLAHSIZ ÇÖZÜMÜ YOKTUR.
2- GERÇEK DÜNYA İLE TÖRERİSTİN DÜNYASI ARASINDA BÜYÜK FARK VARDIR.
3- TERÖR GURUBUN İNAÇNLARINI DEĞİŞTİMEYE ÇALIŞMAK YANLIŞTIR.

TERÖRİSTİN DİRENME GÜCÜNÜ KIRKAN TEMEL ETKENLER

1- TEMEL İNANÇALINA YÖNELİK KUŞKULAR DUYMAYA BAŞLAMASI


2- SİLAHLI SAVAŞIMIN BAŞARISIZLIĞA MAHKUM OLUDĞU BİLİNCİNE VARMASI

ÜNİTE 11- DİN VE SİYASAL YAŞAM

DURKHEM’E GÖRE , TOPLUMSAL BÜTÜNLEŞMEYİ SAĞLAYACAK TEMEL ÖĞELERİN BAŞINDA DİN


GELİR.

MAKSİZM, DİĞER İDEOLOJİLER GİBİ , DİNLERİNDE SINIF ÇATIŞMASININ BİR ÜRÜNÜ OLDUĞUNU
SAVUNUR.

MAX WEBER, DİNİN TOPLUMDAN ÇOK İNASIN BİREY OLARAK BAZI RUHSAL GEREKSİNİMLERİNİ
KARŞILADIĞI İNANCINDADIR

HRİSTİYANLIK : İSA “ SEZAR A AİT OLANI SEZAR A , TANRIYA AİT OLANI TANRIYA VERİN DİYEREK İLK
KEZ “ SİYASAL İKTİDAR” “ DİNSEL İKTİDAR” AYRINIMI GETİRMİŞTİR.

16. YY.REFORM HAREKETİ İÇİNDE ÖNEMLİ BİR ROL OYNAMIŞ OLAN LUTHER,DÜNAYIDAKİ DÜZENİN
YA TANRININ İSTİDİĞİ YA DA İZİN VERDİĞİ BİR DÜZEN OLDUĞUNU SAVUNUYORDU.

HRİSTİYAN REFORMCULARDAN CALVİN, ADALETSİZ VE DİKTATÖRCE YÖNETELNER DE GENE TANRI


TARAFINDAN GÜNAHLARINDAN DOLAYI İNKSANLARI CEZALANDIRMAK İÇİN GÖREVLENDİRİLMİŞTİR.

MAX WEBER , PROTESTANLIĞIN İÇERDİĞİ DEĞERLER DE BATI AVRUPADA SERMAYE BİRİKİMİNİ


HAZLANDIRMIŞ, BURJUVAZİNİN VE DOLAYISIYLA KAPİTALİZMİN GELİŞMESİNİ KOLAYLAŞTIRMIŞTIR.
ÇÜNKÜ PROTESTANLIK BAŞARI VE ÇALIŞMAYI İBADET SAYAR. LÜKS VE İSRAF KÖTÜDÜR.

KARL MARX , DİN CAN ÇEKİŞEN BİR KRALIN NESEF ALIŞI, KALPSİZ BİR DÜNYANIN KALBİ, RUHSUZ BİR
DÖNEMİN RUHUDUR, HALKIN AFYONUDUR.

MÜSLÜMANLIK : SERVET ANCAKYETENEK VE ÇALIŞKANLIK ÜRÜNÜ OLDUĞUNDA YASALDIR. ÖTE


DÜNYAYA OLDUĞU KADAR BU DÜNYAYA DA ÖNEM VERİR. “ RUHSAL İKTİDAR “ “ BEDENSEL
AYRIMINI “ TANIMAZ.

WEBERCİ BİR YAKLAŞIM, İSLAM ÜLKELERİN GERİ KALMIŞLIĞINI DİNE BAĞLAR.

BİR BAŞKA YAKLAŞIM,İSLAMİYETİN KADERCİLİĞİ ÖZENDİRDİĞİ , İNSANLARI BU DÜNYANİNI İŞLERİNE


KARŞI UMURSAMAZLIĞI İTTİĞİ VE DOLAYISIYLA GERİ KALMIŞLIĞA NEDEN OLDUĞUYLA İLGLİDİR.

