You are on page 1of 40

KARBONHİDRAT METABOLİZMASI

(BESİNLERİN ABSORBSİYONU)

Doç.Dr. Emine DIRAMAN


BESLENME
İnsanlar canlılıklarını devam ettirebilmek, hayatlarını
sürdürebilmek için beslenirler. Günlük besin maddeleri ile
canlılığın devamlılığı sağlanır. Vücuttaki her bir hücrenin
alınan besin maddelerinden eşit olarak yararlanması
gerekmektedir.
Günlük diyet içerisinde en fazla bulunan karbonhidratlardır.
Glukoz, glikojen ve nişasta gibi karbonhidratlar hücrelerin
başlıca enerji kaynağıdır.
• Karbonhidratlar günlük diyetin büyük bir kısmını
oluştururlar
• Günde yaklaşık 300 g karbonhidrat alınır ki bunun
büyük bir bölümünü nişasta (160 g) ve sakkaroz
(120 g) oluşturmaktadır
• Ayrıca bir miktar laktoz (30 g) ve glukoz ile
fruktoz (10 g) da alınır
Yetişkin bir insanın bir günde aldığı besinlerin kalori
bakımından % 60’ı karbohidratlardır (nişasta, glikojen,
sakkaroz, laktoz ve selüloz). Proteinler ,lipitler vs… daha az
oranda alınırlar. Besin moleküllerinin miktarı ve oranı besin
çeşidine göre değişiklik gösterir.
Özellikle karbonhidrat ve lipitler canlılığın devamı için
gerekli besinin başlıca kaynağıdırlar.
- 1 gr. Karbonhidrat 4,2 kcal enerji açığa çıkarır.
- 1 gr. Protein 5,6 kcal enerji açığa çıkarır.
- 1 gr. Lipit 9 kcal enerji açığa çıkarır.
Bitkisel besinlerle selüloz, nişasta ve sakkaroz,
hayvansal besinlerle ise glikojen ve laktoz alınır.
Hayvansal bir polisakkarit olan glikojen diyette az miktarda
bulunur. Diyetle alınması zorunlu olan spesifik bir şeker
yoktur.
Karbonhidrat metabolizmasının merkezinde bulunan
glukoz, vücutta karbonhidrat olmayan bazı bileşiklerden de
sentez edilebilir.
Ayrıca insanda fruktoz, galaktoz, ksiloz ve metabolik
olaylar için gerekli tüm şekerler glukozdan sentezlenebilir.

Besin maddeleri sadece enerji kaynağı değil, C’ lu bileşiklerin


yapısal iskeletini de oluştururlar
Her bir besin maddesi genellikle canlı kaynaklıdırlar.
Bizler bu besin maddelerini canlıdaki polimer şekli
ile alırız. Fakat bu besin maddelerini aldığımız
şekliyle bizim metabolizmamızda kullanma şansımız
yok. Her bir canlının ürünü kendi genetik bilgisine
göre sentezlenir. Örn ; bitki ,hayvan,insan
Beslenme ortamından aldığımız biyomolekülleri
monomerlerine ayırarak bizim sistemimize uygun hale
dönüştürürüz.
Proteinleri aminoasitlere,
karbonhidratları glukoza,
lipitleri gliserol ve yağ asitlerine dönüştürürüz.
Bir hücre enerji elde etmek isterse ilk önce yeni alınan
maddeleri kullanır. Yani karbonhidratları kullanır. Şayet
ortamdan alınan karbonhidrat azalırsa hücre veya vücut kendi
içindeki yani ortamındaki karbonhidratla idare edebilir. Fakat
vücuttaki karbonhidratlarda biterse bu sefer vücut yağları
kullanır.
Şöyle ki ; yağlar vücutta depo edildiği için vücut ilk
önce yağ depolarını uyarır ve yağlar kullanılmaya başlar.
Yağlar ilk önce glukoza dönüştürülür ve glukoz metabolik
yoluna sokularak yağlardan enerji elde edilir. Bu şekilde yağ
vücutta erimeye başlar
Diyette bulunan
polisakkaritler ve
disakkaritlerdeki glikozidik
bağları, sindirim kanalında
özel glikozidazlarla
parçalanır ve böylece
karbonhidratlar sindirilirler
Enerji ,sadece diyetteki karbonhidrat ve lipitlerde elde
edilmez. Eğer diyetimizde Kh ve lipitler yoksa protein fazlası
varsa bu takdirde proteinlerin yapısındaki aminoasitler
deamine edilirler ve ketoasitlere dönüştürülürler. Böylece
kendilerine uygun yerden metabolizmaya katılırlar. Bunlar
sadece enerji kaynağı olarak değil aminoasitlerin bu deamine
hali karbonhidrat ve lipit metabolizmasının ara ürünlerinde
gerekli bileşiklerin sentezi için de kullanılırlar. Örn : Horman
üretimi (1.cil haberci )
SİNDİRİM
Beslenme ortamından alınan besinlerin sistemimiz için kullanılabilir
hale getirilmesine SİNDİRİM denir. Kh polimerlerinin monomerlerine
dönüştürülmesine yani vücutta kullanılabilir hale getirilmesine
karbonhidrat sindirimi denir.
Diyette bulunan polisakkaritler ve disakkaritlerdeki glikozidik bağları,
sindirim kanalında özel glikozidazlarla parçalanır ve böylece
karbonhidratlar sindirilirler. Karbonhidratların sindiriminde etkili olan
enzimler karbonhidratlardaki  ve -glikozidik bağlarına ve şeker
sayısına özeldirler
KH’lar içinde bulunan seluloz insanlar ve geviş getirmeyen hayvanlar
tarafından kullanılamazlar.Çünkü bunlarda selüloz molekülleri arasındaki
β-1,4 glikozit bağlarını koparan β-amilaz enzimi bulunmaz. Ayrıca ince
barsak mukozasından da emilemezler.
Karbohidratların sindirimi, ağızda çiğneme sırasında
karşılaştığında başlar.
Tükrükte karbohidratları kıran bir enzim bulunur:

