You are on page 1of 13

ŞEN DİYAR

(Giriş müziği ile oyun başlar, iki yakın arkadaş olan Eray ve Bahar sokakta oyun oynamaktadır,
bir süre oyun oynadıktan sonra müzik kapanır.)

ERAY: Ne kadar güzel bir gün değil mi Bahar?

BAHAR: Evet cidden çok güzel bir gün. Şu etrafa baksana! Hava mis gibi… Kuşlar, çiçekler…
İnsanın içi açılıyor.

ERAY: Aynen öyle Baharcığım yazdan kalma bir gün gibi..

BAHAR: Ne kadar güzel ülkemiz var, dört mevsimi birden yaşıyoruz.

ERAY: Evet cidden çok şanslıyız, ama önümüz kış dikkat etmek gerekiyor. Yoksaa hasta
oluruz.

BAHAR: Ben hastalıklardan korunmak için çok güzel yöntemler biliyorum.

ERAY: Bende biliyorum ki.

BAHAR: Söyle bakalım o zaman canım arkadaşım, neler yapıyorsun mesela?

ERAY: Ee Bahar görmüyor musun? Seninle konuşuyorum.

BAHAR: Eraayy ondan mı bahsediyorum ben?

ERAY: Neyden bahsediyorsun Bahar?

BAHAR: Yahu sen demedin mi hastalıklardan korunuyorum diye, onunla alakalı neler
yapıyorsun?

ERAY: Heee öyle desene yahuu

BAHAR: Eray öyle dedim zaten.

ERAY: Uff tamam tamam bak şimdi sayıyorum iyi dinle. Hatta defteri kalemi al iyi yaz.

BAHAR: Hepsini aklıma not ediyorum canım arkadaşım.

ERAY: Nane, limon kabuğu bir güzel kaynasın aman ha ha haa. İçine hatmi çiçeği biraz da
çörek otu atasın aman ha hahahaaatttaa biraz tarçın…

BAHAR: Eray bu tarif bana bir yerden tanıdık geliyor sanki?

ERAY: Ee eski adamlar doğruyu söylemiş…

BAHAR: Hangi adamlar Eray?


ERAY: Eski adamlar eskiiiii

BAHAR: Hee yaşlı insanlar yani. Şimdi anladımmm.

ERAY: Ee sen söylediklerimi yazdın mı bakiyim?

BAHAR: Yazdım tabi, teşekkür ederim arkadaşım. Şimdi aç kulağını iyi dinle ben de sana
söyleyeceğim.

ERAY: Ne? Nasıl? Kim kapattı benim kulaklarımı? Yetişinnn dostlaar! Kulaklarım kapanmış.
Duyamıyorum! Alo alooo.

(Bahar Erayın şapkasını gözünün önüne indirir.)

ERAY: Heyyy şimdi de görememeye başladım. Kim kapattı ışıkları?

BAHAR: Eheheehehheh Eraayy çok tatlısınn. Kulaklarını aç demek bir deyimdir, etekleri zil
çalıyor gibi yani.

ERAY: Kimin etekleri ne yapmış?

BAHAR: Birisi bir şey yapmamış Eraycığım, deyimlerden bahsediyorum sana.

ERAY: Biliyorum biliyorum şaka yaptım ben sadece. Şimdi seni dinliyorum.

BAHAR: Yaz bakalım… 1 kg portakal, 3 adet çilek, 5 tane maydanoz, 6 yumurta, 1 kg yoğurt,
biraz yulaf, bir tutam elma son olarak 43 numara bay terlik.

ERAY: Hepsini anladım da terliği ne yapacağım yahu?

BAHAR: Ayağına giyeceksin ki üşütmeyesin.

ERAY: Aaa çok doğru söylüyorsun Bahar.

BAHAR: Erayy bunları kafamdan attım sen öyle güzel şeyler söyleyince bende komiklik olsun
istedim.

ERAY: Bende ne güzel yazmıştım hepsini kafama, hooop sildim gittii.

BAHAR: Ehehhehe… Bu arada gitmek demişken dedemin bakkalına gidelim mi Eray?

ERAY: Aaa çok güzel bir fikir, hem dedenden daha fazla bilgi alırız, hadi o zaman bakkala
gideeliimmmm. Biz gelliyoruz Rıfat Amcaaaaaaa!

BAHAR: Eray dur beni bekleee!

