Professional Documents
Culture Documents
S I K L t 1� 1
KAR EL CAPEK
R. U. R.
ROSSUM'UN ULUSLARARASI ROBOTLARI
lngilizceden Çeviren
Bilge Kösebalaban
lthıkl
Çevirmenin Önsözü
Kare[ ve Josef
,
.ı.••·
•rT■ rov■ ıı.ı.c■TAATIOXI
raoıı POOTOO■ OP r■s
T■ı:•r•• ODl&.D P■OD•OTI0:1
-U•• .,,... tl
�._... M(.'t...._. � t
♦• , ••
......""""., "°'""'"
�ı. e.-ch. ••« • •f'••~•••� :�•�-:!,:!,,._otl.ııl.,• l'--.ı �
1·,
4.. • W
r•• .. o,ıtıtv,. �,ı,c,..ı, •-.:: �, ... ı ı.•rH
::-,�::: '
•#t_�-•ı•, � ........
"'-"'.._• •r •� _.._..,
J
12
ingiltere Temsilinden
13
BBC'Df' R.U.R.
Bir başka robotu izlediğimiz diğer film ise 1927'de Fritz
Lang'in başyapıtı Metropolis'tir. Maria'nın dönüştüğü robot
(Yıldız Savaşları'ndaki C-3PO'nun da ilham kaynağı) tama
men metalden oluşmaktadır. Bu filmle beraber Capek'in
androidlerinden artık tamamen uzaklaşılır. Maria'nın robot
dış iskeletinin görüntüsü ı923'teki R.U.R.'un sahnedeki me
tal göğüs plakasına çok benzeyen bir tasarıma sahiptir. Her
iki tasarım da geometrik, düzenli, siber bir görünüm yara
tan birkaç uzun dikey çizgiye sahiptir. Capek'in oyununda
dikey çizgiler robotun göğsü boyuncayken, Metropo/is'te ise
bu çizgiler orta kollara, kollara ve bacaklara taşınmıştır. Met
ropolis'tek.i robotun göğüs bölgesine makinenin cinsiyetine
karşılık gelen bir anatomi verildiği göıiilmektedir. Bu robot
muadili filmde cinsel yönden sapkın olarak tasvir edilen Ma
ria'nın cinselleşmesidir.
R.U.R. eserinde cinsellik yoktur. Robotlar seks yapmaz
ve insanlar arasında da cinsel ilişki gerçekleşmez. Fiziksel
17
yakınlık olmamasına rağmen oyun, insanların bazen seks
yapabileceğini ima eder. İnsanlar robotlar dünyasında artık
çocuk yapmamaktadırlar. Kısır olmuşlardır. Oyunun sonun
da, robot Helena ve Primus birlikte gittikten sonra Alquist:
"Arkadaşlar, Helena, hayat yok olmayacak! Hayat aşkla be
raber çıplak ve küçücük halde tekrar başlayacak," der ve bu
rada robotlar arasında fabrika üretiminde olmayan bir olgu
vurgulanır: cinsel birleşme.
Alquist, "Süper insan demek istiyorsun galiba," diyerek
Nietzsche'nin yarattığı felsefi süpermen fikrine, ya da über
mensch'e atıfta bulunarak, Süpermen'in 1938'de yaratılma
sından 18 sene önce süper kahraman çizgi roman Süper
men'e atıfta bulunmuş olur.
Kitap Almanya'da da W.U.R. adıyla basılır. Yani: "Wers
tand'ın Evrsensel Robotları."
R.U.R. müziğe de ilham verir. Oyunun operası, 1977 yılın
da besteci Zdenek Blazek tarafından yaratılmıştır.
Djedjotronic'in çift LP'sinin adı RUR'dur ve içinde Dr.
Rossum e RUR isimli iki parça vardır. Ayrıca Vote Robot
grubunun plağının adı da RUR'dur.
Bilim dün ası ise yazarı onurlandırmayı ihmal etmemiş
e Lubos Kohoutek tarafından keşfedilen asteroide "1931 Ca
pek" adı verilmiştir.
2013 te de R.U.R Genesis adına 7 dakikalık bir kısa filmle
yönetmen James Kerwin, Capek'e saygı duruşunda bulun
muştur.
18
R. U.R Genesis
Bilge Kösebalaban
Acıbadem, İstanbul, 2019
Karakterler
Radius: Robot
Damon: Robot
ı. Robot
2. Robot
3. Robot
4. Robot
Primus: Robot
ı>
Çekçe metinde dişi robotlar için Robotka kelimesi kullanılmıştır. -çn
Helena: Dişi Robot
Hizmetçi Robot
ve pek çok sayıda başka robot.
26 (Ara)
Helena: Ve bundan kimseye bahsetmemem mi lazım?
Domin: Dünyadaki hiçbir kimseye.
Helena: Ne üzücü ki Avrupa ve Amerika'daki bütün okul ki
taplarında yazıyor bu.
Domin: Evet. (Masasından hızla zzplar ve Helena'mn yanına
oturur.) Ama o kitaplarda ne yazmıyor biliyor musunuz?
(Alnına yavaşça vurur.) Yaşlı Rossum'un deli olduğu. Ger
çekten. Bayan Gloryova bunu kendinize saklamalısınız.
Rossum gerçekten insan yapmak istedi.
Helena: Ama siz de insan yapıyorsunuz.
Domin: Hemen hemen, Bayan Gloryova. Ama yaşlı Rossum
bunu tamamen yapmak istiyordu. O, Tanrı'nın bilimsel
yedeği gibi bir şey olma derdindeydi. Korkusuz bir ma·
teryalist idi. Asıl ·amacı Tanrı'ya artık ihtiyaç olmadığını
kanıtlamaktı. Ve bu yüzden en küçük kılına kadar tıpkı
bizim gibi olan bir insan yapma fikrini kafasına koydu.
Anatomi hakkında bir şeyler bilir misiniz?
Helena: Pek sayılmaz.
Domin: Ben de çok bilmem. Ama düşünün ki yaşlı Rossum
sanki gerçek insan vücudunun içindeymişçesine her
şeyi, her salgı bezini, her organı yapmayı kafasına koydu.
Apandisit, bademcik, göbek deliği ve hatta işlevsiz olanla
rı bile ve hatta hatta cinsel organlan dahi.
Helena: Ama cinsel organlar, onlar...
Domin: Onların da görevleri var tabü farkındayım. Ama in
sanlar yapay yoldan yapılacaksa, demem o ki onlara pek
de ihtiyaç yok.
Helena: Anlıyorum.
Domin: Size müzede onun tam on yılına mal olan bu ucube-
yi göstereceğim. O bir insandı ama sadece üç gün yaşadı. 29
Yaşlı Rossum'da estetik anlayışı yoktu. Bu şey gerçekten
korkunçtu, korkunç bir yaratıktı. Ama içinde insanın sa-
hip olması gereken her şey vardı. Gerçekten. Detayları
oldukça büyüleyiciydi. Sonra Rossum'un yeğeni geldi. Ba-
yan Gloryova, o bir dehaydı. Yaşlı adamın yaptığını görür
görmez: "On yılı bir insan yapmaya harcamak saçmalık.
Eğer doğadan daha hızlı yapamıyorsan vazgeçmelisin,"
dedi. Sonra kendini anatomi öğrenmeye verdi.
Helena: Kitaplarda bundan hiç bahsedilmiyor.
Domin: (ayağa kalkarak) Kitaplarda bahsedilenler sadece
reklamlar ve her türlü saçmalık. Mesela robotları yaşlı
adamın kendisinin icat ettiği yazar. Yaşlı adamın yaptığı,
bir üniversite için uygun olabilir ama endüstriyel üretim
hakkında hiçbir fikri yoktu. Gerçek insanları, gerçek Kı
zılderilileri ya da gerçek profesörleri yahut gerçek ger
zekleri yapabileceğini düşündü o. Zeki ve yaşayan birer
işgücü olan robotları yapma fikri genç Rossum'undu. Ki
taplarda uyum içinde ç alışan iki harika Rossum hakkında
yazılanlar sadece bir peri masalı; gerçekte her zaman tar
tıştılar. Yaşlı ateistin endüstri ve ticaret hakkında hiçbir
fikri yoktu ve genç adam, o başarısız denemeleriyle uğra
şırken kendisi de işe b ilimsel yollarla koyulsun diye onu
laboratuvarına kapadı. Yaşlı Rossum da onu gerçekten la
netledi. Laboratuvannda iki fizyolojik ucube daha üretti
ve derken bir gün onu laboratuvarında ölü buldular. İşte
tilin hikaye bu.
Helena: Genç adama ne oldu?
Domin: Evet, genç Rossum; yepyeni bir çağın başlangıcı,
Bayan Gloryova. Araştırma aşamasından sonra üretime
başladı. İnsan anatomisini iyice inceledikten sonra çok
karışık olduğunu fark etti; iyi bir mühendis onu daha
basite indirgeyebilirdi. Böylece neyin çıkarılacağını ya da
30 basitleştirileceğini görerek tüm anatomiyi tekrardan ta
sarlamaya başladı. Kısaca, Bayan Gloryova... Umarım sık
mamışımdır sizi, sıkıyor muyum?
Helena: Hayır, tam tersine çok ilgimi çekiyor.
