Professional Documents
Culture Documents
www.yerlibilimkurgu.com 1
Facebook sayfasında ve İnternet sitemizde tanıtımını yaptığımız, yerli bilimkurgu romanlarının incelemelerinin
yanında; kısa öyküler, ülkemizde ve dünyada bilim alanındaki gelişmeler, film ve çizgi film incelemeleri, çizgi
romanlar, film müzikleri incelemeleri, yerli ve yabancı bilimkurgu yazarlarının tanıtımı, yabancı bilimkurgu roman
incelemeleri, film yönetmenleri, anime eserler, bilgisayar oyunları ve daha pek çok konu
Yerli Bilimkurgu eserlerinin tanıtımının yanında, yabancı eserlere ve magazinsel haberlere de yer vermemizin
sebebi, daha uzun soluklu bir dergiyi hayata geçirmek amacını taşımaktadır.
Öncelikli konularımız Yerli Bilimkurgu Eserleri ve Kısa Öykü Yarışması katılımcılarının öyküleridir.
Dergimize katkıda bulunmak için, yazılarınızı, incelemelerinizi, çizimlerinizi, tasarımlarınızı, kısa öykülerinizi,
yerlibilimkurguyukseliyor@gmail.com
adresinden bizlere ulaştırabilirsiniz.
Dergimiz; tanıtım, bilgilendirme ve gönüllü yazarların - çizerlerin desteği ile şekillenmektedir. Kâr amacı gütmez.
Sokak Röportajlarında
Editörün Gelecekten Anıları - 8
Gelin Adayı
SELMA MİNE 50-51
5.Yerli Bilimkurgu Yükseliyor
Kısa Öykü Yarışması
Frank
MORPHEUS 52-54
www.yerlibilimkurgu.com 3
Genel
Bilimkurgu Sözcüğünü Türkçeye Kazandıran Kişi
www.yerlibilimkurgu.com 5
Ayın Kitap İncelemesi
İsmail ŞAHİN
Bu sayımıza konuk
olan kitap yerli bilimkurgu
edebiyatımızın ilk örneklerinden
olan “Tarihin Başladığı
Gün”. Yazarı ise künyede de
belirttiğimiz üzere, ülkemizin
ilk bilimkurgu kadın yazarı olan
Selma Mine’dir.
www.yerlibilimkurgu.com 9
Esra UYSAL’ın Not Defterinden
Ant-Man ve Wasp (2018)
Perdede yine Marvel dünyasının bir süper kahraman filmi karşımıza çıkıyor. Süper
kahraman olmak ve baba olmak arasında kalan Ant-Man’in birde yeni bir ortak ile
Film çalışmak zorunda kalmasını konu alıyor diyebiliriz. Dr. Hank Pym rolünde Michael
Douglas’ın olduğunu görünce izleme isteği uyandırdı diyebilirim.
“Özgen Berkol Doğan’ın bir rüyası vardı; çok sevdiği bilimi ve bilimkurguyu ülkemizde
daha çok insana ulaştırmak. Bu uğurda hem CERN’e kabul edilen sayılı Türk fizikçilerden
biri olmayı başardı hem de Ben Efsane, Gece Kanatları gibi değerli eserleri dilimize
çevirdi. Ne yazık ki kendisini 2007’de yaşanan bir uçak kazasında kaybettik. Ama rüyası
yaşamaya devam ediyor… kitap
Bilimkurgu bugün ülkemizde daha önce hiç olmadığı kadar yaygın. Üstelik sadece
okumuyoruz, yazıyoruz da… Ve elinizdeki kitap bunun en güzel kanıtlarından biri. 47
yerli yazarımızın 51 öyküsünü içeren bu derlemede Gurur Asi, Haldun Aydıngün, Müfit
Özdeş, Orkun Uçar, Özlem Kurdoğlu, Selma Mine ve Yüksel Yılmaz gibi romanları ve
öyküleriyle bizleri sayısız kez başka alemlere götüren önemli yazarlarımızın yanı sıra
Abdülkadir Doğanay, Esra Uysal, Gökcan Şahin, Gri Esin, Kenan Çetinkaya ve Tuğrul
Sultanzade gibi umut vadeden genç yetenekler de bulunuyor.
Kaosun eşiğinde duran bu cesur yeni dünyada üç android karakterin rolünü üstleneceğiniz bir oyun var
karşımızda. Oyuncunun kararları, bu yoğun ve pek çok farklı kola ayrılan hikâyenin gidişatını büyük ölçüde
etkileyecek. Binlerce seçim ve onlarca sonla. Detroit’in geleceği senin elinde, ne yönde değiştireceksin?
Oyuncular: Alba August, Lucas Lynggaard Tonnesen, Mikkel Boe Folsgaard, Lukas
Lokken
www.yerlibilimkurgu.com 11
5.Yerli Bilimkurgu Yükseliyor Kısa Öykü Yarışması
Gökçe Mehmet AY
Zamansız
Ahmet merdiven boşluğunun karanlığında “Geri dönmene kaç dakika kaldı, diyorum.
eşini ve kızını elinden alan adamı bekliyordu. Her Cevap versene.”
şeyi düzeltmesi için bir saati vardı. Elinde eski bir “Yirmi iki dakikam var.”
tabanca daire 12’nin kapısını izliyordu. Ev sahibi Selin “O yirmi iki dakikada Selin’i görüp, onu uçağa
kulaklıklarını takıp koşuya çıkalı beş dakika olmuştu. binmekten vazgeçirtecektin değil mi?”
Merdivenlerden yüzü kapüşonla kapalı bir adam geldi. “Evet ama sen bunu nasıl biliyorsun?”
Ahmet’in beklediği gibi anahtarla kapıyı açtı. O içeri “Bir bak bakalım bana. Sence bu zamandaki
adım atarken Ahmet de peşinden koştu. Tabancayı Ahmet’e benziyor muyum? O benden on beş yaş daha
adamın sırtına dayadı. genç.”
“Sesini çıkartma ve içeri gir.” Birinci dikkatle Ahmet’i süzdü. İkisinin de
Adam ellerini kaldırıp içeri girerken Ahmet’e baktı. yaşı aynı olsa da birincinin yüzünde kendisinden daha
Ahmet, adamın yüzündeki şaşkınlığı bekliyordu. Ne de az çizgi vardı. Onun Ahmet’inkinden daha huzurlu bir
olsa insanın kendisine rastlaması pek sık olmuyordu. hayatı olmuştu.
“Şimdi planını nasıl bildiğimi anladın mı?”
*** “Evet, sen de zaman yolcususun.”
“Doğru bildin. Senin geleceğinden, hatanı
Ahmet, Birinciyi mutfak sandalyelerinden düzeltmek için geldim.”
birine oturttu. Selin’in Minimalist evinde başka Birinci gözlerini kocaman açıp itiraz etti.
oturacak bir yer de yoktu. Birinci korkuyla bir ona bir “Ne hatası? Yıllarca çalışıp zamanın sırlarını
de kolundaki saate bakıyordu. çözdüm. Neyi yanlış yaptım?”
“Planın iptal oldu. Söyle bakalım kaç dakikan “Oğlum, muhteşem bir buluş yaptın ve ne için
kaldı?” kullandın?” Ahmet ayağa kalktı. Duvarda asılı duran
Birinci şaşırmıştı. Ahmet tabancanın Selin’in fotoğrafını çekip aldı.
namlusuyla saati işaret etti. “İlk yaptığın, yıllar önce üniversitede tanıştığın
12 www.yerlibilimkurguyukseliyor.com / Temmuz 2018 / sayı 15
ve hiç unutamadığın kadını kurtarmak oldu.” zaman dolduğunda geriye döneceksin. İşte o an,
Birinci ayağa kalkmak istedi ama Ahmet’in değiştirdiğin zamandaki tüm anıların beynine dolacak.
tabancayla yaptığı ufak hareketi sonrası yerine oturdu. Yaşamadığını bildiğin duygular içine akacak. Bir an
“Nesi varmış Selin’i kurtarmamın?” Birinci; içinde on beş yıl yaşayacaksın.”
Ahmet’in berbat bir kopyası gibiydi. “Onun uçağa İkisi de sessiz kaldılar. Birbirlerinin gözlerinin
binmesine engel olacağım ve böylece kaçırdığım içine bakıyorlardı.
mutluluğu yakalayacağım.” Sessizliği açılan kilidinin sesi bozdu.
“Sen öyle san enayi.”
Birinci bu sefer ayağa fırladı. Ahmet tabancanın ***
kabzası ile burnunun üzerine vurunca geri yerine
oturdu. Birinci burnunun kanamasını durdurmaya İçeri telaşla bir Ahmet daha girdi. Ahmet gelenin
çalışırken Ahmet kendine bir bardak su koydu. elindeki tabancayı gördü. Üçüncü içeridekileri
“Sen Selin’i uçağa binmekten vazgeçirteceksin. görmemişti.
Sonra uçak düşünce sana minnettar olacak. Gelecekten “Selin, kaçmalısın. Biri seni öldürmeye
gelip ortalığı karıştırandan habersiz olan, geçmişteki geliyor.”
seni yemeğe çıkartacak. Yemekten sonra onun evine, Üçüncü Ahmet; birinciyi ve elinde tabancayla
buraya şarap içmeye gelecekler. İşte orada bizim bu Ahmet’i görünce dondu.
zamandaki halimizle beraber olacak.” Birinci oturduğu sandalyeden fırlayıp “Vur
Birincinin yüzü gülüyordu. onu” diye bağırdı. Üçüncü namluyu Ahmet’e doğru
“Ne güzel işte. Bu sayede hayatımı çevirdi.
değiştirebileceğim.” Ahmet, Üçüncü tetiği çekemeden kendini yere
“Doğru, kızı kapacaksın. Ama Selin üç ay attı ve ateş etti.
sonra, Amerika’ya gidecek. Kaçırdığı konferanstaki Mermi Üçüncünün göğsüne isabet etti. Can
bildirisini okuyan adamla çalışmaya başlayacak. Elbette havliyle eli tetiğe bastı. Tabanca patladı.
bu zamandaki halimiz onun peşinden gidemeyecek. Ahmet’in vurulmamıştı. Üçüncünün yanına
Ayrılacaklar.” koşup tabancasını aldı. Üçüncü, Ahmet’in ayaklarını
“Olsun, üç ay için de değer.” tutmaya çalıştı. Ahmet ona bir tekme yerleştirdi.
Ahmet; Birinci’nin suratına sıkıp konuşmayı Üçüncünün gözlerindeki nefret alev gibiydi. Ağzından
bitirmemek için kendini tuttu. Onunla konuşması zaten akan kanlı köpükler arasında gözleri söndü. Ahmet
paradoksa sebep olmuştu. Ölürse ne olacağına emin başını kaldırdığında Birincinin de yerde hareketsiz
değildi. yattığını gördü. Başından aşağı kaynar sular döküldü.
“Üç ay ödeyeceğin bedelin yanında bir hiç.” O ölürse kendi geleceği ne olacaktı? Zaman makinesini
“Ne bedeli?” Birinci; Ahmet’in sesindeki ilk kim yapacaktı? Selin bu manzarayı görüp uçağa
üzüntüyü sezmiş gibiydi. binmekten vazgeçerse, ailesini nasıl kurtaracaktı?
“Selin ABD’ye gittikten sonra bir başka Donup kalmıştı.
kadınla tanışacaksın. Zamanla seni olduğun gibi kabul Açık kapıdan bir tıkırtı daha duyunca irkilip
edecek ve evleneceksiniz. Dünyalar güzeli bir de silahını doğrulttu. Selin korku ve şaşkınlıkla kapının
kızınız olacak. Baba olmanın seni nasıl değiştirdiğini ağzında ona bakıyordu. Ailesi için Selin’in ölmesi
göreceksin. Sonra hepsi yıkılacak.” şarttı. Tabancayı ona doğrulttu ve tetiği çekti.
