Professional Documents
Culture Documents
İdealizm
Uluslararası İlişkiler disiplinini doğuşuyla eş zamanlı, ilk U.İ. Teorisi olduğu yönünde görüşler (teori olarak kabul etmeyenler de mevcut)
Tartışmalı bir kavram→Ütopyacılık,Wilsonculuk, Liberalizm gibi kavramlarla açıklanmıştır; İdealizm hepsini içine alan bir üst başlık
niteliğindedir.
İki Savaş Arası Dönem- Milletler Cemiyeti deneyimi
Savaşın önlenmesi, kalıcı barışın inşası temel amaç
I. Dünya Savaşı’na giden süreçte yapılan hataların tekrarlanmaması için savaşın sebeplerinin incelenmesi temel araştırma konusu
Alfred Zimmerman, S.H. Bailey, Philip Noel-Baker, David Mitrany, Woodrow Wilson, James T. Shotwell, Pitman Potter, Parker T. Moon
Temel varsayım
İlerlemenin mümkün olduğu
Uluslararası sistemin demokrasi, uluslararası anlaşmalar, barışsever insanların çabaları ve aydınlatıcı öğreti ile dönüştürülebileceği
Cehalet, önyargılar, kötü niyetler ve sinsi çıkarların uluslararası barışı yıkan değerler olduğu
Bunların ortadan kaldırılması için uluslararası ilişkiler uzmanlarının çalışması gerektiği
İdealizm
İlk kez 1923 yılında Glasgow Üniversitesi rektörü Birkenhead tarafından kullanılıyor
Kavramın felsefi ve Uİ disiplini içindeki kullanımının farklılaşması
Flelsefe: varlığın kaynağı düşünce düzeyinde ve soyut
U.İ.: reel şartların ideal bir duruma gelmesi için ortaya konulan fikir ve projeler; ideal dünya düzeninin kurulması
İdealizm, gerçekten uzak bir kuram değildir; mevcut olumsuzluklar, reel gerçeklik içinde değerlendirildikten sonra şartların iyileştirilmesi
ve sorunların çözümü için gerçekleri aşmak amaçlanır; optimist tavır
Normatiftir
Nihai hedef → Küresel Toplum inşası ; uluslararası değerler sisteminin oluşması ve uygulanması
İdealizmin İlkeleri
Aydınlanmacılık (İlerlemecilik, Reformculuk, Normativizm): modernist, pozitivist, seküler, evrensel ilkeler
İnsan doğasına duyulan güven (Hümanist): akılcı ve bilimsel yöntemle dünyanın değiştirilebileceği fikri
Rasyonalite; rasyonel ve akıllı insan, felaketten kaçacak kadar akıllı
İşbirliği savaşı önler; barış, refah, adalet getirir: Uluslararası hukuk ve
etiğin önemi
Sosyal işbirliği→istikrar ve düzen
Ekonomik işbirliği→refah ve zenginlik
Hukuk alanında işbirliği→adalet ve huzur Siyasal işbirliği→barış ve güvenlik
Uluslararası/Evrensel toplumun oluşturulması: evrensel iletişim ağının ve uluslararası örgütlenmenin önemi
Kant→kozmopolit topluluğun oluşumu: sınır ötesi dialoğun oluşturulması; insanın devletin değil insanlık ailesinin vatandaşı olduğu
düşüncesi; çok taraflı çabalarla uluslararası toplumun örgütlenmesi ve böylece savaşın önlenmesi ideali
İdealizmin araçları
Eğitim (İyi insanın, iyi karar alıcıların ve iyi toplumun yetiştirilmesi için)
Demokrasi ve kamuoyu (demokrasiler birbiriyle savaşmaz → Demokratik BarışTeorisi)
Uluslararası hukuk, norm, adalet, etik (uluslararası antlaşmalar, pacta sund servanda)
Uluslararası örgütler ve rejimler (devletlerin uluslararası hukuka uygun hareket etmesini sağlayacak mekanizmalar)
Ortak güvenlik rejimi (uluslararası güvenlik ve barışı sağlamak amacıyla)
WWI sonrası→1919-1930→savaşın önlenmesi için çabalar, uluslararası örgütler, kolektif güvenlik → İdealizm
WWII sonrası→1940-1960’lar→Klasik Realizm 1950’lerde Soğuk Savaş’ın etkisiyle realizmin popülerliği arttı.
Realistlere göre idealistler, uluslararası ilişkilerin “ne olduğu” değil “ne olması gerektiği” üzerinde çalışan ütopyacılar
Normatif Teori
Etik ve ahlaki beklentileri, kararları ve ikilemleri araştırma amacındadır.
Etik değerlendirmeler ve önermeler hangi temeller üzerinden yapılmaktadır?
Dünya politikasındaki pratik sorunlara dair değerler ve ahlaki ilkeler en iyi nasıl açıklanabilir ve anlaşılabilir? Bu değerler ve
ilkeler kaynağını nereden almaktadır?
Nasıl değerlendirilebilir, eleştirilebilir, revize edilebilirler?
Temelleri siyaset teorisine ve ahlak felsefesine dayanmaktadır; odağında adalet, hak, görev gibi kavramlar yer alır ve bu
kavramları küresel düzeye taşır
Uluslararası İlişkiler içinde Normatif Teoriye iki farklı bakış açısı: yeni bir alt-alan ya da zengin bir düşünce geleneğinin
Uluslararası İlişkilere yansıması
Normatif Uluslararası İlişkiler Teorisi iki farklı idealist bakış açısıyla dünya politikasına yaklaşabilmektedir: Kozmopolitanizm ve
toplulukçuluk (komünotarizm)
Bir diğer normatif sorun kararlarımıza rehberlik eden ve değerlendirmemizi sağlayan ahlaki çerçeveler nelerdir: sonuççuluk ve
deontoloji
Uluslararası İlişkiler
Kuramları
KLASİK REALİZM-26.10.2020
Realizm
İnsanlık tarihi boyunca gerçekleşen politik, ekonomik, askeri ve toplumsal dönüşümler karşısında ortaya çıkan durumlar temel
konu
Cevapların gerçekliğinden çok sorulan soruların gerçekliği önem kazanıyor
Pozitivist yaklaşım; Realizm, olguların dikkate alınarak bunların neden ve sonuçlarının analiz edilmesine dayanır.