JOHN POLKİNGHORNE, BİLİM OLAYLARIN NASIL MEYDANA GELDİĞİNİ, DİN İSE OLAYLARIN NEDEN
MEYDANA GELDİĞİNİ ARAŞTIRMAKTADIR.
TÜRKİYEDE YALNIZCA DİNE DAYANARAK SİYASEL İKİTDAR OLUMANAMAMASININ NEDENLERİ

1- YARIM YÜZYILI AŞAN LAİKLEŞME DÖNEMİ


2- DİNE SAYGILI BÜYÜK ÇOĞUNLUĞUN, DİN TEMEL.İNE DAYALI BİR DEVLET ARTIK
DÜŞÜNMEMESİ
3- MİLLİYETÇİLİKAKIMININ ETKİSİYLE, ULUSAL DEĞERLERİN ALMASI
4- DEMOKRATİK HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ KULLANMA ALIŞKANLIĞININ ARTMASI VE BUNLARDAN
VAZGEÇMEK İSTENMEMESİ

LAİKLİK : GENELLİKLE DİN VE DEVLET İŞLERİNİN AYRILMASI, DİN VE VİCDAN ÖZLGÜRLÜĞÜ.

İBNİ HALDUN, LAİK DÜŞÜNCENİN GERÇEK BİR ÖNCÜSÜDÜR. BİR DEVLETİN VAR OLUŞUNU
TOPLUMLARIN EVRİMİNİ , TANRISAL İRADEYE DEĞİL TOPLUMSAL EKONOMİK NEDENLERE
DAYANDIRIR.

PAPAYA BAĞLI TEK BİR MERKEZDEN YÖNETİLEN,LATİNCE İBADETİ ZORUNLU KILAN KATOLİK
MEZHEBİNİN YERİNİ, YER YER ULUSAL DİLLERLE İBADETİ ÖNGEREN PROTESTANLIK ALDI. LUTHER
HAREKETİ , DİN İLE DEVLET İŞLERİN AYIRAN BİR TUTUMA YÖNELDİ.

1839 TANZİMAT ERMANI İLE BAŞLAYAN LAİKLİĞE DOĞRU YÖNELİŞ ,1876 ANAYASASI İLE BELİRLENDİ.
ATATÜRK LAİKLİK İLKESİNİ ANAYASAYA KOYNADAN ÖNCE İKİ ÖNEMLİ ADIM ATTI BİRİNCİ ADIM, 1925
TE EĞİTİM BİRLİĞİ ( TEVHİD-İ TEDRİSAT ) İKİNCİSİ 1926 GERÇEKLEŞTİRDİĞİ HUKU REFORMU. BU
ADIMLA TÜRK HUKUK SİSTEMİ TAMAMEN LAİK BİR TEMELE OTURTULMUŞTUR.

ESKİ TÜRKLERDE GÖÇEBE KOŞULLARININ DA EKTİSYEL OLUŞAN SAVAŞ YADA SÜREK AVI NEDENİYLE
BOYLAR BİR ARAYA GELİNCE GEÇİCİ BİR SÜRE İÇİN” BAŞBU” SEÇİLİYORD.U KARARLARIN ALINMASINA
HERKEZ KATILMAKTA , YARGILAMALAR TOPLULUK ÖNÜNDE YAPILMAKTAYDI.

GENE AYNI DÖNEMDE TÜRKLE ARASINDA YAYGIN OLAN ŞAMANİZM DİNİDE ÖRNEĞİN İSLAM ÖNCESİ
İRANLILARIN DİNİ OLAN ZERDÜST İLE KARŞILAŞTIRILDIĞINDA DAHA HOŞGÖRÜLÜYDÜ.

ÜNİTE 12 – ÇAĞDAŞ İDEOLOJİLER

İDEOLOJİLER , TOPLUMLARIN YA DA TOPLUMLARIN İÇİNDEKİ BELİRLİ KESİMLERİN


GEREKSİNİMLERİNE YANIT VEREN , KENDİ İÇİNDE TUTARLI İNANÇ SİSTEMLERİDİ. HALKIN ÇOĞUNLUK
İNANÇLARINA UYĞUN OLAN BİR YÖNETİM BİÇİMİ YASALDIR.

LİBERALİZM ; TARİHSEL EVRİM İÇİNDE AVRUPADA TOPRAKSOYLULAR( ARİSTORKRASİ ) VE


KENTSOYLULAR( BURJUVAZİ) ARASINDAKİ ÇATIŞMAYI KOŞUT OLARAK DOĞDU. KENTSOYLULARIN
GELİŞMESİNE EN BÜYÜK ENGEL TOPRAKSOYLULARIN DOĞUŞTAN SAHİP BULUNDUĞU HUKUKSAL
AYIRCALIKLARDIR.

