You are on page 1of 3

M.Ö.

2000 de tahminen Kafkasya’dan, Güney İran ve Mezopotamya yolu ile Orta Anadolu’ya gelen Hititler güçlü bir devlet kurmuşlar ve Geç Hitit dönemi
sonuna kadar (M.Ö.1200-700) varlıklarını devam ettirmişlerdir.

HİTİT DİNİ Kumme’nin Hava Tanrısı Teşup ve Ninova’lı Şavuşka- da Dicle ve


Çok tanrılı bir inanç sistemine sahip, geniş bir pantheon’a (tanrılar birliği) Habur kaynak bölgelerine işaret etmektedirler. Kuzey Suriye tanrıları ise
sahiptirler. bu söylencede yalnızca figüran rollerindedirler. Çevrim, üç döneme
• Birçok doğa olayını tanrılara bağlayan Hititler, onları insan şekilli karşılık gelen ve birbirini izleyen üç tanrısal dünya hükümdarının
(antropomorfik) olarak düşünmekteydiler. egemenlik sırası mitosuyla başlar. Birinci destan, Gökyüzü Krallığı
• Tanrılar acıkmak, susamak, hastalanmak, öfkelenmek gibi insani özellikler olarak adlandırılır. Metin, eski tanrılar duyunuz, güçlü tanrılar işitiniz!
taşımaktaydılar. Tanrıları kızıp gittiğinde ona bağlı olan tüm doğa olayları sözleriyle anlatılan destanın tanrılar tarafından dinlenmesi istenerek
bundan etkilendiklerinden Hititler Tanrıların dönüşünü kurbanlar ve sunularla
başlamakta ve şöyle sürmektedir. Eskiden, ilk yıllarda, gökyüzünde kral
kutlamaktaydılar.
Alalu idi. Alalu tahtta oturur, ilk tanrılardan, kudretli Anu, onun önünde
• Hititler'de tanrılar tıpkı insanlar gibidir. Fiziki şekilleri insan gibi olduğu
dururdu. O, Alalu’nun ayaklarına kapanır; içmesi için, onun eline
kadar, ruhen de onlarla aynı olup, insanlar gibi yerler, içerler, kendilerine iyi
bakıldığı sürece insanlara iyilik ederler; ancak ihmal edildikleri zaman hemen kadehler verirdi, Alalu 9 sayılı yıl, gökyüzünde kral kaldı. Dokuzuncu
intikam almaya, insanları en acımasız yöntemlerle cezalandırmaya yıl, Anu, Alalu’ya karşı savaş açtı; Alalu’yu yendi. O, ondan kaçıp,
hazırdırlar. Bir Hitit metni insanlarla tanrıları birbirleriyle kıyaslamakta ve aşağıya, karanlık topraklara gidince tahta tanrı Anu oturdu. Anu tahtta
tanrı - insan ilişkilerini bey - hizmetçi ilişkilerine benzetmektedir. otururken, kudretli Kumarbi ona içki sunardı; ayaklarına kapanır, ona
• Hitit devletinin panteonu Anadolu (Hatti) ve Suriye (Sümer, Babil, Akdad) içmesi için kadehler verirdi. 9 sayılı yıl Anu gökyüzünde kral kaldı.
şehirlerinin çeşitli yerel panteonlarının zamanla bir araya getirilip Dokuzuncu yıl ise, Kumarbi, Anu’ya karşı savaş açtı. Alulu’nun oğlu
birleştirilmesinden oluşmuştur. Kumarbi, Anu’ya karşı savaş verdi. Anu Kumarbi’nin bakışlarına
dayanamadı, onun elinden kaçtı ve Anu gökyüzüne çıkmak istedi.
HİTİT PANTHEONU Kumarbi arkasından koşup, ayaklarından yakaladı ve onu gökten aşağı
Panteonda tam bin tanrının olduğu bizzat Hititler tarafından çeşitli vesilelerle çekti.