Temel varsayımlar alt-akımlara göre değişiyor: Klasik Realizm, Yapısal Realizm,/Neorealizm, Neoklasik Realizm
Realizm, devletlerin çeşitli araçlarla hayatta kalma çabasını ve devletler arasındaki güç mücadelesini değiştirmeye değil
anlamaya çalışan bir yaklaşımdır.
Temel Sorular
Uluslararası İlişkilerin doğası nedir?
Uluslararası İlişkilerin yürütüldüğü ortamın başlıca
özelliği nedir?
Uluslararası İlişkilerin temel aktörü kimdir?
Uluslararası İlişkilerde temel aktörün öncelikli amacı nedir?
Uluslararası İlişkilerde temel aktörün amaçlarına ulaşmak için kullandığı başlıca araç nedir?
Realizm
Uluslararası ilişkilerin doğası mücadele ve rekabet
Anarşi ortamı içinde yürütülür (merkezi iktidarın olmaması)
Temel aktör devletler
Hiyerarşik devlet yapısında insanın kötü doğası bir üst otorite tarafından kontrol altında tutulur.
Devletleri kontrol eden bir üst otoritenin olmadığı uluslararası sistem anarşiktir → insan doğasının kötülüğü→devletler
arasında güç mücadelesi
Devletin şiddet tekeli ve egemenliğe sahip oluşu uluslararası sistem içinde merkezi konumunu güçlendiren unsurlar
Her devlet sistem içinde aynı etki gücüne sahip değil
Devletlerin amacı anarşik ortamda hayatta kalma; toprak bütünlüğü ve egemenliğini koruma; diğer devletlere karşı üstünlük
sağlama (mutlak ve göreceli kazanç)
Devletlerin başlıca aracı güç.
Hans Morgenthau: siyaset güç için bir mücadeledir ve nihai hedefi ne olursa olsun güç birincil amaçtır; gücü elde etme,
koruma ve uygulama tarzı siyasi eylemin tekniklerini belirler
Düşünsel Temeller
Thucydides - Pelopones Savaşı Tarihi
Atina ve Sparta (M.Ö. 431-404)
İnsanın doğasında bulunan güç mücadelesi
“Potansiyel düşman olan bir devletin güçlenmesini önlemek için savaşa başvurulması meşrudur” → Atina’nın aşırı
güçlenmesinin Sparta’da yarattığı korku → güç dengesindeki değişikliğin tehdit olarak algılanması
Niccolo Machiavelli - Prens (1513)
İtalyan şehir devletleri arasındaki rekabet
Yönetici hukuka (ahlak kuralları ve normlar) bağlı olmalı; bu mümkün değilse güç ve kurnazlığa başvurması
Devletinvarlığınısürdürmesi,güvenliği→yöneticiidealegöredeğil Realpolitikegöre hareketetmeli; gerektiğinde hukuk ve ahlak
çiğnenebilir
Thomas Hobbes - Leviathan (1651)
İnsan doğasının kötülüğü
İnsanın varlığını sürdürme güdüsü tüm eylemlerin belirleyicisi
Uluslararası sistemde nihai otorite yok → anarşi → çatışma → doğa hali- korku ve şiddet
Devletlerin sürekli rekabet içinde olması, onların vatandaşları için daha iyiye ulaşmasını sağlar.
Hobbes yetkilerin üst otoriteye devredildiği zorlayıcı bir yönetsel aygıtın- Leviathan- gerekliliğinden bahsetse de bir dünya
devleti önermez.
Klasik Realizm
Uluslararası ilişkileri belirleyen en temel etken insan doğası Devletlerin dış politikası ve birbirleriyle ilişkileri temel
inceleme konusu
Carl von Clausewitz, Edward H. Carr, Hans J. Morgenthau
Clausewitz→Savaş Üzerine : savaşın doğası, teorisi, unsurları; teorik savaş-gerçek savaş ayrımı, aradaki fark insan
unsurundan kaynaklanan öngürülemezlik. Savaş siyasetin bir parçası; her savaş politiktir.
Edward Hallett Carr
Yirmi Yılın Bunalımı:1919-1939. Uluslararası İlişkiler Çalışmasına Bir Giriş (Twenty Year Crisis) -1939
Dünyanın tekrar savaşın (II. Dünya Savaşı)eşiğine gelmesinin nedeni → statükoyu korumak isteyen güçlerle, onu değiştirmek
isteyen güçler arasındaki çıkar çatışması
Dünya barışının herkesin çıkarına olacağını savunan İdealistleri eleştirir.
“Uluslararası ilişkiler olması gerekene değil, olana odaklanmalı”
İdealist ve normatif analizler, barışın sağlanmasına değil, güçlü devletlerin çıkar ve değerlerinin yayılmasına yardımcı olur. →
Uİ’nin objektif bir disiplin olarak gelişmesini engeller.
Var olan güç ilişkilerini dönüştürmeden önce anlamaya çalışmak.
Hans Morgenthau
Uluslararası Politika: Güç ve Barış İçin Mücadele (Uluslar Arasında Politika) (Politics Among Nations: The Struggle for Power
and Peace) -1948: uluslararası politikanın realist teorisi
“Uluslararası siyaset, tüm siyaset gibi, güç için bir mücadeledir.”