“Ne olacak?” Mermi Selin’in göğsüne saplandı. Kapının
“Selin ve o Amerikalının ürettiği nanobotlar girişinde, yüzünde şaşkınlıkla yere yığıldı. Kulaklık
beklenmedik bir evrim geçirecekler. Büyük bir salgına hala kulağındaydı.
sebep olacaklar. Çözüm bulununcaya kadar dünya
üzerindeki insanların yüzde sekseni ölecek. Karın ve ***
kızın da buna dahil.”
Birinci şaşkınlıkla Ahmet’e bakıyordu. Birkaç dakika içinde üç kişinin ölümüne sebep olmuştu.
“İşler planladığın gibi gitseydi, saatindeki Üzülüyordu ama karısı ve kızına kavuşabilmek için
www.yerlibilimkurgu.com 13
daha çoğunu öldürebilirdi. Kapıyı kapatıp mutfak
sandalyesine oturdu. Birinci ve Üçüncünün saatlerindeki
zamanın dolmasını bekledi.
Önce Birincinin zamanı doldu ve ölü bedeni
kayboldu. Kan izi bile kalmamıştı. Üçüncü kaybolurken
tabancası da yok olmuştu. Polisler gelmeden daireden
çıkıp, kaçtı.
Onun da dönmek için on dakikası kalmıştı. Selin
öldüğüne göre geri dönebilir, ailesine kavuşabilirdi.
Sirenleri duyduğunda kendini boş bir sokağa
attı.
Sayaç son beş saniyeyi gösteriyordu.
Dört.
Üç.
İki.
Bir.
Gözlerini kapattı.
Açtığında hala saklandığı sokak arasındaydı.
www.yerlibilimkurgu.com 15
Esra UYSAL
Kütüphanemden Seçtiklerim
Alfa ve Omega
‘Yaratıcınız’ ile karşılaşsanız, ona soracağınız ‘soru’ ne
olurdu?
Herşey Bir’den var oluyor ve tekrar Bir’e dönüyor.
Bir’den Bir’e!
e-kitap: 2018
16 www.yerlibilimkurguyukseliyor.com / Temmuz 2018 / sayı 15
Sinek İkilisi
Coşkun HEPYONAR
Bu kitapta büyü yok. Sihir yok. Dolayısıyla
hokus pokuslu cümlelerde yok. Ama malum
yasalarla açıklayabildiğimiz şeylerin yanı sıra,
açıklayamadıklarımızdan da bolca var.
Hikayelerin çoğunda birbirine ilişkin bağlantılar
bulacaksınız; bazılarında oldukça belirgin,
bazılarında ise kıyıya köşeye, bir taşın altına
saklanmış ipuçları var. Umarım beğenirsiniz.
Kitabın adının neden Sinek İkilisi olduğuna gelince;
benim ilk yazdığım ve yazarken en çok zevk aldığım
hikayedir kendisi. Ben, bu isim ayrıcalığını hak
ettiğini düşünüyorum. Bakalım doğru seçim olduğu
konusunda bana katılacak mısınız.
Keyifli okumalar.
www.yerlibilimkurgu.com 17
5.Yerli Bilimkurgu Yükseliyor Kısa Öykü Yarışması
Metin UÇAR
Babam Benim
AKILLI ARAÇLAR
Yazı Dizisi - 13
Thunderbird 6 - 1968
Doğrusunu söylemek gerekirse, insanlar otomat ve robotları kendilerine benzer modelde
tasarlasalar da1, kontrolü elden bırakmak istemedikleri makineler de var elbet. Bunlar, kullanmayı
sevdikleri, bir anlamda kendi kafalarına göre kullandıkları araçlar. Her ne kadar bir yığın bölümlerini
otomatik hatta bilgisayar destekli yaptıkları halde, belki de onlarla bütünleşerek kendilerini siborg gibi
hissettikleri için vazgeçmeleri de kolay değil.
Bu hizmet araçlarını, sanki farklı bir yaşam türü veya ırk gibi, toplu taşımadan savaş araçlarına
dek çok değişik alanlarda kullanmak mümkün. Üstelik bunların giderek ruh kazandıkları, kullanıcılarını
sevdikleri, vicdan sahibi oldukları, intikam aldıkları hatta cinayet işledikleri üzerine fanteziler de
geliştirilmiştir.
Bilgisayar teknolojisinin sınırlarını zorlayan yazarlar ve senaristler, salt bilginin acımasızlığı ile
yeterince vicdanî melekelere sahip olmayan oluşumların da neyi neden yaptığını bilmeden eylemde
bulunmalarını sorgulamakta, korku-gerilim tarzında işlemektedirler.
Anlatıların temelinde hep şu uyarı vardır: «Dikkatli olun… teknoloji sizi esir etmesin, hatta
öğütüp yok etmesin!»
1 YAŞASIN, BENZERİMİZİ YARATTIK! Otomatlar, Robotlar ve İnsansılar Dünyası, Selma Mine’nin Kaleminden, Günümüze Işık Tutan Bi-
lim Kurgu Filmleri ve Dizileri, Yazı Dizisi:9, YBKY e-dergi, Sayı:11, Mart: 2018,, Sf: 20
22 www.yerlibilimkurguyukseliyor.com / Temmuz 2018 / sayı 15
YARIŞ TUTKUNLARI
Snowpiercer
Kar Küreyici
1984 ABD yapımı filmin yönetmeni ve senaristi: Pilot filminden sonra 1984-86 arasında çekimine
Donald Bellisario, Oyuncular: Jan-Michael Vincent, başlanan dizi, başkahramanı mükemmel yapılmış
Ernest Brognine, Alex Cord. bir helikopter «Hava Kurdu».ve ABD soğuk savaşı
Hava Kurdu, “Şirket” denilen bir devlet üzerine kurulu.
kuruluşu tarafından yaratılan, yüksek teknolojili bir Yönetmen: Donald Bellisario, Oyuncular:
helikopterdir. Onun yapımcısı olan bilgin, dengesiz Stringfellow Hawke (Jan-Michael Vincent),
biridir; aracı çalar ve Libya’ya götürür. Michael ‘Archangel’ Coldsmith Briggs III (Alex
Hava Kurdu Projesinin yöneticisi, kot adı Cord), Dominic Santini (Ernest Brognin), Caitlin
Archangel (Büyük Melek Mikâil) olan Müdür O’Shaughnessy (Jean Bruce Scot).
yardımcısı Michael Colesmith Briggs, onu geri Dizide, pilot filmdeki aracın mucidi dengesiz
getirmeyi kafaya koyar. bilgin ve helikopterin Libya’ya kaçırılma faslı devreden
Helikopterin bir diğer mucidi olan Stringfellow çıkarılmış. Bu müthiş makinenin deneme pilotu
Hawke, aracı nasıl uçuracağını bilmektedir. Archangel, Hawke, Vietnam’da esir düşen ağabeyini kurtarmak
Libya’ya gidip onu nasıl geri getireceği konusunda için Şirket’e şantaj yapar. Şirket yetkilileri, bu durumu
onu yetiştirir. Tek sorun, Hawke’ın yalnızlığı seven, gizler ve ona yardım ederler. Tamamen macera ağırlıklı
içine kapanık biri olmasıdır. Bu görevde onun ücreti, 3 sezonluk bir dizi.
Vietnam’daki bir eylem sırasında kaçırılan kardeşinin,
Şirket tarafından ölü veya diri yerinin belirlenmesidir. 1984, 1.Sezon Bölümleri:
Filmin ardından, 3 yıl sürecek olan dizisi devreye 1).Shadow of the Hawke, 2).Daddy’s Gone a Hunt’n,
girer. 3).Bite of the Jackal, 4).Proof Through the Night,
36 www.yerlibilimkurguyukseliyor.com / Temmuz 2018 / sayı 15
DEVRİYELER
5).One Way Express, 6).Echoes from the Past, 7).Fight Kaynakça:
Like a Dove, 8).Mad Over Miami, 9).And They Are *GELECEĞİN EFSANELERİNİ YARATMAK, Çağdaş Sanat
Us, 10).Mind of the Machine, 11).To Snare a Wolf, Bilim Kurgu:1, Selma MİNE, X-BKD Yayını, Kitap:21, İstanbul
2010
12).Condemned, 13).The American Dream, 14).Inn *YAŞASIN, BENZERİMİZİ YARATTIK! Otomatlar, Robotlar
ve İnsansılar Dünyası, Selma Mine’nin Kaleminden, Günümüze
at the End of the Road, 15).Santini’s Millions, 16). Işık Tutan Bilim Kurgu Filmleri ve Dizileri, Yazı Dizisi:9, YBKY
Prisoner of Yesterday, 17).Natural Born, 18).Out of e-dergi, Sayı:11, Mart: 2018,, Sf: 20
the Sky, 19).Dambreakers, 20).Severance Pay, 21). *The LOVE BUG: HERBIE, Otomatlar, Robotlar Ve İnsansılar
Eruption, 22).Short Walk to Freedom, Dünyası, (aynı eser), Sf: 31
www.yerlibilimkurgu.com 37
Kısa Öykü - Bölüm 2
Ali YAZAN
Valkyrie Operasyonu
“0” dedikten sonra konsoldaki bir düğmeye göz attı. Ağaçlık alan yaklaşık olarak bir kilometre
dokundu. Cam bölmeyi mavi bir ışık kapladı. kadar ilerilerindeydi. Operasyonu güven içinde
Kısa süren bir vınlama sesinden sonra ışık ve gerçekleştirebilmek için buraya ulaşmaları
ses kesildi. Cam bölme şimdi bomboştu. Albay gerekliydi ancak bu da vakit kaybı demekti.
Hudson konsoldaki kronometreyi 15 dakikaya “Anlaşılan yolun kenarına düşmüşüz, kahretsin.”
ayarladı. Komuta odasındaki tüm personel dev Yüzbaşı kolundaki kronometreye baktığında bir
ekrandaki kronometrenin geri sayımını büyük bir dakikanın şimdiden geçmiş olduğunu gördü.
gerginlikle izlemeye başlamıştı. Albay Hudson Dokuz dakikaları kalmıştı. Ağaçlık alana
herkesin duyabileceği bir sesle “Tanrı yardımcınız ulaşmaları için yeterli zamanları yoktu.
olsun beyler.” dedi. “Beyler, santrali hemen buraya kurun.
Yüzbaşı ve personeli yoğun ışıkla kamaşan Ormana ulaşmak için vaktimiz yok.” diye emir
gözlerini açtıklarında önlerinde uzanan bir verdi. Personeli, emri ikiletmeden yerine getirdi.
otoyolun kenarında olduklarını gördüler. Yüzbaşı Cihazı yolun 20 metre kadar iç tarafına taşıyarak
çevresine bakındığında tim elemanlarının sağ çantasından çıkardılar ve metal ayaklarını açarak
olduğunu gördü. “Herkes iyi mi?” diye sordu. yere sabitlediler. İletişimden sorumlu çavuş bir
Tüm tim elemanları iyi olduklarına dair düğmeye basarak cihazı aktif hale getirdi ve
cevap verdikten sonra yüzbaşı çevreye hızlıca bir kulaklığı başına yerleştirerek dinlemeye başladı.