LİBERALİZM GENELLİKLE
1- “ SİYASAL LİBARELİZM “ ; libarel demokrasinin temel felsefesini oluşturur. Montesguieu “
güçler ayrımı “ kuramı ile siyasal libaralizme katkıda bulunmuştur.
2- “ EKONOMİK LİBARALİZM “ “ kapitalizmin ideolojisi sayılabilir. ( İskoçyalı Adam Smith ilk akla
gelen isim )
3- “ AYDIN LİBARALİZM “
4- “ ZİHİNSEL LİBARALİZM “ hoşgörü ve uzlaşma zihniyetini yansıtır.

MONTESGUİEU ; BİRBİRLERİNİ SINIRLAYAN VE DENGELEYEN GÜÇLERİN VARLIĞI DURUMNDA


ÖZGÜRLÜKRLERİN VAR OLABİLECEĞİNİ SAVUNUYOR. DEVLETİN YASA YAPMAK , YASALARI
UYGULAMAK VE YASALARA GÖRE SUÇLARI CEZALANLDIRMAK OLARAK NİTEMLEĞİDĞİ ÜÇ
GÖREVİNİN FARKLI TOPLUMSAL GÜLER TARAFINDAN YERİNE GETİRİLMESİ GEREKİR.

ÖZEL MÜLKİYETİN ÖNEMİ, BENJAMİN CONSTANT IN SADECE MÜLKİYET TİR Kİ AYDIN OLABMİLMEK
İÇİN GEREKLİ BOŞ ZAMANI VE DOĞRU YARGIDA BULUNABİLME OLANAĞINI VERİR; DOLAYASIYLA
SADECE MÜLKİYET İNSANLARIN SİYASAL HAKLARI KULLANABİLMELERİNİ SAĞLAR. HİÇ BİR
YÖNETİMİN , DÜŞÜNCE VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜNE , MÜLK EDİNME ÖZGÜRLÜĞÜNE KARIŞMAMASI
GERKTİĞİNİ SAVUNMUŞTUR.

ALEXİS DE TACGUAVİLLE, TOPLUMSAL SINIFLARA, NEREDEYSE MARKSİSTLER KADAR ÖNEM VEREN


BİR LİBARAL DÜŞÜNÜRDÜR.

JOAN STUART MİLL , DEVLETİN BIRAKINIZ YAPSINLAR, BIRAKINIZ GEÇSİNLER İLKESİNİN GERİSİNDE BİR
SEYİRCİ LOMASINA KARŞIYDI. DEVLETİN ÖZGÜRLÜĞÜN KOŞULLARINI YARATMASI GEREKTİĞİNİ
SAVUNYORDU.

ALAİN, ÇAĞDAŞ BİR LİBERALDİR. SEÇMEN SEÇİLENİ DENETLEMELİDRİ. YURTTAŞIN İKİ ERDEMİ “
DİRENÇE VE İTAAT” TİR . İTAAT EDEREK DÜZENİ, DİRENEREK ÖZGÜRLÜĞÜ GÜVENCE ALTINA ALIRIZ.
İTAAT YAKILIRSA “ ANARŞİ” , DİRENÇ YIKILIRSA “ TİRANLIK “ DOĞAR.

HERBERT SPENCER, ÇABASI LİBARELİZMİ BİLİMSEL BİR TEMELE, BİYOLOJİ TEMEHİNE


OTURTMAKTAYDI.

ADAM SMİTH , İNKSAN KENDİ ÇIKARI İÇİN ÇALIŞIRKEN TOPLUMUN GELİŞMESİNE DE HİZMET ETMİŞ
OLMAKTADI.

1970Lİ YILLARIN SONLARINA DOĞRU DEVLETİN EKONOMİYE HER TÜRLÜĞ MÜDAHALESİNE KARŞI
ÇKAN YENİ BİR

LİBERAL AKIM GÜÇ KAZANDI.

AMERİKALI İKTİSATÇI FRİEDMAN IN TEMSİL ETTİĞİ “ ŞİKAGO OKULU “ KAMU İŞLETMELİRİNİN


ÖZELLEŞTİRİLMESİNİ , SOSYAL SİGORTALARDAN VAZGEÇİLMESİNİ SAVUNUYOR. BÜTÜN HİZMETLER
ÜCRETİL OLMALI DİYOR.

SOSYALİZM VE KOMİNİZ

SOSYOLİZM ; “ TOPLUMCULUK” TOPLUM YARARINI ÖZEL BİREYSEL YARARLARINDAN SÜTÜN


TUTMAK BU AMAÇLA TOPLUMU ÖRGÜTLEMEK.

ÇAĞDAŞ SOSYALİST DÜŞÜNCE JEAN- JACGUES RAUSSEAU İLE BAŞLADI.


RASSAU YA GÖRE ; EŞİTLİĞİ SAĞLAYACAK EN ÖNEMLİ ARAÇ VERGİDİR.