belirtilmiştir. Ancak şimdiye kadar çivi yazılı metin ciltlerinde altı yüzün
üzerinde tanrı ismi ortaya çıkarılmıştır. Hititler, Eski Krallık döneminde Hint- Onun uzvunu ısırdı ve (Anu)nun erkekliği, Kumarbi’nin içine, (bakırla
Avrupa ve Hatti kökenli tanrıları benimserlerken, daha sonraları Hurri, hatta kalayın karışarak) tunç (olması) gibi karıştı. Kumarbi, Anu’nun
Mezopotamya kökenli tanrıları da benimsemişlerdir. Hititler'de Mezopotamya erkekliğini yutunca, sevindi ve güldü. Anu, geri döndü ve Kumarbi’yle
tanrıçası İştar da çeşitli adlarla anılmakta ve büyük önem taşımaktaydı. konuşmaya başladı: “Erkekliğimi yuttun diye, içindekilere sevinme,
Bununla birlikte aynı kökenden suların tanrısı Ea ve Damnika, Güneş tanrısı sevinme içindekilere! Senin içine ağır bir yük koydum:Önce seni kudretli
Şamaş ve karısı Aya ve Ay tanrısı Sin, Hitit panteonunda yer almışlardır. Fırtına Tanrısı’na gebe bıraktım; ikinci olarak, seni karşı durulmaz
Aranzah ırmağına (Dicle) gebe bıraktım; üçüncüsü, seni kudretli tanrı
•ALALU: Eski zamanlardan beri gökyüzünde kral olan bu tanrı, Taşmişu’ya gebe bıraktım; ayrıca iki korkunç tanrıyı daha senin içine
Mezopotamya kökenlidir ve gökyüzünde dokuz yıl boyunca kral olarak yük olarak koydum. (Öyle olacaksın ki), gelip, sonunda kafanı dağların
kalmıştır.
kayalıklarına vuracaksın!” Anu konuşmayı bitirip, yukarı gökyüzüne
• ANU: Eski zamanlardan beri gökyüzünde kral olan bu tanrı, Mezopotamya
gitti. Kumarbi ise saklanıp, ağzındakileri tükürdü; Kumarbi, akıllı kral,
kökenlidir ve gökyüzünde dokuz yıl boyunca kral olarak kalmıştır.
tükürükle karışmış erkekliği tükürdü. Gökyüzü ve yer, evrenin
•ARANZAH (Dicle Nehri): Anu ve Kumarbi’nin çocuğu, Fırtına Tanrısı ve
Taşmişu’nun erkek kardeşidir. ARINNA: Güneş Tanrıçası (Hatti kökenli), varlığından önce birlik oluşturduklarından, Gök Tanrı’nın hadım
Teşup’un eşi edilmesi, gök ve yerin birbirinden ayrılmasının ve böylece yeryüzünün
•AŞTAPİ: Hurrice Savaş Tanrısı’nın adıdır. yaratılmasının mitsel imgesi olmuştur. Çok kırık olan metin, bundan
•HANNAHANNA: Eski Hitit Dönemine tarihlendirilen Kaybolan Tanrı sonraki satırlarda, Kumarbi’nin Nippur kentine gidip ayları saymaya
Efsanelerinde, kaybolan tanrıların aranmasını isteyen ve Tüm Tanrıların başladığını anlatmaktadır. “Ay saymak” hamilelik için kullanılan bir
Annesi ya da Büyükanne unvanına sahip tanrıçadır. terimdir. Daha sonra Kumarbi’nin içinden onunla konuştuktan sonra,
•HEPAT: Fırtına Tanrısı’nın eşi, Tanrıların Kraliçesi olarak bilinen bu bedeninin çeşitli yerlerinden doğan çocukların dünyaya gelişleri
tanrıça, kutsal hayvanı arslan üzerinde betimlenmiştir. anlatılmaktadır.
•KAMRUŞEPA: Büyü tanrıçasıdır.
