You are on page 1of 18

Uluslararası İlişkiler Kuramları

 DİSİPLİNİN DOĞUŞU BÜYÜK TARTIŞMALAR DİSİPLİNİN SORUNLARI ANALİZ DÜZEYİ


 Kuram (Teori)
 Veri toplamak, soru sormak ve karmaşık bir dünyadan anlam
çıkarabilmek için kullanılan bir araç
 Siyaset biliminin temeli ampirik (gözlemlenebilen, kanıtlara dayalı olan) kuram
 18. yy – Immanuel Kant→Sadece bilgi toplamak, birbiriyle ilgisi olmayan karmakarışık bir bilgi yığını oluşturmaktır.
 Topladığınız bilgi ile ne yapacağınızı bilmek→Teori olmadan ne soracağınızı, hangi soruyu önce soracağınızı bilemezsiniz.
 Paradigma oluşturmak→Büyük oranda kabul gören araştırma, inceleme modeli
 «Teoriler, olayların neden olduğuna dair açıklamalar sunar»; fakat sosyal dünyada her olayın birden fazla açıklaması olacaktır
(Steve Smith)
       Tüm teoriler üç ortak noktayı paylaşmaktadır:
 Dünyanın anlaşılması yönünde teorinin önemine duyulan
ortak bağlılık.
 Teoriler bir tarihsel süreç içinde ortaya çıkarlar.
 Her teori pratik ile arasında bağlantı kurmaktadır.
→tüm teoriler zaman, mekan, kültür ve tarih içinde konumlanmışlardır.
 Neyi açıklamak istediğiniz teoriler arasında tercih yapmayı kolaylaştırmaktadır.
 Teorik bakış açısı dünyayı ve sorunları algılamada yol göstericidir; aynı zamanda toplumsal dünyayı kurmayı ve kurgulamayı
da teoriler sağlar
      
  Dünya politikasının değişimi

  1648 – Westphalia (Vestfalya) Barışı


 Protestan-Katolik temelli ama siyasi amaçlar
 Otuz Yıl Savaşları – Protestanların zaferi
 Osnabrück ve Münster Ant. en önemlileri
 Devletlerin ve modern uluslararası sistemin doğuşu
 Avrupa’da siyasal otoritenin sınırlarının kesin olarak çizilmesi
 Devlet/yönetici egemenliğini başka bir otoriteyle paylaşmayacak  Kilise siyasal alanın dışına itilecek
 Laik siyaset
 Devlet Avrupa sisteminin meşru ve temel aktörü
 Bu yeni siyasi yapılar (devletler) arasındaki ilişki→uluslararası sistemin doğuşu→egemenlik, diplomasi, uluslararası hukuk vb.
temel ilkeler→uluslararası ilişkilerin prototipi
      
    Disiplinin doğuşu→savaş nasıl engellenir?  Üniversiteler
 1919 – University of Wales (Galler)/ Aberystwyth University→ Wilson Chair of International Politics
 1923 – London School of Economics
 1924 – Los Angeles University of International Relations→University of
South California School of International Relations
 1928 – Chicago University Committee on International Relations
 Düşünce kuruluşları/Araştırma merkezleri
 1910 – Carnegie Endowment for International Peace (Washington)
 1910 – International School of Peace (Boston)
 1920 – Royal Institute of International Affairs (Chatham House, Londra)  1921 – Council of Foreign Relations (New York)
 1927 – Institut Universitaire des Hautes Études (Cenevre)
      
    İlk dönemde temel konular
 Savaş, çatışma, işbirliği, örgütlenme, uluslararası hukuk, barış
 İlk dönemde temel unsurlar
 Uluslararası işbirliği ile uluslararası çıkarların tespit edilmesi
 İnsanlığın ortak değerlerinin vurgulanması
 İnsanlar arasında başta din ve ırk olmak üzere temel
farklılıkların ortadan kaldırılması
 İnsanlık tarihinin ortaklığı
 Bir ulusun kazancı yerine uluslararası toplumun tümünün kazanacağı imkanların tespit edilmesi
      
  Uluslararası İlişkiler Disiplininde Farklı Teori Tanımları
  Dougherty&Pfaltzgraff “olguların anlaşılabilir bir düzen içinde ilişkili olduklarını göstermeye yönelik sistematik düşünme”
 Viotti&Kauppi “teori, dünyayı ya da dünyanın bir parçasını daha anlaşılır yapmayı amaçlar. Olguları sadece tanımlamanın
ötesine geçerek, önceki olaylara ve şartlara dayanarak nedensel bir açıklama veya öngörü yapar.”
 Burchill “teori, uluslararası ilişkiler konusuna entelektüel bir düzen ve karmaşık olayları yorumlamayı sağlayacak yollar sağlar.”
 Baylis, Smith, Owens “hangi gerçeklerin önemli hangilerinin önemsiz olduğu konusunda karar vermemizi sağlayacak
basitleştirici bir araçtır”
      
  Uluslararası İlişkiler Disiplininde Farklı Teori Tanımları
  Hollis&Smith “teori birbirine benzemeyen olayları vb. soyutlar ve bir araya getirir, genelleştirir ve ortak özelliklerini belirler,
bunlar arasında bağ kurarak neden ve etkilerini belirler”
 Waltz “teoriler, değişmez ilişkileri anlatan yasaları açıklar. Örneğin, A ve B olayları arasında tespit edilen düzenliliği
açıklayacak bir teoriye ihtiyaç vardır.”
 C. Weber “Uİ teorisi uluslararası politika hakkında örgütleyici genellemeler yapar. Sadece uluslararası politikada ne olup
bittiğini açıklamaz, dünyanın neye benzediğine dair kendi vizyonunu da dayatır.”
 Jackson&Sorensen “dünyaya baktığımız mercekler”
 Pozitivist teori anlayışı→teoriler, olgular arasında korelasyon (bağıntı) sağlayarak ampirik genellemelerle kestirim (tahmin)
yapma amacı güden araçlar.
      
  Pozitivizm
  Doğa bilimleri bilim, fiziki yasaları ve bunları elde edip sınamak için kullanılan yöntemler bütününü ifade eder.
 Doğa bilimlerindeki pozitivist anlayışın toplum bilimlerine de referans olması→Doğalcılık (Naturalism)
 Pozitivizm toplumsal dünyadaki düzenliliklerin doğada olduğu gibi
incelenebileceğini ileri sürer.
 Ontolojik olarak gerçek, ampirik dünya, duyumlanabilen, gözlemlenebilen dünya ile özdeşleştirilir.
 Ampirist epistemoloji, dünya hakkındaki bilgimiz sadece insan duyumları aracılığıyla elde edilen tecrübeye dayanır.
 Metodoloji, bilimsel bilginin gözlemlenebilen verilerin toplanması aracılığıyla elde edilebilmesi. Yeterli veri toplanırsa belli
düzenlilikler tespit edilip belli yasalar oluşturulabilir.
 Önemli olan gözlemlenebilen veriler ve ölçümdür. Ölçülemeyen ve deneye tabi tutulamayan hiçbir şey ontolojik olarak önemli
değildir.
 Pozitivizm, bu şekilde elde edilen bilginin bilgi birikimine, çevremizi kontrol etmemize ve bilimsel anlayışın toplumun bütününe
egemen olmasını hedefler.
      
  Pozitivizm ve Toplum Bilimleri
  Ontolojik olarak varlığın katmansızlaştırılması
 Epistemolojik olarak bilginin tarihsizleştirilmesi
 Gerçek sadece gözlemlerle sınırlı olduğu için pozitivizmin düz bir ontolojisi vardır, ontolojik derinlik/katmanlar göz ardı edilir.
 Sadece gözlemleneni gerçek saydığı için gözlemlenen olgunun tarihçesiyle çok ilgilenmez.→pozitivizm, tarih dışı
açıklamaların kaynağı haline gelir.
 K. Waltz, Neorealizm/Yapısalcı Realizm→Uİ’deki en önemli
pozitivist teorilerden birisi
 Uluslararası sistemin tarihi ile değil, yapısı ile ilgilenir.
 Bu yapının özelliklerini, devletler sisteminin belli özelliklerinden soyutlayarak değişmez, tarih dışı genellemelere dönüştürür.
 Yapısalcı uluslararası sistem anlayışı uluslararası sistemin tarihselliğini, toplumsallığını ihmal eden örneklerden biridir.
      
  Post-pozitivizm
  1960’lardan itibaren pozitivist yaklaşıma karşı bir meydan okuma
 Sosyal ve özellikle davranış bilimlerindeki pozitivist yaklaşımların reddedilmesi
 Bilim fikrinin kendisine değil, yöntem ve biçime karşı duruş
 Anlamların, inançların ve dilin önemine vurgu; gözlemlenen gerçekliğin ötesinde altta yatan ya da atfedilen anlamın açığa
çıkarılması
 Olguların kendi tarihsel ve sosyal gerçekliği içinde değerlendirilmesi önemli
      
  Yorumsamacı Yöntem / Hermenötik
  Wilhelm Dilthey
 doğa, açıklama yöntemine uygun bir alan→Dışsal gözleme
dayanır.
 İnsanlık, toplum, anlama yöntemine uygun alanlar→“Yaşanan tecrübeye” dayanır. Benzer şeyleri yaşadığımız, hissettiğimiz
ve inandığımız için diğer insanların davranışlarını anlayıp yorumlayabiliriz.
 Max Weber
 Toplum bilimlerin amacı insan davranışını kesin olarak kestirmek
değil, insan davranışını anlamak.
 Bilimsel araştırmada bireysel önyargıları zorunlu ve vazgeçilmez görür. Nesnel gözlem ve doğrulamayı hedefleyen bilimsel
teorilere karşı çıkar.
 Doğa bilimleriyle toplum bilimleri arasındaki farklılık araştırma yöntemleri değil, bilim insanının çıkar ve amaçlarıyla ilgilidir.
      
  Meta Teori
  Teorinin teorisi, bir teorinin varsayımlarını ortaya koyan teori
 Bir teorinin incelediği konuya nasıl anlam verdiğini inceler.
 Analiz nesnesi ampirik bir olay değil, bir teorinin temelinde yatan varsayımlardır.
 Bu varsayımların teori yapma sürecine ve ampirik araştırma pratiğine nasıl etki ettiğini açıklamaya çalışır.
 “her olgu belli bir teori çerçevesinde anlam kazanır, her teori de altında yatan varsayımlar bilindiği takdirde bu olguları
değerlendirebilir.”
 ONTOLOJİ: neyi çalıştığımız sorusuna cevap arar. Kişiler? Devlet? Toplum? Neyi çalıştığımız nasıl çalıştığımızı ve teoriyi
sınamak için kullandığımız kanıtları da etkiler.
 EPİSTEMOLOJİ: Bilgi teorisi. Bir çalışma konusuyla ilgili olarak neyin güvenilir kanıt ve bilgi sayılacağını inceler.
 METODOLOJİ: Veri ve kanıtları bulmaya çalışırken hangi yöntemleri kullanacağız?
      
