You are on page 1of 5

ALLAH’A ŞÜKRETMEK DİNÎ BİR VECİBEDİR

َ ‫ي فِي ا ْلبَ ْح ِر بَِأ ْم ِر ِه َو‬


‫س َّخ َر لَ ُك ُم‬ َ ‫س َّخ َر لَ ُك ُم ا ْلفُ ْلكَ لِت َْج ِر‬ ِ ‫س َما ِء َما ًء فََأ ْخ َر َج بِ ِه ِمنَ الثَّ َم َرا‬
َ ‫ت ِر ْزقا ً لَّ ُك ْم َو‬ َّ ‫ض َوَأن َز َل ِمنَ ال‬َ ‫ت َواَأل ْر‬ ِ ‫س َما َوا‬َّ ‫ق ال‬ َ َ‫هّللا ُ الَّ ِذي َخل‬
َ‫ان‬6‫نس‬َ ‫وهَا ِإنَّ اِإل‬6‫ص‬ ُ ‫دُّو ْا ِن ْع َمتَ هّللا ِ الَ ت ُْح‬6‫َأ ْلتُ ُموهُ َوِإن تَ ُع‬6‫س‬ َ ‫س َوا ْلقَ َم َر دَآِئبَينَ َو‬
َ ‫ا‬66‫ ِّل َم‬6‫ َوآتَا ُكم ِّمن ُك‬:‫س َّخ َر لَ ُك ُم اللَّ ْي َل َوالنَّ َها َر‬ َّ ‫س َّخر لَ ُك ُم ال‬
َ ‫ش ْم‬ َ ‫و‬: َ ‫اَأل ْن َه‬
َ ‫ار‬
‫لَظَلُو ٌم َكفَّا ٌر‬:

‫سبِي َل ِإ َّما شَا ِك ًرا َوِإ َّما َكفُو ًرا‬


َّ ‫صي ًرا ِإنَّا َه َد ْينَاهُ ال‬
ِ ‫س ِمي ًعا َب‬ ٍ ‫سانَ ِمنْ نُ ْطفَ ٍة َأ ْمش‬
َ ُ‫َاج نَ ْبتَلِي ِه فَ َج َع ْلنَاه‬ َ ‫ِإنَّا َخلَ ْقنَا اﻹ ِن‬
‫ "َأفَاَل‬:‫ا َل‬66َ‫َأ َّخ َر! ق‬6َ‫ا ت‬66‫كَ َو َم‬66ِ‫ َّد َم ِمنْ َذ ْنب‬6َ‫ا تَق‬66‫ قَ ْد َغفَ َر هَّللا ُ لَ َك َم‬،ِ ‫سو َل هَّللا‬
ُ ‫ يَا َر‬:‫ فَقِي َل‬.ُ‫ َحتَّى تَ َو َّر َمتْ قَ َد َماه‬- ‫سلَّ َم‬
َ ‫صلَّى هَّللا ُ َعلَ ْي ِه َو‬ ُ ‫قَا َم َر‬
َ - ِ ‫سو ُل هَّللا‬
‫ش ُكو ًرا‬
َ ‫" ُكونُ َع ْبدًا‬ ‫َأ‬

ُ‫صبَ َر فَ َكانَ َخ ْي ًرا لَه‬ َ ‫ش َك َر فَ َكانَ َخ ْي ًرا لَهُ َوِإنْ َأ‬


َ ُ‫صابَ ْته‬
َ ‫ض َّرا ُء‬ َ ‫س َذا َك َأِل َح ٍد ِإاَّل لِ ْل ُمْؤ ِم ِن ِإنْ َأ‬
َ ُ‫صابَ ْته‬
َ ‫س َّرا ُء‬ َ ‫ع ََجبًا َأِل ْم ِر ا ْل ُمْؤ ِم ِن ِإنَّ َأ ْم َرهُ ُكلَّهُ َخ ْي ٌر َولَ ْي‬

"Şükür"; iyilik edenin ve nimet verenin kadrini ve kıymetini bilip bunu insanlara göstermek, iyilik ve
ihsanda bulunanı övmek anlamlarına gelir.

