You are on page 1of 201

�ı~·

'<' �.,;�l �
�ı
'.rt&' .¼<,•.ı.·:�j'--�f.•t
.'!tJ'�-�--:
:J

�)��{l
'{�-'• •· ;'i;.� • .,,,,;'il
1f, ' � ;..;}(.!
?�....�-�"• ı:s,:..... )
.
.,. · d�
,.•.w·. ·
..:, ... •,,•
.. .·ı., .

41
.fi_ �)-
. ·I
�-
.. .--�·j /"·
1-fi .� '•"·l

�·.
.

, ' ·�·- �•. i.''ı!


' ' . .,·
.:.,. ... 't�
8
"'' '

0��

,�

1...1r�,.;;.· �yt- ....t �;ı�:·.\.


'. �!
.��)i

i;:ı.,,f ,.rT•.•:" ••,'I'


,1",;
,t" '
,

;
t
"'J,

., . �,-�.,ıı; ..
Bertolt BRECHT
Adalet CIMCOZ

... .....- ...... �


' . .. ... -

iZLEM VAVINLAR
I

• . r�-

.,
OALI LB l
L
G A lLB O
Sanat Dizisi : 8

İZLEM
. K. 69· Y I
P ! Cala AY NEV
tn - tstn.nbu
B tolt BRECHT
e r

Ad l t C1MCOZ
a e

ŞUr ler ln çev lrlB


l :
T man AK.TÜREL
eo

GALiL E
(Leben dM Galllel)

c,p_ bÜ
J
@ YAYl�LARl;
11
ONSÖZ

XVII. yüzyılın b:ı�larında Kilise ile MUsbet Blllm ltarşı


luı.rşıyadır. O zamanlar, Kilisenin Engizisyon Mahkemelorl,
lı,ltence uı:ıulilnU geniş ölçl!do ve korkunç bir şeklide kullan­
maktadır. Engizü,yon kar�ısında Galile güçsüzdür; yenllrnl!j·
Ur. (Slr John Mncdoncll, K. C. B. - Tarihi Davalar)
Oyunda alışagcllnrplıı derli toplu blr oyun Lürü yoktur.
Oyun, yüzde yüz cpU< de değtldlr. Blı1ncl saluıc.-do gerçeğin
bulunuşu ıınıatılır. Beşinci sahneye kadar hangt yanın kaz4-
nacağı belli değildir. Altıncı sahneden ooUçtincU sahneye ıra­
dar iki yruıııı ccklfmcsl sUı·Up &lder. GDJUc'nln Killso Ue tar­
tıııınıılnrında, yazar bnştun sona objektif kalmıştır. (Engt­
z.lsyon Mahkemesi tutanal<ları) 'Karnaval Gcçltl' oyuna, lktncl
bir oyun şekltndo eklenmiştir. Sondıuı bir önceki sa.luıede,
öğrencisi tarafından tDıskorsller> 1n gizlice kaçırılması bir
umuttur. Killsenln taassubunu, halkın sağduyusu yenecek,
Müsbot Blllmln zaferi sağlanacaktır.
B. Brccht bu oyun için,· cKoyu ltatollk Wkelcrde. oyu­
nıın Killseyo karşıt olo.n yanları özelllklc bellrtilcı·ek oyna­
nırsa. bruııu-ı sağlamaz..> demlşUr.
Oyun, 1938/30 da yo.zılmışlır. 10·13 de tsvtçre'dc ZU­
rlch'tc oynanmı(/, 19-17 de Clıarlcs Lnughlon'nun katılınn.·
ı;llo Amerlkadu sahneye konmuştur. 1957 de Alıno.nya.d.a. ao.h·
neye }tonulan oyun bu güne kadar blr çok illkclcrde ba§O.n
ile oynana ı:-elınlştlı·.
A. ODIOOZ
8, Breclıt'lıı oyun üzerine söylodlklerl

Bu oyun bir trajedi değildir. Birinci sahnedeki havaya


göro mi, yol< sa. onilçUncü sahnedeki havaya göre mi oynaya­
lım diyenler var. Genel kurallara göre, oyunda sonların ağır
b::ı.sınası gerekln·e de, bu oyun, bellenmiş kurallara göre ya•
zılmarnıştır. Oyunda, yenı ve milsbet bir blllm çağının baş•
hldığı gösterilmek lstenmJştlr, o kadar.
Oynayacak olan tiyatroların şunu bilmeleri g\ırekir :
OY1.1Dcta özellikle Klliso gülünç gösterilmek istenirse, oyun
değo rtnden çok şey yitirir. Din adamlarını oynayacak olan•
lar gülünç olmamalıdır. Galile, hiç bir zaman Kiliseye b�·
kaldırmış, onu yıkmak istemiş değildir. Bu tarihsel bir ger·
çektir. Yoksa, Engizisyon, Galllc'nin böyle bir tutumundan
hemen yaıarlanır, ölüm cezasına çarptırırdı onu.
Oyunda, Klllso adaınlannı satirik göstermek ucuza kaç•
mak olur. Galllc'de, Charles Laughton'un birinci sahnede
yan beline kadar çıplak oynaması Jı_merlkan seyircisini ya­
dırgattı. Oysa, içi ile dışını böylesine apaçık ortaya koyu§U
Ue Charles Laughton, Gallle'nin bir kahraman değil, rahatı.n&.
<l.Utıkün düpedüz bir insan olduğunu çok iyi bellrtm1;ıU.
Oyunda:

1 - Dekorlar, seyirciye orta.çağ ya da Vatlkan'da olduk•


lan sanısını verecek şekilde realist olmamalıdır. Seyirci, U·
yatroda olduğunu oyun stlreslnce bilmelidir.
2 - Arka plAna önem verllmclldir. Arka plAnda, orta.çağ
fan�eziye kaçan artıstlk bir şeklide gösterileblllr. Ama, gene
de arka pl4n, arka plAn olarıık kalmalıdır.
S - Eşyalar, kapılar, aksesuar realist olmalıdır. Kılık·
ların yep-yeni değil, kullanılmış oldukları bellrtilmell, renk•
ler birbirleriyle uyuşmalıdır.
• - Sahnede guruplaşmalar tarihsel tabloları andırma­
lıdır. (Bununla, tarihsel estetik ağır bassın demiyorum, mo•
dern oyunlar içln de ayni ııey1 söylerim.)
IS - Olaylar, davranışlar çok rahat ve açık gösterllmell.
Aceleden, kımıldamalardan, yersiz oturup kalkmalardan ka•
çınılmalıdır. Rejisör şunu ıınutmamalıdır ki; konuşmalar,
olaylar kolay anlaşılır tUrdcn değildir. Seyirci, söylenen sözU
anlayabllmcll, sahnede birinin yerinden kalkmasını görebil·
mell, bu kalkmanın bir anlamı olduğunu sezmelldir. Gurup•
lann da davranışları ta.bil ve realist olmalıdır.
O - Ga1Ue'y1 oynayacak oyuncu, sempatik olmaya çalış­
mamalıdır. Daha çolt seyirciyi şaşırtacak, seyirciye krltllt et­
me fırsatını verecek §okllde oynamalıdır.

e
PADUA'DA MATEMAT1l{ öQRETMEN!
OLAN GAL1LEO GALİLE! KOPERNlKUS'UN
«DÜNYA S1STEM1N1» TANITLAMA}{ İSTER.

1610 yılında, Padua'da


Bilim alevi parladı küçük bir odada;
Şunu söyledi Galilei Galileo:
Güneş duruyor olduğu yerde
Dünya. dönüyor çevresinde!

(Padua'da, Galilc'nin yoksul çalışma oda­


sı. Vakit : Sabah. Evsahibinin küçUk oğlu
Aııdrea bir barda!.: sütle çörek getirmiştir.)
GAL!LE - (Yarı beline kadar çıplak, gürül·
tüyle yıkanmakta, sevinçlidir) Masanın
üstüne koy sütü; kitaplara dokunma sa­
kın!
7
ANDREA - Sütçü p�rasını istiyormuş, annem
dedi; vermezsek, bir daha uğramıyacak·
mış.. evin qntinden bir yarım yuvarlak
dönüp geçecekmiş!
GA.L!LE - Dönüp denmez, A'.ndrea ! Çizip de·
nir.
ANDREA - Neyse i şte, Parasını vermezsek
yarım yuvarlak çizip geçecekmiş!
GALlLE - Oysa haciz memuru Cambione,
dosdoğru kapıya dayanır, değil mi? İki
nokta arasında hangi yolu seçer?
ANDREA - (Sıntır) Kısasını!
GALİLE - Aferin. Gök haritasının arkasına
bak; hoşuna gidecek birşey var orda.
(Andrea haritanın arkasından büyükçe
bir 'Ptoleme' sisteminin maketini çıkanr . )
ANDREA- Ne bu?
GALİLE - Astrolap. Eskiler bununla yıldız.
ların devinmesini ölçerlermiş!
ANDREA - Nasıl?
GALlLE - İnceleyelim bakalım. Ne görüyor-
. sun?
ANDREA - Ortada küçük bir taş var.
GALİLE - Dtinya.
ANDREA - Çevresinde üst Uste dilimler.

8
GALİLE- Kaç tane?
ANDREA - Sekiz.
GALİLE- Tamam. Bunlara 'saydam küreler'
. diyoruz.
ANDREA- Üstünde bilyeler var ...
GALtt,E - Yıldızlar.
�REA - Şeritler de var; birşeyler yazıl·
mış Ustilne.
GALİLE- Ne yazılmış?
ANDREA - Yıldız adları.
GALİLE - Oku bakalım.
ANDREA - «Alttaki bilye Ay, üstündeki Gü­
neş�.
GALİLE - Yürüt bakalım Güneşi.
ANDREA - (Oynatır dilimleri) Ne güzel!
Ama böyle biz sıkışmış gibiyiz?!
GA.ınE - (Kurulanır) Evet, bana da öyle
gelmişti... İlk bakışta öyle gelir insana.
(Sırtını kurula.sın diye havluyu çocuğa a·
tar) Duvarlar, kabuklar arasına sıkışmı­
şız sanki, kımıldıyamıyoruz. Gök ile yıl­
dızlar fır dönüyor çevremizde! İkibin yıl·
dır buna inanmışlar işte. Papa, kardinal­
ler, prensler, bilginler, kaptanlar, tüc­
carlar, balıkçı karılarıyla öğrenciler, hep
buna inanmışlar.. bu cam yuvarlağın için·
de kııruldamada� oturduğumuza! Ama
şimdi çıkıyoruz bu delikten Andrea, bü·
yük bir hızla _çıkıyoruz. Geçti artık eski
çağ .. yeni bir çağa giriyoruz. Yüzyıllar­
dır birşeyler bekliyor gibfydi insanlık.
Kentler dar, görüşler de dardı. Boş
inançlar.. veba! Böyle gelmiş, böyle süre­
mez artık, deniyor. Her şey kımıldıyor
çünkü. Devinmede herşey küçük dostum.
Gemilerle başlamış bu iş.. buna inan­
mak hoşuma' gidiyor. Kıyı kıyı gitmiş­
ler önce, derken, veryansın etmişler, bı­
rakıp kıyıları açılmı.�lar büyük denizlere.
Sonra bir haber yayıldı eski dünya­
mıza: Yeni dünyalar bulunmuş, dendi.
Oralara değin ula.1tı gemilerimiz «Kork­
tuğumuz o büyük denizler, meğer küçük
su birikintileri imiş> diyoruz şimdi gülc-­
rek. Herşeyin nedenini öğrenmek istiyo­
ruz artık: bıraktığın taş neden vere dü­
şüyor? Attığın taş niçin havaya fırlıyor?
Bilmek istiyoru�. Gün geçmiyor ki. yeni
birşeyler bulunmasın. Gençlerin sözüne
yüz yaşındakiler bile kulak kabartıyor
şimdi. Bugüne değin çok şey bulundu,
daha da bulunacak.: yeni kuşaklara yeni
işler dUşUyor,

10
Siena'da görmüştüm - çok gençtim
daha - bin yıllık geleneği boşlayıp, koca
granilleri, yeni bir buluşla, daha elverişli
bir biçimde, ip ile yerinden oynatmışlardı.
Yeni bir çağa girdiğimizi o zaman anla­
mış, geçti eski günler, demiştim. İnsan­
lık nerdo oturduğunu öğrenecek, tanıya­
cak diinyasını. Kitaplarda yazılanlar
yetmiyor, doyurmuyor bizi.
Bir inanç vardı içimizde bin yıldır,
inancın yerini şimdi kuşku aldı : «gü-eb
diyoruz, «kitaplar öyle yazıyor, ama biz,
kendimiz do görmek istiyoruz.» Dört
elle sarıldığımız gerçekler sarsılıyor; gö­
zii kapalı inandığımız nesnelere kuşkuyla
bakabiliyoruz bugiln.
Bir yel üfürdü Andrea: prenslerin de,
din adaınlurının da alt·n işlemeli elekleri
havahndı.. yağlı, tombul, zayıf, sıska ba­
caklar cıktı ortaya. tıpkı bizim bacakları­
mı·� rföi. Gökler de boşmnş ! Boş olduğu
anlaşılınca alay etmeler, gülüşmeler ba�­
ladı.
Açık denizler, geniş ufuklar çekiyor
şimdi bizi; �emi tezgahlarında, yelkenci­
lerde, urgancılnrda boş durulmuyor.. beş­
yüz el bir sel gibi yeni yollar bulmak için

,· 11
çabalıyor.
Bilmiş ol: çarşıda, pazarda. Gö�bili­
min sözti edilecek artık, göreceğiz-o gün·
leri. Balıkçıların çocukları- bile okula gi­
decek. Kentlerimizin yeniliği seven insan·
ları da hoşlanacak bundan, yeryüzünü
kımıldatan bu yeni bilimden. Ne öğret­
mişlerdi bize? Düşmesin diye yıldızlar
saydam bir yuvarlağa çakılıdır! Bir yü·
reklilik gösterip ileri bir adım attık: boş·
lukta sallandırıyoruz yıldızlan.. hiçbir
yere tutunmadan, almış başlarını gid1·
yorlar artık.. gemilerimiz gibi, hızla gi­
diyorlar hem de. Yeryüzü de sevinçle dö·
nUyor Güneşin çevresinde; balıkçılar,
tüccarlar, prensler, kardinaller... Papa
bile dönüyor birlikte.
Ama Evren birgünden öbürüne mer­
kezini yitirdi, bir stirti merkez çıktı orta·
ya da ondan. Hepsine o gözle bakılıyor.
Aslında hiçbiıi merkez sayılmaz... is­
tecliğinden çok yor var gökte şimdi.
Gemilerimiz çok uzak yerlere gidebi·
liyor.. yıldızlarımız boşlukta dolaşı­
yor.. satranç oyununıın kuralları bile de­
ği �ti, artık kaleJer boydan boya yol alı­
yor alanda. Ne demiş ozan: «Doğan gti-
nün mutluluğu... »
ANDREA - «Ey tan ağartısıyla başlıyan mut­
luluk
Ey yeni iklimlerden kopup gelen sav­
runtular!
Kahvaltınızı edin, handiyse gelir gene bi·
rileri.>
GALİLE - Dün anlattıklarımı kavnyabildin
mi? Söyle bakalım.
AATDREA - Hangisini? Kopernikus'un dönme
dalgalarını mı?
GALU.E - Evet.
ANDREA - Kavrıyamadım. Çok zor.. ben da·
ha Ekimde onbirimi dolduracağım, nasıl
anlarım?
GALİLE - Evet ama, ben senin de anlamanı
istiyorum. Anlıyabilmeniz ic;:in çalışıyo•
rum, onun için alıyorum bu pahalı kitap·
ları, sütçünün parasını verirdim yoksa.
ANDREA - Görüyorum.. gözleıime mi inana·
yım size mi? Güneş akşamları başka yer­
de, sabahları başka! Nasıl kımıldamaz
diyebilirsiniz?
GALİLE - Görüyormuş! Hiçbir şey gördU·
ğün yok, alık alık bakıyorsun o kadar,
görmek denmez ona. (Yıkandığı ta.sın

13
durduğu demir ayaklı�ı odanın ortasına
kor) Bak, bu Güneş. Otur. (Odadaki tek
iskemleye oturur. Andrea.. Galile ark�
sında durur) Nerde Güneş? Solda mı,
sağda mı?
ANDREA - Solda.
GALİLE - Nasıl geçer sağa?
ANDREA - Siz götürürseniz.
GALİLE - Böyle mi (lskemloyle birlikte
Andrea'ya yarım bir daıre çevirtir) Ner­
de şimdi Güneş?
ANDREA - Sağda.
GALİLE - Kımıldadı mı yerinden?
ANDREA - Kımıldamadı.
GALİLE - Kim yer değiştirdi?
ANDREA - Ben.
GALİLE - {Bağırır) Alık. Sen değil, iskemle.
ANDREA - Ama ben de üstündeydim.
GALlLE - Elbette. !skemle Dünyamız. Sen
de üstündesin. (Bayan Sarti, Andrea'­
nın annesi, yatağı yapmak için girmiştir,
seyretmiştir onları.)
Bn. SART1 - Ne yap!yor�unuz, Day Galile?
ANDREA - Bırak anne, sen anlamazs.n !
Bn. SART1 - Ben anlamam da sen anlarsın.

14
değil mi? Bir genç bay geldi, ders almak
istiyormuş. Iyi giyinmiş bir delikanlı; bir
de mektup getirmiş (Verir mektubu.) Bu
gidişle oğlumu öyle bir hale sokacaksınız
ki, iki kere iki beş eder, diyecek sonunda.
Dünyanın döndüğünü, Güneşin durduğu­
mı anlatmağa kalkıştı dün gece. Koper­
nikus adında biri varmış o hesaplamış
sözde!
ANDREA - Yalan mı Bay Galile? Hesapla­
mamış mı? Söyleyin.
Bn. SARTİ - Çocuğa böyle saçma şeyler mi
öğretiyorsunuz kuzum? Okulda papağan
gibi bunları gevelesin de papazlar doluş­
sun evime değil mi? Ayıp, ayıp Bay Ga­
lile.
GALİLE - (Kahvaltı etmektedir) Andrea ile
çalışıyoruz, Sarti, U2UI1 uzun araştırdık,
tartıştık, sonunda yeni şeyler bulduk; giz­
li tutamayız bunları, bütün dünya bil·
meli bulduklarımızı. Yenl bir çağ açılı­
yor, büyük bir çağ! Bu çağda yaşamak
sevinç verecek insana.
Bn. SARTl - Ya? Bari bu yeni çağda sütçünün
borcunu verebilsek! N'olur kırmayın be·
ni, bu geleni de geri çevirmeyin. Süt�ü­
nün parası çıkmıyor aklımda.o, ne yapa-

16
yım? {Yatağı yapmiştır pu arada, çıkar.)
GALİLE - (Gülerek) Peki, peki.. ama bırak
da kahvaltı edeyim. (Andrea'ya) Bakı·
yorum, anlamışsın bir takım şeyleri, ho.?
ANDREA - Şaşırsın diye söyledimdi. Ben
inanmıyorum ki! İskemleyi düz çevirdi·
niz, böyle yapmadınız (Ters çevirmeyi
gösterir) böyle yapsaydınız düşerdim.
Niçin öyle çevirmediniz? O zaman Dünya,.
dan aşağı düşerdim, değil mi? Yeryüzü
dönse, durulmaz ki üstünde! Nasılmış?
GALİLE - Ama Andrea, gösterdim sana ...
ANDREA - Dün gece epey düşündüm, bul·
dum '.mnra: sizin dediğiniz gibi dönse
Dünya, başım aşağı sarkacak!
GALİLE - (Masadan bir elma alır) Bak, bu
Dünya...
ANDREA - Yoo.. örneklerle- göstermeğe kal­
kışmayın, haklı çıkıyorsunuz o zaman.
GALİLE - (Bırakır elmayı) Peki ...
ANDREA - Kurnazlık sizinklsi, böyle örnek­
lerle kandırıyorsunuz beni. Ben anamı
iskemleye oturtup döndüremem ki! lşi­
me gelmez bu örnekler. Peki.. o elma Dün­
ya diyelim, ne olmuş sanki?
GALlLID (Güler) öğrenmek istemiyorsun,

16
ne yapayım.
ANDREA - Gösterin hadi; geceleri neden
başaşağı sarkmıyorum? !nandınn beni
GALİLE - Şu Dünya, sen de şuma duruyor­
sun (sobanın odunundan bir kıymık alır
elm::rya sokar) şimdi dönüyor Dünya.
ANDREA - İşte... ben de başaşağı sarkıyo.
rum... nah!
GALİLE- Yo... iyi bak, nerde başın?
ANDREA - (Gösterir) İşte, aşağıda.
GA.Ltt,E - Nasıl olur? (Ters çevirir elmayı)
Hep o yerde değil mi, bak. Ayaklann aşa­
ğıda. Çevirince böyle mi duruyoısun?
{Kıymığı çıkanr, gene döndürür)
�REA - Sahi. Peki, niçin birşey duymu­
yorum öyleyse?
GAL1LE - Birlikte dönüyorsun da ondan. Sen
de, senin üstündeki hava da; herşey bir­
likte dönüyor, onun için duymuyorsun.
ANDREA - Ama neden Güneş yürüyormuş gi­
bi görünüyor?
GAL!LE - (Kıymığı elmaya sokar gene dön­
dürür) Bak, aşağıda yeryüzünü görüyor­
sun, o duruyor, o hep aşağıdadır, kımıl­
damaz senin benim için. Ama yukan ba­
kınca, ne görüyorsun, bak bakayım, lam-

11
bayı, değil mi'! Şimtii şöyle çevirince,
ne var başının ustünde, yukarda demek
istiyorum. ;
ANDREA - (Kafasını döndürerek) Soba.
GALİLE - Lamba nerdc?
ANDREA - A• ağıda!
G \LlLE - Anladın mı şimdi?
. i � ",C.\ - Çok güz.el. Annem buna daha çok
şaşacak.
(!yi giyinmiş, genç bir adam : Ludoviga
Marsili girer)
GALiLE - Hoş geldiniz.
LUDOVlGO - Günaydın Efendim. Adım Lu.
dovigo Marsili.
GALİLE - (Mektubu okuyarak) Hollanda'dan
geliyorswrn:.:, öyle mi?
LUDOVIGO - Evet efendim. Adınızı çok duy·
dum oralarda.
GALlLE - Çiftlikleriniz, bağlarınız bahçeleri­
niz varmış ...
LUDOVlGO - Var efendim... annem zorladı
beni, çık gez biraz, dünyayı dolaş... ne
var ne yok gör baka)ım, dedi.
GAL!LE - Siz de, 1talya'da bir Galile oldu­
ğunu duyunca ...

18
LUDOV1GO - Annem bilimle ilgilenmemi is­
tiyoı· efendim.
GALİLE - Özel dersler için on Duka alırım
aY.da.
LUDOV!GO - Peki efendim.
GAL!LlD-Neye merakınız var?
LUDOV!GO - Atlara efendim.
GALİLE-Ya?!
LUDOV!GO-Ne yalan söyliyeyi.m, başım pek
hoş değildir Bilimle.
GALİLE - Öyleyse ayda onbeş Duka isterim.
LUDOVİGO -Başüstüne efendim.
GALILE - Hemen başlıyablliriz derse, sabah­
lan gelirsiniz. Andıea sana dokunacak
bu iş, seninle ilgilenemem artık, hem
sen parasız öğrencisin, anlarsın değil mi?
ANDREA-Anladım bile, gidiyorwn. Elmayı
alayım mı?
GALlLE - Al. (Andrea çıkar)
LUDOV!GO-Belki de çok yoracağım sizi Bay
Galile. Bilime kolay kolay akıl erdiremi­
yor insan. Amsterdaın'da gülünç bir bo­
ru satıyorlardı, aldım baktım: yeşil de·
rili uzunca bir boruydu, iki merceği vardı;
biri böyle biri böyle; (Gösterir) bıri büyül­
tüyor, öteki küçültüyormuş! tık bakışta.

19
ayır::ı.mıyor insan, aina içinden bakınca
herşey beş kez bUyülülmüş olarak görü­
nüyor. Buysa sizin 'Bilim' tlediğiniz, akıl
erer mi?
GALU,E - Neleri büyUltliyor, dediniz?
LUDOVİGO - Her.eyi: kilisenin kulesini, kuş­
ları.. uzakta olan herşeyi.
GALİLE - Siz de baktınız o borudan, gördü­
nüz demek?
LUDOVİGO - Evet.
GALİLE - Borunun iki merceği var, dediniz
değil mi? (Bir kağıdın üstüne resmini
yapar) Böyle miydi? (Ludovlgo başıyla
evet der.) Ne zaman bulunmuş bu?
LUDOvtGO - Birkaç gün önce, Hollanda'dan
ayrılmadan birkaç gün önce bulunmuş,
çarşıda görmüştüm.
GALİLE - (Sevimli denecek bir durum takı­
narak) Niçin Fiziğe heveslendiniz? Neden
vaz geçtiniz atlardan? (Sarti girmiştir,
Galile görmem.iştir onu.)
LUDOv!GO - Annem zorluyor dedim ya .. Bi­
limle ilgilenmemi o isliyor! İçki sofrasın­
da bile Bilim üst\,ine tartışılıyor artık!
GALİLE - Bir ölü dille ilgilenin, ya da Dinbi­
limi ile, daha kolaydır. (Sarti'yi görtir)

20
Peki, peki. Salıya gelin, başlarız derse.
(Ludovigo çıkar) Bakma öyle Sarti, an·
laştık işte; Salıya başlıyoruz derse.
Bn. SARTI - Ben burada olmasaydım zor 'pe­
ki' derdiniz! Üniversitenin adamı gel­
di, murakıp mıdır, denetçi midir nedir,
işte o.
GALİLE - Gelsin, gelsin. Üniversitedeki işi­
mi yapmıştır belki. Özel derslere boş ve·
ririm o zaman.
(Bn. Sarti denetçiyi alır odaya. Galile
bu arada giyinmiştir; bir kağıdın üstüne
birtakım sayılar yazar.)
GALİLE - Günaydın Piruli; yarım Duka ve­
rebilir misin bana? (Adamın kesesinden
çıkarıp verdiği parayı, Galile Bn. Sarti'·
, ye verir) Bayan Sarti, Andrea'yı gözlük·
çUye gönder, iki mercek alsın, ölçUleri
yazılı hurda. (Sarti çıkar.)
PlRUL! - İşiniz için geldim. Aylığınızın bin
Duka'ya çıkarılmasını onaylamadı Üni·
versite. Matematik dersleri Üniversiteye
kazanç sağlamıyor, para getirmiyor, bili·
yorsunuz. Gene de Cumhuriyetimiz boş
vermiyor bu bilim koluna; evet Felsefe
kadar gerekli değil, Dinbilimi kadar da
yararlı değil; Matematik, meraklıları için

21
zevkli, o kadar.. onun için de göz yumuyo­
ruz ya.
GALİLE - (Kağıtlarının üstüne eğilmiştir)
Ama ben beşyüz Duka ile geçin�miyorum !·
P1RUL1 - Haftada iki kez ikişer saat dersiniz
var Üniversitede! ün ::.almış bir adamsı­
nız, özel öğrencileriniz dilediğiniz kadar
para verebilirler size. Yok mu öğrenci­
niz?
GALİLE - Öğrenciden'çok ne var! Ders ver­
mekten öğrenmeğe vakit bulamıyorum!
Ben Felsefe bölümünün baylan gibi zeki
değilim, her şeyi hemen anlayamıyorum,
alığın biriyim. Efendi, ben bilgimin açık
deliklerini tıkamak zorundayım. Ne za­
man vakit bulup çalışayım? Araştırmala­
nma nasıl vakit ayırayım? Benim seç­
tiğim Bilim, doymak bilmeyen türden. Bü­
yük sorunları çözmek için varsayımlar­
dan başka şey yok elimizde.. kendimizi
inandırmak için kanıt bulmak, kanıt gös­
termek zorundayız. Aç kalmıyayım diye
her önüme çıkan paralı alığın kafasına
paralellerin sonsuzluğunu nasıl sokarım?
Uğraşamam bunlarla, başka işlerim var?
PİRUL! - Haklısınız bellfi, ama biz prenslerin
verdiği parayı veremeyiz. Gene de unut-

22
mayıp, araştırmalarınız ıçın özgürlük
sağlıyoruz size. Burada, Padua'da protes·
tanlara biJe göz yumuyoruz, onlar bile
dinliyor derslerinizi! Doktor Unvanını da
veriyoruz onlara. Gremonini'yi dine ay·
kın açıklamalarından ötUrU gene de En·
gizisyona vermedik, tersine, aylığını art·
tırdık! Venedik Cumhuriyetinde Engizis­
yonun sözü geçmediğini ta Hollanda'ya
duyurduk. A z şey değil bu, Bay Galile;
bir Gökbilgini olarak bunun önemini en
iyi sizin anlamanı z gerekir; öyle ya, seç·
tiğiniz bilimle Kiliseyi bile boşluyorsunuz,
gene de ses çıkarılmıyor!
GALİLE - Evet ama, Giordano Bruno'yu, Ko·
pernikus'un inancını yayıyor diye H.oma'·
ya sürdünüz!
PlRUL! - Hayır, onun için değil, yanlış ku·
11imları savunduğundan değil; Bruno Ve·
nedik'li değildi, burada belli bir işi de yok­
tu, onun için gönderildi Roma'ya, Bırakın
şimdi Bruno'yu , o adam yakıldı Roma'da,
karıştırmayın onu. Aklıma gelmişken
söyliyeyim: Venedik'te özgiirlüğe önem
veriyoruz, ama Kilisenin gazabına uğra·
mış olan o adamın adını gene de öyle ulu·
orta almayın ağzınıza. Burda Venedik'to
bile doğru olmaz bu, evet burda bile.
23
GALİLE - Desenize, d_µşünce özgürlüğü ile
her çeşit alış·v�riş yapıyorsunuz? Baş·
ka yerlerde Engizisyon var, adamı ya­
karlar diye, öğretmenleri buı-da ucuza
çalıştırmanın yolunu bulmuşsunuz? !yi
doğrusu!
PlRULt - Yo.. haksızlık ediyorsunuz Bay Ga­
lile! Haksızlık! Başka bir yerde gidip bil·
gisiz bir Engizisyon papazının yasaklama.­
sı al tında nasıl çalışabilirsiniz? Bol vak-
tiniz olmuş neye yarar? Ne yapalım?
Papazsız prens olmuyor, dikensiz gül ol·
madığı gibi.
GALiLE - Burdaki özgürlük ne işe yarar,
araştırmalarıma vakit ayıramazsam?
Hem sonra, ne oluyor bu araştırmaların
sonuçları? 'Nesnelerin dtişüş yasası' ile
ilgili araştırmaları göstersenize baştaki·
lere. (Bir tomar kağıt gösterir) Birkaç
Duka koparabilirdik belki, değmez mi?
PlRUJ..t - Birkaç. Dukadan daha çok eder.
ama ...
GALİLE- Vn z geçtim daha çoğundan, beşyüz
verin yeter.
P1RUL! - Birşeyin değeri, getireceği para ile
ölçülür! Para kazanın� istiyorsanız, baş·
ka tUrlü davranmanız gerekir .. alıcıya ne