  Teori Türleri
  Açıklayıcı Teori: Teoriler kendileri dışındaki dünyayı açıklarlar. Pozitivist anlayış. R.Cox “sorun çözücü teoriler”
 Oluşturucu (Konstitutif) Teori: Kural, norm ve fikirlerin toplumsal nesneleri nasıl oluşturduğunu inceler. Toplumsal dünya, sahip
olduğumuz fikir ve teoriler aracılığıyla gerçeklik kazanır. Bir teoriyi savunarak toplumsal gerçekliği yeniden üretmek ya da
etkilemek mümkündür. Teoriler sadece dışımızda var olan bir dünyaya ilişkin tarafsız gözlemler olmayıp, o dünyanın inşasında
bizzat taraftır.
 Eleştirel Teori: Pozitivist anlayışta teorisyen analiz nesnesinden uzaktır, nesnelliği inceleme nesnesinden uzaklaşarak elde
etmeye çalışır. İdeoloji, inançlar, değerler bir kenara bırakılır. Eleştirel teori de ise toplum ve siyasal hayat iç
içedir. Belli toplumsal düzenlemeler/sonuçlar eleştirilir.
      
  Teori Türleri
  Bu türler arasında farklılıklar var ancak aynı zamanda
birbirleriyle iç içedirler.
 Eleştirel teori ile açıklayıcı teori birbirine karşıt değil, eleştirel teoriler analizlerini, belli bir durumu ortaya çıkaran nedensel
unsurların üzerine inşa eder. Adil olmayan bir durumun belirlenmesi ile bunun nedenlerinin ortaya çıkarılması arasında çelişki
yoktur. Bir teori hem eleştirel hem açıklayıcı olabilir.
 Eleştirel teori normatif özellik de taşır. Toplumsal değişimin yönü ve toplumsal düzenin nasıl olması gerektiği konusunda fikir
verir. Açıklayıcı teoride de benzer bir durum vardır. Örneğin, uluslararası sistemde savaşa neden olan toplumsal mekanizma ve
ilişkilerin açıklanması, aynı zamanda bu durumun ortadan kaldırılması için neler yapılması gerektiğine dair de bir fikir verir.
 Oluşturucu teorilerin de normatif yanı vardır. Teoriler yaşadığımız dünyayı oluşturuyorsa, toplumsal gerçekleri yeniden
üretebilir veya değiştirebiliriz. Örneğin “devletler sadece çıkarları peşinde koşar” sadece açıklayıcı bir gözlem değil, diğer
devletlerin nasıl davranmaları gerektiği konusunda da belirleyici olabilir.
      
  Büyük Tartışmalar Yaklaşımı
  Uluslararası İlişkiler disiplininde her olayı açıklayabilen bir büyük teori yok.
 Birinci Tartışma:
 1919-1950 → İdealizm - Realizm
 insan doğasının kötü/iyi olduğu varsayımları
 temel konusu uluslararası barışın nasıl sağlanacağı
 Savaşın sonundan 1930’lara kadar idealizm → uluslararası hukuk, uluslararası örgüt, ticaret, açık diplomasi, silahsızlanma
 1930’lardan sonra uluslararası politikayı güç ve çıkar mücadelesi olarak gören, çatışmanın güç dengesi veya silahlandırma
gibi araçlarla azaltılabileceğini savunan realizmin üstünlüğü→ caydırıcılık, ulusal çıkar, güvenlik
      
    İkinci Tartışma:
 1950-1970 → Gelenekselcilik – Davranışsalcılık
 Uİ teorilerinin bilimsel temele oturtulması konusunda yaşanan tartışma
 doğa bilimlerinin bilimsel metotlarını sosyal bilimlere uygulamayı öngören pozitivist yaklaşımların hakimiyet kazanması
 Realizm-İdealizm → Gelenekselcilik (Hedley Bull)  Temel aktör - devlet
 Uygulama alanı – Avrupa politikaları
 Yöntem – tarihsel analiz
 Politika diğer alanlardan özerk bir alan
      
    İkinci Tartışma
 Geleneksel teorilerin analiz çerçevesi yetersiz→Davranışsalcılık→
1950’ler, ABD
 Morton Kaplan, David Singer, Karl Deutsch...
 Uluslararası ilişkilerde düzenlilik
 Geleceğe yönelik tahminler yapılabilir
 Bilimsel araçlar (Sistem modelleri, içerik analizi, veri depolama, simülasyon, karar alma modelleri, oyun teorisi, güç analizi,
çatışma yönetimi vb.) ve yöntemler (matematik, istatistik vb.)
 Gelenekselcilere göre, davranışsalcılar uluslararası ilişkilerin gerçek doğasını anlamıyor, tarihin etkilerini, bireyin değerlerini
görmezden geliyor, temel sorunlara değil ilgisiz konulara odaklanıyor, teoriyi ihmal ediyor, model ve ampirik çalışmalara fazla
önem veriyor.
      
    Üçüncü Tartışma:
 Tartışma yöntemden çok hangi olayların disiplinin odağında
yer alması gerektiğine yöneliktir
 1960-1980 → Neorealizm – Neoliberalizm – Yapısalcılık
   Uluslararası sistemin yapısının ve güç dağılımının devletlerin dış politikasına etkileri
Devlet dışı aktörlerin etkinliği, ekonomik konuların önemi
Marksist bakış açısı, Dekolonizasyon, azgelişmişlik ve kalkınma sorunlarının temelinde yatan kapitalizm
      
    Dördüncü Tartışma:
 1980’lerden itibaren → Pozitivist – Post-pozitivist teoriler
 Akılcı (rasyonel) yaklaşımlar ile düşünümselci (reflektivist) yaklaşımlar arasında
 pozitivist yaklaşımların geçerliliğinin sorgulandığı, post- pozitivist bir epistemolojinin Uİ disiplini için daha uygun olduğunu ileri
süren yaklaşımların ortaya atıldığı tartışma.
 Post-pozitivistlere göre, İdealizm, Realizm, Davranışsalcılık, Marksizm vb. bütün yaklaşımlar özünde aynı
 Aydınlanma düşüncesine dayanan ortak felsefi geçmiş  Siyasetin diğer alanlardan özerk olduğuna inanç
 Modern devlet temel analiz birimi
 Gerçeğe tarafsız şekilde ulaşmayı amaçlayan yöntem
      
    Dördüncü Tartışma:
 Soğuk Savaş’ın sona ermesi, küreselleşme → çevre sorunları, insan hakları, kimlik , kültürel faktörler, toplumsal cinsiyet, göç,
dil, bilgi ve iktidar ilişkileri
 Eleştirel teori, Post-yapısalcılık, Post-kolonyalizm, Feminizm, Yeşil politika, Post-modernizm→Post-pozitivist teoriler
 Pozitivistlerce kullanılan temel kavramlar, metinler, dil, Batı tarzı yaşamın üstünlüğü gibi söylemleri eleştirirler
      
  Disiplinin Sorunları
  İsimlendirme
 “ulus”→“devlet”
 Uluslararası İlişkiler→Dünya Politikası, Küresel İlişkiler
 Diğer disiplinlerden etkilenme
 Siyaset bilimi, Hukuk, Tarih, Sosyoloji, İktisat vb.
 Anglo-Sakson nitelik
 1945→Amerikan bakış açısı→pratik + teorik ajanda
 Teorilerin tasnifi  Teorik dağınıklık
 Metodoloji
 Bilgi toplama, veri analizi→pozitivist
 Akademik alışkanlıklar
 İç-dış politika ayrımı, temel aktör tartışması→devlet merkezli bakış açılarının güncellenmesi→değişim yerine düzenliliğin
analizi tercih ediliyor.
      
  Uluslararası Politikada Analiz Düzeyi
  1961 - David Singer
 “Uluslararası İlişkilerde Analiz Düzeyi Sorunu”
 uluslararası politikanın iki analiz seviyesi olarak uluslararası sistem ve ulus devlet
      
    Holsti ve Frankel → uluslararası politika için üç analiz düzeyi→Birey, devlet ve sistem.
 Birey düzeyi lider ve karar alıcılara odaklanır. Dünyayı algılama şekilleri, liderlik özellikleri, kişilikleri, inançları, değerleri ve
birbirleriyle etkileşimleri irdelenir.
 Devlet düzeyi; incelediği devlet-içi aktörleri, devlet kurumları ve devlet dışı sosyal örgütsel birimler olarak iki ayrı grupta ele
alınır.
 Sistem düzeyinin kapsamı; devlet ve devlet-dışı uluslararası aktörler, uluslararası sistemin yapısı, uluslararası sistemin
benimsediği değerlerdir.
      
    James Rosenau → ulusal, bölgesel ve küresel
 Günümüzde uluslararası politikada analiz düzeyi şu şekilde kategorize edilebilir:
1) Aktör düzeyi
A. Birey/Grup düzeyi
B. Devlet düzeyi
C. Uluslararası örgütler düzeyi
      
 
Sistem düzeyi
A.
Küresel sistem düzeyi: Bu düzeye ilişkin yapılan çalışmalar daha çok teorik-soyut nitelik taşır, çünkü küresel düzeye ait ampirik
veriler azdır ve sistem düzeyinde yapılan analizlerde geliştirilen varsayımların sınanması devlet düzeyindeki analizlere göre
daha zordur.
Alt-sistem düzeyi
Bölgesel alt-sistem düzeyi: Bölgesel örgütlerin uluslararası politikada daha etkili olmaya başlamaları
B.
I.
II. Fonksiyonel alt-sistem düzeyi: Çeşitli konularda faaliyet gösteren uluslararası örgütler→devletlerin belirli dış politika
amaçlarını gerçekleştirmeye çalıştıkları uluslararası platform→küresel sistemin bir fonksiyonel alt-sistemidir.