Bireyler gibi devlet adamları da alternatifler arasında en rasyonel olanı
seçer.
Devlet adamlarının kararlarını iyi niyet ya da ideoloji değil, ulusal çıkarlar (güç) belirler.
Ulusal çıkar (güç) evrensel bir gerçekliktir. Zaman, mekân, konu ya da duruma göre değişmez.
Evrensel ahlaki ilkeler devletler için geçerli değildir; devletler bu ilkeleri zaman ve mekan bağlamında değerlendirir
Bir devletin ahlaki değerlerinin küresel nitelik taşıdığını iddia etmesi diğer devletleri tahakküm altına almak ve kendi gücünü
pekiştirmek amaçlıdır.
Uluslararası politika diğer disiplinlerden bağımsız bir alan olarak ele alınmalıdır. (alanın özerkliği)
Morgenthau:
Uluslararası politikayı insan doğasıyla açıklar.
Doğuştan kötü, açgözlü, saldırgan olan bireylerin ilişkilerinde çıkarlarını ve gücü ön planda tutmaları gibi devletler de dış
politikada güç ve çıkar peşindedir.
Sürekli olarak güçlerini arttırmaya çalışan devletler kapasiteleri ölçüsünde diğer devletleri kontrol altına almaya
çalışırlar.→uluslararası ilişkilerde savaş ve çatışma kaçınılmaz hale gelir.
Klasik Realizm
Diğer temsilcileri→
Arnold Wolfers, Nicholas Spykman, Raymond Aron gibi akademisyenler Winston Churchill, George F. Kennan, Henry
Kissinger gibi politikacılar
Klasik Realizme getirilen eleştiriler
Statükoyu temel alan bir yaklaşım → uluslararası alandaki değişim ve
gelişmeleri açıklamakta başarılı değil
Tarihsel boyutu ele almaz → devletlerin ve uluslararası sistemin zaman ve mekandan bağımsız olduğu düşüncesi
Askeri güce gereğinden fazla önem verir.
İç ve dış politika farklılığını öne çıkarır.
Realizmin temel özellikleri ve varsayımları
Uluslararası politikayı şekillendiren evrensel kuralların kaynağı insanın kötü doğasıdır. Devletler de insanlar gibi kendi
çıkarlarını gözetirler.
Devlet adamlarını da kuşku, güvensizlik, prestij, çıkar gibi unsurlar yönlendirir.
Devletler uluslararası sistemin temel aktörleridir. Uluslararası örgütler, çok
uluslu şirketler, hükümet dışı örgütler aktör olarak kabul edilmezler.
Devletler ulusal çıkarlarını gerçekleştirmeye çalışırken rasyonel davranırlar. Bu varsayıma göre devletler, hareketlerini
önceden düşünüp planlayabilir ve farklı politikalar arasında seçim yapabilir; çıkarlarını tanımlayıp önem sırasına koyabilir;
izlenecek politikanın yarar-risk hesaplamasını yapabilir.
Uluslararası ilişkilerde ahlaki değerlerin etkisi yoktur. Dış politikanın başarısı, ulusal çıkarı ne kadar gerçekleştirdikleri ile
ölçülür. Devletler, gerçek amaçlarını saklamak için davranışlarını evrensel ahlaki değerlerle ilintilendirmeye çalışırlar.
Devletler üstü bir otorite olmadığı için uluslararası sistemde anarşi vardır.
Temel Kavramlar
Devlet→temel aktör
İç politika / dış politika ayrımı
Devlet dışındaki aktörlerin uluslararası politikaya etkileri önemsiz Egemen devletler – yekpare (bütüncül), rasyonel aktörler
Güç→temel kavram
Morgenthau→“bir insanın diğeri üzerinde kurabildiği ve
sürdürebildiği nüfuz”→fiziksel/psikolojik
Uluslararası politika→devletler arasındaki güç mücadelesi Devletlerin amacı gücü arttırmaktır.
Bu yüzden sistemde sürekli rekabet vardır.
Güç bir durum değil, etki sürecidir.
Her devlet ulusal çıkarını gerçekleştirmek zorundadır.
Temel Kavramlar
Kendi başının çaresine bakma/kendi kendine yardım (Self-help)
Uluslararası sistemde kriz durumunda başvurulacak bir üst otorite olmadığı için her
devlet kendi başının çaresine bakmalıdır.
Amaç: hayatta kalma / varlığını sürdürme → Güvenlik
Güvenliğini sağlamak için kimseye güvenemez.
Geyik Avı Oyunu (Waltz) → Devletlerin kendi güvenlikleri işbirliği olasılığına baskın çıkar.
Bir devletin kendi güvenliğini sağlamak için attığı her adım diğerleri için güvenlik riski doğuracak→GÜVENLİK İKİLEMİ
Temel Kavramlar
Güvenlik İkilemi (Security Dilemma)
Bir devlet güç artırımına gidince neden diğer devlet de kendi gücünü arttırır?
Üst bir otorite olmamasından ve bu güç artırımının gelecekte nasıl sonuç doğuracağının bilinmemesinden kaynaklanan
belirsizlik
Diğer devletlerin niyetlerini gerçekten bilmenin mümkün olmaması Bir devlet herhangi bir nedenle güç artırımına gittiğinde
Bunu ya kendi güvenliği için yapmıştır
Ya da kendi çıkarını diğer devletlerin aleyhine arttıracak bir ortam oluşturmaktadır.
Mutlak bilinmezlik → güvenlik ikilemi → en kötü senaryo düşünülür → diğer devlet gücünü arttırır → bunu tehdit olarak
algılayan ilk devlet de gücünü artırmaya devam eder → herkes için daha güvensiz bir ortam
Korkunun yol açtığı güvenlik ikilemi devletleri savaşa zorlayabilir.
