Professional Documents
Culture Documents
M.Ö. II. binde Budaközü Vadisi’nde çetin ve çok verimli olmayan coğrai
şartlarda, Anadolu Tunç Çağlarının en büyük kentlerinden olan Hattuşa ortaya çıkar.
Bu kent aynı zamanda 450 yıl boyunca ilk bölgeler arası imparatorluğa da başkentlik
yapar1. Yaklaşık 186 hektar büyüklüğünde olan bir şehrin doğal olarak çevrilen şehir
surları ile sınırlanması mümkün değildir. Şehir ile çevresi (hinterlandı) arasında sıkı
bir ilişki olduğunu düşünmemiz gerekir, çünkü şehrin varlığını sürdürebilmesi için
gereken birçok tarım ürünü ve hammadde, çevresinden temin edilmiş olmalıdır.
Geçmişte bu tür ilişkiler özellikle Antik Dönem Doğu Akdeniz havzasında yer
alan bazı şehirler için araştırıldıysa da, Tunç Çağı kentleri ve özellikle Hitit şehirleri
için bu konu henüz çok araştırılmış değildir. Bazı istisnalar dışında2 Hitit arkeolojisi
için bir genelleme yapılacaksa, genellikle kent merkezlerine yönelik çalışıldığı
söylenebilir. Böyle bir kentin, hinterlandıyla olan ilişkisi henüz hiç bir yerde tam
anlamıyla aydınlatılmamıştır. Bu nedenle Hattuşa örneğimiz üzerine nihai bir tablo
çıkarmak için henüz erken olduğunu söylemek gerekir. Ancak kazıların, çeşitli
yöntemlerle yürütülmüş yüzey araştırmalarının ve bazı anorganik malzemelerin
bilimsel analizlerinin sonuçlarına dayanarak bir resim ortaya koymaya çalışacağız.
Hitit Dönemi çiviyazılı kaynaklardan sağlanan bilgilerle, bu belgelerde geçen
yerleşmeleri günümüz topografyasıyla eşleştirmek maalesef çoğu zaman mümkün
değildir. Hitit metinleri bize bu konuda yeterince coğrai bilgi sağlamamaktadır. Bu
nedenle yazılı kaynaklardan sadece çok sınırlı faydalanılabilmektedir.
Hattuşa ve Çevresinin Coğrai Şartları
Hitit başkenti heyecan uyandırıcı bir şekilde güneyden kuzeye doğru birçok
terasla alçalan ve doğusunda ve batısında derin vadilerle sınırlanan bir dağ sırtına
kurulmuştur. Değişik büyüklüklerde birçok kaya kütlesi bu terasların arasına
serpiştirilmiş olarak bulunur (Res. 1). Bu olağanüstü coğrafya, Hititli yöneticileri,
Orta Doğu´da ünik bir görünüme sahip bir kenti geliştirmeye, bazı bilim adamlarının
* Doç. Dr. Andreas SCHACHNER Alman Arkeoloji Enstitüsü. Inönü Cad. 10, TR-34437 Istanbul; andreas.
schachner@dainst.de
1 Hattuşa´nın başkent olarak adlandırılması için bkz.: Doğan-Alparslan ‒ Alparslan 2011; Hitit devleti için
11
Andreas SCHACHNER
görüşüne göre zorlamış, bazılarına göre ise imkân tanımıştır. İlk bakışta, çetin ve
bölünmüş olan bu heterojen arazinin, kapsamlı bir şekilde planlanmış bu kentin
geliştirilmesine ters düştüğü akla gelebilir. Ancak detaylara bakıldığında Hititlerin
bu istisnai topografyayı şekillendirerek başkent haline getirdikleri anlaşılır3.
Yükseltilmiş doğal bir platoda yer alan kentin, stratejik açıdan avantajlı bir
konumda olduğu aşikârdır. Ancak bölgenin birbirini sırayla takip eden, su geçiren
ve geçirmeyen toprak tabakalardan oluşan jeolojik yapısı ve buna ilaveten kentin
kurulduğu alanın birçok yerinde bulunan (özellikle büyük kaya kütlelerinin altında)
doğal kaynaklar sayesinde yıl boyunca yeterli su bulunmaktadır4. Bu coğrai durumu
sebebiyle Hattuşa´nın konumu, kuzeyindeki ovaya göre çok avantajlı bir yerdedir,
çünkü ovalardaki alüvyonlu topraklar yüzünden yeraltında bulunan sular yüzeye
çıkmaktadır5. Bununla beraber Anadolu´nun bu bölgesinde zaman zaman aşırı
miktarda ve çok kuvvetli görülen yağışlar sel halini alır ve yerleşim alanları için
büyük bir tehlike oluşturur. Bu nedenle İç Anadolu Bölgesi’nde yer alan ovalarda
geleneksel olarak yerleşim alanları, ovaların kenarlarında ve dağların eteklerinde
tercih edilmiştir6. Bu bağlamda Hattuşa´nın yer seçimini bilinçli bir tercih olarak
görmemiz gerekir.
