Professional Documents
Culture Documents
Bu kitapta yayınlanan bildirilerin yayın hakkı saklıdır. ASTAM ve Yazarın izni olmaksızın çoğaltılamaz,
basılamaz, yayımlanamaz. Özet metinleriyle ilgili her türlü sorumluluk yazara aittir.
ESKİŞEHİR-2017
2
İÇİNDEKİLER
(Alfabetik İsim Sırasına Göre)
UYGULAMALAR
ÇALIŞMALARI
GERENGİ, Ali
3
SİDE 2016 YILI KAZI VE ARAŞTIRMA ÇALIŞMALARI
Prof. Dr. Hüseyin Sabri ALANYALI
(Anadolu Üniversitesi)
2016 yılında Attius Phlippus Suru, M Yapısı, P Tapınağı, Piskoposluk Sarayı, Şehir
Surları ile Side Müzesindeki Heykeltıraşlık çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Attius Philippus
Suru’nda daha önceki yıllarda yapılan çalışmalar ve surun M Binasına doğru uzantısı kısmında
inceleme yapılmıştır. M Binası’nın temizlik, çevre düzenlemesi, plan ve rölöve çalışmalarına
ağırlık verilmiştir. Özellikle mimari belgeleme çalışmaları kapsamında blokların 1:10 ve 1:20
ölçekte çizimleri, belgelemesi devam etmiştir. Stoa oluşu ile kuzeyinden geçtiği düşünülen
cadde ile ilgili sondajlar yapılmıştır. P Tapınağı’nda mimari dokümantasyon çalışmalarına
devam edilmiştir. Piskoposluk Sarayında özellikle binanın işlevsel kullanımı ve batısındaki
cadde ile olan ilişkisi üzerine araştırmalara yoğunlaşılmıştır. Şehir surlarında ise özellikle Kara
Surlarında durum değerlendirme çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Side Müzesinde
Heykeltıraşlık eserlerin detaylı çalışması ilk kez 2016 yılında başlamıştır.
Anahtar Kelimeler: Side, Pamphylia, M Yapısı, Piskoposluk Sarayı
4
harç tabakası gözlenen ve mekân duvarlarında yapı malzemesi olarak ikinci kez kullanıldıkları
anlaşılan parçalar ise 5. yüzyıla tarihlenir.
S7/VI sektöründeki kilise üç nefli, nartheksli ve tek apsislidir. Kuzey batısında kuzey
neften doğrudan ulaşılan yarım daire planlı bir ek yapı bulunur. Kilisenin naosu yaklaşık
20x12 m. ölçülerindedir. Kazı çalışmalarında elde edilen veriler sayesinde templon
düzenlemesinin düz biçimli olduğu ve balüsterler arasında yer alan levhalarla alçak tipte
düzenlendiğini gösterir. Naos zemininde opus sectile, narthekste ise opus tesselatum
tekniğinde mozaikler bulunduğu anlaşılmıştır.
5
Jeoradar sonuçlarına göre 1m. derinlikte iç sur duvarının kuzey-güney doğrultusunda
kesintisiz devam ettiği anlaşılmıştır. İç surun kuzey yönde doğu batı doğrultusunda uzanarak
ana sur duvarı ile bağlandığı uydu görüntüleri ile kısmen takip edilebilmiştir.
Yukarı Şehir surlarına dair mevcut veriler ile çalışmamız sırasında ulaşılan sonuçlara
göre surlarının duvar kalınlıklarının yaklaşık 2 m. olduğu ve her 3 metrede bir küçük iç
payanda dizilerinin yer aldığı anlaşılmıştır. Sur boyunca her 25 m. de 1 adet kule yer aldığı,
güney batı köşedeki yarı dairesel formdaki kule haricindeki, izleri takip edilebilen 24 kulenin
içleri boş ve dikdörtgen formlu olduğu tespit edilmiştir.
Arykanda kenti Hellenistik dönemde az sayıda tipte para bastırmıştır. Kent, diğer
Lykia kentleriyle beraber MS 43 yılında, İmparator I. Claudius döneminde Roma
egemenliğine girdiği zaman, kent adına para basımı sona ermiştir. Lykia kentleri sadece bir
6
kere daha; MS 242-244 yılları arasında, İmparator III. Gordianus döneminde para
bastırmışlardır.