(Bahar ve Eray koşarak sahneden çıkarlar, müzikle birlikte prenses sahneye girer.)
PRENSES: Offf neredeyim ben yahu? Buralar hiç bizim diyarımıza benzemiyor. Her yerde
binalar, insanlar… Ben burada nereye giderim, ne yaparım… Ah Lina ahh. Ne olurdu biraz
daha yetenekli olsaydın. Hiçbir işe yaramıyorsun işte, hem de hiççç!

(Çocukları görür ve onlarla konuşur.)

PRENSES: Merhaba arkadaşlar. Ben Prenses Lina. Gerçi artık prenses değilim çünkü
yaşadığım prensesler diyarından hiçbir yeteneğim yok diye kovuldum. Neymiş efendim
yeteneğim yokmuş, neymiş insanlara yardım ederken utanıyormuşum o yüzden insanlarla
iletişim kuramıyormuşum. Bakın ne güzel yapıyorum işte. Aaaooo sormayı unuttum,
nasılsınız arkadaşlar?

(Çocuklarla konuşur ve yeni inanlarla tanışmak üzere sahneden çıkar)

(Rıfat sahneye girer, müzik eşliğinde bakkalını açar, dans eder)

RIFAT AMCA: Günaydıınnnn çocuklaaar! Nasılsınızzz?

(Çocuklarla konuşur ve şarkı söyleye söyleye sandalyesine oturur)

RIFAT AMCA: Bu arada arkadaşlar size çok önemli bir şey söyleme gerekiyy…. (Uykuya dalar)

(Bahar ve Eray sahneye girer, Rıfat amcanın uyuduğunu görünce onunla müzik eşliğinde
uğraşırlar.)

RIFAT AMCA: Heyy, ne yapıyorsunuz çocuklar?

BAHAR: İyiyiz dedeciğimm sen ne yapıyorsun?

RIFAT AMCA: Ne yapayım bende şekerleme yapıyordum.

ERAY: Nee şeker mi? Hanii neredee!

RIFAT AMCA: Ondan mı bahsediyorum yahu ne güzel uyuyordum. Böyle korkutulur mu?

ERAY: Nasıl yani şeker yok mu şimdi?? Bende şeker yiyeceğiz diye sevinmiştim 

BAHAR: Eraycığımm farkındaysan bakkaldayız ve burada bir sürü şeker var. Senden de özür
dileriz dedeciğiimm korkutmak istememiştik.

ERAY: Hhıhıhıhıı doğru ya bir an bakkal da olduğumuzu unuttum. Ve bu rada evet Rıfat amca
korkutmak istememiştik.

RIFAT AMCA: Yok öyle üç kuruşa beş köfte, bana yardım edeceksiniz.

ERAY: Nee köfte miiii? Üff bir de yanında ayran.

BAHAR: Ondan sonra da üstüne biraz baklava.


RIFAT AMCA: Baklavanın yanında da taze sıkılmış bir portakal suyu.

ERAY: Offf ne zaman yiyeceğiz bunlarıı? Hani nerede portakallar, ayranlar, köfteler…

BAHAR: Eray sen sanki acıktın mı yoksa bana mı öyle geliyor?

ERAY: Yok canımm ne acıkması sadece biraz midem kazındı.

BAHAR: Hani bakayımm ( Göbeğine bakar) hiçte kazılmış gibi durmuyor.

RIFAT AMCA: Çocuklaar çocuklaar siz neyden bahsediyorsunuz öyle?

BAHAR: Aramızda şakalaşıyoruz dedeciğiiiim. Sen bize bakma genç işi bunlar.

RIFAT AMCA: (Gözlerini kapatır) Tamam hadi bakmıyorum. Ne oldu sürpriz mi yapacaksınız?

BAHAR: Öyle değil dedeciğimm.

RIFAT AMCA: (Farklı şekilde kapar gözlerini) Böyle mii?

BAHAR: Yahu dede öyle de değil!

RIFAT AMCA: (Tekrar farklı şekle girr) Tamam buldumm işte böyle o halde.

ERAY: Hahahahah Rıfat amca ne komik adamsın yahu.

RIFAT AMCA: Ben sürpriz var sanmıştım,tüh.. Neyse gelelimm asıl meseleye. Bana dükkanı
temizliyecek iki kişi lazımdı çok güzel denk geldiniz. Alın bakalım şu bezleri şimdi dükkanı
temizleyeceksiniz.