Değişen yükseklikler, birbirinden sırtlarla ayrılan teraslar ve aralarında
serpiştirilmiş yüksek kayalıklardan oluşan yerleşim alanı, şehrin tümünü kapsayan
bir planlamayı engellemektedir. Hitit kent planlayıcıları tarafından, küçük ünitelere
bölünmüş bu topografyanın (Res. 2), şehrin ilk kuruluşundan itibaren değişik
fonksiyonları birbirinden ayırmak için kullanıldığı anlaşılır. M.Ö. 16. yüzyılın
ortasından itibaren Hattuşa “normal” bir Anadolu kentinden, dönemin uluslararası
standartlarına göre düzenlenmiş bir metropole dönüştürülürken, bu planlama
anlayışının tüm alanlarda hâkim olduğu görülür7. Topografyanın birbirinden
ayırdığı alanlar fonksiyonları bakımından da birbirinden ayrılmıştır. Hattuşa için bu
bölünmeye şöyle örnek verebiliriz: Büyükkale´de saray8, Aşağı Şehir´deki teraslarda
hem konutlardan oluşan mahalleler hem de anıtsal tapınak9, Yukarı Şehir´de tapınak
mahallesi10, Sarıkale Vadisi ve Orta Plato11 ya da birçok kayalıkta kurulan değişik
mimari formlara sahip anıtsal nitelikli yapılar12.
3 Schachner 2011a
4 Wittenberg ‒ Schachner 2013; Schachner ‒ Wittenberg 2013
5 Hütteroth 1982, 57-61
6 ayrıntılı bilgi için bkz. Hütteroth 1982 ya da Hütteroth 1968
7 Schachner 2010, 2011a, 2011b
8 Neve 1982; Schachner 2012b
9 Neve 1995/96
10 Neve 1999, Dürr 2014
11 Seeher 2006; Schachner 2014
12 Schachner 2011a
12
4. Çorum Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu
13 Schachner 2012b
14 Neve 1999; Dürr 2014.
15 Schachner 2011c, 163-164 Abb. 75; Dürr 2014.
13
Andreas SCHACHNER
16 Taut 2002
17 Güneybatı tarafında Arslanlı Kapı; güneydoğu tarafında ise Kral Kapı.
18 Yerkapı yak. 250 m uzunluğu, 40 m yüksekliği ve 70 m genişliğinde suni bir yığma tepedir (Neve 2001).
19 Jean 1998; Stümpel 1998
20 Bittel – Naumann 1952, 15-20, 124-125, 161; Bittel et al. 1958; Hauptmann 1969; Schirmer 1969a,
14
4. Çorum Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu
22 Marsh 2010
23 Aşağı Şehir´de çukur harman bölgesinde ve Yukarı Şehir´de Sarıkale´nin batısındaki düzlükteki kalınlığı
metreleri bulan erozyon birikintileri (Bittel 1957; Seeher 2003, 1-3).
24 Örn.: Marsh 2010: 203-206 Abb. 60-61
25 Çamlıbel Tarlası kazıları bu durumu iyi betimleyen bir örnektir: R. Czichon tarafından yapılan yüzey
araştırmaları sırasında burada yoğun Kalkolitik Dönem buluntularının yanı sıra, az miktarda Hitit seramiği
ele geçmiştir. Sonraki kazılarla Çamlıbel Tarlası’nın bir Kalkolitik Dönem yerleşim alanı olduğu tespit
edildiyse de, Hitit Dönemine ait her hangi bir keramik parçasına rastlanmamıştır (Schoop 2011a, 2011b).
26 Wilkinson et al. 1990
27 Metodolojik açıdan, Hitit seramiğinin, tipolojik homojenliği nedeniyle kesin tarihlendirmeler için
uygun bir araç olmadığını da göz önünde bulundurmak gerekir (Schoop 2006, 2013). Bu nedenle yüzeyden
toplanan malzemelere dayanarak sadece “erken” ya da “geç” şeklinde genel bir ayrım yapılabilmektedir.