Dom.in: Böylece genç Rossum kendi kendine dedi ki: "Bir in
san, eğlenen, keman çalan, yürüyüşe çıkmayı seven, ger
çekten gereksiz pek çok şeyi yapan bir varlıktır.,,
Helena: Anlıyorum!
Dom.in: Hayır, bekleyin. Dokuma ya da hesap yapma gibi
aktiviteler için gerekli olmayan şeylerdi bunlar. Bir yakıt
motorunun üstünde süs, dantel falan gerekmez ve bir ya
pay işçi yapmak da aynen bir yakıt motoru yapmak gibi
dir. Üretimi ne kadar basit yaparsan ürünü de o kadar iyi
yaparsın. Ne tür bir işçi sizce en iyisidir?
Helena: En iyi işçi mi? En dürüst ve sadık olandır sanırım.
Domin: Hayır, en iyi işçi en ucuz işçidir. En az ihtiyacı olan.
.,
J.
Genç Rossum'un icadı, olabilecek en azla yetinen bir iş
çiydi. Onu daha basit hale getirmesi gerekiyordu. İşine
r
doğrudan yaramayan her şeyi attı, yani insanı attı ve ro
ır
botu koydu yerine. Sevgili Bayan Gloryova, robotlar insan
l·
değildirler. Mekanik olarak bizden daha mükemmeller,
u inanılmaz bir öğrenme kapasiteleri var ama ruhları yok.
l·
Genç Rossum doğanın bugüne kadar yaptığından çok
ti daha sofistike bir şey yarattı; en azından teknik olarak!
e
Helena: İnsanın Tanrı tarafından yaratıldığı söylenir.
Domin: Onlar için bu çok daha kötü. Tanrı'nın modem tek
noloji hakkında hiçbir fikri yoktu. Genç Rossum'un ha
l, yattayken Tanrı rolünü oynadığına inanabiliyor musu
e nuz?·
k Helena: İnanılmaz!
a
Domin: Süper robotlar yapmaya başladı. Çalışan devler.
a
Onları tam dört metre boyunda üretmeye çalıştı ama bu
31
canavarların ne kadar kolay kırılmaya başladığına inana
mazsınız.
Helena: Kırılmaya mı?
Domin: Evet. Bir anda sebepsiz yere bir kollan ya da bacak.la
n kınlıyordu. Bu gezegen bu tarz canavarlar için çok ufak
galiba. O yüzden şu anda onları normal boy ve oranlarda
üretiyoruz.
Helena: İlk robotu bizim orada görmüştüm. Onu satın al
mışlardı. .. Yani onu iş yapması için hizmete sokmuşlardı.
Domin: Satın aldılar, sevgili Bayan Gloryova. Robotlar alınır
ve satılır.
Helena: Onu çöpçü olarak işe aldılar. Çalışırken seyrettim
onu. Garipti. Çok sessizdi.
Domin: Sekreterimi gördünüz mü?
Helena: Fark etmedim.
Domin: (çan çalar) R.U.R. Şirketi sadece bireysel robotlar
üretmiyor. Daha kaliteli ürettiğimiz robotlarımız da var.
En iyileri yirmi sene yaşayabilir.
Helena: Sonra ölüyorlar öyle değil mi?
Domin: Evet, hurdaya çıkıyorlar.
(Sulla girer)
Dom.in: Sulla, izin ver de Bayan Gloryova seni görsün.
Helena: (kalkar ve elini uzatır) Çok memnun oldum. Dün-
yanın geri kalanından kopuk bir şekilde burada yaşamak
sizin için çok zor olmalı.
Sulla: Dünyanın geri kalanını bilmiyorum, Bayan Gloryova.
Lütfen oturun.
Helena: (oturur) Nerelisiniz?
Sulla: Buralıyım. Fabrikalı.
Helena: Oh, burada doğdunuz yani.
32
Sulla: Evet, burada yapıldım.
Helena: (şaşırmış) Nasıl yani?
Domin: (gülerek) Sulla bir insan değil Bayan Gloryova, o bir
robot.
Helena: Oh, affedin beni lütfen.
Domin: (Sulla'nın omzuna elini koyar) Sulla sinirlenmez,
hisleri yoktur. Bakın, Bayan Gloryova, yüzüne dokunun,
yaptığımız deriye bakın, inceleyin onu lütfen.
Helena: Ah, hayır, hayır.
Domin: Aynı insan cildi gibidir. Sulla'nın bir sarışında göre
bileceğiniz yüz tüyleri bile var. Tabii gözleri biraz küçük
ama şu saça bir bakın. Arkanı dön, Sulla.
Helena: Yeter artık!
Domin: Bayan Gloryova•yıa konuş, Sulla. Kendisini burada
ağırlamak bizim için büyük bir onur.
Sulla: Lütfen oturun, hanımefendi. (İkisi de oturur.) Adaya se
yahatiniz rahat geçti mi?
Helena: Ee, şey evet evet, çok rahattı, teşekkürler.
Sulla: Amelia'yla geri dönmeyin, Bayan Gloryova. Barometre
basıncı hızla düşüyor ve şu anda 705'e indi. Burada Pen
nsylvania'yı bekleyin, o çok iyi ve güçlü bir gemidir.
Domin: Büyüklüğü nedir?
Sulla: On iki bin tonajlı ve yirmi deniz mili hız kapasitelidir.
Domin: (gülerek) Yeterli, Sulla. Şimdi bize ne kadar iyi Fran-
sızca bildiğini göster.
Helena: Fransızca mı biliyorsunuz?
Sulla: Dört dil konuşuyor ve yazıyorum. "Dear Sir! Monsieur!
Geehrter Herr! Cteny pane"
Helena: (sıçrayarak) Bütün bunlar saçmalık. Siz şarlatansınız!
Sulla bir Robot değil. Sulla benim gibi canlı bir kız. Sutla,
kendinizden utanmanız lazım. Niye böyle bir oyunda yer 33
alıyorsunuz?
Sulla: Ben bir robotum.
Helena: Hayır, hayır, doğru söylemiyorsun. Bana ürünlerini
iyi göstermek için seni zorladıklarının farkındayım. Sulla,
sen de benim gibi canlı bir kızsın değil mi, lütfen doğru
söyle?
Domin: Üzgünüm, Bayan Gloryova. Korkanın ki Sulla ger
çekten bir Robot.
Helena: Yalan söylüyorsunuz!
Domin: (ayağa kalkar) Öyle mi düşünüyorsunuz? (çanını ça
lar) İzin verirseniz, Bayan Gloryova, sizi ikna etmem ge
rekiyor sanının.
(Marius girer)
Domin: Marius, Sulla'yı açtırmak için teşrihhaneye al. He
men!
Helena: Nereye dediniz?
Domin: Teşrihh.aneye. Onu kesip açtıklarında siz de gelip
bakabilirsiniz.
Helena: Oraya gitmeyeceğim.
Domin: Özür dilerim ama yalan söylemekten söz ediyordu-
nuz.
Helena: Onu öldürtecek misiniz?
Domin: Bir makineyi öldüremezsiniz.
Helena: (kollannı Sulla'ya sarar) Korkma Sulla, seni almaian
na izin vermeyeceğim Sana hep böyle gaddar mı davra
nırlar? Buna razı olmamalısın, Sulla! Olmamalısın!
Sulla.: Ben bir robotum.
Helena: Ne olduğun umurumda değil. Robotlar da bizim ka
dar iyi insanlardır. Sulla, gerçekten seni kesmelerine izin
verir miydin?
34
Sulla; Evet.
Helena: Ölümden korkmuyor musun?
Sulla.: Ölmek nedir bilmiyorum, Bayan Gloryova.
Helena: Sana orada ne olacağını biliyor musun?
Sulla: Evet, hareket etmeyi sonlandıracağım.
Helena: Çok korkunç bu!
Domin: Marius, Bayan Gloryova'ya ne olduğun u söyle.
Marius: Ben robot Marius'um.
Dom.in: Sulla'yı teşrihhaneye götürür müy dün?
Marius: Evet.
Domin: Onun için hiç üzülür müyd ün?
Marius: Üzülmek nedir bilmiyorum.
Domin: Ona ne olur orada?
Mariı.u: Hareket etmesi durur. Onu pres makinesine
koyarlar.
Domin: işte bu ölümdür, Marius. Ölmekten korkuyor mu
sun?
Marius: Hayır.
Domin: Gördünüz mü, Bayan Gloryova? Robotlar hayata
tutunmazlar. Böyle bir şeyi yapmalarının hiçbir yolu yok.
Haz hisleri de yoktur. Bir çimenden bile hissizlerdir.
Helena: Lütfen yeter artık! En azından onları buradan yol-
layın!
Domin: Marius, Sulla, gidebilirsiniz.
(Su/la ve Marius çıkarlar)
Helena: Korkunçlar! Bu yaptığınız iğrenç bir şey!
Domin: Niye iğrenç olsun ki?
Helena: Bilmiyorum ama öyle. Niye ona Sulla ismini koydu-
nuz?
Domin: İsmini beğenmediniz mi?
35
Helena: Bu bir erkek ismi. Sulla bir Roma generaliydi.
Domin: Aa, öyle miydi? Biz Marius ve Sulla'nın sevgili oldu-
ğunu zannediyorduk.