38 www.yerlibilimkurguyukseliyor.com / Temmuz 2018 / sayı 15
Ufak bir çanak antenle etrafı dinlemeye alan selam verdiler. Albay , sağ elini kaldırarak selamı
cihaz kısa sürede karargâhın telefon sinyallerini aldı ve şapkasını çıkararak tozunu silktikten sonra
yakaladı. Çavuş “Bingo, yakaladım.” diye bağırdı. karşısında hazır ol vaziyetinde bekleyen Yüzbaşı
Yüzbaşı “Derhal hatta bağlan ve dinlemeye Johnson’a “Burada ne yapıyorsunuz Binbaşı,
al. Tam bir dakika sonra da karargâhı ara ve Albay ee?”diye sordu.
Brandt’i iste. Eğer daha erken ararsak patlama “Steinberg, Klaus Steinberg, albayım.
olmadan konferans salonuna dönebilir ve çantayı Reich Güvenlik Baş Dairesinden. ” diye tamamladı
bulunduğu yerden alabilir.” diye emretti. Johnson.
“Emredersiniz.” “Evet, Binbaşı Steinberg, sorumu
Çavuş, hattı dinlemeye aldı. Yüzbaşı yineleyeyim. Burada ne yapıyorsunuz?” Bu soruyu
devamlı kronometreyi kontrol ediyordu. sorarken albayın gözleri sırasıyla Johnson ve tim
Bağlanmaya 30 saniye kalmıştı ki arka elemanlarının üzerinde gezinmiş ve sonunda
taraflarından bir arabanın yaklaşmakta olduğunu da personelin arkasında duran cihazın üzerinde
gördüler. Yüzbaşı “Karargâhı ara, hemen!” diye sabitlenmişti.
emretti. Çavuş derhal numarayı çevirdi. Ancak Johnson duraksamadan cevap verdi
karşı taraftan bir cevap alamadı. Numarayı tekrar “Führer’imizin emriyle yeni bir telefon santralinin
tekrar çevirmeye devam etti. Bu arada araç denemelerini gerçekleştiriyoruz, albayım.”
onlara iyice yaklaşmıştı. İçinde bir subay olduğu “Telefon santrali mi? Bir telefon santralinin
anlaşılıyordu. Önünde motosikletli iki koruma, denenmesi için böyle açıklık bir alana getirildiğini
arkasında ise askeri bir kamyon içinde sekiz adet ilk defa görüyorum. Bunun sebebi nedir? Ve
tam teçhizatlı asker vardı. Tam bu sırada karargâh Führer’in yazılı emri varsa onu da görmek isterim.”
cevap verdi ve çavuş derhal Albay Brandt’le “Elbette, albayım.” Yüzbaşı Johnson
görüşmek istediğini, kendisinin Berlin’deki sol üst cebinde bulunan emir yazısını çıkararak
Reich Güvenlik Baş Dairesinden. Binbaşı Klaus albaya uzattı. Albay, emri dikkatle inceledi.
Steinberg olduğunu söyledi. Ancak şimdi araç Emirde Binbaşı Klaus Steinberg’in yeni tip bir
durmuş ve içinden inen ve onlara doğru yaklaşan askeri telefon santralinin denenmesi için yetkili
kişinin bir SS albayı olduğunu görmüşlerdi. kılındığı ve bu amaçla istediği mekânı seçebileceği
Yüzbaşı , çavuşun önünde durarak albayın onu belirtilmekteydi. İmza yerinde Adolf Hitler’in
görmesini engelledi. Ellerini arkasında kavuşturur ismini gören albay imzayı dikkatle inceledi. Bunun
gibi yaparak parmak uçlarında hafifçe yükseldi ve Hitler’e ait olduğu açıkça görülüyordu. O belgeyi
eliyle çavuşa iletişimi kes işareti yaptı. incelerken Yüzbaşı Johnson da CIA’nin imzanın
İşareti alan çavuş derhal iletişimi kesti ve taklidini kusursuz bir şekilde gerçekleştirmiş
ahizeyi cihazın üzerindeki yerine yerleştirdi. Albay, olması için içinden dua ediyordu.
Yüzbaşı Johnson’ın tam karşısına geldiğinde Albay, belgeyi Yüzbaşı Johnson’a geri
yüzbaşı topuklarını birleştirerek kolunu ileri verirken “Evet, bu Führer’in imzası. Buna şüphe
uzattı ve “Heil Hitler!” diyerek Nazi selamı verdi. yok. Ancak bu olayın manasını gene de bana
Onunla beraber tüm personeli de aynı şekilde açıklamanızı rica edeceğim.” dedi.
www.yerlibilimkurgu.com 39
“Memnuniyetle, albayım. Bu santral ya da çatışmaya girerek vakit kazanmaya
çok yeni bir model ve mevcut telefon hatlarına çakışacaklardı. Her iki hâlde de eğer dört dakika
bir kabloya ihtiyaç duymadan bağlanabiliyor. daha dayanabilirlerse Profesör Harris onları
Bununla da kalmıyor, bilinen tüm telefon hatlarını geri alacaktı. Hızlı karar vermesi gerekiyordu.
dinlemenize de izin veriyor. Eğer buradaki Eğer kaçarlarsa suçlu olduklarını kabul etmiş
denemelerimiz başarılı olursa cihazı düşman olacaklardı. Bu yüzden ormana çekilme emrini
hatlarında kullanım için cephe birliklerine iptal etti ve herkese olduğu yerde kalmalarını
göndereceğiz. Ancak bu bilginin şimdilik çok gizli söyledi.
konumunda bulunduğunu belirtmeme izin verin.” Albayın aracı az sonra yanlarında
“Elbette, elbette.” belirmişti. Albay araçtan inerek korumalarıyla
Albay, tatmin olmuş görünüyordu. Ancak beraber hızla yanlarına geldi. Johnson hiç bir
Johnson ve personeli hiç rahat değildi çünkü şeyden haberi yokmuş gibi davranarak hemen
süreleri neredeyse dolmak üzereydi. Albay, Nazi selamını verdi ve “Neler oluyor albayım,
hepsini kısaca tekrar şüpheyle süzerek “Peki, bunkerle görüşürken telefonda şiddetli bir patlama
binbaşı, size görevinizde başarılar dilerim.” sesi duyduk?” diye sordu.
dedi ve selam verdikten sonra arkasını dönerek Albay “İlk kontrol noktasına vardığımda
arabasına doğru yürümeye başladı. Johnson ve Führer’e bir suikast girişimi olduğunu haber
tim elemanları da Nazi selamıyla albaya karşılık aldım, detayını ben de bilmiyorum. Ancak şükürler
verdikten sonra hemen santralin başına geçtiler. olsun ki Führer’imiz hafif yaralarla bu suikast
Albay, arabasına binip biraz uzaklaştıktan sonra girişimini atlattı. Binbaşı Steinberg, soruşturma
Johnson, karargâhın hemen tekrar aranmasını için sizi ve personelinizi tutukluyorum. Derhal
emretti. Çavuş Tuckleberry emri derhal yerine silahlarınızı ve yanınızdaki santrali bana vermenizi
getirdi. Karşı taraftan ahizenin kaldırıldığını ve emrediyorum.” diye cevap verdi.
karşılık verildiğini duymuşlardı ki birden ahizeden Johnson şaşırmış gibi görünerek bir an
şiddetli bir patlama sesi geldi. Karşı taraftaki elemanlarına baktı ve tekrar Albaya dönerek
hat kapanmıştı. Çavuş elinde ahize olduğu hâlde “Ama neden, gördüğünüz gibi biz burada bir testi
yüzbaşıya bakakalmıştı. Tüm personel adeta taş gerçekleştirmeye çalışıyorduk. Bu suikastla ne
kesilmişti. Bir anlık şaşkınlık ve hayal kırıklığından gibi bir ilgimiz olabilir ki?” diye sordu.
sonra Johnson derhal cihazın yerine yerleştirilmesi “Orasını karargâha, ya da ondan geriye
ve ormana doğru çekilme emrini verdi. ne kaldıysa oraya vardığımızda öğrenirsiniz.
Personel hızla bu emri yerine getirirken Şimdilik size verdiğim emirlere derhal itaat edin,
az önce konuştukları albayın aracının yoksa güç kullanmak zorunda kalacağım. Ha, bu
dönmüş olduğunu ve yanındaki eskortlarla arada az önce kontrol noktasında karşılaştığım ve
beraber kendilerine doğru hızla yaklaştığını Reich Güvenlik Baş Dairesinde görevli olduğunu
gördüler. Johnson kronometresine baktığında bildiğim bir yüzbaşı dairede sizin adınızda bir
dört dakikalarının kaldığını gördü. Ya kalıp subayın olmadığını bana söyledi, belki bilmek
sorgulanmayı ve tutuklanmayı göze alacaklar istersiniz.” Albay son sözlerini alaycı bir tavırla
40 www.yerlibilimkurguyukseliyor.com / Temmuz 2018 / sayı 15
söylemişti. başarısız olacağını söylemiştim albay. Dua edin ki
Yüz hatlarında hiçbir değişiklik olmayan personeliniz canlı geriye döndü. Bunun tam tersi
Johnson, hemen belindeki tabancayı çıkarıp bir durumla da karşılaşabilir, onların cesetlerini
albaya uzattı. Elemanlarına da başıyla aynısını buraya geri getirebilirdik.” dedi.
yapmalarını işaret etti. Tüm tim elemanları Albay düşünceli bir şekilde başını tasdik
silahlarını albayla beraber gelen askerlere teslim manasında salladıktan sonra masadaki telefona
ettikten sonra santrali de Albayın otomobillinin uzanarak bir numara çevirdi. “Bana derhal
arkasına yüklediler. İşleri bittikten sonra tim Savunma Bakanını bağlayın!” Birkaç saniye sonra
personeli tam araçlara bindirilecekti ki birden Savunma Bakanı George Mason hattaydı. Albay
hepsinin etrafını mavi ve parlak bir ışık kapladı. ona olayı kısaca özetledikten sonra “Emirlerinizi
Albay ve askerleri kendilerini bu parlak ışıktan bekliyorum efendim.” diyerek sözlerini tamamladı
korumak için birkaç saniyeliğine elleriyle yüzlerini ve Bakanın sözlerini dinlemeye başladı. Kısa bir
kapatıp açtıktan sonra tutukladıkları SS binbaşısı süre dinledikten sonra “Peki, efendim. Anlıyorum,
ve ekibinin ortadan kaybolduğunu hayretle emredersiniz.” dedi ve telefonu kapattı. Karşısında
gördüler. Albay “Her tarafı araştırın, uzağa gitmiş oturan Johnson ve Harris’e dönerek “Bakan timin
olamazlar.” diye bağırdı. birkaç gün dinlendikten sonra suikast için yeni bir
Sonra santral aklına geldi ve hışımla göreve hazır olmasını istiyor.” dedi.
arabanın bagajını açtı. Santral da askerlerle beraber “Yeni bir görev mi? Ne görevi? Bakan
ortadan kaybolmuştu. O böyle ekibi ile birlikte bu teşebbüsün başarısızlığa uğramaya mahkûm
etrafı çılgınca araştırırken Yüzbaşı Johnson ve olduğunu anlayamadı mı hala?” Bu sözleri
askerleri sağ salim geri dönmenin mutluluğunu Harris söylemişti. “Üzgünüm profesör fakat
yaşıyorlardı. Onlar önlerinde belirir belirmez Pentagon bu görevin ne pahasına olursa olsun
Albay Hudson hemen camekânlı bölmenin gerçekleştirilmesi konusunda ısrarcı ve onlar sizin
kapısını açmış ve kendilerine önce iyi olup gibi düşünmüyorlar. Tarihin değiştirilebileceğine
olmadıklarını, iyi oldukları cevabını aldıktan sonra hâlâ inanıyorlar.”