28 Genel olarak modern öncesi bir yerleşimin iki saatlik yürüme mesafesiyle sınırlı kalan etki alanının
15
Andreas SCHACHNER
hava tapınağı arasındaki bu bölgenin yoğun bir kullanıma sahne olduğu ihtimaline
işaret etmektedir (Res. 7)29. Bu alanda gerçekleştirilen jeoizik çalışmaları, durumun
ne kadar karmaşık olduğunu göstermektedir. Şehrin, Yazılıkaya´ya en yakın
bölümündeki Büyükkaya`nın eteğinde seyrek ve değişik mimari izlerle burada
bulunan seramiklere göre Hitit ve muhtemelen Bizans olmak üzere iki farklı
dönemi kapsayan bir yerleşimin varlığı tespit edilmiştir (Res. 8‒9). Ancak her iki
dönemde, görülen yapıların plan özelliklerine göre, burada tek tek duran küçük
yapıların olduğunu kabul etmek gerekir30. Söz konusu yapıların hangisinin Hitit
Dönemine ait olduğu, kazı yapılmadan anlaşılamasa da, şehirde tespit edilen ve
konut olarak değerlendirilen yapılardan çok farklı, çok daha küçük ve basit planlı
olduğu anlaşılmaktadır. Benzer şekilde tek başına duran ve jeoizik sonuçlarına göre
muhtemelen yangınla tahrip edilmiş küçük yapılar şehrin kuzeyindeki alanlarda tek
tük yer almaktadırlar (Res. 10).
Buna karşın kentin kuzeyindeki surun hemen yakınında yer alan Osmankayası
nekropolünün çevresinde, Hitit Dönemine ait bazı büyük ve düzenli planlanmış
yapıların varlığı jeoizikle tespit edilebilmiştir (Res. 10)31. Hattuşa yakınında, M.Ö.
17. ile 14. yüzyıllar arasına tarihlenen Osmankayası, Hitit olarak nitelendirilebilen tek
nekropol olmasının yanısıra, incelenmiş olması açısından da ayrıca önemlidir32. Bu
kayalığın hemen doğusundaki düzlüklerde yer alan ve jeoizik araştırmalar sayesinde
tespit edilen izler, nekropole olan yakınlığı nedeniyle ölü kültü ile ilgili resmi yapılar
olabilir33. Osmankayası nekropolünün yeri ve yapısı ile Hattuşa´nın özellikle doğu ve
güneydoğu tarafında (kuzeyindeki Ballıkaya´dan güneyinde Kayalı Boğaz´a kadar
uzanan bölgede) pek çok benzer yerlerin bulunduğu göz önünde tutulursa, özellikle
bu kısmın ölü kültünde önemli bir rol oynadığı düşünülebilir.
Budaközü Deresi, Büyükkale ile Büyükkaya arasındaki dar bir boğazdan
geçerek kuzeyindeki ovada birçok kavis çizerek kuzeye doğru akar. Özellikle bu
akarsu boyunca R. Czichon´un bazı yerlerde tespit ettiği yoğun keramik dağılımları
buralarda dağınık yerleşim alanlarının yer yer devam ettiğini göstermektedir
(Res.11). Bu alanlarda suya yakınlığı nedeniyle bazı “kirli” sayılabilen zanaatların
(seramik yapımı, boyacılık, sepicilik gibi), yer aldığı, kazı yapılmadan ancak bir
hipotez olarak kalır.
29 Czichon 2003
30 Schachner 2008, 144-145 Abb. 48
31 Schachner 2008, 142-146 Abb. 46-49
32 Bittel 1958
33 Schachner 2008, 142-146 Abb. 49
16
4. Çorum Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu
Şehir içinde yer alan yapılardan çok farklı olan şehrin dışındaki yapılaşma
(Res. 7‒11), kazı yapmadan ilk belirlemelere göre küçük tek başına duran çiftlikler
olarak yorumlanabilir34. Belki bu tür yapılar yazılı kaynaklarda geçen ve tek bir aile
tarafından işletilen küçük çiftliklerle eşleştirilebilir35.
Hattuşa dışında, bilinen Hitit kentlerinden sadece Kuşaklı`da kentin dışındaki
iskana yönelik araştırma yapılmış ve yayınlanmıştır. Ancak her iki örneğin birbirinden
çok farklı olduğu görülmektedir. Kuşaklı`da hem jeoizik sonuçlarından, hem de
Hattuşa´ya göre çok daha yoğun olarak ele geçen seramiklerden, kuzeybatısında çok
daha sık dokulu bir dış kentin varlığından söz edilebilir36.
