You are on page 1of 36

4.

Çorum Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu

HİTİT BAŞKENTİ HATTUŞA´NIN YAKIN


ÇEVRESİYLE İLİŞKİSİ
*
Andreas SCHACHNER

M.Ö. II. binde Budaközü Vadisi’nde çetin ve çok verimli olmayan coğrai
şartlarda, Anadolu Tunç Çağlarının en büyük kentlerinden olan Hattuşa ortaya çıkar.
Bu kent aynı zamanda 450 yıl boyunca ilk bölgeler arası imparatorluğa da başkentlik
yapar1. Yaklaşık 186 hektar büyüklüğünde olan bir şehrin doğal olarak çevrilen şehir
surları ile sınırlanması mümkün değildir. Şehir ile çevresi (hinterlandı) arasında sıkı
bir ilişki olduğunu düşünmemiz gerekir, çünkü şehrin varlığını sürdürebilmesi için
gereken birçok tarım ürünü ve hammadde, çevresinden temin edilmiş olmalıdır.
Geçmişte bu tür ilişkiler özellikle Antik Dönem Doğu Akdeniz havzasında yer
alan bazı şehirler için araştırıldıysa da, Tunç Çağı kentleri ve özellikle Hitit şehirleri
için bu konu henüz çok araştırılmış değildir. Bazı istisnalar dışında2 Hitit arkeolojisi
için bir genelleme yapılacaksa, genellikle kent merkezlerine yönelik çalışıldığı
söylenebilir. Böyle bir kentin, hinterlandıyla olan ilişkisi henüz hiç bir yerde tam
anlamıyla aydınlatılmamıştır. Bu nedenle Hattuşa örneğimiz üzerine nihai bir tablo
çıkarmak için henüz erken olduğunu söylemek gerekir. Ancak kazıların, çeşitli
yöntemlerle yürütülmüş yüzey araştırmalarının ve bazı anorganik malzemelerin
bilimsel analizlerinin sonuçlarına dayanarak bir resim ortaya koymaya çalışacağız.
Hitit Dönemi çiviyazılı kaynaklardan sağlanan bilgilerle, bu belgelerde geçen
yerleşmeleri günümüz topografyasıyla eşleştirmek maalesef çoğu zaman mümkün
değildir. Hitit metinleri bize bu konuda yeterince coğrai bilgi sağlamamaktadır. Bu
nedenle yazılı kaynaklardan sadece çok sınırlı faydalanılabilmektedir.
Hattuşa ve Çevresinin Coğrai Şartları
Hitit başkenti heyecan uyandırıcı bir şekilde güneyden kuzeye doğru birçok
terasla alçalan ve doğusunda ve batısında derin vadilerle sınırlanan bir dağ sırtına
kurulmuştur. Değişik büyüklüklerde birçok kaya kütlesi bu terasların arasına
serpiştirilmiş olarak bulunur (Res. 1). Bu olağanüstü coğrafya, Hititli yöneticileri,
Orta Doğu´da ünik bir görünüme sahip bir kenti geliştirmeye, bazı bilim adamlarının

* Doç. Dr. Andreas SCHACHNER Alman Arkeoloji Enstitüsü. Inönü Cad. 10, TR-34437 Istanbul; andreas.
schachner@dainst.de
1 Hattuşa´nın başkent olarak adlandırılması için bkz.: Doğan-Alparslan ‒ Alparslan 2011; Hitit devleti için

kullanılan İmparatorluk kavramı için: Schuol 2014.


2 Ökse 2006; Sipahi 2010

11
Andreas SCHACHNER

görüşüne göre zorlamış, bazılarına göre ise imkân tanımıştır. İlk bakışta, çetin ve
bölünmüş olan bu heterojen arazinin, kapsamlı bir şekilde planlanmış bu kentin
geliştirilmesine ters düştüğü akla gelebilir. Ancak detaylara bakıldığında Hititlerin
bu istisnai topografyayı şekillendirerek başkent haline getirdikleri anlaşılır3.
Yükseltilmiş doğal bir platoda yer alan kentin, stratejik açıdan avantajlı bir
konumda olduğu aşikârdır. Ancak bölgenin birbirini sırayla takip eden, su geçiren
ve geçirmeyen toprak tabakalardan oluşan jeolojik yapısı ve buna ilaveten kentin
kurulduğu alanın birçok yerinde bulunan (özellikle büyük kaya kütlelerinin altında)
doğal kaynaklar sayesinde yıl boyunca yeterli su bulunmaktadır4. Bu coğrai durumu
sebebiyle Hattuşa´nın konumu, kuzeyindeki ovaya göre çok avantajlı bir yerdedir,
çünkü ovalardaki alüvyonlu topraklar yüzünden yeraltında bulunan sular yüzeye
çıkmaktadır5. Bununla beraber Anadolu´nun bu bölgesinde zaman zaman aşırı
miktarda ve çok kuvvetli görülen yağışlar sel halini alır ve yerleşim alanları için
büyük bir tehlike oluşturur. Bu nedenle İç Anadolu Bölgesi’nde yer alan ovalarda
geleneksel olarak yerleşim alanları, ovaların kenarlarında ve dağların eteklerinde
tercih edilmiştir6. Bu bağlamda Hattuşa´nın yer seçimini bilinçli bir tercih olarak
görmemiz gerekir.
Değişen yükseklikler, birbirinden sırtlarla ayrılan teraslar ve aralarında
serpiştirilmiş yüksek kayalıklardan oluşan yerleşim alanı, şehrin tümünü kapsayan
bir planlamayı engellemektedir. Hitit kent planlayıcıları tarafından, küçük ünitelere
bölünmüş bu topografyanın (Res. 2), şehrin ilk kuruluşundan itibaren değişik
fonksiyonları birbirinden ayırmak için kullanıldığı anlaşılır. M.Ö. 16. yüzyılın
ortasından itibaren Hattuşa “normal” bir Anadolu kentinden, dönemin uluslararası
standartlarına göre düzenlenmiş bir metropole dönüştürülürken, bu planlama
anlayışının tüm alanlarda hâkim olduğu görülür7. Topografyanın birbirinden
ayırdığı alanlar fonksiyonları bakımından da birbirinden ayrılmıştır. Hattuşa için bu
bölünmeye şöyle örnek verebiliriz: Büyükkale´de saray8, Aşağı Şehir´deki teraslarda
hem konutlardan oluşan mahalleler hem de anıtsal tapınak9, Yukarı Şehir´de tapınak
mahallesi10, Sarıkale Vadisi ve Orta Plato11 ya da birçok kayalıkta kurulan değişik
mimari formlara sahip anıtsal nitelikli yapılar12.
3 Schachner 2011a
4 Wittenberg ‒ Schachner 2013; Schachner ‒ Wittenberg 2013
5 Hütteroth 1982, 57-61
6 ayrıntılı bilgi için bkz. Hütteroth 1982 ya da Hütteroth 1968
7 Schachner 2010, 2011a, 2011b
8 Neve 1982; Schachner 2012b
9 Neve 1995/96
10 Neve 1999, Dürr 2014
11 Seeher 2006; Schachner 2014
12 Schachner 2011a

12
4. Çorum Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu

Yerleşimin tümünde farklı topograik alanlar nasıl farklı amaçlar için


kullanıldıysa, bağımsız yapı komplekslerinin içinde de farklı alanlar değişik
fonksiyonları düzenlemek için kullanılmıştır. Örnek olarak Büyükkale´deki sarayın
düzenlenmesi gösterilebilir. Buradaki mimari öğelerin fonksiyonları, topografya
ve saraya gelen insanların görevleri göz önünde tutularak nereye ulaşmaları
gerektiğine göre düzenlenmiştir13. Bu tür örnekler Hattuşa’da olduğu gibi, daha
az geliştirilmiş bir düzeyde de olsa, birçok başka Hitit Dönemi kentlerinde de
görülmektedir (örn. Ortaköy/Şapinuva ve Kuşaklı/Sarissa). Hititlerin, bulundukları
coğrafya ile topografyada sadece pasif olarak yaşamadıkları, tam aksine, Hitit kent
planlayıcılarının çevreyi aktif ve kendi istekleri doğrultusunda yoğun bir şekilde
düzenledikleri tüm bu örneklerden açıkça anlaşılmaktadır.
Hattuşa´da bu durumu gösteren en iyi örnek, Yukarı Şehir´de bir düzlüğe
kurulmuş tapınak mahallesidir (Res. 3)14. Yukarı Şehir´in merkezinde, etrafı
doğal yamaçlarla çevrilmiş bir düzlükte yer alan tapınak mahallesinde bulunan
bir bireyin, etrafına baktığında şehrin dışındaki doğal çevreden her hangi bir şey
görmesi mümkün değildir. Aksine sadece insan yapımı ve insan kurallarına göre
anlamlandırılmış bir çevre ile karşı karşıya kalır (Res. 4)15. Bu durum bizce Hitit
kent planlayıcıları tarafından istenilen bir durumdur. Ancak bu durum sadece belli bir
şehircilik anlayışının göstergesi değil, daha ziyade tamamen insan kontrolünde bir
çevrenin yaratılması isteğinin işaretidir. Bu yaklaşımla insan tarafından inşa edilen ve
dolayısıyla insanların belirlediği kurallara göre işlenen “medeniyet” olarak görülen
şehrin içinin, potansiyel tehlike olarak kabul edilen ve “kaos” olarak adlandırılabilen
şehir surlarının dışındaki dünyadan ayırt edildiği anlaşılmaktadır.
Çeşitli teraslar ve kayalıklar üzerinde kurulu olan şehrin en yüksek noktası olan
Yerkapı, 20 km uzaklıktan bile görülebilir (Res. 5). Böylece, Hitit Döneminde kente
kuzeyden yaklaşılırken, en az bir gün süreyle kentin görkemli ve görülen yapılarının
döneminde bilinen fonksiyonları dolayısıyla siyasi ya da dini birçok manayı taşıyan
silueti görülmektedir. Bu bağlamda kentin yapısı ve düzenlenişi ile çevresi üzerine
uzun menzilli bir etki yaratılması sağlanmıştır. Bu durum özellikle Hattuşa’nın
kuzeyindeki ovada verimli tarım arazileri bulunduğundan, önem taşır.
Hattuşa´ya güneyden yaklaşırken ise, güneybatı ya da güneydoğudaki dar
vadilerden geçerek şehre ulaşılır ve kent ancak kısa bir mesafe kaldığında görülür.
Ancak gelen insan bu noktada görkemli bir şekilde inşa edilmiş ve B. Taut´un