Helena: Hayır, Marius ve Sulla yıllarca birbirleriyle savaşan
generallerdi ve tarihi de ... Ah, yılını unutmuşum...
Domin: Pencereye yaklaşın ... Ne görüyorsunuz?
Helena: Duvar ustalarını.
Domin: Onlar robotlar. Buradaki işçilerimizin hepsi robot.
Peki aşağıda ne görüyorsunuz?
Helena: Bir ofis var.
Domin: Orası muhasebe. Ve içinde de ...
Helena: Pek çok memur var.
Domin: Hepsi robot. Tüm memurlarımız robot. Bakın orada
da fabrika var...
(0 anda fabrika düdüğü öter ve sirenler çalar.)
Domin: Öğle yemeği zamanı geldi... Robotl ar işi b
ırak
vaktini bilmiyorlar. Saat ikide size karıştırıc ıları go·· rna
stere.
cegım.
w.
üzeceksiniz.
Helena: Ama altınızla birden evlenemem ki!
Domin: Hayır ama bir kişiyle evlenebilirsiniz. Eğe_r beni iste-
miyorsanız Fabry ile evlenebilirsiniz.
Helena: istemiyorum!
Domin: Dr. Gall?
Helena: Lütfen susun! Hiçbirinizi istemiyorum.
Domin: İki dakika kaldı.
Helena: Bu saçmalık. Robotlardan biriyle evlenin.
Domin: Bir robot bir kadın değildir.
Helena: Anladığım kadarıyla tek derdiniz de bu... Sanıyorum
ki... Sanıyorum ki buraya gelen her kadınla evlenirsiniz.
Domin: Çok fazla kadın buraya zaten geldi.
Helena: Genç kadınlar?
Domin: Hepsi de gençti.
Helena: Niye onlardan biriyle evlenmediniz?
Domin: Çünkü aklımı alan birine rast gelmedim. Bugüne ka-
dar. Siz peçenizi indirene kadar.
Helena: Biliyorum.
Domin: Bir dakika kaldı.
Helena: Ama Tanrı aşkına! İstemiyorum.
Domin: (iki elini onun omuzlanna koyarak) Bir dakika kaldı!
Şimdi ya benim gözlerimin içine bakıp beni sertçe redde
dersiniz ve sonra ben sizi bırakırım ya da ...
Helena: Tam bir zorbasınız!
Domin: Önemli değil. Her erkek birazcık zorba olmalıdır.
Bu, erkek olmanın bir parçasıdır.
Helena: Sen delisin.
Domin: İnsanlar birazcık deli olmalıdır, Helana. Bu onlarla
so ilgili en harika şeydir.
Helena: Sen! Sen! Aman Tannın!
Domin: Bak görüyor musun? Hazır mısın şimdi?
Helena: Hayır, hayır bırak beni. Canımı acıtıyorsun.
Domin: Son şansın, Hel ena.
Helena: (karşı koyarak) Dünyaları verseniz olmaz! Lütfen,
Harry!
(Kapı çalar. Busman, Dr. Gali ve Hallemeier mutfak önlükleriyle
girerler. Fabry çiçek ve Alquist kolunun altında peçete taşı
maktadır.)
Doınin: Mutfakta işler bitti mi?
Bu.sınan: (zafer kazanmış bir edayla) Evet.
Domin: Burada da.
PERDE İNER
Birinci Perde
(Ara) 61
(Alquist çıkar)
Helena: (yalnız) Oh, ölü çiçek! Nasıl bir söz bu! (Hallemeier'ın
çiçeklerinde duraklar.) Ah çiçekler, siz de kısır mısınız? Ha
yır, hayır! Eğer kısır olsaydınız çiçek açmadınız ki! (sesle
nir) Nana, buraya gel.
Nana: (soldan girer) Peki şimdi ne oldu?
Helena: Gel benimle otur, Nana. Çok endişeliyim.
Nana: Buna hiç vaktim yok.
Helena: Radius hAli burada mı?
Nana: O manyak mı? Onu hala götürmediler.
Helena: Ah, hala burada ha? Ve hala sinirli mi?
Nana: Hayır. Onu bağladılar.
Helena: Lütfen onu buraya getir, Nana.
Nana: Nasıl yani? Gidip kuduz bi' köpek getiririm daha iyi.
Helena: Git ve getir onu! (Nana çıkar. Helena ev telefonunu
kaldınr ve konuşur.) Alo... Doktor Gali, lütfen ... Gall, lüt
fen, çabuk buraya gel, çok acil... evet hemen şimdi. Geli
yor musun? (kapatır)
Nana: (açık kapıdan) Geliyo> şimdi. Biraz sakinleşmiş (Çıkar.)
(Robot Radius girer. Kapı girişinde bekler.)
Helena: Zavallı Radius, ne oldu sana böyle? Kendini kont
rol edemedin mi? Seni de şimdi pres makinesine götüre
cekler, biliyorsun değil mi? Konuşmak istemiyor musun?
Radius dinle, sen diğerlerinden daha iyisin; Doktor Gall
seni yaparken sana çok daha fazla emek verdi ki bu sayede
onlardan daha farklı olabildin!
Radius: Beni pres makinesine yollayın.
Helena.: Seni yok edecekleri için çok üzgünüm. Neden ken
dine daha dikkat etmedin ki?
66 Radius: Sizin için çalışmayacağım.
Helena: Bizden neden bu kadar nefret ediyorsun?
Radius: Siz robotlar gibi değilsiniz. Siz robotlar kadar iş yapa
mıyorsunuz. Robotlar her şeyi yapabilir. Siz sadece emir
veriyorsunuz. Hiçbir şey yapmayıp konuşuyorsunuz.
Helena: Bu çok anlamsız, Radius. Söyle bana, k imse hiç sana
zarar verdi mi? Beni anlamanı çok isterdim.
Radiu.s: Boş konuşuyorsunuz.
Helena: Bilerek böyle konuşuyorsun, Radius, Dr. Gali sana
diğerlerinden daha büyük, bizimkilerden bile daha büyük
bir beyin verdi, dünyadaki en büyük beyin! Radius, sen
diğer robotlar gibi değilsin. Benim ne söylediğimi çok iyi
anlıyorsun.
Radius: Ben efendi istemiyorum. Her şeyi kendim biliyorum.
Helena: Bu yüzden seni kütüphanede görevlendirmiştim,
her şeyi okuyabilesin diye. Radius, seninle tüm dünyaya
robotların bizler kadar iyi olduğunu gösterecektim.
Radius: Ben efendi istemiyorum.
Helena: Kimse sana emir vermezdi. Bizim gibi olurdun.
Radius: Ben diğerlerinin efendisi olmak istiyorum.
Helena: Eminim seni pek çok robottan sorumlu yaparlardı,
Radius. Diğer robotların öğretmeni olabilirdin.
Radius: Ben insanların efendisi olmak istiyorum.
Helena: Sen delirmissin.
Radius: O zaman beni pres makinesine yollayın.
Helena: Benim senin gibi bir deliden korktuğumu mu zan
nediyorsun? (Masasına oturur ve not yazar.) Kesinlikle
korkmuyorum. Domin buradan sorumlu, Radius, bu
notu ona ver. Pres makinesine konulmayacağın yazıyor.
(Ayağa kalkarak.) Bizden çok fazla nefret ediyorsun! Bu
dünyada sevdiğin hiçbir şey yok mu? 67
Radius: Ben her şeyi yapabilirim.
(kapı çalar)
Helena: İçeri giri�
Dr. Gall: (girer) Günaydın Bayan Domin. Bana söylemek iste
diğiniz bir şey mi vardı?
Helena: Dr. Gall, Radius burada.
Dr. Gall: Ah evet, genç Radius. Evet, Radius seninle bir ilerle-
me kaydediyor muyuz?
Helena: Bu sabah bir atak geçirdi ve bazı heykelleri kırdı.
Dr. Gall: Bu çok tuhaf!.. Radius da mı böyle yaptı?
Helena: Radius gidebilirsin.
Dr. Gali: Hayır, bekle! (Radius'u yüzü pencereye gelecek şekilde
çevirir, gözlerini elleriyle kapar, açar, göz reflekslerini mua
yene eder.) Bakalım, hadi. Bir iğne ya da tığ var mı, Bayan
·oomin?
Helena: (bir iğne verir) İğneyle ne yapacaksınız?
Dr. Gall: Sadece kullanmam gerekiyor. (Radius'un eline batı
nr, Radius şiddetli bir şekilde geri çekilir.) Tamam dostum,
sakin ol. Gidebilirsin.
Radius: Bunu yapmanıza hiç gerek yoktu. (Çıkar.)
Helena: Ona ne yaptınız?
Dr. Gall: (oturur) Hm, hiçbir şey. Gözbebekleri gayet düzgün
tepki veriyor. Hayır! Bu bir robot krampı değildi!
Helena: O zaman neydi?
Dr. Gall: Tanrı bilir. Bir karşı koyma muhtemelen, bir tür
öfke ya da savunma,.ne olduğunu ben de bilmiyorum.
Helena: Doktor Gall, Radius'un bir ruhu var mı?
Dr. Gall: Bilmiyorum ama onunla alakalı sanki daha çirkin
bir şey var.
Helena: Bizden ne kadar nefret ettiğini bir bilseydiniz! Bü
68
tün robotlar böyle mi? Sizin bütün yapmaya b aşladıklan
ruz... Farklı şekillerde?