Bununla birlikte Hattuşa´nın 2 km kuzeydoğusunda yer alan ve M.Ö. 3. binyıla
dayanan bir kült geleneğine işaret eden açık hava tapınağı Yazılıkaya (Res. 12) ile
Osmankayası, şehrin dışında başka bölgelerde de Hitit Devleti’ne ait yapılaşmanın
olabileceğini göstermektedir37.
Büyükkaya´nın eteğindeki yerleşim ile Yazılıkaya arasında jeoizik çalışmalar
ayrıca iki ayrı su toplama yapısına işaret etmektedir (Res. 10, 13)38. Doğuya doğru
yükselen yamacın bir terasında yer alan güneydeki havuz, yapı formu itibarıyla
şehir içindeki doğu havuzlarına benzemektedir39. Yazılıkaya´dan batıya doğru
alçalan küçük bir vadiye kurulmuş ikinci set ise, Kuşaklı´da şehrin kapılarınının
önüne kurulan baraj setlerinin tipindendir (Res. 10, 13)40. Üçüncü bir su toplama
tesisi jeoizik çalışmalara göre büyük bir ihtimalle Yazılıkaya´nın kuzeybatısında
W. Schirmer´in 1960´li yıllarda “Hitit döşemesi” olarak tespit ettiği alanda yer
almaktadır41. Şehir´deki su havuzlarının ekonomik fonksiyonlarının yanı sıra, kültte
de kullanıldığı önerilmişti. Buna karşın şehrin dışındaki havuzların metinlerde geçen
küçük çaplı tarlaların ve bahçelerin sulanması için kullanıldığı açıktır42. Yazılıkaya´nın
güneybatısında bulunan kenarları alçak olan gölet ise hayvan sürülerini sulamak için
de kullanılmış olabilir43.
Şu anki araştırmalara göre Hattuşa´nın kuzeyinde ve doğusunda, değişik
fonksiyonlara sahip sivil ve resmi yapılardan oluşan seyrek bir kullanım söz
17
Andreas SCHACHNER
konusudur (Res. 11). Doğu taraftaki topograik durum göz önünde tutulduğunda,
buradaki kayalıklarda nekropollerin olabileceği düşünülebilir. Bu durumda geniş
alanlar tarım alanı olarak (kısmen sulanabilen tarla veya bahçe) kullanılmıştır.
Henüz Yazılıkaya ve Osmankayası´nın dışında kazı yapılmadığı için bu oluşumların
tarihlendirilmesinde sorunlar vardır. Hitit Döneminin genel tarihi ile Hattuşa´nın kent
tarihi göz önünde tutulduğunda şehrin dışını kapsayan bu yapılaşmanın M.Ö. 15. ile
13. yüzyılın erken safhaları arasında gerçekleşmiş olabileceğini düşünebiliriz. M.Ö.
13. yüzyılın ortaları ve özellikle ikinci yarısı, başkentin Tarhuntassa´ya taşınması
(ve geri getirilmesi) ve imparatorluğun genel iç siyasetinde dengelerin değişmesiyle
birlikte, Hattuşa´nın çevresinde de kargaşaların çoğaldığı tahmin edilebilir. Belki
Hattuşa çevresinde zaman zaman olumsuzlukların yaşandığını varsayacak olursak,
Yazılıkaya´nın M.Ö. 13. yüzyılın ortasında son şekle getirilmesi, bölgedeki bu
dinamiklerin bir işaretidir.
Arkeolojik veriler Hattuşa´nın kuzeyinin ve doğusunun dağınık ancak sivil bir
şekilde kullanıldığına işaret etmektedir (Res. 11). Buna karşın şehrin güneydoğusunda,
alçak bir kayalık teras üzerinde yer alan Kayalı Boğaz’ın (no. 486), güneydoğuya
doğru dar bir kanyondan devam eden ve yolu koruyan bir askeri karakol olduğu
düşünülmektedir44. Benzer şekilde, Hattuşa´ya belli mesafelerde dağları aşarak
güneye doğru giden yollar boyunca stratejik öneme sahip yerlerde kurulmuş ve
dolayısıyla büyük bir ihtimalle kenti koruyan yerleşimler, R. Czichon tarafından tespit
edilmiştir. Güneybatıya doğru uzanan yol boyunca örneğin, Çıradere yakınlarında
382 no.lu yerleşim, güneybatıya doğru dağları aşan yol boyunca ise Korumkaya (No.