13 Schachner 2012b
14 Neve 1999; Dürr 2014.
15 Schachner 2011c, 163-164 Abb. 75; Dürr 2014.

13
Andreas SCHACHNER

konseptinde “şehrin tacı”16 olarak adlandırılan Yerkapı ve uzak mesafeden de görülen


(Res. 3, 6), ünik bir şekle sahip olan büyük şehir kapılarıyla17 karşılaşır. Kentin bu
tarafında çevrenin topografyası sadece dar bir alanı kullanmaya imkân tanıyorsa
da, mimariyi kullanarak ve topografyayı şekillendirerek18, çevreye yoğun bir etki
yaratılmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır.
Hattuşa´ya dışarıdan yaklaşırken kuzeyinden veya güneyinden farklı
konseptlerin uygulandığı görülür. Güneyde askeri ve iktidarı simgeleyen savunma
yapıları ön plandayken, kuzeyde genel olarak Hitit medeniyetinin kazanımlarını
simgeleyen yapıların görünmesiyle, uygarlığın görkemi gösterilmeye çalışılır.
Yukarıda şehir içi ve şehir dışı ile ilgili kısaca değinilen hususlardan,
topografyanın ve çevrenin Hitit başkentinin planlanmasında esaslı bir rol oynadığı
anlaşılmaktadır. Kentin topografyası, insanların ideolojilerine, siyasi ya da dini
düşüncelerine göre düzenlenmekte ve bu sayede esas bağlayıcı unsur olarak
kullanılmaktadır. Bu durum Hattuşa´yı, Hitit dünyası da dâhil olmak üzere eski
Yakın Doğu kültürlerinde ünik bir konuma getirir. Bu ideoloji adeta bir mesaj olarak,
çevreye de aktarılmakta, dolayısıyla manevi bir etki bırakması da amaçlanmaktadır.
Hattuşa´nın Yakın Çevresindeki Hitit Dönemi Arkeolojik Verileri
Her modern şehirde olduğu gibi antik kentlerde de yerleşim alanı ile doğal
çevre arasında çok aşamalı bir geçiş görülür. Hitit Döneminde Hattuşa´nın yanı sıra,
sadece aşağıdaki satırlarda değineceğim Kuşaklı/Sarissa´da, şehir surlarının dışında
sık dokulu bir yerleşim alanı görülür19. Hattuşa´nın çevresindeki araştırmalar, kazılara
paralel olarak aralıklarla yürütülmüştür20. Ancak 1996 ile 1999 yılları arasında
R. Czichon tarafından yürütülen sistematik çalışmalar sayesinde, Hattuşa´nın
çevresindeki zengin kültür varlıkları hakkında bilgi edinilmiştir (Res.7)21. Bu
çalışmalar son yıllarda, jeoizik yöntemiyle yürütülen yüzey araştırmaları ile değişik
hammadde kaynaklarının tespitine yönelik analiz çalışmaları ile de desteklenmektedir.
Yüzey araştırmaları, arkeolojik bir yöntem olarak kullanıldığında, yararlı
olmakla birlikte birçok açıdan sınırlara da sahiptir. Bu araştırma yöntemini etkileyen
en önemli etkenlerden biri, araştırılan bölgenin dönemler boyunca insan tarafından
kullanılıp, jeomorfolojik açıdan değişmiş olmasıdır. Boğazköy ve çevresinin bugünkü

16 Taut 2002
17 Güneybatı tarafında Arslanlı Kapı; güneydoğu tarafında ise Kral Kapı.
18 Yerkapı yak. 250 m uzunluğu, 40 m yüksekliği ve 70 m genişliğinde suni bir yığma tepedir (Neve 2001).
19 Jean 1998; Stümpel 1998
20 Bittel – Naumann 1952, 15-20, 124-125, 161; Bittel et al. 1958; Hauptmann 1969; Schirmer 1969a,

1969b; Seeher 1995; Czichon 1997, 93 Abb. 3


21 Czichon 1997, 1998, 1999a, 1999b, 2000, 2003

14
4. Çorum Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu

topografyasının, Hitit Dönemi ya da diğer modern öncesi çağlarda ne şekilde değiştiği


henüz ayrıntılı olarak bilinmemektedir. Çamlıbel Tarlası kazıları sırasında B. Marsh´ın
bir ön çalışma niteliğinde olan araştırması, bölgedeki topografyanın hem doğal
sebeplerden hem de insanlardan kaynaklanan nedenlerden dolayı yoğun bir şekilde
değiştiğini göstermiştir22. Boğazköy kazıları sırasında sistematik olmayan değişik
yerlerdeki gözlemlerden, bu durumun Budaközü Vadisi’nin güney kısmında da farklı
olmadığı bilinmektedir23. Kalın erozyon tabakaları ve aynı bölgeye yakın yerlerdeki
kültür tabakalarının tamamen yok edilmiş olması24, bölgedeki topografyanın insan
eliyle ne denli değiştirildiğine işaret etmektedir. Bu nedenle yüzey araştırmalarında
tespit edilen seramik dağılımları, bir yerleşim izi olarak değerlendirildiğinde çok
dikkatli olmak gerekmektedir25. Özellikle Hattuşa gibi yerleşmelerde, harabelerin
çevresinde insanlar tarafından tarih boyunca çeşitli sebeplerden çekilen topraklar
nedeniyle, seramiklerin de yer değiştirdiği tespit edilmiştir26. Bu nedenle son yıllarda
yüzey araştırmalarıyla elde edilen verilere dayanan ilk sonuçlar, jeoizik çalışmalarla
desteklenerek kısmen de olsa detaylandırılmaya çalışılmıştır27. Bu sonuçlar ve bazı
eski kazıların neticeleri, henüz kesin olmayan genel bir yoruma imkân verebilir.
Arkeolojik ve etnograik araştırmalar, modern öncesi bir yerleşimin çevresinin
kullanımının yoğunluğu ve şeklinin, artan mesafeyle değiştiğine işaret etmektedir28.
Boğazköy´ün doğal çevresinin topografya ve coğrafya açısından çok heterojen olması,
antik dönemde burada yaşayanlara sunduğu imkânların çokluğu nedeniyle bir avantaj
sağlamış olabilir; bu değerlendirmelerde de dikkate alınmalıdır. Hattuşa´nın çevresi
incelendiğinde, özellikle şehrin güneyinin dağlık olması, kuzeydeki düzlüklerden
çok farklı kullanılmış olması gerektiği düşüncesini akla getirmektedir.
Yüzey araştırmalarından elde edilen seramiklerin dağılımı ve yoğunluğu
Tunç Çağı kentinin çevresinde çok değişkendir. Kuzeydoğu ve doğusunda nispeten
yüksek olan seramik dağılımı, şehir ile 2 km uzaklıkta yer alan Yazılıkaya açık

22 Marsh 2010
23 Aşağı Şehir´de çukur harman bölgesinde ve Yukarı Şehir´de Sarıkale´nin batısındaki düzlükteki kalınlığı
metreleri bulan erozyon birikintileri (Bittel 1957; Seeher 2003, 1-3).
24 Örn.: Marsh 2010: 203-206 Abb. 60-61
25 Çamlıbel Tarlası kazıları bu durumu iyi betimleyen bir örnektir: R. Czichon tarafından yapılan yüzey

araştırmaları sırasında burada yoğun Kalkolitik Dönem buluntularının yanı sıra, az miktarda Hitit seramiği
ele geçmiştir. Sonraki kazılarla Çamlıbel Tarlası’nın bir Kalkolitik Dönem yerleşim alanı olduğu tespit
edildiyse de, Hitit Dönemine ait her hangi bir keramik parçasına rastlanmamıştır (Schoop 2011a, 2011b).
26 Wilkinson et al. 1990
27 Metodolojik açıdan, Hitit seramiğinin, tipolojik homojenliği nedeniyle kesin tarihlendirmeler için

uygun bir araç olmadığını da göz önünde bulundurmak gerekir (Schoop 2006, 2013). Bu nedenle yüzeyden
toplanan malzemelere dayanarak sadece “erken” ya da “geç” şeklinde genel bir ayrım yapılabilmektedir.
28 Genel olarak modern öncesi bir yerleşimin iki saatlik yürüme mesafesiyle sınırlı kalan etki alanının

kullanım yoğunluğu, artan mesafeyle azalmaktadır.

15
Andreas SCHACHNER

hava tapınağı arasındaki bu bölgenin yoğun bir kullanıma sahne olduğu ihtimaline
işaret etmektedir (Res. 7)29. Bu alanda gerçekleştirilen jeoizik çalışmaları, durumun
ne kadar karmaşık olduğunu göstermektedir. Şehrin, Yazılıkaya´ya en yakın
bölümündeki Büyükkaya`nın eteğinde seyrek ve değişik mimari izlerle burada
bulunan seramiklere göre Hitit ve muhtemelen Bizans olmak üzere iki farklı
dönemi kapsayan bir yerleşimin varlığı tespit edilmiştir (Res. 8‒9). Ancak her iki
dönemde, görülen yapıların plan özelliklerine göre, burada tek tek duran küçük
yapıların olduğunu kabul etmek gerekir30. Söz konusu yapıların hangisinin Hitit
Dönemine ait olduğu, kazı yapılmadan anlaşılamasa da, şehirde tespit edilen ve
konut olarak değerlendirilen yapılardan çok farklı, çok daha küçük ve basit planlı
olduğu anlaşılmaktadır. Benzer şekilde tek başına duran ve jeoizik sonuçlarına göre
muhtemelen yangınla tahrip edilmiş küçük yapılar şehrin kuzeyindeki alanlarda tek
tük yer almaktadırlar (Res. 10).
Buna karşın kentin kuzeyindeki surun hemen yakınında yer alan Osmankayası
nekropolünün çevresinde, Hitit Dönemine ait bazı büyük ve düzenli planlanmış
yapıların varlığı jeoizikle tespit edilebilmiştir (Res. 10)31. Hattuşa yakınında, M.Ö.
17. ile 14. yüzyıllar arasına tarihlenen Osmankayası, Hitit olarak nitelendirilebilen tek
nekropol olmasının yanısıra, incelenmiş olması açısından da ayrıca önemlidir32. Bu
kayalığın hemen doğusundaki düzlüklerde yer alan ve jeoizik araştırmalar sayesinde
tespit edilen izler, nekropole olan yakınlığı nedeniyle ölü kültü ile ilgili resmi yapılar
olabilir33. Osmankayası nekropolünün yeri ve yapısı ile Hattuşa´nın özellikle doğu ve
güneydoğu tarafında (kuzeyindeki Ballıkaya´dan güneyinde Kayalı Boğaz´a kadar
uzanan bölgede) pek çok benzer yerlerin bulunduğu göz önünde tutulursa, özellikle
bu kısmın ölü kültünde önemli bir rol oynadığı düşünülebilir.
Budaközü Deresi, Büyükkale ile Büyükkaya arasındaki dar bir boğazdan
geçerek kuzeyindeki ovada birçok kavis çizerek kuzeye doğru akar. Özellikle bu
akarsu boyunca R. Czichon´un bazı yerlerde tespit ettiği yoğun keramik dağılımları
buralarda dağınık yerleşim alanlarının yer yer devam ettiğini göstermektedir
(Res.11). Bu alanlarda suya yakınlığı nedeniyle bazı “kirli” sayılabilen zanaatların
(seramik yapımı, boyacılık, sepicilik gibi), yer aldığı, kazı yapılmadan ancak bir
hipotez olarak kalır.