ALMAN FİCHTE, HEKSENİ ÇALIŞARAK YAŞAYABİLECEĞİNİ TOPLUMUN NASIL KURTULACAĞINI


AYRINTILI ANLATAN İLK DÜŞÜNÜR.

CHARLES FOURİER ; DÜZENİN TEMELİNE “PHLANSTERE “ ADINI VREDİĞİ KÜÇÜK TOPLULUKLAR


BULUNUYOR . BUNLAR ÇALIŞANLAR TOPLULUĞU . İDEAL TOPLUM BELLİ SAYIDA KADIN ERKEKTEN
OLUŞAN TARIM VE BAHÇECİLİKLE UĞRAŞAN KİŞİLER. TAM EŞİTLİK OLMASIN DİYOR.

ROBERT OWEN ; İŞÇİ HAREKETLERİNİ VE TOPLUMCU DÜŞÜNCELERİN GELİŞMESİNDE VE


YÖNLENDİRİLMESİNDE SBÜYÜK ETKİSİ VARDIR. İDEAL BİR TOPLUM DÜZENİ ARAŞTIRMIŞTIR.
KAPİTALİST DÜZENLERDEKİ KOOPARATİFLERİN TEMELİNİ ATTI.

SAİNT-SİMON; UN SOSYALİSTLİĞİ, KAPİTALİZME OLAN DÜŞMANLIĞI İLE BAŞLIYORDU. TOPLUM


SANAYİ TEMELİ ÜZERİNE OTURTULMALI VEH ER BİREY BİR YADA BİRÇOKSANAYİ KURULUŞUNUN
ÜYESİ OLMALIYDI.

BARBEUF ; BİLİMSEL SOSYALİZMİN HABERCİSİ. KUTSAL OLAN TEMEL KAVRAM EŞİTLİKTİR. İLK GERÇEK
KOMUNİST DEVRİMCİ.

KOMİNİZM ; ÖZEL MÜLKİYETİN SONA ERMESİ

DEMOKRATİK SOL- SOSYAL DEMOKRASİ

ÇAĞDAŞ SOSYAL DEMOKRAT İLK İSİM FERDİNAND LASSALE . İŞÇİ SINIFININ KORTULUŞU “ GENEL OY”
HAKKI İLE GERÇEKLEŞECEKTİR.

KARL KAUTKSKY E ; GÖRE KAPİTALİZMİN KENDİ İÇ ÇELİŞKİLERİ SONUCU ÇÖSMESİ KAÇINILMAZDIR.

JEAN JAURAES ; FRANSE MİLLEVTEKİLİ SEÇİŞMİŞ, SOSYALİST PARTİ ÖNDERİ. OSMANLI VE TÜRKLERE
YAKINLIĞI YÜZÜNDEN ÖLDÜRÜLMÜŞ.

LEON BLUM, FRANSANIN İLK SOSYALİST BAŞBAKANI .

İNGİLTEREDE DEMOKRATİK SOL EDEOLOİNİN DOĞUM NOKTASI FABİAN ADLI BİR DERNEK . SİDNEY
WEBB VE BERNARD SHAW IN ÖNDERLİĞİNDE ANTİ- MARKSİST BİR AYDIN HAREKETİDİR.

İSKANDİNEV ÜLKELERİNDE SOSYAL DEMOKRAT DÜŞÜNCE, GENEL OY HAKKININ ELDE EDİLMESİYLE


İSVEÇ DE BAŞLADI

TÜRKİYEDE SOSYAL DEMOKRAT İDEOLOJİSİ KEMALİZM İLE BİRLİKTE BAŞLAR.

TUTUCULUK – FAŞİZM ;

LİBERALİZMİN KARŞISINDA TOPRAK SOYULULARIN BİR SAVUNMA İDEOOLJİSİ OLARAK DOĞRDU.

**** LİBARELİZME KLİSENİN ETKİSİ ÇOK OLMUTUR.

FAŞİZM ; TUTUCU İDEOLOJİNİN ÇAĞDAŞ KALIPLARI İÇİNDEKİ UZANTISI . İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI
ÖNCESİNDE BU AD ALTINDA MUSSOLONİ NİN İTALYASINDA SOMUTLAŞTI.
İSPANYA VE PORTEKİZ GİBİ ÜLELERDE. FRANCO VE SALAZAR YÖNETİMİNDE FAŞİST EĞİLİMLER
GÖRÜLDÜ.

JAPONYA VE ŞİLİ DEKİ PİNOCHET YÖNETİMİNDE DE GÖRÜLDÜ.