253) Arslanlı Kapı´dan yakl. 800 m uzaklıkta ve şehrin güney doğusunda yer alan
Kayalı Boğaz’a benzer bir konumdadır ve daha ilerisinde Çeçbel Geçidi civarında
benzer şekilde yorumlanabilen iki ayrı yerleşim vardır (No. 398 ve 556) (Res. 11)45.
Hattuşa´nın kuzeyinde ve doğusunda nispeten yoğun bir dağılım tespit
edildiyse de, batısında durum farklıdır (Res. 11). Modern Boğazkale Kasabası’nın
ortasında geçen Yazır Deresi’nin batısında, uzun bir yerleşim geçmişine rağmen Hitit
Dönemine ait her hangi bir arkeolojik buluntuya rastlanmamıştır. Bu nedenle modern
kasabanın bulunduğu alanın yerleşim olarak kullanılmadığı ihtimalli üzerinde
durmak gerekiyor. Buna paralel olarak Hattuşa´nın batısındaki modern tarlalarda
kuzey ve doğu tarafındakilerden fark edilecek miktarda, daha az keramik bulunur
(Res. 07). Aynı zamanda Boğazkale Kasabası’nın batısında gerçekleştirilen jeoizik
çalışmalarda ancak çok nadiren ve hiç biri kesin olmayan mimari izlere rastlanmıştır.
Kasabanın hemen batısındaki bir alanda gerçekleştirilen jeoizik çalışmalarda görülen
18
4. Çorum Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu
19
Andreas SCHACHNER
51 Hütteroth 1968, 117-120; Wagstaff 1985; Wagstaff 1987; Dennell 1987, 73-75; Wilkinson 2003, 116-
20
4. Çorum Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu
21
Andreas SCHACHNER
Hitit Dönemi kerpiçleri için kullanılan kilin nereden alındığı henüz tespit edilmemişse
de söz konusu çalışma, değişik yataklardan alınan killerin farklı teknik özelliklere
sahip olması, kullanımda bilinçli seçimlerin yapılması gerektiğine işaret etmektedir63.
Kazılarda bulunan keramiklerin killerinin sistematik bir şekilde ve farklı
yöntemlerle analizi, her dönemde bu kil türlerinin kente yakın ‒ büyük çoğunlukla
mesafesi 5-7 km´den fazla olmayan ‒ yerlerden alındığını gösterir64. Benzer bir
şekilde Nişantepe arşivinde bulunan mühür baskılı kil bullaların pXRF yöntemiyle
elde edilen analiz sonuçları, toprak idaresinde kullanılmış bu objelerin en azında
büyük bir kısmının kilinin, kente yakın kaynaklardan alındığını düşündürmektedir65.
Çorak toprak, Hitit ustalarının sıkça kullandığı ve kazılarda yeşilimsi gri
renginden dolayı kolayca fark edebilen bir toprak türüdür. Hattuşa´nın çevresindeki
jeolojik oiolit oluşumlarda yoğun görülen bu toprak türü, Hattuşa ören yerinin
bulunduğu platoda bugün mevcut değildir. Bu nedenle, özellikle suyla temas
eden birçok yerde ‒örneğin çatı veya su kanalları gibi‒, ama aynı zamanda dolgu
malzemesi olarak da kullanılan bu toprak türünün büyük bir ihtimalle dışarıdan
getirildiğini kabul etmek gerekir66.
Hattuşa´daki doğal topografyanın insanlar tarafından bilinçli ve belli ideolojik
ikirlere göre şekillendirilmesinin, kentin esas özelliklerinden biri olduğunu
vurgulamak gerekir67. Çoğu binalar kireç taşından inşa edilmiştir. Ancak incelemeler
gösteriyor ki bu tür kireç taşlar, değişik kaynaklardan alınmıştır68. Şehrin içindeki
ve dışındaki kayalıkları kapsayan bir araştırmada, Hattuşa´nın 3 km güneybatısında,
Kayalı Boğaz´da, taş ocağı olarak kullanılmış bir kayalık tespit edilmiştir (Res.
**11)69. Boğazköy bölgesindeki kayalıkların doğal olarak çok kırık olması, Hitit
taş ustalarının, buralardan günümüze herhangi bir izin bırakmadan taş almalarını
kolaylaştırmıştır.
Kireç taşlarına karşın bazı binaların en önemli kısımlarında kullanılan granitler,
Boğazköy´ün çevresinde bulunmamaktadır. Bu taşlar, P. Neve`nin ilk olarak belirttiği
gibi70, Hattuşa´nın yaklaşık 10-15 km güneybatısındaki Çıradere Vadisi’nin yan
kollarındaki yataklardan getirilmiş olmalıdır (Res. 11). İlk belirlemelere göre, granit
kullanıldığı görülür.