29 Czichon 2003
30 Schachner 2008, 144-145 Abb. 48
31 Schachner 2008, 142-146 Abb. 46-49
32 Bittel 1958
33 Schachner 2008, 142-146 Abb. 49

16
4. Çorum Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu

Şehir içinde yer alan yapılardan çok farklı olan şehrin dışındaki yapılaşma
(Res. 7‒11), kazı yapmadan ilk belirlemelere göre küçük tek başına duran çiftlikler
olarak yorumlanabilir34. Belki bu tür yapılar yazılı kaynaklarda geçen ve tek bir aile
tarafından işletilen küçük çiftliklerle eşleştirilebilir35.
Hattuşa dışında, bilinen Hitit kentlerinden sadece Kuşaklı`da kentin dışındaki
iskana yönelik araştırma yapılmış ve yayınlanmıştır. Ancak her iki örneğin birbirinden
çok farklı olduğu görülmektedir. Kuşaklı`da hem jeoizik sonuçlarından, hem de
Hattuşa´ya göre çok daha yoğun olarak ele geçen seramiklerden, kuzeybatısında çok
daha sık dokulu bir dış kentin varlığından söz edilebilir36.
Bununla birlikte Hattuşa´nın 2 km kuzeydoğusunda yer alan ve M.Ö. 3. binyıla
dayanan bir kült geleneğine işaret eden açık hava tapınağı Yazılıkaya (Res. 12) ile
Osmankayası, şehrin dışında başka bölgelerde de Hitit Devleti’ne ait yapılaşmanın
olabileceğini göstermektedir37.
Büyükkaya´nın eteğindeki yerleşim ile Yazılıkaya arasında jeoizik çalışmalar
ayrıca iki ayrı su toplama yapısına işaret etmektedir (Res. 10, 13)38. Doğuya doğru
yükselen yamacın bir terasında yer alan güneydeki havuz, yapı formu itibarıyla
şehir içindeki doğu havuzlarına benzemektedir39. Yazılıkaya´dan batıya doğru
alçalan küçük bir vadiye kurulmuş ikinci set ise, Kuşaklı´da şehrin kapılarınının
önüne kurulan baraj setlerinin tipindendir (Res. 10, 13)40. Üçüncü bir su toplama
tesisi jeoizik çalışmalara göre büyük bir ihtimalle Yazılıkaya´nın kuzeybatısında
W. Schirmer´in 1960´li yıllarda “Hitit döşemesi” olarak tespit ettiği alanda yer
almaktadır41. Şehir´deki su havuzlarının ekonomik fonksiyonlarının yanı sıra, kültte
de kullanıldığı önerilmişti. Buna karşın şehrin dışındaki havuzların metinlerde geçen
küçük çaplı tarlaların ve bahçelerin sulanması için kullanıldığı açıktır42. Yazılıkaya´nın
güneybatısında bulunan kenarları alçak olan gölet ise hayvan sürülerini sulamak için
de kullanılmış olabilir43.
Şu anki araştırmalara göre Hattuşa´nın kuzeyinde ve doğusunda, değişik
fonksiyonlara sahip sivil ve resmi yapılardan oluşan seyrek bir kullanım söz

34 Bittel ‒ Naumann (1952, 25) ve Czichon (2003) benzer yorumlarda bulunmuşlardır.


35 Klengel 1986, 26-27; Alternatif olarak bu tür yapılar, metinlerde geçen ve tarlalarda bulunan küçük
samanlıklar olarak da yorumlanabilir (Alp 1991, 183).
36 Jean 1998
37 Bittel et al. 1975
38 Schachner 2008, 143 Abb. 46; Schachner 2011a, 228 Abb. 111
39 Wittenberg ‒ Schachner 2013; Schachner ‒ Wittenberg 2013
40 Hüser 2007, 2009
41 Schachner 2014, 117-119 Abb. 48
42 Ünal 1977, 450 Dipnot 18; Klengel 2006, 3-5
43 Schachner ‒ Wittenberg 2013, Res. 17

17
Andreas SCHACHNER

konusudur (Res. 11). Doğu taraftaki topograik durum göz önünde tutulduğunda,
buradaki kayalıklarda nekropollerin olabileceği düşünülebilir. Bu durumda geniş
alanlar tarım alanı olarak (kısmen sulanabilen tarla veya bahçe) kullanılmıştır.
Henüz Yazılıkaya ve Osmankayası´nın dışında kazı yapılmadığı için bu oluşumların
tarihlendirilmesinde sorunlar vardır. Hitit Döneminin genel tarihi ile Hattuşa´nın kent
tarihi göz önünde tutulduğunda şehrin dışını kapsayan bu yapılaşmanın M.Ö. 15. ile
13. yüzyılın erken safhaları arasında gerçekleşmiş olabileceğini düşünebiliriz. M.Ö.
13. yüzyılın ortaları ve özellikle ikinci yarısı, başkentin Tarhuntassa´ya taşınması
(ve geri getirilmesi) ve imparatorluğun genel iç siyasetinde dengelerin değişmesiyle
birlikte, Hattuşa´nın çevresinde de kargaşaların çoğaldığı tahmin edilebilir. Belki
Hattuşa çevresinde zaman zaman olumsuzlukların yaşandığını varsayacak olursak,
Yazılıkaya´nın M.Ö. 13. yüzyılın ortasında son şekle getirilmesi, bölgedeki bu
dinamiklerin bir işaretidir.
Arkeolojik veriler Hattuşa´nın kuzeyinin ve doğusunun dağınık ancak sivil bir
şekilde kullanıldığına işaret etmektedir (Res. 11). Buna karşın şehrin güneydoğusunda,
alçak bir kayalık teras üzerinde yer alan Kayalı Boğaz’ın (no. 486), güneydoğuya
doğru dar bir kanyondan devam eden ve yolu koruyan bir askeri karakol olduğu
düşünülmektedir44. Benzer şekilde, Hattuşa´ya belli mesafelerde dağları aşarak
güneye doğru giden yollar boyunca stratejik öneme sahip yerlerde kurulmuş ve
dolayısıyla büyük bir ihtimalle kenti koruyan yerleşimler, R. Czichon tarafından tespit
edilmiştir. Güneybatıya doğru uzanan yol boyunca örneğin, Çıradere yakınlarında
382 no.lu yerleşim, güneybatıya doğru dağları aşan yol boyunca ise Korumkaya (No.
253) Arslanlı Kapı´dan yakl. 800 m uzaklıkta ve şehrin güney doğusunda yer alan
Kayalı Boğaz’a benzer bir konumdadır ve daha ilerisinde Çeçbel Geçidi civarında
benzer şekilde yorumlanabilen iki ayrı yerleşim vardır (No. 398 ve 556) (Res. 11)45.
Hattuşa´nın kuzeyinde ve doğusunda nispeten yoğun bir dağılım tespit
edildiyse de, batısında durum farklıdır (Res. 11). Modern Boğazkale Kasabası’nın
ortasında geçen Yazır Deresi’nin batısında, uzun bir yerleşim geçmişine rağmen Hitit
Dönemine ait her hangi bir arkeolojik buluntuya rastlanmamıştır. Bu nedenle modern
kasabanın bulunduğu alanın yerleşim olarak kullanılmadığı ihtimalli üzerinde
durmak gerekiyor. Buna paralel olarak Hattuşa´nın batısındaki modern tarlalarda
kuzey ve doğu tarafındakilerden fark edilecek miktarda, daha az keramik bulunur
(Res. 07). Aynı zamanda Boğazkale Kasabası’nın batısında gerçekleştirilen jeoizik
çalışmalarda ancak çok nadiren ve hiç biri kesin olmayan mimari izlere rastlanmıştır.
Kasabanın hemen batısındaki bir alanda gerçekleştirilen jeoizik çalışmalarda görülen

44 Naumann 1971, 326, 328 Abb. 442


45 Czichon 2003, Czichon 2000, 273

18
4. Çorum Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu

yuvarlak ya da yuvarlağa yakın strüktürler, bir ihtimalle Büyükkaya´da tespit edilen


tahıl ambarlarına benzemesi nedeniyle, belki tahıl deposu olarak yorumlanabilir
(Res. 14). Ancak kazı yapılmadan kesin bir yorum yapmak mümkün değildir. Bu
sonuçlara dayanarak Hattuşa´nın batısının, -yer yer küçük samanlık ya da benzer
yapıların olmasına karşın- çoğu yerleri tarım alanı olarak değerlendirmek gerekir.
Bahsi geçen değişik fonksiyonlara sahip yerleşimler dışında, İç Anadolu
Bölgesi’ndeki Hitit kentleri çevresinde tek olarak bulunan sanat eserleri, topografyanın
seçilmiş noktalarının bu eserlerle ideolojik bir boyutta işaretlendiğini düşündürebilir
(Res. 11)46. Hattuşa´nın çevresinde bulunan Derbent ve Arifegazili´de bulunmuş
olan boğa şeklinde birer çeşme taşı, Delihasan´da ise hiyeroglif yazıtlı bir stel47 ve
sadece metinlerde geçen ancak Kuşaklı´daki örneği dışında lokalize edilemeyen
ḫuwaši-taşları, kent çevresinin ideolojik bir çerçevede istila edildiğini gösterir. Hitit
devlet sanatının üslubu ve ikonograisini yansıtan söz konusu buluntular, şehirlerden
daha da uzak yerlerde bulunan kaya kabartmalarıyla birlikte merkez otoritenin kırsal
bölgelere manevi bir şekilde hâkim olmaya çalıştığını gösterir48. Kaya kabartmaları
ve anıtsal yazıtlar, genelde kendi dönem konteksti dışında devşirme malzemesi
olarak bulunan çeşme başları veya stellerden farklı olarak, Hititler tarafından
önemsenen ve bazen stratejik öneme sahip yerlere kurulduğundan, çevreye devletin
siyasi ve dini ideolojisini kullanarak nasıl hakim olduğunu gösteren bir işareti olarak
yorumlanabilir49.
Kentin Ham Maddelerine Erişimi
Kendi dönemi içinde Anadolu’da olağanüstü bir büyüklükte olan Hattuşa´nın,
çevresiyle ekonomik ilişkileri hakkında henüz çok az bilgiye sahip olmamıza rağmen,
son yıllarda elde edilen bazı materyallerin analiz sonuçları, yeni ipuçları vermektedir.
Modern çağlar öncesi Anadolu´da topografyanın engebeli olması ve dolayısıyla
yolların olmaması nedeniyle, ticaret kolayca taşınabilen ve yüksek kâr getiren
mallarla sınırlı kalmıştır. Orta Tunç Çağı´nda zirveye ulaşan Suriye/Mezopotamya
ile Anadolu arasındaki ticaret ağı, bu duruma en iyi örnektir (Lumsden 2008). Bu
nedenle modern öncesi tüm çağlarda İç Anadolu kentlerinin ekonomik düzenini ve
tedarik sistemlerini, kısa menzilli ve yerel olarak düşünmek gerekir50.
Hattuşa´nın varlığını sürdürebilmesi için gerekli olan unsurların tedariği için
döneminde mevcut olan ağın oluşumu ve özellikleri, henüz araştırmanın başında
46 Schachner 2011a, 212-215
47 Hawkins 1996
48 Schachner 2012c, 148-150; Schachner 2013, 545-549
49 Glatz – Plourde 2011; Seeher 2009; Seeher 2012
50 Schachner 2012a

