BİYOMÜHENDİSLİK BÖLÜMÜ ÖĞRETİM ÜYESİ BURSA TEKNİK ÜNİVERSİTESİ KARBON VE CANLILARDAKİ MOLEKÜL ÇEŞİTLİLİĞİ • Dünyadaki canlılar için su evrensel bir ortam olmakla birlikte, canlı organizmaların yapısındaki kimyasalların birçoğu karbon elementini içerir. • Karbon elementi büyük, karmaşık ve çok çeşitli moleküller oluşturabilme yeteneği ile diğer elementlerden ayrılır. • Bu moleküler çeşitlilik Dünya’da evrimleşmiş organizmaların çeşitliliğini mümkün kılmıştır. • Hücrenin % 70-95’i sudan ibaret olup, geri kalan kısmın çoğu karbon içeren bileşiklerdir. Canlı maddeyi cansız materyalden farklı kılan proteinler, DNA, karbonhidratlar ve diğer moleküllerin tümü karbon atomlarından oluşur. • Bu bileşiklerdeki karbon atomları, birbirlerine ve diğer elementlerin atomlarına bağlıdırlar. Bu bileşiklerin içeriğinde hidrojen (H), oksijen (O), azot (N), kükürt (S) ve fosfor (P) da bulunmakla birlikte, biyolojik moleküllerdeki çeşitliliğin asıl sorumlusu karbon (C)’dur. • Organik Kimya Karbon Bileşiklerini İnceler • Karbon içeren bileşiklere organik bileşik, karbon bileşiklerini incelemek üzere özelleşmiş olan kimya dalına ise organik kimya denir. Organik kimya soyutsal bir yaşamsal gücü değil, karbon elementinin çok çeşitli moleküller oluşturabilme yeteneğini temel alır. • Farklı organizma türleri ya da bir türün bireyleri, içerdikleri farklı organik moleküller açısından birbirlerinden ayrılırlar. • Vitalizm, kimya ve fizik yasalarına uymayan bir yaşamsal gücün varlığına inanmak • Mekanizm, canlılık dahil bütün doğal olayların fizik ve kimya yasaları tarafından yönetildiğini ileri süren görüştür. • Friedrich Wöhler 1828 amonyum NH4 ve siyanat CNO- iyonlarının çözeltilerini karıştırarak organik bir ürün olan üreyi oluşturmuştur. Üre CO(NH2)2 • Stanley Miller 1953 organik bileşiklerin cansız maddeden kaynaklandığı fikri • (abiyotik sentez) • Miller şimşeği taklit etmek üzere elektrik deşarjlarını kullanarak, volkanlardan çıkan bazı gazlar olan ve ilkel atmosferde bulunan H2O, H2, NH3ve CH4reaksiyona girmek üzere aktive etmiştir. • Miller’in tasarladığı aygıt içinde bu gazlardan canlı hücrelerde rol oynayan çeşitli organik bileşikler sentezlenmiştir. Bunlar benzer kimyasal reaksiyonlar Dünya üzerinde canlılığın başlaması için gerekli ortamı sağlamış olabilir. • Bir zamanlar organik bileşiklerin sadece canlı organizmalar tarafından üretildiği düşünülüyordu. Ancak bu görüş (vitalizm), kimyacıların organik bileşikleri laboratuvarda sentezlemeyi başarmalarıyla reddedilmiştir. • Chicago üniversitesinden yüksek lisans öğrencisi Stanley Miller, organik moleküllerin kendiliğinden oluşumunu deneysel olarak kanıtlamıştır. • Su varlığında hidrojen (H2), metan (CH4) ve amonyaktan (NH3) oluşan karışıma elektriksel kıvılcımlar göndererek bazı aminoasitler de dahil çeşitli organik moleküller elde etmiştir. • Bu deney, ilk canlı organizmaların ortaya çıkışına materyal sağlayan organik moleküllerin kendiliğinden sentezlenebileceğini ortaya koymuştur. • Moleküler Yapıtaşlarının Çeşitliliği Karbon Atomlarından Kaynaklanır… • Bir atomun kimyasal özelliklerini belirleyen etmen, onun elektron konfigürasyonudur. • Elektron konfigürasyonu bir atomun diğer atomlarla oluşturacağı bağların niteliğini ve sayısını belirler. Karbonun büyük ve karmaşık molekülleri oluşturabilmesinin bir nedeni dört tane değerlik elektronuna sahip olmasıdır. • CO2nin yapısal formülü O = C = O dur. Yapısal formüldeki her çizgi (bağ) paylaşılan bir çift elektronu temsil eder. • CO2 deki karbon atomunun her oksijen atomu ile ikişer tane olmak üzere toplam dört kovalent bağ yaptığına dikkat ediniz. Bu düzenleniş moleküldeki bütün atomların değerlik kabuklarının tamamlanmasını sağlar. Değerlik, organik moleküllerin biçimini belirleyen yapısal şifredir. • Karbondioksit çok basit yapılı ve hidrojenden yoksun bir molekül olduğu için