66 Seeher 2007, 95-99
67 Schachner 2011a
68 Yılmaz – Altıner baskıda
69 Yılmaz – Altıner baskıda Abb. 74
70 Neve 1995/96
22
4. Çorum Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu
71 Büyük Tapınak’ta iki farklı tür granit kullanılmıştır. Bundan sadece birinin muhtemel kaynağı Çıradere
Vadisi’nde tespit edilebilmiştir. Daha az kaba olan ikinci türün büyük bir ihtimalle yine aynı bölgeden
alındığını düşünmek gerekir. Söz konusu hipotezler Doç. Ö. Yılmaz´ın denetiminde ODTÜ Jeoloji Bölümü
ile ortaklaşa yürütülen bir araştırma projesiyle aydınlatılmaya çalışılmaktadır.
72 Örn.: Su hazneleri ve onlara bağlı olarak sulanabilen tarlalar ve bahçeler.
73 Örn.: Osmankayası ve Yazılıkaya.
74 Hattuşa´nın batısında gerçekleştirilen jeoizik çalışmalarında tespit edilen yuvarlağımsı yapılar, gerçekten
Büyükkaya´dakilere benzeyen hububat ambarları ise (Schachner 2013, 156-157 Abb. 18-19) tarlalara yakın
yerlerde hasatın bir kısmının gelecek sene kullanmak üzere saklandığı şeklinde yorumlanabilir. Benzer
bir durum Kuzey Mezopotamya´da Asur İmparatorluğu Döneminde bazı yerlerde görülmüştür (Simpson
1990).
75 Hütteroth 1968, 120 Abb. 15
76 Örn.: Emirler Kale (Nr. 179), Külahtepe (Nr. 436), Beygirsöğüdü-Deresi´ndeki bir yer (Nr. 559),
Çeçbel Geçidi civarında iki yer (Nr. 398, 556), Çıradere yakınlarında bir yer (Nr. 382) ve bir ihtimalle
Tilkilitepe´nın batısındaki vadi (Nr. 353; Czichon 2003; Schachner 2013, 157 Abb. 20; Schachner2014.
23
Andreas SCHACHNER
Şehir´de Sarıkale düzlüğünde bulunan bir metine göre Anta[…], Tašli, Dupura ve adı
geçmeyen ama merkez fonksiyonuna sahip bir yer, bir idare ünite oluşturur. Buradan
kente haber gönderilir77. Tašli ve Dupura arasındaki bağlantı, sadece bir yoldan
sağlandığından buralar büyük bir ihtimalle Hattuşa´nın güneyindeki dağlık bölgede
aranmalıdır. Söz konusu yerler henüz herhangi bir arkeolojik veri ile eşleştirilmezse
de aralarında hiyerarşik bir ilişkinin olduğu açıktır. Bu durum Hitit Yukarı Ülkesi´nin
doğu bölgesinde arkeolojik çalışmalarla elde edilen verilerle örtüşür78.
Hattuşa´nın kuzey eteklerine dayanan sıradağlar arasında bazı belirgin zirveler,
kentten ve çevresinin bir çok yerinden görüldüğü için bölgeye hâkimdir (Res. 11).
Örneğin; güneyde İbikçam (veya Türbe Tepe, 1558 m), batıda Nöbeti Baba Tepesi
(veya Yağmur Baba Tepesi, 1629 m) ve kuzeydoğusunda Emirler ile Mahmutbeyli
arasında adsız yüksek bir tepe. Hattuşa´ya yakın olan dağların metinlerdeki
tanımlamalardan yola çıkarak, bahsi geçen bu dağ isimlerinden hangisi olduğuna
karar vermek güçtür.
HUR.SAGTippuwa olarak geçen dağ ve aynı adlı yerleşim Hattuşa´nın
yakınlarında aranması gereken dağlardan biridir79. Hititçe metinlerde HUR.SAG terimi
hem dağ hem kayalık hem de tepe olarak kullanılır. Bu nedenle bir coğrai oluşumla
eşleştirilmesi güçleşir. R. Czichon yüzey araştırmasında, Hattuşa`nın yaklaşık 2,5
km kuzeydoğusunda yoğun bir iskân bölgesi olarak tespit ettiği Kocakaya´da (No.
55) “Schalensteine” olarak adlandırılan ve dini libasyonlarda kullanıldığı düşünülen
kaya oyukları bulmuş ve burayı bu isimle eşleştirilebileceğini önermiştir (Res. 7)80.