(Çocuklar bezleri alırlar, mizansenler eşliğinde etrafı temizlerler. O sırada prenses girer
onunda yüzünü silerler)

PRENSES: Heyy durun! Ben yeterince temizliğime özen gösteren bir prensesim.

RIFAT AMCA: Çocuklar müşteriye hiç öyle davranılır mı? Hoş geldiniz efendimm, buyurun ne
istemiştiniz? Çok güzel peynir var, zeytin var, yumurtaa bir dakika prenses mi?

BAHAR: Hepimiz ailelerimizin prensesleriyiz sonuçta dede. Neden şaşırdın buna?

ERAY: Hehehehe bende ailemin tren sesiyim! Çuff çufffff!

RIFAT & BAHAR: Eraaaaayy!

PRENSES: Dostlar bölüyorum ama ben cidden bir prensesim. Yani sizin dünyanızdan değilim.

ERAY: Uzaylı gibi mii yani?

RIFAT AMCA: Oğlum kız prensesim diyor yahu.

BAHAR: Olay cidden ilgi çekici bir hal almaya başladı ve bu beni heyecanlandırdı.
PRENSES: İsterseniz size kendimi daha net bir şekilde tanıtayım, böylelikle aklınızda ki sorular
da gitmiş olur.

RIFAT AMCA: Anlat bakalım kızım dinliyoruz.

(müzik çalmaya başlar)

PRENSES: Ben güneşin hep tepede olduğu, kuşların cıvıl cıvıl öttüğü, suların şarıl şarıl aktığı,
insanların sürekli güldüğü, derdin, üzüntünün olmadığı, herkesin birbiriyle iyi anlaştığı ve
yardımseverliğin hep varolduğu Prensesler Diyarı Şendiyarda yaşayan tatlı mı tatlı, minnoş
mu minnoş bir prensesim.

ERAY: Cidden çok büyüleyici…

BAHAR: Gerçek bir prenses… Tıpkı masallarda ki gibii..

PRENSES: Yani çocuklar şeyy.. Aslında prensestim diyebiliriz.

RIFAT AMCA: Nasıl yani? Şimdi nesin peki?

PRENSES: Bunu anlatmam uzun sürecek gibi… En iyisi ben size o anları canlı canlı göstereyim.

ERAY: Nasıl olacak o? Televizyondan mı izleyeceğiz?

BAHAR: Hayır tabii ki Eray internette vardır bence.

RIFAT AMCA: Radyodan dinlesek daha güzel olmaz mı?

PRENSES: Ahahaha hayır hiç birisi değil. Ben size sihir yapacağım ve şen diyara gideceğiz,
sizler orada yaşayan prens ve prensesler olacaksınız ve bu olayı canlandıracağız.

RIFAT AMCA: Dur kızım aman.. Öyle bir anda gitmek olur mu? Dükkan ne olacak?

PRENSES: Merak etme amcacım, bizler burada olacağız. Sadece hayali bir şekilde gideceğiz.

RIFAT AMCA: Hee anladım canım kızım, tamam o zaman ben ve bastonum hazırız.

ERAY: Ben ve şekerlerimde hazıır!

BAHAR: Ben ve tatlılığımda hazırlandığına göre yola çıkabiliriz.

PRENSES: Şu ana kadar tanıdığım en güzel arkadaş grubu olabilirsiniz. Ama ben isimlerinizi
sormayı unuttum, bana kendinizi tanıtır mısınız?

RIFAT AMCA: Ben Rıfat bakkal Rıfat, bu mahallenin en tonton bakkalıyım. Bu bahar benim
torunum olur kendisi. Bu da onun en yakın arkadaşı Eray. Senin adın ne bakalım küçük kız?

PRENSES: Tanıştığıma çok memnun oldumm. Benim adımda Lina.


HEP BİRLİKTE: Bizde çok memnun olduk Lina.

PRENSES: O zaman şimdi yolculuk zamanı, herkes birbirine sıkı tutunsun. Başlıyoruuuuuz.

(Müzik girer, şekilden şekile girerler. Müzik biter ve Şen Diyara gitmişlerdir, konuşma başlar.)

ERAY: Nereye geldik biz böyle?

BAHAR: Vaaooov burası cidden harika bir yer.