24
sağlar satacağınız nesne? Ona bakın.
Sözgelişi: Floransa'daki Bay Colombe'·
nin sattığı ,Felsefe, prense yılda �n azın­
dan onbin Duka sağlıyor. Sizin 'DüşUş
üstüne' buluşlarınız ilgi çekti çekmesine..
evet, Paris'de, Prag'da durmadan övüyor­
lar sizi, ama bu övgüleri yağdıranlar Pa­
dua 'üniversitesine on para vermiyor! Si·
zin mutsuzluğunuz seçtiğiniz bilim kolun·
da Bay Galile!
GALİLE - Anlıyonun: özgür araştırma üstü·
ne alış-veriş, değil mi?
PİRUL! - Bay Galile! Ne tuhaf bir yoruml�
ma bu? Kimi zaman . özür dilerim ama. ·
hiç anlamıyorum bu tuhaf şakalarınızı.
Ülkemizin gelişmekte olan ticaretinin ka·
ranlık bir yanı yok. Ben ki, yıllardır Üni·
versitenin Devletçe atanmış bir adamı·
yım, bu konuda sizin gibi alaycı bir dil
kullanamıyorum. (Galile özlem.le çalışma
masasına bakar) Öteki kentlerin duru­
munu unutmayın: kimi yerde kırbaç al·
tında inliyor Bilim! Hem de kitap cilt.
!erinin meşinlerinden yapmışlar kırbaç­
ları! Taşın nasıl düştüğü ilgilendirmiyor
onlan, onlar Aristoteles'in yazdıklarıyla
ilgileniyorlar yalnız. Gözler okumak için·

25
dir, o kadar. Ayak__kaydırmacalar var ­
ken, düşme üstüne yenr yasaların ne
önemi vardır, diyorfar. Bir de Cumhurl·
yetimizi dllşilnün: buluşlarınız,• düşünce­
leriniz ne kadar olmıyacak şeyler olsa
bile, gene göz yumuyoruz! Siz ancak bu­
rada çalışabilirsiniz; kimse baskı yap·
madan, kimse işinize bumunu sokmadan.
Keten konusunda, Floransa'dakileri geç­
menin önemini bilmiyor değil tticcarlan·
mız; fizik buluşlarınızı da önemle izliyor­
lar, ama Fizik de boşvermemeli tezgahla­
rımıza, yeni buluşlar getirmeli onlara!
Yurtdaşlarımızın en değerlileri ilgileniyor
buluşlarıruzla, görmeğe geliyorlar sizi,
sorup soruşturuyorlar; değerli vakitlerini
bu konuda harcıyabiliyorlar! Hor gör­
meyin ticareti Bay Galile! Kimse kanş,­
mıyor işinize.. unutmayın: bilgisizlerin
size engel olmasına da göz yumulmaz bu­
rada!
GALİLE - (Sıkıntth) Evet, evet, haklısınız.
P1RUL! - Para konusuna gelince, güzel bir­
şey çıkann ortaya. Hesap cetveli gibi
birşey bulmuştunuz geçenlerde hani?
(Parmaklarıyla saya:r-) He.sap bllrniyen­
ler bile faiz hesaplarını, Ölçülerin küçük

2fS
ttiltip bilyülttilmesini, mermilerin ağırlı·
ğıru ne kolay çıkarabiliyordu onunla; ona.
benzer birşey bulun gene.
GALİLE-Saçma!
P!RULl - Ama herkesin hoşuna gitmişti, şaş·
mıştı herkes; size de epey para sağlamı�­
tı, niçin saçma diyorsunuz? Stefano
Gritti bile, topraktan kökleri bununla sö·
ktiyormuş.
GALİLE - Meğer ne işlere yarıyormuş, bakın
hele! Dostum Piruli, belki haksız değil·
siniz. Durun bakayım, aklıma birşey gel·
eli.. işinize yarayacak birşeyim var, var..
(Çizdiği kağıdı alır eline)
PlRUL! - Sahi mi? İyi öyleyse, kurLuldunuz
demektir. (Kalkar) Değerli bir adam ol·
duğımuzu biliyoruz, Bay Galile, ama ne­
dense hiçbirşey beğerıntiyorsunuz, hiç­
birşeyden hoşlanmıyorsunuz.
GALlLE - Öyleyimdir! Biraz aklınız olsa,
böyle olduğum için para verirdiniz bana!
Evet.. beğenmiyorum, hiçbirşeyden de
hoşlanmıyorum.. kendimden bile, nasıl
beğenirim sizleıi? Ama gemi tezgahla·
rında, top döküm-yerlerinde Venedikli­
lerin karşısına dikilmekten hoşlanıyo­
rum . Ne yazık ki, deneylerimin sonuçla.·

27
rını almama vakit bırakmıyorsunuz.
Kırkaltı yaşıma ge�dim.. "hoşnut değilim
kendimden, iyi birşey yaptım diyemiyo-
rum daha!
PtRUL! - Öyleyse, sizi alıkoymıyayım işiniz·
den; hoşça kalın.
GALİLE - Güle güle...
(Piruli çıkar.. Galile birkaç saniye yalnız
kalır. Çalışmağa beışlar, sonra koşarak
Andrea girer.)
GALİLE - (Başını işinden kaldırmadan) Ye­
memişsin elmayı, neden?
ANDREA - Anama göstereceğim, nasıl dön­
dUğünU anlatacağım .
GAL1LE - Bak Andrea.. hurda olup bitenleri
anlatma başkalarına.
ANDREA - Neden?
GALİLE - Hoş görülmüyor, yasakladılar.
ANDREA - Uydurma değil ki bunlar ...
GALİLE - Olsun, yasaklıyorlar işte. Biz fizik·
çiler doğru dediklerimizi kanıtlıyamıyo­
ruz daha. Büyüle Kopernikus'un sistemi·
ni bile kanıtlıyamadık. Varsayımlara da·
yanıyoruz daha. Ver mercekleri.
ANDREA - Para yetmedi, ceketimi bıraktım.

28
GALİ.LE - Kış kıyamette ne yaparsın ceket­
siz, Andrea? (Susma. Galile mercekleri
kağıdın üstüne kor; çizcliği taslak ile öl·
çtişttirür.)
ANDREA - Varsayım ne demek?
GALİLE - Varsayım, var sayılandır; ama
ka�tlanamaz. Bak, aşağıda Foliz hasır­
cının önünde duruyor, kucağında da ço·
cuğu var, memo veriyor çocuğuna, çocu·
ğundan meme emmiyor, değil mi? Bunu
giclip görmeclikçe, kanıtlıyamadıkca bu
bir varsayımdır. Yıldızların karşısında
da biz, gözleri iyi seçemeyen küçük sü·
rüngenler gibiyiz, az şey görebiliyoruz.
Ne var ki, eskilerin öğrettiği bin yıllık
inançlar sarsılmağa başladı, sallanıyor
büyük yapılar; onları ayakta tutan da·
yanaklar çürüdü artık. Bir sürü yasa­
lar var, ama çok şey açıklıyamıyor bun-
1:ır, oysa yeni varsayımlar çok şey açık·
lıyorlar bizlere.
ANDREA - Siz bana herşeyi kanıtladınız
ama?!
GA.Ltt.,E - Hayır. 'Öyle olabilir' dedim. Gü­
zel şeydir varsayım, kimse ynd.sıya·
maz bunu.
ANDREA - Bay Galile! Ben de fizikçi ol-

29
mak istiyorum.
GALİLE - !stersin elbet! J{arşılığı bulun­
mamış öyle çok soru var ki bu alanda ..
(Pencereye yaklaşmıştır, meı:,ceklerden
bakar.. Pek önemsemez) Gel buraya
Andrea, bak şunun içinden.
ANDREA - Vay canına! herşey yaklaştı!
Campanile'nin çanı burnumun dibinde
sanki! Yazıları bile okunuyor: Gracia
deıi.
GALİLE - Bu bize beşyUz Duka sağlıyacak
işte.

30
-2-

GALİLE VENEDİK CUMHURİYETİNE YEN!


BULUŞUNU SUNUYOR

Biiyüklerin her yaptığı övgüye değmez elbet


Atıştırırdı Galile iyi yemekleri lop lop
Dinleyin bi yol: ama kızmaca yok
Nedir ne değildir şu teleskop?
(Venedik Limanındaki büyük tersanenin
içi.

Bir yanda. Venedik kentini n yönetenleri,


ileri gelenleri; bir yanda Gallle'nin arkadaşı
Sagredo ile Galile'nin onbeş yru}ında.ki güzel
kızı. Virginia. Kızm elinde, kadife bir yastık,
yastığın üstünde 60 santim uzunluğunda kır·


mızı deriden bir boru ( dürpün) . Galile kUr­
siided.il'. Galile'nin arkasında dürbünU koya­
cak bir ayaklık; ayaklığu:ı önünde camcı Feder­
zoni durmakta.dır.)
GALtr..E - Venedik. Kentinin saygıdeğer bay­
lan! Pa.dua Üniversitesindeki Mateme,.
tik öğretmenliğim ne kadar önemliyse,
Tersanenizdeki görevim de o kadar ö­
nemlidir bence. Yalnız öğretmekle yetin·
medim, buluşlarımla Cumhuriyetimize ya·
rarh olmaya da çalıştım. Sevinçliyim bu·
gtin: yepyeni bir buluşumu sunmak üze·
re, eğilerek çıkıyorum karşınıza. Dürbün
ya da Teleskop adını verebileceğimiz bu
araç bilim ve din kurallarına bağlı kalı·
narak, dünyaya ün salan bu Tersanede
yapılmıştır. Yorulmadan, yılmadan, di­
renerek sürdürülen tam onyedi yıllık bir
çalışmanın verimidir bu.
(!ner kürsüden, Sagredo1 nun yanına ge­
çer. Ötekiler alkışlar. Galile alkışlara
eğilerek selam verir.)
GALlLE - {Usulca Sagredo'ya) Hoşlanmam
böyle şeylerden.
SAGREDO - Evet, ama borcunu verebilecek·
sin kasaba..

32
GALlLE _:. Orası öyle, bunlar da ceplerinl
dolduracaklar ama... (Alkış sürdüğü için
gene eğilir, selam verir.)
P!RUL! (Denetçi) - (Kürsüye çıkar) Say­
gıdeğer Başkanım! Saygıdeğer Üyeler!
Sanat alanında, bu yeni buluşla Venedik
gene başa geçmiş oluyor. (Hafif alkış)
Ünü yerylizünü kaplamış olan bir bilgini­
miz, büyük paralar sağlıyacak bu yeni
buluşunu sizlere, evet sizlere sunuyor.
(Şiddetli alkış) Özellikle şunu ,belirtmek
isterim: Düşmanlarımızın elinde bulun­
mayan bu araç bize bir üstünlük sağlıya·
cak, bu araçla, savaşta düşman gemile­
rinin sayılarını, güçlerini en aşağı ııcı
saat önceden görüp anlıya.bileceğiz, dav­
ranışımızı da ona göre düzenliyeceğiz: ya
gireceğiz savaşa, ya da kaçacağız vaktinde
(Çok şiddetli alkış) Bay Galile'nin sayın
Başkanımızdan ve sayın üyelerimizden bir
dileği var. O da güzel kızının eliyle siz­
lere sunulacak olan bu aracı lütfen k'.l.­
bul buyurmanızdır.
(Müzik başlar. Virgina öne çıkar, eğilir..
te leskopu Piruli'ye uzatır, Piruli de Federzo­
ni'ye verir. Federzoni teleskopu ayaklığın üs­
tüne yerleştirir. Başkan ve üyeler bakmağa
koyulurlar teleskoptan.)
33
GALİLE - ( Usulca) Sagredo! Dayanamıya•
cağım bu maskaralığa. Oyuncak sanıyor
lar, değil ama! Dün gece Aya baktım bu
nunla.
SAGREDO - Ne gördün?
GALİLE - Işığını başk� yerden alıyor Ay!
SAGREDO - Ne diyorsun?
ÜYELERDEN BİRİ - (Teleskoptan bakarak)
Santa Rozita'nın ,duvarlarını görüyorum.
BİR BAŞKA ÜYE - Gemide öğle yemeği yi·
yorlaı·, balık! Karnım acıktı.
GALİLE - Teleskopsuzluk yüzünden bin yıl
geri kalmış Gökbilimi.
ÜYELERDEN B1R1 - Bay Galile!
SAGREDO - Seni çağırıyorlar.
SESLENEN ÜYE - Bu herşeyi çok yakın ço1'
da temiz gösteriyor. Evdekilere söylemeU
de damda yıkanmasınlar artık!
GALİLE - (Sagredo'ya) Samanyolunun ne
olduğunu biliyor musun?
SAGREDO - Yoo.
GALtLE - Ben biliyoııım şimdi.
ÜYELERDEN B!Rl - Hiç· çekinmeden, 011
Dukaya rahatça satılabilir bu dUrbtiJ1
Bay Galile.
(Galile eğilir.)
31
V1RGİN1A - (Ludovigo'yu babasına getirir)
Baba, Ludovigo tebrik etmek istiyor seni.
LUDOV1GO - (Çekingendir) Tebrik ederim
efendim.
GALİLE - Biraz değiştirdim, kaçmamıştır
gözünüzden .
LUDOvtGO - Gördüm efendim.. kırmızı de­
riden yapmışsınız.. Hollanda'daki yeşil·
di!
GAL!LE - (Aldırmaz, Sagredo'ya döner) Bu­
nunla. şu yeni teori kanıtlanmaz mı diyo­
rum?
SAGREDO - Sus. Denetçi geliyor.
DENETÇ! - Eh .. beşyüz Dukayı cebinizde bi­
. lin artık
GAL!LE - (Aldırmaz) Kolayca elde edilen
şeylerden hoşlanmam pek, ama neyse ...
(Venedik kentinin başkanı, şişmanca, ken­
di halinde bir adamdır.. Galile'ye doğru gelir;
saygılı, ama beceriksiz bir davranışı vardır.)
DENETÇİ - Bay Galile! Ekselanslan geliyor!
(Başkan gelir, Galile'nin elini sıkar)
GALİLE - Ekselans! Sizleri memnun edebil·
dim mi bari?
BAŞKAN - Ne yazık ki, bilginlerimize para

3?ı
verebilmek için senatörler)mize böyle, bu
çeşit işler göstermek zorundayız.. hoş gö·
rün bizi.
DENETÇİ - Ama Efendimiz, böylelikle bil­
ginlerimizin çalışma gücli kamçılanmış
oluyor!
BAŞKAN - (Glilümser) Evet, evet.. yazık,
neyse hoş görün bizi.
(Galile'yi senatörlerin yanına götürilrler..
hepsi etrafını sarar. Virgina ile Ludovigo ağır
ağır uzaklaşırlar)

V1RGtN1A- Yüzüme gözüme bulaştırdım, de·


ğil mi?
LUDOV!GO- Hayır...
VlRGlNtA - Nen var?
LUDOVİGO - Hiç... Yeşil olsaydı kılıfı, daha
iyi olurdu sanıyorum.
V1RG1N1A - Herkes seviyor babamı, bana
öyle geliyor.
LUDOV!GO - Bana da öyle geliyor ki, Bili­
min ne o.emek olduğunu anlamaya başlı·
yorum yavaş yavaş!

36
-3-

10 Ocak 1610 : Galile, teleskopla gökte Ko­


pernikus sistemini kanıtlayan yeni nesneler
görmektedir. Arkadaşı, bunun doğuracağı kö·
tü sonuçları düşünerek Galile'nin gözünü kor­
kutur., ama Galile güvenmektedir insan ak·
lına.

B!NALTIYOZON YILININ ON OCAK GUNü


GÖRDÜ GALİLE GÖK KATLARIN1N BOŞLU-
QUNU
Galile'nin Padua.'daki Çalışma Odası. Ge·
cedir. Galile ile arkadaşı Sagredo, kalın pal·
tola rına sarılmış, teleskopun önündedirler.
SAGREDO - (Teleskoptan bakmaktadır, al-

37
çak sesle konuşur) Kenarları dliz değil
Ayın, girintiler çıkıntıl_ar vat Teker te·
ker, kendi başlarına parlıyor bunlar.. bir
araya gelmelerinden de ·büyük ışıR doğu·
yor.
GALİLE - O parıldayan noktalar nedir der·
sin?
SAGREDO - Yo.. olamaz!
GALİLE - Dağlar onlar, Sagrcdo dağlar!
SAGREDO - Dağlar mı? 'Ayın iliıtünde dağ-
lar mı var?
GALİLE - Hem de ne dağlar. Güneş tepeleri
aydınlatırken vadiler karanlıktır daha;
ışığın doruklardan eteklere süzillüşünil gö·
rilrsUn, değil mi?
SAGREDO - Ama bu, ikibin yıllık Gökbilimi­
ni yadsımak olur.
GALİLE - Ne yapalım? Öyle!. Şu gördüğünü
senden ve benden başka kimse görmedi
daha.
SAGREDO - Dünyamız bir yıldız olmadığına
göre, Ay da dağlı, vadili bir yer olamaz
Galile!
GALİLE- Kim bilir? Ay dağlı, vadili bir dün­
ya olabilir. Dünyamız-da onun gibi bir
yıldızdır belki; bildiğimiz bir gök geze·

38
geni, binlercesinden bir tanesi. Bir daha
bak, yanın Ayın karanlıktaki bölümünü
kap·kara mı görftyorsun?
SAGREDO - Hayır .. iyice bakınca çok hafif.
soluk bir ışık var o bölümde de.
GAL!LE - Neyin ışığı olabilir bu?
SAGREDO _,?
GALlLE - Dünyamızın, Sagredo.
SAGREDO - Saçma. Ormanları, dağları, de­
nizleriyle soğumuş Dünyamız nasıl ışık
verebilir?
GALtLE - Ayın verdiği gibi. Bu ikisi de Gü­
neşten alıyor ışığını, onun için parlıyor­
lar. Ay bize neyse, biz de Aya oyuz.. o da
bizi bir ara yarım, bir ara yuvarlak görü·
yor.
SAGREDO - Demek Ayla Dünyamız arasında
hiç bir' ayrım yok?
GAL lLE - Olmaması gerekiyor.
S AGREDO - Dah_a on yıl olmadı.. Roma'da
birini yaktılar.. adı Giordano Bruno idi,
o da bunu savunmuştu, unutma.
GAL!LE - Biliyorum, ama görüyoruz Sag·
redo, görtilen bu. Ayırma gözünü ordan.
Ayla Dünya arasında hiç bir ayrım yok,
görüyorsun bunu. Bugün ayın onu On

39
Ocak 1610 ! İnsanlık. günlüğüne şunu ya­
zıyor bugün: Göğün. boşluğunu gördük.
SAGREDO - Korkunç!
GALİLE - Birşey daha buldum! Belki de da­
ha şaşırtıcı bu.
Bn. SARTİ - (Girer) Denetçi geldi. (Denetçi
soluk soluğa girer.)
DENETÇİ - Bu saatte geldiğim için özür eli·
lerim. Sizinle biraz yanlız konuşabilir mi·
yım.
I
• ?

GALİLE - Bay Sagredo'dan gizli bir şeyim


yoktur Bay Piruli.
DENETÇİ - Söyliyeceklerimi bilseni.z, başka·
sının dinlemesini istemezsiniz belki. !na·
nılmıyacak şeyler oldu Bay Galile.
GALİLE - Benim yanımda hep inarulmıya­
cak şeyler işitmiştir Bay Sagredo, alışık·
tır, onun için çekinmeyin:
DENETÇİ - Gene de çekiniyorum! (Telesko­
bu gösterir) İşte bulunmaz Hint Kumaşı!
Sokağa atın onu, metelik etmez!.
SAGREDO
· - (Sinirli sinirli bir aşağı bir yu·
karı yürümüştür bu arada) Nasıl olur?
DENETÇİ - «Kulunuzun yılmadan, direnerek
tam onyedi yıllık çalışmasının bir verimi>
diye adlandırdığınız bu boruyu her köşe
40
başında birkaç Dukaya satıyorlar da on­
dan! Hem de Hollanda'da yapılmış.. şim­
di şu sıralarda bir Hollanda yelkenlisi
bundan beşyüz tanesini limana boşaltıyor!
GA.Ltt.E - Yok canım.
DENETÇİ - Nastl böyle soğukkanlı olabilirsi­
niz? Anlamıyorum.
SAGREDO - Biz de telaşınızı anlamıyoruz
Bayım! Dostum Galile bu dürbünle yıl­
dızlarda öyle şeyler gördü ki, ağzınız açık
kalacak.
GALİLE - (Gtiler<?k) Gelin, bir bakın.
DENETÇİ - Şu gülünç nesne için Bay Ga­
lile'nin ayhğını arttırmakla göreceğimi
gördüm ben! Senato üyelerinin, yeni bir
buluş diye bu borudan baktıklarında, bo­
.ruların köşe başlarında peynir ekmek pa­
rasına satıldığını görmemiş olmaları bir
rastlantıdır sadece!
(Galile kahkahalarla güler)
l
SAGREDO - Aış verişte bu araç ne sağlar,
onu bilmem. Bay Piruli, ama Felsefe ala­
nındaki değeri ...
DENETÇİ - (Keser) Felsefe alanında mı de­
diniz? Ama Bay Galile matematikçi.. Fel­
sefeyle ne ilişiği olabilir? Bay Galile! Siz
bir vakitler çok işe yarayan bir tulumba
bulmuştunuz, tıkır tıkır işliyen bir tulum­
ba; dokumacılann da işine • yaramıştı;
inanmıştık size. .Ama bu ıborunun böyle
çıkacağını nereden bilebilirdim?!
GALİLE - Durun, acele etmeyin Piruli! De­
niz yolculukları kısalmadı daha, pahalı,
üstelik de güvensiz. Denizcilere yol gös­
teren, güven sağlıyan, saate benzer birşey
bulmalıyız gökte. Bu boruyla, bir takım
yıldızların belli bir dÜZ1:3n içinde yol al­
dıklarını göreceğiz; buna dayanarak yapı·
lacak yeni gök haritaları, deniz yolculuk·
lannda milyonlar sağlıyabilir.
DENETÇ! - Bırakın. Yeter size inandığım.
Sizin yüzünüzden eğlence konusu oldum,
herkes alaya alıyor. «On para etmez bir
boruyu önemli sanan zavallı Denetçi'miz»
diye anacaklar beni . Gülmekte haklısınız,
işiniz iş tabii, kopardınız ya. beşyüz Du­
kayı, oh! Ama namuslu biri olarak size
şunu söyliyeyim: Tik.siniyorum bu dünya·
dan. (Kapıyı hızla çarparak çıkar.)
GALİLE - Kızınca sevimli oluyor kerata!
İşittin, değil mi? Alış-veriş yapılamayan
bir dünyadan tiksiniyormuş!
SAGREDO - Hollanda'lıların buluşlarından
haberin var mıydı?

{2
GALİLE - Vardı. Ama ben, Senato'nun o
cimri heriflerine Hollanda' daki dilrblinl&­
rin yüz kat iyisini yaptım. Gırtlağına ka­
dar borç içindeyim, rahat çalışabilir mi·
yim? Virginia'nın çehizini düşünmek za­
manı da geldi, akıllı bir kız değil! Sonra
kitap se'ıliyorum, yalnız fizik kitapları al·
mıyorum.. boğazıma da düşkünüm, iyi ye·
mek yemek istiyorum. İyi bir yemek yer­
sem, kafam ancak yerine geliyor, o za,.
man iyi düşünebiliyorum. Ah Sagredo, kö·
tü bir çağda yaş ıyoruz! Şaraplannı taşı­
yan arabacılarına verdiklerinden daha
azını verdiler bana. Üniversitedeki iki der­
sim, dört çeki odun karşılığı! BeşyUz Du­
kayı koparabildim ama, borçlarım var da­
ha, yirmi yıldır ödeyemediğim borçlarım
ollluğı_ı gibi duruyor. Beş yıl rahat bırak­
salar beni, herşeyi gösterir önlerine se·
rerdim onlann. Dur, sana birşey daha
göstereceğim.
SAGREDO - ( Ç ekinir teleskoptan bakmağa)
Bırak Galile. Korkuyorum.
GALtLE - Saman yolunun ap-ak parıldayan
sislerinden birini göstereceğim sana ... Ne
olduklarını bil bakalım.
SAGREDO - Sayıı:ıız yıldız bunlar.
GAL!LE - Evet. Orion takım· yıldızlarında bi­
le beşyüz yıldız var. Öteki Cllinyalar bun·
lar.. sayısız, çok uzakta olan öteki yıldız·
lar! Yaktıkları adam bunların söttinü et·
mişti, biliyordu bunları ama görememişti.
SAGREDO - Diyelim, Dünyamız da bir yıl­
dızdır, gene de Kopernikµs'un savunduğu
gibi, Güneşin çevresinde döndüğümüzü ka..
nıtlayamayız.- Çevresinde başka yıldızlar
dönen bir yıldız var rpı gökte? Ama Ay,
Dünyamızın çevresinde dönüyor.
GALİLE - Birşey var, önceki günden beri
çıkmıyor kafamdan. (Dürbünü düzeltir)
Ancak teleskopla görülebilen dört küçük
yıldız var Jüpiter'in çevresinde. Pazartesi
günü görmüştüm, durumlarına pek ö­
nem vermemiştim; dün gene baktım, ye·
min edebilirim ki, değişmiş durumları.
Şimdi gene başka türlü görünüyorlar, baş·
ka türlü duruyorlar. Ne oİabilir, dersin?
Dörttiller, (Heyecanlıdır) bak.
SAGREDO - Ben Uç tane görüyorum.
GALİLE - Ne oldu döndüncüye? İşte, şura·
ya çizmiştim; hesaplamalıyız.. nasıl yol
aldıklarını hesaplamalıyız Sjigredo.
(Masanın başına geçerler-- ortan kararır
arkada gök aydınlanmıştır: Jupiter'le yanın·
u .
daıki yıldızları görürüz: ortan aydınlandığında
ikisi paltolarına sarılmış oturmaktadır daha.)
GALlLE - Dördüncü yıldız Jüpiter'in arkası·
na geç.tiği için gözükmüyor. Anladık şim­
di bunu. Gördün mü? Bir yıldız ki, çev­
resinde bflşka bir yıldız dönüyor.
SAGREDO - Peki, ama Jüpiter'in asılı oldu·
ğU Gök-yuvarlağı ne olacak?
GALlLE - Ya.. ne olacak? öteki yıldızlar
çevresinde dönerken, Jüpiter bağlı kala­
maz ya! Gökyüzünde dayanacak yer yok
Sagredo.. Bir yere tutunamazsın Evrende!
Orada başka. bir GUneş var.
SAGREDO - Heyecanlanma, Galile! Çok hız­
lı düşünüyorsun.
GAL!LE - Hızlı mı? Sen de heyecanlansa'na
Sagredo. Şu gördüklerini kimsecikler gör­
medi daha. Hakları varmış.
SAGREDO - Kimin? Kopemikus'culann mı?
GAL1LE - ötekinin de! Kimse inanmadı
kimse. Herkes onlara karşıydı, ama hak·
lan varmış, hakları varmıj, hem de ne
türlü. Tam Andrea'ya göre birşey bu.
(Kendinden geçmiş gibi kapıyı açar ses­
lenir) Bayan Sarti, Bayan Sarti!
SAGREOO - Galile! l{endin3 gel.

Ǥ
GALlLE - Sen de geç füraz, kendinden be
adam! Bayan Sarti!
SAGREDO - (Teleskobu çevirir) Varıgeç böy­
le bağırmaktan!
GAL!LE - Sen de balık gibi susma, bir ger­
çekle karşıla�tığımızda..
SAGREDO - Ne susması? Gerçek olabilir di­
ye tirtir titriyorum.
GALlLE - Ne var t)treq7ecek?
SAGREDO - Daha ne olsun? Başına gelecek·
leri düşünmüyor musun? Aklını mı kaçır­
dın? Düşün: Yeryüzü Evrenin merkezi de­
ğil de, bir ylldız sadece! Herkesin diline
düşerse bu, sen ne olursun?
GALİLE - Koskoca Evren btitUn yıldızlarıy­
la bizim ktiçticük Dünyamızın çevresinde
dönmüyor da, tersi oluyor, evet!
SAGREDO - Yıldızlar, yıldızfar! Peki, Tanrı
nerde?
GALİLE-Ne demek istiyorsun?
SAGREDO -Tanrı nerde diyorum?
GALİLE- (Kızmıştlr) No bileyim ben! Yıldız.
lann ortasında değil her h;ılde! Yıldızlar­
da. da ya;ama varsa, onlar da Tanrı' yı bi­
zim Dünyamızda aramasınlar boşW1a, bur·
da dA yok öyle şey.
SAGREDO - Ama olmalı bir yerde, olmalı!
GA.L!LE - Matematikçiyim ben, Tannbilim­
ci değilim!
SAGREDO-Galile! Herşeyden önce insansın!
Karşılık ver soruma: Kurduğun şu dün­
ya düzenjnde Tanrı nerdo?
GALİLE - Ya içimizdedir ya da .. hiçbir yer·
de!
SAGREDO - (Bağırır) Yaktıkları adamın
dediği gibi, değil mi?
GALİLE - Evet. Onun dediği gibi.
SAGREDO - Böyle dediği için yakıldı o a,.
dam, daha on yıl bile olmadı Galile!
GAL!LE - O savundu yalnız, kanıtlıyamadı !
Bayan Sarü, Bayan Sarti!
SA.GREDO - Galile! Seni akıllı, kurnaz bili­
rim.. o'nyedi yıl burda Padua'da, üç yıl da
Piza'dı Kilisenin kabul ettiği Ptoleme sis­
temini öğrettin, inanmadığın halde, Ko­
pernikus'a. inandiğın halde binlerce öğren­
ciye Ptoleme sistemini öğrettin unutma.!
G.ALtLE - Karutlıyamıyordum, ne yapayım?
SA.GR.Eno - (İnanmamıştır) Ne değişti san­
ki?
GA.LtLE - Çok şey! Dinle dostum: ben inanı­
yorum insanlara, güveniyorum kafalarına.
Bu inancım olmasaydı· yaş�amazdım.
SAGREDO - Ben inanmıyorum insanlara!
Kırk ya:ıma geldim; şµnu öğrençlim: akıl
yolu ile hiç bir şey anlatamazsın onlara,
ama kuyruklu bir yıldız göster, biraz da
korkut, göreceksin, tabanları yağlayıp na­
sıl kaçar hepsi. Gelgelelim, doğru dürUst
bir çift söz et, iki kere iki dört eder gibi
kanıtlasan da söylediklerine gene inan·
mazlar, eğlenirler seninle!
GALİLE - Yanlış Sagredo, kara sürüyorsun
insanlara! Hem Bilimi sev, hem de böyle
bir inancın olsun'! Tuhaf, anlamıyorum.
Yalnız ölüler nedenleri umursamaz.
SAGREDO - !nsanların aşağ1lık kurnazlıkla­
rını nasıl olur da akılla karıştırırsun Ga-­
lile?
GALİLE - Kurno.zlıklarıru bı,rak bir yana. Bi­
liyorum, alış-verişteki çıkarlar.ndadır bü­
tün kurnazlıkları. Atı alırken eşek fiatı­
na, satarken de eşeği at fiyatına satarlar,
bi\tün kurnazlıkları hurdadır. Ama ertesi
günü uzun bir yolculuğa çıkacak olan bi·
ri, katırına ister istemez bir avuç fazla
arpa verir; fırtınayı ya da durgun hava.,­
ları düşünerek ona gore kumanyasını he·
saplayan yelkenlinin kaptanıyla, yağmur

(8
yağacağına inanarak başlığını yanına
alanlarda bütün umudum, işte bunlar bil·
mek isterler 11edenleri. Evet, ben inanı·
yorum insanlara; akıllarını peynir ek·
mekle yemediler. Ben onlara şu taşı (E­
lindeki küçük taşı yere atar) yere atar da,
'yere düşmüyor' dersem gülerler bana,
inanmailar elbet, kör değiller ya, görü·
yorlar düştüğünü. Bütün iş kanıtlamak·
ta Sagredo, kanıtlamak gerekir, karşı ko-
. yamazlar, boyun eğerler sonunda düşün·
mek insan soyunun en güzel eğlencele­
rinden biridir!
Bn. SARTİ - (Girer) Bir şey mi istediniz Bay
Galile?
GALU,E - (Teleskopun önünde oturur, gene,
kft.ğıda birşeyler yazmaktadır. Çok nazik·
tiıı) Evet Bayan Sarti, Andrea'yı rica ede­
cektim.
Bn. SARTt - Andrea'yı mı? Uyuyor.
GA.Lt.LE - Uyandıramaz mısınız?
Bn. SART! - Ne yapacaksınız Andrea'yı?
GALİLE - Çok sevineceği birşey göstereceğim
ona. Bugüne değin, dünya kurulalı, biz­
den başka kimsenin görmediği yeni bir·
şey gösterecektim ona.
Bn. SARTt - Şu borudan mı gene?

