You are on page 1of 16

ELEŞTİREL DÜŞÜNME

SANATI

Prof. Dr. Bayram AKARSU


Ohio Devlet Üniversitesi
“Düşünüyorum, öyleyse varım”
(Cogito, ergo sum)
René Descartes

2
ÖNSÖZ
Eleştirel düşünmenin tarihi yaklaşık 200bin yıl önce ortaya çıkan atalarımız Homo Sapiens (Akıllı
İnsan) canlı türünün dünyaya gelmesi ile başlamıştır. Homo Sapiensler, tarihte bilinen zihinsel
düşünmeye sahip ilk insan türü olarak karşımıza çıkmaktadır. Daha öncesinde yaşamış fakat
soyu tükenmiş olan diğer insan türleri (Homo Erectus, Neandertal ve Homo Habilis)
milyonlarca yıl önce yaşamış ve hiçbir zaman bizim gibi zihinsel özelliklere sahip olmamışlardır.
Diğer insan türlerinin yok olmasındaki en büyük sebep zihinsel becerilerini kullanamamış
olmalarıdır.
Eleştirel düşünme (ve sorgulama) bilimsel olarak ilk defa Sokrates tarafından 2500 yıl önce
kullanılmış beceri veya sanattır. Sokrates, kendini her şeyi sorgulayan bir ‘at sineği’ olarak
görmüştür. Hiçbir şey bilmediğini iddia etse de filozoflar tarafından ‘sorgulama’ yönteminin
başlatan filozof olarak kabul edilir. Öğrencisi Plato ve onun öğrencisi olan Aristo tarafından bu
yöntem devam ettirilmişse bile daha sonraları Aquinas’in çalışmaları hariç orta çağ karanlığında
uzun süre unutulmuştur. Rönesans’taki bilimsel çalışmalara öncelik ederek geri dönen eleştirel
düşünme özellikle “Bacon, Descartes, Machiavelli, Hobbes, Hooke, Erasmus, Moore, Boyle ve Newton”
tarafından günümüzdeki modern halini almıştır.
Eleştirel düşünme, argümantasyon, problem çözme ve karar verme tekniklerinin anlatıldığı
bu kitap uzun yıllar öğretmen ve akademisyen olarak tecrübe ve araştırmalar sonucunda
gözlemlediğim ve elde ettiğim araştırma sonuçlarının bir sentezidir. Ayrıca, uzun süre çeşitli
üniversitelerde verdiğim eleştirel düşünme, karar verme, problem çözme ve bilim felsefesi gibi
derslerde ortaya çıkan fikirler bu kitabın ana temasının oluşturmaktadır.
Bu kitabın yazımındaki en önemli amaç her bireyin sahip olması gereken ve 21. Yüzyıl
becerilerinden ‘eleştirel düşünme’ ye giden yolu göstermektir. Dünya Ekonomik Forum’un
2016 yılında yayınladığı rapora göre 2020 yılında çalışanların sahip olması gereken en önemli
beceriler arasında ‘problem çözme, eleştirel düşünme ve yaratıcılık’ yer almaktadır. Kitabın dili oldukça
sadedir fakat aynı zamanda bu konuda çalışan araştırmacılara yardımcı olacak şekilde
tasarlanmıştır. Gerekli görülen yerlerde yabancı kelimelerin anlamları açıklanmıştır. Bu kitap,
eleştirel düşünmeye ilgi duyan ve eleştirel düşünme becerisini geliştirme amacına sahip bireyler
için her zaman göz önünde bulundurmak isteyeceği bir eser olması amaçlanmıştır.
Uygulamalı problemler gerçek ve gerçeğe yakın örnekler kullanılarak sunulmuştur. Bu
yaklaşımın temel amacı okuyucuların gerçek hayat ile ilgili problemler ile nasıl baş
edebileceklerini uygulamalı olarak göstererek somutlaştırmaktır. Her ne kadar gerçekçi örnekler