(DIŞ SES: Şen Diyar, anı hatırlatma simülasyonuna hepiniz hoş geldiniz. Burada bir çok anınızı
hatırlayabilir, onları canlandırırken dilediğiniz gibi eğlenip, gülebilirsiniz. Anılarınız bittikten
sonra bir şeyler yiyip içmek isterseniz 100 metre ileride bulunan dinlenme tesislerine
uğrayabilirsiniz. Şimdiden iyi eğlenceler. Şen Diyar mutlu günler diler…)

RIFAT AMCA: (ince bir sesle) Hoş bulduk hoş bulduk…

BAHAR: Dede sesine ne oldu senin?

RIFAT AMCA: (ince bir sesle) Ne olmuş sesime.

ERAY: Nazlı Teyze? Sen ne ara geldin buraya?

RIFAT AMCA: (ince bir sesle) Nazlı Teyzenin burada ne işi var? Bir dakika ben konuştukça
Nazlı teyzeniz konuşuyormuş gibi oluyor. Cidden ne oldu benim sesime?

PRENSES: Hayıır olamaaz. Söylemeyi unuttum. Hayal dünyasına geçerken aklınızda ne varsa
ona dönüşüyorsunuz.

ERAY: Ben de diyorum neden her yerim yapış yapış oldu, şekere mi dönüştüm ben şimdi?

BAHAR: Aklın fikrin yemek yemek Eray. Sanırım kendim olarak gelen tek kişi benim.

PRENSES: Sizi hemen eski halinize döndürmem lazım. Bakın işte bunu bile beceremiyorum.

ERAY: Ne yapılması gerekiyorsa hepsini yaparız, yeter ki şu yapışkanlıktan kurtar beni.

RIFAT AMCA: Evet ne olur kızım hadi.

PRENSES: Şimdi yapmanız gerekenleri kulağınıza fısıldıyorum beni iyi dinleyin.

(kulaklarına bir şeyler söyler.)

PRENSES: Yapmanız gerekenleri anladıysanız hadi işe koyulalım. Bahar sen Rıfat Teyzeye ay
pardon amcaya yardım et, bende Eraya yardım edeceğim.

(Müzik girer, komik mizansenlerle durumu düzeltmeye çalışırlar.)

RIFAT AMCA: Oh be sonunda düzeldim. Teşekkür ederim arkadaşlar.


ERAY: Artık çok fazla şeker yemeyeceğim. Teşekkür ederim canım arkadaşlarım.

PRENSES&BAHAR: Rica ederiz ne demek.

RIFAT AMCA: Hadi artık senin şu prensesliğine ne olmuş bir izleyelim bakalım.

PRENSES: Hemen başlatıyorum. Şimdi sizler burada ki diğer arkadaşlarımın yerine


geçeceksiniz ve onları canlandıracaksınız. Ben kafanız karışmasın diye isimlerinizi
değiştirmiyorum.

HEP BİRLİKTE: Anlaştık, hadi başlayalım.

(Rüya efekti girer, herkes sahneden çıkar ve dış ses anlatmaya başlar. )

DIŞ SES: Günlerden bir gün prenses Lina sokakta gezip dolaşmaktadır, sokakta gördüğü
kedileri, köpekleri sever. Çiçekleri koklayıp onlarla konuşurken, dedesi Prens Rıfat yanına
doğru gelir.

RIFAT A. : Linaaaaa, Linaaa. Lina kızım sana diyorum.

PRENSES: Efendim dede efendim?

RIFAT A. : Kızım bak burada bizler birbirimize yardım ediyoruz, boş zamanlarımızda
yeteneklerimizi sergileyip eğleniyoruz. Sen ise sadece çiçekleri sevip hayvanlarla
konuşuyorsun. Hiçbir yeteneğin yok. Hem okulda arkadaşların ödevlerinde hep başarılı
olmuşlar, sen hala oyunda oynaştasın. (sahneden çıkar)

DIŞ SES: Lina diğer prenses ve prenslerden farklı olduğu için sürekli böyle söylemlere maruz
kalıyordu. Yine suratını astı ve yere oturup etrafı izlemeye başladı. Tam o sırada en yakın
arkadaşı Bahar çıkageldi.

BAHAR: Ooo Lina biz çalışalım, sen dinlen ne kadar güzel.

PRENSES: Yahu Bahar, sizin yaptığınız şeyler benim elimden gelmiyorsa bu benim suçum
değil ki. Hem belki başka şeylere yeteneğim var ama kimse buna izin vermiyor.

