BESLENME İnsanlar canlılıklarını devam ettirebilmek, hayatlarını sürdürebilmek için beslenirler. Günlük besin maddeleri ile canlılığın devamlılığı sağlanır. Vücuttaki her bir hücrenin alınan besin maddelerinden eşit olarak yararlanması gerekmektedir. Günlük diyet içerisinde en fazla bulunan karbonhidratlardır. Glukoz, glikojen ve nişasta gibi karbonhidratlar hücrelerin başlıca enerji kaynağıdır. • Karbonhidratlar günlük diyetin büyük bir kısmını oluştururlar • Günde yaklaşık 300 g karbonhidrat alınır ki bunun büyük bir bölümünü nişasta (160 g) ve sakkaroz (120 g) oluşturmaktadır • Ayrıca bir miktar laktoz (30 g) ve glukoz ile fruktoz (10 g) da alınır Yetişkin bir insanın bir günde aldığı besinlerin kalori bakımından % 60’ı karbohidratlardır (nişasta, glikojen, sakkaroz, laktoz ve selüloz). Proteinler ,lipitler vs… daha az oranda alınırlar. Besin moleküllerinin miktarı ve oranı besin çeşidine göre değişiklik gösterir. Özellikle karbonhidrat ve lipitler canlılığın devamı için gerekli besinin başlıca kaynağıdırlar. - 1 gr. Karbonhidrat 4,2 kcal enerji açığa çıkarır. - 1 gr. Protein 5,6 kcal enerji açığa çıkarır. - 1 gr. Lipit 9 kcal enerji açığa çıkarır. Bitkisel besinlerle selüloz, nişasta ve sakkaroz, hayvansal besinlerle ise glikojen ve laktoz alınır. Hayvansal bir polisakkarit olan glikojen diyette az miktarda bulunur. Diyetle alınması zorunlu olan spesifik bir şeker yoktur. Karbonhidrat metabolizmasının merkezinde bulunan glukoz, vücutta karbonhidrat olmayan bazı bileşiklerden de sentez edilebilir. Ayrıca insanda fruktoz, galaktoz, ksiloz ve metabolik olaylar için gerekli tüm şekerler glukozdan sentezlenebilir.
Besin maddeleri sadece enerji kaynağı değil, C’ lu bileşiklerin
yapısal iskeletini de oluştururlar Her bir besin maddesi genellikle canlı kaynaklıdırlar. Bizler bu besin maddelerini canlıdaki polimer şekli ile alırız. Fakat bu besin maddelerini aldığımız şekliyle bizim metabolizmamızda kullanma şansımız yok. Her bir canlının ürünü kendi genetik bilgisine göre sentezlenir. Örn ; bitki ,hayvan,insan Beslenme ortamından aldığımız biyomolekülleri monomerlerine ayırarak bizim sistemimize uygun hale dönüştürürüz. Proteinleri aminoasitlere, karbonhidratları glukoza, lipitleri gliserol ve yağ asitlerine dönüştürürüz. Bir hücre enerji elde etmek isterse ilk önce yeni alınan maddeleri kullanır. Yani karbonhidratları kullanır. Şayet ortamdan alınan karbonhidrat azalırsa hücre veya vücut kendi içindeki yani ortamındaki karbonhidratla idare edebilir. Fakat vücuttaki karbonhidratlarda biterse bu sefer vücut yağları kullanır. Şöyle ki ; yağlar vücutta depo edildiği için vücut ilk önce yağ depolarını uyarır ve yağlar kullanılmaya başlar. Yağlar ilk önce glukoza dönüştürülür ve glukoz metabolik yoluna sokularak yağlardan enerji elde edilir. Bu şekilde yağ vücutta erimeye başlar Diyette bulunan polisakkaritler ve disakkaritlerdeki glikozidik bağları, sindirim kanalında özel glikozidazlarla parçalanır ve böylece karbonhidratlar sindirilirler Enerji ,sadece diyetteki karbonhidrat ve lipitlerde elde edilmez. Eğer diyetimizde Kh ve lipitler yoksa protein fazlası varsa bu takdirde proteinlerin yapısındaki aminoasitler deamine edilirler ve ketoasitlere dönüştürülürler. Böylece kendilerine uygun yerden metabolizmaya katılırlar. Bunlar sadece enerji