Dini bir terim olarak şükür, Allah’ın kullarına verdiği nimetlerin etkisinin onların dilinde övgü olarak,
kalbinde sevgi olarak, organlarında da itaat etme/boyun eğme olarak ortaya çıkmasıdır.
Diğer taraftan onu tüm yaratıkların çoğundan üstün kılmıştır.[4] üstünlüğün temel göstergesi, ona verilen
nimetlerin bolluğu ve büyüklüğüdür. İnsanların Allah’a şükretmelerine sebep olan bu nimetlerin bazılarını
ana hatları ile şöyle sıralamak mümkündür:

Allah insanı en güzel bir biçimde yaratmış, ona göz, kulak, kalp ve duyu organlar vermiştir.[5]
Peygamberler ve kitaplar göndererek insanlara mutluluk yolunu göstermiştir.[6]
Sayısız denecek kadar çeşitli gıdalar, beslenme ve barınma imkanlarını insanın hizmetine sunmuştur.[7]
Dini emirlerde kolaylık prensibini koymuş, güç yetirilemeyen emirlerle insanları sorumlu tutmamıştır.[8]
Tövbe etme, bağışlanma kapılarını açmıştır.[9]
Allah'ın varlığını bilip tanıma noktasında, kevni ayetlerin açıklaması yapılmış ve insanlara ibret alma
imkanı sunulmuştur.[10]
Bir aile yuvası içinde yaşama imkanı sağlamıştır.[11]

Hz.Peygamber (a.s) in Hayatında Şükür


Şükür ahlâkının Hz. Muhammed (a.s)'in hayatında en güzel bir şekilde somutlaştığını gösteren pek çok
örnek bulmak mümkündür.
Peygamberimiz geceleri ayağa kalkıp ayakları kabarıncaya kadar namaz kılardı. Hz. Aişe kendisine; Ey
Allah’ın Peygamberi, Allah, işlenmiş ve eşlenmesi muhtemel günahlarını bağışlamıştır. İbadet için neden bu
kadar yoruluyorsun? deyince, Peygamberimiz:

َ‫ شكو ًرا عَبداً ُكون اَ ﻼﻓا‬Ey Aişe! Ben şükreden bir kul olmayayım mı?” diye cevap vermiştir.[13]
Peygamberimiz (a.s.), bir şeyler yeyip içtikten sonra, bu rızkı veren Allah’a hamd ve şükretmenin gereğini
şöyle beyan etmektedir:

‫ َو قُ َّو ٍة ُغفِ َر لَهُ َما تَقَ َّد َم ِمنْ َذ ْنبِ ِه‬،‫َمنْ أ َك َل طَ َعاما ً فقَا َل اَ ْل َح ْم ُد هّلل ِ الَّ ِذى أ ْط َع َمنِى َه َذا الطَّ َعا َم َو َر َزقَنِى ِمنْ َغ ْي ِر َح ْو ٍل ِمنِّى‬

“Bir kimse yemek yer de, ‘Beni yediren, kuvvet ve kudretim olmadığı halde bana rızık veren Allah’a
hamd olsun’ derse, geçmiş (küçük) günahları bağışlanır.”[14]

İnsan, her zaman nimetlere kavuşamayabilir. Kimi zaman da bela ve sıkıntılara maruz kalabilir. Her iki
durumda da insan şükrederek ve sabrederek Allah’ın rızasını kazanabilir. Hz. Peygamber;

َ‫صبَ َر ف َكان‬ َ ‫أصابَ ْتهُُ سرا ُء‬


َ ‫ وإن أصابتهُ ضرا ُء‬،‫ش َك َر ف َكانَ خيرا ﻠﻪ‬ َ ‫ إن‬:‫للمؤمن‬
ِ ‫ ولَيس ذﺍك ﻷح ٍد ّإﻻ‬،‫عجبا ً ﻷ ْم ِر ال ُمْؤ م ِن إنَّ أ ْم َرهُ كلَّهُ له خي ٌر‬
‫خيرا ﻠﻪ‬.