BAHAR: Burada yapacakların belli Linacığım herkes ne yapıyorsa sende onu yapmalısın.
(sahneden çıkar)

DIŞ SES: Herkesin iyilik peşinde olduğu Şen Diyarda tek bir sorun vardı, Herkesin aynı
özelliklere olmasını bekliyorlardı. Prenses Lina onlardan farklı olduğu için herkes tarafından
dışlanıyordu. Olaylar bu şekilde devam ederken Şen Diyarın habercisi Eray ile karşılaştı.

ERAY: Hehh Lina sonunda seni bulabildim. Sana çok önemli bir şey söylemem gerekiyor.

PRENSES: Ne oldu Eray?


ERAY: Bunu nasıl söylerim bilmiyorum, o yüzden kağıda yazdım. Al sen bunu oku, ben
gidiyorum. Hadi görüşürüz kendine iyi bak…

DIŞ SES: Lina kağıdı eline alıp okumaya başladı , okudukça suratı düştü ve olduğu yerden
uzaklaşmaya başladı.

PRENSES: Dur bakalım ne yazıyormuş… “ Merhaba Lina, Burada ki herkesten farklı olman,
herkes aynı işlerin peşinden koşarken senin farklı şeylere yönelmeye çalışman, herkes bir
yeteneğe sahipken senin hiçbir yeteneğini sergilemiyor olman bizi oldukça üzüyor. Bu
sebeple senin Şen Diyarda olmamanı düşünüyoruz ve maalesef seninle olan yolumuzun
sonuna geldik.

( Kağıdı okur, yavaşça sahneden çıkar ve ses efekti girerek herkes sahneye gelir.)

PRENSES: İşte tam olarak böyle oldu canım arkadaşlarım ve ben ne yapacağımı bilemiyorum.

RIFAT AMCA: Gerçekten üzücü olmuş Lina kızım. Hep birlikte düşünelim bakalım neler
yapabiliriz.

BAHAR: O zaman hadi kendi dünyamıza dönüp kafa kafaya verelim. Bu konuda
yapabileciğimiz bir şey mutlaka vardır.

ERAY: Ben bana düşen görevler için şimdiden çok heyecanlıyım. Hadi yola çıkalım

PRENSES: İyi ki tanımışım sizi arkadaşlarım, hadi o zaman gitme zamanııı.

(Müzik girer, sahnede koşuştururlar ve kendi dünyalarına geçiş yapmışlardır.)

RIFAT AMCA: Ohh canım dükkanım… Nasıl özledim seni.

ERAY: Ohh canım çikolatalarım nasıl yerim ben sizii.

BAHAR: Eraaay lütfeeen.

PRENSES: Nereden başlıyoruz arkadaşlar var mı fikri olan?

RIFAT AMCA : Benim bir fikrim var Linacım gel bakalım. Şimdi Eray ve Bahar müşteri gibi
dükkana gelecekler sende onlara yardımcı olacaksın.

PRENSES: Aaaa çok heyecanlııı. Hiç böyle bir şey deneyimlememiştim hadi başlayalımm!

(Bahar müşteri gibi gelir)

BAHAR: Merhaba, ben bir kilo elma, bir paket süt, birazda çilek alabilir miyim?

PRENSES: Merhaba hoş geldiniz. (umursamaz bir tavır srgiler)

RIFAT AMCA: Kızım öyle olur mu hiç? Biraz ilgilensene müşteriyle.


PRENSES: Merhaba hoş geldinizzz canım, harika, mükemmel müşterim.( İlgiyi fazla abartır,
sarılır, öper vs)

ERAY: Lina sen de bi çok soğuksun bi fazla samimi ehehehhee. Ben bakkaldan bir şeyler
almayı çok seviyorum ama bana bile fazla geldi. Yani ben böyle bir şey görsem almadan
giderim.

RIFAT AMCA: Dur bakalım Eray hemen öyle üstüne gitme arkadaşının. Lina kızım sen de
müşteriye karşı bu kadar da samimi olma sonuçta onlar müşterimiz arkadaşımız değil.

PRENSES: Ama Rıfat Amca Bahar benim arkadaşım kiii.

BAHAR: Tabi ki öyleyim Linacım ama şu an roldeyiz ya hani.

RIFAT AMCA: Hadi hadi rolden çıkmayın. Lina sor bakalım müşteriye ne lazımmış.

PRENSES: Elma, çilek falan dedi de ama ben ona cips, çikolata, şeker felan vereyim. Sonuçta
burası bakkal.