FAŞİZM ; ÖNEMLİ OLAN DEVLET YA DA ULUSTUR. BİREY DEVLET YÂDA ULUS İÇİN FEDA EDİLEBİLİR.

MUSSOLONİ” KURDUGUMUZ REJİM KUSURSUZ OLDUĞU İÇİN MUHALEFETE GEREK YOK “ DEMİŞ

MİLLİYETÇİLİK ;

AYNI TOPRAKLAR ÜZERİNDE BENZER KOŞULLARI PAYLAŞAN İNSANLARIN, DIŞA KARŞI KORUNMA VE
DAYANIŞMA GEREKSİNİMLERİNİ KARŞILAYAN İDEOLOJİ

SİYASAL İKTİDARIN KAYNAIĞI “ EGEMENLİK ULUSUNDUR. “ İLESİNDEN KAYNAKLI.

ÖNCE KENTSOYLULAR BENİMSEYİP KULLANMIŞLARDIR.

MİLLİYETÇİLİK ; İTALYA VE ALMANYA İÇİN BİRLEŞME HAREKETİ İKEN, PLONYA, UKRAYNA, ÇEKLER,
SLOKVAKLA, FİNLER, YUNANLILAR VE BULGARLA RİÇİN AYRILMA HAREKETİ DİR.

KEMALİZM;

AKLA VE BİLİME , GERÇEKLİĞE, İNSANCILIĞA ,ÖZGÜRLÜE VE SÜREKLİ DEVRİMCİLİĞE DAYALI BİR


ÇAĞDAŞLAŞMA İDEOLOJİSİDİR .

İKİ AŞAMALI AMACI VAR.

1. BAĞIMSIZLIK

2. ÇAĞDAŞLIK.

BİR İSLAM ÜLKESİDE İLK LAİK DEVLET TÜRKİYEDİR.

ÜNİTE 13- SİYASAL DEĞİŞME VE DEVRİM

SİYASAL DEĞİŞMEDEKİ TEMEL ETKENLER VE ÖNCÜLER

DOĞAL, DEMOGRAFİK ,EKONOMİK, KURAMSAL VE KÜLTÜREL ETKENLER KATKIDA BULUNUR .

1- EKONOMİK OLDUĞUNU SAVUNANLAR ;MARKSİZ HAREKET NOKTASI OLARAK ÜRETİM


BİÇİMİNİ ALIRLAR .
2- SİYASAL KURUMLARIN ÖNCELİK VE BAĞIMSIZ ; MARKSİZ OLMAYAN ÜRETİM DÜZEYİNE
ÖNEM VERİYORLAR.

MARX; TOPLUMSAL EVRİMDE İTİCİ GGÜÇ YA DA BELİRLEYİCİ VĞE, ÜRETİM TEKNİKLERİDİR.

MALT W. ROSTOW, EKONONOMİK GELİŞME DERECELERİNE GÖRE TOPLUMLARI BEŞ GRUBA


AYIRDIKTAN SONRA, BÜTÜN TOPLUMLARIN BU AŞAMALARDAN GEÇTİĞİNİ ÖNE SÜRÜYOR.
RAYMOND ARON ; EKONOMİYE KARŞI SİYASETİN ÖNCÜLÜĞÜNÜ SAVUNUYOR. KAPİTALİZM VE
SOSYALİZM ARASINDAKİ TEMEL FARK, BÜYÜME MODELLERİNİN FARKLILIĞINDAN KAYNALKANIYRO.

TOPLUMSAL SINIFLAR VE SEÇKİNLER

MARX; EGEMEN SINIF İDEOLOİSİ İŞÇİ SINIFI UYUTUYOR. GERÇEĞİ GÖRMESİNİ ENGELLİYOR.
TOPLUMSAL DEĞİŞMENİN VE DEVRİMİN ANA GÜCÜ İŞÇİ SINIFI, YARDIMCI GÜCÜ DEVRİMCİ
SOSYALİST HAREKET.

SEÇKİNLERİN TOPLUMSAL-SİYASAL DEĞİŞİME ETKİLERİ

1- SEÇKİNLER KARAR ALMA SÜREÇLERİNDE ÖNEMLİ BİR AĞIRLIĞI SAHİPTİRLER. DEĞİŞMEYİ


HIZLANDIRIR YA DA YAVAŞLATIRLAR
2- KARARLARI ETKİLEYEN KÜLÜTREL, TOPLUMSAL VE PSİKOLOJİK ORTAMIN YARATILMASINA
KATKIDA BULUNURLAR..
3- SEÇKİNLER DÜŞÜNCE DAVRNIŞLARIYLA TAKLİT EDİLECEK MOEDLLER OLUTURURLAR.