Arykanda’nın Hellenistik sikkelerine baktığımız zaman, sikkeler üzerinde yer alan
tanrı tasvirlerinin, dönemin diğer sikke serilerinden, özellikle Seleukoslar’dan etkilenerek, son
derece Hellenize olmuş, Grek tarzı bir figürasyon ile tasvir edildiğini görebiliriz. Buradan da,
kentin resmi testimoniasının bu dönemde hakim olan Hellenizasyondan son derece
etkilendiğini anlamamız mümkündür. Halbuki kentin Roma döneminde bastırdığı paralar,
kült tasvirleri açısından tam tersine, kentin bronz ve demir çağı köklerine göndermeler
yapmaktadır. Arykanda’da bulunan heykel, stel gibi diğer objeler ile de desteklenen bu durum,
Arykanda halkının yerli kültlerine verdiği önemin Roma İmparatorluk çağında şehrin resmi
testimoniasını şekillendirdiğini göstermektedir. Özellikle tema alınan “atlı tanrı” imgeleri,
şehirde kültü bulunan pek çok farklı tanrı için varyasyonlarıyla kullanılmıştır. Bu bildiride
ağırlıklı olarak paralar üzerindeki tasvirlere dayanarak bu imgelerden bahsedilecektir.
Bu çalışmanın amacı Bartın iline bağlı Amasra ilçesindeki Bizans dini mimari
yapılarını tanıtmak ve belgelemektir. Bilinen en eski adı ile Sesamos, Pers İmparatorluğu
zamanında Amastris, Bizans döneminde Amastedos, Ceneviz döneminde Samastro, Osmanlı
dönemi, Cumhuriyet dönemi ve günümüzdeki adıyla da Amasra, Karadeniz kıyısında bulunan
önemli bir liman kentidir. Bizans döneminde ticaret ve Piskoposluk merkezi olan Amasra’ya
birçok manastır, kilise ve şapel inşa edilmiştir. Bunlardan çoğu günümüze ulaşamamış, yapılan
çalışmada da alınabilen izinler doğrultusunda sadece Tavşan Adası Manastırı, Fatih Camii ve
Kilise Mescid olarak adlandırılan yapılar incelenebilmiştir. Erken Bizans döneminde (323-
802), haçvari naoslu kubbeli bazilikal planda inşa edilen Tavşan Adası Manastırı Katholikonu
ile IX.-X. yüzyıla tarihlendirilen ve tek nefli plana sahip Fatih Cami ve Kilise Mescid,
kendilerine has mimari ve süsleme özellikleriyle Bizans dini mimarisi içinde önemli bir yere
sahiptirler. Detaylı bir literatür taraması ve arazi çalışması yapılan bu üç kilisenin ölçüleri
alınarak planları çizilmiş ve fotoğrafları çekilerek belgelenmiştir. Ayrıca bu yapılar Bizans
sınırlarında, özellikle de Anadolu’da inşa edilen benzer mimari ve süsleme özelliklere sahip
kiliselerle karşılaştırılarak değerlendirilmiştir.
7
ESKİŞEHİR ODUNPAZARI ÇEŞMELERİ
Erol ALTINSAPAN
Ali GERENGİ
(Anadolu Üniversitesi)
Tarih öncesi dönemlerden başlayarak günümüze değin kesintisiz bir yerleşime sahip
olan Eskişehir’de kentin güney bölümünü oluşturan tarihi Odunpazarı yerleşiminin Türk
dönemi ile birlikte kurulduğu kabul edilmektedir. Günümüze ulaşan tarihi Odunpazarı semti
Alanönü, Akarbaşı, Akcami, Akçağlan Cunudiye, Dede, Orta, Paşa, Karapınar ve Şarkiye
mahallelerinden oluşmaktadır. Bu bölgede yaptığımız kısa bir araştırma sonucunda Alanönü,
Dede, Karapınar, Orta, Paşa ve Şarkiye mahallelerinde, farklı fonksiyonları olan (Cami,
konut, vb.) yapılara bağımlı yada bağımsız, olarak inşa edilmiş yirmi adet çeşme tespit etmiş
bulunmaktayız. Çeşmelerin büyük bir çoğunluğu 19. yy’ın sonu ile 20. yy’ın ilk yarısına
tarihlenmektedir. Bazı Çeşmelerin inşa tarihi tespit edilememiştir Suya bağlı olarak inşa edilen
yapılar tarih boyunca kentlerin hem sosyal alanları olmanın yanı sıra beraberinde inanca bağlı
olarak dini faaliyetlerin gerçekleşmesine yardımcı olmaları ve temel ihtiyaçların karşılanması
açısından her zaman önem teşkil etmişlerdir. Bu bağlamda hamamlar temizlik ihtiyaçlarının
karşılanmasına olanak sağlarken, çeşmeler su ihtiyacının karşılanmasının yanı sıra
bulundukları alanlarda bir toplanma merkezi olarak sosyal bir işlevde üstlenmişlerdir.