RIFAT AMCA: Aaa kızım olur mu öyle şey!

PRENSES: Ama neden olmasın ki onlar çok güzel şeyler.

RIFAT AMCA: Güzeller ama meyve sebzeler onlardan çok daha güzel. Hem daha da sağlıklılar.

PRENSES: sağlıklı mı nasıl yani?

BAHAR: Mesela meyveler. Özellikle kış meyveleri bizim hastalıktan korunmamız için çok
önemli role sahipler.

ERAY: Aaa Bahar yaz meyvelerini pas geçme onlar bizim için çok faydalı.

RIFAT AMCA: Bütün meyve sebzeler faydalı diyebiliriz arkadaşlar ayrım yapmamamıza hiç
gerek yok.

PRENSES: Sanırım haklısınız arkadaşlar. Şimdi çok daha iyi anladım teşekkürler.

RIFAT AMCA: İşimize geri dönelim. Şimdi başka bir şey deneyelim bir de. Hadi bakalım şimdi
rafların tozunu alalım.

( müzik girer, koşturmacalar, mizansenler eşliğinde toz almaya çalışır Lina. Beceremez Eray
Bahar yardımcı olur. Rıfat araya girer. Bezi alır ve Linaya götürmesi için poşetler verir onları
da götüremez döker Lina. Müzik biter Eray araya girer)

ERAY: Yahu yeter! Neden sürekli kıza meslek öğretmeye çalışıyoruz. Belki başka bir şeye
yeteneği vardır kızın.

BAHAR: Aklında ne var Eray?


ERAY: Belki çok güzel gitar çalabiliyordur. Ben gitar çalmayı biliyorum. Onu mu bi denesek?

PRENSES: Gitar mı? Nasıl yani? Ben gitar çalamam ki..

ERAY: Nereden biliyorsun? Denemeden bilemezsin.

RIFAT AMCA: Evet kızım denemeden ön yargılı olma. Bahar kızım biz seninle rafları
düzeltelim Eray ile Linada gitar çalsınlar bakalım.)

ERAY: Hadi başlayalım. Bak şimdi bu gitarı böyle tutuyorsun. Buradan tellere basarken
buradan da tellere vuracaksın. (gitar çalmayı gösterir, birkaç nota çalar). Hadi deneyelim
bakalım.

PRENSES: Aaa çok güzel çaldın Eray. Hımm nasıl olacak böyle mi? (Komik bir şekilde deneme
yapar)

ERAY: Tam olarak öyle değil Linacım. Hadi tekrar deneyelim.

(Lina tekrar dener ama olmaz)

PRENSES: Pff olmuyor işte.. 

ERAY: Öyle hemen pes etme bir kez de böyle deneyelim.

(Müzik eşliğinde mizansenler ile birkaç başarısız deneme daha olur. Bahar araya girer.)

BAHAR: Ne yapıyorsunuz yahu başım döndü. Yahu Eray, dede neden Linaya baskı
yapıyorsunuz? Zaten baskılar yüzünden Şen Diyardan uzaklaştırılmadı mı? Belki resim
çizmeye yeteneği vardır bilemeyiz ki. Sadece baskı yapmamamız gerekiyor anlaştık mı?

ERAY&RIFAT: Haklısın Bahar. Özür dileriz Lina.

PRENSES: Önemli değil arkadaşlar.

BAHAR: Lina resim çizmeyi deneyelim mi? Ben birazda olsa biliyorum.

LİNA: Aslında denenebilir Bahar, nerden başlıyoruz?

BAHAR: Ben hemen bir koşu gidip kağıt kalem alıyorum.

LİNA: Çok koşupta terleme Bahar, dikkat et.

(bahar çıkar ve hemen geri gelir.)

BAHAR: Hooop ben geldim. Hadi hemen başlayalım. Al bakalım kağıdı kalemi. Önce ne
çizeceğimize karar verelim.

LİNA: Tatlı mı tatlı bir kedicik çizelimm.

BAHAR: Oluuur hadi başlayalım.


RIFAT AMCA: Eray oğlum bizde seninle hemen bir depoya gidip gelelim. Alınması gereken
birkaç malzeme vardı onları alalım.

ERAY: Tamamdır Rıfat Amca.

(Rıfat ve eray sahneden çıkar.)

LİNA: Nasıl yapıyoruz Baharcığım?

BAHAR: Önce bir yuvarlak çizelim. Lina öyle çok olmadı sanki, gel bak böyle çiz… Ama
Linacığımm.. Neyse gel bakalım başaracağız bunu.