Metinlerde HUR.SAGTippuwa dağı aynı adlı bir yerleşimle geçmektedir.
Kocakaya´nın sadece bir kaç yüz metre batısında, bugün Ahmet Can Tarlası olarak
adlandırılan, haif bir tepe görünümünde Hitit ve Kalkolitik Dönemleri kapsayan bir
yerleşim bulunur (No. 47) (Res. 7, 15). Burada tespit edilen yoğun Hitit aktiviteleri
sayesinde R. Czichon, buranın URUTippuwa olabileceğini önermişti81. Bu yakınlık,
söz konusu ismin iki değişik coğrai unsur için kullanıldığını açıklayabilir82. Bu
önerinin, bu yer adlarının metinlerde geçen Hattuşa´yla olan ilişkileri dolayısıyla,
başka önerilerden çok daha uygun olduğu anlaşılır83.
24
4. Çorum Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu
84 Czichon 2003
85 Lorenz ‒ Rieken 2007
86 Beckman 1999, 165
25
Andreas SCHACHNER
87 Klengel 2006, 4
88 Hitit Dönemi Tawiniya´sının Roma Dönemi´nde Galat Vilayetinin önemli kentlerinden bir olan Tavium
(= Boğazköy´den yak. 30 km güneybatısındaki Büyük Nefesköy) ile lokalizasyonu önerisini kabul edersek
(Gerber 2008; Strobel 2008), bu kapı Hattuşa´nın güneybatı ya da batı kısmında yer almalıdır.
89 Schachner 2011c, 297-311
26
4. Çorum Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu
27
Andreas SCHACHNER
KAYNAKÇA
Alp 1991, S. Alp, Hethitische Keilschrifttafeln aus Maşat-Höyük (Ankara 1991)
Alparslan-Doğan ‒ Alparslan, 2011, M. Alparslan-Doğan ‒ M. Alparslan, Wohnsitze
und Hauptstädte der hethitischen Könige, IstMitt 61, 2011, 85‒103
Bittel 1957, K. Bittel, Versuchsgrabung im nördlichen Stadtteil, in K. Bittel et al.
(ed.), Boğazköy III. Funde aus den Grabungen 1952-1955 (Berlin 1957), 23-
28
Bittel et al. 1958, K. Bittel et al., Die hethitischen Grabfunde von Osmankayası,
WVDOG 71 (Berlin 1958)
Bittel ‒ Naumann 1952, K. Bittel ‒ R. Naumann, Architektur, Topographie,
Landeskunde und Siedlungsgeschichte (Stuttgart 1952)
Bittel et. al. 1975, K. Bittel et al., Das hethitische Felsheiligtum Yazılıkaya (Berlin
1975)
Czichon 1997, R.M. Czichon, Studien zur Regionalgeschichte von Hattuša-
Boğazköy 1996, erster Vorbericht, MDOG 129, 1997, 89-102
Czichon 1998, R.M. Czichon, Studien zur Regionalgeschichte von Hattuscha/
Bogazköy 1997, zweiter Vorbericht, MDOG 130, 1998, 83-93
Czichon 1999a, R.M. Czichon, Studien zur Regionalgeschichte von Hattuscha-
Bogazköy 1998, dritter Vorbericht, MDOG 131, 1999, 47-57
Czichon 1999b, R.M. Czichon, Das Umland der Hethitischen Hauptstadt Hattuša:
erste Ergebnisse eines Surveys, E.-L. Schwandner ‒ K. Rheidt (ed.), Stadt und
Umland: neue Ergebnisse der archäologischen Bau- und Siedlungsforschung
(Berlin 1999) 123-128
Czichon 2000, R.M. Czichon, Das Hattuscha/Bogazköy Surveyprojekt, P. Matthiae
et al. (ed.), Proceedings of the First International Congress on the Archaeology
of the Ancient Near East (Rome 2000) 269-277
Czichon 2003, R.M. Czichon, Studien zur Regionalgeschichte von Hattuscha/
Bogazköy vom Chalkolithikum bis zur Byzantinischen Zeit, unpublished
Habilitationsschrift, Julius Maximilians-Universität Würzburg, 2003
Czichon et al. 2012, R.M. Czichon, Archäologische Forschungen am Oymaagac
Höyük / Nerik (?) in den Jahren 2007-2010, MDOG 144, 2012, 169-250
Dennell 1987, R.W. Dennell, Geography and Prehistoric Subsistence, J.M. Wagstaff
(ed.), Landscape and Culture, (Oxford 1987) 56-87
28
4. Çorum Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu
29
Andreas SCHACHNER
Jean 1998, E. Jean, Prospection archéologique dans la ville basse nord de Kuşaklı:
ramassage de surface, A. Müller-Karpe (ed.), Untersuchungen in Kuşaklı,
1997, MDOG 130, 1998, 154-160
Klengel 1986, H. Klengel, The Economy of the Hittite Household (É), Oikumene
5, 1986, 23-31
Klengel 2006, H. Klengel, Studien zur hethitischen Wirtschaft, 2. Feld- und
Gartenbau, Altorientalische Forschungen 33, 2006, 3-21
Klengel 2007, H. Klengel, Studien zur hethitischen Wirtschaft, 3. Tierwirtschaft und
Jagd, Altorientalische Forschungen 34, 2007, 154-173
Lehner 2011, J. Lehner, A Preliminary Report on the Microstructure and
Microanalysis of Metal from Boğazköy, in A. Schachner, Die Ausgrabungen
in Boğazköy-Ḫattuša 2010, Archäologischer Anzeiger 2011/1, 57-64
Lehner ‒ Schachner (baskıda), J. Lehner ‒ A. Schachner, The Organization of
Metal Production at Hattuša: A First Assessment, Ç. Maner ‒ A. Gilbert ‒ M.