Temel Kavramlar
Konular arasında hiyerarşi→
siyasi ve askeri nitelik taşıyan ulusal güvenlik konuları öncelikli yüksek politika (high politics) konuları
Ticaret, ekonomi, finans, çevre gibi konular ise alçak politika (low politics) konuları
K. Waltz
Uluslararası Siyaset Teorisi (Theory of International Politics)- 1979
Amaç uluslararası politikaya yönelik teorik yaklaşımları incelemek, mevcut teorideki yanlışları düzelten yeni bir teori inşa
etmek ve bu teorinin bazı uygulamalarını incelemek
Ulusal ve uluslararası sistem arasındaki farklılıklar ile politik ve ekonomik sistem arasındaki benzerliklere vurgu yapar
İndirgemeci teoriye karşı sistemik teori
Sistemin yapısını inceler. Uluslararası sistemin düzenleyici ilkesi anarşidir (mikro ekonomik yaklaşım). Bu yapıda temel aktör
olan devletlerin amacı hayatta kalmaktır; fakat devletler arasında görevleri bakımından benzerlik olsa da yetenekleri bakımından
farklılıklar ön plandadır.
Devletlerin uluslararası sistemdeki konumunu belirleyen unsurlar (yetenekler) nüfus, coğrafya, sahip olunan kaynaklar, askeri
güç, siyasi istikrar, siyasi yetkilerdir.
Neo-realizm
Waltz Morgenthau’nun indirgemeciliğini eleştirir.
“Eğer insan doğası kötüyse, neden tarihte barış zamanı daha fazla?” →Waltz→uluslararası politika gücün adil olmayan
dağılımıyla şekil bulur.
Morgenthau→devlet adamları, karar alıcılar “güç” kavramına göre düşünüp hareket ederler, güç kazanmak için çalışırlar.
Waltz da devletin varlığını sürdürmesi için güçlü olması gerektiğini savunur .
Çıkış noktaları farklı
Devletlerin eylemlerini belirleyen insanın kötü doğası değil, uluslararası sistemin anarşik yapısı
Anarşik sistemde aynı fonksiyonlara sahip devletler arasındaki farkı yaratan nokta güç (kapasite) dağılımıdır.
Klasik realistlerin devletlerin nihai amacı olarak gördükleri güç, neo-realistlere göre devletlerin asıl amacı olan varlıklarını
sürdürmek için gereken bir araçtır.
Neo-realizm
Neorealizm, klasik realizmin temel önermelerinin
çoğunu kabul eder.
Rasyonel bir kuramsal çerçevede uluslararası politikayı analiz eder.
Temel aktör devletlerdir.
Devletlerden başka şiddet kullanabilen başka aktör olmadığı
için sistem anarşiktir.
Öncelikle kendi çıkarlarını gözeterek güvenliği tanımlarlar.
Waltz insan doğasını, klasik realistlerden farklı olarak analize dahil etmez.
Neo-realizm
Waltz → Uİ teorisi, sadece temel aktör olan devletler değil, uluslararası sistem, sistem içerisinde birbirleriyle etkileşimde olan
aktörler, sistemdeki devamlılık ve değişimler üzerinde de durmalıdır.
Waltz, realizmin eksik noktalarını yapısalcı/sistemci
bir analizle gidermeye çalıştı.
Devletlerin dış politikaları ancak uluslararası sistem düzeyinde açıklanabilir.
Devletlerin benzer niyetlerinin farklı sonuçlar yaratması ancak sistem düzeyinde açıklanabilir.
Saldırgan / Savunmacı Realizm
Saldırgan Realizm
John Mearsheimer (Büyük Güç Siyasetinin Trajedisi- The Tragedy
of Great Power Politics)
Devletlerin birbirine karşı güvensizliği→Devletler sürekli olarak güç artırımı peşinde koşar→nihai amacı küresel olmasa da
bölgesel hegemon olmak→bu şekilde hayatta kalışını garanti eder.
Savunmacı Realizm
Kenneth Waltz
Uluslararası sistemde bir devletin hayatta kalması güvenliğini sağlayacak ölçüde bir güç miktarına ulaşmasıyla sağlanır. →
güç artırımı hegemon olana kadar sürmek zorunda değil.→hegemon olma çabası karşı tarafı tahrik edeceği için hayatta kalma
ihtimalini tehlikeye düşürür.
Savunmacı Realizm
• Güç dengesi durumundayken, bir devlet güç artırımına giderse, diğer devletler güç dengesini yeniden kurmak için ittifaka
gidebilir.
Saldırgan Realizm
• Güç dengesinde bir devlet lehine değişim varsa, dengeyi eski haline getirmek için ittifak her zaman mümkün olmayabilir.
• Müttefiklerin niyetini tam olarak bilmek mümkün değil.
• Geç dengesini düzeltmek için
• Güç artırımı ya da Savaş
• Güçlü bir devletin peşine takılma (bandwagoning)
Neo-klasik Realizm
Uluslararası ilişkileri belirleyen en önemli etken devletlerin yapısı; bu nedenle devletlerin dış politikası ve ilişkilerine odaklanır
1990’lar sonrası→Soğuk Savaş’ın sona ermesi
Neo-realistler, SSCB’nin askeri bir müdahale olmaksızın dağılmasını
açıklamakta zorlanıyor.→iç siyasal yapının önemi
Neo-realizmin, devlet davranışlarının nedeni konusunda sistemik faktörlere yaptığı vurguyu eleştirir.→Devletlerin dış politika
davranışları hem uluslararası sistemden, hem de iç politikadan kaynaklanır.
Belirsizlik ve potansiyel tehdit barındıran anarşik sistemin yanı sıra, iç siyasi gelişmeler, küresel ve ekonomik süreçler,
liderlerin izledikleri politikalar da önemli
Analiz düzeyini sadece sistem değil, aynı zamanda devlet ve altındaki diğer aktörlerin incelenmesi olarak belirler.