Qa\füı F. : i
GALİLE - Evet Sarti, bu. bÔrudan.
Bn. SATI.Tİ - Demek gec.e yarısı bunun için
uyandıra.cağım çocuğu? Çıldırdınız mı?
Uyandıramam şimdi; o daha çoclık, uyu­
ması gerek.
GALİLE - Uyandırmıyacaksınız, öyle mi?
Bn. SART! - Uyandırmıyacağım!
GAL!LE - Peki. Ama durun, sizin de yardımı­
nız dokuna.bilir. Biz, çok okuduğumuz için
olacak belki, birşeyi 'çözemiyoruz; b�kın
Sarti, bir sorunumuz var, yıldızlar üstü­
ne, gökyüzüne ilişkin birşey. Şunu öğren­
mek istiyoruz: Büyükler mi küçüklerin
çevresinde dolanır, küçükler mi büyükle·
rin çevresinde?
Bn. SART! - (Kuşkuludur) Güvenemiyorum
size eğleniyor musunuz, yoksa gerçekten
mi öğrenmek istiyorsunuz?
GALİLE - Eğlenmiyorum Sa;•ti, gerçekten öğ­
renmek istiyorum.
Bn. SART! - Bilrniyecek ne var? Yemeği ben
mi size getiıiyorum, yoksa siz mi benim
soframı kuruyorsunuz?
GAL!L.E - Tamam.. yemeği siz getiriyorsunuz
ayağıma .. sahi, dün de dibi tutmuştu bi·
raz.

60
Bn. SART1 - Tutar elbet, tam ocaklayken ye­
me!<, kunduralarmızı istediniz, ne yapa·
yım? Koştum �unduralannızı getirdim .
GALİLE - Evet, siz getirdiniz.
Bn . SARTİ - Okumuş, yüce birisiniz Bay Ga­
lile, hem sonra parayı da siz veriyorsu·
nuz.
GAL1LE - Anladım, anladım Sarti, hiç de zor
değilmiş... Gidebilirsiniz. (Sarti çıkar)
GAL!LE - Bir de sen, güvenmiyorsun böylele­
rine ha? Bunlar susamış gerçeğe, dos·
tum. (Kilisenin çanı duyulur. Sabah dua·
s� başlamak üzeredir. !çeri Virginia girer,
giyiniktir, elinde bir fener vardır.)
GAL!LE - Nereye böyle erken erken?
V!RG!N!A - Bayan Sarti ile kiliseye, sabah
duasına gidiyorum. Ludovigo da gelecek.
Gecen nasıl geçti baba?
GAL1LE - Aydınlık!
VlRG!N!A - Ben de· bakabilir miyim?
GJ\LtLE - Ne olacak bakıp? (Virginia karşılık
bulamaz) Oyuncak değil bu .
VlRGtNtA - Biliyorum baba.
GA.L!LE - Hem yeni birşey değil bu dürbün,
yakında sen de duyarsın, üç Dukaya her
köşe başında satılıyor, -üstelik de Hollan·
da'da yapılmış.
VlRG!NtA - Ama sen onunla gökte yeni bir
;
şeyler buldun, değil ini?
GALİLE - Bulduklarım sana göre değil Virgi­
nia. Büyük bir yıldızın bir yanında karan­
lık benekler buldum o kadar, ama işime
yarıyacak. (Sagredo'ya) «Medici Yıldız
Takımı» adını veririm belki, Floransa dü­
künü düşünerek! (Kızına) Sevinecek bir
haberim var sana kızım: Floransa'ya gi·
deceğiz belki. Dük'e mektup yazdım, Sa·
rayın matematikçisi olmak istiyorum.
VlRGlNtA - (Çok sevinmiştir) Saraya mı gi·
deceğiz baba?
SAGREDO - Galile!
GALİLE - Ne yapayım dostum? Kanıt bula­
bilmem için vaktim olmalı, karnım da.
doymalı. Orda olursam, bir sürü öğrenciy e
Ptoleme sistemini öğretmekle vaktimi yi·
tirmem. Rahat bir kafayla çalışabilmem
için vakit, vakit, vakit gerekiyor bana.
Bulduğum kanıtlar yetmiyor, yetersiı
bunlar, bunlarla çıkamam dünyanın kar
şısına. Elimde öyle kanıtlar olmalı ki, Ba­
yan Sarti gibilerden Papa'ya kadar her
kesi inandırabilmeliyim; herşeyin aun e-

5z
şin çevresinde döndUğtine inandıracak ka·
rutıanm olmalı elimde. Ama korkuyorum,
belki do s�raya'almazlar beni.
VtRG!NtA - Neden almasınlar baba, alırlar
elbet,_ büttin bu yeni yıldızlarmla filan ...
GALİLE - Hadi Virginia, sen Kiliseye git
yavrum!' (Kız çıkar) önemli kişilere yaz·
masını pek beceremem (Sagredo'ya bir
mektup uzatır) bak şuna, iyi yazılmış mı?
SAGREDO - (Mektubu alır, okur, sonunu yük-
sek sesle okur) « .........büttin dileğim ya·
kınıruzda olmak.. bu yükselen Gili10şin ya.
nında. Çağımızı aydınlatacak Güneşin.>
Ama Floransa Dükü daha dokuz yaşında,
dostum!
GAL!LE - Olsun. Mektubu dalkavukça. yazıl·
mış bt.Udun, değil mi? Zarar yok, resmi ya­
zıp yeterince bağlı olmadığım sezinlenme·
sin de dalkavukça olsun . Aristoteles'ci ol­
saydım, 1bu kadar aşağıdan almazdım. Be­
nim gibi biri ancak el etek öperek çıkabi­
lir dilediği yere. O da yanın yamalak. Bi·
lirsin, tiksinirim karınlarını doyurama,.
yan kafalardan;
(Bayan Sarti ile Virginia onların önünden
geçerek Kiliseye giderler ...)

68
SAGREDO - Gitme Floransa'ya Galile, gitme.
GALİLE - Neden?
SAGREDO - Papazlar ağır basıyor;orda .
GALİLE - Floransa sarayında. bilginlerin sö·
zil geçiyor.
SAGREDO - Uşakların!
GALİLE - Hepsini kollarından tutup lelesko­
pun önüne sürükliyeceğim. Papazlar da in­
san, onlar da kanıtlar karşısında dize ge­
lirler. Unutma Sagredo, Kopernikus sayı­
lara inanmalarını istemişti, ben gördüklc·
rine inansınlar, diyorum. Görmek isteme­
yenlerin gözüne zorla sokulur gerçekler.
Kollarından yakalayıp teleskopun önüne
sürtikliyeceğim onları.
SAGREDO - Korkunç bir yoldasın Galile.
Gerçeği görmek mutsuz kılar kişiyi.. ancalC
bir an gözü kamaşan inanır insan kafası·
na. Görmesini bilen kondi kuyusunu ka·
zar, derler. Gerçeği gören birini -isterse
yıldızlarla ilgili olsun-, elini kolunu sal·
lıyarak dolaşmağa bırakırlar mı? Sen Pa·
pa'ya çıkıp «yanılıyorsun> dersen, inanır
mı yanıldığına? Papa günlüğüne şunu yaz­
sın ha? «10 Ocak 1619: Göklerin boşluğU
görüld ü.:. Çıldırdın mı GaUle? Borunu
sırtlayıp gerçeği buldum, diye nasıl gider-
64
sin ayaklarına'? Tuzaklarına mı düşmek
istiyorsun? Bilim alanındaki kuşkuna
karşılık, çocuk kadar safsın öteki işlerde.
Arlstoteles'e inanmıyorsun, ama Floran­
sa Düktine inanıyorsun! Demin şu teles­
kopun önüne oturup yıldızlara bakarkeh,
seni alavlerin içinde görür gibi oldum; ka·
nıtlara dayanıyorum deyince de, yanmış
et kokuları geldi burnuma. Ben de seviyo·
rum Bilimi, ama dostum, seni daha çok
seviyorum. Gitme Floransa'ya Galile, git·
me, yapamazsın orda.
GALİLE - Çağırırlarsa, giderim Sagredo!
(Mektubun son sayfası bir perdenin üstü­
ne yansıtılarak gösterilir.)
«Yeni bulduğum yıldızlara, Medici'lerin
Unlti ıldını verebilirsem, ne mutlu bana. Tan·
rılarla Kahramanların adları da verilmiştir
yıldızlara, bununla bir kat daha güzelleşmiş·
til'. Gök-Kubbe .. Am� sizin ölümsüz yüce Me­
dici adınız verilirse yıldızlara, bu adla yıldız­
lar ölümsüz, unutulmaz bir varlık olarak kala·
caktır. Bana gelince, ben size bağlı binlerce
kulunuzdan, buyruğunuzda yaşamaktan övünç
duyan biriyim. Bütün dileğim yanınızda ol­
mak. Bu yükselen Güneşin yanında. Çağımı­
zı aydınlatacak Giineşin.
Galileo Galilei»
515
, .
-4-

Galile Venedik'ten ayrılmış, Floranea'ya


gelmiştir. Teleskopla. bulduklarına ora bilgin·
leri inanmıyor.
BÖYLE GELMİŞ BÖYLE GİDER, DER
ESKİLER
YARARLI DOO!LSEN ÇEK ARABANI,
DER YENİLER.
Galilc'nin Floransa' daki Evi.
Bayan Sarti, Galile'nin çalışma odasını düze·
ne sokmaktadır; oğlu Andrea kil.ğıtları toplar.
Konuklar beklenmektedir.

Bn. SARTt - Yere göğe koy;madıkları şu Flo­


ransa'ya geldik geleli, yaltaklanmalar bit'
medi gitti! Bütün Floransa sözbirliği et·
miş sanki, akın akın gelip bakıyorlar şu
borudan; işiii yoksa sabahtan akşama
yerleri sil! Yok bu işlerin sonu. Bulduğu
şeyler önemli olsaydı, din adamları daha
önce bilirdi . Ben tam dört yıl Monsignore
Fillippo�da çalışmıştım; kitaplığının toz
alma işini dört yılda bitirememiştim! Hep
deri kaplı kitaplardı, tavana değin.. şiir
miir de değildi hani! Zavallı Monsignore,
oturmaktan yaralar açılmıştı kıçında ..
sonra böyle bir adam için: «birşey anla­
maz!> diyorlar, güleyim bari! Bugünkü
genel toplantı da fiyasko olacak görecek·
sin, yarın bakamıyacağım sütçünün yü·
ztlne gene . Dinletemedim ki! önce iyi bir
a�şam yemeği yediıin o baylara, dedim,
şöyle ,yağlı koyun butunu indirsinler miğ·
delerine ilkin, sonra baksınlar borudan;
Ne gezer? (Galile gibi konuşur sözde) On­
lara verecek başka şeyim var! (Sokak k�
pısı vurulur. Sarti penceredeki aynadan
bakar) Eyvahlar olsun! Dük hazretleri
geldi. Galile de dönmedi daha Üniversite·
den, gördiln mü başımıza gelenleri? (Aşa·
ğı koşar. Gelenler Toskana. DUkü Cosmo
de Medici ile Snray NaZ1n ve iki saray
kı:ı.dırudır.)
GT
COSMO DE MED1ct - Şu dürbünü görmek is-
tiyorum!
NAZffi - Soylu efendim!. Bi_raz bekliy�mez mi­
yiz? Bay Galile ile dostları nerdeyse dö·
nerler Üniversiteden. (Sarti'ye) Medici
adını verdiği yıldızları Profeiörlere gös·
terecekti de...
OOSMO DE MED!ct - !nanmıyorlar, hiç inan­
mıyorlar. Nerde o boru?
Bn. SAR'l1 - Yukarda, çalışma odasında.
(Oğlan peki der gibi başını sallar, koşarak
çıkar basamakları.)
NAZIR - (Çok yaşlı olduğundan) Yukarı mı
çıkmak gerekiyor? Öğretmeni hastalandı·
ğı için ben geldim. (seslenir) Soylu efen·
dim, durun.
Bn. SAR'l1 - Üztilmeyin, Genç Efendinize bir­
şey olmaz. Oğlum var yukarda.
COSMO DE MED!Ct - (Yukarıki odaya girer)
İyi akşamlar. (lki çocuk karşılıklı eğilip
selamlaşırlar. Susma. Andrea işiyle ilgi·
lidir.)
ANDREA - (Galile gibi) Giren çıkan belli
olmuyor ki...
COSMO DE MED1C1 - Çok mu gelen var?
ANDREA - (Umursamaz) öteye beriye bu-

68
runların1 sokarlar, bön bön bakarlar, bir­
şeyden anlasalar bari!
COSMO DE MED!C! - Doğru... (Dürbünü
gösterir) Bu mu?
ANDREA - Evet o! Ama ellemek yok ha.
GOSMO :qE MED!Ct - Peki. (Ftolemo siste­
minin tahta maket.ini gösterir) Ya bu ne?
ANDREA - O Ptoleme'ninki.
COSMO DE l\IEDİCİ - Güneşin nasıl döndü­
ğünü gösteriyor değil mi?
ANDREA - Evet. öyle diyorlar.
OOSMO DE l\IED!C1 - (Bir iskemleye oturur,
kucağına maketi alır) Öğretmenim soğuk
almış, gelemedi, onun için daha erken çı·
kabildim... Ne güzel burası.
ANDREA - (Tedirgin olmuştur, ne yapacağı­
ın bilmeden dolaşır odanın içinde. Arada
bir kuşkuyla bakar Cosmo'ya, sonra daya­
namaz, haritaların arkasından başka bir
maket çıkarır, bu Kopernikus sistemini
gösteren makettir.) Aslında böyle tabii.
COSMO DE MED!ct - Öyle olan ne?
ANDREA - (Cosmo'nun elindeki maketi gös­
terir) Böyle diyorlar ama aslında (kendi
elindekini gösterir) böyle: Dünya Güneşin
çevresinde dönüyor, alnıyabildiniz mi?

59
COSMO DE MED1C1 - Sen ne diıorsun? Öyle
mi?
ANDREA - Öyle tabii. Kanıtlandı bu iş artık.
OOSMO DE MED1C1- Doğru demek! Nedeni­
ni bilmiyorum, ama ihtiyarın yanına bı­
rakmıyorlar artık beni. Oysa dün akşam
yemeğe kalmıştı sarayda. ·
ANDREA - Inanmıyorsunuz değil mi?
COSMO DE MED1c! - Öyle ' birşey söyleme.-
dim.
ANDREA - (Birden Cosmo'nun elindeki m�
keti gösterir) Ver onu, bunu bile anlamı­
yorsun sen!
COSMO DE MED!C! - Sende var ya bir tane,
bu da bendo kalsın.
ANDREA - Ver dedim, oyııncak değil o.
COSMO DE MED!C! - Veririm ama, biraz
daha saygılı ol!
ANDREA - Hadi ordan alık.. saygılı olacak­
mışıın! Ver şunu dedim, yoksa yersin ha!
COSMO DE MED1C1 - Dokunma, çek elini.
(llişmeğe başlarlaı .. yere yuvarlanırlar.)
ANDREA - Öyle mi tutulur o maket? Görür·
sün gününü. Pes de, pes de.. pes de diyo­
rum sana.
COSMO DE MED!Ct - Kırıldı işte. Elimi ko-

60
paracaksın.. of!
ANDREA - Kim haklıymış, kim değilmiş gö­
rürüz yakında- Dönüyor de, söyle: DUnya
dönüyor de, kafanı koparırım yoksa.
COSMO DE MED!ct - Demiyeceğim işte. Ay.
Zındık n'olacak. Saygılı olmayı öğretirim
sana, görürstin.
ANDREA - Zındık ha? Öyle mi? Bana, bana
mı dedin? (Sessiz itişirler.)
(Aşağıda Galile ile Unlversiteden birkaç
profesör gelmiştir. Arkalarında Feder.
zoni.)
NA.ZIR - Baylar! Dille Hazretlerinin öğretme­
ni Bay Suri biraz keyifsiz olduğundan, ge­
lemedi.
TANRIB!L!Mct - Umarız ki, ciddi birşey de­
gildk.
NAZIR - Değil efendim.
GALlLE - (Üzülmüştür) DU.k Hazretleri gel­
mediler mi?
NAZIR - Dük Hazretleri yukan çıktılar. Siz
de çıkın baylar, oyalanmayın. Saray me­
rak içinde; Üniversitemizin aydın üyeleri­
nin dürbünle yeni yıldızlar için ne dü,şün·
düklerini öğrenmek istiyoruz bir ayak ön­
ce.
(Yukarı çıkarlar. Oğlanlar aşağıdaki ko­
nuşmaları duymuş, ses çıkarmadan yerde yat­
maktadırlar.)
;
COSMO DE MED!C! - Geldiler . Bırak artık.
_ (Hemen kalkarlar.)
(Gelenlerin yukarı çıkar){en konuşmaları)
Herşey yolunda, canım.
Ama Tıp fakültesi olmaz diyor? Kenar
mahallelerdeki hastalığın veba olduğuna
inanmıyorlar. Bu havada miyozmalar ya­
şamazmış.
Böyle zamanlarda en kötü şey bozguna
uğramaktır .
Birşey değildir canım.. bildiğimiz soğuk
algınlıkları bunlar.. boşuna telaşlanıyor­
lar, göreceksiniz.
(Odaya girince Cosmo ile selamlaşmalar)
GALİLE - Soylu Efendim! Burada, sizin önü­
nüzde, üniversiteniz öğretim üyelerine
buluşlarımı gösterebilmem, 'benim için
büyük bir mutluluktur.
(Cosmo hepsinin önünde önemle eğilir..
Andrea'nın önünde deJ
TANR.IB!L1Mct - (Yerdeki Ptoleme maketini

62
görUr) Vay, vuy, vay! Birşeylcr olmuş bu·
rada!
(Cosmo hemen eğilir; maketi Andrea'ya
verir. Çok naziktir. Bu arada Galile de çaktır·
madan öteki maketi saklar.)
GALlLE - (Teleskopun yanındadır) Soylu E­
fendim .de duymuş olacak: son günlerde,
biz Gökbilimcilerin sayılarla başı dertte
biraz. Çok eski sistemler kullanıyoruz, ka­
ğıt üstünde kuramlarla bağdaştırabiliyo·
ruz da gerçeklerle bağda�tıramıyoruz. Bu
eski sistem, yani Ptoleme'nin sistemine
göre, yıldızların yolları çok karışık gös·
terilmiştir. Örneğin, Venüs yıldızı yolunu
şöyle alıyor.. (Tahtanın üstüne Venüs'ün
Ploleme sistemine göre aldığı yolu çizer)
Bunun
• böyle olduğunu
ı kabul etsek, buna
göre, de öteki yıldızların yerlerini hesap-
lasak, sonunda hesapladığımız yerde o
yıldızı bulamıyoruz; Sonra gökte öyle
devinmeler oluyor ki, bunun hiç sözü edil·
emiş Ptoleme sisteminde. Jtipiterin çev·
resinde dolanan küçük yıldızlar var, yenl
buldum bunları. «Medici Yıldızları» adını
verdiğim bu yıldızlarla başlıyalım isterse·
- niz.
A.NDREA - (Teleskopun önündeki iskemleyi

68
gösterir) Buyurun EfeQdiin, buraya otu·
run. ,
FELSEFECİ - Sağ ol oğlum. Bana öyle geli­
yor ki, Bay Galile, göründüğü kadar kolay
değil bu işler. Çok sözü edilen şu teleskopu·
nuzdan bakmadan önce, durumu şöyle bir
tartışsak yerinde olur. Konumuz: Bu çe·
şit gezegenler olabilir mi, olamaz mı?
MATEMAT!KÇ! - Doğru .. usuldendir!
GAL!LE - önce teleskoptan bakın, olup olma,.
dığını görün, sonra tartışırız.
ANDREA - Buyurun efendim.
MATEMAT!KÇt - Evet .. evet .. tabii. Eskilerin
dediklerine, daha doğrusu onların inan­
dıklarına göre, yıldızlar yıldızların çevre­
sinde dolanamazlar.. ancak Dünyanın çev­
resinde dolanırlar; hem sonra, bu yıldız·
ların bir tutamağı, yani dayanağı da yok,
değil mi?
GAL!LE - Yok tabii.
FELSEFECİ - Matematikçi dostumuzun (Eği­
lir önünde) bu yıldızların var oluşuyla ilgi­
li kuşkusu bir yana, ben bir felsefeci ola,.
rak şunu sormak isterim örneğin; bu çe­
şit yıldızlar olmuş ya c:J.a olmamış, öne ­
mi var mı? Aristoteles Divini Universum !

04
GALlLE - Bay Federzoni lfı.tince bilmez, ko-
nuştuğumuz pili lQtfen bırakmasak?
FELSE.FECl - Anlaması gerekiyor mu?
GALİLE - Evet.
FELSEFEC! - Özür dilerim. Bir işçi sanmış­
tım d& kendisini...
ANDREA - Bay Federzoni hem işçi, hem de
bilgindir.
FELSEFECİ - Ya?! Ne yapalım, Bay Feder­
zoni direniyorsa ...
GALİLE - Ben direniyorum.
FELSEFECİ - Yazık! Sözlerimiz renksiz ka·
lacak, parlaklığını yitirecek, eh.. ne denir?
Evinizdeyiz! Evet, ne güzeldir Aristote·
les'in önümüzo serdiği Evren.. Bütün o
can\ kubbecikleriyle; durmadan dönen
Gökyuvarlakları.. Güneşin yanlara kay­
maları, uyumları, o bilinmeyen gialeri..
Güney yarım yuvarlağının yıldız kümele­
ri... Işıklı küreler; sonra bu giz dolu yapı­
tın ortasında bir ka.takombu andıran Dün·
yamızın kubbesi! Dokunmayalım bu yüce
yapıta, bu uyumu bozmıyalım!
GALlLE - Siz ne dersiniz, soylu Efendim?
İnanmadıkları, önemsiz buldukları şu yıl­
dızlan görmek istemez miydiniz? Bnkmak

65
istemez misiniz şu teleskoptan?
MATEMATtKÇl - Olmayanı gösterebilen bir
boru da olabilir, diyeceği geliyor'insanın!
GAL!LE - Ne demek istiyorsunuz?
MATEMATİKÇ! - Değişmeyen gök boşluğun­
da, diledikleri gibi yol alan yıldızlar varsa
-sizin dediğiniz gibi- önce onların ne­
denlerini gösterip kamtlamanız gerekmez
mı.
'?

FELSEFECİ - Bize belgeler gerekiyor Bay


Galile, onları gösterin önce!
GALlLE - Bakarsanız görürsünüz .. hesaplar
da ap-açık ortada .. tatsız bu tartışmalar!
MATEMAT1I{Ç1 - Sizi daha çok kızdırmıya­
cağını bilsem, borunuzda başka, gökte
başka şeyler var diyesim geliyor Bay Ga­
lile!
FELSEFECl - Daha kibarca söylenemeroi
doğrusu!
FEDERZON1 - Borunun camına Medici yıl­
dızlarını mı boyadık sanıyorsunuz?
GALİLE - Beni sahtecilikle suçlandırıyorsu­
nuz baylar.
FELSEFECİ - Nasıl yapabiliriz bunu? üste ­
lik de, Dük Hazretlerinin öntinde?
MATEMATİKÇİ - Şu aracınıza ister «çocu·

66
ğuın> deyin, ister «gözbebeğim» .. çok us­
taca yapılmış, neme gerek!
FELSEFECİ - Vı:rr olup olmadıklarını kesin
olarak bilmediğimiz bir takım yıldızlara
Ünlü Medici adını vermeğe ne siz kalkı­
şabilirsiniz, ne de bir başkası, Bay Galile!
(Hepsi Cosmo'nun önünde yerlere kadar
eğilirler.)
COSMO DE MED1Ct - (Saray kadınlarına ba,.
kmır) Ne oluyor? Yıldızlarıma bir şey mi
oldu?
RADINLARDAN Y AŞLICASI - Hayır Efen­
dimiz, yıldızlannıza birşey olmadı, ama
baylar, anlaşamıyor.. var mı yok mu? bil­
miyorlar.
-S u s m a-

RAD INLARDAN GENCİ - (Federzoni'ye) Bu


dürbünden bakınca Büyük Ayı'nın her ha.­
cağı görülüyormuş, öyle mi?
F'EDERZON! - Evet. Yalnız bacakları değil,
herşeyi ...
GALİL E - Baylar! Bakacak IDlsınız, bakmı­
yacak mısınız?
ll'ELsEFEct - Evet .. tabü..
M:ATEMATtKçt - Bakacağız, bakacağız ...

61
(G€ne susma. Bfrden · Andrea döner, oda:
nın içinden dimdik geçerek çıkar.. anası yaka­
lar.)
Bn. SARTİ - Hey.. n'oluyÔrsun?
ANDREA - Bırak beni, hepsi alık bunların .
(Koşarak çıkar)
FELSEFECİ - Şımarık bir çocuk!
NAZIR - Soylu Efendim . Saygıdeğer Bay­
lar ... üç çeyreğe kş.dar balo başlıyor sı:v
rayda.
MATEMAT!Kçt - Niçin çekiniyoruz, dah�
açık konuşmuyoruz. Bay Galile'nin ger
çekleri görüp anlaması gerekir. Jüpiter
Uydularının göğü delip fırlamasındafl
korkmuyor musunuz? Olabilir de yani...
FEDERZONl - Göğün delinecek kabuğu yol(
bayım!
FELSEFEC!- Ya?! Ama hangi okul k.itabıJll
açarsanız açın, olduğunu göreceksiniz.
FEDERZONİ - Öyleyse okullara yeni kitap­
lar gerekiyor, desenize!
FELSEFECİ - Soylu Efendim!. Arkadaşırnrn
r
ben, Aristoteles gibi bir yetkilinin yoıuı
dayız.
GAL!LE - (Nerdeyse çok aşağıdan alacaktır)
Aristoteles gibi bir yetkiliye inanmak ba.Ş'

68
ka, gerçeğe, elle tutulan bir gerçeğe inan·
mak gene başka! Aristoteles'e göre yu·
karda Gök yuvarlağı olabilir, yıldızlar da
bu yuvarlağa asılı olduğunu göre, elbet
günün birinde delip çıkarlar. Nasıl yol al·
dıklarıru bir görseniz, belki o zaman Gök
yuvarlağı olmadığını da anlıyacaksıruz.
Bir bakın' lütfen. Saygı değer baylar! Boy­
num kLldan ince, ama tek isteğim şu: göz­
lerinize inanın! Başka şey istemiyorum.
MATEMATİKÇİ - Beni eski kafalı bulacak·
sınız belki, ama ben arasıra okurum. Aris­
toteles'i.. Sevgili Galile, gözlerime ancak
o zaman inanıyorum!
GAL!LE - Fakültelerdeki Bayların gerçekle­
ri görmek istememelerine alıştım artık;
göf!lleyince de yok sanıyorlar! Çalışma­
larımı gösteriyorum, gülümsüyorlar, gö­
rüp inansınlar diye teleskoptan bakın di­
yorum, Aristoteles'den söz ediyorlar ba­
na! Unutmayın: teleskopu yoktu o ada­
mın.
MATEMATIKÇt - Yoktu.. evet yoktu.
li'mLS EFEct - Anlamadım? Aristoteles'i kü­
çümsüyor, köt.illtiyor muyuz yoksa? Değil
yalnız eski çağ bilginlerinin, günümüz Ki­
lisesinin de güvenini kazanmış olan bu a-
dam için kötü söz söyletmem! Tartışma­
mızı keselim baylar.. Hiç noşlanmam yer­
siz tartışmalardan.
GALİ.LE - Ustalar değil, çağlar doğurur ger-
çekleri! Sonsuz bir bilgisizlik içindeyiz,
daha mı arttıralım bunu? Bilgisizliğimizi
söylemek varken, neden bilgiçlik taslıya­
lım? Ben bir mutluluğa erdim, bu dürbü­
nü geçirebildim elime; gördtiğtim çok de­
ğil, avuç içi kadar bir yer Evrende.. siz de
yararlanın bundan.
FELSEFECİ - Soylu Efendim; Bayanlar ,
Baylar! Soruyorum: Nereye sürtikliyecel<
bizi büttin bunlar?
GALlLE - Bana kalırsa, bir bilgin, gerçeğin
bizi nereye stirükliyeceğini düşiinemez,
soramaz bunu!
FELSEFECİ - (Hırçın) Bay Galile! Gerçek,
hiç istemediğimiz yerlere götürebilir bizi!
GALİLE - İtalya'da herkes teleskopunu gök·
lere çeviriyor geceleri. Jtioiter'i görmek,
ekmeği ucuza almak değildir elbet, anı9
bugüne değin görmedikleri birşeyi göril•
yorlar. Gözümü açarsam daha çokşey de
görebilirim diyor sokaktaki adam- Gerçe­
ği söylemek zorundayız onlara! Gök te
birkaç yıldızın devinmesi o kadar öneınlf

70
olrnıyabilir İtalya için, ama sarsılmaz bi­
linen inançlarının sarsılabileceğine akıl­
ı arı yattı bir. kez, önemli olan bu işte..
birçok şeyin sarsılabileceğini biliyorlar
artık; eski inançları savunmaya bizi gene
zorlamayın.
FEDERZOl'{! - Bu sarsıntıyı gerçekleştiren­
lerin başında siz, öğretmenler olmalı!
FELSEFEC! - Bu adam konuştuklarımıza
karışmasa daha iyi eder.
GAL!LE - Soylu Efendim! Venedik Tersane­
lerindeki çalışmalarım beni ressamlarla,
çeşitli yapı ustalarile bir araya getirdi.
Bunların davranışları bana yeni yollar
öğretti: Okuma yazma bilmeyen bu adam­
lar, sonu neye varır, diye korkmadan yal­
nız akıllarına güvenerek işe sarılıyorlar.
FELSEFEct - Ya! ...
GALlLE - Yüzyıl önce, nereye varacaklarını
kestiremeden enginlere açılan denizcile­
rimiz bir kara parçasına rastıayacakları­
iıı bilmeksizin çıkmışlardı yola. Onlara
benziyoruz. Eski Yunanı güçlü kılan ne­
denini öğrenme isteğini öyle görünüyor
ki, gemi tezgahlarında bulacağız gene.
FELSEFECİ - Bay Galile, ancak Gemi tez­
gahlarında kendine yandaş bulabllecek,

71
bu konuşmalarımızdan .bunu çıkardım .
NAZIR - Soylu Efendim!.Özür"dilerim, ama
bu bilgince konuşmalar uzadı. Efendimi­
zin balodan önce dinlenmesi getekiyor.
(Bir el sallayışı üzerine, Cosmo eğilir Ga-
lile'nin önünde. Hepsi hızla, çabuk çabuk çı-
karlar.)
Bn. SA.'RT! - (Cosmo'nun önüne dikilir, bir
tabağın içinde kendi y,aptığı küçük börek­
lerden uzatır) Buyurmaz mısınız?

(Saray kadınlarının yaşlıcası Oosmo'ya


engel olur çıkarlar.)