•KUMARBİ: Hurililer tarafından Bilge Kral ve Tanrıların Babası olarak İlluyanka Efsanesi
nitelendirilmiş ve tanrılar arasında üçüncüsü sırada kabul görmüş bir Bitki Hitit mitolojisinde yılansı bir ejderha ve bu ejderhanın fırtına tanrısı
Tanrısı’dır. Teşup ile olan mücadelesini konu alan efsane. İki farklı versiyonu olan
•TELİPİNU: Kaybolan Tanrı Efsanelerinin baş aktörü olan tanrıdır. Fırtına efsane Hititlerin Purulliyaş şenliğinde yapılan dinî ritüeller sırasında
Tanrısı’nın ilk çocuğu olan Telipinu, tohum ekmek, tarlaları sürmek, söylenmekte olan kült bir efsanedir. Hitit çivi yazısı ile yazılan efsanenin
sulamak, ürünü yetiştirmek ve hasat gibi eylemleri içine alan bir tarım yazıya aktarıldığı tabletler günümüzde Çorum'daki Boğazkale'de
tanrısıdır. (Hattuşa) yapılan kazılar sırasında keşfedilmiştir. Eski versiyonda
•TEŞUP : Fırtına Tanrısı, Hitit mitolojisinde baş tanrı niteliğindedir. ejderha İlluyanka, fırtına tanrısı Teşup'u yenilgiye uğratmaktadır. Yenilen
•KAŞKU : Ay tanrısı LAMA: Kır tanrısı Teşup tanrılar meclisine başvurur ve yardım etmeyi kabul eden tanrıça
İnara ejderhaya karşı bir tuzak hazırlar. Birçok kabı şarapla ve çeşitli
Kumarbi içkilerle doldurur ve kendisine yardımcı olması için Hupasiyas adında
birini çağırır. Hupasiyas, tanrıçanın kendisiyle uyumayı (yatmayı) kabul
Hititçe ve parçalar halinde Hurrice olarak aktarılan söylenceler dizisi etmesi koşuluyla yardımcı olmayı kabul eder.
“şarkı” olarak tanımlanır. Şiir bağlamalı bir dille yazılmış ve böylece İnara, Hupasiyas'ın kendisiyle uyumasına izin verir ve daha sonra onu
söylenmiştir. Söz konusu mitolojik olayın geçtiği yer, Yukarı Habur İlluyanka'nın kovuğunun yanında bir yere saklar; kendisi ise süslenip
bölgesinde günümüzdeki adı Tell Mozan olan Kumarbi’nin kült kenti güzelleşir ve ejderhayı çocuklarıyla birlikte dışarı çıkmaya ikna eder.
Urkeş ve Dicle’nin kaynadığı yerdir. Söylencede yer alan tanrılar -
Ejderha ve çocukları tüm kapları sonuna dek içip boşaltırlar fırtına tanrısı Teşup da Hititler'in gök tanrısına eş değer bir konuma
[şiştiklerinden ya da sarhoşluklarından] ve kovuklarına geri yerleşmiştir. Teşup için daha çok Toros ve güneyinde, Suriye'ye kadar
dönemeyecek duruma gelirler. Bunun üzerine Hupasiyas saklandığı olan bölgede kült merkezleri vardı.
yerden çıkarak ejderhayı bir ip ile bağlar ve fırtına tanrısı Teşup öteki Orta Krallık’tan bu yana Hitit devlet panteonunu etkilemiş olan Mitanni
tanrılarla birlikte gelerek İlluyanka'yı öldürür. İlluyanka'nın ölümünden tanrılar dünyasında ise, tanrılar zirvesinde kardeş çift Teşup ve İştar ya
sonra tanrıça İnara, Tarukka'da bir kayanın üzerinde bir ev yapar ve da Ninova’daki adıyla Şavuşka oluşturmaktadır. Suriye geleneğini
Hupasiyas'ı içine yerleştirir. Kendisi evde değilken pencereden dışarı izleyen Hitit rahipleri, eski Güneş Tanrıçası Arinna ile eş değerde olan
bakmaması konusunda onu uyarır ve bakarsa karısını ve çocuklarını tanrıça Hepat’ı, Teşup’un karısı olarak tanımışlardır. Hepat’a eskiden
göreceğini söyler. Tanrıçanın evden ayrılışının yirminci günününde eşlik eden Şarruma ile diğer yerel tanrılar, yeni oluşan çiftin kızları ve
Hupasiyas pencereden dışarıya bakar ve karısıyla çocuklarını görür. oğulları durumuna geçmişlerdir. Böylece dağınık bir tanrılar grubundan,
Hupasiyas, İnara eve döndüğünde ondan karısına ve çocuklarına geri Hatti ülkesinin Hava Tanrısı’na dayanan bir tanrısal aile, bir tanrılar
dönmesine izin vermesini diler. Tanrıça da buyruğuna uymadığı için sistemi oluşmuştur.