karbon içermesine rağmen genellikle inorganik molekül olarak değerlendirilir. • Bitkiler tarafından havadan alınan ve fotosentez sırasında şeker ve diğer besinlere katılan CO2, organizmalarda bulunan bütün organik moleküller için karbon kaynağıdır. • Dört adet kovalent bağ yapabilme yeteneği karbon atomunun çok değişik moleküller oluşturabilmesini mümkün kılar. • Karbon çeşitli atomlarla bağ yapabilir. Bunlar arasında O, H ve N bulunur. Karbon atomları diğer karbonlara bağlanarak, organik bileşiklerin karbon iskeletlerini kurar. • Organik Moleküllerin Çeşitliliği Karbon İskeletlerinin Değişkenliğinden Kaynaklanır… • Birçok organik molekülün iskeleti karbon zincirlerinden oluşur. • Bu iskeletler farklı uzunluklarda olup, düz ya da dallanmış zincirler ya da kapalı halkasal yapılar şeklindedir. Bazı karbon iskeletlerinde çiftli bağlar da bulunur. • Bunların zincir içindeki sayıları ve yerleri farklılık gösterir. Karbon iskeletlerindeki bu değişkenlik, canlı maddeyi karakterize eden moleküller karmaşıklık ve çeşitlilik için önemli bir kaynaktır. • Sadece karbon ve hidrojen içeren organik moleküllere HİDROKARBONLAR denir. Hidrokarbonlar fosil yakıt olarak adlandırılan petrolün asal bileşenleridir. • Petrolün fosil yakıt olarak adlandırılma nedeni, milyonlarca yıl önce yaşamış olan organizmaların kısmen parçalanmış kalıntılarını içermesidir. • Yağlar uzun hidrokarbon kuyruklar içerirler. Ne petrol ne de yağ su ile karışabilir. Bunların her ikisi de hidrofobik bileşiklerdir; çünkü karbon ve hidrojen atomları arasındaki bağlar polar değildir. • Hidrokarbonların bir başka özelliği, çok miktarda enerji depolamalarıdır. Arabalarda kullandığımız benzin hidrokarbonlar içerir. Yağ moleküllerindeki hidrokarbon zincirleri ise hayvanların vücudundaki yakıt depoları olarak iş görürler. • İzomerler… • İzomerler aynı molekül formülüne sahip oldukları halde, farklı yapı ve dolayısıyla farklı özelliklere sahip olan bileşiklerdir. • Üç tip izomer vardır: Yapısal izomerler, geometrik izomerler ve enantiomerler • Yapısal izomerler kovalent bağlanma açısından birbirlerinden farklıdırlar. Bütan ve izobütan yapısal izomerlerdir. Yapısal izomerler çift bağların yerleşimleri açısından da farklılık gösterirler. • Geometrik izomerler uzaydaki düzenlenişleri açısından birbirlerinden farklıdır. Geometrik izomerler çift bağların varlığından kaynaklanır. • Çift bağlar tek bağların tersine bağ ekseni etrafında atomların serbestçe dönmesine izin vermezler. Geometrik izomerler arasındaki küçük farklılık, organik moleküllerin biyolojik etkinliklerini büyük ölçüde etkiler. • Örneğin görme biyokimyası, ışıkla uyarılan rodopsindeki değişikliği kapsar. Gözdeki kimyasal bileşik olan rodopsin, ışık etkisiyle bir geometrik izomerden diğerine dönüşür. • Enantiomerler birbirlerinin ayna görüntüsü olan moleküllerdir. • Enantiomerler asimetrik karbon etrafındaki düzenlenişleri açısından birbirlerinden ayrılırlar. Uzaydaki düzenlenişleri farklı olan bu moleküller sağ el ve sol el örneğine benzer şekilde, birbirlerinin ayna görüntüsüdür. • Enantiomerler birbirleri üzerine çakıştırılamaz. Enantiomer kavramı ilaç endüstrisinde önemlidir; çünkü bir ilacın iki enantiomeri aynı etkiye sahip olmayabilir. • Fonksiyonel Gruplar • Bir organik molekülün ayırt edici özellikleri sadece onun karbon iskeletinin düzenlenişine değil, aynı zamanda bu iskelete bağlı moleküler bileşenlere de bağlıdır. • Fonksiyonel Gruplar Canlılardaki Moleküler Çeşitliliği Mümkün Kılar. • Kimyasal tepkimelere en sık katılan organik molekül kısımları fonksiyonel gruplar olarak bilinir. Hidrokarbonları en basit organik moleküller olarak kabul edersek, fonksiyonel grupların karbon iskeletindeki bir ya da birkaç hidrojen ile yer değiştirmiş olduklarını görürüz. • Her fonksiyonel grup farklı organik moleküllerde aynı şekilde davranır ve molekülün