da operasyonun başarılı olup olmadığını sormuştu. Harris “Ben de üzgünüm Albay Hudson
Yüzbaşının “Maalesef efendim.” diyerek başını çünkü kaderle savaşmak imkânsızdır. Pentagon
olumsuz manada sallaması ise kendisinde hayal da bu gerçeği mutlaka kavrayacak ama korkarım
kırıklığına yol açmıştı. bu onlara pahalıya mâl olacak.” diyerek sözlerini
Tim bölmeden çıktığında odadaki tamamladı ve ayağa kalkarak odadan dışarı çıktı.
tüm personel onları canlı döndükleri için
kutladı. Johnson ekibine odalarına gidip Son
dinlenebileceklerini söyledikten sonra Albay
Hudson’ın karşısına oturdu ve olanları en ince
ayrıntısına kadar anlattı. Kendisini Hudson’la
beraber dikkatle dinleyen Profesör Harris,
Hudson’a dönerek “Size bu operasyonun
www.yerlibilimkurgu.com 41
Roman - Bölüm 4
Gürhan ÖZTÜRK
Son İnsan
www.yerlibilimkurgu.com 43
gezdirmekle görevlendirilmişlerdi. On kişi saymıştı ayağa kalkarak General’e selam verdi. Tavırlarından
General ilk geldiğinde, ama gezi esnasında sayı dörde düzgün bir genç olduğu ve aile terbiyesi gördüğü
kadar düşmüştü. Hangi ara başka yöne dağılmıştı anlaşılabiliyordu. O kadar teknolojik alet getirtilmiş
diğerleri takip edememişti. Sözcülüğü kırklı yaşlarında olmasına rağmen genç hiçbiriyle ilgilenmiyordu.
gür saçı ve fit bedeniyle kendisine iyi baktığı belli olan Yatağında boş sayfaları neredeyse hiç kalmamış bir
birine vermişlerdi. Doğu Anadolu’da bir üniversitede dolu defter vardı. Sayfası açık kalmış defterlere göz
Antropoloji alanında akademisyen olarak çalıştığını attığında General, gencin şiir yazmayı sevdiğini anladı.
söylemişti. Serhat anlatımın başlarını ilacın etkisinden
dolayı net olarak duyamamıştı, o yüzden üniversitenin “Bu gence ne diye hitap etmem gerekiyor?” diye
adını ve şehri anlayamamıştı. Unvanı da yüksek ihtimal sordu General Serhat yanındakilere. Çünkü güvenlik
doçentti, ama bu kısmı da duyamadıkları arasında yer sebebiyle özel insanların hepsinin bir kod numarası ve
alıyordu. Hiçbirini sorma gereği de duymamıştı zaten, takma adı olacağına karar verilmişti.
bir daha bu adamı görmeyeceğini umuyordu. Hem
“Ozan diyebilirsiniz efendim,” diye yanıt verdi
antropoloji uzmanına niye ihtiyaç duydukları da ayrı
genç bilim insanlarının hiçbirine sözü bırakmadan.
bir muammaydı.
General, gencin yaşadığı bu stresli duruma rağmen
“Mimarımıza güvenebilirsiniz. Kendisi bu binayı rahat tavırlarına hayran kalmıştı. Kendisi bile endişeli
yüksek güvenlik sistemleriyle donattı ve her ayrıntısını olduğunu saklayamıyordu, bunu eşinden ve kendisinden
bizler daha aklımıza bile getirmeden önce düşündü. başka birilerine sözlü olarak ifade edemese de.
Eminim, burası bittiğinde sizler de hak vereceksiniz.”
“Senin yeteneğin nedir, Ozan?” diye sordu General.
Antropolog sözcü seçmenlerine boş umutlar Bu gencin buraya getirtilmesinin bir nedeni olmalıydı.
veren bir siyasetçi gibi konuşuyordu. Bu yüzden de Bunun başlıca nedeninin özel yeteneğinden kaynaklı
General’e inandırıcı gelmiyordu dedikleri, ama en olduğu aşikârdı.
azından bir konuda haklıydı. Bina tamamlanmadan net
“Ben onları hissedebiliyorum, nerede olduklarını
bir görüşte bulunmak doğru olmayacaktı. Binanın bir
ve ne yapabildiklerini,” diye yanıt verdi Ozan. Gözleri
sene zarfında tamamen hazır olacağı söylenmişti. Ama
yemyeşildi. General o gözlerde umut aradı. Boş vaatler
asıl General’i bu bir sene içerisinde ondan yapması
o gözlerde yoktu. Ona endişelendiği dertler için bir
beklenen şeyler endişelendiriyordu. Bu konuda bir
çözüm sunuluyordu. O gözler sayesinde artık kendisinin
yardım alıp almayacağı konusunda bilgi verilmemişti.
kör bir insan olmaktan korkmayacağını anladı ve bu
“Şu anda sadece tek bir insan bulabildiniz o sıkıntılarından birini attı yüreğinden. Körler ülkesinden
da benim sayemde. Bu projeye katkı sağlayacak kaçmanın bir yolunu bulmuştu.
üstün yeteneklere sahip insanları nasıl bulmayı
“Peki, bana kaç tane onlardan dünyamızda
düşünüyorsunuz?” diye sordu General Serhat.
yaşadığını söyleyebilir misin?” diye sordu General
Endişesine diğer askeri personeller de hak veriyordu.
gence. Artık aradığı sorulara yanıt bulabileceği bir
Bakışlarıyla sadece onay vermekle yetinseler de,
yerdeydi ve bu anın tadını çıkartmak istiyordu. Ozan’ın
General onların desteğini aldığına memnundu.
vereceği yanıt ise General için beklenmedik olacaktı
Sözcünün suratında alaycı bir ifade oluşmuştu. ve yeniden yüreğine endişe bulutlarının dolmaya
Yanıtı doğrudan söylemek yerine göstermeyi tercih başlamasıyla sonuçlanacaktı.
etmişti anlaşılan. Hızlı adımlarla ilerledi ve askerleri
“Sayılamaz kadar çok fazlalar, milyonlarca kişi
bir odaya doğru yönlendirdi. Bu eşyalarıyla beraber
aramızda yaşıyor ve ben de onlardan biriyim.”
hazır olduğu söylenen oda olmalıydı. Bilim insanlarının
sözcüsü: “Sizi ekibinizin üyelerinden biriyle tanıştırmak (28.06.2015, Günümüz)
istiyoruz General,” dedi ve odanın kapısını açtı.
Kuzgun odanın sadeliğinden memnun kalmıştı.
Oda bir gencin ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir Kendisine gelmek için güzel bir duş almayı da ihmal
biçimde düzenlenmişti. Bir bilgisayar ve televizyon etmedi. Eşyaları zaten kendisiyle beraber getirtilmişti.
bile odaya getirtilmişti. Yatağında oturan genç
44 www.yerlibilimkurguyukseliyor.com / Temmuz 2018 / sayı 15
Elbise dolabını açınca kıyafetlerinin çoğunun “Sen göründüğünden daha yaşlısın, yeteneğini
yerleştirildiğini gördü. Buraya getirilirken giydiği kullanarak kendini hep genç olduğun yaşına
kıyafeti değiştirmek istedi. İsminin adına yakışacak döndürüyorsun,” dedi arkasından Kedi Oğlan’a
şekilde siyah bir elbise giymeyi tercih etti. Saçını boy yaklaşan bir genç. Kuzgun, o yemyeşil gözlerden
aynası karşısında tararken bu aynanın sadece kendi genci tanımıştı. Sakin bir karaktere sahip olduğunu
odasında mı olduğunu merak ederken buldu kendisini. hatırlıyordu. Ses tonunu kısık tutarak konuşuyordu.
Çünkü General’in ofisinde gördüğü dosyalardan sadece
kendisinin bu ekipte kadın olduğunu fark etmişti. “Sen de kimsin? Zihin okuyucusu filan mı?”
Bir kısmını önceden görmüştü, onlar hakkında bilgi diye sordu alay eder gibi bakarak Kedi Oğlan. Bu
sahibiydi. Ama Kedi Oğlan başta olmak üzere bazıları karakterindeki alaycı yana ilk defa yakinen tanık
onun için gizemdi ve o mesleği icabı gizemlerden oluyordu Kuzgun. Göründüğü kadar çekingen biri
hoşlanmazdı. olmadığı yönündeki tahminlerinde de haklı olduğunu
gösteriyordu bu tavrı.
Hazırlanması bittikten sonra daha fazla vakit
kaybetmeden toplantı odasına gitmeye karar verdi. “Hayır, sadece yeteneği olan insanları
Binanın krokisini kafasında çizmek vakit alacaktı, ama hissedebiliyorum. Farkında olmadan yapabildiğim
görsel zekâsı baskın bir karaktere sahipti. Mesleğinde bir yetenek. Bu arada adım Ozan yani buradaki
bu yönü çok işe yaramıştı. Piramidin içerisine bir kez adım,” diye yanıt verdi genç. Kedi Oğlan pek gençle
girmesi yeterdi, bir daha kaybolması düşünülemezdi ilgilenmemişti. Kuzgun onun yerine gencin uzattığı
bile. ele karşılık verdi ve tokalaştı. Kedi Oğlan’ın o anda
bakıcılığını üstlenen birine dönüştüğünü fark etmişti
Odasından çıktığı anda birisiyle çarpışacağı ve bu durumdan hoşlandığı söylenilemezdi.
aklının ucuna bile gelmezdi. Dejavu hissiyle dolmuştu
tüm benliği. Kendisini yirmi sene kadar önceki genç “Görüşmeyeli nasılsın?” diye sordu Kuzgun,
ve idealist haline geri dönmüş gibi hissetmişti. Sanki genç arkadaşına. Önceden tanışmış olduğu kişilerden
zaman hiç geçmemişti. Çöl sıcağında kumların biriydi, hatta beraber birkaç ay çalışmışlardı. General
arasında belirmesiyle yeni keşfedilmiş bir piramidin ile birlikte oradan oraya yolculuk etmişlerdi. Ozan’ın
yakınlarında arazi çalışması yapan genç arkeologdu o sessiz karakterinin altında yaşından çok olgun birisi
hala. Ondan sonra yaşadıkları ve özel insanlar hakkında olduğunu biliyordu. Kedi Oğlan’ın alaycı yaklaşımına
duydukları tamamen hayal ürünüydü. takılmadığına emindi. Yine de bu genç yaşında nasıl bu
kadar sakin kalabilmeyi başardığına hayret ediyordu.
Kuzgun, Kedi Oğlan’a merakla bakıyordu. Yirmi
sene geçmiş, ama hala aynıydı. Bunu fizik kurallarıyla “Ben iyiyim, ne de olsa ben evime gelmiş
açıklamak mümkün değildi. Zaman hakkındaki gibi hissediyorum” diye yanıt vermişti sorusuna
tüm bilgilerini sorgulatıyordu bu yaşadıkları ona. Ozan. Kuzgun gülümseyerek karşılık verdi. Gençte
General’in neden etkilendiğini daha iyi anlıyordu. yaşadıklarına karşı bir isyan durumu da yoktu. Yine
Gencin odasının dibinde onun çıkmasını beklediğini de onun durumunda olmak istemezdi. Ona dikkatlice
tahmin etti. Çarpışmaları tesadüf değildi. baktığında hiç bir şeyi dert etmeyen birisini görüyordu.