Hupasiyas'ı öldürür. Efsanenin daha sonraki bir tarihten kalma versiyonu
önceki versiyonunda bulunmayan bazı özellikler gösterir. Bu versiyonda Arinna
ejderha, fırtına tanrısını yenince onun yüreğini ve gözlerini alıp götürür. Güneş tanrıçası bazen Arinniti veya Wuru, šemu olarak tanımlanan,
hava baş tanrıçası ve tamamlayıcı olan Tarḫunna ile özdeş. Hitit
Bu, Mısır mitolojisindeki Horus'un gözlerinden birini yitirmesine yol krallığını korudu ve "tüm toprakların kraliçesi" olarak adlandırıldı. Onun
açan Horus ile Set arasındaki kavgayı anlatan efsanenin Hititlerdeki kült merkezi kutsal Arinna (Alacahöyük) şehriydi.
izdüşümüdür. Fırtına tanrısı Teşup, ejderhadan öcünü alabilmek için
yoksul bir adamın kızını eş olarak alır ve ondan bir oğlu olur. Oğlu da Hayatın Anlamı Soğan
büyüyünce ejderha İlluyanka'nın kızı ile evlenir. Fırtına tanrısı oğluna, Efsaneye göre tarım ve bereket tanrısı Telepinu bir sabah kalktığında
karısının evine gittiği zaman daha önce İlluyanka'nın kendisinden aldığı orağını bulamaz, çok öfkelenir ve âdeti olduğu üzere çekip gider. Daha
yüreğini ve gözlerini istemesini söyler. Oğlu, Teşup'un dediğini yapar. önceki kayboluşlarındaki gibi toprağın bereketi kaçar, ekinler
Babasının yüreği ve gözleri kendisine verilir, o da bunları babasına geri kavrulmaya başlar. Ne hayvanlar ne insanlar gebe kalabilmektedir. Tüm
verir. Fırtına tanrısı yitirdiği organlarına yeniden kavuşunca silahlanır ve canlıların yanında tanrılar da aç kalır. Telepinu’nu babası baş tanrı Teşup
İlluyanka ile savaşmaya gider. Tam ejderhayı öldürecekken oğlu "beni de bütün diğer tanrıları yardıma çağırır. Ancak bu kez hiç birinin çabası
onunla birlikte öldür, beni esirgeme" diye bağırır. Bunun üzerine Teşup, yeterli olmaz. Telepinu orağı olmadan geri dönmemeye kararlıdır. Şittili,
İlluyanka'yı ve ardından kendi oğlunu öldürür ve böylece ejderhadan Hititli bir metal ustasıdır açlıktan ölmekte olan ailesi ve hayvanları için
öcünü almış olur. bir çare aramaktadır. Göklere yalvarıp gözyaşı dökerken Telepinu’nun
annesi Güneş tanrıçası Arinniti ona oğlunun orağını kaybettiği için
Gök Tanrı/Fırtına Tanrısı (TEŞUP) öfkelenip gittiğini anlatır. Şittili bütün köyü dolaşıp altın toplamaya
Hitit panteonunda en önemli tanrı kuşkusuz "Gök Tanrı" idi. Yerel çalışır. Köylüler vermek istemezler. Öldükten sora altının bir işlerine
olarak değişik isimlerle çağrılan bu tanrı Hatti dilinde "Taru" , Hurri yaramayacağını, altını verirlerse öfkeli tanrıyı geri getirebileceğini
dilinde "Teşup", Hitit dilinde ise "Tarhu,Tarhuna ya da Tarhunt" diye söyler. Topladığı altınlarla yaptığı orağı Arinniti’ye verir. Arinniti
adlandırılıyordu. Aslında Hititler geldiklerinde , Hint Avrupa kökenli bir Telepinu’ya altın orağı verdikten sonra Telepinu’nun öfkesi diner ve
tanrıları vardı. Şiu ismindeki bu tanrı, Yunanca Zeus ve Latince Deus,dii sevince dönüşür. Bunun üzerine tanrılar Şittili’ye bir dilek sunarlar. Şittili
sözcükleri ile aynı kökendendi. Bu kök hem tanrı hem de gün ışığı , de «Hayatın anlamı nedir?» diye sorar. Arinniti bunu üzerine
parlamak gibi anlamlara da sahiptir. Ancak zaman içinde Şiu özel tanrı heybesinden dev bir soğan çıkartıp cevabın içinde olduğunu söyleyerek
ismi olmaktan çıkmış ve genel olarak tanrı anlamına gelmiştir. Ancak Şittili’ye verir. Şittili heyecan içinde soğanı inceler. Soymaya başlar.