TOPLUMSAL İKİTDAR; EKONOMİK İKTİDARA SAHİP OLMADIĞI HALDE, BİR TOPLUMSAL GÜÇ
BİRLİĞİNE SİYASAL İKİTDAR OLANAĞI SAĞLAYAN GÜÇTÜR.

İŞÇİ SINIFININ GÜCÜ

1- BİLİNÇ DÜZEYİ
2- ÖRGÜTLÜ OLUŞLARI ( DÜZEYİ )
3- ÜRETİM SÜRECİNDEKİ ROLÜ NE BAĞLIDIR.

DEVRİM SOSYOLOJİSİ

DEVRİM ; TOPLUMSAL DÜZENDEKİ KÖKLÜ DEĞİŞİMLER ANLAMINA GERİLİR.

DEVRİMCİ DÜŞÜNCE ; İNSAN ÖZGÜRÜLÜĞÜNÜ, EŞİTLİĞİNİ, TOPLUMUN MUTULLUĞUNU VE HAKÇA


BİR DÜZENİ SAVUNUR.

BİR KURAMA GÖRE DEVRİMİN GERÇEKLEŞEBİLMESİ İÇİN ÖNCE O TOPLUMDA UMUTLARIN DOĞMASI,
SONRA DA O UMUTLARIN YERİNİ DÜŞ KIRIKLIĞINA BIRAKMASI GEREKİR. UMUDUN OLMADIĞI YERDE
DEVRİM OLMAZ.

DEVRİMLER ARASINDA : İNGİLİZ, FRANSIZ , AMERİKAN VE SOVYET DEVRİMLERİ

DEVRİMLER

1- EVRİM SONUCU OLUŞAN DEVRİMLER. ( FRANSIZ DEVRİMİ )


2- BELİRLİ TARİHSEL KOŞULLARDAN YARARLANARAK TOPLUMUN EVRİMİNİ HIZLANDIRMAK,
BAZI EVRELERİ ATLAMAK AMCINI TAŞIR. ( SOVYET- TÜRK DEVRİMLERİ )
3- ŞİDDETTEN UZA DEVRİM ( HRİSTİYAN – GANDİ DEVRİMİ )
4- ŞİDDEDE DAYALI DEVRİM ( FRANSIZ )
JOSEPH DE MASTRE; KARŞI –DEVRİMCİ DÜŞÜNCENİN EN ÜNLÜ İSMİ

ÜNİTE 14- KAMUOYU- PROPAGANDA VE SİYASAL KATILMA

KAMUOYUNUN OLUŞUMU ;

ARAÇLAR VE ARACILAR ; KAMUOYUNA TEMEL OLUŞTURAN SİYASAL KANILARIN BİÇİMLENMESİNDE,


KİŞİNİN BİREYSEL ÖZELLİKLERİ ROL OYNAR. FİZİKSEL VE RUHSAL ÖZELLİKLER BİR HAREKET
NOKTASIDIR.

KANI ; KİŞİNİN KİŞİSEL TUTUMUNUN BELİRLİ BİR SORUYA VERDİĞİ YANITTIR.

SÜREÇLER VE PROPOGANDA ; KAMUOYUNUN OLUŞUMUNDA İLK AŞAMA BU BİLGİLERİN İLETİLMESİ


OLDUĞU İÇİN ÖNCE BU İLETME İŞLEVİNİ YERİNE GETİREN ARACILAR ÜZERİNDE DURULMAKTADRI.
İKİNCİ AŞAMA İSE İLETİLEN BİLGİLERİN ALINMASI VE ALGILANMASINI KAPSAR.

KAMUOYUNUN SAĞLIKLI OLUŞABİLMESİ İÇİN

- BİREYLERİN YETERLİ VE DOĞRU HABER ALMALARI

- ALDIKLARI BİLGİLERİ DUYGULARDAN UZAK AKILLARIYLA DEĞERLENDİRMELERİ

- ÇIKARLARINI SAĞLAMA UMUDU İLE KAMU İŞLEVİNE YAKIN BİR İLGİ GÖSTERMELERİ

ALFRED SAUVY, KAMUOYUNUN OLUŞUMU SIRASINDA ALINAN BİLGİLERİN BAZI DURUMDA


SAMLARARA UĞRUYARAK ALGILANMASINDAKİ SEBEPLER

1- MADDESEL ÇIKARLAR SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA


2- DUYGULARIN VE TUTKULARIN SÖZ KONUSU OLDUĞU DURUMLARDA
3- TOPLUMSAL ORTAK BİR DAVAYLA İLGİLİ OLAYLAR SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA
4- İÇTENLİKLE , BİLİNÇSİZ OLARAK, İSTENMEDEN YAPILAN SAPMALARLA , KİŞİNİN KENDİNİ
HAKLI GÖSTERMEK İÇİN BİLEREK İSTEYEREK BAŞVURDUĞU SAPMALAR.