"Müminin işi tuhaftır, her işi hayırdır. Bu, yalnız mümine özgü bir şeydir. Sevindirici bir işle
karşılaşsa şükreder, o iş kendisi hakkında hayırlı olur. Üzücü bir işle karşılaşsa sabreder, kendisi

için hayırlı olur"[15] buyurarak müslümanlara sabrı ve şükrü tavsiye etmiştir.

Duaların en güzeliyle Rabbinden istekte bulunan Hz. Peygamber (a.s), Allah’a şöyle yalvarırdı:

َ‫ َوأعُو ُذ ِبك‬،ً‫سلِيما‬ َ ً ‫ َوقَ ْلبا‬،ً‫صا ِدقا‬َ ً ‫سانا‬َ ِ‫سألُ َك ل‬ ُ َ‫سألُك‬


ْ ‫ َوأ‬،َ‫ َو ُحسْنَ ِعبَا َدتِك‬،َ‫ش ْك َر نِ ْع َمتِك‬ ْ ‫ َوأ‬،‫ش ِد‬ ُّ ‫ وا ْل َع ِزي َمةَ عَلى‬،‫سألُ َك الثَّبَاتَ في اﻷ ْم ِر‬
ْ ‫الر‬ ْ ‫اللَّ ُه َّم إنِّى أ‬
‫ستَ ْغفِ ُركَ ِم َّما تَ ْعلَم‬
ْ ‫ َوأ‬،‫سألُكَ ِمنْ َخ ْي ِر َما تَ ْعلَ ُم‬ ْ ‫ َوأ‬،‫ش ِّر َما تَ ْعلَ ُم‬
َ ْ‫ ِمن‬...

"Allah'ım! Senden işte (dinde) sebat etmeyi, doğruluğa da azmetmeyi istiyorum. Keza nimetine şükretmeyi,
sana güzel ibadette bulunmayı talep ediyor, doğruyu konuşan bir dil, eğriliklerden uzak bir kalp diliyorum.
Allah'ım, senin bildiğin her çeşit şerden sana sığınıyorum, bilmekte olduğun bütün hayırları senden
istiyorum, bildiğin günahlarımdan sana istiğfar ediyorum...!”[16]

Bu hadislerde de görüleceği üzere müminin hayatı sabır ile şükür anlayışı arasında geçmelidir. Bir nimete
kavuşulduğu veya kişiyi memnun edecek bir hayır ona ulaştığı zaman, ‘şükür secdesi’ yapmak müstehabtır.
Rivayet edildiğine göre Peygamberimiz (s.a.s.)’e sevindirici bir haber geldiği zaman veya onun müjdesi
verildiğinde hemen Yüce Allah’a şükür için secdeye kapanırdı.[17]
Şükür Nasıl Yapılmalıdır?

Kur’ân’dan anladığımıza göre Allah’a karşı şükür üç şekilde gerçekleştirilmektedir:

a) Dil ile şükür: Nimet sahibini anmak, O’nu övmek, O’nun nimet sahibi olduğuna iman etmek ve bunu
Tevhid kelimesiyle ilan etmekle olur. Bu basit bir teşekkür ifadesi değil, dil ile şahadet getirmek, doğru
sözlü olmak, Kur'ân’ı tasdik etmek, O’nu okumak ve Allah’ı çokça zikretmek ve buna benzer dil ile ilgili
kulluk görevlerini yapmakla yerine getirilir.

b) Kalp ile şükür: İmanı kalbe yerleştirdikten sonra nimet sahibinin Allah olduğunu kalp ile tasdik etmek
ve kalbi onun sevgisiyle doldurmaktır.