8
Augustus’un güttüğü “Pax Romana” anlayışının imparatorluğun Küçük Asya toprakları için
askeri faaliyetlerin durduğunun ve barış içinde yaşanan bir süreç olmadığının, Augustus’un
barış anlayışını kalıcı hale getirebilmek amacıyla, askeri kolonileri kurduğu ve bu sayede ironik
bir biçimde barışın sağlanmaya çalışıldığı söylenebilir. MS 3. yüzyıla kadar imparatorluğun bu
politika ile hareket ettiği anlaşılmaktadır.
Kitabe verilerine göre eşinin ölümünün ardından Anadolu’ya dönerek Sultan II.
Gıyaseddin Mesud’un hükümdarlığına ortak olan, İlhanlı desteğindeki bu hükümdarlığını
muhtemelen 1332 yılındaki ölümüne kadar sürdürdüğü anlaşılan Melike Hüdavend Hatun’un
9
cennetteki evini simgeleyen çok özgün bir sanat eseri olan Niğde’deki Türbesi, cepheleriyle
bütünleşen kasnak cepheleri, pencere, portal düzeni, hiçbir yerde aynı içerikle rastlanmayan
zengin çeşitlilikteki bezemeleri ve figürlü kabartmalarının sembolizmindeki yüksek estetikle
Anadolu Selçuklularının tarih sahnesinden çekildikleri bu dönemin evren anlayışını tüm
canlılığıyla yansıtmaktadır.
Bu çalışmada, Anadolu Selçuklularının Sultan IV. Rükneddin Kılıç Arslan’ın, Fatma
Hatun’dan doğan, 1275 yılında İlhanlı şehzadesi Argun Han ile Tebriz’de evlendirilen kızı
Melike Hüdavend Hatun’un tarihi kimliği ve sağlığında kendisi için Niğde’de inşa ettirdiği
çok eskilerden süzülüp gelen inançların mimari kuruluşuna ve bezeme kompozisyonlarına
biçimini verdiği yepyeni bir üslupla inşa edilen öncülü ve bir bütün olarak tekrarı bulunmayan
türbe yapısı irdelenmektedir.
Anahtar kelimeler: Niğde, Hüdavend Hatun, Anadolu Selçuklu, İlhanlı, estetik
Side, Geç Antik Çağ içinde yapılan onarım ve yeni eklemelerle halen bir Roma kenti
görüntüsündedir. Roma İmparatorluk dönemi içinde şehircilik bakımından kentin en parlak
dönemi MS 2. yüzyıl olarak kabul edilir. Ancak, son yıllarda yapılan stratigrafik kazılar kentin
doğusunun ilk kez Erken İmparatorluk Döneminden itibaren imara açıldığını, daha önce
kumullarla kaplı olduğuna işaret etmektedir. Muhtemelen kent, Erken İmparatorluk
döneminde doğuya doğru genişlerken geniş cadde ve stoalalarla donatılmıştır.
Ayrıca, Side Dionysos tapınağında yapılan araştırmalarla tapınağın MÖ 1. yüzyılın
sonunda yapıldığını kesinleşmiştir. Daha önceki kazılarda, Tapınağın yakınında bir Geç Antik
Çağ duvarı içinde ele geçen Augustus’un bir porte başı, bu tapınağın belki de Side’de
İmparator kültüne ev sahipliği yapan ilk tapınak olduğunu düşündürmektedir. Tapınağın
hemen yakındaki Vespasian Anıtı Erken İmparatorluk Dönemine tarihlenen diğer önemli
yapılardan biridir. Tiyatro Galerilerinde ve H1 Alanında yapılan araştırmalar, Tapınak ve
çevresinin Erken İmparatorluk döneminde kentin dini ve diğer umama açık yapılarının yer
aldığı merkezi bir konumda olmalıdır. Tüm bunlar kentin, Pax Romana ve Romanizasyonun
gölgesinde refah ve zenginlik içinde genişlediğini ve yeni yapılarla donatıldığını
göstermektedir.