19
Andreas SCHACHNER

olunduğundan sadece çok genel olarak tanımlanabilir. Etnograik ve arkeolojik


araştırmalar ışığında bir yerleşimin etrafının 2 saatlik yürüme mesafesindeki
kullanımı, artan mesafeyle değişir51.
Genel olarak tarımın modern araç gereçlerle yapılmaya başlanmasına kadar
devam eden bu düzen, Hattuşa´da hem topografya hem de kentin başkent fonksiyonu
göz önünde bulundurularak değerlendirilmelidir. Ancak Anadolu´nun genel
durumundan kaynaklanan nakliye sorunları nedeniyle, Hattuşa´ya gereken günlük
ham madde ve yiyecek tedariki yakın çevresinden sağlanmış olmalıdır52. Kentin
güneyindeki dağlık kısımlarda ancak küçük çaplı tarlalarda tarım imkânları bulunur.
Buradaki su bolluğu nedeniyle, bahçelerin sulandığı düşünülebilir. Tarımın yoğun
yapıldığı bölgeler ise şehrin kuzeyinde yer almıştır. Yerleşim alanlarının, Kent ile
Yazılıkaya arasındaki bölge dışında çok seyrek bulunması ve boş alanların yerleşime
yakınlığı, buraların üretim için tercih edildiğini gösterir. Bu bölgede yer alan havuzlar,
tarımın kente yakın kısımlarda yoğun bir şekilde yapıldığına işaret etmektedir (Res.
10, 11, 13).
Tiwatapara´nın mal varlığını anlatan bir metin temel alınırsa53, Hitit Döneminde
bir çiftliğin ortalama 3 ile 5 hektardan daha büyük olmayıp Bizans (zeugarion)
ve Osmanlı (çifte öküz) sistemlerindeki çiftlik büyüklüklerine oldukça benzediği
anlaşılır54. Daha önce bahsi geçen sınırlamalar göz önünde tutulursa, Hattuşa´nın
kuzeyindeki 3500 ile 5000 hektar arazinin teknik açıdan tarım için kullanıldığı
tahmin edilebilir. Ortalama bir hektarın yılda 500 kg hasat verdiği kabul edilirse55,
ortalama bir yılda Hattuşa´nın çevresinde 1750 ile 2500 ton mahsul alındığı tahmin
edilebilir. Yılda 5 kişilik bir ailenin aşağı yukarı 1200 kg tükettiğini kabul edersek,
bu miktar yaklaşık 10000 ile 12000 kişilik bir nüfusa işaret eder56.
Bu hesaplama, oldukça basitleştirilmiş bir hesaplama olmakla beraber, Hattuşa
ekonomisinin sınırlarını açık bir şekilde ortaya koyar. Bu rakamlar aynı zamanda, tüm
Hitit kentlerinde neden çok gelişmiş ve toplumun değişik kısımlarının ihtiyaçlarını
karşılayacak kapasitede depolama sistemleri bulunduğu sorusuna açıklık getirir57.
Bu nedenle üretim ve verimliliğin artırılması için, yerleşimden nispeten uzak
ve aynı zamanda dağlık kesimler de ekonomi sistemine dâhil edilmiştir. Bunlar,

51 Hütteroth 1968, 117-120; Wagstaff 1985; Wagstaff 1987; Dennell 1987, 73-75; Wilkinson 2003, 116-

122 Fig. 6. 16-18


52 Schachner 2012a
53 Klengel 1986
54 Schachner 2012a, 29-34
55 Hunt 1995
56 Schachner 2011a, 240-241
57 Seeher 2000; Schachner 2010, 2012a; Strupler 2013

20
4. Çorum Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu

mevsimlik hayvancılık58 ile keramik yapımı ve metal eritmede kullanılacak ormanlık


alanlar olabilir. Metinlerde de öneminden bahsedildiği gibi, inşaatlarda kullanılan
kerestenin belli bir uzunluğa sahip olması ve taşıma sorunu nedeniyle, özellikle
korunan bu ormanların kente oldukça yakın olduğunu düşünmek gerekir59.
Bu veriler Hattuşa sakinlerinin karmaşık bir geçim sistemi uyguladıklarına
işaret eder. Ürünlerin büyük bir kısmını sağlayan ovadaki hububat tarımının yanı
sıra, yamaçlardaki sulanabilen alanlarda küçük çaplı sulanmış tarla veya bahçeler
bulunduğu tahmin edilebilir. Daha yüksek mevkilerde hayvan sürüleri beslendiği,
ormandan ise hem odun almak hem de çeşitli meyveler toplanmak suretiyle istifade
edildiği düşünülmelidir. Böylece insanlar çevrelerinde bulunan bütün ekosistemi
en verimli şekilde kullanabilirler. Verimliliği sağlayabilmek için değişen ekonomik
yöntemlerin kullanıldığı alanlar arasında eşit bir mekân paylaşımı oluştuğu ve
özellikle kanuni metinlerin gösterdiği gibi, bunun devlet tarafından sağlandığı
düşünülmelidir.
Buna rağmen büyük olan kentin yoğun tüketimi, doğal kaynakları zaman
içerisinde epey zorlamış olmalıdır. M.Ö. 2. binyıl sonuna doğru haif de olsa değişen
iklim şartları da göz önünde tutulursa, Hitit ekonomisinin o dönemde imparatorluğun
sonunu getiren sebeplerden birini oluşturan bir krize girdiği kabul edilebilir.
Doğal çevrenin yanı sıra, her ekonominin ham maddeye de ihtiyacı vardır.
Metaller uzak mesafelerden temin edilebilse de, tüketiciye yakın bir kaynaktan
alınması daha avantajlıdır. Hitit metal ustalarının kullandığı hammaddelerin nereden
alındığı henüz netlik kazanmadıysa da, devam eden analizler, M.Ö. 2. binyılı
boyunca Hattuşa´da çok farklı karışımların ve farklı coğrai kaynaklardan gelmiş
hammaddelerin kullanıldığını ortaya koymaktadır60. Bulunan Hitit objelerinin
heterojen karışımları, Boğazköy´ün çevresinde yeni keşfedilmiş ve Kalkolitik
Dönem’de kullanıldığı ispat edilebilen kaynakların61, Hitit Döneminde de benzer
şekilde küçük çaplı ama yerel olarak (örneğin bakır madenleri) kullanıldığını
düşünmemize neden olur.
M.Ö. 2. binyılında yoğun kullanılan bir başka hammadde, çeşitli toprak türleri
ve taşlardır. Özellikle kil, hem kerpiç olarak inşaatlarda hem de keramik yapımında
çok miktarda kullanılmıştır. Hitit surlarının rekonstrüksiyonu, böyle bir yapı için ne
kadar çok kil gerektiğini ve her kil yatağının kilinin kullanılamayacağını gösterdi62.

58 Klengel 2007, 155-156


59 Klengel 2006, 16
60 Lehner 2011; Lehner 2014; Lehner ‒ Schachner baskıda
61 Marsh 2010, 207 Abb. 62; Rehren – Radivojevic 2010.
62 Seeher 2007, 211‒224

21
Andreas SCHACHNER

Hitit Dönemi kerpiçleri için kullanılan kilin nereden alındığı henüz tespit edilmemişse
de söz konusu çalışma, değişik yataklardan alınan killerin farklı teknik özelliklere
sahip olması, kullanımda bilinçli seçimlerin yapılması gerektiğine işaret etmektedir63.
Kazılarda bulunan keramiklerin killerinin sistematik bir şekilde ve farklı
yöntemlerle analizi, her dönemde bu kil türlerinin kente yakın ‒ büyük çoğunlukla
mesafesi 5-7 km´den fazla olmayan ‒ yerlerden alındığını gösterir64. Benzer bir
şekilde Nişantepe arşivinde bulunan mühür baskılı kil bullaların pXRF yöntemiyle
elde edilen analiz sonuçları, toprak idaresinde kullanılmış bu objelerin en azında
büyük bir kısmının kilinin, kente yakın kaynaklardan alındığını düşündürmektedir65.
Çorak toprak, Hitit ustalarının sıkça kullandığı ve kazılarda yeşilimsi gri
renginden dolayı kolayca fark edebilen bir toprak türüdür. Hattuşa´nın çevresindeki
jeolojik oiolit oluşumlarda yoğun görülen bu toprak türü, Hattuşa ören yerinin
bulunduğu platoda bugün mevcut değildir. Bu nedenle, özellikle suyla temas
eden birçok yerde ‒örneğin çatı veya su kanalları gibi‒, ama aynı zamanda dolgu
malzemesi olarak da kullanılan bu toprak türünün büyük bir ihtimalle dışarıdan
getirildiğini kabul etmek gerekir66.
Hattuşa´daki doğal topografyanın insanlar tarafından bilinçli ve belli ideolojik
ikirlere göre şekillendirilmesinin, kentin esas özelliklerinden biri olduğunu
vurgulamak gerekir67. Çoğu binalar kireç taşından inşa edilmiştir. Ancak incelemeler
gösteriyor ki bu tür kireç taşlar, değişik kaynaklardan alınmıştır68. Şehrin içindeki
ve dışındaki kayalıkları kapsayan bir araştırmada, Hattuşa´nın 3 km güneybatısında,
Kayalı Boğaz´da, taş ocağı olarak kullanılmış bir kayalık tespit edilmiştir (Res.
**11)69. Boğazköy bölgesindeki kayalıkların doğal olarak çok kırık olması, Hitit
taş ustalarının, buralardan günümüze herhangi bir izin bırakmadan taş almalarını
kolaylaştırmıştır.
Kireç taşlarına karşın bazı binaların en önemli kısımlarında kullanılan granitler,
Boğazköy´ün çevresinde bulunmamaktadır. Bu taşlar, P. Neve`nin ilk olarak belirttiği
gibi70, Hattuşa´nın yaklaşık 10-15 km güneybatısındaki Çıradere Vadisi’nin yan
kollarındaki yataklardan getirilmiş olmalıdır (Res. 11). İlk belirlemelere göre, granit