Sormak istediği yığınla soru vardı. Burada olduğunu Kedi Oğlan ikisinin konuştuklarıyla ilgilenmemiş
nereden biliyordu, neden sürekli karşısına çıkıyordu, ve önden gitmişti. Onlar da onun peşinden gittiler. Üçü
ondan ne istiyordu gibi bir sürü soru geliyordu aklına. birlikte toplantı odasına doğru yürürken sessiz olmayı
Ama niyeyse ilk olarak aklına son anda gelen başka bir tercih etmişlerdi. Aslında birbirlerini tanımaları için
şeyi sordu: “O kolyeye neden dokunmak istemiştin?” doğru bir andı ama kimse sohbet havasında değildi
gibi. Kedi Oğlan, herkes bir araya gelmeden önce
“Bunu asla anlayamazsın,” diye yanıt verdi Kedi Kuzgun ile konuşmak için özellikle odasının önünde
Oğlan. Çekingen yaklaşıyordu. Yanıtları kısaydı, ama beklemiş olmalıydı, ama Ozan konuşmanın devamına
aslında içini dökmek isteyen bir ifade vardı yüzünde. engel olmuştu. Onlardan önce birileri toplantı odasına
Gerçekte karakterinin bu kadar çekingen olmadığını, gitmişlerdi anlaşılan, çünkü birilerinin sesi geliyordu.
insanlara kendisini bu şekilde gösterdiğini düşündü. General’in sesi gelenler arasında değildi, Kuzgun
www.yerlibilimkurgu.com 45
buna şaşırmıştı. Özellikle bir ses çok ön plandaydı ve bu söylediğinin olayları istemediği bir yöne doğru
oldukça öfkeli bir tondaydı. sürükleyebileceğinin farkındaydı, ama General gelene
kadar elinden geleni yapması gerekiyordu. Bu yüzden
“Bu disiplinsiz mekânda bizi koyun sürüsü gibi de riske girmekte bir sakınca görmemişti.
oradan oraya götürmelerine izin mi vereceğiz?” diye
sesi duyuluyordu. Odada olan diğerleri kimse öfkeli “Buranın başındaki kişi sen olmadığına göre bana
kişiden uzak durmayı tercih etmiş olmalılardı, çünkü emir vermeye yetkin yok,” diye karşı çıktı bu sefer
kimse onun dediklerine karşılık vermiyordu. adam. Neyse ki bu tavrı beklediği bir şeydi, o yüzden
şaşırtmamıştı. Sakinliğini korumak için derin bir nefes
Kuzgun kapıyı açtığında bağırmakta olan kişiyi aldı ve odasından çıkmadan önce sıktığı parfüm kokusu
gördü ilk başta. Uzun boyluydu, düzenli spor yaptığı burnuna geldi. Rahatlatıcı bir kokuydu onun için, gül
anlaşılan kaslı bir vücudu vardı, asker olduğunu belli kokusuna bayılırdı. Leydi Kuzgun’a huzur getiren
eden bir saç kesimine sahipti ve kıyafet olarak da nadir şeylerden bir tanesiydi.
askerlerin giydiği kamuflaj pantolonu ile gri tonlarda
bir atlet giymeyi uygun görmüştü. Anlaşılan askerlik “Önce bir adından başlasan, sana ne diye hitap
onun için sadece vatani bir görev olarak kalmamış, etmemiz gerekiyor?” diye sordu Kuzgun. Dosyaların
hayatının merkezinde yer edinmişti. tamamına bakamamıştı ve karşısındaki kişi onun için
yeni birisiydi. Daha önceden karşılaşmamışlardı.
“Ne oluyor burada?” diye herkesin üstüne Kişi hakkında bilgisi olmadığından dolayı önyargıyla
alınmasını umduğu bir soruyla giriş yaptı Kuzgun. yaklaşmamaya çalışıyor, elinden geldiğince sakin bir
General’in gelmemiş olması onun için şaşırtıcıydı, tonda konuşmak için çaba sarf ediyordu.
çünkü General her zaman disiplinli olmaya özen
gösterirdi. Bu yüzden öfkeli şahsiyetin disiplinsiz bir “Starfell! Güneş enerjisi oluşturmaya yetecek
ortam olduğu yönündeki eleştirilerini haksız buluyordu. kadar gücüm var. Onun için ayağını denk al benimle
konuşurken.”
İçeride ondan başka üç kişi daha vardı. Birisi şık
giyimli, bastonuyla sessizce sandalyesinde oturmayı “Hey, bir sakinleşmeyi deneyemez misin?” diye
tercih etmiş bir beyefendiydi, diğeri de onunla taban Starfell’e yaklaştı Ozan. Belli ki askerin anlattıklarından
tabana zıt bir görünüşe sahip, kapkara sakalları olan hiç etkilenmemişti. Kuzgun, askerin gücü konusunda
biriydi. General’in dosyalarında isimlerini sırasıyla abartılı ifadeler kullanıyor olsa da tehlikeli bir güce
Bay Fend ve Kara Altın olarak görmüştü. Üçüncü kişi sahip olduğu konusunda dürüst olduğunu düşünüyordu.
dosyasını okuma fırsatının olamadıkları arasında yer
alıyordu. Daha önce de karşılaşmadıklarındandı. Bay Bastonuyla sandalyesinde oturmasını sürdüren Bay
Fend gibi giyimine özen göstermişti, ama üzerine ceket Fend’de bir kıpırdanma olmuştu. Ağzını açıp bir şeyler
geçirmemiş, sade bir gömlek giymeyi tercih etmişti. söylemek istiyor gibiydi, ama son anda sessiz kalmayı
Hafif bir gözlük kullanmaktaydı, her an yüzünden tercih etmişti. Belki de karışmak istememişti ya da
düşecek gibi bir hali vardı gözlüğün. Keçi sakalının gölgede kalmak daha çok işine geliyordu. Yanında
da kattığı havayla Kuzgun, adamın doktor ya da bir oturan kişi de Bay Fend’e dikkatlice bakıyordu.
akademisyen olabileceğini tahmin etmişti. Adam, Bay Ondan sanki ilk hamleyi bekliyor gibiydi. Ama ikisi de
Fend’in sol tarafına geçmişti. Ama oturduğu sandalye, gözlemci tarafta kalmakta karar kılmışlardı.
masadaki diğer sandalyelerden daha farklı görünüyordu.
Starfell herkesin üzerine gelmeye başlamasından
Siyah deriden yapılmaydı. Buradaki sandalyelerin geri
ötürü sakinleşmekte daha çok sıkıntı yaşıyordu. Odanın
kalanı paslanmaz çeliktendi ve üzerlerinde herhangi
içerisinde artık daha çok kişi vardı ve birazdan başkaları
bir kaplama yoktu. Kuzgun, General için hazırlanmış
da gelecekti. Öfke kontrolü konusunda terapi alması
sandalyeye adamın yanlışlıkla ya da bilerek oturduğunu
gerektiği hususunda başta Kuzgun olmak üzere herkes
düşünmüştü.
hemfikirdi. En sonunda öfkesine yenik düşerek Ozan’ın
Onlardan istediği yanıtını kısa sürece sağ bileğini yakaladı. Yüzünden aslında bahsettiği
alamayacağını anlayan Kuzgun, öfkeli askeri: “Hey, özel gücünü kullanmak istemediği anlaşılıyordu: “Sizi
biraz sakinleşmeye ne dersin?” diye uyardı. Aslında uyarıyorum. Yapabileceğimin sınırları yoktur. Tahmin
46 www.yerlibilimkurguyukseliyor.com / Temmuz 2018 / sayı 15
bile edemezsiniz.” sandalyesinde sakince oturmakta olan Bay Fend’in.
İnsana huzur veren bir sesi vardı. Bir gözüyle bastonuna
Ozan kolunun sıkıca tutulmasından hiç rahatsız bakmayı ihmal etmiyordu, sanki ondan cesaret alıyordu.
olmamış gibiydi. Kuzgun genci geri çekmek için Kendi sesini duymaktan pek haz etmiyormuşçasına
yaklaşmıştı, ama Ozan eliyle durdurdu ve askere konuşmayı sürdürmemeyi tercih etmişti.
döndü. Sesindeki ton demin Kedi Oğlan ile konuştuğu
zamankinden daha net ve kendinden emindi. Onun konuşmasıyla Starfell zihninde beliren tüm
öfke ve karamsar düşüncelerden arındığını hissetti:
“Senden korkmuyorum, öfkenin geçmesinin tek “Dayı, sen bildiğin yürüyen sakinleştirici gibisin…”
yolu buysa gücünü sergilemekten sen de korkmamalısın.
Bu sensin çünkü seni sen yapan şey bu öfken olmuş.” Kuzgun gerçekten de ortamın yumuşadığını
hissetmişti. Neden adamın daha önceden konuşmamayı
Ozan sadece Starfell’e değil kendisi dâhil odadaki tercih ettiğini merak etti, çünkü sesinin gücüyle
herkese bu sözleri söylemişti. Herkesin içinde belli Starfell’i çoktan sakinleştirebilirdi. Olaylar bu kadar
düzeyde de olsa bir öfke bulunmaktaydı. Starfell ise garip bir hale bürünmemiş olurdu. Bunu bilerek
anlaşılan gücünü açığa çıkartmak için bu öfkesinden yapmadığını umuyordu, ama başka mantıklı bir sebep
faydalanıyordu. Starfell sakinleşemeyeceğini kabul gelmiyordu aklına.
etmişti ve Ozan’ın yaptığı fedakârlığa karşılık
vermekten başka çaresi kalmamıştı. Toplantı odasının kapısı bir daha açıldı. Gelen kişi
ise ilk baştan beri burada olması gereken General’in ta
Tüm gücüyle odaklandı ve öfkesinin bedeninin kendisiydi. Yüzünde anlaşılmaz bir ifade vardı. Herkes
kontrolünü almasına müsaade etti. Ozan’ı sıkıca susmuştu ve General’in diyeceklerini bekliyordu.
tuttuğu kolunda parlaklık artmıştı. Bir süre sonra kızıl Onun ise ilk dediği şey: “Ne oluyor burada?” oldu.
bir ışık daha belirgin bir hale gelmişti ve adeta etrafa Kuzgun içinden bunun herkesin sorduğu ortak bir soru
saçılıyordu Starfell’in kolundan. Oda adeta bir fırına haline geldiğini düşünmekteydi: “Gerçekten ne oluyor
dönmüştü, ama tüm bu ısı enerjisini tek bir noktaya burada?” Ama bu düşüncelerini kendine saklamaya
kanalize ettiğinden diğerleri bu ısıdan çok fazla karar verdi.
etkilenmemişlerdi. Beklenildiğinin aksine Ozan’ın
bileğine hiçbir şey olmadı. Starfell durum karşısında Kimseden ses çıkmayınca “Sorun çözüldü, General.
şaşkındı: “Senin bileğinin kül olması gerekiyordu Merak etmeyin,” demek Kuzgun’a düştü. General,
çoktan.” Kuzgun’a teşekkür eden bir bakış attı, ama bu çok kısa
bir andı. Diğerlerinin bunu fark etmesi çok zordu.
Kuzgun da Ozan’ın korkunç bir şekilde öleceğinden
korktuğu halde Ozan’ın talimatlarına uymak zorunda General’in arkasından bir kişi daha odaya giriş
kalmıştı. Bu şekilde sonuçlanacağını o da beklemiyordu. yaptı. Gelen kişi ekibin en yaşlı üyesi olmalıydı.
Ozan’ın sakin karakterinin altındaki nedeni en sonunda Giydiği hacı yeleği ve aksakalıyla Kuzgun’un bile
anlamaya başlamıştı. Onun korkusu yoktu. Ona özel ilgisini çekmişti, adamın elini öpüp harçlık istemesi
insanlar zarar veremezdi. Burada herkesten çok en gerektiğini düşünmüştü bu yaşında bile. Yeni gelen de
güvende olan kişi oydu, bu yüzden burasını ev olarak Leydi Kuzgun için Starfell’de olduğu gibi hakkında
görüyordu ve burada olmaktan memnundu. herhangi bir bilgisinin olmadığı kişilerdendi.