GALlLE - (Arkalarından koşar) Bir baksay­


dınız, ne olur, teleskoptan bir kez baksay­
dınız.
NAzın - Roma'da çağımızıp en yetkili ada,.
mı, Papalık Baş Astronomu Rahip Bay
Christopher Clavius'un savunduğunuz
şeyler üstüne ne düşündüğü, en kısa
zamanda bildirilecektir size.

12
-5-

Veba salgınına kulak asmadan Galile ça­


lışmaktadır.
a)

GALİLE, ÇEVRES1 KACIT'LA DOLU


TELESKOPUN BAŞINDADIR

Güneş daha doğmamıştır. Virginia elinde


bavuıu ile girer.
GA.1.JLE - Virginia! Hayr'ola, ne var?
VlRGlNIA - Okulu kapattılar. Arketri'de bi-
le beş veba görUlmUş.
GA.LtLE - (Seslenir) Sarti!
VlRG!NtA - Diln gece pazar yerini de kapa-

78
mışlar. Vebadan iki kişi ölmüş bile... Üç
kişi de ölüm döşeğindeymiş,"hastanede.
GALİLE - Bıçak kemiğe_ q.ayanıncay,a değin
sakladılar gene!
Bn. SARTİ - (Girer) Aaa, senin işin ne bura-­
da?
vtRG1NtA. - Veba çıktı diye, kapattılar .oku­
lu.
Bn. SART! - Ne diyorsun? Aman hemen t0-
parlanalım. (Oturur)
GAL!LE - Kağıtlarımı bırakın, ben toplarım.
Siz Andrea ile Virginia'yı alın. (Masanın
ba,'}ına koşar, telaşla kağıtlarını toplar.
Andrea koşarak gelmiştir. Anası oğlunun
paltosunu giydirir. Başka eşyaları topla­
mağa koyulur-. Biraz da yiyecek alır. O
sırada içeri Dükalığın uşaklarından biri
girer).
UŞAK - Veba salgını yüztinden Dük Hazret­
leli Bologna'ya gitmek üzere ayrıldılar.
Sizin de hemen gitmeniz için bir araba
gönderdiler efendim.
Bn SART! - (Çocuklara) Siz çıkın hadi.
Şunları da alın.
ANDREA - Niçin gittiğimfzi söylemezsen gi t­
mem.

74
Bn. SARTİ - Veba çıkmış oğlum.
V!RG1N!A - Babamı bekliyelim.
Bn. SARTJ: - Hacil Bay Galile, elinizi çabuk
tutun biraz.
GALİLE - (Teleskopu masa örtüsüne sarar)
Siz binin arabaya, geliyorum ben.
V!RGtN!A. - Sen gelmeden binmeyiz. Kitap­
larını toplamağa kalkarsan yetişemezsin
· baba.
Bn. SARTİ - Araba geldi, çabuk.
GALİLE - Virginia, alıklığı bırak, beklemez
arabacı. Veba bu kızım, şakaya gelmez,
hacil.
V1RG1NtA - (Bn. Sarti Andrea ile Virginia'­
yı kapıya iterken, Virginia direnerek) Ba­
yan Sarti yardım edin babama, yoksa bi­
. tiı:.emez işini.
Bn. SARTt - Bay Galile, bekliyemem diyor
arabacı•
GALİLE - Ben gitmesem de olur, Bayan Sar­
ti. Üç aydır kafa patlattığım bu işleri yü­
züstü bırakamam, birkaç gece daha izle­
mem, .incelemem gerekiyor, yoksa bütün
çalışmalarım boşa gider. Hem canını ve­
ba her yerde var.
Bn. SARTl - Bay Galile! Çıldırdın mı? Gel

7(S
hadi·
GALİLE - Siz gidin çocuklarla, ben sonra. ge­
lirim.
. ;
Bn. SARTl - Bir saate kalmaz kimseyi çıkar­
mazlar sokağa! Direnme, gel. (Kulak k�
bartır) İşte araba gidiyor, durdurmalıyım.
(Çıkar)
(Galile odanın içinde bir oraya bir bura­
ya gider. Bn. Sarti döner. . bitiktir, elinde çıkı­
nı yoktur.)
GALİLE - Ne duruyorsun Sarti? Arabayı ka­
çıracaksın.
Bn. SARTI - Gittiler. Virginia inmek istefü,
ama bırakmadılar. Çocuklara B!)logna'da
bakacak bulunur, ama size kim yemek
pişirir hurda.
GALlLE -- Deli kadın, yemek pişirmek için
kaldın ha'! ... (Notlarını eline alır) Bak
şunları görüyor musun? Yüzüstü bıraka­
mam bunları .. istersen bu herif çıldırmış,
de, ne yapayım, düşmanlarım çok güçlü,
pes dedirtmeliyim onlara Sarti .
Bn. SARTİ - Bırakın bunları şimdi. Ama iyi
etmediniz kalmakla.

76
b)

GAL!LE'NlN FLORANSA'DAK1
EVİNİN ÖNÜ
GAL1LE - (Kapının önüne çıkar. Bakınır­
iki rahibe geçer) Nerde süt bulabilirim
dersi�z? Bu sabah sütçümüz uğramadı..
bana bakan kadın da gitti.
RAHlBELERDEN BIR! - Yalnız kenar ma­
hallelerdeki dükkanlar açık-
ÖTEKİ RA.H!BE - Siz hurda mı oturuyorsu­
nuz? (Galile başıyla evet der) Bu sokak
işte! (İkisi de haç çıkarır, bir dua mırıl­
danarak hızla. giderler.)
(Bir adam geçer).
GA.Lll.,E - Siz bizim ekmekçi değil misiniz?
. (Adam başını evet der gibi sallar) Bayan
Saı:li dün akşam çıktı, bir daha görünme­
di.. nerde olduğunu biliyor musunuz?
(Adam hayır diye başını sallar.)
(Karşı evden bir pencere açılır; bir kadın
başı görünür.)

KADIN - (Ekmekçiye seslenir) Durma kaç!


Onlarda veba çıktı. (Adam koşarak ka­
çar).
GAL!LE - Bayan Sarti'yi gördünüz mü?

77
KADIN - Gördüm ya. Kaç�rfcen sokağın ba­
�ıında yığıldı kaldı kadıncatız. Biliyordu
herhalde, ondan kaçtı zavallıcık• Bu ka,.
darı da olmaz artık. (Hı.rsla kapar pence­
reyi.)
{Çocuklar geçer. Galile'yi görünce bağı ­
rarak kaçarlar. Galile döner; iki er gel­
mektedir, zırhlar içinde-)
ERLER-Eve girin, eve girin hadi, durmayın!
(

(Ellerindeki sopalarla Galile'yi eve sokar­


lar. Galile Eve girdikten s_onra, kapının
üstüne bir işaret korlar.)
GALİLE - (Pencerede) Yamında çalışan ka­
dına ne olduğunu biliyor musunuz?
ERLERDEN B1R! - Hastalananların hepsini
toplama yerine götürdüler.
KADIN - (Pencereden) Arka sokakta her
evde veba var. Niçin kapamıyorsunuz so­
kağı?-
(Erler sokağın başına bir ip gererler).
KADIN - Yo, yo bu sokağı demedim.. Burda
hastalık yok ki. .. Durun! Durun! Kocam
gelmedi daha .. sersemler, hayvanlar! (Ağ­
ladığı bağırdığı duyulur. -Erler gider- Baş­
kabir pencerede yaşlı bir kadın görünür.)

78
GALİLE - Bir yerlerde yangın var anlaşılan.
YAŞLI KADIN - Söndürmezler de şimdi. Ve­
badan başka· şey düşünmezler artık.
GAL!LE - Öyledir- Her işlerinde öyledir bun­
lar. Kesip atıverirler bizi, kurumuş dal
gibi .
YAŞLI KADIN -- Böyle söylemeyin. Ne yap­
sın onlar da? Çaresizlik içindeler.
GA.L!LE - Si z yalnız mısınız?
YAŞLI KADIN - Evet. Oğlum dün gece bir
pusula gönderdi, arka sokakla birinin öl­
düğünü duymuş da - Tann'ya şükür -
gelmedi- Bizim mahallede bu gece tam
on bir kişide veba görülmüş.
GALtLE- Yazık oldu. Suç bende .. ben ayrıl�
mazdım, ama kadıncağızı zorla gönderme-
liy�.
YAŞLI KADIN - Çakıldık kaldık buraya­
Kimse de el uzatamaz bize. Ben bu sabah
yedide ekmek alırken gördüm sizin kadı­
nı, hastaydı, beni görünce, taa uzaktan
geçti zavallıcık . Evinizin kapatılmasını is­
temiyordu besbelli, ama gizli kalamaz ki!
Üzülmeyin.. Ne bilecektiniiz böyle olac�
ğını?
(Bir gürültü duyulur-)

79
GAL!LE - Bu ne? ,
YAŞLI KADIN - Veba bulutlarını dağıtmaya
uğraşıyorlar gürUlt�yl�. ( Galile. güler)
Ne iyi, Gülebiliyorsunuz daha!
(Bir adam görünür; bakar ki, sokak iple
kapatılmıştır, kaçmağa başlar.)
GAL!LE - Hey... Hey... Buraya .bak. Evde yi­
yeceğimiz kalmadı· Baksanıza, hey.. aç­
lıktan öldürecek misiı;iz bizleri.. hey!
YAŞLI KADIN - Birşeyler getirirler belki.
Olmazsa, ben biraz süt verebilirim size,
ama geceyi beklememiz gerekir. Kork­
mazsanız, kapınızın önüne bırakırım.
GALlLE - (Seslenir) Hey! Hey! Kimse yok
mu orda? (!pin önünde Andrea görünür·
Ağlamaktaıy yüzü gözü şişmiştir.) And·
rea! Ne zaman gel�n?
ANDREA - Erkenden gelmj.ştim, vurdwn
kapıya, ama açmadınız.
GALİLE - Sen arabaya binmemiş miydin?
ANDREA - Binmiştim, ama kaçtım yolda.
Virginiya'yı götürdtiler. Alın beni içeri.
YAŞLl KADIN - Olmaz oğlum- Manastıra sı­
ğın, belki annen de ordadır.
ANDREA - Evet, annem ôrda, biliyorum git· 1

tim, ama almadılar beni.. annem çok has-

so
ta.
GALİLE - Sen gideli üç gün oldu Andrea. Ya­
yan mı ?öndUn?
ANDREA - Daba çabuk gelebilirdim, ama bir
ara yakalandım yolda•
GALİLE - (Ne diyeceğini şaşırmıştır) Ağla­
ma artık. Andrea, sana birşey söyliyeyim
mi? Ben boş durmadım .. ,bir sürü yeni şey
buldum bu arada, anlatayım mı? (Oğlan
hem ağlar, hem başıyla anlat der) Dinle
öyleyse: Venüs yıldızını göstermiştim sa­
na. Bırak, boşver o gürültüye.. Anımsar
dm mı? Ne gördüm biliyor musun, o da
Ay gibi: yarım gördüm, sonra tam yuvar­
lak da gördüm, ne dersin? Bir top bir ışık­
la sana da gösterebilirim bu olayı; demek
ki1 bu gezegenin ışığı da kendi ışığı değil,
o da güneşin çevresinde dönüyor, bir yu­
varlak çiziyor o da. Çok güzel, çok önemli
birşey değil mi bu? ı
ANDREA. - (İçini çekerek) Elbette güzel..
hem gerçek de!
GAL!LE - (Alçak sesle) Bak Andrea, annen
kalsın diye ben zorlamadım• (Andrea
karşılık vermez) Evet, biliyorum, ben
kalmasaydım o da kalmazdı, bütün bun­
lar da olmazdı.
ANDREA - İnanırlar artık size, değil mi?
8l

OaltıA 1ô' • .,
C:rALlLE - Bütün kanıtlarım ,,var Andrea.
Geçsin şu günler hele; Roma'ya gidelim,
göstereceğim onlara- . ..
(Sokaktan örtülü iki kişi gelmektedir, el­
lerinde sırıklarla kovalar vardır. Sırıklara ge­
çirdikleri ekmekleri penceredeki kadınla Gali-
le'ye uzatırlar.)
YAŞLI KADIN - Şurda da bir kadın var, üç
çocuklu, kapısına bırakın
I
bari.
GALİLE -:-- İçecek birşey yok mu? (Adamlar
omuz silker) Yarın da geçecek misiniz?
ADAMLARDAN BİR! - (Ağzını bir bezle
örttüğü için kısık sesle konuşur) Yarın
ne olacağını kim bilir?
GALİLE - Geçersiniz belki, size bir kitap adı
versem, getirir misiniz?
ADAM - (Güler) Ekmek bulduğuna şükret,
kitabı ne yapacaksın ?
GALİLE - Şurda duran öğrencime verirdiniz,
Merkür'ün çizdiği yolun haritası. Nere ye
koyduğumu bulamıyorum. (Adamlar çok·
tan gitmiştir) Andrea, okuldan alabilir
misin?
ANDREA - Alırım. Şimdi getiririm. (Gider·
Galile içeri girer.)
(Karşı evdeki yaşlı kadın çıkar, Galile'nifl
kapısına bir testi içinde süt bırakır.)
82
-6-
Vatikan'ın Araştırma Enstitüsü «Collegi­
uı:n Romanum» Galile'nin buluşlarını onaylı­
Yor. Yıl: 1616.
Bakın şu garip dünya işine
Öğ'retı:penler de öğrenci olmuş meğer
Clavius kendini Tanrı'ya adamış ama
Gene de hakverdi Galile'ye.
ROMA'DAK! COLLEGİUM ROMANUM'UN
BÜYOK SALONU
Gecedir. Yüksek aşamalı din adamları,
Papazlar, bilginler küme küme durmakta. Bir
Yanaa Galile, tek başınadır. Oyun başlamadan
kahkahalar duyulur. Umursamaz, aldırışsız,
cı\rık bir hava vardır.

83
Ş!ŞKO BAŞPAPAZ - ( Gülmekten katılırca­
sına) Ne kötü şeydir şu bilgisizlik! Kq_rU
körüne herşeye inanır şu insJl,Illar, ne
alıklık, ne alıklık!
BİR BİLGİN - Öyle mi dersiniz Mon Senyör?
Canınız yemek istemiyor, deseler de mi?
ŞİŞKO BAŞPAPAZ - İnanırlar, inanırlar! BÜ·,
tün saçmalıklara inanırlar da, akıllıco
birşeye inanmazlar..I Dünyanın, oluk.taJl
boşalan su gibi döndüğüne inanırlar d9
1
şeytanın var olduğuna inanmazlar! Sanc-
ı
ta Simplicitas !
BİR KEŞİŞ - (Yapmacıklı) Çok hızlı dönüyor
Dünya! Ay, ay başım dönüyor.. izin veriJl
de kolunuza gireyim Hocam! (Bir ProfesÖ·
rün koluna girer, iki yana sallanırlar.)
DEMİNKİ BİLGİN - (O da sallanarak) Ce.-­
daloz fazla kaçırmışa benzer bugün. (O
da bir başkasına tutunur.)
KEŞİŞ - Durun, durun! Yuvarlanacağız 11e­
pimiz .
BAŞKA BİR BİLGİN - Venüs de doğru dur·
muyor, çarpılmış.. kıçının yalnız bir y'ı:Y
ruru görebiliyorum. Yetişin!
(Bir kaç Rahip kol -kola tutuşmuş, gilllr
;rek, dalgalı denizlerdeki gemiler gibi saııanır·
lar.)
84
BAŞKA BlR RAHİP - Bu gidişle soluğu Ay­
da alacağız. Orµa da sivri sivri dağlar
varın ş ama, ne yaparız?
1. B1LG1N - Ayağını dayarsın...
�tş - A:ağı bakmayın sakın! Ba�ım qö­
ner benim ..
ŞtŞKO BAŞPAPAZ - (Galile'nin duyması
için ) Collcgium Romanum'd::ı. dönülmez
ama .
(Hep bir �ğızdan giilorler. Arkadaki kapı­
dan iki Astronom girer. Herkes susar.)
1<Eştş - Bitmedi mi daha incelemeniz? Reza.
let!
.
l ASTRONO�f - (Sinirli) Biz incelemiyoruz!
2· ASTRONOM - Clavius'un ne yapmak iste­
diğini anlamıyorum! Son elli yıl içinde
neler söylenmedi ki! Her söylenene kulak
assaydık, oho ... 1572 de göğün en yüksek
katınch, sekizincide, yıldızların katında,
yeni bir yıldız görüldüydü. Daha parlak,
daha büyüktü ö1cl�ilcrdcn, am'.l. birbuçuk
yıl ge�meden yok oluvermi:;-ti, bir daha
da görünmomi�li. Nerde kaldı gökyüzü­
nün deği�mezliği, ölümsUzlilğU?
�SEFE. PROF. - Biraz göz yumsak, bütün
gökyüzünü yıldızlarıyla yok edecekler!

85
l
1. ASTRONOM - Nereye vnrırız bu gidişle!
Unuttunuz mu Danimarka'lı Tycho Brane
de bir aralık kuyruklu bir yıldızdan sö!
etmişti. Ayın üstünden yol almağa başla·
mışmış da, gök katlannı birbir geçmi}
sözde hiç bir engelle karş•laşmadan -ışı·
ğını da yitirmeden- bitirmişmiş yolcultr
ğunu! Sorarım öyleyse: gök yuvarlakları
ne olmuş?
FELSEFE PROF. - Saçma bütün bunlar!
Cristopher Clavius gibi !talya'nın ve Pll­
f

palığın en büyük gökbilgini böyle birşe)'l


incelemeğo kalkışmamalıydı!
Ş!ŞKO B�PAPAZ - Rezalet!
ı. ASTRONOM - İnceliyor ama! tçerde otur· 1
muş, o şeytan bulgusu borudan bakıyor l

2. ASTRONOM - Principis-Obsta! I{operni·


işte...

kus gibi bir zındığın dediklerine kulak 85'


masaydık, gelmezdi bunlar ba,ıınıza! yoıc
yılın hesabı, yok Güneşle Ayın ne zamaP
tutulacaklnn ... Bize ne bunlardan?
BAŞKA BtR KEŞ!Ş - önemli olan ne? Ayıfı
tutulduğunu görmek mutluluğu yetmiyo r
mu bize? Bunun takvimde yazıldığındııJl
Uç gUn önce ya da sonra. olması çok ıntl
önemli?

86
ZAYIF, KURU BİR PAPAZ - (Öne gelir, elin­
de açık bir İncil vardır, İncil'deki bir yeri
göstererek) Tanrı ne diyor kitabında?
ı:cGlineş Gibeon'da duracak .. Ay da Aya,.
lon Vadisinde kalacak ... » Bu zmdıklar-ın
savundukları gibi, yol alan Güneş olma­
saydı, nasıl durabilirlerdi? İncil mi yalan
söylüyor?
2. ASTRONOM - Görtintülerin çoğu gökbil­
ginlerini şaşırtıyor, doğru; ama herşeyi
anlamak zorunda mıdır insan?
(İki Astronom çıkar)
ZAYIF, KURU B!R PAPAZ - İnsan soyunun
doğup büyüdüğü bu yerleri bir gezegene
benzetmeğe kalkışıyorlar! Yeryü.zünü
hayvanı, bitkisi, insanlarıyla bir elaraba,.
sina _yüklemişler fır döndürüyorlar bom­
boş göklerde. Bunlara kalırsa, ne yeryüzü
var, ne de gökyüzü, ne cennet ne cehen·
nem! Gök yerin bir parçası, yer de göğün!
Yukarı ile aşağı diye bir ayrım kalmıyor,
ölümsüzlükle ölümlülük de. Gelipgeçici
olduğumuzu biliyorduk, göklerin do öyle
olduğunu şimdi söylüyorlar! İnsanlar
Dlinyada yaşar, Güneşi, Ayı yıldızlarla,
öyle denmişti bize, İncil de öyle yazıyor.
Ama bunlar ne diyor? «Yeryüzü de bir
yıldızdan başka birşey değil» diyor. Ne-
87
,
reye baksan yıldız! Gün gelecek: insan-
la hayvan diye bir ayrım da kalmıyacak.
İnsan denen yaratık d·a bir hayvandır,
deyip çıkacaklar işin içinden; yalnız hay­
van vardır, diyecekleri günü de görece­
ğiz!
1. BlLG!N - (Galile'ye) Birşey dtiştirdUnUz
yere!
GALİLE - (Cebinden taşını çıkarmış onunla
oynamıştır bir stire .. eğilip alır düşen ta­
şı) Yere değil Mon Senyör.. yukan dUştir­
dUrn .. yukarı!
ŞİŞKO BAŞPAPAZ - (Arkasını döner;) Utan­
maz Herif!
(!çeri çok yaşlı bir Kardinal girer; bir
keşişin koluna yaslanmıştır. Herkes saygıyla.
yer açar.)
YAŞLI KARD!NAL - Çıkmadılar mı daha?
önemsiz birşey için ne çok vakit harcıyor­
lar• Cla.vius da bu işlerden anlar geçinir
sözde! lşittiğime göre, Galile denen adam,
insanları Dünyanın ortasından kaldırıp
yanlara bucaklara. oturtuyormuş!Bu a,.
dam, öyle anlaşılıyor ki, insan soyunun
korkunç düşmanı. Oysa insan denen ya,.
ratık, Tanrının baş tacıdır, yaratıkların
en önemlisi, çocuklar bile bilir bunu. Tan-

88
rı, bu önemli yaratıklarını nasıl olur da
kilçücük, üsteli� de yerinde duramayan
bir yıldı·da oturtur? Oğlu !sa'yı gönderir
miydi böyle bir yere? Sayıların tutsağı
olan bu sapıklara acırım, çılgın derim on·
lara. Am,a Tanrı'nın kulları boyun eğmez
bu çılgınca inançlara!
ŞtşKo BAŞPAPAZ - (Usulca) Sözü geçen
Galile hurda Efendim, aramızda.
'faŞLI KARDİNAL - Öyle mi? (Galile'ye)
Demek sizsiniz? Gözlerim de iyi gönnU­
yor artık.. ama sizi birine benzettim, du.
run bakayım, neydi adı? Yakmıştık hani?
Çok benziyorsunuz ona.. çok.
ltOLUNA YASLANDIGI KEŞİŞ - Heyecan­
lanrpayın Efendim, doktor size...
tAŞLI KARDİNAL - (İter onu, Galile'ye)
Ayağınız yere bastığı, ondan yararlandı­
ğınız halde, Dünyayı aşağılamak, hor
görmek istiyorsunuz! Köpek bile yattığı
yeri kirletmez! Yo, ben göz yumamam
buna. (Keşiş'ten ayrılır, kurumlu kurum·
hı bir ac;ağı bir yukarı yürümeğe başlar)
Kısa bir süre yol ::ılacak herhangi küçük
hir yıldızın üstünde ya.şayan herhangi
biri değilim ben! Ben, sağlam topraklar
üstünde yürüyorum, bastığım yeri biliyo-

so
rum: kırmldarnayan, saı-sılmayan bir
yerdeyim; güvenle atıyorum adımlarımı,
herşeyin merkezi bu Yeryüzü, ben de or­
tasında duruyorum, Tanrının gözü üs­
tümde, benim üstümde, evet. Ne varsa
çevremde dönüyor.. sekiz kat gökyüzü,
çakılı yıldızlarıyla o güçlü Güneş, bana
ışık vermek için yaratılmış. Tanrı gör­
sün diye aydınlatıyor o Güneş beni. Her­
şey ap-açık ortada. insanım, Tanrı yara­
tığı, ben Tanrıyı yansıtıyorum, ölümsü·
züm ben! (Yığılır bir yere.)
KOLUNA YASLANDIGI KEŞİŞ - Efendimiz
ah.. çok yoruldunuz!
{Tam bu sırada arkadaki kapı aç1 lır. ön­
de Clavius, arkada birkaç bilgin salona girer·
ler. Hızlı adımlarla, sağına soluna bakmadan
geçer salondan Clavius, ama- tam kapıdan çı­
karken Keşişlerden birine:)
CLAV!US - Galile haklı! {Arkasındaki b il·
ginlerle çıkar)
(Kapı açık kalır. Bir an bir ölüm sessiz·
liği olur. Kendini ilk toparlıyan Yaşlı Kardi·
nal olur.)
YAŞLI KARDİNAL - Ne· oldu? Sonuç nedir?
(K1mse karşılık veremez)
90
KOLUNA YASLANDIGI KEŞ1Ş - Gidelim
Efendimiz, gidelim. (Kardinale yardım
ederle_r. Herkes çıkar salondan• Yalruz
Clavius'uı:ı adamlarından bir Keşiş, Gali­
le'nin yanına gelir.)
KEŞİŞ - (Gizli) Bay Galile! Büyük Clavius
ne dMi biliyor musunuz? 1ş teologlara
düşüyor, dedi, bakalım gök katlarını na­
sıl düzenliyecekler şimdi?! Kazandınız
Bay Galile. (Çıkar)
GALİLE - (Alıkoymak isteı; onu) Mantık ka­
zandı,. ben değil, akıl ağır bastı dostum.
(Galile de çıkar. Kapının önünde uzun
boylu bir Rahiple karşılaşır. Bu Engizisyo­
nun başkanı olan Kardinaldir. Yanında
bir Astronom vardır. Galile eğilir, selam
· verir. Kapıda duran birine bu geçenin kim
olduğunu sorar.)
KAPIDAKİ - (Gizli) Engizisyon Mahkemesi
Başkanı, Kardinal Hazretleridir.
(Kardinalle astronom, teleskobun bulun­
duğu odaya girerler.)

Ol
I

-7-

Ama Engizisyon Kopernikus görüşünü ya·


sak kitaplar listesine geçiriyor gene. (5 Mart
1616).
Galile konuk Roma' da
Yüce bir Kardinal Sarayında
!stediği önünde istemediği ·ardında.
1ş küçük bir dileğe dayandı sonunda

ROMA'DA KARD!NAL BELLARM!N'!N EVİ


(Büyük bir balo verilmektefür. Giriş ye­
rinde iki yazıcı rahip satranç oynamakta, ge­
lenlerin adlarını not etmektedirler- Maskeli
erkeklerle kadınlar Galile'nin çevresini sarar­
lar.. el çırparlar. Galile yanında kızı Virginia,

92
kızının nişanlısı Ludovigo Marsili ile gelmiş·
tir.)
V1RG1N1A - Yalnız seninle dans edeceğim
Ludovigo!
LUDOV!GO - Omuzundaki iğne açılmış Vir­
ginia.! •
GALlLE - «Kayan şalını Tayis sakın düzelt­
me.
Açılsın varsın göğsün, elinle giz­
leme
Senin tatlı çarpıntını bana belir­
ten
Ve sendeki derin istekleri dile ge­
,tiren
Yalımların parıltısında, dtlıjllye·
lim kuytuları.
Orda, parkta bizi bekliyen gölge.
llltte.>
VtRG1N1A - Bak yüreğim nasıl çarpıyor?
G.A.LtLE - (Elini göğsüne götürilr) Çarpıyor
ya.
V1R G1NtA - Güzel olmak istiyorum bu ak­
şam.
GAL!LE - Evet; güzel olmalısın bu akşam.
yoksa kuşkulanırlar gene, dönmüyor der­
ler!
LtmovtGO - Dönrnilyor ki! (Galile güler)
Roma'dıı yalnız sizin sözünUz ediliyor.

.ı\,ma bu geceden SOill'a kızınızın sözü edi­
lecek.
GALİLE - Roma'mn ilk-yaz aylaruida güzel
olmak, zor iş değildır, derıer. Ben bile,
göbekli bir Adoms ı andırıyor olmalıyım!
(�atıcılara) Kardinal lla.c.rotlerini burdu
beklemem söylenmişti. (Kı�ına) Siz girin
hadi, eğlenmenize bakın .
(Balonun verildiği salona girmeden Vir­
ginin döner, ko,arak babusınm yanına ge­
liı·.)
V1RGIN1A - Baba! Via del Trionfo'daki ber­
ber adimı işilince dört bayanı bırakıp be­
ni aldı ( Çıkar.)
GALİLE - (Satranç oynı:'.lanlara) Eski kural·
lara göre oynamayın artık. Du oyun de­
ği,ti, sıkışmaym boyleı:;ine. (Gösterir )
Kale arnk boydan boya -gidiyor. Şah dil
öyle, vezir de. Yer boU.ı,tı satranç tahta­
sında; açıl açılabildiğin kadar.
1. YAZICI RAHİ!' - Öyle açılamay z biz.. yor·
ganımıza göre u. atırız ayağımızı. (KüçU1'
bir hamle yapar.)
GALlLE - Olmaz, olmaz, lain tersini yap!l·
caksm dostum. Yorgan na göre uzatını) a.­
caks,n ayağını, yorganın kıı:ıa gcldiğilll
görsünler de, büyüğünü alsınlar! Zamauıı

04
uymak gerekir baylar, vaz geçin kıyı kıyı
gitmekten, açrlın, açılın!
( önceki sahnedeki çok yaşlı Kardinal, ge.
ne Keşişin kolunda görünür• Galile'yi umursa,.
maz önce, ama sonra döner, şaşkın şaşkın se­
lamlar onu.· Galile oturur. !çerden Oğlanlar­
Korosu duyulw·. Lorenzo di Medici'nin «Geçi·
cilik» üstüne olan şiiri duyulur.)
«Gördüm gülün doğum ve ölümünü
Yaprakların bir bir solup çürüdüğü­
nü .
Karışıp gittiğini kara topraklara
Güvenme ey gençlik kuıumlu taş­
kınlığına.»
GALil;E - Roma eğleniyor bu gece. Anla·
şılan büyük bir tören?
1. YAZICI RA.H!P - Veba yıllarından son­
ra, ilk Karnaval Balosu bu. Bütün ünlü
kişiler hurda bu akşam. Orsini'ler, Villa­
nis ler, Noccolis'lerle Soldaniris'ler ... ltal­
ya'nın en ileri gelenleri birarııda, Lecchis'-
ler, Esteııisis'ler, Colombinis'ler ...
2. YAZICI RAHİP - (Keser) Kardinal Bel­
lannin'le Barberini Hazretleri!
(Adları geçenler ellerinde bir değneğin

95

ucın1daki maskeleriyle girerler. Birinde bir
kuzu, ötekinde bir güvercin maskeşi vardır,
kaparlar yüzlerini.) ·
BARBER1N! - (Parmağı ile Galile'yi göste-
rir) «Glinei doğar, batar, yerine döner.»
Böyle diyor Hazreti Süleyman; Galile ne
diyor?
G� - Pannak kadar çocuktum Efendi·
miz, gemideydim: kara yürüyor diye ba­
ğırmı1tım. Ama bugün anladım ki, yürü­
yen kara değil, gemiymiş!
BARBER1N! - Kurnaz! Bak Bellarmin, gör·
düğümüz halde, yıldızların yol aldığı
gerçek olmıyabilir, işte gemi ile kara
benzetmesi. Ne var ki, gerçek olanı da gö­
remiyoruz, yani Dünyanın döndüğünü!
Dedim ya kurnaz bu adam! Jüpiter Geze­
geni, gökbilimcilerin kıramıyacağı ceviz­
lerden. Ben de bir süre kendimi Gök-bili·
mine vermiştim Bellarmin, uyuz gibi b ir
derttir, kolay kolay kurtulamaz insan.
BELLAR1i1N - Zamana ayak uydurmak Zo­
rundayız, Barberini! Yeni varsayımlara
dayanarak yapılacak gök-h.artaları deniz­
cilerimize bir kolaylık getirecekse, ned en
karşıkonulsun? Bizim hoşumuza gitme­
yen İncil'in yanlış yorumlanması, yoksa ...