3
kullanılsa da bazıları gerçeğin dışına çıkılarak verilmek zorunda kalmıştır. Pek çok soyut bilgi ve
süreç görseller ise somutlaştırılarak okuyucuların anlamalarını kolaylaştırılmak amaçlanmıştır.
Türk öğrencilerinin PISA, PIRLS ve TIMMS gibi uluslararası sınavlarda son yıllarda
ortalamanın altında başarı göstermişlerdir. Örneğin, OECD tarafından son olarak 2015 yılında
uygulanan PISA sınavında fen, matematik ve sosyal bilimler ile ilgili sorulan eleştirel düşünme
ve problem çözme ile ilgili sorulara verdikleri cevaplar sonucu ülkemizdeki öğrenciler sadece
%2’lik bir seviyeye sahip olup sınava giren ülkeler arasında sondan ikinci sırada yer almışlardır.
Halbuki sınava katılan ülkelerde eğitim gören öğrencilerin bu beceriler üzerine genel ortalaması
%11’dır. Benzer sonuçlar bize eğitim sistemimiz bireylerin eleştirel düşünme becerilerini
geliştirme açısından yetersiz kaldığını göstermektedir. Kitabın eğitim sistemimizde olmayan bu
eksikliğe dikkat çekmek ve bu yolda öğrenciler ile beraber bütün yetişkinler için önemli bir
kaynak olacağı düşünülmektedir.

Prof. Dr. Bayram AKARSU


Mayıs, 2016

4
İÇİNDEKİLER

1. Giriş 6
2. Varlık 17
3. Mantık 26
4. Mantıksal Yanılgılar 39
5. Yaratıcılık 52
6. Argümantasyon 64
7. Dil ve Retorik 74
8. Propaganda ve İkna 83
9. Eleştirel Düşünme 93
10. Eleştirel Düşünme ve Problem Çözme 107
11. Eleştirel Düşünme ve Karar Verme 122

5
BÖLÜM 1
GİRİŞ

Düşünme(k), insanlık tarihi kadar en eski ve bir o kadarda en önemli beceridir. İnsan doğasında
doğuştan var olduğu ve sürekli gelişim içinde bulunduğu bilinmektedir. “Düşünme nedir?”
sorusunu hayatımızın herhangi bir zamanında mutlaka kendi kendinize sormuşuzdur. Bu
soruya verilen her cevap aslında bir düşünme eylemini gösterir ki bu da bizim insan olduğumuz
göstergelerinden en önemlisidir. Düşünme, bizi hayvan vb. gibi diğer canlılardan ve robot gibi
insan yapımı makinelerden ayıran en önemli özelliktir. Fakat günümüzde insanlar günlük
zamanlarında çoğu zaman düşünmez, düşündüğünü fark etmek veya düşünecek vakit
bulamamaktadır. Örneğin, araba sürerken, otururken veya iş yerinde çalışırken düşünme
eyleminin gerçekleştiğini söylemek mümkün değildir. İnsanlar günlük rutin işlerini yaparken
beyinlerini genellikle ‘Oto Pilot’a teslim eder.
Düşünme eylemi sırasında beyinde (zihninde) kimyasal reaksiyon ve elektriksel etkileşim
gerçekleşir. Bu süreç çok fazla enerji gerektirdiğinden dolayı düşünürken baş ağrıması veya

1 Binlerce yıldır yan yana yaşayan iki insan türü vardır: Homo Sapiensler ve Hetero Sapiensler. Günümüzdeki insanların
DNA’sının %98’I Homo Sapiensler soyundandır. Kalan %2’si ise Neandertal gibi farklı türlere aittir ancak bunlar hakkında
sınırlı bilgiye sahibiz.
6
acıkma ortaya çıkabilir. Örneğin, üniversite sınavına veya önemli merkezi sınava giren bir
öğrenci sınavdan sonra kendisini çok aç hissetmesi buna örnektir.