Şaşkınlığını üzerinden atamadan, ilk gelenlerden Kuzgun’un odaya girdiğinde gördüğü üçüncü
biri olan kara sakallı adam askeri kenara çekerek: “Yeter kişinin de neden bütün hadise boyunca masadan
bu kadar, işgüzarlık! Kafa dinlemek istiyorum,” dedi. ayrılmadığı anlaşılmıştı. Kuzgun, adamın tekerlekli
Kuzgun bu cesur hamleyi ondan hiç beklemediğini sandalyesini fark etmediğinden ötürü kendisine
itiraf etmek zorundaydı. İnsanları dış görünüşlerine kızmıştı içten içe. Adam, herkesin kendisine baktığının
göre yargılamamak gerektiğine bu yaşadığı olayın iyi farkındaydı, ama o bunun sakatlığından dolayı
bir örnek teşkil ettiğini düşünmüştü o anda. olmadığını düşünmekten yanaydı. Gelen yaşlı kişi, Bay
Fend’in sağ tarafındaki boş sandalyeye yerleşmişti.
“Hepimiz sakin olabilir miyiz?” diye sesi duyuldu Ama yaşlı adamdan ziyade tekerlekli sandalyeli adamın
www.yerlibilimkurgu.com 47
varlığı daha çok ilgi çekmiş görünüyordu. da nefes bile almadan açıklamasını yaptı:
Kara Altın: “Grubun Profesör X’ini bulduk galiba,” “Herkes yavaşça toplandığına göre öncelikle
dedi kendini tutamayıp. aldığım yeni emirlerden sizlere bahsetmem gerekiyor.
İlk olarak bu duruma benim de şaşırdığımı belirtmek
“Bence John Locke olacaktı o,” diye yorumda isterim. Sanırım birimize veda etmemiz gerekecek. Bu
bulundu Starfell. Anlaşılan öfke krizi tamamen geçmişti. seçimi size bırakıyorum. Kimi geride bırakalım?”
Kara Altın ile birbirlerine baktılar. Burada onlardan
başka kimse onların popüler kültür göndermelerini
anlayacak kapasitede değil gibi görünüyordu.
Gelin Adayı
Doğrusunu söylemek gerekirse, annem atölyemi Annem, Satürn’den getirdiği çiftlik ürünlerinin
bir topladı, pir topladı. Eminim her aradığımı ona gönderi firmasıyla gelen paketlerini açarken, ben
sormam gerekecek. hâlâ mini örümceğimin özlemini çekiyor, hatta
A, bu arada, evim ve atölyemle ilgili konuya hiç yasını tutuyordum. Canım çıkıp röportaj da yapmak
değinmediğimi fark ettim. İhtiyaçlarıma göre gerekli istemiyordu artık. Hatta hazırlamaktan sorumlu
eşyalarla düzenlenmiş, bölmesiz geniş bir mekânda olduğum “Yerli Bilim Kurgu Yükseliyor e-Dergisine”
yaşıyorum. Düşüncelerim serbestçe dolaşabiliyor, bir türlü çalışmalarını zamanında göndermeyen yazar-
ortalıkta… ve de en küçük bir detay, bana ilham çizerlere de aldırmıyordum, artık. Onlar sallıyorsa,
verebiliyor, böylece. Tepemde güneşin ışıklarına göre ben de sallardım. Kimsenin de bana sitem edecek hali
yön değiştiren hem yansıtıcı hem de ısıtıcı panellere kalmazdı. Genel Koordinatör Hasan’ın bile… Biraz da
sahip, ama hiçbir zaman ışığıma engel olmayan bir o uğraşsın! Gerçi o da zaman zaman sallıyordu ya…
saydam çatı var. Çok fırtınalı havalarda panelleri
kapatıp evi korumaya alabiliyorum. Geceleri ise, Deniz manzaralı camekânın önünde, adaların
kentlilerin göremedikleri o muhteşem gökyüzü ve görüntüsünü dalgın dalgın seyrederken, kapının giriş
samanyolu ile selamlaşıyorum… cıngılını umursamadım. Oturma bölümünden Selcan
Bu yüzden eve temizliğe gelen kiralık robot, Sultan seslendi:
önce ortalığın holografik görüntüsünü çeker, işi -Kapıda biri var…
bittikten sonra da her şeyi yerli yerine koyar. Arada -Çalar çalar gider! diye homurdandım.
bir karıştırdığı şeyler olmuyor değil, ama en azından Annem, elleri belinde, ara kesimde durdu:
atölyemi tamı tamına teslim ediyor. Üstelik hoşnut -Ayol bakmıyor musun ekrana? Şu senin hayatını
kalmadığımda, annem gibi de suratını asma lüksüne kurtaran kız gelmiş.
sahip değil… -Ney?...
Nasıl sıçrayıp kendimi kapının önüne attımsa,
Morpheus
Frank
“Frank bunu yapmak istediğine emin misin?” önleyecekti. Her başarılı bilim adamının laneti olan
Sheldon, Doktor Frank’in kendisinden istediği bir hastalık onu da ele geçirmişti. Çırpındıkça tüm
tüm hazırlıkları yapmış, sıra Frank’i çocukluk yıllarına benliğini ele geçiren sinsi bir hastalık. Takıntı…
döndürecek olan süreci başlatmaya gelmişti. Sheldon “Her şey hazır. İşlemi başlatıyorum”
nefesini tutmuş az sonra olacaklara kilitlenmişti. Sheldon tüm ayarlamaları yaptıktan sonra
Oxford üniversitesi fizik bölümünü birincilikle süreci başlatacak olan düğmeye bastı. Doktor Frank
bitirmesinin ardından karadelikler konusuna bir anda kendisini anlamlandıramadığı bir karanlık ve
yoğunlaşan Doktor Frank bu alanda oldukça büyük boşluk içinde buldu. Sanki bedeni yok olmuş sadece
başarılara imza atmıştı. Fiziğe olan merakını üvey bilinçten ibaret kalmıştı. Her şey bulanıklaşmış, zaman
babası F. William Gordon’a borçluydu. ve mekân kaybolmuştu. Ardından her şey normale
Babasını kaybettiğinde henüz altı yaşındaydı. dönmeye başladı.
Annesinin ölümünden birkaç ay sonra feci bir kazada Başarmıştı… Babasının kaza yaptığı akşama,
babasını kaybetmişti. Frank’i evlatlık edinen F. evlerinin hemen önündeki sokağa dönmüştü. Saatine
William Gordon’un ona tüm hayatı boyunca kol kanat baktı. Saat 19.24’ü gösteriyordu. Birazdan babası
germesine rağmen Frank babasının ölümünü bir türlü evden çıkacaktı. Doktor Frank bahçe kapısının önünde
kabullenememişti. bekleyecek, kapıdan çıkar çıkmaz onu oyalayarak kaza
Kara delikler konusuna yoğunlaştığında solucan yapmasını engelleyecekti. Gerekirse her şeyi olduğu
delikleri yoluyla uzay-zamanı bükerek geçmiş zamana gibi anlatacaktı babasına. Onun ölümünü engellemek
dönebileceğini öğrendiğinde hayatını bu teoriyi için ne gerekiyorsa onu yapmaya kararlıydı.
gerçekleştirecek bir makine tasarlamaya adamıştı. Saat 19.29’u gösterdiğinde babası evin kapısında
Yapacaktı. Sonu neye mal olursa olsun bir zaman göründü. Doktor Frank’in kalbi güm güm atmaya
makinesi yapacak, geçmişe, babasını kaybettiği başlamıştı. Kendi çocukluğu kapıdaydı ve babasına el
o akşama geri dönecek ve onun kaza geçirmesini sallıyordu. Babası Charles gülümseyerek ona sarılmıştı.
52 www.yerlibilimkurguyukseliyor.com / Temmuz 2018 / sayı 15
Bu anı hatırlıyordu. Bu, babasını son görüşü olmuştu. fark ettiğinde onun gizli bir akrabaları olduğunu
Birkaç saniye sonra bahçe kapısından çıktığında düşünmeye başlamıştı.
“Bay Charles” diye seslendi bankacı olan babasına. Küçük Frank, üvey babasının ölümünün
Size bir şey sorabilir miyim?” Babasının kaza anında ardından hayatını yakın dostu Sheldon ile birlikte
kaza yerinde olmamasını sağlamak istiyordu. İnanılmaz üzerinde çalıştıkları zaman makinesini tamamlamaya
bir andı. Kendisiyle hemen hemen aynı yaşlarda olan adamıştı. Babasının kaza yaptığ o akşama dönmeyi
babasıyla konuşuyordu. ve onu kurtarmayı hastalık derecesinde bir takıntı
“Evet?” dedi Bay Charles. Acelesi var gibiydi. haline getirmişti. Aradan geçen yılların ardından 54
Durmadan saatine bakıyordu. yaşına geldiğinde bunu başarmıştı. Sheldon ile birlikte
“Dün aldığım bir hisse senedi hakkında…” kendisini çocukluk zamanına gönderecek olan zaman
dedi Doktor Frank. “Size danışmak istiyordum da…” makinesinin başındaydı.
Oldukça yavaş konuşuyordu. Konuşmasına devam “Frank bunu yapmak istediğine emin misin?”
edecekti ki caddenin karşı tarafından gelen bir ses Sheldon, Doktor Frank’in kendisinden istediği
dikkatini dağıttı. Sanki birisi “Frank” diye bağırmıştı. tüm hazırlıkları yapmış, sıra Frank’i çocukluk yıllarına
Ya da kendisine öyle gelmişti. döndürecek olan süreci başlatmaya gelmişti. Sheldon
Bu boşluktan yararlanan Bay Charles “Bunu nefesini tutmuş az sonra olacaklara kilitlenmişti.
yarın bankamıza geldiğinizde görüşürüz” diyerek “Her şey hazır. İşlemi başlatıyorum”
aceleyle caddeye yönelmiş ve oradan geçmekte olan bir Sheldon gerekli tüm ayarlamaları yaparak,
taksiyi durdurmaya çalışmıştı ama kapıdaki konuşma süreci başlatacak olan düğmeye bastı. Frank yaşadığı
onun taksiyi kaçırmasına neden olmuştu. garip ve anlatılması zor anların ardından kendisini
Taksiyi durduramayan Bay Charles hızlı babasının kaza yaptığı akşam, evlerinin hemen
adımlarla caddenin karşısındaki otobüse yöneldi. Bu karşısındaki caddede bulmuştu. Saatine baktı. Saat
birisinin “Baba!” diye bağırmasıyla yeniden dikkati 19.24’ü gösteriyordu. Birazdan babası evden çıkacaktı.
dağıldı. Sanki birisi kendisine seslenir gibiydi. Dikkati O evden çıkınca bahçe kapısının önüne giderek onunla
dağılan Bay Charles kendisine doğru gelen otobüsü konuşacak, gerekirse tüm detayları anlatarak onun
fark edememişti. Otobüsün çarpması sonucu oracıkta kaza yapmasını engelleyecekti.
can vermişti. Saat 19.29’u gösterdiğinde babası evin
Babasının kaza yaptığını gören Doktor Frank kapısında göründü. Doktor Frank’in kalbi güm güm
hemen onun yanına koştu. Çok üzgündü. Onun kaza atmaya başlamıştı. Kendi çocukluğu kapıdaydı ve
yapmasına neden olan kendisiydi. Kapının önünde babasına el sallıyordu. Babası Charles gülümseyerek
oyalayıp taksiyi kaçırmasına neden olması babasının ona sarılmıştı. Bu babasını gördüğü son andı. Babasına
ölümüne yol açmıştı. Daha birkaç ay önce annesini doğru hareketlendiği sırada onu kapının önünde
kaybetmiş olan küçük Frank şimdi yapayalnız kalmıştı. bekleyen başka birisinin daha olduğunu fark etti.