10
AMORİUM, YUKARI ŞEHİR BAZİLİKA B’DE 2013 – 2016 YILLARINDA
GERÇEKLEŞTİRİLEN KAZI ÇALIŞMALARI VE ELDE EDİLEN MİMARİ
VERİLER
Dr. A. Ceren EREL
(Hacettepe Üniversitesi)
Bugün Afyon İli’ne bağlı Emirdağ İlçesi, Hisar Köy sınırları içerisinde bulunan
Amorium Antik Kent’indeki kazı çalışmaları, 2013 yılında yeniden başlatılmıştır. Bizans
Dönemi’nde Amorium Şehri ayrı birer sur ile çevrelenmiş, Yukarı ve Aşağı Şehir olmak üzere
iki bölümden oluşmaktadır.
Amorium’da 2013 yılı öncesi yapılan çalışmalarda, bir höyük üzerinde konumlanan
Yukarı Şehir’in doğusunda, apsisi kısmen tespit edilen yapı Bazilika B olarak isimlendirilmiş
ancak burada herhangi bir kazı çalışması gerçekleştirilmemiştir. Yukarı Şehir Bazilika B’de
2013 yılında başlayan kazı çalışmaları dört yıldır devam etmektedir. Sürdürülen çalışmalar
neticesinde toplamda 385 m²lik alan kazılmıştır.
Çalışmalarda, bazilikanın doğusu, kuzey ve güney yöndeki sınırları da tespit edilerek
açığa çıkarılmış; ayrıca sözü edilen alanda Yukarı Şehir surlarına ait duvarlar ve bazilikanın
çevresinde, farklı seviyelerde gömüler tespit edilmiştir. Henüz sadece belli bir bölümü açığa
çıkarılan bazilikada, şüphesiz ki, önümüzdeki yıllarda çalışmaların ilerlemesi ile birlikte,
mimari ve işlevsel evrelerin değerlendirilmesi hakkında daha kesin sonuçlara ulaşmamız
mümkün olacaktır. Ancak bugüne kadar elde edilen mimari veriler, plan ve malzeme – teknik
konusunda bilgi vermektedir; ayrıca bazilikanın bulunduğu alanda Geç Osmanlı gibi farklı
dönemlere ait yapılaşmanın varlığını ve özgün duvarlarını kısmen takip edebildiğimiz Erken
Dönem Bazilikası’nın farklı yapım ve kullanım evrelerine sahip olduğunu göstermiştir. Bu
bildiri kapsamında 2013 ile 2016 yılları arasında gerçekleştirilen kazı çalışmaları ve saptanan
mimari veriler paylaşılacaktır.
11
toplanmış ve çevre düzenlemesinin ilk ayağı gerçekleştirilmiştir. Özellikle temizlik sondajları
sayesinde kuzey stoada Doğu Kapısı’ndan gelen anıtsal caddenin devamı niteliğindeki
caddenin varlığı ve bu caddenin M Yapısı önüne kadar ulaştığı kesinleşmiştir. Ayrıca yapı
merkezindeki postament olarak isimlendirilen kaidenin doğu kenarında yapılan çalışmalar
yapının MS 2. yüzyılın erken evresinde buraya kondurulduğunu göstermiştir. Mimari
belgeleme çalışmalarına devam edilmiş, 1:20 ölçekteki rolöve çizimleri tamamlanmış, 1:10
ölçekte mimari blok çizimlerine devam edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Side, Pamphylia, M Yapısı
12
ETKİNLİK DÜZ ENLEME KOMİTESİ
EDİTÖR
Arş. Gör. Adem YURTSEVER
Arş. Gör. Selda UYGUN
ASTAM MÜDÜRLÜĞÜ
NİSAN, 2017
13