63 Seeher 2007, 29-53 ve özellikle 32-34


64 P. Grave, L. Kealhofer´in verdiği bilgiler; Hashimoto et al. 2013
65 Grave ‒ Kealhofer 2014, 137-147; aynı yöntemle incelenen bazı çiviyazılı tabletler için aynı kilin

kullanıldığı görülür.
66 Seeher 2007, 95-99
67 Schachner 2011a
68 Yılmaz – Altıner baskıda
69 Yılmaz – Altıner baskıda Abb. 74
70 Neve 1995/96

22
4. Çorum Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu

yatakların ve Büyük Tapınak’ta kullanılan bazı taş blokların jeolojik bakımdan


strüktürünün aynı olduğu anlaşılmıştır71.
Hattuşa ve Çevresi
Önceki özetten Hitit metropolünün çevresi ve hinterlandının yoğun ve
karmaşık bir şekilde kullanıldığı anlaşılır (Res. 11). Hattuşa sakinleri bazı teknik
icatlar72 ve doğal çevrenin verdiği tüm imkânları kullanarak daha önce ve sonrasında
Osmanlı Dönemi’ne kadar hiç görülmemiş bir üretim seviyesine ulaşmışlardır.
Hattuşa´nın çevresindeki basit evlerden iyi planlanmış ve düzgün kurulmuş büyük
devlet yapılarına kadar çeşitli mimari izlerin tespit edilmesi, şehrin çevresinin
değişik fonksiyonlar için kullanıldığına işaret etmektedir. Aynı zamanda kente
yakın geniş alanlar, tarım için kullanılmış olmalıdır. Budaközü ve Yazır Derelerinin
kenarlarından kil alınmış, dağlarda bulunan ahşap ve metal kaynaklarından yoğun bir
şekilde faydalanılmıştır. Böylece Hattuşa´nın 10-15 km çevresi, tüm doğal imkanlar
çeşitli ekonomik yöntemlerle birbirine entegre edilerek kullanılmıştır.
Yukarıda bahsi geçen model, modern öncesi çağlar için geliştirilmiş yerleşim
modeliyle karşılaştırıldığı zaman, kente yakın olan alanların, daha çok dini yapılar73
ve yer yer sulama kullanarak yapılacak tarım için saklı tutulduğu görülür. Bu
alanlarda yoğun bir iskânın olmaması, insanların yürüyerek kat edebildikleri mesafe
ile kazanç arasındaki dengelerin korunması zorunluluğu göz önünde tutulursa hiç de
şaşırtıcı değildir74. Kentten artan mesafeyle mimari izlerin daha da azalmakta olduğu
ve böylece Hattuşa´nın çevresinde tespit edilen unsurların önerilen modellemeyle
örtüştüğü görülür75. Ancak 5 km mesafeden sonra bazı keramik yoğunluklar76 küçük
yerleşim alanlarına işaret etmektedir (Res. 11).
Arkeolojik verilere karşın, sadece bazı metinlerde geçen yer adlarından
Hattuşa ile çevresindeki yerleşimlerin arasındaki ilişki aydınlatılabilir. Yukarı

71 Büyük Tapınak’ta iki farklı tür granit kullanılmıştır. Bundan sadece birinin muhtemel kaynağı Çıradere

Vadisi’nde tespit edilebilmiştir. Daha az kaba olan ikinci türün büyük bir ihtimalle yine aynı bölgeden
alındığını düşünmek gerekir. Söz konusu hipotezler Doç. Ö. Yılmaz´ın denetiminde ODTÜ Jeoloji Bölümü
ile ortaklaşa yürütülen bir araştırma projesiyle aydınlatılmaya çalışılmaktadır.
72 Örn.: Su hazneleri ve onlara bağlı olarak sulanabilen tarlalar ve bahçeler.
73 Örn.: Osmankayası ve Yazılıkaya.
74 Hattuşa´nın batısında gerçekleştirilen jeoizik çalışmalarında tespit edilen yuvarlağımsı yapılar, gerçekten

Büyükkaya´dakilere benzeyen hububat ambarları ise (Schachner 2013, 156-157 Abb. 18-19) tarlalara yakın
yerlerde hasatın bir kısmının gelecek sene kullanmak üzere saklandığı şeklinde yorumlanabilir. Benzer
bir durum Kuzey Mezopotamya´da Asur İmparatorluğu Döneminde bazı yerlerde görülmüştür (Simpson
1990).
75 Hütteroth 1968, 120 Abb. 15
76 Örn.: Emirler Kale (Nr. 179), Külahtepe (Nr. 436), Beygirsöğüdü-Deresi´ndeki bir yer (Nr. 559),

Çeçbel Geçidi civarında iki yer (Nr. 398, 556), Çıradere yakınlarında bir yer (Nr. 382) ve bir ihtimalle
Tilkilitepe´nın batısındaki vadi (Nr. 353; Czichon 2003; Schachner 2013, 157 Abb. 20; Schachner2014.

23
Andreas SCHACHNER

Şehir´de Sarıkale düzlüğünde bulunan bir metine göre Anta[…], Tašli, Dupura ve adı
geçmeyen ama merkez fonksiyonuna sahip bir yer, bir idare ünite oluşturur. Buradan
kente haber gönderilir77. Tašli ve Dupura arasındaki bağlantı, sadece bir yoldan
sağlandığından buralar büyük bir ihtimalle Hattuşa´nın güneyindeki dağlık bölgede
aranmalıdır. Söz konusu yerler henüz herhangi bir arkeolojik veri ile eşleştirilmezse
de aralarında hiyerarşik bir ilişkinin olduğu açıktır. Bu durum Hitit Yukarı Ülkesi´nin
doğu bölgesinde arkeolojik çalışmalarla elde edilen verilerle örtüşür78.
Hattuşa´nın kuzey eteklerine dayanan sıradağlar arasında bazı belirgin zirveler,
kentten ve çevresinin bir çok yerinden görüldüğü için bölgeye hâkimdir (Res. 11).
Örneğin; güneyde İbikçam (veya Türbe Tepe, 1558 m), batıda Nöbeti Baba Tepesi
(veya Yağmur Baba Tepesi, 1629 m) ve kuzeydoğusunda Emirler ile Mahmutbeyli
arasında adsız yüksek bir tepe. Hattuşa´ya yakın olan dağların metinlerdeki
tanımlamalardan yola çıkarak, bahsi geçen bu dağ isimlerinden hangisi olduğuna
karar vermek güçtür.
HUR.SAGTippuwa olarak geçen dağ ve aynı adlı yerleşim Hattuşa´nın
yakınlarında aranması gereken dağlardan biridir79. Hititçe metinlerde HUR.SAG terimi
hem dağ hem kayalık hem de tepe olarak kullanılır. Bu nedenle bir coğrai oluşumla
eşleştirilmesi güçleşir. R. Czichon yüzey araştırmasında, Hattuşa`nın yaklaşık 2,5
km kuzeydoğusunda yoğun bir iskân bölgesi olarak tespit ettiği Kocakaya´da (No.
55) “Schalensteine” olarak adlandırılan ve dini libasyonlarda kullanıldığı düşünülen
kaya oyukları bulmuş ve burayı bu isimle eşleştirilebileceğini önermiştir (Res. 7)80.
Metinlerde HUR.SAGTippuwa dağı aynı adlı bir yerleşimle geçmektedir.
Kocakaya´nın sadece bir kaç yüz metre batısında, bugün Ahmet Can Tarlası olarak
adlandırılan, haif bir tepe görünümünde Hitit ve Kalkolitik Dönemleri kapsayan bir
yerleşim bulunur (No. 47) (Res. 7, 15). Burada tespit edilen yoğun Hitit aktiviteleri
sayesinde R. Czichon, buranın URUTippuwa olabileceğini önermişti81. Bu yakınlık,
söz konusu ismin iki değişik coğrai unsur için kullanıldığını açıklayabilir82. Bu
önerinin, bu yer adlarının metinlerde geçen Hattuşa´yla olan ilişkileri dolayısıyla,
başka önerilerden çok daha uygun olduğu anlaşılır83.

77 Wilhelm 2007, 87-88


78 Ökse 2006
79 Popko 1999, 101
80 Czichon 2000, 272; 2013´de gerçekleştirilen jeoizik çalışmaları bu bölgede kısmen korunmuş bir

iskânın olabileceğine işaret etmektedir (Schachner 2014, 116-118 Abb. 47).


81 Czichon 2000, 272; 2003; Schachner 2014, 115-117 Abb. 45-46
82 Popko 1999, 101-102
83 A. Ünal HUR.SAGTippuwa dağı için kentin güneyindeki İbikçam´ı önermişti (Ünal 1987, 476).