Aradan birkaç ay geçmeden Doktor Frank küçük Adama dikkatle
Frank’i evlatlık edindi. Dünyada ilk kez bir insan kendi baktığında gözlerine inanamadı. Babasını bahçe
kendisini evlatlık ediniyordu. Doktor Frank bunu küçük kapısında bekleyen adam Frank’in ta kendisiydi. Aynı
Frank’e söyleyemezdi. Kendisini ona babasının eski zamanda da üvey babası olan F. William Gordon…
bir dostu olarak tanıtmış, adının da F. William Gordon O an her şeyi anlamıştı. Bu geçmişe ilk dönüşü
olduğunu söylemişti. Küçük Frank üvey babasının ilk değildi. Babasının ölümüne neden olan kişi yine
adını hiçbir zaman öğrenememişti. Ta ki o ana kadar! kendisiydi. Durumu düzeltmek, kapıdaki Frank’in
Aradan yıllar geçti. Küçük Frank, aynı zamanda babasıyla konuşarak taksiyi kaçırmasını engellemek
üvey babası olan kendisinin yani F. William Gordon’un için “Frank!” diye bağırdı. Bir yandan caddenin
yönlendirmeleriyle fizik bölümünü kazandı. Fiziğe karşı tarafına geçmeye, babasının yanına gitmeye
olan ilgisi onun kara delikler konusunda dünyanın en çalışıyordu.
başarılı bilim adamlarından biri olmasını sağlamıştı. Ses onların dikkatini dağıtmış, babası kapının
Üvey babası F. William Gordon öldüğünde küçük Frank önünde kendisini oyalamaya çalışan Frank ile
kırk yaşındaydı. Gittikçe üvey babasına benzediğini konuşmayı kesmiş taksiye yönelmişti. Taksiyi kaçırınca
www.yerlibilimkurgu.com 53
da karşı caddedeki otobüse… Akşam saatleriydi.
Trafik oldukça yoğun akıyordu. Bay Charles’in
oldukça acelesi var gibi görünüyordu. Sürekli saatine
bakıyordu. Korna sesleri kulakları tırmalıyordu.
Bu arada bulunduğu yerden babasına doğru
hareketlenen Frank “Baba!” diye bağırdı onu yıllar
sonra bir kez daha görmenin şokuyla.
Kalabalık trafiğin ortasında kendisine “Baba”
diye seslenen Frank’la göz göze gelen Bay Charles
donup kalmıştı adeta. Az önce kapının hemen önünde
karşılaştığı adamın bire bir kopyasıydı kendisine
baba diye bağıran kişi!
Yaşadığı şaşkınlıkla ona bakarken kendisine
doğru gelen otobüsü fark edememiş, otobüsün
çarpmasıyla oracıkta can vermişti.
Frank çok üzgündü. Ona seslenerek dikkatini
dağıttığı için babasının ölümüne neden olmuştu.
Babasının başında ağlarken birisinin elini omzunda
hissetti. Omuzundaki el hem kendisi, hem de üvey
babası olan kişinin eliydi.
F. William Gordon’un eli…
Değerli okuyucularımız bu sayıda Ülkemizde pek bilinmeyen önemli bir oyun konsolu
olan Atari Jaguar ve onun bilimkurgu oyunlarına değiniyoruz. En gelişmiş kartuşlu oyun
konsollarından biri olan bu cihaza sonradan CD tabanlı oyun oynatabilmesi için bir CD
okuyucu aygıtta geliştirilmiş. Atari firmasının ürettiği son oyun konsolu olması ve 64-bit
mimarisi kullanması onu ilgi çekici yapıyor.
1991 yılında, Amerika’da Sega Genesis video oyunu Ürün mağaza raflarında boy gösterdiğinde fiyat 250 $’a
teknolojisinin en ileri noktasındaydı ve Sega iyi çıkmıştı. Bu daha yüksek fiyat etiketine rağmen satışlar
satışların tadını çıkarıyordu. NEC TurboGrafx-16 ve canlıydı. IBM, Atari için sistemi üretiyordu ve her
Super Nintendo (SNES) henüz piyasaya sürülmemişti. şey yolundaydı. Atari, Jaguar’ı 3 milyon dolarlık bir
Sega Genesis, Neo-Geo ve Super Nintendo için CD reklam bütçesiyle piyasaya sürdü, telefon destek hattı
sürücüleri gibi yeni çeşitli çevre birimleri ve yakında ve 20’den fazla üçüncü taraf oyun geliştiricisinden
çıkacak olan Sony Playstation hakkında söylentiler destek alınacağı sözü verdi. Ancak, perakendeciler
vardı. 1991’de dolaşan bir diğer söylenti ise Atari’nin ve medya, Atari’nin kaliteli yazılım sunabileceğinden
gelecek yılda Süper Nintendo’ya karşı çıkaracağı ve tüm sözlerini tutabileceğinden hala şüpheliydiler.
Panther adlı yeni bir 32-bit oyun konsoluyla piyasaya Makine piyasaya çıktığında tepkiler karışık oldu.
geri döneceğiydi. Ancak, o yıl Yaz dönemi CES fuarının Bazı oyuncuları artan güç heyecanlandırırken, bazıları
ardından Atari, Panther’in iptal edildiğini ve böylece ise sistemin vaat edilenden daha yetersiz olduğunu
yeni bir makineye, 64-bit Jaguar’a yoğunlaşabileceğini hissetti. Bazı insanlar Jaguar’ın gerçek bir 64-bit
duyurdu. Perde arkasında ise Atari aslında her iki sistem olmadığını, paralel olarak çalışan iki adet 32-
sistemi de aynı anda geliştiriyordu, ancak Panther’i bit işlemci olduğunu iddia ettiler. Ancak Atari, kendi
atlayarak Jaguar’a geçmek onlar için daha mantıklı reklam kampanyasında 64-bit gücüne ve etkileyici
gelmişti. Başlangıçta Atari firması yeni makinesi sayıda üçüncü taraf oyun geliştiricisinin varlığına
hakkında ağzını çok sıkı tutuyordu, ancak daha sonra vurgu yapıyordu. Ne yazık ki karmaşık mimarisi
Jaguar’ın çeşitli teknik özelliklerle tanıtan basın yüzünden Jaguar’ın oyun geliştiricileri tarafından
bültenleri göndermeye başladılar. Atari, 1993 yılında programlanması çok zordu ve Atari yeterli geliştirme
makineyi piyasaya sürmeyi planladıklarını ve araçları sunmamıştı. Birçok oyununun çıkışı ertelendi.
çekirdeğinde kesinlikle 64-bit RISC tabanlı bir işlemci Piyasaya çıkan oyunlar ise beklenildiği kadar etkileyici
olacağını söylüyordu. Bu, oyuncular için heyecan değildi. Sonuçta, oyun çıkaracağı duyurulan oyun
verici bir haberdi, çünkü görünüşe göre, 16 bitlik Sega geliştirici firmaların çoğunluğu herhangi bir Jaguar
Genesis ve Süper Nintendo’nun çok ötesinde, teknik oyunu geliştirmedi[1]. 1996 yılında ise Atari firması
açıdan çok gelişmiş bir makine olacaktı. Üstelik Atari Jaguar’ın üretimini durdurdu.
fiyatın 100 ile 150 dolar arasında olacağını söylüyordu.
www.yerlibilimkurgu.com 57
oyunculara yaşatmak için cihazla birlikte verilmişti.
Oyunun hikâyesi oldukça basitti. Cybermorph,
Galaksi, şeytani Pernit İmparatorluğu’nun saldırısı
altındadır. Kendisini kopyalayan bu robot teknolojisi,
her seferinde yıldız sistemlerinin bir gezegeni ele
geçirmektedir. Bir T-Griffon saldırı aracının pilotu
olarak görevimiz Pernitia İmparatorluğu tarafından
ele geçirilen beş bölgede tehdidi ortadan kaldırmak ve
galaksiyi kurtarmaktır[2,3,4,5].
CYBERMORPH (1993)
Atari Jaguar’ın tanıtım oyunuydu, 1993 yılında bu yeni
konsola dikkat çekmek için yayınlanmıştır ve bir 3
boyutlu uzay uçuş simülatörüdür., ilk “64-bit” deneyimi
BATTLESPHERE
Bu günden 800 yıl sonra aydınlanmış bir çağda, tüm
düşmanlıklar, BattleSphere olarak bilinen küresel bir
www.yerlibilimkurgu.com 59
Belirli düşmanları ve binaları yok etmekten oluşan ve
bir seri halinde devam eden 16 görevde 13 metrelik
bir robotu kontrol ediyoruz. Bazı görevler, oyuncunun
www.yerlibilimkurgu.com 65
PROTECTOR (1999) yerde bulunan FPS türü oyun modasının başlamasına
neden olmuştur. Doom’un Jaguar sürümü ise Atari
tarafından 1994 yılında yayınlandı[12].
www.yerlibilimkurgu.com 67
her birinin kendi hikayesi olan ve seçebileceğiniz üç
farklı karakter var: Bir yaratık, genç bir predatör ve
sağ kalan tek denizci. Denizci karakterinde; en son
canlı insan olarak istasyonu yok etmeli ve Yaratıklar
ile Predatörler savaşırken bir kaçış podu aracılığıyla
kaçış yapmalısınız. Yaratık olarak Kraliçe’yi Predator
gemisinden kurtarmalısınız. Genç bir Predator olarak
ise; büyük ödülü Kraliçe Yaratığın kafatası olan bir ava
çıkmalısınız[6].
Kaynaklar
1- www.atariage.com
2- crappy-games.wikia.com
3- computinghistory.org.uk
4- defunctgames.com
5- amazon.com
6- wiki-zero.net
7- gamefaqs.gamespot.com
8- mobygames.com
9- giantbomb.com
10- ebay.co.uk
11- songbird-productions.com
12- doom.wikia.com
www.yerlibilimkurgu.com 69
Kısa Öykü - Bölüm 2
Mehlika FIRAT
Geleceğin Girdabı
Ben onu düşündüğümde onu izlemeye aldıklarını Gözlerimi açtığımda o koca dağın içindeydim...
biliyordum ama gizlice sakız çiğnemesi ucabusten Serindi... Nefesim ise bir rüzgar gibi esiyordu
indirilip sorgu merkezine götürmelerine sebep etrafımda... Dağın kökünden gelen derin bir ses
olamazdı... Sorunun cevabı gözlerinde saklıydı... serinliği döndürücü bir soğuğa evirdi...
Onunla göz göze geldiğimde hafızama yüzlerce kelime
“Müddeti mühürlü bir vakitte gelecek olsaydın
yüklenmişti ne anlama geldikleriyle birlikte... Ve
mumyalanmayı mı, reenkarnasyonu mu seçerdin?”
kulağımda bir ses tüm bedenime yankılanmıştı.
diye sordu cevabımı bilircesine...
“İrke dağına git”
Sorusu hafızamızdan silinen yasak kelimelerden
O dağ bu gezegenin bekçisi gibiydi... görülebilecek en oluşuyordu ama sorgu merkezine götürülen kadın
uzak mesafede her yerden görülebilecek kadar yüksek anlamlarıyla birlikte tüm kelimeleri geri yüklemişti...
her vakit zirvesine dalabilecek kadar yakın...
2
Gidebilmem için gücüme varmam gerekiyordu... Bu
“o’na ne olacak dedim cevap vermeye korktuğumu
yüzden güç merkezine gidene kadar zihnimi dinlendirip
suçluluk duygumla dengelemiştim...
tüm duyularımı dondurdum.