Odaklanma

İlişkilendirme Organizasyon

DÜŞÜNME

Oluşturma Analiz

Derleme

Düşünme Süreci Döngüsü

Yukarıdaki şekilde “Düşünme Süreci Döngüsü” görülmektedir. Döngünün herhangi bir


başlangıç noktası olmamasına rağmen çoğu zaman en üste bulunan ‘odaklanma’ basamağı ile
başlanıp ‘ilişkilendirme’ süreci ile bitirilmesi beklenir. Benzer döngülerde olduğu gibi bu
döngünün kullanımı herkes için farklı ve herkesin bu döngüden alacağı yararlar diğerlerine
benzemez. Örneğin, bir lise öğrencisi için döngünün ‘organizasyon’ basamağından başlayarak
‘derleme’ basamağına ulaşması ve döngüyü terk etmesi bulunduğu akademik ve fizyolojik seviye
açısından yeterlidir. Ancak yetişkin bir birey için bu yetersizdir. Yetişkinler döngünün her
basamağına uğrayarak düşünme eylemini gerçekleştirmeleri beklenir. Bu düşünme döngüsünü
her zaman uygulamamıza rağmen sıklıkla bazı basamakları atlarız.
Günümüzde modern bireylerin en büyük eksikliklerinden birisi olan eleştirel düşünme
becerisi günlük hayatlarında mutlu olması, problem çözebilmesi (sorunların üstesinden gelmesi) ve
doğru kararlar alabilmesini sağlayan en önemli beceridir. Eğer bireyler bu beceriye sahip olursa
toplumlar daha mutlu, huzurlu ve düşensel olarak daha ileri olacakları muhakkaktır. Çünkü
hayatları boyunca karşılaştıkları problemler ve karar verme ile ilgili durumlarda daha doğru ve
faydalı kararlar alacaklardır. Ayrıca, diğer bireylerin, reklamların, siyasiler ve medyanın

7
kendilerine empoze etmeye çalıştıkları propagandalara karşı direnç gösterebileceklerdir. Ünlü
filozof Adler’in dediği gibi “insanların karakterleri karşılarına çıkan problemlere gösterdikleri tepkiler ile
oluşur”. İnsanların başlarına gelen herhangi bir durum ile ilgili ne yaptıkları ve nasıl tepki
gösterdikleri onların ‘düşünme şekillerini’ göstermektedir.
Düşünme, aslında sanıldığı kadar yapılması zor bir eylem değildir fakat biraz sabır, zaman,
yaklaşım ve uygulama gerektirir. Özellikle gerçek hayata uygulanan örnekler düşünme becerisinin
temelini atarken gereklidir. Düşünme becerisini yukarıdaki şekilde gösterildiği gibi bitmeyen bir
döngü olarak düşünebiliriz. Böyle gösterilmesinin sebebi düşünme aşamalarının başlangıç ve
bitiş noktasının kesin olmadığı ve her insan için farklı şekilde uygulanmasından
kaynaklanmaktadır. Düşünme süreci döngünün herhangi bir basamağından başlatılabilir.
Ancak, düşünme sürecinin amacına ulaşabilmesi için döngünün tüm basamaklarının
kullanılması gerekmektedir.
Örneğin, yetişkin bir bireyin mesleki hayatında başarılı olabilmesi için organizasyon
basamağından başlanabilir. Kişi yaptığı işlerde düzenle ve organize olmalıdır. Sonrasında ise
yaptığı işin üzerinde çalıştığı konunun analizini iyi yapmalı ve başarılı olması için gerekli
derlemeleri detaylıca düşünerek oluşturma aşamasına gelmelidir. Yapılan tüm ilgili basamaklar,
gereklilikler, malzemeler ve diğer faktörleri bir araya getirerek ilişkilendirme ve odaklanarak
başarıya giden yolu kendisine oluşturmalıdır.