ULUSLARARASI İLİŞKİLER KURAMLARI


  İDEALİZM NORMATİFTEORİ

 İdealizm
 Uluslararası İlişkiler disiplinini doğuşuyla eş zamanlı, ilk U.İ. Teorisi olduğu yönünde görüşler (teori olarak kabul etmeyenler de mevcut)
 Tartışmalı bir kavram→Ütopyacılık,Wilsonculuk, Liberalizm gibi kavramlarla açıklanmıştır; İdealizm hepsini içine alan bir üst başlık
niteliğindedir.
 İki Savaş Arası Dönem- Milletler Cemiyeti deneyimi
 Savaşın önlenmesi, kalıcı barışın inşası temel amaç
 I. Dünya Savaşı’na giden süreçte yapılan hataların tekrarlanmaması için savaşın sebeplerinin incelenmesi temel araştırma konusu
 Alfred Zimmerman, S.H. Bailey, Philip Noel-Baker, David Mitrany, Woodrow Wilson, James T. Shotwell, Pitman Potter, Parker T. Moon

 Temel varsayım
İlerlemenin mümkün olduğu
 Uluslararası sistemin demokrasi, uluslararası anlaşmalar, barışsever insanların çabaları ve aydınlatıcı öğreti ile dönüştürülebileceği
 Cehalet, önyargılar, kötü niyetler ve sinsi çıkarların uluslararası barışı yıkan değerler olduğu
Bunların ortadan kaldırılması için uluslararası ilişkiler uzmanlarının çalışması gerektiği

 İdealizm
 İlk kez 1923 yılında Glasgow Üniversitesi rektörü Birkenhead tarafından kullanılıyor
 Kavramın felsefi ve Uİ disiplini içindeki kullanımının farklılaşması
 Flelsefe: varlığın kaynağı düşünce düzeyinde ve soyut
 U.İ.: reel şartların ideal bir duruma gelmesi için ortaya konulan fikir ve projeler; ideal dünya düzeninin kurulması
 İdealizm, gerçekten uzak bir kuram değildir; mevcut olumsuzluklar, reel gerçeklik içinde değerlendirildikten sonra şartların iyileştirilmesi
ve sorunların çözümü için gerçekleri aşmak amaçlanır; optimist tavır
 Normatiftir
 Nihai hedef → Küresel Toplum inşası ; uluslararası değerler sisteminin oluşması ve uygulanması

  Uluslararası politikayı şekillendiren tek faktör güç değildir.


 Uluslararası hukuk, uluslararası örgütler ve ahlaki/etik değerler de
önemlidir.
 Devletler arasındaki ilişkiler, savaşların nedeni olan güç politikaları yerine
hukuk ve uluslararası örgütler etrafında şekillenmelidir.
 İnsanın doğası özünde iyidir; bu iyilik barışçıl ve işbirliğine dayalı bir
uluslararası sistemin temelini oluşturabilir.
 İnsanların savaş dahil olumsuz davranışları, kötü toplumsal düzenlerin ve
kuruluşların varlığından kaynaklanır.
 Savaşlar kaçınılmaz olmayıp, ortaya çıkmasına neden olan faktörlerin
denetim altına alınabildiği bir kurumsal örgütlenme ile önlenebilir. →Kolektif güvenliğe dayalı uluslararası sistem→barışçıl bir dünya
 Milletler Cemiyeti

  Milletler Cemiyeti’nin kolektif güvenlik anlayışının amacı:


 güçlü devletlerin küçük ve zayıf devletlere saldırmasını önlemek ve uluslararası barış ve
işbirliğini sağlamak
 ABD’nin izolasyonist dış politikasını terk etmemesi ve Başkan Wilson’ın çabalarına karşın ABD Senatosu’nun MC Şartı’nı onaylamaması
nedeniyle örgüt, idealistlerin hedeflerini gerçekleştirmede başarılı olamadı.
 İdealizme yöneltilen en önemli eleştiri
 olması gereken ideal durumla çok fazla ilgilendiği için mevcut yapı ve ilişkileri analizde
yetersiz kalması
 Liberalizmden farkı→siyasal ve sosyal bir varlık olarak devlet uluslararası politikada temel aktör İdealistlere göre; Liberalizm birey
merkezli, siyaset bilimi teorisine daha yakın ve ekonomi-politik temelli
 İdealizmin Ütopyacılık’tan farkı reel şartları dikkate alarak uluslarararası sorunları çözme arayışı ve reel şartları daha iyi hale getirme
isteği
 Savaş-barış ilişkisi ana konu; devlet yöentimleri, rejimler, devlet yöneticilerinin tercihleri, devletlerin dış politika davranışları ile savaşlar
arasındaki ilişki

 İdealizmin İlkeleri
 Aydınlanmacılık (İlerlemecilik, Reformculuk, Normativizm): modernist, pozitivist, seküler, evrensel ilkeler
 İnsan doğasına duyulan güven (Hümanist): akılcı ve bilimsel yöntemle dünyanın değiştirilebileceği fikri
 Rasyonalite; rasyonel ve akıllı insan, felaketten kaçacak kadar akıllı
 İşbirliği savaşı önler; barış, refah, adalet getirir: Uluslararası hukuk ve
etiğin önemi
 Sosyal işbirliği→istikrar ve düzen
 Ekonomik işbirliği→refah ve zenginlik
 Hukuk alanında işbirliği→adalet ve huzur  Siyasal işbirliği→barış ve güvenlik
 Uluslararası/Evrensel toplumun oluşturulması: evrensel iletişim ağının ve uluslararası örgütlenmenin önemi
 Kant→kozmopolit topluluğun oluşumu: sınır ötesi dialoğun oluşturulması; insanın devletin değil insanlık ailesinin vatandaşı olduğu
düşüncesi; çok taraflı çabalarla uluslararası toplumun örgütlenmesi ve böylece savaşın önlenmesi ideali

 İdealizmin araçları
 Eğitim (İyi insanın, iyi karar alıcıların ve iyi toplumun yetiştirilmesi için)
 Demokrasi ve kamuoyu (demokrasiler birbiriyle savaşmaz → Demokratik BarışTeorisi)
 Uluslararası hukuk, norm, adalet, etik (uluslararası antlaşmalar, pacta sund servanda)
 Uluslararası örgütler ve rejimler (devletlerin uluslararası hukuka uygun hareket etmesini sağlayacak mekanizmalar)
 Ortak güvenlik rejimi (uluslararası güvenlik ve barışı sağlamak amacıyla)

 WWI sonrası→1919-1930→savaşın önlenmesi için çabalar, uluslararası örgütler, kolektif güvenlik → İdealizm
WWII sonrası→1940-1960’lar→Klasik Realizm  1950’lerde Soğuk Savaş’ın etkisiyle realizmin popülerliği arttı.
 Realistlere göre idealistler, uluslararası ilişkilerin “ne olduğu” değil “ne olması gerektiği” üzerinde çalışan ütopyacılar

Normatif Teori
 Etik ve ahlaki beklentileri, kararları ve ikilemleri araştırma amacındadır.
 Etik değerlendirmeler ve önermeler hangi temeller üzerinden yapılmaktadır?
 Dünya politikasındaki pratik sorunlara dair değerler ve ahlaki ilkeler en iyi nasıl açıklanabilir ve anlaşılabilir? Bu değerler ve
ilkeler kaynağını nereden almaktadır?
 Nasıl değerlendirilebilir, eleştirilebilir, revize edilebilirler?
 Temelleri siyaset teorisine ve ahlak felsefesine dayanmaktadır; odağında adalet, hak, görev gibi kavramlar yer alır ve bu
kavramları küresel düzeye taşır

 Uluslararası İlişkilerde Normatif Teori


 Uluslararası etik ile uluslararası siyaset teorisine referanslar fazladır.
 Uluslararası sistem içindeki aktörler arasındaki ilişkinin etik boyutu
üzerinde durmaktadır.
 Normatif kavramının kullanımı ya kural koyuculuk ya da norm ve değerlerin standardı anlamlarında kullanılabilmektedir.
Uluslararası politika bağlamında etik değerlerin ne olduğu, nasıl işlediği ve ne olması gerektiğiyle ilgilenmektedir.
 Temel konular: savaş etiği (adil savaş), şiddet biçimleri, şiddet kullanımının meşruluğu; kaynak dağılımındaki eşitsizlik,
adaletsizlik
 John Rawls:AdaletTeorisi→devlet içinde adalet mekanizması nasıl sağlanır? Bireyler taraflılıktan ve önyargıdan bağımsız
biçimde toplum için adalet ilkesi üzerinde anlaşacaktır öngörüsü.
 Dağıtıcı adalet→farklılıklar ilkesi çerçevesinde toplumsal ve ekonomik eşitsizliklerde dezavantajlı kesimlere en fazla fayda
sağlayacak düzenlemenin yapılması ilkesi
 Devletin ötesinde adalet sorunsalına dikkat çekilmesi

  Uluslararası İlişkiler içinde Normatif Teoriye iki farklı bakış açısı: yeni bir alt-alan ya da zengin bir düşünce geleneğinin
Uluslararası İlişkilere yansıması
 Normatif Uluslararası İlişkiler Teorisi iki farklı idealist bakış açısıyla dünya politikasına yaklaşabilmektedir: Kozmopolitanizm ve
toplulukçuluk (komünotarizm)
 Bir diğer normatif sorun kararlarımıza rehberlik eden ve değerlendirmemizi sağlayan ahlaki çerçeveler nelerdir: sonuççuluk ve
deontoloji

 Normatif Uluslararası İlişkiler Teorisinin


etik varsayımları:
 Normlar dünya politikasında merkezi konumdadır (kural koyucu ve ahlaki yönleri dolayısıyla)
 Değerlerin kaynağı ve ahlaki başlangıç noktası kimin ahlaki içerime dahil olacağını etkiler (ahlaki değerlerin dışlayıcılığı)
 Dünya politikasındaki aktörlerin ahlaki etkinliği (eylemlerinin olası sonuçları üzerinde yorum yapabilme ve harekete geçebilme
kapasitesi)

Uluslararası İlişkiler
Kuramları
KLASİK REALİZM-26.10.2020
    
  Realizm
 İnsanlık tarihi boyunca gerçekleşen politik, ekonomik, askeri ve toplumsal dönüşümler karşısında ortaya çıkan durumlar temel
konu
 Cevapların gerçekliğinden çok sorulan soruların gerçekliği önem kazanıyor
 Pozitivist yaklaşım; Realizm, olguların dikkate alınarak bunların neden ve sonuçlarının analiz edilmesine dayanır.
 Temel varsayımlar alt-akımlara göre değişiyor: Klasik Realizm, Yapısal Realizm,/Neorealizm, Neoklasik Realizm
 Realizm, devletlerin çeşitli araçlarla hayatta kalma çabasını ve devletler arasındaki güç mücadelesini değiştirmeye değil
anlamaya çalışan bir yaklaşımdır.
     