kendine özgü davranışı, sahip olduğu fonksiyonel grupların sayısı ve düzenlenişi tarafından belirlenir. • Estradiol ve testesteron örneği: • İnsan ve diğer omurgalıların erkek ve dişilerinde bulunan eşey hormonlarıdır. • Her ikisi de steroid (bir yağ türevi) yapıdadır. • Birbiri ile kaynaşmış dört adet halkasal karbon iskeleti içerirler. • Halkalara bağlı fonksiyonel gruplar açısından vücutta farklı etkilere yol açarlar. • Böylelikle erkek ve dişilerde farklı cinsiyet özellikleri ortaya çıkar. • Canlı kimyasındaki en önemli fonksiyonel gruplar Hidroksil Karbonil Karboksil Amino sülfidril fosfat gruplarıdır. • Bunların tümü hidrofilik özellikte • organik bileşiklerin sudaki çözünürlüğünü artırır • Hidroksil Grubu • Hidroksil grubu oksijen atomuna bağlı bir hidrojen içerir. • Bu grup organik molekülün karbon iskeletine bağlanır. Hidroksil grupları içeren organik bileşikler alkoller olarak adlandırılır ve her alkolün özel isminin sonuna genellikle –ol eki getirilir. Örneğin alkollü içkilerde bulunan etanol bu şekilde adlandırılmıştır. • Elektronegatif oksijen atomunun elektronları kendine doğru çekmesinden ötürü, hidroksil grubu polardır. Bunun sonucu olarak su molekülleri hidroksil grubu tarafından çekilir ve bu grubu içeren organik moleküllerin suda çözünmesi mümkün olur. Örneğin şekerlerin suda çözünebilmesi, içerdikleri hidroksil gruplarından kaynaklanır. • Karbonil Grubu • Karbonil grubu çift bağla bir oksijen atomuna bağlanmış bir karbon atomu içerir. • Karbonil grubu karbon omurgasının ucunda ise bu organik bileşik aldehit, diğer durumlarda ise keton olarak adlandırılır. En basit keton üç karbon içeren asetondur. • Karboksil Grubu • Bir oksijen atomu hidroksil grubuna bağlı bir karbon atomuna çift bağla bağlı ise, bu atomların oluşturduğu birliktelik karboksil grubu olarak adlandırılır. • Karboksil grupları içeren bileşiklere karboksilik asitler ya da organik asitler denir. • En basit karboksilik asit karıncanın iğnesinde bulunan ve tek karbonlu bir bileşik olan FORMİK ASİTTİR. İki karbonlu olan asetik asit sirkeye ekşi tadını verir. • Karboksil grubu niçin asidik özellikler taşır? Karboksil grubu hidrojen iyonu kaynağıdır. Oksijen ile hidrojen arasındaki kovalent bağ oldukça polar özellikte olduğu için, hidrojen tersinir olarak H+ iyonu şeklinde molekülden disosiye olma eğilimi gösterir. • Amino Grubu • Amino grubu iki tane hidrojen atomuna bağlı bir azot atomundan oluşur. • Azot atomu aynı zamanda karbon iskeletine de bağlıdır. Bu fonksiyonel gruba sahip olan organik bileşikler aminler olarak adlandırılır. • Glisinin bir tane de karboksil grubu olduğu için bu bileşik, hem bir amin hem de bir karboksilik asittir. • Hücrelerdeki organik bileşiklerin birçoğu iki ya da daha fazla fonksiyonel grup içerir. Glisin ve buna benzer biçimde hem Amino hem de karboksil grupları içeren bileşiklere amino asitler denir. Amino asitler proteinlerin yapısal birimleridir. • Sülfidril Grubu • Bir kükürt atomu ile buna bağlı bir hidrojen atomundan oluşan ve sülfidril grubu (-SH) olarak bilinen organik fonksiyonel grubun biçimi hidroksil grubuna benzer. • Sülfidril içeren organik bileşiklere tioller denir. • Fosfat Grubu • Fosfat inorganik bir asit olan fosforik asidin disosiye olmasıyla oluşan bir anyondur. • Hidrojen iyonlarının disosiyasyonla kaybedilmesi fosfata iki eksi yük kazandırır. • Fosfat grubu içeren organik bileşikler, karbon iskeletine kovalent bağlı bir fosfat iyonuna sahiptirler. Fosfat grupları organik moleküller arasında enerji aktarımı yapmaktadır. • Canlı madde esas olarak karbon, oksijen, hidrojen ve azot ile daha az miktarda da kükürt ve fosfordan oluşur. Biyolojik çeşitliliğin moleküler temeli, karbonun çok çeşitli biçim ve kimyasal özelliklere sahip moleküller oluşturma yeteneğidir. Biyolojik çeşitliliğin temelinde, moleküler düzeydeki çeşitlilik yatar