(Müzik girer, mizansenlerle birlikte resim yapmaya çalışırlar. Müzik biter Linanın suratı
asılmıştır. Eray ve Rıfat içeri girer.)

RIFAT A.: Ne bu halin Lina, ne oldu?

PRENSES: Resim yapmakta da bir yeteneğim yokmuş Rıfat Amca. Hiç bir işe yaramıyorum
işte.

ERAY: Öyle deme Lina. Mutlaka bir şey buluruz. Hem bulamasakta herkesin bir yeteneği
olmak zorunda değil ki. Bir şeye yeteneğimizin olması veya olmaması bizi farklı bireyler
yapmamalı.

BAHAR: O kadar haklısın ki Eray, o yüzden canını sıkma Linacığım.

LİNA: Ama çok heveslenmiştim…

RIFAT AMCA: Çocuklaaar sıkmayın canınızı. Hadi gülün biraz, ben size radyomdan bir şarkı
açayım keyfimiz yerine gelsin.

(Şarkı çalmaya başlar, Lina haricinde herkes tuhaf hareketler yaparken Lina çok güzel bir
şekilde dans eder.)

Rıfat Amca: Lina? Sen ne kadar güzel dans ediyorsun öyle.

BAHAR&ERAY: Aaa eveeet.

BAHAR: Yeniden açar mısın şarkıyı dede?

(Rıfat şarkıyı bir açar bir kapatır. Lina her müzikte oynar ve durur.)

ERAY: Lina cidden çok güzel dans ediyorsun.

PRENSES: Arkadaşlar sanırım haklısınız. Bir dakika cidden haklısınız. Yeteneğimi bulduuuk!

RIFAT AMCA: Aaa cidden yeteneğini bulduk.

ERAY&BAHAR: Yaşasınn.
LİNA: Size çok teşekkür ederim canım arkadaşlarım. İyi ki varsınız iyi ki!

RIFAT AMCA: Lina hadi vakit kaybetmeden Şen Diyara geri dön. Bize haber vermeyi unutma.

BAHAR: Evet Lina zaten fazlasıyla vakit kaybettik. Seni tanıdığımız için bizlerde çok mutluyuz.

ERAY: Kendine iyi bak Lina görüşürüz.

LİNA: Hoşça kalın arkadaşlar

HEP BİRLİKTE: Hoşça kal Lina!

(Lina çıkar)

RIFAT AMCA: Lina’dan haber gelene kadar ben şurada biraz uyuyayım

ERAY: Bende şurada biraz daha şeker çikolata yiyeyim.

BAHAR: Dede Eray lütfen ama. Benim aklımda daha başka bir şey var. Daha demin Lina dans
ederken aklıma öğretmenimizle oynadığımız bir oyun geldi.

ERAY: Ne o Bahaar?

BAHAR: Tabii ki Heykel oyunuuuuu.

RIFAT AMCA: Heykel mi? Nasıl yani? Yaşlı başlı adamım ben ne anlarım oyundan?

BAHAR: Dede bu çok güzel ve kolay bir oyun. Şarkı çalacak ve biz dans edeceğiz, sonra bazı
yerlerde şarkı donacak ve bizlerde heykel gibi donup kalacağız.

RIFAT A.: Aaa çok güzel bir oyunmuş, bizim zamanımızda yoktu böyle şeyler.

BAHAR: Hadi o zaman arkadaşlar hep birlikte oyun oynayalım. Eray ver bakalım müziğiiiii.

(heykel oyunu oynarlar.)

ERAY: Çok eğlendimm

BAHAR: Bende çok eğlendim.

RIFAT A.: Çocuklar bende çok eğlendim ve size bir haberim var, biz oyun oynarken Lina mesaj
atmış ve şöyle diyor “ Arkadaşlar sizin bana öğrettiğiniz her şey burada çok işime yaradı.
Şimdi burada biraz gitar çalıyor, biraz resim yapıyor ve bazen de esnaflara yardım ediyorum.
En önemlisi ise arkadaşlarımla birlikte dans edip eğleniyorum. Çok teşekkür ederim. İyi ki
varsınız.(seslendirme olacak)

ERAY: Bir işi daha başarıyla sonlandırdık arkadaşlar. Yaşasınnn.

Hep birlikte sarılırlar ve oyunn biter.


-SON-

You might also like