  Temel Sorular
Uluslararası İlişkilerin doğası nedir?
Uluslararası İlişkilerin yürütüldüğü ortamın başlıca
özelliği nedir?
Uluslararası İlişkilerin temel aktörü kimdir?
Uluslararası İlişkilerde temel aktörün öncelikli amacı nedir?
Uluslararası İlişkilerde temel aktörün amaçlarına ulaşmak için kullandığı başlıca araç nedir?
     
  Realizm
 Uluslararası ilişkilerin doğası mücadele ve rekabet
 Anarşi ortamı içinde yürütülür (merkezi iktidarın olmaması)
 Temel aktör devletler
 Hiyerarşik devlet yapısında insanın kötü doğası bir üst otorite tarafından kontrol altında tutulur.
 Devletleri kontrol eden bir üst otoritenin olmadığı uluslararası sistem anarşiktir → insan doğasının kötülüğü→devletler
arasında güç mücadelesi
 Devletin şiddet tekeli ve egemenliğe sahip oluşu uluslararası sistem içinde merkezi konumunu güçlendiren unsurlar
 Her devlet sistem içinde aynı etki gücüne sahip değil
 Devletlerin amacı anarşik ortamda hayatta kalma; toprak bütünlüğü ve egemenliğini koruma; diğer devletlere karşı üstünlük
sağlama (mutlak ve göreceli kazanç)
 Devletlerin başlıca aracı güç.
 Hans Morgenthau: siyaset güç için bir mücadeledir ve nihai hedefi ne olursa olsun güç birincil amaçtır; gücü elde etme,
koruma ve uygulama tarzı siyasi eylemin tekniklerini belirler
     
  Düşünsel Temeller
 Thucydides - Pelopones Savaşı Tarihi
 Atina ve Sparta (M.Ö. 431-404)
 İnsanın doğasında bulunan güç mücadelesi
 “Potansiyel düşman olan bir devletin güçlenmesini önlemek için savaşa başvurulması meşrudur” → Atina’nın aşırı
güçlenmesinin Sparta’da yarattığı korku → güç dengesindeki değişikliğin tehdit olarak algılanması
 Niccolo Machiavelli - Prens (1513)
 İtalyan şehir devletleri arasındaki rekabet
 Yönetici hukuka (ahlak kuralları ve normlar) bağlı olmalı; bu mümkün değilse güç ve kurnazlığa başvurması
Devletinvarlığınısürdürmesi,güvenliği→yöneticiidealegöredeğil Realpolitikegöre hareketetmeli; gerektiğinde hukuk ve ahlak
çiğnenebilir
 Thomas Hobbes - Leviathan (1651)
 İnsan doğasının kötülüğü
 İnsanın varlığını sürdürme güdüsü tüm eylemlerin belirleyicisi
 Uluslararası sistemde nihai otorite yok → anarşi → çatışma → doğa hali- korku ve şiddet
 Devletlerin sürekli rekabet içinde olması, onların vatandaşları için daha iyiye ulaşmasını sağlar.
 Hobbes yetkilerin üst otoriteye devredildiği zorlayıcı bir yönetsel aygıtın- Leviathan- gerekliliğinden bahsetse de bir dünya
devleti önermez.
     
  Klasik Realizm
Uluslararası ilişkileri belirleyen en temel etken insan doğası Devletlerin dış politikası ve birbirleriyle ilişkileri temel
inceleme konusu
Carl von Clausewitz, Edward H. Carr, Hans J. Morgenthau
Clausewitz→Savaş Üzerine : savaşın doğası, teorisi, unsurları; teorik savaş-gerçek savaş ayrımı, aradaki fark insan
unsurundan kaynaklanan öngürülemezlik. Savaş siyasetin bir parçası; her savaş politiktir.
     
  Edward Hallett Carr
Yirmi Yılın Bunalımı:1919-1939. Uluslararası İlişkiler Çalışmasına Bir Giriş (Twenty Year Crisis) -1939
 Dünyanın tekrar savaşın (II. Dünya Savaşı)eşiğine gelmesinin nedeni → statükoyu korumak isteyen güçlerle, onu değiştirmek
isteyen güçler arasındaki çıkar çatışması
 Dünya barışının herkesin çıkarına olacağını savunan İdealistleri eleştirir.
 “Uluslararası ilişkiler olması gerekene değil, olana odaklanmalı”
 İdealist ve normatif analizler, barışın sağlanmasına değil, güçlü devletlerin çıkar ve değerlerinin yayılmasına yardımcı olur. →
Uİ’nin objektif bir disiplin olarak gelişmesini engeller.
 Var olan güç ilişkilerini dönüştürmeden önce anlamaya çalışmak.
     
  Hans Morgenthau
 Uluslararası Politika: Güç ve Barış İçin Mücadele (Uluslar Arasında Politika) (Politics Among Nations: The Struggle for Power
and Peace) -1948: uluslararası politikanın realist teorisi
 “Uluslararası siyaset, tüm siyaset gibi, güç için bir mücadeledir.”
 Bireyler gibi devlet adamları da alternatifler arasında en rasyonel olanı
seçer.
 Devlet adamlarının kararlarını iyi niyet ya da ideoloji değil, ulusal çıkarlar (güç) belirler.
 Ulusal çıkar (güç) evrensel bir gerçekliktir. Zaman, mekân, konu ya da duruma göre değişmez.
 Evrensel ahlaki ilkeler devletler için geçerli değildir; devletler bu ilkeleri zaman ve mekan bağlamında değerlendirir
 Bir devletin ahlaki değerlerinin küresel nitelik taşıdığını iddia etmesi diğer devletleri tahakküm altına almak ve kendi gücünü
pekiştirmek amaçlıdır.
 Uluslararası politika diğer disiplinlerden bağımsız bir alan olarak ele alınmalıdır. (alanın özerkliği)
      
  Morgenthau:
Uluslararası politikayı insan doğasıyla açıklar.
Doğuştan kötü, açgözlü, saldırgan olan bireylerin ilişkilerinde çıkarlarını ve gücü ön planda tutmaları gibi devletler de dış
politikada güç ve çıkar peşindedir.
Sürekli olarak güçlerini arttırmaya çalışan devletler kapasiteleri ölçüsünde diğer devletleri kontrol altına almaya
çalışırlar.→uluslararası ilişkilerde savaş ve çatışma kaçınılmaz hale gelir.
     
  Klasik Realizm
 Diğer temsilcileri→
 Arnold Wolfers, Nicholas Spykman, Raymond Aron gibi akademisyenler  Winston Churchill, George F. Kennan, Henry
Kissinger gibi politikacılar
 Klasik Realizme getirilen eleştiriler
 Statükoyu temel alan bir yaklaşım → uluslararası alandaki değişim ve
gelişmeleri açıklamakta başarılı değil
 Tarihsel boyutu ele almaz → devletlerin ve uluslararası sistemin zaman ve mekandan bağımsız olduğu düşüncesi
 Askeri güce gereğinden fazla önem verir.
 İç ve dış politika farklılığını öne çıkarır.
     
  Realizmin temel özellikleri ve varsayımları
 Uluslararası politikayı şekillendiren evrensel kuralların kaynağı insanın kötü doğasıdır. Devletler de insanlar gibi kendi
çıkarlarını gözetirler.
 Devlet adamlarını da kuşku, güvensizlik, prestij, çıkar gibi unsurlar yönlendirir.
 Devletler uluslararası sistemin temel aktörleridir. Uluslararası örgütler, çok
uluslu şirketler, hükümet dışı örgütler aktör olarak kabul edilmezler.
 Devletler ulusal çıkarlarını gerçekleştirmeye çalışırken rasyonel davranırlar. Bu varsayıma göre devletler, hareketlerini
önceden düşünüp planlayabilir ve farklı politikalar arasında seçim yapabilir; çıkarlarını tanımlayıp önem sırasına koyabilir;
izlenecek politikanın yarar-risk hesaplamasını yapabilir.
 Uluslararası ilişkilerde ahlaki değerlerin etkisi yoktur. Dış politikanın başarısı, ulusal çıkarı ne kadar gerçekleştirdikleri ile
ölçülür. Devletler, gerçek amaçlarını saklamak için davranışlarını evrensel ahlaki değerlerle ilintilendirmeye çalışırlar.
 Devletler üstü bir otorite olmadığı için uluslararası sistemde anarşi vardır.
     
  Temel Kavramlar
Devlet→temel aktör
İç politika / dış politika ayrımı
Devlet dışındaki aktörlerin uluslararası politikaya etkileri önemsiz Egemen devletler – yekpare (bütüncül), rasyonel aktörler
Güç→temel kavram
Morgenthau→“bir insanın diğeri üzerinde kurabildiği ve
sürdürebildiği nüfuz”→fiziksel/psikolojik
Uluslararası politika→devletler arasındaki güç mücadelesi  Devletlerin amacı gücü arttırmaktır.
 Bu yüzden sistemde sürekli rekabet vardır.
 Güç bir durum değil, etki sürecidir.
 Her devlet ulusal çıkarını gerçekleştirmek zorundadır.
          
  Temel Kavramlar
 Kendi başının çaresine bakma/kendi kendine yardım (Self-help)
 Uluslararası sistemde kriz durumunda başvurulacak bir üst otorite olmadığı için her
devlet kendi başının çaresine bakmalıdır.
 Amaç: hayatta kalma / varlığını sürdürme → Güvenlik
 Güvenliğini sağlamak için kimseye güvenemez.
 Geyik Avı Oyunu (Waltz) → Devletlerin kendi güvenlikleri işbirliği olasılığına baskın çıkar.
 Bir devletin kendi güvenliğini sağlamak için attığı her adım diğerleri için güvenlik riski doğuracak→GÜVENLİK İKİLEMİ
     
  Temel Kavramlar
Güvenlik İkilemi (Security Dilemma)
 Bir devlet güç artırımına gidince neden diğer devlet de kendi gücünü arttırır?
 Üst bir otorite olmamasından ve bu güç artırımının gelecekte nasıl sonuç doğuracağının bilinmemesinden kaynaklanan
belirsizlik
 Diğer devletlerin niyetlerini gerçekten bilmenin mümkün olmaması  Bir devlet herhangi bir nedenle güç artırımına gittiğinde
 Bunu ya kendi güvenliği için yapmıştır
 Ya da kendi çıkarını diğer devletlerin aleyhine arttıracak bir ortam oluşturmaktadır.
 Mutlak bilinmezlik → güvenlik ikilemi → en kötü senaryo düşünülür → diğer devlet gücünü arttırır → bunu tehdit olarak
algılayan ilk devlet de gücünü artırmaya devam eder → herkes için daha güvensiz bir ortam
Korkunun yol açtığı güvenlik ikilemi devletleri savaşa zorlayabilir.
     