Düşünen İnsan (Düşünür) heykeli Agustune Rodin tarafından 19. Asırda yapılmış bronz heykeldir

8
Düşünür heykeli, Cehennemin Kapıları sergisinin en önemli heykeli olup Paris Rodin
müzesinde sergilenmektedir. Düşünür heykelini arka tarafında bulunan heykeller cehennemde
bulunan insanları temsil etmektedir. Rodin bu sergiyi hayatta iken bitirememiştir. Düşünen
insan heykeli Michelangelo heykeline benzemektedir. Rodin heykelini şöyle açıklamaktadır:
“Benim Düşünür heykelimi önemli kılan sadece beyniyle değil, örgülü kaslarıyla, burun
delikleriyle sıkıştırılmış dukalarıyla, ancak kollarının, sırtının ve bacaklarındaki kasılan her sesi
yumruğu ve sıktığı parmaklarıyla düşünmesidir.”

21. Yüzyıl Becerileri


21. yüzyıl becerileri (4C (Critical thinking, Collaboration, Communication, Creativity) veya
KİİY (Kritik Düşünme, İş birliği, İletişim, Yaratıcılık)) günümüzde bireylerin toplumlarına katkıda
bulunmaları için en önemli özellikler olarak tanımlanır. Aşağıdaki şekilde verilen bu beceriler
her bireyin Lise öğrenimi sonuna kadar sahip olması gereken ve pek çok eğitim sistemi
müfredatının temellerini oluşturan ortak özelliklerdir. Eleştirel düşünme becerisi ise bu
becerilerin en başında gelir.

21. Yüzyıl
Becerileri

Kritik
İşbirlikçilik İletişim Yaratıcılık
Düşünme

Eleştirel düşünme, kısaca analiz, sentez, problem çözme, çıkarım ve değerlendirme gibi üst
düzey düşünme becerilerini içerir. “Eleştirel düşünme ihtiyacı nereden kaynaklanmaktadır?”
sorusu aklınıza gelebilir. Bu soruya verilecek tek doğru cevap yoktur. İnsani bilimlerinin temelini
oluşturan en önemli unsur ‘bireylerin özelliklerine göre’ olmasıdır. Bu sebepten dolayı sosyal
(insani) bilimlerde bilimsel kanun yer almaz fakat bol miktarda kuramlar üzerine kuruludur.
Ayrıca genç bir bilim dalı olduğu için hala fizik veya kimya gibi ileri seviyede kabul
edilmemektedir. Sorumuza dönecek olursak bazı popüler cevaplardan bazıları şunlar olabilir.
Eleştirel düşünme sayesinde bireylerin problem çözme becerileri gelişir, sorgulama becerileri
artar, diğer bireylerin ortaya argümanları değerlendirme yetenekleri yükselir, başkalarını

9
herhangi bir konuda ikna etme kabiliyetlerine olumlu etkiler, yasamda karşısına çıkanları
sorgulayarak kendine özgü hayat felsefesi geliştirebilir.

Iraksak ve Yakınsak Düşünme


Eleştirel düşünme aslında tek düşünme çeşidi değildir. Bunun yanında benzer şekilde yaratıcı,
sosyal, bütüncül, yaratıcı ve yansıtıcı düşünme şekilleri bulunmaktadır. Tüm düşünme çeşitleri
ıraksak veya yakınsak özelliklere sahiptir. Diğer bir deyişle bu düşünme çeşitleri fikirleri çözüme
dönüştürebilir veya tekil çözümlerden tümel (genel) çözümlere ulaşılmasını sağlayabilir.