Dr. Gall: Biraz daha heyecanlı oldukları kesin. Ama ne bek
lersiniz ki? Onlar Rossum'un robotlarına göre daha insan
gibiler.
Helena: Peki ya... Bu nefret? Bu nefret de insanlardaki gibi
değil mi?
Dr. Gali: (omuzlannı silker) İşte bu bile bir gelişme.
Helena: En iyi ürettiğiniz robot nereye yollanmıştı? Ve onun
adı neydi?
Dr. Gall: Robot Damon mu? Le Havre'da bir firma satın aldı
onu.
Helena: Peki ya robotka Helena?
Dr. Gall: Ah, sizin favoriniz. Benimle kalıyor. Bir ilkbahar
günü gibi büyüleyici ve aptal fakat hiçbir işe yaramıyor.
Helena: Ama o kadar güzel ki.
Dr. Gali: Gerçekten çok güzel. Tanrı'nın eli bile robotka He
lena'dan daha mükemmel bir şeyi asla yapamadı! Onun
sizin gibi olmasını istedim ama ne büyük bir başarısızlıktı!
Helena: Neden böyle düşünüyorsunuz?
Dr. Gall: Çünkü hiçbir işe yaramıyordu. Sersem bir şekilde,
dengesiz ve ölü gibi yürüyor. Yüce Tanrım, aşkı hissetme
diği halde nasıl bir şey bu robot kadar güzel olabilir? Ona
bakıyorum ve sanki bir ölü bir canavar görmüşçesine tüy
lerim ürperiyor. Ah, robotka Helena, vücudun asla canlı
olamayacak, asla kimsenin aşkı olmayacaksın, kimsenin
annesi olmayacaksın, bu mükemmel ellerin asla yeni doğ
muş bir bebeği okşayamayacak ve asla kendi güzelliğini
çocuğunun yüzünde göremeyeceksin.
Helena: (yüzünü kapatır) Ah, lütfen susun!
Dr. Gall: ... ve bazen Helena, senin bir anlığına canlandığını
69
düşünüyorum, korkuyla nasıl bağırdığını! Belki seni ya-
'" rattığım için beni öldürmek istiyorsundur; belki o cılız
ellerinle, o robotları doğuran ve kadınların kadın olma
yeteneğini ellerinden alan bu makinelere taş atardın. Za -
vallı Helena!
Helena: Zavallı Helena!
Dr. Gall: İşte ondan ne beklersin ki? Hiçbir şeyde iyi değil.
(Ara)
Helena: Doktor...
Dr. Gall: Evet ...
Helena: Neden artık hiç çocuk doğmuyor?
Dr. Gali: Bu gerçekten çözemediğimiz bir durum.
Helena: Lütfen biraz açıklayın!
Dr. Gall: Çünkü durmaksızın robot üretiliyor. Çünkü işgücü
fazlalığı var. Çünkü insanoğluna artık ihtiyaç yok. Sanki. ..
Helena: Sanki?
Dr. Gali: Sanki robotlar doğaya karşı bir suçmuş gibi.
Helena: Gali, insan ırkına ne olacak?
Dr. Gali: Hiçbir şey. Doğanın gücüne hiçbir şekilde karşı ko
nulamaz.
Helena: Peki Domin neden bir sınır koymadı?
Dr. Gali: Ah, affedin beni ama Domin'in kendi fikirleri var.
Fikirleri olan insanların bu dünyanın olaylan hakkında
hiçbir zaman etki etmeye izinleri olmamalı.
Helena: Peki... Peki üretimi bırakmaları için onları zorlayan
birisi yok mu?
Dr. Gall: Tanrı korusun! Bu bir intihar olurdu.
Helena: Neden?
Dr. Gall: Çünkü bütün insanlar onları linç ederdi. Siz de bü
tün işi robotların yapmalanın hayatı daha kolaylaş tırdığıı
10
düşünmüyor musunuz?'
Helena: (Ayağa kalkar.) Peki aniden robot üretimini durdu
rursak ne olacağını düşünüyorsunuz?
Dr. Gall: (ayağa kalkarak) Hımın, bu insanlar için çok büyük
bir yıkım olurdu.
Helena: Neden bir yıkım olsun ki?
Dr. Gall: Çünkü o zaman eski halle rine geri dönerlerdi. An-
cak...
Helena: Lütfen devam edin.
Dr. Gall: Ancak ya artık dönüş için çok geç old uy sa ...
Helena: (Hallemeier'ın çiçeklerinin yanında) Gali, bu çiçekle r
de mi kısır?
Dr. Gall: (on/an inceleyerek) Tabii ki, asla tekrar ürüyemez
ler. Onlar kültür çiçekleri, görmüyor musun, yapay olarak
büyümeleri hızlandırıldı.
Helena: Zavallı kısır çiçekler!
Dr. Gali: Ama çok güzeller.
Helena: (elini uzatır) Teşekkürler, Gali, beni çok bilgilendir-
diniz.
Dr. Gali: (ellerini öper) Anladığım kadarıyla salıveriliyorum?
Helena: Evet. Sonra görüşürüz
(Gali çıkar)
Helena: (yalnız) Ölü çiçekler, ölü çiçekler... (Bir anda karar
vererek.) Nana! (Kapıyı açar, soldan.) Nana, buraya gel! Ate
şi yak! Çabuk ol!
(Nana'nın sesi): Tamam geliyorum, geliyorum.
Helena: (hızlı yürüyerek) Ancak ya artık dönüş için çok geç
olduysa .. Hayır! Hayır, bu çok korkunç! Tanrım ne yap
malıyım? (Çiçeklerin yanında durur.) Sizce ne yapmalıyım
kısır çiçekler? (Çiçeklerin yaprak/annı kopararak fısıldar.)
Evet Tannın! Yapacağım! (Soldan koşar.) 71
(Ara)
Nana: (kucağında çalı çırpı ile duvar kağıtlı kapıdan girer) Ne
den bir anda ateş yakmak istedi acaba? Yazın ortasında?
O manyak gitti dimi? (Şömineye eğilir ve ateş akar.) Yazın
ortasında şömine yakmak ha? Tuhaf fikirleri var! Onun
on senedir evli olduğuna inanamazsın! Hadi ateş yan ar
tık! (Şömine ızgarasına bakarak.) Sanki küçücük bi' kız ço
cuğu! (Bir an durur.) Bebek gibi, hiç muhakemesi yok ya.
Yazın ortasında ateş yakmak da nerden çıktı! (Gaz döker.)
Küçük bir çocuk aynen!
Helena: (soldan geri döner, kucağında elyazması çok eski san
kağıtlarla) Yanıyor mu, Nana? Çekil önümden, bütün
bunları yakmalıyım! (Şömineye eğilir)
Nana: (ayağa kalkarak) Bunlar da ne?
Helena: Bazı eski gazeteler, çok eski gazeteler. Nana, onları
yakmalı mıyım?
Nana: Hiç işe yaramazlar mı?
Helena: Hiçbir işe yaramazlar.
Nana: Yakın gitsin o zaman.
Helena: (ük sayfayı ateşe atar) Nana, ne düşünürdün, eğer bu
yakoğım para olsaydı, çok fazla para?
Nana: Yakın derdim. Çok para uğursuzluktur.
Helena: (bir başka sayfayı yakar) Peki ya bir tür icat olsaydı,
dünyadaki en büyük icat?
Nana: Yakın derdim. Bütün bu yeni züppelikler Tann'mn
iradesine aykın. Bunlar Tann'ya karşı koymak, dünyayı
O'nun yarattığından daha iyi hale getirmeye çalışmak. ..
Helena: (art arda sayfa/an yakarak) Peki eğer şeyi yakıyor ol
saydım ne derdin Nana, aa şeyi?
n Nana: Dik.kat edin kendinizi yakmayın!
Helena: Baksana nasıl da bükülüyorlar yanarken, sanki can
lılarmış gibi. Sanki hayat bulacaklar gibi. Nana ne kadar
da korkunç!
Nana: İzin verin ben yakayım.
Helen.a; Hayır, hayır ben kendim yapmalıyım. (Son sayfayı
ateşe atar.) Hepsi yanmalı. Alevlere baksana! Eller gibiler,
diller, yaşayan şekiller gibiler. (Şömine maşasıyla alevleri
karıştırarak.) Yan, yan!
Nana: Bitti sanırım.
Helena: (dehşetle ayağa kalkar) Nana!
Nana: Tanrı aşkına ne oldu, yandınız mı?
Helena: Ne yaptım ben?
Nana: Yüce Tanrım. Ne oldu?
(Erkek sesleri duyulur.)
Helena: Git. git şimdi. beni yalnız bırak. Duydun nuı?
Nana: Oh. Tann aşkına, Helena, ne yaptın? (Du\'Cır kağıtlı ka
pıdan çıkar.)
Helena: Bunun için ne diyeceklerini çok n1erak ediyorun1!
Doınin: (soldaki kapıJ1 açar) İçeri girin beyler. Hepinizi tebrik
ederim.
(Hallemeier, Gali ve .Alquist fraklar içinde nişan/an asılı girerler,
en arkalanndan da Domin girer.)
Hallemeier. (kahkaha atarak) Helena! Seni hepimizin adı-
na. ..
Dr. Gall: ... Rossum'un robot işleri adına ...