70 www.yerlibilimkurguyukseliyor.com / Temmuz 2018 / sayı 15
“Onu bunun için yetiştirdik sorgu merkezine vardığında yeryüzüne toplamıştı...
tüm bedensel fonksiyonlarını durduracak cevabına
Acımasız hükümdarlar karşı konulamaz tanrıçalar
gelince... korkma... bu dağdan ne bir ses ne bir his ne
vahşi savaşçılar kadim filozoflar... her kılıç her kına
de bir düşünce dışarıya yansımaz“
uymaz amaç için tarihe ismini yazanlar yeryüzünde
“Her şey kendi ömründen sorumludur geri dönmek kirletilmişti... ve cehennemlerini inşa ettiler...
istemezdim“ dedim tüm soğukkanlılığımla...
Bu kaos içinde korkak ve kapasitesiz olarak tanımlanan
“Olan her şeyin bu seçimle başladığını unutmuşsun... tek amaçları kendilerini ve sevdiklerini korumak
Bu gezegenin kuruluş öyküsünü de... öyleyse olan tarafsızları tek tek belirledik ve hafızalarını
anlatacağım masalı dinlemek zorundasın... temizleyerek bu yaşam alanına yerleştirdik”
Çok uzun ışıklar önce karanlık bir yeryüzüne İçimden seçilmiş olmanın rahatlığıyla dinlemeye devam
ölümsüzlüğü arayan iki kardeş gönderdik... birinin ederken yüzü görünmeyen ses birden hiddetlenmişti...
yolu karlara diğerinin yolu çöllere çıkan... Çöllerdeki
“Sakın seçildiğini düşünme seni burada sadece bir
bedenini çok sevmişti bedeni olmadan yaşamanın
rehinsin... senin buradaki varlığın olduğu müddetçe
yarım olacağını düşünüyordu ve uyumayı seçti ve
bu gezegene dokunamayacaklar... Fakat geldiğin yerde
yeniden uyanmayı beklemeyi... karlarda olan ise
kaosun bitmesi için toprağa kanın akması gerek”
doğayı sevmişti bedenden bedene gezmeyi seçti... ta ki
son seçtiği beden onu öldürene kadar... “Tanrılara sunulan bir adak gibi mi” dedim öfkeli bir
sesle...
Artık tüm varlığı geldiği yerde gökyüzündeydi...
“İki kez taraf değiştirip kaosun seyrini değiştirmenin
İki kardeş yaşadıkları çağlar boyunca kendi inançlarını
bedeli olarak “ diye cevap verdi uyulması zorunlu bir
inşa etmişlerdi... Kaçak kat çıkar gibi bu inançlara
emirle...
karanlık katlar çıkıldı ve iki kardeş birbirine düşman
edildi... Hafızamdan silinen tüm sevdiklerimin orada rehin
olarak tutulduğunu o sesle hatırlamış oldum... beni
İşte masal burada senin geldiğin yerin gerçeğine
dönmeye mecbur edecek bu hatırlayış karanlık bir
dönüyor…
tünelden geçercesine güç merkezindeki masama geri
Yeryüzündekiler iki kardeşin yeryüzünde yeniden götürmüştü.
karşılaşıp hesaplamalarını beklediler yüzyıllardır...
Bir hüküm gibiydi geri dönmem...
ve o vaktin gelmediği her geçen süre çıkılan karanlık
katları yıkıyordu tek tek... düzeni korumanın tek yolu Ve monitördeki bir yazı nasıl geri döneceğimin pusulası
kalmıştı ... olmuştu...
www.yerlibilimkurgu.com 71
Hasan ÖNAL
Yerli Bilimkurgu Yükseliyor’un En’leri ve Neler’i
?
Neler Yapmışız
Neler Paylaşmışız
Neler Konuşmuşuz
Selma MİNE - Müfit ÖZDEŞ - Özlem KURDOĞLU - Haldun AYDINGÜN - Orkun UÇAR - Gurur ASİ - Kemal Mükremin BARUT - Zübeyir TOKGÖZ
Murat K. BEŞİROĞLU - Şükrü SOYDAŞ - Sercan LEYLEK - Yüksel YILMAZ - Kubilayhan YALÇIN - İlhan DELİKTAŞ - Bertuğ KODAMANOĞLU
Mustafa ÖZÇINAR - Metin UÇAR - Nur İpek ÖNDER MERT - Gri Esin AKYILDIZ - Efe SARITUNALI - Burak KATİPOĞLU - Tuğrul SULTANZADE
Nilay KAYAALP - Gökcan ŞAHİN - M. Yağmur POLAT - Ardakan COŞKUN - Aykut COŞKUN - Badahan CANATAN - Selahattin BAŞBOĞA
Mehmet KARDAŞ - Korkut KABAPALAMUT - Utku KÖSE - Bahri Doğukan ŞAHİN - Mehmet Fatih BALKI - Taner GÜLER - Abdülkadir DOĞANAY
Kenan ÇETİNKAYA - Burak ERDOĞDU - Emirhan KARAHASAN - Selçuk Gökhan KALKANOĞLU - Hakan KİLYUSUFOĞLU
Hasan ÖNAL - Burak FEDAKAR - Arda TİPİ - Esra UYSAL - İsmail ŞAHİN - Sezai ÖZDEN
www.yerlibilimkurgu.com 73
74 www.yerlibilimkurguyukseliyor.com / Temmuz 2018 / sayı 15
www.yerlibilimkurgu.com 75
Kısa Öykü - Bölüm 3
Arda Tipi
Yıldız Avcısı
Bilimkurgu Yazarlarımız
ve Eserleri
Karma Liste
Kolektif
Alfa ve Omega
2018
Arda Öngören
Sinek İkilisi
2018
Coşkun Hepyonar
www.yerlibilimkurgu.com 79
Ölümsüz Öyküler
2014
Kolektif
GİO Ödülleri
2014
Kolektif
Düşlerin İzinde
2014
Kolektif
Murat Yılmaz
Kozmik Görev
2012
T.Erhan Coşan
Dijital Kıyamet
2012
Adem Eyüpoğlu
www.yerlibilimkurgu.com 81
Benim Adım Z
2015
Bahadır İçel
Omartha
2015
Gamze İstanbulluoğlu
Levent Caşka
Selma Mine
Nötralizör
2010
Dost Körpe
Düşler Evreni
2010
Çetin Yetkin
www.yerlibilimkurgu.com 83
Kısa Öykü
A.Z.R.A.I.L.
2 179 yılına gelindiğinde artık ölüm neredeyse
unutulmuş bir kavramdı. Tıp çok ilerlemişti,
insanlara kendi hücrelerinden yedek organlar
dönülmüştü. Sınırlı kaynakların yeteceği oranda
nüfus azaltılmalıydı yoksa büyük savaşlar çıkabilir ve
yüzyıllardır süren mutlu ve huzurlu ortam bozulabilirdi.
yapılıyordu. Bilinen bütün hastalıklara çare İşin aslı ise elit, zengin ve güçlü bir güruh gezegeni
bulunmuştu. Çok yüksek düzeyde beyin hasarı olmadığı avuçlarının içine almış yönetiyorlardı. Rahatlarından
takdirde ölünmüyordu. Çocuklar şiddete meyilli olarak taviz vermeden sonsuza dek yaşamak istiyorlardı. Bu
doğmamaları için anne ve babalarından alınan eşey şekilde yaşamalarına devam edebilmeleri için altta
hücrelerindeki genetik kodlar laboratuvar ortamında kesimde kalanların ölmesi gerekliydi.
düzeltildikten sonra yapay olarak üretiliyorlardı.
Böylelikle cinayetler de bitmişti. Tehlikeli işleri Gezegen Milletler Birliği (G.M.B) çok zor bir karar
robotlar yaptığı ve diğer işlerde de yapay zekâ destekli vermek zorunda kaldı. Geliştirilen A.Z.R.A.I.L. isimli
iş güvenliği sistemleri kullanıldığı için kazalar bir yapay zekânın insanları sürekli izlemesine karar
neredeyse hiç yaşanmıyordu. İnsanlar hiç yaşlanmıyor verdiler. A.Z.R.A.I.L. yeterli sayıda insanın düzenli
ve hastalanmıyorlardı. Mutlu ve huzurlu bir yaşam olarak ölmesini sağlayacaktı. Ölmesi için seçilen
başlamıştı. insanları mikro-robotlar bulacak ve acısız bir şekilde
öldürecekti.
*** ***
Aradan uzun asırlar geçtikten sonra nüfus giderek G.M.B. Başkanı Kovaçeviç, A.Z.R.A.I.L.’i parmak
arttı. Kaynaklar ise artık yeterli gelmemeye başlamıştı. iziyle harekete geçirmek üzereydi. Tüm gezegendekiler
Yerleşime uygun yeni gezegenler arayışıyla pek çok canlı yayında bu anı heyecanla izliyorlardı. İlk olarak
seferler düzenlenmiş ama her seferinde eller boş kimler seçilecek ve ölecekti acaba? Sistem çalışmaya
84 www.yerlibilimkurguyukseliyor.com / Temmuz 2018 / sayı 15
başlayınca herkeste tedirgin bir bekleyiş başlamıştı. önemli bir pozisyonda bulmuştu. Palerma amcasından
Birden tüm kameraların gözü önünde G.M.B. Başkanı çalıştığı şirketin patronunu arayarak boşalan muhasebe
Kovaçeviç yere düştü ve titremeye başladı. Onu müdürlüğü için onu önermesini rica etti. Kuntera
yardımcısı ve ileri gelen birlik üyeleri izledi. kahkaha atmaya başlamıştı. Masasından kalkarak
yeğeni Palerma’ya yaklaştı ve eğilerek onun kulağına
*** fısıldadı “Sana iltimas yapayım da gebereyim mi, bunu
mu istiyorsun?”
Akşam haberlerinde ölenleri isimleri bir bir geçiyordu.
Gezegen Milletler Birliği Yerleşim Komitesi Başkanı
El.R.Medici hayatını kaybetti. Tümleşik Medya’nın
sahibi R-Musle hayatını kaybetti. Edelli Karteli 02.07.2018, Ankara
Lideri Edwardo B. hayatını kaybetti. General V.A.Ton
hayatını kaybetti. Sosyetenin tanınmış simalarından
Emma-Nual T. hayatını kaybetti. Ünlü müzisyen Viky
Mr. hayatını kaybetti…
***
***
“Olmaz Salih, kar yağması gerek... Kar yağarken içmesi daha keyifli olur.”
“Tabii ki amcacım hay hay... Biz insanlara, yerli bilimkurgu hakkında sorular soruyoruz.
Bilimkurgunun ülkemizdeki durumu ve geleceği hakkında...”
-Tamam evladım çok severim bilimkurguyu. Ben de edeyim bir iki çift laf. Yayınlanacak
mı bu televizyonda falan?
“Şimdilik yalnızca internet ortamında yayınlanıyor fakat kimbilir belki bir gün
televizyonda da yayınlanır. Peki o zaman, ilk sorumu sorayım -Salih bendesin-; Size göre
yerli bilimkurgu ülkemizde yeterli ilgiyi görebiliyor mu?”
-Öhöm, yerli bilimkurgu ülkemizde çok sevilir. Yerli olması açısından da çok önemlidir...
Adile seni seviyorum...
“Ehem şey evet... Peki bu konuda neler yapmak gerekir sizce? Yani daha fazla ilgi
görmesi için.”
-Bir kere hükümetin bu duruma sahip çıkması gerekir... Adile eve dön... Ne diyordum...
Çok önemli bir mesele bu... Toplantılar falan yapılmalı... Adile...
-Adile, sensiz evin tadı yok. Tek başıma televizyon bile izleyemiyorum... Dön sultanım...
“Tamam amcacığım, bu kadar yeterli. Çok teşekkürler... Salih kes! Amca bıraksana
mikrofonu bitti röportaj! Versene adam şu mikrofonu!”
-Vermem! Adileee
“Amca bıraksana!”