Tükrük amilazı (pityalin)


Bu bir “α-amylase”dır ve optimum pH’sı 6-7 de olan ve
aktivasyonu için Cl− iyonuna ihtiyaç duyan bir enzimdir. Ayrıca
nitrat, iyot, broma da ihtiyaç duyar.
Nişasta ve glikojen tükürükteki -amilaz etkisiyle ağızda
enzimatik olarak parçalanmaya başlar. Bu enzim amiloz ve
amilopektin yapısında ki α1-4 glikozidik bağlarının kırılmasını
katalizler. Fakat dallanma yerlerinde ki α1-6 glikozit bağlarını
kıramaz.
Tükürük -amilazı, beslenme ortamından aldığımız
nişastanın amilopektin ve amilozdaki 1-4 glikozit
bağlarını rastgele parçalayarak küçük moleküllü limit
dekstrin ve oligosakkkaritlere oluşumunu katalizler.
-amilaz, polisakkaritlerdeki iç bağları hidrolizler.
Besin maddeleri mideye geldiğinde, midenin asit
pH’ında karbonhidrat sindirimi durur. Böylece
tükrüğün görevi mide pH’sında son bulur. Ama
tükrüğün sindirdiği Kh molekülü tamamen kullanabilir
hale gelmemiştir.
• Besin maddeleri mideden duodenuma geçtiğinde,
karbonhidrat sindirimi, bikarbonat (HCO3) ve pankreas 
amilazı içeren pankreas özsuyunun (Pankreas özsuyu,
duodenuma günde 1,5 litre kadar salgılanmaktadır) etkisi ile
devam eder
Pankreas -amilazı, Bu enzim tükrük amilazına benzer
ancak ondan çok daha aktif çalışırlar. . Pankreatik sıvıda ayrıca
dissakkaridaz,sukraz ve laktaz enzimleri bulunur. Ancak pankreatik
sıvıda maltaz bulunmaz.
Polisakkaritlerdeki 1-4 glikozit bağlarını hidrolize eder ve
sonuçta maltoz, izomaltoz ve 3-8 glukozil kalıntısı içeren limit
dekstrinler oluşur
• Limit dekstrinlerin ve oligosakkaritlerin son
sindirim enzimleri, ince barsak mukozasınan
salınan enzimlerdir. Bu enzimler arasında -
dekstrinaz, oligo 1-6 glikozidaz, maltaz, laktaz,
galaktozidaz, sukraz enzimleri bulunur.
• Limit dekstrinlerdeki (16) glikozid bağlarının
hidrolizi, ince bağırsak epitel hücrelerinin salgısı
olan ince bağırsak salgısında bulunan ince bağırsak
1,6-glikozidazı etkisiyle olur
• limit dekstrinlerdeki dallı durumun ortadan kalkması
ve -amilazın tamamlayıcı rolüyle en sonunda
trisakkaritler ve disakkaritler oluşur ki genellikle
oluşan maltoz ve izomaltoz disakkaritleridir
• Disakkaritler, ince bağırsak epitel hücresi zarında
yerleşik uygun disakkaridazlar tarafından tutulurlar;
geçiş sırasında hidrolizlenerek monosakkaritlere
ayrılırlar ve böylece oluşan monosakkaritler ince
bağırsak epitel hücresi içine ve oradan kana geçerler
• Maltaz, izomaltaz, sakkaraz ve laktaz, ince
bağırsak epitel hücrelerinin fırçamsı kenarında
yerleşmiş olarak bulunan enzimlerdir
Sindirim aşama aşama gerçekleşir ve son yer
incebarsak mukozasıdır.Buradan monomerler
kana geçerler. Kana geçen monomerler ilgili
yerlere götürülür ve burada metabolizmada
kullanılmak üzere ya D-glukoza dönüştürülür
ya da değişik yoldan girmek üzere değişikliğe
uğratılır.