  Temel Kavramlar
Konular arasında hiyerarşi→
siyasi ve askeri nitelik taşıyan ulusal güvenlik konuları öncelikli yüksek politika (high politics) konuları
Ticaret, ekonomi, finans, çevre gibi konular ise alçak politika (low politics) konuları

NEOREALİZM (YAPISAL REALİZM) NEOKLASİK REALİZM

Neo-realizm (Yapısal Realizm)


 1960’lar→uluslararası ilişkileri belirleyen temel etken uluslararası sistemin yapısı; klasik realizme eleştiriler:
 uluslararası politikayı “sıfır toplamlı bir oyun olarak” kabul etmeleri,  askeri güce aşırı önem vermeleri,
 iç ve dış politika arasındaki etkileşimi önemsememeleri,
 işbirliğini zorunlu kılan karşılıklı bağımlılığı göz ardı etmeleri
 Teorinin eksik noktalarının tamamlanması yönünde çalışmalar
 Davranışsalcılığın etkisiyle realizme bilimsel bir nitelik kazandırma çabaları
→neo-realizmin ortaya çıkması
→Kenneth H. Waltz, Robert Gilpin, Joseph M. Grieco, Christopher Layne

K. Waltz
 Uluslararası Siyaset Teorisi (Theory of International Politics)- 1979
 Amaç uluslararası politikaya yönelik teorik yaklaşımları incelemek, mevcut teorideki yanlışları düzelten yeni bir teori inşa
etmek ve bu teorinin bazı uygulamalarını incelemek
 Ulusal ve uluslararası sistem arasındaki farklılıklar ile politik ve ekonomik sistem arasındaki benzerliklere vurgu yapar
 İndirgemeci teoriye karşı sistemik teori
 Sistemin yapısını inceler. Uluslararası sistemin düzenleyici ilkesi anarşidir (mikro ekonomik yaklaşım). Bu yapıda temel aktör
olan devletlerin amacı hayatta kalmaktır; fakat devletler arasında görevleri bakımından benzerlik olsa da yetenekleri bakımından
farklılıklar ön plandadır.
 Devletlerin uluslararası sistemdeki konumunu belirleyen unsurlar (yetenekler) nüfus, coğrafya, sahip olunan kaynaklar, askeri
güç, siyasi istikrar, siyasi yetkilerdir.

Neo-realizm
 Waltz Morgenthau’nun indirgemeciliğini eleştirir.
 “Eğer insan doğası kötüyse, neden tarihte barış zamanı daha fazla?” →Waltz→uluslararası politika gücün adil olmayan
dağılımıyla şekil bulur.
 Morgenthau→devlet adamları, karar alıcılar “güç” kavramına göre düşünüp hareket ederler, güç kazanmak için çalışırlar.
 Waltz da devletin varlığını sürdürmesi için güçlü olması gerektiğini savunur .
 Çıkış noktaları farklı
 Devletlerin eylemlerini belirleyen insanın kötü doğası değil, uluslararası sistemin anarşik yapısı
 Anarşik sistemde aynı fonksiyonlara sahip devletler arasındaki farkı yaratan nokta güç (kapasite) dağılımıdır.
 Klasik realistlerin devletlerin nihai amacı olarak gördükleri güç, neo-realistlere göre devletlerin asıl amacı olan varlıklarını
sürdürmek için gereken bir araçtır.

Neo-realizm
 Neorealizm, klasik realizmin temel önermelerinin
çoğunu kabul eder.
 Rasyonel bir kuramsal çerçevede uluslararası politikayı analiz eder.
 Temel aktör devletlerdir.
 Devletlerden başka şiddet kullanabilen başka aktör olmadığı
için sistem anarşiktir.
 Öncelikle kendi çıkarlarını gözeterek güvenliği tanımlarlar.
 Waltz insan doğasını, klasik realistlerden farklı olarak analize dahil etmez.

Waltz’a göre uluslararası sistemin temel özellikleri


 Uluslararası sistem anarşiktir.
 İç politikadaki örgütlenme ve düzen uluslararası politikada yoktur.
 Zaman zaman güç dağılımda yaşanan değişiklikler “anarşi”yi etkilemez.
 Ancak bir devlet dünya imparatorluğu kurarsa devletler arasında bir hiyerarşi olabilir.
 Devletler uluslararası sistemin temel aktörleridir.
 İç politikadaki aktörlerin aksine devletlerin her biri aynı fonksiyonları
yerine getirir.
 Uluslararası sistemin yapısı devletlerin sahip oldukları gücün
dağılımına göre farklılık gösterir.
 Tek büyük güç varsa tek kutuplu; iki büyük güç varsa iki kutuplu; ikiden fazla büyük güç varsa çok kutuplu bir sistemden söz
edilebilir.
 Sistem içinde güç dengesi devletlerin kendi iç düzenleriyle bağlantılı kararlar ile dahili veya uluslararası ittifakı güçlendirme ya
da zayıflatma gibi harici dengeleme ile sağlanabilir.

Waltz’a göre anarşik uluslararası sistemin temel özellikleri


 Güvensizlik→Uluslararası sistemin anarşik yapısı nedeniyle işbirliği olasılığı azdır.
 Devletler kendi kaynaklarına güvenir ve kendi kendilerine yeterli olmaya çalışır.
 Hayatta kalma→Devletler anarşik uluslararası sistemde varlıklarını sürdürmeyi amaçlar.
 Kendi başının çaresine bakma→kendi olanaklarıyla güç arttırma - diğer devletlerle ittifak - savaş
 Böylece sağlanan güç dengesi süreklilik gösterir, herhangi bir nedenle denge bozulduğunda bir şekilde yeniden kurulur.
 Anarşi uluslararası sistemin düzenleyici /düzen kurucu ilkesi

Neo-realizm
 Waltz → Uİ teorisi, sadece temel aktör olan devletler değil, uluslararası sistem, sistem içerisinde birbirleriyle etkileşimde olan
aktörler, sistemdeki devamlılık ve değişimler üzerinde de durmalıdır.
 Waltz, realizmin eksik noktalarını yapısalcı/sistemci
bir analizle gidermeye çalıştı.
 Devletlerin dış politikaları ancak uluslararası sistem düzeyinde açıklanabilir.
 Devletlerin benzer niyetlerinin farklı sonuçlar yaratması ancak sistem düzeyinde açıklanabilir.
Saldırgan / Savunmacı Realizm
 Saldırgan Realizm
 John Mearsheimer (Büyük Güç Siyasetinin Trajedisi- The Tragedy
of Great Power Politics)
 Devletlerin birbirine karşı güvensizliği→Devletler sürekli olarak güç artırımı peşinde koşar→nihai amacı küresel olmasa da
bölgesel hegemon olmak→bu şekilde hayatta kalışını garanti eder.
 Savunmacı Realizm
 Kenneth Waltz
 Uluslararası sistemde bir devletin hayatta kalması güvenliğini sağlayacak ölçüde bir güç miktarına ulaşmasıyla sağlanır. →
güç artırımı hegemon olana kadar sürmek zorunda değil.→hegemon olma çabası karşı tarafı tahrik edeceği için hayatta kalma
ihtimalini tehlikeye düşürür.

Savunmacı Realizm
• Güç dengesi durumundayken, bir devlet güç artırımına giderse, diğer devletler güç dengesini yeniden kurmak için ittifaka
gidebilir.
Saldırgan Realizm
• Güç dengesinde bir devlet lehine değişim varsa, dengeyi eski haline getirmek için ittifak her zaman mümkün olmayabilir.
• Müttefiklerin niyetini tam olarak bilmek mümkün değil.
• Geç dengesini düzeltmek için
• Güç artırımı ya da Savaş
• Güçlü bir devletin peşine takılma (bandwagoning)

Mahkumun İkilime, Geyik Avı Oyunları ve Güvenlik İkilemi

Neo-klasik Realizm
 Uluslararası ilişkileri belirleyen en önemli etken devletlerin yapısı; bu nedenle devletlerin dış politikası ve ilişkilerine odaklanır
 1990’lar sonrası→Soğuk Savaş’ın sona ermesi
 Neo-realistler, SSCB’nin askeri bir müdahale olmaksızın dağılmasını
açıklamakta zorlanıyor.→iç siyasal yapının önemi
 Neo-realizmin, devlet davranışlarının nedeni konusunda sistemik faktörlere yaptığı vurguyu eleştirir.→Devletlerin dış politika
davranışları hem uluslararası sistemden, hem de iç politikadan kaynaklanır.
 Belirsizlik ve potansiyel tehdit barındıran anarşik sistemin yanı sıra, iç siyasi gelişmeler, küresel ve ekonomik süreçler,
liderlerin izledikleri politikalar da önemli
 Analiz düzeyini sadece sistem değil, aynı zamanda devlet ve altındaki diğer aktörlerin incelenmesi olarak belirler.
 Sistemin yanı sıra, siyasi aktörler ve ülke içi süreçleri de inceler.