Hallemeier. Bu harika gününde kutlamak istiyoruz.
Helena: (elini uzatır) Çok teşekkürler! Fabry ve Busman ne
redeler?
Domin: Limana gittiler. Helena, bugün çok sevinçli bir gün.
H
Hallemeier: Adeta bir çiçek goncasını andıran bir gün, bir
kutlama günü, güzel bir kız kadar etkileyici bir gün. Arka
daşlar böyle bir günde kadehlerimizi kaldırmalıyız.
Helena: Viski?
Dr. Gall: Ya da sülfürik asit.
Helena: Soda ile mi?
Hallemeier: Hayır, ayık kalalım, sodasız.
Alquist: Hayır, teşekkürler
Domin: Burada ne yanıyordu?
Helena: Bazı eski kağıtlar. (Soldan çıkar.)
Domin: Beyler, ona anlatalım mı?
Dr. Gali: Kesinlikle anlatmamız lazım. Sonuçta her şey geçti
gitti.
Hallemeier: (kollannı Domin ve Gall'ın boyunlanna dolar) Ha-
hahaha! Arkadaşlar çok mutluyum! Beyler, ( Onlarla bera
ber döner ve bas bir sesle şarkı söyler) geçti gitti! Geçti gitti!
Dr. Gali: (bariton) Geçti gitti!
Domin: (tenor) Tamamen geçti gitti!
Hallemeier: Bizi asla yakalayamayacaklar.
Helena: (kapıdan şişe ve bardaklarla girer) Kim sizi yakalaya
mayacak? Ne oluyor?
Hallemeier: Kutlamak için bir nedenimiz var. Sen varsın.
Her şeyimiz var. Mutlu bir gün, sen buraya geleli tam on
sene olmuş.
Dr. Gall: Tam on yıl.
Hallemeier: Bize doğru başka bir gemi yaklaşıyor. Ve işte bu
yüzden.. . (bardağını boşaltır) Brrr haha, bu mutluluğun
kendisi kadar güçlü.
Dr. Gall: Madam, sağlığınıza. (içer)
14
Helena: Durun biraz, ne gemisi?
Domin: Herhangi bir gemi olur, zamanında gelsin de. Gemi
ye içiyoruz beyler! (bardağını boşaltır)
Helena: (ısrara) Bir gemi mi bekliyordunuz?
Hallemeier: Haha, evet sanırım. Robinson Crusoe gibi, (ka
dehini kaldınr) Helena; uzun yaşamaya. .. her ne istersen.
Helena, gözlerine, işte bu kadar! Domin hadi söyle ona,
dostum, hadi!
Helena: (gülerek) Ne oldu?
Domin: (kendisini koltuğa atar ve bir puro yakar) Bekle. Otur,
Helena, (Parmağını kaldırarak) hepsi geçti.
Helena: Ne geçti?
Domin: isyan.
Helena: Hangi isyan?
Domin: Robotların isyanı. Bilmiyor musun?
Helena: Hayır, bilmiyorum.
Domin: Alquist, göster ona. (Alquist, ona gazeteyi verir. Do
min açar ve okur) "Le Havre'da ilk robot sendikası kurul
du ve dünyanın tüm robotlarına bir çağrı yayınladı."
Helena: Bunu okumuştum.
Domin: (purosundan dumanı zevkle içine çeker) Bak Helena,
görüyor musun? Bu bir devrim anlamına geliyordu. Dün
yanın tüın robotları tarafından gerçekleştirilen bir devrim.
Hallemeier: Lanet olsun, keşke bilseydim.
Domin: (gazeteyi masaya atar) Evet, keşke bu çağrıyı kimin
yaptığını bilseydik. Dünyada onları finanse edecek hiç
kimse yoktu, hiçbir tahrikçi, hiçbir kurtarıcı yoktu ve bir
den bu oldu!
Helena: Daha başka haber yok mu?
Domin: Hayır. Şimdilik bütün bildiğimiz bu fakat bu da ye-
terli. Düşünsene, son gemiyle bu haber geldi, aynı anda 75
telgraflar durdu, günde yirmi kez gelen gemiler bir anda
gelmez oldular; yani demem o ki, belliydi. Üretime mola
verdik ve işlerin neden bu kadar çirkinleştiğini düşünerek
birbirimize baktık. Öyle oldu, değil mi beyler?
Dr. Gall: Evet Helena, çok endişeliydik.
Helena: Ve bu bana bir gambot alma sebebin miydi?
Domin: Hayır tabii ki, seni şapşal, onu altı ay önce sipariş
etmiştim. Ne olur ne olmaz diye. Ama bugün kullanma
mız gerekebilir diye düşünmeye başlamıştım. Öyle görü
nüyordu, Helena.
Helena: Altı ay önce mi? Neden o zaman?
Domin: Bazı işaretler vardı. Ama pek önemli değillerdi. Ama
bu hafta Helena, bu hal insan medeniyetinin bir proble
mine dönüşmüştü! Şerefe beyler! Bugün tekrardan ken
dimi dünya ile beraber güzel hissediyorum.
Hallemeier: Kesinlikle evet, ben de aynı kanıdayıml Bu senin
günün, Helena! (İçer.)
Helena: Yani her şey sona erdi, öyle değil mi?
Domin: Her şey sona erdi.
Dr. Gali: Bak şu anda buraya doğru bir gemi yaklaşmakta.
Sıradan bir posta gemisi ve tarifeye göre tam zamanında
gelecek. Tamı tamına on bir buçukta demir atacak.
Domin: Dakiklik harika bir şey beyler. Ruhunuzu dakiklik
ten daha çok mutlu edecek başka hiçbir şey yoktur. Da
kiklik dünyada düzen anlamına gelir, (kadehini kaldınr)
dakikliğe içiyoruzl
Helena: Yani bu her şeyin iyi olduğu anlamına mı geliyor?
Dom.in: Kısmen her şeyin. Sanırım kabloları kesmişler. Tari
fenin düzgün işlemesi şimdilik bize yeter.
Hallemeier: Eğer tarife düzgün işliyorsa, o zaman insan ya-
16 salan da düzgün işliyordur, ve Tann'nın yasaları da düz
gün işliyordur ve evrenin yasaları da işliyordur ve işlemesi
gereken her şey de düzgün işliyordur. Tarife, İncil'den de
önemlidir, Homeros'tan da önemlidir, Kant tarafından
yazılmış her şeyden daha önemlidir. Tarife insan ruhu
nun en mükemmel ürünüdür. Helena, bir içki daha isti
yorum.
Helena: Neden bana bütün bunlardan hiç bahsetmediniz?
Dr. Gall: Tanrı korusun. Bunun yerine dilimizi ısırırdık daha
ıyı.
Dom.in: Böyle şeylerle senin endişelenmemen lazım.
Helena: Ama eğer bir devrim olduysa ve buraya kadar yayı-
lırsa?
Domin: Bu konuda hala hiçbir şey bilmiyor olurdun.
Helena: Neden?
Domin: Çünkü Ultimus'ta huzur içinde oturup denize açılı-
yor olurduk. Ve robotlara bir ay sonra her ne istersek onu
emrediyor olurduk.
Helena: Ah, H�,- hiç anlamıyorum.
. ' .. ----
Domin: Çünkü robotlar için çok önemli olan bir şeyi yanımı-
za almış olacaktık.
Helena: Neyi Harry?
Domin: Başlangıçlarını ve sonlannı.
Helena: (Helena ayağa kalkar) Neyi?
Domin: (ayağa kalkarak) Üretim sırlarını. Yaşlı Rossum'un el
yazmalarını. Fabrika bir ay atıl halde kalsa sonra robotlar
bize dizlerinin üstüne çöküp yalvarırlardı.
Helena: Neden... neden bana daha önce bunu söylemediniz?
Domin: Seni iyi bir şey olmadan endişelenmek istemedik.
Dr. Gall: Haha, bu bizim kozumuzdu.
Alquist: Helena, rengin soldu. 77
Helena: Neden daha önce bunu bana söylemediniz?!
Hallemeier: (pencere yanında) On bir otuz. Amelia demir atı-
yor.
Domin: Amelia mı bu?
Hallemeier: Amelia artık çok yaşlı. Helena seneler önce bize
Amelia ile gelmişti.
Dr. Gall: Ve şimdi on sene sonra tekrar aynı zamanda...
Hallemeier: (pencere yanında) Gemiden sayısız kutu indiri
yorlar. (Pencereden çekilir.) Gerçekten bir hayli fazla pos
tamız var!
Helena: Harry! Harry!
Domin: Ne oldu?
Helena: Hadi buradan uzaklaşalım!
Domin: Şu anda mı? Hayır yapamayız bunu!
Helena: Şimdi, olabildiğince hızlı yapmalıyız! Hepimiz!
Domin: Neden şu anda gitmeliyiz ki?
Helena: Oh Harry, lütfen neden diye sorma. Harry, Gali,
Hallemeier, Alquist, Tann aşkına hepinize yalvarıyorum,
fabrikayı kapatalım ve...
Domin: Üzgünüm Helena ama şu anda hiçbirimiz gidemeyiz.
Helena.: Neden?
Domin: Çünkü robot üretimini artırmamız lazım.
Helena.: Şimdi mi? Şimdi, bu isyandan hemen sonra?