24
4. Çorum Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu

Kuzeyden, Budaközü Ovası’ndan yaklaşıp Hattuşa´ya belli bir mesafeden


bakıldığında, arkasındaki İbikçam Dağı`nın çok belirgin bir şekilde bölgeye hâkim
olduğu görülür. Metinlerde belirlenemese de, bu dağın, çeşitli yüksekliklerde ovaya
kadar alçalan sıra dağların eteğine kurulmuş kentten daha yüksek olması sanki Hattuşa
üzerinde hiyerarşik bir etki yarattığı ve böylece bu dağın Hitit düşünce dünyasında
önemli bir yere sahip olduğu düşünülebilir.
AN.TAḪ.ŠUM ritüeller sırasında adı geçen HUR.SAGTapala dağı
Hattuşa´dan görülebilecek mesafede olmalıdır. R. Czichon bu dağ için Boğazköy´ün
güneybatısındaki tepelerden birini önermektedir, örneğin Yazır yakınındaki Karakaya
(No. 182) veya Çeçbel Geçidi kuzeybatısında 556 numaralı yer (Res. 11)84.
Hititlerin yaşadıkları çevreyi nasıl gördükleri ve değerlendirdikleri hakkında
son yıllarda Sarıkale düzlüğünde bulunan bir metin bazı ikirler verir. Bu metin henüz
lokalize edilememiş Šaššuna kenti çevresindeki değişik coğrai oluşumlardan, mimari
yapılardan ve yerleşimlerden bahsederek, detaylı ve sistematik bilgi vermektedir85.
Benzer bir harita Hattuşa´nın çevresi için bulunmadıysa da Hitit Dönemindeki
insanların tabii ve insandan yaratılmış çevrelerini ne kadar detaylı algıladıkları ve
değerlendirdikleri anlaşılmaktadır. Bu metinden Hitit Döneminde insanların tabii
çevrelerine bilinçli bir şekilde hâkim oldukları, belli kriterlere göre sınılandırdıkları
ve bu düşünce haritasına göre de değerlendirdikleri ve kullandıkları görülür.
Dolayısıyla Hattuşa çevresinde arkeolojik verilerde görülen ve yukarıda bahsi
geçen dağılımlardaki farkların tesadüf olmadığını, belli kriterleri ve insanların aktif
kararlarını yansıttığını kabul etmek gerekmektedir.
Hattuşa´nın Anadolu Coğrafyasındaki Genel Yeri
Arkeolojik buluntular arasında neredeyse hiç biri başka bir bölgeden getirilmiş
olarak fark edilemiyorsa da yazılı kaynaklara dayanarak Hattuşa´nın Anadolu´nun
birçok bölgesiyle yoğun bir ilişkisi olduğunu kabul etmek gerekir. Şehir ile çevresi
arasındaki geçiş noktaları olarak özellikle şehir kapıları büyük önem taşımaktadır.
İnsanların gereksinimlerine göre şekillendirilmiş ve dolayısıyla kontrollü ve güvenli
kabul edilen şehrin içi (Hititçe happira-) ile potansiyel tehlike ve kaos olan kentin
dışı (ḪUR.SAG) arasında metinlerden anlaşıldığı kadarıyla Hititçe gimra- olarak
adlandırılan bir geçiş bölgesi mevcuttur. Bu bölge, kentin organizasyonunun kısmen
de olsa hâkim olduğu, tarlaların (A.ŠA) ve otlakların bulunduğu alanlardır86. Şehirden
uzaklaştıkça, kent simgelerinin manevi etkisinin azalmasıyla, Hititçe gimra- olarak

84 Czichon 2003
85 Lorenz ‒ Rieken 2007
86 Beckman 1999, 165

25
Andreas SCHACHNER

tanımlanan bölgeden, kesintisiz, yabani ve kontrol edilmeyen ḪUR.SAG olarak


adlandırılmış bölgelere geçilmektedir87.
Hattuşa´nın şehir kapıları, değişik form ve büyüklükleri ile ayırt edilebilir.
Ancak özellikle Yukarı Şehir’in dört ana kapısının (Aşağı ve Yukarı Batı Kapıları,
Arslanlı Kapı ve Kral Kapısı) cephelerinin parabol formuyla ünik olmasından, söz
konusu yapıların sadece kente girişi sağlamaktan ziyade yukarıda tasnif edilen şehir
içi (happira-) ve dışı (gimra-) arasındaki çelişkiler çerçevesinde manevi ve ideolojik
fonksiyonlarının da olduğu anlaşılır. Bu tür anıtsal kapılar ve şehrin diğer anıtsal
yapılarının uzaktan algılanabilmesiyle, Hitit medeniyetinin ideolojik değerlerinin,
kent sınırlarını aşarak hinterlandına aktarıldığını ve böylece kendilerince en azından
kentin belli bir çevresinde kontrol ve otoritenin sağlandığını düşünüyorum.
Hititçe metinlerden her şehir kapısının ayrı bir ismi olduğunu öğrenebiliriz.
Kazılarla açığa çıkartılan kapıların sayıca bilinen isimlerden fazla olması ve hiç
bir isim bulunan kapılarla eşitlenememesine rağmen “Zippalanda Kapısı” ya da
“Tawiniya Kapısı” gibi isimlerden, kent sakinlerinin coğrai anlayış menzili tahmin
edilir88. Hattuşa´nın şehir kapılarından başlayan yollar da bazı kent adlarıyla anılır:
Örneğin “Tippuwa Yolu” ya da “Nerik Fırtına Tanrısının Yolu” gibi. Bu terminolojinin
tesadüi olmaktan ziyade, belli bir konseptin parçası olduğunu düşünürsek, Hattuşa
sakinlerinin Anadolu´yu nasıl gördüklerini az da olsa anlayabiliriz. Çünkü söz konusu
yer adlarıyla ya önemli kült merkezleri ya da Hititler için dini açıdan önem taşıyan
yerler anılır. Böylece bu tür yerlerin Hitit Dönemi Anadolu sakinlerinin coğrafyaya
hâkim olmaları için, ana ve henüz bildikleri en uzak noktalar olduğu anlaşılır. Nerik
hariç tüm anılan yerler Hattuşa´dan ancak bir günlük yürüme mesafesinde yer
almaktadır (Sir Gavaz 2012). Böylece Hattuşa sakinlerinin coğrai bilgilerinin kente
nispeten yakın bir bölgeyle sınırlı kaldığı açıktır.
Hitit İmparatorluğu’nun yoğun bölgeler arası ilişkileri metinlerde genişçe yer
almasına karşın, anılan yerlerin tamamının Hatti bölgesiyle sınırlı kalmış olması göze
çarpar. Hattuşa sakinlerinin coğrai kavrayışında M.Ö. 14. ve 13. yüzyıllarda Doğu
Akdeniz’in büyük bir kısmını kapsayan ilişki ağından günlük hayatta etkilenmediği
düşünülebilir. Bu tespit maddi kültürdeki durumu da yansıtır, çünkü Hitit Döneminde
İç Anadolu´nun geniş bölgelerine çok homojen bir maddi kültürün hâkim olduğu
kazılarla elde edilen verilerden anlaşılır89.

87 Klengel 2006, 4
88 Hitit Dönemi Tawiniya´sının Roma Dönemi´nde Galat Vilayetinin önemli kentlerinden bir olan Tavium
(= Boğazköy´den yak. 30 km güneybatısındaki Büyük Nefesköy) ile lokalizasyonu önerisini kabul edersek
(Gerber 2008; Strobel 2008), bu kapı Hattuşa´nın güneybatı ya da batı kısmında yer almalıdır.
89 Schachner 2011c, 297-311

26
4. Çorum Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu

İlk bakışta Hattuşa’nın İç Anadolu Bölgesi’nde coğrai bakımdan uzak bir


bölgede kurulduğu düşünülebilir. Ancak kent, güneybatısı ve güneydoğusunda
başlayan ve şehrin güneyindeki dağ sırasını doğal yollarla geçen iki hat ile Anadolu
ve Yakın Doğu´nun güneyindeki bölgelere bağlanmaktadır (Res. 11). Bu yollar
güneydoğudaki Kayalı Boğaz´dan (No. 486) geçerek bugünkü Yozgat bölgesine
ulaşır. Burada Uşaklı yerleşimi, söz konusu yolun güney girişini kontrol etmektedir.
Güneybatıya doğru uzanan diğer yol ise Karakaya/Yazır yerleşmesinin (No.
182) koruduğu Yazır Deresi´ni takiben Çeçbel Geçidi’ni (No. 398, 556) aşarak geçidin
güney girişini kontrol eden ve aralarında Büyüknefes Köyü´nün (Roma Dönemi´nde
Tavium, Hitit Dönemi´nde belki Tawiniya) de yer aldığı bazı Hitit yerleşimlerinin de
bulunduğu geniş bir ovaya ulaşır90.
Kuzeydoğuya doğru Alaca Höyük (Arinna?) ve Eskiyapar´a (Taḫurpa?)
uzanan yol kuzeye doğru Budaközü Vadisi’ni modern Yekbas Kasabası’na kadar
takip ederek, oradan Emirler üzerinden doğuya dönmüştür. Alternatif olarak
Hattuşa´nın doğusunda başlayan ve direk Eskiyapar´ın bulunduğu ovaya ulaşan bir
yol kullanılabilir (Res. 11)91.
Hitit çekirdek bölgesinin kuzey kısımlarına ulaşmak için, Budaközü Vadisi,
kuzeye doğru Hüseyindede ve Boyalı Höyük Eski Hitit Dönemi yerleşimlerinin
bulunduğu Delice Nehri havzasına kadar takip edilir92. Buradan ya batıya doğru
İnandıktepe93 ve Bitik94 gibi aynı döneme ait yerleşimlerin bulunduğu bölgeye ya
da Kızılırmak havzasının batı kenarında halen bulunan geniş tuz yataklarına ulaşılır.
Diğer bir yol ise Hitit Döneminde Marašantiya olarak bilinen Kızılırmak’ın geniş
vadisini takip ederek kolayca Oymaağaç´a (Nerik?)95 ve Karadeniz kıyılarına ulaşır.

90 Strobel 2008, 284-288; Gerber 2008, 202-203, 228 Map 4


91 Sir Gavaz 2012, 40
92 Sipahi 2000; Yıldırım 2000; Sipahi 2010
93 Özgüç 1988
94 Özgüç 1957
95 Czichon et al. 2012

27
Andreas SCHACHNER

KAYNAKÇA
Alp 1991, S. Alp, Hethitische Keilschrifttafeln aus Maşat-Höyük (Ankara 1991)
Alparslan-Doğan ‒ Alparslan, 2011, M. Alparslan-Doğan ‒ M. Alparslan, Wohnsitze
und Hauptstädte der hethitischen Könige, IstMitt 61, 2011, 85‒103
Bittel 1957, K. Bittel, Versuchsgrabung im nördlichen Stadtteil, in K. Bittel et al.
(ed.), Boğazköy III. Funde aus den Grabungen 1952-1955 (Berlin 1957), 23-
28
Bittel et al. 1958, K. Bittel et al., Die hethitischen Grabfunde von Osmankayası,
WVDOG 71 (Berlin 1958)
Bittel ‒ Naumann 1952, K. Bittel ‒ R. Naumann, Architektur, Topographie,
Landeskunde und Siedlungsgeschichte (Stuttgart 1952)
Bittel et. al. 1975, K. Bittel et al., Das hethitische Felsheiligtum Yazılıkaya (Berlin
1975)
Czichon 1997, R.M. Czichon, Studien zur Regionalgeschichte von Hattuša-
Boğazköy 1996, erster Vorbericht, MDOG 129, 1997, 89-102
Czichon 1998, R.M. Czichon, Studien zur Regionalgeschichte von Hattuscha/
Bogazköy 1997, zweiter Vorbericht, MDOG 130, 1998, 83-93
Czichon 1999a, R.M. Czichon, Studien zur Regionalgeschichte von Hattuscha-
Bogazköy 1998, dritter Vorbericht, MDOG 131, 1999, 47-57
Czichon 1999b, R.M. Czichon, Das Umland der Hethitischen Hauptstadt Hattuša:
erste Ergebnisse eines Surveys, E.-L. Schwandner ‒ K. Rheidt (ed.), Stadt und
Umland: neue Ergebnisse der archäologischen Bau- und Siedlungsforschung
(Berlin 1999) 123-128
Czichon 2000, R.M. Czichon, Das Hattuscha/Bogazköy Surveyprojekt, P. Matthiae
et al. (ed.), Proceedings of the First International Congress on the Archaeology
of the Ancient Near East (Rome 2000) 269-277
Czichon 2003, R.M. Czichon, Studien zur Regionalgeschichte von Hattuscha/
Bogazköy vom Chalkolithikum bis zur Byzantinischen Zeit, unpublished
Habilitationsschrift, Julius Maximilians-Universität Würzburg, 2003
Czichon et al. 2012, R.M. Czichon, Archäologische Forschungen am Oymaagac
Höyük / Nerik (?) in den Jahren 2007-2010, MDOG 144, 2012, 169-250
Dennell 1987, R.W. Dennell, Geography and Prehistoric Subsistence, J.M. Wagstaff
(ed.), Landscape and Culture, (Oxford 1987) 56-87