Neo-klasik Realizm
 Uluslararası koşullar + iç politikadaki olanak ve kısıtlamalar
→devletlerin davranışları daha iyi açıklanabilir.
 Uluslararası gelişmeler→devletin yapısı – karar vericilerin bunları nasıl yorumladığı – nasıl tepki verecekleri→iç politikadaki
aktör ve süreçler
 Gideon Rose klasik “devletin uluslararası sistem içindeki yeri ve sahip olduğu kapasite dış politikasının
kapsam ve amacını belirler.
• neo-klasik “sistemik etkinin aktör düzeyindeki yansımaları, güç kapasitesinin dış politika üzerindeki etkisini dolaylı ve karmaşık
kılar”
 Neo-realizm → uluslararası sistem teorisi
 Neo-klasik realizm → dış politika teorisi

 Stephen M. Walt: İttifakların Kökenleri- The Origins of Alliances; tehdit dengesi devlet adamlarının ittifaklara yönelik dış
politika tercihlerinde belirleyici (dengeleme ya da peşine takılma)
 Jack Snyder: İmparatorluk Mitleri -Myths of Empire; göreceli gücü azalan devletin yayılmacı politika izleyeceği öngörüsü; aşırı
yayılmacılığa iç siyasetle bağlantılı açıklama (propaganda ve iç politika malzemesi); sonuçta bu siyaset devlete zarar verir
 Fareed Zakaria: Refahtan Güce-From Wealth to Power; devletler neden yayılmacı politika izler? “Milletler, merkezi karar
alıcılar devlet gücünde göreceli bir artış algıladığı zaman kendi politik çıkarlarını dışarıda yaymaya çalışırlar.
 Stephen van Evera: Savaşın Nedenleri-Causes of War; savaşın ortaya çıkışında uluslararası sistemdeki değişim ve bunun
devlet yöneticileri tarafından nasıl algılandığı buna bağlı olarak nasıl tepki verdikleri ile ilgilidir.
 Randall L. Schweller: Cevaplanmayan Tehditler-Unanswered Threats; devletler tehditler karşısında neden yeterli derecede
dengeleme yapamaz? Bu durumda tehdidin tanımlanması ve bertarafına yönelik elit mutabakatı, elit uyumu, sosyal uyum ve
iktidar zaafiyeti etkilidir.
Neoklasik Realizm

Realizmin temel özellikleri ve varsayımları


 Uluslararası politikayı şekillendiren evrensel kuralların kaynağı insanın kötü doğasıdır. Devletler de insanlar gibi kendi
çıkarlarını gözetirler.
 Devlet adamlarını da kuşku, güvensizlik, prestij, çıkar gibi unsurlar yönlendirir.
 Devletler uluslararası sistemin temel aktörleridir. Uluslararası örgütler, çok uluslu şirketler, hükümet dışı örgütler aktör olarak
kabul edilmezler.
 Devletler ulusal çıkarlarını gerçekleştirmeye çalışırken rasyonel davranırlar. Bu varsayıma göre devletler, hareketlerini
önceden düşünüp planlayabilir ve farklı politikalar arasında seçim yapabilir; çıkarlarını tanımlayıp önem sırasına koyabilir;
izlenecek politikanın yarar-risk hesaplamasını yapabilir.
 Uluslararası ilişkilerde ahlaki değerlerin etkisi yoktur. Dış politikanın başarısı, ulusal çıkarı ne kadar gerçekleştirdikleri ile
ölçülür. Devletler, gerçek amaçlarını saklamak için davranışlarını evrensel ahlaki değerlerle ilintilendirmeye çalışırlar.
 Devletler üstü bir otorite olmadığı için uluslararası sistemde anarşi vardır.

Temel Kavramlar
 Güç Dengesi (Balance of Power)
 Gücün dağılımı açısından temel varsayım “güç dengesi”dir. Sürekli bir çatışma yerine devletler ya kendi kapasitelerini
arttırarak ya da ittifaklar kurarak “güç dengesi”ne ulaşırlar.
 Güç dengesi, uluslararası sistemde sadece bir devletin baskın olmasını önler.
 Taraflar arasında oluşacak güç dengesi yoluyla uluslararası sistemde barış ve istikrara
yaklaşılabilir.
 Mevcut güç dengesini korumak (statükocu) ya da değiştirmek isteyen (revizyonist) devletler.
 Bir ya da bir grup devletin güç dengesini bozacak şekilde güçlenmesini engellemek.
 Güç dengesinde yaşanan değişime karşı bir devlet ne yapar?
 İç dengeleme:
 Güç dengesini yeniden sağlamak için kendi gücünü arttırmak→silahlanma yarışı
 Dış dengeleme:
 Tek başına yeterli kapasiteye sahip değilse diğer devletlerle ittifak
 Savaş:
 Güç artırımına giden devletin güç dengesini değiştirecek kapasiteye ulaşmasını engellemek
için savaş
 Güç artırımıyla değil bir devleti işgal ederek güç dengesini değiştirmeyi isteyen devlete karşı savaş

Güç
 Devletin gücünü oluşturan temel öğeler
 Güç kaynakları: Uzun dönemde gücü artırmak için kullanılan öğeler→ekonomi, nüfus, toprak, coğrafi konum, doğal kaynaklar
 Güç kapasiteleri: Kısa dönemde etki aracı olarak kullanılan öğeler→askeri güç, askeri sanayi, devlet bürokrasisi
 Güç öğelerinin diğer ayrımı
 Fiziki öğeler: Ekonomi, nüfus, toprak, coğrafi konum, doğal
kaynaklar, askeri güç gibi somut öğeler
 Fiziki olmayan öğeler : Ulusal özellikler, ulusal moral, diplomasi, hükümetin şekli gibi soyut öğeler

Güç
 Etki olarak
 Sert güç: Devletlerin savaş gibi askeri yöntemler kullanarak
istediklerini yaptırabilme yeteneği
 Yumuşak güç: Askeri yöntemler yerine kendi değer ve ideolojilerini benimseterek istediklerini yaptırabilme yeteneği
 Realizme göre gücün öğelerinin değeri
 Mutlak güç: Bir devletin güç öğelerinin mutlak toplamı.
Devletin mutlak gücü tek başına anlam ifade etmez.
 Göreceli güç: Bir devletin gücünün diğer devletler ile karşılaştırılmasıyla ortaya çıkan güç.

Gücün dağılımı
 Potansiyel düşmana karşı koyabilmek için askeri gücün korunması/arttırılması ulusal çıkarın gereğidir.
 Gücün amaçtan çok güvenliği sağlamak için bir araç olduğunu savunan neo-realist Kenneth Waltz’a göre uluslararası
sistemde gücün önemi→güç dağılımı→ sistemin karakteristik özellikleri
 Sistemde tek bir devlet güçlüyse→Tek kutuplu/hegemonik sistem  Güç iki devlet arasında paylaşılmışsa→İki kutuplu sistem
 İkiden daha fazla güçlü devlet varsa→Çok kutuplu sistem
 Sistemik değişim güçlü devlet sayısına göre gerçekleşir.
 Barış ve istikrar açısından en uygun sistem
 Klasik realistler→19.yy Avrupa Uyumu→çok kutuplu  Neo-realistler→Soğuk Savaş→iki kutuplu

Realizmin temel özellikleri ve varsayımları


 Uluslararası politikanın doğası gereği devletler birbirlerine güvenmezler, kendi çıkarlarını korumak için uluslararası örgütler ya
da uluslararası hukuka dayanmazlar.
 Devlet adamı, merkezi bir otoritenin, bağlayıcı hukuki yaptırımların ve bütün devletlerce kabul edilmiş ilkelerin bulunmadığı bir
uluslararası ortamda kararlar alarak ulusal çıkarları gözetmek ve devleti dış tehditlerden korumak durumundadır.
 Ulusal çıkar “güç” açısından tanımlanır. Güç, kullanılabilir ve etkili bir politika aracıdır. Uluslararası politika herkesin herkesle
savaştığı bir güç mücadelesidir. Devletlerin amacı sahip oldukları gücü arttırmaktır.
 Güç açısından tanımlanan ulusal çıkar sabittir ve değişmez, ancak bu çıkarları gerçekleştirmek için uygulanan politikalar
zamana ve koşullara bağlı olarak değişebilir.

Liberalizm
 Kökenleri 18. ve 19. yy uzanır.

 İdealizmle aynı felsefi temel

 Liberal teori  devlet ile devlet dışı aktörlerin (özellikle bireylerin) birbirleriyle ilişkisinin sonuçlarını tartışır

 Temel felsefesini şekillendiren Aydınlanma Çağı düşünürleri

 John Locke, David Hume, Adam Smith, Montesquieu,Voltaire, Immanuel Kant

 İnsan doğuştan iyidir ve eğitilebilir.

 Bireyler vazgeçilmez haklara sahiptir.

 John Locke“tüm insanlar eşit yaratılmıştır, yaşama hakkı ve özgürlük gibi bir takım dokunulmaz haklara sahiptirler.”. Devlet, vatandaşlar
(bireyler) arasında çıkabilecek anlaşmazlıklarda objektif bir koruma ve ceza sistemi uygulayabilen birimdir; devlet bireylerin doğustan gelen
haklarına müdahale edemez

 Temel analiz birimibireyler ya da devlet dışı aktörler

 Amaç  bireylerin özgürleşmesi ve işbirliğinin gelişmesi

 İç politika ile dış politika arasında etkileşim

 Adil ve barışçıl bir dünya düzeni nasıl kurulabilir?

 İnsanlar hak ve özgürlüklerinin daha etkili korunması için örgütlü bir toplum oluşturarak güvenlik ve barış içerisinde yaşamayı amaçlarlar.

Liberalizm

 Devlet,varoluşnedeniolanhukukunkoruyucusuolarakortayaçıkar.

 Pozitif hukukun kurucusu Hugo Grotius  devlet bir sözleşmeden doğar ve

insanın doğasında toplum içinde düzenli ve barış içinde yaşama isteği vardır.

 Immanuel Kant“adil olmayan bir dünyada barış söz konusu olamaz.”

 Kant  dünya barışının şartları: cumhuriyet yönetiminin benimsenmesi, uluslararası hukukun gelişmesi, evrensel mülkiyet hakları

 Kantbireylerin doğuştan gelen hak ve yeteneklerini kullanarak evrensel barışı sağlayacakları evrensel bir toplum uygulamada mümkün
değil. Kanunun (hukukun) üstünlüğünü kabul eden özgür devletlerden oluşan gevşek bir dünya federasyonu (kurumlar ve normların
önemi)

 Thomas Painedemokratik toplumların barışa katkısı (demokratik usullerle seçilen yönetimler vatandaşlarına hesap vermekle
yükümlüdür; savaşın maliyeti vatandaşların daha sağduyulu davranacağı varsayımıyla anlaşmazlık durumunda uzlaşma pratiklerini devreye
sokacaktır)

 Richard Cobdenhükümetlerin iç politikada vatandaşların mülkiyeti üzerinde hak iddia etme eğilimi arttıkça savaş olgusunun yeniden
üretimi de kaçınılmaz olacaktır

Liberalizm - temel kavramlar

 Bireyin önceliği

 Evrensel insan hakları

 Gelişme

 Modernizm

 Rasyonalizm

 Hukukun üstünlüğü

 Seküler ahlak

 Doğal durum ve uyum  Girişimcilik özgürlüğü  Serbest piyasa

 Serbest ticaret
 Sınırlı devlet müdahalesi

Liberalizm

 Klasik Liberalizm:

 Serbest ticaret, karşılaştırmalı üstünlük (göreceli avantajlar)

 Gelişen ekonomik ilişkiler  savaş olasılığı azalır.  Rasyonel insan, çatışmadan çok işbirliği

 Uluslararası ilişkiler devletler arası ilişkileri aşan ve bireyi temel alan bir yaklaşıma sahip olmalıdır.