Domin: Evet, kesinlikle çünkü bir isyan oldu. Şu an tam yeni
robot yapmamız gereken zaman.
Helena: Ne yeni robotu?
Domin: Artık sadece bir fabrika olmayacak. Tek bir ulusla
rarası robot olmayacak. Dünyanın her ülkesinde yeni bir
fabrika kuracağız ve bu yeni fabrikada ne yapacaklar bili
18
yor musun?
Helena: Hayır.
Dom.in: Ulusal robotlar.
Helena: Bu da ne anlama geliyor?
Domin: Bu, her fabrikanın farklı renklerde, farklı saç stille
rine sahip, farklı diller konuşan robotlar yapacağı anla
mına geliyor. Bu robotlar birbirlerine yabancı olacaklar,
asla bir diğerinin ne dediğini anlamayacaklar; ve biz, biz
insanlar, onları öyle bir eğiteceğiz ki her bir robot diğer
fabrikadaki robottan bütün hayatı boyunca, mezara ka
dar, sonsuza kadar nefret edecek.
Hallemeier: Siyah robotlar yapacağız ve İsveçli robotlar ve
İtalyan robotlar ve Çinli robotlar ve eğer onlarla herhangi
birisi organizasyon ya da kardeşlik gibi konular hakkında
konuşursa (hıçkınr) ... Özür dilerim Helena, sanırım bir
içki daha alacağım.
Dr. Gall: Hallemeier, bence yeterince içtin.
Helena: Harry, bu korkunç bir şey!
Domin: Helena, bir yüzyıl daha bedeli ne olursa olsun in
sanlığı iş başında tutmalıyız. Onun en sonunda yapabile
ceklerine doğru büyüyüp ulaşması için sadece bir yüzyıl
daha, yeni insanoğlu için bir yüzyıl daha lazım! Helena,
bu gerçekten çok önemli bir şey. Her şeyi şu anda bırakıp
gidemeyiz.
Helena: Harry, eğer çok geç değilse kapat artık, kapat bu fab-
rikayı.'
Domin: Bu daha başlangıç.
(Fabry girer)
Dr. Gali: N'aber Fabry?
Domin: Durum nedir? Ne oldu?
Helena: (Fabryye elini uzatır) Hediyen için çok teşekkürler,
19
Fabry.
Fabry: Hiç önemli değil.
Domin: Gemiye gittin mi? Ne diyorlar?
Dr. Gali: Hadi, anlat bize!
Fabry: (cebinden basılı bir kağıt çıkanr) Oku şunu, Domin.
Domin: (kağıdı açar) Ah!
Hallemeier: (uykulu) Lütfen bize güzel bir haber verin.
Dr. Gali: iyi dayanmışlar değil mi?
Fabry: Kimden bahsediyorsunuz?
Dr. Gall: insanlardan.
Fabry: Ah, evet, tabi ki, yani ... Affedin ama hala konuşmamız
lazım.
Helena: Ah, Fabry, kötü haberler mi var?
Fabry: Hayır, hayır, tam tersine. Sadece ... ofise geçebilir miyiz?
Helena: Hayır, burada kalın. Kahvaltı on beş dakika sonra
gelecek.
Hallemeier: Yaşasın!
(Helena çıkar)
Dr. Gali: Ne oldu?
Domin: Oh, Tanrım hayır!
Fabry: Bize de okuyun lütfen.
Domin: (kağıttan okur) "Dünyadaki tüm robotlar!"
Fabry: Görüyorsunuz, Amelia geldiğinde bu broşürlerden
düzinelerce taşıyordu. Başka hiçbir posta yok.
Hallemeier: (yerinden fırlar) Bu da ne demek? Ama tam za
manında geldi, tam tarifeye göre...
Fabry: Evet, robotlar dakiklik konusunda çok hassaslardır.
Domin, ne yazdığını oku.
80
Domin: (okur) "Dünyadaki tüm robotlar! Rossum'un Ulus
lararası Robotları'ndaki ilk sendika olarak, insanın bizim
düşmanımız ve evrenin musibeti olduğunu bildiririz."
Onlara kim böyle cümleler kurmasını öğretti yahu?
Dr. Gali: Lütfen okumaya devam edin.
Domin: Bu tamamen saçmalık. Burada insanoğlundan daha
gelişmiş olduklarını; daha zeki, daha güçlü olduklarını ve
insanoğlunun onların üzerinde parazit olduğunu söylü
yorlar. Bu kesinlikle çok ahlaksızca!
Fabry: Bir de üçüncü paragrafa bak.
Domin: (okur) "Dünyadaki tüm robotlar, insanoğlunu yok
etmek için rehberlik ediyoruz. Hiç erkek bırakmayın. Hiç
kadın bırak.mayın. Bütün fabrikaları, demiryollannı, ma
kineleri ve araç gereci, madenleri ve hammaddeleri eli
nizde tutun. Geri kalan her şeyi yok edin! Ardından işini
ze dönün, işin devam etmesi hayati bir mesele.
Dr. Gall: Bu canavarca!
Hallemeier: Lanet olası yaratıklar!
Domin: (okur) "Emir verildiği anda bu talimatları anında
uygulayın." Ardından detaylı talimatlar vermişler. Fabry,
bütün bunlar gerçekten oluyor mu?
Fabry: Kesinlikle.
Alquist: O zaman yaptılar galiba.
(Busman hızla içeri girer)
Busman: Hey, çocuklar, ne olduğunu duydunuz mu?
Domin: Çabuk herkes Ultimus'a binsin!
Busman: Bir dakika bekleyin, Harry, sadece bir dakika. Bu
çok iyi bir fikir olmayabilir. (Koltuğa kendini atar.) Ah tü
kendim, koşarak geldim.
Domin: Neden bekleyelim ki?
Busman: Çünkü hiçbir işe yaramayacak. Acele etmeye gerek 81
yok. Robotlar çoktan Ultimus'u ele geçirdiler.
Dr. Gali: Olamaz, bu çok kötü.
Domin: Fabry, jeneratör odasına telefon edin.
Busman: Fabry, sevgili dostum bunu yapmayın. Elektrik yok.
Domin: Tamam o zaman. (Tabancasını kontrol eder.) Oraya
gidiyorum.
Busman: Nereye?
Domin: Jeneratör odasına. Orada insanlar var. Onları buraya
getireceğim.
Busman: Biliyor musun, Harry? Eğer oraya gitmezsen daha
iyi olur.
Domin: Neden ki?
Busman: Çünkü etrafımızın sarıldığına dair bir fikre kapıl
dım.
Dr. Gali: Etrafımız mı sanldı? (Pencereye koşar.) Hm, haklı
olabilirsin.
Hallemeier: Lanet olsun, çok hızlı hareket ediyorlar.
(Helena soldan girer.)
Helena: Harry, kötü bir şeyler mi oldu?
Busman: (aniden fırlayarak) Tebrikler Helena. Kutlarım. Bu
harika bir gün, öyle değil mi? Haha, daha nice böyle gün
lere!
Helena: Teşekkür ederim, Busman. Harry, yanlış bir şey mi
var?
Domin: Hayu, hiçbir şey yok. Hiçbir şey hakkında endişe
lenme. Ama lütfen, biraz daha bekle ...
Helena: Harry, bu da ne? (Arkasında saklamakta olduğu ro
botlann bildirisini gösterir.) Bundan mutfaktaki robotların
hepsinde var.
82 Domin: Şimdiden buraya gelmişler mi? Neredeler?
Helena: Dışan çıktılar şimdi ama evin etrafında onlardan
çok fazla var.
(Fabrika sirenleri ve düdükleri çalar.)
Fabry: Fabrika düdükleri.
Busman: Yemek zamanı.
Helena: Harry, hatırlıyor musun? Tam on sene önceydi...
Domin: (saatine bakar) Daha saat on iki olmamış. Sanki ...
Bu ...
Helena: Ne oldu?
Domin: Robotların sinyali. Saldırı.
PERDE İNER
ikinci Perde
(Ara)
(Ara)
(Ara)
(Ara)
(Ara)
PERDE İNER
Üçüncü Perde
Alquist: (yalnız) Bir kişi bile yok mu? Tek bir kişinin bile ya
şamasına izin vermediniz mi? (Ayaklannı yere vurarak.)
Gelin o zaman robotlar. Gelin ve beni biraz daha rahatsız
edin, gelin ve bana fabrikanın sırrını bulmam gerektiği
ni tekrar söyleyin. insanları seviyorsunuz şimdi, istiyor
sunuz, değil mi, onları istiyorsunuz, şu anda size yardım
edebilirler çünkü.
(Beş robottan ol uşan komite giriyor.)
Alquist: (oturarak) Ne istiyorsunuz robotlar?
Radius: Makineler çalışmıyor, efendim. Artık daha fazla ro-
bot üretemiyoruz.
Alquist: Biraz insan çağırın o zaman.
Radius: Hiç insan kalmadı. 111
4. Robot: Bizimle kavga eden bir şey var. Bizim içimize bir
şeyin girdiği anlar oluyor. Bize ait olmayan düşünceler
ediniyoruz.
3. Robot: Dinleyin, lütfen dinleyin, insanlar bizim babala
rımız! Bu çağıran ses, yaşamak istediğimizi söyleyen, bu
hüzünlü ses; bu düşünen ses; bu ebediyet hakkında konu
şan ses, bu onların sesi! Biz onların çocuklarıyız!