Iraksak Düşünme Yakınsak Düşünme

Çözüm
Gerçek Gerçek

Çözüm Çözüm
Gerçek Gerçek
Fikir

Çözüm Çözüm
Gerçek Cevap Gerçek

Çözüm

Iraksak ve yakınsak düşünme şekilde de belirtildiği gibi he ne kadar birbirine zıt görünse de
nihayetinde bir problemin çözümü veya sorunun çözümüne odaklıdır. Iraksak düşünme
tümdengelimseler yöntemi kullanırken yakınsak düşünce ise tümevarımsal yaklaşım kullanır.
Iraksak düşünme bir konuyu küçük parçalara ayırarak bileşenlerini ortaya çıkarıp ardından yeni
fikirler ve çözümler üretmek için kullanır. Öte yandan yankınsak düşünme gerçekleri ve verileri
çeşitli kaynaklardan bir araya getirir ve problemleri çözmek veya bilinçli kararlar vermek için
mantık ve eldeki bilgileri uygular.

Analitik ve Yaratıcı Düşünme


Yukarıda bahsedilen ıraksak ve yakınsak düşünme şekillerine ilaveten farklı düşünme türleri
arasında konumuza en yakın olan ve sosyolojik olarak daha çok kullanılanlar yaratıcı ve analitik
düşünme bulunmaktadır. Bu düşünme aslında birbirine benzer özelliklere sahiptir. Benzerlik ve
farklılıklarını kısaca aşağıdaki gibi özetleyebiliriz. Yaratıcı düşünmeyi analitik düşünmeden ayırt

10
eden en önemli özellikler ıraksak, öznel, yeniliğe açık olması, analoji kullanımı ve beynin sağ
tarafının kullanılması ön plana çıkmaktadır. Bu sebepten dolayı yaratıcı düşünmeyi oluşturmak
için daha fazla zamana ve uğraşmaya gerek duyulur. Analitik düşünmeyi farklılaştıran
özelliklerin başında ise sınıflandırma, yakınsak, analitik ve sol beynin çalıştırılmasıdır. Yaratıcı
düşünme tümdengelimsel (süreç odaklı) yaklaşım kullanırken analitik düşünme ise tümevarımsal
(sonuç odaklı) bir yaklaşıma sahiptir. Tüm bunların yanında ise her iki düşünme yönteminin
bazı özellikleri ortaktır. Bunlar arasında detaylandırma, karmaşıklık, soyutlama ve çevre bilinci
öne çıkmaktadır. Düşünme sürecinin bireyler için neden zor olduğunu bu tabloda görebiliriz.
Özellikle karmaşık olması, soyutlama ve detaylandırma gerektirmelerinden dolayı düşünme
bireyler için çok zor bir süreçtir.
Eleştirel düşünme kısaca bilgi, inanç veya enformasyonun analizi ve değerlendirilmesi
olarak özetlenebilir. Yaratıcı düşünme oluşmuş olan düşünce, kuram, kural ve usulden kopan
yeni fikirlerin üretilmesi olarak tanımlanabilir. Her iki düşünme becerileri okul ve hayat için
gereklidir. Her iki düşünme biçimi etkili eleştirel düşünme için çok önemlidir.

Analitik Düşünme (AD) Yaratıcı Düşünme (YD)

AD AD+YD YD
• Yakınsak Ø Detaylandırma o Iraksak
• Olasılık Ø Karmaşıklık o İhtimalli

• Sınıflandırma Ø Soyutlama o Yenilikçi

• Mantıksal Ø Sadeleştirme o Fikir üretme


Ø Çevreci o Merak
• Odaklı
Ø Hayal gücü o Öznel
• Nesnel
o Metaforik ve analojik
• Rasyonel
o Analitik
• Analitik
o Duygusal
• Sol Beyin
o Eğlenceli
o Sağ Beyin

Problem çözme, proje yapımı ve hedeflere ulaşmak için her ikisine de ihtiyacımız vardır.
Ancak okulda genel olarak ihtiyaç duyulan düşünce çeşidi yakınsak analitik düşünmedir.