Sistemin yanı sıra, siyasi aktörler ve ülke içi süreçleri de inceler.
Neo-klasik Realizm
Uluslararası koşullar + iç politikadaki olanak ve kısıtlamalar
→devletlerin davranışları daha iyi açıklanabilir.
Uluslararası gelişmeler→devletin yapısı – karar vericilerin bunları nasıl yorumladığı – nasıl tepki verecekleri→iç politikadaki
aktör ve süreçler
Gideon Rose klasik “devletin uluslararası sistem içindeki yeri ve sahip olduğu kapasite dış politikasının
kapsam ve amacını belirler.
• neo-klasik “sistemik etkinin aktör düzeyindeki yansımaları, güç kapasitesinin dış politika üzerindeki etkisini dolaylı ve karmaşık
kılar”
Neo-realizm → uluslararası sistem teorisi
Neo-klasik realizm → dış politika teorisi
Stephen M. Walt: İttifakların Kökenleri- The Origins of Alliances; tehdit dengesi devlet adamlarının ittifaklara yönelik dış
politika tercihlerinde belirleyici (dengeleme ya da peşine takılma)
Jack Snyder: İmparatorluk Mitleri -Myths of Empire; göreceli gücü azalan devletin yayılmacı politika izleyeceği öngörüsü; aşırı
yayılmacılığa iç siyasetle bağlantılı açıklama (propaganda ve iç politika malzemesi); sonuçta bu siyaset devlete zarar verir
Fareed Zakaria: Refahtan Güce-From Wealth to Power; devletler neden yayılmacı politika izler? “Milletler, merkezi karar
alıcılar devlet gücünde göreceli bir artış algıladığı zaman kendi politik çıkarlarını dışarıda yaymaya çalışırlar.
Stephen van Evera: Savaşın Nedenleri-Causes of War; savaşın ortaya çıkışında uluslararası sistemdeki değişim ve bunun
devlet yöneticileri tarafından nasıl algılandığı buna bağlı olarak nasıl tepki verdikleri ile ilgilidir.
Randall L. Schweller: Cevaplanmayan Tehditler-Unanswered Threats; devletler tehditler karşısında neden yeterli derecede
dengeleme yapamaz? Bu durumda tehdidin tanımlanması ve bertarafına yönelik elit mutabakatı, elit uyumu, sosyal uyum ve
iktidar zaafiyeti etkilidir.
Neoklasik Realizm
Temel Kavramlar
Güç Dengesi (Balance of Power)
Gücün dağılımı açısından temel varsayım “güç dengesi”dir. Sürekli bir çatışma yerine devletler ya kendi kapasitelerini
arttırarak ya da ittifaklar kurarak “güç dengesi”ne ulaşırlar.
Güç dengesi, uluslararası sistemde sadece bir devletin baskın olmasını önler.
Taraflar arasında oluşacak güç dengesi yoluyla uluslararası sistemde barış ve istikrara
yaklaşılabilir.
Mevcut güç dengesini korumak (statükocu) ya da değiştirmek isteyen (revizyonist) devletler.
Bir ya da bir grup devletin güç dengesini bozacak şekilde güçlenmesini engellemek.
Güç dengesinde yaşanan değişime karşı bir devlet ne yapar?
İç dengeleme:
Güç dengesini yeniden sağlamak için kendi gücünü arttırmak→silahlanma yarışı
Dış dengeleme:
Tek başına yeterli kapasiteye sahip değilse diğer devletlerle ittifak
Savaş:
Güç artırımına giden devletin güç dengesini değiştirecek kapasiteye ulaşmasını engellemek
için savaş
Güç artırımıyla değil bir devleti işgal ederek güç dengesini değiştirmeyi isteyen devlete karşı savaş
Güç
Devletin gücünü oluşturan temel öğeler
Güç kaynakları: Uzun dönemde gücü artırmak için kullanılan öğeler→ekonomi, nüfus, toprak, coğrafi konum, doğal kaynaklar
Güç kapasiteleri: Kısa dönemde etki aracı olarak kullanılan öğeler→askeri güç, askeri sanayi, devlet bürokrasisi
Güç öğelerinin diğer ayrımı
Fiziki öğeler: Ekonomi, nüfus, toprak, coğrafi konum, doğal
kaynaklar, askeri güç gibi somut öğeler
Fiziki olmayan öğeler : Ulusal özellikler, ulusal moral, diplomasi, hükümetin şekli gibi soyut öğeler
Güç
Etki olarak
Sert güç: Devletlerin savaş gibi askeri yöntemler kullanarak
istediklerini yaptırabilme yeteneği
Yumuşak güç: Askeri yöntemler yerine kendi değer ve ideolojilerini benimseterek istediklerini yaptırabilme yeteneği
Realizme göre gücün öğelerinin değeri
Mutlak güç: Bir devletin güç öğelerinin mutlak toplamı.
Devletin mutlak gücü tek başına anlam ifade etmez.
Göreceli güç: Bir devletin gücünün diğer devletler ile karşılaştırılmasıyla ortaya çıkan güç.
Gücün dağılımı
Potansiyel düşmana karşı koyabilmek için askeri gücün korunması/arttırılması ulusal çıkarın gereğidir.
Gücün amaçtan çok güvenliği sağlamak için bir araç olduğunu savunan neo-realist Kenneth Waltz’a göre uluslararası
sistemde gücün önemi→güç dağılımı→ sistemin karakteristik özellikleri
Sistemde tek bir devlet güçlüyse→Tek kutuplu/hegemonik sistem Güç iki devlet arasında paylaşılmışsa→İki kutuplu sistem
İkiden daha fazla güçlü devlet varsa→Çok kutuplu sistem
Sistemik değişim güçlü devlet sayısına göre gerçekleşir.