c) Fiil (aksiyon-eylem) ile şükür: Beden organlarıyla nimet verene itaat etmek ve O’nun bütün emirlerini
yerine getirmektir. Kısaca İslâm’ın emir ve yasaklarını her bakımdan yaşamaya çalışmaktır. Çünkü nimet
vereni bilip O’nu övmek, bir anlamda O’ndan gelen her şeyi kabul etmek demektir.
İnsanların Birbirlerine Karşı Teşekkürü

Şükrün işaret ettiği bütün görüntüler Allah’a ait olmasına rağmen Kur'ân, ana-babaya da şükredilmesini
emreder:

‫صي ُر‬ َ ِ‫سانَ بِ َوالِ َد ْي ِه َح َملَ ْتهُ ُأ ُّمهُ َو ْهنًا َعلَى َوه ٍْن َوف‬
ْ ‫صالُهُ فِي عَا َم ْي ِن َأنْ ا‬
ِ ‫ش ُك ْر لِي َولِ َوالِ َديْكَ ِإلَ َّي ا ْل َم‬ َ ‫ص ْينَا اﻹ ِن‬
َّ ‫َو َو‬

ِ ‫ه َُو الَّ ِذي َج َعلَ ُك ْم َخاَل ِئفَ فِي اَأْل ْر‬:ً


َ ‫ض فَ َمن َكفَ َر فَ َعلَ ْي ِه ُك ْف ُرهُ َواَل يَ ِزي ُد ا ْل َكافِ ِرينَ ُك ْف ُر ُه ْم ِعن َد َربِّ ِه ْم ِإاَّل َم ْقتا ً َواَل يَ ِزي ُد ا ْل َكافِ ِرينَ ُك ْف ُر ُه ْم ِإاَّل َخ‬
‫سارا‬

“(Ey İnsanlar!) Sizi yeryüzünde halifeler yapan O’dur. Artık kim küfrederse, küfrü kendi aleyhinedir.
Kâfirlere küfürleri Rablerinin katında gazaptan başka bir şey arttırmaz ve kâfirlerin küfrü, kendilerine
zarardan başka bir şey getirmez.” (FATIR SURESİ – 39. AYET)

ِ ‫اطنَةً َو ِمنَ النَّا‬


‫س َمن يُ َجا ِد ُل فِي هَّللا ِ بِ َغ ْي ِر ِع ْل ٍم َواَل ُهدًى‬ ْ ‫ض َوَأ‬
ِ َ‫سبَ َغ َعلَ ْي ُك ْم ِن َع َمهُ ظَا ِه َرةً َوب‬ ِ ‫ت َو َما فِي اَأْل ْر‬
ِ ‫اوا‬ َ َ ‫َألَ ْم ت ََر ْوا َأنَّ هَّللا‬
َّ ‫س َّخ َر لَ ُكم َّما ِفي ال‬
َ ‫س َم‬
ٍ ‫واَل ِكتَا‬:
‫ب ُّمنِي ٍر‬ َ

Allah’ın sayılamayacak kadar nimetlere erdirdiği insan, bu nimetleri kendisine vereni tanıyacak, O’nu
anacak ve O’na şükredecektir. Allah, şükür görevini yapmayanlar kınamakta ve şöyle buyurmaktadır:
ْ َ‫ش قَلِيالً َّما ت‬
َ‫ش ُكرُون‬ ِ ‫ َولَقَ ْد َم َّكنَّا ُك ْم فِي اَأل ْر‬:
َ ِ‫ض َو َج َع ْلنَا لَ ُك ْم فِي َها َم َعاي‬

ْ َ‫ار َواَأل ْفِئ َدةَ لَ َعلَّ ُك ْم ت‬


َ‫ش ُكرُون‬ َ ‫ص‬َ ‫س ْم َع َواَأل ْب‬ َ َ‫وهّللا ُ َأ ْخ َر َج ُكم ِّمن بُطُو ِن ُأ َّم َهاتِ ُك ْم الَ تَ ْعلَ ُمون‬:
َّ ‫ش ْيئا ً َو َج َع َل لَ ُك ُم ا ْل‬ َ
Şükür kalp ile dil ile ve organlar ile olur. Kalp ile şükür Her nimetin Allah tarafından verildiğine,
insanların ise birer vasıta ve sebep olduğuna inanmaktır.