11
Örneğin, mantıklı argümanın takibi veya gerçekleştirilmesi, yanlış seçeneklerinin elenmesi ile
doğru seçeneğe ulaşma gibi durumlarda analitik düşünmeye ihtiyaç duyarız.

IQ Testleri
Burada bahsetmemiz gereken bir diğer önemli konu IQ (Zekâ Katsayısı) testleridir. Zekâ testleri
temel olarak kısa sureli hafıza, analitik düşünme, matematiksel beceri ve mekânsal tanımayı
içeren farklı zekâ ölçümlerinin elde edildiği birtakım görevler ve sorular içermektedir. IQ
(Intelligence Quotient) kelime olarak “zekâ katsayısı” anlamını taşımaktadır. Her ne kadar
insanların zekâlarına olan ilgi binlerce yıl öncesine dayansa da ilk zekâ testi psikolog Alfred Binet
tarafından 1900lü yılların ilk zamanlarında oluşturulmuştur. Binet zekâ testinin ortaya
çıkmasının en önemli sebebi okul hayatında yardıma ihtiyaç duyan öğrencileri tanımlamaya
yönelik ihtiyaçtır. Sınırlı olması ve fazla ayrıntılı bilgi sunmamasına karşın Binet’ in IQ testi
farklı kişilerdeki zekâları karşılaştırmak için günümüzde hala geçerliliğini korumaktadır. Zekâ
testleri günümüze kadar pek çok çeşidi türetilmiştir. Günümüzde kullanılan internetten
rahatlıkla bulunup kullanılabilen en yaygın zekâ testleri şunlardır:

• The Wechsler Adult Intelligence Scale for Adults (Yetişkinler için)


• The Wechsler Intelligence Scale for Children (Çocuklar için)
• The Stanford-Binet Intelligence Scale (Genel)
• The Kaufman Assessment Battery for Children (Çocuklar için)
• The Cognitive Assessment System (Bilişsel değerlendirme)
• The Differential Ability Scales (Ayrımsa test)
• The Woodcock-Johnson Tests of Cognitive Abilities (Bilişsel değerlendirme)

Binet, testi meslektaşı Simon ile beraber oluşturmuştur. Test bölümleri okullarda ders olarak
okutulmayan ancak gerçek hayatta ihtiyaç duyulan dikkat, hafıza, problem çözme gibi
becerilerin ölçülmesini içermektedir. Bu sayede öğrencilerin okuldaki konumlarını belirleme
veya akademik olarak nelere ihtiyaç duyacaklarının tespiti yapılabilmektedir. Testi farklı yas
gruplarına uyguladığında bazı çocukların kendilerinden daha büyük olan çocukların
cevapladığı ileri seviye sorulara doğru cevap verdiklerini fark etti. Bu gözlemi temel alarak
zihinsel yaş kavramını ya da belli bir yaş grubundaki çocukların ortalama yeteneklerine dayalı
bir zekâ ölçütü önermiştir.