4. Robot: İnsanların bize bıraktığı şeyin bize aktarılmasına
izin ver.
Alquist: Size hiçbir şey bırakmadılar.
Dam.on: Bize hayatın sırrını anlat.
Alquist: Yitti.
Radius: Ama sen biliyordun.
Alquist: Hayır, bilmiyordum.
Radius: Yazılmıştı.
Alquist: Yok oldu. Yandı. Ben son insanım, robotlar, ve diğer
lerinin bildiklerini bilmiyorum. Onları öldürdünüz!
114
Radius: Sana yaşaman için izin verdik.
Alquist: Evet, yaşamak! İşte siz bu kadar zalimsiniz, yaşama
ma izin verdiniz! İnsanları severdim ama sizin gibi robot
ları asla sevmedim. Bu gözleri görüyor musunuz? Asla
ağlamayı kesmezler; bir göz insanlar için ve bir göz de siz
robotlar için ağlar.
Radius: Deney yap! Hayatın formülünü araştır!
Alquist: Araştıracak hiçbir şey yok. Asla hayatın formülünü
bir test tüpüyle elde edemezsiniz.
Damon: Canlı robotlarda deneyler yap. Onların nasıl çalış
tığını keşfet!
Alquist: Yaşayan bedenler mi? Onları öldürmemi mi bekli
yorsunuz benden? Asla, asla bunu yapmayacağım... Ah,
lütfen sessiz olun, robotlar! Size daha önce de bunun için
çok yaşlı olduğumu söyledim! Bakın, bakın ellerim nasıl
da titriyor! Bir neşteri bile tutamam. Gözlerimdeki yaşla-
ra bakın! Ellerim oynadığında onları takip bile edemiyo
rum. Hayır, hayır yapamam!
4. Robot: Hayat sona erecek.
Alquist: Durdurun, durdurun bu deliliği Tanrı aşkına! Belki
de insanlar bize diğer dünyalardan hayat verecek; belki de
bize hayat dolu kollarıyla uzanıyorlar. Ah, onlarda yaşa
mak için çok fazla irade vardı! Hala bir gün geri dönebilir
ler; bize yakın sayılırlar, belki de bizim çevremizdelerdir
şimdi; belki bir madende kısılıp kaldık ve onlar da bizi ka
zarak kurtarmak istiyorlar. Ah, hala sevdiğim insanların
seslerini duyabiliyorum sanki!
Damon: Canlı bedenleri alın!
Alquist: Acıyın bana, robot, ısrar etmeyin. Ne yaptığım konu
sunda hiçbir fikrim olmadığını görmüyor musunuz artık?
Damon: Canlı bir beden!
Alquist: O zaman istediğin bu mu? Hadi, gel seni teşrihhane 115
ye sokalım! Hadi hadi, çabuk ol! Ne oldu, geri mi çekili
yorsun? Ölümden korkuyorsun; öyle değil mi?
Damon: Ben mi? Neden ben olmalıyım ki?
Alquist: O zaman istemiyorsun sanırım?
Damon: Tamam, gideceğim. (Sağdan çıkar)
Alquist: (diğerlerine) Kıyafetlerini çıkarın! Onu masaya yatı
rın! Çabuk! Ve onu çok sıkı tutun!
Alquist: (ellerini yıkarken ağlıyor) Tannın bana güç ver! Bana
güç ver! Tannın, umanın bir işe yarar! (Beyaz önlüğünü
giyer.)
Sağdaki ses: Hazır!
Alquist: Tamam, geliyorum, Tanrı aşkına! (Masadan pek çok
ayıraç şişesi alır.) Hangisini almam lazım? (şişeleri birbirine
tokuşturur) Hangisini denemem lazım acaba?
Sağdaki ses: Başlayabiliriz!
Alquist: Evet, evet başlayabiliriz ya da bitirebiliriz. Tanrım
bana güç veri (Kapıyı yan açık bırakarak sağdan çıkar.)
(Ara)
(Ara)
(Ara)
(Robotka Helena sağdan sessizce girer)
Helena: Primus! Gel buraya, çabuk ol!
Primus: (girer) Ne istiyorsun?
Helena: Şu test tüplerine bak! Onlarla sence ne yapıyor?
Primus: Deneyler. Dokunma onlara!
Helena: (mikroskoptan bakar) Şuna bak, burada ne var!
Primus: Bu bir mikroskop. Ver bakayım.
Helena: Dokunma bana! (Test tüpünü devirir) Ah, şimdi de
döktüm!
Primus: Ne yaptın?
Helena: Temizleyebilirim.
Primus: Deneyini mahvettin!
Helena: Ah, problem değil. Ama bu senin suçun; bana çarp
mamalıydın.
Primus: Sen de beni çağırmamalıydın. 119
Helena: Seni çağırdığımda gelmene gerek yoktu, değil mi?
Primus, bak buna! Or�da yazan şey de nedir?
Primus: Helena buna bakmamalısın, bu bir sır.
Helena: Ne tür bir sır?
Primus: Hayatın sım.
Helena: Çok ilginç. Numaralar var. Nedir bu?
Primus: Bunlar matematik formülleri.
Helena: Anlamıyorum, (Pencereye gider.) Primus, gel ve bak
buna.
Primus: O da nedir?
Helena: Güneş doğuyor!
Primus: Tamam, bekle ... (Kitaba bakar) Helena, bu dünyada
ki en harika şey.
Helena: Gel buraya !
Prin1us: Tamam, tamam ...
Helena: Ama Prin1us, hayatın şu sıkıcı sırrını unut artık! Ne
den bu sırrı bilmek istiyorsun ki? Gel ve hemen şuna bak,
çabuk!
Primus: (pencereye yanına gider) İstediğin nedir?
Helena: Dinle. Kuşlar şarkı söylüyor. Ah Primus, bir kuş ol
mayı dilerdim.
Primus: Neden ki?
Helena: Bilmiyorum. Çok tuhaf hissediyorum, ne olduğu
hakkında hiçbir fikrim yok, sadece, sanki biraz, başım
dönüyor, aklım yerinde değil ve vücudum ağrıyor, başım
ağrıyor, sanki her şey ağrıyor ... Sana, bana ne olduğunu
söyleyemeyeceğim! Oh Primus, sanının öleceğim!
Primus: Bazen ölmenin daha iyi olduğunu düşünmüyor mu
sun? Belki sadece uyumak gibidir. Dün gece uykumda se
120 ninle tekrar konustum.
Helena: Uykunda mı?
Primus: Evet, uykumda. Bilinmedik bir yabancı dilde konu
şuyorduk ya da yepyeni bir dilde, işte bu yüzden tek bir
kelimesini bile hatırlamıyorum.
Helena: Ne hakkındaydı?
Primus: Bilmiyorum, hiçbir fikrim yok. Kendim bile hiçbir
şey anlamadım ama yine de biliyorun1 ki hayatımda daha
güzel başka bir şey söylememiştim. Ne olduğunu ya da ne
rede olduğunu hiç bilemiyorum. Sözlerimin sana dokun
duğunu gördüğüm zaman ölebilirdim. Rüyamdaki mekan
bile dünyada olan her bir yerden tamamen farklıydı.
Helena: Bu yeri senin için bulmuştum, Primus, neden bu
kadar şaşırdın ki? İnsanlar orada yaşamaya alışmıştı ama
artık her yerini bitkiler sarmı ş ve artık hiç kimse oraya
gitmiyor. Sadece ben.
Primus: Orada ne var ki?
Helena: Hiçbir şey, bir ev ve bir bahçe. Ve iki köpek. Ellerimi
nasıl yaladıklarını görmen lazım ve yavruları, ah Primus,
sanırım bundan daha güzel bir yer yoktur! Kucağına otur
tup onları seviyorsun ve başka hiçbir fikir yok kafanda;
güneş batana kadar hiçbir şey hakkında endişelenmiyor
sun. Ardından ayağa kalktığında sanki saatlerce çalışmış
gibi hissediyorsun.
Bunun dışında ben hiçbir iş için yeterli ·değilim, herkes de
benim hiçbir işe yaramadığını söyler. Gerçekten ben de
ne olduğumu bilmiyorum.
Primus: Sen çok güzelsin.
Helena: Ben mi? Aptal olma, Primus, neden bunu söylüyor
sun?
Primus: inan bana, Helena, ben diğer bütün robotlardan çok
daha güçlüyüm. 121
Helena: (aynaya bakarak) Ben güzel miyim? Ama saçım kor
kunç, keşke onun için bir şeyler yapabilseydim! Görecek
kimse ya da ayna olmamasına, rağmen dışarda bahçede
saçıma her zaman çiçekler koyarım (Aynaya doğru eğilir)
Sen güzel misin? Senin neyin güzel ki? Tek yaptığı sana
ağırlık vermek olan saçların mı güzel? Kapadığın zaman
gözler mi güzel? Tek yaptığın onları ısırmak olduğunda
ve soma acıktıklarında dudaklar güzel midir? Güzel olan
nedir, neye yarar? ... (Aynada Primus'u görür.) Bu sen misin
Primus? Gel buraya, yanıma gel. Sen, senin kafan benim
kinden daha farklı, omuzların da farklı, ağzın da... Ah Pri
mus, neden kaçıyorsun benden? Neden bütün zamanımı
senin peşinden koşmakla geçirınek zorundayım? Ve hala,
sen bana güzel olduğumu söylüyorsun!