96
(Balonun verildiği salona eliyle selam
yollar).
GAL!LE - «Buğdayını saklayanı halk lanet­
liyecektir» diyor Hazreti Stileyman.
BARBER1Nt - «Akıllı olan gizler bilgisini..»
bunu da o söylemiş ama!
GALlLE - «Pistir öküz ahırı, ama öküzler­
den yararlandığımız da bir gerçektir.»
BARBER!N! - «Aklını dizginleyen, bir kenti
elegeçirenden daha hoş karşılanır:>>
GALİLE - «Soluğu tükenmeye görsün, o ki­
�inin kemikleri de kurur.»
-su s m a-
« Yeterince seslenmiyor mu gerçek?-,,
BARBER!N:t - «Ateşe basarsın da yanmaz
mı tabanın?» Dostum Galile, Roma'ya
hoş geldiniz! Bu kentin doğuşunu bilir mi­
siniz? Bir dişi kurt iki oğlanı emzirmiş,
büyütmüş, derler.. o gtin bugün bunu öde­
riz işte. Ama dişi kurt da elinden geleni
yapıyor, her ttirlil tadları tattırıyor biz­
lere. Bilgin dostum Bellarmin'le konuşma­
larımızdan tutun da uluslararası ün sal­
mış birkaç güzel bayana varıncaya değin!
Bu güzel bayanlardan bir kaçını göstere­
yim, gelin. (Galile'yi götUımek ister ar-


kaya, Galile istemiY.erek ' gider.) Salonu
görmek istemiyorsunuz, öyle mi? Konu­
şalım diyorsunuz? ·Peki! Ama bakın dos­
tum, bana öyle geliyor ki, siz gökbilgin­
leri bu işi kafanıza göre uydurmuşsunuz,
(Öne gelirler) Ya Tanrı, yıldızlarını şöyle
yürütseydi, n'olurdu? (Parmağı ile hava-­
da düzensiz birşeyler çizer) N'olurdu he·
saplarınız?
GALİLE - Tanrı Dünyayı dediğiniz gibi yap·
saydı ( O da ötekinin çizdiği şeyleri çizer
havada) akıllarımızı da şöyle yaratırdı
(Ayni şeyleri çizer havada) anlıyıverir­
dik güçlük çekmeden. Ben inanıyorum ak­
la.
BARBERİNİ - Ben de yetersiz buluyoru m!
Susuyorsunuz? «Seninki yetersiz» deme­
mek için mi? (Gtilerek _arkaya yürür.)
BELLARM1N - Her işe akıl erdirebiliyor mu·
yuz dostum? Nereye baksan eğrilik, kÖ·
tülük, düşkünlük! Nerde doğruluk?
GALİLE - (Kızgın) Ben güveniyorum akla.
BARBERlNt - (Yazıcılara) Yazmayın buJ1·
ları. Bilim üstüne konuşuyoruz, dostça bir
tartışma. bu.
BELLARM!N - Unutmayın, Kilisemize bağlı
olanlar ve bütün din adamları az didil'l·

98
medi, az çabalamadılar dünyamızı' çeki.
lir -0ir duruma getirmek, ona bir anlam
verebilıiıekiçin! Aslında iğrenç bu dünya.
Irgatlarını yarı aç bırakan, üstelik de kır·
baçlatan Derebeylerini düşünün! Kırbaç­
lanan çı alıklar da gider Efendilerinin
ayaklarına kapanırlar!
GALİLE - Yüz karası! Bu yolculuğumda,
gördüm...
BELLARMlN - Akıl erdiremediğimiz bu tür­
lü olayl?,rın sorumluluğunu (Hayat bun­
larla dolu) bir Yüce kata yükledik, iyi ve
güzel şeyler düşünüldüğü için böyle dav­
ranılıyor, sabrımız ölçülüyor, dedik. Bu­
nu söylemekle rahata mı erdik sanki? Ne
gezer! Şimdi de si.z bu Yüce Varlığı suçlu­
yorswrnz, gökyüzünü tanımıyor diye .. k�
ranlık kalmış yanlarını bilgiççe aydınlat·
mağa yelteniyorsunuz. Akıllı bir davranış
mı bu?
GL
A !LE - (Kendini savunmak için, derin bir
soluk alarak söze başlamak ister) Ben di-
ne ve Kiliseye bağlı bir adamım..... .
BARBER!Nt - (Keser) Ah Dostum! Gökbi­
Uminde Tanrının yanlışlarını çıkarmağa
çalışıyorsunuz! İncili yazmadan önce,
Tanrı gökyüzünü yaratmamış mıydı?

90
Bilmiyor muydu safl:ki? !
BELLARMlN - Ulu Yaratıcımız kendi yarat­
tığı nesneleri, yarattıklarından ; daha iyi
bilir sanırım, ne dersiniz?
GALİLE - Yıldızların devinmesini yanlış an­
ladığımız gibi, İncili de yanlış yorumla·
mış olamaz mıyız?
BELLARMİN - İncilin nasıl yorumlanması
gerektiği teologlarla Kilisenin işidir dos·
tum, öyle değil mi?
(Galile susar)
Gördünüz mü? Karşılık veremiyorsunuı
işte! (Yazıcılara yazmaları için işaret e ­
der.) Bay Galile! Kutsal Engizisyon bir
karara vardı bu gece: Kopernikus'un saı­
vunduğu, yani Güneş devinmez Evrenirı
merkezidir, Dünya ise Evrenin merkez i
değildir ve devinir savıru saçma, budalaca.
bulmuş, dine de aykırı görmüştür. Bu inan•
cınızdan vazgeçmeniz gerektiğini size söy·
!emek ödeviyle görevlendirildim . (Yazı·
cıya) Yazdınız mı? Okuyun.
1. YAZICI RAHİP - Kardinal Bellarmin Haı­
retleri, Galileo Galilei'ye ·şunları söyle di:
«Kutsal Engizisyon bir karara varıruş btl·
Iunuyor: Kopernikus'un savunduğu, yani
Güneş devnimez Evrenin merkezidir, DüJl•

100
ya ise Evrenin merkezi değildir ve devinir
savını saçma, budalaca bulmuş, dine de
aykırı görmüştür. Bu inancınızdan vaz­
geçmeniz gerektiğini s1.7,e söylemek öde­
viyle görevlendirilmiş bulunuyorum.»
GALlLE - ,Ne demek bu?
(Balonun verildiği salondan çocukların
söylediği türkünün ikinci dizesi duyulur. Bar­
berini susması için Galile'ye işaret eder.)
«Dedim ki: güzel günler tez uçar gider
Vakitken daha, durma gülleri der.»
(Türkü biter) ,
GALİLE - Ama Kollegium Romanum'un ast­
ronomları kabul etmişti buluşlarımı?
l3ELLARM1N - Evet. Hem de övgüleriyle yü­
celttiler sizi.
GAL]LE ...:_ Peki .. ama Jüpiter gezegeni? Ya
Ventis'tin görünüşü?
BELLARMlN - Kutsal Engizisyon kararını
verirken bu ayrıntılar üstünde dunnamı.ş­
tır.
GA.L!LE - O halde, araştırmalarıma ...
BELLARM.!N - . . . .kimse engel olacak değil
Bay Galile. Kilise anlaşılmayacağını bilir
ama, gene de araştırılsın ister. (!çerde bi­
rine selam verir gene) Matematikte oldu-

ıoı
ğu gibi, savundukla·rınızı bir varsayım
olarak ele alır, ona göre araştırmalarınızı
silrdilrebilirsiniz. Bilim, Kilisemizin çok
i
sevilen bir koludur, Bay Galile? Kliseye
olan güveninizin sarsılacağını da uınmu­
yoruz.
GALİLE - (Hırsla) Güven kötüye kullanılır­
sa, güvensizlik başlar!
BARBER!Nl - Öyle mi? (Gülerek omuzuna
vurur. Sonra sert sert bakar Galile'nin ta
gözünün içine, ama konuşurken sert de­
ğildir sesi.) Vur deyince öldürmeyin, Ga­
lile! Biz öyle davranmıyoruz. Bizim size
olduğumuzdan daha çok, siz bize gerekli­
siniz.
BELLARMlN - Size çok değer veren İtalya'·
nın en büyük matematikçisi ve Kutsal En­
gisisyonun Savcısını sizinle tanıştırmalC
için sabırsızlanıyorum Galile.
BARBER1N1 - (Galile'nin öteki koluna girer)
Bu sözün üstüne kuzu kılığına girilir ge ­
ne. Keşke siz de uslu bir okul öğretmen i
kılığına bürünerek gelseydiniz dostum,
Yüzüme takacağım şu maske, biraz olsun
özgürlüğe kavuşturacak öugiln beni. «Tan·
rı yoksa bile uydufmalıyız. bir tane ... ,
sözlerini de mırıldanırım belki. Evet, ta·

102
kalım maskelerimizi. Maskesiz, zavallı
Galile!
(Ortada. Galile, ötekiler kolunda Salona
geçerler.}
1. YAZICI RAHlP - Yazabildin mi son tUm­
ceyi? .
2, YAZICI RAHlP - Yazıyorum. (Hızlı hızlı
yazarlar} «Akla inanıyorum ben» dediği
yeri yazdın, değil mi?
(İçeri Engizisyon Mahkemesinin Başkanı
ola n Kardina:l girer.}

RARD!NAL - Konuşmaları bitti mi?


1. YAZICI RAHİP - (Kurulmuş gibi bir so­
lukta} önce Bay Galile kızıyla geldi. Bu­
gün nişanlanmış kızı. (Kardinal eliyle sus
d�r} Bay Galile bize satranç oyununun ye-
ni kurallarını gösterdi. Boydan boya oy·
nanıyorrnuş artık bu oyun!
l{ARDlNAL - (Gene susturur} Verin yazdık­
larınızı.
(Yazıcı Rahip verir; Kardinal oturur, göz..
den geçirir. İki maskeli kadın geçer .. Kar­
dinal'ın önünde eğilip selam verirler)
l<ADINLARDAN BIRI - Kim bu?
ÖTEK! KADIN - Engizisyon Mahkemesinin

ıos
ıı...
Başkanı Kardinal Hazretl�ıi ! (Gülüşerek
geçerler)

(İçeri Virginia girer, çevresine bakınır).


KARDİNAL - (Oturduğu yerden) Gel kızım!
V!RGİNİA - (Seslendikten sonra Kardinal'i
gördüğü için korkmuştür önce) Ah! .. Kar­
dinal Hazretleri! (Virginia gelir, diz çö·
kerek yüzüğünü qper Kardinal'in.)
KARDİNAL - Bulunmaz bir gece, değil mi?
!zin verirseniz iyi dileklerde bulunayım
size, nişanlanmışsınız? Soylu bir ailenin
çocuğu olduğunu işittim. Demek Roma'da
kalacaksınız?
VlRGİNlA - Daha değil Efendimiz. Çok ek•
siklerim var. Onları tamamlamam gere­
kiyor.
KARDİNAL - Öyleyse babanızla Floransa'ya
döneceksiniz? Sevindim buna . Yardımınız
dokunur babanıza. Matematik cansız, so­
ğuk bir arkadaştır; insanın çevresinde et­
ten, canlı kanlı bir yaratık bulunmalı. YıJ·
dızlann uçsuz bucaksız dünyasında, baba­
nız gibi yüce bir kişi kendini çabuk tüke­
tebilir.
VlRG!NlA - (Hayran olmuştur) Ne güzel
konuşuyorsunuz Efendimiz? Benim ak•

ıo,ı
lım hiç ermiyor yıldızlara.
KARDİNAL - Yok canım? (Güler) Balıkçının
evind� -balık yenmezmiş, değil mi? Baba­
nızın hoşuna gider belki, size yıldızlar üs·
tüne biraz bilgi vereyim ha? (· Elindeki ka­
ğıtlara bakarak) Şimdi okudum: Yeniyi
savunanların başında gelen babanıza bü­
tün dünya saygı gösteriyor, ama şu se­
vimli yeryüzümüz için düşündüklerini bi­
raz abartmalı buluyorlar. Eski çağların
değerli Bilgini Ptolemeus'dan bu yana,
merkezi Dünya olan Evreni ·ölçmüşler a·
şağı yukan yirmibin çap bulmuşlar! Ol­
dukça büyük, değil mi? Ama bizim Yeni­
ciler beğenmiyor, az buluyorlar bu ölçüyü,
onlara göre ölçülemiyecek kadar büyük­
müş yeryüzünün Güneşten uzaklığı. ..
· Uzak olduğunu bilmez değildik, ama Dün­
ya�n. saydam kürede duran yıldızlardan
bile küçük olduğunu bilmezdik! Öylesine
küçükmüş ki Dünyamız, o büyük hesap-.
larına sokmayı bile gereksiz buluyorlar!
Ne dersiniz? Har vurup harman savurmu­
muyor mu şu Yeniciler ha? (Virginia gü­
ler. Kardinal da gtiler.) Sahi söyltiyorum,
önümüze öylesine bilyük bir Evren çıkar·
dılar ki, bizimki onun yanında, genç kız­
ların güzel boyunlarını süsleyecek ufacık

105
bir yuvarlak gibi kaldı.� Kutsal Kurul'un
bayları Urkttiler biraz ..Gökle aramız böy­
lesine açılırsa, bir Din adamı, bir Kardi­
nal yok olur gözden, Tanrı Papa;yı bile
göremez! Sevindim babanızı yalnız bırak­
mıyacağınıza; Hepimiz değer veriyoruz
ona, o büyük bir adam. Hangi papaza gü­
nah çıkartıyorsunuz? Tanırım belki .
V!RGtN!A - Rahip Christophorus'a Efendi­
miz, Kutsal Ursula KiUsesinin Başpapazı.
KARDİNAL - Evet.. ayrılmayın babanızın
yanından kızım, onu yalnız bırakmadığı­
nız iyi. lnanmıyacaksınız belki, ama gün
gelecek ona yardımınız dokunacak. Çok
gençsiniz daha, canlısınız. Tannnın kimi
insanlara verdiği o erişilmezliği tekbaşı­
na taşımak kolay değildir, yavrum, her
ölümlü gibi, babanız da yardım ister. Alı­
koydum sizi, nişanlınız kıskanmıştır bel­
ki.. belki babanız da kıskanmıştır yıldız·
lardan söz ettiğim için, hem de hiç yeni
birşey söylemedim. Gidin dans edin;
Rahip Christophorus'a da selam söyleyin
benden.
(Virginia yerlere kadar eğhir, çıkar)

106
-8-

Anası babası yoksul bir oğul


Bilime susamış genç bir papaz
Dikildi karşısına Galile'nin
Ulaşmak istiyorum dedi Bilime
Bulmak istiyorum yolunu yordamını.

F'LOR ANSA'NIN ROMA'DAKl ELÇ1LlQ1NDE

(Clavius'un, Collegium Romanum'da söy.


18diklerini Galile'ye fısıldayan kısa boylu Ke.
�iŞ'le bir konuşma.)
QAL!LE - Konuşun! Konuşun! üstünüzdeki
Rahip kılığı, dilediğiniz gibi konuşma yet­
kisini veıir size.

107
KEŞİŞ - Ben Matemat!k yaıftım, Bay Galile !
GALİLE - İki kere ikinin dört ettiğini tanıt·
lamak zorunda kalırsanız arada, o zaman
işinize yarar belki.
KEŞİŞ - Üç gecedir uyuyamıyorum. Okudu·
ğum kararname ile gqrdüğüm Jüpiter Uy­
dusunu bağdaştıramıyorum bir türlü. O·
nun için, kilisedeki duadan sonra hemen
size koştum bu sab,ah.
GALİLE - Jüpiter'in uyduları yok mu, diye·
ceksiniz, onu söylemek için mi geldiniz?
KEŞİŞ - Hayır. Kararnamenin gerçek anla·
mını kavrıyabildim sanıyorum. Sınırsız,
başıboş araştırmaların insanlık için s!Y
kıncalı olduğunu anladım, vazgeçtim Göl{·
biliminden. Neden vazgeçtiğimi anlatır·
sam, belki hak verirsiniz bana, belki dB
sizi uyarmış olurum.
GALİLE - Çok iyi biliyorum nedenlerini!
KEŞİŞ - Üzgünsünüz. Kilisenin olağanüstil
gücünü düşünüyorsunuz.
GALİLE - Şuna açıkça: işkenceden korkU·
yorsun, desenize?
KEŞİŞ - Ben başka nedenlerden söz etnı el<
istiyorum. İzin verirseniz, kendimden söı
edeceğim. Ben bir köylü çocuğuyum, köY­
de doğdum köyde büyüdüm. Anam bll-

108
bam yoksul kişiler, bilgisiz. Bütün bildik­
leri zeytin üstünedir, başka şeye ermez
akılları. Veniis'ün evrenlerini incelerken
anamı babamı, kızkardeşimi görür gibi­
yim: ocağı n karşısına geçmişler peynir
ekmek yiyorlar. Yüzyılların isinden ka ­
rarmış tavanı, ekmeği tutan yaşlı, yor­
gun eller görüyorum. Halleri vak.itleri iyi
değil, ama bu mutsuz yaşamları gene de
belli bir düzen içinde. Ürünleri toplama,
temizlik işleri, koşuşmalar.. üstelik de
vergiler! Yıkımlar bile belli zamanlarda
gelir başlarına. Babamın beli büküldü..
birden olmadı bu, her yıl biraz daha bi­
raz daha büküldü, zeytinlikte. Anam da
doğura doğura, giderek kadınlığını yitir­
di. Bütün bunlar belli bir düzen içinde,
zamanla oldu, birden değil. Ağır küfeler­
le, kan·ler içinde dik yokuşları tırmanır­
lar.. çocuk doğururlar, gereklidir diye ye ­
mek yerler! Bütün bunlar niçin'? Topra­
ğı görürler de ondan, her yıl yeniden ye­
şeren, tomurcuklanan ağaçları görürler;
küçük köy kilisesinde her pazar okunan
!ncili dinlerler de ondan. «Tanrı görüyor
sizh denmiştir onlara, buna inanmışlar­
dır. Bu yeryüzü sahnesinde kendilerine
düşen küçük ya da büyük rollerini başa·

109
ramıyacaklarından korkarfar. Şimdi ben
karşılarına çıkıp da, Dünyamızın küçük,
soğumuş, bir taş yığınindan başlfa birşey
olmadığını söylersem ne olurlar? Üstelik
bu taş yığını da durmadan boşlukta, öte­
ki yıldızların arasında .dönüyor, hem de
en önemsizi.. duyarlarsa bunu, ne olur
durumları? Diyelim ki, inandılar, yok­
sulluklarını giderm�ğe ne yararı olur?
lncil'den medet umabilir miyiz artık?
Alınterini, çalışmayı, susmayı, açlığı,
bÔyuneğmeği öğreten !ncil'den ne bekli­
yebilirler? Korkarlar. Ellerinden ekme­
ği düşüıiirler.. aldatılmış olmanın çare­
sizliği içinde kalırlar. «Yaptıklarımızı gö­
ren yok, başımızın çaresine kendimiz ba­
kacağız..» demezler mi? «Yaşlanmış, yıp­
ranmış, boşalmışız üstelik, başımıza ge­
lenlerin hiç biri alnımızın yazısı değilmiş..
Boşluktayız.. durmadan dönen küçük bir
yıldızın üstünde; bu yıldız başkalarının
çevresinde dönsün de, onun çevresinde
hiçbirşey dönmesin! Açlığımızın, yoksul­
luğumuzun da bir anlamı yokmuş! Açlık
demek, karnı doymamış demekmiş, ken­
dini denemek değil! Zorlanmak da sade­
ce eğilip kalkmakmış, taşımakmış.. ya·
ranmak, göze girmek değilmiş!» demez-

110
ler mi? Anlatabiliyor muyum Bay Gali.
le? Bir ananın çocuğuna duyduğu sonsuz
sevgiyi, iyi niyetini gördüm Kutsal Mah­
kemenin kararını okurken.
GALlLE - Yok canım?! Belki şunu demek
istiyorsunuz: Şarap tükenmiş, kadehler
boşalmış, ağızlar kupkuru.. ister istemez
Kiliseye sığınacak, eteklerimize kapana­
caklar, değil mi? Ama niçin boşalmış ka­
dehler? Niçin bu ülke hiç bir düzen ge­
rektirmeyen boş bir sandık gibi dursun?
Niçin tek zorunluğumuz ölesiye çalışmak
olsun? Buğday tarlalarımızın yanısıra
bağlarımız da verimli. Ilımlı !sa'nın ve­
kili !spanya'da, Almanya'da savaşlaı
yaptırıyor, parasını da köylülerimiz ödü·
yor!
' Yeryüzü Evrenin merkezi olarak
gösterilmiş, neden? Papa Dünyanın orta-
sında otursun diye! !şte, bütün iş hurda.
Haklısınız, önemli olan gezegenler değil,
önemli olan köylünün durumu. Son günle­
rimizde rahata kavuşacağımız mucizesin.
den de söz etmeyin sakın! Margariti-Fie·
ra midyesi incisini nasıl yapar bilir mi­
siniz? Yabancı bir nesneyi, örneğin bir
kumtanesini içine alır, kapanır üstüne,
ölümü göze alarak yapar bu işi. Canı ce·
henneme incinin, bana sağlam midye ge·

111
rek! Erdemlerle yoksulluk bir arada yti­
rümez dostum. Ananız babanız varlıklı,
mutlu kişiler olsaydı; varlığın erdemleri•
ni ve mutluluğu geliştirebilirlerdi. Ama
bu bitik insanlar, erdemlerini kendileri
gibi bitik, verimsiz topraklardan a�ağa
uğraşyorlar şimdi. Ben, bundan yana de­
ğilim. Yeni tulumbalarını, onların insan
üstü gülünç çabalarından daha yararlı­
dır! «Verimli olun, üreyin!» diyor İncil,
tabii.. tarlalar -veıimli değil artık, liste·
lik savaşlar da yok ediyor sizleri.Yalan
mı söyliyeyim onlara?
KEŞ!Ş - (Çokheyecanlıdır) ..Ama susmak
zorundayız! Kutsal nedenlerden ötürü,
mutsuzların iç rahatlığını bozmamak için,
susmak zorundayız!
GAL!LE - Kardinal Bellarmin, bir Cellini
saati gönderdi bu sabah, susmam için.
Ananızın babanızın iç rahatlığı bozulma,.
sın diye de yüksek katlardan şarap sunu·
luyor bana . Tanrı'ya benzer yaratıldığı
söylenen insanın canı bahasına emeği ge­
çen şarabı bana yolluyorlai! Susmam için
nedenler mi ararsın dostum? Ardında a­
dam olmadan özgtir yaşamak, karnını
doyurmak gibi en bayağı türden bir stirü

112
neden var!
KEŞ!Ş - Ben bir din adamıyım, Bay Galile!
GALİLE -: Fizikçisiniz de! Venüs'ün evreleri
olduğunu gördünüz, biliyorsunuz. Şuraya
bakın (Pencereyi gösterir} Bahçede du­
ran o küçük heykeli görüyor musunuz?
Üreme Tanrısı Priap'dır o.. Bahçelerin,
kuşların, hırsızların ikibin yıllık soytarı­
sı! O daha az yalan söyledi. Peki.. geçe·
lim, ben de Kiliseye bağlıyım. Horasius'u
okudunuz, değil mi? Bugünlerde düşür­
müyorıµn elimden, birtakım dengeleri
sağlıyor. (Bir kitaba uzanır} Eskilin bah­
çelerine dikilmiş olan küçük Tanrı Priap'ı
konuşturuyor, Horasius şurada, dinleyin:

«Bir incir kütüğüydüm, işe yarar


bir tahta.
Bir marangoz elinde evirdi çevirdi
Bir oturak mı? Bir Tanrı mı?
Dedi durdu kendl kendine.
Tannda karar kıldı!»
İskemle yerine masayı sokabilir miydi
şiirine Horasius, ne dersiniz? Ben de ev­
resiz düşünemem Venüs'U, güzellik anlıyı­
şım sarsılır bayım! Önümüze serilmiş,
gözle göıillen nesnelere akıl erdiremez·

llS

Gaıııe F'. : 8
sek, ırmaktaki sudan yararlanmak için
tulumbayı nasıl bulabilirdik? Üçgenin açı.
larını Papa'nm keyfine göre değiştireme­
yiz! Uzaydaki cisiml'eri hesaplhken, sü­
pürgenin üstünde .uçan cadıların da ne
denli hızlı gittikleri çıkmaz ortaya!
KEŞİŞ - Gerçek, gerçekten gerçekse yardımı­
mızı ister mi? Kabul ettirir kendini.
GALİLE - Hayır, hayır olmaz öyle şey. Bi·
zim kabul ettirebilt:liğimiz kadar vardır
gerçek; aklın zaferi, yalnız akıllı olanla.
nndır. Köylülerinizi öyle bir anlattınız
ki, kulübelerinin damlarını örten sazlara
benzettim onları! Bir üçgenin açıları na­
sıl olur da onların isteklerine uyar? On­
lar dtişünmeği öğrenmez, harekete geç­
mezlerse, en iyi sulama sistemi bile on·
para etmez, yararlı olmaz onlar için. Can­
ları cehenneme! Kutsal dediğiniz boyun
eğmelerini anladık, ama kutsal saydığı­
mız öfkeler nerde?
KEŞİŞ - Yoruldunuz!
GAL!LE - 1 (Keşişin önüne, bir sürü yazılı ka­
ğıt atar) Oğlum, fizikçi misin sen? Bun­
larda denizlerin gel-gitıerinin neden·
leri yazılı, ama sakın okuma. Okuyorsun
bile? Gerçekten fizikçiymişsin ! (Keşiş

11-1
dalmıştır, okur) Bilgi ağacından bir ye­
miş mi düştü? Yutarız hemen, yanacağı·
mızı bilselc de. Işığın ne olduğunu öğret.
sinler bana, ama isterlerse yerin on kat
dibine, karanlıklara gömsünler beni bo­
yun eğerim. En kötüsü nedir bilir misin?
Bildiğini gizlemek.. ben gizliyemem, tu·
tamam dilimi, söylerim, önüme gelene.
Sevdalılar, sarhoşlar, hayınlar gibi belli
ederim. Vazgeçilemeyen kötü bir huydur
bu, yıkıma sürükler kişiyi. Daha ne za­
mana kadar susacağım? Bütün iş orda.
KEŞİŞ - (Okuduğu bir yeri gösterir) Bu tüm­
ceyi anlıyamadım .
GALlLE - Anlatmm oğlum, anlatırım.

115
-9-

Galile, sekiz yıl sustuktan sonra, yeni bir


Papa.'nın gelişiyle umutıanu-. Yeni gelen Papa
bir bilgindir. Bu umutla Galile Güneşteki leke•
leri incelemeye koyulur; yasak edilmiş konu­
la.rı yeniden ele alır.
Gerçek torbada saklı
Dil ağızda kilitli
Sekiz yıl sustuktan kelli canına taketti
Dilo getirdi gerçeği .

FLORANSA'DA GALlLE'N1N EV1

Galile'nin öğrencileri; ,Federzoni; o kilçUk


Keşiş ve bu arada büyümüş, delikanlı olmuş
Andrea çalışmak üzere toplanmışlardır. Gali·

ili
le ayakta, elinde bir kitap. Virginia ile Bn.
Sarti dikiş dikm,ekteler.
VİRGİNİA. - Güzel şey çeyiz hazırlamak. U­
zun bir masa örtüsü olacak bu diktiğim.
Ludovigo bayılıyor konuklara. Gözümü
dört açmalıyım, pek titiz anası. Babamın
kitaplariyle da başı hiç hoş değil .. günah
çıkardığım papa,z da öyle ya,
.
Bn. SART! - Yıllar var ki, kitap yazmadı
.
adamcağız!
V1RG!N1A ·- Bana öyle geliyor ki, anladı
yanıldığını. Romaıda çok büytik bir din
adamı anlatmıştı: Yıldızlar çok çok uzak­
mış bizden!
ANDREA - (Kara tahtaya gündemi yazar.
ken} Perşembe öğleden sonra. Yüzen
nesneler. Buz, su dolu bir leğen; tartı;
demir iğne; Aristoteles. (Gerekli nesne·
!eri alır. ötekiler kitap okumaktadırlar.
!çeri Filippo Mucius girer. Orta yaşlı bir
bilgindir.. Başından birşey geçmiş gibi sı­
kıntılıdır.)
MUC!US - N'olur söyleyin de konuşsun be­
nimle! Dinlesin bir yol da öyle suçlasın.
Bn. SART! - Boşuna yoıuluyorsunuz, konuş.­
mak istemiyor sizinle!