12
Bir Toplumda bulunan Bireylerin Zekâ Düzeyleri ile ilgili Dağılım Grafiği

Yukarıdaki grafikte görüldüğü gibi herhangi bir toplumda yasayan bireylerin sahip oldukları
zekâ seviyeleri ‘Gauss Dağılımı’ oluşturmaktadır. Buna göre insanların %70’i ortalama zekâ
seviyesi kabul edilen 85-115 puan arasındadır. Yaklaşık %96’si ise 70-130 arasında zekâ
seviyesine sahiptir. Eğer IQ puanlarının 70-85 arasında ise ortalama zekâlı; 70’in altında ise
kişinin gelişimsel veya öğrenme engeli; 130’un üzeri ise özel veya üstün zekâlı olarak
sınıflandırılır; 115 ile 130 arası ise ileri zekâ olarak tanımlanır. Örneğin, Einstein, Hawking, Bill
Gates ve Mozart gibileri üstün zekâlıdır. Üstün zekâlı olan bireyler her toplumda nüfusun
yaklaşık %2’sini temsil eder. Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta genel IQ ile alt IQ
türlerini (sözel anlama, algısal muhakeme, işlem hızı veya hafıza) karıştırmamaktır çünkü her
biri için uygulanan testler farklı olup bir kişi bir zekâ alanında orta zeki fakat bir diğerinde üstün
zekâlı olabilir. IQ testleri gibi standart testler sadece yakınsak düşünmeyi ölçmektedir. Model
tanıma, mantık düşünce akışı ve sorunları tek bir cevapla çözme becerisi test edilebilir ve
derecelendirilebilir. Son derece değerli bir beceri olmasına rağmen, farklı veya yaratıcı düşünme
becerilerini ölçebilen doğru testler yoktur.
IQ testleri günümüzde kullanılan en yaygın psikolojik testlerden birisidir. İlk IQ testinin
geliştirilmesi ile beraber farklı testler ortaya çıkmıştır. Test sonucunu anlamak için öncelikle
IQ’nun nasıl ölçüldüğünü anlamak gerekir. IQ testlerin çoğu testin uygulandığı kişilerin elde
ettikleri ortalama puanlarını göz önünde bulundurmaktadır. Ortalama seviye “100” (%15 hata
payı hariç) olarak belirlenip buna göre kişinin IQ seviyesi karşılaştırılmaktadır. İstatistiksel

13
olarak insanların yaklaşık %70’i ortalama zekâ seviyesi olan 85 ile 115 puan aralığında yer
alırlar.

Örnek IQ Test Soruları

1.

2. Aşağıda verilen hangi hayvan diğerlerinden farklıdır:


Fil Eşek Köpek At Deve kuşu

3. Yandaki sayı dizisinden sonra hangi sayı gelmelidir: 1, 4, 9, 16, …?


26 24 35 9 25

Bilgi Kirliliği
20. yüzyılın en önemli konusu olan ‘bilgi’ günümüzde önemini farklı şekilde hissettirmektedir.
Günümüzde bilgi sahibi olmak artık vazgeçilmez bir durum veya yetenek değildir. Bunun yerini
‘doğru ve uygun bilgiye ulaşma’ ve ‘bilgiyi yönetme’ becerileri almıştır. 2016 yılı itibariyle Internet
kullanıcısı sayısı bir önceki yıla göre %60 oranında artarak yaklaşık 3,5 milyara ulaşmıştır.
Günlük sosyal medyalarda atılan mesaj sayısı 500 milyondur. Günlük Google’da arama sayısı
6 milyara ulaşmış ve her gün 200 milyar e-posta gönderilmektedir. Ağustos 2017 tarihi itibariyle
web sayfası sayısı 1,3 milyardır. Bunların ışığında her gün internette milyarlarca yeni verilerin
oluştuğu görülmektedir. Bu bağlamda bireylerin internet okuryazarlık becerisinin yüksek olması
bilgiye erişim ve kullanma açısından çok önemlidir.
Aşırı kelime sayısı ve değersiz ayrıntılar insanların yararlı bilgileri elde etmesini zorlaştırır.
İletileriniz ne kadar çok gereksiz bilgi veya ayrıntı içerirse o kadar çok kişi mesajınıza dikkat
etmeyi bırakır. Örneğin, sokakta gürültülü çalışan bir aracın çıkardığı ses bir süre sonra dikkat
14
edilmez ve aracın sesine dikkat etmeyi bırakırız. Hava kirliliğinin insanların fizyolojik
bünyelerine zarar vermesi gibi bilgi kirliliği de insanların zihinlerine zarar vermektedir.