kaynağı olarak değil aminoasitlerin bu deamine hali karbonhidrat ve lipit metabolizmasının ara ürünlerinde gerekli bileşiklerin sentezi için de kullanılırlar. Örn : Horman üretimi (1.cil haberci ) SİNDİRİM Beslenme ortamından alınan besinlerin sistemimiz için kullanılabilir hale getirilmesine SİNDİRİM denir. Kh polimerlerinin monomerlerine dönüştürülmesine yani vücutta kullanılabilir hale getirilmesine karbonhidrat sindirimi denir. Diyette bulunan polisakkaritler ve disakkaritlerdeki glikozidik bağları, sindirim kanalında özel glikozidazlarla parçalanır ve böylece karbonhidratlar sindirilirler. Karbonhidratların sindiriminde etkili olan enzimler karbonhidratlardaki ve -glikozidik bağlarına ve şeker sayısına özeldirler KH’lar içinde bulunan seluloz insanlar ve geviş getirmeyen hayvanlar tarafından kullanılamazlar.Çünkü bunlarda selüloz molekülleri arasındaki β-1,4 glikozit bağlarını koparan β-amilaz enzimi bulunmaz. Ayrıca ince barsak mukozasından da emilemezler. Karbohidratların sindirimi, ağızda çiğneme sırasında karşılaştığında başlar. Tükrükte karbohidratları kıran bir enzim bulunur:
Tükrük amilazı (pityalin)
Bu bir “α-amylase”dır ve optimum pH’sı 6-7 de olan ve aktivasyonu için Cl− iyonuna ihtiyaç duyan bir enzimdir. Ayrıca nitrat, iyot, broma da ihtiyaç duyar. Nişasta ve glikojen tükürükteki -amilaz etkisiyle ağızda enzimatik olarak parçalanmaya başlar. Bu enzim amiloz ve amilopektin yapısında ki α1-4 glikozidik bağlarının kırılmasını katalizler. Fakat dallanma yerlerinde ki α1-6 glikozit bağlarını kıramaz. Tükürük -amilazı, beslenme ortamından aldığımız nişastanın amilopektin ve amilozdaki 1-4 glikozit bağlarını rastgele parçalayarak küçük moleküllü limit dekstrin ve oligosakkkaritlere oluşumunu katalizler. -amilaz, polisakkaritlerdeki iç bağları hidrolizler. Besin maddeleri mideye geldiğinde, midenin asit pH’ında karbonhidrat sindirimi durur. Böylece tükrüğün görevi mide pH’sında son bulur. Ama tükrüğün sindirdiği Kh molekülü tamamen kullanabilir hale gelmemiştir. • Besin maddeleri mideden duodenuma geçtiğinde, karbonhidrat sindirimi, bikarbonat (HCO3) ve pankreas amilazı içeren pankreas özsuyunun (Pankreas özsuyu, duodenuma günde 1,5 litre kadar salgılanmaktadır) etkisi ile devam eder Pankreas -amilazı, Bu enzim tükrük amilazına benzer ancak ondan çok daha aktif çalışırlar. . Pankreatik sıvıda ayrıca dissakkaridaz,sukraz ve laktaz enzimleri bulunur. Ancak pankreatik sıvıda maltaz bulunmaz. Polisakkaritlerdeki 1-4 glikozit bağlarını hidrolize eder ve sonuçta maltoz, izomaltoz ve 3-8 glukozil kalıntısı içeren limit dekstrinler oluşur • Limit dekstrinlerin ve oligosakkaritlerin son sindirim enzimleri, ince barsak mukozasınan salınan enzimlerdir. Bu enzimler arasında - dekstrinaz, oligo 1-6 glikozidaz, maltaz, laktaz, galaktozidaz, sukraz enzimleri bulunur. • Limit dekstrinlerdeki (16) glikozid bağlarının hidrolizi, ince bağırsak epitel hücrelerinin salgısı olan ince bağırsak salgısında bulunan ince bağırsak 1,6-glikozidazı etkisiyle olur • limit dekstrinlerdeki dallı durumun ortadan kalkması ve -amilazın tamamlayıcı rolüyle en sonunda trisakkaritler ve disakkaritler oluşur ki genellikle oluşan maltoz ve izomaltoz disakkaritleridir • Disakkaritler, ince bağırsak epitel hücresi zarında yerleşik uygun disakkaridazlar tarafından