Özetlemek gerekirse dil ile şükür, elhamdülillah, şükürler olsun, Allah’a şükrederim, gibi şükre
delâlet eden sözleri söylemektir.
Organlar ile şükür Organlar ile şükür, bütün organları, Allah’a ibadet ve O’nun rızasını
kazanma yolundaki hizmette kullanmaktır.
Rivayete göre, Peygamberimiz (SAV), gece namazı için iki ayağı veya iki baldırı şişinceye kadar ayakta
dururdu. Hz. Aişe (RA) kendisine: “Ey Allah’ın Peygamberi, Allah, işlenmiş ve işlenmesi muhtemel
günahlarını bağışlamıştır. İbadet için neden bu kadar yoruluyorsun?” deyince, Peygamberimiz (SAV):
“Aişe! Ben şükreden bir kul olmayayım mı?” diye cevap vermiştir. Peygamberimiz (SAV) bu ibadetini,
Allah’ın kendisine lütfettiği nimetlere şükretmek için yaptığını söylüyor.
Peygamberimiz (SAV)’in gece namazı için kalktıklarında yaptıkları hamdlerle dolu duasını da
teberrüken burada zikretmek yararlı olacaktır. Şöyle dua ederlerdi: “Allah’ım! Hamd sana mahsustur. Sen
göklerin ve yerin ve bunlardaki her şeyin yöneticisisin. Hamd sana mahsustur, sen göklerin ve yerin
ve bunlardaki her şeyin nurusun (bunları aydınlatırsın). Hamd sana mahsustur, sen göklerin ve yerin
ve bunlardaki her şeyin sahibisin. Hamd sana mahsustur, sen Hak’sın, vaadin haktır, seni (ahirette)
görmek de haktır, sözün hak, cennetin de hak, cehennemin de haktır. Peygamberlerin de haktır.
Muhammed (SAV) de haktır. Kıyamet günü de haktır. Allah’ım, ancak sana itaat ettim, sana
inandım, sana güvendim. Yalnız sana dayanarak (düşmanlarla) mücadele ettim. Aramızda yalnız seni
hakem yaptım. Allah’ım, önce işlediğim ve sonra işlerim sandığım, gizli yaptığım ve aşikâre işlediğim
bütün günahlarımı bağışla. (Ahiret hayatında) beni öne çıkaran, (dünya tarihinde Peygamberliğimi)
geri bırakan ancak sensin. Allah’ım, ibadete lâyık tanrı yoktur, yalnız sen varsın yahut senden başka
ibadete lâyık tanrı yoktur. Hakimane tasarruf, tam kuvvet de Allah ile kaimdir.” İşte hamdın, içten
yalvarış ve yakarışın en güzeli.

Dünya hayatında insanlar sağlıkta ve varlıkta eşit değillerdir. Bir kısmı sağlıklı iken, bir kısmı
hastalıklıdır. Bir kısmı varlıklı iken, bir kısmı fakir ve yoksuldur. Bir kısmı mutlu iken, bir kısmı mutsuz ve
huzursuzdur. Bu sağlıklı, varlıklı ve mutlu olanlar da; mutsuz, hastalıklı ve yoksul olanlar da eşit değildir.
Hangi durumda olursa olsun, insanın şükretmesi için daima kendisinden daha düşük olanlara bakması
yeterli olur.