Barış ve istikrar açısından en uygun sistem
Klasik realistler→19.yy Avrupa Uyumu→çok kutuplu Neo-realistler→Soğuk Savaş→iki kutuplu
Liberalizm
Kökenleri 18. ve 19. yy uzanır.
Liberal teori devlet ile devlet dışı aktörlerin (özellikle bireylerin) birbirleriyle ilişkisinin sonuçlarını tartışır
John Locke“tüm insanlar eşit yaratılmıştır, yaşama hakkı ve özgürlük gibi bir takım dokunulmaz haklara sahiptirler.”. Devlet, vatandaşlar
(bireyler) arasında çıkabilecek anlaşmazlıklarda objektif bir koruma ve ceza sistemi uygulayabilen birimdir; devlet bireylerin doğustan gelen
haklarına müdahale edemez
İnsanlar hak ve özgürlüklerinin daha etkili korunması için örgütlü bir toplum oluşturarak güvenlik ve barış içerisinde yaşamayı amaçlarlar.
Liberalizm
Devlet,varoluşnedeniolanhukukunkoruyucusuolarakortayaçıkar.
insanın doğasında toplum içinde düzenli ve barış içinde yaşama isteği vardır.
Kant dünya barışının şartları: cumhuriyet yönetiminin benimsenmesi, uluslararası hukukun gelişmesi, evrensel mülkiyet hakları
Kantbireylerin doğuştan gelen hak ve yeteneklerini kullanarak evrensel barışı sağlayacakları evrensel bir toplum uygulamada mümkün
değil. Kanunun (hukukun) üstünlüğünü kabul eden özgür devletlerden oluşan gevşek bir dünya federasyonu (kurumlar ve normların
önemi)
Thomas Painedemokratik toplumların barışa katkısı (demokratik usullerle seçilen yönetimler vatandaşlarına hesap vermekle
yükümlüdür; savaşın maliyeti vatandaşların daha sağduyulu davranacağı varsayımıyla anlaşmazlık durumunda uzlaşma pratiklerini devreye
sokacaktır)
Richard Cobdenhükümetlerin iç politikada vatandaşların mülkiyeti üzerinde hak iddia etme eğilimi arttıkça savaş olgusunun yeniden
üretimi de kaçınılmaz olacaktır
Bireyin önceliği
Gelişme
Modernizm
Rasyonalizm
Hukukun üstünlüğü
Seküler ahlak
Serbest ticaret
Sınırlı devlet müdahalesi
Liberalizm
Klasik Liberalizm:
Gelişen ekonomik ilişkiler savaş olasılığı azalır. Rasyonel insan, çatışmadan çok işbirliği
Uluslararası ilişkiler devletler arası ilişkileri aşan ve bireyi temel alan bir yaklaşıma sahip olmalıdır.
Daimi barışa sivil toplum yoluyla ulaşılabileceğini savunan liberaller, realistlerin iç politika ve dış politika arasındaki çizdikleri ayrımı
ortadan kaldırır.
RobertKeohane,JosephNye,JosephGrieco,ErnstHaas,James Rosenau
Robert Keohane: Liberal Teorinin farklı perspektifleri (Uluslararası Liberalizmi Yeniden Düşünmek-
Cumhuriyetçi Liberalizm
Güvenlikleştirme – güvenliksizleştirme
Demokratik kurumlar (yapısal şartlar) kamuoyu, medya, hesap verebilirlik, güçler ayrılığı
Ticari Liberalizm
Ticaret sınıfının etkisini artırması ile yönetici elitin iktidar alanına sınırlaması; çatışma yerine barış tercihi
Düzenleyici Liberalizm
Sosyolojik Liberalizm
İnsanların değişen algıları (bilgi seviyesinde artış, teknolojik gelişmeyle bilgi akışının yaygınlaşması)
Kolektif kimlikler (karşılıklı etkileşim ve ortak aidiyetlerin gelişmesi; biz ve onlar ayrımının belirsizleşmesi)
Ulusötesi toplumsal hareketler (Rosenau: devlet dışı aktörlerin ulusötesi karakterinin gelişmesi)
Liberal Uİ Teorisi
İnsan doğası iyi, doğal durum barış ve işbirliğianarşik yapının etkileri aşılabilir.
Entegrasyon mümkündür
Kazan-kazan
Karşılıklı bağımlılık
Savaş insanların çıkarına değildir; saldırgan liderlerin ya da devletlerin davranışlarının bir sonucudur.
Demokrasiler kendi aralarındaki ilişkilerde daha barışçı yöntemleri kullanırken, diğer rejimlerle ilişkilerinde daha farklı yollara başvururlar.
Demokrasi tüm uluslararası sistemin ortak rejimi olarak yayılırsa savaş önlenebilir, çünkü demokrasiler birbirleriyle savaşmazlar.
Bu durum askeri yöntemlerle değil, çok taraflı uluslararası örgütler aracılığıyla gerçekleştirilirse başarı kazanır.
Barış ve demokrasi arasında nedensel bir ilişkinin kurulması için yeterli veri yok. Demokrasilerin birbirleriyle savaşmamaları kültürel
yakınlık, ekonomik ve ticari ilişkiler gibi nedenlere de bağlanabilir.
Demokrasinin bu rejimler arasında barış ve istikrara yol açtığı önermesi, barış ve istikrarın demokrasiye yol açması şeklinde de
düşünülebilir.
Savaştanımlanırkeniçsavaşdışarıdabırakılmıştır.