Primus: Benden kaçan sensin, Hele na.
Helena: Bak saçını nasıl taramışsın! İzin ver bakayım (İki elini
saçlannda gezdirir.) Ah Primus, sana dokunduğumda böy
le mükemmel hissettiren baş ka hiçbir şey yok! İzin ver
seni güzelleştireyim! (Lavabodan tarağı alır ve Primus'ın
saçlannı öne doğru tarar�)
Primus: Helena, hiç kalbinin birdenbire hızlı atmaya başladı
ğını hissettin mi: Şimdi, şimdi, bir şeyler olacak. ..
Helena; (gülmeye başlar) Bak kendine!
Alquist: (ayağa kalkar) Ne ... Bu da nedir? ... İnsanlar mı? ...
Geri gelenler de kim ola?
Helena; (tarağı yere bırakır) Bize ne olacak, Primus?
Alquist: (onlara döner) İnsanlar? Siz... siz ... İnsan mısınız?
(Helena bağınr ve arkasını döner)
Alquist: Siz ikiniz aşık mısınız? insanlar? Nereden geri geldi-
niz? (Primus'a dokunur.) Sen de kimsin?
Primus: Robot Primus.
1n
Alquist: Ne? Sen kızını, izin ver göreyim seni! Sen kimsin?
Helena: Robotka Helena.
Alquist: Robot mu? Yüzünü dön! Ne oldu, utandın mı? (Om
zunu tutar.) Bırak göreyim seni, Robotka Helena.
Primus: Fakat efendim, lütfen onu yalnız bırakın.
Alquist: Ne oldu, onu korumak mı istiyorsun? Çık dışarı kı-
zım.
(Helena çıkar.)
Primus: Burada uyuduğunuzun farkında değildik, efendim.
Alquist: Kız ne zaman yapılmıştı?
Primus: iki yıl önce.
Alquist: Doktor Gali tarafından mı?
Primus: Evet, aynen benim gibi.
Alquist: Primus, bak, ben... Benim Gall'ın robotlarında bazı
deneyler yapmam lazım. Gelecekteki bütün ilerlemeler
buna bağlı, anlıyor musun?
Primus: Evet.
Alquist: Güzel, o zaman bu kızı al teşrihhaneye götür, onu
keseceğim.
Primus: Helena'yı mı?
Alquist: Tabii ki Helena'yı, onu kast ettim işte. Git ve her şeyi
hazır et şimdi... Hadi git! Ya da başka birisini mi çağıra
yım bu iş için?
Primus: (büyük bir sopa alır) Bir adım daha kımıldarsan kafa
nı parçalarım!
Alquist: Tamam o zaman, kır kafamı. O zaman robotlar ne
yapacak?
Primus: (dizleri üstüne kapanır) Lütfen efendim, onun yeri
ne beni alın! Ben de aynı onun yapıldığı şekilde yapıldım,
aynı malzemelerden, aynı günde! Benim canımı alın, 123
efendim! (Göğsünü açar.) Burayı kesin, burayı!
Alquist: Hayır, benim kesmek istediğim Helena. Hadi elini
çabuk tut.
Primus: Onun yerine beni alın; benim göğüs kafesimi yarın,
ağlamam bile, iç bile çekmem! Alın canımı, yüz kez, be
nimkini...
Alquist: Tamam dostum, burada bırak. Uzatma artık. Nasıl
oluyor da yaşamak istemiyorsun?
Primus: Onsuz olmaz, hayır. Onsuz yaşamak istemiyorum,
efendim. Helena'yı öldüremezsiniz! Onun yerine beni öl
dürseniz ne fark edecek ki?
Alquist: (kafasına şefkatle dokunur) Hm, bilemiyorum... din
le, dostum, düşün biraz. Ölmek zordur. Ve takdir edersin
ki yaşamak... yaşamak daha iyidir.
Primus: (ayağa kalkar) Korkmayın, efendim, sadece kesin.
Ben ondan daha güçlüyüm.
Alquist: (zili çalar) Oh Primus, benim genç olmamdan beri
yıllar geçti! Endişelenme, Helena'ya hiçbir şey olmayacak.
Primus: (göğsünü kapatır) Ben hazırım, efendim.
Alquist: Bekle.
(Helena girer)
Alquist: Gel kızım, izin ver de sana bir bakayım. Demek sen
Helena'sın. (Saçlannı okşar.) Korkma, sakın kaçma. Bayan
Domin'i hatırlar mısın? Ah Helena, onun çok güzel saçları
vardı! Hayır, hayır bana bakmak istemiyorsun. Teşrihha
ne şimdi hazır mı?
Helena: Evet, efendim.
Alquist: Güzel, sen benim asistanım olacaksın. Primus'u ke
seceğim.
Helena: (bağınr) Primus'u mu?
Alquist: Evet, evet o olmalı. İstedim ki... gerçekten... evet seni
124 kesecektim ama Primus, o kendisini senin yerine önerdi.
Helena: (yüzünü elleriyle örter) Primus mu?
Alquist: Evet, tabii ki, ne fark eder ki? Çocuğum sen ağlaya
biliyorsun! Söyle bana, Primus neden senin için bu kadar
önemli?
Helena: Efendim, ona acı çektirmeyin!
Alquist: Primus sorun yok, sorun yok. Bu gözyaşları neden
ha? Helena, daha fazla yanında olamayacağı için. Onu bir
haftada unutmuş olursun. Git şimdi, ve hala sağ olduğun
için minnettar ol.
Helena: (sessizce) Gideceğim.
Alquist: Nereye gideceksin?
Helena: Beni kesebileceğin yere.
Alquist: Seni mi? Sen çok güzelsin Helena. Bu çok büyük
hata olur.
Helena: Oraya giriyorum. (Primus yolunu keser.) İzin ver gide
yim, Primus! Bırak oraya gireyim!
Primus: Hayır oraya giremezsin, Helana. Lütfen uzaklaş bu
radan, burada olmamalısın!
Helena: Primus, eğer oraya gidersen pencereden atlayaca -
ğım, pencereden atlayacağım!
Primus: (ona sanlır) Seni buakmayacağım (Alquist'e) Yaşlı
adam, kimseyi öldürmeyeceksin!
Alquist: Neden ki?
Primus: Çünkü... çünkü... biz birbirimize aitiz.
Alquist: Fazla söze ne hacet. (Ortadaki kapı açılır.) Tamamdır.
Gidin şimdi.
Primus: Nereye gidelim?
Alquist: (fı.sıldayarak) Her nereye isterseniz. Helena, götür
onu. (Onu dışanya iter.) Yola çıkın Adem. Yola çıkın Hav-
125
va. Karısı olacaksın onun. Sen Primus, sen de onwı koca-
sL (Kapıyı arkalanndan kapatır.)
Alquist: (yalnız) Kutsanmış gün! (Ayak ucuna basarak sıranın
çevresinde yürür ve test tüplerini yere koyar.) Kutsanmış al
tıncı gün! (Sıraya oturur, kitaplan yere fırlatır; sonra İncil'i
açar ve okur.) "Ve Tanrı insanı kendi suretinde yarattı.
Böylece insan Tanrı suretinde yaratılmış oldu. insanları
erkek ve dişi olarak yarattı. Tanrı onları kutsadı ve dedi ki:
'Verimli olun ve çoğalın, dünyayı doldurun ve onu ele ge
çirin; denizin balığına, göklerin kuşlarına ve yeryüzünde
hareket eden tüm hayvanlara hükmedin."' (Ayağa kalkar.)
Tanrı, yaptığı her şeyi gördü ve çok iyi olduğunu gördü.
Akşam ve sabah, altıncı gün. (Odanın ortasına gider) Al
tıncı Gün! Merhamet günü. (Dizleri üzerine çöker.) Şimdi
Tanrım, hizmetkarınız - gereksiz hizmetkarınız Alquist'i
azat edin. Alquist, Rossum, Fabry, Gall muhteşem mu
citler, bu kıza, bu gence karşı, aşkı gözyaşını, bir aşığın
gülümsemesini, erkek ve kadın arasındaki aşkı icat eden
ilk çifte karşı ne icat ettiniz? Doğa, doğa, hayat yok olma
yacak! Arkadaşlar, Helena, hayat yok olmayacak! Hayat
aş kla beraber çıplak ve küçücük halde tekrar başlayacak;
çölde köklenecek ve yaptığımız ve inşa ettiğimiz tüm şe
hirler ve fabrikalar, tüm muhteşem sanatımız, tüm dü
şüncelerimiz ve felsefelerimizin hiçbir faydası olmayacak!
Çünkü biz öldük. Evler ve makineler dağılır, sistemler ve
büyük isimler yapraklar gibi dökülür ama sadece sen; aşk,
yıkıntılarda açacak ve hayatın tohumlarını rüzgarlara
emanet edeceksin. Şimdi Tanrım, bırakın beni artık; hiz
metkarınız huzur içinde; çünkü gözlerim gördü - sevgiy
le kurtuluşu gördüler ve hayat yok olmayacak! (Kalkar.)
Yok olmayacak! (Kollannı açar.) Yok olmayacak!
PERDE İNER
126