Horowitz (eds.), From the Silver Mountains to the Plains of Amuq: Festschrift
Presented to K. Aslıhan Yener (Leiden baskıda).
Lorenz ‒ Rieken 2007, J. Lorenz ‒ E. Rieken, Auf dem Weg der Stadt Sassuna, D.
Groddek ‒ M. Zorman (ed.), Tabularia Hethaeorum. Hethitologische Beiträge.
Silvin Kosak zum 65. Geburtstag, Wiesbaden, 467-486
Lumsden 2008, S. Lumsden, Material culture and the Middle ground in the Old
Assyrian Colony Period, C. Michel (ed.), Old Assyrian Studies in Memory of
Paul Garelli (Leiden 2008) 21-43
Marsh 2010, B. Marsh, Geoarchaeology oft he Human Landscape at Boğazköy-
Hattuša, in A. Schachner (ed.), Die Ausgrabungen in Boğazköy-Hattuša 2009,
Archäologischer Anzeiger 2010/1, 201-207
Naumann 1971, R. Naumann, Die Architektur Kleinasiens von ihren Anfängen bis
zum Ende der hethitischen Zeit (2Tübingen 1971)
Neve 1982, P. Neve, Büyükkale, die Bauwerke, Boğazköy-Hattuša 12 (Berlin 1982)
Neve 1995/96, P. Neve, Der Große Tempel (Tempel 1) in Boğazköy-Ḫattuša,
Nürnberger Blätter zur Archäologie 12, 1995/96, 41-62
Neve 1999, P. Neve, Die Oberstadt von Ḫattuša I. Die Bauwerke. Die Bebauung im
zentralen Tempelviertel (Berlin 1999)
Neve 2001, P. Neve, Die Oberstadt von Hattuša II. Die Bauwerke. Die Bastion des
Sphinxtores und die Tempelviertel am Königs- und Löwentor, Boğazköy-
Ḫattuša 17 (Mainz 2001)
30
4. Çorum Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu
31
Andreas SCHACHNER
32
4. Çorum Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu
33
Andreas SCHACHNER
34
4. Çorum Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu
35
Andreas SCHACHNER
36
4. Çorum Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu
37
Andreas SCHACHNER
38
4. Çorum Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu
39
Andreas SCHACHNER
40
4. Çorum Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu
41
Andreas SCHACHNER
42
4. Çorum Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu
43
Res. 15: Hattuşa´nın kuzeyindeki Ahmet Can Tarlası´ndaki jeoizik çalışmaların
neticeleri
RESİM KAYNAKÇASI
Res. 1‒3, 4‒6, 12‒13Alman Arkeoloji Enstitüsü Boğazköy Kazı Arşivi (A.
Schachner, J. Seeher)
Res. 4 Alman Arkeoloji Enstitüsü Boğazköy Kazı Arşivi (M. Dürr, bkz. Dürr
2014)
Res. 7 Alman Arkeoloji Enstitüsü Boğazköy Kazı Arşivi (Belgeleme: R.
Czichon; Çizimi: N. Timuçin; Tasarım: A. Weiser)
Res. 8‒10, 14‒15 Alman Arkeoloji Enstitüsü Boğazköy Kazı Arşivi
(Jeoizikçalışmalar: H. Stümpel, E. Erkul)
44