UT
MUC1US - N'olur söyleyin, yaılvarın. Tanrı
görür bu iyiliğinizi. Konuşmalıyım onun­
la.
VİRGİNİA - (Merdivene yönelir) Baba!
GALİLE - Ne var?
V!RG!NtA - Bay Mucius geldi.
GAL1LE - (Hırsla kalkar, merdivene yakla·
şır, öğrencileri de arkasındarur) Ne istis-
yorsunuz?
MUCİUS - Bay Galile, izin verin.. Dünyanın
döndüğünü savunan Kopernikus'u, kita.
bımda lanetliyorrnuşum gibi görünen yer­
leri açıklamama izin verin. Ben...
GALİLE - Neyi açıklayacaksınız? Kutsal En­
gizisyon'un 1616 yılındaki kararıyla ayni
fikirdesiniz! Kendinizce haklısınız. Mate­
matiği benden öğrendiniz, ama iki kere
iki dört eder, demenize inanmak :ııorunda
değiliz. (Cebinden bir taş çıkanr, aşağı
atar .) Bu taş havaya uçtu, dama gitti de
diyebilirsiniz, bu hak verilmiştir size!
MUC!US - Bay Galile, ben...
GALİLE - Güçlüklerle karşıl�ştım demeyin
sakın! Beni, veba bile işimden alıkoyama,
mıştı.
MUC!US - Vebadan daha korkunç şeyer var-

ııs
dır, Bay Galile.
GA.L!LE - Şunu bilirim, şunu söylerim: Ger­
çeği bilmeyen alıktır, ama bilip de yalan­
dır diyen kaatil sayılır. Çıkın evimden!
MUCİUS - (Bitik) Haklısınız. (Çıkar.)
(Galile çalışma odasına döner.)
FEIDERZON! - Yazık. Büyük biri değil, öğ­
renciniz olmasaydı adı bile anılmazdı. A­
ma şimdi zorluyorlar onu: Galile'nin öğ­
rencisiydi, herşeyi duydu biliyor, yalan
olduğunu söylesin, diyorlar.
Bn. SARTİ '_ Acıyorum bu adama.
VİRGlNtA - Evet; babam da ne çok severdi
onu!
Bn. SRTl - Virginia, evlenme işini konuş..
ı;nak isterdim seninle. Çok gençsin kızım,
anan yok ki, sana birşeyler öğretsin.. ha,.
ban desen, buz parçalarını yüzdtirmeğe
çabalıyor... babana bu konuda birşey sor
derneğe de dilim varmaz zaten. Akla gel­
meyen rezillikler anlatmaya kalkışır, bir
hafta durmadan anlatır, hem de yemek­
te, tam genç öğrencileri varken.. utanma
nedir bilmez ki. Hoş ben de o türlü şeyleri
sor demiyorum ama, ne bileyim, geleceği­
ni sorup öğrensene? Ben bir öğüt vere­
mem sana, okumuş bir kadın değilim ama

110
böyle ciddi bir işe gözü kapalı ginnek de
olmaz. Üniversite'ye başvur, bir sahici
astronom'la konuş, ·yıldızına baksın, ho­
roskopunu çıkarsın, geleceğini söylesin s�
na! Niçin gülüyorsun?
V!RGlNlA - Gittim bile.
Bn. SART1 - (Merakla) Ee.. ne dedi?
V!RGlNiA - Üç ay tetikte olmalıymışım, Gü-
neş Oğlak burcuna giriyormuş da ondan.
Ama sonra bulutlar dağılacak, her şey yo­
luna girecekmiş. Jüpiter'i gözden kaçır·
mazsam istediğim yolculuğa çıkabilir mi­
şim.
Bn. SARTl - Peki, ya Ludovigo?
VlRG!N!A - O Arslan burçlu. (Susar, sonra)
Bu burçta doğanlar beden isteklerine düş­
kün olurlarmış!
( su s m a )
VİRGlN!A - (Kulak kabartır) Kim bu gelen?
Bay Gaffone olacak, Rektör.
(Rektör girer)
GAFFONE - Bu kitabı bırakmak için uğra­
dım, babanızı ilgilendirir belki. Tanrı hak­
kı için, sakın tedirgin etmeyin babanızı.
Elimde değil, bana öyle geliyor ki, bu bU·
yük adamdan çalınan her dakka, İtalya'·

12q
nın zararına oluyor. Onun için kitabı size
bırakır, usı,ılcacık giderim. (Çıkar.)
(Virginia kitabı Federzoni'ye verir)
GA.LlLE - Ne kitabı o?
FEDERZONİ - Bilmem. (Heceleyerek) «De
mactllis in Sole. »
ANDREA - -Güneşteki Lekeler! Gene o konu!
(Federzoniden alır kitabı) Bakın ne yaz_
mışlar üstüne: «Çağımızın en yetkili Fizik
Bilgini Galileo Galilei'ye! »
(Galile ilgilenmez, elindeki kitaba dal­
mıştır)
ANDREA - Hollanda'lı Fabricius'un, güneş
lekeleri üstüne yazdığı raporunu okudum.
. Güneşle Dünya arasından geçen birtakım
yıldızlar diyor lekelere.
KEŞİŞ - İnandırmıyor, ne dersiniz Bay Ga­
lile?
(Galile karşılık vermez)
ANDREA - Paris'le Prag'da da Güneşin sis-
leri sanılıyor.
FEDERZONl - Hım . .....
ANDREA - Federzoni inanmıyor!
FEDERZONİ - Karıştırmayın beni bu işlere.
�Hm» dedim, o kadar. Ben camdan anla-

121
rım, baktığınız mercekleri yontarım, göğe
bakarsınız onlarla. Gördüğünüz leke değil
de «maculis»miş, bana ne? Ne diye kuşku­
lanayım? Okuyamıyorum ki kitapları, hep­
si latince ! (Hırsla tartıyı ayarlamağa ça­
balar. Kefelerden biri düşer. Galile hiç ses
çıkarmadan, gider kaldinr yerden.)
KF,Ş!Ş - Kuşkunun mutluluğu; niçin diye so·
rabilmek! ,
ANDREA - Onbeş gündür, güneşli havalarda
çatıya çıkıyorum. Aralıklardan incecik bir
ışık sızıyor. Ters düşen bu güneşi kağıdın
üstünde yakalıyorum; gördüm, sinek ka­
dar ufacık bir leke, soluk, sis gibi birşey,
almış başını gidiyor. Niçin incelemiyoruz
bu lekeleri Bay Galile?
GALtLE - Ytizen nesneleri inceliyoruz da on­
dan!
ANDREA - Evet ama, bütün Avrupa bu ko­
nuda ne düşündüğünüzü bilmek istiyor;
gelen mektuplar sığmıyor sepetlere. Artık
çok önemli birisiniz, susamazsınız daha.
GALİLE - Sustuğum için Roma önemimi art­
tırdı.
FEDERZON! - Ama artıjc susma hünerini
göstermemelisiniz!
GALİLE - Koyun butu gibi şişe geçirilip kı·
122
zartılmayı alamıyorum göze, ne yapayım.
ANDR.EA - Ne. yani? Güneşteki lekelerden
söz etmenin onunla bir ilintisi var mı?
(Galile karşılık vermez)
İyi ya; ,buz parçalarını inceleyelim; buz­
lardan zarar gelmez size!
GALlLE ..:__ Tamam. Konumuz Andrea?
ANDR.EA - Suyun üstünde durma, bize ka­
lırsa, nesnelerin biçimiyle değil, sudan da­
ha ağır ya da daha hafif oluşu ile ilgilidir.
GALİLE - Aristoteles ne diyor?
KEştş - «Discus Latus platique... »
GAL!LE - Bırak latinceyi, çevir de öyle söyle
KEŞİŞ - «Geniş, düz bir buz parçası suyun
üsttinde yüzeb-ilir ama bir toplu iğne ba­
tar dibe.»
GAL!LE - Aristoteles'e göre, neden batını·
yor buz parçası?
REŞ!Ş - Geniş ve düz olduğu için, suyu yara�
m;yor da ondan.
GAL!LE - Öyle mi dersin? (Bir parç.a buz
alır kor suyun üstüne) Bak, dibe itiyo­
rum buzu, elimi kaldırınca ne oluyor?
REŞ!Ş - Gene üste çıkıyor.
GAL!LE - Üste çıkarken yarıyor suyu, değil
mi?

123
KEŞİŞ - Sudan daha ağir değil mi buz? Na­
sıl kalabilir suyun Ustünde? Buz, sıkıştı­
rılmış su, benim ,bi�diğim.
GAL!LE - Sıkıştırılmış değil de sulandırıl·
mışsa?
ANDREA - Sudan <iaha �afif olmalı ık1, du­
rabiliyor suyun üstünde
GAL!LE - Ya?!
ANDREA - Toplu iğne hemen dibe çöküyor.
Sudan daha hafif olan herşey durabilir
suyun üstünde, ağır, olan da batar. Tanıt­
landı artık bu.
GAL!LE - Andrea! Dikkatli düşilnmeği öğ­
renmelisin oğlum. Ver şu demir iğneyi, bir
parça da kağıt ver. Demir sudan daha
ağırdır, değil mi?
ANDREA - Tabii.
( Galile iğneyi kağıdın üstüne koyup hıra•
kır suya) .
(S u s m a)
GALİLE - Eee?
FEDERZONİ - Batmaıdı, yüzüyor! Hey gidi
Aristoteles! Denemek hiç_gelmemiş akılla-­
rına.
(Hepsi güler)

124
GAL.tLE - Bilimin zenginliğine körükörüne
inanmak, bilimi yoksul bırakan nedenle­
rin en önemlisidir . Bilgi kapılarını ardı·
na dek açmak değildir amaçları, yanıl­
gılara set çekmektir yalnız. Not alın.
V1RG1N1A-No oldun?
Bn. SAR'tt - Hep bir ağızdan gülünce, yü­
reğim ağzıma geliyor. Niçin gülüyorlar,
diye kuşkulanırım.
V1RG1N1A-Din Bilginlerin.in çanları varmış,
fizikçilerin de gülmeleri, öyle diyor ba­
bam.
Bn. SART! - Neydi o günler? Hani durma­
dan borusundan bakardı, neyse geçti.
VlRG lN!A -Evet; şimdi de durmadan suyun
üstünde buz yüzdürüyor. Ama. bir kötü·
.lük yok bunda değil mi?
Bn. SART1 - Kim bilir, belli olmaz!
(Ludovigo Marsili girer, Virginia'nın ni­
şanlısı. Yol kılığındadır; arkasından bir
de uşak girer, Ludovigo'nun eşyalarını ta.
şımaktadır. Virgina koşar, boynuna sa­
rılır nişanlısının.)
VlRG!NtA - Ludovigo! Geleceğini niçin yaz­
madın?
LUDOvtGO - Bucciole'deki bağlarımızı do·

125
laşmağa gelmiştim; ora.ya inmişken sana
uğramadan edemedi!ll.
GALİLE - (Gözlerini kısarak bakar) Kim o?
V1RG!N!A - Ludovigo ·geldi, baba.
KEŞİŞ - Göremiyor musunuz efendim?
GALİLE - Görliyorum, göıilyorum. Ludovi-
go . (Karşılarnağa gider) Atlar ne alem.
de?
LUDOVlGO - İyi Efendtm.
GAL!LE - Sarti, koş Sicilya şarabı getir bi­
ze, esldsinden olsun ha .. kutlamalıyız bu-
günü.
(Bn. Sarti ile Andrea çıkarlar)
LUDOvtGO - (Virginia'ya) Solgun görünü­
yorsun? Köy havası iyi gelecek sana. An·
nem Eylülde bekliyor artık seni.
VlRG!NtA - Dur, gelinliğimi göstereyim.
(Çıkar)
GAL!LE - Otursana Ludovigo !
O
LUDVİGO - Üniversite'deki derslerinize
binden çok öğrenci geliyormuş. Neyi ince­
liyorsunuz ,bu ara?
GALtLE - Hiç. önemli değil. Roma'dan mı
geçtin?
LUDOVlGO - Evet. Unutmadan söyliyeyım:

126
Hollanda'lırun Güneş lekeleri üstüne etti­
ğiniz sözler, anamın çok hoşuna gitti, hay.
ran oldu anlayışınıza.
GALİLE ...:... (Soğuk) Sağ olsun.
(Sarti ile Andrea girerler. Ellerinde bar­
daklarla bir desti şarap vardır. Masanın
çevre!ıine oturulur.)
LUDOV!GO - Bütün bir Şubat ayı, Roma'da
yalnız bu konuşuldu. Clavius korkuyor:
Güneşteki lekeler yüzünden Güneş mi
Dünyanın, Dünya mı Güneşin çevresinde
dönüyor sorunu gene alevlenir, diyorlar.
ANDREA - Korkmasınlar.
GALlLE - Yeni günahlar işleyeceğim korku­
sundan başka ne haberler getirdiniz Kut­
sal Roma Kentinden?
LUDOvtGO - Papa'nın ağır hasta olduğunu
duydunuz sanının.
KEŞ!Ş - Öyle mi? Vah, vah.
GAL1LE - Yerine kimin geleceği söyleniyor?
LUDOvtGO - Barberini'nin ustUnde durulu-
yor, onun adı geçiyor.
GALlLE - Ya?! Barbcrini demek?!
ANDREA - Bay Galile tanır onu.
KEştş - Kardinal Barberini matematikçidir.

127
FEDERZON! - Desenize,. Papalık tacını bir
bilgin giyecek?
{S usm�)
GALİLE - Barberini gibi az buçuk Matema­
tik okumuşlar aranıyor, iyi. İşler yoluna
giriyor demektir. İki k_ere ikinin dört et­
tiğini açıkça söyliyebileceğimiz günler ge·
lecek demektir Federzoni. (Ludovigo'ya)
Severim bu şarabı, sen
,, nasıl buldun?
LUDOV1GO - Güzel şarap efendim.
GALİLE - Bağını bilirim, sarp, taşlı bir yer­
dedir; maviye çalar üzümleri. Severim bu
şarabı.
LUDOV1GO - Evet, Efendim.
GALİLE - KUçtik gölgeler vardır tanelerinin
içinde. Tatlıya yakındır içimi, ama «ya­
kındır» da kalır. Andı-ea! Kaldır o nesne­
leri, buzu, leğeni; iğneY.i. Bedenimiz de
avunmak ister, boşlamamalı, vermeli
onun da hakkını. Korkak yaratıkların ınfs..
kinlikleri sinirime dokunur, çekemem. Bir­
şeyin tadını çıkarabilmek hünerdir, d&­
rim.
KEŞİŞ - Ne yapmayı tasarlıyorsunuz Efen­
dim?
GALİLE - Dünya ile Güneş dalgasına düşUyo-
ruz gene.
ANDREA - (Bi;- türkü mırıldanır)
Kımıldamıyör duruyor, Kutsal Betik öyle
diyor
Uzmanlar da bunu böyle kanıtlıyor
Papa kulağından yakaladı mı
Deliğe ükıyor. Ama yeryüzü gene de dönü·
yor.
(Andrea, Federzoni ile küçük Keşiş dene.
me masasını hazırlarlar.)
ANDREA -:- Güneşin de döndüğünü tanıtlıya­
biliriz Marsili, ne dersin?
LUDOVlGO - Nedir bu tezcanlılığınız?
Bn. SARTİ - O şeytan borusuna mı el atacak­
sınız gene?
GALtLE - Annenin seni niçin buraya yolla­
dığını anlıyorum Ludovigo. Barberi'nin
yıldızı parlıyacak ! Bilmek bir tutku ola­
cak, araştırmak da tadların en güzeli!
Hakkı var Clavius'un: Güneşin lekeleri be·
ni de ilgilendiriyor. Eh ... Ludovigo şarabı­
mı beğendin, değil mi?
LtmovtGO - Söylemiştim efendim.
GALtLE - Doğru söyle, gerçekten beğendin
mi?
Ltmovtoo - (Soğuk ) Beğendim!

12(1

� Oaıııc F. : 9
GALİLE - İşini boşlam·ayaıı işinde n vazgeç- ı
meyen bir adamın· şarabını içecek, kızını ı
alacak kadar yUr�kl! misin? 1 ıldızlanm- 1
la kızımın ne ilintisi var? Venüs Yıldızı­
nın evreleri kızımın kıçını değiştirmez!
Bn. SART! - Bayağılaşm.ayın bu kadar. Vir·
ginia'yı çağırayım.
LUDOvtGO - {Tutar Bn. Sarti'yi) Bizim çev­
relerdeki evlilikler, yalnız cinsel kaygılar­
la yapılmaz, Bay 'Galile!
GALtr..E - Sekiz yıldır evlenmekten alıkoydu·
lar seni, uslu oturup oturmıyacağımı de­
nemek için, değil mi?
LUDOvtGO - Köyümüzün kilisesinde bile
kendini saydırabilmeli karım olacak kız.
GALİLE - Anlıyorum, şunu demek istiyor
sun: KöylUlerden para koparabilmek içiJl,
efendilerinin dine bağlılıkları göz önünde
tutulur, değil mi?
LUDOV!GO - Bir bakıma öyle.
GALİLE - Andrea, Fulganzio! Aynayla per·
deyi hazırlayın. Güneşi görebilmek içiJl
perdeye yansıtalım; bu senin «usulün'
Andrea.

(Andrea ile küçük Keşiş ayna ile perde­


yi hazırlarlar.)

180
LUDOVİGO - Bu işlerle uğraşınıyacaktınız,
söz vermiştiniz; imzanız bile var.. hani
o zaı:nan ...
GALlLE - O, o zamandı.. geri kafalı bir Papa­
mız vardı o zaman.
Bn. SART! - Vardı diyor, o kutsal, ulu kişi
ölmedi ki daha?
GAL!LE - Eli kulağında Sarti, eli kulağında.
Perdenin üstüne bölmeleri gösteren ağı ko­
yun. Usulünce yapalım. Sonra da mek­
tuplara karşılık veririz, ne dersin Andrea?
Bn. SARTt - Eli kulağında, diyor? Buz par­
çalarını elli sefer ölçer biçer de, işine gelen
birşey oldu mu, körü körüne inanıverir!
LUDOVİGO - Papa Hazretleri dünyadan göç­
se bile, yerine kim gelirse gelsin, bilgiye
ne türlü önem verirse versin, gene de
ülkenin soylu kişilerinin güvenini sarsma­
mak zorundadır Bay Galile.
KEŞİŞ - Bak Ludovigo, dünyayı yaratan Tan­
rıdır, insan aklını da o yarattı; Fiziğe
izin verecektir,
Bn. SARTl - Galileo! Şimdi de benim söyli­
yeceklerim var. Bu 'denemeler' le, kuraın­
larla günaha soktun oğlumu, çıkarama­
dım sesimi. Yüce katlara karşı geldin,
gözdağı verdiler, unuttun mu? En önem-

ıaı
li kardinallerin dilinde tüy bitti aklını ba­
şına toplayasın diye, · topladın da bir sü­
re, dunıldun, ama iki. ay önceydi �eryem·
ana b&.yramından biraz sonra gene yaka­
ladım seni, gene başlamıştın gözetleme­
lere. Çatıda hem de! Çıkaımadım sesimi,
ama anlamıştım anlıyacağımı. Kiliseye
koştum, bir mum yaktım. Ne gelir ki elim·
den? Yalnız kalınca akıllı uslu konuşu­
yorsun, tutacağım kendimi diyorsun, bu
işlerin sakıncalı olduğunu biliyorum, di­
yorsun . Gelgelelim iki gün bir işin üstüne
eğildin mi, gene baştan başlıyor, bozulu­
yorsun gene. Senin gibi bir dinsizin yanın­
dan ayrılamıyorsam, bu benim bileceğim
iş, cehennemde ben yanacağım; ama kızı·
nın mutsuz olmasına, senin yüzünden mut­
suz olmasına göz yumamam. Çiğneyemez.
sin o koca ayaklarınla klzının mutluluğu­
nu!
GALİLE - (Homurdanır) Tcleskopu getirin.
LUDOVlGO - Giuseppo! Eşyalarımı arabaya
götür. Gidiyoruz.
(Uşak çıkar)
Bn. SART! - Dayanam.a;, yüreğine iner kız·
cağızın. Kendiniz söyleyin, (Elindeki şa·
rap testisiyle koşarak çıkar.)

182
LUDOVİGO - Gene başlıyacaksınız, demek?
Bakın, Bay Galile: Yılın yedi sekiz ayını
köyde geçiririm, anamla. İspatlayabili­
rim size; ırgatlanmız, köylülerimiz yalnız
toprakla· ilgilidir, Jüpiter'miş Venüs'müş
vız gelir onlara, ilgilenmezler, işleri baş­
larından aşmıştır. Ama Kilisenin kutsal
işlerine dil uzatanlar cezasız kalırsa kulak
kabartabilirler, tedirgin olabilirler. Acı­
nacak bir durumda olan bu yarı hayvan­
laşmış yaratıklar bilgisizlikleri içinde
herşeyi birbirine karıştırırlar, gözönünde
tutmanı z gerekir bunu. Bilemezsiniz, an­
latamam da, geçekten de hayvan gibidir­
ler. Elma ağacından bir armut yetişmiş
dense, işi gücü bırakır, bir araba laf eder­
ler bu konuda.
GALİLE - (!ıgilenir) Sahi mi?
LUDOVİGO - Hayvandan farksızdırlar. Çüt­
liğe dert yanmağa geldiklerinde, anam
ilkin bir köpeği kırbaçlatır gözlerinin ö­
nUnde, ileri gitmesinler, saygılı olmayı
bilsinler diye. Siz Bay Galile, arada bir
arabaya binip yolculuğa çıktığınızda buğ­
day tarlalarını görür, beğenirsiniz; zey­
tinimizi, peynirimizi yerken kaç kişinin
alın teriyle yoğrulduğunu bilemezsiniz, bu
adamları çalıştırmak için neler neler çek­
tiğimizi düşünmezsiniz pile.
GALll,E - Yok canım? Düşünmem qemek?
(Kaba) Efendi! Beni işimden ahkÔyuyor­
sunuz. (Seslenir) Perde hazır mı?
ANDREA- Çoktan.. gelin artık.
GALİLE - Siz Marsili'ler yalnız köpekleri kır­
baçla tmazsınız, değil mi?
LUDOVİGO - Korkunç zeki bir adamsınız,
Bay Galile. Yazık.
KEŞİŞ- (Şaşırmıştır) Gözdağı veriyor size!
GALİL.E - Evet, ırgatları uyanır da başka
şeyler dtişilnmcğe başlarlar diye korku­
yor. Uşakları da, kahyası da!
FEDERZON!- Nasıl olur? Latince okuyama.z­
lar ki!
GALİLE - Azınlık için latince yazacağıma ,
çoğunluk anlasın diye haik diliyle yaza­
rım ben de! Yeni düşünceler için elleriyle
çalışanlar gerekiyor bize. Yalnız onlar ne­
denleri merak eder . Ekmeği sofralarında
hazır bulanlar nasıl yoğrulduğunu bilmek
istemezler, fınncıya şükredecek yerde
Tanrı'ya şükrederler! Ama fırıncı bilir
ki, kımıldatmazsa hiçb1r nesne kendiliğin­
den kımıldamaz. Fulganzio! Zeytinde ça·

184
lışan ablan Güneşin altın bir «arma» olma­
.. · dığını, bir kaldıraç olduğunu, kımıldadığı
· . için Dünyayı da kımıldattığını işitince çok
şa..,acak. belki de gülecek.
LUDOVİGO - Saplantılarınızın tutsağı ola­
rak kalacaksınız, değişemezsiniz. Gitmek
zorunde.yım, özür dilerim Virginia'dan..
şimdi görmesem onu daha iyi olur.
GAL!LE - Çeyizi de parası da hazır kızımın,
emrinizde! No vakit isterseniz...
LUDOV!GO - İyi günler Efendim. (Çıkar)
ANDREA - Marsili ailesine saygılar.
FEDERZON! - Sarayları yıkılmasın diye
Dünyaya kımıldama diye buyruklar ve­
renlere de selamlar ...
ANDREA - Censiz k Villanis'lere de!
F'EDER�ON! - Cervillis'lerc de!
.ı\NDREA - Lecchis'lere de!
li'EDERZON! - Pirleonis'lere de!
ı\NDREA - Halkı ezdiği için Papa'run ayak­
larına kapananlara da!
Rmştş - (Teleskopun yanındadır o da) Yeni
Papa aydın biri olacak.
ÜA.LlLE - Yeni Papa'ya belbağlaınadan, kel·
le koltukta biz kendi işimize bakalım. Bizi
şimdi, Güneşteki lekeler ilgilendiriyor.

1:15
ANDREA - Güneş lekeleri üstüne Fabrizius'­
un yıldızların gölgeleri kuramıyla, Paris
ve Prag'da sisler varsayımlarını çüıilte­
lim önce, sonra Gliİleşln rotasınilt?,nıtfıya,­
lım.
GAL!LE - �anıtlıyalım �eğil Andrea, �t­
lamaya çalışalım. Bugüne değin haklı ol·
duğumu ta.nıtlamak değil isteğim, haklı
mıyım değil miyim, onu araştırmak isti­
yorum. önce şu: Si�ler ki, incel emeğe giri­
şiyorsunuz, umudu bir yana bırakacak­
sınız. Görünenler sistir belki, belki leke­
dir.. evet, leke olması daha akla yakın,
ama bırakın hepsini, halık kuyruğudur
Güneşteki karaltılar, deyin. Baştan başlı·
yacağız; onların bulduklarını da geçirece•
ğiz gözden. Koşar adımlarla değil, kap­
lumbağa gibi, ağır ağır ilerliyeceğiz. BU·
gün bulduğumuza 'bulduk' demiyeceğiz,
baştan inceliyeceğiz. Bulduğumuz, ara·
dığımız, istediğimiz şeyse, gene de kuşkuy­
la bakacağız ona. Şöyle başlıyalım ince·
lemeğe: Dünya dönmüyor, duruyor diye­
lim ! Bunda yanıldığımızı kesin olaralC
görür de çıkar yol bulamazsak, o zaman
boynumuz ibilkük, çaresiz, inanalım DUrı·
yanın döndüğüne. (Göz kırpar) Ama on·
dan sonra da acıma yok ha! Araştımıa-
136
dan, incelemeden söz edenlerin köküne
kibrit suyu. Kaldınn örtüsünü telesko­
bun.. Güneşe dikim. (Aynayı yerleştirir.)
KEŞİŞ - Ludovigo'yu tanıyamamıştınız he·
men, bu işle ilgilendiğinizi o zaman anla­
mıştım, hemen anlamıştım.
(Hiç konuşmadan işe koyulurlar. Güneş
perdede yansıyınca, Virginia üstünde ge­
linliği ile koşarak gelir.)
VİRG!NtA - Baba! Niçin kovdun onu? (Bay·
gınlık geçirir. Andrea ile Keşiş yardımına
koşarlar. Galile karşılık vermez.)
GALİLE - Öğrenmeliyim!

137
- 10-

Aradan geçen on yıl içinde, Galile'nin dü­


şünceleri halk arasında yayılmaya başlamıştır.
Hicivciler, sokak şarkıcıları, şarkılarında hep
bu konuyu taşlamaktadırlar. 1632 yılı karna­
valında ltalya'nın her yanımla bu konu ele
alınmış, Karnaval eğlenceleri hep Gökbilimi
üstüne düzenlenmiştir.

PAZAR YERİ
K1mi maskeli, kimi maskesiz bir kalabalık
Karnaval alayını bekliyor.
Derisi kemiğine yapışmış bir çift, biri b�
yaşlarında, öteki kucakta bir çocukla gösteri

138
Yapmak için gelirler; ellerinde bir çıkın, kti­
çük bir trampetle öte beri vardır.
_
ŞARKICI ADAM - (Trampete vurarak) Ey
bu kentin saygı değer Bayları Bayanları!
Kuzey !talya'nın dilinden düşmeyen bir
Floraqsa türküsünü, büyük masraflardan
kaçınmadan, buraya sizlere getirdik.. Kar­
naval alayından önce dinleyin bizi. Tür­
künün adı: Saray Fizikçisi Galileo Galilei'­
nin Korkunç Düşünceleri ya da Gelecekten
Sezinlemeler! (Türkiiyü çağırmaya baş·
lar)
Işık gerekiyor Dünyaya deyince
Tanrı
Güneşi çağırdı : «Gezdir lambanı ..
Düzene gir boyun eğ ... >
, Tanrı'nın ne dediği apaçık belli:
kendinden büyük olanın
Döneceksin çevresinde
El etek öpmeler böyle başladı
Küçükler büyüklerin
Kuyruklar başların ardından gitti.
Gökte olur da yerde olmaz mı
!şte: Papanın ardında Kardinaller
Kardinallerin ardında Piskoposlar
Piskoposların ardı nda yazıcılar
Yazıcıların ardında kahyalar

119
Kahyaların ardİnda Jşçller
tşçilerivı ardında hizmetçiler
Hizme�ilerin. ardında könekler, ta·
vuklar, dilenciler.

lşte sevgili dinleyiciler, düzen, büyük dü­


zen �edikleri bu. Ordo·ordinum, diyor bu­
na Din. Bilimci Baylarımız. Regula Aeter.
nis yani kuralların kuralı ! Ama ne oldu
sonunda? Durun anlatayım:
Derken ayağa kalktı Galile
Fırlattı İncil'i dürbününe koştu,
Bir göz atar atmaz koca Evrene
Dur, dedi Güneşe!
Bundan böyle dolanmalar yürüyüş·
ıer
Başka tUrlU olacak
Efendiler uşakların ardından gide-
cekler
Az şey mi bu? Şaka değil Arkadaşlar
Hizmetçi kısmı gün giinden azıtıyor!
Gerçek şu ki: şakası kalmadı bu işin.
Eğri oturup doğru konuşalım:
Kim istemez kendi başına buyruk ol­
mayı?

Saygıdeğer Baylar, Bayanlar, olur mu
böyle şey?

1'0
( Gene türkü)
Neye �arır bunun sonu?
Uşak misk.in, hizmetçi şımarık;
Göbek bağlar düzen köpeği
Zangoç Kiliseye uğramaz olur
.
Çırak yataktan çıkmaz uyur .
Olmaz, olmaz olmaz! !ncil'le alay edilmez!
işle bu olmaz
Boynumuza geçen ip sağlam değilse
kopar ha!
Gerçek şu ki: şakası kalmadı bu işin.
Eğri oturup doğru konuşalım:
Kim istemez kendi başına buyruk olmayı?
Şimdi de Saygıdeğer dinliyenlerim, Dok­
tor Galile'nin sözünü ettiği Geleceğe bir
göz atın, bakın neler yumurtluyor :

(Gene türkü)
Balıkpazarında iki kadın
N'apacaklarını bilmez şaşkın
Balıkçı elinde bir tutam ekmek
Atıştırıyor balıkları tek tek
Duvarcı toprağı kazıyor
Su taşıyor kireç karıyor
Tuğla üstüne tuğla koyuyor
Ev bitince içine kendi kuruluyor.

Hl
Olur mu? Göz yumulur mu?' Olmaz olmaz
olmaz!
Şakaya gelmez bu!
Boynumuza geçen· ip· sağlam d�ğilse
kopar ha!
Gerçek şu ki: şakası kalmadı bu işin.
Eğri oturup doğru konuşalım:
Kim istemez kendi başına buyruk olmayı?
Uşak efendisini tekmelesin
Bundan da utanıp sıkılmasın?
Papazın içeceği sütü kadın
Tutsun kendi çocuklarına versin?
Olmaz olmaz olmaz! !ncil'le alay edilmez!
Boynumuza geçen ip sağlam değilse
kopar ha!
Gerçek şu ki: şakası kalmadı bu işin.
Eğri oturup doğru konuŞalım:
Kim istemez kendi başına buyruk olmayı?
ŞARKICININ KARISI - (Türkü çağırır)
Yoldan çıktım bir ara
Dur bakalım dedim kocama
Senin yaptığını ,başka
Bir gezegen yapamaz mı acaba?
ŞARKICI ADAM - (TUrkü)
Hayır hayır hayır üç kez hayır

H2
Yetti Galile yeter!
Çıkarırs�n tasmasını azgın köpeğin:
saldırır!
Gerçek şu ki: alayı şakayı unuttuk
ama dediğim dedik:
Kim istemez kendi başına buyruk olmayı?
½r KOCA lK!St BİRDEN : (TUrkü)
Sizler ki ahlar oflar içre yaşarsınız
Kalkın, toparlanın biraz
Öğrenin iyi yürekli Galile' den
AB C' sini mutluluğun.
Boyun eğmek insanoğlunun büyük tasası!
Kim istemez kendi başına buyruk olmayı?
ŞAR KICI ADAM - B� Kentin saygıdeğer Bay­
ları, Bayanları, şimdi de sizlere Galileo
Galilei'nin akıllara sığmayan buluşunu
göstereceğiz: Dünyanın Güneşin çevresin­
deki dönüşünü.
(Gürültüyle trampeti çalar. Kadınla ço·
c�k öne gelirler. Kadının elinde Güneşi göste­
�r bir yuvarlak vardır. Çocuk da başının üs-­
tune Dünya diye bir balkabağı oturtmuştur,
kact ının çevresinde döner. Şarkıcı adam, san­
k� çocuk ölüm çenberi gösterisi yapıyormuş gi­
bı her adımını trampetle belirtir. Sonra arka·

us
dan bir davul sesi duy�ılur.)"
KALIN B!R ERKEK S�! - (Ba&ırır) Alayın
geçiti başlıyor!
(Pırtılar içinde iki adam görünür, bir
araba çekmektedirler. Gülünç bir tahtm üs·
tünde «Floransa Dükü», başında mukavvadan
bir taç, üstünde çuvaldan bir elbise vardır,•
sözde bir teleskoptan bakmaktadır.
� Tahtın üs-
tünde bir yazı : «Üzüntüyü arıyor.» Sonra
dört maskeli erkek girer, ellerinde büyük bir
örtü vardır. Dururlar, havaya bir bebek atar•
lar, bu bebek Kardinaldir sözde. Bir cuce
elinde bir yazı ile yanda durur, «Yeni Çağ:t
sözleri yazılıdır. Kalabalığın arasından bir dl·
lenci çıkar, koltuk değneklerini atar, ctansıı
başlar, yere düşer sonra. !çeri insan boyundaJl
daha büyük bir bebek getirilir, bu Galile'dir•·
Bebek kalabalığın önünde eğilir.. BebeğiJ'l
önünde bir çocuk, elinde koskocaman bir !ncU,
açık duran !nenin sahifeleri çizilmiştir•.
ŞARKICI ADAM - İşte Galileo Galilei! tncUI
yıkan adam!
(Kalabalığın bir ağızdan gülüşmesi)

1H
-11-

1633 : Engizisyon, Dünyaya Un salmış büyük


bilgini Roma'ya çağırıyor.
Derinlikler sıcak, doruklar soğuk
Sarayda sessizlik, sokakta uğultu.

FLORANSA'DAK! MED!C! SARAYININ


MERDİVENLER! VE BEKLEME ODASI
{ Galile ile kızı Virginia, Floransa Dükası­

l
nın kendilerini kabul etmesini beklemektedir­
ler.)