Neo-liberalizm (plüralizm)
1970’ler
Temel varsayımlar
Devlet yekpare aktör değil, temsil ettiği kitlelerin çıkarları iç politika Karşılıklı bağımlılık, ekonomik ilişkilerin küreselleşmesi
Liberal kurumsalcılık
Uluslararası örgütlerin aktör olarak dünya politikasındaki rol ve işlevleri
Anarşik bir uluslararası sistem yapısı olsa da işbirliği ortak normlar, kurumlar ve kurallar sayesinde mümkün.
olasılığı azalır
Neo-realist eleştiri: uluslararası örgütler devletlerin güç dağılımını yansıtır büyük güçlerin dış politika aracı
Uluslararası ilişkiler ve dış politika; birey, devlet, baskı grupları, uluslararası ve ulusaşırı örgütler açısından analiz edilmelidir.
Uluslararası sistemi sadece devletler arasındaki güç ilişkileri ve güç dağılımı oluşturmaz. Uluslararası sistemdeki değişimlerin tek nedeni
güç dağılımdaki değişim değildir.
Karşılıklı bağımlılık, işbirliği, uluslararası normlar, uluslararası örgütler, uluslararası hukuk da uluslararası sistemde değişime yol açabilir.
Devletler belli ve sabit dış politika tercihlerine sahip yekpare aktörler değildirler.
Devletlerin dış politika davranışları; devletlerin içinde bulunan ve farklı çıkar ve amaçlara göre hareket eden bürokrasi, baskı grupları gibi
aktörler tarafından da belirlenir.
Realistlere göre rasyonellik, bir aktörün kısa dönemli çıkarını maksimize etme çabasıdır.
Liberallere göre bireylerin, içinde bulundukları toplumun uzun vadeli çıkarını korumak için kendi kısa vadeli çıkarlarından
vazgeçebilmesidir.
Realistlere göre gücün en önemli aracı olan askeri güç, liberaller tarafından devletlerin başvuracağı en son araç olarak kabul edilir.
Diplomasi, barışı koruma faaliyetleri ve askeri güç içermeyen diğer yollar daha etkin şekilde kullanılmalıdır.
TARİHSEL ALTYAPI
Sanayileşme
DÜŞÜNSEL TEMELLERİ
Marx: tarihsel yöntem (tarihsel analizin bütünlüğü ve tarihi değiştirme amacı) ve dialektik (Hegelci idealist dialektiğin Feuerbach’ın
materyalist yaklaşımıyla yeniden yorumlanması ve bir eylem felsefesine dönüştürülmesi)tarihsel materyalizm (“üretim ve ürünlerin
değişimi her toplumsal düzenin temelini teşkil eder; tarihte ortaya çıkan her toplumda zenginliklerin dağılımı, biçimi ve böylece toplumun
sınıflara ve kesimlere ayrılması, neyin nasıl üretildiğine ve üretilenlerin mübadelesinin nasıl yapıldığına bağlıdır”. )
Üretim ilişkilerinin analizi: yapı ve üstyapı ayrımı (maddi üretim ilişkilerinin oluşturduğu yapı; hukuk, devlet, siyaset, ideoloji, din, dil,
kültür, ahlak, felsefe gibi bilinç biçimlerini içeren üstyapıya yansıyarak onları üretir ve tarihsel değişim süreci içinde değiştirerek yeniden
üretir.
Toplumsal sınıflar: bir sınıfın toplumsal konumu sahip olduğu üretim araçları üzerindeki mülkiyetine bağlıdır (toplum tarihi sınıf
mücadeleleri tarihidir)
Artı-Değer Teorisi: kapitalist toplumlarda zenginliğin kaynağı meta (insan gereksinimlerini gideren şey) birikimidir. Piyasa ilişkileri
metaların kullanım değerini ve değişim değerini belirler. Emek-Değer Teorisinin dialektik yöntemle yeniden yorumlanması ile kapitalizmin
ücretli emek aracılığıyla artı-değerin tekrar kendine akmasını sağladığı argümanının geliştirilmesi
Ekonomi politik: toplumsal üretim ilişkilerinin bilimi (ya da insanlar arasındaki ekonomik ilişkilerin gelişimini inceleyen bilim)
Daha fazla kâr için gereken daha ucuz işgücü ve makineleşme ile maliyetlerin düşürülmesi ve daha çok ürün satılması
Rekabettaklitüretim artışıkâr oranlarında düşüş krizişçilerin işten çıkarılması/ücretlerde düşüşazalan tüketim gücüaşırı
tüketimsermayenin kendini dengelemesi (bazı sermayedarların piyasadan çekilmesi) sermayenin merkezileşmesiyeni bir mücadele
ihtimali/isyan
Sermayenin işçileri kontrol altında tutma araçları: meta fetişizmi ve yabancılaşmayaratıcı eylemselliğin kaybı
Sınıfmücadelesiyoluylaproleterdevrimsosyalizm komünizm
Analizin merkezinde devletleri kendi çıkarına göre yönlendiren sermaye sınıfı yer almaktadır.
irdelenmesi.
EMPERYALİZM
Batı’nın üretim araçlarını elde etme amaçlı mücadeleleri; sonuçta Batının ekonomik üstünlüğü yanında üstyapısal (ideolojik, kültürel)
üstünlüğünün de kabul ettirilmesi
Hobsonemperyalizme neden olan asıl faktörler? Kapitalist devletlerin güçlünün diğeri üzerinde kuracağı tahakküm yoluyla kendine yeni
pazarlar bulma refleksi
Kapitalizmin yarattığı aşırı üretim devletleri yeni pazar arayışına dolayısıyla sömürgeciliğe itmiştir; ortaya çıkan devletler arası rekabet ise
savaşa ve tüm uluslararası sistemde hissedilen bir yıkıma yol açmıştır.
HILFERDİNG-FİNANS KAPITAL
Emperyalizmin odağında devletlerden çok sanayi sermayesini tahakkümü altına alan banka sermayesi rol oynamaktadır. Finans-kapital,
tekelleşmenin önünü açarken devleti sıradan bir üst-yapı kurumu haline dönüştürmüştür.