Hititlerin de bir dönem, Luwiler gibi Hint Avrupa isimli başka tanrı Ancak soyduğu her katın ardından yine aynısı çıkmaktadır. Soğanı üç
isimlerini de korudukları zannedilmektedir. Baştanrı Hitit metinlerinde gün soyduktan içinde hiçbir şey olmadığını, elinde bir şey kalmadığını
genellikle 'Hatti Ülkesinin Gök Tanrısı' , 'Göğün Tanrısı', 'Hattuşanın görür. Hayal kırıklığına uğramıştır ağlamaya başlar. Ve tanrının
Tanrısı', 'Sarayın Tanrısı' gibi adlarla anılmaktadır. Ayrıca 'Ordunun hediyesini lanetler.
Göktanrısı', 'Yağmur Göktanrısı' gibi adlandırmalara da rastlanmaktadır.
Bir tanrının hiyeroglif işareti ikiye bölünmüş bir elipsten oluşur. Önce
söz konusu işaret sonra, gök tanrısı demek isteniyorsa, ikiye bölünmüş
elipsin altına W biçimli yıldırım işareti yazılırdı ; ikisi birden gök tanrısı
anlamına gelmektedir. Gök tanrı ile dağlar, daha doğrusu dağ tanrıları,
arasında sembolik bağ vardır. Aslında bunu "dağların gökkubbeyi
taşıdığı" inancı ile birlikte ele almak daha doğru olacaktır. Gök tanrının
en önemli sembollerinden biri de boğadır. Boğanın gök tanrıyı sembolize
ettiği düşünülmektedir. Alacahöyükte çıkan bir kabartmada kral ve
kraliçenin boğa heykeli önünde yaptığı saygı duruşu da aslında gök tanrı
ile ilintili olmalıdır. Çatalhöyük'ten, belki de daha eski çağlardan beri KAYBOLAN TANRI TELEPINU
önemini koruyan bu sembol daha sonra Yunan Mitolojisinde Zeus'un
boğa kılığına girmesinde de karşımıza çıkacaktır. "Birden hava bozdu. Tanrı Telepinu dolayı tam olarak bilinmeyen bir nedenden kaynaklı
Gök tanrısı korkunç bir şekilde gürledi ve ben ürktüm. O zaman ağzında olarak kızar ve ortadan kaybolur; onun kaybolması ile birlikte doğada da
söz azaldı ve söz kesiklik yaparak yukarı doğru çıktı. Yıllar geçince bu büyük bir yıkım meydana gelir, hayvanların ve doğanın bereketliliği
düşlerimde de kendini duyurmaya başladı. Bu düşlerden birinde tanrının uçup gider, bu sırada Fırtına Tanrısı oğlu Telipinu’nun yokluğunu
eli bana değdi ve konuşma gücümü bütünü ile yitirdim." Geç dönemlerde tanrılar toplantısında far keder ve onun bulunması için büyük ve küçük
, gök tanrısının bütün özellikleri Fırtına tanrısına geçmiş, Hurrilerin pek çok tanrı işe koyulur, Güneş Tanrısı bu araştırma için kartalı
görevlendirir, fakat kartal bu araştırmadan eli boş döner, bütün okunamamasından dolayı hikayenin nasıl bittiğini bilememekteyiz. Bahsi
çabalardan sonra Fırtına Tanrısı, tanrıça Hannahanna’ya başvurur. geçen mitosun Hitit metinlerinden Türkçe ’ye çevirisi:“Appu’nun karısı
Hannahanna Telipinu’yu bulması için bir arıyı görevlendirir, Fırtına gebe kalmaya başladı. Appu’nun karısı erkek çocuk doğurdu. Dadı
Tanrısı arıyı küçümsese de sonuçta arı Telipinu’yu bulur ve onu sokup çocuğu (annesinin kucağından alarak) kaldırdı ve Appu’nun diz(ler)ine
geri gelmesini sağlar; ancak arının sokması tanrıyı daha da kızdırmıştır; yatırdı. Appu (da) oğlunun (doğduğuna) sevinmeye ve (çocuğu)
sonuç olarak Telipinu’nun öfkesi yatıştırılır ve onungeri dönüşü doğayı avutmaya başladı. Ona tatlı (bir şeyler) verdi. İsmini ‘Kötü’ koydu. Baba
yeniden canlandırır. elipinu geri dönmesine rağmen, arının da sokmasıyla Tanrılar onu doğru/âdil yönde kavramadıkları ve onu kötü yönde
bütün kızgınlığı, öfkesi, küskünlüğü, gazabı yani bütün olumsuz tuttukları için onun ismi ‘Kötü’ olsun (diye takdir ettiler.) Appu’nun
duyguları hala üzerindedir; metnin içeriğine bakılırsa bütün bu karısı tekrar gebe kalmaya başladı. Onuncu ay girdi ve kadın erkek çocuk
olumsuzlukların karanlık yeryüzünün/kara toprağın içine hapis olması doğurdu. Dadı çocuğu (annesinin kucağından alarak) kaldırıp ona
için bir çeşit büyü yapılır. Metinde karanlık yeryüzünün Güneş ‘İyi/Âdil’ olarak çağırsınlar.” Çocuklar büyüdüğünde yolları ayrılır.