Kapillerle emilen monomerlerin ilk kan damarı
portal venadır. Portal vena karaciğerin kan taşıyan bir
toplar damarıdır. Monosakkaritler portal vena ile KC’e
gelirler. Her bir monosakkaritin metabolik yolu
evrimleşmiştir. Çeşitli yollarla monosakkaritler glukoz
metabolizmasına sokulurlar.Monomer halindeki KH’lar
incebarsak mukozası tarafından kolaylıkla emilir.
Karbonhidratların
Sindirimi
EMİLİM
Monomerlerine ayrılan karbonhidratlar
monosakkarit olarak ilk önce barsak mukozası
tarafından emilerek kan dolaşımına katılırlar. Bu
monosakkaritlerin geçiş modeli emilimi şekerden
şekere değişir. Bütün monosakkaritler aynı hızla
absorbe edilemezler. Şekerlerin çoğu basit diffüzyon
ile absorbe edilirler.
İnce bağırsak lümeni içindeki;
glukoz ve galaktoz aktif transportla,
fruktoz ise kolaylaştırılmış diffüzyonla
ince bağırsak epitel hücresi içine alınırlar ve oradan
kana geçerler
Glikozun absorbe edilme derecesi 100 kabul
edilirse diğerlerininki şöyledir:
• D-Galaktoz : 110
• D-Glukoz : 100
• D-Fruktoz : 43
• D-Mannoz : 19
• D-Ksiloz : 15
• D-Arabinoz : 9
İnce bağırsaktan emilen monosakkaritlerin 2/3’ü vena
porta yoluyla karaciğere gelir; 1/3’ü ise bağırsak
lenfatikleri ve duktus torasikus yoluyla genel dolaşıma
katılırlar
Monosakkaritlerin işlevsel grubu, emilimlerinde
önemlidir. En fazla galaktoz ve glukoz absorbe edildiği için
bu iki monosakkaritin enerji gerektiren bir mekanizma yani
aktif transport ile absorbe edildiği kabul edilmektedir.
Aktif transport için Na+ iyonuna ihtiyaç vardır. Na+
taşıyıcı proteine bağlanır ve onun şeklinin değiştirerek
glukozun veya galaktozun geçişini kolaylaştırır.
Aktif transport olayını engelleyen maddeler vardır. K+ ,
Li+ ile florizin aktif transportu engeller
Fruktoz ve mannoz kolaylaştırılmış
diffüzyonla emilirler.
Bunların dışında kalan diğer şekerler basit
diffüzyonla alınırlar ( ksiloz,arabinoz …vs).
Vücutta farklı hücrelerde glukozun transportunda rol
oynayan taşıyıcılar bulunmaktadır. Bu taşıyıcılar, hücrenin
plazma membranında bulunur ve GLUT 1’den GLUT 7’ye
kadar numaralandırılmışlardır
GLUT-4, adipoz doku, iskelet kasları ve kalpte bulunur;
insülin'le uyarılan glukoz alınıp tutuluşunu sağlar
Glukoz ve galaktozun taşınma mekanizmaları
birbirine çok benzemektedir.
Monosakkaritlerin özellikle heksozların piranoz
halkasının 2´C’ undaki -OH grubu ile 5´C’undaki
-OH grubu aktif transport için hem gerekli hem
de çok önemlidir.
Yapılan çalışmalarda sonucunda,
glukoz ve galaktoz arasındaki karşılaştırmalı
araştırmalarda,
Glukozun; galaktoz, ksiloz ve arabinozun emilimini
azalttığı belirlenmiştir.
Galaktozun da glikozun emilimini azalttığı
bulunmuştur.
Ksilozun ise glukoz emilimine etkisi yoktur.

Bu bilgiler glukoz ve galaktozun benzer mekanizma ile


taşındığının kanıtı olarak gösterilir.

You might also like