 Daimi barışa sivil toplum yoluyla ulaşılabileceğini savunan liberaller, realistlerin iç politika ve dış politika arasındaki çizdikleri ayrımı
ortadan kaldırır.

 Liberalizmkarşılıklıbağımlılık,transnasyonalizm,liberal uluslararasıcılık, demokratik barış teorisi, neo-liberal kurumsalcılık, dünya toplumu


gibi yaklaşımların da ortaya çıkmasını sağlamıştır.

 RobertKeohane,JosephNye,JosephGrieco,ErnstHaas,James Rosenau

Robert Keohane: Liberal Teorinin farklı perspektifleri (Uluslararası Liberalizmi Yeniden Düşünmek-

International Liberalism Reconsidered)

 Cumhuriyetçi Liberalizm

 Rejimin niteliği – cumhuriyet ve demokrasi (yasmanın yürütme üzerinde denetimi)

 Demokratik normlarn- kurumların yapısı ve barış arasında nedensellik bağı

 Güvenlikleştirme – güvenliksizleştirme

 Demokratik kurumlar (yapısal şartlar)  kamuoyu, medya, hesap verebilirlik, güçler ayrılığı

 Demokratik barış teorisi

 Liberal değerlerin yayılması, koruma sorumluluğu, insani müdahale

 Ticari Liberalizm

 Ticaret sınıfının etkisini artırması ile yönetici elitin iktidar alanına sınırlaması; çatışma yerine barış tercihi

 Karşılıklı bağımlılık odaklı liberalizm, sınır ötesi işbirliği, refah artışı

 İşbölümü, Karşılaştırmalı üstünlük, Serbest ticaret

 Düzenleyici Liberalizm

 Sistemik liberalizm  Neo-liberal kurumsalcılık

 Uluslararası örgütler ve kurumların rolü (sorunların çeşitlenmesi)

 Mutlak kazanç arayışı  Ortak çıkarlar  rasyonel tercihler  düzenleyici kurumlar

 Zayıf devletlerin etkileme gücünde göreceli artış (koalisyon- işbirliği)

 Sosyolojik Liberalizm

 İnsanların değişen algıları (bilgi seviyesinde artış, teknolojik gelişmeyle bilgi akışının yaygınlaşması)

 Kolektif kimlikler (karşılıklı etkileşim ve ortak aidiyetlerin gelişmesi; biz ve onlar ayrımının belirsizleşmesi)

 Ulusötesi toplumsal hareketler (Rosenau: devlet dışı aktörlerin ulusötesi karakterinin gelişmesi)

Liberal Uİ Teorisi

temel kavram ve varsayımlar


 Temel analiz düzeyi – devlet içi/altı (devleti oluşturan) aktörler

 Çoğulculuk – toplumsal aktörler  ulusal çıkarın oluşumu

 Devletin sahip olduğu rejim dış politikayı etkiler

 İnsan doğası iyi, doğal durum barış ve işbirliğianarşik yapının etkileri aşılabilir.

 Entegrasyon mümkündür

 Normatif temel – moral değerler

 Ortak çıkar ve değerler

 İşbirliği ve kurallara uymanın temel nedeni ortak çıkar ve kazanç

 Kazan-kazan

 Devletlerin temel davranış mantığı faydacılık/sonuç odaklılık

 Yaşa-yaşatrakip ama tehdit değil

 Yüksek – alçak politika ayrımı yok

 Karşılıklı bağımlılık

 Dış politikada ekonomik çıkarlar ve ulusal özellikler önemli

Demokratik Barış Teorisi

 Savaş insanların çıkarına değildir; saldırgan liderlerin ya da devletlerin davranışlarının bir sonucudur.

 Demokrasiler kendi aralarındaki ilişkilerde daha barışçı yöntemleri kullanırken, diğer rejimlerle ilişkilerinde daha farklı yollara başvururlar.

 Demokrasi tüm uluslararası sistemin ortak rejimi olarak yayılırsa savaş önlenebilir, çünkü demokrasiler birbirleriyle savaşmazlar.

 Uluslararası barış, güvenlik ve istikrarın sağlanması demokrasilerin yaygınlaştırılması ile sağlanabilir.

 Bu durum askeri yöntemlerle değil, çok taraflı uluslararası örgütler aracılığıyla gerçekleştirilirse başarı kazanır.

 Kurama yöneltilen eleştiriler:

 Demokrasinin net bir tanımının olmaması, farklı tür ve düzeylerinin olması

 Barış ve demokrasi arasında nedensel bir ilişkinin kurulması için yeterli veri yok. Demokrasilerin birbirleriyle savaşmamaları kültürel
yakınlık, ekonomik ve ticari ilişkiler gibi nedenlere de bağlanabilir.

 Demokrasinin bu rejimler arasında barış ve istikrara yol açtığı önermesi, barış ve istikrarın demokrasiye yol açması şeklinde de
düşünülebilir.

 Savaştanımlanırkeniçsavaşdışarıdabırakılmıştır.

Neo-liberalizm (plüralizm)

 1970’ler

 Davranışsalcıların etkisi – ampirik yöntemler

 Temel varsayımlar

 Bireyler rasyonel ama uluslararası politikada bilgi eksikliği nedeniyle

devletlerin rasyonellik düzeyi düşebilir.

 Devlet yekpare aktör değil, temsil ettiği kitlelerin çıkarları  iç politika  Karşılıklı bağımlılık, ekonomik ilişkilerin küreselleşmesi

 Uluslararası politikada aktörlerin çeşitliliği

Liberal kurumsalcılık
 Uluslararası örgütlerin aktör olarak dünya politikasındaki rol ve işlevleri

 Uluslararası örgütler- uluslararası rejimlerin etkileri; barış ve işbirliğine katkı

 Düzen ve istikrarın korunması

 Anarşik bir uluslararası sistem yapısı olsa da işbirliği ortak normlar, kurumlar ve kurallar sayesinde mümkün.

 Ortak çıkar korunursa işlevsel  neo-fonksiyonalizm

 Bilgi alışverişi  devletlerin birbirini kandırma olasılıkları azalır  savaş

olasılığı azalır

 Neo-realist eleştiri: uluslararası örgütler devletlerin güç dağılımını yansıtır  büyük güçlerin dış politika aracı

Liberalizmin realizme getirdiği eleştiriler

 Uluslararası ilişkilerdeki en önemli aktör ve tek analiz birimi devletler değildir.

 Uluslararası ilişkiler ve dış politika; birey, devlet, baskı grupları, uluslararası ve ulusaşırı örgütler açısından analiz edilmelidir.

 Uluslararası sistemi sadece devletler arasındaki güç ilişkileri ve güç dağılımı oluşturmaz. Uluslararası sistemdeki değişimlerin tek nedeni
güç dağılımdaki değişim değildir.

 Karşılıklı bağımlılık, işbirliği, uluslararası normlar, uluslararası örgütler, uluslararası hukuk da uluslararası sistemde değişime yol açabilir.

Liberalizmin realizme getirdiği eleştiriler

 Devletler belli ve sabit dış politika tercihlerine sahip yekpare aktörler değildirler.

 Devletlerin dış politika davranışları; devletlerin içinde bulunan ve farklı çıkar ve amaçlara göre hareket eden bürokrasi, baskı grupları gibi
aktörler tarafından da belirlenir.

 Realistlere göre rasyonellik, bir aktörün kısa dönemli çıkarını maksimize etme çabasıdır.

 Liberallere göre bireylerin, içinde bulundukları toplumun uzun vadeli çıkarını korumak için kendi kısa vadeli çıkarlarından
vazgeçebilmesidir.

 Realistlere göre gücün en önemli aracı olan askeri güç, liberaller tarafından devletlerin başvuracağı en son araç olarak kabul edilir.

 Diplomasi, barışı koruma faaliyetleri ve askeri güç içermeyen diğer yollar daha etkin şekilde kullanılmalıdır.

MARKSİST ULUSLARARASI İLİŞKİLER TEORİLERİ

TARİHSEL ALTYAPI

 18. yy sonu+ 19. yy: Devrimler çağı

 Sanayileşme

 İşçi sınıfının doğuşu

 İşçilerin hak mücadeleleri

DÜŞÜNSEL TEMELLERİ

 Karl Marx, Frederick Engels, Vladimir I. Lenin

 Marx: tarihsel yöntem (tarihsel analizin bütünlüğü ve tarihi değiştirme amacı) ve dialektik (Hegelci idealist dialektiğin Feuerbach’ın
materyalist yaklaşımıyla yeniden yorumlanması ve bir eylem felsefesine dönüştürülmesi)tarihsel materyalizm (“üretim ve ürünlerin
değişimi her toplumsal düzenin temelini teşkil eder; tarihte ortaya çıkan her toplumda zenginliklerin dağılımı, biçimi ve böylece toplumun
sınıflara ve kesimlere ayrılması, neyin nasıl üretildiğine ve üretilenlerin mübadelesinin nasıl yapıldığına bağlıdır”. )

MARX’İN YÖNTEMSEL KATKISI

 Toplumsal analizin ve eleştirisinin nesnesi nesnel üretim süreçleri

 Praksis (bilinçli eylem)söylem ve eylemin uyumu; devrimci pratik


 Siyasetin devlet temelli eleştirisinin ötesinde evrensel karakterine vurgu

 Üretim ilişkilerinin analizi: yapı ve üstyapı ayrımı (maddi üretim ilişkilerinin oluşturduğu yapı; hukuk, devlet, siyaset, ideoloji, din, dil,
kültür, ahlak, felsefe gibi bilinç biçimlerini içeren üstyapıya yansıyarak onları üretir ve tarihsel değişim süreci içinde değiştirerek yeniden
üretir.