KAMUOYU OLUŞUMUNDA ETKİLEMEK AMCIYLA YAPILAN PROPOGANDANIN KURALLARI

1- BASİTLEŞTİRME VE TEK DÜŞMAN KURALI


2- KABACA GENEL İFADELERLE ANLATMA KURALI
3- TEKRAR KURALI
4- SEVİLENİ KULLANMA KURALI
5- OYBİRLİĞİ VE BULAŞMA KURALI
FARKLI ORTAMLARDA KAMUOYU VE PROPAGANDA

1- ÇOĞULCU SİSTEMLERDE KAMUOYU ; toplumda koşuları, çıkarları vedolayısıyla görüşleri


birbirinden farklı kesimlerin varlığını kabul eder. ( özgürlükçü demokrasi ) bir kanının halk
arasında yayılmasını sağlamakla ( baskı ) , bir kanının halk tarafından oluşturulmasını
sağlamak ( demokrasi )
2- TEKİLCİ SİSTEMLERDE KAMUOYU ; baskıcı, rejimler, çok sesliliğe ve dolayısıyla da
kamuoyunun farklı Etilerin sonucunda oluşmasına izin vermezler . ( Lenin – Hitler ) Lenin;
Leninci sloganlar akılcı ve somut bir temele dayanır. Propoganda yetiştirilmiş propaganda
Görevi bir kişiye yada küçük bir gruba bir çok düşünceyi temelerini iletmek.yetiştirilmiş
kışkırtıcı görevi tek bir düşünceyi yada küçük bir düşünce grubunu büyük bir kitleye
götürmek. Hitler, sloganlar duygulara e heyecanlara hitap ederek halkta kin ve kudret arzusu
yaratmak. Temel ilkesi hakla düşünce fırsatı bırakmaması. Bilinç altına seslenmesi.

3- GERİ KALMIŞ ÜLKELERDE KAMUOYU : özellikleri

- NÜFUS ÇOĞUNLUĞU KIRSAL BÖLGEDE VE KOPUK

- KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARI YETERSİZ

- OKUMA YAZMA ORANI VE EĞİTİM DÜZEYİ DÜŞÜK

- BİR ÇOĞUNDA DAHA BİR DİL BİRLİĞİ YOK

- TOPLUMSAL GRUPLAŞMA VE ÖRGÜTLEMELERİN ZAYIFLIĞI

AMERAKALI R.A.DAHL KATILMAYI DÖRT BOYUTTA İNCELİYOR.

1- İLGİ
2- ÖNEMSEME
3- BİLGİ
4- EYLEM

DENİZ BAYKALIN ÖNERDİĞİ SINIFLANDIRMA

1- SİYASAL OLAYLARI İZLEME


2- ONLAR HAKKINDA TUTUM TAKINMA
3- ONLARIN İÇİNE KARIŞMA.

KATILMAYI ETKİLEYEN FAKTÖRLER

1- YAŞ VE CİNSİYET
2- AİLE
3- GELİR DÜZEYİ
4- EĞİTİM
5- MESLEK
6- YERLEŞME BİÇİMİ ( ABD DE YAHUDİ, FRANSADA ERMENİ )

OY VEİRKEN SEÇMENİ ÇIKARI DIŞINDA ETKİLEYEN FAKTÖRLER

1- GÜVENLİK İSTEĞİ
2- SAYGINLIK İSTEĞİ
3- DUYGUSAL BAĞLILIK
4- DİNSEL VE SİYASAL İNANÇLRA
5- TOPLUMSAL GELİŞME
6- GELİR DAĞILIMI
7- TOPLUM YAPISI
8- GÜNCEL ÖNEMLİ OLAYLAR .

SEÇME VE SEÇİLME EŞİTLİĞİNİ BOZAN NEDENLER

1- HUKUKSAL
2- TOPLUMSAL
3- EKONOMİK

ÜNİTE 15- ÇOĞULCU SİYASAL SİSTEMLER

DEMOKRASİ TARİHİ ; İNSANLAR ARASINDA TOPLUMSAL KÖKENLİ EŞİTSİZLİKLERİ GİDERMEK İÇİN


VERİLEN SAVAŞIMIN TARİHİDİ.