Devlet içinde korumacılık politikaları ile tekelleşmenin önü açılırken, uluslararası alanda yeni pazarlar arayışı, hammadde ihtiyacı ve
sermaye ihracatı, dünya pazarının bölgeselleşmesine ve rakip ulusal blokların ortaya çıkmasına neden olmuştur.
ROSA LUXEMBURG-SERMAYE BİRİKİMİ
Emperyalizm, kapitalist üretim ilişkilerinin geliştiği toplumlarda üretim ilişkilerinin yarattığı aşırı birikimin, kapitalizme geçmemiş
toplumlar üzerinde yarattığı rekabetin dışa vurumudur.
Kapitalizmin aşırı birikimi, kapitalist devletleri rekabet içine sokarken, bu durum kapitalizm- öncesi devletlerle, onların yıkımına neden
olacak ticaret ilişkileri içine sokmuştur.
Bu ilişki kapitalist olmayan devletleri de kapitalist gelişim süreci içine sokacaktır; kapitalistleşme süreci sermaye tarafından kontrol edilen
devletleri güç kullanmaya itecek ve kapitalizmin yıkıcılığı belirginleşecektir.
BUKHARİN-SİYASİ/İDEOLOJİK EMPERYALİZM
Kapitalist rekabetin ilk olarak merkezileşmesi ve uzmanlaşılmış rekabetin ortaya çıkışı sonucunda uluslararası işbölümünün doğuşu.
Uluslararası rekabetin bu işbölümü üzerine odaklanması ve devletlerin oligopoller veya monopollerce kontrol edilen birer ulusal- pazara
dönüşmesi
Sonuçta üretim ilişkileri merkezde organize bir ekonomik topluluk ile onun kontrolünde yarı-tarımsal ya da tamamen tarımsal ekonomiye
sahip az gelişmiş ülkelerin oluşturduğu çevre arasında şekillenir.
Emperyalizmin hiçbir biçimi hiçbir zaman barışçı olmayacaktır; bu nedenle dünya işçilerinin birleşerek bu sistemi yıkmasına izin
verilmeyecektir.
BAĞIMLILIK TEORİSİ
Latin Amerika kökenli bir yaklaşım (BM Latin Amerika Ekonomik Komisyonu); Raul Prebish, Andre Gunter Frank; Samir Amin; Fernando
H.Cardoso ve Enzo Faletto
Modernleşme Teorisinin eleştirisi (az gelişmiş ülkelerin gelişmiş ülkelerin izlediği yolu izlemeleri ; karşılaştırmalı üstünlükler ve serbest
piyasa ilkelerine uyum)
Ülkelerin kalkınmasını engelleyen aslında bu uluslararası modernleşmeci yapı ya da küreselleşme sürecinin kendisi
Kuzey-Güney ilişkileri (uluslararası ticaret yoluyla artı-değerin tek yönlü akışı; kalkınma politikaları yoluyla gelişmiş Kuzey ülkelerinin , az-
gelişmiş Güney ülkelerini uluslararası sistemin yapısına entegre ederek tek yönlü bağımlılık ilişkileri kurma arayışı); Kuzeyin zenginleşmesine
karşılık Güneyin fakirleşmesi ve bağımlılığı
BAĞIMLILIK TEORİSİ
Dibe doğru yarış (race to the bottom); önemli tavizlerle iş, çevre, sosyal güvenlik standartlarının düşürülmesi
Merkez ülkelerin dünya sistemindeki üstünlüklerinin yeniden üretimi için çevre ülkelere sürekli ekonomik yaptırım uygulamaları
Güney ülkelerin yapması gereken yabancı yatırımın ve hammadde ihracının kısılması; iç piyasada üretimi artırarak yüksek katma değerli
ürünlere yoğunlaşılması; gerektiğinde hammadde pazarının kamulaştırılması
Adil ticaret
DÜNYA-SİSTEMLERİ ANALİZİ
Uluslararası ilişkilerin aktör-ötesi yapısının önemsenmesi ve devletler arası ilişkilerin bu yapı içinde değerlendirilmesi
Tarihsel sistemler arasındaki değişim ihtimalinin ve değişim faktörlerinin incelenmesi ve değişimin modellenmesi
Merkez-yarı çevre-çevre arasındaki hiyerarşi ve işbölümü dünya sistemini oluşturur. (Merkez sermaye sahibi ve artı değerin yoğunlaştığı
alan; çevre ise merkeze ithal edilecek hammadde ve işgücünü sağlayan alanlar; yarı-çevre ise çevredeki istikrarsızlığın küresel alana
yansımasını engelleyen, merkez adına denetimi yürüten birimlerdir)
NEOLİBERAL HEGEMONYA
David Harvey
Devlet ile piyasa arasındaki bağların kaldırılması ve devletin rolünün minimize edilmesi yoluyla neoliberalizm küresel bir serbest piyasa
yaratmayı amaçlamaktadır.
Serbest ticaret önündeki mekansal ve zamansal engellerin kaldırılması ; devletin piyasaya müdahalesinin yasaklanması; yatırım teşviki;
vergi reformları
Neoliberalizm ile yeni tür bir emperyalizm ortaya çıkmıştır. Sermayedar sınıf küreselleşme söylemiyle bu politikaların uygulanması için
alan yaratmıştır.
Bireyin özgürlüğü önündeki engeller olarak yansıtılan düzenlemelerin (devlet müdahalesi gibi) ve kavramların (toplumsallık ve sınıf gibi)
ortadan kaldırılması ile tüketim kültürü desteklenerek küreselleşme hegemonyası sağlamlaştırılmaktadır.
NEOLİBERAL HEGEMONYA
Ekonomik determiniz: geleneksel uluslararası ilişkiler teorilerinin merkeze aldığı konuların ikincil önemde değerlendirilmesi