Peygamberimiz (SAV),bunu şöyle ifade buyuruyor:

“Dünyalıkta kendisinden aşağısına, dinde (dini yükümlülüklerini yerine getirmede) de kendisinden


üstün olana bakan (ve buna göre davranan) kimseyi Allah Teâlâ hem sabreden, hem de
şükredenlerden yazar. Fakat dünyalıkta kendisinden üstününe, dinde de kendisinden düşüğüne
bakanları, Allah Teâlâ ne sabredenlerden, ne de şükredenlerden yazar.”

Şükretmek, nimeti ve iyiliği takdir etmektir. Bize küçük bir ikramda bulunan veya bir iyilik yapan
kimseye teşekkür etmeyecek olursak, kabalık yapmış oluruz. Ya bizi yaratan, yaşatan ve sayısız nimetler
veren Allah’a şükretmeyecek olursak, nankörlük etmiş olmaz mıyız? Elbette nankörlük etmiş oluruz.
Nankörü ise insanlar da sevmez, Allah da sevmez.

Şükür, peygamberlerin, meleklerin ve seçkin insanların özelliklerindendir. Bunun içindir ki


Kur’an-ı Kerim’de;

‫ي ال َّش ُكو ُر‬


َ ‫وقَلِي ٌل ِّم ْن ِعبَا ِد‬:
َ

Rivayet olunur ki: “Hz. Ömer (RA), bir adamın, “Allah’ım beni o azdan kıl” diye dua ettiğini
işitince, sorar: “Bu nasıl dua?” Duayı yapan zat cevap verir: “Allah Teâlâ; “Kullarım içinde bana şükreden
azdır” buyuruyor. Beni de bu mutlu azlardan kılmasını diliyorum deyince, Hz. Ömer (RA): “Herkes
Ömer’den daha bilgili der.

Şeytanın bütün çaba ve gayreti, insanları Allah’a şükretmekten alıkoymak ve böylece Allah’ın
hoşnutluğundan onları uzaklaştırmaktır. Şeytan, Hz. Âdem (AS)’a secde etmediği için Allah onu
rahmetinden uzaklaştırdığında, Allah’tan mühlet istemiş, bu mühlet de kendisine verilmişti.
Bunun üzerine şeytan;
َ‫ش َمآِئلِ ِه ْم َوالَ تَ ِج ُد َأ ْكثَ َر ُه ْم شَا ِك ِرين‬
َ ‫ستَقِي َم ثُ َّم آلتِيَنَّ ُهم ِّمن بَ ْي ِن َأ ْي ِدي ِه ْم َو ِمنْ َخ ْلفِ ِه ْم َوعَنْ َأ ْي َمانِ ِه ْم َوعَن‬ ِ ‫قَا َل فَبِ َما َأ ْغ َو ْيتَنِي َأل ْق ُعدَنَّ لَ ُه ْم‬:
ْ ‫ص َراطَكَ ا ْل ُم‬

Gerçi Allah Teâlâ kullarının, O’na şükretmesinden müstağnidir, yani buna ihtiyacı yoktur. Ama
kulun bu anlayışsızlığı nankörlüktür. Bunun için de Allah Teâlâ, bu nankörlüğü cezalandıracağını
bildirmektedir.

َ ‫ َّما يَ ْف َع ُل هّللا ُ بِ َع َذابِ ُك ْم ِإن‬:


ً ‫ش َك ْرتُ ْم َوآ َمنتُ ْم َو َكانَ هّللا ُ شَا ِكراً َعلِيما‬

Bir Kıssa: Nimeti Görmek:


Şeyh Sadî, ayakkabısız kalmış. Ayakkabı alacak parası da yokmuş. Can sıkıntısı ile Kufa Camii'ne gitmiş.
Caminin önünde ayaksız bir dilenci görünce, ayakkabısız ayaklarına bakıp şükretmiş.
double someone subject cup wear resist fatal broken pool observe sail humble click trash witness neutral
message stairs mammal picnic dish peasant animal awake

trust wallet cüzdan : clinic health burst fiscal normal cheap suffer hub life era loop time

You might also like