TMMOB tarafından bilgi


kirliliği için hazırlanmış
bir afiş

Bilgi veya enformasyon kirliliği bilgi temininde ilgisiz, gereksiz, istenmeyen ve düşük değerli
bilgilerin mesaja bulaşmasıdır. Yararsız ve istenmeyen bilgilerin yayılması insan faaliyetleri
üzerinde zararlı bir etkiye neden olur. Bazı bilim insanları bilgi kirliliğinin sebebini bilgi
bombardımanı ile açıklamaktadır. Evden her sabah işinize doğru yol alırken yol kenarlarında
gördüğünüz billboardlarda, binaların duvarlarında ve sokaklarda bulunan her türlü bilgiler
gözünüze takılır. Siz ne kadar bu bilgileri ihmal etsinizde baktığımızdan dolayı beyninizin bir
köşesine yazılır ve bu da bilgi kirliliğine sebebiyet vermektedir. Bu durumu geri donuşum
kutusuna atılan çöpler gibi gereksiz bilgiler zihnimizi kirletmektedir.
Bilgi kirliliğinin bir diğer boyutu da her gün okuduğumuz sosyal medya, gazete, dergi ve
benzeri medya kaynaklarıdır. Sosyal medya boyutu kendi kendine çok geniş bir araştırma
konusudur. Medya kaynaklarının yayınladıkları haberler genelde taraflıdır çünkü medya
sektörü siyaset, ticaret, sanat ve bilimsel otoriteler tarafından yönetilmektedir. Medya genelde
“medyatik” kişiler veya durumlar ortaya çıkararak izlenme oranını yükseltmeyi hedefler. Bu
sayede finans geliri olan reklamlardan daha fazla pay alabilirler.
Son iki etken belki de en zayıf halkadır. Medya çoğunlukla siyaset ve ticaretin arasına
sıkışmıştır. Bunun en büyük sebebi medyanın amacı ticarettir yani maddi çıkar elde etmektir.
Bu yüzden medya bu amacını gerçekleştirmek isterken medya patronlarının siyasi görüşleri ve
ticari ilişkileri yayınlanan haberlerdeki etkileri büyüktür. Medya ile günlük hayatımızda çeşitli
haberler almak için kullandığımız bu önemli alan ile ilgili her bireyin belirli bir seviyede medya
okuryazarı olması gerekmektedir. Medya okuryazarlığı burada asıl konumuz olmadığı için fazla
detaya girmeyeceğiz. Ancak her sabah gazete ve dergi okuduğumuzda yazılan haberlerin
15
çoğunun ABD (AP, Reuters) ve Fransız (AFP) kurumu olan ajanslardan olduğu ve yerel medya
ekipleri tarafından farklı şekilde sunulabildiğini aklımızdan çıkarmamamız gerekir. Aksi halde
günümüzde popüler olan bir söz ile ‘aklımızla dalga geçilme’ durumu oluşabilir.

Yukarıda bulunan görsellerde medyada yayımlanan iki başlık bulunmaktadır. Her iki
başlıkta iki farklı web sayfasından rasgele seçilmiştir. Uluslararası PISA sınavlarının medya da
yer alması ülkemiz için elbette çok önemlidir. Ancak ülkemiz öğrencilerinin dahil olduğu bu
sınavlardaki performansları konusunda farklı fikirler öne sürülmektedir. Yukarıda görülen iki
şekil PISA sonuçlarını birbirine tamamen zıt olarak yansıtmıştır. Peki o zaman biz vatandaş
olarak neye inanacağız. Buradaki en önemli konu devlet kurumları, üniversite ve resmi ve özel
şirketlerin verdikleri verileri nesnel olarak bakmak gerekmektedir. Herhangi bir yoruma yer
veren fikirlere karar verme isini kendimiz yapmamız gerekmektedir. Bu nokta dada eleştirel
düşünme becerisinin önemi görülmektedir. Size sunulan bilgilerin görüş mü yoksa gerçek mi
olduklarını bilmemiz gerekmektedir. Ayrıca karşımıza çıkan bilgileri her zaman farklı
kaynaklardan doğru olup olmadığını teyit etmemiz gerekmektedir.

16

You might also like