DEMOKRASİ : GÜNÜMÜZDE AZINLIKTA OLANLARIN HAKLARINA SAYĞI GÖSTERİLDİĞİ VE ONLARA


BUGÜN ÇOĞUNLUĞA DÖNÜŞEBİLME YOLLARININ AÇIK OLDUĞU ÖZGÜRLÜKÇÜ BİR ÇOĞUNLUK
YÖNETİMİ BİÇİMİ.

DEMOKRASİ ÜZERİNDEKİ İLK YAZILI DEĞERLENDİRMEYE HEREDOT TARİHİNİN ÜÇÜNCÜ CİLDİNDE


RASTLANIR.

GENE AYNI YÜZYILDA ATİNADA DOĞAN SOFİZM DE DEMOKRATİK KULTÜRÜN TEMELLERİNİ


OLUŞTURMAYA ÇALIŞTIĞI BİR AKIMDIR.

SOKRATES ; TOPLUMU SOYLULAR DEĞİL, BİLGE VE ERDEMLİ KİŞİLER YÖNETSİN.


ARİSTO , EŞİTLİKÇİ BİR DÜŞÜNCEYE SAHİP OLDUĞU HALDE ÇOĞUNLUK YÖNETİMİN AZINLIK BİR
SEÇKİNLER GBURUNUN YÖNETİMİNDEN DAHA İYİ OLUR DER. SERVET VE SİYASAL İKTİDAR ARASINDA
YAKIN İLİŞKİ KURUYORDU.

MONTESGUİE; KUVVETLER AYRILIĞI DÜŞÜNCESİNİ GELİTİRTİ VE ONUN ETKİSİYLE KUVVET KUVVETİ


DOĞRUMAZSA ÖZGÜRLÜK OLMAZ.

JEAN-JACGUES RAUSSEAU; HER ALANDA EŞİTLİĞİ VE DOĞRUDAN DEMOKRASİYİ SAVUNUR.

BENJAMİN CONSTAT, SİYASAL İKTİDARIN VİCDAN VE DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜNE , MÜLK SAHİBİ


OLABİLME ÖZGÜRLÜĞÜNE KESİNLİKLE KARIŞMAMASI GEREKTİĞİNİ SAVUNDU.

TACGUEVİLLE; AMİRİKADA DEMOKRASİ KİTABIYLA KATKIDA BULUNDU. ÖZGÜRLÜK İÇİN İKİ YOL
ÖNERİYORDU. YERİNDEN YÖNETİM VE KİTLE ÖRGÜTLERİ.

DEMOKRASİNİN EVRİMSEL NİTELİKLİ TEMEL ÖĞELERİ

1- SEÇİM
2- ÖZGÜRLÜK
3- BAĞIMSIZ YARGI

SİYASAL DEMOKRASİ ( HUKUK DEVLETİ ) ; tarihsel evrim içinde, topraksoylular( aristokrasi ) ve


kentsoylular

( burjuvazi) asasındaki savaşım ürünü .

Bu iki güç arasındaki denge ilkkez ingilterede çıktır. “ büyük Ferman” ( manga carda ) böyle bir
dengenin ürünü.

SİYASAL DEMOKRASİ ; LİBERALİZM VE SOSYALİZMİN BİR ZENETİ OLARAK ORTAYA ÇIKTI.

LİBERAL DEMOKRASİ; KENT SOYLU SINIFININ GEREKSİNİMLERİNE YANIT OLARAK DOĞDU. ÖZGÜRLÜK
VE EŞİTLİK İLKESİ. TARİHSEL DENEYİN ÖNEMİ : İNGİLTEREDEKİ EVRİM, AMERİKA VE FRANSADAKİ
DEVRİMLER

LİBALİZM; EKONOMİK OLARAK GÜÇLÜ BİR KESİMİN GEREKSİNİMİNDEN DOĞDU .

SOSYAL DEMOKRASİ( TOPLUMSAL ADALET ) ( SOSYAL DEVLET )

SOSYAL DEMOKRASİ, TEMELDE EMEK-SERMAYE , İŞÇİ – İŞVEREN DENGESİNE ULAŞBİLDİĞİ ÖLÇÜDE


GERÇEKLİK KAZANIR.

SOSYALİZM ; ASIL SORUNU EKONOMİK OLAN BİR SINIFIN SORUNLARINA YANIT OLARAK DOĞDU.
SOSYAL DEVLET ; KAVRAMI TÜRKİYEYE 1961 ANAYASASIYLA GİRDİ.

TÜRKİYEDE SOSYAL DEMOKRASİNİN İKİ ÖNEMLİ KOŞULU VAR

1- SANAYİLEŞME
2- KİTLE ÖRGÜTLENMESİ

You might also like