tutulurlar; geçiş sırasında hidrolizlenerek monosakkaritlere ayrılırlar ve böylece oluşan monosakkaritler ince bağırsak epitel hücresi içine ve oradan kana geçerler • Maltaz, izomaltaz, sakkaraz ve laktaz, ince bağırsak epitel hücrelerinin fırçamsı kenarında yerleşmiş olarak bulunan enzimlerdir Sindirim aşama aşama gerçekleşir ve son yer incebarsak mukozasıdır.Buradan monomerler kana geçerler. Kana geçen monomerler ilgili yerlere götürülür ve burada metabolizmada kullanılmak üzere ya D-glukoza dönüştürülür ya da değişik yoldan girmek üzere değişikliğe uğratılır. Kapillerle emilen monomerlerin ilk kan damarı portal venadır. Portal vena karaciğerin kan taşıyan bir toplar damarıdır. Monosakkaritler portal vena ile KC’e gelirler. Her bir monosakkaritin metabolik yolu evrimleşmiştir. Çeşitli yollarla monosakkaritler glukoz metabolizmasına sokulurlar.Monomer halindeki KH’lar incebarsak mukozası tarafından kolaylıkla emilir. Karbonhidratların Sindirimi EMİLİM Monomerlerine ayrılan karbonhidratlar monosakkarit olarak ilk önce barsak mukozası tarafından emilerek kan dolaşımına katılırlar. Bu monosakkaritlerin geçiş modeli emilimi şekerden şekere değişir. Bütün monosakkaritler aynı hızla absorbe edilemezler. Şekerlerin çoğu basit diffüzyon ile absorbe edilirler. İnce bağırsak lümeni içindeki; glukoz ve galaktoz aktif transportla, fruktoz ise kolaylaştırılmış diffüzyonla ince bağırsak epitel hücresi içine alınırlar ve oradan kana geçerler Glikozun absorbe edilme derecesi 100 kabul edilirse diğerlerininki şöyledir: • D-Galaktoz : 110 • D-Glukoz : 100 • D-Fruktoz : 43 • D-Mannoz : 19 • D-Ksiloz : 15 • D-Arabinoz : 9 İnce bağırsaktan emilen monosakkaritlerin 2/3’ü vena porta yoluyla karaciğere gelir; 1/3’ü ise bağırsak lenfatikleri ve duktus torasikus yoluyla genel dolaşıma katılırlar Monosakkaritlerin işlevsel grubu, emilimlerinde önemlidir. En fazla galaktoz ve glukoz absorbe edildiği için bu iki monosakkaritin enerji gerektiren bir mekanizma yani aktif transport ile absorbe edildiği kabul edilmektedir. Aktif transport için Na+ iyonuna ihtiyaç vardır. Na+ taşıyıcı proteine bağlanır ve onun şeklinin değiştirerek glukozun veya galaktozun geçişini kolaylaştırır. Aktif transport olayını engelleyen maddeler vardır. K+ , Li+ ile florizin aktif transportu engeller Fruktoz ve mannoz kolaylaştırılmış diffüzyonla emilirler. Bunların dışında kalan diğer şekerler basit diffüzyonla alınırlar ( ksiloz,arabinoz …vs). Vücutta farklı hücrelerde glukozun transportunda rol oynayan taşıyıcılar bulunmaktadır. Bu taşıyıcılar, hücrenin plazma membranında bulunur ve GLUT 1’den GLUT 7’ye kadar numaralandırılmışlardır GLUT-4, adipoz doku, iskelet kasları ve kalpte bulunur; insülin'le uyarılan glukoz alınıp tutuluşunu sağlar Glukoz ve galaktozun taşınma mekanizmaları birbirine çok benzemektedir. Monosakkaritlerin özellikle heksozların piranoz halkasının 2´C’ undaki -OH grubu ile 5´C’undaki -OH grubu aktif transport için hem gerekli hem de çok önemlidir. Yapılan çalışmalarda sonucunda, glukoz ve galaktoz arasındaki karşılaştırmalı araştırmalarda, Glukozun; galaktoz, ksiloz ve arabinozun emilimini azalttığı belirlenmiştir. Galaktozun da glikozun emilimini azalttığı bulunmuştur. Ksilozun ise glukoz emilimine etkisi yoktur.
Bu bilgiler glukoz ve galaktozun benzer mekanizma ile