"1RG!NtA- Ne uzun sürüyor.


Gı\LtLE -Evet.
VlRG!N!A- {Kendilerine hiç önem vermeden
, 1�

Oauıe F. : ıo
geçen bilini göstererek)· İşte gene o a-da.nı.
Peşimizi bırakmıyor. �
Gı\LlLE - (Gözleri iyi görmez artık) Tanı·
mıyorum. •
VİRG!N1.A - Ama ben hep görüyorum ,bu ada­
mı son gtinlerde, hep arkamızda; hoş­
lanmıyorum bu adamdan.
GAL!LE - Saçma_ Floransa'dayız, Korsika
haydutları arasında değil.
VlRGlNtA - lşte, Rektör Gaffone geliyor.
GALİLE - Ben de ondan hoşlanmam. Sersem
herif, saatlerce lafa tutar şimdi beni.
(Merdivenlerden Rektör Gaffone iner. Ga-­
lile'yi görünce irkilir; başını kaldırmadan, hiç
bakmadan geçer önlerinden.)
GALİLE - Nesi var bunun? Gözlerim kötü
bugtin gene. Selam verdi mi, vermedi mi?
göremedim.
V1RG1N1A - Vermedi. Ne yazdın, neler var
kitabında? Yazdıklarını dine aykırı bulur·
!arsa, ne yaparız?
G.AiLtt,,E - Aklın fikrin Kilisede! Her saba.lı
körkaranlıkta Kiliseye koşup papazları
dinlemekten vaz geçmezsen, tenin bozU•
lacak, bak görürsün; Benim için dua. e di•
yorsun ,değil mi?

146
V!RG1NlA - (Merdivenlerde birini görmiiŞ­
tiir) A, işte Bay Vanni, demirci; döküm
yerinin taslı:ığını yapmıştın ona. Bıldırcın·
lar için teşekkür etmeği unutma baba.
BAY VANNİ - (Yanlarına: gelmiştir) Gön­
derdiğim bıldırcmlar hoşunuza gitti mi,
Bay Galile?
GALİLE.:_ Çok güzeldi Vanni Usta, sağ ol.
V ANN1 - Sizin sözünüzü ediyorlar yukarda.
Adım başında satılan İncil taşlamaların­
dan sizi sorumlu tutuyorlar.
GALlLE - !ncil üstüne taşlamalar mı satılı­
yormuş? Haberim yok. !ncil'le Homeros
en sevdiğim kitaplardır.
VANNİ - Öyle olmasa bile, biz dökümcüler
sizden yanayız, ne zamandır söylemek is­
tiyordum bunu size. Yıldızların dilinden
pek -anlamam, ama siz yeni şeyler öğret·
mele için çırpınıyorsunuz, bakın bunu an­
lıyorum. Anlattığınız Almanya'daki şu ye­
ni tanm araçlarını ele alalım, yeter. Son
yıllarda beş kitap çıktı Londra'da tarım
üstüne. Hollanda kanalları üstüne bile
olsa, bir kitap geçse, elimize sevineceğiz.
Size güçlük çıkaran çevreler, Bologna'da
otopsi yapmayı da yasaklıyorlar doktorl�
ra.
GALİLE - Yavaş konuşun, işitebilirler bu söz..
lerinız. •
VANN1 - Keşke işitseler. Amesterdam'la
Londra'da Borsalar açıldı, biliydr muydu·
nuz? Sanat okulları da açmışlar. Günlük
olayları yazan gazeteler de varmış. Bur­
da servet edinme özgürlüğümüz bile yok.
Dökümyerlerini de hoş görmüyorlar, ney­
miş çok işçi olan yerlerde ahlfıksızlık olur­
muş! Canımı veririm sizin gibiler için Bay
Galile. Bir kötülük yapmaya kalkışırlar­
sa, unutmayın arkanızda biz varız. Bü­
tün yukarı İtalya sizinle birlikte, Bay
Galile.
GAL!LE - Bana bir kötülük yapacaklarını
ummuyorum.
VANN! - Öyle mi dersiniz?
GALİLE - Eminim.
VANN1 - Beni dinlerseniz; Venedik'e gidin
Bay Galile, kara cübbeliler daha az orada;
kendinizi daha iyi savunabilirsiniz orada,
Atlarımla arabam emrinizde.
GALİLE - Ben rahatıma düşkün bir adamıJll
Vanni, bir kaçak gibi de yaşayamam.
VANNt - Evet, ama yukarıda duyduğum şey­
ler iç açıcı değildi, yanılmıyorsam elinizi
tez tutmanız gerekiyor. Bugünlerde Flo·
148
ransa'da bulunmanız hoşlarına gitmiyor.
GALİLE - Saçma. Dük öğrencim; hem bana
birşey yapmağa kalkışırlarsa, Papa engel
olur.
VANNİ - Düşmanlarınızla dostlarınızı ayır­
dedemiyorsunuz Bay Galile.
GALİLE ..:... Güçlüyle güçsüzü ayırdedebiliyo­
rum ama. (Hırsla ayrılır Vanni'nin yanın- ,
dan).
VANNİ - Peki . Talihiniz açık olsun. (Çıkar)
GALİLE - (Kızının yanına döner) Burda da
her önüne gelen benden medet umar, ba·
na dert yanar.. hem de en olmıyacak yer­
lerde! Evrenin yapısı üstüne bir kitap
yazdım ben, u kadar.. ne yaparlar, ne
yapmazlar bununla? O beni ilgilendirmez!
VlRG:tN;tA - (Yüksek sesle) Geçen Karnaval­
da onları nasıl suçladığını bilseler!
GALİLE - Evet, ama aç ayıya bir parmak bal
ver, kolunu yutsun, demişler.
VlRG!NtA- (Alçak sesle) Dük bugün için mi
çağırmıştı seni?
GAL!LE - Hayır. Ben onunla buluşmak is­
tedim. istediği kitabı getirdim, parasını

l
peşin vermişti. Git sor bakalım şu memu·
1 ra, daha ne kadar bekletecekler?

H9
VİRG1N1A - (Memurun-yanına giderken, öte­
ki adam da takılır _arkasına) Bay Min­
cio, Dük hazretleri biliyorlar mı, baba,.
mm kendilerile görüşmek istediğini?
M!Ncto - Ne bileyim ben?
V!RGİN!A - Soruma karşılık değil bu.
M1NC10 - Yok canım?
ViRGİNİA - Saygılı olmak zorundasınız ba·
yım.
(Memur sırtını çevirir Virginia'ya, öteki
adama bakarak esner)
VİRGİNİA - (Babasının yanına döner) Dük··
tin işi varmış biraz.
GALİLE - Bir saygı sözü ettin, niçin?
VİRG!NtA - Hiç. Saygılı davrandığı için Le•
şckktir ettim. Baba, kitabı bırakıp gide·
mez miyiz? Boşuna va�t kaybediyorsun-
GALİLE - Hani nerdeyse: vaktimin ne değe ri
var, diyeceğim geliyor. Sagredo Padua'yıı
çağınyordu beni, gitsek mi dersin? Bir
kaç hafta kalırdık; iyi gelirdi bana.
V!RG!N!A. - Kitapların olmadan yaşıyamaı·
sın, baba.
GALn..E - Yanımıza birkaç şişe Sicilya şara­
bı alırdık.

ııso
V!RGtN!A - Yola da.yanmaz, derdin bu ş�
raplar için. Hem Sarayın üç aylık borcu
var sana; göndermezler ki oralara.
G.AıLU..E - Doğru.
(Engizisyon Mahkemesinin Kardinali mer­
divenlerden iner).
VtR.GtNtA - Kardinal Hazretleri geliyor.
(Kardinal, Galile'nin önünden geçerken
yerlere kadar eğilir.)
VlRG1NtA - Floransa'da ne işi olabilir Engi­
zisyon Mahkemesi Başkanının?
GALtLE - Bilmem. Saygılı davrandı önü­
müzden geçerken. Floransa'ya yerleşip
yıllarca susmuş olmakla iyi ettim Virgi­
nia; beni öylesine övdüler, göklere çıkar­
dılar ki, dönemezler; ister istemez oldu·
·� gibi almak zorundalar beni artık.
MEMUR M1NC10 - {Yüksek sesle seslenir)
Soylu Efendimiz, Floransa Dükü!
( Cosmo Medici merdivenlerden iner. G�
lUe karşı çıkar ona. Cosmo sıkılarak durur.)
GAL1LE - Soylu Efendim, iki dünya görtlşti
üstüne olan diyaloglarımı. ..
COSMO - Evet, evet. Gözleriniz nasıl?
GALtLE - Pek iyi değil Efendim. İzin verir­
seniz, kitabı getirdim ...

151
OOSMO - Çok üzülüyorum gözleriniz içln.
Gerçekten üzülüyorum. Bana öyle geliyor
ki, çok baktınız borunuzdan, yordunuz göz.
lerinizi, ondan bozuldu gözleriniz. (Kitabı
almadan ilerler.) · •
GALİLE - Almadı kitabı? Neden?
VlRGlN!A - Korkuyor�, ib-aba!
GALİLE - (Alçak sesle, ama kesin) Toparla
kendini, birşcy sezdirme. Eve değil, doğru
Volpi'ye gideceğiz.,. Daha önce konuşmuş­
tuk onunla: boş fıçı yüklü bir araba ha­
zır, bizi bekliyecekti. Biner kaç� rız.
V1RG!N!A -· Biliyordun demek?
GALİLE - Arkana bakma sakın. (Gitmek is­
terler.)
(Merdivenlerden biri iner, önemli bir işi
olduğu bellidir.)
YüKSEK MEMUR - Bay Galile! Kutsal En­
gizisyonun sizi Roma'da yargılama isteği•
ne, Floransa sarayının daha fazla karşı
koyaınad1ğını bildirmek emrini aldıIXl•
Kutsal Engizisyonun arabası sizi bekliyor
dışarda, buyurun Bay Galile.

162
\

-12-

-PAPA-

.. (Vatikan'da bir Salon)

Papa Urban VIII. (Eski Kardinal Barberi­


ni) Engizisyon Mahkemesi Kardinalini kabul
etmiştir. Konuşma sırasında giydirilmektedir
Papa. D1şardan kalabalığın ayak sesleri du­
yülur,
PAPA - (Bağırır) Hayır! Hayır, olmaz!
RARDlNAL - Fakültelerin profesörleri, yüce
rütbeli papazlar, bütün din adamları ağ­
zınızdan çıkacak sözü bekliyor. Tanrının,
!ncildeki buyruklarına saf bir inançla bağ­
lı olan bu adamlara, 'İncilde yazılanlara
pek önem vermeyin' mi diyeceksiniz?
PAPA - lki kere iki dört etmez mi, diyeyim?
KARDİNAL - İki kere ikinin dört ettiğini,
ruhun karşı koması ya ·da kuşkusu olmadı­
ğını, söyltiyor bu adamlar. Ama iki ke­
re ikinin dört etmesi,. değil bu .• Rahatı
kaçtı dünyamızın. Kımıldamayan dünya­
mıza kafalarından yayılıyor bu rahatsız­
lık. Sayılar zorluyor bizi, diye bağırıyor­
lar. Nerden çıktı bu sayılar? Kuşkula­
rından. Herşeye kuşkuyla bakıyorlar.
Boşverip inanca, kuşkuyla mı besliyelim
insanları? «Efendfrn.sin, ama bilmem,
bu iyi mi?» «Bu ev, bu kadın senin, ama
bilmem belki de benim olabilir.» öte..
yandan, sanata olan sevginiz, bizlere d�
ğer biçilme z yapıtların bir araya gelme­
sini sağladı. Ama, Roma sokaklarının
duvarlarına neler yazıldı?: «Barbarlann
Roma'da bıraktıklarını Barberini'ler ça,.
lyor.» Ya dışa.rda? Tanrı Kutsal Varlı ­
ğınızı güç bir sınavdan geçiriyor olmalı .
lspanya'ya karşı tutumunuzu, İmparato­
ra karşı durumunuzu bir takım budalalar
anlamadı, üzüntü yaratıldı. Yıllardır Al­
manya mezbahaya. döndü. lncilden söz­
ler geveliyerek birbirlerini boğazlıyorlar.
Bir yandan Veba bir yanqan savaşlar ve
yeniliğe açılma harelfetleri Hırıstiyanlı·
ğı eritirken bir de söylenti çıktı ortaya:
sözde siz Katolik İmparatorluğunu güy
süz kılmak için Luterci 1sveç'li ile gizli
anlaşmaya varmışsınız. Bu arada mate·
matikçi geçinen bil' takım sürüngenler
gözlerini göğe dikmiş, sizin olan bu ala­
na burunlarını sokuyorlar. Hiç önemi ol­
mayan •bir bilime. Astronomiye bu ne il­
gi birdenbire? Nasıl dönerse dönsün yu·
varlaklar, bize ne? Ama hayır, bütün
İtalya, seyislere varıncaya kadar, o Flo­
ransa'hnın söylediğine kulak vermiş, Ve­
nüs'Un evrelerini geveliyorlar, boşveri­
yorl.ar okullarda öğretilenlere. Her kö·
tülüğe yatkın, etlerinin tutsağı olan bu
adamlar o çılgının öğütlerine uyar, tek
dayanak olarak yalnız kendi akıllarıyla
iş görmeğe kalkarlarsa ne olur durumu­
muz? Güneş Gibeon'da durur mu durmaz
(Ilı, bundan kuşkulanacaklarına kendi
araştırmalarından kuşkulansınlar ! De­
nizleri a,'jltıklarından beri, birşey dedi­
ğim yok, tek inandıkları Tann değil ar·
tık, pusula dedikleri o yuvarlak nesne!
Galile denen bu adam, daha delikanlıy­
ken makinelere övgüler yazmış! Ne mu­
cizeler yaratmak istiyorlar makinelerle,
neler dersiniz? Tanrı gereksinmiyor. B�
ve ayak olmıyacakmış artık, gerekmiyor-

161
muş da Şimdiye de� it leşine benzet·
tikleri Aristoteles'in söztinü düşürmez ol­
dular dillerinden : «Mekik kendi başına
dokusa, santurun tokmağı kendiliğinden
çalsa, ustalara işçi, efendilere de uşak
gerekmezdi.» Bu kerteye geldiler artık,
böyle düşünüyorlar. Bu kötü adam yaı­
dıklarını latince yazmıyor, biliyor yap­
mak istediğini: balıkçı karılannm ku­
ma.ş tüccarlarının anlaması için halk di-
liyle yazıyor. "

PAPA - Evet, halk diliyle yazması ze�ksiz..


söylemeliyim bunu ona.
KARDİNAL - Kimini kışkırtıyor, kiminin gö­
zünü boyuyor. Kuzey !talya liı_nanlann­
dan durmadan Galile'nin' gök haritaları
isteniyor. Paraca kazanç sağladığı için
göndermek zorunda kalacağız.
PAI'A - Ama bu haritalar qnun zındıklığını
koyuyor ortaya; inancımıza karşıt. Duru­
yor dediğimiz yıldızların duımadıklarını
gösteriyor. Savunduğu kuramı suçlayıp,
haritasını kabul edemeyiz!
KARDİNAL - Niçin etmiyelim? Başka çare­
miz yok.
PAPA - Bu ayak sesleri ıainirime dokunuyor.
Kulağım hep orda, özür dilerim.

l5f
KARDİNAL - Benim söylemek istediklerim·
den daha çoğunu bu ayak sesleri anlat­
mak istiyor size, Kutsal Efendim. BU.tün
bu insanlar yanınızdan tedirgin olarak mı
ayrılsın?
PAPA - Galile denen adam da çağımızın en
büyük fiziikçisi, 1talya'nın ışığı, unutma­
yın bunu.. hergün rastlanan kaçıklardan
değil! Onu tutanlar var. !şte Versay, işte
Viyana Sarayı, hep ondan yana. Eskimiş,
çüıiimüş önyargılarıh gömülü diye adlan·
dırırlar Papalığımızı. Hayır, olamaz.. kı­
lına dokunamayız onun.
KARDİNAL - Akıllıca davranırsak, zorluk
çıkarmaz, boyun eğer sanırım. Boğazına
düşkün bir adamdır.
PAPA
· - Evet. Tanıdığım insanların içinde
zevkine en çok düşkün olanıdır. Bir şeyin
tadını kimse onun kadar çıkaramaz. Dü·
şüncede cinsel tad bulduğu için sever dü­
şünceyi. Yeni bir düşünceye hayır diye­
mediği gibi, eski bir şaraba da boşvermez .
Fizik olayları suçlamaık istemem. «Yaşa­
sın Kilise, Yaşasın Akıl» diye bağırıp ça­
ğırmalar da gitmez hoşuma. Kitabına ben
izin verdim; yalnız son söz bilim değil,
inanç olmalı, dedim .. kabul etti.

.. 107
KARDİNAL - Evei, ama rra�ıl? Kitabında
iki kişiyi konuşturuyor: birj alık: bu Aris·
toteles'in düşüncelerini savunuyor, öteki
de akıllı, o da tabii Bay Galile'nip. düşün­
celerini.. ·son söz kimin dersiniz?
PAPA - Anlamadım. Peki, bizim düşüncemizi
kim savunuyor?
KARD1NAL - Akıllı olan değil, Efendimiz.
PAPA - Bakın bu kölü işte. Bu ayak sesleri
de dayanılır gibi de�il. Bütün İtalya mı
doluştu dışarı?
KARDlNAL - Hayır Efendimiz, btitün İtalya
değil, ama en değerlileri.
(Susma - Papa giydirilmiştir artık.)
PAPA - Çok çok Engizisyon araçlarını göste­
rebiliriz oria, başka birşey yaptıramam.
KARDİNAL - İyi düşündünüz Efendimiz. Bu
yeter ona. Galile anlar makinadan !

ıcıa
,

-13 -

22 Haziran 1633 de Galile, Engizisyon


Mahkemesi önünde, Dünyanın döndüğünü yad­
sıyor.
Hiç unutmam bir Haziran günüydü
Göz açıp kapamadan gün sona erdi
' Akıl karanlıkları deldi çıktı ortaya
Bütün gün kapıda bekledi

FLORANSA'NIN ROMA'DAKl
ELÇ1L101NDE
Galile'nin öğrencileri haber beklemekte.
Keşiş'le Federzoni yeni .kurallara göre satranç
oynarlar. Bir köşede Virginia diz çökmüş dua
etmektedir.

19
K�!Ş - Papa sokmamış yanına. Bilim üstü­
ne tartışmalar yok artık!
FEDERZONİ - Oysa sori umuduydu bu. Yıl­
lar önce, Barberini Kardinalken 'bize �
nin g-Ibileri gerekiyor' demişti ona. Ell&­
rine düştü Galile şimdi.
ANDREA - Öldtirecekler onu, öldürecekler.
Kitap bitmiyecek.
FEDERZONİ - (Yan gözle bakar) Öyle mi
sanıyorsun? .,
ANDREA - Dediğinden dönmiycceğine göre.
(Su s m a)
KEŞİŞ - Uykusu kaçınca insanın, önemsiz
şeylere takılıyor kafası. Bu gece sabaha
kadar hep düşilndtim: keşke hiç ayrılma.­
saydı Venedik'ten!
ANDREA - Ama orda yazamazdı kitabını .
FEDERZONl - Floransa'da .da bastıramadı!
(Gene susma)
KEŞİŞ - O küçük taşını bırakırlar mı diye de
dtişilndtim; hani hep cebinde taşırdı.. ta.­
rutıama taşını.
FEDERZONİ - Cepsiz götürür}er gideceği ye·
re.
ANDREA - (Bağırır) Yapamazlar, göze ala.-

160
mazlar bunu! Yapsalar bile, öllir de dön­
mez sözünden. «Gerçeği bilmeyen alıktır,
ama ıbilip <le yadsıyan kaatildir.» derdi,
unuttunuz mu?
FEDERZON! - Ben de inanmıyorum dönece­
ğine, dönerse ama görmiyeyim, öleyim da­
ha ifi. Ne var ki, çok güçlü ötekiler, çok.
ANDREA - Herşey güçle olmaz, yapılmaz zor·
la!
FEDERZON! - Kim bilir?!
KEŞ!Ş - (Usulca) Tam YirmiUç gündür zin­
dandaydı. Sorguya dün çektiler. Bugün
de duruşması var. (Andrea'nın kendisini
dinlediğini görünce, yüksek sesle) Yıllar
önceydi, Şt!rda köşede oturmuştuk onunla,
Kilisenin kararından iki gün sonraydı; ha-
. na Priap Tanrısını göstermişti, bahçedeld
güneş saatinin altındaki heykeli, bakar­
sanız, siz de görürsünüz. Kendi yaptık­
larını Horasius'un şiiriyle karşılaştırdıy­
dı; « o şiirde birşey değiştiremezsin,» de­
mişti. Güzeli sevdiğinden söz etmiş, ger­
çeği aramama o zorluyor beni, demişti.
Sonra da şu atalar sözünü söylemişti
«hieme et aestate, et prope et procul, us­
que dum vivam et ultra.> Gerçeği demek
istiyordu, bununla da.

161
ANDREA - (Keşiş'e) Teleskobu anlatsana,
hani Collegium'da .ilk �aktıkları günU,
n'olur? (Keş� başını sallar) Hiç istifini
bozmamıştı, her zamanki gibiydi; elle­
rini kalçasına dayamış, göbeğini çıkarmış­
tı: ( Galile'nin taklidini yapar) «Efendiler!
Mantığınıza güveniyorum.� (Güler)
(S u s m a )
ANDREA- (Virginia'Y,.ı gösterir) Dua ediyor!
Sözünden dönsün diye.
FEDERZON! - Bırak kızcağızı, aklı başında
değil; onu da sorguya çektiklerinden beri
deliye döndü. Günah çıkarttığı papazı da.
Floransa'dan buraya. getirttiler.
(Floransa'da Dükün sarayında gördüğü-
müz, kim olduğu bilinmeyen adam gelir)
ADAM - Bay Galile gelir nerdeyse. Yatacak
bir yer hazırlasanız.
FEDERZON! - Bıraktılar mı?
ADAM - Engi.ı.i.syon'un saat beşteki oturu­
munda, Bay Galile'nin sözünden döneceği
bekleniyor. O znman St. Markus kilisesi•
nin büyük çanı çalacak, Bay,Galile'nin sö·
zünden döndüğü böylece duyurulacak hal ·
ka.
ANDREA - !nanmam.

162
ADAM - Sokaklarda biıiken kalabalık yüzün­
den, arka yollardan getirilecek Bay Galile,
bahçe kap,.sından alınacak içeri. (Çıkar).
ANDREA -. (Birden bağırır) Ayın ışığı ken­
di ışığı değildir, o da bir Dünyadır. Ve­
nüs'ün de kendi ışığı yok, o da Dünyamız
gibi, Güneşin çevresinde döner. Jüpiter'in
çevresinde dört ay döner, bunlar duran
yıldızların yüksekliğindedir, hiç biri ça­
kılı değildir! Güneş Evrenin merkezidir,
kmıldamaz; Dünyamız merkez değildir.
Bütün bunları bize o öğretti.. o!
REŞ!Ş -· Gözle görülen bir gerçek, zor kulla­
nılarak yok edilemez.
(Hepsi susar)
FEDERZONİ - (Bahçedeki güneş saatine ba ­
. kar)
' Saat, beş.

(Virginia daha yüksek sesle dua eder.)


A.NDREA- Ben bekliyemiyeceğim artık! Ger­
çeği boğazlıyorlar!
(Kulaklarını tıkar elleriyle, Keşiş de ku­
laklarını tıkar. Çan sesi duyulmaz. Kısa bir
sessizlikten sonra - bu arada yalnız Virginia'­
nın duası duyulur - Federzoni başını sallar,
hayır der gibi. ötekiler indirirler ellerini ku­
laklarından.)

163
FEDERZON1 - (Kısık bir sesle) Çan çalını-
yor. Beşi üç geçti.
ANDREA - Direniyor öyleyse
. . . .
KEŞİŞ - Dönmiyecek sözünden, göreceksiniz!
FEDERZONİ - Dönmiyecek. Oh, ne mutlu bi­
ze!
(Birbirlerine sarılırlar, çok sevinçlidirler)
ANDREA - Demek: zorla olmuyor! Hiç bir·
şey olmaz! Demek: )istesinden gelinirmiş
alıklığın, kaya gibi sağlam değilmiş! De­
mek: insanoğlu korkmuyor ölümden!
FEDERZONİ - Şimdi gerçekten bilim çağı
başlıyor, çocuklar. Şu sıralarda doğuyor.
Düşünün, ya dönseydi sözünden?
KEŞİŞ - Dilim varıp söyliyememiştim ama,
kuşku içindeydim. Güvensizin biriyim
ben.
ANDREA - Ben emindim!
FEDERZON1 - Gün doğarken karanlığa gö­
mülmek olurdu bu.
ANDREA - Dağın, ben bir denizim demesi
gibi birşey.
KEŞ1Ş - (Diz çöker, ağlıyarak) Tanrım! Şü­
kürler olsun.
ANDREA - Sanki herşey değişti bugün! Beli
bükük insan doğruluyor, yaşayabilirim,
16'\
diyor. Ne çok şey kazanılıyor bir tek kişi
«hayır» dedi mi.
(Tam bu s�rada St. Markus Kilisesinin bü­
yük çanı .çalmağa başlar. Hepsi donmuş gibi
kalırlar.)
VlRG1Nt.A. - (Ayağa kalkar) Sent Markus Ki·
lisesjnln çanı! Kurtuldu babam.

(Sokaktan, Galile'nin demeci okunur.)


OKUYANIN SES! - «Ben Galileo Galile!,
Floransa Üniversitesi Matematik ve Fizik
öğretmeni, ben yanıldığımı anladım. Öğ­
rettiklerimin hiç biri uymuyor gerçe�.
Güneş Evrenin merkezidir, kımıldamaz ye­
rinden; Dünya ise merkez değildir, döner
Güneşin çevresinde demiştim, yanılmışım.
Kiliseye karşı gelen bütün yanılgılardan,
btlti.in inançlardan kurtardım kendimi.>
(K a r a rır )
(Aydınlandığında çan çalmaktadır daha,
so nra kesilir. Virginia yoktur. ötekiler oda­
dadır.)
F'EDERZON! - Çalışmalarının, yardımları­
nın karşılığını hiç ödedi mi sana? Ne aya­
ğına giyecek bir pantalonun vardı, ne de
yazdıklarını yayınlamağa izin verdi. BU-

165
tün bunları da «bilim uğruna» çektin si-
neye! .,
ANDREA ...:... (Bağırır) Mutsuzdur o ülke ki,
kahramanlardan Yc:>la!undur !
(Galile içeri girmiştir. Hırpalanmıştır, ta­
nınmıyacak bir durumdadır. Andrea'nın tüın­
cesini işitmiştir. Birkaç saniye durur eşikte,
selam versinler diye bekler; ama içerdekiler
yüz çevirir ondan. Galile iyi göremediği için
ağır aksak yürür, örie g�ir, bir iskemleye yığı·
lır.)
ANDREA - Yüzünü görmek istemiyorum.
Gitsin.
FEDERZON! - Toparla kendini.
ANDREA - (Galile'nin yüzüne haykırır) Şa­
rap fıçısı n'olacak! Obur herif! Kurtar·
dm mı kelleyi? (Oturur) Fena oluyorum.
GAL!LE - (Çok soğuk kanlıdır) Bir bardak
su verin ona.
(Keşiş koşar, dışardan bir bardak su ge­
tirir . Ötekiler hiç ilgilenmezler Galile'yle.
Uzaktan demeci okuyan adamın sesi işitilir ge­
ne. Galile kulak kabartmıştır.)
.
ANDREA - Bırakın, geç�. Yardım ederseniı
yürüyebilirim.