Tanrısı’nın mekânı olduğu da ayrıca belirtilir. Metne göre karanlık Babaları öldüğünde miras paylaşımına gelince kötü’ye iyi topraklar, iyi
yeryüzünün bir kapıcısı vardır; kapıcı yedi kapıyı açıp, yedi demir olana ise kötüsü kalır.
sürgüyü çeker, kara toprağın altında tunçtan palhi- (genellikle büyük ve
geniş olarak düşünülen) kazanları vardır, kapakları kurşundan, kulpları
demirdendir, onların içine giren tekrar asla yukarı çıkamaz, onun içinde
yok olur. Yeryüzüne felaket getirmiş olan Telipinu’ya ait bütün olumsuz
duyguları bu kapların alması ve ebediyen içinde tutması için bir dua
edilir.

30 erkek, 30 kız kardeş hikayesi


Kaneş kraliçesinin bir yılda otuz erkek çocuk doğurması ve sonra
bunların çok kalabalık olduğundan yakınıp sepet içinde nehre bırakması
ile başlar. Zalpuwa ülkesinde denize götürelen çocukları Tanrılar
denizden yukarıya alıp büyütürler. Sonrasında Kaneš kraliçesi bir başka
yılda otuz tane de kız çocuk dünyaya getir fakat bunları kendisinin
büyüttüğü anlatılır. Daha sonra erkek çocuklar büyüyüp annelerini
bulmak için yola çıkar. Fakat annelerinin onları tanımayıp kızları ile
evlendirmek istemesinden bahsedilir. Kaneš kraliçesinin kızları evliliğe
karşı çıkmış olmasına rağmen metnin son kısmı kırık olduğundan
mitosun nasıl bittiği hala gizemini korumaktadır.[3] Ayrıca bugüne
ulaşan diğer Hitit vesikalarında kardeşler arası evliliğin yasak olduğunu
ifade eden bir başka belge de mevcuttur:“ Ayrıca ben majestemin sana eş
olarak verdiğim kız kardeşimin soyundan ve neslinden pek çok kız
kardeşleri vardır. Sen onları kız kardeş olarak tuttuğundan, (onlar artık
senin soyundan) olmuştur. Hattuşa ülkesinde erkek kardeş kız kardeşini
ya da (anne tarafından) kuzenini alamayacağı (noktasında) önemli bir
hukuk vardır. (Böyle bir ahlaksızlığa) izin verilmez. Her kim böyle bir
suç işlerse o (kişi) Hattuşa'ta yaşayamaz, ölür….” Mitos örneğinden ve
antlaşmanın içerisinde yer alan belge ile Hattuşa’ da sosyal hayatı
düzenleyen kesin kararların mevcut olduğunu dile getirebilmekteyiz.
Ayrıca çocukların tanrılar tarafından büyütülmesi bizlere Asur Kralı
Sargon ve Hz. Musa ile ilgili benzer anlatıları hatırlatmaktadır.

İYİ VE KÖTÜ

Appu ve İki Oğlunun Masalı, Hurrice tanrı ve kişi isimleri içermesine


rağmen olay örgüsü itibariyle Mezopotamya izlerini yoğun şekilde
taşımaktadır. Tablet, çok zengin bir kişi olan Appu’nun çocuğunun
olmamasından dolayı çektiği ıstırabı anlatarak başlar. Devamında Appu
beyaz bir kuzuyu Güneş Tanrısı’na sunmuş ve çocuğunun olması için
yalvarmıştır. Sonrasında Güneş Tanrısı ona önce “Kötü” isminde sonra
“İyi” isminde iki erkek çocuğu vermiştir. Appu’nun evden
uzaklaşmasından sonra bu İyi ve Kötü kalan malları paylaşmak için
mücadele etmişlerdir. Ne yazık ki, tabletin son bölümünün

You might also like