28
4. Çorum Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu

Dürr 2014, M. Dürr, „Hattuša Virtual Environment” : eine interaktive virtuelle


Rekonstruktion des zentralen Tempelviertels als Produkt und Medium
archäologischer Forschung, Diss. Univ Freiburg, http://www.freidok.uni-
freiburg.de/volltexte/9528/
Gerber 2008, C. Gerber, New Insights into the Settlement History of the Tavium
Region (NW Part of the Yozgat Province) in K. Strobel (ed.), New Perspectives
on the Historical Geography and Topography of Anatolia in the II and I
Millenium B.C., Eothen 16 (Firenze 2008) 189-234
Glatz ‒ Plourde 2011, C. Glatz ‒ A. Plourde, Landscape Monuments and Political
Competition in Late Bronze Age Anatolia: An Investigation of Costly
Signaling Theory, BASOR 361, 2011, 33-66
Grave ‒ Kealhofer 2014, P. Grave ‒ L. Kealhofer, Non-Destructive Characterisation
of Hittite Bullae from the “Nişantepe Archive”, Hattuša by Portable X-ray
Fluorescence, A. Schachner, Die Ausgrabungen in Bogazköy-Hattuša 2013,
Archäologischer Anzeiger 2014/1, 137-147
Hashimoto 2013, K. Hashimoto, Provenance Study of Pottery from Boğazkoy,
Turkey by Heavy Mineral Analysis: a Preliminary Report, A. Schachner (ed.),
Die Arbeiten in Boğazköy-Hattuša 2012, Archäologischer Anzeiger 2013/1,
177-187
Hauptmann 1969, H. Hauptmann, Grabungen in der prähistorischen Siedlung von
Yarıkkaya, K. Bittel et al. (ed.), Boğazköy IV. Funde aus den Grabungen
1967 und 1968 (Berlin 1969) 66‒69
Hawkins 1996, D. Hawkins, Eine Stele Tudhaliyas IV. aus Delihasanli, J. Seeher
(ed.), Die Ausgrabungen in Boğazköy-Ḫattuša 1995, Archäologischer
Anzeiger 1996/1, 356-359 1996
Hunt 1995, R. Hunt, On Dry Farming in Upper Mesopotamia, Current Anthropology
36/2, 1995, 289-290
Hüser 2007, A. Hüser, Hethitische Anlagen zur Wasserversorgung und Entsorgung,
Kuşaklı-Sarissa 3 (Rahden 2007)
Hüser 2009, A. Hüser, Staudämme – ein besonderer Aspekt der hethitischen Baukunst,
M. Bachmann (ed.), Bautechnik im antiken und vorantiken Kleinasien, Byzas
9 (Istanbul 2009) 157‒175
Hütteroth 1968, W.-D. Hütteroth, Ländliche Siedlungen im südlichen Inneranatolien
in den letzten vierhundert Jahren (Göttingen 1968)
Hütteroth 1982, W.-D. Hütteroth, Türkei (Darmstadt 1982)

29
Andreas SCHACHNER

Jean 1998, E. Jean, Prospection archéologique dans la ville basse nord de Kuşaklı:
ramassage de surface, A. Müller-Karpe (ed.), Untersuchungen in Kuşaklı,
1997, MDOG 130, 1998, 154-160
Klengel 1986, H. Klengel, The Economy of the Hittite Household (É), Oikumene
5, 1986, 23-31
Klengel 2006, H. Klengel, Studien zur hethitischen Wirtschaft, 2. Feld- und
Gartenbau, Altorientalische Forschungen 33, 2006, 3-21
Klengel 2007, H. Klengel, Studien zur hethitischen Wirtschaft, 3. Tierwirtschaft und
Jagd, Altorientalische Forschungen 34, 2007, 154-173
Lehner 2011, J. Lehner, A Preliminary Report on the Microstructure and
Microanalysis of Metal from Boğazköy, in A. Schachner, Die Ausgrabungen
in Boğazköy-Ḫattuša 2010, Archäologischer Anzeiger 2011/1, 57-64
Lehner ‒ Schachner (baskıda), J. Lehner ‒ A. Schachner, The Organization of
Metal Production at Hattuša: A First Assessment, Ç. Maner ‒ A. Gilbert ‒ M.
Horowitz (eds.), From the Silver Mountains to the Plains of Amuq: Festschrift
Presented to K. Aslıhan Yener (Leiden baskıda).
Lorenz ‒ Rieken 2007, J. Lorenz ‒ E. Rieken, Auf dem Weg der Stadt Sassuna, D.
Groddek ‒ M. Zorman (ed.), Tabularia Hethaeorum. Hethitologische Beiträge.
Silvin Kosak zum 65. Geburtstag, Wiesbaden, 467-486
Lumsden 2008, S. Lumsden, Material culture and the Middle ground in the Old
Assyrian Colony Period, C. Michel (ed.), Old Assyrian Studies in Memory of
Paul Garelli (Leiden 2008) 21-43
Marsh 2010, B. Marsh, Geoarchaeology oft he Human Landscape at Boğazköy-
Hattuša, in A. Schachner (ed.), Die Ausgrabungen in Boğazköy-Hattuša 2009,
Archäologischer Anzeiger 2010/1, 201-207
Naumann 1971, R. Naumann, Die Architektur Kleinasiens von ihren Anfängen bis
zum Ende der hethitischen Zeit (2Tübingen 1971)
Neve 1982, P. Neve, Büyükkale, die Bauwerke, Boğazköy-Hattuša 12 (Berlin 1982)
Neve 1995/96, P. Neve, Der Große Tempel (Tempel 1) in Boğazköy-Ḫattuša,
Nürnberger Blätter zur Archäologie 12, 1995/96, 41-62
Neve 1999, P. Neve, Die Oberstadt von Ḫattuša I. Die Bauwerke. Die Bebauung im
zentralen Tempelviertel (Berlin 1999)
Neve 2001, P. Neve, Die Oberstadt von Hattuša II. Die Bauwerke. Die Bastion des
Sphinxtores und die Tempelviertel am Königs- und Löwentor, Boğazköy-
Ḫattuša 17 (Mainz 2001)

30
4. Çorum Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu

Ökse 2006, T. Ökse, Hethiterforschung anhand von Geländebegehungen. Darstellung


der Probleme und Möglichkeiten der Auswertung, in D. P. Mielke, U.-D.
Schoop and J. Seeher (eds.), Strukturierung und Datierung in der hethitischen
Archäologie : Voraussetzungen, Probleme, neue Ansätze, Byzas 4, (Istanbul
2006) 167-183
Özgüç 1957, T. Özgüç, The Bitik Vase, Anatolia 2, 1957, 57-78
Özgüç 1988, T. Özgüç, İnandıktepe. Eski Hitit Çağında Önemli Bir Kült Merkezi.
An important cult center in the old Hittite period, Ankara
Popko 1999, M. Popko, Berg als Ritualschauplatz. Ein Beitrag zur Kenntnis der
hethitischen Religion, Hethitica 14, 1999, 97-108
Rehren ‒ Radivojevic 2010, T. Rehren ‒ M. Radivojevic, A Preliminary Report
on the Slag Samples from Çamlıbel Tarlası, in A. Schachner (ed.), Die
Ausgrabungen in Boğazköy-Hattuša 2009, Archäologischer Anzeiger 2010/1,
207-216
Schachner 2008, A. Schachner, Die Ausgrabungen in Boğazköy-Ḫattuša, AA
2008/1, 113-161
Schachner 2010, A. Schachner, M.Ö. 16. yüzyıl: Hitit Anadolusu´nda bir dönüm
noktası. A. Süel (ed.), VII. Uluslararası Hititoloji Kongresi Bildirileri (Ankara,
2010) 661-692
Schachner 2011a, A. Schachner, Hattuşa – kayalardan şekillendirilmiş bir şehir, Ö.
İpek (ed.), 1. Çorum Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu (Çorum 2011) 111-136
Schachner 2011b, A. Schachner Von einer anatolischen Stadt zur Hauptstadt eines
Großreichs – Entstehung, Entwicklung und Wandel Hattušas in hethitischer
Zeit, Mesopotamia 46, 2011, 79-101
Schachner 2011c, A. Schachner, Hattuscha, auf der Suche nach dem sagenhaften
Großreich der Hethiter (München 2011)
Schachner 2012a, A. Schachner, Orta Anadolu´da Coğrafya ve Ekonomi. Hititlerin
Biçak Sırtındaki Imparatorluğu, Colloquium Anatolicum 11, 2012, 25-54
Schachner 2012b, A. Schachner, Die Funktionen des Palast der hethitischen
Großkönige in Boğzaköy-Hattuša, F. Arnold, A. Busch, R. Haensch ve
U. Wulf-Rheidt (ed.), Orte der Herrschaft. Charakteristika von antiken
Machtzentren, Menschen-Kulturen-Traditionen 3, Rahden, 81-96
Schachner 2012c, A. Schachner, Gedanken zur Datierung, Entwicklung und Funktion
der hethitischen Kunst, Altorientalische Forschungen 39, 2012, 130-166

31
Andreas SCHACHNER

Schachner 2013, A. Schachner, Hitit Sanatının Gelişimi ve Toplumsal İşlevine Dair,