   Toplumsal sınıflar: bir sınıfın toplumsal konumu sahip olduğu üretim araçları üzerindeki mülkiyetine bağlıdır (toplum tarihi sınıf
mücadeleleri tarihidir)

 Artı-Değer Teorisi: kapitalist toplumlarda zenginliğin kaynağı meta (insan gereksinimlerini gideren şey) birikimidir. Piyasa ilişkileri
metaların kullanım değerini ve değişim değerini belirler. Emek-Değer Teorisinin dialektik yöntemle yeniden yorumlanması ile kapitalizmin
ücretli emek aracılığıyla artı-değerin tekrar kendine akmasını sağladığı argümanının geliştirilmesi

 Ekonomi politik: toplumsal üretim ilişkilerinin bilimi (ya da insanlar arasındaki ekonomik ilişkilerin gelişimini inceleyen bilim)

MARKSİZMİN KAPİTALİZM ELEŞTİRİSİ

  Kapitalizmin amacı kâr artırımını sürekli tutmak

 Kâr artırımı için gereken daha fazla üretim

 Daha fazla kâr için gereken daha ucuz işgücü ve makineleşme ile maliyetlerin düşürülmesi ve daha çok ürün satılması

 Kapitalist piyasanın serbestliği rekabeti kaçınılmaz kılıyor

 Rekabettaklitüretim artışıkâr oranlarında düşüş krizişçilerin işten çıkarılması/ücretlerde düşüşazalan tüketim gücüaşırı
tüketimsermayenin kendini dengelemesi (bazı sermayedarların piyasadan çekilmesi) sermayenin merkezileşmesiyeni bir mücadele
ihtimali/isyan

 Sermayenin işçileri kontrol altında tutma araçları: meta fetişizmi ve yabancılaşmayaratıcı eylemselliğin kaybı

 Sınıfmücadelesiyoluylaproleterdevrimsosyalizm komünizm

MARKSİST ULUSLARARASI İLİŞKİLER TEORİLERİ

  Analizin merkezinde devletleri kendi çıkarına göre yönlendiren sermaye sınıfı yer almaktadır.

 Odak noktası toplumsal üretim ilişkileri.

 Low politics ekseninde uluslararası ilişkilerin

irdelenmesi.

 Sistem düzeyinde analizler  Tarihsel maddeci yöntem

 Emperyalizm, Bağımlılık Teorisi, Dünya Sistemleri Analizi, Neoliberalizm Eleştirisi

EMPERYALİZM

 Emperyalizm-kapitalizm ilişkisinin artı-değer yaklaşımıyla ele alınması

 Batı’nın üretim araçlarını elde etme amaçlı mücadeleleri; sonuçta Batının ekonomik üstünlüğü yanında üstyapısal (ideolojik, kültürel)
üstünlüğünün de kabul ettirilmesi

 Küresel sistemin ilk örneğinin inşası

 Hobsonemperyalizme neden olan asıl faktörler? Kapitalist devletlerin güçlünün diğeri üzerinde kuracağı tahakküm yoluyla kendine yeni
pazarlar bulma refleksi

 Kapitalizmin yarattığı aşırı üretim devletleri yeni pazar arayışına dolayısıyla sömürgeciliğe itmiştir; ortaya çıkan devletler arası rekabet ise
savaşa ve tüm uluslararası sistemde hissedilen bir yıkıma yol açmıştır.

HILFERDİNG-FİNANS KAPITAL

 Analiz birimi devletten, küresel alanda dolaşan sermayenin niteliğine kayıyor.

 Emperyalizmin odağında devletlerden çok sanayi sermayesini tahakkümü altına alan banka sermayesi rol oynamaktadır. Finans-kapital,
tekelleşmenin önünü açarken devleti sıradan bir üst-yapı kurumu haline dönüştürmüştür.

 Devlet içinde korumacılık politikaları ile tekelleşmenin önü açılırken, uluslararası alanda yeni pazarlar arayışı, hammadde ihtiyacı ve
sermaye ihracatı, dünya pazarının bölgeselleşmesine ve rakip ulusal blokların ortaya çıkmasına neden olmuştur.
ROSA LUXEMBURG-SERMAYE BİRİKİMİ

 Emperyalizm, kapitalist üretim ilişkilerinin geliştiği toplumlarda üretim ilişkilerinin yarattığı aşırı birikimin, kapitalizme geçmemiş
toplumlar üzerinde yarattığı rekabetin dışa vurumudur.

 Kapitalizmin aşırı birikimi, kapitalist devletleri rekabet içine sokarken, bu durum kapitalizm- öncesi devletlerle, onların yıkımına neden
olacak ticaret ilişkileri içine sokmuştur.

 Bu ilişki kapitalist olmayan devletleri de kapitalist gelişim süreci içine sokacaktır; kapitalistleşme süreci sermaye tarafından kontrol edilen
devletleri güç kullanmaya itecek ve kapitalizmin yıkıcılığı belirginleşecektir.

BUKHARİN-SİYASİ/İDEOLOJİK EMPERYALİZM

  Kapitalist rekabetin ilk olarak merkezileşmesi ve uzmanlaşılmış rekabetin ortaya çıkışı sonucunda uluslararası işbölümünün doğuşu.

 Uluslararası rekabetin bu işbölümü üzerine odaklanması ve devletlerin oligopoller veya monopollerce kontrol edilen birer ulusal- pazara
dönüşmesi

 Sonuçta üretim ilişkileri merkezde organize bir ekonomik topluluk ile onun kontrolünde yarı-tarımsal ya da tamamen tarımsal ekonomiye
sahip az gelişmiş ülkelerin oluşturduğu çevre arasında şekillenir.

LENİN-KAPİTALİST ÜRETİM SÜRECİNİN AŞAMASI

      Emperyalizm, kapitalist üretim süreçlerinin en üst aşaması

 Üretim ve sermayenin yoğunlaşması, tekelleri yaratır

 Finans kapital üzerine yaratılmış bir oligarşi

 Sermaye ihracının sanayi ihracından önemli hale gelmesi

 Uluslararası tekelci kapitalist birliklerin dünya piyasasını paylaşımı

 En büyük kapitalist güçlerin dünya topraklarını paylaşımı

 Emperyalizmin hiçbir biçimi hiçbir zaman barışçı olmayacaktır; bu nedenle dünya işçilerinin birleşerek bu sistemi yıkmasına izin
verilmeyecektir.

 Kautsky’nin ultra-emperyalizm kavramına eleştirisi

BAĞIMLILIK TEORİSİ

  Latin Amerika kökenli bir yaklaşım (BM Latin Amerika Ekonomik Komisyonu); Raul Prebish, Andre Gunter Frank; Samir Amin; Fernando
H.Cardoso ve Enzo Faletto

 Modernleşme Teorisinin eleştirisi (az gelişmiş ülkelerin gelişmiş ülkelerin izlediği yolu izlemeleri ; karşılaştırmalı üstünlükler ve serbest
piyasa ilkelerine uyum)

 Ülkelerin kalkınmasını engelleyen aslında bu uluslararası modernleşmeci yapı ya da küreselleşme sürecinin kendisi

 Kuzey-Güney ilişkileri (uluslararası ticaret yoluyla artı-değerin tek yönlü akışı; kalkınma politikaları yoluyla gelişmiş Kuzey ülkelerinin , az-
gelişmiş Güney ülkelerini uluslararası sistemin yapısına entegre ederek tek yönlü bağımlılık ilişkileri kurma arayışı); Kuzeyin zenginleşmesine
karşılık Güneyin fakirleşmesi ve bağımlılığı

BAĞIMLILIK TEORİSİ

  Dibe doğru yarış (race to the bottom); önemli tavizlerle iş, çevre, sosyal güvenlik standartlarının düşürülmesi

 Merkez ülkelerin dünya sistemindeki üstünlüklerinin yeniden üretimi için çevre ülkelere sürekli ekonomik yaptırım uygulamaları

 Güney ülkelerin yapması gereken yabancı yatırımın ve hammadde ihracının kısılması; iç piyasada üretimi artırarak yüksek katma değerli
ürünlere yoğunlaşılması; gerektiğinde hammadde pazarının kamulaştırılması

 Adil ticaret

DÜNYA-SİSTEMLERİ ANALİZİ

  Immanuel Wallerstein; analiz birimi dünya sistemi olarak kapitalizmdir.

 Uluslararası ilişkilerin aktör-ötesi yapısının önemsenmesi ve devletler arası ilişkilerin bu yapı içinde değerlendirilmesi

 Tarihsel sistemler arasındaki değişim ihtimalinin ve değişim faktörlerinin incelenmesi ve değişimin modellenmesi
 Merkez-yarı çevre-çevre arasındaki hiyerarşi ve işbölümü dünya sistemini oluşturur. (Merkez sermaye sahibi ve artı değerin yoğunlaştığı
alan; çevre ise merkeze ithal edilecek hammadde ve işgücünü sağlayan alanlar; yarı-çevre ise çevredeki istikrarsızlığın küresel alana
yansımasını engelleyen, merkez adına denetimi yürüten birimlerdir)

 Dünya sisteminin kriziçatallanma

NEOLİBERAL HEGEMONYA

 David Harvey

 Devlet ile piyasa arasındaki bağların kaldırılması ve devletin rolünün minimize edilmesi yoluyla neoliberalizm küresel bir serbest piyasa
yaratmayı amaçlamaktadır.

 Serbest ticaret önündeki mekansal ve zamansal engellerin kaldırılması ; devletin piyasaya müdahalesinin yasaklanması; yatırım teşviki;
vergi reformları

 Neoliberalizm ile yeni tür bir emperyalizm ortaya çıkmıştır. Sermayedar sınıf küreselleşme söylemiyle bu politikaların uygulanması için
alan yaratmıştır.

 Bireyin özgürlüğü önündeki engeller olarak yansıtılan düzenlemelerin (devlet müdahalesi gibi) ve kavramların (toplumsallık ve sınıf gibi)
ortadan kaldırılması ile tüketim kültürü desteklenerek küreselleşme hegemonyası sağlamlaştırılmaktadır.

NEOLİBERAL HEGEMONYA

  Küreselleşme, sınıflararası savaşın tarihsel olarak küresel ölçekteki devamıdır.

 Tüketim kültürü ile işçi sınıfı birbirinden ayrılmış ve kendine yabancılaştırılmıştır.

 Sermayeye kar getirecek şekilde aşırı birikimin sürekli kılınması

 Sermaye hareketlerinin zamansal ve mekansal kısıtlarını kaldıracak düzenlemeler

 Tekelleşen sermayenin tüketim artışı için ucuz işgücü piyasaları yaratılması

 Mülksüzleştirme yoluyla birikim  Yeni sorunlar

MARKİST YAKLAŞIMLARIN ELEŞTİRİSİ

 Ekonomik determiniz: geleneksel uluslararası ilişkiler teorilerinin merkeze aldığı konuların ikincil önemde değerlendirilmesi

 Devletin karakteri: milliyetçi yaklaşımların etkisinin dikkate alınmaması eleştirisi

 Uluslararası sistemin niteliği: anarşi ile sınıf çatışması arasındaki ilişki

 Dünyayı değiştirme argümanı

You might also like