166
(Kalkmasına ve yürtimesine yardım eder·
ler. '.I'am kapıya geldiklerinde, Galile konu­
, şur:)
GALİLE - Hayır. Mutsuzdur o ülke ki, kah­
ramanlar ister!
· (Perdenin önünde okunacak)
Hepimiz biliriz ki, üç dör:t arşınlık bir yer­
den düşen köpeğe birşey olmaz da ata olur,
ayağını kırar; ama kedi sekiz on arşından düş..
se kalkar ayağa; ağustos böceği kuleden, ka·
rınca Ay'dan düşse ne olur? Hiç. Büyüklere kı­
yasla küçük hayvanlar daha güçlüdür; bit­
kilerde de bu böyledir: ikiyüz arşın yüksekli­
ğindeki bir çınarın dalları körpe bir çınarın
dalları kadar dayanmaz rüzgara. Doğa bir atı
yİrmi at büyüklüğünde yapamadığı gibi bir de­
vi de 'on misli iri yapamaz. Yoksa bütün or·
ganların oranlarının deği;ınesi, kemik,lerin
· büyüklüğü ölçüsünde güçlenmesi gerekir. Bü­
yük makinelerin küçüklerden daha dayanıklı
olduğu düşüncesi yanlıştır besbelli.
(Galilenin kttab1ndan)
«Dtscorsi»

167
-1¼-

1633 - 1642. Engizisyon Mahkemesince, Flo­


ransa'ya yakın bir köyde ölene değin oturmağa
zorlanmıştır Galile.
Bin altıyüz otuztiçten
Bin altıyüz kırkikiye değin
Galile tutsağı oldu Kilise'nin
Ölene değin

ÇOK BÜYÜK BlR ODA. MASA, DERİ


KOLTUK VE BİR KÜRE

(Galile iyice yaşlanmıştır; kör gibidir,


gözleri iyi görmez artık.� Tahta bir topla, eğri
büğrü tahta bir ray üstünde .titizce denemeler
yapmaktadır. Önde, sofa gibi bir yerde bir

168
papaz nöbetçi vardır. Sokak kapısına vurulur,
papaz açar, içeri bir köylü girer, elinde yolun­
muş, ıbesli iki kaz vardır. Virginia mutbaktan
çıkar. . O da kırkına gelmiştir artık.)
KÖYLÜ - Bunları bırakmamı söylediler.
V!RıG1N1A - Kim söyledi? Kaz falan ısmarla-
madım ben.
KÖYLÜ·- Burdan geçen biriymiş, öyle söyle·
merni tenbih etti. (Gider)

(Virginia şaşırmış bakar kazlara. Nöbet­


çi papaz alır, evirir, çevirir kazları, sonra içi
rahat etn;ıiş gibi uzatır Virginia'ya. Virginia,
kazları boyunlarından taşıyarak Galile'nin
oturduğu odaya girer.)
V!RG!N!A - Biri hurdan geçerkeu sana bun-
ları göndermiş.
G.A.I..J1..E - Ne o?
V!R G!N!A - Görmüyor musun Baba?
GAL!LE- Hayır. (Virginia'nın yanına gider)
Kaz ha? Kim göndermiş?
V1RG1N1A - İsim vermemiş.
GAL!LE - (Kazların birini alır) Oldukça
besli. Pişirirsen yerim biraz.
V!RG!NtA - Gene mi acıktın, daha demin
yedin akşam yemeğini. Hem ne oldu gene

169
gözleıine? Oturduğun . yerden göremedin
koca kazlan. �
GALİLE - Karanlıktasın.
VİRGlNtA - Hayır, değilim. (Elinde kazlar
çıkar)
GALİLE - Elmayla doldur, kekik de koy.
V!RG!N!A- (Nöbetçi papaza) Göz doktonınu
çağırmalıyız, Babam oturduğu yerden gö­
remedi bunları.
PAPAZ- Monsignore earpula'dan izin almak
gerekir. Yazdıklarını kendi mi yazdı gene?
VİRG!N!A - Hayır. Biliyor-sunuz, o söylUyor
ben yazıyorum. 131 ve 132 nci sahifeleri
göstermiştim size, başka yazılmadı.
PAPAıZ - Belli olmaz; o ne kurttur o!
V!RGlNtA- Yasalara karşı gelmez. Pişman•
lığı katkısızdı. Ben gözkulak oluyorum
ona. (Kazları papaza verir) Ahçıya söy·
leyin, kazm ciğerini h"emen ıskara yap·
sınlar, elmayla soğan da kosunlar. (Ga,.
lile'nin yanına girer) Gözlerinizi yoruyor·
sun, bırak şu topu da her hafta Kardinal'e
yazdırdığın mektubu bitirelim.
GAL!LE - !yi değilim bugün; Horasius'dan
birşeyler oku bana.
V!RG!NtA - Kendisine�çok şeyler -borçlu ol·

110
duğumuz Monsignore Carpula söyledi ge­
çen hafta, gene sebze göndermiş sana
yolladığı deyimleri beğenip beğenmediği­
ni s�rup duruyormuş Kardinal. (Oturur,
yazmaya hazırlanır. )
GALİLE - Nerde ıkalınıştık?
V!RGtN!A - (Okur) Dördüncü bölüm : Vens­
dik. tezgahlarındaki kaynaşmaya gelince,
kutsal Kilisenin tutumunu beğendiğimi
ve başkaldıran urgancılara karşi Kardi­
nal Spolettis'in ...
GALİLE - Evet. (Yazdırır) Kardinal Spo­
lettis'in davranışını alkışladığımı bildirir,
onlara yaptıkları kilise çanı ve gemi ha­
latları karşılığında gündeliklerini' arttır­
maktansa, Hıristiyanlığın kardeş sevgisine
dayanarak, karınları doysun diye birer
kepçe çorba dağıtmayı ben de onaylarım!
B'u onlara para sevgisi yerine Tanrı sev­
gisini aşılar, inançlarını arttırır.
Oniki'lerden Pavlus der ki: Yardım hiç
bir zaman boşa gitmez. Nasıl, iyi mi?
VlRG!N!A - Mükemmel, baba.
GALİLE - Alay ettiğim sezilmiyor ya ?
V!RGIN!A - Hayır; hoşuna gidecek Kardi-
nal'ın, işini bilen bir adamdır o.
GALlLE - Günahı boynuna, karışmam, sana

171
güvenerek yazıyorum! Daha ne var?
V!RG!N!A - Çok güzel bir d�yim var: «Güç--
süz olduğumda güçlüyüm.>
GAL1LE - Geç bunu, yorumlama �temez.
V!RG!N!A - Niçin?
GALİLE - Başka ne var?
V!RGlN!A - «Şunu anlamanız gerekir 1d.
!sa'yı sevmek, öğrenmekten iyidir.> Pav­
lus'un Efesoslulara mektubu, üçüncü Bö·
lüm, 19. bend. .,
GALİLE - Göndermek inceliğini gösterdiğiniz
bu öğilt için candan teşekkür ederim Efen­
dimize. Ben de eşine rastlanmayan '!mi­
tatio'larda şunu buldum : (Ezbere söyler)
İncili anlayan, kurtarır kendini sorular­
dan .:ıı Soylu Efendim, izin verirseniz biraz
da kendimden söz etmek istiyorum. Yıl·
dızlar üstüne yazdıklarımı halk dilinde
yazdığım için suçlandırı�ıyorum daha. Din
bilimi gibi önemli konuların da halk dilin­
de yazılmasını ne düşünmüş, ne de salık
vermiştim. Özündeki genellikten ötürü bü­
tün kiliselerde la.tince tapınmaları savun­
mak bana pek yerinde gibi gelmiyor. Hep
suyun üstüne çıkan, utançtan yoksun ki­
şilerin, latincenln anlaşıimazlığından ya­
rarlanma yolundaki düşüncelerinden ya·

172
na değilim. Ben, kutsal sorunların öyle
hemen kavranmasından da yana değilim,
ama Kilisenin sonsuz gerçekleri, latince
olarak değil, halk çocuğu papazların ağız..
larından� kendi dilleıiyle anlatıldığı za­
man daha inandırıcı olacağına inanırım.
Ha�r. sil hepsini.
V!RGİNİA - Hepsini mi?
GALİLE - 'Halk diliyle yazdığım için suçlan­
dırılıyorum'dan sonrasını.
(Sokak kapısına vurulur. Virginia sofaya
çıkar. N9betçi papaz kapıyı açmıştır. Gelen
A.ndrea Sarti'dir. Orta yaşlarında bir adam·
dır artık Andrea.)
ANDREA - İyi akşamlar. Ayrılıyorum ltal·
ya'dan, Hollanda'ya gidiyorum, Bilime ça,.
. lışacağım orada; geçerken uğra, haber
getir demişlerdi de...
V1RG1N!A - Bilmem ki.. konuşmak ister mi
seninle? Hiç aramadındı bizi.
ANDREA - Sor bakalım.

(Galile tanımıştır Andrea'nın sesini. Hiç


kımıldamadan dimdik oturur. Virginia girer
Yanına.)
GALtLE - Andrea mı?
VlRGlNlA -Evet. Kovayım mı?

173
GALll.E - (Hemen karşılık vermez) Hayır.
Gel.sın. �
(Virginia, Andrea·yı babasının yanına
alır.)
VİRG!NİA - (Nöbetçi Papaz'a) Korkacak bir
şey yok. Öğrencisiydi .. Düşmanı demektir
şimdi!
GALİLE - Bizi yalnız bırak Virginia.
VİRG1NtA - Ben de dinlemek istiyorum anla­
tacaklarını. (Oturur)
ANDREA - (Soğuk) Nasılsınız efendim?
GALİLE - Gel, yaklaş. Neler yapıyorswı?
İşinden anlat. Hidrolik üstüne çalışıyor­
muşsun, öyle mi?
ANDREA - .Amsterdam'daki Fabrizius sizi
aramamı söylemişti, durumunuzu soru·
yor.
GALİLE - İyiyim, iyiyim, Çok saygılı davra,
nıyorlar bana.
ANDREA - İyi olduğunuz haberini göttirebı­
leceğimden ötürU sevinçliyim efendim.
GA.LtLE - Fabrizius sevinir işitirse, evet. Ya­
şamımın yakınacak bir yanı olmadığllll de.
söyliyebilirsin ona. Boyun eğdiğimden bu
yana büyüklerimin sevgisini kazanaıın;
sakıncası olmayan ufak denemelero bile
göz yurnıiyorlar.
ANDREA - Evet efendim. Kiliseyle aranızın
iyi olduğunu biz de işittik. Etkileri görül­
müş ·boyun eğmenizin! O günden bu yana,
İtalya'da yeni bir düşünceye yer verilme·
diğini, baştakiler sevinçle söylüyor!
GALİLE - (İlgilenir) Ne yazık ki, kimi Kili­
senin yardımına boş veriyor. Korkarım,
afaroz edilmiş bilgiler okutuluyor daha
oralarda?.
ANDREA - Kilisenin yararına, oralarda da
etkisıni gösterdi boyun eğmeniz!
GALU..E - Sahi mi? (Susar) Paris'de ne olup
ne bitiyor? Descartes ne yapıyor?
ANDREA - Hiç. Boyun eğmenizden sonra
Descartes da ışık üstüne çalışmalannı se­
. pete attı!

---
'
(Uzunca bir susma)
GALt.LE - Kimi bilgin dostlarımı yanlış yo­
la sürüklediğimden ötürü üzgünüm. Sö­
zümden dönünce, gözleri açıldı mı bari?
ANDREA - Bilgimi ilerletmek için Hollan·
da'ya gidiyorum. 'Jüpiter' in göze alama­
dığını, 'Büyük Ayı'ya hiç yaptıramazlar.
GALtLE - Anlıyorum .
.ı\NDREA - Federzoni gözlük camlarına dön-

115
dü gene, Milano'da· bir dükkanda çalışı-
yor!
GALlLE - (Güler) Ne yapsın?
. Latince
. bilmi·
yor!
(Susma)
ANDREA - Fulganzio, kü�ük keşişimiz de Ki•
liseye döndü, vazgeçti araştırmalardan.
GAL!LE - Evet.
(SU&D1a)
GALn..E- Beni yönetenler, ruhumun arınma­
sını adım adım izliyorlar, Umduklarından
daha çabuk iyileşiyorum.
ANDREA - Öyle mi?
V1RGlN1A - Tanrı'ya şükürler olsun.
GALn..E - (Sert) Sen git kazlara bir bak ,
hadi.
(Virginia kızarak çıkar .. Geçerken Nöbet­
çi papaz la.fa tutar)
PAPAZ - Hiç hoşuma gitmedi bu herif.
VlRG!NtA - Korkacak .birşey yok; işittin!Z
konuştuklarını. (Çıkarken) Beyaz pey•
nir getirmişler. (Papaz d a gider arkasın·
dan).
ANDREA- Yann saban erkenden sının geçe­
bilmem için bütün geceyi yolda. geçirmem

170
gerekiyor. Gideyim artık_
GALİLE - Niçin geldin, Sarti '? Beni allak
bullak etmek için mi? Temkinli yaşıyo­
rum, temkinli düştinrneği de öğrendim
burda olduğumdan beri. Ama arada bir
tepiyor hastalığım.
ANDREA - Öyleyse sizi daha çok rahatsız
etmiyeyim, Bay Galile.
GALİLE - Barberini uyuza benzetirdi. Kendi
de pek kurtulamamıştı zaten. Duramadım
Sarti, yazdım gene.
ANDREA - Sahi mi?
GALİLE - Bitirdim «Discorsi» leri .
ANDREA - Nasıl? «İki yeni bilim kolu üstü­
ne konuşmalar: Mekanik ve Yerçekimi».
• ıtti mi? Burda mı?
G,AL!LE - Evet; kağıtla kalemi esirgemiyor­
hır. Yöneticilerim alık değil; köklenmiş
bir illetin bugünden yarına geçmiyeceğini
biliyorlar. Yalnız, bana dokuncası olma­
sın diye, yazdığım her satırı alıyorlar.
ANDREA - Korkunç!
GAL!LE - Bir şey mi dedin?
ANDREA - Suda çift sürdürüyorlar size, de­
senize?! Rahatlamanız için veriyorlar
k ağıtla kalemi! Böyle olduğunu bile bile

17,

GnUle F. : 12
nasıl çalı�ablldiniz?
GALİLE - Ne yapayım? Al,.ışkanlıklarımın
tutsağıyım ben!
ANDREA - Kitabınız, yani «Discors.i> ler Pa­
pazların elinde ha? Amsterdam, Londra
ve Prag aç kurtlar gibi bekliye dursun!
GALİLE - Elleri göbeği� üstünde, Amster­
dam' da kılına dokururuyacaklanndan
emin, Fabrizius'un yo.kınrnalannı duyar
gibiyim. <'
ANDREA - !ki yeni bilim! Ha yazılmış, ha
yazılmamış .. yazık!
GALİLE - Son altı ay içinde, ay ışığının son
damlasından yararlanarak, nerdeyse ken·
di kendimden bile gizliyerek sürmekte ol­
duğum bu rahat yaşamımın tehlikeye düş­
mesini de göze alarak, bir örneğini çıkar­
dım yazdıklanmın. Fabrizius'la uğraş·
daşları işidiUrse, ne diy�ekler bakalım.
ADNREA - Yazdıklanruzın bir örneği mi
var?
GALİLE - Kendimi beğenmişliğimden ötürü
yırtıp atamadım!
ANDREA - Nerde?
GAL!LE - «Gözlerin sıkıntı veriyorsa, oy göz­
lerini». Kim demişse öunu, benden daha

178
çok düşkünmüş rahatına. Ynzdıklarımı
sana vermek, bir çılgınlık, biliyorum. Bi­
limle uğraşmaktan alıkoyamadım kendi­
mi bir türlü; bu örneklerin sizde bulun·
ması daha iyi. Şurda kürenin içinde. Hol­
landa'ya kaçırmağa kalkışırsan, yükle­
nirsin bütün sorumluluğu. Yakalanırsan
beni' ele verme sakın, Kutsal Ofizium'­
daki asıllarını görmeğe yetkili birinden
satın aldığını söylersin.
Andrea kürenin içinde saklı olan kopye·
leri çıkarır.)
ANDREA - «Discorsi» ler! (Hemen gözden
geçirmeğe b8$Jlar) .
.ı\.NDREA - (Okuyarak) «Amacım yepyeni
bir Bilimi, çok eski bir konu olan devin­
. meye dayanarak ortaya çıkarmak. Dene­
mı!lerim sonunda, bilinmesi yararlı bir
çok özellikler buldum.»
GAI.JLE - Boş geçiremezdim vaktimi!
ANDREA- Fizikte yeni bir yol açılıyor!
GALtLE - Sok cebine.
AND REA - Umudumuzu kesmiştik.. Size en
çok karşıt olan da bendim!
GALİLE - Öyle olması gerekirdi. Sana Bili­
mi ben öğrettim, gerçeği de ben yadsıdım.

179
ANDREA- Ama herşey-l. değiştirecek bu dav·
ranışınız; her şeyi.. �
GALİLE - Öyle mi?
ANDREA - Düşmanın gözünden �aklamışsı­
nız gerçeği. Anlayışta da bizden yüzyıllar­
ca öndesiniz.
GALİLE - Daha açık konuş, Andrea!
ANDREA - Biz de herkes gibi: ölür de dönmez
sözünden, demiştik. Siz döndünüz, 'yaşı­
yacağım' dediniz. �Kirletti ellerini' dedik.
'Boş olmasın da kirlensin' dediniz.
GALİLE - Kirlensin de boş olmasın, ha? Ger-
� çekçilik seziliyor bu sözde. Beni anımsatı·
yor. Yeni Bilimler anlayış doğura<:ak el·
bet.
ANDREA - Başkaları değil, ama ben anla•
malıydım. Onbir yaşındaydım, başkası­
nın bulduğu bir teleskobu Venedik Senato­
suna sattığınızda. Gördüm bu araçla ne·
ler yapılabileceğini, siz gösterdiniz bana,
Floransa'daki Çocuğun önünde eğildiğiniz.
de, dostlarınız dudak büktü: Bilime po­
litika karışıyor, dendi. Eğlenirdiniz yü·
rekli kişilerle, «Acı çekenler, canımı sı·
kar» derdiniz. «Mutsuzluk alıklıktan do·
ğar». «Engeller olıınca en kısa yol belki
de eğri olanıdır.» Bütün bunlar sizin söı-

ıso
Ieriniz.
GALİLE - Evet, anımsıyorum.
ANDREA ---:- 1-633 de çoğunluğun kabullendiği
kuraınlarınızı yadsımaruzdan anlamalıy­
dım. _Politika baskılarından kurtulmak,
rahatça çalışabilmek içindi bu davranışı­
nız..
GAL!LE- Yani?
ANDREA - Evet, böylece devinme özellikleri­
ni incelemeğe vakit buldunuz. Ancak po·
zitif bilim, ancak gerçekler göğün baskı­
sındll,n kurtarabilir bizi, ancak böyle olur­
sa soluk alabiliriz.
GAL!LE- Ya?!
ANDREA - Yalnız sizin yapabileceğiniz, yal­
nız sizin yazabileceğiniz bir seyi y:ızmak
. için vakit kazandınız. Yaksalardı sizi, ya­
zı1mazdı bunlar, onlar kazanmış olurdu.
GALtLE - Gene de onlar kazandı. İnsan:.n
tek başına yapacağı bilim yapıtı yoktur
Andrea.
ANDREA - Öyleyse, neden döndünüz sözti·
nüzden?
GALİLE - Duyacağım acılardan korktuğum
için döndüm sözümden.
ANDREA - Olamaz.

181
GAL!LE - Engizisyon araçlarını gösterdiler
bana.
ANDREA - Hesaplı hareket etmediniz öyley­
se? ı
GALİLE - Etmedim.
( Susma )
ANDREA - (Yüksek sesle) Bilimin tek buy­
ruğu, bilime yararlı olmaktır.
GALİLE - Ben yararJ.ı oldum. İçinde yaşar
dığımız çirkefe hoşgeldin Bilimin öz kar­
deşi, elevermenin amcaoğlu ! Balık yer
misin? Var balığımız. Ama bu kokan
balık değil, benim kokan. Ben satıcıyım,
sen de alıcı. Ey karşıkonamayan kutsal
nesneler, bunları görünce sulanan ağız·
laııda boğulur küfürler. Koca Babilonlu,
kaatil hayvan, kanlı butlannı gösterdi
mi, herşey değişir. B�zirgan ruhlu, ken­
dince bir sürü nedenler bulan, ölümün
karşısında tirtir titreyen toplum var ol­
sun.
ANDREA - Her insan korkar öltimden! Ama
Bilim ilgilenmez insanın korkuları, istek·
leriyle.
GALlLE - 1lgUenmez, bayır! Sevgili Sarti,
kendisini Bilime adamış olan size, bu du·

182
rumumda bile bir kaç öğüt verebilirim
bilim üstüne.
(Susma)
GA.L!LE - (Eİıerini göbeğinin üstüne kavuş­
turur) Son yıllarda boş zamanlarım çok­
tu, durumumu gözden geçirdim, uzun
uzun düşündüm. Kendimi artık Bilim
adamı diye görmüyorum, ama Bilim
dünyasında benim için nasıl bir yargıya
varılacak, merak ediyorum. Bir yün tüc­
carı da ucuz alıp pahalıya satmaya ba­
kar. Aslında yün alış - verişirun aksama­
dan sürüp gitmesini ister, amacı odur.
Bana öyle geliyor ki, Bilim yürekli kişi­
lerin işi. Bilgiye kuşku ile varılır, İnsan­
lara bilgi verirken onları kuşkulu kıla­
rız., Oysa, yokluk içindeki çoğunluğumu­
zu prensler, toprak ağaları, papazlar
- dalaverelerini örtmek için - tatlı sözler­
le tozpenbe inançlarla avuturlar. Dünya
kurulalı, süregelen yokluğun sarp kaya­
lar gibi çetin, aşılmaz ve yıkılmaz oldu­
�u anlatılır. Yeni buluşumuz kuşku, ço­
ğunun boşuna gitti· önce. Teleskobu ka·
pınca elimizden, düşmana diktiler gözle­
rini. Bugüne değin düzenlerini kurup, gü­
venleri sağlamış olan bu güçlü adamlar,
birden Bilimin soğuk �lini duydular bo­
ğazlarında, çöküyordu kurdukları dü­
zen. Gözdağı vermeğe, gönlümüzü alma·
ya başladılar. Zayif yaratıklar için karşı
konması güç şeylerdi bunlar. Çoğunluk­
tan kopup tekbaşına Bilim yapılabilir mi?
Gökteki devinmeleri biliyoruz ar.tık, ama
toplumu yönetenlerin davranışları anla­
şılır gibi değil. Gökbilimdeki savaşımız
kuşku yüzünden kazanıldı; Romalı kadın
bir damla süt bulma savaşında inand1ğı
için yenilecek .. işte Sarti, Bilim bu iki sa-­
vaşla da savaşacak. Binlerce yıl boş
inançlar içinde çabalayan, kof sözler ar­
dında koşmaya alışmış, kendi gücünden
habersiz, sorunlarını çözemeyen bir in•
sanlık, nasıl istersin ki Doğanın güç­
lerini kavrıyabilsin? Siz ne için uğnışı·
yorsunuz? Bence, Bi!imin tek amacı, in·
sanın ayakta durabilmesi için acılarını
hafifletmesi olmalı. Bilim adamı özgür·
lük içinde olmaz da, yönetenin baskısı aı·
tında, yalnız Bilim için Bilim yapmayıı­
zorlanırsa, ortaya işe yaramaz, sakat bir
Bilim yığını çıkar; o zaman da yeni bulu�­
larınızla insanlığın acılarını daha da art·
tumış olursunuz. Zamanla bir sürü yerıi
şey bulabilirsiniz, ama bu buluşları nız

184
ilerleme değildir, insanlıktan kopmaktır.
Ve günün birinde arada öyle bir uçurum
açılır ki, .yeni bir buluşun bir yanda ya­
rattığı sevinç, öte yanın tüyler ürpertici
'çığlığı' ile çatışır. Ben Bilimle uğraşırken,
bir fırsat geçmişti elime, Gökbilim soka­
ğa dökülmüştü o zamanlar. Bu olağanüs­
tü durumda, güçlü bir adamın direnmesi
büyük sarsıntılar yapabilirdi. Ben dire·
nebilseydim, bilim adamlarına Eekimle­
rin Hipokrates'in yemini gibi, Bilimi yal­
nız insanların yararına kullanmalan için
yemin ettirebilirdim belki! Ama, bugün
çıkarlarını düşünen, para için herşeyi ya­
pan soysuz bir kuşakla karşı karşıyayız.
Bak Sarti, ben hiç bir zaman Bilim için
kendimi gerçek bir tehlikeye atmadım.
önceleri baştakiler kadar güçlüydüm;
bildiklerimi, buluşlarımı onların önüne
sererken, ne yapacaklarını, nerelerde
kullanacaklarını düşünmedim. İnsanlı­
ğın ister yararına, ister zararına kulla·
rulsın, dedim.
(Virginia girer, elinde yemek tepsisi var­
dır.)
GAL!LE - Ben Bilime ihanet ettim. Bunu ya,.
panı n Bilimden yana olanlar arasında ye-

185
ri yoktur.
V!RG1N1A - Senin yerin şimdi Kiliseden yana
olanlar arasındadır.
(Tepsiyi masanın üstüne kor)
GALİLE - Doğru. Hadi karnımızı doyuralım
şimdi.
{Andrea, ayrılırken sıkmak için elini uza,.
tır, Gaµle uzatmaz elini.)
<'

GALİLE - Sen şimdi bilim adamı, öğretmen


Andrea! Benim gibi birinin elini sıkmayı
nasıl göze alırsın? {Masaya gider oturur)
Biri hurdan geçerken iki kaz bırakmış. Ne
yapayım, vazgeçemiyorum boğazımdan.
ANDREA - Yeni bir çağın başladığına artık
inanmıyorsunuz demek?
GALİLE - İnanıyorum. Almanya'dan geçer­
ken dikkatli ol, koynunda sakladığın ger•
çekler elegeçmesin.
ANDREA - (Bir türlti gidemez) Sözünü et­
tiğiniz yazar üstüne dediklerinize bir kar­
şılık bulamıyorum. Ama korkunç yorum-·
lannız, son sözünüz olamaz, inanamıyo­
rum.
GALİLE - Gille güle Bayım. (Yemeğini ye­
meğe başlar)

186
VlRGlN!A - (Andrea'yı dışarı çıkarırken)
Eski günleri anımsatan konuklardan hoş­
larunıyo:ı:, rahatsız oluyor.
(Andrea gider, Virginia döner odaya)
GALİ.LE - Kim Göndermiş olabilir bu kazla­
rı?
VlRGlN1A - Her halde Andrea değildir.
GALİLE - Kim bilir? Gece nasıl?
VlRGlNlA - (Pencerenin önünde) Aydınlık.

ı .

187
-15-
1637. Galile'nin «Discorsi» leri İtalya sınırını
aşıyor.
Ey Kamu! Düşün sonunu
Biiyük betikler yazgısını izliyor.
Ama unutmayın şunu
Bilim seni beni çoktan aştı
Bilim ışığını ellerinde tutanlar
Parlatın, iyiye kullanın onu.
Düşürmeyin elinizden- sakın
Yoksa hepimizin sonu yakın .
Sabahın erken saatleri.
!toJyan sınırında küçük bir kasaba. Sınır
tahtasının öniinde çocuklar oynaşır. Andrea
arabacının yanında küçük bir .sandığın üstün e
otı.ırmuş, Galile'nin verdiği kağıtları okumak­
tadır. Araba sınır direğinin ötesindedir.

188
Çocukların türküsü
Pembe urbalı Maria
Oturmuş bir taşın üstüne
Ama urbası bok içinde
Kış gelip soğuk bastıranda
O urbayı giydi gene
.Boklu da olsa yırtık pırtıktan iyidir
dedi.
SINIR KOLCUSU - Neden gidiyorsunuz ttal­
ya'dan?
ANDREA - Bilim adamıyım ben.
KOLCU - (Yazıcıya} Yaz: 'gidişin nedeni:
Bilim' Eşyalarınız aranacak öyleyse.
(Çantaları arar)
B1R1Nct OGLAN - (Andrea'ya) Oturmayın
sakın buraya. (Andrea'nın arkasındaki
kulübeyi gösterir) Cadının evi bu.
İK1NCİ OGLAN - Cadı değil ki ihtiyar Mari­
na.
BtR.1Nct OGLAN - Bir vurursam, görürsün.
ÜÇÜ'NCÜ OGLAN - Nasıl cadı değil? Ge­
celeri hep uçuyor.
B1R1Nct OGLAN - Hem kimse ona bir dam·
la süt bile vermiyor, neden? Cadı da on­
dan!
lKtNct OGLAN - Nasıl uçar havada? Kim-

189
se uçamaz ki! (Andrea'ya) Uçamaz, de-
ğil mi? �
BİRİNCİ OGLAN - Bu Giuseppe. Aklı hiç
birşeye ermez. Okula _da gitmez, panta­
lonu yoktur da ondan.
KOLCU - Bu ne kitabı?
ANDREA - (Başını kaldırmadan) Büytik
felsefeci Aristoteles'in kitat>ı.
KOLCU - (Kuşkulu) Yani, ne biçim herif
bu?
ANDREA - Öldü, öldü.
(Çocuklar Andrea'nın okuma taklidini ya·
parak, çevresinde dolanırlar.>
KOLCU - (Yazıcıya) Bak bakalım, din üs­
tüne söz etmiş mi?
YAZICI - (Kitaba bakar) Yok birşey.
KOLCU - Boşuna arıyoruz ya.. gizli birşey
olsaydı ortada bırakıı: mıydı hiç?
(Andrea'ya) Bütün eşyanızı aradık! Im­
zalayın şunu.

(İstemeye istemeye kalkar Andrea, kol­


cularla birlikte nöbetçi kulübesine gider. Bir
yandan da Galilenin verdiklerini okumakta­
dır.)
ÜÇÜNCÜ OGLAN - (Yazıcıya sandığı göste·

190
rerek) Bak, burda birşey dahn var.
YAZICI - Demin yok muydu?
c
UÇüNü OOLAN - Şeytan getirmiş olacak,
bir sandık!·
lKINct OGLAN - O yabancının bu.
UÇüNCÜ OGLAN - Ben olsam yaklaşmam
yanına. Arabacı Passi'nin atlarım da bü­
yülemişti. Soğuktan ahırın damı çatla­
mıştı da görmüştüm, duymuştum da ök­
sürüyordu a!lar.
YAZICI - (Sandığın yanına yaklaşır, ama
ileri gitmeden durur) Şeytan mı dedin?
Herşeye de burnumuzu sokacak değiliz
ya, neme lazım?
(Andrea bir güytim sütle döner. Gene san­
dığın üstüne oturur, okumaya koyulur.)
lCOLCU - (Arkasından gelir, elinde kağıtlar
vardır.) Kapa eşyaları. Hepsi tamam mı?
YAZicı - Evet. Baktık hepsine.
lınNct OGLAN - (Andrea'ya) Siz Bilginsi­
niz. N'olur söyleyin, insan havada uça'bi­
'lir mi?
ANDRE.A _ Dur bir dak.ka.
l<OLcu - Geçebilirsiniz bayım.
(Eşyaları arabacı almlŞtır. Andrea üstün-

191
de oturduğu sandığı alır.)
KOLCU - Dur! Nerden çıktı.,bu?
ANDREA - (Gene kitabını çıkarır) Kitaplar
var içinde.
BIR.lNct OGLAN - Cadının sandığı bu.
KOLCU - Saçmalama be! Şimdi de sandık
mı yarattı?
ÜÇÜNCÜ OGLAN - Şeytan isterse, neden ol­
masın?
KOLCU - (Güler) Sökn;ıez bunlar-hurda. (Ya­
zıcıya). Aç şunu. (Sandık açılır.)
KOLCU - (Canı sıkılmış) Kaç kitap var bur-­
da?
ANDREA - Otuz dört.
KOLCU - (Yazıcıya) Ne kadar stirer bunlar
ra bakmak ?
YAZICI - (Şöyle bir karıştırmaya başlamış·
tır) Basılmış kitap bunlar. Okumaya
kalksam, siz ne zaman kahvaltıya gider­
siniz, ne zaman araıbacı Passi'den tahsilat
yaparım ben?
KOLCU - Sahi. Tahsilatı yapmak da· g�rek,
(Ayağı ile kitaplara vurur) Aman canım,
ne olabilir ki içinde? (Arabacıya) Tıv
marn, hadi çek arabanı.
(Andrea, arabacıyla 'birlikte sandığı d�

192
alırlar geçerler sınırdan. Geçer geçmez Ga­
Ule'nin verdiği kağıtları çantasına kor.)
ÜÇÜNCÜ OQLAN - ( Andrea'run bıraktığı
1 sütü gösterir) lşte !
B1R1Nct OGLAN - Sandık da yok olmuş. Na­
sıJ.mış? G€1 de Şeytanın işi değil, de.
ANDREA - (Arkasına döner) Hayır, Şey­
tanın işi değil, ben yaptım. Aç gözlerini
de bakmasını, görmesini öğren oğlum. Sü­
tün de, güyümün de parası ödenmiştir.
V�rin onu kıı.dına. Ha, Giuseppe, sordu­
ğun şeye karş,lık vermemiştim: Kuru değ­
neğe binip uvamazsın, hiç değilse bir
makinesi olmalı. Ama böylesine bir maki­
ne yapılmadı dalıa. Ama insa n çok ağır
olduğu için, belki de yapılamaz böyle bir
, makine. Bilinmez ki. Başlangıçtayız, bir
çok şeyi bilmiyoruz daha, Giuseppe.

193
IZL El\l 1'A1'IN L ABI
TOPLUM SORUNLARI otztın : .
1 - FAŞlZM
Dr. Murat SARICA, Rona AYBAY (200 Krş.)
2 - KALKINMA VE TtlRKlYE
Dr. tsmet GtRlTLt (800 Krş.)
3 - l\lODERN TOPL'IThIDA iCADIN
Dr. Bedia AKARSU (150 Krş.)
4 - TOPLUM VE SANAT
Jean FREVILLE - Asım BEztRct (Çıkıyor) 1
SAN AT oıztst
1 - AÇ RARl\lANI (HikAyeter)
M. BAŞARAN (200 Krş.)
2 - VATANDAŞ OYUNU (Oyun)
Genç Oyuncular (250 Krş.l
3 - t)BO (Oyun) (Tükenml3tlr)
Alfred JARRY - Asaf ÇİYİLTEPE (250 Krg.)
4 - BAŞI<ALARININ KELLESİ (Oyun)
Marccl AYME - Altlla TOKATLI (400 Krg.)
5 - ASLAN ASICER CJIVElK (Oyun)
Jaroslnv HASEK - Sele.hattın HlLAV (250 Kr!J,)
6 - BİR DERLEME BİR OYUN
Bcrtolt BRECHT - Teoman AKTÜREL (200 Krş.)
7 - BU JCADAR DE01Ltl\l (Hlkllycler)
Soe.dct TtMUR (300 Krş,)
8 - GAL1LE1 GAL1LEO (Oyun)
Bcrtolt BRECHT - Adalet ClMCOZ (Çıkıyor)
9 - KAYIP MEKTUP (Oyun)
Ion Luca KARACIALE - Selahattln H1LA V
(Çıkıyor)
10 - UARALAR'IN l\lEl\lETLERl
JIAl\lDİ VE BAJ\mt (Oyun)
Ce.hlt ATAY (Çıkıyor)

Baaılclığı yer : Ayaydllı Basımevl


196S - tatanbul
'

You might also like