M. Doğan-Alparslan ‒ M. Alparslan (eds.), Hititler. Bir Anadolu İmparatorluğu
(İstanbul 2013) 534-565
Schachner 2014a, A. Schachner, Die Ausgrabungen in Boğazkoy-Ḫattuša 2013,
Archäologischer Anzeiger 2014/1, 93-168
Schachner ‒ Wittenberg 2013, A. Schachner ‒ H. Wittenberg, Hattusa´daki su
havuzlarinin kullanimi ve toplumsal önemi, Ö. İpek (ed.), 3. Çorum Kazı ve
Arastirmalar Sempozyumu (Çorum 2013) 19‒37
Schirmer 1969a, W. Schirmer, Der sogenannte Tumulus im Stadtplanquadrat
P-Q/27, in K. Bittel et al. (ed.), Boğazköy IV. Funde aus den Grabungen 1967
und 1968 (Berlin 1969) 64-66
Schirmer 1969b, W. Schirmer, Hethitische Steinplaster im Stadtplanquadrat S/30,
in K. Bittel et al. (ed.), Boğazköy IV. Funde aus den Grabungen 1967 und 1968
(Berlin 1969) 66
Schoop 2006, U. Schoop, Dating the Hittites with statistics. Ten pottery
assemblages from Boğazköy-Hattuša, in D. P. Mielke, U.-D. Schoop and J.
Seeher (eds.), Strukturierung und Datierung in der hethitischen Archäologie
: Voraussetzungen, Probleme, neue Ansätze, Byzas 4 (Istanbul 2006) 215-239
Schoop 2011a, U. Schoop, Çamlıbel Tarlası, ein metallverarbeitender Fundplatz des
vierten Jahrtausends v. Chr. im nördlichen Zentralanatolien, in Ü. Yalçın (ed.),
Anatolian Metalls V (Bochum 2011) 53-68
Schoop 2011b, U. Schoop, Çamlıbel Tarlası ve Kuzey-Orta Anadolu’da Geç
Kalkolitik Dönem, Ö. İpek (ed.), 1. Çorum Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu
(Çorum 2011) 137–160
Schoop 2013, U. Schoop, Gündelik Hayatın ve Ayrıcalığın Nesneleri: Hitit Çanak
Çömleği, M. Doğan-Alparslan ‒ M. Alparslan (eds.), Hititler. Bir Anadolu
İmparatorluğu, Anadolu Ugarlıkları 2 (Istanbul 2013) 356–371
Schuol 2014, M. Schuol, Das Reich der Hethiter ‒ ein Imperium ?, M. Gehler ‒ R.
Rollinger (eds.), Imperien und Reich der Weltgeschichte, epochenübergreifende
und globalhistorische Vergleiche (Wiesbaden 2014) 193‒217
Seeher 1995, J. Seeher, Die Ausgrabungen in Boğazköy-Hattuša 1994, AA 1995/1,
597-625
Seeher 2000, J. Seeher, Getreidelagerung in unterirdischen Großspeichern: Zur
Methode und ihrer Anwendung im 2. Jahrtausend v. Chr. am Beispiel der
Befunde in Hattuša, SMEA 42, 2000, 261-301

32
4. Çorum Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu

Seeher 2003, J. Seeher, Die Ausgrabungen in Boğazköy-Ḫattuša 2002,


Archäologischer Anzeiger 2003/1, 1‒24
Seeher 2006, J. Seeher, Die Ausgrabungen in Boğazköy-Ḫattuša 2005,
Archäologischer Anzeiger 2006/1, 171-187
Seeher 2007, J. Seeher, A Mudbrick City wall at Hattusa. Diary of a Reconstruction
(Istanbul 2007)
Seeher 2009, J. Seeher, Der Landschaft sein Siegel aufdrücken - hethitische Felsbilder
und Hieroglypheninschriften als Ausdruck des herrscherlichen Macht- und
Territorialanspruchs. Altorientalische Forschungen 36, 2009, 119-139
Seeher 2012, J. Seeher, Natürliche und künstliche, unbewusste und beabsichtigte
Landmarken: Menschliche Wahrnehmung und herrscherliche Betonung der
Besetzung von Landschaft und Territorien, in F. Pirson (ed.), Manifestationen
von Macht und Hierarchien in Stadtraum und Landschaft, Byzas 13 (Istanbul
2012) 25-42
Simpson 1990, St. J. Simpson, Iron Age Crop Storage and Ceramic Manufacture in
Rural Mesopotamia, a Review of the British Museum Excavations at Qasrij
Cliff and Khirbet Casrij in Northern Iraq, Institute of Archaeology Bulletin
27, 1990, 119‒140
Sipahi 2000, T. Sipahi, Eine althethitische Reliefvase vom Hüseyindede Tepesi,
Istanbuler Mitteilungen 50, 2000, 63-85
Sipahi 2010, T. Sipahi, Çorum´un Batısında Hitit´lere ait yeni Yerleşimler, in A. Süel
(ed.), VII. Uluslararası Hititoloji Kongresi Bildirileri (Ankara 2010) 725-736
Sir Gavaz 2012, Ö. Sır Gavaz, Involving the Whereabouts of the Taḫurpa City,
KASKAL 9, 2012, 31-43
Strobel 2008, K. Strobel, Tawinija/Tavium and the Regional Hittite Road Network,
in K. Strobel (ed.), New Perspectives on the Historical Geography and
Topography of Anatolia in the II and I Millenium B.C., Eothen 16 (Firenze
2008) 281-302
Stümpel 1998, H. Stümpel, Geophysikalische Prospektion 1997, in: A. Müller-
Karpe (ed.), Untersuchungen in Kuşaklı, 1997, MDOG 130, 1998, 154-160
Strupler 2013 , N. Strupler, Vorratshaltung im mittelbronzezeitlichen Boğazköy ‒
Spiegel einer häuslichen und regionalen Ökonomie, IstMitt 63, 2013, 17‒50
Taut 2002, B. Taut, Die Stadtkrone (²Berlin 2002)

33
Andreas SCHACHNER

Ünal 1977, Ünal, A. 1977: Naturkatastrophen in Anatolien im 2. Jahrtausend v.


Chr.? Belleten 163, 447-472
Ünal 1987, A. Ünal, Rez. zu H. Freydank, Keilschrifturkunden aus Boghazköi 55
Hethitische Rituale und Festbeschreibungen, KUB 55 (Berlin 1985), BiOr 44,
1987, 474‒486
Wagstaff 1985, J. Wagstaff The Evolution of Middle Eastern Landscapes - An
Outline to A.D.1840 (Totowa 1985)
Wagstaff 1987, J.M. Wagstaff Landscape and Culture - Geographical and
Archaeological Perspectives, (Oxford 1987).
Wilhelm 2007, G. Wilhelm, Ausgewählte Textfunde der Kampagne 2006, in A.
Schachner, Die Ausgrabungen in Boğazköy-Ḫattuša 2006, Archäologischer
Anzeiger 2007/1, 86-90
Wilkinson 2003, T. Wilkinson, Archaeological landscapes of the Near East (Tuscon
2003)
Wilkinson et al. 1990, T. Wilkinson, Settlement and land use at Kurban Höyük and
other sites in the lower Karababa Basin, OIP 109 (Chicago 1990)
Wittenberg ‒ Schachner 2013, H. Wittenberg ‒ A. Schachner, The ponds of Hattuša
– early groundwater management in the Hittite kingdom, Water Science &
Technology: Watter Supply, 13.3, 2013, 692-698
Yıldırım 2000, T. Yıldırım, Yörüklü/Hüseyindede: Eine neue hethitische Siedlung
im Süd-westen von Çorum, Istanbuler Mitteilungen 50, 2000, 43-62
Yilmaz – Altıner baskıda, Yılmaz, Ö, Altıner, D. in press: Sedimentological and
paleontological approach for the provenance of Hittite stone wall blocks from
Yenicikale Outcrop at Boğazköy, Turkey, in A. Schachner (ed.), Ausgrabungen
und Untersuchungen an Yenicekale in der südwestlichen Oberstadt von
Boğazköy-Hattuša (2006 – 2008) (Darmstadt baskıda)

34
4. Çorum Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu

Res. 1: Hattuşa´nın kuzeyindeki ovadan görünümü

Res. 2: Hattuşa´nın kuzeyden havadan görünümü

35
Andreas SCHACHNER

Res. 3: Hattuşa´nın Yukarı Şehir kısmının havadan genel görünümü

Res. 4: Hattuşa´nın Yukarı Şehir bölgesindeki tapınak mahalesinin


rekonstrüksyonu

36
4. Çorum Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu

Res. 5: Hattuşa´nın kuzeydeki ovadan görünümü

Res. 6: Yerkapı´nın havadan görünümü

37
Andreas SCHACHNER

Res. 7: Hattuşa´nın çevresinde Hitit seramiklerinin dağılımı

38
4. Çorum Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu

Res. 8: Hattuşa´nın kuzey doğusundaki Büyükkaya ile Yazılıkaya arasındaki


jeoizik çalışmaların neticeleri

Res. 9: Hattuşa´nın kuzey doğusundaki Yazılıkaya´nın batısındaki jeoizik


çalışmaların neticeleri

39
Andreas SCHACHNER

Res. 10: Hattuşa´nın kuzeyindeki jeoizik çalışmaların neticeleri

40
4. Çorum Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu

Res. 11: Hattuşa´nın çevresindeki yüzey araştırmalara göre şehrin çevresi

41
Andreas SCHACHNER

Res. 12: Yazılıkaya´nın havadan görünümü

Res. 13: Yazılıkaya ve çevresinin havadan görünümü

42
4. Çorum Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu

Res. 14: Boğazkale İlçesi´nin batısındaki bölgelerindeki jeoizik çalışmaların


neticeleri

43
Res. 15: Hattuşa´nın kuzeyindeki Ahmet Can Tarlası´ndaki jeoizik çalışmaların
neticeleri

RESİM KAYNAKÇASI
Res. 1‒3, 4‒6, 12‒13Alman Arkeoloji Enstitüsü Boğazköy Kazı Arşivi (A.
Schachner, J. Seeher)
Res. 4 Alman Arkeoloji Enstitüsü Boğazköy Kazı Arşivi (M. Dürr, bkz. Dürr
2014)
Res. 7 Alman Arkeoloji Enstitüsü Boğazköy Kazı Arşivi (Belgeleme: R.
Czichon; Çizimi: N. Timuçin; Tasarım: A. Weiser)
Res. 8‒10, 14‒15 Alman Arkeoloji Enstitüsü Boğazköy Kazı Arşivi
(Jeoizikçalışmalar: H. Stümpel, E. Erkul)

44

You might also like